Türkiye’nin Tek Tarım Gazetesi NİSAN 2014 Yıl:3 Sayı:29 TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ 31 Mart 2014: 11 Milyon Köylü -Pardon Mahalleli- Yeni Bir Döneme Girdi 2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılı ZMO’nın 44. Dönem Olağan Genel Kurulu Yapıldı »» 31 Mart 2014 tarihinden sonra 2012 yılında çıkan 6360 sayılı Büyükşehir Yasası ile köy ve beldeler mahallelere dönüştürülerek şehrin bir parçası haline getirildi. 29 Ocak 2014'te TÜİK'in yayımladığı nüfus verilerine göre son yasa ile birlikte 2012'de % 77,3 olan kentli nüfus oranı yasa ile 2013'te % 91,3’ e yükseltildi. Yani 17 milyonu aşan köylü nüfusu bir anda 6 milyona kadar düşürüldü. 34 bin 434 olan köy sayısı 18 bin 214'e geriledi. 1,977 olan belde sayısı da 394'e düşürüldü. Böylece köy ve beldelerin tüzel kişiliğini ortadan kaldıracak ilk adım atılmış oldu. Türkiye'de bir anda kırsal nüfus oranının % 23'ten % 9'un altına düşürülmesinin etkileri rakamların ötesinde de olacak. “Tarım ve Kırsal Alanların Geleceği Açısından Büyükşehir Yasası” başlığı ile hazırladığı raporda Büyükşehir Yasası ile ortaya çıkan endişelere dikkat çeken Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi ve gazetemiz yayın kurulu üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk’a göre büyükşehir yasası: » Syf 4’de Yeni yasayla birlikte 16 bin 220 köy ve 1,583 belde bir anda mahalle yapılarak büyükşehirlere bağlandı. Elektrik Borcu Olan Çiftçiye Kötü Haber Köy-Koop Mesleki Eğitim İçin Ahi Evran Üniversitesi’ndeydi »» Elektrik borcu olan çiftçiye 2014'te yapılması gereken tarımsal destekleme bedeli ödenmeyecek. Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararına göre, tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere bu borçları ödeninceye kadar, 2014'te yapılması gereken tarımsal destekleme bedeli ödenmeyecek. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödeninceye Kadar 2014 Yılında Tarımsal Destekleme Ödemesi Yapılmayacağına Dair Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama Tebliği de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. » Syf 7’de “Gemisi, teknesi olana 1,5 liraya mazot, biz üreticilere ise 4,65 liraya, böyle adalet olmaz” 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Ankara’nın Nallıhan ilçesine bağlı Davutoğlan Köyü’nde üretici kadınlarla birlikteydik. » Syf 8’de Genel Kurul’da Türkiye’de tarımsal yapının mevcut durumu ve sorunları ile meslek alanındaki gelişmeler ve çözüm yolları ele alındı. Ayrıca, yapılan Genel Kurul ile ZMO’nun yeni Yönetim Kurulu, Denetleme Kurulu ve Onur Kurulu üyeleri de belirlemiş oldu. Genel Kurul’un çalışmaları kapsamında 8 Mart günü 43. Dönem Oda Başkanı Dr. Turhan TUNCER yaptığı açılış konuşmasında Türkiye’nin zor bir dönemden geçtiğini belirterek 30 Mart yerel seçimlerinden sonra yürürlüğe girecek olan Büyükşehir Yasası’nın küçük üreticinin mülkiyet hakları üzerinde ciddi tehlikeler yaratacağını ve kırsaldaki yoksulluk oranını daha da artıracağını belirtti. Dr. Yener Ataseven » Syf 6’da Milli Parklar İmara Açıldı »» Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Milli Parklar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’, 18 Mart 2014 tarih ve 28945 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. »» Köy-Koop Merkez Birliği tarafından 18 Mart 2013 tarihinde Mucur Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü’nde bir günlük ‘Mesleki Eğitim’ dersi verildi. Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu ve KöyKoop Merkez Birliği arasında yapılan ‘İş Birliği Protokolü’ çerçevesinde düzenlenen eğitimler devam ediyor. KöyKoop Genel Başkan Yardımcısı M. Barış Aydın, Köy-Koop Genel Müdürü Turgay Solmaz »» Genel Kurul 8-9 Mart 2014 tarihinde 27 şube ve 53 il temsilciliğinden 390 delegenin katılımıyla Ankara’da gerçekleştirildi. tarafından gerçekleştirilen mesleki eğitim, Kooperatifçilik Bölümü Öğretim Görevlisi S.Sedat Akgöz ve öğrencilerin katılımıyla yapıldı. Açılışta Köy-Koop Merkez Birliği’nin faaliyetleri ve Bölge Birliklerini tanıtan bir sunum gerçekleştirildi. » Syf 7’de Buna göre, 1986 yılında yürürlüğe giren Milli Parklar Yönetmeliği’nin 5. maddesinde yapılan değişiklikle kamu yararı gerektirmesi durumunda milli parklarda HES ve benzeri yatırımların önü açıldı. Artık milli parklarda kamu yararı görülen, yapılmasının zorunluluk olduğu ileri sürülen her türlü yapıya izin verilecek. » Syf 17’de Hadi İLBAŞ Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN Erol AKAR Dünden Bugüne Kooperatifçilik -29» Syf 2’de Mikroekonomi Açısından Kooperatif Girişimler -I» Syf 10’da Kooperatifler Nereye Götürülecek? Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ünal ÖRNEK Çiftçilere Destekleme Yok! Türkiye’de Tarımın Ekonomi-Politiği » Syf 4’te » Syf 5’te 2014 Dünya Su Gününde Su ve Enerji » Syf 19’da Dr. Nezaket CÖMERT Dr. Erhan EKMEN Uzm. Dr. Esra GÜNERİ Kent Tarımı Eleştirmek » Syf 14’te » Syf 13’de » Syf 11’de Organik Tarımda Gübreleme ve Bitki Koruma » Syf 15’te KOOPERATİFÇİLİK Dünden Bugüne Kooperatifçilik -29SONUÇ 73 ayda aşağıdaki yatırım ve giderleri yapıyor: Girişimin Engiz Çevresi ile İlgili Sonuçları - Uzun Süreli İş Planı Uygulamaları 10.000.-TL. Kooperatife taahhüt ödemesi 5. Engiz Koop. Süt Fabrikası yanında, 50 başlık Süt İnekçiliği projesi hazırla- - Engizli Ahmet Altun Türkiye Köy Kooperatifçiliğine (Köy-Koop Merkez Birliği) aryıp Orman Köyleri fonundan b u iş için mağan ediliyor. 304.400.- TL. kredi alıyor. Fakat bu parayı süt fabrikasında kullanmak için başvuru- Karar yor. Başvurusu kabul ediliyor. Böylece Süt Engiz Çevresi halkı kalkınmaya yatkın ve inekçiliği Projesi de rafa kalkıyor. hak sahibi bir topluluk. Ancak ekonomik 6. Engiz Koop. Süt İnekçiliği ile bir de yem politika ile sosyal politikanın birlikte yürüfabrikası kurmayı planlıyor. Samsun-Ye- tülmesine inanmayan iktidarlar döneminşilköy’ de arsası alınıyor. Bursa’daki Danış- de büyük bir kalkınmadan söz edilemez. man Firmasına Fabrikanın kuruluş sorum- Çevrenin kooperatif ağalarından arınması luluğu veriliyor ve ilk kaparo 86.000.- TL. en önemli koşul. Yörükler ve Kertme dışınödeniyor. Fakat süt fabrikası ağır basınca, daki Ballıca , Çandır ve Dağköy kooperabu para ile Danışman Firmasından süt ka- tiflerinin Engiz Koop. ile birleşmesi sorunu zanları satın alınıyor. Böylece, Yem Sanayi çözümleme bekliyor. Projesi de terk ediliyor. İşgücü Projesinin Nimetleri Dinsel ve Siyasal Tarafsızlık İlkesi: Engiz Koop. Yöneticilerinin çeşitli siyasi görüşleri benimsediklerini görüyoruz. Buna rağmen yöneticiler arasında ki uyum mükemmeldir. Siyasi tartışmaların yalnızca kahvelerde yapılması, yazılı olmayan fakat titizlikle uygulanan bir karardır. %20 Kişisel tüketim giderlerine - Engiz’de Belediye Teşkilatı kuruluyor. %15 İzine gelme giderlerine - Engiz’de yoksulluk, kimsesizlik ve işsizlik sorunları çözülüyor. %18 Konut yapımına - Her mahalleye bir ilkokul kuruluyor. % 7 Ev eşyası alımına ayrılıyor. Almanya’da çalışan kooperatif ortağı Süleyman Esmer 1966-72 yılları arasındaki Yazarımızın önceki yazılarına www. koy-koop.org adresinden ulaşabilirsiniz törlük görevi başarı ile yürütülüyor. - Engiz’de bir TATİL Köyü kurma hazırlık- %25 Aile gereksinimine 01/04/2014 28/04/2014 Mart 2014 Dönemine Ait Aylık ve Ocak-Şubat-Mart/2014 Dönemine Ait Üç aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Ödenmesi 01/04/2014 28/04/2014 Mart 2014 Dönemine Ait Aylık ve Ocak-Şubat-Mart/2014 Dönemine Ait Üç Aylık Katma Değer Vergisinin Ödenmesi 01/04/2014 28/04/2014 Mart 2014 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Ödenmesi 01/04/2014 30/04/2014 2013 Yılına İlişkin Kurumlar Vergisi Mükellefleri İçin Kesin Mizan Bildirimi 01/04/2014 30/04/2014 2013 Yılına İlişkin Kurumlar Vergisinin Ödenmesi 01/04/2014 30/04/2014 Yıllık İşletme Cetvelinin Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüklerine Verilmesi 01/04/2014 30/04/2014 Mart 2014 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi 01/04/2014 30/04/2014 Mart 2014 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi 01/03/2014 02/06/2014 2014 Yılı Emlak Vergisi I. Taksit Ödeme Dönemi 01/04/2014 02/06/2014 Gelir Vergisi Mükellefleri İçin Vergi Levhasının İnternet Vergi Dairesi Üzerinden Yazdırılarak Alınması 01/04/2014 02/06/2014 Mükellef Bilgileri Bildiriminin Verilmesi KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. YAYIN KURULU • Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI • Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA • Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN • Prof.Dr. Cem ÖZKAN • Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK • Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI • Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA • Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA • Dr. Yener ATASEVEN • Dr. Özdal KÖKSAL • Dr. Neşe N. TOPRAK • Dr. Selen Deviren SAYGIN • Dr. Güray AKDOĞAN • Dr. Caner Koç • Uzm. Dr. Esra GÜNERİ • Ünal ÖRNEK • Erol AKAR • Tevfik Fikret CENGİZ Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. SA M LA AÇLI KOO P ER RK - Engiz’de SÜTSPOR kulübü kuruluyor. Kooperatifçilik Eğitimi, Engiz Koop’un en çok başarı kazandığı ilkedir. Kurslar, Seminerler, Kongreler kooperatif yöneticilerini çok etkiliyor. Kooperatifin abone olduğu KARINCA Dergisi ve Ankara Ticaret Borsası Gazetesi devamlı okunuyor. Kooperatifin bir kitaplığı var. Bir Haber Bülteni yayınlanıyor. Kooperatifin projeksiyon makinası ve çok sayıda DİA resimleri bulunuyor. Ortaklar tüm bu olanaklardan yararlanıyor. Almanya’dan her hafta Raiffeisen Kooperatifler Birliğinin Gazetesi ve Sütçülük Dergisi geliyor. Bunlardan sadece Almanca bilen Yönetici ve Teknisyenler faydalanıyor. 2013 Yılına İlişkin Kurumlar Vergisi Beyannamesinin Verilmesi LİKLERİ M E AP yanlısı olup da, kooperatifçiliğe inanmış kişilerin her dönemde yönetime katıldıklarını görüyoruz. Alevi-Sünni ayırımı hiçbir dönem söz konusu olmamıştır. 01/04/2014 25/04/2014 BİR Yöneticilerin ortaklara parti yanlısı olmalarına göre işlem yaptıklarına ise rastlanmıyor. Yöneticilerin hemen hepsinin CHP yanlısı oldukları dönemde dış ülkeye gidenlerin çoğunluğunu AP yanlısı ortaklar oluşturmaktadır. Mart 2014 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı F 10. El sanatları, Yörükler Kooperatifin- Engiz çevresine yeni bir terim giriyor. . ce başarı ile uygulanıyor. Engiz Koop.’un “Kontaç “ işgücü kontenjanı, Proje v e paSamsun Fuarında açtığı Stand Yörük Ki- saport gibi yeni terimlerden oluşan b ir limleri ile süsleniyor. terimdir. İşte bu üç terim, boynu bükük, yüzü asık insanların kaderini değiştiriyor. Engiz Çevresi Kooperatifleri Uzun Süreli İş Planında yer alan konuların birçoğunun, Almanya’ya giden kooperatif ortakları Enhatta bu projelerde yer almayan diğer sos- giz Çevresine yeni bir çehre kazandırıyoryal çalışmaların gerçekleştiğini görürüz lar. Engiz Koop. Yönetim Kurulu Başkanı Osman Şenocak’ın bu konuda yaptığı an- Engiz’de Ortaokul açılıyor Okullara ve ibadethanelere gerekli yardım- ket sonuçları çok ilginç. Almanya’da kazanılan aylık kazançtan: lar yapılıyor. - Devlet Kuruluşları arasındaki koordina- %15 Kooperatife Yöneticiler sık sık değişmiştir. Kooperatifin iştigal konusunun ticaretini yapanlara Engiz Koop.’ta asla rastlanamaz Ortaklar Genel Kurul kararlarını etkileme bilincine ermişlerdir. Hiçbir maddi ve siyasi eğilimin kooperatif organlarını baskı altına aldığı görülmemiştir. Engiz Koop. VII Genel Kurulunun Süt Fabrikasına ortak bir tüzel kişinin ortaklığına kooperatifçiliğe olumsuz davranışından dolayı son verdiğini görüyoruz. AP’lilerin yönetimin tümünü ele geçirme çabaları boşa çıkmıştır. 01/04/2014 24/04/2014 İ AT 7. Engiz Gıda Sanayi Anonim Şirketi Niş- İşgücü çıkmazının perdesi kalkıyor. Proje koz Projesini gerçekleştiremeyeceğini an- artık uygulanıyor. Kooperatif ortaklarının layınca, Engiz Koop’un rafa kaldırdığı iki gönderilmesine başlan yeniden başlanıyor. projeyi ele alıyor. 50 başlık ahır kurup, Haber Engizde sevinçle karşılanıyor. Bu Almanya’dan 44 baş Jersey düve ve 1 baş durumdan Almanya’ya daha önce göndeboğa getiriyor. Diğer yandan da Yonca Unu rilmiş ortaklar da etkileniyor. Engiz’den alve Karma Yem Fabrikası inşaatına başlıyor. dıkları mektuplarda “Abi” veya “Amcaoğlu” Fabrikanın sosyal tesisleri ile deposunu “Sen kooperatife taahhüdünü yollamaz isen, tamamlıyor. Makine seçimi çalışmalarına beni salmıyorlar. Aman beni düşünmebaşlıyor. mezlik etme. Kooperatifin parasını hemen 8. Tüketim mallarını temin için Ballıca, gönder.” Veya başka bir örnek “ulan Hasan, Dağköy ve Yörükler köyünde satış mağa- kooperatifin parasını, sonra karışmam. Benim istikbalim ile oynama.” zaları açılıyor. Yörükler Köyü Kooperatifi çevrede yetişen barbunya fasulyelerini ve Ortaklar kendi aralarında diyalog kuraayçiçeğini ortaklardan toplayıp iyi pazarlar rak oto kontrol mekanizmasını yürürlüğe buluyor. koyuyorlar. Bu yolun faydası görülüyor. Paralar büyük bir hızla geliyor. .bu arada 9. Tütün konusunda yapılan girişimlerde Engiz Koop. yöneticileri de uyanık davraacı tecrübeler elde ediliyor. Sürmeli köyü nıpyeni gideceklerden ve kefillerden bono tütün konusunu erle alacak bir kooperatif kurmak istiyor. İktisat Fakültesi mezunu, alıyorlar. Bu suretle de dış ülkeden Engiz köy çocuğu Nazım Bey Ankara’ya koşuyor. Koop.a gelecek sermaye güvenceye bağlanıyor ve aksamasız uygulanıyor. Yetki istiyor. Aldığı cevap “Tütün konusu kooperatifleri ilgilendirmez”. Kontaç Var mı Kontaç ? Açık Kapı İlkesi kesinlikle uygulanmakta Dış ülkeye gitmek için kooperatife ödenen sermaye paylarının, gitmekten vaz geçen veya gönderilmeyen ortağa geri ödenmemesi Türkiye çapında bir sorun olduğu halde, Engiz Koop. İçin b u sorun söz konusu değil. İsteyen ortak hemen parasını alıp ayrılabilmekte. Hatta olumsuz propagandaya araç olmaması için işlem, anasözleşmede belirtilen süre dolmadan yapılmakta. Ancak yerleşim merkezleri dışından ortak alınmamıştır. Tek şehirli ortak ise, girişimci lider Hüsnü kurtluoğlu’dur. Demokratik Yönetim İlkesi, Türkiye’nin başka bir kooperatifine nasip olmayacak şekilde uygulanmıştır. Engiz Koop.’un gerçek Demokrasi Okulu olduğunu görürüz. Mart 2014 Dönemine Ait Aylık ve Ocak-Şubat-Mart/2014 Dönemine Ait Üç Aylık Katma Değer Vergisinin Beyanı M - Köylüler seçme ve seçilmenin gerçek anlamını kavramışlar. Engiz Koop’un kazandığı en büyük başarı, kooperatif ilkelerine sadık kalmasıdır. 6 temel ilkeden sadece risturn ve faiz ilkelerinin ekonomik nedenlerle yerine getirilemediğini görüyoruz. Bunun dışındaki ilkeler büyük bir titizlikle uygulanıyor. 01/04/2014 24/04/2014 RI - Kooperatif Engiz Çevresi Köylülerinin kalplerini ısıtmış, onların girişim ruhunu geliştirmiş. Kooperatifçilik İlkeleri Mart 2014 Dönemine Ait Aylık ve Ocak-Şubat-Mart/2014 Dönemine Ait Üç aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Beyanı V E D İ Ğ E R TA - Kız alıp verme artık olağan. Çingeneler bile itibarlı. Türkiye Köy Kooperatifçiliği Yönünden İzlenmesi Gereken Sonuçlar 01/04/2014 24/04/2014 MA - Engiz Çevresinde etnolojik etken önemini yitiriyor. Türkçeyi iyi konuşanların sayısı her gün artmakta. Osman Şenocak dış ülkelere öncelikle kooperatif ortaklarının gönderilmesini savunuyor. Mart 2014 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Verilmesi IN Sosyal Böylece, kırsal alanda yerleşim, konut toprak reformu, arazi ıslahı tarımsal v e hayvansal üretim ile sosyal sorunların çözümlenmesi olanağı doğuyor. 01/04/2014 24/04/2014 K Ayrıca 2 kardeşini ve1 yeğenini Almanya’ya alıyor. Ana ve babasını hacca gönderiyor. Mart 2014 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi L 15.000.TL. Oğluna düğün Şimdi Engizliler acil durumlarda nakit gereksinimini karşılamak üzere kendi aralarında Yardımlaşma Sandığı kurma hazırlığı içindeler. 01/04/2014 21/04/2014 KA 150.000-TL. Bafra-Çorak’ta arazi alımı ları başlıyor. 2. Bafra-Yörükler Köyü Kalkınma Kooperatifi ev konserveleri kursu açılıyor. Ortaklarına konserve yapılması öğretiliyor. Genel Sonuçlar Kooperatif, Balık Göllerinin İşletmeciliğini alabilmek için yoğun çalışmalar yapıyor. Ekonomik Ancak göller ihaleye çıkarılınca yine Balık - Köylüler PROJE kelimesini öğrenmiş buAğalarının eşinde kalıyor. lunuyorlar 3. Bafra-Ballıca ve Bafra-Yörükler, Makine Türkiye’nin ilk PROJE BİRLİĞİ gerçekKullanımı projesi uyguluyorlar. Traktörler, leşmiş durumda. biçerdöverler alıyorlar.. Ancak, bu proje hizmetleri bütün ortaklara ulaşmak başa- - Engiz Koop. Türkiye’nin 5 büyük Süt Endüstri işletmesinden birini kurma yolunda rısı gösteremiyor. 4. Dış Ülkelerde çalışan Türk İşçilerinin kurdukları Engiz Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi Engiz’ de Nişasta-Glikoz Sanayi kurmak üzere girişimde bulunuyor. Fabrikanın kurulacağı araziyi satın alıyor. İnşaata başlıyor. Ancak sermaye sorunu girişimi engelliyor. Şirketi Samsun Ticaret Odasında yaptığı toplantıya gelen tüccarlar, aralarında yeni bir şirket kurarak Nişasta, Glikoz sanayiini Çarşamba’da kurmayı başarıyorlar. 13.000.-TL Engiz’de alımı taksiti Ğİ • KÖY Köy-Koop Eski Genel Başkanı 25.000.-TL. Kertme’de arazi alımı RLİ Hadi İLBAŞ Bİ 1. Samsun-Kertme Köyü Kalkınma Kooperatifi Konserve Sanayi Projesi uygulanıyor. Konserve fabrikasının binasın tamamlanıyor. Makineleri sipariş ediliyor. Güncel sorunu: İşletme Sermayesi. 25.000.-TL. Traktör alımında 1/3 hisse Nisan 2014 dönemi itibariyle muhasebesel açıdan yapılacak işler pek yoğun olmamakla beraber her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bu arada 2013 T.yılına ait işlemlerimiz bitmiş defterlerimizin kapanış tasdiklerinin yapılacak olması gerekmektedir. Ayrıca genel kurul toplantıları içinde çalışmalara başlamak ileride yaşayacağımız sıkıntıları önlemek için önemlidir. Z Engiz Çevresi Köy Kooperatiflerinin girişim dönemi başlangıcında ele alınan bütün konulara bir göz atacak olursak, aşağıdaki sonuçlarla karşılaşırız: 73.000.-TL. Samsun’da ev alımı 15.000.-TL. Köydeki evin onarımı MUHASEBEDE BU AY E 2 Nisan 2014 Köy-Koop Haber İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet SEVER Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Reklam Müdürü: Yasemin ACAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96 Web: www.koy-koop.org • E-posta: info@koy-koop.org Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Nisan 2014 ANKARA Baskı: Atalay Matbaacılık Ltd. Şti. Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/236-237 İskitler - ANKARA Tel: 0312. 384 41 82 Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. 4 Nisan 2014 Köy-Koop Haber TARIM Çiftçilere Destekleme Yok! »» Tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere, borçları ödeninceye kadar 2014 yılında tarımsal destekleme ödemesi yapılmayacak. Bununla ilgili bakanlar kurulu kararnamesi, 09 Mart 2014 tarihli Resmi Gazete’ de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bir iddiaya göre, çiftçilerimizin elektrik borcundan dolayı kesilecek destekleme ödemelerinin, özel elektrik şirketlerin kapatılan borcu için harcanacağı bildiriliyor. Çiftçiler Borçlarını Neden Ödeyemiyor? Bunun birçok nedeni var. Sıralayalım; • Tohum, gübre, akaryakıt, elektrik ve ilaç gibi tarımsal girdiler çok yüksek. Örneğin, elektrik faturalarında enerji tüketim bedeli dışında, kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmet bedeli, iletim sistemi kullanım bedeli, TRT payı, enerji fonu, elektrik tüketim vergisi ve KDV gibi 9 kalem vergi alınıyor. Bunların tutarı, tüketim bedelinin yüzde 45’ini buluyor. • Çiftçi, dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyor. Elektriğe gelince durum değişmiyor. Avrupa Birliği’nde tarımsal elektrik ücreti 11 sent iken Türkiye’de 23 sent. • Tarımsal girdiler yüksek, buna karşılık çiftçi gelirleri düşük. Çünkü çiftçi ürünlerini değer fiyatına satamıyor. Bir başka deyişle üretici ile tüketici arasında uzun bir pazarlama kanalı var. Türkçesi, üreticinin ürettiği ürünün kaymağı aracılarda kalıyor. • Çok sayıda çiftçi örgütü olmasına karşılık bunlar çiftçilerin haklarını yeterince koruyamıyor. Çünkü ekonomik örgütlenmeleri son derece düşük. Çiftçi bir türlü tarımsal sanayici olamamış. Türkiye’de, çok genel bir rakamla, çiftçilerin kurdukları kooperatiflerle tarımsal sanayideki payları yüzde 3’ler civarında. • Tarımsal sanayi desteklemelerinden kooperatiflerin düşük pay alması, tarım politikalarının sonucu. Uygulanan tarım politikalarından en fazla zararı, tarımsal işletmelerimizin büyük bir çoğunluğunu oluşturan küçük ve orta ölçekli aile çiftçileri çekiyor. Para kazanamayan çiftçiler topraklarını terk ediyor, kentlere göç etmek zorunda bırakılıyor. Özellikle genç kırsal kesim için durum böyle. Köylerimizde genç insan kalmadı. Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI İzmir Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu mustafa.kaymakci68@gmail.com Köylülük Neden Bitirilmek İsteniyor? Köylülüğü bitirme salt Türkiye'ye özgü değil. Dünyada da, küçük ve orta ölçekli tarım işletmeleriyle yapılan ile aile çiftçiliği, bir başka deyişle köylü çiftçiliği endüstriyel dev ölçekli işletmelerle ikame edilerek bitirilmek isteniyor. Bu şekilde köylerin boşaltılmasıyla kentlere gelecek, ancak iş ve aş bulamayacak yoksul köylülerin denetimi daha kolay olacak. Hesap bu. Ancak, köylülüğün tasfiyesi ile küçük ve orta ölçekli işletmeler yerine kurulması özendirilen dev işletmeler ve sözleşmeli tarım modeli ile üretim ve verimi artırmak ve de istihdam sorununu çözmek olası mı sorusuna cevap aramak gerekiyor. Samir Amin adlı namuslu bir bilimci bu soruya şöyle cevap veriyor: “…Dünyada elli yıllık bir zaman dilimi içinde, yılda yüzde 7’lik sürekli bir büyüme hızı gibi hayalci bir hipotez gerçekleşse bile, sistem kentlere gelen üç milyar insanın üçte birini bile emmeyi beceremez. Yani kapitalizm doğası gereği, köylü sorununu çözemez ve ortaya koyduğu tek perspektif, gecekondulaşmış bir dünya ve beş milyar fazla insandır.” (Amin, S.,”Editör” XXI. Yüzyıl Meydan Okumaları Karşısında Köylü ve İşçi Mücadeleleri, 2008. Özgür Üniversite Yayınları). Evet, konu elektrik borcundan başlandı, nereye geldi? Kentli, köylü, esnaf herkesin bunu düşünmesi gerekiyor. Yeniden elektrik borcuna dönersek, • Elektrik ücretleri düşürülmeli, çiftçilerin borçları ötelenmeli ve destekleme ödemeleri yapılmalı. • Çiftçiler, Bakanlar Kurulu’nun kararının iptali için dava açmalı ve seslerini duyurmalı. 31 Mart 2014: 11 Milyon Köylü -Pardon Mahalleli- Yeni Bir Döneme Girdi »» 1. Sayfa Haberi “Tarım ve Kırsal Alanların Geleceği Açısından Büyükşehir Yasası” başlığı ile hazırladığı raporda Büyükşehir Yasası ile ortaya çıkan endişelere dikkat çeken A.Ü Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi ve gazetemiz yayın kurulu üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk’a göre büyükşehir yasası: • Yeni rantlar yaratabilir. • Meralar amaç dışı daha rahat kullanılabilir • Doğal kaynaklar üzerinde baskı artabilir • Kırdan kente yeni göç dalgası yaşanabilir. • Süreçte sermaye için yeni ucuz işgücü ortaya çıkabilir. • Kırsal araziler kentsel arsalara dönüşebilir. • Kırsal bölge topraklarının imara açılması kaçınılmaz olabilir. Yasa ile büyükşehir sınırlarına dâhil edilen köylerde vatandaş içme suyu, sulama suyu, atık su gideri, alt yapı yatırımları ve benzerleri için zamanla ‘bedel, katılım payı’ adı altında yeni harcama kalemleri ile karşılaşacak. Söz konusu yasa ile birlikte köylü için ön plana çıkan kaygıların başında köy ve beldelerin bir parçası olan ahır, ağıl ve kümeslerin kaldırılması ve köylünün zaten gün geçtikçe uzaklaştığı hayvancılıktan koparılma endişesi yer alıyor. Yani, 30 Mart 2014 sonrası köylüler için hayvancılık daha da zor hale geleceğe benziyor. Çünkü üretim yapmak isteyenler, köylerin mahallelere dönüştürülmesi ile yerleşim alanlarının dışına çıkmak zorunda bırakılabilirler. Prof. Dr. Gülçubuk’a göre tarım ile geçimini sürdürmek isteyenlerin ise maliyetleri daha da artacak. Çünkü yasa ile büyükşehir sınırlarına dâhil edilen köylerde vatandaş içme suyu, sulama suyu, atık su gideri, alt yapı yatırımları ve benzerleri için zamanla ‘bedel, katılım payı’ adı altında yeni harcama kalemleri ile karşılaşacak. Bahçedeki, tarladaki, yayladaki, meradaki su, ücrete tabi olacak. Geçiş süresi 5 yıl sonrası olarak belirlense de söz konusu giderler zaman içinde büyükşehir değerleri üzerinden belirlenecek. Yani köylü bir anda şehirli olacak ama şehir imkânlarından yararlanmadığı halde bunun maliyetine katlanmak zorunda kalacak. Kırdan kente göç dalgası ile karşılaşabiliriz. Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, kırsalda hizmetlerin büyükşehir değerleri üzerinden belirlenmesinin ortaya çıkaracağı adaletsizliğe dikkat çekerek, “Zaten yoksulluk kırsalda kronikleşmiş, bu hizmet sunumu yaklaşımı ile daha da yüksek maliyetler ortaya çıkacak. Türkiye’de suyun % 75’inin tarımda kullanıldığı düşünülürse, çiftçi ve kırsaldaki aile ağır maliyetli bir yaşam ile karşılaşabilir. Bu durumda da yeni bir kırdan kente göç dalgası ile karşılaşabiliriz. Üreten, ürettiği ürünü zor şartlarda satarak kıt kanaat geçinen köylümüzü önümüzdeki yıllarda daha zor yıllar beklemektedir” uyarısında bulunuyor. Büyükşehir Yasası, İl Özel İdarelerinin tüzel kişiliğini de kaldırarak hizmet götürülmesi yükümlülüğünü de belediyelere veriyor. Büyükşehir belediyelerinin bulunduğu illerde, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezi (YİKM) adıyla bir kurum oluşturuluyor. Bakanlar Kurulu Kararı ile bu illere bağlı ilçe ve diğer illerde de YİKM kurulabilecek. Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezinin sevk ve idaresi illerde valilik, ilçelerde ise kaymakamlık tarafından yerine getirilecek. Jeotermal ve doğal mineralli sular ruhsatı, maden üretim faaliyetleri ve bu faaliyetlere dayalı ruhsat sahasındaki tesisler için işyeri açma ve çalışma ruhsatı yetki ve görevleri valiliklere veriliyor. Prof. Dr. Gülçubuk’a göre bu durumda tarım toprakları üzerinde yeni bir baskı yaratma ve tarım topraklarının amaç dışı kullanımının giderek artma riski var. Bu da beraberinde yeni çevre kirliliği risklerini getiriyor. 2001-2010 yılları arasında tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına izin verilen toplam alanının 827 bin hektarı aştığı gerçeği endişeleri daha da artırıyor. Kırsal arazinin kentleşeceği, kentsel arazinin arsaya dönüştürüleceği ve daha sonra da arsaların imarlaştırılarak ne yazık ki rant alanı açılacağı kaygısı bulunuyor. Tarımda İş Sağlığı ve Güvenliği Üniversitede Seçmeli Ders Oldu »» Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde seçmeli ders olarak müfredata alındı. Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Okan Özkaya, tarafından verilen derste, ziraat mühendisi adaylarına önemli bilgiler aktarıyor. Tarımda çalışanların çalışma ortamları gereği karşılaştıkları sağlık ve güvenlikle ilgili sorunlar, tarımın sürekli gelişen ve değişen dinamik yapısı nedeniyle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde önemini koruyor. Tarım işçilerinin yaşadıkları sıkıntıları göz önünde bulunduran Çukurova Üniversitesi, geleceğin ziraat mühendisleri için “Tarımda İş Sağlığı ve Güvenliği” dersi başlattı. Seçmeli olarak verilen derse öğrencilerin yoğun ilgi göstermesi dikkat çekiyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Çuku- rova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Okan Özkaya, Türkiye’de kırsal alanda yaşayanların büyük bir çoğunluğunun tarımla uğraştığını veya çalıştığını hatırlatarak, tarım çalışanlarının ve ailelerinin yaşam kalitelerini her yönden arttırabilmek için iş sağlığı ve güvenliği konularında eğitilmelerinin şart olduğuna dikkat çekti. Türkiye’deki toplam istihdamın yüzde 24.69’unu tarım sektörünün oluşturduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Özkaya, “Çalışan her 4 kişiden birinin tarım alanında istihdam edildiği bir coğrafyada yaşamaktayız. Türkiye’de kırsal alanda tarım dışı iş olanaklarının kısıtlı olması nede- niyle, bu alanda yaşayanların çoğunluğu için tarım sektörü tek iş alanı. Hatta verilere bakıldığında kadın ve çocukların bu alanda erkeklere oranla daha çok çalıştığı görülebilir. Buradaki en önemli konu, çalışanların kayıt altına alınması ve sıkıntılarının tespit edilip çözümlerinin uygulanabilmesi.” diye konuştu. Avrupa Birliği sürecinde tarımda iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda ülkemizde önemli girişimlerin olduğunu bildiren Doç. Dr. Özkaya, “Tarım çalışanlarının çalışma koşullarının araştırılması, iyileştirilmesi ve istihdamın kayıt altına alınmasıyla ilgili Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve üç üniversitenin bulunduğu protokolle ilk adım atılmıştır.” dedi. Köy-Koop Haber Nisan 2014 TARIM 5 Köy-Koop’a Almanya’dan Ziyaretçi Türkiye'de Tarımın Ekonomi-Politiği »» Tarım, Kırsal Kalkınma İzleme ve Değerlendirme Danışmanı Stefan Rosenow, 20 Mart 2014 tarihinde KöyKoop Merkez Birliği’ni ziyaret etti. »» Konuşmacı olarak katıldığım bir televizyon programında, Türkiye’nin değişik yerlerinden bize soru sormak için bağlanan otuza yakın çiftçinin hemen hemen tamamı; kimyasal gübre, tarım ilacı, tohum, mazot gibi girdilerin fiyatları roket gibi artarken; sattıkları ürün fiyatlarının ya yerinde saydığını ya da gerilediğini söylemişti. DGRV Alman Kooperatifleri Konfederasyonu (Deutscher Genossenschafts- und Raiffeisenverband), kooperatif yasasına göre Alman kooperatif sektörünün ulusal üst örgütü ve en üst düzey denetim federasyonu. Bünyesinde çeşitli sektörleri kapsayan (tarım, bankacılık, küçük ölçekli sanayi ve mal hizmetleri) yaklaşık 5,300 birim kooperatifi ile Almanya’nın en büyük ekonomik örgütü. DGRV çatısı altında toplanan 17,8 milyon kişi kooperatifin ortağı olmanın avantajlarından yararlanmakta. Alman Kooperatifleri Konfederasyonu Türkiye Temsilciliği ’nin Türkiye çalışmalarını incelemek amacıyla Türkiye’de bulunan Rosenow, KöyKoop Genel Başkanı Yakup Yıldız ile Tarım ve kooperatifçilik örgütlenme yapıları konusunda görüş alışverişinde bulundu. Rosenow, DGRV Temsilciliği’nin Türkiye’de 3 pilot bölgeden seçilen 6 ilde (Kastamonu, Nevşehir, Aksaray, Karaman, Erzurum ve Mardin) kooperatif il birliklerine yönelik eğitim çalışmalarının Mardin ili dışında çok olumluğu yönde ilerlediğini söyledi. Mardin ilinde özellikle toprak sahiplerinin ve bölge ileri gelenlerinin kooperatif yönetiminde yer almaları, hem kooperatifçiliğin ilerleyebilmesi hem de demokrasinin gelişimi açısından olumsuz etkilerini gözlemledikleri belirtti. Türkiye’nin tarımsal anlamda büyük bir potansiyele sahip olduğunu, kooperatiflerin-kooperatif örgütlenmele- rinin de bu açıdan çok önemli olduğunu söyleyen Rosenow, “Türkiye’de aynı çalışma alanında çok sayıda tarımsal örgütün varlığı, ihtiyaç duyulmadığı halde devlet eliyle oluşturulan birliklerin sahada yetki karmaşasına yol açtığı gözükmektedir. Bunun çözümü de dikey bir örgütlenme modeli ile devletin kooperatiflere eşit mesafede, demokratik bir yaklaşım sergilemesiyle gerçekleşecektir” değerlendirmesinde bulundu. Örgütlenme konusunda ciddi sıkıntıların yaşandığını ve çalışma sahasında yetki karmaşasının örgütlere zarar verdiğini belirten Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, “Bakanlığın örgütlerin yetki ve görev tanımlamasını bir an önce çıkartması gerekiyor. Tarımsal alan faaliyet gösteren örgütlerin birleşmesinde yarar olduğunu düşünüyorum. Stefan Rosenow’un Köy-Koop Kastamonu Birliğimizi ve ardında da Köy-Koop Merkez Birliğimizi ziyareti etmesinden memnuniyet duyuyorum” diye konuştu. Köylü bu fiyat makası içinde eziliyor. Yazarları arasında olmaktan onur duyduğum 488 sayfalık dev bir eser olan “Türkiye’de Tarımın Ekonomi–Politiği (1923-2013)” adlı kitabı okurken, köylünün düştüğü bu durumu hatırladım. Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi’nin ve ‘Notabene Yayınevi’nin oluşturdukları bu kitap, editörü ve aynı zamanda yazarı olan değerli arkadaşımız Ziraat Mühendisi Dr. Necdet Oral’ın hepimize verdiği katkılar olmasa idi, gerçekleştirilemezdi. Bu yazıda, kitaptaki yazılarımdan söz etmeyeceğim. Ayrıca; kitabın on dört yazarının her yazısı, belki ayrı bir yazıyı hak ediyor. Burada köylünün fiyat makası içinde ezilmesi konusuna yoğunlaşmak istiyorum. Kitapta üç yazısı bulunan Prof. Dr. Korkut Boratav, köylüyü ezen bu fiyat makasını yadsınamayacak bir şekilde, sayısal olarak ortaya koyuyor. Bu durumu açıklayan göstergelerden biri tarım ticaret hadleridir. Örnek olarak; bir başlangıç yılına göre, bir yıl sonra köylünün sattığı ürünler (diyelim buğday veya domates) fiyatları yüzde 2 artarken, içinde kimyasal gübrenin de olduğu sanayi mallarının (örneğin mutfak tüpü, şeker vb.) fiyatları yüzde 10 artıyorsa; bir yıl içinde köylünün bu fiyat makası ile sömürüldüğü, emeğinin artan bir oranda çalındığı açıktır. Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi tayfun.ozkaya@ege.edu.tr Gösterge bu durumu ortaya koyuyor. Boratav bunu bütün bir Cumhuriyet Dönemi için ayrıntılı olarak hesaplıyor. Ancak ben bazı dönemlere değinebileceğim. Boratav şüphesiz bu hesaplamaları önce bütün ürünler itibariyle genel olarak yapıyor. Bir indeks olarak hesaplanan tarım ticaret hadleri 1968-1978 döneminde yılda yüzde 2,99 artarken, 1998-2007 arasında yılda yüzde 3,47 azalıyor. Bunun anlamı; ilk dönemde tarım ürünleri fiyatları sanayi ürünle- ri fiyatlarından daha hızlı artıyor (köylünün sömürülmesi daha hafifliyor) sonraki dönemde ise tersi oluyor. Sömürülmesi derinleşiyor. Boratav ayrıca, ürün fiyatları değişimlerini traktör, mazot, ilaç, gübreye ait fiyat indekslerinin ortalamaları ile karşılaştırarak; 1998-2006 arasında örneğin buğdayda bu yeni indeksin yılda yüzde 3,30, mısırda yüzde 3,11, fındıkta yüzde 0,90, pancarda yüzde 6,12, pamukta yüzde 8,14, tütünde yüzde 8,99 düşerken; sadece ayçiçeğinde yüzde 0,62 arttığını hesaplamıştır. Ancak bir yandan da tarımda verimler değişiyor. Bu durumu da dikkate alarak, Boratav hesapladığı tarım / sanayi fiyat makasının 1998-2007 arasında yüzde 11,5 oranında bozulduğunu yazarak “Bu dönem, üç milyon insanın tarımsal istihdamdan koptuğu yıllardır” diye ekliyor. Sayılar köylünün artan bir şeklide sömürüldüğünü ortaya koyuyor. Çare ise; gerek girdilerin, gerekse ürünlerin pazarlanmasında köylülerin edilgen durumuna son vermek. Ne var ki; kimyasal ilaç, şirket tohumu, kimyasal gübrelere dayalı endüstriyel tarım modelinin dışına çıkılarak, agroekolojik temellere dayalı bir tarım sistemine yönlenmedikçe, bu hapishaneden kurtulmak mümkün değil. Kitabımız, bu kuşatılmışlıktan kurtuluş için güçlü bir düşünsel destek sağlıyor. 6 Nisan 2014 Köy-Koop Haber GÜNDEM Ziraat Mühendisleri Odası’nın Türkiye'nin İlk Saanen Keçisi 44. Dönem Olağan İhracatı Gerçekleştirildi »» 1960 yılından beri Saanen keçisi ithal eden Türkiye, bir ilke imza atarak bu Genel Kurulu Yapıldı keçi türünde ihracata başladı. »» Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) 44. Dönem Olağan Genel Kurulu 8-9 Mart 2014 tarihinde 27 şube ve 53 il temsilciliğinden 390 delegenin katılımıyla Ankara’da gerçekleştirildi. Genel Kurul’da Türkiye’de tarımsal yapının mevcut durumu ve sorunları ile meslek alanındaki gelişmeler ve çözüm yolları ele alındı. Ayrıca, yapılan Genel Kurul ile ZMO’nun yeni Yönetim Kurulu, Denetleme Kurulu ve Onur Kurulu üyeleri de belirlemiş oldu. Genel Kurul’un çalışmaları kapsamında 8 Mart günü 43. Dönem Oda Başkanı Dr. Turhan TUNCER yaptığı açılış konuşmasında Türkiye’nin zor bir dönemden geçtiğini belirterek 30 Mart yerel seçimlerinden sonra yürürlüğe girecek olan Büyükşehir Yasası’nın küçük üreticinin mülkiyet hakları üzerinde ciddi tehlikeler yaratacağını ve kırsaldaki yoksulluk oranını daha da artıracağını belirtti. TUNCER ayrıca, Türkiye’de görülen kuraklık riski neticesinde 2014 yılı buğday üretiminde %10 civarında azalma; sıcak iklim tahılları, kuru baklagiller, yağlı tohumlu bitkiler, yem bitkileri ve sanayi bitkilerinde de verimde düşme beklendiğini ifade etti. Genel Kurul çalışmaları kapsamında daha sonra, ZMO 44. Dönem Yönetim Kurulu Yedek Üyesi Demet IRMAK ŞENOL, TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Ayşegül ORUÇKAPTAN, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Ali TUNÇ, Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim YETKİN, Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Petek ATAMAN ve Kimya Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet BESLEME Türkiye tarımının sorunları ve çözümleri konusunda konuşmalar yaptılar. Genel Kurul kapsamında yapılan konuşmaların sonrasında, ZMO Çalışma Raporu II. Başkan Melahat AVCI BİRSİN, Mali Rapor Sayman Hamdi ARPA ve Denetleme Kurulu Raporu da Kurul Üyesi Yener ATASEVEN tarafından Genel Kurul’un bilgisine sunuldu ve tüm raporlar oybirliğiyle aklandı. Genel Kurul’da yapılan çalışmalar ışığında sonuç bildirgesi hazırlandı. Bu bildiride öne çıkan konular aşağıdaki gibi özetlenebilir: • 6 Aralık 2012 tarihli Resmi Gazete’ de yayınlanan 6360 sayılı Büyükşehir Kanunu ile 30 Mart 2014’ten sonra 16.000’i aşkın köy, mahalleye dönüşecektir. Bu yerlerde köy tüzel kişiliğine ait mera, yaylak ve diğer varlıklar belediyelere devredilecek ve imara açılabilecektir. Böylelikle tarımsal üretimden zaten kazanç sağlayamayan çiftçilerin ellerindeki araziyi satıp üretimden çekilmeleri için zemin hazırlanmış olmaktadır. • Türkiye’de tarımın en önemli sorunlarından bir tanesi dışa bağımlı ve çokuluslu şirketlerin kontrolündeki girdi piyasalarındaki fahiş fiyat artışlarıdır. Ürün/girdi fiyat paritesi çiftçi aleyhine seyrine devam etmektedir. • Türkiye 2013 yılında önemli miktarda buğday, mısır, yağlı tohum, pamuk ithal ettiği gibi tarihinde ilk kez saman ithal eder duruma düşürülmüştür. •Uygulanan yanlış tarım politikaları yüzünden çiftçi tarımdan kopmakta, tarlalar boş bırakılmaktadır. 1990 yılında çayır ve mera alanları hariç toplam tarım alanları 27,9 milyon hektar iken; 2013 yılında 4,1 milyon hektarın üzerindeki kayıpla 23,8 milyon hektara düşmüştür. • Hayvancılıkta şirket tarımını öne çıkaran politikalar terk edilerek mevcut üreticileri daha iyi duruma taşıyacak uygulamalara geçilmeli, var olan imkanlar ithalat için değil bu ülkenin üreticileri için kullanılmalıdır. • Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, GDO’ya Hayır Platformu bileşenlerinin açtığı dava sonucunda Biyogüvenlik Kurulu’nun 24.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan MON810 ve MON88017xMON810 mısır çeşidi ve ürünlerinin hayvan yemlerinde kullanılmasına izin verilmesi yönündeki 16 ve 18 numaralı kararları ile bunların ithalatına dayanak oluşturan 29.04.2010 günlü GDO ve Hükümlerine Dair Uygulama Talimatı’nın yürütmesini durdurma kararını 13 Aralık 2013 tarihinde kamuoyuna açıklamıştır. • Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından “Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik’te 7 Ocak 2014 tarihinde yapılan değişiklikle, gıda işletmelerinde istihdamı zorunlu olan Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri ile Veteriner Hekimlerin bağlı oldukları meslek odalarınca belgelendirilmeleri zorunluluğu kaldırılmıştır. Bu değişiklikle ZMO’nun Anayasa ve kanunlardan aldıkları mesleki icra yetkileri yok sayılmıştır. Bundan böyle eğitimsiz veya sahte diploma sahibi kişilerin ürettiği gıdalar nedeniyle gıda güvenliği sorunları daha da artacaktır. • Artan Ziraat Fakültesi sayılarına paralel olarak mezun sayısı da sürekli artış göstermektedir. Kamunun küçültülmesi kapsamında bu alanda çalışanların ve ZMO çatısı altında örgütlü meslek disiplinlerinin kamudaki istihdamı her geçen gün azalmaktadır. Öte yandan uygulanan yanlış politikalar sonucu çalışanların özel sektördeki istihdamında da sıkıntı artmaktadır. Ziraat Mühendisleri Odası’nın Türkiye tarımı ve meslek alanına ilişkin gelişmeler ile ilgili görüşleri bu şekilde ortaya çıktı. Genel Kurul çalışmaları kapsamında 9 Mart Pazar günü yapılan seçimler ile ZMO’nun yeni Yönetim Kurulu, Denetleme Kurulu ve Onur Kurulu üyeleri de belirlenmiş oldu. Seçim sonuçları sonrasında Genel Başkan Özden GÜNGÖR, 2. Başkan Melahat AVCI BİRSİN, Yazman Caner AKSAKAL, Sayman Hamdi ARPA ve diğer üyeler Bülent GÜLÇUBUK, Murat ASLAN, Vuslat BEKTAŞ olarak belirlendi. Baharın ve güneşin yüzünü gösterdiği bu günlerde sağlıklı, mutlu ve bereketli bir ürün dönemi dilerim. Türk hayvan üreticisi yetiştirdiği Saanen keçilerini Azerbaycan'a ihraç etti. İzmir'in Kemalpaşa ilçesinde düzenlenen Kırsal Kalkınma Yatırımları Toplu Açılış töreninde Türkiye'de ilk kez ihracatı gerçekleşen Saanen keçiler ihracatın yapıldığı ülke olan Azerbaycan'a uğurlandı. Başarının mimarı Türer A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve İzmir İli Damızlık Koyun-Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Özer Türer, Türkiye'nin tüm bölgelerinden, Türk Cumhuriyetleri ve Rusya başta olmak üzere yurt dışından yoğun bir satın alma talebi ile karşı karşıya kaldıklarını ve ihracatı çok önemsediklerini, küçükbaş hayvancılığın Türkiye için büyük bir ihracat potansiyeli olduğunu anlatan Türer; "Bu ihracatımız umarım sektördeki arkadaşlarımızın önünü açar yol gösterici olur. Elimizdeki hayvan varlığın ıslah ederek ve ağıl koşullarını iyileştirerek ihracat anlamında önemli bir gelişme kaydedebiliriz. Gıda Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı'nın destekleriyle son yıllarda hızla hayvan sayımız ve hayvan verimliliğimiz artıyor. Şu an AB'de söz sahibi bir ülkelerden biriyiz. 2023 yılına ulaşmadan küçükbaş hayvancılık alanında dünya lideri olacağımız kanaatindeyim." dedi. Saanen keçisi üretimine hobi amaçlı 2003 yılında başladıklarını daha sonra yurtdışı gezilerinde verimli Saanen keçilerle karşılaşmalarının ardından neden Türkiye'de de bu verimliliklere ulaşmayalım diyerek ıslah çalışmalarına başladıklarını belirten Türer; "Hollanda ve Avustralya'dan getirilen saanen tekeler ile yerli maltız ve saanen kırması keçilerden yüzde 95 saflığa sahip saanen sürüsü ürettik. Bugün Avrupa Birliği ortalamasında süt üretimimiz ve ikizlik doğum oranına sahibiz" dedi. “Sözleşmeli Besicilik Yapanlara Büyükbaş Kesim Bedellerinin Tamamı Peşin Ödenecek” »» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Diyarbakır’da yaptığı açıklamada Et ve Süt Kurumu’nun sözleşmeli besicilik yapanlarla ilgili aldığı yeni karara ilişkin “Sözleşmeli besicilik yapanlara büyükbaş kesim bedellerinin tamamı peşin ödenecek” dedi. Bakan Eker, yaptığı açıklamada, Et ve Süt Kurumu’nun sözleşmeli besicilik yapanları memnun edecek kararlar aldığını belirterek, Et ve Süt Kurumu’nca alınan karar doğrultusunda “Sözleşmeli besicilik yapanlara büyükbaş kesim bedellerinin tamamı peşin ödenecek. Bundan önce yüzde 50′si peşin, kalanı ise 30 gün sonra ödeniyordu. Sözleşmeli besicilere serbest kesimden farklı olarak, yaz primi ve sözleşme primi olarak kilogram başına 43 kuruş ilave ödeme getirildi. Sözleşmeli besicilik yaz primi uygulama dönemi 1 Haziran- 30 Eylül’den, 1 Mayıs- 30 Eylül tarihleri arasında yeniden düzenlendi. Yani Mayıs ayında kesim için sözleşme yapan besicilerimiz de yaz priminden yararlanacak. Serbest kesim yaptıran besicilerimizin yüzde 50 peşin, kalan 30 gün olan ödemeleri, yüzde 50 peşin, kalan 15 gün sonra ödenmek üzere yeniden düzenlendi.”dedi. Et ve Süt Kurumu’na serbest kesim yaptıran besicilerin eline büyükbaş için kilogram başına 17.10 lira, yeni sözleşmeli besicilik anlaşması ile kesim yaptıran besicilerin eline de toplamda kilogram başına 17.48 lira geçeceğini kaydeden Bakan Eker, “Sözleşmesini Rusya 5 Ton Biberi Türkiye’ye Geri Gönderdi »» Türkiye’den Rusya Federasyonu’ na ihraç edilen 5 ton biber Batı Çiçek Tripsi (Western Californian Flower tripsi) bulunduğu gerekçesiyle geri gönderildi. Rusya’nın Ukrayna sınırında Bryansk “Noviye Yurkoviçi” sınır kapısında Federal Bitki Koruma ve Karantina Servisi (Rosselhoznadzor) yetkilileri Türkiye’den ithal edilen toplam 5 ton biber üzerinde zirai karantina kontrolü yaptı. Cihan Haber Ajansı'na yapılan açıklamada, Rosselhoznadzor Basın Sözcüsü Aleksey Alekseyenko, “Türkiye’den getirilen 5 ton biber kontrol edildi. Laboratuvarda yapılan araştırmada ürünlerde tehlikeli haşarat sayılan batı çiçek tripsi tespit edildi. 5 ton biberin Türkiye’ye geri gönderilmesine karar verdik.“ dedi. Rusya son 3 ayda yaklaşık 73,5 ton biberi Türkiye’ye geri gönderdi. önceden yaptığı halde kesim günü gelmemiş besicilere de bu fiyat uygulanıyor. Mayıs ayından itibaren yaz primi ödemesi yapılacağından bu rakam kilogram başına 17,68 lira olacak. Besicilerimizi sözleşmeli besiciliğe davet ediyoruz” diye konuştu. Bakan Eker, Et ve Süt Kurumu’nun sözleşmeli kesim yaptırdığını hatırlatarak, “Böylece sözleşmeli kesim yapanların daha fazla istifade edebileceği, daha zamlı kestirebilecekleri ücretlerini kısa süreli peşin olarak tamamını alabilecekler. Çünkü piyasada kestirirken, vade ile kestirirken parasının tamamını alamıyordu. Bu uygulama ile parasının tamamını peşin almış olacak. Üreticinin hak ve menfaatleri açısından sözleşmeli besicilik yapan üreticilerle ilgili bir takım ilave faydalar getiriyor.” dedi Muz Şirketleri Birleşiyor »» İrlandalı meyve şirketi Fyffes ile Amerikalı rakibi Chiquita'nın birleşerek dünyanın en büyük muz şirketini oluşturacağı bildirildi. Birleşme sonucu ortaya çıkan dev şirket 1 milyar dolar değerinde olacak. ChiquitaFyffes adını alacak olan yeni şirketin, yılda 160 milyon kasa muz satarak rakiplerini geride bırakması bekleniyor. Şirket New York borsasında işlem görecek. Chiquita'nın başkanı Ed Lonergan, şirketlerin birleşerek maliyetlerini düşüreceğini ve satış alanlarını genişleteceğini ifade etti. Fyffes, 2013 yılı brüt kârlarının yüzde 9,8 artışla 28,7 milyon euroya yükseldiğini, ancak meyve ticaretinin enflasyon oranı ve sterlinin dolar karşısında değer kaybetmesinden olumsuz etkilendiğini kaydetti. Köy-Koop Haber Nisan 2014 GÜNDEM Elektrik Borcu Olan Çiftçiye Kötü Haber »» Elektrik borcu olan çiftçiye 2014'te yapılması gereken tarımsal destekleme bedeli ödenmeyecek Tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere bu borçları ödeninceye kadar tarımsal destekleme ödemeleri yapılmayacak. Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararına göre, tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere bu borçları ödeninceye kadar, 2014'te yapılması gereken tarımsal destekleme bedeli ödenmeyecek. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödeninceye Kadar 2014 Yılında Tarımsal Destekleme Ödemesi Yapılmayacağına Dair Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama Tebliği de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, şirket, kendi abone/ tüketici kayıtlarıyla ÇKS kayıtlarını eşleştirerek alacaklı olduğu çiftçilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası veya vergi kimlik numarasıyla alacak tutarını bankaya iletecek. Banka, desteklemeyi uygulayan birim tarafından oluşturulup Genel Müdürlük tarafından bankaya iletilen, ödemeye esas icmallerdeki, çiftçilere veya tüzel kişilere ait kimlik numarası veya vergi kimlik numarasıyla şirket tarafından iletilen kimlik numarası veya vergi kimlik numarası eşleşen hak edişleri ilgililere ödemeyecek. Ödemenin yapılabilmesi için şirketten çiftçinin veya tüzel kişinin bankaya müracaat tarihinden önceki son bir ay içinde alınan belgenin bankaya ibraz edilmesi gerekecek. Borca ilişkin itiraz şirkete yapılacak. İtiraz 7 günde karara bağlanacak. Anlaşmazlık durumunda özel hukuk hükümleri uygulanacak. Şirket, borçlulara ait bilgileri ve borç miktarlarını gösteren listeleri ödeme HAL VE GİDİŞ yapılmadan en geç 3 iş günü önceden bankaya iletecek. Genel Müdürlük, yapılacak destekleme ödemesinin yapılacağını planlama aşamasında 25-30 gün önceden şirketçe bildirilen adrese elektronik olarak gönderecek. Çiftçinin bankaya yazılı müracaatı halinde hak ettiği destekleme tutarından, bankaya bildirilen borç miktarına kadar olan kısım şirketin hesabına aktarılabilecek. Şirketin talebi halinde Genel Müdürlük, protokol dahilinde ÇKS'den veri paylaşımı yapacak. Düzenlenen belgelerin içeriğiyle ilgili hukuki sorumluluk şirkete ait olacak. Tohum, gübre, elektrik borçları altında kıvranan çiftçinin adeta can suyu gibi olan Tarımsal Ürün Desteklemelerin de kaldırılması “Yok olun” demektir.” 2500 sulama kooperatifi, 27 bölge birliği 380bin üyesi bulunan Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği (TÜS-KOOPBİR) Genel başkanı Halis Uysal yaptığı açıklamada, “Siz tüm çiftçiler ve tarımsal amaçlı su kullanan or- tağımız, hükümetimizden, seçim öncesi bizleri rahatlatıcı adımlar atılması beklerken şoke olduk. 9 Mart 2014 tarihli 2014/6052 sayılı Bakanlar kurulu kararı ile Tarımsal amaçlı su kullanan çiftçilerimizden borcu olanlara, tarımsal ürün desteklemelerini verilmeyeceği resmi gazetede yayınlandı. Tarımsal amaçlı su kullanan çiftçilerimizin % 80’nin elektrik borçları var. Bizler hükümetimizden rahatlatıcı adımlar atılarak, taksitlendirme ve faizlerin kaldırılmasını seklerken adeta yıkıldı. TEDAŞ’a 1 Milyar borcumuz faizlerle 2 milyarı geçti. Ayrıca özel şirketlere de 1 milyar borç v ar. Çiftçi bu borcun altından kalkamaz. Tohum, gübre, elektrik borçları altında kıvranan çiftçinin adeta can suyu gibi olan Tarımsal Ürün Desteklemelerin de kaldırılması “Yok olun” demektir.” değerlendirmesinde bulundu. AB Ülkelerinden çok daha fazla girdi fiyatları ile karşı karşıya kaldıklarını belirten Halis Uysal, “AB ülkelerinden çiftçinin kullandığı elektrik 11 sent iken bizde 23 sent. AB’de KDV yok, bizde % 18,5. % 19 kaçak elektrik parasında ödüyoruz. Ayrıca %5 belediye payı, % 2,5 TRT payı, % 1 de fon. Sonuç olarak şunu belirtmek isterim; dar boğazda olan çiftçimizin, girdi fiyatlarının düşürülmesini, elektrik borçlarının ertelenmesini ve faizlerin kaldırılmasını, özellikle de Bakanlar kurulu kararının tekrar gözden geçirilerek, Tarımsal Ürün Desteklemelerin tekrar elektrik borcu olan ürecilere de verilmesini istiyoruz.” dedi. 7 Köy-Koop Merkez Birliği Mesleki Eğitim İçin Ahi Evran Üniverisitesi’ndeydi »» Köy-Koop Merkez Birliği tarafından 18 Mart 2013 tarihinde Mucur Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü’nde bir günlük ‘Mesleki Eğitim’ dersi verildi. Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu ve Köy-Koop Merkez Birliği arasında yapılan İş Birliği Protokolü çerçevesinde düzenlenen eğitimler devam ediyor. Köy-Koop Genel Başkan Yardımcısı M. Barış Aydın, Köy-Koop Genel Müdürü Turgay Solmaz tarafından gerçekleştirilen mesleki eğitim, Kooperatifçilik Bölümü Öğretim Görevlisi S.Sedat Akgöz ve öğrencilerin katılımıyla yapıldı. Açılışta Köy-Koop Merkez Birliği’nin faaliyetleri ve Bölge Birliklerini tanıtan bir sunum gerçekleştirildi. Büyük ilgi gören eğitimde; Kooperatifçiliğin genel tanımı, önemi, ilkeleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu, Kooperatiflerde yönetim ve denetim kurullarının görev ve sorumlukları, Kooperatifçilik açısından Türk Ticaret Kanunu’daki son değişiklikler, kooperatiflerde genel kurulların ne şekilde yapıldığı konularına değinildi. Dünyadaki kooperatiflerin kısa bir değerlendirilmesinin de yapıldığı eğitim soru cevap şeklinde devam etti. Ayrıca kooperatifçilik bölüm öğrencilerinin, Köy-Koop Merkez Birliği ve bağlı Bölge Birliklerindeki staj yapma talepleri değerlendilerek konu hakkında geniş çapta bilgi verildi. Köy-Koop Genel Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Köy-Koop Isparta Birlik Başkanı M.Barış Aydın kooperatifçilik bölümü öğrencilerine yönelik yapılan eğitimlerin önemini vurgulayarak, “Ülkenin kalkınmasında büyük payı olan kooperatifçiliği tanıtmak, yararlarını anlatmak, öğrencilerimizi kooperatifçiliğe teşvik etmek hepimizin yapması gereken görevler arasında yer almalıdır. Yeni nesil kooperatiflerin ortaklarına güvenli bir pazar, pazarlama gücü, iş ve gelir oluşturma imkanları sağlaması, günümüzde gelişen ekonomiye bağlı olarak, daima kendini yenileyen şirket oluşumları karşısında, tüketicinin ve küçük üreticinin kendilerini kooperatif çatısı altında organize ederek katrilyonlar dönen dünya pazarında, küçük sermayeli işletmelerin kendilerine bir yer edinmeleri gerekir. Her ne kadar da üretici sistemli bir şekilde kendi idare edip aile ekonomisini korumaya çalışsa da, küçük ölçekli işletmeler her ne kadar rekabete girişip tüketiciyi cezbetmeye çalışsa da bu bir yere kadardır. Kendilerinden binlerce kat büyük olan yerli veya yabancı işletmelerin rekabetine dayanamıyarak, bu sundukları hizmetlerden bir yerde taviz verip, sermayesi büyük şirketlere ezilmeye başlayacaklardır. İşte bu ezilmeleri yaşamamak için bir takım çalışmalara yönlenerek, organizeli bir şekilde hareket edilse de, değişen küresel pazarlar ve ülkeleri deviren mali krizlere bir noktaya kadar dayanabileceklerdir. İşte bunun için asırlar öncesinden bir sistem kurulmuş, bu sistem doğru çalıştırıldığında ne mali krizlerden etkilenmekte, ne piyasa bağlı kalma zorunluluğu olmakta ne de başı çeken büyük şirketlerin açıkladığı yıllık, mali kar-zarar ve satış fiyatlarına bakmaktadır. Evet, herkesin yıkamadığı ama herkese kapısı açık olan temelleri sağlam olunca yıkılmayan bu yapının adı dilimizde kooperatif’tir.” değerlendirmesinde bulundu. Kooperatifçilik Bölümü öğretim görevlisi S. Sedat Akgöz, Köy- Koop Merkez Birliği’nin vermiş olduğu mesleki derslerin önemini vurgulayarak teşekkür etti. Sait MUNZUR Tarım Üfe Aylık Yüzde 1,07 Azaldı »» Tarım ÜFE, bir önceki aya göre yüzde 1.07 azaldı. Değişim; tarım ve avcılık ürünlerine yüzde 1,49 azalış, ormancılık ürünlerine yüzde 13,07 artış olarak yansıdı Türkiye İstatistik Kurumu, şubat ayına ilişkin tarım ürünleri üretici fiyat endeksi açıklandı. TÜİK verilerine göre, tarım ürünleri üretici endeksi (ÜFE), 2014 yılı şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 1,07 azalırken, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 1,67, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9,52 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 1,74 artış gösterdi. Tarım ve avcılık ürünlerinde azalış, ormancılıkta artış Aylık değişim; tarım ve avcılık ürünlerinde yüzde 1,49 azalış, ormancılık ürünlerinde yüzde 13,07 ve balıkçılık da yüzde 0,37 artış olarak gerçekleşti. En yüksek aylık artış canlı hayvanlar ve hayvansal ürünler ana grubunda oldu. Bir önceki aya göre; tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 2,98, çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 0,47 azalış olurken, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünler ana grubunda yüzde 0,81 artış gerçekleşti. Alt tarım gruplarında en yüksek artış turunçgillerde gerçekleşti. Alt tarım gruplarında şubat ayında en çok aylık artış turunçgillerde yüzde 7,10 olurken, en fazla azalış sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular grubunda yüzde 6,69 olarak gerçekleşti. Nisan 2014 Köy-Koop Haber 8 RÖPORTAJ “Gemisi, teknesi olana 1,5 liraya mazot, biz üreticilere ise 4,65 liraya, böyle adalet olmaz” Röportaj: Emel TUĞRUL »» Ankara’nın Nallıhan ilçesine bağlı Davutoğlan Köyü’ne 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde gitmeyi planladık. Fakat köyün bütün kadınlarının, o gün Nallıhan’ın Çayırhan beldesinde kurulan Çayırhan Pazarı’nda ürünlerini satmaya gittiklerini öğrenince, buluşmamızı iki gün ertelemek zorunda kaldık. “Topladığımız 1520 kilo biberi pazara götürüyoruz, kilosu 1 lira. Haftada 6070 liralık mazot yakıyoruz. Aldığımız para emeğimiz mi? Mazota mı verelim bu parayı, gübreyi mi ödeyelim, evimizin giderine Köyün kadınlarıyla görüşmeden önce Mükkerrem hanımın evine geldik. O bizi köylülerin el ele vererek yaptıkları, alt katında herkesin ortak kullanabileceği büyük ve güzel bir mutfak, ikinci katında ise kadınların bir araya gelip el işleri yaptıkları, sohbet ettikleri ve bizim gibi dışarıdan gelenleri misafir ettikleri köyodasına getirdi. İlk tanışmanın vermiş olduğu durgunluğun ardından, gülümsemelerden, kahkahalara dönüşen ve herkesin söyleyecek çok şeyi olduğu için epey gürültü içinde geçen bir sohbet oldu. Bu arada bir de neler konuşulduğunu duymak isteyen meraklı erkekler oldu, dayanamadılar onlar da birkaç kelam ettiler. Bu söyleşide yalnızca Mükkerem hanımın, Hediye hanımın, Fatma hanımın, Havva hanımın isimleri geçiyor olsa da sohbetimize köydeki diğer kadınların da katkısı çok oldu. Önce, 2006 Yılında Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde ‘Örnek Kadın Çiftçi” Ödülü almış olan Mükerrem Çolak ile söyleşimize başladık. mi harcayalım, çocuklarımıza harçlık mı verelim” “Yıllardır inek parası, buza parası diyorlar, bizim köylümüzde daha hiç kimse beş kuruşluk böyle bir destek alamadı. Biz kendi kendimize ayakta durmaya çalışıyoruz burada. Çalışmak dışında da başka çaremiz de yok. Köyümüzün kadınlarının yapamayacağı hiçbir şey yok. Yeter ki bizlere imkânlar tanınsın. Sabah beşten, altıdan gece 12 ye kadar ayaktayız. Ama ancak karnımızı doyuruyoruz.” Köy-Koop Haber- Kaç yaşınızdasınız, kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Mükerrem Çolak - 1956 Ankara Nallıhan - Davutoğlan Köyü doğumluyum. 1970 yılında evlendim (45 yıllık evliyim), iki oğlum var. Maden mühendisi olan oğlum Almanya’da, makine teknikeri olan diğeri ise Beypazarı’nda çalışıyorlar. Eşim Kemal bey ile birlikte köyde yaşıyoruz. K.K- Bir gününüz nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz? M.Ç- Sabah çok erken kalkarım, önce ev işlerini görüyorum. Sonra tarlaya gidiyorum. K.K- Tarlada neler yapıyorsunuz? Faaliyet konularınız nelerdir? M.Ç- Tarlada kış ve yaz sezonu için hazırlıklar yapıyoruz. Elma bahçemiz var. Domates, biber, üzüm, kiraz yetiştiriyoruz. Kışın ağırlıklı olarak ıspanak, pırasa, marul, havuç, tere ve roka gibi sebze üretiyoruz. K.K- Ürünlerinizi nerelere pazarlıyorsunuz? M.Ç- Eskiden ürettiklerimizin çoğunu İstanbul’a gönderiyorduk. Komisyoncuların köylülerimize vermiş oldukları çekler ve senetler karşılıksız çıkınca çok zararımız oldu. Zaten zor şartlarda üretim yapıyoruz. Bir de emeğimizin karşılığının böyle heba olması bizleri çok sıkıntıya soktu. Kendi bağlantıları olan bir iki köylümüz dışında artık İstanbul piyasası için biz ürün yapmıyoruz. Cumartesi kurulan, köyümüze yakın Çayırhan Pazarı var. Ürünlerimizi oraya götürüyor, pazarcılara toptan satışını yapıyoruz. Paramızı hemen alamasakta, parça parça alabiliyoruz. K.K- Ankara ya da başka bir vila- yete ürün pazarlıyor musunuz? M.Ç- Hayır, sadece Çayırhan Pazarına çalışıyoruz. K.K- Karşılaştığınız sorunlar ve beklentileriniz nelerdir? M.Ç- Bin bir zorlukla ürettiğimiz ürünün sezonda para etmemesi en büyük sorunumuz. Mal para etmiyor. Kurusunu sunmak istiyorum, alıcısı var ama kurutma tesisimiz yok.Kendi çabamla kurutmaya çalışıyorum. Daha önce Nallıhan kaymakamlığına giderek kuruttuğum ürünleri kaymakam beye sunmuş, derdimi anlatmıştım. Kaymakam bey bizzat ilgilendi. 20.000 bin lira katkıda bulunursanız köyünüze bir kurutma tesisi yapalım dedi. Ben çalışırım ama hiç paramız yok, parasız kuracaksanız biz varız dedim. Sağolsun kaymakam bey tamam para işini de ben halledeceğim dedi. Tüm hazırlıklarımızı yaptık, aksilik bu ya eşim Kemal bey kalp krizi geçirdi. O akşam ameliyat oldu. Bu yüzden kurutma tesisi projemiz de olmadı. Kurutma tesisi Nallıhan’ın Bozyaka Köyüne kuruldu. Ama şimdi biz tüm köylümüzün yararlanabileceği bir Pekmez Ocağı istiyoruz. K.K- Dünya kadınlar günü denince neler düşünüyorsunuz? Dünya Kadınlar Gününde neler yaptınız? M.Ç- (biraz güldükten sonra) 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Cumartesi gününe denk geldi. Çayırhan pazarındaydım. K.K- Tarım Bakanı ve Aile ve Sosyal Yardımlaşma Bakanı olsaydınız, neler yapardınız, önerileriniz ne olurdu? M.Ç- Hiç düşünmemiştim böyle bir şey ama küçük çiftçiyi öldürüyorlar, büyük çiftçiye değil, küçük çiftçiye önem verirdim. Köyler boşalırsa, küçük çiftçi olmazsa gıda fiyatları aşırı yükselir, açlık çoğalır, şehirlere göç iyice artar. Köyden göçen insanlar şehirlerde ne iş yapacaklar. Tarım bakanı olsaydım bunu engellemek için mazotun fiyatını, gübrenin fiyatını, yemin fiyatını düşürürdüm. Üretene destek olurdum. Kadınlara her konuda öncelik tanırdım. Onlara iyi yönde ayrımcılık yapardım. Kadına söz hakkı verirdim. Zaten bunları yapınca Aile ve Sosyal Yardımlaşma Bakanlığının da fazla yapacağı bir iş kalmazdı. Hepimiz ilkokul mezunuyuz. Çocuklarımızın derslerine yardımcı dahi olamıyoruz. Bakan olsaydım önce kız çocuklarının hepsini en yükseğe kadar okuturdum. Onlara imkanlar tanırdım. Hediye Tuncer K.K- Kaç yaşınızdasınız, kendinizi kısaca tanıtır mısınız? H.T- 1974 doğumluyum, ismim Hediye Tuncer, 20 yıllık evliyim. Liseye giden bir kızım ve ortaokula giden bir oğlum var. Eşim belediyede mevsimlik işçi. K.K- Bir gününüz nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz? H.T- Benim ineklerim var, yapabildiğim kadarıyla sütçülük yapıyorum. 12 tane küçük-büyük hayvanımız var. Bu konuda pek çok problem yaşıyoruz. Sütün bir kısmını yoğurt yapıp, Çayırhan Pazarına götürüyoruz. Kalan kısmı sütçülere satıyoruz. Yemin çuvalını alıyoruz 52 liraya, sütün litresini satıyoruz 80 kuruşa. 2 kilo süt satıp, 1 kg yem alamıyoruz. Bu şartlarda nasıl ayakta kalacağımızı da bilmiyoruz. Televizyonlarda hükümet köylüye yardım ettiğini söylüyor ama biz hiçbir yardımını görmedik. Silaj yaptığımız için yemi yarı yarıya kendimiz karşılıyoruz. Yoksa zaten ayakta durmamız mümkün değil. Sattıklarımızdan evimizi geçindirmeyi bırakın, eşimin maaşını da yem parası yapıyoruz. K.K- Desteklemelerden yararlanabiliyor musunuz? Devlet bize destekleme verecek diye gitsek, ya tapu istiyor ya da birsürü prosedür. Zaten benim bağım bahçem durumum iyi olsa niye gidip senden destek alayım. Tapum olsa sana niye gidip başvurayım. Önce önüme engeli koyuyor, sonra aşabilirsen aş bu engeli. Ben o engeli aşsam zaten sana ihtiyaç duymam, kendim yaparım. Açıklama yapıyorlar, devlet işte şu kadar destek veriyor çiftçiye diye. Bir haftada topladığımız 15-20 kilo biberi pazara götürüyoruz kilosu 1 lira. Haftada 60-70 liralık mazot yakıyoruz. Aldığımız para emeğimiz mi? Mazota mı verelim bu parayı, gübreyi mi ödeyelim, evimizin giderine mi harcayalım, çocuklarımıza harçlık mı verelim. Nallıhan doğumlu, Davutoğlu köyüne gelin olan Gülşen Özdemir dayanamayarak söze giriyor; -Hiiiç yok hiiç. Yıllardır inek parası, buza parası diyorlar, bizim köylümüzde daha hiç kimse beş kuruşluk böyle bir destek alamadı. Biz kendi kendimize ayakta durmaya çalışıyoruz burada. Çalışmak dışında da başka çaremiz de yok. Köyümüzün kadınlarının yapamayacağı hiçbir şey yok. Yeter ki bizlere imkânlar tanınsın. Sabah beşten, altıdan gece 12 ye kadar ayaktayız. Ama ancak karnımızı doyuruyoruz. - Senede iki üç kez veteriner gelir, aşı tutmaz yaptırırsın. Bir aşı 100 lira, üç defa yaptırsan gitti 300 lira. İneği satsan 1500 lira. Gel de bu işin içinden çık. K.K- Kaç senedir tarımla uğraşıyorsunuz? H.T- Ben kendimi bildim bileli çalışıyorum. Çalışmak da değil sürünüyoruz. Sigortamız yok, eşimin emekli aylığıyla ayakta durabiliyoruz.Biz de para kazansak, evimize destek olabilsek. K.K- Dünya kadınlar günü denince neler düşünüyorsunuz? Dünya Kadınlar Gününde neler yaptınız? H.T- Hiç bir şey yapmadık. Pazardaydık. Bizim sosyal bir yaşantımız yok. Her gün çalışmak zorundayız. Onu yap, bunu yap, zaten kendimize ayıracak zamanımız yok ki. Havva Çolak K.K- Kaç yaşınızdasınız, kendinizi kısaca tanıtır mısınız? H.Ç- 44 Yaşındayım, iki çocuğum var. Küçük ve büyükbaş hayvancılıkla uğraşıyorum. Yoncamı, mısırımı ekimini ve biçimini de ben yapıyorum. En büyük şikâyetim de 5 dönüm ekili alanımın bir dönümünü yabani hayvanlar yiyor. Mazot ve gübre fiyatlarından çok şikâyetçiyim, çok pahalı. Bir torba gübre bugün 80 lira, mazot fiyatı almış başını gidiyor, bu fiyatların yarıya indirilmesini istiyorum. Zengine gemisi olana, teknesi olana 1 liraya mazot, biz üreticilere ise 4,65 lira. Böyle adalet olmaz. Devletimiz küçük çiftçiyi bitirmeye çalışıyor. Niye zenginlere kolay krediler sağlıyorlar, ama bize böyle bir olanak sağlamıyor. Verdiği kredi düşük ve bizim işimizi görmüyor. K.K- Köyünüzde erkeklerin yaptığınız işlerde sizlere destekleri nasıl? H.Ç- Bizim evde eşitlik var. Bayan da erkek de çoluk çocuk da herkes çalışır. Köy-Koop Haber Nisan 2014 TARIM Köy yerindeyiz, mecbur çalışıyoruz, çalışmak zorundayız. K.K- Desteklemelerle ilgili neler düşünüyorsunuz? H.Ç- Desteklemelerde çok ayrımcılık yapılıyor, ayrımcılık yapılmamasını istiyorum. Nallıhan ve Beypazarı tarafında Tarım bakanlığı keçi koyun dağıttı. Ben de ısrarla üç sefer yazıldığım halde, zaten senin hayvanın var diye bu desteklerden faydalanamadım. Ama sürü sahipleri koyun aldı. Adamların 300-500 hatta 1000 koyunu var. Nallıhan’da bildiğim bir köyde 600 tane koyunu olmasına rağmen desteklemeden sakız ırkı koyun aldı. Onlara niye bu destek veriliyor da bize verilmiyor. Niye böyle ayrımcılık yapıyorlar. Fatma Tok K.K- Kaç yaşınızdasınız, kendinizi kısaca tanıtır mısınız? F.T- 1950 doğumluyum, 1974 yılında 24 yaşındayken eşim vefat etti. İki çocuğum var. Eşim vefat ettikten sonra hiçbir kimseden yardım almadan çalışarak, kızıma da oğluma da baktım, büyüttüm, okuttum. Şimdi çocuklarım Ankara'da yaşıyor. K.K- Kaç senedir tarımla uğraşıyorsunuz? F.T- Eşim öldükten sonra tarımla uğraşmaya başladım. Eskiden çeltik ektim, susam ektim-biçtim çok çalıştım. Çoluk çocuğu da evlendirdim, gittiler. Şimdi sadece bağ ile uğraşıyorum. Köyde tek ehliyeti olan Fatma hanımın en büyük yardımcısı, akülü aracı. Hedeflerinde ne var? - Köyde gelecek görmüyorlar o yüzden çocuklarımız hep gittiler. - Büyükşehirde yaşamak ister misiniz? (Hep bir ağızdan) - Büyükşehirlerde yaşamak istemeyiz. Biz köy hayatına alışığız. Büyükşehir hayatı bize göre değil. Eğitim düzeyiniz nedir? - Hepimiz ilkokul mezunuyuz. Bizim zamanımızda kızlar okutulmazdı. Çocuklarımız okullarına gidiyor. Biz ilkokul mezunuyuz. Onlara derslerinde yardımcı olmak istiyoruz ama elimizden gelmiyor. Daha fazla okumak isterdik. - Genel olarak değerlendirdiğinizde; Karşılaştığınız sorunlar, beklentileriniz nelerdir? Sorunlarımız - Ürettiğimiz ürün para etmiyor, - Mazot, gübre, yem fiyatları yüksek, sattığımız ürünün fiyatı düşük, üstelik zamanında paramızı alamıyoruz. - Ürünlerimizi değerlendirebileceğimiz tesislerimiz yok, - Gençlerimiz köylerden kaçıyor, - Kadınlar olarak sosyal güvencemiz yok, eğitimimiz yetersiz, - Ulaşım sorunumuz var, eşlerimiz olmasa bir yere gitmekte sıkıntı çekiyoruz. -Yabani hayvanların verdiği zararlar çok fazla, ürünümüzü yiyorlar, - Tarım Bakanlığı’nın vermiş olduğu desteklemelerden yararlanamıyoruz. Beklentilerimiz Ürünümüzün değerini bulmasını, zarar değil kar etmek, emeğimizin, alın terimizin karşılığını almayı istiyoruz, KDV oranlarının düşürülmesini, mazot, gübre, yem fiyatlarının düşmesini istiyoruz. Güvenilir, sözleşmeli üretim yapılmasını istiyoruz. K.K- Nerelerde kullanıyorsunuz bu aracı? F.T- Yaşlı olduğum için bir şeyleri taşımakta zorluk çekiyorum. O yüzden, bağım var üzümüm oluyor. Gübre taşımada, üzüm taşımada pazara giderken, diğer tüm ihtiyaçlarda bunu kullanıyorum. Genel olarak sorduk: - Gençler köyde niye kalmıyorlar? Köyümüze; pekmez ocağı, Kurutma tesisi, Soğuk hava tesisi, Yolların daha iyi olmasını, çevre düzenlemesinin yapılmasını, Sosyal güvencemizin olmasını, Düşük kredili alet, ekipman almak istiyoruz. Köyümüzde doymak ve yaşamak istiyoruz, köyümüzden başka bir yere özelliklede büyükşehirlere gidip heba olmak istemiyoruz. Dünya Emekçi Kadınlar Günü »» Her yıl 8 Mart’ın Kadınlar Günü olarak kutlanması-anılması aslında trajik bir öyküye dayanmakta. 8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında başlattıkları grev; grevi engellemek isteyen polislerin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçinin can vermesi ile sonuçlanmıştır. 26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka' nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirmiş ve öneri oybirliğiyle kabul edilmiştir. Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlanmış, 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın, ve yığınsal olarak kutlanmıştır. CLARA ZETKİN (solda) Rosa Luxemburg ile. 9 Tacikistan Heyetinden Köy-Koop Kastamonu Bölge Birliği’ne Ziyaret »» Tacikistan’ın Ağa Han Vakfı tarafından yürütülen “Dağlık Bölge Toplumlarının Kalkınmasına Destek Programı” kapsamında gelen heyet Köy-Koop Kastamonu Bölge Birliğini ziyaret etti. Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar, 27 Mart 2014 tarihinde birlik binasında düzenlenen toplantıda, Köy-Koop’un Kastamonu’da yaptığı çalışmalar, birim kooperatiflerin faaliyetleri hakkında misafir heyete bir sunum gerçekleştirdi. Bölgenin coğrafi yapısının ve iklim koşullarının Tacikistan’a benzerliği sebebiyle Kastamonu’ ya bir çalışma ziyareti düzenleyen heyetle; Türkiye’de Kooperatiflerin üretimden son kullanıcıya kadar işleyişi, Kamunun ve STK’ların kooperatiflerin işleyişindeki rolleri, Türkiye ve Tacikistan kooperatifçilik uygulamaları karşılaştırması, Kooperatifler ile ilgili federasyon, sendika ve diğer ulusal, bölgesel ve taşra kuruluşların görüşleri konularında bilgi alışverişinde bulunuldu. Misafir heyetin Başkanı Shodmorn Hojibekov, Tacikistan’da tabanda tarımsal kalkınmayı sağlayacak kooperatiflere ihtiyaçları bulunduğunu, devlet desteği olmadan kooperatif örgütlenmenin çok zor olduğunu, Tacikistan’ın kalkınmasını sağlayacak kooperatifçiliği tesis etmek için çaba gösterdiklerini belirtti. Hojibekov, bu anlamda Köy-Koop’un Kastamonu’da gerçekleştirmiş olduğu çalışmaların kendilerini çok etkilediğini, bu konuda bizlere yardımlarını esirgemeyen Köy-Koop Kastamonu Birliğine çok teşekkür ediyorum dedi. Tacikistan heyeti, Köy-Koop Kastamonu Birliği merkez binasında gerçekleştirilen toplantının ardından, kooperatiflerin faaliyetlerini yerinde incelemek ve bilgilenmek amacıyla; önce Köy-Koop’un Kastamonu Çetmi İlçesinde bulunan tesislerini ziyaret etti. Ardından Süt Toplama Merkezinde incelemelerde bulunuldu. KöyKoop Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar Eğitim Merkezi binasında soru-cevap şeklinde yaptığı sunumunda, kooperatifin çalışmaları hakkında detaylı bilgi verdi. Heyet, Çetmi’deki birlik tesislerinin ziyaretinden sonra Tosya’ya hareket ederek, S.S. Ortalıca Tarımsal Kalkınma Kooperatifine ait Çeltik Fabrikasında ve diğer tesislerinde incelemelerde bulunuldu. Ziyaretin bir değerlendirmesini yapan Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar, “Birliğimizi ve birim kooperatiflerimizi zaman zaman ziyaret eden ülke temsilcilerine bilgi ve tecrübelerimizi aktarmaktan son derece mutluyuz. Her zaman kendilerine yardıma hazır olduğumuzu söyledik. Yapılan bu ziyaret ile yeni işbirliği olanaklarının sağlanabileceği inancındayım” diye konuştu. Nisan 2014 Köy-Koop Haber 10 KOOPERATİFÇİLİK Mikro Ekonomi Açısından Kooperatif Girişimler - I »» Mikro ekonomi açısından kooperatif girişimler, geleneksel işletmeler üzerinde oturtulmuş ve onları piyasa koşullarında varlığını sürdürebilme olanağı yaratan, yeni ve çağdaş bir işletmecilik vizyonudur. Ekonomi, insan ihtiyaçlarını karşılayan mal ve hizmetlerin üretimi, dağıtımı ve tüketimi aşamalarında, kıt olan kaynakların, nasıl dağıtılması gerektiğini inceleyen bir sosyal bilim dalıdır. Ekonominin temel sorunlarını şu iki ana başlık altında özetlemek mümkündür : 1. Ne ? Ne Kadar ? Nasıl ve Kimin için üretilmeli ; 2. Kaynakların tam ve etkili kullanımı. Ekonomi biliminin işleyiş alanı piyasalardır. Piyasalar, tüm mal ve hizmetlerin alım-satımını yapan kişi ve/veya kuruluşların karşılaştığı ortamlardır. Bu yazıda piyasa kavramı, aksine bir açıklama olmadığı sürece, “tam rekabet piyasası” anlamında kullanılacaktır. Böyle bir piyasada, ekonominin iki önemli aktörü gözlemlenir : 1. Üreticiler , 2.Tüketiciler. Üreticiler: İnsan ihtiyaçlarını karşılayacak mal ve hizmetleri, faktör piyasalarından satın aldıkları faktörlerle, üreterek piyasaya sunan kişi veya kuruluşlardır. Bu kuruluşlar, genellikle firma, işletme, girişim, vb.. olarak adlandırılır. Bu yazıda, aksine bir açıklama olmadıkça, bu üç kavram birbiri ile eş anlamda kullanılacaktır. Tüketiciler: Ekonomiye sunulmuş ve insan ihtiyaçlarını karşılayacak nihai mal ve hizmetleri,“ürün piyasaların”dan satın alarak tüketen veya kullanan ekonomik birimlerdir. Ekonomi biliminde daha çok “hanehalkı” olarak adlandırılır. Hanehalkları, piyasadan satın aldıkları mal ve hizmetlere yaptıkları harcamaları, sahip oldukları üretim faktörlerini (emek, toprak, sermaye, girişimcilik), firmalara satarak ve/ veya kiralayarak karşılarlar. Yani, firmaların harcamaları, hanehalklarının geliri, tüketicilerin harcamaları da firmaların (işletmelerin) geliridir. Bu yazıda kooperatif girişimler, mikro ekonomik teori açısından değerlendirilecektir. İşletmeler Piyasa koşullarında insan ihtiyaçlarını giderecek mal ve hizmetleri üreten ekonomik birimlere işletme (firma, girişim) denir. Ekonomide gözlenen işletme tiplerini dört grup altında toplamak mümkündür. Bunlar: 1. Özel- kapitalist işletmeler, 2. Geleneksel-aile işletmeleri, 3. Kamu işletmeleri, 4. Sosyal ekonomi (kooperatifler, dernekler, vakıflar,vb..) işletmeleri. Özel kapitalist işletmeler, ekonomide görülen başat işletme tipidir. Temel amacı, işletmenin karını azamileştirecek şekilde işletme kaynaklarının kullanımını planlamaktır. Bunu gerçekleştirirken “ne üretmeli, ne kadar üretmeli, nasıl üretmeli ve kimin için üretmeli” sorularının da cevabını vermiş olur. Bugünkü ekonomi ve işletmecilik bilimi araştırmaları ve eğitimi bu işletmelerin sorunlarını çözümleyecek şekilde dizayn edilmiştir. Bu işletmelerin tekelci bir yapıya doğru kaymaları, toplumun ekonomi kaynaklarının “tam ve etkili kullanımını” engellemektedir; kaynakların tam ve etkili kullanımını olanak tanıyan “tam rekabet ortamını” bozmaktadırlar. Bu işletmeler yatırımlarını salt sermayeye en yüksek getiriyi sağlayacak şekilde planlarlar. Özellikle son onlu yıllarda “likit sermayenin” metalaşması,“finans kapitalin” pazarlanması ile, dünya ekonomisinde çok farklı uygulamalara tanık olunmaktadır. Geleneksel-aile işletmeleri, insanların ihtiyaç duydukları mal ve hizmetleri üretmeye başladıklarından beri var olan en eski işletme tipleridir. Özel kapitalist işletmelerin gelişmesine karşılık bu işletmelerin sayısal varlığı, ekonomiye katkısı- özellikle talep katkısı- ağırlığını korumaktadır. Bu işletmelerin temel amacı, başta işletmeci ailesinin emeği olmak üzere, aileye ait toprak, ayni ve nakdi sermayenin gelirini enyükseklemektir. Bu işletmelerin yatırımları daha çok aile emeğini değerlendirmeğe yönelik yatırımlardır. Bunlar, piyasa karşısında etkili olamadıklarında yeni bir işletme tipiyle (örneğin kooperatif girişimlerle) hizmet ve sanayi sektörüyle bütünleşmeye çalışırlar. Bu işletmelerin sayısı, istihdam ettiği emek miktarı toplumlarda en fazla olan işletmelerdir. Çiftçiler, küçük esnaf, küçük boyutlu işletmeler (KOBİ’ler) bu iş- en yaygın örnekleri kooperatif, dernek ve vakıf işletmeleridir. Özellikle ekonominin yeniden yapılandırılması politikalarının “ekonomide devletin küçültülmesi” uygulamaları onların önemini daha da artırmış bulunmaktadır. (Çizelge 1) Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN t.ayhan46@yahoo.com.tr letme grubunun tipik örnekleridir. Örneğin Türkiye’de istihdamın onda dokuzundan fazlasını bu tip girişimler sağlamaktadırlar. Bu tip işletmelerin toplam işletmeler içindeki pay AB ülkelerinde % 90’lar, ABD’de % 80’ler civarında olduğu literatürde belirtilmektedir. . Kamu işletmeleri, kamu yararına olan mal ve hizmetleri üreten (eğitim, sağlık, yeşil alanlar,vb..) işletme tipleri olup daha çok devletin kurduğu girişimlerdir. Amacı kar değil, kamu hizmetidir. Ancak son çeyrek yüzyıldır “ekonomide devletin küçülmesi” politikası ile ekonominin pek çok alanında etkinliği zayıflamaktadır. Sosyal ekonomi işletmeleri, daha çok geleneksel işletmelerin piyasaya giriş ve çıkışlarını sağlayan işletmelerdir. Bu işletmeler, geleneksel işletmelerin girdilerini pazardan maliyetine temin ederek onlara maliyet avantajı kazandırabilirler. Ayrıca, geleneksel işletmelerin ürünlerini işleyip pazarlayarak onları pazar ve fiyat avantajı sağlarlar. Bunun yanında, özellikle kendi emeğini değerlendiren kooperatif girişim tipleri giderek artmaktadır. Örneğin “istihdam yaratma kooperatifleri”, 1990’lı yılların ortalarından beri birçok gelişmiş ülkelerde ilginç projeler uygulamaktadırlar. Bu nedenle artan işsizlik karşısında “istihdam yaratma kooperatifleri”, pahalılık ve fakirlikle mücadelede “tüketim”, “konut” vb. kooperatifler giderek yaygınlaşmaktadır. Sosyal ekonomi işletmelerinin Özetle, mikro ekonomi açısından kooperatif girişimler, geleneksel işletmeler üzerinde oturtulmuş ve onları piyasa koşullarında varlığını sürdürebilme olanağı yaratan, yeni ve çağdaş bir işletmecilik vizyonudur. Kooperatif Girişimler “Bir kooperatif, mülkiyeti kolektif olan ve yönetimi demokratik olarak gerçekleştirilen bir girişim aracılığı ile ortak ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçları ve özlemleri tatmin etmek için gönüllü olarak bir araya gelmiş insanların özerk birliğidir”[1](Alliance coopérative international, 1995). Bir kooperatif girişim, değerleri, ihtiyaçları ile ortak bir proje çevresinde birleşen insanları bir araya getiren bir işletme tipidir. Bu ortak projeye katılan kişiler, genellikle, eğitim, sosyal veya kültürel hizmetler, tüketim, üretim veya pazarlama konusunda gerekli araçlarla donatılmışlardır. Kooperatiflerin çalışma ilkelerini ACI, değişen dünya koşullarını değerlendirerek, 1995’de aşağıdaki şekilde belirlemiştir : 1.Gönüllü ve herkese açık ortaklık 2. Ortaklar tarafından gerçekleştirilen demokratik denetim 3. Ortakların ekonomik katılımı 4.Özerklik ve bağımsızlık 5.Eğitim, öğrenim ve bilgilendirme 6.Kooperatifler arasında işbirliği 7.Topluma karşı sorumlu olma Bunun yanında kooperatifler, özgürlük, gönüllü yükümlülük, eşitlik, Çizelge 1 -Farklı İşletme Tipleri ve Amaçları İşletme Tipi Amacı dostluk ve dayanışma gibi cumhuriyetçiliğin temel değerlerini de taşımaktadırlar. Kooperatif işletme, ayni zamanda hem ortağı ve hem de iş yaptığı kişiler olan aktörleri ile “çift nitelik” özelliğine sahip istisna bir işletme tipidir : “çalışanın işletmeyi yönetmesi, yönetenin işletmede çalışması”. Tersine sermaye şirketlerinde amaç, şirkete yatırılmış sermayeye en yüksek şekilde nemalandırmaktır, şirketin yönetimi de sermaye sahiplerine aittir[2]. Küresel boyutta kooperatif sektör, ICA’ya üye 96 civarındaki ülkede bir milyara yakın üyeye sahiptir. Farklı ülkelere göre kooperatiflere üyelik oranları değişiklik göstermektedir. Finlandiya ve Singapur’da her iki kişiden biri, Kanada, Yeni Zelanda, Honduras ve Norveç’de her üç kişiden biri, ABD, Malezya ve Almanya’da her dört kişiden biri kooperatif üyesidirler. Finlandiya’da 2 aileden biri, Japonya’da 3 aileden biri kooperatiflerde üye olarak temsil edilirler. GSYİH’ya oran açısından kooperatiflere atfedilebilecek yüzdeler ise Kenya’da yüzde 45(en yüksek), Yeni Zelanda’da yüzde 22’dir. Hollanda’da tarımsal pazarın yüzde 83’ü, Brezilya’da tarımsal üretimin yüzde 40’ı ; Bolivya’da tasarrufların yüzde 25’i; Kolombiya’da sağlık sektörünün yüzde 24’ü; perakende pazarın ,Singapur’da yüzde 55’i, Danimarka’da yüzde 36’sı ve Macaristan’da yüzde 14’ü kooperatiflerin denetimindedirler. Finansal kooperatifler, 857 milyon insana, yani dünya nüfusunun yüzde 13’üne hizmet sunmaktadırlar ; ayrıca finansal kooperatifler, günlük 2 Dolarlık yoksulluk sınırının altında yaşayan 78 milyon insana mikro finansal kredi sağlayan en geniş destek ağına sahiptirler[3]. Türkiye’de 2010 yılı sonu itibariyle 8,1 milyon ortağın 84 232 birim kooperatif, 598 bölgesel birlik ve 13 merkez birliği içinde toplandığı görülmektedir. Tarım kesiminde 4,5 milyon ortak, 13 437 birim kooperatif, 143 bölge birliği ve 7 merkez birliği düzeyinde örgütlenmiş durumdadır[4]. Özel kapitalist işletmeler/Şirketler Girişime yatırılmış sermayeleri nemalandırmak/ Kar azamileştirmesi Geleneksel aile işletmesi Kendi hesabına çalışmak ve üretmek/ Aileye ait faktör gelirlerini azamileştirmek [1] Alliance coopérative international, 1995 Kamu işletmesi Ulusun genel menfaatine hizmet etmek [3] www.ica.coop Sosyal ekonomi işletmesi Ortaklaşa bir proje gerçekleştirmek [4] TSTB, Türkiye Kooperatifçilik Strateji Belgesi (Taslak) : 2012-2016, Tablo 6 (www. sanayi.gov.tr) [2] Jean-François DRAPERI, “Parler des entreprises coopératives”, www.entreprises.coop Hizmet Kooperatifleri Sulak Alanlar için Umut Işığı »» Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Hizmet Kooperatifi Anasözleşmesini hazırladı. »» Türkiye'nin, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği'nde yapılan değişikliklere yönelik başlatılan hukuk mücadelesinde önemli bir başarı elde edildi. Dayanışma ve yardımlaşma ilkeleri ekseninde ortaklarına eşit oy ve demokratik katılım imkânı sağlayan kooperatiflerin öneminin anlaşılması ile yeni bir kooperatif modeli olan Hizmet Kooperatifleri Anasözleşmesi 2014 yılı başında tarafımdan Onaylanarak yürürlüğe girdi. Hizmet Kooperatifi ile hizmet sektöründe iş arayan emek işçileri bir araya gelerek iş imkânları oluşturup kendi işlerinin patronu oluyor. Özellikle kentlerde temizlik işçisi, veya başka sektörlerde hizmetler sunan işsizler kendi işlerinin patronu olarak bu hizmetlerini sunabilecek. Bu kooperatifler özellikle dar gelir gruplarını istihdam etmek amacıyla kurulacak ve bir anlamda özel sektöre istihdam sağlama imkânı getiriyor. İstihdam imkânı sağlamasının yanı sıra, ortaklarının hizmet üretimi alanlarında mesleki beceri ve yeterlilik eğitimi hizmetleri sağlayacak, bireysel hizmetleriyle ilgili iş edinmeleri amacıyla danışmanlık hizmeti verecek ve mesleki eğitim programlarına yönelik programları sağlayacak. İstihdamı artıracak hizmet kooperatifinin bir diğer amacı ortaklarının kreş ihtiyaçlarını karşılamak olacaktır. Ortaklarının 0-6 yaş grubu çocuklarının bakımı ve eğitimi için mahalle yuvaları, çocuk oyun odaları açacaktır. Çocukların sağlığı, gelişimi ve bakımı için sağlık üniteleri, oyun ve spor alanları, kültür sanat üniteleri kuracaktır. Çocuklara yönelik ilgili her çeşit araç, gereç, besin maddeleri ihtiyaçlarını giderecek, bunlarla ilgili satış yerleri sağlayacak. 2002 yılında yürürlüğe giren ve 2010 yılında değiştirilen "Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği"ne yönelik WWF-Türkiye'nin açtığı yürütmenin durdurulması ve iptali davasında Danıştay, dört madde için yürütmeyi durdurma kararı verdi. Özel hüküm bölgelerinin oluşturulması, tampon bölgelerin daraltılması, sanayi alanı olarak ilan edilen sahalarda yapılacak uygulamaların Bakanlıkça karara bağlanması ve Ulusal Sulak Alan Komisyonu'nda sivil toplum kuruluşlarına oy hakkı verilmemesine ilişkin maddelerin yürütmesi durduruldu. WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak "Sulak alanları tehdit eden bir dizi faaliyetin önünü açan yönetmeliğin bazı maddelerine ilişkin alınan yürütmeyi durdurma kararını kamuo- yuyla paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği'nde yapılan değişiklikler, bugüne kadar korunması kısmen de olsa başarılan birçok sulak alanın ekolojik karakterinin bozulmasına ve kaybına yol açacak düzenlemeleri içeriyordu. Ülkemizdeki sulak alanların korunması için yaklaşık 40 yıldır çalışan ve Ramsar Sözleşmesi'nin Türkiye'deki STK Odak Noktası görevini yürüten WWF-Türkiye olarak, bu değişiklik karşısında üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek için 2010 yılında bir hukuk mücadelesi başlattık. Yönetmeliğin dava konusu edilen maddelerinin tamamında yürütmeyi durdurma kararı alınmamış olsa da, bu dört madde hakkında alınan karar, yönetmeliğin 'korumacı ruhu'nun baki kalacağına dair önemli bir mesaj veriyor," dedi. Köy-Koop Haber Nisan 2014 TARIM BM’den Küresel İklim Değişikliği Raporu »» Birleşmiş Milletler’in (BM) Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli tarafından yayına hazırlanan küresel iklim değişikliği raporu 21. yüzyılın ikinci yarısı için oldukça karamsar bir tablo çiziyor. Yüzlerce bilim insanı tarafından yapılan araştırmaya göre dünyadaki tarım üretimi bu yüzyıl içinde yüzde 2 oranında azalacak. Bu durum nüfus artışıyla paralel olarak değerlendirildiği zaman dünya için tam bir felaket olarak değerlendiriliyor. Raporun taslağında yaşanacak gıda sıkıntısı ve ekosistemlerdeki değişiklik sonucunda özellikle Asya’da büyük göçlerin yaşanacağı ifade edildi. Gıda kıtlığı yaşanacak Rapor iklim değişikliğinin insanların sağlığına etkisi konusunda ciddi uyarılarda bulundu. Aşırı sıcakların dünyanın birçok bölgesini etkisi altına alacağının ifade edildiği raporda, bunun da gıda ve su kaynaklı hastalıklarda artışa neden olacağı belirtildi. Kıyı şeritlerinde yaşayan insanların iklim değişikliği konusunda en çok etkilenen nüfus olacağının vurgulandığı raporda özellikle Doğu, Güney Doğu ve Güney Asya’da yüz milyonlarca insanın yerlerinden olacağı belirtildi. Tarım üretimi konusunda önemli bir yer bölgenin gıda kıtlığı nedeniyle çatışmalara neden olabileceği kaydedildi. Küresel sıcaklığın 1 derece yükselmesi bile buğday, pirinç ve mısır tarımına darbe vuracak. Küresel ısınmanın 2.5 derece kadar artması sonucunda küresel ekonomi yaklaşık 1.4 trilyon dolar azalacak. Su kaynakları azalacak Bu özellikle ekonomisi tarım üretimine dayanan ülkeler için ciddi bir sorun oluşturacak. Rapora göre küresel ısınma dünyanın birçok bölgesinde aşırı sıcaklar, yetersiz beslenme nedeniyle insan sağlığının ciddi bir şekilde etkileyecek. Bunun en çok mağdur edeceği kesimler ise çocuklar olacak. Bu dönemde dünyada yetersiz beslenen çocukların sayısının 20-25 milyon artması bekleniyor. 21. yüzyıldaki küresel ısınma ile yaşanacak göçler nedeniyle göç alan ülkelerdeki güvenliği tehlikeye girecek, iç savaşlar ve bölgesel çatışmalar yaşanacak. Raporda üzerinde durulan konulardan biri tatlı su kaynakları. Azalan yağışlar ve aşırı sıcaklar nedeniyle özellikle ekvatora yakın ve sıcak bölgelerdeki ülkelerde su kaynaklarındaki azalma en büyük sorunlardan biri. Su İhtiyacımız 3 Kat Artacak »» “Türkiye’de Suyun Durumu ve Su Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar: Çevresel Perspektif” başlıklı rapora göre, Türkiye’de senelik toplam su tüketimi yaklaşık üç Büyükçekmece gölüne denk geliyor. İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği tarafından Türkiye’nin su durumu ve geleceğine ışık tutmak amacıyla, Doğa Koruma Merkezi ve Yaşama Dair Vakıf uzmanlarının çalışması, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün katkılarıyla hazırlanan “Türkiye’de Suyun Durumu ve Su Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar: Çevresel Perspektif” raporu açıklandı. Raporda, kullanılabilen su kaynakları potansiyeli azalırken, Türkiye’nin su tüketim ihtiyacının önümüzdeki 25 yılda 3 kat artacağı gözlemleniyor. Entegre havza yönetimi ve ekosistem yaklaşımları çerçevesinde hazırlanan, yakın gelecekte Türkiye’nin yaşayabileceği tehlikeyi gözler önüne seren rapor, artan nüfus ve tükenen kaynaklar çerçevesinde kritik bir perspektif sunuyor. Rapor, Türkiye genelinde yıllık ortalama yağış miktarının 643 milimetre ile 800 milimetre olan dünya ortalamasının altında kaldığını gösteriyor. Rapor, Türkiye’de suyun yüzde 11’inin sanayide, yüzde 15’inin evlerde ve yüzde 74’ünün tarımda kullanıldığını, senelik toplam su tüketiminin yaklaşık üç Büyükçekmece Gölüne denk geldiğini ortaya koydu. Rapora göre, Türkiye’de su tüketimi, kullanılabilen su kaynaklarında öngörülen azalma ve artan nüfustan etkileniyor. Türkiye’de 73 milyon nüfus dikkate alındığında, yıllık kişi başına düşen su miktarı yaklaşık 1519 metreküp iken, 2030 yılında nüfusun 85 milyon olacağı varsayılırsa kişi başına düşen yıllık su miktarının 1120 metreküpe düşeceği öngörülüyor. Rapora göre, kullanılabilen su kaynakları potansiyeli azalırken, Türkiye’nin su tüketim ihtiyacının önümüzdeki 25 yılda 3 kat artacağı gözlemleniyor. Su sıkıntısı tehlikesi Raporda ayrıca, “Türkiye’nin büyüyen su ihtiyacını karşılamak için kaynaklar üzerindeki baskı giderek artış göstermektedir. Türkiye’deki 25 havzanın nüfusu ve yağış potansiyeli birbirinden farklılık gösterdiği için bu baskı havzalar arasında da farklı yoğunluklarda hissedilmektedir. Çoruh, Batı Akdeniz ve Antalya havzaları su zenginiyken; Marmara, Küçük Menderes ve Asi havzaları su fakiridir. Meriç-Ergene Havzası’nda durum su kıtlığı sınırındadır. Öte yandan iklim değişikliği de birçok havzada bu tabloyu olumsuz etkileyecektir. iklim öngörülerine bakıldığında özellikle Seyhan Havzası ve Fırat-Dicle Havzası, sıcaklık ve yağış değerleri açısından su sorunun çok artacağı havzalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak raporda da belirtildiği üzere iklim değişikliğinden kaynaklanacak riskler sadece iklim öngörüleni ile değil, aynı zamanda sosyo-ekonomik dinamiklerle beraber ortaya konmalıdır.” değerlendirilmesi yapılıyor. 11 Kooperatifler Nereye Götürülecek? »» Kooperatifler kanunu ile ilgili çalışmalar devam ediyor. Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Bu konuda daha etkin olduğu anlaşılıyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının yasal düzenleme konusunda belirginleşmiş bir görüşü oluşturup oluşturmadığını da bilmiyoruz. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bu oluşum içerisinde etkin rol alması üretici örgütlenmesi açısından son derece önemlidir. 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu üzerinde yapılan çalışmaların Üretici Örgütlerinin sorunlarının çözümü için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Bu gün gelinen noktada Kooperatiflerin üretici örgütlenmesinde tek örgüt yapılanması olmadığı, yeniden yapılanmada diğer örgütlerin durumunun dikkate alınması, diğer bir ifade ile onlarında fonksiyonlarının ve varlıklarının nedenleri ve gerekliliği tartışılmalıdır. Özellikle tarımsal alandaki örgüt yapısının içinde bulunduğu olumsuz tabloyu hangi yapılanma modeli ile aşabileceğiz. Son derece önemli olan bu konunun tartışılarak öncelikle en uygun modelin oluşturulması gerekir. Çünkü yasa ve mevzuat düzenlemeleri ortaya konulacak modelin uygulamasına yönelik olacaktır. Ancak, henüz böyle bir modelin oluşturulduğu görülmüyor. Kooperatifler Kanununun yapılmasında katılımcılığın sağlanmaya çalışıldığı, hatta yabancı uzmanların davet edilmesi onların deneyimlerinden yararlanmak adına son derece önemlidir. Daha da önemlisi bu yabancı uzmanlara ve bilim adamlarının görüşlerine itibar edilmesidir. Çıkartılan yasalar sorunların çözümünü sağlamalıdır. Ancak sorunla- Üretici örgütlerinin başarısı ve ülke ekonomisine katkılarının tartışılması yerine, Bakanlıkların, örgütlerin üzerinde azami ölçüde nasıl daha etkin olabileceği hesaplarının yapılmaması gerekir. Erol AKAR Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı rın ne olduğunu, nereden kaynaklandığını, en önemlisi ülke gerçeklerini bilmeyen, uygulamaya uzak kişilerin sorun çözebileceğini düşünmek bile iyimserlik olur. Bu nedenle uygulamacıların bu çalışmalarda etkin görev alması kaçınılmazdır. Mevcut uygulamanın çok iyi görülmesi ve değerlendirilmesi gerekir. Tarafsız, objektif olmak en önemlisi. Ancak; yasa yapıcıların her örgüte aynı mesafede olması başarının temelini oluşturacaktır. Adres gösteren yasaların, yönetmeliklerin veya tebliğlerin çıkartılması bu güne kadar hiçbir sorunu çözmemiştir. Üstelik sorunları giderek ağırlaştırmıştır. Parçalanmış yapıların yönetiminin ne kadar zor olduğu, örgütler parçalandıktan sonra daha iyi anlaşılmış olması gerekir. Bu günkü parçalı yapının hiçbir sorunu çözemediği tam aksine sorunun temel nedenini oluşturduğu ortada. O halde; güçlü, kurumsal kimliğe sahip bir yapının oluşturulması kaçınılmaz hale gelmiştir. Halen yürürlükteki 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu ile bölge ve merkez birliklerinin ihtisas konularını belirleme yetkisinin Bakanlığa verilmiş olması bile kooperatifçiliğimizi içinden çıkılamaz noktaya getirmeye yettiği ve bu gün gelinen örgüt karmaşasının temelinde sadece böyle bir yetkinin kullanılmış olması yetmiştir. Yeni taslakta bunun daha da ileriye götürüldüğü, çıkarılacak kanunda ve ikincil, üçüncül mevzuatla kooperatiflerin özerk yapılarının büyük ölçüde bozulacağı anlaşılmaktadır. Yasa, bu sorunları çözmek için mi hazırlanacak, yoksa yeni sorunların ortaya çıkmasına mı neden olacak? Hep beraber göreceğiz. Geçmiş dönemlerde hepimiz biliyoruz ki, zaman zaman ön plana çıkan veya arka plana itilen üretici örgütleri, fonksiyonları itibariyle gerekliliğinden veya gereksizliğinden dolayı tartışılmamış farklı mülahazalarla değerlendirilmiştir. Bakanlığımızın tüm bu sorunları çözmekte samimi bir irade koyduğunu, en azından çözüm yönünde çaba sarf ettiğini görmek sadece bir kooperatifçi olarak bizleri mutlu eder. Denizbank’tan 10 Yıldır Tarıma Destek »» Denizbank Tarım Bankacılığı Pazarlama Projeler Grup Müdürü Dr. Levent Öztürk Denizbank Tarım Bankacılığı olarak ekonomik kalkınma ve büyümeye katkı sağlama anlayışı doğrultusunda tarımsal alandaki üreticilerimize verdikleri desteği her geçen gün artırarak sürdürdüklerini söyledi. Öztürk, 10 yılı aşkın süredir Tarım Bankacılığı hizmeti verdiklerini belirterek, ‘Sektörün gelişmesine katkı sağlıyor, bir başka deyişle işletmeye yatırım yapılmasını sağlıyoruz’ dedi. Öztürk, kredi tarımsal destek faaliyetlerini şu şekilde özetledi: ‘Tarım alanında yaptığımız çalışmalarla amacımız; ülkemizde tarımsal verimliliğin artmasına, uluslararası rekabet gücümüzün yükselmesine katkı sağlamaktır. Ülkemizin 2023 yılına dönük 150 milyar dolar tarımsal üretim, 40 milyar dolar tarım ihracatı gibi hedefler için çalıştığı bir dönemde, finansman ve verimlilik araçlarımızla bu hedeflerin gerçekleşmesine katkı sağlamayı, tarım dostu bir Banka olarak sorumluluğumuz olarak görüyoruz.’ PAZAR PAYI YÜZDE 23 Öztürk açıklamasında, ‘Özel bankalar arasında tarım sektörüne en fazla kredi kullandıran banka konumunda olup müşteri sayımız 700 bine ulaşmış, kullandırdığımız kredilerin büyüklüğü ise 3 milyar TL’yi aşmıştır’ dedi. Öztürk ayrıca, ‘Özel bankalar arasındaki pazar payımız yüzde 23,5′dur. DenizBank öncü- son hanesine göre yapılacak. Ödeme planı ve 15 Mart 2014 tarihinde açık bulundurulacak Ziraat Bankası şubelerine ilişkin detaylı bilgiye www.tarim. gov.tr adresinden ulaşılabilir. Üretici kart lüğünde diğer özel bankaların da sektörle tanışmasını ve sektöre kullandırılan kredilerin her geçen gün artmasını memnuniyetle karşılıyoruz’ ifadelerini kullandı. Fındık üreticisine 788 milyon liralık ödeme Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, tarımsal destekleme kapsamında 373 bin 500 fındık üreticisine verilecek destekleri açıkladı. Bakanlık, fındık üreticilerine toplam 788 milyon liralık destekleme ödemesi yapacak. Tarım Bakanlığı ayrıca, 14 ilde 373 bin 500 fındık üreticisine 788 milyon liralık alan bazlı gelir desteği ödemesi yapacak. Bugün başlayacak olan ödeme işlemlerinde üreticiler için T.C. kimlik numarası veya vergi kimlik numarasının Öztürk, ‘Üretici Kart’ ile 400 bini aşkın üreticiye 12 bin üye iş yerinde tarımsal girdi alımlarında avantajlar sağladıklarını belirterek, ‘Tarımda edindiğimiz tecrübe ile bölgelere özel değerlendirme yapabiliyoruz. Üreticiler, şubelerimizden, anlaşmalı üye işyerlerindeki POS makinalarımızdan, ATM’lerimizden, web sayfamızdan ya da sadece bir sms atarak cep telefonlarından Üretici Kart başvurusunda bulunabiliyorlar’ dedi. 12 Nisan 2014 Köy-Koop Haber KOOPERATİFÇİLİK Kooperatifler Yasa Tasarısı Tartışmaya Açıldı »» 27 Şubat tarihinde Ankara’da düzenlenen çalıştaya ilgili bakanlık ve kooperatif birliklerinin temsilcileri ile uluslararası uzmanlar katıldı. Çalıştayda kooperatif yasa tasarısının evrensel ilkeler ve değerler ile uluslararası normlara göre düzeltilmesi istenildi. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan kooperatifler yasa tasarısına ilişkin taslak çalışma 27 Şubat 2014 tarihinde Ankara’da düzenlenen bir çalıştay ile kamuoyuna duyuruldu ve çalıştaya katılanların görüş bildirmeleri istenildi. Çalıştay, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Türkiye Milli Kooperatifler Birliği ve Alman Kooperatifler Konfederasyonu DGRV’nin işbirliği ile düzenlendi. Toplantıya ilgili bakanlıkların temsilcileri yansıra, TMKB’ni temsilen Yönetim Kurulu Üyeleri ve uzmanları ile DGRV’nin davet ettiği uluslararası kooperatif mevzuatı uzmanı Prof. Dr. Hagen Henry katıldı. Toplantının açılışında TMKB Başkanı Muammer Niksarlı ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdür Yardımcısı Arif Sami Seymenoğlu birer konuşma yaptılar. Başta Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Genel Başkanı Muammer Niksarlı olmak üzere, Yönetim Kurulu Üyeleri Mehmet Aksoy, Cafer Yüksel, Ramazan Özkaya ve Erol Akar yaptıkları konuşmalarda tasarıda gördükleri eksiklikleri ve yanlışları dile getirdiler. Tasarının daha çok Ticaret Kanunundan esinlenerek hazırlandığına dikkat çektiler. 8. Kooperatiflerin kuruluş, tescil ve sicil tutma işlemleri Türkiye Milli Kooperatifler Birliği’ne veriliyor mu? 9. Kooperatifçiliğimizin gelişmesi için ne tür teşvikler, ayrıcalıklar ve özendirmeler öngörülüyor? 10. Kooperatiflerin finansman ihtiyaçlarını karşılaması için (Kooperatifler Bankası veya Kredi Garanti Fonu gibi) yeni bir kurum öngörülüyor mu? 11. İlköğretimden başlanarak, girişimcilik, ortaklık kültürü kooperatifçilik bilincinin kazanılması için nasıl bir düzenleme yapılıyor? (sb.s-55-2/4) 12. Kooperatifçilik Eğitim ve Araştırma Merkezi kurulması için ne öneriliyor? (sb. s-54-2/1) Hüseyin Polat: Uluslararası normlar açısından tasarı yeniden gözden geçirilmeli Tasarının Yanıt Vermediği Kritik Sorular TMKB Genel Başkanı Muammer Niksarlı’nın çalıştayı açış konuşmasında, Strateji Belgesine atıfta bulunarak sorduğu şu sorulara tasarının yanıt vermediği anlaşıldı: 1. Dağınık yasal düzenlemeler sorunu nasıl gideriliyor? (Strateji Belgesi, sayfa 97)” 2. Kooperatiflerle ilgili hizmet sunan kamu kuruluşları arasındaki “çok başlılık” teke indiriliyor mu? (sb.s-49) 3. Üst örgütlenme zorunluluğu getiriliyor mu? (sb.s-51) 4. Çok amaçlı ve çok ortaklı kooperatifçilik nasıl özendiriliyor? Bir köyde veya kasabada 3-4-5 ayrı kooperatifin kurulması zorunluluğu kaldırılıyor mu? (sb.s-58) 5. Kamunun bugün yapmakta olduğu hangi işlemleri ve hizmetleri (görev ve sorumluluklar) kooperatiflere devrediliyor? (sb.s-53) Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) emekli kooperatif uzmanı ve Birleşmiş Milletler ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliği’nin Kooperatif Danışmanı Prof. Hüseyin Polat, tasarıyı uluslararası kooperatifçilik normları açısından ele alarak tasarıda gördüğü eksiklik ve yanlışlara dikkat çekti. Bu konuda kılavuz kabul edilmesi gereken üç uluslararası yasal çerçeveden söz eden Polat bunların ICA kooperatif kimlik bildirgesinde yer alan kooperatif tanımı, değerler ve ilkeler, ILO’nun Kooperatiflerin Teşvikine İlişkin 193 Sayılı Tavsiye Kararı ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun kabul ettiği kooperatiflerin desteklenmesine ilişkin kılavuzu olduğunu belirtti. Polat şu hususlara dikkat çekti: 6. Faal olmayan on binlerce kooperatifin tasfiyesi nasıl sağlanıyor? (sb.s-63 7/3) • Tasarıdan kooperatif ilkelerine aykırı hükümler ayıklanmalıdır. Bu ilkeler, ortakların demokratik kontrolü ve kooperatifin özerklik ve bağımsızlığı ilkeleridir. 7. İç denetim nasıl etkinleştiriliyor. Kooperatiflere ek mali yük getirmeyecek diğer denetim türleri nasıl düzenleniyor.(sb.s-61- 5/1-5/2) • Tasarıda kooperatiflere “devlet müdahalesi”nin dozu kaçırılmış. Bu müdahalenin hem doğrudan, hem de 20’den fazla tebliğ ve yönetmelik ile dolaylı yönden yapılamasının kapısı açılmış. • Tasarının pek çok maddesinde yer alan “kooperatiflerden sorumlu bakanlıklar” deyimi, kooperatiflerin birer kamu kurumu gibi müdahaleye tabi olabileceği algısı yaratmaktadır. 1163’de geçen “ilgili bakanlık” deyimi daha uygun olacaktır. • Tasarıda, kamu tüzel kişilerinin ortaklığı ile yetinilmeyip, bazı kamu tüzel kişilerinin “kooperatif ortağı olmasalar bile” yönetimde temsil edilebilecekleri (Md. 132/1) hükmü getiriliyor. Gerekçe olarak da kooperatifin kamu kaynaklarını kullanması gösteriliyor. • Kooperatif genel kurullarının bakanlık tarafından resen toplantıya çağırılması (Md. 42/4) yerine, gerek görüldüğünde mahkeme kanalı ile bunun yapılması doğrudan müdahaleyi önleyecektir. • Yönetim kurulu üyeliğine seçilmek için anasözleşmedeki şartlara ek olarak bakanlığın ek şartlar önerebilmesi (Md. 63/5) doğru bir düzenleme değildir. • İç denetimin tamamen ortadan kaldırılması ve denetimin ortaklar yerine birlikler ve bağımsız muhasebeciler tarafından yapılması denetim sorununun çözümüne bazı yeni yaklaşımlar getirebilir ama kooperatif felsefesini ortadan kaldırır (Md. 86-100). Zira kooperatif işletmede asıl olan ortakların işletmeyi doğrudan yönetimi ve denetimidir. • Kooperatiflerin bakanlık denetimi sonrası verilecek talimata uyma zorunluluğu (Md. 130/2) ayrı bir müdahale yöntemidir. Bunun yerine, denetimi yapan müfettişin suç unsuru bulması halinde durumu mahkemeye intikal ettirmesidir. • Bu müdahaleler nedeni ile devletin, kooperatiflerle sermaye şirketlerini “eşit muameleye” tabi tutmadığı sonucu çıkmaktadır ki bu durum ILO Tavsiye Kararı 7. Maddesine aykırıdır. • Tasarıda kadınlar ve dezavantajlı grupların kooperatiflerde örgütlenmelerini özendirici bir hüküm bulunmamaktadır. • Kooperatiflerin finansmanı amacıyla özerk yapıda bir kooperatifler bankası kurulmasına ilişkin genel bir düzenleme de tasarıda bulunmamaktadır. • Tasarıda ortaklar arasında doğabilecek anlaşmazlık ve uyuşmazlıkların kooperatif bünyesinde çözülmesine olanak verecek hükümlere de yer verilmemiştir. • Tasarıda kooperatif istatistikleri hazırlanmasına dönük hükümler bulunursa kooperatiflerin ekonomiye ne ölçüde katkıda bulundukları ve ne kadar istihdam yarattıkları gibi önemli konularda veri toplanabilecek ve bu veriler planlamada kullanılacaktır. • Tasarıda kooperatiflerin sendikalar ve işveren örgütleri ile ilişki kurmaları ve geliştirmelerine olanak sağlanması, sosyal kalkınmaya katkıda bulunacaktır. Hagen Henry’nin Değerlendirmesi Uluslararası Kooperatif Mevzuat Uzmanı Prof. Hagen Henry de tasarıya ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı: • Tasarıda benimsenen kooperatif tanımı uluslararası tanıma yaklaştırılarak yasada ilkelerin dikkate alındığını hissettirmek gerekir. Böylelikle yapılacak denetimin kapsamı da gösterilmiş olur. • Tasarıyı sonuçlandırmada ICA, ILO ve BM’in ilgili yasal enstrümanlarından yararlanılmalıdır. Ulusal yasa, uluslararası normlara uymak zorundadır. • Tasarıda kooperatiflerin kamu ile ilişkilerinde ‘eşit muamele ’ye çok dikkat edilmeli. Yani kooperatifler, sermaye şirketlerinin kamu kurumları ile ilişkileri bağlamında aynı mu- ICA Uluslararası Kooperatifler Günü Mesajı ameleye tabi tutulmalıdırlar. • Pek çok ülkede “yatırımcı ortaklığa” hayır denilmektedir. • Bazı ortaklara işletme ile ilgili kararlarda birden fazla oy hakkı verilmesi düşünülebilir ancak bu hak sınırlandırılmalıdır. Bu sınır İspanya’da 5’tir. • Bu tasarıda, sermaye şirketleri ile ilgili bazı fikirlerinin kooperatiflere aktarıldığı endişesini taşıyorum. • Tasarda denetimi bir formalite haline getirmek yerine, kooperatif ilkelerine göre hareket etmek gerekiyor. Yani, kontrolün ortakların ellerinde olması gerekir. • Şu andaki tasarıda iç denetim çok zayıf, hatta hiç hüküm yok. Oysa kooperatiflerin kendi kendilerini denetlemeleri gerekir. 1163’de bu yönde hükümler var. Denetim kurulları tamamen çıkarılarak denetim sorunu çözülemez. • Ayrıca, başka ülkelerde olduğu gibi, kooperatiflerde sosyal denetim de yapılmalı. • Kooperatiflerde rezerv fonları dağıtılamaz. Buna dönük düzenlemeler çıkarılmalı. • Uyuşmazlıkların öncelikle kooperatif ortakları arasında giderilmesine dönük düzenlemeler yapılmalı. • Kooperatiflerde “organlar hiyerarşisi ”ne dikkat etmek gerekir. Yani, genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kurulu arasındaki denge korunmalı. • En önemli hususların biri de devletin nereye kadar müdahil olacağıdır. Devletin etkileri çok geniş tutulmuş. Bu konuda “eşit muamele” ilkesine dikkat edilmelidir. • Mevcut taslakta bazı hükümler hakkında şüphelerim var. Hükümetin elinde tutmak istediği pek çok yetki birliklere aktarılabilir. • Kooperatifin tanımına tekrar dönersek, “kooperatifler nereye gidiyor” sorusunu sormamız gerekiyor. Sermaye şirketlerine doğru mu? • Tasarının “akılcı vergilendirme” yaklaşımını destekliyorum. • Sonuç olarak, böyle bir girişim hakkındaki genel değerlendirmem olumlu. Ama sözünü ettiğim bu hususların dikkate alınmasını umuyorum ve bu konudaki raporumu kısa sürede göndereceğim. Toplantı sonunda katılımcılar arasında yapılan eleştirilerin, tasarının geliştirilmesinde dikkate alınacağı konusunda olumlu bir beklenti doğurmuştur. »» 5 Temmuz günü kutlanacak bu yılın Uluslararası Kooperatifler Günü’nün teması, "Kooperatif işletmeler herkes için sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirir” olacak. Toplum yararını gözetme, kooperatif hareketin kuruluş değerlerinden olup, toplumların uygun yaşam koşullarının sürdürülmesini korumaya duyulan gereksinme tüm kooperatiflerin çalışmalarını ve vizyonunu teşkil etmektedir. Genel anlamda sürdürülebilirlik, yaşamını sürdürme, devam ettirme veya dayanma kapasitesidir. 1980’den beri sürdürülebilirlik kavramı evrime uğrayarak çevresel, ekonomik ve sosyal boyutları da içine almıştır. Burada da kooperatifler, tekrar modern sürdürülebilirliğin öncüleri olmuşlardır. İnsan gereksinmelerini karşılamayı amaçlarının merkezine koyarak bugünün sürdürülebilirlik krizine yanıt vermekte ve farklı bir “ortak değer” sunmaktadırlar. Kooperatif Onyılı Çerçeve Planının (Blueprint) hedeflerinden biri de “kooperatifleri sürdürülebilirliğin mimarlarından biri yapmaktır” . Kooperatif sektörü dünyaya açıklamak ve göstermek zorundadır ki, sürdürülebilirlik kendi özünün bir parçası olduğundan, kooperatif işletmeler sürdürülebilirliğe olumlu bir katkı yaparlar. Buna dönük olarak, Alyans, farklı sektörlerde ve dünyanın farklı bölgelerinde kooperatiflerin sürdürülebilirliğe ne kadar yakın olduklarını göstermek için bir tarama yaptırdı. 2013 Cape Town küresel konferansımız sırasında sunulan bu raporun sonuç bölümünde kooperatiflerin sürdürülebilirliği kendi işletme mo- delleri ve değerleri arasına aldıklarını ifade ederek, bu durumu Birleşmiş Milletler’in de tanıyabileceği, hatta tanıması gerektiğini belirtmiştir. Gerçekten de, 2011 Aralık ayında kabul edilen bir kararla Birleşmiş Milletler, “hükümetlere kooperatiflerin kurulması ve geliştirilmelerini, yoksulluk içinde yaşayan halkın veya ayrıcalıksız grupların gönüllü olarak kooperatif kurmaları ve geliştirmeleri tedbirlerini de içeren bir çağrıda bulunmuştur” . BM şu anda 2015 yılı sonrası için Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri olarak adlandırılan iddialı bir dizi hedef belirlemektedir. Kooperatif hareket dünyada bir milyar insanla temas halindedir ve bu yüzden bizim herkes için sürdürülebilir kalkınma vizyonumuz ile bu programın en önemli paydaşlarından biri olabileceğimiz kanısındayız. Dünyanın her yerindeki kooperatiflerin 5 Temmuz kutlamalarını 21. yüzyılda kooperatif işletmelerin sürdürülebilirliğin başlatılıp geliştirilebileceği en iyi işletme modeli olduklarını gösterebilecekleri bir vitrin olarak kullanmalarını öneriyoruz. Köy-Koop Haber Nisan 2014 KOOPERATİFÇİLİK “Arazilerimizin her an elimizden alınacak korkusuyla yaşıyoruz” »» Bu ayki Üretici Gözüyle köşemizde, Köy-Koop Zonguldak Birliği’ne bağlı Çaycuma İlçesi, Hacılar Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi başkanı Dursun Öztürk ile söyleşilerimize yer verdik. Üretici Gözüyle köşemizin bu ay ki konuğu; Dursun Öztürk, Zonguldak Çaycuma İlçesi Hacılar Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin başkanlığını yapıyor. Dursun Bey kendinizi kısaca tanıtırmısınız? Hangi tarımsal faaliyetlerde bulunuyorsunuz? İsmim Dursun Öztürk, 1957 doğumluyum. Çocukluğum ve gençliğim çiftçilik ve hayvancılık ile geçti. Annem ve kardeşlerimle, buğday, mısır ve fasuyle başta olmak üzere birçok ürün yetiştirirdik. Eskiden traktörümüz olmadığı için öküzle çiftçilik yapardık. Herşey insan gücüne dayanıyordu. Ürettiğimiz ürünleri kendi ihtiyacımızdan fazlasını belde pazarında açık alanda satardık. Bizde o yıllarda mısır-buğday ve arpayı karıştırıp, taş değirmenlerde öğütüp hayvanlarımızın yem ihtiyacını karşılardık. Askerliğimi yaptıktan sonra bir kamu kuruluşunda çalışmaya başladım. Bu durum benim çiftçiliğe bir süre ara vermeme neden oldu. Zonguldak ilimizde tarımdan çok madencilik ön planda olduğu için, kimse tarımı geçim kaynağı olarak düşünmezdi. Tarım hep en son planda kaldı. Bu algı günümüzde de hala devam ediyor. Köylülerimiz sadece kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar sebze ağırlıklı üretim yapmaktadırlar. Kooperatifçiliğe yönelmenizdeki sebep de bu muydu? Bizler bunun böyle devam edemeyeceğini, birşeyler yapılması gerektiğini düşünüyorduk. Köyümüzde kurulmuş tarısal kalkınma kooperatifimiz vardı. Bakkal dükkanı gibi çalışıyordu. 2013 yılında emekli olunca, kooperatif başkanlığı için sağolsun beni önerdiler ve seçildim. Hemen ne yapabiliriz düşüncesiyle harekete geçtik. Önce kooperatifimize bir kamyonet alıp, ortaklarımızın sütünü toplayıp pazarlamaya başladık. Bir taraftan da bakkal dükkanını markete dönüştürüp, hem kooperatifimize gelir sağladık, hem de ortaklarımızın ihtiyaçlarını ve girdi teminlerini sağladık.. Sermayemizi çoğaltıp ortaklarımızın ihtiyaçları olan tarım alet ve ekipmanlarını almaya başladık. Şuan, süt toplamak için 2 kamyonet, 1 adet 4x4 traktör, 2 adet balya makinası, 6 tonluk süt soğutma tankı ve süt toplama tanklarının yanında; tarla sürme, ekme ve hasat için kullanılan tüm alet ve araçları temin etmiş olduk. Ortaklarımızla birlikte karar vererek, tarım ve hayvancılığı ön plana çıkartarak büyük mesafe kaydettik. Tabiki bu çalışmalarımızı yukarılara taşımak için, ortaklarımızla daha çok dayanışma içinde olmamız gerekliliğinin bilincindeyiz. Dr. Özdal KÖKSAL Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü okoksal@ankara.edu.tr Kooperatif ortakları olarak, geleceğimizi bu şekilde planlarken, gençlerimizi göç etmekten kurtarmaya çalışırken, önümüze sorunlar çıkmıyor değil. Nedir bu sorunlar, biraz bahsedebilir misiniz? Örneğin 1. sınıf tarım alanlarımız devlet tarafından yaklaşık 460 hektarlık alanı kapsayacağı Filyos Vadi Projesi ve bir taraftan da, 18 B uygulama projesi ile bu havzaya 1600 dönüm araziye termik santral yapılma tehlikesiyle karşı karşıyayız. Proje için binlerce dönüm arazi haciz edildiği halde halen, ortada bir çalışma yok. Üreticiler olarak, hep birlikte bu duruma karşı çıktık, gereken tepkimizi gösterdik, göstermeye de devam edeceğiz. Ancak bu projenin tam olarak neleri kapsadığı ve neler yapılacağı, çevreye vereceği olası zararların net olmadığı için arazilerimizin her an elimizden alınacak korkusuyla yaşıyoruz. Üreticimiz bir çoğu bize ceza yazarlar diye ürün ekemiyor. Kooperatifçilik ve kooperatifleşme konusunda neler düşünüyorsunuz? Kooperatifimiz olmasaydı önce tarımla ilgili alet-ekipmanı kurmamız mümkün olmayacaktı. Ürettiğimiz ürünleri pazarlama aşamasında sıkıntı çekecektik, yok pahasına tüccarlara verecektik. Devletin vermiş olduğu destekler ve teşviklerden faydalanamıyacaktık. Onun için kooperatifler her zaman var olmalı, güçlü olmalı. Kooperatifçilik bizlere hep beraber hareket etmenin karşılığında neler kazanabileceğimizi, neleri değiştirebileceğimizi öğretti. Türkiye’de tarımın geleceği hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Türkiye’de tarımın geleceğinin iyi olabilmesi için devletin tarıma vermiş olduğu destekleri mutlaka artıması gerekiyor. Mazot, gübre, yem gibi girdi maliyetlerinin sürekli artıtığı bir zamanda, üreticinin kazanç sağlamasını bırakın, ayakta durması bile mümkün değildir. Bu açıdan bakıldığında kooperatiflerin hem ekonomik, hem sosyal yönüyle ülkeye yapacağı katkıları göz önüne alınarak, kooperatifler ve kooperatifleşme desteklenmelidir. KOOPERATİF Eşleştirme Avrupa Birliği (AB)’nde tarım alanında yeknesaklık sağlanabilmesi için bütün üye ülkelerde uygulanmak zorunda olan Ortak Tarım Politikası ve Ortak Balıkçılık Politikası adı verilen genel politikalara, AB’ye girme sürecinde olan ülkemizin üyelik öncesinde uyum sağlaması gerekmektedir. Dr. Erhan EKMEN Bu politikaların AB bünyesinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tüm ülkelerde doğru bir şekilde Tarım Reformu Genel Müdürlüğü uygulanmasına yönelik bir takım Teşkilatlanma Daire Başkanlığı tedbirler bulunmaktadır. Ortak Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Piyasa Düzenleri adı verilen bu Grubu Sorumlusu tedbirler ile üretim, destekleme, işleme, pazarlama, dış ticaret, stoklama, kalite standartları ve tılım Öncesi Aracı (Instrument üretici örgütlenmesi gibi konu- Pre-Accession - IPA) adı altında larda genel anlamda uygulama- Türkiye gibi aday ülkelere çeşitli da birliktelik sağlanmaktadır. Bu mali desteklerde bulunmaktadır. nedenle bu düzenlerin ülkemiz IPA’nın 5 bileşeni içinde en bilişartlarına uygun olarak işletile- neni kırsal kalkınma ile ilgili olan bilmesi uyum açısından büyük IPARD yardımlarıdır. Bunun yanı önem taşımaktadır. Müzake- sıra tarım sektöründe özellikle re fasıllarına göre bu sorumlu- kamu kurumları için kullanılabilir luk Gıda Tarım ve Hayvancılık olan bir diğer bileşen ise, kurumsal kapasite artışıdır. Tam üyelik Bakanlığı’na aittir. AB Komisyonu, tarım alanında öncesi ilgili kurumların ve kuruortak politikaların ve piyasa dü- luşların kurumsal kapasitelerinin zenlerinin uygulanması ile ilgi- AB’deki görev ve sorumlulukları li sorumluluğu, üye ülke tarım üstlenebilecekleri altyapıya ulaşbakanlıklarına vermiştir. Tarım malarını hedefleyen bu bileşenBakanlıkları da sahada büyük de özellikle eşleştirme projeleri kolaylıklar ve maddi kazançlar daha çok uygulanmaktadır. Yani sağlamak amacıyla; özellikle pi- AB’deki bir kurum ile ülkemizdeki yasa düzenlemelerine ilişkin uy- bir kurum eşleşmekte ve ortaklaşa gulamalar ile ilgili görevlerinin çalışmaktadır. bir kısmını üretici örgütlerine devretmişlerdir. Bu yetki devri ile tarım bakanlıklarının insan gücü, zaman ve maddi harcamalar ile ilgili elde ettiği kazanç, sektörün denetimi, gözetimi ve kontrolü ile ilgili daha rasyonel harcanmaya ve dolayısıyla tarım bakanlıklarının sektörde daha güçlü ve etkin bir yapıya gelmesini sağlamıştır. Tarım Bakanlıklarından yetki devralabilen üretici örgütleri ise, hem üyeleri üzerinde, hem de piyasada daha etkin bir hale gelmişlerdir. Bu durum üreticiden tüke- Gıda Tarım ve Hayvancılık Baticiye kadar uzanan pazar yapısı kanlığı da, üretici örgütlenmesi içinde olumlu değişiklere neden ile ilgili çalışmalarda son aşama olmuştur. Örneğin, değer zinci- olarak bu tip eşleştirme projelerinde, ürünün değerini arttıran rinden faydalanılmaktadır. Bu her aşamada aracıların ve komis- amaçla tarımsal üretici örgütyoncuların yerini üretici örgütleri lerinin kurumsal kapasite artışı alması, üreticinin rekabet gücü- ile AB'ye uyum açısından teknik nü arttırmıştır. Bu gelişme üreti- yeterlilik, yasal entegrasyon ve cilerin gelirini arttırırken tüketi- alt yapı ilgili gerekli düzenlemecinin de daha kaliteli ürüne daha lerin yapılmasına yönelik bir proucuza sahip olmasını sağlamaya je oluşturulmuştur. Hazırlıkları başlamıştır. İşte bu nedenle, AB 2010 yılında başlayan, 2011 yılı Komisyonu çıkarttığı mevzuatlar programı ikinci paketinde kabul ile bu durumu desteklemektedir. edilen “Balıkçılık Üretici ÖrgütUzun süren son reform çalışma- lerinin Kurumsal Kapasiteleriları sonunda, geçen Aralık ayında nin Arttırılması - Institutional yayımlanan son AB mevzuatında Capacity Building for Fishery bu durum açıkça görülmektedir. Producer Organisations” adlı Son yıllarda AB’ye üyelik- Eşleştirme (Twinning) Projesi, te en zor fasıl olarak tarım uzun süren AB bürokratik işlemsektörü kabul edilmektedir. lerinden sonra 31 Ocak 2014 tariBu nedenle tarım alanında hinde uygulanmaya başlamıştır. AB’ye uyum için faaliyette AB’den hibe olarak karşılanan 1 bulunan bir aday ülke için üretici örgütleri anahtar rol üstlenmektedir. Uzun süredir bu gelişmeleri takip eden Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, AB’ye uyum konusunda üretici örgütlerinin bu kritik rolünü ön plana çıkartan çalışmalarda bulunmaktadır. İngilizce twinning kelimesinin karşılığı eşleştirme adı altında AB projeleri yapıldığını daha önce duymuşsunuzdur. AB tam üyelik öncesinde, Avrupa Birliği Ka- 13 milyon Avro bütçeli proje, Hollanda-Fransa-İsveç konsorsiyumu ile birlikte uygulanmaktadır. Yani Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Hollandalı Tarım Araştırma Enstitüsü, İsveç Tarım Bakanlığı Tarım Kurulu ve Fransız Tarım Bakanlığı Tarım, Gıda ve Kırsal Bölgeler Genel Konseyi ile eşleşmiştir. Bakanlık bünyesinde Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Dairesi sorumluluğunda yürütülen proje, ilgili daire başkanlıkları, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü ve Su Ürünleri ve Balıkçılık Genel Müdürlüğü’nün katılımı ile oluşturulan bir Proje Ekibi tarafından yürütülmektedir. Proje kapsamında sürdürülen faaliyetlere ülkemizde su ürünleri alanında bulunan üretici örgütlerimizde katılmaktadır. Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği, Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Birliği Merkez Birliği ve Su ürünleri Avcıları Yetiştirici Birliği Merkez Birliği’nin yöneticileri ve teknik personeli, görüş ve talepleri ile projede elde edilen bulguların değerlendirmesine katkıda bulunmaktadır. Proje, Avrupa Birliği’ne üye ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde de su ürünleri piyasalarının düzenlenmesinde rol alabilecek etkin örgütlerinin oluşturulmasını amaçlanmaktadır. Proje sonunda, piyasasının düzenlenmesinde kamunun, üretici örgütleri aracılığıyla balıkçılar, su ürünleri yetiştiricileri ve diğer paydaşlar ile sıkı bir iş birliği içinde çalışmasını sağlayacak nitelikli bir ekibe sahip olabilmesi için ilgili birimlerde kurumsal kapasitenin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bu ekip, balıkçının refah düzeyini yükseltilmesi, piyasada istikrarın sağlanması ve tüketicilere yüksek kalitede su ürünlerinin sunulması konularında çalışacaktır. Ortak Piyasa Düzenleri ve Örgütlenme konusunda başlangıç olarak kabul edilebilecek bu ilk projede, pilot sektör olarak su ürünleri seçilmekle birlikte önümüzdeki yıllarda bunu diğer sektörler takip edecektir. Projenin başarısı bundan sonra uygulanacak projeleri doğrudan etkileyecektir. Bu nedenle projenin, ülkemize faydalı olması için vereceğiniz destek, ülkemizde üretici örgütlerinin AB’ye uyum çalışmalarının devamı açısından oldukça büyük önem taşımaktadır. 14 Nisan 2014 Köy-Koop Haber ÇEVRE Kent Tarımı »» Kent Tarımı gerek kavramsal olarak gerekse uygulamada, günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kendi yaşam koşullarına göre gündeminde olan, araştırılan ve tarihteki medeniyetler tarafından da kentlerde uygulanmış bir tarımsal faaliyettir. Kent ve kent çevresi tarımı, kentlerin etrafında bitki ve hayvan yetiştiriciliği olarak tanımlanabilir. Bu tarım faaliyeti kentlerde yaşayan insanlara farklı bitki türlerini (tahıl, kök bitkiler, sebze, mantar, meyve), hayvanları (kümes hayvanları, tavşan, keçi, koyun, sığır, domuz, kobay, balık, vb) ve gıda olmayan ürünleri (örneğin, aromatik ve şifalı otlar, süs bitkileri, ağaç ürünleri) sunar. Ayrıca meyve ve yakacak odun üretimi için kullanılan ağaçları ve küçük ölçekli su ürünleri yetiştiriciliği de faaliyetleri arasındadır (http://www.fao. org/urban-agriculture/en/). Kent Tarımı faaliyetindeki en iyi çalışmalar 1970’li yıllarda başlamıştır. Özellikle Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde karşılaşılan gıdaya ulaşım sorununun çözümü için, bölgesel planlar oluşturulmuş ve Kongo, Zaire, Kamerun, Kenya gibi ülkelerdeki başarılı uygulamalar bu yıllarda gerçekleştirilerek tarımsal amaçlı örgütlenmeler de başlamıştır. Örneğin Kanada’da, 1978 yılında Kent Çiftçileri Örgütü adı altında ilk kent çiftçileri örgütlenmesi kurulmuştur. Daha sonra ABD, İngiltere, Arjantin, Brezilya ve Rusya gibi ülkelerde de benzer örgütler ve üst çatı örgütleri ortaya çıkmıştır (UNDP, New York 1996 ).1980’lerde Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Prog- ramı (UNDP), Kent Tarımının özellikle kentlerde yaşayan insanların daha kaliteli gıdaya ulaşmaları ve özellikle gıda güvenliğine yapacağı katkılar gibi birçok önemli nedenlerini vurgulayacak çalışmalar başlatmışlardır. Bu çalışmaların uluslararası düzeyde paylaşılabilmesi için Washington merkezli Kent Tarımı İletişim Ağı’nı (The Urban Agricultural Network) kurmuşlardır. Bu çalışmalar günümüzde de WHO, FAO, UNICEF ve APA gibi çeşitli uluslar arası örgüt ve kuruluşlar tarafından yürütülmekte olup, kentsel tarımın özellikle kentlerde yaşayıp, kaliteli gıdaya ulaşmakta güçlük çeken düşük gelirli insanların yaşam kalitelerine olumlu katkılarının olduğuna dikkat çekmektedir. Ülkemizde ve diğer ülkelerde meydana gelen hızlı kentleşme beraberinde kentsel yoksulluğu ve gıdaya ulaşım zorluğunu meydan getirmektedir.2020 yılına kadar Latin Amerika’daki yoksul nüfusun % 85’nin, Afrika ve Asya’daki yoksul nüfusun ise % 40-45’nin kasaba ve şehirlerde yoğunlaşacağı beklenmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin çoğu kentlerinde meydana gelecek olan bu nüfus yoğunlaşması ile mücadele etmek çok büyük sıkıntılar oluşturacak ve yoksul nüfus için yeterli resmi istihdam olanaklarının sağlanması mümkün olmayacaktır. Kentlerdeki nüfus Dr. Nezaket CÖMERT Ziraat Yüksek Mühendisi nezaketcomert@yahoo.com yoğunlaşması aynı zamanda kentsel atıklar, atık su bertaraftı, hava ve nehir suyu kalitesinin korunması gibi gittikçe artan problemlere de neden olmaktadır (www.ruaf.org). Kentsel Tarımın kentlere ve kentlerde yaşayan özellikle yoksul insanların yaşam kalitelerinin yükselmesine yönelik katkılarını genel olarak şu başlıklar altında toplayabiliriz: 1.Gıda Güvenliği ve Beslenme Kentlerde kırsal alandan göç eden yoksul insanların kaliteli ve ucuz gıdaya kısa yoldan ulaşımlarını sağlamaktadır. 2.Ekonomik Etkiler Üreticilerine sağladığı ekonomik faydaların yanı sıra kentlerde işleme, paketleme gibi mikro işletmelerin ge- lişmesine ve işlenmiş ürünlerin pazarlanmasına da önemli katkıları vardır. 3.Sosyal Etkileri Yoksulluğun azaltılması ve sosyal entegrasyonda önemli stratejik fonksiyonlara sahiptir. Kentlerdeki engelliler, kimsesizler, yaşlı insanlar, kadınlar ve işsiz olan göçmenler gibi dezavantajlı grupların kent tarımı ile ilgili faaliyetlere dâhil edilmeleri onların toplumla entegrasyonunu sağlayarak sosyo-ekonomik yönden kendilerini iyi hissetmelerine neden olacaktır. Kent Tarımı sadece kentlerde yaşayan dezavantajlı gruplara değil, aynı zamanda kentlerde yaşayan ekonomik durumu iyi olan insanlar içinde olumlu sosyal etkilere sahiptir. Örneğin kentlere yakın kurulan çiftliklerde, insanlar taze gıda satın alma ve yerinde yemek, doğayla baş başa olmak gibi özellikle ruh sağlıklarına iyi gelecek aktivitelerde bulunabileceklerdir. 4. Kent Ekolojisine Katkıları Kentsel Tarımı kentsel ekolojik sistemin bir parçası olarak kentsel çevre yönetimini geliştirmede, kentsel atıkların verimli bir şekilde yeniden kullanımında ve kentlerin yeşillendirilmesinde önemli rol oynar. Kent tarımı ile uğraşan çiftçiler, organik atıklardan kompost oluşturup bu kompostu üretimde kullanarak ve kimyasal gübre kullanımından mümkün olduğu kadar uzak durarak çevreye önemli katkılar sağlarlar ( www.ruaf.org). Sonuç olarak, Kent Tarımının gıda güvenliği, toplum sağlığı, çevresel sürdürebilirlik ve ekonomik katkıları ile ilgili üniversite, kamu ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte bilimsel araştırmalar ve uygulamaya yönelik çalışmalar yapmaları, ülkemizde ve diğer ülkelerde özellikle göç nedeniyle sosyo-ekonomik sorunlar yaşayan metropol kentlere alternatif bir çözüm olabilecektir. 21 Mart Dünya Ormancılık Günümüz Kutlu olsun Çevre sorunlarının çığ gibi büyüdüğü, küresel ısınmanın etkilerinin yavaş yavaş dünyayı sardığı günümüzde ormanların değeri artmıştır. Artık ormanlar sadece bir ekonomik değer değil, geleceğimiz için korunması ve geliştirilmesi gereken bir doğal kaynak haline dönüşmüştür. Ormancılık politikaları uluslararası platformlarda tartışılmaya ve değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu görüş doğrultusunda bir zamanlar Avrupa’daki tarımsal ve ormancılık örgütlerinin üst örgütü olan, 2003 yılında kapanan ve daha sonra AB’nin çiftçi örgütlerinin üst örgütü haline COPA-COGECA’ya dönüşen Avrupa Tarım Federasyonu (CEA) ormanların dünya için taşıdığı önemi dikkate alarak, çevre sorunlarının çözümü ve doğanın korunması bakımından 21 Mart’ın Dünya Ormancılık Günü ilan edilmesinde öncü rol oynamıştır. Bu özel günün 21 Mart olarak seçilmesindeki önemli husus Kuzey yarım küresinde ilkbaharın, Güney yarım küresinde de sonbaharın başlangıç gününün 21 Mart olmasıdır. CEA’nın 1971 yılındaki 23. Genel Kurulunda alınan karar doğrultusunda Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Organizasyonu (FAO) kanalı ile bunun bütün dünya ülkelerine tavsiye edilmesini sağlamıştır. Böylece 1971 yılından beri Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de Dünya Ormancılık Günü kutlanmaya başlanmıştır. Bugün dünyada birçok ülkede Dünya Ormancılık Günü'nün kutlanmasının amacı; Ormanların korunması, geliştirilmesi, tekniğine uygun ve verimli bir şekilde işletilmesi, ormanların çok yönlü faydalarının yayın organları aracılığıyla topluma duyurulması, kamuoyunun ormanlar konusunda farkındalığının artırılmasıdır. Orman Haftası, Dünya Ormancılık Günü olan 21 Mart tarihinde kutlanmakta, bu hafta içerisinde bir gün de "Ağaç Bayramı" olarak kutlanmaktadır. Ormanlar tüm insanlık için çok önemlidir. Orman köylüsü için ise daha da önemlidir. Çünkü orman köylüsünün tek geçim kaynağı ve yaşamını sürdürdüğü alanlardır. Ormanlarımız toprak su ve havayı korurlar, doğanın ve doğal dengenin sağlanmasına ve de gelişmesine imkân veren doğal bir hazinedir. Ürettiği odun ve odun dışı ürünlerle toplum için geçim kaynağı, ülke için ekonomik bir servettir. Toplumun beden ve ruh sağlığı için vazgeçilmez bir doğal kaynak olarak geçmişten gelen ve geleceğe devredeceğimiz bir emanettir. Dünya Ormancılık Gününü kutlarken hepimizin yapması gereken öncelikle ormanlarımıza sahip çıkmaktır. Ormanların sosyal ve ekonomik öneminin dikkate alınmasıdır. Sadece kazanç odaklı bir politika izlemek yerine ormancılığımızın ve orman köylüsünün sorunlarının çözümü konusunda daha yapıcı ve başta orman köylüsü olmak üzere toplumun menfaatlerini koruyan politikalar izlenmesini desteklemektir. Çağımızda geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde bazı iş çevrelerinin yeni ve kolay rant alanı olarak göz diktiği ormanlar sermayenin taleplerine kurban edilmektedir. Belirlenen politikalarda, orman köylülerinin ve halkın menfaatleri dikkate alınmamaktadır. Tabii bu gelişmeden en çok zarar görecek olan kesim başta orman köylüleri olmak üzere o ülkenin doğal kaynakları ve halkı olacaktır Dünya Ormancılık Gününde, Orman köylülerinin tek örgütlü gücü olan ORKOOP olarak isteğimiz; Lütfen dünyadaki ve ülkemizdeki olayları iyi izleyelim. Ormanlarımıza sahip çıkalım. Orman Köylülerinin ve Kooperatiflerinin sorunlarına ve beklentilerine kulak verelim. Cafer YÜKSEL ORKOOP Genel Başkanı Köy-Koop Haber Nisan 2014 ORGANİK TARIM 15 Organik Tarımda Gübreleme ve Bitki Koruma »» Tarımın olmazsa olmazı gübreleme ve bitki koruma uygulamalarıdır. Modern tarım teknikleriyle, üretimi artırma fikri birleşince gerek gübreleme gerekse bitki koruma uygulamalarında ciddi artışlar meydana gelmiş ve günümüzde çevre ve insan sağlığı açısından tehditler oluşturmaya başlamıştır. Bu nedenle “çevreye dost, insana dost” yaklaşımıyla tarım dünyasına yeni bir strateji getiren organik tarım kapsamında, bitkisel üretimin temelinde doğru gübreleme ve bitki koruma yöntemleri bulunmaktadır. Bilindiği gibi, modern tarım faaliyetlerinde çeşitli hastalık etmenlerini yaratan zararlılar, kullanılan tarımsal ilaçlara (özellikle de yabancı ot kontrolünde kullanılan yöntemlere) karşı direnç sağlamaktadır. Bu durum üreticiyi iki yola sürüklemektedir: bunlardan bir tanesi doz artışı yapmak, bir diğeri de etken maddesi daha kuvvetli olan bir başka ilacı kullanmak. Her iki yöntem de istem dışı olarak gerek bitkide gerekse toprak ve su kaynaklarında kalıntı bırakmakta ve zaman içinde birikimi nedeniyle zararlı etkilerini artırmaktadır. Benzer şekilde gübreleme amaçlı kullanılan kimyasallar da, yanlış ya da aşırı uygulandıklarında bitki, toprak ve su kaynaklarında birikime neden olmaktadır. Diğer taraftan toprağın biyolojik dengesinde bozulmalar meydana geldiği için toprak kendi ekosistemini gerektiği kadar destekleyememektedir. Bitkisel üretimde organik tarım uygulamalarının kullanımıyla bahsettiğimiz sorunların oluşumu engellenebilmektedir. Bu yazımda bitkisel üretimde organik tarım yönetmeliğinde ayrıntıları ve uygulama kriterleri verilen gübre ve bitki koruma yöntemlerinden kısaca bahsetmek istiyorum. Organik tarım felsefesi, ekosistemdeki bozulmalar nedeniyle oluşan verim ve kalite kaybını işleme hatası olarak kabul eder ve bitkisel bakım maddeleri, bitkinin doğal dayanıklılığını artırıcı maddeleri ve kültürel önlemleri kullanarak hastalık ve zararlıları kontrol altında tutmaya yöneliktir. Özellikle organik tarımda toprakta yararlı faunanın korunması ve zararlılara karşı kullanılması önem taşımaktadır. Bazı durumlarda doğal dengeyi bozmadan çeşitli biyoteknolojik yöntemlerden de faydalanılmaktadır. Organik tarımın temel dayanağı toprak ve bitki sağlığının birlikte korunmasıdır. Toprağın dengeli oranda organik madde içeriğine sahip olmasına, ekim nöbeti uygulamalarında yeşil gübrelere yer verilmesine özen gösterilir. Ayrıca, ekim nöbeti uygulamalarında bitkilerin kök sistemleri, yeşil aksamları, mineral maddeleri alma ve değerlendirme durumları, yabancı otları kontrol altına alma özellikleri dikkate alınmaktadır. Bu sayede toprak yorgunluğu önlenebildiği gibi hastalık ve zararlıların da popülasyonlarını artırmaları da engellenebilmektedir Hatta düşman bitkiler yardımıyla biyolojik toprak dezenfeksiyonu sağlanabilmektedir. Organik tarımda, üretimde maksimum ürün hedefi olmadığı için genellikle albenisi düşük ama olumsuz koşullara dayanıklılığı yüksek çeşitlerin kullanılması tercih edilmektedir. Uzm. Dr. Esra GÜNERİ Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü eguneri@ankara.edu.tr Diğer bir önemli faktör de yabancı ot kontrolüdür. Organik tarım yabancı otlarla mücadele etmektense; kültüre alınan bitkinin kök çevresinde alleopati yaratma, yararlı fauna için yaşam ortamı oluşturma ve toprak tavının korunmasına yardımcı olma gibi özellikleri nedeniyle yabancı otların kontrollü olarak tarlada bulunmasına izin vermektedir. ler ilgili resmi gazetenin “Ekler” kısmından öğrenilebilir (http://www. resmigazete.gov.tr, arşiv kısmı) Organik tarımda gübreleme, toprak ekosisteminin düzenli ve dengeli bir biçimde desteklenmesi anlamına gelmektedir. Bitkilerin olduğu kadar toprak canlılarının beslenmeleri ve çoğalmaları da toprağın organik madde miktarına bağlıdır. Organik tarım sistemlerinde kullanılan organik gübreler toprak ekosisteminin besin akışını sağlaması yönünden oldukça önem taşımaktadır. Organik tarımda bitkisel üretim açısından dengeli gübreleme oldukça önemlidir. Bu sayede sadece toprağın gübrelenmesi değil aynı zamanda mikrobiyal aktivitenin artırılması suretiyle hastalık ve zararlılara karşı korunması da sağlanmaktadır (Onoğur, 1996; Zengin, 2007). Diğer taraftan organik tarımda, yönetmeliklerde izin verilen çeşitli ekstraktların kullanımıyla bitkinin hastalık ve zararlılardan korunmasına yönelik uygulamalara da yer verilir. 18.10.2010 tarihli 27676 sayılı resmi gazetede yayınlanan organik tarım yönetmeliğinde organik tarımda kullanımına izin verilen “Bitki Koruma Maddeleri” çizelge 1’de verilmiştir. Bu maddelerin kullanım alanları ve uygulanma şekillerine yönelik bilgi- Aynı zamanda organik madde miktarı artan toprakların geçirgenliği artmaktadır, bu durum özellikle ağır bünyeli topraklarda geçirgenlik sorununa (tav sorunu) çözüm getirmektedir. Diğer taraftan organik tarımda kullanılan gübrelerin, toprak ıslahı, erozyonu önleme, toprak-su dengesinin düzenlenmesi gibi birçok faydası da bulunmaktadır. Bununla birlikte, özellikle kompostlanarak kullanılan çeşitli tarımsal ve evsel Çiftlik gübresi Talaş ve tahta parçaları Kurutulmuş çiftlik gübresi ve susuz (dehidre) kanatlı hayvan gübresi Deniz yosunu ve deniz yosunu ürünleri Kanatlı hayvan gübresi ve çiftlik gübresini içeren kompost yapılmış hayvan dışkıları Kalsiyum karbonat (tebeşir, kireçli toprak, kireçtaşı, Breton ameliorant, (maerl), fosfat tebeşiri) Sıvı hayvan dışkıları Ağaç kabuğu kompostu Kompost edilmiş veya fermente evsel atıklar Ağaç külü Peat Yumuşak kaya fosfatı Kültür mantarı üretim atıkları Alüminyum kalsiyum fosfat Solucan (vermicompost) ve böcek dışkıları Doğal kaynaklı kalsiyum sülfat (jips =alçı taşı) Stillage ve stillage ekstraktı Guano Temel cüruf Kompostlaştırılmış veya fermente edilmiş bitkisel materyallerin karışımı Doğal kaynaklı magnezyum tuzu içeren potasyum sülfat Hayvansal kaynaklı ürün veya yan ürünler: kan unu, toynak unu, boynuz unu, kemik unu veya dejelatine kemik unu, balık unu, et unu, tüy, saç ve “chiquette” unu, yün, kürk, saç, süt ürünleri Gübreler için bitkisel kaynaklı ürün veya yan ürünler (Örneğin:Yağlı tohum küspesi, kakao kabukları, ıskarta malt ve benzeri elde edilen gübreler) Şeker üretiminden elde edilen endüstriyel kireç Vakumlu tuz üretiminden elde edilen endüstriyel kireç Doğal kaynaklı magnezyum ve kalsiyum karbonat Doğal kaynaklı magnezyum sülfat (kieserite) Elementel kükürt Kalsiyum klorür çözeltisi İz elementler Derris spp. ve Lonchocarpus spp. ve Terphrosia spp.’den ekstrakte edilmiş Rotenone Bitki yağları (örneğin: nane yağı, çam yağı, kimyon yağı) Chrysanthemum cinerariaefolium’dan ekstrakte edilmiş piretrinler Jelâtin Lesitin Quassia amara’dan ekstrakte edilmiş quassia Hidrolize proteinler Balmumu Biyolojik zararlı ve hastalık kontrolü için kullanılan mikroorganizmalar Mikroorganizmalar (bakteri, virüs ve fungus) Mikroorganizmalarla üretilen maddeler Spinosad Tuzaklarda ve /veya yayıcılarda kullanılan maddeler Diamonyum fosfat Pyrethroidler (sadece deltamethrin veya lambdacyhalothrin) Feromonlar Organik tarımda yetiştirilen bitkiler arasında yüzeye dağıtılacak preparatlar Demir fosfat (Demir (III) ortofosfat) Organik tarımda geleneksel kullanımdan gelen diğer maddeler Bakır hidroksit, bakır oksiklorür, (tribazik) bakır sülfat, bakır oksit, bakır oktanoate formlarındaki bakır Potasyum alüminyum (alüminyum sülfat) (Kalinite) Yağ asidi potasyum tuzu (yumuşak sabun) Kireç sülfür (kalsiyum polisülfit) Parafin yağları Kuartz kumu Mineral yağlar Kükürt Potasyum permanganat Etilen Diğer maddeler Kalsiyum hidroksit Potasyum bikarbonat Sodyum klorür Kaba öğütülmüş kayaç Bitki Ve Hayvansal Orijinli Maddeler Azadirachta indica (neem ağacı)’dan ekstrakte edilmiş azadirachtin Ham potasyum tuzları ya da kainit atıkların, hatta hayvansal ya da bitkisel kaynaklı ürünlerin fabrika atıklarının yeniden değerlendirilmesiyle çevresel birçok sorunun önüne geçilmiş olmaktadır. Organik tarımda kullanılan gübre ve toprak iyileştiriciler temel olarak şöyle sıralanabilir: çiftlik gübresi, kanatlı hayvan atıkları, yeşil gübre, kompost, peat (torf), kompost ürünleri, fosfat kayası, potas kayası, perlit, tarım kireci ve leonardit (Zengin 2007). Çizelge 2’de, organik tarım yönetmeliğinde organik tarımda kullanımına izin verilen “gübreler ve toprak iyileştiriciler” verilmiştir. Bu maddelerin kullanım alanları ve uygulanma şekillerine yönelik bilgiler yukarıda bahsi geçen ilgili resmi gazetenin “Ekler” kısmından öğrenilebilir (http://www. resmigazete.gov.tr, arşiv kısmı) Aslında organik tarımda, gübreleme açısından düşünüldüğü kadar sınırlı Mikrobiyal gübreler Organomineral gübreler Killer (perlit, vermikulit vb) olmadığı söylenebilir. Farklı organik gübreler üzerine yapılan çalışmalar ile mikrobiyal, organomineral, enzim içerikli organik gübrelerde, hatta vermikompost (solucan dışkısı), yarasa gübresi gibi organik tarımda kullanılabilecek gübre çeşitliliğinde artış sağlanmaktadır. Özellikle organik tarımda kullanılacak gübrelerin üretim tarımda kullanılan organik, organomineral gübreler ve toprak düzenleyiciler ile mikrobiyal, enzim içerikli ve diğer ürünlerin üretimi, ithalatı ve piyasaya arzına dair 4.6.2010 tarih ve 27601 sayılı resmi gazetede yayınlanan yönetmelik ile birçok gübrenin üretilme kriterleri ayrıntılı olarak tanımlanmıştır. İlgilenenlere saygıyla duyurulur. Bir sonraki sayımızda görüşmek dileğiyle… Kaynaklar Onoğur, E., 1996. Organik tarım ve bitki koruma. Tarım ve Müh. Derg., 51. Zengin, M., 2007. Organik tarım., 136 s.. ISBN:978-975-8377-53-4. Hasad Yayınları, İstanbul. http://www.resmigazete.gov.tr (alıntılanma tarihi: 18.2.2014) 16 Nisan 2014 Köy-Koop Haber TARIM Neden 21 Mart Dünya Ormancılık Günü? »» Dünya Ormancılık Günü olan 21 Mart, Ülkemizde de kutlamalar yaptığımız ve Mülki amirlerce belirlenen bir günde ise Ağaç Bayramı olarak kutladığımız Orman Haftasının başlangıç günüdür. Ülkemizde, Orman Haftası ve Ağaç Bayramı ile ilgili faaliyetler bir yönetmelikle belirlenmiştir. Bu şekilde ormanlarda yapılan tahribatın önlenebilmesi amacıyla Avrupa Tarım Federasyonu (CEA), Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) ‘ne teklif sunmuştur. FAO’da toplumları eğitmek ve bilinçlendirmek amacıyla tüm dünyada 21 Mart 1971 tarihin de, Kuzey yarım kürede ilkbaharın, Güney yarım kürede ise sonbaharın başlangıç günü olan 21 Mart gününü Dünya Ormancılık Günü ilan etmiştir. Ülkemizde de 1975 yılından beri Ormancılık Günü Kutlanmaktadır. Ormanlar; havanın ve suyun temizlenmesinde, yaban hayvanlarının barınmasında ve ülke ekonomisine katkısı açısından gerçekten önemlidir. Bu doğal güzellikler, gelecek nesillere yaşanabilir temiz bir çevre bırakmak adına korunmalı ve genişletilerek sürekliliği sağlanmalıdır. Tabi bunu yapabilmek için toplumun bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bunu yaparken de yılda bir gün değil, bütün bir yıl ormanlarımız hakkında toplumumuz bilinçlendirilmelidir. Ancak ormanların korunması ve geliştirilmesi için ormanların gerçek koruyucuları olan, geçimini ormandan temin eden, ülke ekonomisine katkısı çok büyük olup, gayri safi milli hasıladan en düşük payı alan orman köylümüzü ise hiç ama hiç yalnız bırakmamamız gerekmektedir. Fakat ormancılık politikası sonucu dikili ağaç satışları ortaya çıkmış ve bu nedenle geliri düşük olduğu için orman köylümüz dikili ağaç alamayacağı için iş bulmada sıkıntılar yaşamaya başlamıştır. Buda orman köylümüzün kırsaldan kente göçün etkenlerinden birisi olmuştur. Bundan dolayı da ormanlar bir nevi özel sektörün eline geçmekte ve giderek özelleşmeler ortaya çıkacağı için ormanların korunup geliştirilmesi bir hayal olarak kalacaktır. Bunun hayalde kalmaması için orman köylümüzün ve orman köylerinde »» Zeytin halkalı leke hastalığının ilk belirtileri, yaprakların üst yüzeylerinde görülen, siyahımsı gri renkte yuvarlak noktalar şeklindeki lekelerdir. Yapraklar fonksiyonlarını tam yapamadıklarından, az meyve tutumuna ve meyvelerin erken dökülmesine neden olurlar. Özellikle sulanan, nemli ve ağır topraklarda ve denize yakın zeytinliklerde hastalığa her yıl rastlanmaktadır. İlkbaharı yağışlı ve serin geçen yıllarda, hastalığın epidemi (salgın) yaptığı görülür. Tanımı, Yaşayışı ve Belirtileri 21 Mart Dünya Ormancılık Gününün ve Ülkemizde Orman Haftası olarak kutlamalar yapılmasının ortaya çıkış sebebi nedir? Dünya nüfusundaki hızlı artış ve devamlı değişen ve gelişen teknoloji nedeniyle insanların ihtiyaçlarının artışına bağlı olarak her konuda olduğu gibi ormanlar üzerinde de büyük bir baskı meydana gelmiştir. Bu baskı sonucunda ormanlar ciddi derecede zarara uğramıştır. Zeytin Halkalı Leke Hastalığı Özkan KAPUCU Köy-Koop Kastamonu Birliği Orman Mühendisi kurulmuş olan tarımsal kalkınma kooperatiflerinin desteklenmesi gerekmektedir. Gelelim diğer bir konuya !!! Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından Milli Parklar Yönetmeliği’nde değişiklik yapıldı. Artık milli parklarda kamu yararı görülen, yapılmasının zorunluluk olduğu ileri sürülen her türlü yapıya izin verilecek. Yönetmelik 21 Mart Dünya Ormancılık Gününe 3 gün kala yani 18 Mart tarihinde Resmi Gazete ’de yayımlandı. ‘Milli Parklar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’ adlı yeni hüküm, 1986 tarihli Milli Parklar Yönetmeliği’nin 5. maddesine yeni bir bölüm ekliyor. Eklenen bölüm aynen şöyle: “İçme suyu temini açısından yapımı aciliyet gösteren ve kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk arz eden tesisler için uzun devreli gelişme planı şartı aranmaz. İlgili kurumların görüşleri alındıktan sonra yapılan bu tesisler uzun devreli gelişme planlarına işlenir.” Yani en korunaklı olduğunu bildiğimiz, bakım bile yapılacaksa 3 kere belki 5 kere düşündüğümüz milli parklarımız bu madde değişikliği ile termik santral, nükleer santral, hidroelektrik santral vb. yapılar kamu yararınadır denilerek talan için açılmıştır. Geçmiş olaaa… Fungus kışı yere dökülen kurumuş veya ağaç üzerinde kalan hastalıklı yapraklarda geçirir. Bulaşma konidiosporlar ile gerçekleşir. Konidiosporların uçuşu en çok ilkbaharda olur ve inkübasyon periyodu 30-61 gün arasındadır. Etmenin optimum gelişme sıcaklıkları 18-20 °Cdir. 9 °Cnin altında ve 30 °Cnin üzerinde gelişemez. İlkbahar ve sonbaharı genellikle yağışlı geçen bölgeler hastalığın gelişmesine uygundur. İyi havalanmayan, güneş almayan, su tutan yerlerde sık dikilmiş ve budanmamış zeytinlikler hastalık gelişimine uygun yerlerdir. İlk belirtiler, ilkbaharda yaprakların üst yüzeylerinde görülen siyahımsı-gri renkte yuvarlak noktalar şeklindeki lekelerdir. Bu noktaların bulunduğu yerde renk açılır, daha sonra bunun çevresinde normal yaprak renginde bir halka oluşur. Bunu dıştan ikinci bir açık renkli halka çevirir. Sonra tekrar koyu renkli bir halka oluşur. Bu görünüm nedeniyle hastalığa halkalı leke hastalığı adı verilir. Bir yaprakta çapları 8-10 nnm olan 2-30 adet leke bulunabilir (Şekil 8). Hastalığın epidemi yaptığı yıllarda lekeli yapraklar ilkbaharda dökülmeye başlar ve yaprakların tamamı dökülerek ağaçlar çıplaklaşır. Bu durum az meyve tutumuna ve meyvenin erken dökülmesine neden olur. Hastalık nedeniyle zayıflayan ağaçlarda; sürgün ve ince dallar kuruyabilir. Verim % 20-25 oranında azalır ve meyve dallarının %15-20’si kuruyabilir. Sulanan, nemli ve ağır topraklarda ve denize yakın zeytinliklerde hastalığa her yıl rastlanılmaktadır. Özellikle ilkbaharı yağışlı ve serin geçen yıllar hastalığın epidemi yapması için uygundur. Hastalık zeytin yetiştiriciliği yapılan Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde görülür. Konukçuları, zeytin ve yabani zeytin ağaçlarıdır. Mücadelesi Kültürel önlemler • Taban arazide, ağır ve su tutan topraklarda, hava sirkülasyonu iyi ZEYTİN HALKALI LEKE HASTALIĞINA KARŞI KULLANILACAK İLAÇLAR VE DOZLARI Aktif Madde Adı ve Oranı Doz (aksi belirtilmemişse 100 lt suya) Formulasyon Tipi Son İlaçlama ile hasat Etki arası süre Mekanizması* (gün) Geçici olarak tavsiye edilen tarım ilaçları Bakır Sülfat + Sönmemiş kireç** %25 metalik bakıra eşdeğer bakır sülfat Suda çözünen kristal 1500g göztaşı + 750 g Sönmemiş kireç (1.İlaçlama) - M1 Bakır oksiklorid %50** WP 400 gr - M1 Bakır oksiklorid %37,5** WG 400 gr M1 Bakır hidroksit 361,1 g/l ** SC 250 ml M1 Bakır hidroksit %35 ** DF 175 gr M1 Bakır hidroksit %50 ** WP 300 gr M1 Kalsiyum Hidroksit ve Bakır (II) Sülfat %20 ** WP 1500 g (1. ilaçlama) 1000 g (2. ilaçlama) M1 Bakır kalsiyum ** Oksiklorid %16 WP M1 Yağ ve Rosin asitlerinin ** bakır tuzları 51.4 g/l EC M1 *Pestisitlere karşı direnç gelişimini azaltmak için birbiri ardına yapılacak uygulamalarda etki mekanizması sütünunda yer alan farklı harf ya da rakama sahip aktif maddelerin seçilmesine özen gösterilmelidir. ** Bakırlık preparatlar dormant dönemde veya fenoloji başlangıcında kullanılır. olmayan ve nemli olan yerlerde zeytinlik tesis edilmemelidir. • Su tutan arazilerde tesis edilen zeytinliklerde drenaj kanalları açılmalıdır. • Gübreleme ve sulama tekniğine uygun yapılmalıdır. Fazla azotlu gübre kullanılmamalıdır. • Ağaçlar havalanacak ve ışık alacak şekilde budanmalı, kuru dal ve dalcıklar budanarak temizlenmelidir. • Yere dökülen lekeli yapraklar toplanıp yakılmalı veya toprağa gömülmelidir. Kimyasal mücadele Marmara Bölgesinde: 1. İlaçlama: Sonbahar sürgünleri görülmeden hemen önce, 2. İlaçlama: Çiçek somakları belirginleştikten sonra, çiçekler açmadan önce Ege Bölgesinde: 1. İlaçlama: Ilkbahar sürgünleri görülmeden hemen önce, 2. İlaçlama: Çiçek somakları belirginleştikten sonra, çiçekler açmadan önce Akdeniz Bölgesinde: 1. İlaçlama: Hasattan sonra, 2. İlaçlama: İlkbahar sürgünleri görülmeden hemen önce, 3. İlaçlama: Çiçek somakları belirginleştikten sonra çiçekler açmadan önce. Kullanılacak ilaçlar ve dozları hakkında en yakın il veya ilçe müdürlüklerine başvurulmalıdır. Kuraklık Tarım Alanlarını Vurdu, Zarar Büyüyor »» Kış mevsiminin kurak geçmesi ve yağmayan yağmur ve kar nedeniyle oluşan kuraklık, tarım alanlarını vurdu. Yetkililer, hububat ekili tarımsal alanlarda yüzde 20 dolayında zarar görüldüğünü belirtti. Ankara'nın en büyük tarım potansiyeline sahip ilçesi Polatlı'da kuraklık çiftçileri endişelendiriyor. Polatlı'da 1 milyon 200 bin dekarlık alanda hububat ekimi yapan çiftçiler, kuraklık nedeniyle 2014 yılı hasat mevsiminde ürün alamamaktan korkuyor. Bu nedenle ilçede birçok köyde çiftçiler yağmur duasına çıktı. Karaahmet Köyü’ndeki yağmur duasına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Halil Etyemez, Polatlı Belediye Başkanı Yakup Çelik de katıldı. Dua ardından yemek yenildi. Tarım uzmanları, Polatlı'da güz döneminde yağış olmadığı için hububat ekili alanlarda yüzde 20 dolayında zarar meydana geldiğini söyledi. Bitkinin gerekli olduğu dönemlerde yağış alamamasının ileride daha büyük zararlara yol açacağı ifade edilirken, "Güz döneminde yağış olmadığı için meydana gelen zararın telafi edilmesi mümkün değil. Bahar döneminde de benzer durum yaşanacak gibi görünüyor. Bu da zararın daha büyük oranda olmasına yol açacak" bilgisini verdi. Köy-Koop Haber Nisan 2014 TARIM Milli Parklar İmara Açılıyor »» Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Milli Parklar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’, 18 Mart 2014 tarih ve 28945 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, 1986 yılında yürürlüğe giren Milli Parklar Yönetmeliği’nin 5. maddesinde yapılan değişiklikle kamu yararı gerektirmesi durumunda milli parklarda HES ve benzeri yatırımların önü açıldı. Artık milli parklarda kamu yararı görülen, yapılmasının zorunluluk olduğu ileri sürülen her türlü yapıya izin verilecek. ‘Milli Parklar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’ adlı yeni hüküm, 1986 tarihli Milli Parklar Yönetmeliği’nin 5. maddesine yeni bir bölüm ekliyor. Eklenen bölüm aynen şöyle: “İçme suyu temini açısından yapımı aciliyet gösteren ve kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk arz eden tesisler için uzun devreli gelişme planı şartı aranmaz. İlgili kurumların görüşleri alındıktan sonra yapılan bu tesisler uzun devreli gelişme planlarına işlenir.” Türkiye’de 40 milli park var. Milli Parklar Kanunu’na göre, bir milli parkın uzun devreli gelişme planı olmadan o milli parkta yapılaşmaya, yatırıma izin verilmiyor. Yapılacak yeni yapılar da bir gelişme planı hazırlanarak inşa edilebiliyor. Kanunda açıkça belirtilen bu durum yeni yönetmelikle birlikte değişikliğe uğramış oldu. Artık kamu yararı görülen, yapılması zorunluluk olduğu belirtilen yeni yatırımlar için ‘gelişme planı’ şartı aranmayacak. ‘’Kamu Yararını Kim Saptayacak?” Hukukçular duruma şu değerlendirmelerle tepki veriyorlar: • Bu yönetmelik Milli Parklar Kanunu’ nun 4 maddesini bypass ediyor. Kanun milli parklarda uzun devreli gelişme planı olmadıkça milli parkta herhangi bir yatırıma izin verilmeyeceğini belirtiyor. Bir yönetmelik kanunun üstünde olamaz. Açıkça hukuka aykırı bir düzenleme. Yeni yönetmelikte içme suyu gibi masumane bir ifade kullanılmaya çalışılı- yor. Ancak ortada kötü niyet var. İfade çok karışık yazılmış ve bu durum da bilerek yaratılıyor. 2873 Sayılı Milli Parklar Kanunu Gereğince İlan Edilen Milli Parklar : Ekolojik açıdan da yeni yönetmelik tam bir felaket 1. Ağrı Dağı Milli Parkı 2. Aladağlar Milli Parkı 3. Altınbeşik Mağarası Milli Parkı 4. Altındere Vadisi Milli Parkı 5. Başkomutan Tarihi Milli Parkı 6. Beydağları Sahil Milli Parkı 7. Beyşehir Gölü Milli Parkı 8. Boğazköy - Alacahöyük Milli Parkı 9. Dilek Yarımadası - Büyük Mendere Deltası Milli Parkı 10. Gala Gölü Milli Parkı 11. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı 12. Göreme Tarihi Milli Parkı 13. Hattila Vadisi Milli Parkı 14. Honaz Dağı Milli Parkı 15. İğneada Longoz Ormanları Milli Parkı 16. Ilgaz Dağı Milli Parkı 17. Kaçkar Dağları Milli Parkı 18. Karagöl-Sahara Milli Parkı 19. Karatepe Aslantaş Milli Parkı 20. Kazdağı Milli Parkı 21. Kızıldağ Milli Parkı 22. Kovada Gölü Milli Parkı 23. Köprülü Kanyon Milli Parkı 24. Kuş Cenneti Milli Parkı 25. Küre Dağları Milli Parkı 26. Marmaris Milli Parkı 27. Munzur Vadisi Milli Parkı 28. Nemrut Dağı Milli Parkı 29. Nenehatun Tarihi Milli Parkı 30. Saklıkent Milli Parkı 31. Sarıkamış Allahuekber Dağları Milli Parkı 32. Soğuksu Milli Parkı 33. Spil Dağı Milli Parkı 34. Sultan Sazlığı Milli Parkı 35. Tektek Dağları Milli Parkı 36. Güllük Dağı (Termessos) Milli Parkı 37. Troya Tarihi Milli Parkı 38. Uludağ Milli Parkı 39. Yedigöller Milli Parkı 40. Yozgat Çamlık Milli Parkı • Uzun devreli gelişme planları milli parkların anayasası sayılır. Bu planlarla bir milli parkta yapılacak yapının tüm etkileri tek tek belirlenir. Bilim insanları tarafından hazırlanan planlar artık önemini yitiriyor. Kamu yararını kim saptayacak? Bu yönetmelik milli parklar statüsünü ortadan kaldırıyor. Munzur’da yapılmak istenenlere kılıf da bulunmuş oldu. Danıştay’da dava açacağız. Küre Dağları, Kaçkar’lar, Beydağları’nda tartışmalı yatırım projeleri vardı. Uludağ Milli Parkı’na şimdi ‘Kamu yararı vardır’ dedikleri bir otel yapabilecekler. • Daha fazla korunma bölgeleri ilan edilmesi gerekirken, mevcut korunan alanları ‘kamu yararı’ gibi son dönemde kötüye kullanılan bu tabirle yok ediyorlar. • Enerji Piyasası Danışma Kurulu’nun lisans verdiği termik santral, enerji nakil hattı gibi tüm yatırımlarda kamu yararı kararı bulunuyor. • Elektromanyetik alan oluşturan enerji nakil hakları artık milli parklardan geçebilecek. Ya da kömürle çalışan bir termik santral, milli park sınırları içine kurulabilecek. Nükleer santral, HES gibi kamu yararı görülen her şey yapılabilecek. 17 Çiftçi-Üniversite Bütünleşmesi Ve Köy-Koop Üniversitesi »» Cumhuriyet kırsal kalkınmayı önce köylerde başlatmayı hedeflemiştir. Milli ekonominin başarılı olması için uygulamaya konan devletçilik uygulamaları ile ülkede eğitim seferberliği ilan edilmiş ve yerli üretim tesisleri kurularak ülkenin kendi kendine yeterli olması hedeflenmiştir. Cumhuriyet kuran nesil reformların gerçekleşmesi ve toplumun bilinçlenmesi için eğitime önem vermiştir. Halk evleri ve köy enstitüleri ile çiftçi ve bireylerin eğitimine önemverilmiş, bilinçli bir toplum hedeflenmiştir. Sömürgecilik tehlikesine ve kapitülasyon tehditlerine karşı milli bir ekonomi politikası hedeflenmiştir. Cumhuriyet bu politikalarında başarıya ulaşmış ve ülkede üretim ciddi bir ivme kazanmıştır. Köy enstitüleri günümüzün Ziraat Fakülteleri misyonunu üstlenmiş ve köylünün aydınlatılmasında ciddi roller üstlenmiştir. Köy enstitülerinde kooperatifçilik eğitimi zirai üretim beraber öğretilmiştir. Eğitim köylerde tarlalarda, seralarda, bahçelerde uygulamalı olarak verilmiştir. Ancak bu süreç köy enstitülerinin kapatılmasından dolayı ciddi bir zarar görmüştür. Kooperatifçilik eğitimi enstitüler ve ön lisans eğitimi düzeyine indirgenmiştir. Dolayısıyla milli kooperatifçilik bilincine sahip bireylerin yetiştirilmesinde ciddi sorunlarla karşılaşılmıştır. Kooperatiflerin yönetiminde milli kooperatifçilik bilincine sahip yöneticilerin azlığı nedeniyle sorunlar ve iflaslar yaşanmış ve toplumda kooperatifçilik olumsuz bakış ve haksız ithamlarla karşılaşmıştır. Ülkemizde kooperatifçilik eğitimi ön lisans ve enstitü düzeyinden lisans düzeyine çıkarılmalıdır. Bu da ziraat fakültelerinde kooperatifçilik bölümü programı açarak kooperatiflerin istediği nitelikli eleman ihtiyacının karşılanması ile olacaktır. S. Sedat AKGÖZ Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü Öğretim Görevlisi Köylü halk bütünleşmesinin en güzel örneği olan Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Amaçlı Kooperatifler Birliği (KöyKoop) eğitim faaliyetlerini desteklemiştir. Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu yaptığı işbirliği anlaşmasıyla kooperatifçilik eğitimine yeni bir ivme getirmiştir. Köy-Koop ders müfredatı, uygulama eğitimler ile öncü bir model olarak eğitim hayatına zenginlik katmıştır. Ülkemiz ulusal değerlerine bağlı bir evrensel bakış açısına sahip Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı Türk gençliği sayesinde gelişecektir. Bu süreçte kurulacak Köy-Koop üniversitesi tarım, kooperatifçilik, tarım genetiği, hayvancılık mühendislik eğitimi veren ön lisans, lisans, bölümleri ile Türk kooperatifçiliğin önü açılacaktır. Bu süreçte Köy-Koop Üniversitesi köy enstitülerinin amacı olan köylü halk bütünleşme hedefinin bir dönüm noktası olacaktır. PANKOBİRLİK Genel Müdürü Taner Taşpınar, ’Tasarı bu haliyle geçmemeli” »» Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği (PANKOBİRLİK) Genel Müdürü Taner Taşpınar, TBMM’de komisyon gündeminde bulunan Şeker Kanun Tasarı’na yönelik açıklamalarda bulundu. TBMM gündeminde bulunan Şeker Kanun Tasarısı’nın, NBŞ ve şeker pancarı arasında haksız rekabet oluşturacak unsurlar içerdiğini, tasarının Türk çiftçisi ve tüketicisi açısından çok tehlikeli kısımları olduğunu belirten Taşpınar, bu haliyle geçmemesi için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi. Türkiye’de zaten Avrupa kotalarının üzerinde bulunan Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) kotalarının yasa ile daha da arttırıldığını belirten Taşpınar, “Adeta mevcut yapıyı arattıracak değişikliklere yer verilen tasarı da pancar şekeri üreticilerinin hakları elinden alarak NBŞ üreticilerine sunulmuştur” diye konuştu. Türkiye’de pancardan üretilen şekerin yüzde 10’u kadar NBŞ kotası bulunduğunu, mevcut yasanın Bakanlar Kurulu’na kotayı yüzde 50 arttırma veya azaltma yetkisi ver- diğini belirten Taşpınar, “Beklentiler bunun azaltılarak AB seviyesine indirilmesi yönündeyken, tasarıyla yüzde 15’e yükseltilip sabitleniyor” dedi. Bunun Türkiye’de daha az pancar yetiştirilmesi anlamına geleceğini ifade eden Taner Taşpınar, “Pancar katma değeri çok yüksek bir ürün. Tasarı Türkiye’de 970 bin ton daha az pancar üretimi anlamına geliyor. PANKOBİRLİK olarak tasarının bu şekliyle çıkmasını engellemek için elimizden geleni yapacağız” dedi. Şeker yerine geçen ürünler öngörülenin çok üzerinde miktarda kullanılıyor Pancar üretiminin azalmasının sağlıklı beslenme açısından da ciddi riskler barındıracağına vurgu yapan Taner Taşpınar, gıda sektöründe ye- terli denetim yapılmadığı için şeker yerine geçen ürünlerin öngörülenin çok üzerinde miktarda kullanıldığını söyledi. Bunların vücut tarafından şeker olarak algılanmadığı için insülin salınıp parçalanmadığını ve doğrudan yağa dönüştüğünü söyleyen Taşpınar, sanayiciler tarafından düşük maliyetli olduğu için tercih edildiğini aktardı. Dahilde İşleme Rejimi (DİR) çerçevesinde kotası bulunmayan ama NBŞ üreten şirketler üzerinde de yeterince denetim yapılamadığını kaydeden Taner Taşpınar, “İzin verilen miktarlar ile piyasada kullanılan miktarlar karşılaştırıldığında büyük miktarda kayıt dışılık olduğunu görüyoruz” diye konuştu. “Doğu ve Güneydoğu fabrikaları kapanmasın” ancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği Profesör Dr. Canan Karatay’ın bazı programlarda kesme şekeri kast ederek çok zararlı olduğunu söylediğini belirten Taner Taşpınar, bu konuyla ilgili olarak da bilim adamlarıyla birlikte özel bir çalışma yaptıklarını söyledi. Şekerin fazlasının zararlı olduğunu ancak insan vücudunun ihtiyaç duyduğu şekeri de mutlaka alması gerektiğini dile getiren Taşpınar, bunun en sağlıklı yolunun da pancar şekeri olduğunun altını çizdi. Taşpınar, önümüzdeki dönemde toplumun şeker tüketiminde bilinçlendirilmesi için özel bir kampanya da başlatacaklarını açıkladı. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sürecinde üretim devamlılığının şart koşulması gerektiğini belirten PANKOBİRLİK Genel Müdürü Taner Taşpınar, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki 10 fabrikanın bu kapsamda çok önemli olduğunu anlattı. Bölgede 1 milyar liralık tarımsal üretim olduğunu ve 10 binin üzerinde işçinin çalıştığı fabrikaların çoğunun bölgenin tek sanayi tesisi olduğunu belirten Taşpınar, “İhalelerde arsalar özelleştirme kapsamı dışında bırakılırsa, inşaat şirketleri bu işe girmez, böylece sadece üretim yapacak kişiler fabrikalara talip olur” dedi. Dünya Gazetesi 18 Nisan 2014 Köy-Koop Haber HAYVAN HASTALIĞI Koyun Ve Keçilerde Görülen Önemli İç ve Dış Parazitler »» Bir canlının içinde veya üzerinde sürekli ya da geçici olarak yaşayıp beslenen diğer canlılara parazit veya asalak adı verilir. Koyun ve keçi yetiştiriciliğinde üretimin güvenle sürdürülmesinde sağlık koruma önlemlerinin büyük bir önemi vardır. Sürünün varlığını devam ettirmesi ve sağlıklı ürünlerin ekonomik sınırlar içinde elde edilmesi sağlıklı koyunlar ve keçilerle olasıdır. Hayvanlara zarar veren çeşitli hastalık ve parazitlerle savaşım ve bunları önleme veteriner hekimlerin görevleri kapsamındadır. Bununla birlikte gerek tarımcıların gerekse yetiştiricilerin özellikle sağlık koruma konularında kimi uygulanabilir bilgilere sahip olması zorunludur. Böylece yetiştirici önlemler alarak sürüsünü hastalık ve parazitlere karşı korumuş olur, hem de veteriner hekimin işini kolaylaştırır. Bunlar arasında ağıl temizliği ve dezenfeksiyon, parazitlerle savaşım, koruyucu aşıların koyun ve keçilerin gereksinimlerine ve zamanına göre planlanması, zehirli otları tanıma ve koruma yollarını bilme, ayırma ve karantina konusunda ön bilgilere sahip olma gibi konular sayılabilir. Koyun ve keçilerde de diğer çiftlik hayvanlarında olduğu üzere parazitler, hayvanların verimlerini düşürür ve hastalık etmenlerini taşırlar. Parazitlerden kaynaklanan verim kayıplarına ve hastalıkların yayılışına iklim, doğa koşulları, mera, doğal ve yapay bitki örtüleri, nüfus ve yerleşim gibi etmenlerin payı vardır. Genelde yurdumuzda koyun ve keçi yetiştiriciliği doğaya çok bağımlı ve bakım-besleme yetersiz olduğundan parazitlerin zararları oldukça yüksek düzeydedir. A) İÇ PARAZİTLER Koyun ve keçilerin iç organlarına yerleşirler. 1) Karaciğere Yerleşen Önemli Parazitler Sulak ve rutubetli yerlerde çok görülen, karaciğerde, safra kanallarında yerleşen parazitlerdir. Halk arasında Yaprak kelebeği, Yılan kelebeği ve Kum kelebeği gibi adlarla bilinirler. Karaciğerde yaşayan kelebeklerin yumurtaları dışkı ile dışarı atılırlar. Bu yumurtalar, durgun akan dere kenarlarında, çeşme yalaklarında yaşayan sümüklü böcekler tarafından alındıklarında, burada gelişerek dışarı çıkarlar. Otlara yapışırlar ve bu otları yiyen hayvanların karaciğerlerine giderek yerleşirler. Resim 1: Kelebek Havaların soğuması, bakım ve besleme şartlarının kötüye gitmesi durumlarında hayvanlarda belirtiler görülmeye başlar. Hasta hayvanlar göğüslerinin üzerine yatarlar, bitkinlik ve iştahsızlık görülür. Ölen hayvanların karın boşluklarında kanlı bir sıvı toplanmıştır. Karaciğer şişkin, kanlı ve gevrektir. Bastırınca kolayca parçalanır. Ölen hayvanların karaciğerleri laboratuvara götürülürse kolayca teşhis konur. Tedavide, Veteriner Hekime başvurulmalı, onun verdiği ilaçlar yine onun önereceği şekilde düzenli olarak kullanılmalıdır. İlaçlar koç katımından önce uygulanır, gebe koyunlara verilmez. Merada otlatma düzenlenir, ara konakçı sümüklü böceklerin üreyeceği sulu ve çamurlu yerlerde hayvanlar otlatılmamalıdır. Bataklık ve su altındaki otlak alanları kurutulmalıdır. Bu amaçla göztaşından yararlanılır. Göztaşı; göl ve dere sularına konularak, otlaklara serpilerek ya da su ile püskürtülerek kullanılır. 2) Şeritler (Tenyalar) Halka halka, yassı vücudu olan parazitlerdir. Ön kısımda bulunan başı ile bağırsağa tutunurlar. Gelişmelerini ara konakçı yardımı ile tamamlarlar. Bu parazitler, hayvanların bağırsaklarındaki besin maddelerini emerek onlarda zayıflama ve düşkünlüğe yol açtıkları gibi, bir de toksin (zehir) salgılayarak hayvanları zehirlerler. Sayıları az olduğu zaman belli bir araz gözükmez. Fazla sayıda olduklarında halsizlik, ishal ya da kabızlık, sindirimi zorluğu ve kansızlık görülebilir. Bu arada bağırsak tıkanmaları da gözlemlenebilir. Kimi klinik belirtiler hayvanların sinir sisteminde kendini gösterir. Hasta hayvanlar daire çizerek dönerler. Titreme çarpıntı ve diş gıcırdatma görülebilir. Şeritlerin altı aylığa kadar kuzular için ergin koyunlardan daha tehlikeli olduğu belirtilmektedir. Hastalık meradan kuzuların ya da erginlerin pislikleriyle yayılır. Dayanıklı olan parazit yumurtaları, gelecek yıl doğacak kuzulara meradan bulaşır. bazen de ishal görülür. Hayvanda aynı zamanda mide-bağırsak kıl kurtları da varsa, hayvanın yaşama şansı çok azalır. Koyun ve keçiler solunum yetmezliğinden veya akciğer iltihabından ölürler. Belgin GÜNAY Veteriner Hekim bbbgunay@hotmail.com ve bu döngü böylece devam etmektedir. Teşhis, parazitin halkalarını dışkıda, anüs kenarında görmekle ve laboratuvarda yapılacak dışkı muayenesi ile konur. Hayvanlarda kıl kurdu olup olmadığı Veteriner Laboratuvarında hayvanların dışkılarından kesin olarak teşhis edilir. Ölen hayvanların ise soluk borusu ve akciğerleri taze iken laboratuvara ulaştırılırsa çok kolay şekilde teşhisi yapılır. Ancak koruyucu tedbir olarak, hayvanların parazitli meralarda otlatılmaması, merada ara konakçı sümüklülerle mücadele yapılması, hayvanların meraya kırağı kalktıktan sonra çıkarılması, temizlik, bakım ve beslemeye gereken önemin verilmesi, hastalıklı hayvanların mümkünse sağlamlardan uzaklaştırılması asıl önemli unsurlardır. 7) Kan Parazitleri Halk arasında yavsı adı verilen mera keneleri tarafından, kan emmeleri esnasında hayvanlara bulaştırılan parazitlerdir. Bu parazitlerin sebep olduğu hastalıklar, yaz aylarında özellikle Mayıs-Ağustos arasında görülür. Resim 3: Kistli karaciğer Resim 2: Bir şerit Tedavide, çok çeşitli ve etkili ilaçlar mevcuttur. Zamanında ve uygun miktarlarda kullanıldığında iyi sonuç alınır. 3) Delibaş Hastalığı (Coenurus Cerebralis) Halk arasında devvare hastalığı olarak da bilinir. Delibaş hastalığının etmeni Coenurus Cerebralis’dir ve çoğunlukla beyin, beyincik ve omirilik soğanına larva olarak yerleşirler. Olgun şekli köpeklerin bağırsaklarında şerit şeklindedir. Hastalıklı köpeklerin dışkısı ile enfekte olan meralarda otlayan koyun ve keçiler bu etkeni alırlar. Hayvanlar durgun, başları aşağıya ve yana eğik vaziyettedir. Başlarını yemliklere, duvarlara yaslarlar, diş gıcırdatma ve görme bozukluğu, ileri safhalarda körlük meydana gelir. Hayvanlar kendi etraflarında dönerler (bu yüzden delibaş hastalığı denmiştir). Daha sonra felç görülebilir. Ölüm bir hafta içinde meydana gelir. Genç hayvanlarda daha fazla görülür. edavi, ilerlemiş durumlarda hasT talığın son dönemlerinde mümkün değildir. Bu durumdaki hayvanlar kesime sevk edilir. Hastalık erken döneminde fark edilirse, etkili ilaçlarla tedavi şansı olabilir. Ancak asıl tedbir, bu parazitin son konakçısı olan köpeklerin tedavi edilmesidir. Bu amaçla köpekler sık sık etkili ilaçlarla tedavi edilmelidir. Ayrıca kesilen delibaşlı hayvanların başları köpeklere verilmez. Bulaşık kafalar yakılmalı ya da gömülmelidir. 4)Ekinokok Hayvanların yanı sıra, insanlara da çok kolay geçebilen bir parazit olması sebebiyle insan ve hayvan sağlığı açısından çok önemlidir. Kesin konakçısı olan köpeklerin bağırsaklarında yaşayan küçük bir şerit bu hastalığa sebep olur. Bu şeritlerin yumurtaları dışkı ile dışarı atıldığında, etrafta bulunan sebzelere, meyvelere veya köpeklere, elle temasla bulaşmakta, bazen de toz-toprak ile karışmaktadır. Daha sonra bu bulaşık sebze-meyvelerden, ellerimizden, toz-topraktan da insanlara bulaşmaktadır. Ağız yolu ile mide-bağırsağa gelip açılmakta, orada gelişmekte ve daha sonra çeşitli organlara gidip yerleşmektedir. Yerleştiği yerlerde Kist hidatik adı verilen içi su dolu keseler meydana getirmekte ve bu keseler zamanla giderek büyümektedir. Şiddetli ağrılara ve zayıflamaya sebep olur. Eğer bu içi su dolu keseler patlarsa ölüme sebebiyet verirler. Ameliyatla bu keselerin patlatılmadan, dikkatlice çıkarılması gerekmektedir. Koyun ve keçilerde de aynı şekilde gelişmektedir. Eğer bu hasta hayvanların kistli iç organları köpekler tarafından yenirse, onların bağırsaklarında tekrar küçük şeritler oluşmakta, yumurtaları dışarı çıkarak insan ve hayvanlar tarafından alındığında da yine hastalık oluşmakta Bu sebeple, bu döngüyü kırmak, bu zincirin halkalarını koparmak gerekir. Köpekler düzenli olarak bu şeritlere karşı ilaçlanmalı ve asıl önemlisi kist hidatikli (içi su dolu keseli) organlar asla köpeklere verilmemelidir. Böyle hastalıklı organlar, yakılarak, derin çukurlara gömülerek veya üzerlerine kireç dökülüp gömülmek suretiyle imha edilmelidir. Kısacası kesinlikle köpeklerin yemesine izin verilmemeli, bunu herkese anlatıp öğretmeli ve herkesin de yedirmemesi sağlanmalıdır. 5) Mide-Barsak Kıl Kurtları Ülkemiz koyun ve keçilerinde oldukça sık görülür. Bu parazitler mide ve bağırsaklarda yaşarlar. Hayvanların dışkıları ile dışarı çıkan parazit yumurtalarından kurtçuklar (larvalar) çıkar. Bu kurtçukların bulunduğu otları yiyen hayvanların mide ve bağırsaklarında parazitler gelişmelerini tamamlarlar ve bu organlarda yerleşirler. Hayvanlarda halsizlik, iştahsızlık, sürekli zayıflama, kansızlık, öksürük, yapağı dökülmesi ve ishal görülür. Hayvanların dışkıları koyu yeşil renkli ve pis kokulu olur. Bağırsak tıkanmaları da görülebilir. Tedavide, etkili ilaçlar kullanılırsa, hastalık ortadan kalkar. İlaçlama, mevsime, hayvanların yaşına, parazitin en yoğun olduğu zamana göre yapılır. Ayrıca, koruyucu olarak da ilaçlama yapılabilir. Parazitle mücadelede, hayvanların besili ve bakımlı olmalarının da önemi büyüktür. Kıl kurdu teşhisi Veteriner Hekimlerce kolayca yapılabilir. Koyun ve keçiler sulak ya da bataklık meralarda otlatılmamalı, bulaşık meralardan uzak tutulmalıdır. Hayvanların yeterli ve dengeli beslenmesi de önemlidir. Genç ve ergin hayvanlar mümkünse ayrı otlatılmalıdır. 6) Akciğer Kıl Kurtları Koyun ve keçilerin akciğerlerinde ve soluk borusunda yaşarlar. Akciğerlerde iltihaba sebep olurlar. Boyu 3-8 cm, beyaz renkli, iplik görünümünde kurtlardır. Kurtların yumurtaları öksürükle dışarı çıkar veya hayvan tarafından yutulup dışkı ile atılır. Yumurtadan kurtçuklar (larvalar) çıkar ve otlara yapışırlar. Bu parazitli otları yiyen hayvanların bağırsağına, oradan da kan yolu ile akciğere gider ve burada yerleşir. a) Ağrıma, Sıtma (Piroplasmosis) Ağrımalı koyunlarda 42°C kadar yükselen ateş, titreme, düşkünlük ve iştahsızlık gözlemlenir. Sallantılı yürüyüş ve solunum artışı görülür. Kan işeme de hastalığın tipik belirtilerinden birisidir. b) Theileriosis (Beyaz ağrıma, Tayleryoz) Kansızlık, yüksek ateş ve düşkünlük hastalığın belirtileridir. Hastalığın kesin tanısı ancak laboratuvarda yapılabilir. Piroplasmosis de kan işeme görülmesine karşın tayleryoz da gözükse bile geçicidir. Hasta hayvanlar sütten kesilir. Gebe ise yavru atar. Kanlı ve sümüklü bir ishal görülebilir. Hayvanlar 8-15 gün içinde ölebilirler. Bu hastalık % 50-60 düzeyinde kayıp meydana getirir. c) Anaplazmoz (Anaplasmosise) Sığırlara oranla daha az görülür. Bu da kenelerle geçer. Hastalığın belirtileri yüksek ateş, düşkünlük, sarılık ve kan işeme (hemoglobinürü) başlıca belirtileridir. ç) Kanlı ishal (Coccidiosis / Koksidiosis) Koyunlarda ve özellikle kuzularda kitle halinde ölümlere neden olur ya da gelişmelerini engeller. Koksidiosis bir yaşına kadar olan kuzu ve oğlaklarda hızlı seyreder. Hayvan 1-2 günde ölebilir. Ölüm % 10-25 arasındadır. Vücut ısısı 40-41 °C’yi bulur. Hayvan zayıf, takatsız ve iştahsızdır. Şiddetli ishal vardır. Dışkı mukoz ve kanlı olabilir. Boyun ve ard bacak kasları titremesi görülür. Hastalığın ağır şekli ise iki yaşına kadar olanlarda gözlemlenir ve %40-70 arasında ölüm yapar. Hastalığın süreğen şekli ise yaşlı ya da iki aylıktan yukarı kuzularda seyreder. Ölüm %10- 13 arasındadır. Korunma için sağlık koşullarına önem verilir. Hayvanlar kalabalık yerlerde bulundurulmamalı, kuzu ve oğlaklar hastalığı taşıma ihtimali olan yaşlılardan ayrılmalı, su kapları ve yemlikler yüksek yere konmalı, ağıl tabanı temiz ve kuru tutulmalıdır. an K parazitlerin tedavisinde şu noktalara mutlaka dikkat edilmelidir. a) Tedavide veteriner hekimin uygun gördüğü ilaçlar yine onun kontrolünde uygulanmalıdır. b) Bu parazitlere karşı olan ilaçların yanında, kalbi kuvvetlendirici, c) Kan yapımını artırıcı ilaçlar, d) Vitaminler, e) İyi bir bakım-besleme uygulanmalıdır. Kan parazitlerine karşı korunmada ise şu noktalara dikkat edilmelidir. Resim 4: Akciğer kıl kurdu Akciğer kıl kurdu bulunan hayvanlarda aşırı öksürük vardır. Hayvanlarda yorgunluk, bitkinlik, zayıflama, kansızlık, burun-göz akıntısı, yapağının dökülmesi a) Kenelerle savaşım; hayvanların üzerinde, ağıllarda ve merada yapılır. Koyun ve keçiler hastalık mevsiminde kene öldürücü ilaçlarla banyo edilirler veya ilaçlanırlar. b) Ağıllardaki çatlak ve yarıklar kapatılır. Akarsit maddeler eklenmiş kireçle badana edilir. c) Bulaşık meralar kullanılmamalı, ilaçlanmalıdır. d) Bataklık ve sulak meralara drenaj yapılmalıdır. B) DIŞ PARAZİTLER Koyun ve keçilerin dış parazitleri arasında çeşitli uyuz böceklerini, keneleri, kan emen sinekleri, bit, pire ve tahta kurularını sayabiliriz. 1) Uyuz böcekleri (Acaridae) Küçükbaş hayvanlarda baş, vücut (yapağılı kısım) ve ayakta görülen başlıca üç çeşit uyuz böceği bulunur. Başta yerleşenler cerahatleşme, kaşıntı ve kellik yapar. Göz yangısı ve körlük yapabilir. Yapağı ile örtülü vücut bölgelerinde yerleşen uyuz böcekleri deri üzerinde yaşarlar. Önce şiddetli kaşıntı yaparlar, daha sonra kabarcık ve kalın kabuklar oluştururlar. Yapağı yer yer ve lüle lüle düşer. Hayvanının vücudu çıplaklaşır. Hayvanlar günden güne zayıflar. İyi beslenemezse % 40-50 düzeyinde ölüm yaparlar. En yaygın çeşididir. Ayak ve başlarda yerleşen çeşidi ise kaşıntı yaparlar. Ender görülür. 2) Keneler (Mesken ve Mer’a keneleri) Sert kene (mera kenesi) ve yumuşak kene (ağıl kenesi, sakırga) olmak üzere iki tip kene vardır. Ağıl keneleri çok küçükbaşlı, sarı-toprak rengindedirler. Mera keneleri ise sert bir örtü ile kaplıdırlar. Mesken keneleri (Argasidae), genellikle ağıl, ahır ve kümes gibi barınaklar da yaşarlar. Hastalık etkeni taşıyarak ve kan emerek hayvanlara zarar verirler. Mal, sakırga ve fersah gibi yöresel adları vardır. Yurdumuzda koyun ve keçilerin ağıl da tutulduğu kış mevsiminde zarar yaparlar. Mer’a keneleri (ıxodıdae), merada yaşarlar. Kan emerler ve koyunlara piroplasmoz hastalığının etmenini taşırlar. Kenelerin meydana getirdiği bir hastalık da kene felcidir. Kene felci, kenelerin kan emerken hayvanın vücuduna bıraktığı toksinden ileri gelir. Paralize ard bacaklardan başlar, sonra ön bacaklara geçer. Daha sonra da önce boyun ve baş kaslarında felç olur ve dudağa ve dile yayılır. Hastalık genellikle kış aylarında kendini gösterir. 3) Bitler (Anopulura) Koyunların baş, vücut ve ayaklarda yerleşen bitler kaşıntı yaparlar. Kaşınma ve sürtünme sonucu deride yaralar meydana getirirler. Bitlenme kış mevsiminde daha çok gözlemlenir. 4) Yapağı yiyenler (Mallophaga) Mallophaga adı verilen böcekler, kıl, yapağı, tiftik ve buna benzer deri ürünü ile beslenir. Kışın iyi bakılmayan ve beslenmeyen hayvanlarda daha çok görülür. Hayvanların yapağıları ve tiftikleri harap olur ve zayıf düşerler. Dış parazitlerin tedavisinde ise şu noktalara mutlaka dikkat edilmelidir. Dış parazitlerin tedavisi veya savaşımı için de Veteriner Hekime başvurulmalı ve onun verdiği ilaçlar yine onun önereceği şekilde düzenli olarak hayvanlarda, meskenlerde veya meralarda uygulanmalıdır. Keneler ve bitlerin kimyasal zehirlere karşı direnç kazandıkları bellidir. Bu nedenle hayvanların üzerindeki parazitlerin bir bölümü yapılan ilaçlamadan sonra da kullanma kılavuzunda belirtilen süreden sonrada yaşıyorlarsa ilaç hemen değiştirilmeli veya eski ilacın yoğunluğunu arttırıp kullanma yoluna gidilmelidir. Kaynakça: 1. Agrer liderliğinde Scott Wilson, ICON, CEEN, VNG, Akdan and Erenoğlu Konsorsiyumu, AB ve TC işbirliğinde DPT Koordinatörlüğünde hazırlanan Düzey 2 Bölgeleri Kalkınma Programı Tarım ve Hayvancılık Bileşeni Koyunculuk Çiftçi El Kitabı, http://www.eu-akkm.org., 2007 2. Editör Doç. Dr. R. AYDIN, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü Çiftçi Eğitimi ve Yayın no 28 Koyun ve Keçiçilik kitabı, Ankara, 2001 3.Koyun Yetiştiriciliği, http://www.volkanderinbay.net/ tarimnet/hayvancilik.asp 4. Prof. Dr. N. KÜÇÜKER, Doç Dr. O. TORUN, Ç.Ü. Zir. Fak. Yayın no 195, Hayvan Sağlığı, Adana, 1998 Köy-Koop Haber Nisan 2014 TARIM Dünyadan Kooperatif Hikâyeleri Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN Değerli okurlar, Sizlere bu sayıda, İspanya’dan çevreci bir zeytinyağı kooperatifini tanıtacağız. Kooperatiflerin hemen her alanda nasıl etkin olabileceklerine dair güzel bir örnek. Hikâyemizde dikkat çekici bir diğer husus ise, kadınların kooperatif içindeki etkin olmaları. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı Kutlarız. Zeytinyağının Bilinmeyen Çevresel Maliyetlerinin Azaltılması Akdeniz mutfağının temel unsuru olan Zeytinyağı, bugünlerde geleneksel bir gıda olmadığı ülkelerde bile tadı ve sağlığa faydaları nedeniyle çok fazla popüler olamaya başlamıştır. Ama büyük ölçekte, endüstriyel zeytinyağı üretimi birçok olumsuz çevresel etkiyi beraberinde getirmiştir. Yoğun zeytin tarımı İspanya, Yunanistan, İtalya ve Portekiz’de geniş çapta erozyona ve çölleşmeye sebep olmuş, büyük zeytin tarlalarını sulayabilmek amacıyla su kaynakları tüketilmiştir. Sık toprak işleme ve biyolojik çeşitliliği azaltacak fazla miktarda zirai ilaç kullanma gibi teknikleri ile konvansiyonel tarım yapılmış ve organik olmayan yağların kimyasal çözücülerle rafine edilme ve böcek ilacı kalıntıları ile kirlilik daha da artmıştır. Güney İspanya’daki bir kooperatif, yerli organik zeytin yetiştiricilerine, zeytinlerini pres yaparak yağını çıkaracakları bir değirmen temin ederek, geleneksel, küçük ölçekli organik zeytin yetiştiriciliğini teşvik etmeye çalışmaktadır. “La Flor de la Alpujarra” isimli bu kooperatif 2006’da kurulduğu zaman en yakın değirmen 100 km’den faza bir uzaklıktaymış. La Flor de la Alpujarra kooperatifi 35 tane ortağı ve 3 tane çalışanı olan, İspanya’nın güneyinde sürdürülebilir ve küçük ölçekli zeytin yetiştiriciliğini teşvik etmeye çabalayan bir organik zeytinyağı kooperatifidir. Kooperatifin hem başkan yardımcısı hem de çiftçi olan Kate Fairtlough; ‘‘Biz diğer yerli zeytin yetiştiricilerine, ürünleri için daha iyi fiyat alabilme imkânı sağlayarak, organik tarıma geçmelerine teşvik etmeyi istedik ve bu nedenle bölgedeki geleneksel - konvansiyonel tarımın zamanla bırakılmasını sağlamaya çalışarak, yüz yıllık zeytinliklerin terk edilmesine ve sökülmesine, bakımsız eski sulama sistemlerinin kullanılmasına ve bununla beraber arazinin çölleşmesine engel olmaya çalışıyoruz’’ şeklinde bir açıklama yapmıştır. Kooperatifin zeytinliklerinde yabani ot ilaçları, böcek ilaçları veya kimyasal gübreler kullanılmadığından do- layı biyolojik çeşitlilik için adeta bir sığınak işlevini görürler. Granada ve Almeria arasında yer alan Alpujarra bölgesinde yapılan küçük ölçekli aile tarımı, Arap kültüründen kalan ve toplulukların yönettiği suyolları ile geleneksel sulama sistemi kanallarından faydalanılarak yapılmaktadır. Tarımsal amaçlı kooperatiflerin alışılmış yapısının dışında bir duruma örnek olarak, La Flor de la Alpujarra Kooperatifinin ortaklarının yaklaşık % 50’si kadındır ve yönetim komitesi kadınlar ve erkekler arasında eşit olarak paylaştırılmıştır. Kooperatif, zeytin yetiştiricilerine adil bir fiyat sunarak bölgenin sosyal ve ekonomik gelişimini teşvik etmek istemektedir ve bu nedenle hem üreticiler hem de tüketiciler için daha adil fiyatlar sağlamak için, mümkün olduğunca fazla komisyoncuyu devreden çıkararak, yerel piyasaya ve tüketici gruplarına doğrudan satış yapmaya odaklanmıştır. Kooperatif, geçen sene zeytinini 100.000 Avro’ya satmış olmasına rağmen, değirmen kurulması için alınması gereken borçlar ve yüksek maliyetlerle ilgili hala mücadele vermektedir. Borçlar tamamen ödendiği zaman, ekstra gelir sağlayan ve yerel çiftçilere badem, incir, nar gibi ürünler açısından çeşitlilik sağlayan planlar diğer yerli ürünlere de yayılacaktır. 19 2014 Dünya Su Gününde Su ve Enerji »» 20 yüzyılın sonundan itibaren Küresel ısınma, kuraklık tehlikesinin günden güne artması, dünyada su kaynaklarının bir taraftan çevre kirliliğinin tehdidi altında kalırken bir taraftan da azalması tüm ülkeleri korkutmaya başladı. Başlangıçta enerji savaşları ile acılar çeken ve şekillenen dünya şimdide su savaşlarının siyasi oyunlarının eşiğine gelmişti. Bu gerçeği görmede geç kalan geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerden çok gelişmiş ülkeler siyasi senaryolarını çoktan hayata geçirmeye başlamışlardı. Su demek hayat demekti, gıda üretimi demekti ve gücü elinde bulundurmak ve korumak demekti. Su konusunda dünyada farkındalık yaratmak gerekti. Su kaynaklarının tüm ülkeler için önemli olduğunu ve dikkatli politikalar izlenmesi gerektiği vurgulanmalı idi. Bu doğrultuda ilk kez, 1992’de Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda (UNCED) konu gündeme getirildi.22 Mart tarihi, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ilan edildi. İşte o tarihten beri Dünya Su Gününü kutlamaktayız. Yaşanan kuraklık sorunları nedeniyle de kırsalda ve şehirde artan nüfus ve üretim ihtiyacı karşısında suya olan talebin artması konuya ilgi her geçen gün artırmaktadır. Suyun tasarruflu ve yerinde kullanımı konusundaki uyarılar yanında konunun uluslar arası boyut kazanması ülkeler arası siyasi sorun olmaya başlamıştır. BM her yıl su gününde dünyadaki su kaynakları ile ilgili başarılı çalışmaları ödüllendirmeye ve su ile ilgili tavsiyelerin uygulamasını değerlendirmeye başlamıştır. Bu kapsamda su alanında çalışmalar yapan BM kuruluşu olan UNWater 2003 yılından beri Dünya Su Günü’nde yapılacak uluslararası etkinlikleri destekleyip koordine etmeye ve öncülük yapmaya başlamıştır. Ayrıca bu kuruluş su konusunda yapılacak etkinlikleri ve dünyaya verilecek mesajları belirleme sorumluluğunu üstlenmiştir. BM’nin bu çalışmaları içilebilir su kaynakları ve su yaşamını destekleyen bazı sivil toplum kuruluşları içinde dünyadaki öncelikli su sorunlarına dikkat çekmek için Dünya Su Günü bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Bu kuruluşlardan biri olan Dünya Su Konseyi 1997’den beri her üç yılda bir Dünya Su Forumu düzenlemekte, devletten ve devlet dışı örgütlerden yoğun katılımın olduğu bu forumda bir hafta boyunca dünyadaki su sorunları ve çözüm yolları ortaya koyulmaktadır. Toplantılarda insanlığın geleceği için temiz içme suyuna ulaşma konuları ele alınmaktadır. BM her yıl Dünya Su Günü faaliyetleri kapsamında her 3 yılda bir BM Su Kaynaklarını Geliştirme Raporu yayınlamaktadır. Bu güne kadar BM 2003, 2006, 2009 ve 2012 yıllarında dünya su kaynaklarının ele alındığı bu raporları yayınlanmış dünyada her geçen gün yaklaşan Su sorunu konusunda bilgilendirme ve uyarı görevini yerine getirmiştir. BM’in 1995 yılından bu yana Dünya Su Günlerinde işlediği temalara göz atacak olursak, başlıklar şöyledir. 1995 Kadınlar ve Su, 1996 Kirli Şehirlere Su, 1997 Dünyanın Su Potansiyeli Yeterli mi?, 1998 Yeraltı Suyu ve Görünmez Kaynaklar, 1999 Su Kaynakları Etrafında Hayat, 2000 21. Yüzyılda Su, 2001 Su ve Sağlık, 2002 Kalkınma İçin Su, 2003 Gelecek İçin Su, 2004 Su ve Afetler, 2005 Hayat için Su 20052015, 2006 Su ve Kültür, 2007 Su- Ünal ÖRNEK Ziraat Yüksek Mühendisi uno58@hotmail.com suzlukla Mücadele, 2008 Arıtma, 2009 Sınır Aşan Sular, 2010 Su Kalitesi, 2011 Su ve Kentleşme, 2012 Su ve Gıda Güvenliği, 2013 Su Dayanışması. 2014 yılındaki tema ise çok anlamlı ve dünya dengelerinin yeniden oluşturulmaya başladığı, geçmişteki enerji savaşları nedeniyle birçok canın yandığı dönemlerin ardından su paylaşım savaşlarının gündeme geldiği günümüzde dikkatle düşünülmesi ve değerlendirilmesi gereken temadır. 2014 yılının teması Su ve Enerji’dir. Bugün dünyadaki mevcut su kaynaklarının yaklaşık %97,5'dan fazlası tuzlu su, sadece % 2.5’ü tatlı sudur. Tatlı suyunda yaklaşık % 70’i buz ve buzulların içinde tutulmaktadır. Geri kalan tatlı suyun da % 30'u yeraltındadır. Bu verilerden görüldüğü gibi dünya'daki tatlı su kaynaklarımız çok sınırlıdır. Suyun insanoğlunun yaşamında üretim ve tüketimdeki vazgeçilmez yeri, dünya doğal bitkisel ve hayvansal kaynakların korunmasındaki önemi yanında artan dünya nüfusunun talebi, su politikalarının 19 yüzyıldan beri enerjide olduğu gibi süregelen gergin ilişiklerin tehlikeli sulara girmesine neden olmuştur. Artık dünya enerji krizi yanında her an dünyada güvenliği tehdit eden bir su krizi ile karşı karşıyadır. Enerji kaynaklarının yönetimine el koymak isteyen güçler şimdide su kaynaklarına el koymak ya da yönetmek talebini uygulamaya koymuşlardır. Ülkemiz için suyun kullanımına bir göz atacak olursak; ülkemizde kullanılan suyun % 72'si tarımda, % 18'i evlerde ve %% 10'u sanayide kullanılmaktadır. Ülkemiz su zengini bir ülke değildir. Uzmanlara göre bir ülkenin su zengini olması için kişi başına 8000 metreküpten fazla suyu olması gerektiği görüşüne göre, ülkemizdeki kişi başına düşen suyun 1000 metreküp olduğunu düşünürsek işimizin zor olduğu görülmektedir. Bir de buna kirlettiğimiz sularımızı katarsak tablo daha da kötü hale gelmektedir. Ülkemizdeki sadece % 9’unda, Turistik tesislerimizin % 81’inde, belediyelerimizin % 4’ünde kanalizasyon sistemi bulunmaktadır. Bununda sadece %30’unda arıtma tesisi vardır. Yani bu verilere göre ülkemizdeki kanalizasyon sularının % 98’inden fazlası arıtılmadan akarsulara, göllere ve denizlere akıtılmaktadır. Biz ülke olarak böylesi bir uygulama içinde iken BM tarafından yayınlanan İklim değişiklikleri ve su raporuna göre 2050 yılında dünyada 3 milyar insanın su kaynaklarını kaybedeceği belirtilmektedir. Yağışların azalması ile birçok ülkede su kaynaklarının kuruduğu açıklanmaktadır. Artan nüfus ve sanayi üretimi karşısında su kaynaklarının tükenmeye başladığı vurgulanmaktadır. Bugün dünya nüfusunun %20 ’si barındıran 30 ülkede su sıkıntısı yaşanırken, bu sayının 2025 yılında 50 ülkeye çıkacağı söylenmektedir. Yani bu dünya nüfusunun %% 25’i demektir. 2050 yılında su ihtiyacının %50 artacağı dikkate alınırsa küresel ısınma ile birlikte global kriz kaçınılmaz olacaktır. Su gıda olarak olduğu gibi insanlar için temizlik bakımından da önemlidir. Gelişmiş ülkelerde su tüketimi geri kalmış ülkelere göre yüksektir. Hastalıkların % 88’i sağlıksız içme ve kullanma sularından ortaya çıkmaktadır. Bu durum geri kalmış ülkelere ortaya çıkan salgın hastalıklar ile ekonomik ve sosyal olarak zarar vermektedir. Tüm bu bilgiler ışığında bizler ne yapıyoruz iyi düşünmemiz ve değerlendirmemiz lazımdır. 1980 sonrasında özelleştirme furyası sonucu bugün düştüğümü durum ortadadır. Birlerinin dediği gibi ekonomide bir düzelmeden çok ülkemizin milli güvenliği ve bütünlüğü zarar görmüştür. Yolsuzluk iddiaları devletin her tarafını sarmıştır. Bu haliyle özelleştirme faydadan çok zarar vermiştir. Şimdi de enerji adına Barajlar ve Akarsulardaki HES’lerin yani su kaynaklarının özelleştirilmesi benzer tabloyu ortaya koyacaktır. Açıkça dillendirilmese de suya sahip olacak çevrelerin gelecekte halkın menfaatlerini korumasını beklemek samimi bir tez olarak gelmemektedir. Özelleşen kuruluşların nasıl yok olduğu, bazılarının da nasıl yabancıların kontrolüne geçtiği gözlerimizin önündedir. Su kaynaklarını da ayni son beklemektedir. Kırsaldaki ve şehirdeki tüketicilere suyu dikkatli kullanın sözü yerinde bir söz olmak ile birlikte su kaynaklarının korunması ve geliştirilmesi için yeterli çözüm yolu değildir. Milli güvenliğimiz ve gıda güvenliğimiz için zaman içinde tüm su kaynaklarının özelleştirme kapsamı dışına çıkarılması şarttır. Konu enerji olarak gündeme getirilse bile bu inandırıcı değildir. Halkı güvenlik güçleri ile baskı altına alarak bu kaynakları özele açmak en büyük siyasi ve ekonomik hatadır. Bu hatadan dönülmelidir. Çünkü bu politikalar suya hâkim olmak isteyen büyük güçlerin ekmeğine yağ sürecek uygulamalardır. Su politikası ekonomik olduğu kadar sosyal bir politikadır. Dün enerji ile başlayan uluslar arası çekişmeler şimdi su ile devam etmektedir. Osmanlı Devletinin yaşadıkları ve ödenen bedeller unutulmamalı, hayal kurmak yerine gerçekler görülerek hareket edilmelidir. Özelleşme politikalarında yaşanan kirli ilişkiler karşısında yıllar öncesinde Mustafa Kemal’in bağımsız Türkiye için çizdiği yolun ne kadar doğru ve gerçekçi olduğu günümüzde yaşanan olaylar altında şimdi daha iyi görülmelidir. Enerji kadar su da geleceğimizin güvencesidir. Bağımsız politikalarla gelecek güvence altına alınabilir. 20 Nisan 2014 Köy-Koop Haber KIRSAL KALKINMA Kooperatiflerde Yönetim Kurulunun Yetkileri ve Görevleri -III»» Sevgili Kooperatifciler, kooperatifler Genel Kurul toplantı döneminin başlamasından dolayı, geçen ay Kooperatif Yönetim Kurulunun görev ve sorumluluklarının neler olduğundan bahsetmiştim. Bu ayki yazımda bu konulara devam ediyorum Kooperatifin Acze Düşmesi • Kooperatifin acze düşmesini kabul ettirecek önemli sebepler mevcut ise yönetim kurulu piyasadaki cari fiyatlar esas olmak üzere, derhal bir ara bilançosu tanzim eder. • Aynı türde başka bir kooperatifin yönetim kurulu üyesi olmayan, • Türk ceza kanunundaki zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, görevi suiistimal, sahtekarlık, hırsızlık, dolandırıcılık, hileli iflas, emniyeti suiistimal ve devletin Turgay SOLMAZ • Son yılın bilançosu veya daha sonra yapılan bir tasfiye bilan- Köy-Koop Genel Müdürü şahsiyetine karşı işlenen suçlardan veya 3476 sayılı kanunla çosundaki mevcutların, koodeğişik 1163 sayılı kanuna göre mahkum olperatif borçlarını artık karşılayamayacağını mayan, gösteriyorsa yönetim kurulu, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na keyfiyeti bildirir ve genel • Birbirleriyle ve denetleme kurulu üyeleriyle üçüncü dereceye kadar (üçüncü derece dahil) kurulu derhal olağanüstü toplantıya çağırır. akraba olmayan, • Pay senetleri çıkarılmış olan bir kooperatifte son yılın bilançosunda kooperatif varlığı- • Aralarında herhangi bir iş ortaklığı bulunnın yarısı karşılıksız kalırsa; yönetim kurulu mayan, derhal genel kurulu toplantıya çağırarak du- • Hacir altında bulunmayan, rumu ortaklara arz eder. • En az ilkokul mezunu olan, • Aynı zamanda ilgili mahkemeye ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bilgi verir. Ancak , ortakları ek ödemeleri yükümlü olan kooperatiflerde, bilançoda tespit edilen açık, üç ay içinde ortakların ek ödemeleriyle kapanmadığı takdirde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı haberdar edilir. İşten Çıkarma • Yönetim kurulu genel kuruldan aldığı yetki ile işlerin görülmesi ile görevlendirdiği kimseleri, atadığı müdürü, diğer temsilci ve vekilleri her zaman işten çıkarabilir. • İşten çıkarılan kimselerin tazminat isteme hakları saklıdır. • Ancak, ortaklar arasından seçilen müdür sebepsiz işten çıkarılma iddiası ile tazminat isteyemez. • Genel kurulun ardından alınması gereken ilk kararlar şunlardır: • Yönetim kurulu içindeki görev dağılımı • Yönetim kurulunun aylık olağan toplanma takvimi (her ayın belirli bir günü ve saati) • Kasada bulundurulacak para miktarına ilişkin azami tutar • Ana sözleşmeye göre, paradan sorumlu 1. yetkili YK başkanıdır. İkinci yetki ise muhasip üyedir. • Yönetim kurulu üyeleri aşağıdaki işlemlerden dolayı sorumlu olurlar • Geç ödenen vergilerden dolayı • Zimmet suçu nedeniyle (örneğin kooperatif kasasından sık sık avans almak) • Muhasebe kayıtlarının sağlıklı olmaması • Genel kurul kararını yerine getirmemek • Vergi, SGK, su, elektrik faturasını zamanında yatırmamak • Faturasız ve belgesiz harcama yapmak • Avans vermek ve bu avansları kapatmamak • Kooperatif ile ticari muamele yapmak, işlerinden dolayı sorumlu olurlar. • Kooperatifin çalışma konuları ile ilgili işlerde ticaret ve komisyonculuk yapmayan her ortak yönetim kuruluna aday olabilir. • Haklarında yukarıdaki suçlarla ilgili olarak kamu davası açılmış olanların görevleri ilk genel kurul toplantısına kadar devam etmekle beraber, yönetim kurulunca bu durumdaki üyelerin genel kurulca azli veya göreve devamı hakkında karar alınmak üzere yapılacak ilk genel kurul gündemine madde konulur. Seçim Nasıl Yapılır • Genel kurulda en çok oy alan ortaklar aldıkları oy sayısına göre yönetim kurulu asıl ve yedek üyeliğine seçilmiş olurlar. Oylar eşit olursa, eşit oy alanlar arasında kuraya başvurulur. • Asıl üye olanlar kendi aralarında toplanarak kimin başkan, başkan yardımcısı ve muhasip üye olacağına karar verirler. Seçilenlerin Görev Süresi • Yönetim kurulu üyeleri ve yedekleri genel kurul toplantısında ortaklar arasından 3 asıl 3 yedek olmak üzere en az bir, en fazla dört yıl için seçilirler. • Genel kurulca böyle bir süre tespiti yapılmaması halinde bir yıl için seçilmiş sayılır. • Görev süresi sona eren üyelerin seçilme hakkı vardır. • Tüzel kişiler de yönetim kurulu üyeliğine seçilebilirler. Yönetim kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir. İbra Edilmemiş Olanlar • Genel kurulda ibra edilmeyen yönetim kurulu üyeleri gündemde seçim maddesi var ise tekrar yönetim ve denetim kurulu üyeliklerine seçilemezler. • Şayet gündemde seçim maddesi yok ise yapılacak ilk genel kurul toplantısı gündemine seçim maddesi konması zorunludur. Yönetim Kurulunu Görevde Alma Yetkisi Bir Üye Ayrılırsa • Görevlerini gereği gibi yapmadığı anlaşılan yönetim kurulu üyelerinin hakkında genel kurul işine son verme ve haklarında soruşturma açma kararı verebilir. • Yönetim kurulundan ayrılan bir üyenin yerine yedek üyelerden, alınan oy sırasına göre biri geçer (2010 Tarihli Tar. Kal. Koop. Örnek. Anasözleşme md.71). • Her ortağın veya işten el çektirilenlerin dava açma hakkı saklıdır. Nisabını Yitirirse • Bu kararın gereğini denetleme kurulu yargı organları vasıtasıyla uygular. • Herhangi bir sebeple, yönetim kurulu toplantı nisabını kaybederse boşalan yönetim kurulu üyeliklerine denetim kurulu üyeleri tarafından gecikilmeksizin yeteri kadar yedek üye çağrılır. Her Ortak Yönetim Kuruluna Üye Olabilir mi? Teşvikler ve Hibeler »» Hep yatırım, projeler, hibe programları, hangi yatırım ve nereye yapılmalı gibi konulara yönelik yazılar yazdık bu sütunda. Bütün bu yazılar bu sütunda verilmek istenen finans kaynakları ve hibe desteklerinin daha verimli kullanımına yönelik ve bilgilendirme amaçlı oldu. Ülke açısından makro değerlendirmeler çok fazla yapılmadı. Bu konuda yazılı ve görsel medyada yeteri kadar yorumlar ve yol haritası çizen değerli uzmanlarımız bulunmaktadır. Ancak bireysel yatırım kararlarını mikro yatırım olarak adlandırırsak makro ortamdan doğrudan etkilenmektedir. Aslında yatırım kararlarını etkileyen temel faktörlerden en önemlisi o ülkenin istikrarlı bir yapıya sahip olması ile doğrudan ilgilidir. Bu ister yerli yatırımcı ister yabancı yatırımcı için olsun fark etmez. Herkes güvenli, dalgaların olmadığı, yasal zeminin yatırımcıyı koruduğu ve rekabet hukukunun işlediği bir ortama gelir. Üstelik Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye akışı, sabit yatırım olarak, hiçbir zaman yeterli ya da bizim istediğimiz düzeyde olmamıştır. Yabancı sermaye yeni yatırımdan çok mevcut işletmelerin satın alınması ya da portföy yatırımları şeklinde gelmektedir. Son yıllarda ABD merkez bankasının 2,5 milyar doları piyasaya sürmesi gelişmekte olan ekonomilerin açıklarını kapatmakta etkili olmuş ancak bu kararın şimdi tersine dönmesi ile kalkınma modellerinin sürekliliğini sağlamaları bu ülkelerin kendi kaynaklarını daha etkin kullanmalarına bağlıdır. Kaynakların etkin kullanımı konusunda şüphesiz tasarruf politikaları, verimlilik artışı, ARGE vs. politikalar oluşturulmuştur veya gerek duyulduğunda yenilenmektedir. Hibe programlarından ve kamu teşviklerinden faydala- kararlarda teşvikler ve hibelerle ilgili olarak; Tevfik Fikret CENGİZ Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü tfikretcengiz@yahoo.com narak yatırım yapmak isteyen yatırımcılar açısından bakıldığında ise bize göre olağanüstü bir fırsat oluşmuştur. Bunun en önemli nedeni sermaye maliyetini hibe fon kullanarak düşürebilme şansıdır. Yatırımına %50 hibe alan bir yatırımcı başlangıçtan itibaren maliyet avantajına sahiptir. Keza kamu teşvikleri ile özellikle beş ve altıncı bölgelerde yatırım yapanlar için de aynı şeyler söylenebilir. Daha doğrusu şu dönemde yatırım yapmak son derce avantajlı olacaktır. Zira hibelerin ve teşviklerin hep artarak gitmesi söz konusu olamaz. 2014 yılı itibariyle dünyadaki ekonomik gelişmeler ve Türkiye’ye yansımaları düşünülerek alınacak • IPARD programı başladığında il ve sektör bazında ayrıma tabi iken daha sonra bu kural değişmiştir. Bu program her ile uygulanmalı ancak sektörel analizlere göre hangi yatırımın yapılacağı kısıt olarak konulmalı, • IPARD programında minimum rakamların hiçbir önemi yoktur. Uygulama bunu göstermiştir. Öyleyse ve ekonomik- sosyal analizlere göre ihtiyaç varsa, belli rakamların altındaki yatırımlar için daha basit bir alt program uygulamasına geçilmelidir, • Teşvik uygulamasında 3 ve 4.üncü bölge desteklerinin artırılması gerekli gibi görünmektedir. Bunun açıklaması bu illerde yapılan yatırımlara bakıldığında ortaya çıkacaktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu kapsamdaki illerin bazılarının 5 ve 6.ncı bölge illerinden ekonomik ve sosyal gelişmişlik anlamında bir farkı yoktur. • İl bazında teşvik uygulaması yerine Kalkınma Ajanslarının kapsadığı iller bazında teşvik ve hibe fonlarının düzenlenmesi daha uygun bir yaklaşım olabilir. Bu düşünceler uygulamada gördüğümüz bir takım sorunların yarattığı çağrışımlardır. Başka şeyler de söylenebilir veya aksi görüşler de olabilir. Önemli olan neden- sonuç ilişkisinin analiz edilmesi ve en doğru sentezin yapılmasıdır. Daha da önemlisi kaynaklarımızın en verimli şekilde kullanılmasıdır. Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Sınavı 01 Haziran 2014 Tarihinde Yapılacak »» Sınav Ankara’da GAZİSEM tarafından belirlenen yerlerde düzenlenecek. "Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Hizmetlerinin Düzenlenmesine Dair Yönetmelik" ve 18/10/2010 tarih ve 7289 sayılı Bakanlık Makamının Olurları, 28.02.2014 tarih ve 112 sayılı Bakanlık Makamının Değişiklik Olurları ile yürürlüğe konulan Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Sınavı Uygulama Esasları kapsamında: 2014 yılı Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Sınavı 01 Haziran 2014 tarihinde Ankara İlinde saat 10:00’da GAZİSEM tarafından belirlenen yerlerde düzenlenecektir. Sınav 120 dakika sürecek, ekte yer alan konuları içeren 100 sorudan oluşan çoktan seçmeli test usulüne göre yapılacaktır. Söz konusu sınav 100 puan üzerinden değerlendirilecek olup, geçme notu 70'dir. Sınav katılım ücreti olan 50 TL'yi ; Sınav katılım ücreti olan 50 TL T.C Halk Bankası Gazi Üniversitesi Şubesi 590001200129400006000165 nolu hesaba 31 Mart - 16 Nisan 2014 tarihleri arasında yatırılacak. Sınav katılım ücretini yatırıp, dekontunu alan adayın uygun görülen başvurusu, Uluslararası Tarımsal Eğitim Merkezi Müdürlüğü personeli tarafından, http://212.175.143.160/ tyds/SERTIFIKALISTESI veri giriş tabanının il sorumlusu kullanıcı adı ve şifresi ile, http:// gazisem.gazi.edu.tr adresinden sisteme 31.03.2014 saat 13.30’dan itibaren, son başvuru tarihine kadar kayıt edilecektir. Başvuru sırasında istenen belgeler a) Sınava müracaat için Başkanlığımızca hazırlanan matbu kişi bilgi formu. b) Nüfus cüzdan sureti, c) Öğrenim durumunu gösteren belge. Tarımla ilgili Lisans mezunları için lisans diploması esas alınacaktır. Öğrenin durumunu gösterir belgede sadece program ismi yazıyorsa bu kişilerden ayrıca transkript istenecektir. ç) Dört adet vesikalık fotoğraf, d) Uzman tarım yayımcısı ve uzman tarım danışmanı sertifikası almak için başvuranların en az üç yıl süreyle kamuda, sivil toplum örgütlerinde veya özel sektörde tarımsal yayım veya danışmanlık hizmetlerinde çalıştıklarını gösterir belge, e) Başvuru evraklarının asılları görülmek sureti ile Bakanlık merkez ve taşra birimleri tarafından onaylanabilir. Sınava girecek adaylar yukarıda belirtilen belgeler ile birlikte 31 Mart-16 Nisan 2014 tarihleri arasında Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Sınavı Uygulama Esaslarının 7 nci maddesi hükümleri doğrultusunda İl Müdürlüklerine, Kamu Merkez Birimlerinde görevli kişiler birimleri aracılığıyla UTEM'e başvurmaları gerekmektedir. Sınava girecek kişiler sınav giriş belgelerini 15 Mayıs-01 Haziran 2014 tarihleri arasında Gazisem web sitesinden alabilirler. Köy-Koop Haber Nisan 2014 SAĞLIK Uzun Süreli Stres, Şeker Hastalığı Riskini Artırıyor »» Uzmanlar uzun süreli stresin şeker hastalığı riskini yüzde 45 oranında arttırdığı söyleniyor. İnsanların sayısız kaynaklardan gelen uyaranlar yüzünden sürekli stres altında. Yapılan değişik çalışmalarda uzun süreli stresin şeker hastalığı riskini yüzde 45 oranında artırdığı, immün sistemimize zarar vererek sık enfeksiyon ve kansere yol açtığı, sindirim sistemi ve kalp damar hastalığına sebep olabileceği kanıtlanmıştır. Türkiye'de en çok tüketilen ilaç grubu olarak mide ve sindirim sistemi ile kalp ve damar hastalığı ilaçları birinci, antibiyotikler ikinci sıralarda yer alıyor. Adrenal bezler adı verilen böbreküstü bezinin adrenalin, kortizol, DHEA,testesteron gibi onlarca hormonun salgılanmasında sorumlu. Salgılanan bu hormonlar sağlıklı ve huzurlu bir hayat için çok önemli. Bu hormonlardan kortizol ve adrenalin hormonu stresle çok yakından ilgilidir. Kortizol hormonu kan şekerini dengeler, kan basıncını ayarlar, immün sistemineffektif çalışmasını sağlar. Az olması otoimmün hastalıklara yol açarken fazlalığı hastalık sıklığında artış ve kansere sebep olabilir. Uzun süreli yüksekkortizol, kan şekerinde artış, insülin miktarında yükselme ve neticede obezite ve metobolik sendroma yol açacaktır. Stres nedeniyle sürekli salgılanan adrenalin hormonu ise böbreküstü bezini yorarak tükenmişlik adı verilen burnout sendromuna sebep oluyor. Günlük hayattaki kronik uyku- »» Tam 4 bin yıl önce ilk olarak Çin'de içilmeye başlanan çay, günümüzde pek çok kültürün vazgeçemediği bir içecek. Kahvaltılara ve hoş sohbetlere eşlik eden çay, kültürler arasında da içim farklılıkları gösteriyor. mayı hızlandırır ve sinir sistemine iyi gelir. Peppermint çayı Peppermint, ülkemizde bahçe nanesi adıyla biliniyor. Naneden biraz daha farklı özelliklere sahip olan bu bitki, stresi ve gerginliği önlüyor. İçeriğindeki doğal mentol ile kasları rahatlatan peppermint, kilo vermeye de yardımcı oluyor. Siyah çay Tükenmişlik sendromu ve kronik stresin hayatı çekilmez hale getirdiğinde karanlık odada yeterli uyku alınması gerekiyor. Sendromdan kurtulmak için egzersiz yapmak, gülümsemek, negatif insanları hayattan çıkarmak, düzenli beslenmek, organik ürünler tüketmek, deniz tuzu veya Himalaya tuzu kullanmak, yeterli D vitamini ve magnezyum desteği almak, çay ve özellikle kahve tüketimini azaltmak, B kompleks vitaminler almak, tiroit hormonlarını kontrol ettirmek, meditasyon, yoga, masaj tedavisi yaptırma, bol sebze tüketme ve solunum egzersizi yapmak gerekiyor. Tereyağı, Yumurta ve Kırmızı Eti Eksik Etmeyin »» Uzmanlar bazı ürünlerin öğünlerden çıkarılmaması konusunda uyarıyor. Uzmanlar, yüksek kalori içerdiği için diyet programlarına dahil edilmeyen tereyağı, yumurta ve kırmızı etin öğünlerden çıkarılmaması gerektiği konusunda rejime girenleri uyarıyor. Protein ve yağın zararlı ve kanserojen gösterilmesi konusunda kırmızı etle bağırsak kanseri arasında bağlantı kurulduğunu belirtiyorlar. Her türlü yanmış, kömürleşmiş, fazla pişirildiği için proteinleri denature olmuş, bozulmuş besinin kanserojen etkileri olduğunu vurgulayan uzmanlar: "Tabii ki besinlerle ilk karşılaşan kısımlarımızdan biri de bağırsak olduğu için risk altında ama bu pişirme şekliyle, dengesiz beslenme, bir tarafa doğru beslenmeyle ilgili. Ne kırmızı eti, ne yumurtayı, ne tereyağını hayatımızdan uzaklaştırmamamız lazım. Bu üçlü adeta günah keçisi olarak ilan edildi. Sakatat ve deniz kabuklularının da 'kolesterolü yüksek' diyerek, diyetten uzaklaştırılması doğru değil. Hangi Çaylar Sağlığımıza Faydalı? Ülkemizde siyah çay tüketimi vazgeçilmezliğini korusa da, sağlığa faydaları nedeniyle diğer türlere olan ilgi de günden güne artıyor. Kanserden, kalp hastalıklarına kadar pek çok hastalığı önleyen çayların mucizevi özellikleri şöyle: suzluk, sigara, aşırı kahve tüketimi, fastfood, aspartam, monosodyum glutamat (msg) gibi zararlı alışkanlıkları da işin içine katarsak oluşan tablo daha da dramatik hale gelmekte. Her iki hormonun katkısıyla oluşan tablo hayattan alınan keyfi sınırlıyor ve insanları hasta ediyor. Kolesterol tabii ki besinlerde var. Yumurta sarısında yoğun. Kırmızı etin ve tereyağın içerisinde yüksek oranda doymuş yağlar var. Biz 'kalp krizinden kurtulalım' diye doymuş yağlardan ve kolesterolden kaçacak olursak, hem kalp kasımızın en önemli besleyicilerinden hem değerli aminoasitlerden hem de yine kalp kasını destekleyen, çalışmasını kolaylaştıran, zarlarını stabilize eden hatta sinir sisteminin, beynin, nöronların ve tüm diğer değerli dokularımızın korunmasını sağlayan esansiyel yağlardan da kaçmış oluyoruz. Sadece doymamış yağ ile beslenmek sanıldığı gibi organizma için sağlıklı değil." bilgisini veriyorlar. Dt. Coşkan ARAS ESKİ GÜNLER Yaşlı bir çift gece yatmışlar. Yaşlı kadının uykusu kaçmış, eski günleri düşünmeye başlamış. - Kocacığım hatırlıyor musun, eskiden yatınca benim elimi tutardın? Yaşlı adam hemen kadının elini tutmuş. - Yanağımı öperdin? Yaşlı adam hemen kadının yanağına bir buse kondurmuş. - Omzumu ısırırdın? Yaşlı adam yataktan fırlamış. - Nereye gidiyorsun kocacığım??? Takma dişlerimi takmaya!!! 21 Siyah çay, yüksek oranda kafein içerir ve vücudun yorgun düştüğü zamanlarda iyi bir enerji kaynağıdır. Antioksidan deposu olan siyah çay, damar tıkanıklığı ve kalp krizi riskine karşı vücudu korur. Yapılan bazı araştırmalarda, siyah çayın osteoporoz ve akciğer kanseri gibi hastalıkları önlediği de saptandı. Yeşil Çay Yeşil çay, özellikle göbek bölgesindeki yağları yakmaya yardımcı olması ile bilinse de kalp ve beyin sağlığını korumada da önemli rol oynuyor. Metabolizmayı hızlandıran yeşil çay, diyabeti önlüyor ve beyin hücrelerini koruyarak Alzheimer ve Parkinson gibi beyin sağlığı ile ilgili hastalıklara savaş açıyor. Beyaz çay Beyaz çay, yüksek kan basıncını düşürür, kemikleri güçlendirerek osteoporozu önler. Yapılan sağlık araştırmalarında beyaz çayın, diğer çaylara oranla kanseri iki kat daha fazla önlediği ortaya koyuldu. Oolong çayı Rooibos çayı (kırmızı çay) Ülkemizde kırmızı çay olarak bilinen roobios çayı, Güney Afrika'da yetişen kızıl çalı adlı bir bitkiden elde ediliyor. Kafein içermeyen bu çay, antioksidan bakımından zengindir, kalp hastalıkları ve kansere karşı vücudu korur. Magnezyum, kalsiyum, çinko ve demir de içeren roobios, kemikleri güçlendirir, metaboliz- Fermantasyon süresi yeşil çaydan daha uzun olan oolong çayı, ağız ve diş sağlığını korumaya yardımcıdır. Diyabet, obezite ve yüksek kolesterol riskini düşüren oolong çayı, egzama gibi önemli cilt hastalıklarına karşı vücudu korur. Güçlü bir antioksidan kaynağı olan oolong çayı, vücuttan toksinlerin atılmasını da sağlar. Ağız Kokusu Hastalık Habercisi Olabilir »» Dünyada her dört kişiden birisinin şikâyet ettiği ağız kokusuna dikkat... Dünyada her dört kişiden birisinin şikâyet ettiği ve önemsenmediği kötü ağız kokusu, yani tıbbi adı ile ‘Halitozis’in, toplumun geneline yayılan bir sorun. Önemsenmeyen ağız kokusu, sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar, şeker hastalığı, böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği, metabolizma bozuklukları, bademcik iltihabı ve diş eti rahatsızlıkları gibi hastalıkların habercisi olabilir. Bireylerin özgüvenlerini kaybetmelerine de neden olan ağız kokusu probleminin tedavisine bir an önce başlanması gerekir. Ağız boşluğunda yaşayan bakterilerin artıkları olan sülfürlü bileşiklerin ağız kokusunu oluşturuyor. Belli hastalıkların habercisi olduğu gibi ağız ve diş sağlığına gereken önemin verilmemesinden de kaynaklanabilen ağız kokusu, sosyal hayatta bireylerin özgüvenlerini kaybetmelerine neden olup evlilikleri bile etkileyebiliyor. Toplumun geneline yayılan bir sorun olan ağız kokusu her dört kişiden birinde görülüyor. Ağız kokusuna sebep olan problem teşhis edilmeli ve sebebe yönelik tedavi uygulanmalıdır. Ağız mizlemek için dişlerinizi günde en az iki defa fırçalamak ve her gün diş ipi kullanmak esastır. kokusunu önlemek için kokuya neden olan yiyecek ve içeceklerden kaçınmalıdır. Ağız Kokusunu Önlemek Mümkün Ağızdaki tüm diş çürükleri, kırık dolgu veya kron-köprü tedavi edilmeli, gömük, sorunlu dişler çekilmelidir. Diş ve diş eti hastalıkları ağız kokusunun en önemli nedenlerinden olduğundan ağız muayenesi ve bakımı için diş hekimi düzenli olarak ziyaret edilmelidir. Protez, dolgu, diş köprüleri aralarına kaçan ve orada kalan yiyecekler kötü kokuya sebep olur. Her gece protezleri çıkarmak ve temizlemek, sabah tekrar takmak gerekir. Bakteri plakları ve yiyecek artıklarını te- Ağız kokusunun nedenlerinden biri de dildeki tabakalaşmadır. Bakteri tabakaları ve yiyecek atıkları dilin arka tarafında birikir, kısa süre de bakterilerin yaşamasına elverişli bir duruma gelirler. Bu nedenle dilimizi fırçalamayı alışkanlık haline getirmemiz gerekmektedir. Tükürük ağız kokusu ile savaşmanın en iyi yollarından biri olduğundan sakız çiğnemek ağız kokusunu azaltmaktadır. Şekersiz sakız çiğnemek tükürük salgımızı arttırarak ağız temizliğine yardımcı olur. Ağız kuruluğundan dolayı ağız kokusu olur. Ağız kuruluğuna sebebiyet vermemek için mutlaka bol bol su içilmelidir. Su içeriği olan meyve ve sebzeler tüketilmelidir. Maydanoz nefesimizi doğal olarak temizlemede etkilidir. Kahve taneleri, limon kabukları ağız kokusunu gidermektedir. Sigaranın ağız kokusuna neden olduğu aşikardır. Sigara kullanımını azaltmamız gerekmektedir. İnsan Burnu, Bir Trilyon Kokuyu Algılayabiliyor »» Bugüne kadar insan burnunun sadece 10 bin kokuyu algılayabildiği sanılıyordu ancak yeni yapılan bir araştırma, burnun algılayabildiği koku sayısının 1 trilyon olduğunu ortaya çıkardı. İnsan burnunun bir trilyon kokuyu algılayabildiğini gösteren araştırma, insanın duyu organlarından en hassas olanının yaklaşık 400 koku reseptörünün bulunduğu burun olduğunu gösterdi. New York'taki Rockefeller Üniversitesi araştırmacıları, insan gözünün 10 milyon rengi, kulağının ise 500 bin sesi ayırt edebildiğini vurguladı. Daha önce insan burnunun sadece 10 bin kokuyu algılayabildiği sanılıyordu. Araştırmacılar, insan burnunun kokuları nasıl ayırt ettiğini denemek için çimenden limona çok farklı türler içeren 128 koku molekülü kullandı. Koku moleküllerini onlu, yirmili ve otuzlu gruplar halinde karıştırarak çok sayıda farklı karışım elde eden araştırmacılar, katılımcılardan örnekleri koklamalarını istedi. Deney sonuçları, normal bir insanın en az bir trilyon farklı kokuyu ayırt edebildiğini gösterdi. Araştırmayı yöneten Dr. Leslie Vosshall, "İlk kez insanın koku alma duyusunu test etmiş olduk. Araştırmamız, insanoğlunun sanılandan çok daha iyi bir koku alma duyusuna sahip olduğunu gösterdi" dedi. Vosshall, insanoğlunun koku alma gücünün sadece küçük bir kısmını kullandığına işaret etti. 22 Nisan 2014 Köy-Koop Haber ETKİNLİKLER NİSAN 2014 TARIM FUARLARI TAKVİMİ 03.04.2014 - 06.04.2014 Tarım Fuarı Tarım, Hayvancılık ve Gıda Teknolojileri Fuarı Tarım Teknolojileri, Tarımsal Mekanizasyon, Hayvancılık Teknolojileri, Hayvan Sağlığı, Yem, Tohum, Fidancılık, Seracılık, Sulama, Gıda ve Gıda Teknolojileri Expolink Fuarcılık 03.04.2014 - 06.04.2014 Tarım Hayvancılık 2014 Tarım, Hayvancılık, Tavukçuluk ve Süt Endüstrisi Fuarı Tarım Hayvancılık, Tavukçuluk ve Süt Endüstrisi Tüyap - Diyarbakır 09.04.2014 - 12.04.2014 Agritech 2014 Tarım, Hayvancılık, Seracılık ve Gıda Teknolojileri Fuarı Tarım, Tarım Makineleri ve Teknolojileri, Seracılık, Tohum, Fidancılık, Sulama Sistemleri, Gübre, Organik Tarım, Gıda, Su Ürünleri, Tavukçuluk, Hayvancılık Marmaris Fuarcılık 10.04.2014 - 13.04.2014 Olivtech Zeytin, Zeytinyağı ve Teknolojileri Fuarı Zeytin, Zeytinyağı, Fidan Tohum, Gübre, Şişe, Kasa ve Bidonlar, , Ambalaj Malzemeleri, Üretim Teknolojileri, Saklama Üniteleri, Gıda Analiz Laboratuarları İZFAŞ Fuarcılık NİSAN AYI TARIM TAKVİMİ TARLA ZİRAATI a) Yazlık ekimler için toprak işlemesi ile birlikte gübre uygulaması da yapılır. Bazı otlu nadaslar tırmık, kultivatör, disk harrow ve kaz ayağı ile yüzeyden işlenir. Bazı baklagil tarlaları yeşil gübre amacıyla sürülür. b) Uygun bölgelerde her türlü tarla bitkilerinin ekimi ve fidelerin dikimi yapılır. c) Yabancı otlarla kaplanmış veya sulama ile kaymak bağlamış tarlalarda çapa, hububatta yabancı ot mücadelesi, bazı bitkilerde seyreltme ve tekleme yapılır. Ekimi yeni yapılan bitkilerde sulama yapılır. d) Bitkilerde görülebilecek her türlü hastalığa karşı mücadele yapılır ve gerekli tedbirler alınır. Ekilecek bazı bitkilerde tohumun ilaçlanması faydalıdır. MEYVECİLİK a) Meyve bahçelerinde toprak işlenmesi devam eder ve işleme ile birlikte gübre uygulaması da yapılır. b) Fidanların sökülmesi, katlanması ve dikilmeleri bölgelerine göre devam eder. Bazı ılık bölgelerde dikim son bulmuştur. c) Her türlü bakım yanında sulama ve çapalama devam eder. Kalem aşısı bazı bölgelerde devam eder. Genel olarak bu ay sonunda budama işi tamamlanır. d) Bahçelerde görülen ve görülebilecek hastalıklarla zararlılara karşı mücadele yapılır. Ancak çiçek devresinde mücadele durdurulur. SEBZECİLİK a) Bazı bölgelerde seralarda turfanda sebzecilik işleri devam eder. Sebzeler hasad edilir. b) Sıcak yastıklarda yetiştirilen fidelerin bakım sulama ve söküm işleri devam eder. c) Sebze tarla hazırlığı ay boyunca devam eder. Gerekli gübreler verilir. Bahçeler tava ve masurlara ayrılır. d) Çeşitli sebze fideleri sıcak yastıklardan tarlaya aktarılır. Ayrıca yazlık sebze tohumları tarlaya ekilir. e) Sebze tohum ve fidelerine ekimden sonra cansuyu verilmelidir. Bazı bölgelerde sebzelerde çapalama başlar. Bazı sebzeler hereklere alınır. f) Sebzelerde görülebilecek her türlü hastalık ve zararlılara karşı önlemler alınmalıdır. g) Bazı turfanda sebzeler hasad edilir. Ambalajlanarak pazara sevkedilir. BAĞCILIK a) Bağlarda İlkbahar krizması yapılır. Asmaların boğazları açılır. Gerekli gübreleme işleri yapılır. b) Bazı bölgelerde asma çubuğu dikimi bu ay boyunca da devam eder. c) Bağlarda budama sıkı bir şekilde devam eder. Bazı ılık bölgelerde uç alma işlemi uygulanır. Omcalar hereklere alınır. Bazı bölgelerde aşılama devam eder. d) Hastalık ve zararlılara karşı ilaçlama önemle yürütür. HAYVANCILIK a) Ahırlarda gerekli bakım işleri, temizlik ve dezenfeksiyon devam eder. b) Bazı bölgelerde hayvanlar merada yeteri kadar yem budamadıklarından ahır beslemesi devam eder. Ay sonuna doğru ılık bölgelerde bakım yapılır. c) Doğumlar bu ayda devam edeceğinden, gerekli tedbirler alınmalı, hazırlıklı olunmalıdır. d) Mera ıslahları yapılır. Meralarda otlatma münavebeli olmalıdır. Bazı bölgelerde yeni mera tesislerine başlanır. e) Hayvan hastalıkları ve zararlılarına karşı Mevzuat ▶▶ 4 Mart 2014 Tarihli ve 28931 Sayılı Resmî Gazete, 2014/6033 167 Sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanunun Geçici 3 üncü Maddesinde Öngörülen Sürenin Uzatılmasına İlişkin Karar 10.04.2014 - 13.04.2014 Gıda Tarım ve Hayvancılık Şanlıurfa Gıda Tarım ve Hayvancılık Fuarı Tohum ve Teknolojileri, Fide, Fidan, Süs Bitkileri, Paketleme-Ambalaj Tarımsal Yazılımlar, Tarımsal Bankacılık, Bitki İslahı, Hayvancılık, Yem, Gıda ve Teknolojileri Start Fuarcılık ▶▶ 5 Mart 2014 Tarihli ve 28932 Sayılı Resmî Gazete, Türkiye Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğlerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tebliğ Sıra No: 13 30.04.2014 - 03.05.2014 Gıda / Gıda Tek Adana Gıda, İçecek Ürünleri, Gıda İşleme, Unlu Mamuller Teknolojileri, Depolama, Soğutma, Taşıma ve Mağaza -Market Ekipmanları Fuarı Tüyap - Adana 07.05.2014 - 10.04.2014 Hasyurt Tarım Fuarı - Finike Tarım Teknolojileri, Seracılık, Fidancılık, Sulama ve Gübreleme Fuarı Batı Akdeniz Fuarcılık 14.05.2014 - 17.05.2014 Burdur 3. Ulusal Hayvancılık ve Süt Fuarı Hayvancılık ve Ekipmanları, Süt Endüstrisi Ürünleri, Süt Endüstrisi Teknolojileri ve Tedarikçileri, Tohum, Yem Üretiminde Kullanılan Tarım Alet ve Makineler, Hayvan Sağlığı, Expolink Fuarcılık Türkiye’de 24 saat esasıyla hizmet veren tek Merkez olan Ulusal Zehir Danışma Merkezi, zehirlenmeler hakkında size bilgi verir... koruycu aşılar ve önleyici ilaçlar kullanılır. TAVUKÇULUK a) Kümeslerde çeşitli bakım işleri, temizlik ve dezenfeksiyon yapılır. b) Kuluçka faaliyetleri ay boyunca devam eder. c) Çeşitli yemler üzerinden beslenme yapmakla tavuklarda verim artar, sağlıklı olurlar. Özellikle civcivlerin beslenmesine önem verilmelidir. d) Tavuk hastalık ve zararlılarına karşı koruyucu aşılar ve önleyici ilaçlar kullanılır. ARICILIK a) Arı kovanları sağlıklı olmalı ve bazı kovanlarda çerçeve değiştirilmelidir. b) Arıların temizliği ve bakım işleri devam eder. Ana arısı olmayan kovanlara ana arı verilir. Zayıf kovanlarda beslenmeyi takviye bakımından şerbet verilir. c) Çeşitli arı hastalık ve zararlılarına karşı ilaçlama yapılır, tedbir alınır. 3. Uluslararası Odun Dışı Orman Ürünleri Sempozyumu 8-10 Mayıs 2014 ▶▶ 13 Mart 2014 Tarihli ve 28940 Sayılı Resmî Gazete, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğünce Yapılacak Denetimler ve Kontrolörler Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 15 Mart 2014 Tarihli ve 28942 Sayılı Resmî Gazete, 2014/5998 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Komisyonu Arasında Türkiye Cumhuriyeti’ne Yönelik AB ▶▶ 8 Mart 2014 Tarihli ve 28935 Mali Yardımına İlişkin İşbirliği ve Sayılı Resmî Gazete, Avrupa Birliği Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İtha- Beşinci Bileşeni-Kırsal Kalkınma latında Tarife Kontenjanı Uygulan- Bileşeni (IPARD) Kapsamındaki masına İlişkin Tebliğde Değişiklik Yardımın Uygulanması İçin KuYapılmasına Dair Tebliğ rallar Hakkında Anlaşmanın Bazı ▶▶ 8 Mart 2014 Tarihli ve 28935 Hükümlerinde Değişiklik YapılSayılı Resmî Gazete, Avrupa Birliği masına İlişkin Ekli Mektupların Çıkışlı Bazı İşlenmiş Tarım Ürün- Onaylanması Hakkında Karar leri İthalatında Tarife Kontenjanı ▶▶ 15 Mart 2014 Tarihli ve 28942 Uygulanmasına İlişkin Tebliğde Sayılı Resmî Gazete, Avcı Eğitimi Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ve Avcılık Belgesi Verilmesi Usul ▶▶ 9 Mart 2014 Tarihli ve 28936 Sayılı Resmî Gazete, 2014/6052 2014 Yılında Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödeninceye Kadar Destekleme Ödemesi Yapılmamasına İlişkin Karar ve Esasları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ▶▶ 22 Mart 2014 Tarihli ve 28949 Sayılı Resmî Gazete, Türk Gıda Kodeksi Aroma Vericiler Ve Aroma Verme Özelliği Taşıyan Gıda Bile▶▶ 9 Mart 2014 Tarihli ve 28936 şenleri Yönetmeliğinde Değişiklik Sayılı Resmî Gazete, Tarımsal Su- Yapılmasına Dair Yönetmelik lamaya İlişkin Elektrik Borcu Bu- ▶▶ 22 Mart 2014 Tarihli ve lunan Çiftçilere Bu Borçları Öde- 28949 Sayılı Resmî Gazete, nene Kadar 2014 Yılında Tarımsal Orman Kadastrosu ve 2/B Destekleme Ödemesi Yapılmaya- Uygulama Yönetmeliğinde cağına Dair Bakanlar Kurulu Kara- Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik rı Uygulama Tebliği (No: 2014/9) Köy-Koop Haber Nisan 2014 SPOR-TARIM BULMACA 23 “Dünyanın En Pahalı Çamaşır Kurutmalığı Evinizde…” Eskiden insanlar balkonlarına bir ip gererek çamaşırlarını kuruturlardı. Halen böyle yapanlar çok var. Ancak şimdilerde ayaklı çamaşır kurutmalığı daha çok kullanılır oldu. Fiyatlarına baktığımızda 20 ile 100 Türk Lirası arasında olan bu ayaklı çamaşır kurutmalıklarının en pahalı modellerinin evlerinizde olduğunu söylesem şaşırır mısınız? Hem de fiyatları 1 milyar hatta 2-3 milyar desem, şaşkınlığınız belki daha da artacaktır. Evet bu pahalı kurutmalık modeli,çoğunuzun büyük heveslerle aldığı “Koşu Bantları” dır. Evinizin yakınlarında spor yapacak alanınız yoksa zamanınız kısıtlıysa ya da hava koşullarından etkilenmek istemiyorsanız en ideal spor malzemesi koşu bandı olabilir. Ancak birçoğumuz tarafından büyük hedeflerle alınan koşu bantlarının gelecekleri, zaman içerisinde ortak bir noktada buluşuyor: Çamaşır kurutmalığı görevi. Bu pahalı çamaşır kurutmalığı, doğru kullanıldığında sizlere çok fayda sağlayacak spor malzemesi olmasına rağmen, bilinçsiz kullanım ve kalitesiz malzeme nedenleriyle zarar da verebilir. Birçok ortopedi uzmanına göre de, evlerde yapılan spor nedeniyle oluşan ayak bileği, diz, kalça ve beldeki arızalarının nedeni koşu bantlarının yanlış seçimi ve kullanımı olmaktadır. Bir koşu bandı almaya karar verdiğinizde satıcının reklam kokan sözlerine aldanmadan önce dikkat etmeniz gerekenler şunlar olmalıdır: • Taşıma Kapasitesi: Eğer siz 100 kilo iseniz ve aldığınız koşu bandının kapasitesi bu kilo için uygun değilse almanız doğru değildir. Sadece kendinizi değil, aldığınız makinayı kullanabilecek diğer kişileri de göz önüne alarak bu özelliğe dikkat etmeniz lazım. • Zemin: En önemli noktalardan birisidir. Koşu bantlarında ideal olan “Tartan zemin” denilen malzemedir. Bu zemin türü esneyebilen malzeme olduğu için dize binen yükü azaltarak sakatlık riskini azaltabilir. Ancak pahalı bir malzeme olduğu için çok ucuz koşu bantlarında olmayabilir. • Bant Genişliği: Koşu bandı yeterince geniş değilse rahat hareket edemezsiniz. Kilonuz ne olursa olsun, rahat bir hareket kabiliyeti için bandın genişliğinin en az 45 cm olması en idealidir. • Eğim: Çoğu koşu bandının ayarlı eğim özelliği vardır. Ancak antrenmansız bir şekilde eğimli yürüyüş ya da koşu yapılması kalbinize ve vücudunuza binen yükü de artıracağından tavsiyem eğimsiz bir bantta çalışmanızı yapmanızdır. • Güvenlik: Koşu bandı üzerinde rahatsızlanma, bayılma ihtimaliniz de vardır. Koşu bandı alırken kumanda paneli üzerinde acil güvenlik bağlantısı olmasına dikkat edin. Bu bağlantı acil bir durumda bandın durmasını sağlayarak sizin güvenliğinize destek sağlayacaktır. Ve bir diğer güvenlik önlemi de çoğu bantta olmayan, bandın kapanma durumunda yavaşlayarak durma özelliği ve çocuk kilididir. • Motor: Motor gücünün en az 2 HP (Beygir Gücü) olması, performan- TARIM BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 Y. İzzettin BAŞER 8 9 10 11 12 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Soldan Sağa 1- Gülgillerden, sarı, beyaz çiçekli bir yabani bitki 2- Aday... Değme, dokunma 3- Uzaklık belirtir... Dünyanın uydusu... Kainat 4Aşama, adım... Rütbesiz asker... Azarlamak 5- Sarı renkte, tüylü, mayhoş, dokusu sert bir kış meyvesi... Anadolu’da eski bir uygarlık 6- Bir nota... Çamın soyulup çıkarılan tabakası... Klorun simgesi 7Bir canlı türünde aynı karakteri taşıyan canlıların oluşturduğu alt bölüm... Güvence, ipotek 8- Bozkır... Uğur sayılır 9- Hayvanlarda bakım... Bir sorun için yargı organlarına başvurma 10- Vilayet... Tekbaşına verilen konser... En kısa zaman 11- Bir çam çeşiti... Bir renk 12- Türkü, şarkı... Bir meyve... Olağan, normal sayılan. Yukarıdan Aşağıya 1- Adını ilinden alan bir kuruyemiş 2- Zamanı gösteren araç... Süt, yoğurt, ayran v.b. ürünler 3- Işık birimi... Kırmızı... Omurgalı hayvanların iskeletini meydana getiren madde 4- Çiftlik uşağı... At ve eşeklerin sırtına konulan bez 5- Üflemeli bir çalgı... İsveçte bir ırmak... Bir şaşma ünlemi 6- Platinyumun simgesi... Hareket, aksiyon... Giz 7- Ruhlar... Nihayet 8- Bir haber kanalı... Duvanın ardından söylenir 9- Asker... Ülkemizin Asya’da kalan bölümü 10- Hala... Bir nota... Terbiyesiz kimse 11- Eser veren kimse... İl yöneticisi 12- Duman lekesi... Batarya... Sevgili Adnan YAHŞİ Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü adnanyahsi35@hotmail.com sından verim almanız için yeterli olacaktır. Daha düşük motor gücü, uzun süreli kullanımlarda teknik sıkıntı yaşamanıza neden olacaktır. • Servis Ve Garanti: Adı sanı belli olmayan markaları tercih etmeniz, olası bir arıza durumunda koşu bandınızla yalnız kalmanıza neden olabilir. Bu yüzden servis ağı olan ve uzun süreli garanti verebilen markaları tercih etmelisiniz. • Fiyat: Şöyle bir söz vardır” Ucuz etin yahnisi yavan olur…” diye. Gerçekten amacınız sağlıklı spor yapmaksa bir kere alın, kalitelisini alın. Koşu bandınız eve geldi, güle güle kullanın demeden önce dikkat etmeniz gerekenler ise: • Sessizlik: Koşu bantları genelde apartman dairelerinde kullanıldığından, diğer komşularınızın rahatsız olmaması için sessiz çalışan türden olması işinizi kolaylaştıracaktır. • Yer Sıkıntısı: Evlerdeki en büyük sıkıntı, koşu bandına yer bulmaktır. Bu yüzden amortisörlü, katlanabilen modellerini tercih etmelisiniz. • Kesinlikle önce doktor kontrolü. Bu olası bir rahatsızlığa baştan önlem almanızı sağlar. • Ayakkabısız asla koşu bandına çıkmayın. Ayakkabı banttan gelen darbeyi yumuşatma görevi üstlenecektir. Ve ayakkabının bağcıklarını sıkı sıkı bağlamayı da ihmal etmeyin. • Isınma hareketleri yapmadan asla koşu bandına çıkmayın. İyi bir ısınma, performansınızı daha iyi kullanmanızı sağlayacaktır. • Koşu bandında ister yürüme ister koşu olsun asla bir anda yüksek tempoda çalışmaya başlamayın. Vücudunuzu alıştırarak yapılan çalışmanın kalitesi ve faydası da artacaktır. • Duruşunuza dikkat edin. Eğer koşu Dünya Ormancılık Günü »» Ormanlarımız yıllardır tahrip ediliyor, yakılıyor, işgal ediliyor, başka kullanımlara açılıyor, üzerine binalar inşa ediliyor, hatta orman vasfı kaybettirilerek satılıyor. Tüm bu olumsuz koşullara rağmen, ormanlarımızın büyük bölümü halen zengin tür ve genetik çeşitliliğe sahip doğal ormanlar. Doğal ormanlarını kaybeden Avrupa kıtası bugün yaptıkları yanlışı geri çevirmeye, kalan doğal ormanlarını eksiksiz korurken, yapay ormanlarını doğal yapıya kavuşturmaya çalışıyor. Ormanlar Milyonlarca Canlının Birlikte Yaşadığı Bir Ekosistemdir Orman; ağacıyla, ağaççığıyla, çalısıyla, otsu bitkisiyle, mikro organizmalarıyla, mantarıyla, böceğiyle, kuşlardan memelilere tüm hayvanları, su tutuşu ve toprak yapısıyla dünyaya hayat veren kocaman bir karasal ekosistem, yaşam birliğidir. Ormanlar, sellerin, taşkınların oluşmasını ve erozyonu önler, yeraltı sularının birikmesine yardım eder, iklim üzerinde olumlu etkiler yapar, havayı temizler, gürültüyü azaltır. Yapacak ve yakacak hammadde kaynağıdır, iklim ve toprak yapısındaki çeşitlilikten kaynaklanan ender bir biyolojik çeşitliliğe sahiptir. Unutmamak gerekir ki; ekosistemin ve onun parçalarının bozulması, orada bulunan canlı ve cansızların sunduğu hizmetlerin durmasına ve en sonunda sistemin tümünün çökmesine yol açar. Orman varlığımız yeterli değildir. Dünyada kişi başına 0.64 ha orman alanı düşmektedir. Bizde ise bozuk vasıfta olan ve ağaçlandırılması gereken alanları dahil ettiğimizde bile kişi başına 0.30 ha orman alanı düşmektedir. Orman varlığımızı korumalıyız çünkü; ormanlarımızın büyük bir bölümü doğal ormandır. Üzerinde bulunduğu kısa mesafelerde bile değişen farklı ekolojik koşullar nedeniyle içinde bir kıtanın sahip olacağı kadar tür ve genetik çeşitlilik sahiptir. Küresel ısınma ve iklim değişikliğini iyice hissettiğimiz bu dönemde; tarım yapabilecek toprağı, sulama yapabilmek ve içmek için suyu, nefes alacağı oksijeni üreten ormanlara sahip olan ülkeler hayatta kalacaktır. KİTAP bandında bir monitörden görüntü ya da farklı bir seyirle meşgulseniz, farkında olmadan duruşunuz bozuk olabilir. Kötü bir duruş ağrılara, baş dönmesine, gereksiz yorgunluğa neden olabilir. • Yapacağınız çalışmayı ritimli bir şekilde yapmanız daha geç yorulmanıza neden olacaktır. Kollarınızı yanlarda bacaklarınızın hareketine göre uygun bir şekilde hareket ettirip, ritimli çalışmanız yararınızadır. • Çoğu k o ş u bandında kalp atımınızı takip edebilmenize yarayan özellikler bulunur. Yoksa da basitçe göğüsten takılan ölçüm cihazları bulunmaktadır. Bunlardan kullanmanız da spor yaparken kendinizi kontrol etmenize yardımcı olacaktır. • Ve bakım zamanı. Koşu bandınıza zamanında yapacağınız kontroller ve bakım, büyük paralar ödeyerek aldığınız spor malzemenizin kullanım amacı dışına çıkılmasını önleyecektir. Gördüğünüz gibi sizlerle paylaştığım temel noktalar, koşu bandınızın esasında çamaşır kurutmalığından çok daha iyi şekilde kullanabileceğini gösteriyor. Tercih sizin. Spor dolu günler sizinle olsun. Küreselleş(tir)me Karşısı Bilim Politik Yazılar Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir. Kooperatifçilik Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya kooperatifçiliğindeki en son durum ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik, Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı ve birçok konu ele alınmış. Nasıl Bir Organik Tarım Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Yayınevi: Yeni İnsan Bu kitapta Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Boğaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi, Başka Bir Gıda Mümkün Girişimi, Kibele Ekolojik Yaşam Kooperatifi, Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği deneyimlerini paylaştı, nasıl sorusunun yanıtlarını aradı.
© Copyright 2024 Paperzz