ET SEKT Ö • • H İ RÜ ZM A S I E İ Ş V R İ K E N D S E N Başımız Sağolsun Hizmet Sektörü Isveren Sendikası SAYI:1 • HAZİRAN 2014 HİZMET SEKTÖRÜ İŞVEREN SENDİKASI DERGİSİ Kıdem Tazminatı’nda Yolun Sonu! Hizmet Sektöründeki Sorunlar Maliye Bakan Yardımcısı Abdullah Erdem Cantimur ile Röportaj RÖPORTAJ Madene adanan üç kuşak... ihtisas Hizmet Sektörü İşveren Sendikası Adına Necmeddin Şimşek Genel Yayın Yönetmeni Murat Korkut BAŞLARKEN... Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Melike Caymaz İdare Merkezi Ağaoğlu My Office 212 Taşocağı Cad. Kat:19 D:317-318 Bağcılar / İstanbul Telefon : +90 (212) 397 04 81 Faks : +90 (212) 397 21 94 hizmetisveren@hizmetisveren.org www.hizmetisveren.org Görsel Yönetmen Tekin Öztürk Manisa Soma'da meydana gelen maden faciasında yaşamını yitiren işçilerimize Allah'tan rahmet diliyor, yakınlarına, ailelerine, bütün milletimize başsağlığı diliyoruz. Çalışma yaşamımızın gördüğü bu büyük facia, hepimizin milletçe ortak acısıdır. Bu tür faciaları bir daha yaşamamak için milletçe el ele vermek, işçi ve işveren sendikaları, çalışanları olarak, devletle birlikte 77 milyon el ele vererek bu yarayı sarmak zorundayız. Bu görev hepimizindir... Milletimizin başı sağolsun Grafik Tasarım PROJESANAT Merkez Efendi Mh. Mevlana Cd. Tercüman Sit. A-10 Blok K.4 D.17 Cevizlibağ – İST. Telefon: (212) 640 20 90 Fax: (212) 640 94 19 iletisim@projesanat.com.tr Baskı Şekil Ofset Matbaa San. ve Tic. Ltd. Şti Gümüşsuyu Cad. Litros Yolu 2. Matbaacılar Sit. 2BB 3 Topkapı - İST Telefon: (212) 565 77 01 Yayın Türü Yerel Süreli İHTİSAS Dergisi, Hizmet Sektörü İşveren Sendikası tarafından yayınlanmaktadır. Yayımlanan ilanların ve yazıların sorumluluğu sahiplerine aittir. Bu dergi basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder. H izmet sektörüne yeni bir soluk getirecek ve gündemde yer alan konuları bulabileceğiniz bir dergi çalışması yaptık. Bu çalışmayı Hizmet Sektörü İşveren Sendikası ile birlikte derledik. Yeni kurulan ve kısa zamanda deneyimli üyeleriyle, hizmet sektöründe önemli bir boşluğu dolduran Hizmet Sektörü İşveren Sendikası, kararlılıkla yoluna devam ediyor. İlk sayımızda milyonlarca işçiyi ve işvereni ilgilendiren kıdem tazminatı konusunu ayrıntılarıyla inceledik. Hizmet sektöründe yer alan sorunları ele alıp çözüm noktasında önerilerimizi sunduk. Değerli hukukçularımızın yeni yasal düzenlemelerle ilgili yazılarıyla konulara açıklık getirdik. Yaşanabilecek sorunlar noktasında neler yapılması gerektiğini anlattık. Okuyucularımızın bize vermiş olduğu desteğe teşekkür eder, İhtisas dergimizin hizmet sektörüne hayırlısı olmasını dileriz. Soma’da yaşanan maden faciasında hayatını kaybeden madencilerimize Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabr-ı cemil niyaz ederiz. İÇİNDEKİLER 04 Başkan’dan .................................................... 06 Hizmet Sektöründeki Sorunlar .................................................... 14 Faruk Çelik’ten Milyonları Heyecanlandıran Açıklama ................................................... 16 Maliye Bakan Yardımcısı Abdullah Erdem Cantimur ile Röportaj .................................................... 20 DOSYA: Kıdem Tazminatı .................................................... 22 Dünyada Kıdem Tazminatı Nasıl İşliyor? Sayı: 1 / Haziran 2014 26 54 68 30 58 72 Yürürlükteki Kıdem Tazminatı Kanun Metni .................................................... Madene Adanan Üç Kuşak Röportaj .................................................... 34 Yöneticiler Açısından Ahlâk Olgusu Alpaslan YÜCE .................................................... 44 Osmanlı’da İlginç Vakıflar .................................................... 48 Arabuluculuk Av. Yasemin GÜLLÜOĞLU Örnek Kamu İhale Kurulu Uyuşmazlık Kararları .................................................... Yemek Yardımı Yöntemlerinin Karşılaştırılması Sedat KUŞGÖZOĞLU .................................................... 63 Balkanlara Yolculuk Mehdi N. ÇETİNBAŞ .................................................... 66 Daha Temiz Daha Güvenli AR GROUP Eve Dönüş Yolunda Seyhan YAMAN .................................................... CeBIT 2014 .................................................... 74 Teknoloji Alanında Kadın İstihdamı .................................................... 76 Kitap Fuarlarına Yoğun İlgi .................................................... 78 ETKİNLİK Maliye Bakan Yardımcısı Abdullah Erdem Cantimur ile Röportaj İhtisas Dergisi olarak Maliye Bakan Yardımcısı Abdullah Erdem Cantimur ile başta kıdem tazminatı olmak üzere hizmet sektörünün gündemde olan konular hakkında samimi bir sohbet gerçekleştirdik. 12 > Başkan'dan İş Sağlığı ve Güvenliği’nde “Öncü Kuruluş” | Necmeddin Şimşek Hizmet Sektörü İşveren Sendikası Başkanı G ünümüzde dünya ekonomisinin büyük bir bölümünü oluşturan hizmet sektörü, tarih boyunca değişim ve dönüşümlere uğramakla birlikte, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş ve metropolleşme süreci ile birlikte toplumların vazgeçilmezleri arasına girmiştir. Uzun yıllar boyunca, içinde yer aldığımız bu sektörde mevzuat eksikliklerinden kaynaklanan sorunları işveren ve çalışanlar olarak birlikte yaşadık. Tecrübe ettiğimiz, şahit olduğumuz hukuki, yapısal sorunları azaltma, çözebilme adına bir sendika çatısına ihtiyaç duyduk. Sektördeki önde gelen işadamlarımızın gayreti ile başlayan bir süreç sonunda sendikamız tüzel kişiliğine kavuşmuştur. Hizmet sektöründe yer alan çeşitli meslek grupları ile aynı çatı altında tek ses olma amacıyla çıktığımız bu yolda hedefimiz, sektördeki sorunları ilgili platformlarda dile getirmek ve devletin beklentilerini de göz önüne alarak sıkıntılara çözüm odaklı yaklaşmaktır. Türkiye’ de sendika denilince insanların akıllarında oluşan düşüncenin aksine, amacımızın hem işçi hem de işverenin menfaatlerini her 4 | ihtisas platformda sonuna kadar savunmak ve korumak olduğunu belirtmek isterim. Sendikamız; çağımızın önemli meselelerinden birisi haline gelen işçi-işveren ilişkilerini, ilgili taraflarla işbirliğini önceleyerek, işçi ve işveren lehine çözüme kavuşturma gayreti içerisinde, üyelerimizin yanı sıra çalışanlarımızın da fikirlerini önemseyerek, taraf olmak yerine beraber çalışmayı ilke edinen bir sendika olmayı hedeflemektedir. Soma’da yaşanan facia sektörümüzün acil çözülmesi gereken birçok sorunu olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiş bulunmaktadır. Bu sorunlar ne sadece işverene ne de sadece çalışanlara ait sorunlardır. Aksine hepimizin elbirliği ile çözmesi gereken ortak sorunlarımızdır. İşte bu dergi ile sektörümüze ve çalışanlarımıza mevcut sorunların çözümünde istifade edebilecekleri bir yayın sunmayı ve değerli bir kaynak oluşturmayı hedeflemiş bulunmaktayız. Dergimizin yeni başladığı bu kutlu ve meşakkatli yolculukta uzun soluklu olması ümidiyle hayırlara vesile olmasını temenni ediyor ve yayın hayatında başarılar diliyorum. HİZMETLERİMİZ ■ ■ ■ ■ ■ ■ ■ İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLIĞI İŞ YERİ HEKİMLİĞİ RİSK DEĞERLENDİRME RAPORU ACİL DURUM EYLEM PLANI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ EĞİTİMLERİ İŞE GİRİŞ SAĞLIK RAPORU MOBİL SAĞLIK HİZMETLERİ Adres: Oruç Reis Mah. Tekstilkent Caddesi 10-AL A9 Blok No:211 Esenler - İstanbul Tel: 212 438 43 37 Fax: 212 438 63 37 iletisim@oncuosgb.com • www.oncuosgb.com ÖNCÜ OSGB bir YILDIZLAR GRUP kuruluşudur. > Sektörden Hizmet Sektöründeki Sorunlar Hizmet sektöründeki öncelikli sorunları ve bu sorunlara yönelik çözüm önerilerini sizler için kaleme aldık. P İŞYERİ DEVİRLERİNDEN KAYNAKLANAN SORUNLAR ersonel çalıştırmaya dayalı hizmet alım ihalelerinde, ihaleyi alan alt işveren, ihale konusu işyerinde kendisinden önce işi yürüten eski alt işverenin işçilerinin geçmiş dönem işçilik alacakları ile tazminatlarından sorumlu tutulmaktadır. Hâlbuki ihaleyi alan firma, ihale konusu işi, kendinden önceki firmadan devralmamış, yapılan bir ihaleyi kazanarak işe başlamıştır. İhale makamlarının personel alımından, çalışma şartlarına, mesai düzeninden işten çıkarılmaya kadar tüm sevk ve idareyi elinde tutması alt işverene tasarruf hakkı bırakmamaktadır. Bu da ihaleyi alan alt işverenin eski çalışanlarla işe devam etme mecburiyeti anlamına gelmektedir. Önceden kurumda çalışan personelin ihaleyi alan alt işverende işe devam etmesi, ön görülmeyen birçok maliyet kaleminin yeni alt işverenin karşısına çıkması demektir. İşe başlar başlamaz emekliliği gelen personelin tüm yasal hakları işi alan alt işveren tarafından ödenmek zorundadır. Uzun yıllar asıl işveren olan kamu kurumuna hizmet veren bir işçinin özlük haklarından, geçmiş yıllardan hiçbir bağlantısı olmayan alt işverenin sorumlu olması, izahtan yoksun ve aynı zamanda hayatın doğal akışına aykırı bir durumdur. Asıl işveren olan kamu kurumlarının mallarının büyük kısmı haczedilemezlik zırhı ile korunduğundan, kamudan işçi alacaklarının icra yoluyla tahsil kabiliyeti de oldukça zordur. Alacaklı işçiler, hizmet sektörü işverenlerine yönelmekte ve alt işveren şirketler de hacizlerle muhatap olmamak için mecburen ve kerhen, kendi borçları dahi olmayan çok büyük miktarlarda bedelleri ödemek zorunda kalmaktadırlar. Sadece bu nedenle dahi ticari hayatına son vermek durumunda kalan birçok işveren mevcuttur. 4857 sayılı Kanun;Geçici Madde 6 - Kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulur. Kıdem tazminatı fonuna ilişkin Kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için 1475 sayılı İş 6 | ihtisas Ülkemizde milyonlarca kişinin istihdam edildiği hizmet sektörü gelişen ekonomimiz için önemli bir unsurdur. Alt işverenlik mevzuatı karşılaşılan sıkıntıları çözmekte yetersiz kalmaktadır. Kanununun 14 üncü maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı hakları saklıdır 1475 Sayılı Kanun. Madde 14 — (Değişik birinci fıkra: 29.7.1983-2869/3 Md.) Bu Kanuna tabi işçilerin hizmet akitlerinin: 1- İşveren tarafından bu Kanunun 17 nci maddesinin II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında 2- İşçi tarafından bu Kanunun 16 ncı maddesi uyarınca, 3- Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla, 4- Bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla; 5- (Ek: 25.8.1999 -4447/45 md.) 506 Sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanunun geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle, feshedilmesi veya kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son bulması hallerinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır. ihtisas | 7 > Sektörden TEKLİF FİYATA EKLENMEYEN MALİYET UNSURLARINDAN DOĞAN SORUNLAR a)Sözleşme Giderlerinin % 3 ile Sınırlandırılması: Kamu İhale Genel Tebliği gereği, ihale makamlarınca işçilik maliyeti üzerinden % 3 oranında sözleşme giderleri ve genel giderler adı altında bir bedel hesaplanmaktadır. Bu bedel içerisinde; - Sözleşme Giderleri (Toplam % 2,47) % 0,948 oranında sözleşme damga vergisi, % 0,948 oranında aylık fatura bedeli üzerinden tahakkuk damga vergisi, % 0,569 oranında sözleşme karar pulu, % 0,005 KİK payını kapsamaktadır. Bu gider kalemlerinin toplamı % 2,47 oranına tekabül etmektedir. - Genel Giderler; ( Geriye Kalan % 0,53) Teminat mektubu komisyonları, amortisman giderleri, işyeri hekimi giderleri, iş sağlığı ve güvenliği uzmanı giderleri, yaka kartı bedeli, personel eğitim giderleri, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, diğer işçilik alacakları, finansman giderleri ve yönetim giderlerini kapsamaktadır. Öngörülen bu oranın (% 3), sözleşme giderleri (% 2,47) çıkarıldıktan sonra geriye kalan % 0,53 lük payın, Genel giderler başlığı altındaki zorunlu maliyetleri karşılamaktan çok uzak olduğu görülmektedir. Bu zorunlu maliyet unsurlarının % 3 sözleşme 8 | ihtisas giderleri içerisinde kabul edilmesi, matematiğe, ticaret mantığına, hayatın doğal akışına aykırı bir durumdur. Sözleşme giderleri (% 3), sadece sözleşme damga vergisi, karar pulu, KİK payı, noter harçları, teminat mektubu komisyonunu, finansman giderlerini, oryantasyon eğitimi ve organizasyon giderlerini içermeli. %3 lük sözleşme giderleri başka bir maliyet unsurunu kaldıramaz. Diğer taraftan sözleşme damga vergisi, karar pulu ve KİK bedeli, sözleşme bedeli üzerinden hesaplanırken, % 3’lük oran sadece işçilik maliyeti üzerinden hesaplanmaktadır. Sözleşme giderlerinin de sözleşme bedeli üzerinden hesaplanması gerekmektedir. Kamu İhale Genel Tebliği: 79.1.(Değişik: 9/2/2011 -27841 RG/ 4. md.) Personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı ihalelerinde, tekliflerin değerlendirilmesinde; İhale ve sözleşmeye ilişkin damga vergileri, Kamu İhale Kurumu payı ve noter masrafları gibi sözleşme giderleri ile amortisman, kıdem tazminatı, işyeri hekimliği ücreti, oryantasyon (ihale konusu işe uyum) eğitimi gideri, yaka kartı ve bu mahiyetteki genel giderleri karşılamak üzere birim fiyat teklif cetvelinde yer alan her bir işçilik kalemindeki (yol, yemek ve giyecek dahil brüt asgari ücret veya brüt asgari ücretin yüzde (%) fazlası üzerinden ücret hesaplanan işçilik kalemi ile ulusal bayram ve genel tatil günleri ve fazla çalışma saatlerine ilişkin işçilik kalemleri) birim fiyatlar ile işçi sayısı üzerinden teklif alınması idarece uygun görülmeyen iş kalemi/kalemleri kapsamında çalıştırılacak olan her bir personelin işçilik maliyeti üzerinden % 3 oranında sözleşme giderleri ve genel giderler hesaplanacaktır. b) Amortisman Giderleri: Amortisman bedellerinin % 3’lük sözleşme giderleri içinde olması sebebiyle, İhale makamlarının cebinden bir bedel çıkmamaktadır. Herhangi bir bedel öngörülmediği için de idareler tarafından, ihtiyaç olsun veya olmasın her türlü makine ve ekipman istenilmektedir. Hizmet alım ihalelerinde, sözleşme bedelinin yaklaşık % 10’una tekabül edecek makine ekipman istenilebilmektedir. Demirbaş amortisman bedelinin mutlaka teklif fiyata eklenmesi gerekmektedir. Diğer taraftan hiçbir demirbaş istenmeyen ihalelerde de eşitlik ilkesine aykırı davranılmamış olur. c) İş Sağlığı Güvenliği ve İş Yeri Hekimi: 6331 Sayılı Yasa gereği personel çalıştıran hizmet firmaları işyeri hekimi ve iş sağlığı güvenliği uzmanı istihdam etmek zorundadır. İş sağlığı ve güvenliği yükümlülükleri tamamen asıl işverenin sorumluluğuna bırakılmaması halinde bu yükümlülük gereği oluşan maliyetlerin de birim fiyat teklif cetvelinde ayrı bir satırda fiyatlandırılması gerekmektedir. Tabipler odasında yayımlanan fiyat tarifeleri ile iş güvenliği uzman ücreti belirlenerek kişi başı sabit bir fiyat belirlenmelidir. Böylece aşırı düşük sorgulamasında yeni bir sıkıntıya sebep olmayacaktır. İşyeri hekimi ve iş sağlığı güvenliği uzmanı maliyetlere eklenmesi halinde mevcut ihalesi yapılarak sözleşmeye bağlanan ihalelerde fiyat farkı olarak firmalara ödenmesi yönünde düzenleme yapılması gerekmektedir. Aksi durumda eşitlik ilkesine aykırı olup önemli bir gider olarak firmalar mağdur edilecektir. d) Araç ve Yakıt Giderleri: Özel güvenlik ihalelerinde kampüs, havza, site gibi alanlarda istenilen araç ve yakıt giderleri %3’lük sözleşme giderinden çıkarılmalı teklif fiyata dâhil edilecek kalemler içerisinde yer almalıdır. Yıllık 10 TL civarında olan mali mesuliyet sigorta gideri önemli bir teklif bileşeni olarak görülmekte ancak bir araç ve onun zorunlu giderleri önemli bir teklif bileşeni olarak görülmemektedir. Bu hayatın gerçeğine aykırıdır. Bir aracın zorunlu trafik sigorta gideri, Kasko gideri, yıllık bandrol gideri ve bir amortisman değeri vardır. Ayrıca bu araç akaryakıt tüketmektedir. tarafından telsiz kullanma ruhsat harcı olarak her telsiz için 40,00 TL ücret alınmaktadır. Kullanılacak olan telsiz role üzerinden görüşme yapması halinde aylık kira bedeli ödenmektedir oda telsiz başına 5 TL ile 8 TL arasındadır. f) Eğitim Giderleri: Oryantasyon eğitimleri dışındaki işin vasıf ve uzmanlığına göre alt işveren tarafından verilecek diğer eğitimler (müşteri ilişkileri, call center, motivasyon, toplam kalite yönetimi, etkili İletişim, stres yönetimi, silahlı atış eğitimi vb) yine cetvelde yer almalı. Mesai saatleri dışında yapılacak eğitim için personele fazla mesai ücreti, atış eğitimleri için ulaşım giderleri ve organizasyon giderleri de teklif fiyata dâhil edilmelidir. YILLIK İZİNLERİN KULLANDIRILMASINDA YAŞANAN SORUNLAR İş kanununa tabi çalışanların bir yıl boyunca çalışıp yoruldukları varsayılarak, ruhsal ve bedensel yorgunluklarını gidermesi ve dinlenmesi için yılda bir kez ve birbirini takip eden günler şeklinde kullanmasının sağlandığı ücretli izin şeklidir. Yıllık ücretli izin işçiye sağlanmış anayasal dayanağı olan temel haklardan biridir. Yıllık ücretli izin hakkı; “dayanağını kanundan alan, işverenin işçiyi gözetme borcuna dayalı sosyal nitelikli bir işçi hakkıdır” diye de tanımlanmaktadır. Hizmet alımı ihaleleri genellikle bütçe yılı esas alınarak yapılmaktadır. Sözleşme süresinin bazen bir yıldan az olması veya ihaleyi başka bir alt işverenin alması, diğer bir ifade ile işçinin aynı işye- e) Telsiz Kullanım ve Role: Telsiz kullanım ücreti ve role kira bedeli %3’lük sözleşme giderlerinden çıkarılmalı teklif edilen fiyata eklenmelidir. BTK ihtisas | 9 > Sektörden rinde çalışmaya devam ettiği halde, birbiri ardına başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür. farklı işverene bağlı olarak çalışması, işçinin kıdem Bu bakımdan, alt işverenin işyerini başka bir alt iştazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin (ücret)leri verene devri halinde yıllık izin ücreti alacağından; bakımından mağduriyetlere yol açmaktadır. önceki alt işveren yanındaki süreler de göz önünde Uygulamada alt işveren işçilerine yıllık izin kul- tutularak, devralan alt işveren sorumlu olur. Asıl işlandırılması konusunda bazı düzenlemeler yapılmış veren de İş K.md.2/7 uyarınca alt işverenle birlikte olmasına rağmen birçok kamu kurumunda sorun- sorumludur. İhbar tazminatında olduğu gibi, kullanlar yaşanmaya devam etmektedir. Kamu zararına dırılmayan izinler yönünden son alt işverenin kenneden olduğu gerekçesiyle, açıkça mevzuat hü- dinden öncekilere rücu imkânı bulunmamaktadır. kümlerine aykırı olduğu halde, 01 Ocak- 31 aralık tarihleri arasını Kamu İhale Kurumu kararlarının kapsayan hizmet alım sözleşmeleaksine, sadece Sayıştay denetimri gereği, işçi 31 aralık tarihinde yılTeknik şartnamelerinde olumsuz denetçi raporlalık izin hak etmiş olmasına rağmen, deki ceza miktarırına muhatap olmamak adına alt sözleşmenin de aynı tarihte sona ernın bir standardı işverenin hak edişinden kesinti mesiyle iznini kullanma imkânı bulaolmalıdır. İdareler yapılmaktadır. Ama bu uygulama mamaktadır. Takip eden yıl içerisinde aslında daha fazla kamu zararına ihaleyi alan yeni alt işveren geçmişe keyfi olarak oran sebep olmaktadır. dönük tüm yıllık izinler ve yıllık izin belirleyememeliAlt işveren, Anayasa, İş Kanuücretlerine katlanmak zorunda kaldir. İhalenin banu ve Kamu İhale Mevzuatı geremaktadır. şında pek dikkate ğince işçilerine ücretli yıllık izin T.C. Anayasası, Madde 50- Kimalınmayan bu olay vermek zorundadır. Yıllık izine hak se, yaşına, cinsiyetine ve gücüne işin yürütülmesi kazanan işçiler, bu haklarını asıl uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küişverenin belirlediği takvime göre çükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî aşamasında çok kullanabilmektedir. Mevzuat geyetersizliği olanlar çalışma şartları ciddi bir sorun hareği, izin kullanan işçiler, çalışan bakımından özel olarak korunurlar. line gelmekte, alt işçi sayısına dâhil edilerek puantaj Dinlenmek, çalışanların hakkıdır. işvereni keyfi uydüzenlenmesi ve hakediş yapılÜcretli hafta ve bayram tatili ile gulamalarla karşı ması gerekir. Söz konusu mevzuücretli yıllık izin hakları ve şartları kakarşıya bırakabilata aykırı olarak, asıl işveren izin nunla düzenlenir. kullanan işçinin yerine başka işçi 4857 Sayılı İş Kanunu, Madde 53 mektedir. getirilerek sayının tamamlanması - İşyerinde işe başladığı günden itibatalep edilmekte veya yerine işçi temin edilmediği ren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir durumlarda eksik hakediş ödemektedir. yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir. Alt işveren isçisinin sözleşmesi sona ermesi haMadde 54 - Yıllık ücretli izine hak kazanmak için linde kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücre- gerekli sürenin hesabında işçilerin, aynı işverenin tinden dolayı, asıl işveren, alt işveren ile birlikte so- bir veya çeşitli işyerlerinde çalıştıkları süreler birleşrumludur. Yalnız, asıl işveren feshe bağlı haklardan tirilerek göz önüne alınır. sorumlu tutulabilmesi için, fesih anında alt işveren Madde 56 - Yıllık ücretli izin işveren tarafından ilişkisinin mevcut olması gerekir. İşyeri devrinde, bölünemez. devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alınMadde 59 - İş sözleşmesinin, herhangi bir nedığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında ise denle sona ermesi halinde işçinin hak kazanıp da 10 | ihtisas İdareler hak ediş ödeme gününü belirlemeleri halinde ihaleye katılan firmalar mali durumlarını ona göre ayarlayacaklardır. İdarelerce verilen süre sonunda ilgili Kamu Kuruluşu ödeme yapmaz ise cezai işleme tabi olabilmeli gerekirse gecikme faizi ödemelidir. Birçok firma idarelerden hakedişleri zamanında alamadıkları için mağdur olmaktadır. kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren başlar. Kamu İhale Genel Tebliği 78.25. İhale dokümanında günlük olarak belli sayıda personelin idarenin iş yerinde bulunması gerektiğine ilişkin düzenleme yapılan ihalelerde, 4857 sayılı Kanunun 55 inci maddesi uyarınca izne hak kazanan işçilerin izin hakları idarenin belirleyeceği takvim çerçevesinde kullandırılacak ve izin kullanan işçiler fiilen çalışan işçi sayısına dahil kabul edileceğinden, izin kullanan işçilerin yerine başka işçilerin getirilerek sayının tamamlanması talep edilmeyecektir. İdarelerin, ihale konusu işte çalıştırılması istenen personel sayısını bu hususu dikkate alarak belirlemeleri gerekmektedir. İdareler, yıllık ücretli izin haklarının kullanılmasına ilişkin olarak sözleşmenin uygulanması aşamasında 4857 sayılı Kanunun 53, 54 ve 55 inci maddelerinde belirtilen hükümlere uyulup uyulmadığını kontrol edeceklerdir. HAKEDİŞ (KAMUDAN ALACAKLARIN TAHSİLİ) SORUNU Hizmet alım sözleşmeleri hükümleri dâhilinde hazırlanan ve ilgili idareye fatura edilen aylık hakediş tutarlarının ödenmesi hususunda, idarelerin keyfi uygulamaları neticesinde hizmeti sağlayan alt işveren mağdur edilmektedir. İhaleyi alan alt işveren ilgili ayın personel maaşlarını, vergilerini, SGK primlerini vb. tüm giderlerini hakediş almadan ödemek zorunda bırakılmaktadır. Kamunun haczedilemezlik zırhı sebebiyle biriken hakedişler mahkeme ve icra yolu ile de tahsil edilememektedir. Hakedişlerin ödenmesinde idarelerce ödeme tarihinin belirtilmesi mutlaka sağlanmalıdır. Birçok İdare ödeme sorunu yaşadıklarından dolayı İhale şartnamelerinde, firma hakedişi alsın ya da almasın personel maaşını ödemekle yükümlüdür yönünde maddeler koymakta aksi durumda cezai işlem yapmaktadırlar. İdareler hakediş ödeme gününü belirlemeleri halinde ihaleye katılan firmalar mali durumlarını ona göre ayarlayacaklardır. İdarelerce verilen süre sonunda ilgili kamu kuruluşu ödeme yapmaz ise cezai işleme tabi olabilmeli gerekirse ihtisas | 11 > Gündem Temizlik hizmet alım ihalelerinde, örneğin, beş yüz personel çalıştırılacak bir projede iki veya üç cam silme personelinin olmasından dolayı nace kodu gereği üç personel için ödenmesi gereken sgk primi beş yüz personel için ödenmektedir. Cam silme işleri tehlike sınıfı yüksek olduğu için ayrıca ihale edilmelidir. yememelidir. İhalenin başında pek dikkate alınmayan bu olay işin yürütülmesi aşamasında çok ciddi bir sorun haline gelmekte, alt işvereni keyfi uygulamalarla karşı karşıya bırakabilmektedir. İdareler işin zamanında bitirilememesi halinde kesilen ceza miktarını baz alıp işin yürütülmesi esnasında en küçük bir eksiklikte dahi sözleşme bedelinin % 1 i oranında günlük cezai işlem uygulanmaktadır. 1.000.000,00 TL tutarındaki bir ihalede günlük 10.000,00 TL ceza kesilebilmektedir. Ceza işleminin uygulanmasında sözleşme tutarının günlük bedeli üzerinden hesaplanmasının sağlanması firmaları İdarelerin baskısından kurtaracaktır. gecikme faizi ödemelidir. Birçok firma idarelerden hakedişleri zamanında alamadıkları için mağdur olmaktadır. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu. Madde 82 – (Değişik: 18/2/1965 - 538/46 md.) Aşağıdaki şeyler haczolunamaz: 1. Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar 5393 Belediye Kanunu Madde 15 (son cümle) Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez. KESİLEN CEZALAR Teknik şartnamedeki ceza miktarının bir standardı olmalıdır. İdareler keyfi olarak oran belirle12 | ihtisas 8- DİĞER SORUNLAR a)Temizlik hizmet alım ihalelerinde, örneğin, beş yüz personel çalıştırılacak bir projede iki veya üç cam silme personelinin olmasından dolayı nace kodu gereği üç personel için ödenmesi gereken sgk primi beş yüz personel için ödenmektedir. Cam silme işleri tehlike sınıfı yüksek olduğu için ayrıca ihale edilmelidir. b)İşin yürütülmesinde araç istenilecek olması durumunda araç modeli en az beş yıllık olmalıdır. İdareler her ihale döneminde ihalenin yapıldığı yılda hizmete giren araç istemekte bu da bir sonraki ihalede alınan aracın kullanılamayacağı anlamına gelmektedir. Maliye Bakanlığı araç kullanım ömrünü 12 yıl olarak belirlemektedir, ihalelerde son mo- del araç istenmesi hem ülke ekonomisine hem de iş yapan firmalara ciddi bir maliyet getirmektedir. c)Yapılan ihalelerde işe başlama ve bitiş tarihi yazdığından dolayı ihalenin geç sonuçlanması ve bitiş tarihinde bir değişiklik yapılamadığından dolayı teklif edilen bedelden daha az bir miktarla iş yapılmaktadır. İdareler ihalede teklif edilen bedel üzerinden kesin teminat mektubu ve vergilerini almaktadırlar. Oysa kalan süre kadar sözleşme yapılıp kalan süre hesap edilerek kesin teminat mektubu ve vergiler tahsil edilmelidir. Mevcut uygulama haksız yere fazladan kesin teminat mektubu ile karar ve damga vergisi ödeme anlamına gelmektedir. d)Ayni olarak verilen ulaşım bedellerine gelen zammın idarelerce fiyat farkı olarak ödenmesi yönünde tebliğ yayımlanmalıdır. Ayni olarak verilen otobüs biletlerinde rakam değil genelde bilet sayısı yazılmaktadır. Ancak belediyeler maliyetlerine göre bu ücreti artırabilmekte yıllara sari iş alan firmalar kurumdan almadıkları bir parayı ceplerinden ödemek zorunda kalmaktadırlar. e)İdareler tarafından teslim edilen makine ve ekipmanların kullanıcı hatası dışındaki arıza bakım onarım giderleri ilgili kurum tarafından karşılanmalıdır. İdarelerde kullanım ömrü dolan makinelerin firmalara teslim edilerek her türlü arıza ve bakım giderleri firmalara yaptırılmaktadır. Oysa firmalar bu makinelerin kullanımından bir gelir elde etmeyip sadece ilgili idarelerin hizmetlerini yürütmekle görevlidirler. f) İlgili kanun gereği ihalenin sonuçlanmasında kurum kesinleşen ihale kararını tebliğ etmesi halinde üzerinde ihale kalan firma karar pulu bedelini vergi dairesine yatırmak zorundadır. Ancak ihale kararına yapılan itiraz sonucu iptal olan ihalelerde veya düzeltici işlem tesis edilen ihalelerde karar değişimi halinde ödenen bedelin geri alınmasında sorunlar çıkmakta, ancak uzun mahkeme kararları sonrasında mümkün olmaktadır. Mükerrer ödemenin yapılmaması için karar pul bedeli sözleşme aşamasında istenmelidir. g)KİK e yapılan itirazlarda itirazı haklı bulunan firmaların itiraz bedelleri iade edilmelidir. Birçok İhale makamında görev yapan ilgili personel ihalede araştırma yapmadan risk almamak adına, en düşük teklif veren firma üzerinde ihaleyi bırakıp, sorumluluğu KİK’e bırakmaktadır. Firma itirazının haklılığını ispat için itiraz bedeli ödemektedir. Diğer taraftan dokümana yapılan itirazlarda da idareler yaptığının doğru olduğunu iddia etmekte bir ihale dokümanını düzeltebilmek için de yine bir şikâyet bedeli ödetilmektedir. İtirazında haklı olan firmanın ödemiş olduğu itiraz bedeli ihale makamınca geri ödenmelidir. h)Personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı ihaleleri kapsamında alt işveren bünyesinde çalışan personellerin işçi sendikalarına üye olabilmeleri konusunda gerekli yasal düzenleme yapılmıştır. Ancak, sendikal haklar konusunda sendika ile yapılan toplu iş sözleşmeleri veya Yüksek Hakem Kurulu kararında çıkan ek maliyetler asıl işvene tarafından ödenmelidir. Çalışan tarafından kıdem tazminatı, resmi tatil çalışma günleri, yıllık ücretli izin alacakları ve fazla mesai ücretleri ile ilgili açtıkları davalar son alt işveren aleyhine sonuçlanmaktadır. İdarelerin işleri yapılırken fazla mesai yaptırılıp, bu fazla mesainin ücreti alt işverene ödenmeden, ilgili personellere ödenmesi talep edilmektedir ki bu da açıklanabilir bir durum değildir. İşçiler tarafından açılan işçilik alacaklarından kaynaklı tazminat davalarında idare ile firma müteselsil sorumlu olmalarına rağmen idareler ya rücuen tazminat davası yoluyla ya da tebliğ maddesi hükmü gereğince tüm işçilik alacaklarını firmaya yüklemektedirler. ihtisas | 13 > Gündem Faruk Çelik’ten Milyonları Heyecanlandıran Açıklama Bakan Faruk Çelik, kamu çalışanları için alt işveren, taşeron, kamu personeli ile ilgili toplu sözleşmelerde ele aldıkları bazı konular ve sosyal güvenlikle ilgili yine önemli bazı konuları içeren bir paket için çalıştıklarını söyledi. 14 | ihtisas Ç alışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “Haziran sonuna, Meclis kapanıncaya, tatil oluncaya kadar Çalışma Bakanlığı olarak çıkmasından yanayız.” dedi. Çalışma Bakanı Faruk Çelik ile Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, UMEM Beceri ‘10 Projesi’nin TOBB İkiz Kuleler’deki törenine katıldı. Çelik program çıkışından basın mensuplarının gündeme dair sorularını cevapladı. ‘Sosyal Güvenlik Paketi Bakanlar Kurulu’na geldi. Bunula ilgili bilgi alabilir miyiz?7 sorusuna Çelik, şu cevabı verdi: “Kamu çalışanla- rı ile ilgili Sosyal Güvenlik’le ilgili ve çalışma hayatı ile ilgili yanı alt işveren uygulamaları, taşeron uygulamaları, kamu personeli ile ilgili toplu sözleşmelerde ele aldığımız bazı konular ve sosyal güvenlikle ilgili yine önemli bazı konuları içeren bir paket var. Bu tasarı taslağı ile ilgili taraflarla görüşmeyi tamamladık. Kurumlarla görüşmeyi de tamamladık. Bakanlar Kurulu’nda birkaç kez sunum yaptık. Nihai olarak Sayın Başbakanımıza arz edilmek üzere ve onunla yapacağımız nihai değerlendirme neticesinde son şeklini almış olacak ve TBMM’ye sevk edeceğiz. Taşeron uygulamasının tümünü kapsıyor ama bizim görebildiğimiz sıkıntının yaşandığı ağırlıklı olarak kamu kurumu alt işverenlerinde sorun yaşadık. Özel sektör de gerek mevcut İş Kanunu’nun ikinci maddesinde bir değişiklikten yana değil, çalışanlarda veya sendikalar da İş Kanunu’nun ikinci, maddesinin değişiminden yana değil. Orada bir uzlaşı var mevcut durumun devamından yana ama taşeron işçilerin hakları ile ilgili düzenleme geneli ilgilendiriyor. Onu özellikle belirtmek istiyorum.” Taşeron işçilerin kadro taleplerine ilişkin taleplerini de değerlendiren Çelik, “Bizim böyle bir ifademiz hiç olmadı. Bunlar sık sık ‘müjde’ diye yer alıyor. Bunlar doğru değil. Taşeron çalışanların yaşadıkları iş hukukuna aykırı bazı tablolar var, durumlar var. Kıdem tazminatını alamıyorlar. Kamuda alt işverenin yanında çalışmasına rağmen kıdem tazminatından yoksun bir durumla karşı karşıyalar. Yıllık izinleri yok ve benzeri örgütlenme ile ilgili sorun yaşıyorlar. Bunlar düzenleyen, taşeron işçilerle bizzat görüşerek, onların sorunlarını aldık. Kamu işvereni olarak veya özel sektör olarak yaşananların tümünü görüşmeler içerisinde toparladık ve neticede bir taslak ortaya çıktı. Bunun nihai olarak sayın Başbakan’ın talimatı ile meclise sevkini bekliyoruz.” ifadelerini kullandı. “KEYFİLİKLERİ ORTADAN KALDIRIYORUZ” Çelik ayrıca, “Kamuda nerelerde alt işveren işçisi çalışacak bir başka ifade ile hangi alanlarda hizmet alımı yapılacak bunları netleştiren bir düzenleme olacak. Yanı burada bir keyfilik söz konusu ise onu ortadan kaldıran bir düzenleme olarak parlamentoya gelecek.” dedi. Anne adayları ile ilgili düzenlemeye ile ilgili de konuşan Çelik, “O ayrı bir çalışmamızdı. O taslak olarak 6 maddeden oluşan bir taslak var. Onun da sevki eğer uygun bulunur ise birlikte sevk edilebilir ama onunla ilgili birlikte ele alınması ile ilgili bir karar söz konu değil.” şeklinde konuştu. Geçici iş ilişkisine de değinen Çelik, “Geçici iş ilişkisi dediğimiz istihdam büroları ile ilgili durum kayıt dışılık, özellikle evde çalışan kadın- ların ve mevsimlik işçilerle ilgili yaptığımız değerlendirmelerde kayıt dışılıktan evde çalışanları kurtarmak özellikle kadınları ilgilendiren bir durum. Acaba ‘onlar bu şekilde kayıt altına alınabilir mi?’ diye bir teklif var. Tasarıda yer alır mı bilmiyorum.” değerlendirmesine bulundu. “BAKANLIK OLARAK ÇIKMASINDAN YANAYIZ” Yapılan düzenlemenin milyonları ilgilendiren bir düzenleme olduğunu hatırlatan Çelik, “Dolayısıyla haziran sonuna kadar, yasama Meclis kapanıncaya kadar, tatil oluncaya kadar Çalışma Bakanlığı olarak çıkmasından yanayız.” dedi. Çelik ayrıca gelir testine girmeyen işçilerin prim borcuna ilişkin durumun da tasarıda olduğunu açıkladı. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ise basın mensuplarından soru almadı. Kaynak: http://ekonomi.haber7.com/sosyal-guvenlik/haber/1155944-faruk-celikten-milyonlari-heyecanlandiran-aciklama ihtisas | 15 > Röportaj Maliye Bakan Yardımcısı Abdullah Erdem Cantimur ile Röportaj İhtisas Dergisi olarak Maliye Bakan Yardımcısı Abdullah Erdem Cantimur ile başta kıdem tazminatı olmak üzere hizmet sektörünün gündemde olan konular hakkında samimi bir sohbet gerçekleştirdik. P ersonel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımlarında karşılaşılan sorunların nedeni neler olabilir? Kamudan beklenen hizmetlerin ve buna paralel olarak topluma sunulan hizmet yelpazesinin genişlemesiyle kamu idarelerinin hizmet alım ihalelerinde özellikle son yıllarda büyük bir artış gözlenmektedir. Günümüzde kamu idareleri tarafından yapılan sadece personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı ihalelerinde yaklaşık 600.000 kişinin yüklenici firmalar tarafından istihdam edildiği tahmin edilmektedir. Elbette bu kadar çok personelin istihdam edildiği ortamda sorunların yaşanılması da kaçınılmazıdır. Hem taşeron işçilerin, hem de yüklenici firmaların yaşadığı sorunlar mevcuttur. Bu sorunların bazıları kısa sürede çözüme kavuşturulmalıdır. 16 | ihtisas Günümüzde kamu idareleri tarafından yapılan sadece personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı ihalelerinde yaklaşık 600.000 kişinin yüklenici firmalar tarafından istihdam edildiği tahmin edilmektedir. Elbette bu kadar çok personelin istihdam edildiği ortamda sorunların yaşanılması da kaçınılmazıdır. Hem taşeron işçilerin, hem de yüklenici firmaların yaşadığı sorunlar mevcuttur. Bu sorunların bazıları kısa sürede çözüme kavuşturulmalıdır. Son günlerde yoğun bir şekilde tartışılan ve çözüm noktası aranan taşeron işçilerin mali ve sosyal hakları konusuna değinecek olursak, buradaki sıkıntıyı nasıl aşarız? Kıdem Tazminatı, 1475 sayılı İş Kanunun yürürlükte olan 14 üncü maddesinde belirtilen şartların oluşması halinde işçinin işe başladığı tarihten hizmet akdinin son bulmasına kadar geçen sürenin miktarına göre hesaplanarak işçiye ödemek zorunda olduğu bir tazminat şeklidir. Kamu kurumları temizlik ve güvenlik gibi personel çalıştırılmasına dayalı hizmetleri satın alırken 4734 sayılı Kamu İhale ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunları ile bunlara paralel düzenlenen ikincil mevzuata tabidir. Son günlerde yoğun bir şekilde kamuoyunda tartışılan ve değerlendirilen taşeron işçilerin mali ve sosyal hakları konularındaki yapılması planlanan düzenlemeler aslında halihazırda yapılan ihalelerde idari veya teknik şartnamelere konulan hükümlerle yüklenici firmalardan yerine getirmeleri talep edilen mevzulardır. Ancak yasal boşluklar ve yaptırımların yeterli olmaması gibi sebeplerle ideal uygulama sonuçlarına ulaşılamamaktadır. Örneğin yüklenici firmanın istihdam ettiği personelin kıdem tazminatının karşılanması ile ilgili olarak geliştirdikleri ve arkasına sığındıkları en önemli argüman; yaklaşık maliyetin hesaplanmasında ve firmalardan istenilecek aşırı düşük teklif açıklamalarında bir yıllık kıdem tazminatı olan Brüt ücretler toplamının %8,33’ünün (1/12’si) ne idareler tarafından ne de kendileri tarafından dikkate alınmadığıdır. Aslında idareler yapacakları ihalelerde çalıştırılacak personele ilişkin mevzuattan kaynaklanan her türlü sorumluluğun yüklenici firmaya ait olduğuna ilişkin idari şartnamelerine hüküm koymaktadırlar. Ancak piyasa şartları içerisinde firmalar ihaleyi alabilmek için en düşük teklifi sunmak istemekte ve dolayısıyla en rekabetçi olduğunu düşündükleri (Kamu İhale Genel Tebliğinin 79 uncu maddesinde belirtildiği üzere asgari işçilik maliyeti ile birlikte bu tutarın %3’ü kadar genel giderleri kapsayan) asgari teklifi sunmaktadırlar. Elbette böyle bir teklifle ihaleyi kazanan firmadan kıdem tazminatlarını tam olarak hesaplayıp ödemesi beklenemez. Her ne kadar idarelerce hazırlanan yaklaşık maliyet içerisinde veya firmalarca hazırlanan teklifin içerisinde “kıdem tazminatı karşılığı” adıyla ayrı bir maliyet kalemi öngörülmese de, firmalar (Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 9. Maddesi gereğince) toplam işçilik maliyetinin azami %20’sini yüklenici karı olarak belirleyebileceğinden kıdem tazminatı karşılığı da bu %20’ye kadar olan tutar üzerinden ödenebilecektir. Ancak hizmet sektöründe faaliyet gösteren firmaların bilinçsiz ve aşırı rekabetçi tutumları nedeniyle yukarıda belirttiğimiz gibi bu husus maalesef gerçekleşememektedir. Çeşitli kanunlarda yapılması düşünülen ve şu anda Başbakanlıkta olan, Taşeron işçilerinin özlük haklarında iyileştirme yapmaya yönelik değişiklik tasarısıyla bu sorunların önemli ölçüde çözülebileceği düşünülmektedir. ihtisas | 17 > Röportaj Esasen sadece taşeron işçilerinin değil tüm çalışanların kıdem tazminatı sorununun kalıcı ve etkin bir çözüme kavuşturulması amacıyla 4857 sayılı iş kanunun geçici 6 ıncı maddesinde “Kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulur. Kıdem tazminatı fonuna ilişkin Kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı hakları saklıdır” şeklinde hükme yer verilmiştir. Bu konuda özellikle son yıllarda ciddi girişimler bulunmakla birlikte, işçi sendikalarının hassasiyetleri nedeniyle bugüne kadar herhangi bir düzenleme yapılamamıştır. Uygulamada firmalar 1475 sayılı İş Kanunun yürürlükte olan 14 üncü maddesinde belirtilen şartlar dahilinde işten ayrılan veya emekli olan personele kıdem tazminatı vermemekte, çalışanlarda haklarını İş Mahkemelerinde aramaktadırlar. Açılan davalarda davalı taraf olarak genellikle yüklenici firmayla birlikte ihaleyi yapan kamu idaresi de davalı olarak gösterilmekte ve Mahkemelerce de çalışanın haklarından müteselsilen sorumlu tutulmaktadır. Ancak geriye dönük 10-15 yılı kapsayabilen alacaklar için (bu süreçte bir çok farklı firma ihalelere girip kazandığından ve bu firmaların çoğuna ulaşmak pek mümkün olmadığından) davacı çalışanın karşısında somut olarak sadece idare kalmakta ve mali sorumluluk tamamen idareye yüklenmektedir. Her ne kadar idareler ödedikleri kıdem-ihbar tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin ücretleri gibi tutarlar için ilgili firmalara rücu etse de istenilen netice elde edilememektedir. 18 | ihtisas Kanununda düzenleme neden bugüne kadar beklenildi? Esasen sadece taşeron işçilerinin değil tüm çalışanların kıdem tazminatı sorununun kalıcı ve etkin bir çözüme kavuşturulması amacıyla 4857 sayılı iş kanunun geçici 6 ıncı maddesinde “Kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulur. Kıdem tazminatı fonuna ilişkin Kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı hakları saklıdır” şeklinde hükme yer verilmiştir. Bu konuda özellikle son yıllarda ciddi girişimler bulunmakla birlikte, işçi sendikalarının hassasiyetleri nedeniyle bugüne kadar herhangi bir düzenleme yapılamamıştır. Uygulamada karşılaşılan bir diğer sorun da 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Kanun kapsamından istisna olan kurumlar haricinde iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personeli hizmetini sağlama yükümlülüğünün uygulanma şartlarıdır. Çalışan sayısı 50 ve üzeri olan tüm özel sektöre ait işyerlerinde 01.01.2013 tarihinden itibaren bu hüküm uygulamaya başlamıştır. Ancak hizmet sektöründe bazı ihaleler 01.01.2013 tarihinden çok daha önce ve birden çok yılı kapsayacak şekilde (2 veya 3 yıllık) yapıldığından uygulanmaya başlanılan sözleşmeler kapsamında firmalar için ek maliyetler ortaya çıkmış, ihale mevzuatı gereği sözleşme şartlarında sonradan bir değişiklik yapılamadığı için bazı yüklenici firmalar bu ekstra maliyetlere katlanmak zorunda kalmışlardır. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının uygulanmasından kaynaklanan sorunlar nelerdir? Tabiidir ki bu yasal yükümlülükler yeni yapılacak ihalelerde göz önüne alınarak yüklenici firmaların mağduriyetleri giderilebilecektir. Hak ediş ödemelerinde yaşanılan sorunları nasıl çözüme kavuşturabiliriz? Burada bahsedilmesi gereken bir diğer sorun da hak edişlerin ödemesindeki aksaklıklardır. Esasen ödeneği olamayan bir iş için ihaleye çıkılamayacağından yüklenicilerin hak edişlerinin ödenmesindeki gecikmenin nedeni parasal bir sıkıntıdan kaynaklanmadığı açıktır. Ancak hak edişlerin ödenmesinde idareler firmalardan ödemeye esas belgeleri noksansız bir şekilde teslim etmesini istemek yükümlülüğündedir. Eğer evraklarda bir eksiklik veya yanlışlık yoksa ve yapılan işle ilgili muayene ve kabul komisyonundan olumlu rapor alınmışsa ödemeler yapılmaktadır. Burada belki özel bütçeli idareler (üniversiteler ve hastane döner sermaye saymanlıkları gibi) ve yerel yönetimlerin nakit planlamasındaki bazı sıkıntılardan dolayı yüklenici firmalara yapılacak ödemelerde yaşanan sıkıntılardan söz edilebilir ancak özellikle genel bütçeli kamu idarelerinde rutin bürokratik işlemlerden kaynaklanan sıkıntıların haricinde bir ödeme sıkıntısı yaşanması beklenmemektedir. Sözleşmenin uygulanması esnasında kesilen cezalar hakkında bilgi verir misiniz? Kamu idareleri yaptıkları ihaleler neticesinde düzenledikleri sözleşmelerle kurumlarının ihtiyacı olan veya topluma sunulma- sı gereken hizmetleri en uygun şartlarda gördürmek istemektedirler. Elbette sözleşmenin uygulanması sürecinde yüklenici firmanın edimini sözleşme şartlarına uygun olarak yerine getirip getirmediğini denetlemek ve aksi takdirde de ihale dokümanı ve sözleşmede yer verilen yaptırımları (ki genelde her bir aykırı davranış için sözleşmenin toplam tutarının belli bir oranı kadar para cezası ödettirilmesi olmaktadır) uygulamak idarenin en doğal hakkıdır. Burada kuşkusuz bir keyfiyet değil kamu yararı gözetilecektir. Yüklenici firma uygulanacak cezaların haksızlığı veya fahişliği konusunda bir kanaate sahipse elbette sözleşmenin uygulanması esnasında adli mahkemelerde hakkını arayacaktır. Ancak idareler tarafından ihale dokümanı ve sözleşmelerde yapılacak cezai düzenlemelerde de hem yaptırımın caydırıcılığı hem de hakkaniyete uygunluğunun dengeli bir şekilde gözetilmesi gerekecektir. Hem taşeron firmaların, hem de buralarda çalışan işçilerin yaşadıkları sorunların çözümü için hükümetimizin çalışmaları devam etmektedir. Umarım en kısa zamanda çözüme kavuşur. ihtisas | 19 > Dosya Kıdem Tazminatı Hizmet İşveren Sendikası olarak, kıdem tazminatı konusunda hazırladığımız dosyamızı sizlerle paylaştık. K amu ihaleleri mevzuatının değiştirilerek devlet kurumları tarafından maliyet unsuru olarak görülmeyen kıdem tazminatının sözleşme maliyetlerine eklenmesinin öncelikle sağlanmasını isteyen Sendikamız, İhtisas Dergisi için kaleme aldığı yazısında konuyla ilgili önemli detaylara vurgu yaptı. Kıdem Tazminatı ile ilgili sorunlar ve çözüm önerileri Ülkemiz iş hayatındaki en belirsiz ve ileriye dönük olarak ta bu belirsizliğin devam edeceği anlaşılan; ekonomik temelli ve hukuksal çözüm bulunması arzu edilen, “kıdem tazminatı” konusudur. Bu konu; sadece işverenleri değil, tam aksine çalışanlarımızın tamamını ilgilendirmekte, ülkemiz işçilerinin büyük çoğunluğu bu haklarından mahrum kalmaktadır. Kıdem tazminatından yararlanma hakkı; yasaya göre bütün İş Kanununa tabi çalı- şanlara ait olmakla birlikte, uygulamada çalışanların % 92’si yararlanabilmektedir. Kıdem tazminatı; işçinin çalışma süresinin sonunda verilen bir hak olduğundan ve bu tazminata da en yüksek faiz işletildiğinden işverenler üzerinde çok ciddi bir ekonomik yük oluşturmakta ve yukarıda belirtildiği şekliyle, çalışanların bu haklarına ulaşmada problemler çıkmaktadır. Kıdem tazminatının belirtilen ekonomik yükü nedeniyle, bazı işletmelerde aşağıdaki yolların tercih edildiği, basın ve yayın organlarında sıklıkla yer almaktadır. Bazı işyerlerinde, yılını doldurmadan çok büyük işçi sirkülasyonları yapılarak “kıdem tazminatı” hakkına ulaşılması engellendiği, bütün çalışma hayatına dair yazı yazan uzmanlar tarafından ifade edilmektedir. Böylece, çalışanlarımızın çalışma hakkına halel gelmektedir. Çalışma hayatını yakından ilgilendiren kıdem tazminatı konusunda uzlaşma için yeni adımlar atılıyor. Yeni yılın ilk günlerinde konuyu rafa kaldıran Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik bu sorunu çözmekte kararlı. KIDEM TAZMİNATI NEDİR? İş Kanunu’na tabi olarak çalışan işçilerin Hizmet Akitlerinin; Yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı almak gibi nedenlerle feshedilmesi, işçinin işveren tarafından, ahlak veya iyi niyet kurallarına aykırı bir durumu tespit edilmediği halde işten çıkarılması, işçinin sağlık sebepleri ya da işverenin ahlak veya iyi niyet kurallarına aykırı hareketini gerekçe göstererek veyahut da zorlayıcı sebeplerle işten ayrılması, vatani görevi dolayısıyla işten ayrılması, Kadın İşçilerin, evlendiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde işi bırakması veya işçinin ölümü nedeniyle son bulması gibi durumlarda işveren tarafından iş kanunu gereğince, İşçinin işe başladığı tarihten, hizmet akdinin son bulmasına kadar geçen sürenin tutarına göre hesaplanarak işçiye vermiş olduğu bir tazminat şeklidir. Kendi isteğiyle işten ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanamaz. 20 | ihtisas ihtisas | 21 > Dosya Dünyada Kıdem Tazminatı Nasıl İşliyor? İngiltere: İngiltere’de kıdem tazminatına hak kazanmak için aynı iş yerinde 2 yıl çalışmış olmak gerekiyor. 41 yaşını doldurmuş çalışanlar her 1 yıllık çalışmaları karşılığında 1,5 haftalık ücret, 22 - 41 yaş arası çalışanlar her 1 yıl için 1 haftalık ücret, 22 yaşını doldurmamış çalışanlar içinse yarım haftalık ücret tazminat olarak ödeniyor. Çalışan aynı işverene bağlı 20 yıldan fazla çalışmış olsa bile sadece son 20 yıl tazminata tabii tutuluyor. Haftalık ücret ise azami 380 İngiliz Sterlini olabiliyor. Çalışan yetersizliğinden dolayı işten çıkarılsa bile tazminata hak kazanıyor. Fransa: Fransa’da da çalışanın kıdem tazminatına hak kazanması için 1 yılı doldurmuş olması gerekiyor. Çalışanın iş akdinin sona ermesi durumunda aylık ücretinin 1/10’u kendisine ödeniyor. Eğer çalışan 10 yılı tamamlamış işe 1/10’a ayrıca 1/15 daha ekleme yapılıyor. Fakat çalışan “ekonomik” sebepler ile işten çıkarılmışsa her yıl için aylık ücretin 1/5’i ödenirken 10’yılı aşması durumunda ise üstüne 2/15 ekleniyor. İsviçre: İsviçre’de ilgili düzenleme Borçlar Kanunu’na tabi. 50 yaşını doldurup aynı işveren ile 20 yıldan fazla çalışanlara kıdem tazminatı ödeniyor. Söz konusu meblağ anlaşmaya açık fakat anlaşmazlık durumunda mahkemenin verdiği karar 2 - 8 aylık ücret olarak değişebiliyor. 22 | ihtisas Almanya: Almanya’da kıdem tazminatı İstihdamın Korunmasına Dair Kanuna tabi, 10 kişiden daha az çalışılan yerlerde kıdem tazminatı hakkı doğmuyor. Almanya da tıpkı İspanya ve Danimarka gibi işçinin işten çıkarılmasının zor olduğu ülkelerden biri. Kıdem tazminatı işçinin her 1 yıllık çalışması karşılığında yarım aylık ücret olarak hesaplanıyor. Yaş ve çalışma süresi de kıdem tazminatının hesaplanmasında önemli faktörler. 55 yaş üstü çalışanlarda 15 yıllık çalışmaya karşılık 15 ay, 20 yıllık çalışmaya karşılık 20 aylık ücret ödeniyor. İtalya: İtalya’da kıdem tazminatına hak kazanmak için herhangi bir şart gerekmiyor. İşinden kendi rızası ile ayrılan çalışana da kıdem tazminatı ödemesi yapılıyor. Kıdem tazminatı fondan ödeniyor ve fondan yapılacak ödeme de işverenin yatırdığı prime göre hesaplanıyor. Buna göre çalışanın ücretinin yüzde 7,4’ünü çalışan her ay bir fonda toplamak zorunda. Bunun içinden ayrıca bir yüzde 0,5’lik dilim de Garanti Fonu’nda toplanıyor ve yıllık enflasyon değerlemesine de sokularak çalışana ödeniyor. Bu sistemde bir tavan ücret sınırı bulunmuyor. ABD: ABD’de ise özel sektörde kıdem tazminatı uygulaması yokken Federal çalışanlar ise kıdem tazminatı hakkına sahip. İngiltere’den farklı olarak eğer çalışan yetersizliğinden dolayı işten çıkarıldı ise tazminat hakkına sahip olamıyor. Ayrıca üst üste 3 gün devamsızlık yapmış olmak da kıdem tazminatının yanması için yeterli. İşyerinde 10 yılı doldurmamış çalışan her 1 yıl için 1 haftalık ücret, 10 yılın aşan emeği içinse her 1 yıl için 2 haftalık ücret ve eğer yıla tamamlayamadığı süre var ise de her bir çeyrek için söz konusu oranların 1/4’ü kadar tazminat ödeniyor. 40 yaşını doldurmuş çalışanların tazminatları ise her 1 yıl için yüzde 10 artırılıyor. Çeyreklik dilimler içinse oran yüzde 2,5 artırılıyor. ABD ayrıca kıdem tazminatı için tavan da var. Çalışanın kıdem tazminatı en fazla 1 yıllık maaşı kadar olabiliyor. Japonya: Kıdem tazminatı ile ilgili bir kanun yok. Fakat bununla birlikte çalışanın iş akidi fesih ettiği durumlarda dahi kıdem tazminatı olarak 5 yıl için 1,7; 20 için 14,8 aylık ücret ödeniyor. İşverenin iş akdini feshetme yoluna gittiği durumlarda ise çalışana 5yıllık hizmeti karşılığında 3,4 aylık; 20 yıllık hizmeti karşılığında ise 18,8 aylık ücret ödeniyor. Aynı süre çalışmış iki çalışanın tazminatları arsındaki fark ise performans puanlarından kaynaklanıyor. Çalışana kıdem tazminatlarının adaletli hesaplanabilmesi için her yıl performans puanı veriliyor. Fakat Japonya’da ekonomik krizle beraber gelen yeni vergi düzenlemesinde çalışanın her ay maaşına bağlı oranda yatırılın primler ve bunların değerlendirilmesine doğru bir geçiş görülüyor. ihtisas | 23 > Dosya makta ve bu da yargının iş yükünü artırmaktadır. Ödenmeyen ücretler işverenden isteniyor Kıdem tazminatı uygulaması işverenler ile alt işverenin üzerindeki mali yükü artırmaktadır. Bazı işyerlerinde, kıdemli işçinin işyerlerinde kalmasını önlemek için, bazı hukuk dışı uygulamalar yapıldığı sürekli ifade edilmektedir. İşverenin aczi, iflası ve konkordato ilan etmesi halinde, zaten bu tazminatın ödenmediği bilinmektedir. İşyeri kapatıldığında da, işçilerin hiç ulaşamadıkları haklarının başında “kıdem tazminatı hakkı“ yer almaktadır. İşyerleri iflas ettiğinde; mevcut iktisadi ve hukuki düzenimize göre, bankaların alacakları önceliklidir. İşçilerin son bir yıl içinde hak etmiş oldukları alacaklardan, sadece 3 ayı geçmeyen ücret alacakları “ücret garanti fonu” tarafından ödeme yapılmaktadır. Söz konusu garanti kapsamı dışındaki alacakları ile birlikte “kıdem tazminatı” alacağı hiçbir şekilde kendilerine ödenmemektedir. 24 | ihtisas 4857 Sayılı İş Kanununda kıdem tazminatı uygulaması konusunda yeni bir düzenlemeye yer verilerek bir fon sistemine geçilmesi ve böylelikle kıdem tazminatı uygulanmasından kaynaklanan sorunların giderilmesi öngörülmüş ve bu kapsamda kanunun geçici 6. Maddesinde “kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulur.” şeklinde hükme yer verilmiştir. Fon sistemine geçilene kadar 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. Maddesinde yer alan hükmün bir süre daha uygulanması uygun görülmüştür. Aradan yedi yıl geçmiş olmasına rağmen kıdem tazminatı fon uygulamasına ilişkin kanun bir türlü yasalaşmadığından sorunlar aşağıda açıklandığı şekilde büyüme eğilimini sürdürmüştür. Kıdem tazminatı uygulaması işverenler ile alt işverenin üzerindeki mali yükü artırmaktadır. Kıdem tazminatını üstlenmek istemeyen işveren ya işçisini kayıt dışına çıkarmakta ya da işyerini kayıt dışı tutmanın yolunu aramaktadır.’ Kıdem tazminatı uygulaması kayıt dışı istihdama neden olmaktadır. İşçi ve işveren kanun hilafına çeşitli yöntemler geliştirerek kıdem tazminatı uygulamasından sarf-ı nazar etmektedir. Kıdem tazminatı uygulaması işkollarında çok sık iş ve işçi değişikliğine sebebiyet vermektedir. Bu sorun görevinde uzmanlaşarak ihtisas sahibi olan işçinin başka iş kollunda çalışmasına, işverenin de deneyimli işçisinden uzun süre yararlanma imkânını kaybetmesine neden olmaktadır. Uygulamada sendikalı olmayan işçilerin bu haktan faydalanması neredeyse imkânsız gibidir. İşsizliğin neden olabileceği sorunları sosyal bir olgu olmaktan çıkarmak için öngörülen kıdem tazminatı müessesesi özelliğini kaybetmiş, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu devreye girmiştir. İş mahkemelerinde çok sayıda kıdem tazminatı alacağıyla ilgili işçi-işveren anlaşmazlığı bulun- ‘Kamu kurumları, personel çalıştırmaya dayalı (temizlik, bilgi sistemi, veri hazırlama, teknik eleman, bakım-onarım, özel güvenlik, yemek hazırlama dağıtımı ve servisi vb) hizmet ihtiyaçlarını “Alt İşverenlik Müessesi” ile giderirken izleyecekleri yol ve yöntemler Kamu ihale mevzuatına tabidir. Bu mevzuat, devletin kanundan doğan bir hakkın yerine getirilmesini alt işverenlerden talep ederken bu maliyetlerin işverenlere ödenmesine de engel teşkil etmektedir. İhale mevzuatına göre teklif fiyat, yaklaşık maliyet ile hesaplanır. Hizmet Alım İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 7, 8, 9 ve 10’ncu maddelerinde yaklaşık maliyetin nasıl hesaplanacağı ve hangi fiyat bileşenlerinin teklife dâhil edileceği açıklanmıştır. Ne yazık ki, bu iş kalemleri arasında kıdem tazminatı yer almamaktadır. Alt işverenden tedarik edilen hizmet işlerinin tamamında kıdem tazminatı önemli bir teklif fiyat bileşeni olarak aranmadığından da, kıdem tazminatı bedelini içeren teklifler, yaklaşık maliyetin üzerinde bulunarak ihale dışı bırakılmaktadır. Bu durum da, alt işverenlik müessesinin içinden çıkılamaz bir hale bürünmesine neden olmaktadır.’ Alt İşverenin kendisinden önceki Alt işverenlerin Borcunda da sorumlu tutulması Hizmet sektörü işverenlerinin karşılaştığı bir diğer sıkıntı da; kazanmış olduğu ihale konusu işyerinde kendisinden önce çalışan eski alt işverenin işçilerinin geçmiş dönem işçilik alacakları ile tazminatlarından da asıl işveren ile birlikte sorumlu tutulmasıdır. Asıl işveren olan Kamu Kurumlarının mallarının büyük kısmı haczedilemezlik zırhı ile korunduğundan ve kamudan işçi alacaklarının icra yoluyla tahsil kabiliyeti de zor olduğundan, alacaklı işçiler, hizmet sektörü işverenlerine yönelmekte ve alt işveren şirketler de hacizlerle muhatap olmamak için mecburen ve kerhen kendi borçları dahi olmayan çok büyük miktarlarda bedelleri ödemek zorunda kalmaktadırlar. Sadece bu nedenle dahi ticari hayatına son vermek durumunda kalan birçok işveren mevcuttur. Hizmet Sektörü Üzerindeki Olumsuz Etkiler İki milyona yakın (temizlik, bilgi sistemi, veri hazırlama, teknik eleman, bakım-onarım, özel güvenlik, yemek hazırlama dağıtımı ve servisi vb) işçinin istihdamını sağlayan, çok sayıda küçük işletmeyi ekonomiye kazandıran ve ülke refahına ciddi katkılar sağlayan “Alt işverenlik Müessesi” kıdem tazminatı konusunda en fazla tartışmanın yaşandığı alandır. Hizmet Alım İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 7, 8, 9 ve 10 ncu maddelerinde tanımlanan yaklaşık maliyet fiyat bileşenleri içerisinde kıdem tazminatının teklife dâhil edilmemesi sonu- Devlet kurumlarının alt işverenden tedarik edeceği hizmetin bedelini hesaplarken, işçilere ödenecek olan kıdem tazminatı bedellerini de maliyet hesabına eklemesi sağlanmalıdır. ihtisas | 25 > Dosya cunda; Alt işverenlerin bütçesi istihdamını sağladığı işçilere kıdem tazminatı ödemesini karşılayamaz. Alt işveren işçinin kıdem tazminatı parasını iş yaptığı devlet kurumundan alamaz. Alt işveren iş aldığı devlet kurumun ve siyasetin baskısı ile iş giriş-çıkış talepleri karşısında ya muvazaaya ya da kıdem tazminatı ödemesine maruz kalmaktadır. Alt işverenlere yüklendiği zannedilen kıdem tazminatı sorunu, Kamu İhale Genel Tebliğinin 79 ncu maddesinin birinci fıkrasında açıklanan %3 sözleşme gideri arasına sıkıştırılarak hem sektör işverenleri hem de sektörde çalışan yaklaşık iki milyon işçi mağdur edilmektedir. Hükümet, İş çevreleri ve Sendikaların, ortak bir noktada buluşarak çözüm üretememesi ha- linde kamuya iş yapan binlerce şirket yakın bir gelecekte yok olacağı gibi binlerce kişinin de işsiz kalması kuvvetle muhtemeldir. Neler Yapılmalı? Çözüm Önerilerimiz Çalışma hayatında yaşanan kıdem tazminatı ile ilgili sorunların çözülebilmesi için fon sisteminin devreye sokulması gerekmektedir. Fonun devreye girmesi ile birlikte çalışanların mağduriyeti ve kayıt dışı istihdam engellenecek ve bütün işçilerin kıdem tazminatı hakkından yararlanması sağlanacaktır. Fon sisteminin devreye girmesinin ardından ise, alt işverenlere yıllardır ödenmeyen kıdem tazminatı alacakları, devlet kurumları veya asıl işverenler tarafından üstlenilerek fona devredilmelidir. >>YÜRÜRLÜKTEKİ KANUN METNİ 4857 sayılı Kanun; Geçici Madde 6 - Kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonu kurulur. Kıdem tazminatı fonuna ilişkin Kanunun yürürlüğe gireceği tarihe kadar işçilerin kıdemleri için 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı hakları saklıdır 1475 Sayılı Kanun. MADDE 14 — (Değişik birinci fıkra: 29.7.19832869/3 Md.) Bu Kanuna tabi işçilerin hizmet akitlerinin: 1- İşveren tarafından bu Kanunun 17 nci maddesinin II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında 2- İşçi tarafından bu Kanunun 16 ncı maddesi uyarınca, 26 | ihtisas İhale mevzuatı değiştirilerek kısmi işçilik maliyet hesabı yerine, kıdem tazminatını da kapsayan tam işçilik hesabına geçilmeli ve devletin alt işverenlere yaptıracağı işin bedelinin tam olarak ödenmesi sağlanmalıdır. Devlet kurumlarının alt işverenden tedarik edeceği hizmetin bedelini hesaplarken, işçilere ödenecek olan kıdem tazminatı bedellerini de maliyet hesabına eklemesi sağlanmalıdır. İhale mevzuatı değiştirilerek, kamu ihalelerinde ihale konusu iş yerinde kazanılan ihaleden önceki dönemi kapsayan işçilik alacakları ile tazminatlar bakımından alt işverenin sorumluluğu kaldırılarak sadece ilgili idareye (asıl işverene) yüklenmesinin sağlanması gerekmektedir. 3- Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla, 4- Bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla; 5- (Ek: 25.8.1999 -4447/45 md.) 506 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle, Feshedilmesi veya kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son bulması hallerinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kı- Çözüme dönük çalışmaların yapılmadığı her geçen gün, işverenler bakımından daha da işin içinden çıkılmaz bir hale bürünecektir. Bu nedenle, bu konuda atılacak adımlar ile yapılacak düzenlemeler ülkemiz piyasası açısından hayati bir önem arz etmesinin yanında aşağıdaki hususların da bertaraf edilmesini sağlayacaktır. dem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır. (Değişik fıkralar: 17.10.1980 - 2320/1 md.)İşçilerin kıdemleri, hizmet akdinin devam etmiş veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde çalıştıkları süreler göz önüne alınarak hesaplanır. İşyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde işçinin kıdemi, işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanır. 12.7.1975 tarihinden itibaren işyerinin devri veya herhangi bir suretle el değiştirmesi halinde işlemiş kıdem tazminatlarından her iki işveren sorumludur. Ancak iş yerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır. 12.7.1975 tarihinden Türkiye de Kamu hizmeti için yürütülen işlerde işveren ile çalışan arasında iş barışı ve verimliliğin tesisi sağlanacaktır. Personel kıdem alacaklarının yargı mekanizmalarını tıkayarak yüzbinlerce davanın açılması sebebiyle kamu maliyetlerinin artmasının önüne geçilecektir. Türkiye’de hizmet sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin geriye dönük kıdem tazminatı yükümlüklerinin hesaplanamaz hale gelmesinden dolayı şirket birleşmeleri ve devirleri yapılamamaktadır. Hizmet sektörünün önünün açılarak daha kurumsal yapılara kavuşturulması ile uluslararası rekabetçilikte de önündeki engellerin kaldırılması sağlanacaktır. evvel işyeri devrolunmuş veya herhangi bir suretle el değiştirmişse devir mukavelesinde aksine bir hüküm yoksa işlemiş kıdem tazminatlarından yeni işveren sorumludur. İşçinin birinci bendin 4 üncü fıkrası hükmünden faydalanabilmesi için aylık veya toptan ödemeye hak kazanmış bulunduğunu ve kendisine aylık bağlanması veya toptan ödeme yapılması için yaşlılık sigortası bakımından bağlı bulunduğu kuruma veya sandığa müracaat etmiş olduğunu belgelemesi şarttır. İşçinin ölümü halinde bu şart aranmaz. T.C. Emekli Sandığı Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununa veya yalnız Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olarak sadece aynı ya da değişik kamu kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle Sosyal Sigortalar Kanununa göre yaşlılık veya malullük aylığına ya da toptan ödemeye hak kazanan işçiye, bu kamu kuruluşlarında geçirdiği ihtisas | 27 > Dosya Kıdem tazminatının hesaplanması, son ücret üzerinden yapılır. Parça başı, akort, götürü veya yüzde usulü gibi ücretin sabit olmadığı hallerde son bir yıllık süre içinde ödenen ücretin o süre içinde çalışılan günlere bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama ücret bu tazminatın hesabına esas tutulur. hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son kamu kuruluşu işverenince kıdem tazminatı ödenir. Yukarıda belirtilen kamu kuruluşlarında işçinin hizmet akdinin evvelce bu maddeye göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona ermesi suretiyle geçen hizmet süreleri kıdem tazminatının hesabında dikkate alınmaz. Ancak, bu tazminatın T.C Emekli Sandığına tabi olarak geçen hizmet süresine ait kısmı için ödenecek miktar, yaşlılık veya malullük aylığının başlangıç tarihinde T.C. Emekli Sandığı Kanununun yürürlükteki hükümlerine göre emeklilik ikramiyesi için öngörülen miktardan fazla olamaz. Bu maddede geçen kamu kuruluşları deyimi; genel, katma ve özel bütçeli idareler ile 468 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde sayılan kurumları kapsar. Aynı kıdem süresi için bir defadan fazla kıdem tazminatı veya ikramiye ödenmez. Kıdem tazminatının hesaplanması, son ücret üzerinden yapılır. Parça başı, akort, götürü veya yüzde usulü gibi ücretin sabit olmadığı hallerde son bir yıllık süre içinde ödenen ücretin o süre içinde çalışılan günlere bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama ücret bu tazminatın hesabına esas tutulur. Ancak, son bir yıl içinde işçi ücretine zam yapıldığı takdirde, tazminata esas ücret, işçinin işten ayrılma tarihi ile zammın yapıldığı tarih arasında alınan ücretin aynı süre içinde çalışılan günlere bölünmesi suretiyle hesaplanır. (Değişik: 29.7.1983 - 2869/3 md.) 13 üncü maddenin (C) bendinde sözü geçen tazminat ile bu maddede yer alan kıdem tazminatına esas olacak ücretin hesabında 26 ncı maddenin birinci fıkrasın28 | ihtisas da yazılı ücrete ilaveten işçiye sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün akdi ve kanundan doğan menfaatler de göz önünde tutulur. Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi sebebiyle açılacak davanın sonunda hâkim gecikme süresi için ödenmeyen süreye göre, mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesine hükmeder. İşçinin mevzuattan doğan diğer hakları saklıdır. (Değişik: 17.10.1980 - 2320/1 md.) Bu maddede belirtilen kıdem tazminatı ile ilgili 30 günlük süre hizmet akitleri veya toplu iş sözleşmeleri ile işçi lehine değiştirilebilir. (Değişik: 10.12.1982 - 2762/1 md.) Ancak, toplu sözleşmelerle ve hizmet akitleri ile belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez. (Değişik fıkralar: 17.10.1980 - 2320/1 md) İşçinin ölümü halinde yukarıdaki hükümlere göre doğan tazminat tutarı, kanuni mirasçılarına ödenir. Kıdem tazminatından doğan sorumluluğu işveren şahıslara veya sigorta şirketlerine sigorta ettiremez. İşveren sorumluluğu altında ve sadece yaşlılık, emeklilik, malullük, ölüm ve toptan ödeme hallerine mahsus olmak kaydıyla Devlet veya kanunla kurulu kurumlarda veya % 50 hisseden fazlası devlete ait bir bankada veya bir kurumda işveren tarafından kıdem tazminatı ile ilgili bir fon tesis edilir. Fon tesisi ile ilgili hususlar kanunla düzenlenir. > Röportaj RÖPORTAJ Madene Adanan Üç Kuşak... M anisa, Soma’da bir maden ocağında yaşanan facia ile ülkemiz en vahim maden kazalarından birini yaşadı. Soma’da yaşanan elim kazanın ardından, maden ocakları ve maden işçilerinin koşulları, işçi sağlığı ve güvenliğinin nasıl olması gerektiği yeniden tartışılmaya başlandı. Acılar tazeliğini korurken, yürütülen soruşturma hem muhtemel ihmal iddialarını netleştirecek hem de iş güvenliği konusunda atılması gereken adımlara işaret edecek. Dergimiz İhtisas, konunun birinci dereceden muhataplarından Hüseyin Korkut ile bir röportaj gerçekleştirdi. Hüseyin Korkut, Soma’da bir maden işçisi, kazanın meydana geldiği madene sadece yüz elli metre uzaklıkta. Bir madenci olarak 30 | ihtisas acıya en yakın isimlerden biri. Hüseyin Korkut, 1967 Bartın ili Ulus ilçesi doğumlu. Amcaoğlu Mustafa ile ağabeyi Bayram Korkut’un tavsiyesi ile 1991 senesinde başlamış madenciliğe. Tecrübeli bir madenci… Tecrübe soğukkanlı olmak demek ama Korkut sorularımızı yaşanan acının tazeliğiyle olacak kısa kısa cevaplandırıyor. Konuşacak çok şey yok der gibi ya da artık konuşması gerekenlerin başkası olduğunu hissettirircesine kısa cümleler kuruyor. Soma maden kazasında elim bir acı yaşarken madencilerin dünyasına da girdik. Birçok madencinin insanlık dersi verdiğine şahit olduk. Korkut’un kısa cevaplarının satır aralarında önemli ayrıntılar gizli. İlginize takdim ediyoruz… Şükür işçinin azığıdır. Yerin altında dilinden, yüreğinden şükrü eksik etmeyen madencilerimizin yaşanan kazanın büyüklüğüne rağmen isyan etmeyen mütevekkil tavırları dikkatimizi çekmişti. Aynı ruh hâlini Hüseyin Korkut’un kelimelerinde de görüyoruz. Soma’daki durumu sorduğumuzda “Allah’a şükür iyi durumdayız.” diyen Korkut’un mütevekkil sesini duyunca, bu ses yeni neslin kulaklarına varır mı, diye düşünmeden edemiyoruz. Madenciliğe nasıl başladın? Kendini tanıtır mısınız? İsmim Hüseyin Korkut. 1967 Bartın Ulus doğumluyum. Amcaoğlum Mustafa ile birlikte madende 1991 senesinde başladık. Nasıl başladın kimin tavsiyesiyle? Ağabeyim Bayram Korkut’un tavsiyesiyle geldim. Şu an nerede çalışıyorsun? Simbad madencilikte çalışıyorum. Olay bölgesi ile çalışma mesafen nedir? Burası maden ocaklarının yoğun olduğu bir yer, bizim ocağa aşağı yukarı 150 metre. Çalıştığın maden hali hazır- ses yeni neslin kulaklarına varır mı, diye düşünmeden edemiyoda işleyen bir maden mi? Benim çalıştığım maden bu- ruz. ranın en eski maden ocaklarınÇalışma şartları nasıl? dan, bugün de çalışıp işten gelİş güvenliği konusunda bir dim. sıkıntımız yok. Müdürümüz bizimle yaptığı konuşmada daha Orada durum nasıl? Allah’a şükür iyi durumdayız. iyi önlemler alınacağını açıkladı. Şükür işçinin azığıdır. Yerin altında dilinden, yüreğinden şükrü eksik etmeyen madencilerimizin yaşanan kazanın büyüklüğüne rağmen isyan etmeyen mütevekkil tavırları dikkatimizi çekmişti. Aynı ruh hâlini Hüseyin Korkut’un kelimelerinde de görüyoruz. Soma’daki durumu sorduğumuzda “Allah’a şükür iyi durumdayız.” diyen Korkut’un mütevekkil sesini duyunca, bu Soma’daki son durum ne? Şirketin elemanları adliyenin önünde oturma eylemi yapıyor. Çalışmaya ara verdiler. Önümüzdeki günlerde neler olacak? Resmi ya da gayriresmi açıklama yapıldı mı? Ayın 1’inden sonra başlayacağını söylüyorlar. Aynı şirketin başka ocaktaki elemanları ile tekrar başlamayı düşünüyorlar. ihtisas | 31 > Röportaj Soma’da yaşanan faciada ölen ya da kurtulan arkadaşınız var mıydı? Ölen de var yaralı çıkan da var. Ölen kişi mahalleden arkadaşımdı. Kendisi ile uzun yıllar komşuluk yaptım. Çok sevdiğim aza kanaat eden, samimi bir dosttu. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Bize biraz madenciliğin zorluğundan bahseder misiniz? Bizim çalıştığımız iş dışarıdan bakıldığı zaman insanlara zor geliyor ama biz alıştığımız için zor görmüyorum. Kolay değil. Günlük mutlaka 250 gram toz yiyoruz. 7 buçuk saat çalışıyoruz. Maskelerimizi sürekli üzerimizde taşıyoruz. Akülü lambalarımız yaklaşık 2 saat yanabiliyor. Soma madeninde yaşayanlar herkesi farklı şekilde etkiledi. Hepimiz çok üzüldük ama siz bir madenci olarak ne hissettiniz? Biz de çok üzüldük. Psikolojimizi de etkiledi. Sorumuzu kısa cümlelerle cevaplıyor Korkut. Yüreğinin önüne çektiği seti kaldırmama adına onu daha fazla zorlayamıyoruz. Ancak kısa cevaplarının ağırlığını, samimi bir şekilde hissetmenin bundan sonraki kazaların önüne geçilmesiyle mümkün olacağını düşünüyoruz. 32 | ihtisas Maden işçileri arasında çok sayıda birbirine yakın, akraba olan insanlar var bunun nedeni nedir? İş bulamıyorlar. Ben de oğlumla çalışıyorum. Ben arkadaşımı çağırıyorum o diğer arkadaşını çağırıyor ve tanıdıklar geliyor. Toplam 8 kardeşiz 3 erkek kardeşim madenci. Babam da madenciydi. Neden oğlunla beraber çalışıyorsunuz? Şu anda başka iş bulmadığı için beraber çalışmak zorunda kalıyoruz. Çocuğunun maden işçisi olmasını ister misin? Ağır bir iş olduğu için, meslek hastalığından, zorluklardan kaynaklı olduğundan istemem. Fakat iş bulamadığı ve aile geçimine katkı için beraber çalışıyoruz. Madende çalışma sistemi veya vardiya süresi ne kadar? 3 vardiya çalışıyoruz. Normalde 8 saat üzerinden gidiyoruz fakat 7 buçuk saat sürüyor. Aldığın ücret maddi olarak İş yerine ulaşmamız ve eve dö- bu işin karşılığı mı? nüşümüz toplam 12 saati buluHayır, mümkün değil. yor. Madende iş güvenliği ile ilMadene başlayanlar işin gili yeterli tedbirlerin alındığını zorluğundan yakınıyor mu? düşünüyor musun? Tabii ki. Çoğu kişi işin zorluBen alındığını düşünüyorum. ğundan dolayı bırakıyor. Hatta Fakat tabii ki tedbirler artırılabilir. madenciliğe beraber başladığım, amcamın oğlu Mustafa, Madencilerin, gerçekleşen ocakta bir ay çalıştıktan son- bu kazada şahsi hatalarının olra, ciddi manada rahatsızlanıp duğunu düşünüyor musun? köye geri dönmüştü. Bilmiyorum o iş kazası nasıl Ekmek parası, der geçeriz. Belki biraz burada durmak gerekiyor. Ekmek parası nasıl kazanılıyor diye düşünüp bencilliğimizi başkasının zor hayat şartlarında yok etmeyi başarmalıyız. Madenciler zor şartlarda çalışıyor. Evet belki bazıları bu duruma alıştı ve belki bazıları da buna alışacak; ancak madencilerin çalışma şartları ve haklarının teslimi noktasında ihmal alışkanlığımız olmasın. Milletimizin başı sağ olsun! Teşekkür ederiz. Böyle bir facianın tekrar yaşanmaması adına nasıl bir önBen teşekkür ederim. lem alınmalı? Şu an ellerinden geleni yapMadende olması gereken iş Ekmek parası, der geçegüvenliği konusunda sana bir maya çalışıyorlar. Daha iyi ted- riz. Belki biraz burada durmak bir alınırsa iş kazalarının önüne gerekiyor. Ekmek parası nasıl bilgi verildi mi? İşe girmeden bu bilgilendir- geçilebilir. kazanılıyor diye düşünüp benme yapılıyor. Kurs veriliyor. Hercilliğimizi başkasının zor hayat Dünyanın en ağır işlerinden şartlarında yok etmeyi başarkese gösteriliyor. birini yapıyorsunuz. Sizlere ta- malıyız. Madenciler zor şartlarPeki, bu bilgilendirme peri- nınan özlük haklarının iyileş- da çalışıyor. Evet belki bazıları yodik zamanlarda mı yapılıyor. mesi için mücadele eden sen- bu duruma alıştı ve belki baBaşlamadan önce mi yapılıyor? dikalara bir mesajınız var mı? zıları da buna alışacak; ancak Sendikaların işçilerle daha iyi madencilerin çalışma şartları İşe girmeden önce yapılıyor. Her sene de tekrarını yaptırı- ilgilenmesini isterim. Sendikalar ve haklarının teslimi noktasında her ay yevmiyemizi kesmekten ihmal alışkanlığımız olmasın. yorlar. başka bir katkıda bulunmuyor. Milletimizin başı sağ olsun! Yaşadığınız sorunlarla ilgili Şu an en iyi maaş 1600 TL. Çok sendikaya başvurdunuz mu? çalışıyoruz az kazanıyoruz. Az Bağlı bulunduğunuz sendika çalışıp çok kazanmak diye bir şey olamaz bizde. var mı? Mevcut sendikamızın işçiye Yaşanan bu faciadan sonra hiçbir faydası yok. ocakta çalışmak sence zor deSizden bu sendikayla ilgili ğil mi? Alıştığım için bana zor gelmibir ücret kesiliyor mu? Her ay bir yevmiye kesiliyor. yor. Yeni başlayan arkadaşlar bu faciadan sonra işi bıraktı. Ama destek bulamıyoruz. oldu o konuda açıklama yapamayacağım. ihtisas | 33 > İŞ AHLAKI İş ahlâkı gereği, iş adamları sorumluluk sahibi bireyler olmalı sadece kendi çıkarlarını düşünmemelidir. İş adamı güven ve refahını elde ederken çalıştırdığı ve hizmet sunduğu diğer insanların güven ve refahını da sağlamak zorunda olduğunun bilincine varmış olmalıdır. Bu şekilde düşünen bir iş adamı iş ahlâkını büyük oranda edinmiştir. Ayrıca iş ahlâkını içselleştiren bir iş adamının güvene layık, sadık, namuslu ve çalışkan olduğu da söylenebilir. YÖNETİCİLER AÇISINDAN AHLÂK OLGUSU KAVRAMSAL BİR İRDELEME* Alpaslan Yüce | Kafkas Üniversitesi K Bu çalışmada ahlâk kavramı ele alınırken, ahlâk ve etik arasındaki farklılığa değinilmiş. İş ahlâkı bağlamında yöneticiler ve ahlaki kararları kavramsal olarak irdelenmiş ve yöneticilerin ahlâki kararları uygulayabilmeleri için bir karar metodolojisi sunulmuştur. urumların ve işletmelerin başarılı olabilmeleri ve uzun süreli yaşayabilmeleri yöneticilerin davranış ve tutumlarıyla yakından ilişkilidir. Günümüz dünyasında işletmeler büyük bir rekabet içerisindedir. Bu rekabetten başarıyla çıkmak için sadece güçlü sermaye yeterli olmamakta aynı zamanda bu sermayeyi yönetebilecek ve geliştirebilecek güçlü yöneticiler de gerekmektedir. Yöneticilerin gücü kariyer gibi kişisel özelliklerinin yanı sıra işletmedeki çalışanlarla gerçekleştirdiği iletişim, müşterilere karşı yaklaşımı, çevreye yönelik tutumu gibi faktörler tarafından da belirlenmektedir. Tüm bunlar ise bir işletmede yöneticilerin sahip oldukları veya benimsedikleri ahlaki değerlerle yakından ilişkilidir. Yöneticiler çok sayıda karmaşık sorunlarla karşılaşırlar ve yönetici ahlâk sayesinde bu * 34 | ihtisas tür sorunların üstesinden nasıl geleceğine dair bir kılavuz elde etmiş olur. Ahlaki açıdan sağlam olmayan stratejik kararlar başarı artışını ayakta tutamaz. Bu çalışmada ahlâk kavramı ele alınırken, ahlâk ve etik arasındaki farklılığa değinilmiş. İş ahlâkı bağlamında yöneticiler ve ahlaki kararları kavramsal olarak irdelenmiş ve yöneticilerin ahlâki kararları uygulayabilmeleri için bir karar metodolojisi sunulmuştur. Giriş Ahlâk Latince kökenli “moral” (morality-moralitas) sözcüğünün karşılığıdır. Latincedeki anlamıyla kullanıldığında ahlâk, göreli bir durumu ifade eder ve ahlâk kurallarının toplumdan topluma hatta aynı toplum içindeki farklı gruplar içerisinde farklı anlamlarda kullanılacağını ileri sürer. Arapça da ise ahlâk “hulk” sözcüğünün çoğulu olup kelime anlamıyla huy, mizaç, yaradılış anlamına gelir ve insan ilişkilerinde uyulması geren manevi ilkeleri, geleneksel olarak toplumun değerlerini ve davranış kurallarını anlatır. Türkçede genellikle Arapça anlamıyla kullanılmaktadır(Cevizci 2002: 1–3). Ahlâkla ilgili olarak, iyi ve doğrunun, kötü ve yanlışın ne olduğunu ortaya koyan davranışları oluşturmak için, yol gösterici bir işleve sahip olan kurallar demetidir şeklinde genel bir tanımlama yapılabilir. Ancak, değişimin baş döndürücü bir hızla yaşandığı günümüzde, alt yapısı iyi-kötü, doğru–yanlış, erdem ve kusur olan ahlâki kuralları, sabit, değişmez, mutlak kurallar olarak ortaya koymak mümkün değildir. Ahlâk kuralları da, yaşamın her alanını etkileyen bu hızlı değişimle birlikte yenilik gösterir. Bu nedenle bir şeyin sonsuza dek sürekli doğru veya yanlış kalması beklenemez. Bu noktada belirleyici unsur olarak tarihsel süreçten bahsedebiliriz. Neyin en doğru veya neyin en yanlış olduğunu tarihsel süreç ortaya koyacaktır (Özgener, 2004: 5-6 ; Ülgen ve Mirze 2004: 444). Jean Piaget’den hareketle Dilan (2000: 182), ahlâk kavramının dört farklı unsurundan bahsetmektedir. İlk olarak ahlâk kavramı öncelikle düzen kavramını ifade etmektedir. İkinci olarak zaman ve mekana göre değişiklik gösteren ve göreceli ve öznel bir içeriği ifade eder. Üçüncü olarak ahlâk doğal bir olguya işaret eder ve karşılıklı kabullenme sürecine atıfta bulunur. Bu çerçevede ahlâk insanların birbiriyle çelişen isteklerini uzlaştırır ve insanların bir arada yaşamalarını olanaklı kılar. Dördüncü olarak ahlâk bir eylem kuramıdır. Burada bilgiden ziyade pratik eylem ön plana çıkar ve eylemlerin doğruluğu ve yanlışlığı bu çerçevede belirlenir. Ahlâk, toplumda varolan ve davranışı tutum ve inançları yönlendiren bir değerler sistemidir. Toplum içerisindeki örgütler ve bireyler temelde kendileri için çıkar elde etmeyi hedefleseler de daha genel olarak toplumun bütününe karşı başka bir takım yükümlülüklere de sahiptirler. Bu yükümlülükleri yerine getirmenin özünde yatan olgu ise ahlâki davranıştır. Bu nedenle toplum içerisinde her alanda ahlâki davranışa önem verilmesi kişisel ve örgütsel bazda uygulanması için teşvik edilmesi ve tedbirler alınması gerekir(Aydın 2003: 16). Ahlâki kural ve ilkeler toplumdan topluma, zamandan zama- Bu makale www.igiad.com sitesinden alıntılanmıştır. (http://www.igiad.com/tr/kutuphane/makaleler) ihtisas | 35 > İŞ AHLAKI Yöneticinin görevi bazı çok önemli amaçları rasyonel olarak takip etmekten ziyade önce bir gurubu daha sonra diğer gurubu tatmin eden bir politikacı tarzıyla problemleri zamanında çözmektir. Yani işletme içerisindeki farklı grupların isteklerini karşılamaktır. na hatta aynı toplum içerisinde bile farklılıklar gösterebilmektedir. Bu farklılıklardan hareketle ahlâki kavramların bireyler açısından farklılıklar gösterebileceği yani ahlâki göreceliliğin olabileceği bunun da nedeninin bireylerin farklı dinsel, etnik veya cinsel kimliklere sahip olmasından kaynaklanabileceği söylenebilir (Kallaus ve Keeling 1992: 193). Ahlâki davranış; bireylerin benimsedikleri kurallar sistemini davranışlarına yansıtmaları yani pratik hayata aktarmalarıdır. Ahlâk kurallarının pratik hayata aktarılması ile toplumların uzun süreli yaşamaları da sağlanmış olmaktadır(Özbay 2003: 75). Farabi’ye atıfta bulunan Çubukçu(1991: 91) insanoğlunu temel gayesi olan en yüksek mutluluk seviyesine ulaşmak, ancak ahlâki kural ve ilkelere uygun olan davranışların yani 36 | ihtisas ahlâki davranışların neler olduğunu bilip eylemlerimizi ona göre uyarlamakla gerçekleşebilir. Ahlâklı eylemi gerçekleştirmek isteyen birey, tek başına doğru ve iyi olanı uygulamakla yetinmemeli, düşünce ve davranış bütünlüğü içerisinde olmaya da önem vermelidir(Güntöre 2004: 39- 40). Yani ahlâki davranış, insanların birbirleriyle ve toplum içerisinde yer alan örgütsel bazdaki ilişkilerinde kendilerinden “yapmaları istenen” davranışlarla, toplum düzenini sağlayan bir kurallar ve normlar bütünüdür. Ahlâk ve etik kavramlarının birbiri yerine kullanıldıklarına sıkça rastlanmakta. Yani etik, değerlerle ilgili iken, ahlâk bu değerlerin yaşama geçirilme biçimi ile ilgilidir(Bilington 2001: 45). Etik, ahlâk kuramı ya da teorik ahlâk olarak da ifade edilmektedir. Etik kelimesi, kavramsal olarak ilk dönem ahlâk filozoflarının (mutlak) iyi veya (mutlak) doğru kavramlarını açıklamaya yönelik zihinsel çabalarıyla geliştirilmiştir(Hund 2001: 147). Bir takım yargılar üretmek etiğin işlevi değildir. Daha ziyade var olan ahlâk üzerine bazı şeylerin söylenmesini olanaklı kılar(Engelhard 2002: 2). Etik aslında ahlâki olanın ne olduğunu ve ahlâki eylemin bir anlamının olup olmadığını araştırır(Pieper 1999: 28). Etik ahlâki standartlara yönelik bir çalışmadır ve bu çalışmanın temel amacı, mümkün olduğunca veri bir ahlâki standardın ne kadar doğru ne kadar yanlış olup olmadığını belirlemektir. Örneğin sosyologlar “Amerikan halkı rüşvetin yanlış olduğuna inanıyor mu?” diye sorarlarken etik üzerine çalışanlar “Rüşvet yanlış mı?” diye sorarlar. Yani sosyologlar ve antropologlar insanların inançlarını karakterize etmek ve sınıflandırmak için çalışmalar yaparlarken, etik üzerine çalışanlar mantıklı normatif teorilerin geliştirilmesi ile ilgilenmektedirler(Velasquez 2002: 13). İş ahlâkı, iş dünyasında davranışları yönlendiren ahlâki prensipler ve standartların toplamıdır. İş ahlâkı alanında yapılan çalışmalar genellikle belirli durumlarda doğru ve yanlışın ne olduğu konusuna yönelik ahlâki kurallar ve prensipleri içine almaktadır. Belirli koşullar altında işletme ve örgütlerde gerçekleştirilen davranışların ahlâki olup olmadığı konusunda karar verilirken bireysel ahlâki değerlendirmelerinin yanı sıra çıkar gruplarının da içinde yer aldığı toplumsal ahlâki değerlendirmelere de başvurulur. Böylece organizasyonlar tarafından gerçekleştirilen hangi faaliyet ve davranışların toplum tarafından kabul veya reddedildiği anlaşılmış olur. Bu çerçevede toplumsal kabul gören davranış ve etkinliklere devam edilirken toplumsal kabul görmeyen davranış ve etkinliklerden de vazgeçilir(Ferrel ve Fraderich 1994: 6). İş ahlâkı, ahlâki olarak neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair ahlâkın özel bir çalışma alanıdır. İş ahlâkı, standartların işletme politikalarına, kurumlarına ve davranışlarına uygulanması üzerinde yoğunlaşır(Velasquez 2002: 13). Bu çerçevede dürüst iş yapılması, verilen sözlerin yerine ge- tirilmesi, çevreye duyarlılığın bir göstergesi olarak çevreyi kirletmeyen üretim süreçlerinin tercih edilmesi, işletmede çalışanların haklarını teslim edilmesi, hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen davranışların giderilerek adaletin tesis edilmesi gibi konular iş ahlâkı çalışmalarında üzerinde durulan konulardır. Bu çalışma alanları genel hatları belirlediği için güven, saygı ve adalet gibi değerlerin kesin hatlarla belirlenmesi zordur(Şimşek 1999: 11). İş ahlâkı gereği, iş adamları sorumluluk sahibi bireyler olmalı sadece kendi çıkarlarını düşünmemelidir. İş adamı güven ve refahını elde ederken çalıştırdığı ve hizmet sunduğu diğer insanların güven ve refahını da sağlamak zorunda olduğunun bilincine varmış olmalıdır. Bu şekilde düşünen bir iş adamı iş ahlâkını büyük oranda edinmiştir. Ayrıca iş ahlâkını içselleştiren bir iş adamının güvene layık, sadık, namuslu ve çalışkan olduğu da söylenebilir. Ahlâki ilkelerin işletmenin yönetilmesi sırasında ortaya çıkan problemlere uygulanması olarak da ifade edilen iş ahlâkı, bireylerin organizasyonel bir konumda oldukları durumlarla ve işletmenin veya sahibinin bir temsilcisi olarak yürüttüğü eylemlerle ilgilidir(Baron 2003: 683). İş ahlâkının gittikçe yaygınlaşmasının nedenlerinden bir diğeri işletmelerin üretim süreçlerinde çevreye verdikleri zararlardır. Nehir- lerin ve göllerin kirlenmesi, asit yağmurlarının artması gibi çevresel zararların artması kamuoyunun bu konulara gittikçe daha fazla oranda ilgi göstermesine ve işletmelere yönelik kamuoyu ve devlet baskısının artmasına neden olmuştur. İşletmeler de artan bakılara karşı üretim süreçlerinde daha etik davranmak zorunda kalmışlardır(Quinn 1997: 119). 1. Yöneticilerin Ahlâki Davranışları Kurumların ve işletmelerin başarılı olabilmeleri ve uzun süreli yaşayabilmeleri yöneticilerin davranış ve tutumlarıyla yakından ilişkilidir. Günümüz dünyasında işletmeler büyük bir rekabet içerisindedir. Bu rekabetten başarıyla çıkmak için sadece güçlü sermaye yeterli olmamakta aynı zamanda bu sermayeyi yönetebilecek ve geliştirebilecek güçlü yöneticiler de gerekmektedir. ihtisas | 37 > İŞ AHLAKI Yöneticinin rolü işletmeye yönelik meydan okumalara karşı işletmenin refahı için belirsizlik koşulları altında çözüm önerileri tasarlamaktır. Amaç işletmenin yaşamına yönelik olumsuz davranışlara karşı işletmenin devamını sağlamaktır ve bu amacın gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği işletmenin sağlığı ile değerlendirilecektir. Yöneticinin görevi bazı çok önemli amaçları rasyonel olarak takip etmekten ziyade önce bir gurubu daha sonra diğer gurubu tatmin eden bir politikacı tarzıyla problemleri zamanında çözmektir. Yani işletme içerisindeki farklı grupların isteklerini karşılamaktır (Boatright 1998: 307-308). Bu alandaki bir diğer önemli çalışma Chester Barnard’a aittir. Bernard yöneticiyi bir işletmedeki değerlerin hem oluşturucusu hem de yürütücüsü olarak tanımlamaktadır. Barnard yönetim sorumluluğunu ayırt edici özelliğini şu şekilde açıklamaktadır: Yönetici sadece var olan ahlâki kurallara uymak zorunda olan kişi değildir. Yönetici aynı zamanda diğer çalışanlar için ahlâki değerler ihdas etmek ve bunlar arasında iletişimi sağlamak zorundadır(Boatright 1998: 306). Yöneticiler güçlü örgütlerin oluşturulmasında en önemli görevi yüklenen kişilerdir. Bir taraftan örgütü temsil etmek diğer taraftan örnek olmak yöneticinin görevidir. Çalışanlar genellikle değer ve davranışlar noktasında 38 | ihtisas yöneticileri örnek alırlar. Dolayısıyla bir yönetici öncelikle örnek alındığının farkına varmalı daha sonra iş ve işletme ahlâkına uygun düşen davranışları sergilemelidir. Ahlâk çok sayıda yönetimsel fonksiyona sahiptir. Yöneticiler çok sayıda karmaşık sorunlarla karşılaşırlar ve yönetici ahlâk sayesinde bu tür sorunların üstesinden nasıl geleceğine dair bir kılavuz elde etmiş olur. Ayrıca ahlâk, yöneticinin çıkarlar, haklar ve özgürlükler konusunu nasıl ele alması gerektiğini de belirler(Baron 2003: 683). Yönetimde ahlâki davranışların benimsenmesi için gerekli ilk şart işinin ehli olan ve gerekli liyakati taşıyan yöneticilerin yönetime getirilmesidir. Bu durum sadece işletme ve kurum yönetimiyle ilgili bir sorunda değildir. Yerel yönetimlerde de bu şart mutlaka yerine getirilmelidir. Yönetimde ehliyet sahibi olmayan ve gerekli liyakati taşımayan şahısların yönetime gelmeleri veya getirilmeleri durumunda adil kararlar alınamayacak, yeterli ve gerekli verimlilik elde edilemeyecek ve yerel yönetimde olsun işletme yönetiminde olsun aksaklıklar ve başarısızlıklar görülmeye başlanacaktır. Böylece özellikle yerel yönetimlerde, yerel yönetimin başında bulunanlar, yönetim kontrolünü kaybedecek ve ahlâki bir takım sapmalar ortaya çıkacaktır(Nizamülmülk 1987: 46-57). Yönetici ahlâkı ile ilgili çalışmalarda genellikle yöneticilerin neden bir takım ahlâki değerlere sahip olmaları gerektiği anlatılır ve daha geniş olarak da yöneticilerin neden ahlâki davranışlar sergilemedikleri, yöneticileri ahlâki olmayan davranışlara hangi güdülerin ittiği gibi konular incelenmektedir. Yapılan incelemeler sonucu, yöneticilerin neden ahlâk dışı davranış sergiledikleri ile ilgili iki neden ön plana çıkmaktadır: a-Ahlâka uygun davranmanın neticesinde ortaya çıkan olumlu sonuçlarının görülememesi ya da fark edilememesidir. b-Ahlâka aykırı davranışlar sergilendiğinde bunun bedelinin ne olduğunun bilinmemesidir. Yukarıdaki iki nedenden dolayı yöneticilerin pek çoğu, çevrelerinde yönetici pozisyonunda olan birçok kişinin ahlâki davranmadığı halde işlerini yürütebildiklerini görmekte ve neticede kendileri de ahlâk dışı davranışlarda bulunmaktadırlar. Başkalarını aldatarak kazanmanın bedelleri vardır. Bu bedellerden bir tanesi, enerji harcamaktır. Yöneticilerin değerli kaynaklarını ahlâka aykırı işlemlerinin duyulmaması ve yakalanmamak gibi durumlar için harcadığı bir gerçektir. Böyle birinin iki takım hesap defteri tutması gerekir. Hileli hesaplar, gizli çekmecelere saklanır. Kimsenin bunları görmemesi ve telefon konuşmalarını duymaması gerekir. İnsanların sır tutmasını sağlamak, vergi dairelerinin hesaplar- İş ahlâkının bir işletme içerisinde uygun olmayan bir metodoloji ile uygulanmaya çalışılması yöneticilerin kendi çıkarlarını karar alma süreçlerine katmasına neden olur. Uygun olmayan bir ahlâk metodolojisinde yöneticiler kendi kişisel çıkarlarına uygun olarak seçtikleri kararlara en yakın ahlâki sistemini benimserler ki vermiş oldukları kararların haklılığını (meşruiyetini) bu sayede göstermeye çalışırlar. daki karışıklığı fark etmemsini, müşterilerin çürük meyveyi, hafif hasar görmüşünü veya fiyatların arttığını görmesini ummak tabii ki kişiyi yorar(Tierney 1997: 5355). Dove Izraeli tarafından yapılan bir araştırma işletmelerdeki yöneticilerin neden ahlâki değerlere sahip olmaları gerektiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Izraeli yaptığı inceleme sonucunda şu bulgulara ulaşmıştır:(Izraeli 1988: 264-265). a-Bir işletmede ahlâki değerlerin ve davranışların yerleşebilmesi için daha güçlü sosyal normlar gerekmektedir. b-Yöneticiler bazen ahlâk dışı bir davranışı kendilerince makul bir sebepten dolayı ahlâki bir davranış olarak görebilmektedir. Örneğin şirketin araç ve gereçle- rini yöneticilerin kişisel çıkarları (kullanımları) için kullanmaları ahlâk dışı bir davranıştır. Buna karşın yöneticilerin bazıları; kendilerinin şirket için gereğinden fazla çalıştıklarını, kendi kişisel eşyalarını bazen şirketin işleri için kullandıklarını, evde şirketin işleri için örneğin elektrik harcadıklarını ve buna benzer gerekçeleri ileri sürmüşler ve şirketin araç ve gerecini kendi hizmetleri için kullanılmasını haklı göstermeye çalışmışlardır. c-Yöneticilerin ahlâki olarak inandıkları şeylerle yaptıkları işler arasında bir uyumsuzluk vardır. Yani yöneticiler, soyut düzlemde hangi davranışın etik olduğunu bilmektedirler ancak uygulamada inandıkları şeyin aksini yapmaktadırlar. d-Yöneticiler bazı konularda daha az ahlâki bir tutum sergilerken bazı konularda daha fazla ahlâki bir tutum sergilerler. Örneğin yöneticilerin çoğu; hediye kabul etme, hediye verme ve suçları örtmede daha az ahlâki bir davranış gösterirken, kredi talebi ve ihlalleri rapor etmeme konusunda daha fazla etik davranış sergilerler. Yapılan birçok çalışmada genel olarak yöneticilerin neden ahlâk–dışı davranışlara yöneldiği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Fakat gittikçe artan diğer bir eğilim ise, artık yöneticilerin ahlâki değerlere duyarlı olmalarının gerekliliğidir. Geleceğin yöneticileri kadın hakları, doğal kaynak ve çevre konuları gibi alanlarla daha çok ilgilenecekihtisas | 39 > İŞ AHLAKI lerdir. Yöneticilerin işletme karını en yükseğe çıkarma amaçları artık çok basite indirgenmiş bir kavram olmuştur. Yöneticiler günümüzde topluma daha ilginç işler sunmak, yeni teknolojileri kullanmak, tüketicilerin arzu ve gereksinimlerini tahmin etmek, dağıtılabilir gelir yaratmak gibi toplumsal amaçlara yönelmek zorunluluğu hissetmektedirler(Kırel 2000: 62). Gerek büyük kuruluşların başındaki kimseler, gerekse birkaç “başarılı işadamı” artık toplumun liderleri gibi görülmeye başlanmıştır. Oysa liderlerden örnek davranışlar sergilenmesi beklenmektedir. Diğer bir anlatımla herkesin davrandığı gibi değil, “davranmak zorunda” olduğu gibi davranış sergilemeleri beklenir. Kısaca, önceki yıllarda lider pozisyonundaki grupların, siyasilerin, din adamlarının ve hukukçuların davranışları nasıl eleştirildiyse, artık iş hayatından o derece fazla erdem beklenir hale gelmiştir(Drucker 1996: 29). Tüm bunların sonucu olarak her ne kadar ahlâk-dışı davranışların nedenleri bulunsa ve yöneticilerin kötü ahlâki seçimlerde bulunduğu bir gerçekse de, artık yöneticilerin ahlâki değerlere yönelmelerinin gereği de o kadar açık hale gelmiştir. Ayrıca bir yönetici için başarılı olmanın kriterleri ve yöneticilerin değerleri dışlanmamanın gereklerini de görmektedir(Kırel 2000: 63). Barry Posner ve Wauren Schmidt yaptıkları bir araştırmada yönetim ahlâkı açısından yö40 | ihtisas neticilerin nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda şu sonuçlara ulaşmışlardır(Stoner ve Wankel 1986: 71. Aktaran: İnayet P. Aydın 2002: 41): a- Örgütsel etkinliği sağlamak yöneticilerin birincil vazifesidir. b- Şirket sahibinin veya hissedarların karlarının maksimum kılınması yönetsel etkinlik açısından birincil amaç değildir. c- Müşterilerin de fikirlerinin alınması son derece önemlidir. d- Dürüstlük ve doğru sözlülük her kademedeki yöneticide bulunması gereken etik değerlerdir. e- Çalışanlar şirket veya örgüt tarafından oluşturulmuş standartlara uyma noktasında motive edilmeli gerekiyorsa zorlanmalıdır. Ahlâki problemler olduğunda yöneticiler bu problemlerden başa çıkabilmek için diğer yöneticilerin fikirlerinden faydalanabilirler. İşletmelerde yukarıda anlatılan süreç oluşturulamaz ve işletme ahlâki açıdan kötü yönetilirse, işletmenin hissedarları (stakeholder), tüketiciler, yatırımcılar, işçiler ve kamuoyu, bundan olumsuz şekilde etkilenirler ve işletmenin kabul edilebilir bir şekilde yönetilmesi için güçlü bir şekilde baskıda bulunurlar(Certo 2003: 49). 2. Yöneticiler Açısından Ahlâki Kararların Özellikleri ve Ahlâk Metedolojisi Yöneticiler ahlâki yönetim kararlarında genellikle yönetsel bir ikileme düşerler. Yöneticilerin, ahlâki kararlara yönelik ikilemler yaşamaması için ahlâki kararlara ilişkin bir takım şeyleri bilmeleri gerekir. La Rue Hosmer yöneticiye yol gösterecek ahlâki kararların şu özellikleri taşıdığını bildirmektedir: • Bir ahlâki karar verildiği zaman o karar sadece belirli bir kademeyi değil tüm işletmeyi hatta toplumu etkileyebilecek potansiyele sahiptir. Yani ahlâki kararlar sonuçları itibariyle yayılmacı sonuçlara sahiptir. • Ahlâki kararlara yönelik cevaplar kesin hatlarla birbirinden ayrılmış değildir. Yani herhangi bir ahlâki kararın sonucuna yönelik birbirinden farklı ve birbirine alternatif olan çok sayıda cevap verilebilir. Verilen cevapları farklı grupların görüşlerini yansıttığı için çok sayıda alternatif cevap verilmektedir. Örneğin bir nükleer santral kurulduğunda hem enerji sağlanacak hem de çevresel bir takım kirlenmeler olacaktır. Dolayısıyla nükleer santralin kurulmasının kabul edilebilirliğine yönelik verilecek cevaplar çok sayıda olacaktır. • Yönetici bir ahlâki karar verdiği zaman bu kararın ekonomik, sosyal, siyasal, çevresel bir çok etkisinin olduğunu dikkate almalıdır. Ekonomik bir amaç için verilmiş bir kararın bir taraftan ahlâki diğer taraftan da sosyal ve politik sonuçları olabilir. • Herhangi bir konuda ahlâki bir karar veren yöneticinin verdiği kararın sonucunu mutlak olarak tahmin edebilmesi imkânsızdır. Yönetici bu riski göz önüne almalıdır. • Ahlâki kararların çoğunda sübjektif bir içerik vardır. Yani ahlâki kararlar verilirken kararları verenlerin kişisel eğilimleri etkilidir. Ahlâki kararların objektifliğini tam olarak sağlamak neredeyse imkânsızdır. Dolayısıyla yönetsel ahlâki karar verme durumunda olan yöneticilerin yukarıda maddeleştirilen ahlâki kararların özelliklerini iyi bilmesi gerekir. Aksi halde başarı sağlaması ve yönetim ikilemlerinden kurtulması da mümkün değildir(Gümüş 1996: 41). İşletmede belirli bir pozisyonu olan yönetici sorumluluk almayı kabul etmektedir. Ancak bireysel ahlâkta kişiler ailelerine karşı sorumludurlar. Organizasyonel bir yapı içerisinde herhangi bir birey seksüel tacizleri engelleme gibi bir takım sorumluluklara sahip olabilir. Ama bu durum bir kişinin bireysel yaşamında söz konusu değildir. Üstelik özel yaşamında kişi Konfüçyen anlamda bir riyazet hayatı sürebilir. Ancak işletmedeki bir yönetici bu tür erdeme dayalı bir yaşamın işletmede geçerli olmayacağını mantıklı bir şekilde düşünür ve işletmenin amaçları doğrultusunda faaliyette bulunur. Ahlâki ilkelerin bir işletmede uygulamaya geçirilmesinin uygun bir yöntemi olmalıdır. İşletme içerisinde iş ahlâkının uygun bir metodoloji ile uygulanabilmesi için öncelikle alternatif kararlar tanımlanır. Daha sonra bu kararlar etik ilkeler ve ahlâki standartlar açısından değerlendirilir. Ve bu değerlendirmelere bağlı olarak da seçimde bulunulur. İş ahlâkının bir işletme içerisinde uygun olmayan bir metodoloji ile uygulanmaya çalışılması yöneticilerin kendi çıkarlarını karar alma süreçlerine katmasına neden olur. Uygun olmayan bir ahlâk metodolojisinde yöneticiler kendi kişisel çıkarlarına uygun olarak seçtikleri kararlara en yakın ahlâki sistemini benimserler ki vermiş oldukları kararların haklılığını (meşruiyetini) bu sayede göstermeye çalışırlar(Baron 2003: 684). Aşağıda verilen şekil ahlâk metodolojisi hakkında ayrıntılı bir açıklamayı vermektedir. Metodoloji sorunlar hakkındaki gerçeklerin tanımlanmasıyla başlatılır. Eğer sorunlar yanlış bir şekilde anlaşılırsa doğru metot kullanılsa bile yanlış sonuçların alınması muhtemeldir. Gerçeklerle beraber sorunlara yönelik ahlâki kaygılar da mutlaka tanımlanmalıdır. Bu ahlâki kaygılar refah, haklar ve özgürlükleri de içerir. Yönetim sorunların belirlenmesinde de çeşitli alternatifleri kullanmalı ve yaratıcı olmalıdır. SONUÇ Ekonomilerin ve ekonomideki işlerin gelişmesine paralel olarak yönetim de gittikçe daha bir önemli hale gelmiştir. Özellikle uzmanlaşmanın artması bazılarının diğer bazılarını ücret karşılığı çalıştırmasını neredeyse kaçınılmaz kılmıştır(Dinçer ve Fidan 1996: 3-5). İşletmelerin başarılı bir şekilde yönetilebilmeleri, yönetim kademelerinde bir takım zaafiyetlerin ortaya çıkmaması için, entelektüel, karakter ve sosyal olarak bir takım özelliklere sahip yöneticilere barındırmalarına bağlıdır. Günümüzde artan rekabet, bilgi teknolojisindeki hızlı gelişmeler, giderek farklılaşan iş gücünü yönetmenin zorluğu, örgüt faaliyetlerinin giderek karmaşık hale gelmesi, uluslararası marka oluşturmada olumlu imajın ihtisas | 41 > İŞ AHLAKI İşletmelerin başarılı bir şekilde yönetilebilmeleri, yönetim kademelerinde bir takım zaafiyetlerin ortaya çıkmaması için, entelektüel, karakter ve sosyal olarak bir takım özelliklere sahip yöneticilere barındırmalarına bağlıdır. önemli bir etken olması, örgütsel bağlılık ve yaşam kalitesini artırmaya yönelik çabalar örgütleri iş ahlâkı konusunda duyarlı davranmaya zorlamaktadır. Bu bağlamda günümüzde başarılı organizasyonlar, ahlâki duyarlılığı artırmak, çalışanların karşı karşıya kaldığı çelişkili durumlarda sağlıklı bir değerlendirme yaparak isabetli kararlar verilmesini sağlamak için iş ahlâkı bilincini önemli bir araç olarak görmektedir. İyi bir şekilde yönetilen işletmelerin kötü şekilde yönetilen işletmelere karşı birkaç rekabetçi üstünlük elde edeceği aşikârdır. Kötü yönetilen işletmeler de bir çok olumsuz durumla karşılaşacaktır (Petric ve Quinn 1997: 4). Yöneticiler açısından ahlâki karar vermenin kalitesi için, ahlâki beklentilerin bir analiz aracı olarak kullanılması, yönetsel karar vermenin kendine özgü 42 | ihtisas problemlerinin anlaşılması ve buna göre çözüm stratejilerin geliştirilmesi gerekmektedir. Ahlâki davranış ve dürüstlük toplumsal yaşamın ve işgören verimliliğinin temel öğeleridir. Bu özellikler örgütler bakımından yaşamsal önem taşımaktadır. Yöneticilerin örgüt amaçlarına ulaşmada en önemli unsur olan işgörenler de örgütsel bağlılık yaratmada ve en yüksek verimi elde etmede, ahlâki sorumluluklarını yerine getirmesi başta gelen etkenlerdendir. Yöneticilerin ahlâki sorumlulukları yerine getirmesi de, ahlâki sorumluluk alanlarının neler olduğunun farkındanlığı ile yakından ilgilidir. KAYNAKÇA 1 Aydın 2002 AYDIN, Pehlivan İnayet, Yönetsel Mesleki ve Örgütsel Etik, Ankara, Pegem A Yayıncılık, 2002. 2 Aydın 2003 AYDIN, Pehlivan İnayet, Eğitim ve Öğretimde Etik, Ankara, Pegem A yayıncılık, Cantekin Matbaacılık, (2003). 3 Baron 2003 BARON, David P., Business And Its Environment, New Jersey, Prentice Hall. Inc.2003. 4 BİLİNGTON, Ray., İş Ahlâkı ve Sosyal Sorumluluk, İstanbul, Beta Basım Yayım, 2001. 5 BOATRİGHT, R.John, “Ethics and the Role of Manager”, Journal Of Business Ethics, Vol:7, April 1998, pq. 303-312. 6 CERTO, Samuel C, Modern Management Qulity, Ethics and the Global Enviranment, New Jersey, 5. th End. Allyn and Bacon, 1992. 7 CEVİZCİ, Ahmet., Etiğe Giriş, İstanbul, Paradigma Yayınları, 2002. 8 ÇUBUKÇU, İbrahim Agah, Türk Düşünce Tarihinde Felsefe Hareketleri, Ankara,Türk Tarih Kurumu yayınları, 1991. 9 DİLAN, Hasan., “Ahlâk ve Politika”, 1. Türkiye Uluslararası İş ve Meslek Ahlâkı Kongresi, Hacettepe Üniversitesi, 2003, s.181-185. 10 DRUCKER, Peter,Gelecek için Yönetim, Çev. Fikret Üçcan, İstanbul, Yayınları, 1996. 11 ENGELHARD, V.Dietcrich, “Tıbbın Gündelik Yaşamında Etik Araştırmalardan Terapiye Disiplinler Yelpazesi”, (Çev. Arın Normal), İstanbul, Nobel Tıp Kitapevi, 2000. 12 FERREL, O., C, JOHN Fraedrich, Business 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 Ethics: Ethical Decision Making and Cases, Second Edition, Baston Hoghton Miffin Company, 1994. GÜNTÖRE, Sibel, John Stuart Mill’in Ahlâk Anlayışı, İzmir, İlya Yayınevi, 2004. GÜMÜŞ, Murat, Örgütsel Değerler Sistemi, İşletme Başarısının Temelleri ve Etik Yönetim Kararları, Bursa, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1996. HUND,David M., Code of Ethics And its Effects on Accounting Education Accounting Education in the Next Century, Editor: Recep Pakdemir, TURMOB Yayını, No: 188, Ankara, 2001. IZRAELİ, Dove, “Ethical Beliefs and Behavior Among Managers: Across- Cuffural Perupective”, Journal of Business Ethis, Vol 7, 1988, pq. 263-273. KALLAUS, Norman F., KEELİNG, B.Lewis., Administrati ve Office Management – South Western Company. Cincinnati., 1992. KIREL, Çiğdem, Etik davranışlar Yönetimi ve Bir Uygulama Çalışması, Eskişehir,Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F., Yayınları, Sayı: 55, , 2000. NİZAMÜLMÜLK, Siyasetname, Çeviren Nurettin Bayburtlugil, İstanbul, Dergah Yayınları, 1987 ÖZBAY, Yaşar, Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi – Araştırma – Teori Uygulama, Trabzon, Akademi Kitabevi, s. 75, 2003. ÖZGENER, Şevki, İş Ahlâkının Temelleri. Yönetsel Bir Yaklaşım, Ankara, Nobel Yayın Dağıtım, 2004. QUİNN, J. John, “Kişisel Etik ve İşletme Etiği : Küçük İşletmelerin Sahiplerinin, Yöneticilerinin Etik Tutumları”, Journal of Business Ethics, Vol:16, February 1997, s.119-127. PETRICK, Joeseph, A., QUİNN, John F., Management Ethics, California, Sage Publications Inc. 1997. PİEPER, Annemarie. Etiğe Giriş, (Çeviren. Veysel ATAMAN – Gönül SEZER), İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 1999. STONER, James A.F, WANKEL, Charles, Management, (Third Edition) Prentice Hall İnternatonal Edition, 1986. ŞİMŞEK, Birgül, “Yöneticilerin Çalışanlara Karşı Etik Sorumlulukları”, Dokuz Eylül Üniversitesi Dergisi, Cilt:1, Sayı:3, 1999, s. 69-86 TİERNEY, Elizabeth P., İş Ahlâkı (Çevirmen, Günhan GÜNAY), İstanbul, Rota Yayınları, 1997 ÜLGEN, Hayri, MİRZE, S. Kadri, İşletmelerde Stratejik Yönetim, Literatür Yayıncılık, İatanbul, 2004 VELASGUES, G. Manuel, Business Ethıcs, New Jersey, Prentice Hall. Inc.2002. > Deneme Cami, medrese, saray ve evlerin duvarlarına kuş evleri yerleştiren, mezarlarındaki mermerlerine kuşların içmesi için yağmur suyunun birikeceği küçük tekneler yapan Osmanlı insanı leyleklerin barınması ve beslenmesi için de vakıflar kurmuştur. V OSMANLI’DA İLGİNÇ VAKIFLAR Osmanlı’da, pek çok kişinin aklına bile gelmeyen, gayeleri; “güzel yazı yazmayı öğretmek”, “evlenecek kızlara çeyiz hazırlamak”, “duvar yazılarını temizlemek”, “soğuk su dağıtmak”, “insanları hacca göndermek”, “insanlara boğazda temiz hava aldırmak” olan ilginç vakıflar kurulmuştur. 44 | ihtisas Vakıf Kültürü akıf, bir mülkün bütün faydasını maliklerinin belirlediği amacı doğrultusunda insanların yararına tahsis ederek, başka birinin mülküne geçmeyecek şekilde kullanımının devamını sağlamaktır. Vakıf anlayışının oluşmasında İslam dininin birçok ayet ve hadisi kaynak gösterilmektedir. Özellikle kişinin ölümüyle birlikte kazanacağı hayrın kapanmayacağı üç kapıyı işaret eden şu hadis-i şerifin vakıf medeniyetinin temellerini attığı belirtilir: “İnsan ölünce, üç şey hariç ameli kesilir: Sadaka-i cariye, faydalı ilmi eser bırakmak ve hayırlı evlat.” [Müslim] Müslümanlar dünya hayatında yaratıcının emrettiği şekilde doğru davranışlar sergilemeye gayret ederlerken bu davranışlarının hadis-i şerifte belirtilen ölçülerde yer almasına da özen göstermişlerdir. İslam tarihi boyunca Müslümanlar; hayırlı evlat yetiştirme, ilmi bir eser bırakma gibi belirtilen konulara hassasiyetle yaklaşmış özelikle malları tasadduk ederek, bağışlayarak bulacakları “sadaka-i cariye” kapısını da aramışlardır. “Sadaka-i cariye” kişinin ölümünden sonra bile kişiye yarar sağlaması, sevap kazandırması umulan davranış ve bağışlarıdır. Vakıflar, bu düşüncelerle, insanların ve başka canlıların faydasına olan çeşitli hizmetleri yerine getirmek amacıyla kurulmuştur. Osmanlı medeniyeti bir “vakıf medeniyeti” olarak tarihteki yerini almıştır. Osmanlı toplumunda kişisel, toplumsal, dinî, kültürel, doğal hayatın korunması ve geliştirilmesi için birçok vakıf kurulmuştur. Camiler, medre- seler, dergâhlar, aşevleri, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, bedestenler ve köprülerin birçoğu vakıf malları ile inşa edilmiş, kurulmuş, korunmuştur. Osmanlı toplumu vakıf konusunda o kadar ileri boyutlara varmıştır ki ortaya günümüz için hayli ilginç vakıflar ortaya çıkmıştır. Osmanlı’da, pek çok kişinin aklına bile gelmeyen, gayeleri; “güzel yazı yazmayı öğretmek”, “evlenecek kızlara çeyiz hazırlamak”, “duvar yazılarını temizlemek”, “soğuk su dağıtmak”, “insanları hacca göndermek”, “insanlara boğazda temiz hava aldırmak” olan ilginç vakıflar kurulmuştur. Vakıflar Genel Müdürlüğünün “Tarihteki İlginç Vakıflar” kitabından derlenen bilgilere göre bu vakıflardan bazılarını tanıyalım: ihtisas | 45 > Deneme Leylek Vakfı lah oğlu Mehmet Ağa’nın, hayatı boyunca bakıp yetiştirdiği ağaçlarının meyvelerini zengin fakir demeden dağıttığı, ikram ettiği, hatta insanların birer destemal (başörtüsü olarak kullanılan büyükçe bez ölçüsü) miktarı istedikleri meyvelerden ailelerine ve evlerine de götürmelerine müsaade ettiği vakıf kayıtlarına geçmiş bir gerçektir. 1594 yılında kendi adına bir vakıf kurarak İznik’te bulunan bağ ve bahçeleri bu vakfa akar (gelir getiren mülk) olarak bırakan Mehmet Ağa, böylece kendi elleriyle dağıttığı meyvelerin, kendi vefatından sonra, yok olmasının önüne geçmek istemiştir. “Ödemiş Yeni Cami civarındaki leyleklerin beslenmesi için senelik yüz kuruş verilecek.” Vakfiyesinden… Vakfın adı: Mürselli İbrahim Ağa Kurulduğu yer: İzmir / Ödemiş Kuruluş tarihi: 1307 H. (1189 M.) Akar ve hayratın bulunduğu yer: Ödemiş Miladi 12. yüzyılda Mürselli İbrahim Ağa’nın kurmuş olduğu vakfın bir gayesi de göçmen leyleklerin beslenmesinin teminidir. Cami, medrese, saray ve evlerin duvarlarına kuş evleri yerleştiren, mezarlarındaki mermerlerine kuşların içmesi için yağmur suyunun birikeceği küçük tekneler yapan Osmanlı insanı leyleklerin barınması ve beslenmesi için de vakıflar kurmuştur. Dünyada bir benzeri daha olmadığı bildirilen ve Osmanlı halkının hayvanlara verdiği önemin bir göstergesi olan Gurabahane-i Laklakan ise dünyanın ilk hayvan hastanesidir. “Aklı başında dirayetli birisi vakfın mahi’nukuşu olup her an cami, medrese, darü’talim, imaret vs. hangisi olursa olsun duvarlarının temiz kalmasına dikkat edecek, yazı yazan veya pisleyen kendini bilmezlerin pisliklerini temizleyecektir. İstanbul’un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki, ellerindeki bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde günün belirli saatlerinde bu sokakları gezerler, bu sokaklara tükürenlerin tükürükleri üzerine bu tozu dökerler.” Vakfiyesinden… Vakfın adı: Sultan Mehmed Kurucunun lakabı: Fatih Kurulduğu yer: İstanbul Kuruluş tarihi: 875 H. (1470 M.) Akar ve hayratın bulunduğu yer: İstanbul İstanbul’un fethinden kısa bir süre sonra kurulan vakfın İstanbul’un kısa bir süre içinde bir medeniyet merkezi olmasının ilk işaretlerinden biri olduğunu söylemek sanırız yanlış olmaz. Vakıf üzeri yazılmış, karalanmış her duvarı temizletmeyi, sokaklardaki tükürüklerin üzerini külle örtmeyi ve temizlemeyi gaye edinmiştir. Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulan vakfın dünya şehircilik tarihinde de ayrı bir yer edinmiştir. Bursa ve İznik’te bağ ve bahçeleri bulunan Hüseyin Nasrullah oğlu Mehmet Ağa’nın, hayatı boyunca bakıp yetiştirdiği ağaçlarının meyvelerini zengin fakir demeden dağıttığı, ikram ettiği, hatta insanların birer destemal (başörtüsü olarak kullanılan büyükçe bez ölçüsü) miktarı istedikleri meyvelerden ailelerine ve evlerine de götürmelerine müsaade ettiği vakıf kayıtlarına geçmiş bir gerçektir. Herkese Meyve Vakfı “Vakfedilen bahçedeki armut ve elma ağaçlarından fakirler yiyecek, birer destemal miktarı götürmelerine müsaade edilecektir.” Vakfiyesinden… 46 | ihtisas Duvar ve Sokak Temizliği Vakfı Vakfın adı: Mehmed Ağa Bin Hüseyin Nasrullah Kurulduğu yer: Bursa / İznik Kuruluş tarihi: 1003 H. (1594 M.) Akar ve hayratın bulunduğu yer: İznik Bursa ve İznik’te bağ ve bahçeleri bulunan Hüseyin Nasrulihtisas | 47 > Hukuk Taraflar arabulucuya giderek daha az masrafla hukuki çözüm bulabilirler. Arabuluculuk Daire Başkanlığı tarafından yayınlanan ücret tarifesi üzerinden ödeme yapılır. Bazı uyuşmazlıklar iki hafta sürerken, bazı uyuşmazlıklar birkaç ay sürebilir. Taraflar harç yatırmak zorunda olmadıklarından harcayacakları bir masraf da olmaz. Arabuluculuk hizmet bedelini öderler. ARABULUCULUK Av. Yasemin GÜLLÜOĞLU | LL.M (LL. D. Candidate) B Arabulucunun hukuki bir uyuşmazlıkta karşına gelen ve çözüm bulmak isteyen tarafları belli başlı konularda bilgilendirmesi ve onlara sürecin nasıl işlediğini anlatması gerekmektedir. Bir arabulucu asla avukat gibi düşünmemeli ve taraflarla kurduğu bağı koparmamak için gerek göz teması ve gerekse bedensel varlığını karşı tarafa anlayacağı mesafe ve değerde hissettirmelidir. 48 | ihtisas * Bu makale İdeal Hukuk Dergisi’nin 12. sayısından alıntılanmıştır. iz hukukçular için yeni bir kavram olan “Arabuluculuk” uygulamada henüz 2013 yılı sonu itibariyle uygulanmaya başlandı. Kavramın yeni olması ve hukuk sistemimizde sulh olma ya da tahkim mekanizmalarından bambaşka bir tarz ve sisteme sahip oluşu, hukuk sistemini gerçekten rahatlatacak mı sorusunu düşündürüyor. Peki arabuluculuğun tanımını nasıl yapmalıyız. İngilizce karşılığı Madiation olan Arabuluculuk dostane yollarla bir hukuki uyuşmazlığı çözme yöntemidir. ADR olarak bilinen Alternatif uyuşmazlık çözümüdür. Mahkemede söyleyemediklerimizi daha fazla söz alarak, duygusal boyutta da kendimizi ifade edebilmemizdir. Hukuki Uyuşmazlıkların Arabuluculuk yoluyla çözülmesi için 2008 yılında “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı”, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Tasarının yasalaşması ancak 7 Haziran 2012 tarihidir. Adalet bakanlığı bu kurumun işlerliği ve sürdürülebilirliği için bir çok meslek ve ticaret örgütüyle (T.B.B, Barolar, T.N.B, TOBB ve TESK ) ortaklaşa çalışmış ve ancak 2012 yılı itibariyle son hali verilmiştir. Adalet Bakanlığı bünyesinde oluşturulan Arabuluculuk Daire Başkanlığı sicile kaydetmek üzere ilk arabulucularını belirledi. 1600 kişiye yakın bir başvuru sonrasında 1450 arabulucu yazılı ve sözlü sınavı geçerek Türkiye’nin ilk arabulucuları olma hakkını kazandı. 2. dönem arabulucuları 21 Kasımda yapılan yazılı sınavla belirlenmiş ve 2014 Mart itibariyle de sözlü sınav yapılacaktır. Arabulucu olmak için öncelikle Hukuk Fakültesi mezunu olma şartı aranmaktadır. Tasarı döneminde hukuk mezunu olmak yerine, Amerika’daki benzer sistem olan 4 yıllık üniversite mezunu olma şartı uygulanmak istenmiş olsa da, daha sonra bu müessesenin Türkiye’de uygulanmasından vazgeçilmiş ve sadece hukuk mezunlarına bu imkân tanınmıştır. Ayrıca mesleki kıdem aranmaktadır. 5 yıllık mesleki tecrübe için belirli bir meslek şartı değil, hukuk fakültesi mezunu olma şartı yeterlidir. 5 yıllık mesleki tecrübenin içine staj dönemindeki 1 yıl da katılmaktadır. Sınav senede 2 defa yapılmaktadır. Yazılı ve sözlü olmak üzere iki sınav mevcuttur. Yazılı sınavda adayların sistematik olarak arabuluculuk kavramına, hukuki düzenlemeye, kişisel etkileşimlerin çözümündeki neden ve sonuçların arabulucu olarak farkındalığı bu sınavla değerlendirilmektedir. Yazılı sınavda sosyoloji, etkili iletişim, psikoloji, insan odaklı anlama- kavrama değerlendirme süjeleri ağırlıklı olarak sorulmaktadır. Arabulucu yazılı ve sözlü sınava tabi tutulmadan önce, sınava başvuru şartı olan eğitimden geçmek zorundadır. Eğitimde arabulucu adaylarına gerekli teknikler öğretilmektedir. Arabuluculuk kanunun yorumlanmasının yanında, psikoloji eğitimi de yer almaktadır. Arabulucu sistematik tekniklerle tarafların birbirlerini anlamalarına ve çözüm bulmalarına yardımcı olur. Sözlü sınavda adayların etkin iletişimlerinin uygulamadaki deihtisas | 49 > Hukuk Arabulucuya giden taraflar çözüm bulabilecekleri gibi bir çözüm de bulamayabilirler. Taraflar süreci istedikleri zaman sonlandırabilirler. Tarafların istekleri doğrultusunda sürece ara verilebilir. Taraflar eğer çözüm bulamayacaklarını düşünüyorlarsa yada arabulucu sürecin devam etmesinin tarafları bir çözüme götüremeyeceği kanaatine varırsa süreci sonlandırabilir. ğerlendirilmesi yapılmaktadır. Yazılı sınavda başarılı olan bir adayın arabulucu olduğu görüşmede nasıl davranması gerektiği, cümlesine nasıl başlayacağı, hukuki uyuşmazlığın arabuluculuğa uygun olup olmadığı, tarafları yeteri kadar anlayabilip bilmediği ve tarafların birbirlerini anlama konusunda çözüm odaklı sonuçlara varıp varamayacağı gözlemlenmeye çalışılmaktadır. İnsanların kafasında mevcut bir arabulucu, arabulucuya gitme düşüncesi ve mahkeme yerine arabuluculuk çözüm yolunu seçme düşüncesi henüz tam olarak oturmadı. Bir bilinmezlikte ortaya çıkan ve alışa gelmiş çözüm yollarından bambaşka bir uygulama olması sebebiyle akıllara gelen ilk şey; arabulucu aramızı bulacak ve bizi yönlendirerek çözüm üretecek şeklinde bir sonuç gibi görünüyor ya da anlam olarak bu şekilde ifade ediliyorsa da, 50 | ihtisas Arabulucu; • Taraflara eşit mesafede yaklaşan, • Tarafların eşit sürelerde konuşmasını sağlayan, • Tarafları anlayan ama yol göstermeyen, • Tarafların birbirlerini anlamalarını sağlayan, • Tarafların arasındaki uyuşmazlığın çözümünde 3. kişi olarak yer alan, • Taraflara aralarında statü farkının olmadığını hissettirmek, • Avukat gibi davranmamak, • Bedensel yada sözle bir taraflılık hissiyatı vermemek, Arabulucunun hukuki bir uyuşmazlıkta karşına gelen ve çözüm bulmak isteyen tarafları belli başlı konularda bilgilendirmesi ve onlara sürecin nasıl işlediğini anlatması gerekmektedir. Bir arabulucu asla avukat gibi düşünmemeli ve taraflarla kurduğu bağı koparmamak için gerek göz teması ve gerekse bedensel varlığını karşı tarafa anlayacağı me- safe ve değerde hissettirmelidir. Arabulucunun sonuç odaklı bir çözüm yolu için taraflarla olan diyaloğunda izlemesi gereken sistematiğe göre; Arabulucu; • Arabulucu önce kendini tanıtarak söze başlamalıdır. • Arabulucu arabuluculuk çözüm yolunun ne olduğu ve amaçlarından, sonuçlarından ve çözümün getireceği süreç hakkında tarafları bilgilendirmelidir. • Arabulucunun asıl yapması gereken ve bu sistemin işleyişinin taraflara neler kazandıracağı ve onların bu müesseseden eşit bir kazançla (KAZAN KAZAN) nasıl çıkabileceklerini anlatarak çözüm sürecini başlatır. • Arabulucu taraflara “Gizlilik Sözleşmesi” ni imzalatmak ve görüşmenin hiçbir şekilde başka bir 3. şahıs tarafından öğrenilmeyeceği hususunda taraflara güven vermelidir. • Çözüm odaklı bir görüşme için toplanılmış olsa dahi taraflara istedikleri an görüşmeye ara verebilecekleri ve sonlandırabilecekleri konusunda da bilgilendirme yapmalıdır. • Arabulucu taraflar arasında kendi ilişkilerinde bir statü farkı olsa dahi, arabulucu karşına gelmeyi kabul eden kişiler eşit statüdedir. Taraflardan biri bu eşitliğin suiistimal edildiğini düşünüyorsa ya da kendini güvende hissetmesi için bir ortam yoksa şayet istediği zaman bu görüşmeyi sonlandırabilir. • Görüşmeler sırasında özel görüşme talep edebilecekleri de taraflara söylenir. • Tarafların talebi ya da çözüm sürecinde gereklilik varsa Eş Arabulucu da bu görüşmelere dâhil edilebilir. • Taraflar görüşme sonunda bir çözüme ulaştıkları durumlarda bu çözüm yazılı hale getirilir ve ilgili mahkemeden icra edilebilirlik şerhi alınabilir. • Taraflar bir çözüme ulaşamazlarsa arabulucu çözüme ulaşılmadığı tutanağını tutar. • Taraflar çözüme ulaşsalar da uluşamasalar da kanunen arabulucu arabuluculuk başvurusu ve sonuçlarını Arabuluculuk Daire Başkanlığına kanuni sürede bildirmek zorundadır. “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu” 38 maddeden oluşmaktadır. “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği” 56 maddeden oluşmaktadır. Arabulucu tarafların birbirlerini anlama, birbirlerine seslerini duyurabilme ve birbirlerine ne istediklerini söylemeleri için bir köprü görevi üstlenir. Arabulucunun görevi bir moderatör gibi tarafları yönetmektir. Arabulucu avukat gibi davranamaz. Tarafları yönlendiremez. Asla taraflı olamaz. Bir tarafın mağduriyetini gördüğünde hukuken yönlendirme yapamaz ancak bir “avukata danışabilirsiniz” tavsiyesinde bulunabilir. Başlangıçta kafalarda arayı bulan, çözüm üreten kişi gibi görünse de uygulamada bu doğru bir tespit değildir. Arabuluculuk tarafların birlikte başvurusu ya da taraflardan birinin başvurusu ve diğer tarafın kabulüyle gerçekleşebilir. HUAK madde 13’ de “Taraflar dava açılmadan önce veya davanın görülmesi sırasında arabulucuya başvurma konusunda anlaşabilirler. Mahkeme de tarafları arabulucuya başvurmak konusunda aydınlatıp, teşvik edebilir. Aksi kararlaştırılmadıkça taraflardan birinin arabulucuya başvuru teklifine otuz gün içinde olumlu cevap verilmez ise bu teklif reddedilmiş sayılır.” yönünde bir düzenleme yer almaktadır. Arabuluculuk dostane ilişkiler içinde çözüm üretme ve arabulucunun moderatörlüğünde tarafların birbirlerini anlama, duygusal ve sosyal isteklerini sesli olarak birbirlerine duyurmalarıdır. Arabulucu, kendisine başvuran tarafların hukuki uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde yardımcı kişidir. Uygulamada arabulucunun çözüm üreten kişi sanılmasına rağmen, arabulucu tarafsız, eşit mesafede yaklaşan bireylerin kendi çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlayan kişidir. Arabuluculuk görüşmeleri aksi kararlaştırılmadığı sürece gizlidir ve hiçbir şekilde bir başka kişiyle paylaşılamaz. Taraflar gizili kalmasını istemezlerse eğer bu tutanağa geçirilmelidir. Taraflar özel görüşmelerinde diğer tarafın bilmesini istemediği bir durumu arabulucu ile paylaşırsa, arabulucu onay almadan hiçbir şekilde diğer tarafla paylaşamaz. Aksi halde gizlilik sözleşmesi ihlal edilmiş olur. Mevcut belgeler tutanaklar mahkemede delil olarakta kullanılamaz. Arabulucuya gitmek isteyen bir kişi mahkemeye başvurmadan önce gidebileceği gibi mahkemeye başvurduktan sonra da arabulucuya gidebilir. Bununla birlikte tahkime başvurmadan önce de arabulucuya gidilebilir. Arabulucuya gitmiş olmak dava açılamayacağı anlamına gelmez. Taraflar arabulucuya gittikleri süre içerisinde zamanaşımı ve hak düşürücü süreler durur. Böylelikle mahkemede dava açma yada süren bir davanın sürelerden dolayı sonlanmasının da önüne geçilmiş olur. Arabulucuların listesi Arabuluculuk Daire Başkanlığının resmi web adresinde yer almaktadır:“www.adb.adalet. ihtisas | 51 > Hukuk gov.tr”. Arabulucular mevcut sicil numaralarıyla kaydedilmektedir. Arabulucular isterlerse uzmanlık alanlarını da bu resmi sayfada belirterek tarafların istek ve ihtiyaçları doğrultusunda daha kolay ve kendi uzmanlık alanıyla ilgili başvuruların yapılması için ayırt edici olabilir. Arabuluculuk, mahkemelerin mevcut yükünü azaltmak ve mahkemelerde harcanan zamandan tasarruf etmek açısından iyi bir çözüm yoludur. Taraflar hukuki uyuşmazlıklarında dava açmak yerine arabulucu yöntemiyle çözüm bulmak istediğinde; keşif, bilirkişi, tanık, harç vb. birçok mahkeme masrafından da kurtulmuş olur. Çözüm süreci kısa bir süreye yayılır. Mahkemede süren uzun soluklu bir dava arabulucunun elinde daha kısa bir sürede sonuçlanır. Vakit ve paradan kazanç amaçlı olarak Avrupa da ve Amerika da 30 yıldan beri devam etmektedir. Yapılan istatistiklerde insanların yargı yollarını tercih etmeden önce Arabulucuya gittikleri ve böylelikle çözüme daha çabuk ulaştıkları için ikinci bir uyuşmazlıkta yine Arabuluculuk müessesesini seçtikleri görülmektedir. Taraflar arabulucuya giderek daha az masrafla hukuki çözüm bulabilirler. Arabuluculuk Daire Başkanlığı tarafından yayınlanan ücret tarifesi üzerinden ödeme yapılır. Bazı uyuşmazlıklar iki hafta sürerken, bazı uyuşmazlıklar birkaç ay sürebilir. Taraflar harç yatırmak zorunda olmadıkların- İnsan ilişkilerinin güçlendirilmesi ve kavgacı şiddet dolu bir topluma gitmemek için ve bir hukuki uyuşmazlıkta yüz yüze bakar hale gelme açısından insanların küçük sorunlarında arabulucuya gitmelerini tavsiye ederiz. dan harcayacakları bir masraf da olmaz. Arabuluculuk hizmet bedelini öderler. Arabulucuya giden taraflar çözüm bulabilecekleri gibi bir çözüm de bulamayabilirler. Taraflar süreci istedikleri zaman sonlandırabilirler. Tarafların istekleri doğrultusunda sürece ara verilebilir. Taraflar eğer çözüm bulamayacaklarını düşünüyorlarsa yada arabulucu sürecin devam etmesinin tarafları bir çözüme götüremeyeceği kanaatine varırsa süreci sonlandırabilir. Her hukuki uyuşmazlıkta arabulucuya gidilemez. Ancak ve ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri, sulh olabilecekleri konularda gidilebilir. Şiddet içeren, cezai bir sorumluluk doğuran bir konuda gidilemez ve eğer taraflar arabulucuya gitmişse eğer, arabulucu arabuluculuk sürecini sonlandırmak zorundadır. HUAK madde 17’ de; “Uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli olmadığının veya 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince uzlaşma kapsamına girmeyen bir suçla ilgili olduğunun tespit edilmesi.” yönünde bir düzenleme yer almaktadır. Arabuluculukla ombudsmanlık karıştırılmamalıdır. Arabuluculuk tamamen yargıdan bağımsız başvurulan bir çözüm süreciyken, ombudsmanlık kurum içi şikayetleri alan bir çözüm yoludur. Taraflar arabuluculuk sürecini bir çözüme kavuştururlarsa mahkemeden icra edilebilirlik şerhi alabilirler. Mahkeme tarafların arabulucu nezdinde aldıkları kararları şerh edebilmesi için öncelikle, tarafların serbestçe tasarruf edip etmediklerini, cebri icraya uygun olup olmadığını kontrol ettikten sonra şerhi verir. Taraflar arabuluculuk sürecini ister çözümlesinler ister çözümlemesinler. Arabulucu bu sürecinin durumunu arabuluculuk daire başkanlığına bildirmek zorundadır. Sonuç olarak, hukuki uyuşmazlıklarda arabulucuya gidilmesi mahkemenin yükünü azaltması yanında taraflar birbirlerinin yüzüne bakarak, içlerinde yaşadıkları duygusal çöküntüyü dile getirebilmekte ve birbirlerine söylemedikleri-söyleyemedikleri şeyleri söyler hale gelmektedirler. İnsan ilişkilerinin güçlendirilmesi ve kavgacı şiddet dolu bir topluma gitmemek için ve bir hukuki uyuşmazlıkta yüz yüze bakar hale gelme açısından insanların küçük sorunlarında arabulucuya gitmelerini tavsiye ederiz. ÖZEL GÜVENLİK MALİ MESULİYET ve SORUMLULUK SİGORTASINDA TEK ADRESİNİZ HAYATIN HER ANINDA YANINIZDAYIZ ÖZEL GÜVENLİK MALİ MESULİYET SİGORTASI • İŞYERİ SİGORTASI • SAĞLIK SİGORTASI OTEL SİGORTASI • TRAFİK SİGORTASI • KASKO SİGORTASI • KONUT SİGORTASI MÜHENDİSLİK SİGORTASI • NAKLİYE SİGORTASI • SORUMLULUK SİGORTASI ERGAN SİGORTA ARACILIK HİZ.LTD.ŞTİ. Akşemsettin Mah. Akdeniz Cad. No:31/2 Fatih / İst. Tel: 0212 523 20 20 pbx • Faks: 0212 523 20 12 52 | ihtisas www.ergansigorta.com.tr • www.otelsigortasi.net > Hukuk Örnek Kamu İhale Kurulu Uyuşmazlık Kararları İş kalemlerinin miktarlarındaki eksilişten kaynaklanan tutar kadar diğer iş kalemlerinin miktarlarında sözleşme tutarını geçmemek kaydıyla iş artışı yapılabilir mi? (Karar Tarihi ve No’su: 02.04.2014, 2014/UH.II-1599) İ hale konusu işin niteliği dikkate alındığında sözleşmenin yürütülmesi sırasında birim fiyat teklif cetvelinde yer alan iş kalemlerinin miktarlarında artış veya eksiliş olabileceğinden, işin sözleşme bedelinden daha yüksek bir bedelle tamamlanabileceği gibi daha düşük bir bedelle de tamamlanabileceği, idare tarafından Teknik Şartname’de yapılan düzenleme ile idareye keyfi bir takdir yetkisi tanınmadığı, iş kalemlerinin miktarlarındaki değişimin ihtiyacın oluşması durumunda gerçekleşeceği, kaldı ki, bu durumun birim fiyat teklif almak suretiyle ihaleye çıkılan işlerin doğal bir sonucu olduğu, bu nedenle, iş kalemlerinin miktarlarındaki eksilişten kaynaklanan tutar kadar diğer iş kalemlerinin miktarlarında sözleşme tutarını geçmemek kaydıyla iş artışı yapılabileceği gibi (4735 sayılı) anılan Kanun hükmü uyarınca sözleşme bedelinin %20’sine kadar iş artışı yapılabilir. Makine ve ekipmanların tevsiki ile ilgili belirtilmeyen husus bilgi eksikliği kapsamında tamamlattırılabilir mi? (Karar Tarihi ve No’su 02.04.2014, 2014/UH.II-1601) İ dare tarafından kendi malı olması istenilen ve Teknik Şartname’de teknik özellikleri belirtilen makine ve ekipmanların ruhsat, demirbaş veya amortisman defterinde kayıtlı olduğuna dair noter tespit tutanağı ya da yeminli mali müşavir raporu veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu ile tevsik edilmesinin mümkün olmadığı, anılan Yönetmelik hükmü uyarınca, isteklilerin, makine ve ekipmanın özelliklerini gösteren belgeleri de teklif kapsamında sunmaları gerektiği, ihalelerde tekliflerin değerlendirilmesi aşamasında sorun yaşanmaması ve eşit muamele ilkesi açısından isteklinin kendi malı olması istenilen ve özellikleri belirtilen makine ve ekipmanların tevsikinin hangi belgeler- 54 | ihtisas le yapılacağının İdari Şartname’de yeterlik kriteri olarak düzenlenmesi gerektiği, incelenen ihalede, İdari Şartname’de yeterlik kriteri olarak belirlenmesi gereken bu hususun yeterlik kriteri olarak belirlenmeyip bilgi eksikliği kapsamında giderilmek istenildiği, yeterlik değerlendirilmesi aşamasında istenilmesi gereken söz konusu belgelerin bilgi eksikliği kapsamında istenilemeyeceği, ayrıca temizlik makine ve ekipmanları dışında yer alan vinç için temizlik sektöründe faaliyet gösteren firmalara kendi malı olma şartı getirilmesinin de ihalede rekabeti engellediği ve ihalede tek geçerli teklifin kaldığı görüldüğünden, ihalenin iptal edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. İş sağlığı ve güvenliği alanındaki giderler % 3 sözleşme ve genel giderler kapsamında değerlendirilebilir mi? Bunlara ilişkin olarak ayrı bir kalem oluşturmasına gerek var mıdır? (Karar Tarihi ve No’su: 09.04.2014, 2014/UH.I-1742) K amu İhale Genel Tebliği’nin “Hizmet alımı ihalelerinde aşırı düşük tekliflerin değerlendirilmesi” başlıklı 79 uncu maddesinde “79.1 Personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı ihalelerinde, tekliflerin değerlendirilmesinde; İhale ve sözleşmeye ilişkin damga vergileri, Kamu İhale Kurumu payı ve noter masrafları gibi sözleşme giderleri ile amortisman, kıdem tazminatı, işyeri hekimliği ücreti, oryantasyon (ihale konusu işe uyum) eğitimi gideri, yaka kartı ve bu mahiyetteki genel giderleri karşılamak üzere birim fiyat teklif cetvelinde yer alan her bir işçilik kalemindeki (yol, yemek ve giyecek dahil brüt asgari ücret veya brüt asgari ücretin yüzde (%) fazlası üzerinden ücret hesaplanan işçilik kalemi ile ulusal bayram ve genel tatil günleri ve fazla çalışma saatlerine ilişkin işçilik kalemleri) birim fiyatlar ile işçi sayısı üzerinden teklif alınması idarece uygun görülmeyen iş kalemi/ kalemleri kapsamında çalıştırılacak olan her bir personelin işçilik maliyeti üzerinden % 3 oranında sözleşme giderleri ve genel giderler hesaplanacaktır. 79.2. Personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı ihalelerinde; amortisman, kıdem tazminatı, iş yeri hekimliği ücreti, oryantasyon eğitimi gideri, yaka kartı ve bu mahiyetteki giderlerin genel giderler içinde yer alacağı kabul edileceği için aşırı düşük teklif sorgulamasında bu giderler, önemli teklif bileşeni olarak belirtilmeyecek ve isteklilerden aşırı düşük teklif sorgulamasına verdikleri cevaplarda bu giderler için bir bedel öngörmeleri istenmeyecektir. Sözleşme giderleri ve genel giderler içinde değerlendirilmesi öngörülen giderler idari şartnamelerde “teklif fiyata dâhil olan diğer giderler” kısmında belirtilmeyecektir.” açıklaması, Teknik Şartname’nin “Yüklenicinin İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Yükümlülükleri” başlıklı 9 uncu maddesinde“ Yüklenici, çalışanların işle ilgili her türlü sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu kapsamda; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve alt mevzuatında yer alan hükümler ile Elektrik Kuvvetli Akımlar Yönetmeliği ve TEİAŞ İş Güvenliği Yönetmeliği hükümlerini eksiksiz olarak yerine getirmekle mükelleftir. Yüklenici, sağlık ve güvenlik önlemlerinin alınmamasından dolayı doğacak her türlü olay, kaza ve meslek hastalıklarından kaynaklanabilecek cezai hükümler konusundaki yasal sorumlulukları ile tazminatlardan sorumludur. Yüklenici, tüm hukuki düzenlemelere uyulması ve tazminatlar konusundaki yasal sorumluluğunu İdareye aktaramaz. Bu Madde kapsamında verilecek her türlü iş sağlığı hizmetlerinin maliyeti çalışanlara yansıtılamaz. Yüklenici, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı ile imzalanacak sözleşme/görevlendirmenin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı onaylı birer kopyası ile Risk Değerlendirmesinin bir kopyasını işe başlama tarihine kadar İdareye verir. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatı gereğince çalışanlarının; işe girişleri, iş değişikliği, iş kazası ve meslek hastalığı halleri ile mevzuata göre belirlenmiş olan periyotlarda sağlık kontrollerini yaptırır. Çalışanlar işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu olmadan işe başlayamazlar. Mesleki Eğitim Belgesi olmayan çalışanlar tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde çalıştırılmazlar, bu nedenle çalışanlar işe alınmadan önce mesleki eğitime tabi tutularak Mesleki Eğitim Belgesi almaları sağlanacaktır. Yüklenici “Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine uygun olarak çalışanlarının, iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini almasını sağlar.” düzenlemesi yer almaktadır. İhale konusu işin personel çalıştırılmasına dayalı nitelikte bir hizmet alımı olduğu, bu nedenle iş sağlığı ve güvenliği alanındaki giderlerin Kamu İhale Genel Tebliği’nin 79’uncu maddesi uyarınca % 3 sözleşme ve genel giderler kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bunlara ilişkin olarak ayrı bir kalem oluşturmasına gerek olmadığı anlaşılmıştır. ihtisas | 55 > Hukuk Aşırı düşük teklif sorgulamasında, maliyet/satış tutarı tespit tutanakları Ek-O5 veya Ek-O6 yerine bu alanda faaliyet gösteren şirketin internet sayfasında bulunan tarife fiyatları kullanılarak belgelendirme yapılabilir mi? (Karar Tarihi ve No’su : 09.04.2014, 2014/UH.I-1741) İ stekli tarafından aşırı düşük teklif açıklamalarında, temizlik şefleri için cep telefonu hat bedelinin 222,48 TL olarak belirtildiği, bunu tevsik için bir GSM operatörüne ait internet sayfasından alındığı anlaşılan aylık 9 TL tarife fiyatına ilişkin olarak internet çıktısının sunulduğu, sunulan belgenin anılan maddede belirtilen perakende satış yapan zincir mağaza veya marketlerce yayımlanan fiyat katalogları niteliğinde olmadığı, ayrıca söz konusu giderin proforma fatura ya da fiyat teklifi ile tevsikinin gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesinde, proforma fatura ya da fiyat teklifi dayanağı olarak maliyet/satış tutarı tespit tutanakları Ek-O5 veya Ek-O6 düzenlenmesi gerektiği, oysaki bu alanda faaliyet gösteren GSM şirketlerinin tarife fiyatlarının anılan tutanaklar kapsamında belgelendirilebilecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından bir GSM operatörüne ait internet sayfasından alındığı anlaşılan tarife fiyatına ilişkin belgelendirmenin mevzuata aykırı olmadığı. İşlem sonuçlarında ve ödeme aşamalarında geçerli olmayan bir tutar üzerinden düzenlenen proforma fatura, giyim giderini tevsiken geçerli bir belge olarak sunulabilir mi? Karar Tarihi ve No’su: 09.04.2014, 2014/UH.I-1744 M evzuat hükümleri ve yapılan tespitler bir arada değerlendirildiğinde, ödeme aşamasında proforma faturanın toplam tutarının dikkate alınacağı dolayısıyla proforma fatura içeriğinde her bir giyim malzemesi için teklif edilen birim fiyatların bir kuruşun altında olmasının, proforma faturanın mevzuata aykırılığı sonucunu doğurmayacağı, bununla birlikte başvuru sahibinin sunmuş olduğu proforma faturada her ne kadar giyim bedeli toplamının 0,08 TL olarak hesaplandığı görülse de, yapılan hesaplama sonucunda proforma fatura içeriğinde yer alan kalemlerin toplamının 0,0793 TL olduğunun tespit edildiği, dolayısıyla kuruş kısmının ikiden fazla haneden oluştuğu dikkate alındığında, söz konusu faturanın toplam tutarının 56 | ihtisas ondalık kısmında bir Kuruşun altında bedelin yer almasının, işlem sonuçlarında ve ödeme aşamalarında geçerli olmayan bir tutar üzerinden proforma fatura düzenlenmesinin 5083 sayılı Kanun’a aykırı olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda yer verilen mevzuat düzenlemeleri ve aktarılan açıklamalar çerçevesinde başvuru sahibi isteklinin sunduğu … firması tarafından düzenlenen proforma faturanın giyim giderini tevsiken geçerli bir belge olarak sunulamayacağı anlaşıldığından anılan isteklinin aşırı düşük teklif açıklamasının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. İdarece hesaplanan kâr hariç yaklaşık maliyet doğru şekilde hesaplanmadığından ihale iptal edilmeli midir? (Karar Tarihi ve No’su: 09.04.2014, 2014/UH.I-1735) Y aklaşık maliyetin hesaplanması aşamasında dikkate alınan fiyat tekliflerinde, işçilik ücretinin tespiti bakımından yukarıda yer verilen mevzuata aykırılıkların bulunduğu anlaşıldığından, anılan tekliflerin de dâhil olduğu fiyat tekliflerinin aritmetik ortalaması alınarak oluşturulan yaklaşık maliyetin sağlıklı ve gerçekçi olmadığı ve söz konusu ücretler mevzuata uygun şekilde düzeltilse dahi işçilik maliyetinin bir unsuru olan giyim gideri tutarının tespit edilebilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca anılan aykırılıklar nedeniyle idarece hesaplanan kâr hariç yaklaşık maliyet doğru şekilde tespit edilemediğinden, ihalede sunulan tekliflerin hangilerinin aşırı düşük teklif sınır değerinin altında olduğunun belirlenmesine olanak bulunmadığı ve ihalenin iptal edilmesi gerektiği neticesine ulaşılmıştır. Teklif zarfının üzerinde idarenin adresi yerine idarenin açık isminin yazılması gerekçesiyle teklif zarfı açılmadan isteklinin teklifi değerlendirme dışı bırakılır mı? (Karar Tarihi ve No’su: 09.04.2014, 2014/UH.III-1753) 4734 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesinde belirtilen teklif zarfında idarenin açık adresinin yazılı olma şartı, teklif zarflarının ihaleyi yapan idareye ulaşmasını temin etmeye yönelik olup, teklif zarfı üzerinde idarenin tam adresi yerine sadece adının yazılmış olmasının, açık adres niteliğini taşımadığı şeklinde yorumlanması mümkün değildir. Zira başvuru sahibinin teklif zarfı üzerine, bulunduğu mahalle ve cadde adı ile numarasını belirtmeden yazmış olduğu “T… Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürlüğü” şeklindeki ibare, aynı ada sahip bir başka kurum veya kuruluş bulunmadığından, idarenin adresini yeter derecede tarif eder niteliktedir. Ayrıca teklif zarfının ihale komisyonuna süresinde ulaştığı hususu da dikkate alındığında, başvuru sahibinin teklifinin teklif zarfında idarenin açık adresinin yazılmadığı gerekçesi ile değerlendirmeye alınmaması mev- zuata uygun bulunmamıştır. Bu bağlamda, söz konusu ihalede teklif zarfında yazıldığı şekliyle idarenin adının, zarfın muhatabının bulunmasında karışıklığa meydan vermeyecek açıklığı içerdiğinden, anılan teklif zarfı üzerinde, idarenin açık adresinin yazılmadığı gerekçesiyle başvuru sahibinin teklifinin değerlendirme dışı bırakılması 4734 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Bu durumda 4734 sayılı Kanun’un 36’ncı maddesi gereğince isteklilerin huzurunda ilk oturumda yapılması zorunlu olan işlemlerde aykırılık bulunduğundan ve belirlenen aykırılığın giderilmesi yoluyla ilk oturumun ihya edilmesi mümkün bulunmadığından, anılan Kanun’un 37’nci ve izleyen maddelerine göre yapılması gereken işlemlerin mevzuata uygun olarak gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Sonuç olarak, ihale komisyonunca anılan Kanun’un 5’inci maddesindeki saydamlık, güvenilirlik ve rekabet ilkeleri uyarınca, istekliler huzurunda yapılması gereken işlemlerin mevzuata uygun olarak yapılmaması sebebiyle oluşan aykırılığın düzeltici işlem tesisi ile giderilmesi mümkün olmadığından ihalenin iptali gerekmektedir. ihtisas | 57 > Mevzuat İşverene Vergi ve SGK Prim Maliyetleri Açısından Yemek Yardımı Yöntemlerinin Karşılaştırılması Sedat KUŞGÖZOĞLU Sayıştay Denetçisi Y Yemek servis ve organizasyon hizmetleri, işgücü temin hizmetleri ve temizlik, çevre ve bahçe bakım hizmetlerinde Katma Değer Vergisi Kanunu çerçevesinde kısmi tevkifat uygulaması makalede konu edilmiştir. 58 | ihtisas emek giderleri personel giderlerinin önemli bileşenlerinden biridir. Şirketler bir yandan personelinin en tatmin edici şekilde beslenmesini amaçlarken diğer yandan giderlerini asgari düzeyde tutmayı amaçlamaktadır. Bu bakımdan personelin yemek ihtiyacının giderilmesinde tercih edilen yöntem vergi ve sosyal güvenlik mevzuatı yoluyla maliyetlere önemli ölçüde etki edebilmektedir. Yemek Yardımında Yöntemler Şirketlerin personellerine yemek yardımı yaparken genel olarak aşağıda sayılan beş yöntemden birini tercih ettiğini söyleyebiliriz; - işyerindeki yemekhanede işveren tarafından hazırlanan yemeğin servis edilmesi, - işverenin yemek hizmeti sağlayıcısına ödeme yapması suretiyle ihtiyacın karşılanması, - işverenin yemek kartı şirketine ödeme yapması suretiyle çalışanlara her ay belli bir tutarda harcama yapma hakkı tanınması, - işverenin çalışanlara yemek bedeli karşılığı olarak ödeme yapması, - çalışanlara harcırah ödemesi yapılması. Şüphesiz uygulamada daha farklı yöntemlerle karşılaşmak mümkün olsa da hem daha yoğun olarak tercih edilmeleri hem de vergi ve sosyal güvenlik mevzuatı açısından net hükümlere tabi olmaları açısından çalışmamızda bu beş yöntem esas alınacaktır. Yemekhanede İşveren Tarafından Yemek Servis Edilmesi Bu yöntemde işveren kendi aldığı malzemeler ile kendi personeli tarafından yapılan yemekleri işyerinde çalışanlarına servis etmektedir. Bu yöntemin tercih edilmesi durumunda kullanılan yiyecekler, mutfakta kullanılan demirbaşlar, ilgili personel ve diğer ilgili giderlerin tamamı 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin birinci fıkrasının ikinci bendinde geçen “hizmetli ve işçilerin iş yerinde veya iş yerinin müştemilatında iaşe ve ibate giderleri” kapsamında kabul edilmek suretiyle kazancın tespitinde gider olarak kabul edilecektir. Yemekhanede yemek servisi için yapılan giderler nedeniyle katlanılan katma değer vergisinin de ödenecek katma değer vergisinden indirileceği açıktır. Sosyal güvenlik primi açısından ise, çalışanlara yemekhanede yemek servis edilmesinin çalışanlara yapılan ayni yardım kapsamında kabul edilmesi nedeniyle çalışanlara sağlanan bu fayda sosyal güvenlik priminden istisna tutulmuştur. İşverenin Yemek Hizmeti Satın Alması Yukarıda yer verilen yöntemler arasında hem uygulamada karşılaşılan durumlar hem de kanun metninin açık olmaması nedeniyle en çok sorun yaşanan yöntem işverenin yemek hizmeti satın alması yöntemidir. İşverenin yemek hizmeti satın alması kavramı, özellikle Gelir Vergisi Kanunu açısından, açıklanmaya muhtaçtır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu kapsamda yapılan harcamaların tamamı işveren tarafından kazancın belirlenmesinde gider olarak kabul edilecektir. Ancak, kanun dayanağı bir önceki yöntemden farklı olarak Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin birinci fıkrasının birinci bendinde geçen “ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler” hükmüdür. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 23’üncü maddesinin sekizinci fıkrası aşağıdaki şekildedir. “Hizmet erbabına işverenlerce yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatler (işverenlerce, işyerinde veya müştemilatında yemek verilmeyen durumlarda çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin 6.000.000 lirayı (12,00 TL) aşmaması ve buna ilişkin ödemenin yemek verme hizmetini sağlayan mükelleflere yapılması şarttır. Ödemenin bu tutarı aşması halinde, aşan kısım ile hizmet erbabına yemek bedeli olarak nakten yapılan ödemeler ve bu amaçla sağlanan menfaatler ücret olarak vergilendirilir.)” Yemek yardımının bu madde kapsamında kabul edilebilmesi için; -işverence işyerinde veya müştemilatında yemek verilmemesi, Çalışmamızda personelin yemek ihtiyacını karşılamayı amaçlayan beş uygulama vergi ve sosyal güvenlik mevzuatı açısından ele alınmıştır. En avantajsız yöntem personele nakit ödeme iken en avantajlı yöntem işyerindeki yemekhanede işverenin kendi hazırladığı yemeği servis etmesidir. Şüphesiz işverenler için vergi ve sosyal güvenlik yükü belli bir uygulamayı seçmek için tek kriter değildir; pratiklik, belgeleme kolaylığı, nakit yönetimi gibi unsurlar yöntem seçimi açısından büyük öneme sahiptir. ihtisas | 59 > Mevzuat - yemek bedelinin çalışılan günlere ilişkin olması, - bir günlük yemek bedelinin, 2014 yılı için, 12 TL’yi aşmaması, - ödemenin yemek hizmetini sağlayana yapılması. Yukarıda sayılan şartların dördünün de gerçekleşmesi halinde işçiye yapılan yemek yardımı gelir vergisi açısından istisna kapsamına girecek ve ödenen tutar için gelir vergisi stopajı yapılmasına gerek kalmayacaktır. Diğer şartlar sağlanmasına rağmen tutarın 12 TL’yi aşması halinde ise sadece aşan kısım için gelir vergisi stopajı yapılacaktır. Gelir Vergisinden istisna edilen tutara Katma Değer Vergisi dâhil değildir. Bu yöntemin kullanılmasında karşılaşılan en önemli ikilem işyerine yemek siparişi verilmesinin bu kapsamda kabul edilip edilmeyeceğidir. Zira madde hükmünde “işyerinde veya müştemilatında yemek verilmeyen durumlarda” ifadesi yer almaktadır. Bu durumda, personel yemeği işyerinde yese dahi yemeğin dışarıdan sipariş edilmesi ve yemek bedelinin işveren tarafından ödenmesi nedeniyle bu yöntemin Gelir Vergisi Kanunu’nun 23/8 maddesi kapsamında kabul etmek gerekir1. Unutulmaması gereken bir diğer noktada istisna tutarının çalışılan gün olarak dikkate alınması gereğidir. Personele çalıştığı günlerde iki veya üç öğün yemek verilmesi halinde bu öğünlerin toplam tutarının 12 TL.’lik kısmı istisna kapsamında kabul edilecek ve bu tutarı aşan kısım gelir vergisi stopajına tabi tutulacaktır. Katma Değer Vergisi Kanunu açısından bakıldığında ise, kazancın belirlenmesinde tamamı gider olarak kabul edilen ve bu yöntem kapsamında yapılan masraflara ait katma değer vergisi tutarlarının hesaplanan katma değer vergisi tutarından indirileceği açıktır. Sosyal güvenlik primi açısından bakıldığında ise, işverenin yemek hizmeti sağlamasının çalışanlara yapılan ayni yardım kapsamında kabul edilmesi nedeniyle çalışanlara sağlanan bu fayda sosyal güvenlik priminden istisna tutulmuştur. 1 Güray Öğredik, “Personel Yemek Ücretlerinin Vergi Mevzuatındaki Yeri ve Ciddi Hatalara Müsait Özellik Arz Eden Durumlar”, http:// www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/guray/049/ (Erişim 19.03.2014) 60 | ihtisas Yemek Kartı Kullanılması Özellikle çok sayıda personel çalıştıran şirketler tarafından tercih edilen bu yöntemde, işverenin anlaştığı hizmet sunucu şirket tarafından personele manyetik kartlar dağıtılmakta ve her ay bu kartlara belli tutarda harcama hakkı tanımlanmaktadır. Kartlara yüklenilen bu tutarlar çalışanlara, hizmet sunucunun anlaşmalı olduğu lokanta ve benzeri yerlerde yemek ihtiyacını giderme imkânı tanımaktadır. Diğer yöntemlerde olduğu gibi bu yöntemde de yapılan ödemenin tamamı işveren kazancının belirlenmesinde gider olarak kabul edilecektir. Bu yöntemin gider olarak kabul edilmesinin kanuni dayanağı da bir önceki yöntem gibi Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin birinci fıkrasının birinci bendidir. Yemek kartı uygulaması esas itibarıyla “işverenin yemek hizmeti satın alması” yöntemi ile büyük benzerlik taşımaktadır. Bu yöntemde yapılan ödemeler de Gelir Vergisi Kanunu’nun 23’üncü maddesinin sekizinci maddesi kapsamında kabul edilmektedir. Her ay personelin kartına yüklenecek olan tutarın çalışılan her bir gün için 12 TL’lik kısmı istisna tutulacak ve eğer bu tutarı aşan bir ödeme yapılmışsa, aşan kısım için gelir vergisi stopajı yapılacaktır. Katma Değer Vergisi Kanunu açısından bakıldığında ise, kazancın belirlenmesinde tamamı gider olarak kabul edilen ve bu yöntem kapsamında yapılan masraflara ait katma değer vergisi tutarlarının hesaplanan katma değer vergisi tutarından indirileceği açıktır. Sosyal güvenlik primi açısından bakıldığında ise, yemek kartı kullanılmasının çalışanlara yapılan ayni yardım kapsamında kabul edilmesi nedeniyle çalışanlara sağlanan bu fayda sosyal güvenlik priminden istisna tutulmuştur. Çalışana Yemek Bedeli Ödenmesi Yöntemi Çalışanlara yemek hizmeti sunulması yerine doğrudan çalışana para verilmesi şeklinde uygulanan bu yöntem gerek mevzuat gerekse uygulamada sıklıkla tereddütlere neden olmaktadır. Yemek giderleri personel giderlerinin önemli bileşenlerinden biridir. Şirketler bir yandan personelinin en tatmin edici şekilde beslenmesini amaçlarken diğer yandan giderlerini asgari düzeyde tutmayı amaçlamaktadır. Bu bakımdan personelin yemek ihtiyacının giderilmesinde tercih edilen yöntem vergi ve sosyal güvenlik mevzuatı yoluyla maliyetlere önemli ölçüde etki edebilmektedir. Öncelikle, tıpkı diğer yöntemlerde olduğu gibi bu yöntemde de yapılan ödemenin tamamı işveren kazancının belirlenmesinde gider olarak kabul edilecektir. Bu yöntemin gider olarak kabul edilmesinin kanuni dayanağı daha önce anlatılan iki yöntem gibi Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin birinci fıkrasının birinci bendidir. Bu yöntemin aşağıda açılanacak olan sebeplerle hem vergi hem de sosyal güvenlik primi açılarından diğer yöntemlere kıyasla dezavantajlı olduğu görülecektir. Öncelikle, ödeme yemek hizmeti sunana değil de doğrudan çalışana yapıldığı için bu ödemenin Gelir Vergisi Kanunu’nun 23’üncü maddesinin birinci fıkrasının sekizinci bendi kapsamında kabul edilmesi mümkün değildir. Bu durumda çalışana yapılan yemek yardımı ücretin bir unsuru olarak kabul edilecek ve tamamı gelir vergisi stopajına tabi tutulacaktır. Sosyal güvenlik primi açısından bakıldığında, bu yöntemin diğer yöntemlerden çok büyük farklılık içerdiği görülmektedir. Yukarıda yer verilen yöntemlerin tamamında personele sağlanan menfaat sosyal güvenlik priminden istisna tutulmuşken bu yöntemde personele ödenen tutar prim matrahına dahil edilmiştir. Ancak, 28.09.2008 tarih ve 27011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Tebliği’nin 2.2.1. maddesinde “işyerinde veya müştemilatında yemek verilmemesi şartıyla, fiilen çalışılan gün sayısı dikkate alınarak 16 yaşından büyükler için belirlenen günlük asgari ücretin % 6 sının, yemek verilecek gün sayısı ile çarpılması sonucunda bulunacak miktarı, aylık prime esas kazançların tespitinde dikkate alınmayacak” hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda çalışanın fiilen çalıştığı her bir gün için 2014 yılının ilk yarısında 2,14 TL, ikinci yarısında 2,27 TL tutarında yemek parası tutarı çalışanın sosyal güvenlik prim hesabında dikkate alınmayacaktır. Harcırah Verilmesi Yöntemi Harcırah verilmesi uygulaması şehir dışında çok sayıda personeli bulunan ve bu personelin belge düzenini sağlamakta zorlanan şirketlerce sıklıkla tercih edilen bir yöntemdir. Bu yöntemde, personele yemek ve yatma gideri olarak belli bir tutar ödenmekte, bu tutar dışında yeme, içme ve konaklama amaçlı herhangi bir ödeme yapılmamaktadır. Yöntemin uygulamadaki en büyük avantajı yemek ve yatma gideri olarak belgeye dayanma zorunluluğunu ortadan kaldırmasıdır. Personele ödenen harcırah tutarının tamamı işveren kazancının belirlenmesinde gider olarak kaihtisas | 61 Brüt Ücret 1.936,76 TL. ve fazlası 1.922,90 – 1.936,75 TL. arası 1.753.50 – 1.922,89 TL. arası 1.537,91 – 1753,49 TL. arası 1.275,73 – 1.537,90 TL. arası 1.275,72 TL. ve daha azı İstisna Tutar 48,50 TL. 40,50 TL. 37,50 TL. 35,00 TL. 31,00 TL. 30,00 TL. Sosyal güvenlik primi açısından değerlendirildiğinde ise, 5510 sayılı Kanun’un 80’inci maddesi gereğince görev yollukları prime esas kazanca tabi tutulmayacaktır. Yöntemlerin Karşılaştırılması Yukarıda mevzuat açısından ele alınan yöntemler bir ayda 26 gün çalışılan ve günlük 25 TL. menfaat sağlandığı varsayılan bir örnekle aşağıda yer verilen tabloda karşılaştırılmıştır. Örnekte, tüm yöntemlerde aynı oranda kazançtan indirilmesi sebebiyle Kurumlar Vergisi dikkate alınmamıştır. 62 | ihtisas İşveren SGK Primi Net İndirilecek İşverene Top- Gelir Vergisi Maliyet KDV lam Maliyet Stopajı (%20) bul edilecektir. Bu yöntemin gider olarak kabul edilmesinin kanuni dayanağı Gelir Vergisi Kanun’unun “gider karşılıklarında” 24’üncü maddesidir. Söz konusu kanun maddesinde harcırah “hizmet erbabına (Harcırah Kanununa tabi olsun olmasın her türlü sözleşmeli personel dahil) verilen gerçek yol giderlerinin tamamı ile yemek ve yatmak giderlerine karşılık verilen gündelikler” olarak tanımlanmıştır. Personele ödenen harcırahlar gider karşılığı verilmeleri nedeniyle personel açısından gelir vergisinden istisna olmakla beraber istisnanın sınırı madde hükmünde yer alan“bu gündelikler aynı aylık seviyesindeki Devlet memurlarına verilen gündeliklerden fazla ise veya Devletçe verilen gündeliklerin en yüksek haddini aşarsa aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur” ifadesiyle çizilmiştir. Buna göre, aşağıda verilen brüt ücretlere karşılık gelen yurtiçi günlük harcırah tutarının aşan tutarlar ücret olarak değerlendirilecek ve sadece aşan kısım vergiye tabi tutulacaktır. İşçi SGK Aylık Yöntem Primi Ödenen > Mevzuat İşyerindeki Yemekhane Yemek Hizmeti Alımı Yemek Kartı 650 TL. 650 TL. 650 TL. 650 TL. 650 TL. - - - 89,15 TL. [[650 – (2,14TL. x 26 Gün)] x %15] - - Balkanlara Yolculuk Personele Nakit Görev Ödeme Yolluğu - - - 121,84 TL. [[650 – (2,14TL. x 26 Gün)] x %20,5] - 67,6 TL. [[650 TL. – (12 TL. x 26 Gün)] x %20] 67,6 TL. [[650 TL. – (12 TL. x 26 Gün)] x %20] 112,17 TL. [(650TL. – 89,15 TL.) x %20] 650 TL. 717,6 TL. 717,6 TL. 973,16 TL. 650 TL. 52 TL. (%8 KDV) 52 TL. (%8 KDV) 52 TL. (%8 KDV) - - 598 TL. 665,6 TL. 665,6 TL. 973,16 TL. 650 TL. Mehdi N. ÇETİNBAŞ - Sonuç Çalışmamızda personelin yemek ihtiyacını karşılamayı amaçlayan beş uygulama vergi ve sosyal güvenlik mevzuatı açısından ele alınmıştır. Yukarıda verilen tabloya göre en avantajsız yöntem personele nakit ödeme iken en avantajlı yöntem işyerindeki yemekhanede işverenin kendi hazırladığı yemeği servis etmesidir. Şüphesiz işverenler için vergi ve sosyal güvenlik yükü belli bir uygulamayı seçmek için tek kriter değildir; pratiklik, belgeleme kolaylığı, nakit yönetimi gibi unsurlar yöntem seçimi açısından büyük öneme sahiptir. Örneğin, küçük işyerine sahip bir işverenin yemekhanede yemek sunması mümkün olmadığı gibi, tüm personeli işyeri içerisinde çalışan bir işverenin de görev yolluğu vermesi mümkün değildir. Ancak, incelenen yöntemlerin, diğer unsurların göz ardı edilmesine neden olabilecek kadar, vergi ve sosyal güvenlik prim tutarında farklılığa neden olması her işverenin personelin yemek ihtiyacını karşılama yöntemi konuda daha seçici davranmasını gerektirmektedir. E pey zamandır yazamadım. Uzun bir Balkan turundaydım. Bizzat organize ettiğim, seçkin bir gurupla birlikte yaptığımız bu kültür turu, beni ister istemez geçmişe götürdü. Türkiye’nin iç politik çekişmelerinden uzaklaşarak, ama Balkanların gözünden Türkiye politikasını ve balkan insanının bakış açısını yansıtarak birkaç seri yazı yazmak istiyorum. *** Çalıştığım şirketler topluluğunun bünyesinde bulunan atıl bir turizm firmasını harekete geçirmekle işe koyuldum. Arkadaşlarımın da desteği ile MECRA TUR’u yeniden aktif hale getirdik. İlk faaliyet olarak Balkan coğrafyasına bir otobüs seyahati gerçekleştirmek istedik. Karşımıza çıkan ilk engel Şengen vizesi oldu. Geçmek zorunda olduğumuz ülkelerden hem Yunanistan, hem de Bulgaristan Şengen vizesi istiyordu. Elli kişilik bir otobüse yüz civarında talep oldu. Müracaat sırasına göre liste oluşturduk. Yeşil pasaport dışındakilere vize gerekiyordu. Yunan Konsolosluğundan vize almak için işe koyulduk. İşte burada kabir azabı başladı. Yeşil pasaportum olmadığı için emekli belgem ve üzerime kayıtlı olan annemden ve babamdan intikal eden bütün hisseli tapuların da içinde bulunduğu kalın bir dosya hazırladım. Eş dosttan aldığım borç ile banka hesabında da yüklü bir para gösterdim. Eşim ile birlikte başvurumuzu yaptık. Evraklar benim üzerimden yürümesine rağmen bana bir ay, eşime iki ay vize verdiler. Hiçbir mantık ölçüsüne sığmayan vize redleri ile birlikte gurubumuzu oluşturmaya muvaffak olduk. ihtisas | 63 Kavala > Gezi Selanik içinde Selam okunur Amman Amman Selamın sedası (Bre dostlar ) Cana dokunur Gelin olanlara kına yakılır Amman amman Amman ölüm zalım ölüm üç gün ara ver. Al başımdan bu sevdayı götür yara ver Rodop Dağları YUNANİSTAN Konsolosluktan yenen vetolara rağmen yedekleri devreye sokarak zar zor da olsa 46 kişilik bir gurupla yola koyulduk. Vizede yaşadığımız keyfiliklere karşın sınırlarda en ufak bir zorluk yaşamadık. Ne Türkiye çıkışı, ne de Yunanistan girişinde aramaya tabi tutulduk. Otobüsümüzün içine girip bakan kimse olmadı. İstesek Yunanistan’a beş on mülteci bile sokabilirdik. Sabah namazını İpsala Gümrüğü mescidinde kılıp Yunanistan’a ayak bastık. Gümülcine’ye vardığımızda gün ağarmaya başlamıştı. Burada Selanik’e kadar bize rehberlik edecek olan Eray’ı aldık. Eray, Selanik Üniversitesinde öğrenim gören Gümülcine’li bir Türk genci. Paskalya yortusu sebebiyle tatil için Gümülcine’deydi. Sağ tarafımızda sislerle kaplı Rodop dağlarını izleyerek ilerlemeye başladık. Rodop eteklerinde, sağımız- Atatürk Evi - Selanik 64 | ihtisas da ve solumuzda bereketli Batı Trakya ovası uzanıyor. Rodop’ların arka taraflarında Bulgaristan toprakları Kırcaali, Filibe gibi şehirler var. Dönüşte oraları da göreceğiz. Benim şehir isimlerini Gümülcine, İskeçe gibi söylediğime bakmayın; Gümülcine (Komotini), İskeçe (Xanthi), Dedeağaç (Alexandrapoli) olmuş. Her nasıl olmuşsa Kavala ve Dimetoka değişmemiş. Selanik ismi, Tsalaniki yazılsa da yine anlaşılıyor. Kavala’ya on beş kilometre kala, kahvaltı için rehberimiz Eray bizi bir dinlenme tesisine sokuyor. Tesisin camları Türk turizm firmalarının stickerleri ile dolu. Tesis sahibesi Anastasya hanımın dedeleri 1920’lerde Nevşehir’den göçmüş. Güzel bir Türkçe ve güler yüzle bizi karşılıyor. Kahvaltının ardından yola çıkıyoruz kısa bir süre sonra Kavala’dayız. Kavala gerçekten de güzel bir şehir. Ege kıyısında kurulmuş şirin bir kasaba. Kıyıya yakın üzerinde yerleşim bulunan küçük adacıklarıyla sevimli bir yer. Burada kısa bir fotoğraf molasından sonra hareket ediyoruz. Hedef Selanik; önce Atatürk’ün doğduğu evi ziyaret edeceğiz. Burada bizi daha önceden randevulaştığımız Konsolos muavini Seçil Zeynep Doğan hanımefendi bekliyor. Selanik uzaktan göründü. Kaptanımız Bertan Bey bize sürpriz Arabanın içinde hepimizi duygulandıran bir parça çalıyor. Çalın davulları çaydan aşağıya Amman amman Mezarımı kazın (Bre dostlar) belden aşağıya Koyun sularımı kazan dolunca Amman Amman Amman ölüm zalım ölüm üç gün ara ver. Al başımdan bu sevdayı götür yara ver Hepimiz duygulanıyoruz bu duygular eşliğinde Selanik’e giriyoruz. Atatürk’ün doğduğu evin bahçesi aynı zamanda Türk Konsolosluğu. Seçil Hanım bize mükemmel bir ev sahipliği yapıyor. Ayrıca konsolos katiplerinden Osman bey bize rehberlik yapıyor. Atatürkün evini ziyaretten sonra çeşitli yerleri de ziyaret ediyoruz. Osman Bey’in rehberliğinde Selanik kalesine çıkıyoruz. İşin gerçeğini söylemek gerekirse Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’ın Selanik şehri benim için tam bir hayal kırıklığı oldu. Ülkenin en büyük ikinci şehri tam bir beton yığını . Üstelik kenar semtler bizim kaçak yapı olarak nitelediğimiz yapılarla dolu. Kaleden kuş bakışı Selanik’i seyrediyoruz. Kadifekale’den İzmir’i seyretmeye benziyor. Deniz girintisi İzmiri andırsa bile Selanik ruhsuz Şehir.İçimi daraltıyor. Konsolosluk görevlisi 1912 yılında Tahsin Paşa’nın tek bir kurşun atmadan Selanik’i terk edişini anlatıyor. O sıralarda Selanik’te sürgünde bulunan Sultan Abdülhamit Han’ın Selanik’in terkedilmesine verdiği tepkiyi duygusal bir dille anlatıyor Osman Bey. Evliya Çelebi Selanik’i ziyaret ettiğinde 90 minare saymış. Hadi bunun yüzde otuzunu abartı sayalım.Yine de 60 adet cami olması lazım. Selanik’te şu anda ayakta kalan üç cami var. Hiçbiri de ibadete açık değil. Çok değil 102 yıl önce Selanik nüfusunun yüzde yetmişten fazlası Türk. Şu anda 700 bin nüfuslu Selanik’te iki bin civarında Türk var. Onların yarısı da öğrenci. Kıyaslamak için söylüyorum; birkaç bin Rum’un yaşadığı İstanbul’da açık bulunan kiliselerin sayısını bir düşünün. Çok az cemaatlerinin yaşadığı bir yerde patrikhane ve Heybeliada papaz okulu için kulisler yapan yunana neden Selanik ve diğer şehirlerdeki eserlerin akıbeti sorulmuyor? Selanik, gurupta bulunan herkesin yüreğini daraltıyor. Kordonda deniz kıyısında bir lokantada balık yiyeceğiz. Başka şey yemeye cesaretimiz yok. Eray bizi Türkçe konuşan İstanbul göçmeni bir Rum lokantasına götürüyor. Lokantanın duvarı büyük bir Ayasofya tasviri ile kaplı. Duvarlarda yarı çıplak sözüm ona melek figürleri. Yemeğimizi yiyoruz. Burada tuvalet büyük bir sorun. Yüz elli kişilik koca restoranda iki göz tuvalet Abdest almak,namaz kılmak büyük bir dert. Tuvalet lavabolarını bayanlara bırakıp, deniz kenarında deniz suyu ile abdest almayı deniyoruz.Bin bir çile ile kimimiz öğle namazı kılıyor,kimimiz de ileride daha iyi bir imkan bulmak umuduyla öğle namazını ikindi ile birlikte cem etmeye bırakıyor. Bir arkadaşım burayı hemen terk edip yola çıkalım, sanırın bu şehirde Abdülhamit Han’ın bedduası var diyor. Otobüse biniyoruz hedefimiz Makedonya. Yunanlılar Makedonya isminin kendi ülkelerinde bir bölge ismi olduğunu ileri sürerek Makedonya devletinin adını kabul etmiyorlar. Selanik Kalesi Selanik’ten yola çıkıyoruz.Selanik’i terk ederken kaptanımız Bertan Bey’in girişte çaldığı Selanik türküsünün üçüncü kıtasını mırıldanıyorum. Bu kıta Selanik izlenimlerime adeta tercüman oluyor. Selanik Selanik viran olasın Amman Amman Taşını toprağını (Bre dostlar) seller alasın Sende benim gibi yarsız kalasın Amman ölüm zalım ölüm üç gün ara ver. Al başımdan bu sevdayı götür yara ver Solumuzda Pelister dağlarının zirveleri karlarla kaplı. Çok güzel bir manzara eşliğinde Makedonya’ya doğru ilerliyoruz. Yunanistan Makedonya arasında bulunan Florina hudut kapısından Manastır’a geçeceğiz. Kaynak: http://www.yazete.com/yazilar/mehdi-cetinbas/balkanlarda-tarihe-yolculuk/477394/ Kavala ihtisas | 65 > Tanıtım DAHA TEMİZ DAHA GÜVENLİ Sendikamız bünyesinde yer alan, çok kısa zamanda temizlik ve güvenlik sektöründe önemli bir yere gelen AR Group’u tanıyalım. Hizmetleri alanında duyarlı bir gelişim AR GROUP, 1996 yılında kurulmuş olup, özel güvenlik hizmetleri, temizlik strateji çizen ve kendini sorgulayan servis ve eğitim hizmetleri departmaAR GROUP başarısını genç, dinamik nında, 52 ilde 4600 çalışanı ile bugün ve deneyimli çalışanlarına borçludur. Türkiye’nin en önde gelen firmaları Kim olduğumuzu, ne yaptığımızı, misarasındadır. İlk kurulduğu gün ki gibi yonumuzu; tüm bunları yapma tarzıheyecanını sürdürüp hızla değişen çamızı kısacası kendi kültürümüzü zihinğın getirdiği fırsatları hissedercesine lere taşır, varlığımızın kalıcı olması için hizmet sunabilen, değişimle uyum çalışırız. AR GROUP bu yüzden açık ve içinde olup değişimi yöneten şirketler etkin iletişime çok önem vermektedir. arasında yer almayı kendine ilke edinAR GROUP, güvenlik sektöründe kimiş bir kuruluştur. AR GROUP yepyeni şiler ve kuruluşlarla ilişkilerimizde mübir yüzyıla, değişimi yani hayatın ritkemmeliyeti yakalamak. Çağımızın gemini şirket kültürüne taşıyarak adım reklerini yerine getirip güvenilir, inanıattı. Değerlerimiz, vizyonumuz ve mislır bir kadro yapısı ile Güvenlik, Hizmet yonumuz AR GROUP’ un yapı taşlarıve Eğitimde kalite anlayışını en yüksek nı oluştururken, değişime uyum seviyeye çıkarmak, bu amaç doğsağlamak ve hep birlikte hareket rultusunda gerekli olan tüm araç AR GROUP BÜNYESİNDEKİ edebilme kabiliyeti sürekli günde– gereç, kişi ve teçhizatlarla en iyi HİZMETLERİMİZ mimizde olacaktır. şekilde donanımızı sağlayıp üst düGüvenlik Eğitim ve Koruma AR GROUP’ un yenilikçi iş anlazey performans ile sektörde örnek Hizmetleri yışı, çalışanlarına ve müşterilerine Organizasyon Güvenliği bir kuruluş olmaktır. verdiği değer hep birlikte büyük Stadyum Güvenliği AR GROUP, insanların yaşamTesis ve Bina Güvenliği adımlar atacağımıza dair inancımılarını daha güvenilir, daha temiz, Transfer Hizmetleri zı güçlendiriyor. Değişen dünyada daha kolay, daha iyi, daha güzel Yakın Koruma ve VİP Hiz“sorumluluk ve tutku” AR GROUP’ kılan lider bir firma olmayı hedefmetleri un faaliyet gösterdiği tüm alanlarlemektedir. Dünyada sürekli yeAlışveriş Merkezleri ve Mada ortak noktalar olarak yeni yüzğaza Güvenliği nilenen güvenlik stratejilerinin, yıla taşınacaktır. Partem Temizlik Hizmetleri insan hakları ve hukukun üstünlüGünümüz Türkiye’sinde emin ve İlaçlama ğü ilkesine bağlı olarak ve toplam Arpar Yemek Yemek Sanayi adımlarla çok hızlı bir şekilde bükalite anlayışının hâkim olduğu bir Ar Tekstil yümekte, batı kültürünün iş digüvenlik kavramını öne çıkararak; siplini ve ahlakı, doğu kültürünün Özel Güvenlik eğitimi vermek, işesnekliğinde ve sıcaklığına sahiptir. Bugüne kadar letmelerin Özel Güvenlik personeli ihtiyaçlarını temin elde etmiş olduğu birikimi, sorumluluğu çerçeveetmek, kuruluşların kuruluş sebepleri olan gerçek sinde müşterilerine aktararak katkı sağlamayı, desfaaliyetlerini yapabilmelerine olanak sağlamaktır. Bu tek olmayı ilke edinmiştir. Hiçbir zaman bulunduğu davranışa ulaşma yolunda etkin, güvenilir ve profesdurumla yetinmeyen, sürekli değişimi hedefleyerek yonel güvenlik hizmeti sunmaktır. Özel Güvenlik Hizmetleri, Temizlik Servis ve Eğitim AR GÜVENLİK İzmir Yolu 5. Km. Beşevler Mah. Aktaş Sk. No: 5 Pars iş Merk. Kat: 3 Nilüfer / BURSA Tel: 0.224 443 57 04 Faks: 0.224 443 57 08 www.argroup.com.tr info@argroup.com.tr 66 | ihtisas > Aile İçi İletişim S Eve Dönüş Yolunda Seyhan YAMAN Çocuk Gelişi ve Aile İçi İletişim Danışmanı 68 | ihtisas Hayattaki tüm çabalarımız daha mutlu olmak için değil midir? Ama aynı zamanda mutlu olmaya giden yolu sürerken mutsuz olmak da bir çelişki değil midir? Bu nedenledir ki tüm bu yolculuk hallerimizi sık sık sorgulamak gerekir; ben nereye gidiyordum, amacım neydi, nasıl bir yol üzerindeyim ve yolum doğru yol mu? abah saat 6.45 ve saat çalar… ve koşuşturmacalı bir gün başlar… Hemen giyinip evden çıkmalı, servisi kaçırmamalıyım! Otobüse ilk duraktan binmeliyim ki oturabileyim… Oysaki daha uykum vardı… keşke akşam o kadar geç yatmasaydım, ne vardı sanki filme dalıp gidecek… ayrıca hiç de güzel değildi, boşuna izlemişim… Eyvah, geç kalıyorum yetişmeliyim bir an önce! Nefes nefese yetişilen aracın içinde zoraki verilen selamın ardından ufaktan ufaktan biraz daha dinlenme çabası… Veyahut yoğun geçecek bir günün yapılacaklarını sıraya dizme planları… Görüşmeler, yazışmalar, dosyalar, alacak verecekler, aksayan işler, aksilik çıkaran çalışanlar, yetiştirmen gereken projeler, teslim etmen gereken işler vs… Bir de bakmışız ki gün geçivermiş bir solukta… Yemek ve namaz araları da olmasa soluklanmaya hiç vakit yok… İyi ki namaz var da bir kendimize gelme molası veriyoruz, tabi aklımızda uçuşan işler yoktuysa… *** Ve eve dönüş… İşte asıl film burada başlar… Eve dönüşünüz nasıl olur çoğu zaman, hiç düşündünüz mü? Niçin eve gideriz? Bir an önce gidip uzanarak televizyon izlemek ve dinlenmek için… Acıkmış olan karnımız doyurmak için… Gitmek istemiyorum aslında da daha dün arkadaşlarla takıldım geç gittim, bugün de geç gidersem eşim kızar diye düşündüğümüz için… Şu işlerimi de halledeyim eve istediğim zaman giderim; sadece uyumak için… Çocuklarım ve eşim yolumu gözler, özledim için… Gideyim de çocuklarımla cıvıldaşayım, mutlu olayım için… Yavrularımla biraz ilgileneyim hanım da biraz rahatlasın için… Şu koşturmacalı günden kurtulayım da huzur ve sükûn bulacağım evime kavuşayım için… *** Eve dönüşümüzden bellidir çoğu zaman aile hayatımız. Eve dönüşüm? Aile hayatım? Ama aslında tam da öyle değil mi? Sorular, sorular… Aslında ben ne için çalışıyordum? Evime rızık temin etmek için, ailemin ihtiyaçlarını karşılamak için… Yani onları memnun etmek için, mutlu olmak için… Ama pek de mutlu sayılmayız galiba… Mutlu muyuz? Mutlu değil miyiz? Yoo… Mutluyuz galiba… Ama hanım asık suratlı oluyor çoğu zaman, acaba mutlu değil mi? Ben de yemek yedikten sonra, televizyon başında uzanırım, çocuklara da gürültü etmeyin diye kızarım sadece… ama başka da bir şeylerine karışmam… gider odalarında ders yaparlar, bilgisayarda oyun oynarlar… ben de izlerim… Öylece geçip gider akşamlarımız. Hani öyle pek de kavgamız, bağrış çağrışımız olmaz. Mutlu sayılırız herhalde… Ama hanım, çocuklar mutlu mu ki acaba? Şüphe ettim şimdi? Sahi babalar eve gidince çocuklarıyla cıvıldaşırlar mı ki, öyle koşa koşa eve gitme isteği filan olan var mı gerçekten? Ama biz mutluyduk… Değil miyiz acaba? Öyle pek cıvıldaşmayız… Yemek yer, üç beş kelam eder, sonra işimize bakarız. Hem çok yorgun oluyorum ben, o yüzden tahammül edemiyorum çocukların seslerine. Ben yokken oynasınlar canım, bütün gün evdeler. Ben ihtisas | 69 > Aile İçi İletişim Evimizi cennet bahçelerinden bir bahçe kılmak bizim elimizdedir ve bunun için özel gayret göstermek gerekmektedir. Zira şeytan boş durmayıp bu mukaddes kurumun zarar görmesi için uğraşmaktadır. Üstelik zaman tam da aile kurumunun zararına olacak şekilde akmaktadır. Bu nedenledir ki özel çaba gerekir, ailemizde mutluluğu daim kılmak için uğraş vermek gerekir. gelince sessizlik istiyorum sadece o kadar… Hanım da yoruldum bütün gün evde diyor; ev işleri, çocuklar… Ev işinden de yorulunmaz ki canım… Ben onu anlamıyormuşum… Ne var canım, hiç bir şeylerine karışmam ben, yedikleri içtiklerini tas tamam ederim, üstlerini başlarını alırım, daha ne olsun? Mutluyuz işte, geçinip gidiyoruz… Ama cıvıldaşmıyoruz… Ona takıldım ben… Koşa koşa da eve gitmiyorum… Bir şeyler eksik galiba… Eksik olan ne acaba? Düşünmeliyim… Düşünmeliyim biraz daha… *** ‘Hayatımız ne için, ne için yaşıyoruz bu dünyada’ soruları hayatın başı, sonu, ortası yani her aşamasını belirleyen en temel sorulardandır muhakkak. Bu sorulara vereceğimiz cevaplar ve yaşantımızın o cevapların neresinde olduğu ise bizim bu dünya hayatındaki mutluluğa erişip erişemediğimizi veya mutluluğu yakalama noktasında hangi yolda olduğumuzu gösterecek önemli noktalardır. İnsanoğlunun tüm gayreti dünyada ve ahirette mutluluğu yakalamaya yöneliktir aslında. Hayattaki tüm çabalarımız daha mutlu olmak için değil midir? Ama aynı zamanda mutlu olmaya giden 70 | ihtisas yolu sürerken mutsuz olmak da bir çelişki değil midir? Bu nedenledir ki tüm bu yolculuk hallerimizi sık sık sorgulamak gerekir; ben nereye gidiyordum, amacım neydi, nasıl bir yol üzerindeyim ve yolum doğru yol mu? Modern hayatın koşturmacası içerisinde çoğu zaman bu sorgulamayı yapmaktan bile aciz kalıyoruz. Öyle yoğun tempolu bir hayat yaşıyoruz ki düşünmeye de vakit yok, soru sormaya da. Ve yine öyle yoğun yaşıyoruz ki ara yollara sapmışız da ana yolları kaybetmişiz ve yanlış bir yöne doğru gitmeye başlamışız da farkında bile değiliz. İşte tüm bu kayboluşlardan hayatımızda en çok etkilenen ve bizim hayatımızı da en çok etkileyen çoğunlukla ailemiz oluyor… Aile, eşler, çocuklar… Geçici dünya hayatında insanoğluna verilmiş en kıymetli dünya nimeti… Ruhun huzur ve sükun bulacağı eşler, göz aydınlığı vesilesi olan çocuklar insana bahşedilmiş en yüce de odasından çıkmaya gerek görmeyen çocuğumutluluk vesilesidir. Ailemiz, evlerimiz dünyanın muza, özledim seni, bırak ders çalışmayı bugün cennet bahçesidir aslında… de, gel beraber sohbet edelim diyebilmeliyiz. Ve Eğer ki aile bu yüce değerlerden yoksunlaşmışsa çocuğumuzla sohbet etmenin güzelliğini fark etruhumuzda, pek de mutlu değilsek hayatımızda, meli, aslında onu ne kadar da özlediğimizi hissedönüp bakacağımız ve düzeltmemiz gereken yer debilmeliyiz. Hani mini minnacıktı, öpüp kokluyorburasıdır, ailemizdir. Koşa koşa gitmiyorsak eviduk; ne kadar da hızlı geçiyor zaman, yavrumuzu mize, eşimiz zoraki tebessümle karşılıyorsa bizi, öpüp koklamayalı ne kadar da çok olmuş’u hissedertleştiğimiz kişi eşimiz değil de bir başkası ise, debilmeliyiz. Ölümün de yaklaştığını, hayatın su çocuklarımız kapıda sevinçle karşılamıyorsa ve gibi akıp geçtiği müteessir ederken bizi, içimizde çocuklarımızla gülüşüp oynaşmıyorsak ve çocukderinlerde bir yerlerde olan o larımız bizimle oturup sohsevgiyi gün yüzüne çıkarmalıbet etmiyorsa… ve hayat bize yız ve doya doya hissetmeliyiz. çekilmez geliyorsa, sığınacak O sevgiyi hissettikçe coşkunbir limanımız vardı da o limaKapıda güler yüzle karşıluğumuzun arttığını, içimizin na uğramdan yola devam etlanmak istiyorsak öncekıpır kıpır olduğunu göreceğiz. meye çalışıyorsak, tebessüm likle kendimiz güler yüzle Koşulsuz sevmeyi yeniden öğetmeye gücümüz kalmıyorkapıyı çalmalıyız. Bitkin reneceğiz belki, hani o çocuksa… Dönüp bakmamız gerebir halde değil de enerjik luğumuzda var olan ama neken yer ailemizdir. bir şekilde karşılanmak den sonra kaybettiğimiz koşulEvimizi cennet bahçelerinistiyorsak tüm yorgunsuz sevgiyi. Annemizi annemiz den bir bahçe kılmak bizim olduğu, babamızı babamız olelimizdedir ve bunun için luğumuzu, streslerimizi duğu için severdik; hiçbir şarta özel gayret göstermek gekapıda bırakıp içeri öybağlamadan, hata yapmalarırekmektedir. Zira şeytan boş lece girmeye gayret gösna rağmen, bize kızmalarına durmayıp bu mukaddes kutermeliyiz. Çocuklarımıza rağmen. Kızarlardı, ağlardık, rumun zarar görmesi için uğilk kollarını açan biz olyine anne diye sarıldık bacakraşmaktadır. Üstelik zaman malıyız. larına ya, işte öyle. Ne olursa tam da aile kurumunun zaolsun ‘annem’ diyerek o içtenrarına olacak şekilde akmaklikle sarılma, tıpkı yavrularımıtadır. Bu nedenledir ki özel zın da bize yaptığı gibi. Kızıyorduk, ağlıyordu ama çaba gerekir, ailemizde mutluluğu daim kılmak yine anne diye yanımıza geliyordu küçükken, baiçin uğraş vermek gerekir. Bu çaba ve gayrette ise bacım diye sarılıyordu gözyaşlarının hemen ardınöncelik ‘farkında olan’a aittir. Kim ki ailesiyle ilgili dan. İşte tamı tamına böyle bir bağlılık, böylesine sıkıntıları fark ettiyse, kim ki şeytanın mutlu yugüçlü bir sevgi var ta derinlerde, onu gün yüzüne vayı bozmak için uğraştığını fark ettiyse ve kim ki çıkarmalı ve sevgiyi coşkunluğuyla hissedebilmeli kendi üzerinde sorumluluğun olduğu bilincine save eşliğinde gelen huzurla ruhumuzu teskin edehipse öncelikli görev farkında olan o bireye düşer. bilmeliyiz… Kapıda güler yüzle karşılanmak istiyorsak öncelikİşte o zaman evimize koşarak gideceğiz… İşte o zale kendimiz güler yüzle kapıyı çalmalıyız. Bitkin bir man çocuklarımız bizi kapıda kollarını açarak karhalde değil de enerjik bir şekilde karşılanmak istişılayacak ve çocuklarımızla cıvıldaşacağız… ve işte yorsak tüm yorgunluğumuzu, streslerimizi kapıda o zaman evimiz cennet bahçelerinden bir bahçe bırakıp içeri öylece girmeye gayret göstermeliyiz. olacak Allah’ın izniyle… Çocuklarımıza ilk kollarını açan biz olmalıyız. Belki ihtisas | 71 > Teknoloji Almanya’nın Hannover kentinde düzenlenen CeBIT 2014 bilişim fuarı 11 ila 14 Mart arasında gerçekleşti. Dünyanın en büyük teknoloji fuarı olarak tanınan fuarın bu yıl açılış konuşmasını Almanya Şansölyesi Angela Merkel ve İngiltere Başbakanı David Cameron üstlendi. 70 ülkeden 3500 firmayı ve on binlerce ziyaretçiyi bir araya getiren CeBIT 2014 fuarda bu sene ‘büyük veri sistemi sizi izliyor’ başlığı kullanıldı. İnternetteki verilerin daha iyi korunmasına öncelik verilen fuarın ana teması bu yıl “Datability“ oldu. 72 | ihtisas Veri güvenliği Açılış konuşmasında Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) internetteki casusluk faaliyetlerine değinen Almanya Başbakanı Angela Merkel, bu konuda ulusal çaptaki girişimlerin yeterli olmayacağını ve uluslararası alanda yeni politikalar üretilmesi gerektiğini dile getirdi. Merkel, veri güvenliğini internet hizmetlerinin gelişiminde vazgeçilmez bir koşul olarak nitelendirdi. Konuşmasında iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmeye devam edeceğini belirten İngiltere Başbakanı Cameron ise siyasetin teknik ve mali koşulların yanı sıra dijital dönüşümün sağlanmasından da sorumlu olduğunu dile getirdi. Cameron bilişim alanında iki ülke arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesini istedi. Ayrıca her iki başbakan da dijital alanda Avrupa Birliği’nde ortak düzenlemeler yapılmasını gerektiğinin altını çizdi. 20 Türk firması Fuarda bu yıl yarısından fazlası yurtdışından olmak üzere 3 bin 400 katılımcı yer aldı. Türkiye’den de 20 Türk firması fuara katıldı. Fuardaki sergi standlarının çoğunda, büyük veri uygulamalarının kullanımı ve yararlarını aydınlatacak yenilikçi çözümler yer aldı. Bu yıl genç şirketlerin fuara katılımı da geçmiş yıllara göre daha büyük ve daha fazla uluslararası oldu. Genç şirketler rekor sayıyla 17 farklı ülkeden 300 standda ürünlerini sergiledi. Ayrıca bu yıl Alman yazılım devi SAP’ın tanıttığı veri paylaşım çözümleri büyük ilgi gördü. Dünya kupası için Almanya Milli Takımı ile iş birliği yürüten markanın Genel Müdürü ve Almanya futbolunun unutulmaz golcülerinden olan Oliver Bierhoff çalışmalarını ‘‘Her zaman antrenörlerin kişisel seçimleri vardır ve elbette futbolcuların oyun stili farklıdır. Ancak bizim geliştirdiğimiz topa monte edilen alıcılarla oyun analizi ve gol oranı doğru kararlar almada yardımcı olabilir’‘ şeklinde anlatı. CeBIT 2014’te, Microsoft ve Intel gibi markalar son tüketici hedefli PC çalışmalarını, Apple ve Android gelişmelerinin önünde tuttu. Alman otomotiv markası AUDI de ‘James 2025’ modeliyle kendini kullanan geleceğin aracını tanıttı. Samsung ‘Hello Mum’ isimli icadıyla hamile kadınlara 3 boyutlu bebeklerini görebilecekleri aygıtını tanıttı. FUARIN GÖZDESİ ROBOTLAR OLDU Birbirinden ilginç ve marifetli robotlar fuara katılanlardan yoğun ilgisini çekti. Fuarda sergilenen robotlar arasında 27 dil konuşabilen, dans edebilen ve insansı reaksiyonlar gösterebilen robotlar yer aldı. İnsan ile kıyaslandığında gerçek boyutlara sahip olan “RoboThespian” isimli robotun, fuarın açışılında aralarında Almanya ve İngiltere başbakanlarının da bulunduğu katılımcılara “hoş geldin” konuşması yapması takdir topladı. Kamuya açık alanda insan etkileşimi için tasarlanmış söz konusu robot, interaktif özelliklere sahip ve farklı tonlarda 27 dil konuşabiliyor. Ayrıca robot, insanın ihtiyaçlarına göre uyarlanabilme özelliğine de sahip. İngiltere merkezli Engineered Arts Tasarım ve Üretim Müdürü Marcus Hold, düzenli olarak robotları fuarlarda sergilediklerini ve bunun yanı sıra fıuarlara katılarak robot teknolojisindeki son trendleri yakından takip ettiklerini söyledi. Ürettikleri robotun Türkçe’de dahil olmak üzere 27 dil konuşabildiğini vurgulayan Hold, robotun sahip olduğu bir çok dil sayesinde iletişimi kolaylaştırdığını ve insanların robotla daha kolay etkileşime geçmesine böylece imkan sağladıklarını kaydetti. Dansçı robotlar izleyenleri büyüledi Fuarda en çok ilgiyi ise boru dansı yapan robotlar çekti. Gerçek insan boyutunda olan ve eski araba parçalarından üretilen “Lexy ve Tess” isimli iki robot, fuarda kurulan bir platforma bar süsü verilerek sergilendi. Robotlar, yine bir robot DJ eşliğinde dans etti. 2 bin 500 avroya kiralanabilen dansçı robotlar, İngiliz sanatçı Giles Walker tarafından tasarlandı. Dansçı robotların hareketleri bir bilgisayar yardımıyla kontrol edilebilme özelliğine de sahip. Fuarda sergilenen bir diğer ilgi çeken robot ise “Roboy” isimli 1 yaşındaki robot. gülebilen ve ya kızgın olduğunda da yüzü kızarabilen ve daha farklı yüz ifadeleri sergileyebilen söz konusu robot, 9 ayda üretildi. ihtisas | 73 > Teknoloji TEKNOLOJİ ALANINDA KADIN İSTİHDAMI Kişisel Finans Yönetimi Cebinizde! Bilişim dünyasında üst düzey kadın yöneticilerin oranı hayli düşük. Enformasyon teknolojileri fuarı CeBIT’te düzenlenen konferansta yönetici kadınlar bir araya geldi. ABD ’de faaliyet gösteren ‘The Marketing Zen Group’ adlı şirketin yöneticisi Shama Kabani, toplantılarda tek kadın olmaya alıştığını söyledi. Kabani, teknoloji şirketlerinde daha fazla kadının istihdam edilmesi konusunu ele aldığı blogunda bu durumun değişmesi çağrısı yaptı. Almanya, teknik mesleklerde kadınların oranına bakıldığında ABD’nin oldukça gerisinde. Enformasyon teknolojileri fuarı CeBIT’te düzenlenen ‘Teknolojide Kadın Liderler’ konferansında teknik meslek sahibi kadınlar bir araya geldi. BT Global Services adlı şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Nina Wegner, bu mesleklere kadınların ilgisinin artmasını sağlamak için, zihniyetin değişmesi gerektiğini ifade ediyor. Wegner, “Şirketlerde sunulan alanlar pek kadın dostu değil. Oysa bizim elimizde teknolojiler var. Elimizde internet var, mobil çalışabiliyoruz ve çalışma saatlerini kendimiz düzenleyebiliyoruz. Bu imkanlar değerlendirilmeli. Diğeri ise kadınsal özgüven. Kadınları, kendilerine güvenmeleri konusunda teşvik etmeliyiz” şeklinde konuşuyor. 74 | ihtisas Wegner, üniversitede iletişim bilimleri öğrenimi görmüş. Teknolojiye ilgisi ise sonraki yıllarda artmış. Wegner, kadınlara teknik mesleklerdeki potansiyeli fark etmeleri için cesaret vermek istiyor. Fakat kadınlar, matematik, enformatik, fen bilimleri ve teknolojiye dayalı mesleklerde hala oldukça düşük oranlarda temsil ediliyor. Meslek edinme imkânlarının kısıtlı olması ve yükselme şansının düşüklüğü bunun nedenleri arasında sayılıyor. Berlin Sosyal Bilimler Araştırmaları Merkezi’nin 2005 yılında yürüttüğü bir araştırmanın sonuçlarına göre, kadın mühendisler arasındaki işsizlik oranı, erkek mü- hendislere göre iki kat daha fazla. Alman Sendikalar Birliği tarafından 2013 yılında bir araştırma ise o dönemden bu yana fen bilimleri alanlarındaki işlerde istihdam edilen kadınların oranının yüzde 44 dolayında arttığını gösteriyor. Mühendisler arasında ise artış sadece yüzde 25. ‘Kadınların teknolojiye ilgisi artıyor’ CeBIT’te bir araya gelen genç girişimciler arasında da sadece tek bir kadın göze çarptı. Dorothea Utzt von Streetspotr. Daha küçük yaşlarda teknolojiye ilgi duymaya başlayan ve okulda enformatik derslerine giren 33 yaşındaki genç girişimci daha sonra kendi şirketini kurmuş. Utzt von Streetspotr, “Kadınlar teknoloji delisi değil, en azından genç yaşlarda değiller. Bunu kullanıcılarımızda da fark ediyoruz, yüzde 80’i erkek iken sadece yüzde 20’si kadın. Yeni teknolojiler ile ilgilenenlerin çoğu erkek. Fakat bunun değiştiğini ve daha iyiye gittiğini hissediyorum. Kadınların ilgisi artıyor. Belki de eksik olan, girişimcilik cesaretidir” ifadelerini kullandı. B ütçe takibinde kolaylık isteyenler için Bilişim şirketi Nilaccra’nın kişisel finans uygulaması ‘HesapKitap’ın yeni sürümü bunun için tam ideal. Kişisel finans yönetimi uygulaması ‘HesapKitap’ ile kullanıcılarını bütçe takip derdinden kurtarıyor. Eklenen yeni özellikleri ile kullanıcılarının harcama kontrolünde artık daha fazla kolaylık sunan uygulama dünyanın teknoloji devlerinden Intel’in de dikkatini çekti. Intel yeni işlemcilerinin test edilmesi için HesapKitap Windows sürümünü kullanmayı tercih etti. Uygulamanın esası, uluslararası muhasebe temellerine dayanıyor. Varlık, borç, gelir ve gider olarak kategorileri bulunan uygulamada, her bir mali hareket uygun bölmelere kaydediliyor. Finansal tablo oluşturuluyor. Para çekme, alacak tahsili, faturaların ve ödemelerin takibi gibi bir çok kişisel finansal hareketin kaydedilmesini sağlıyor. Tüm gelir-gider planlamasını takip etmek mümkün oluyor. HesapKitap uygulaması, IOS, Android ve Windows işletim sistemlerine sahip mobil cihazlarda hizmet verebildiği gibi, Windows PC’lerde de kullanılabiliyor. Yakın zamanda da Mac kullanıcıları için OS X sürümünün de yayınlanacağı uygulama, her ortamda ve platformda kullanıcıların her zaman elinin altında bulunan en büyük yardımcısı. Windows XP finish! Windows XP işletim sisteminin resmi desteği 8 Nisan’da bitiyor. Microsoft Windows XP kullanıcılarını bilgilendirmek ve yeni nesil işletim sistemlerine geçişlerini kolaylaştırmak için ücretsiz araç ve uyarıları devreye soktu. Microsoft, Windows XP’ye verilen resmi desteğin bitimine az bir süre kala Windows XP kullanıcılarını bilgilendirmeye ve modern işletim sistemlerine geçişlerini kolaylaştır- maya yönelik yeni araçları kullanıma sundu. 8 Nisan’dan sonra Windows XP kullanmaya devam eden kurum ve kullanıcılara Microsoft tarafından yeni nesil tehditlerden korunma, hata düzeltme ve yeni fonksiyonların eklenmesi gibi konularda güncelleme ve destek sunulmayacak. Bu, 8 Nisan’dan itibaren olası güvenlik açıklarının giderilmesi de dahil olmak üzere Windows XP’nin fonksiyonlarının yenilenmeyeceği anlamına geliyor. 4G için Adımlar atıldı! 2016 yılına kadar dördüncü nesil iletişim 4G’nin altyapısında kullanılacak baz istasyonlarını geliştiriliyor. İlk deneme Ekim ayında yapılması planlanıyor. Savunma Güvenlik ve Bilgi Teknolojileri konferansında konuşan Netaş Genel Müdürü Müjdat Altay, “29 Ekim’de sinyali çıkarmış, ilk denemeyi yapmış olacağız” dedi. Denemenin ardından bir yıl sonra ise ürünleştirilecek. Amaç, en alt düzeye kadar donanım ve yazılım uzmanlığını hazmetmiş bir projeyi gerçekleştirmek. Üretimi kimin yapacağı merak konusu ama önemli olan Türkiye’de gerçekleşmesi. Telekom operatörlerinin mobil şebekelerinin yapı taşlarından olan baz istasyonlarının Türkiye pazarı milyarlarca doları buluyor. … Bu nedenle Microsoft, Windows XP kullanıcılarının bir an önce Windows 8.1 gibi modern bir işletim sistemine geçiş yapmalarını öneriyor. ihtisas | 75 > Kitap HİZMET SEKTÖRÜ İŞVEREN SENDİKASI’NIN BİR KÜLTÜR HİZMETİ: ÖZEL GÜVENLİK VE TEMİZLİK HİZMET ALIMI İHALELERİ KİTAP FUARLARINA YOĞUN İLGİ Geride bıraktığımız Mart ayında İstanbul CNR ve Bursa TÜYAP Fuar Merkezi’nde düzenlenen kitap fuarlarına halkın yoğun ilgisi vardı. 01-09 Mart 2014 tarihleri arasında CNR EXPO Yeşilköy de, 15-23 Mart 2014 tarihleri arasında Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde Kitap Fuarları kitapseverlerle buluştu. CNR Holding kuruluşu Sine Fuarcılık tarafından Basın Yayın Birliği işbirliğinde; 1 Mart tarihinde CNR EXPO Yeşilköy’de açılan 1. CNR Kitap Fuarı, ziyaretçi akınına uğradı. Ana teması ‘Sosyal medya ve çocuk’ olan fuarı, çoğunluğu çocuk ve genç olmak üzere on binlerce kişi ziyaret etti. Fuarda düzenlenen etkinliklere de ziyaretçiler yoğun ilgi gösterdi. Ünlü tarih profesörü İlber Ortaylı ve daha birçok ünlü isim okuyucuları ile buluştu. Fuarda çocuklar için özel olarak tasarlanan bir bölümde çocuk kitapları 76 | ihtisas sergilenirken küçük ziyaretçilerin zaman geçirebileceği oyun alanları da oluşturuldu. Çocuk özel bölümde sunulan çocuk tiyatrosu ve dijital oyun gibi etkinliklerin yanı sıra görme engelli çocuklar için kitap dinleme alanları da çocukları sevindirdi. BURSA’DA KİTAP BAHARI 15-23 Mart 2014 tarihleri arasında Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde kapılarını okurlara açtı. Bursa’da “Kitap Baharı”nı yaşatan fuara bu yıl, 280 yayınevi ve sivil toplum kuruluşu katıldı. Dokuz gün süresince söyleşi, panel, şiir dinletisi, okuma saatleri ve çocuk etkinlikleri gibi 80 kültür etkinliği ve imza günlerinde yüzlerce yazar okurlarıyla buluştu. Bursa Kitap Fuarı, bu sene Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Şöleni ile genç okurlarını karşılaştı. Fuar süresince farklı yaş grupları için atölye çalışmaları, yazarların katılımıyla söyleşiler, tiyatro gösterisi, gölge oyunu ve yaratıcı drama gibi çok sayıda etkinlik gerçekleşti. Çocuk ve gençlik edebiyatının değerli isimleri fuar süresince genç okurlarıyla buluştu. SİRKECİ GARI DERGİ FUARI 100’ü aşkın dergi 7-11 Mayıs tarihleri arası Tarihi Sirkeci Garı’nda okurlarıyla buluştu! Türkiye Dergi Editörleri ve Yayın Yönetmenleri Birliği (TÜRDEB) tarafından 5.’si düzenlenen fuar bu yıl uluslararası bir mahiyet kazandı. Yurtdışı’ndan dergilerin katıldığı Fuar’ın onur konuğu çeyrek asra yaklaşan yayın tecrübesiyle Umran dergisi oldu. Dergilerin düşünce, sanat ve kültür dünyasındaki yerinin bir kez daha gözlendiği fuarda; okuyucular, öğrenciler, dergiciler ve yazarlar bir araya geldi. Okumak, düşünmek ve anlamak için dergilerin ateşleyici, harekete geçiren yazılarına ne kadar çok ihtiyaç olduğunu bir kere daha anladığımız fuar renkli görüntülerin da gözlendiği bir etkinlik oldu. Tren vagonlarında söyleşiler, konferans, panel, müzik dinletileri ve dergiciliğin enleri töreninin yapıldığı fuarda 7’den 70’şe herkesi ilgilendirecek bir şey mutlaka vardı! Sirkeci Garı’nda 5 gün boyunca peronlarda trenler değil siyaset, mizah, edebiyat, çocuk vb. türden 100’ü aşkın derginin sesleri duyuldu. K amu İhale Kurumunun her yıl açıkladığı Kamu Alımları İzleme Raporu verilerine göre 2013 yılında ihale sonuç bilgisi Kamu İhale Kurumuna gönderilen ve 4734 sayılı Kanun kapsamında yapılan ihalelerin adet olarak %36,33’ü hizmet alımı olduğu, tutar bazında değerlendirildiğinde ise ilgili dönemde Kanun kapsamındaki usullere göre gerçekleştirilen toplam kamu alımı harcamalarının %21,11’i hizmet alımı olarak gerçekleştirilmiştir. Söz konusu hizmetlerin büyük bir kısmını ise İdarelerin kendi hizmet binalarında veya diğer görev sahalarında temizlik ve özel güvenlik hizmet alımı ihaleleri oluşturmaktadır. Kitapta, ihtiyacın belirlenmesinden sözleşme imzalanana kadar olan süreçte esasen personel çalıştırılmasına dayalı ihaleler olan Özel Güvenlik Hizmet Alımı ile Temizlik Hizmet Alım ihaleleri ile ilgili konularda maddeler itibariyle açıklamalar yapılmış temizlik hizmet alımı ve özel güvenlik hizmet alımı ile ilgili özellikli durumlarda önemli açıklamalarda bulunulmuş bunun yanında her maddenin sonunda mahkeme kararları özellikle emsal Danıştay kararları, maddenin içeriği ile ilgili uygulamada tereddütlü olduğu düşünülen konularla ilgili istikrar kazanmış ve güncel Kamu İhale Kurulu uyuşmazlık kararları’na yer verilmiştir. İhale süreci ile ilgili tereddütlü konularla ilgili yapılan açıklamalar, mahkeme kararları ile kamu ihale kurulu uyuşmazlık kararları gözönünde bulundurularak hatalarının azaltılması, eksikliklerin giderilmesi ve bilgi sahibi olunması kitabın en önemli amacıdır. Yayına hazırlanan kitabın alanında önemli bir boşluğu doldurması ve uygulayıcılar için birer rehber eser olarak kabul görmesi dileğiyle… ihtisas | 77 > Etkinlik Siber Güvenlik İstanbul'da Konuşulacak Ülkemizde düzenlenen en ilgi çekici ve en büyük Siber Güvenlik Konferansı 13 Mayıs 2014 tarihinde Harbiye Askeri Müze'de gerçekleştirilecek. ________________________________________________ S 14. AFSAD Yarışması Şiddet konulu yarışma için son gün 25 Mayıs 2014. ____________________________________ Son Başvuru Tarihi: 23 Mayıs 2014 Şehir: Ankara AFSAD, ülke fotoğrafına, topluma ve fotoğraf sanatına kalıcı bir katkı sağlamayan fotoğraf yarışmalarına alternatif bir anlayışla uzun yıllar sürdürdüğü; ya ülkenin bir meselesine dikkat çeken ya da ülkenin değerlerinin gelecek kuşaklara aktarılmasını amaçlayan; fotoğrafçıyı belli kalıplara sokmayan ve şeffaf değerlendirmelerin yolunu açan ‘ulusal fotoğraf sergileri”ne devam etmenin bugün dünden daha elzem olduğu düşüncesindedir. AFSAD 17. Ulusal Fotoğraf Sergisi’nin konusunu ‘şiddet’ olarak belirlemiştir. ‘İnsan olarak var olma’nın önündeki engellerin başında ‘şiddet’ gelir, her türlü şiddet. Devletin vatandaşına şiddeti, aile içi şiddet, erkeğin kadına şiddeti, toplumun eşcinsele şiddeti, erkeğin kadına şiddeti, Ahmet’in Mehmet’e şiddeti, güçlünün zayıfa şiddeti, yönetenin yönetilene şiddeti vs. Günümüz Türkiyesi’nde fotoğrafçı, şiddeti nasıl algılıyor ve algılatmak istiyor, kayda almayı amaçlıyoruz. İstanbul’un Minyatür Halleri / Sergi Mihaela Alpayer'in İstanbul’un Minyatür Halleri adlı sergisi 2014 yılında art & Life Gallery'de! _________________________________________ Tarih: 22 Mayıs-12 Haziran 2014 Yer: Art & Life Gallery / İstanbul Şehir: İstanbul Avrupa Sanatçı Hakkında: 1971 Romanya'nın Ploieşti şehrinde doğdu. Prahova Barkaneşti Agroindustrial'da eğitimini tamamladı. 1999'da Türkiye'ye yerleşti. 2002 -2003 yıllarında Kubbealtı Nakışhanesinde Gülnur Duran ile tezhip atölyesinde çalıştı. 2003 2007 yıllarında Sema Nakışhanesinde Mamure Öz ile çalıştı. 2004-2006 yıllarında Topkapı Sarayı Türk Süsleme Sanatları Bölümünde Semih İrteş ve Mamure Öz ile tezhip atölyesinde çalıştı. 2009 Klasik Türk Sanatları Vakfı minyatür ana sanat dalında eğitimini tamamladı. Halen Semih İrteş Tezhip İhtisas Sınıfında ve Reza Hemmatirad minyatür atölyesinde çalışmalarına devam etmektedir. Mekan: Art & Life Gallery Adres: Güneşli Sok. No:51 Cihangir Beyoğlu / İstanbul Telefon: 0212 293 91 50 İnteraktif Kariyer Zirvesi (İKAZ) 2 Mayıs 2014, Cuma - 3 Mayıs 2014, Cumartesi 09:00 - 18:00 (Ücretsiz) ______________________________________________________________ Programın Amacı bütün üniversiteli gençlerin yetkinliklerinin farkına varmasını sağlamak, onları kariyer maceralarına en iyi şekilde yönlendirmek ve mümkün olduğunda istediği sektörlerde en iyi firmalarla staj yapmalarını sağlamaktır. 2 - 3 Mayıs 2014 tarihlerinde, Haliç Kongre Merkezi Sadabad Blok’ta gerçekleşecek olan İnteraktif Kariyer Zirvesi, 8 oturumdan oluşan, çeşitli paneller ve eğitimlerden oluşan iki günlük bir etkinliktir. Etkinlik boyunca fuaye alanımız aktif olup, sektörlerinde lider olan şirketlerin tanıtımının yapılması ve katılımcıların sorularının cevaplanması sağlanacaktır. 78 | ihtisas iber Güvenlik Konferansı, Türkiye'de Siber Güvenlik konusunda bilgi paylaşımını ve bilinçlendirmeyi amaç edinen Siber Güvenlik Derneği tarafından düzenlenmekte olup, ulusal siber güvenlik alanında çalışan profesyonelleri, bilgi güvenliği çalışanlarını, akademisyenleri, bilişim hukukçularını, kamu ve özel sektörü bir araya getirerek, siber güvenliğe yönelik çözüm ve çözüm önerileri sunmayı hedefliyor. Siber Güvenlik Kurulu'nun oluşturulması ve Siber Güvenlik Eylem Planı çalışmalarının sürdürüldüğü şu günlerde, devletin üst düzey kademelerinden yetkililerin de katılım sağlıyor olmaları Siber Güvenlik Konferansı'nın hedefine ulaşmasında büyük rol oynayacak. Ana temanın “Sanal Dünya, Gerçek Tehditler” olduğu konferansta; siber güvenlik, siber savunma stratejileri, siber casus yetiştirme politikaları, siber suçlar, siber savaşlar ve bu alana yönelik olarak diğer ülkelerin yaklaşımları, siber güvenlik kavramının bireysel, kurumsal ve ulusal güvenlik açısından önemi konuşulacak. Siber güvenlik konusunda uzman akademisyen, kamu ve özel sektör çalışanı bir çok isim, ana tema çerçevesinde farklı alanlardaki tecrübelerini ve çalışmalarını katılımcılarla paylaşacak. Paralel oturumlar şeklinde gerçekleştirilecek konuşmalarda, siber güvenlik konusunda vizyon geliştirici paylaşımların yanı sıra, beyaz şapkalı hackerlar tarafından ilgi çekici teknik sunumlar da yer alacak. Ulusal Siber Güvenlik alanındaki konular ise panel formatında alanında uzman katılımcılar, emniyet yetkilileri ve bilişim hukukçuları tarafından irdelenecek. 2013 yılında dünyaya damgasını vuran ve önemini daha çok hissettiren siber güvenlik, siber casus yetiştirme politikaları, siber savaşlar ve siber suçlar panelistler tarafından masaya yatırılacak ve yasal düzenlemelerdeki eksikliklerden bahsedilecek. Siber Güvenlik Konferansı, kamu ve özel sektördeki siber güvenlik uzmanlarının, hacker’ların, bilişim hukukçularının, güvenlik güçlerinin ve siber güvenliğe merakı olan herkesin katılması gereken bir etkinliktir. Konferansa katılım ücretsiz olup kayıt yapılması zorunludur. Kayıt ve daha detaylı bilgi için konferans web sitesini: http://www.siberguvenlikkonferansi.org/ ziyaret edebilirsiniz. Dünya Organik Kongresi 2014 / Konferans Başvurular için son tarih, 30 Eylül 2013. Tarih: 13-15 Ekim 2014 Yer: Lütfi Kurdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı / İstanbul Şehir: İstanbul Avrupa IFOAM (Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu) tarafından düzenlenen üç yılda bir dünyanın farklı ülkelerinde gerçekleştirilen Dünya Organik Kongresi bu sene 13-15 Ekim 2014 tarihlerinde İstanbul’da. Ön konferanslar, Kongre, Sergi ve Toplantılar! Dünya Organik Kongresi ve IFOAM Genel Kurulu, küresel Organik Tarım Hareketi tarafından, üç yılda bir düzenlenir. Dünyanın dört bir yerinden gelen yaklaşık 2000 kişi gündemdeki konular üzerinde tartışır, birbirlerine ilham verir, beraber öğrenir ve stratejik kararlar alır. Dünya Organik Kongresi 2014’e katılmak için harekete geçin! Panel konuşmacısı, bilimsel konuşmacı, uygulayıcı olarak katılın ya da bir atölye çalışması düzenleyin. 2014 Dünya Organik Kongresi üç bölümden oluşacak: Ana Bölüm, Bilimsel Bölüm ve Uygulayıcı Bölümü. Bunların her biri küresel organik pazarına birçok farklı açıdan yaklaşacak. Bunun yanısıra, bazı girişimlerin organik dünyasına katkılarının anlatılacağı bir dizi Atölye Çalışmaları da düzenlenecek. ihtisas | 79 saat gibi işleyen çözümler için sanatsal projeler C M Y CM Sosyal Medya Yayıncılık MY Organizasyon CY CMY Basım Web Özel Promosyon Fotoğraf Prodüksiyon www.projesanat.com.tr Grafik Tasarım 0 212 640 20 90 K
© Copyright 2024 Paperzz