Taahhüt - G.C.G. Danışmanlık

ULUSLARARASI HAKEMLİ
MÜHENDİSLİK VE FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
www.hmfdergisi.com
ISSN: 2148-4783
İÇİNDEKİLER
PD-BULANIK MANTIK DENETLEYİCİ VE PD
KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ KAMPÜS ALANI
DENETLEYİCİ KULLANARAK TERS SARKAÇ
SİSTEMİNİN DİNAMİK PERFORMANS ANALİZİ
AYDINLATMASI İÇİN HİBRİD BİR SİSTEMİN
1-13
TASARIMI
Ahmet GANİ, Hakan AÇIKGÖZ, Erdal KILIÇ,
52-65
Hakan AÇIKGÖZ, Hacer ÇOLAK, Mustafa ŞEKKEL
Hasan Rıza ÖZÇALIK
İKİ KAMERA İLE CİSMİN MESAFESİNİ VE
ANADOLU TARİHİ SU YAPILARINDA YAŞANAN
DÖNÜŞÜM SÜREÇLERİNİN İNCELENMESİ
BOYUNU TESPİT EDEN GERÇEK ZAMANLI
14-26
GÜVENLİK UYGULAMASI TASARIMI
Yunus ÖZTÜRK, Nurdan BAYKUŞ, Sevil AY
Emre ERKAN, Hasan Rıza ÖZÇALIK, Şaban YILMAZ
LEVENBERG-MARQUARDT (LM) VE RESILIENT
TEK FAZLI MATRİS ÇEVİRİCİ TABANLI
BACKPROPAGATION (RBP) YAPAY SİNİR AĞI
ELEKTRONİK GÜÇ TRANSFORMATÖRLERİNİN
ALGORİTMALARININ KIRŞEHİR İLİ RÜZGÂR
PERFORMANS ANALİZİ
HIZI TAHMİNİNDE UYGULANMASI VE
KARŞILAŞTIRILMASI
66-74
75-85
Hakan AÇIKGÖZ, Gülsade KALE, Mustafa ŞEKKELİ
27-37
YAŞLANDIRILABİLİR ALÜMİNYUM
Esra ZORLU, Murat LÜY, Ertuğrul ÇAM, Necaattin BARIŞÇI
ALAŞIMLARINDA MEKANİK ÖZELLİKLERİN
ZEOLİTİK TÜF KATKISININ BETONARME ÇELİĞİ
İYİLEŞTİRİLEBİLMESİ İÇİN YAPILAN BİR
KOROZYON ÖZELLİKLERİNE ETKİSİNİN
ÇALIŞMA
ELEKTROKİMYASAL EMPEDANS
Hasan DEMİRTAŞ, Çağdaş FİLİZ
SPEKTROSKOPİSİ (EIS) YÖNTEMİ İLE
İNCELENMESİ
38-51
Hadaan TABAN, Hacer ÇOLAK
II
86-95
BAŞ EDİTÖR
Mümin ŞAHİN
BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ
Hidayet TAKÇI
BAŞ EDİTÖR YARDIMCILARI
Murat KORKMAZ
Hakan AÇIKGÖZ
ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ
Tamer EREN
İzzetin TEMİZ
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Ali Serdar YÜCEL
HARİTA MÜHENDİSLİĞİ
Ömer YILDIRIM
TEKNİK EDİTÖR
Burhan MADEN
JEOFİZİK MÜHENDİSLİĞİ
Oya PAMUKÇU
İNGİLİZCE DİL EDİTÖRÜ
Gökşen ARAS
Gülten GÖKDEMİR
KİMYA MÜHENDİSLİĞİ
Mehtap ERŞAN
TÜRKÇE DİL EDİTÖRÜ
Gülsemin HAZER
Mustafa TALAS
MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ
Orhan ÇAKIR
EKONOMİ EDİTÖRÜ
Ayhan AYTAÇ
İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ
Osman KARA
Veli SÜME
İnan KESKİN
HUKUK EDİTÖRÜ
Av. Onur BAYKAN
ZİRAAT MÜHENDİSLİĞİ
Şerafettin ÇELİK
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
Saliha ALTIPARMAK
Gökhan DELİCEOĞLU
Işıl BAYRAKTAR
Aylin ZEKİOĞLU
LİF ve KAĞIT TEKNOLOJİSİ
Derya USTAÖMER
İLETİŞİM ve MEDYA EDİTÖRÜ /
SEKRETERLİK
Michael KUYUCU
Ali Murat KIRIK
BİYOMÜHENDİSLİĞİ
Bilge Hilal ÇADIRCI
ALAN EDİTÖRLERİ
ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ
Ülker Aslı GÜLER
ELEKTRİK ve ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ
Hakan AÇIKGÖZ
GIDA MÜHENDİSLİĞİ
Aslı UÇAR
Bedia ŞİMŞEK
MADEN MÜHENDİSLİĞİ
Çağatay PAMUKÇU
MOLEKÜLER ve GENETİK MÜHENDİSLİĞİ
Ömür BAYSAL
Ayşegül ÜNAL
ORMAN ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ
Hülya KALAYCIOĞLU
YER BİLİMLERİ MÜHENDİSLİĞİ / JEOLOJİ
MÜHENDİSLİĞİ
Mustafa KUMRAL
Hüseyin YALÇIN
GEOTEKNİK MÜHENDİSLİĞİ
İnan KESKİN
YAYIN KURULU
Mümin ŞAHİN
Ayhan AYTAÇ
Murat KORKMAZ
Veli SÜME
Aslı UÇAR
Bilge Hilal ÇADIRCI
Bedia ŞİMŞEK
Derya USTAÖMER
Osman KARA
Mehtap ERŞAN
Oya PAMUKÇU
Ömer YILDIRIM
Tamer EREN
Hidayet TAKÇI
Hülya KALAYCIOĞLU
Çağatay PAMUKÇU
ÜlkerAslı GÜLER
İzzettin TEMİZ
İnan KESKİN
Hakan AÇIKGÖZ
Ömür BAYSAL
Ayşegül ÜNAL
Mustafa KUMRAL
Şerafettin ÇELİK
Orhan ÇAKIR
Av. Onur BAYKAN
Av. Bülent YILMAZ
III
BİLİM VE DANIŞMA KURULU
DR.
Anıl AKIN
BURSA TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
DR.
Ayşegül ÜNAL
MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ
DR.
Bahattin GÜLLÜ
AKSARAY ÜNİVERSİTESİ
DR.
Bedia ŞİMSEK
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ
DR.
Bilge Hilal ÇADIRCI
GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ
DR.
Çağatay PAMUKÇU
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
DR.
Derya USTAÖMER
KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
DR.
Elif TOPALOĞLU
GİRESUN ÜNİVERSİTESİ
DR.
Erdoğan ÖZBAY
MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ
DR.
Erkan KANTAR
CELALBAYAR ÜNİVERSİTESİ
DR.
Eylem DİZMAN TOMAK
BURSA TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
DR.
Hakan AÇIKGÖZ
KİLİS ÜNİVERSİTESİ
DR.
Hidayet TAKCI
CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ
DR.
Hülya KALAYCIOĞLU
KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
DR.
Hüseyin YALÇIN
CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ
DR.
Mehlika ALPER
MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ
DR.
Mehtap ERŞAN
CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ
DR.
Mustafa KUMRAL
İTÜ
DR.
Mümin ŞAHİN
TRAKYA ÜNİVERSİTESİ
DR.
Orhan ÇAKIR
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
DR.
Osman KARA
GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ
DR.
Osman ÜNAL
AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ
DR.
Oya PAMUKÇU
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
DR.
Sakine UĞURLU KARAAĞAÇ
KARABÜK ÜNİVERSİTESİ
DR.
Sema ARIMAN
ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ
DR.
Tamer EREN
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ
DR.
Veli SÜME
RECEP TAYYİP ERDOĞAN ÜNİVERSİTESİ
DR.
Ülker Aslı GÜLER
CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ
DR.
İnan KESKİN
KARABÜK ÜNİVERSİTESİ
DR.
İzzettin TEMİZ
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
DR.
Ömer YILDIRIM
GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ
DR.
Ömür BAYSAL
MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ
DR.
Şenel ÖZDAMAR
İTÜ
DR.
Şerafettin ÇELİK
HARRAN ÜNİVERSİTESİ
IV
V
DİĞER DERGİLERİMİZ
1. BESLENME ALIŞKANLIKLARI
2. KADIN HASTALIKLARI VE JİNEKOLOJİ
3. ORTOPEDİ TRAVMATALOJİ
4. PAZARLAMA VE PAZAR ARAŞTIRMALARI
5. İKTİSAT VE EKONOMİ YÖNETİMİ
6. MULTİDİSİPLİNER SOSYAL BİLİMLER
7. SPOR SAĞLIĞI TIP BİLİMLERİ
8. EDEBİYAT VE İLETİŞİM ARAŞTIRMALARI
9. OKUL ÖNCESİ EĞİTİM ARAŞTIRMALARI
10. HEMŞİRELİK
11. MİMARLIK VE TASARIM
12. PSİKİYATRİ VE PSİKOLOJİ ARAŞTIRMALARI
13. MÜZİK VE SAHNE SANATLARI
14. EKONOMİ YÖNETİMİ VE ARAŞTIRMALARI
VI
http://www.dbhadergisi.com
http://www.jacsdergisi.com
http://www.otshdergisi.com
http://www.uhpadergisi.com
http://www.iibdergisi.com
http://www.uhbabdergisi.com
http://www.sstbdergisi.com
http://www.uhedergisi.com
http://www.aceddergisi.com
http://www.khsdergisi.com
http://www.mtddergisi.com
http://www.uhpdergisi.com
http://www.uhmadergisi.com
http://www.uheyadergisi.com
Hakan AÇIKGÖZ
Baş Editör Yardımcısı
Değerli Bilim İnsanları.,
“Uluslararası Hakemli Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi” 2014 yılında Türkçe ve İngilizce olarak yayım
hayatına başlayan ve 4 ayda bir yayımlanan akademik ve bilimsel nitelikli uluslararası hakemli bir dergidir. Dergimizde
Mühendislik ve Fen alanından hazırlanan araştırma ya da sorunları ele alıp inceleyen, bilimsel ve özgün nitelikli
çalışmalar yer almaktadır. “Uluslararası Hakemli Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisinin” ilk sayısının 2014 Ağustos
ayında çıkmasıyla büyük bir mutluluğu sizlere birlikte yaşadık. İlk sayımız Elektrik, Elektronik, İnşaat ve Kimya
Mühendisliği alanında birbirinden değerli 5 yayından oluşmuştur. Bilindiği gibi akademik camiada yeni paylaşımlarla
bilimi canlı tutmak çok önem verilen bir düşüncedir. Biz bu düşünceyle multi-disipline sahip yenilikçi ve çağdaş bir ekiple
ilk sayımızı sunmanın sevincini yaşadık. Dergimizin 2014 Aralık sayısını oluştururken çok kıymetli hocalarımızın engin
bilgi ve tecrübelerinden en üst seviyede yararlanmaya gayret göstererek her bölümden disiplinler arası ekip çalışmasıyla
bir ürün ortaya koymaya çalıştık. Bu çalışma sırasında manevi yardımlarını esirgenemeyen tüm hocalarıma teşekkürü
borç bilerek şükranlarımı sunarım. Dergimizin daha yeni olmasına rağmen 5 indeks tarafından taranması ise bizleri daha
da mutlu etmektedir. Aralık 2014 sayısıyla birlikte “Uluslararası Hakemli Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi” çağdaş
ve yenilikçi düşünceyi benimseyen bir dergi yolunda emin adımlarla ilerlemeye devam edecek ve bilime katkı vermeyi
gelenek haline getirecektir. Siz değerli araştırmacıları da dergimizde hakem ve yazar olarak görmekten mutluluk duyarız.
Dergimize göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ederim. Saygılarımla.
(Dergimizde etik kurul raporu gerektiren her türlü çalışmada yazar(lar) editörlüğe ve derginin sistemine yayın
yüklerken gerekli etik kurul rapor bilgilerini girmekle yükümlüdür. Hiçbir koşul ve şartlarda oluşan ya da oluşacak
bir sorunda – problemde dergimiz, yayın kurulu, imtiyaz sahibi, yazı işleri, hakem ve bilim kurulları sorumluluk kabul
etmez. Yazar(lar) bu bilgiyi dergiye yazılı olarak vermekle yükümlüdür. Bu konuda tüm sorumluluk yazar(lar) a aittir).
Basın Yayın Kanunun “5187” gereğince basılı eserler yoluyla işlenen fiillerden doğan maddi ve manevi zarar
m-13-14 kapsamında dergimizde yayınlanan yayınların içeriği ve hukuki sorumluluğu tek taraflı olarak yazar(lar) a aittir.
Dergimiz, yönetim, hakem, editör, bilim ve imtiyaz sahibi bu yü¬kümlülükleri kabul etmez. Dergimizde bilimsel içerikli,
literatüre katkı yapan, bilimsel anlamda değer ifade eden çalışmalar kabul edilir ve yayınlanır. Bunun dışında siyasi,
politik, hukuki ve ticari içerikli fikri sınai haklar kanununa aykırılık içeren yayınlara yer verilmez. Olası bir olumsuzluk
durumunda yazar(lar) doğabilecek her türlü maddi ve manevi zararı peşinen kabul etmiş ve yüklenmiştir. Bu nedenle
ikinci üçüncü ve diğer şahıs ile kurumlar konusunda dergimiz yönetimi ve kurulları hiçbir sorumluluğu kabul etmez. Bu
yönde dergimiz ve kurulları üzerinde bir hukuki yaptırım uygulanması söz konusu olamaz. Eserlerin içeriği ve mevcut
durumu yazar(lar) ait olup dergimiz bu yayınların sadece yayınlanması ve literatüre kazandırılması aşamasında görev
üstlenmiştir. Tüm okuyucu, ka¬muoyu ve takipçilerine ilanen duyurulur.
VII
Dear Academicians,
“International Refereed Journal of Engineering and Natural & Applied Sciences” (UHMFD) started to publish
articles as of 2014 in Turkish and English. The journal is an international refereed academic journal, published quarterly
in a year. The journal includes high quality and original articles which focus on studies in engineering and natural &
applied sciences. We are happy to have published the first issue in August 2014. The first issue contains 5 academic
papers in the field of Electrical and Electronics Engineering, Civil Engineering and Chemistry Engineering. We are also
pleased to have provided an intellectual platform for scholars to exchange the latest scientific and multi-disciplinary data
thanks to the innovative and succesful members of the journal. We were able to publish the first issue in August 2014
with the help of our distinguished lecturers’ knowledge and experiences and the team work in multidisciplinary fields.
We are grateful to all our lecturers who have encouraged us in this study. Though the journal is a recently published one,
it has already been included in 5 indexes.
“International Refereed Journal of Engineering and Natural & Applied Sciences” (UHMFD) will be one of
the high quality journals which aims at contributing to the development of academic studies in engineering and
natural & applied sciences in its following issues. We would be grateful If distinguished researchers and academicians
could be both referees and authors in our journal. I would like to thank you all for your interest in our journal.
(In any kind of study requiring ethical board report in our journal, author(s) is/are obliged to enter the data
of necessary ethical board report while uploading their publication in editorship and journal system. Our journal,
publication board, grant holder, editorial office, referee and science boards do not undertake any responsibility for a
problem to occur under any circumstances and conditions. Author(s) is/are obliged to give this information to journal
in written. All liability in this issue belongs to author(s)).
As per the “5187” of Press Law, material and emotional damage arising from the actions via pub-lished works, the
content and legal responsibility of the publications published in our journal within the scope of m-13-14 unilaterally belong
to author(s). Our journal, executive board, referees, editor, science board and publisher don’t accept these obligations.
The scientifically valuable papers with scientific content which contribute to literature are accepted and published in
our journal. Apart from this, the papers with political, legal and commercial content which are against the intellectual
property rights are not accepted. in case of a possible negative situation, author(s) is/are regarded as accepting and
undertaking all kinds of possible material and emotional damage beforehand. Therefore, our journal’s management and
other boards don’t accept any responsibility regarding the second, third and other per¬sons and institutions under any
condition. in this sense, a legal sanction on our journal and its boards is out of question. The content and the current
status of the papers belong to author(s) and our journal only takes part in the publication of these papers and contribution
to literature. Respectfully announced to all readers, public and followers by publication.
VIII
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK
VE FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
PD-BULANIK MANTIK DENETLEYİCİ VE PD DENETLEYİCİ
KULLANARAK TERS SARKAÇ SİSTEMİNİN DİNAMİK
PERFORMANS ANALİZİ
DYNAMIC PERFORMANCE ANALYSIS OF INVERTED PENDULUM
SYSTEM BY USING PD-FUZZY LOGIC CONTROLLER AND PD
CONTROLLER
Ahmet GANİ1, Hakan AÇIKGÖZ2, Erdal KILIÇ3, Hasan Rıza ÖZÇALIK1
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü
2
Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Elektrik-Enerji Bölümü
3
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Elektrik Programı Bölümü
1
Özet: Ters sarkaç sistemi, denetleyici tiplerini test
etmek için literatürde bilinen klasik materyallerdendir.
Ters sarkaç birçok denetim uygulamalarında örnek
sistem olarak kullanılmaktadır. Sistem yapısı kararsız,
hızlı ve minimum olmayan evreli yapıdadır ve ayrıca
güçlü doğrusal olmayan bozucu unsurlar da içermektedir. Sistemin doğrusal olmayan dinamik yapısından
dolayı bulanık mantık esaslı denetim klasik denetim
yöntemlerine göre daha çok tercih edilmektedir. Son
yıllarda PID denetleyici ile bulanık mantık denetleyicinin birlikte kullanıldığı hibrit denetim yöntemleri
popüler hale gelmiştir. Bu çalışmada, PD-bulanık ve
PD denetleyici kullanılarak ters sarkaç sisteminin
denetimi ve kullanılan denetleyicilerin dinamik performans karşılaştırması yapılmıştır.
Abstract: The inverted pendulum system is known
conventional materials in the literature for testing types
of controller. The inverted pendulum is used as sample
system in many control applications. System structure
is unstable, fast and non-minimum-phase structure,
and also includes powerful non-linear disturbance
elements. Due to non-linear dynamic structure of the
system fuzzy logic based control is more preferred
than conventional control methods. Hybrid control
methods that is used the PID controller in combination with a fuzzy logic controller has become popular
in recent years. In this study, the control of inverted
pendulum system has been done by using PD-fuzzy
and PD controller and comparison the dynamic performance of the used controllers
Anahtar Kelimeler: Ters Sarkaç, Bulanık Mantık
Denetleyici, PD Denetleyici
Key Words: Inverted Pendulum, Fuzzy Logic Controller, PD Controller
1
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:06 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity –Electronics)
www.hmfdergisi.com
1. GİRİŞ
kullanılmaya başlanmıştır ve doğrusal olmayan
sistemlerde klasik (PID) denetleyiciye göre
oldukça iyi sonuçlar vermektedir (Cheung vd.,
1996; Akar 2005; Özçalık vd., 2008; Yazıcı ve
Karamancıoğlu, 2008).
Ters sarkaç sistemi, kontrol teorisinde denetim
sistemlerinin üzerinde test edildiği, özellikle
eğitim amaçlı kullanılan bir sistemdir. Araştırma
literatüründe ters sarkaç sistemleri konusunda
oldukça yoğun çalışmalar vardır. Ters sarkacın
doğrusal olmayan modeli, kararlı ve kararsız
denge noktaları ve yetersiz uyarımlı yapısı yeni
kontrol yöntemlerinin testi sırasında önemli bir
dinamik zenginlik sağlamaktadır. Ters sarkaç
sistemlerinin roket, uçak, tek-link robot kolu
(Yeung Ve Chen,1990), yürüyen robot (Seven vd.,
2008) gibi başka sistemlerde alt model oluşturması araştırma amaçlı tercih edilmesinin önemli
nedenlerinden biridir. Bu uygulamalarda, fiziksel
sistemin modellenmesi, modelin test edilmesi,
belli çalışma noktaları etrafında modelin doğrusal
yaklaşığının bulunması, sistemin yapısal kısıtları
ve denetim girdileri ile ilgili kısıtların belirlenmesi
gibi konuların önemi büyüktür (Hovland, 2008).
Literatürde farklı yapılarda ters sarkaç sistemleri bulunmaktadır. Hareketli arabaya bağlı tek
çubuklu sistemler (Chatterjee, 2002; Yazıcı ve
Karamancıoğlu, 2008), hareketli arabaya bağlı
çift çubuklu sistemler, dönel tek kollu sistemler
(Awtar, 2002), üçlü ters sarkaç sistemleri (Su ve
Woodham, 2003) literatürde araştırma konusu olan
sarkaç tabanlı sistemlerden bazılarıdır. Bunlardan
en yaygın olanı araç ve çubuktan oluşan türdür.
Bu çalışmanın takip eden kısımlarında araç ve
çubuktan oluşan ters sarkaç sistemi ve bulanık
mantık esaslı denetim yöntemlerinin denetim
performansına etkileri araştırılacaktır.
Amaç: PD bulanık mantık denetleyici ve PD
denetleyici ile ters sarkaç sistemi denetlenerek bu
iki denetleyicinin ters sarkaç sistemi üzerindeki
dinamik performansları karşılaştırılmıştır.
Ters sarkaç sisteminin denetimi için çeşitli denetim yöntemleri bulunmaktadır. PID, LQR,
Kayma kipli denetim ve kural tabanlı algoritmalar
üzerine birçok çalışmaya rastlamak mümkündür.
Yukarıda belirtilen çalışmaların büyük bir kısmı,
sistemin fiziksel modeli üzerinden hesaplamalar
ile transfer fonksiyonu elde edilmek suretiyle
simüle edilmiştir, bir kısmı ise hem simülasyon
hem de gerçek sistem üzerinde test edilmiştir
(Yüce ve Tan, 2013).
Kapsam: Oluşturulan ters sarkaç sistemi sadece
PD bulanık mantık denetleyici ve PD denetleyici
ile denetlenmiştir.
Yöntem: Mevcut ters sarkaç sistemlerinden faydalanılarak ve diğer çalışmalardan farklı olarak
PD denetleyici ve PD bulanık mantık denetleyici
tabanlı bir sistem oluşturulmuştur.
1965 yılında Lotfi A.Zadeh (Zadeh, 1965) tarafından ileri sürülen bulanık mantık denetleyici
(BMD) tekniği kontrol edilen sistemin herhangi
bir matematiksel modeline ihtiyaç duymadan
tamamen uzman kişinin bilgi ve becerisine
dayandığı için endüstride yaygın bir şekilde
2. TERS SARKAÇ SİSTEMİ MODELİ
Ters sarkaç sistemi şekil 1‘deki gibi uzunluğu
l, kütlesi m olan uç noktasında yoğunlaştırılmış
kabul edilen çubuğun, M kütleli bir aracın üzerine
P noktasından monte edilmesinden oluşmaktadır.
2
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:06 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity –Electronics)
www.hmfdergisi.com
Çubuğun P noktasından geçen dikey doğrultu ile
yaptığı açı Ɵ ve yatay eksende belirli bir referans
noktasına olan uzaklığı x değişkenleri ile temsil
edilmektedir. Çubuk hareketi xy düzlemine kısıtlanmış olup monte edildiği araç sadece x ekseni
boyunca hareket edebilmektedir. Bu kısımda,
ters sarkacın doğrusal olmayan modeli newton
yasaları kullanılarak bulunmakta ve tanımlanan
çalışma noktası etrafında doğrusallaştırılmaktadır
(Su ve Woodham, 2003).
d 2 xG
d 2x
M 2 +m
=u
dt
dt 2
(3)
Eşitlik 3’teki diferansiyel denklem ve aşağıdaki
eşitlikler kullanılırsa;
.
d
sin θ = cos(θ ) θ
dt
(4)
.
d2
sin θ = −(sin θ )θ 2 + (cos θ ) θ
2
dt
(5)
.
d
cos θ = −(sin θ ) θ
dt
(6)
.
d2
2
cos
θ
=
−
(cos
θ
)
θ
+
(sin
θ
)
θ
dt 2
(7)
Şekil 1. Ters Sarkaç Sistemi
Eşitlik (8) aşağıdaki gibi yazılabilir.
..
Ters sarkaç sisteminin matematiksel modelini bularak
çözümlemeye başlayabiliriz. Çubuğun kütlesinin
ağırlık merkezi (x,y) koordinat düzleminde eşitlik
1 ve eşitlik 2’deki gibi ifade edilebilir (Chatterjee,
2002; Yazıcı ve Karamancıoğlu, 2008).
.
( M + m) x − m
l (sin θ )θ 2 + m
l (cos θ ) θ = u
(8)
İkinci olarak m kütlesinin P noktası etrafındaki
hareketine Newton’un ikinci kuralı uygulandığında eşitlik 9’daki diferansiyel denklem elde edilir
(Chatterjee, 2002; Yazıcı ve Karamancıoğlu, 2008).
x G = x + l sin θ (1)
y G = l cos θ (2)
d 2 xG
d 2 yG
l cos θ − m
l sin θ = mgl sin θ
dt 2
dt 2
(9)
M
Newton’un ikinci kuralı x yönündeki harekete
uygulandığında eşitlik 3’teki diferansiyel denklem
elde edilir.
Eşitlik 1, 2, 4’teki bilgiler eşitlik 6’da yerine yazılırsa;
3
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:06 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity –Electronics)
www.hmfdergisi.com
.
.
 ..



m  x − l (sin θ )θ 2 + l (cos θ ) θ l cos θ − m − l (cos(θ )θ 2 − l (sin θ ) θ l sin θ = mgl sin θ




(10)
Gerekli sadeleştirmeler yapılırsa eşitlik 11 elde
edilir.
..
denklemlerdir. Ters sarkaç sisteminde kontrol
amacı sarkacı dikey konumda tutmaktır. θ(t) ve
(t)’deki küçük değişiklikler aşağıda verilen
.
m x cos θ + m
l θ =m
g sin θ (11)
varsayımlar neticesinde eşitlik 8 ve 11 doğrusallaştırılmıştır.
Eşitlik 5 ve eşitlik 8 ile verilen doğrusal olmayan
sistem modeli durum uzayı formunda aşağıdaki
şekilde yazılabilir:
.
.
sin θ =
≅ 0, cos θ ≅ 1, θ 2 ≅ 0 ..
x1 = θ , x 2 = θ , x 3 = x, x 4 = x (12)
.
(17)
.
m x+ m
l θ =m
g θ  . 
θ   x1 
 x1 
.
.
 
d
d  x 2  d θ   x 2 
x=
=
= . 
dt
dt  x 3  dt  x   x 
 .   .3 
 
4
 x x 
 4
.
( M + m) x + m
l θ = u .
(16)
θ(t) ve
(18)
(t) küçük kabul edildiği sürece yapılan
doğrusallaştırma geçerlidir. Yapılan doğrusallaştırma
neticesinde eşitlik 17 ve 18’de ters sarkaç sisteminin doğrusal matematik modeli tanımlanmıştır.
(13)
..
x 1 = x 2 .
(19)
u cos x1 − ( M + m) g sin x1 + m
l (sin x1 cos x1 ) x 22 x2 =
m
l cos 2 x1 − ( M + m)l
.
M +m
1
x2 =
gx 1 −
u
(14)
M
M
l
.
2
.
u+m
l (sin x1 ) x 2 cos x1 + m
g sin x1 cos x1
(20)
x4 =
2
M + m − m cos x1
.
x 3 = x4
(15)
(21)
Doğrusal sistemlerin analizi ve bunlar için de.
m
1
netleyici tasarımı belirli bir olgunluğa erişmiş
x4 = −
gx 1 +
u
M
M
ve iyi anlaşılmış bir konu olduğundan, sarkacı
dikey konumunda dengeleme tasarımında siste
(22)
min doğrusal yaklaşığından faydalanılmaktadır.
.
Eşitlikler 8 ve 11 doğrusal olmayan diferansiyel
Bu ifadeler matris şeklinde ifade edilirse;
4
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:06 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity –Electronics)
www.hmfdergisi.com
olarak yazılabilir. Tablo 1’de tipik bir ters sarkaç
sistemi parametre değerleri vardır.
 0 
0
1 0 0

 −. 1 

 ( M + m) g
 
0 0 0

M
l
l u
X =
X + M
0
0 0 1
 0 


m
g
 . 
 −
0 0 0
 1 
M


 M 
(23)
Tablo 1. Ters Sarkaç İçin Kullanılan Parametrik Değerler
Parametreler
Sembol
Değeri
Birimi
Aracın Kütlesi
M
2.4
kg
Ters Sarkacın Kütlesi
m
0.23
kg
Ters Sarkacın Uzunluğu
l
0.36
m
Yerçekimi İvmesi
g
9.8
m/sn2
Pist Uzunluğu
L
0.5
m
3. BULANIK MANTIK DENETLEYİCİ
yapısıyla bulandırma, bulanık çıkarım, durulama
ve bilgi tabanı olmak üzere dört temel bileşenden
oluşmuştur (Zadeh, 1965).
Bir bulanık mantık denetleyici (BMD) blok
diyagramı şekil 2’de verilmiştir. BMD, genel
BİLGİ TABANI
VERİ TABANI
KURAL TABANI
BULANDIRMA
ÇIKARIM
DURULAŞTIRMA
ÇIKIŞ
GİRİŞ
Şekil 2. Genel BMD Yapısı
Bulandırma birimi, sistemden alınan giriş bilgilerini dilsel niteleyiciler olan sembolik değerlere
dönüştürme işlemidir.
Bulanık çıkarım birimi, bulandırma biriminden
gelen bulanık değerleri, kural tabanındaki kurallar
üzerinde uygulayarak bulanık sonuçlar üretilmektedir. Bulanık çıkarım yöntemleri içerisinde en
5
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:06 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity –Electronics)
www.hmfdergisi.com
yaygın kullanılanı ve bu çalışmada da kullanılan
yöntem Mamdani yöntemidir.
Küçük), PM(Pozitif Orta), PL(Pozitif Büyük)
olmak üzere yedi değişken kullanılmıştır.
Durulama birimi, karar verme biriminden gelen
bulanık bir bilgiden bulanık olmayan ve uygulamada kullanılacak gerçek değerin elde edilmesini
sağlar. Durulama, bulanık bilgilerin kesin sonuçlara
dönüştürülmesi işlemidir.
Sisteme verilen her bir giriş için üyelik fonksiyonlarının seçimi tamamen keyfi olmakla birlikte
üçgen, yamuk, sinüsoid, cauchy, çan, sigmoid,
gaussian tiplerde olabilmektedir. Bu çalışmada
gaussian biçimli üyelik fonksiyonu kullanılmıştır. Arabanın konumu ve ters sarkacın açısı için
kullanılan gaussian biçimli üyelik fonksiyonuna
ait hata, hata değişimi ve çıkışa ait şekiller şekil
3-8’de gösterilmiştir.
Bilgi tabanı, denetlenecek sistemle ilgili bilgilerin
toplandığı bir veri tablosundan ibarettir. Girişler ve
çıkışlar arasındaki bağlantılar, kural tabanındaki
kurallar kullanılarak sağlanır. Bir sistem için kural
tabanı geliştirilirken, sistem çıkışını etkileyebilecek
giriş değerleri tespit edilmelidir. Bulanık kontrol
kuralları genellikle uzman bilgisinden türetilir
(Şekkeli vd., 2007; Özek vd., 2004; Öztop ve
Altaş, 2007; Arulmozhiyal ve Baskaran, 2009).
Bu çalışmada tasarlanan denetleyici için iki
tane giriş seçilmiştir. Bu girişler hata ve hata
değişimidir. Hata (e), istenen seviye değeri (r)
ile gerçek seviye değeri (y) arasındaki farktır.
Hata değişimi de(k), mevcut hata e(k) ile önceki
hata e(k-1) arasındaki farktır. k benzetim programındaki iterasyon sayısını göstermek üzere hata
ve hata değişiminin ifadesi eşitlik 24 ve 25’deki
gibi olacaktır.
Şekil 3. Arabanın Konumu için Hata
e(k)=r(k)-y(k)
(24)
de(k)= e(k)-e(k-1)
(25)
BMD’nin bulandırma işleminde giriş ve çıkış
değişkenleri sembolik ifadelere dönüştürülmektedir. Tasarlanan denetleyicide kullanılan dilsel
değişkenleri NL (Negatif Büyük), NM (Negatif
Orta), NS (Negatif Küçük), Z(Sıfır), PS(Pozitif
Şekil 4. Arabanın Konumu için
Hata Değişimi
6
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:06 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity –Electronics)
www.hmfdergisi.com
Şekil 5. Arabanın Konumu için Çıkış
Şekil 8. Ters Sarkacın Açısı için Çıkış
Denetleyicinin bulanık çıkarım biriminde girişlerin çıkış ile olan ilişkisi uzman bilgisinden
faydalanılarak belirlenen kurallarla sağlanır. Çalışmada kurallar belirlenirken AND (ve) bulanık
operatörü kullanılmıştır. Bu kurallar “Eğer e NL
ve de Z ise u NM” şeklinde oluşturulmuştur. Bu
çalışmada tüm dilsel değişkenler kullanılarak 49
kural oluşturulmuştur. Ters sarkacın açı denetimi
ve arabanın konum denetiminde kullanılan kural
tablosu tablo2’de verilmiştir. Durulama biriminde,
her kural için hata ve hata değişiminin üyelik
ağırlık değerleri bulunarak, bu iki değerin en az
üyelik ağırlığı ve buna göre çıkış üyelik (u) değerleri tespit edilir. Durulama biriminin çıkışında
elde edilen sayısal değer sisteme uygulanır (Gani
vd., 2014; Açıkgöz vd., 2013).
Şekil 6. Ters Sarkacın Açısı için Hata
3.1. PD-BULANIK MANTIK DENETLEYİCİ
TASARIMI
PD-bulanık mantık denetim sistemi klasik PD
denetim sistemi referans alınarak oluşturulmuş
ve iki girişli tek çıkışlı bir bulanık denetim
sistemidir. Bir PD doğrusal denetleyici, oransal ve türev alıcı kazanç faktörlerinden oluşur.
PD denetleyici denetim sistemlerinde sistemin
yükselme zamanını, aşma ve kararsızlığını en
Şekil 7. Ters Sarkacın Açısı için
Hata Değişimi
7
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:06 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity –Electronics)
www.hmfdergisi.com
aza indirgemek için kullanılır (Gani vd., 2014;
Açıkgöz vd., 2013).
=
u ( t ) K p .e ( t ) + K d .
PD denetleyicinin çıkışı eşitlik 26’da, PD-bulanık
denetleyicinin Matlab/Simulink diyagramı şekil
9’da verilmiştir.
d
e (t )
dt
(26)
Şekil 9. PD-Bulanık Denetleyici Matlab/Simulink Blok Diyagramı
Tablo 2. Ters Sarkacın Açı Ve Arabanın Konum Denetimi Için 7x7 Kural Tablosu
de
u
e
NL
NM
NS
Z
PS
PM
PL
NL
NL
NL
NL
NL
NM
NS
Z
NM
NL
NL
NL
NM
NS
Z
PS
NS
NL
NL
NM
NS
Z
PS
PM
Z
NL
NM
NS
Z
PS
PM
PL
PS
NM
NS
Z
PS
PM
PL
PL
PM
NS
Z
PS
PM
PL
PL
PL
PL
Z
PS
PM
PL
PL
PL
PL
4. BENZETİM ÇALIŞMASI SONUÇLARI
değeri Kp=1.25,türevsel kazanç değeri Kd=3.6
olarak ayarlanmıştır. Bozucu etki PD denetleyiciler tarafından oluşturulan denetim işaretlerine
eklenerek sisteme giriş olarak verilmiştir. Denetim
işareti u=[-1,1] aralığında sınırlandırılarak ters
sarkaç sistemine uygulanmıştır. Ters sarkaç için
referans açı değeri 0 radyan, arabanın konumu
için referans konum 0.1m alınmıştır.
Ters sarkaç sisteminin doğrusal modeli durum uzayı
formu kullanılarak Matlab/Simulink ortamında
modellenmiştir. Modellenen ters sarkaç sistemine
PD ve PD bulanık denetleyiciler uygulanmıştır.
Ters sarkacın açı denetiminde PD denetleyici
için oransal kazanç değeri Kp=40,türevsel kazanç
değeri Kd=8 olarak ayarlanmıştır. Arabanın konum
denetiminde ise PD denetleyici için oransal kazanç
8
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:06 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity –Electronics)
www.hmfdergisi.com
Ters sarkacın PD-bulanık mantık denetleyici ile
denetiminde arabanın konumu ve sarkacın açısı
için 49 kurallı bir kural tablosu oluşturulmuştur.
Ters sarkacın açı denetiminde PD-bulanık mantık
denetleyici için oransal kazanç değeri Kp=40,
türevsel kazanç değeri Kd=8 olarak ayarlanmıştır.
Arabanın konum denetiminde ise PD-bulanık
mantık denetleyici için oransal kazanç değeri
Kp=1,türevsel kazanç değeri Kd=4 olarak ayarlanmıştır. Bozucu etki PD-bulanık denetleyiciler
tarafından oluşturulan denetim işaretlerine eklenerek sisteme giriş olarak verilmiştir. Denetim
işareti u=[-1,1] aralığında sınırlandırılarak ters
sarkaç sistemine uygulanmıştır. Ters sarkaç için
referans açı değeri 0 radyan, arabanın konumu
için referans konum 0.1m alınmıştır. Sistemde
kullanılan bozucu etki band-limited beyaz gürültü
tipindedir. Band-limited beyaz gürültü bloğunun
güç spektral yoğunluğu 0.1, gürültü korelasyon
süresi 0.1, rastgele sayı üreteci için başlangıç
tohum değeri 23341 alınmıştır. Tasarlanan sistem
için PD ve PD-bulanık denetleyici için Matlab/
Simulink ortamında tasarlanan sistem modelleri
şekil 10-11’de verilmiştir.
Şekil 10. PD Denetleyici için Sistemin Matlab/Simulink Modeli
Şekil 11. PD-Bulanık Denetleyici için Sistemin Matlab/Simulink Modeli
9
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:06 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity –Electronics)
www.hmfdergisi.com
Matlab/Simulink ortamında PD denetleyiciye ait
ters sarkacın açı ve arabanın konum denetimine
ait benzetim sonuçları şekil 12-13’de verilmiştir.
PD-bulanık denetleyiciye ait ters sarkacın açı ve
arabanın konum denetimine ait benzetim sonuçları
ise şekil 14-15’de verilmiştir.
Açı(Radyan)
0.01
0
-0.01
-0.02
0
10
20
30
40
50
Zaman(sn)
60
70
80
90
100
Şekil 12. Ters Sarkacın PD Denetleyici ile Açı Denetimi
0.15
Konum(metre)
0.1
0.05
0
-0.05
0
10
20
30
40
50
Zaman(sn)
60
70
80
90
100
Şekil 13. Arabanın PD Denetleyici ile Konum Denetimi
Açı(Radyan)
0.01
0
-0.01
-0.02
0
10
20
30
40
50
Zaman(sn)
60
70
80
90
100
Şekil 14. Ters Sarkacın PD-Bulanık Denetleyici ile Açı Denetimi
10
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:06 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity –Electronics)
www.hmfdergisi.com
Konum(metre)
0.15
0.1
0.05
0
-0.05
0
10
20
30
40
50
Zaman(sn)
60
70
80
90
100
Şekil 15. Arabanın PD-Bulanık Denetleyici ile Konum Denetimi
5. SONUÇLAR
Ters sarkaç sisteminin kontrol edilmesi için yapılan çalışmalar genellikle sistemin fiziksel modeli
üzerinden hesaplamalar ile transfer fonksiyonu elde
edilmek suretiyle simüle edilmiştir, bir kısmı ise
hem simülasyon hem de gerçek sistem üzerinde
test edilmiştir. Ters sarkaç sistemi tek girişli çok
çıkışlı SIMO (ing: Single Input Multiple Output)
bir sistemdir. Referans girişe karşın sadece arabanın konumunun, ya da referans girişe karşın
sadece sarkacın açısının birbirlerinden bağımsız
olarak kontrol edildiği çalışmalar mevcuttur. Bu
çalışmada SIMO model üzerinde, yani aynı anda
hem arabanın konumu hem de sarkaç açısının denetimi için PD ve PD-bulanık denetleyici tasarımı
yapılmıştır. Şekil 12’deki PD denetleyici ile yapılan
arabanın yatay konumda [0.07 0.15] aralığında
küçük salınımlarla dengede kaldığı görülmektedir.
Şekil 15’de PD-bulanık denetleyici ile yapılan
denetimde arabanın yatay konumda [0.07 0.13]
aralığında daha küçük salınımlarla daha kararlı bir
şekilde dengede kaldığı görülmektedir. Elde edilen
grafiklerden görüldüğü üzere, ters sarkacın açı ve
arabanın konum denetimi için bulanık mantık denetimin, kontrol stratejisinin kural tabanına dayalı
ve uzman kişinin karar verme yeteneğine sahip
olmasından dolayı PD denetime bulanık mantık
eklenmesiyle oluşturulan PD-bulanık denetleyicinin çok daha iyi sonuçlar verdiği görülmektedir.
PD-bulanık denetim PD denetime göre daha iyi
bir dinamik performans sağlamıştır.
KAYNAKLAR
denetimde ters sarkacın dikey konumda [-0.012 AÇIKGÖZ, H., ŞEKKELİ, M., (2013). 0.009] açı aralığında küçük salınımlarla dengede
Bulanık Mantık Denetleyici ile Doğrudan
kaldığı görülmektedir. Şekil 14’teki PD-bulanık
Moment Denetim Yöntemi Uygulanan Asenkdenetleyici ile yapılan denetimde ise ters sarkacın
ron Motorun Hız Denetim Performansının
dikey konumda [-0.0025 0.0025] açı aralığında çok
İncelenmesi, Akademik Platform Fen ve
Mühendislik Bilimleri Dergisi (APJES), Cilt
küçük salınımlarla dengede kal dığı görülmektedir.
1, Sayı 2
Şekil 13’de PD denetleyici ile yapılan denetimde
11
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:06 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity –Electronics)
www.hmfdergisi.com
AKAR, M., (2005). Bulanık Mantık Yöntemiyle
Transactions on Education, v. 51, Issue 1,
s.114 -122
Bir Servo Motorun Kontrolü Ve Geleneksel
Yöntemlerle Karşılaştırılması, Marmara ÜniOGATA, K., (1990). Modern Control Engineering,
versitesi Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Prentice-Hall Inc.
ARULMOZHİYAL, R., BASKARAN, K., (2009).
ÖZÇALIK, H.R., TÜRK, A., YILDIZ, C., KOCA,
Space Vector Pulse Width Modulation Based
Z., (2008). Katı Yakıtlı Buhar Kazanında
Speed Control of Induction Motor using Fuzzy
Yakma Fanının Bulanık Mantık Denetleyici
PI Controller, International Journal Computer
ile Kontrolü, KSÜ Fen Bilimleri Dergisi, 11(1)
and Electrical Engineering, Vol.1, No.1
ÖZEK, A., SİNECEN, M., (2004). Klima Sistem
AWTAR, S., KİNG, N., ALLEN, T., BANG, I.,
Kontrolünün Bulanık Mantık ile Modellenmesi,
HAGAN, M., SKİDMORE, D., CRAİG, K.,
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi
(2002). Inverted Pendulum Systems:Rotary
Mühendislik Bilimleri Dergisi, Cilt:10,Sayı:3,
and Arm-Driven a Mechatronic System Design
Sayfa: 353-358
Case Study, Mechatronics, s. 357-370
ÖZKOP, E., ALTAŞ, İ.H., (2007). Bulanık Mantık
CHATTERJEE, D., PATRA, A., JOGLEKAR,
Denetleyici ile Aktif Otomobil Süspansiyon
H.K., (2002). Swing-
up and StabilizaDenetimi, XII. EEBB Mühendisliği Ulusal
tion of aCart–
Pendulum System Under
Kongresi Ve Fuarı, Eskişehir Osmangazi
Restricted Cart Track Length, Systems &
Üniversitesi, Eskişehir
Control Letters, v. 47, s. 355–364
SEVEN, U., TASKİRAN, E., KOCA, Ö., ERCHEUNG, J.Y.M, CHENG, K.W.E, KAMAL,
BATUR, K., (2008). Ters Sarkaç Modeli ve
A.S., (1996). Motor Speed Control by Using
Salınan Bacak Telafisi ile Oluşturulan Yürüyen
a Fuzzy Logic Model Reference Adaptive
Robot Referans Yörüngeleri, Otomatik Kontrol
Controller, 6th International Conference on
Türk Milli Komitesi, Otomatik Kontrol Ulusal
Power Electronics and Variable Speed Drives,
Toplantısı TOK’08, İstanbul: İstanbul Teknik
pp.430- 435
Üniversitesi
GANİ, A., ÖZÇALIK, H.R., AÇIKGÖZ H., KI- SU, H., WOODHAM, C.A., (2003). On the UnLIÇ, E., KEÇECİOĞLU Ö.F., (2014). Farklı
controllable Damped Triple Inverted PenduKural Tabanları Kullanarak PI-Bulanık Mantık
lum, Journal of Computational and Applied
Denetleyici ile Doğru Akım Motorunun Hız
Mathematics, v.151, s.425–443
Denetim Performansının İncelenmesi, AkadeŞEKKELİ, M., YILDIZ, C., ÖZÇALIK H.R.,
mik Platform Fen ve Mühendislik Bilimleri
(2007). Bulanık Mantık ve PI Denetimli
Dergisi (APJES), Cilt 2, Sayı 1
DC-DC Konvertör Modellenmesi ve Dinamik
HOVLAND, G, (2008). Evaluation of an Online
Performans Karşılaştırılması, 4. Otomasyon
Inverted Pendulum Control Experiment, IEEE
Sempozyumu, Samsun
12
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:06 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity –Electronics)
www.hmfdergisi.com
YAZICI, A., KARAMANCIOĞLU, A., (2006). YEUNG, K. S., CHEN, Y. P., (1990). Sliding-Mode
A Linear Programming Based Sliding Mode
Controller Design of a Single Link Flexible
Control design for Stabilization of a DoubManipulator Under Gravity, Int. J. Contr., v.
le Inverted Pendulum, Proceedings of the
52, no. 1, s.101–117
Institution of Mechanical Engineers, Part I,
YÜCE, A., TAN, N., (2013). Ters Sarkaç Sistemi
Journal of Systems and Control Engineering,
için Lag/Lead Kontrolör Tasarımı, Otomatik
v. 220, no.4,s.315-321
Kontrol Ulusal Toplantısı (TOK2013), Malatya
YAZICI, A., KARAMANCİOGLU, A., (2008).
ZADEH, L. A., (1965). Fuzzy sets, Inform Control,
A Nonlinear Programming Approach For
Vol.8, pp.338-353
The Swing-Up Control Problem, Journal of
Engineering and Architectural Faculty of
Eskişehir Osmangazi University, v. .XXI,
no. 2, s.107-122
13
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK
VE FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
ANADOLU TARİHİ SU YAPILARINDA YAŞANAN DÖNÜŞÜM
SÜREÇLERİNİN İNCELENMESİ
INVESTIGATION OF TRANSFORMATION PROCESSES IN WATER
STRUCTURES OF ANATOLIAN HISTORY
Yunus ÖZTÜRK1, Nurdan BAYKUŞ1, Sevil AY2
1
Kilis 7 Aralık Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü
2
Fırat Üniversitesi, Yapı Eğitimi Bölümü
Özet: Birçok uygarlığın yaşamış olduğu Anadolu’da,
evrensel kültür mirası niteliği taşıyan su yapılarının
günümüze değin nasıl şekillendiğini konu edindiğimiz bu çalışmada, Hitit Dönemi, Urartu Dönemi,
Helenistik Dönemi, Roma Dönemi, Bizans Dönemi,
Selçuklu Dönemi, Osmanlı Dönemi ve Cumhuriyet
döneminden kalma çeşitli su yapılarının tarihsel
gelişimlerinden bahsedilmiştir. Özellikle bazı önemli
su yapılarının fiziki şartları, malzeme tercihi ve kullanımı ile mimarisi gibi özellikleri incelenmiş zaman
içerisinde bu özelliklerin nasıl bir dönüşüme uğradığı
yorumlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca çalışmada, günümüz
su kullanımına ilişkin ‘su bilinci yaratılması’ hakkında
özel değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Abstract: In this study that we have a book on how
to form the water structure which have characteristics
of universal cultural heritage in Anatolia where many
civilizations have lived until today, it is mentioned
in the historical development of the various water
structure dating back to the Hittite Period, Urartu
Period, the Hellenistic Period, Roman Period, Byzantine Period, Seljuk Period, Ottoman Period and
the Republican Period. In particular, characteristics
of some important water structures such as physical
conditions, architecture, choice and use of the materials
is examined. In addition, it is interpreted how these
characteristics were subjected to transformation. In the
study, special assessment is also made about “creating
water awareness” regarding the current water use.
Anahtar Kelimeler: Su Yapıları, Tarihsel Süreç,
Mimari, Anadolu Tarihi, Barajlar
Key Words: Water Structures, Historical Perspective,
Architecture, Anatolian History, Dams
14
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:07 K:43
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
1. GİRİŞ
yapılarına etkisinin araştırılması ve bu değişimi
lineer olarak sunmak ise ancak medeniyetlerin ve
uygarlıkların tarih boyunca geçirdikleri evreleri
analiz etmekle mümkün olacaktır.
Suyu eşsiz fiziksel ve kimyasal özelliği ile bilinen,
tüm canlıların hayati fonksiyonlarını sürdürmelerini
sağlayan en önemli içecek olarak tanımlamak
mümkündür (Anonim-1, 2012). Nitekim bu durum
insanlığın yaşam biçimlerini şekillendirmeleri
açısından da vazgeçilmez bir olgu olmuştur.
Bilindiği üzere tarihten günümüze baktığımızda, insanların yaşam alanlarını oluşturmaları
ve tercih etmelerinin başlıca nedenleri arasında,
‘su açısından zenginlik’ ve ‘su kaynaklarına yakınlık’ mevcuttur. Bu durum da insanların doğal
ihtiyacını yani suyu kullanma gereksinimlerinin,
yapay elemanlarla karşılanması gereksinimini de
doğurmuştur(Anonim-2, 2012). İnsanlar, hem
çevreden, ihtiyaçlarından yararlanmış hem de
çevreyi ihtiyaçları doğrultusunda değiştirmişlerdir (Anonim-3, 2012). Dolayısı ile insanlar
genel adı ‘su yapıları’ olan kavramı doğrudan
şekillendirmişlerdir.
Amaç: Yapılan bu çalışma, bireylerin yaşam
koşullarına ve yaşam tarzlarına bağlı olarak şekillendirdikleri ve önemli yapı türlerinden biri olan
su yapılarının, çağlara göre değişiklik gösteren
yönlerinin tespit edilmesine katkı sağlamaktır.
Ayrıca çalışma, nereden nereye geldiğimizi ve
ihtiyaçlar doğrultusunda nereye gidebileceğimizi
belirlemeye yönelik yapılan ve/veya yapılacak olan
çalışmalara, tarihsel, arkeolojik, turizm, teknolojik,
mühendislik vb. birçok alanları kapsayan çözüm
önerileri sunmada yardımcı olacaktır.
2. SU YAPILARININ TARİHSEL GELİŞİMİ
Suya dayalı çalışmaların tarihi, yaklaşık 5000
yıl kadar geriye gidebilmektedir. Tarih boyunca
su kaynakları, kontrol, savunma stratejisi ve
saldırı amaçlı kullanılmıştır. Bunlarla beraber su
kaynaklarının kullanımına yönelik yapılar ise;
su kanalları yani su sağlama yapıları, barajlar,
göletler, hamamlar, çeşmeler, istinat yapıları,
limanlar, köprüler gibi yapay elemanların şekillendirilmesiyle karşımıza çıkmaktadır (Anonim-4,
2012; Karakılçık, 2008).
Bilindiği üzere son yıllarda tüm dünyada, bütün
sektörlerde yaşanan önemli değişimler yani gelişen
teknoloji, bilimsel alanlar, artan nüfus doğrultusunda ihtiyaç ve talep etkisi ile şekillenen sektörel
değişimler, inşaat sektörünü de içine alan hızlı
bir ilerleyişi başlatmıştır. Bu ilerleyişin günümüz
15
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:07 K:43
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
Şekil 1. Başlıca Tarihi Su Yapıları (Öziş, Arısoy, Alkan ve Özdemir, 2008)
2.1. Hitit Dönemi
Pınarbaşı-Karakuyu barajı, Çorum-Gölpınar
göleti, Konya-Kadınhan Köylütolu barajı, Çorum/Boğazköy-Güneykale su toplama yapısıdır.
Bunlar arasında Karakuyu ile birlikte en sağlam
görünümlüsü Çorum-Gölpınar Hitit barajıdır.
Hitit barajı1997-2002 yılları arasında yapılan kazı
çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılarak 3250
yıllık işlevine yeniden kavuşturulmuştur. Gölet,
günümüzde çalışır durumdadır. (Bildirici, 2009;
Akurgal, 1998; Çınaroğlu, 2006-2007).
Hitit imparatorluğu Anadolu’da kurulmuş en
eski devlettir. Hititler Çorum ve çevresinde M.Ö.
1660-1190 yılları arasında hüküm sürmüşlerdir. Hitit imparatorluğunun ilk çağlarına ait su
yapıları ile ilgili fazla bilgi bulunmamaktadır.
İmparatorluğun son dönemlerine doğru ise kült
su yapıları ve baraj yapıları izlerine rastlanmıştır. Döneme ait bazı önemli su yapıları Kayseri/
16
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:07 K:43
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
Şekil 2. Çorum-Gölpınar Hitit Barajının Genel Görüntü Çizimi
(Çınaroğlu, ‘İnternet Ve Basın’)
2.2. Urartular Dönemi
kuyular, sarnıçlar ve barajlar gibi su yapıları 28
yüzyıl sonra hala kullanılır durumdadır. Döneme
ait olan ve günümüzde pek az değişimle işlevini
büyük ölçüde sürdüren ‘Şamran Kanalı’ ise hizmet
gören en eski örneklerden biridir (Öziş, Arısoy,
Alkan, ve Özdemir, 2008).
Urartu krallığı, M.Ö. 840-590 yılları arasında,
Van gölü çevresinde kurulmuştur. Urartular, tarihte sulamaya verdiği büyük önemi, Anadolu’ya
bıraktığı birçok anıtsal değerlerle örneklendiren
bir devlettir. Bu dönemde inşa edilen kanallar,
Şekil 3. Şamram Kanalı (Öziş, 2007)
17
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:07 K:43
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
Urartular döneminde ilk hidrolik uygulamalara
değinilmiştir. Suyun akışı dikkate alınarak, arazinin jeolojik yapısına göre suyolları inşa edilmiş
ve sayısız birçok küçük kanallarla bağlantılar
sağlanmıştır. Kanallar üzerine inşa edilen geçiş
köprüleri ve kanala destek veren istinat duvarları da yine döneme ait arkeolojik kalıntılarda
karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca dönemin kargir
olarak yapılmış bentleri, ahşap köprüleri, büyük
taş blokları, taş ve bronz kaplama yüzeyleri de
dikkat çekmektedir. (Lassoe, J. 1951; Burney,
1972; Bildirici, 2008). Urartular döneminde tabii
durumlarda suyun dıştan kirlenmemesine yönelik
çalışma verilerine de kısmen rastlanmıştır.
M.Ö. 2200’lü yıllarda kullanılan toprak U boruların
(sifon) yerini, Helenistik dönemde kalın cidarlı
toprak ve kurşun borular almıştır. Konuyla ilgili
bazı çalışmalarda, bu boruların, evlerde yukarı
çıkan merdiven altında tabanı tuğla döşeli, ortasında
büyük bir boşluk olan helalara kadar çıkarıldığı ve
pisliklerin yine borularla başka yerde toplandığı,
ayrıca bazı yöntemlerle zararsız hale getirildiği
bilgilerine yer verilmektedir (Bildirici, 2009).
M.Ö. 300’lü yılların izlerini taşıyan tarihi Ferhat
Kehrizleri ise dönemden günümüze kalan ve bugün
Ferhat Su Kanalı olarak adlandırılan önemli su
yapılarındandır. Kanal; 24km uzunluğundadır ve
yaklaşık 6km’lik kısmı şehir yerleşkesinin altında
tünel şeklinde devam etmektedir. Görsel olan
kısımlar ise kireç kayalarından oluşturulmuştur.
Kanalın üzeri örten tonozlar ise moloz taşların
basit bindirilmesi tekniğinde ve kilit sistemi
uygulanarak yerleştirilmiştir (Anonim-5, 2013).
Kanal günümüzde aktifliğini korumaktadır. Kanaldan, 2000 yılında yapılan araştırmalara göre
de 40-50 lt/sn’lik debiye sahip temiz kaynak
suyu akmaktadır (Mesci, Göztaş, Özdemir ve
Doğanbaş, 2008).
2.3. Helenistik Dönem
Helen uygarlığı Yunanistan’da ortaya çıkmıştır.
M.Ö. 334-30 yılları arasını kapsayan bu dönemde,
suyun kentlere iletilmesi sağlanmış ve genellikle
pişmiş toprak künklerin ve üstü kapalı kanalların
kalıntılarına rastlanmıştır. Bu durum Urartular
döneminde suyun kirlenmesine karşı yapılan
çalışmaların devamı olarak nitelendirilebilir.
Şekil 4. Amasya Ferhat Su Kanalı Güzergahından Görünüş (Mesci vd., 2008)
18
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:07 K:43
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
Helenistik dönemde insanlarla, tanrılar arasında
geçtiğine inanılan bir olaylar coğrafyası da belirlenmiştir. Bu bakımdan insanların inanışları,
sanat ve yapı alanlarına yansımıştır. Genel olarak
bu dönemde tüm akarsular da kutsallaştırılmıştır
(Bildirici, 2009).
2.4. Roma Dönemi
Roma imparatorluğu M.Ö. son yüzyıl olarak ifade
edilen 1.-5. Yüzyıllar arası varlığını sürdürmüştür. Dönemin yapılarına, Akdeniz ve Marmara
bölgelerinde sıkça rastlanmaktadır. Dönemin su
yapılarını; sarnıçlar, depolar, havuz yapıları, maksemler, su kemerleri, kuyular, sulama kanalları,
çeşmeler ve barajlar oluşturmaktadır (Anonim-6,
2013; Anonim-7, 2013).
Şekil 6. Pişmiş Toprak Boru
Su kaynağından kâgir kanallar ve tüneller ile
alınmış, kent içerisine pişmiş toprak borularla
dağıtılmıştır. Bu dönemde kent içerisine taşınabilen su şebekesi, günümüz insanlarının konfor ve
medeniyetine ışık tutmuştur.(Anonim-8, 2013).
Ayrıca dönemde optimum tarzda su kullanımına
gidilmiş olup suyun kirlenmesine yönelik önlemler
alınmıştır (Bildirici, 2010).
Bu dönemde su boruları için standartlar getirilmiş
olup aynı zamanda borular isimlendirilmiş ve debi
ölçümleri hesaplamalarına gidilmiştir. Vitrivius ve
Frontinus adlarında 2 farklı debi ölçüm yönteminde
ise ölçü birimi digiti kullanılmıştır. Dönemin su
yapıları önceki dönemlere göre daha nicel tasarlanmıştır. Prof. Fahlbusch, hidrolik hesaplar yapmış,
kanalların eğimini belirlemiş, kesitlerin genişlik ve
su yüksekliklerini tespit etmiştir (Bildirici, 2010).
Dönemin su kanalları taş, kurşun veya pişmiş
toprak malzemelerden yapılmıştır.
2.5. Bizans Dönemi
M.S. 330-1453 yılları arasında hüküm süren Bizans
imparatorluğundan günümüze birçok tarihi su
yapıları özelliklede suyolu kalıntıları kalmıştır. Bu
suyolu kalıntılarında ise; 40m yüksekliğe ulaşan
su kemerlerine, çapları 2m’yi aşkın su tünellerine,
190m su yükü altında çalışan kurşun su borularına
ve 155m su yükü altında çalışan taş malzemeli
ters sifonlara, çeşitli çaplarda pişmiş toprak, taş,
kurşun malzemeli borulara, kayadan oyma veya
kargir kanallara, pınar derleme yapılara, kentsel
haznelere, su dağıtım ve kanalizasyon şebekeleri
kanallarına rastlanmaktadır.
Döneme ait, dünyada belgelenmiş en eski kemer
barajı, Anadolu’da VI. yüzyılda yapıldığı sanılan
Mardin yakınlarındaki Dara Barajıdır (Öziş,
Arısoy, Alkan, ve Özdemir, 2008). Günümüzün
Şekil 5. Su İleten Taş Borulu Sistem
19
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:07 K:43
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
modern şehirlerinin ortasında kalmış ancak hala
sağlama yakın kalıntıları mevcut olan bu baraj,
dağdan gelen suların “U borusu” şeklindeki kanallarda toplanıp dinlendirilmesine ve bu şekilde
temizlenmiş sayılan suyun kentin sarnıçlarına
aktarılmasına hizmet etmiştir. Kent sarnıçlarının
yüksekliği ise 20-25m olarak belirlenmiştir. Antik
kentten günümüze kalan, moloz taş, tuğla ve kesme taştan yapılmış olan bu sarnıçlar, bugün halen
ayaktadır (Anonim-9, 2013; Anonim-10, 2013).
da düşünülmektedir (Öziş, Arısoy, Alkan, ve
Özdemir, 2008).
Bizans döneminin önemli su yapılarından bir
diğeri de Tekir Ambar Sarnıcı’dır. Bu su sarnıcı
ise; 46m uzunluğunda, 23m genişliğinde ve 14m
derinliğindedir. Sarnıç içine doğu köşesine yerleştirilen bir helezonik merdivenle inilmektedir.
Anadolu sarnıç mimarisinde örneği az görülen
Tekir Ambarı Sarnıcı’nın duvarları düzgün kesme
taşlarla desteklenmiştir. Bu taşlar hem sarnıçtan
su sızmasını önlemek amacıyla hem de sarnıca
anıtsal bir özellik kazandırmak için oluşturulmuştur
(Anonim-11, 2013).
Şekil 7. Van Yöresindeki Faruk Bendinin
Kalıntısı (Arısoy, 2007)
Selçuklular dönemi önemli tarihi su yapılarından
olan Konya/Meram su kanalları ile ilgili olarak;
Konya surlarının dışında 15m eninde bir hendek
olduğu bilinmektedir. Selçuklu devrinde şehrin
dış surlarının yapılma amaçlarından birinin de
işte bu sel sularının yıkıcı etkisinden korunmak
olduğu düşünülmektedir (Anonim-12, 2013).
2.7. Osmanlı Dönemi
2.6. Selçuklu Dönemi
Bu dönemde yapılan su yapılarının, kendi dönemine kadar en gelişmiş tesislere sahip oldukları
bilinmektedir. Su yapılarının durumu İstanbul’un
fethinden önce ve sonra değişmektedir. Bunun
nedeni olarak, nüfus atışı ile suya olan ihtiyacın
artması ve Selçuklu döneminden daha aktif rol
oynayan Mimar Sinan’ın varlığının etkisi gösterilebilir. Mimar Sinan çok iyi bir su mühendisi
olması sebebi ile eski su kanallarını/kemerleri
inceleyip onarmış ve içme suyu amaçlı anıtsal
mermer barajlar yapmıştır. Bunların yanı sıra,
mimari süslemeleri ile ünlü anıtsal çeşmeler,
şadırvanlar, hamamlar, kanallar gibi daha birçok
su yapısını da dönem içerisinde inşa etmiştir.
Selçuklu döneminde inşa edilmiş olan Taşköprüler, dünyanın en önemli örnekleri arasında yer
almaktadır (Öziş, Arısoy, Alkan, ve Özdemir,
2008). Dönemin önemli tarihi su yapılarına örnek olarak ise; Konya’daki Meram çayından su
alan sulama kanalları, Aksaray’da Ulu Irmak’tan
su alan kanallar sayılabilir (Bildirici, 2009).
10. ve 13. Yüzyıllar arasında yapıldığı sanılan,
Konya ovasında Sahip Ata ve diğer bazı sulama
sistemleri ile birlikte Çermik’te bir değirmene
su ileten kanal, o dönemden günümüze kalmış
su yapılarıdır. Ayrıca Van yöresindeki Faruk
barajının yapım tarihi tam olarak bilinmemekle
beraber Selçuklular döneminden kalma olduğu
20
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:07 K:43
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
Şekil 8. Mimar Sinan Tarafından İnşa Edilen Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü
Su ilk olarak, su alma ızgaraları ile alınmış ve
derelerin doğal debisi kentlerin su ihtiyacını kar-
yapılarak suların boşa akmasını önlemek için
çalışmalarda yapılmıştır. Bu çalışmaların ise çok
az bir kısmı günümüze ulaşmıştır (Anonim-13,
2013).
şılamakta yetersiz kalmaya başlayınca Osmanlılar
2.8. Cumhuriyet Dönemi
çökeltme havuzlarında kaba pisliklerinden arındırılarak kentlere dağıtılmıştır. Ancak su alınan
tarafından kilometrelerce uzunluğunda 7 ayrı isale
İlk hidroelektrik santrali izi, Tarsus Hidroelektrik
Santrali ile Osmanlı döneminden (1902) karşımıza çıkmış olsa bile Cumhuriyetin ilk yılları,
enerji maksatlı yapılan su yapılarına (hidroelektrik
santralleri) bir dönüşüm için başlangıç niteliği
taşımaktadır. Cumhuriyet döneminde yapılmış olan
ilk hidroelektrik santrali ise Konya şehrine aittir.
Dönemin ilk modern barajı olan Niğde Gebere
Barajı-1941 yılında inşa edilmiştir (Bildirici ve
Bildirici, 1997).
hatları oluşturulmuş ve bu hatlar duvarları tuğla
ve kaba taş ile örülü ve içinden insan geçebilecek
boyutlardaki galeriler şeklinde tasarlanmıştır.
İshale hattı boyunca karşılaşılan engeller (vadi
vb.) kemerler vasıtası ile aşılmış, hatlar künk
borular ile oluşturulmuştur. İsale hattı boyunca
sızdırmazlığı sağlamak ve su kaybını önlemek
için yani su yalıtımını sağlamak için Lökün denilen bir çeşit macun kullanılmıştır. Kanalların su
basınçlarını dengelemek ve su şebeke sistemin-
Süreçte yaşanan gelişmelerin en önemlisi, Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) (1954) kurulması ve hızlı gelişen teknoloji ile artan nüfusa
bağlı, uzun vadeli amacına uygun daha fonksiyonel yapıda su yapıları inşasına başlanması ve
değişimin bugünkü son şeklini almasıdır. Süreç,
su yapılarının kesit ve malzemelerinde yaşanan değişim ile başlar ve gelişen dünya bilimi
deki boruların patlamaması için ise su terazileri
inşa edilmiştir. Osmanlı döneminde böylece ilk
modern sulama şekline geçilmiştir (Anonim-13,
2013; Bildirici, 2009; Bildirici, 2009,Ss:79-83;
Bildirici ve Bildirici, 1997).
Zaman içerisinde su alınan borulara/çeşmelere
musluk takılmaya başlanmış ve su hazneleri
21
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:07 K:43
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
doğrultusunda, proje-hesapları ile oluşturulan
standartlarla devam eder.
tünellerin son uygulama alanı ise Türkiye’nin
hidroelektrik enerji bakımından 4. büyük barajı
olan Ilısu Barajı ve HES Projesidir (2012). Böylece baraj 50 yıllık taşkın debisine karşı emniyetli
hale getirilmiş olacaktır.
1960’lı yıllara kadar kullanılan toprak borular
(künkler) yerini beton boru, ön germeli beton
boru ve betonarme borulara bırakmıştır (Bildirici,
2002). Su boruları şebekeleri genişletilmiş, yerleşim alanlarının her köşesine ulaşım sağlanmıştır.
Hidrolik kanunların ön plana çıkması ile birlikte
su yapılarının, arazi eğimi, suyun debisi, hızı,
taşınması, arıtılması, iç basınç ve dış yüklere vb.
göre tasarımına gidilmiş, suyun azalmasına karşın
suyu verimli kullanma çalışmalarını da sağlamıştır
(Bildirici ve Bildirici, 1997). Anadolu tarihinde
ilk zamanlarında rastlanmayan dip savaklar ise
bugün ki barajlarımızda suyu kontrollü olarak
veren önemli sistemlerdir. Derivasyon Tünelleri olarak isimlendirilen ve su ileten yapılar ise
1950’li yıllara dayanan bir geçmişe sahiptir. Bu
Günümüzde genel olarak su yapıları; Su depolama
yapıları (barajlar), Kabartma ve çevirme yapıları
(bağlamalar), Su iletim ve dağıtım yapıları (sulama
sistemleri ve sanat yapıları), Su alma yapıları,
Enerji kırıcı yapılar ve Akarsu düzenleme yapıları (akarsu yatağının düzenlenmesi için yapılan
yapılar) başlıkları altında toplanabilmektedir. Su
yapılarının oluşumları ise; Etüt (ön inceleme),
Planlama, Projelenme, İnşaat, İşletme aşamaları
ile tamamlanmaktadır. Günümüzde su yapılarının ise %90’ını (GAP projesi) Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü yapmaktadır (Anonim-15,
2013;Anonim-16, 2013).
Tablo 1. Anadolu’da Bazı Önemli Barajlar Ve Amaçları
Dönemi
İsmi
Gövde
DolguTipi
Toplam Kret
Uzunluğu
Yüksekliği
Rezervuar
Hacmi
Amacı
Hitit
Gölpınar
Toprak
110.00 m
2.50 m
27.500 m³
İçme Suyu
Karakuyu
Toprak
403.00 m
9.60 m
323.750 m³
Sulama
Rusa Barajı
Taş
62.00 m
4.00 m
17.000.000m³
Sulama
Doni Bendi
Taş
81.00 m
4.00-7.00 m
150.000 m³
Sulama
Arpa Yatağı
Taş
89.00 m
-
-
Sulama
Sikhe Bendi
Taş
7.50 m
7.00 m
-
Sulama
Gelincik
Barajı
Taş
95.00 m
-
-
Sulama
Adilcevaz
Barajı
Taş
60.00 m
5.00 m
-
Sulama
Argıt Barajı
Kagir
91.00 m
-
-
Sulama
Çavdarhisar
Kagir
80.00 m
7.00 m
34.00 Hm3
Taşkın
Örükaya
Kagir
40.00 m
16.00m
1.025.340 m³
Sulama
Böğet
Kagir
300.00 m
4.00 m
-
Sulama
Urartu
Roma
22
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:07 K:43
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
Bizans
Osmanlı
Cumhuriyet
Büyük Bent
Kagir
-
10.00 m
-
İçme Suyu
Dara Barajı
Taş
-
-
-
İçme Suyu
Topuz Bent
Kagir
64.50 m
7.00m
160.000 m³
İçme Suyu
Büyük Bent
Kagir
84.50 m
15.00 m
1.318.162 m³
İçme Suyu
Ayvat Bent
Kagir
65.80 m
15.00 m
156.000 m³
İçme Suyu
Yeni Bent
Kagir
101.50 m
17.00 m
49.000 m³
İçme Suyu
Maden
Kagir
34.50 m
23.50 m
-
Sanayi
Elmalı(Alt)
Kagir+Toprak
179.80 m
22.00 m
-
İçme Suyu
Şamlar
Kagir
-
10.00 m
-
Gebere
Barajı
Toprak
835.00 m
13.00 m
2.38 Hm
Gölbaşı
Toprak
1020.00 m
10.70 m
12.75 Hm3
Sulama
Çubuk-I
Beton
250.00 m
58.00 m
12.50 Hm
İçme SuyuTaşkın
Keban
Beton+Kaya
848.20 m
207.00 m
31.000 Hm3
Elektrik
Üretimi
Hirfanlı
Barajı
Kaya
-
78.00 m
5.980 Hm3
TaşkınEnerji
Sarıyar
Beton
-
90.00 m
1.900 Hm3
Enerji
Gökçekaya
Beton
479.66 m
158.00 m
910 Hm3
Enerji
Elmalı(Üst)
Beton
-
42.00 m
10.00 Hm
3. SONUÇ VE ÖNERİLER
Sanayi
3
3
3
Sulama
İçme suyu
çıkmaktadır. Helenistik dönemin belirli aralıklarında su insanların inançlarını oluşturmuştur. Bu
Su yapılarının tarihsel gelişimini yüzeysel olarak
inançla, dönemde yaşanan yapısal gelişmeler,
hazırladığımız bu çalışmada görüldüğü üzere,
suyun kirlenmesine yönelik çalışma verileri ve
insan, doğasının vazgeçilmez unsuru olan suya
atık su sorunu çözümüne ilişkin çalışmaların
göre yerleşim alanlarını oluşturmuş ve su ile me-
yer alması ilişkilendirilebilir. Roma döneminde
deniyet kazanmıştır. Su insanların yaşam tarzlarını
su yapılarının ve kullanılan malzemelerin çeşit-
bazı dönemlerde ise inanışlarını oluşturmuş ve
lendiğinin yanı sıra hidrolik konularına ve stan-
insanlar suya ulaşma isteklerini günün şartlarının
dartlara değinildiği görülmektedir. Roma dönemi
imkân verdiği şekilde tamamlamışlardır.
ile suyun kentlere dolayısı ile yaşam alanlarına
Hitit döneminde toprak ve taş bloklarla oluştu-
ulaştırıldığı söylenebilir. Ancak kanalizasyon/atık
rulmuş ilkel barajlar ve havuz yapımı girişimde
su şebekeleri çözümüne ilk olarak Bizans döne-
bulunulmuş ancak kanallar ile dağıtım sağlana-
minde rastlanmaktadır. Bizans dönemi içerisinde
mamıştır. Urartular ise suya ve/veya sulamaya
daha geniş boyutlandırılmış su kanalları, tüneller
verdiği önemle bilinen ilk dönem olarak karşımıza
ve barajlar ayrıca su yalıtımına ilişkin önlemler
23
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:07 K:43
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
mevcuttur. Selçukluların son dönemi ve Osmanlı
döneminde varlığını sürdürmüş olan Mimar
Sinan’ın ise dönem su yapılarına katkısı büyüktür.
Bu dönemde ilk modern sulama şekline geçilmiş
ve su arındırılarak kentlere ulaştırılmıştır. Suyun
boşa akmaması için musluklar ve su basınçlarını
dengelemek amacıyla su terazileri inşa edilmiştir.
Cumhuriyetin ilk yılları itibari ile Tablo 1’de
görüleceği üzere, suyun daha fazla enerji üretme
maksatlı kullanımına başlanmıştır. Yine tablo
1’ de, baraj gövde dolgu tipinin zamanla beton
yapı malzemesi olarak tercih edildiği görülür.
Ayrıca barajların, rezervuar kapasitelerinin ve
yüksekliklerinin arttığı da görülür. Bu durum,
bugünün su yapılarının, belirli bir mühendislik
disiplinine oturmuş, malzeme ve dış kütlede birçok çeşitlenmenin gözlendiği, ihtiyaç ve talepler
doğrultusunda şekillendirilebilen yapılar halini
almış olduğu gösterir.
(DSİ), Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EIE), Çevre
Bu gelişim güzergâhında su kullanımına yönelik
bütün su yapıları ve yerleşim alanlarının oluşturulması, günümüz mevcut durumunun birer
temeli niteliğindedirler. Bu bakımdan çağdaş su
mühendisliği araştırmaların da eski su yapılarından
fazlasıyla yararlanılabilir. Tarihi su yapılarının;
korunması, ulaşılabilir ve incelenebilir konuma
getirilmesinin sağlanması hatta mümkünse onların çağdaş yöntemlerle sınanarak işlevsel hala
getirilmesi gerekmektedir.
Tübitak Popüler Bilim Kitapları, ss: 55-110
ve Orman Bakanlığı ve Devlet Meteoroloji İşleri
sayılabilir. Kurumların denetim ve standartları
doğrultusunda ekolojik dengede suyun yeri-önemi
ve yapay elemanlarında su yapıları inşası gibi
kavramlarının iyice anlaşılması ve uygulanması
ile yeterlilik ve kalite kavramlarının verimlilikle
sağlanması gerekmektedir. Ayrıca su kullanımına
yönelik halkı bilinçlendirme ve bilirkişilerin çalışmalarına katkıda bulunulmasına ilişkin kurumların
mevcut potansiyelimizi ulusal olarak yayınlaması
önerilebilir. Çünkü günümüzde mühendislik ve
mimarlık açısından su yapıları değerlendirilirken
olası çevresel ve sosyal etkilerin irdelenmesi de
kaçınılmaz bir gerekliliktir.
KAYNAKLAR
AKURGAL, E., (1998). Anadolu Kültür Tarihi,
“ANONİM-1” (2012).http://www.diyadinnet.com/
YararliBilgiler- 1187&Bilgi=su,28.12.2012
“ANONİM-2” (2012). http://www.turkcebilgi.
com/soru/162 70/ilk-insanlar-yerlesim-alanisec erken-nelere-dikkat-etmislerdir, 12.2012
“ANONİM-3” (2012). http://geograpy.blogcu.
com/yerlesme-ve-ozellikleri-ilk yerlesmeler/32 60374, 25.12.2012
Geçmişe göre büyük ilerleyiş kaydettiğimiz ancak günümüz teknolojisinin getirdiği olanaklar
doğrultusunda su kaynakları ve su kullanımına
ilişkin memnuniyetsiz olduğumuz bir dönem
içerisinde bulunduğumuz da açıktır. Türkiye’de
genel anlamda suya ilişkin verileri gözlemleyen
ve denetleyen kurumlar arasında; Devlet Su İşleri
“ANONİM-4” (2012). http://www.idealsyd.com/
id6-su-
yapilari-denetim/su-yapi-
cesitleri.php . 25.12.2012
“ANONİM-5” (2013).http://www.dursunozden.
co m.tr/yazilar/242-yoenetici.html, 02.01.2013
24
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:07 K:43
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
“ANONİM-6” (2013). http://www.forumacil.com/
“ANONİM-16” (2013). http://www.emo.org.tr/
antika-ve-tarihi-eser/141457-roma-donemi
ekler/269cb7
suyapitlari.html, 02.01.2013
Ku vvet ve Derivasyon Tünelleri, 11.01.2013
“ANONİM-17” (2014). http://www.alacaforum.org/
“ANONİM-7” (2013). http://www.forumacil.com/
alacailc
antika-ve-tarihi-eser/141457-roma-donemi
“ANONİM-18” (2014). http://www.sariyer.bel.tr/
“ANONİM-8”(2013). http://www.msxlabs.org/
sayfalar/3 48/oren-yerleri.aspx, 28.10.2014
forum/mi marlik/26360-roma-mimarisi.
html, 02.01.2013
ARISOY, Y., (2007). Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri Su Yapıları, III. Ulusal Su Mühendisliği
“ANONİM-9” (2013). http://www.mezopotamya.
Sempozyumu. Bildiriler Kitabı. 10-14 Eylül
gen.tr/tar ih/kaya-kent-dara-antik-kenti-h13
2007, Gümüldür/İZMİR.
08.html, 09.01.2013
BAYKAN, O., (2007). Helenistik, Roma ve Bi-
“ANONİM-10” (2013). http://www.kenthaber.
zans Dönemleri Su Yapıları, III. Ulusal Su
com/guneydogu anadolu/mardin/merkez/
Mühendisliği Sempozyumu. Bildiriler Kitabı.
Reh ber/antik-kentler/dara-dagara, 09.01.2013
10-14 Eylül 2007, Gümüldür/İZMİR
“ANONİM-11” (2013). http://tr.wikipedia.org/wiki/
BİLDİRİCİ, M., VE BİLDİRİCİ, Ö, İ., (1997).
Ambar%C4%B1, 09.01.2013
Konya ve Çevresinde Çağlar Boyu Tarihi
Su Yapıları, 14. Teknik Kongresi Bildiriler
“ANONİM-12” (2013). http://www.academia.
edu/1437904/
Kitapçığı. ss: 1115-1128
MERAMDA_TARI-
BİLDİRİCİ, M., (2002). Klasik Çağda Su İleti-
HI_SU_DEG IRMENLERI, 09.01.2013
minde Basınçlı ve Basınçsız Borular. Türkiye
“ANONİM-13” (2013). http://www.restoraturk.
com/mimarl
emiz-goster-314-barajlar_goletler
_ ve_akarsular.html, 28.10.2014
su yapitlari.html, 02.01.2013
Tekir_
796c3319c_ek.pdf?dergi=313.
Mühendislik Haberleri, 420-421-422 Sayılı
ik-mimari/mimarlik/347-
Su-II. ss: 105-109
osmanli - donemi-su-yapilari.html, 09.01.2013
BİLDİRİCİ, M., (2008). Urartular Dönemi Tarihi
“ANONİM-14” (2013). http://www.defineyeri.
Su Yapıları, DSİ II. Bölge Müdürlüğü Tarihi
net/define-nedir/eski-olcu-sistemleri-olcu-
Su Yapıları Konferansı. 26-27 Haziran, İzmir.
alet leri-2652/, 09.01.2013
BİLDİRİCİ, M., (2009). Antik Çağda Basınçlı
“ANONİM-15” (2013). http://www.dsi.gov.tr/
Su Getirme Sistemleri, DSİ XIV. Bölge
kurumsalyapi/yonetim/genelmudurumuz/
Müdürlüğü’nün Dragos (Orhantepe) Yaptığı,
calis malari/2012/08/29/ilisubarajideriva
IV. Ulusal Su Mühendisliği Seminerinde
syon, 11.01.2013
sunulmuştur. (www.mehmetbildirici.com/
25
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:07 K:43
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
KARAKILÇIK, Y. (2008). Bölgesel Su Anlaşmazlıklarının Küresel Çatışmaya Dönüşme
Riski: Fırat ve Dicle Örneği, Uluslararası
Hukuk ve Politika. Cilt:4, No:16 Ss: 19-56.
post_at tachment/download?id=404,
11.01.2013)
BİLDİRİCİ, M., (2009). Tarihi Su Yapıları Konusunda Bildirilerim-Yazılarım I, ss:79-83.
tarihisu_II.pdf
LASSOE, J. (1951). Irrigationsystem at UlhuJournal of Cuneiformstudies
BİLDİRİCİ, M., (2009). Anadolu’da İyon & Helenistik Dönem Su Yapıları ve Su Uygarlığı,
A Tale Of Water İsimli Kitap İçin Röportaj.
(WWF5) World Water Forum 5
MESCİ, Y.,GÖZTAŞ, H., ÖZDEMİR, C., VE
DOĞANBAŞ, M. (2008). Amasya Roma
Dönemi Ferhat Su Kanalı, İzmir II. Bölge
Müdürlüğü, Tarihi Su Yapıları Toplantısı
BİLDİRİCİ, M., (2009). Tarihi Sulama, Su
depolama ve Taşkın Koruma Tesisleri, T.C.
Çevre ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü. Ankara (http://www2.dsi.
gov.tr/kutuphane/ kitaplar/koruma_tesisleri.
pdf), 20.04.2013
ÖZİŞ, Ü., ARISOY, Y., ALKAN, A. VE ÖZDEMİR, Y. (2008). Türkiye’deki Tarihi Su
Yapılarının Evrensel Önemi, TMMOB 2.
Su Politikaları Kongresi, Bildiriler Kitabı,
ss:555-566
BİLDİRİCİ, M., (2010). Tarihi Su Yapıları Derlemesi. antik_kentler_su_yapilari_webpdf,
25.12.2012
ÖZİŞ, Ü., (2007). Su Yapılarının Tarihi Gelişmesi,
III. Ulusal Su Mühendisliği Sempozyumu.
Bildiriler Kitabı. 10-14 Eylül 2007, Gümüldür/İZMİR
BURNEY, C., (1972). Urartian Irrigation Works,
Anatolian Studies
ŞARLAK, N., VE KARAGÖZ, İ., (2011). Su Veri
Yayınlama Sistemleri: Türkiye’de Durum
Değerlendirilmesi, II. Su Yapıları Sempozyumu. Bildiriler Kitabı
ÇINAROĞLU, A., (2006-2007). Çorum Alacahöyük Kazısı, ‘İnternet ve Basın’ (http://www.
ttk.org.tr/index.php?Pa ge=Sayfa&No=191,
01.01.2013
26
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK
VE FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
LEVENBERG-MARQUARDT (LM) VE RESILIENT
BACKPROPAGATION (RBP) YAPAY SİNİR AĞI ALGORİTMALARININ
KIRŞEHİR İLİ RÜZGÂR HIZI TAHMİNİNDE UYGULANMASI VE
KARŞILAŞTIRILMASI
LEVENBERG-MARQUARDT (LM) AND RESILIENT BACKPROPAGATION (RBP) ARTIFICIAL NEURAL NETWORK ALGORITHMS’ PREDICTION APPLICATON AND COMPARISON OF KIRŞEHİR’S WIND SPEED
Esra ZORLU1, Murat LÜY1, Ertuğrul ÇAM2, Necaattin BARIŞÇI3
Kırıkkale Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü
2
Kırıkkale Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü
3
Gazi Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü
1
Özet: Bu araştırmada Türkiye’de rüzgâr enerjisi üretiminin yaygınlaşması ve mevcut üretimin verimliliğinin
artırılabilmesine yönelik olarak kısa vadeli rüzgâr
hızı tahmini yapılması amaçlanmıştır. Bu kapsamda
Kırşehir ili kapsamında 1975-2010 yılları arasındaki
sıcaklık, nem ve basınç değerleri kullanılarak rüzgâr
hızı tahmini gerçekleştirilmiştir. Araştırmada analiz
yöntemi olarak ileri beslemeli geri yayılımlı Yapay
Sinir Ağları ve buna ilişkin iki farklı algoritmadan
elde edilen bulgular karşılaştırılmıştır. LevenbergMarquardt (LM) ve Resilient Backpropagation (RBP)
algoritmalarının karşılaştırmasında Ortalama Hata
Karekök (RMSE) değerleri esas alınmıştır. Buna
göre her iki algoritmanın performansının birbirine
çok yakın olduğu ve Resilient backpropagation
öğrenme algoritmasının nispeten daha iyi sonuçlar
verdiği anlaşılmıştır.
Abstract: In this study according to enhance the
widening of wind energy production efficiency in
Turkey, short term wind speed prediction is aimed.
According to this scope temperature, humidity and
pressure values in Kırşehir city between 1975-2010
years, has been used to do the prediction of wind
speed. In the study, feed forward back-propagation
neural networks analyze method has been used and
data resulted from Levenberg-Marquardt(LM) and Resilient Back propagation (RBO) algorithms. According
to the comparison of those two different algorithms,
Root Mean Square Error (RMSE) has taken account
as constant. According to this, both two algorithm’s
performances are quite similar to each other and resilient back propagation learning algorithms provide
much better results have been noted.
Key Words: Wind Speed, Wind Energy, Artificial
Neural Network
Anahtar Kelimeler: Rüzgâr Hızı, Rüzgâr Enerjisi,
Yapay Sinir Ağı
27
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:11 K:45
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
1. GİRİŞ
karmaşıktır. Rüzgâr enerjisi kanat-pervane olarak
ifade edilen araçlar sayesinde hareket enerjisine
dönüştürülür ve bu hareket enerjisi ya doğrudan
özel üretilmiş jeneratör miline bağlanarak veya
ara bir dişli sistemiyle aktarılarak jeneratör miline
bağlanmaktadır. Bu sayede elektrik enerjisi üretimi için temel girdi olan hareket üretilmektedir.
Rüzgârdan üretilecek elektrik enerjisi rüzgârın
hızına bağlıdır (Ata ve Koçyiğit, 2010). Rüzgâr
hızı tahminleri, güç ünitelerinde değişebilen
gerilim ve frekans dalgalanmalarında olumsuz
varyasyonları azaltabilmektedir. Rüzgâr hızı
tahminine yönelik çalışmaların rüzgâr enerjisi
kullanımında verimlilik ve etkinlik açısından
önemli olduğu kabul edilebilir (Li ve Shi, 2010).
Rüzgâr hızı tahmininde istatistiksel yöntemlerin
yanı sıra, zaman serisi analizi modelleri, ARMA
ve ARIMA Methodu, yapay sinir ağları, radyal
tabanlı fonksiyon ve bulanık mantık gibi yapay zeka yöntemlerinin sıklıkla kullanılmaya
başlandığı görülmektedir (Cadenas ve Rivera,
2009; Bilgili ve Şahin, 2010; Alexiadis vd.,
1998; Philippopoulos ve Deligiorgi, 2012; Li
ve Shi, 2010; Barbounis ve Theocharis, 2007;
Kariniotakis vd., 1996). Rüzgâr enerjisi rüzgâr
hızının üçüncü kuvveti ile doğru orantılıdır.
Rüzgâr hızı ise arazi yapısı ve yükseklik gibi
topografik parametrelerin yanı sıra nem, basınç,
sıcaklık ve yağış değişkenlerinin etkisi altındadır
(Yurdusev vd., 2006; Karmakar vd., 2009). Bu
faktörlerdeki olası değişmeler incelenen bölge
ya da alanda rüzgâr enerjisi üretimini doğrudan
etkilemektedir. Bu yüzden farklı bölgelerde çeşitli verilerle yapılacak rüzgâr hızı ölçümlerinin
ve özellikle kısa vadeli rüzgâr hızı tahmininde
bulunulmasının enerjinin doğru kullanımına katkı
sağlayacağı ifade edilebilir. Maliyet düşüklüğü,
Rüzgâr günümüzde elektrik başta olmak üzere
yenilebilir enerji üretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde ilk kez
Çinliler ve Persler tarafından değirmenlerde tahıl
öğütmek için kullanılmaya başlanmıştır (Stover,
1995). 1960’lı yılların ardından elektrik üretimi
için rüzgâr kullanımı Avrupa’da yaygınlaşarak
çevre dostu bir enerji kaynağı haline gelmiştir.
Özellikle diğer enerji hammadde kaynaklarındaki
daralma ve olası zararlı etkilerine karşın rüzgâr
temelli enerji üretimleri önemini artırmıştır.
Günümüzde dünya rüzgâr enerjisi üretiminin
yaklaşık %70’lik kısmı Avrupa coğrafyasında
üretilmektedir (Çam ve Yıldız, 2006). Özellikle
gelişmekte olan ülkelerde sanayileşme ve sosyoekonomik gelişmelerle birlikte elektrik ihtiyacı
giderek artmaktadır. Bu yüzden ülkenin kendi
içerisinde öz kaynakları ile yapacağı elektrik
üretiminin enerji planlaması bakımından önem
arz ettiği ileri sürülebilir (Bilgili vd., 2007). Ayrıca rüzgâr enerjisinin gelişimi kırsal bölgelerde
ve şehirlerde ekonomiye olumlu etkisi olan ve
istihdam yaratıcı bir özelliğe sahiptir.
Rüzgâr hızı özellikle elektrik piyasaları açısından doğru tahmin, kısa vadeli öngörü ve enerji
dönüşümündeki verimliliğin artırılması için kullanılmaktadır. Ancak rüzgâr hızı öngörülemeyen
doğası nedeniyle farklı bölgelerde rüzgâr enerjisi
üretimini büyük ölçüde belirlemektedir (Monfared
vd., 2009). Rüzgâr enerjisi yenilebilir bir enerji
olarak geleneksel enerji kaynaklarına alternatif
niteliğindedir (Ata, 2008). Rüzgâr enerjisi dönüşüm sisteminin temel unsurları rüzgâr tribünü,
jeneratör, bağlantı aparatı ve kontrol sistemidir.
Bu sebeple rüzgâr enerjisi dönüşüm sistemi
28
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:11 K:45
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
çevre dostu olması ve adaptasyon yeteneği ile
rüzgâr enerjisinin önemi giderek artmaktadır
(Philippopoulos ve Deligiorgi, 2012).
Yapay Sinir Ağı çok sayıda işlem elemanının birbirine bağlı biçimde ve basit düğümlerin bir ağa
dönüşmesiyle oluşan paralel yapılardır. Bu işlem
sırasında sinirler arasındaki ağırlıkların dönüştürülmesi ve yeni bilgilere uyum sağlanması sistem
içerisinde “öğrenme” olarak adlandırılmaktadır.
Sinir hücrelerinin oluşturduğu kısma “katman”
adı verilmekte, girdi sinir hücreleri girdi katmanını, çıktı sinir hücreleri çıktı katmanını meydana getirmektedir. Eğer sinir ağı tek katmandan
oluşuyorsa tek katmanlı, birden çok katmandan
oluşuyor ise çok katmanlı sinir ağı şeklinde
adlandırılmaktadır. Ağın eğitilmesi anlamına da
gelen öğrenme sürecinde kullanılacak yöntem ya
da algoritma iyi seçilmelidir. Çok katmanlı ağlarda sıklıkla kullanılan algoritma türü Şekil 1’de
görülen “ileri beslemeli geri yayılımlı” olanıdır.
Bu algoritmanın ileri besleme sürecinde gizli
katmandaki hücreler girdileri alarak net girdiler
hesaplanmakta ve aktivasyon fonksiyonunun
ardından çıktılar hesaplanmaktadır. Bu işlem gizli
ve çıktı katmanlarının tümü için tekrarlanmaktadır.
Geriye yayılım aşamasında elde edilen ve beklenen
çıktı değerleri karşılaştırılmakta, ortaya çıkacak
muhtemel fark hata şeklinde adlandırılmakta
ve hatanın tolare edilir bir seviyeye gelebilmesi
için eşik değerleri itaratif (tekrarlama) olarak
değiştirilebilmektedir. Böylelikle ilk aşamada
rastgele atanan ağırlıklar mevcut hata minimize
edilinceye kadar değişmektedir (Zorlu, 2012;
Bilgili ve Şahin, 2010).
Bu araştırmada Türkiye’de rüzgâr enerjisi üretiminin
yaygınlaşması ve mevcut üretimin verimliliğinin
artırılabilmesine yönelik olarak kısa vadeli rüzgâr
hızı tahmini yapılması amaçlanmaktadır. Araştırmada
Kırşehir ili kapsamında 1975-2010 yılları arasındaki sıcaklık, nem ve basınç değerleri kullanılarak
rüzgâr hızı tahmini gerçekleştirilmektedir. Analiz
yöntemi olarak Levenberg-Marquardt (LM) ve
Resilient Backpropagation (RBP) algoritmalarını
kullanan ileri beslemeli geri yayılımlı yapay sinir
ağları kullanılmakta ve buna ilişkin elde edilen
bulgular karşılaştırılmaktadır.
2.YÖNTEM
2.1.Veri Setinin Elde Edilmesi
Araştırmada kullanılan veriler resmi yazışma yoluyla
Türkiye Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nden
elde edilmiştir. 2011 yılı için rüzgâr hızı tahmininde kullanılan veriler Kırşehir ili 1975 yılı ile
2010 yılı arasındaki rüzgâr hızı değerleri ile aynı
döneme ait basınç nem ve sıcaklık değerlerinden
oluşmaktadır.
2.2.Yapay Sinir Ağları
Literatürde yapay sinir ağı yönteminin mühendislik,
tıp, matematik ve meteoroloji başta olmak üzere
farklı alanlarda giderek yaygınlaştığı görülmektedir. Bu çalışmalarda en fazla kullanılan Yapay
Sinir Ağı tekniği, İleri Beslemeli Geri Yayılımlı
algoritmalardır (Bilgili vd., 2007).
29
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:11 K:45
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Gizli
Katman
Giriş
Katmanı
Çıkış
Katmanı
ϕ
x1
ϕ
y1
yp
xn
ϕ
Şekil 1. İleri Beslemeli Geri Yayılımlı Yapay Sinir Ağı Yapısı
1
E = ∑ (Tk −Ok ) 2 2 k
(2)
Yapay Sinir Ağları yönteminde kullanılan değerler farklı değişkenlerin göreli ve karşılaştırmalı
mukayeselerine fırsat vermektedir. Özellikle çok
1
E=
(T j − O j ) 2 ∑∑
2P p j
(3)
değişkenli modellerde herhangi bir değişkenin
değerinin, aynı kapsamdaki diğer değişkenlerin
değeri ile karşılaştırılarak önem derecelerinin
olarak tanımlanır. Burada Tk istenen hedef çıktı,
Ok ise hesaplanan çıktı, P ise eğitin setindeki
veri seti sayısıdır.
ortaya konulması gerekmektedir. Buna göre
Yapay Sinir Ağlarında elde edilen değerler (0)
ve (1) ya da (0) ve (-1) aralıklarında normalize
2.3.YSA’nın Avantaj ve Dezavantajları
edilerek gerçekleşmektedir (Zorlu, 2012). k
Yapay sinir ağlarının bazı avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır. Bu yöntem, matematiksel
bir modele ihtiyaç duymaz. Gerçek hayata ilişkin olaylar ve bu olayların arkasındaki faktörler
otomatik olarak gösterilebilir. Doğrusal olmayan
ilişkilerde rahatlıkla kullanılabilir ve hata toleransları yüksektir. Buna rağmen Yapay sinir Ağlarının
belirli dezavantajları da vardır. Örneklem seçimi
ve eğitimi için belirli kurallar yoktur. Ağların
eğitimi beklenenden uzun sürebilir. Yapay Sinir
Ağlarında uygun ağ yapısını belirlemek için bazı
prosedürler vardır (Zorlu, 2012; Nabiyev, 2010).
indisli girdi-çıktı giriş çifti için j indisli girdi ve
i numaralı Nöron arasındaki ağırlık değişimi
Eşitlik 1’de görüldüğü gibi ifade edilir (Civelek
ve Ülker, 2004).
∆wijk = α (Ti k − Oik ) x kj (1)
Burada Ti hedeflenen sonuç, Oi geçek sonuç, α
öğrenme oranı ve xj j numaralı girişi göstermektedir. Herhangi bir giriş çıkış çifti için toplam
hata ve ortalama hata fonksiyonu
30
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:11 K:45
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Araştırma kapsamında rüzgâr hızı ölçümü için
Eğim ve Hessian matrisi eşitlik 6 ve 7 deki gibi
gösterilebilir.
Yapay Sinir Ağları kapsamında Levenberg-Marquardt (LM) ve Resilient Backpropagation (RBP)
∇E ( x) = J T ( x)e( x) (6)
algoritmaları kullanılarak elde edilen bulgular
karşılaştırılmaktadır.
2.4.Kullanılan Algoritmalar
∇ 2 E ( x) = J T ( x) J ( x) + S ( x) (7)
Araştırmada Yapay Sinir Ağları kapsamında
Burada J(x) Jacobian matristir,
Levenberg-Marquardt (LM) ve Resilient Back-
 ∂e1 ( x)
 ∂x
1

∂
e
(
 2 x)
J ( x) =  ∂x
1
 ...
 ∂e ( x)
 N
 ∂x1
propagation (RBP) algoritmaları kullanılarak elde
edilen bulgular karşılaştırılmaktadır.
2.4.1. Levenberg–Marquardt (LM) Algoritması
Levenberg – Marquardt algoritması ileri beslemeli geri yayılımlı ağların sık kullanılan bir türü
olup Newton metodunun hızıyla, adım düşme
(8)
metodunun sağlamlığının bileşkesidir. Genellikle
aşağıda yer aldığı gibi doğrusal olmayan en küçük
Gauss-Newton metodu için S ( x) ≈ 0 kabul edilir
ve güncellenerek eşitlik
formülleştirilebilir (Lüy, 2008). Her bir iterasyon
∆x = [ J T ( x) J ( x)]
adımında hata yüzeyine parabolik yaklaşımla
yaklaşılır ve parabolün minimumu o adım için
ğumuzu ve x parametresine göre minimize etmek
J T ( x )e( x ) ∆x = [ J T ( x) J ( x) + µI ] −1 J T ( x)e( x) istediğimizi düşünelim. Newton metoduna göre
(10)
(11)
halini alır. m-parametresi bir adımda E (x)
artımı sonucunda bir faktörle (b) ile çarpılır,
bir adım E (x) azaltışında, m-parametresi b’ya
bölünür. m büyükse algoritma adım düşümü
(1/m-adımı ile) olur, küçük m-parametresi için
algoritma Gauss-Newton olur. Bu algoritmadaki
anahtar adım Jacobian matrisinin hesaplanmasıdır.
Yapay sinir ağı tasarım probleminde Jocobian
matristeki terimler geri yayılım algoritmasının
denklem Eşitlik 4’te görüldüğü gibi olacaktır:
∇E ( x) (4)
Burada ∇ 2 E ( x) ifadesi Hessian matrisidir ve
∇E (x) ise eğimdir. E (x) ’in karelerin toplamı
fonksiyonu şeklinde Eşitlik 5 teki gibi ifade edilirse,
N
−1
halini alır. Levenberg-Marquardt modifikasyonuyla
Gauss-Newton metodu,
çözümü oluşturur. E(x) fonksiyonuna sahip oldu-
E ( x) = ∑ ei2 ( x) (9)
i =1
2010). LM algoritması şu şekilde hesaplanarak
N
kullanılmaktadır (Okkan ve Mollamahmutoğlu,
−1
∂e1 ( x) 
∂x n 

∂e2 ( x) 
...
∂x n 
...
... 
∂e N ( x) 

...
∂x n 
...
ve S ( x) = ∑ ei ( x)∇ 2 ei ( x) kareler yöntemine dayanan ağırlık güncellemede
∆ x = −[∇ 2 E ( x)]
∂e1 ( x)
∂x 2
∂e2 ( x)
∂x 2
...
∂e N ( x)
∂x 2
(5)
i =1
31
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:11 K:45
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
basitçe değiştirilmesiyle hesaplanabilir. Eşitlik
2’deki eşitlikte
x = [ w1 (1,1) w1 (1,2)...w1 ( S1 , R)b1 ( S1 ) w 2 (1,1)...b M ( SM )]
ve N=Qx(SM)’ dir. Bu eşitlikten faydalanarak
bu terimler standart geri yayınım algoritması
kullanılarak son katmanda bir değişiklikle he-
standart geri yayınım algoritması terimleri Eşitlik
saplanabilir.
12’deki gibi hesaplanır;
∆M = − F M (n M ) SM
∂ ∑ eq2 (m)
(14)
2.4.2. Resilient Backpropagation (RBP) Al-
∂E
= m =1k
∂w k (i, j )
∂w (i, j )
T
goritması
RBP algoritmasının temel prensibi ağırlık adımlarındaki kısmi türevin boyutunun zararlı etkisini
(12)
gidermektir. Sonuç olarak türev işaretleri ağırlık
Levenberg-Marquardt algoritması için Jocobian
güncellemelerinin gideceği yönü gösterir. Bireysel
ağırlık güncellemelerini ∆ ij (t ) ‘nin determinant
matrisin elemanları Eşitlik 13’teki gibi hesap-
işaretinin belirlediği gösterilmiştir. Kullanılan
lanabilir.
determinant sonuçlarının ∆ ij (t ) formülü ile ikinci
öğrenmenin kuralı anlatılır. İki ardışık ağırlık
∂eq (m)
∂w k (i, j )
adımı boyunca kısmi türevle sağlanan sonuçlar
(13)
 +
η .∆ ij (t − 1),


∆wij (t ) = η − .∆ ij (t − 1),

 .∆ ij (t − 1),


tahminde temeli sağlamıştır.
if
if
otherwise
∂E
∂E
(t ).
(t − 1) > 0
∂wij
∂wij
∂E
∂E
(t ).
(t − 1) < 0
∂wij
∂wij
0 <η− <1<η+
(15)
∆ ij (t ) ’nin η − faktörü tarafından azaltılmasıyla
değeri hafifçe artar. Birinci ağırlık değeri her bir
son güncellemenin değerleri büyüdü ve algorit-
güncelleme için adapte olmuştur. Ağırlık güncel-
ma minimum olarak artış gösterdi. Eğer ∆ ij (t )
lemeleri basit adımlarla artarda takip etmektedir.
işaretleriyle türev korunursa yüzeysel bölgelerde
Eğer türev pozitifse güncelleme değerleri ile
hızlı yakınsamalar düzenli olursa güncelleme
ağırlık azalır. Negatif ise artar.
32
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:11 K:45
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
∂E

if
(t ) > 0
− ∆ ij (t ),
∂wij

∂E

∆wij (t ) =  ∆ ij (t ),
if
(t ) < 0
∂wij

else wij (t + 1) = wij (t ) + ∆wij (t )
 0,


(16)
Buna rağmen bir istisna vardır. Eğer kısmi türev
önceki adımın işaretini değiştirirse işlem sırası
kaybolur ve Eşitlik 17 gerçekleşir.
Haziran ayları günlük ortalama rüzgâr hızı tahmini yapılmaktadır. Kırşehir ili, Türkiye’nin İç
Anadolu bölgesinde yer alan ve nüfus yoğunluğunu düşük illerinden biridir. Yüzölçümü 6665
km2’dir. Denizden yüksekliği 985 m’dir. Kırşehir
il topraklarının % 18,3’ünü ovalar teşkil eder.
İl sınırlarında rüzgâr santrali olabilecek uygun
alanlar bulunmaktadır. Örneğin bir dış yatırım
olarak Mucur ilçesi Geycek köyünde toplam
148.28 megawattlık ve 44 türbinlik rüzgâr enerji
santrali kurulması planlanmaktadır (Anonim,
2012). 1 MW’lık rüzgâr enerji santralinin kurulum maliyetinin 1200000 Euro olduğu göz önüne
alındığında, bu ve benzeri çalışmaların önemi daha
iyi anlaşılacaktır (Çalışkan, 2011). Yapay Sinir
Ağı ile gerçekleştirilen analizde günlük sıcaklık,
basınç ve nem değişimleri giriş olarak, rüzgâr
hızı değerleri çıkış verisi olarak kullanılmıştır.
1975 ile 2010 yılları arasındaki veriler eğitim
için, 2011 yılı verileri test için kullanılmıştır.
Yapay Sinir Ağı modeli belirlenirken önce 1 gizli
katmanlı farklı nöron sayılı modeller denenmiş
ve ortalama 0,8409 doğruluğunda tahminler
elde edilmiştir. Daha sonra 2 gizli katman için
10,20 ve 30’un tüm kombinasyonlarında nöron
sayıları denenmiş ve 0,9364 doğruluk değerine
30-20 nöron sayısında ulaşılmıştır. Son olarak 3
gizli katman denenmiş fakat daha iyi değerlere
ulaşılamadığı için tercih edilmemiştir. Sonuç
∆wij (t ) = −∆wij (t − 1)
if
∂E
∂E
(t ).
(t − 1) < 0 ∂wij
∂wij
(17)
Ağırlıkların geri dönüşümü sırasını takip eden
adımlar içinde tekrar ∆wij (t )
işaretleri
türevde sözde bir değişim yaşatır. Güncelleme
değeri başarılı adımda adaptasyon sağlamamalı,
pratikte ∆ ij
’nin güncelleme adımı üstünde
ayarlama yapılması gerekir.
∂E
(t − 1) = 0
∂wij
(18)
Kısmi türev toplam hatayı verir. Buna rağmen
toplam hataların kısmi türevi tüm öğrenme modelleri için toplam hataya eşit olmalıdır.
∂E
1 p ∂E p
(t ) = ∑
(t )
∂wij
2 p =1 ∂wij
(19)
3. UYGULAMA
Araştırma kapsamında Kırşehir ilinin 2011
yılına ait Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs ve
33
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:11 K:45
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
olarak Resilient Backpropagation ve LevenbergMarquardt backpropagation algoritmaları için 2
gizli katman ve aynı nöron sayıları kullanılarak
RMSE değerleri kıyaslanmıştır.
Kırşehir ili rüzgâr hızı tahmini için 1975 – 2010
yılı günlük ortalama basınç, sıcaklık, nem ve
rüzgâr hızı verileri alınmış, elde edilen 12775
veri ile eğitim yaptırılarak 2011 yılına ait 365
günlük ortalama rüzgâr hızı tahmini yapılmıştır.
Bu tahmin verileri gerçek verilerle kıyaslanarak
yapılan tahminin doğruluk yüzdesi hesaplanmıştır.
Trainlm (Levenberg-Marquardt) Levenberg-Marquardt backpropagation algoritması kullanılarak
Kırşehir ili için elde edilen tahmin sonuçları Şekil
2’deki gibi olmuştur.
RMSE: Ortalama karekök hatası
n
RMSE =
∑ (Y
n =1
(20)
n
− Fn ) 2
n
Şekil 2. Levenberg-Marquardt Backpropagation Algoritması Kullanılarak Kırşehir İli İçin
Elde Edilen Tahmin Sonuçları
Trainrp (resilient backpropagation) Resilient
backpropagation algoritması kullanılarak Kırşehir
ili için elde edilen tahmin sonuçları Şekil 3’deki
gibi olmuştur.
34
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:11 K:45
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Şekil 3. Resilient Backpropagation Algoritması Kullanılarak Kırşehir İli İçin Elde Edilen
Tahmin Sonuçları
Tablo 1. Kıyaslamalı RMSE Değerleri
4. SONUÇLAR
oranına sahip tahminler yaptığı görülmektedir.
Araştırmada 1975-2010 yılı için Kırşehir İli
Rüzgâr hızı, sıcaklık, nem ve basınç değerleri
kullanılarak Yapay Sinir Ağları yöntemine ilişkin
olarak Resilient Backpropagation ve LevenbergMarquardt backpropagation algoritmalarından elde
edilen bulgular karşılaştırılmıştır. Karşılaştırmada
2011 yılı rüzgâr hızı tahmini yapılmış ve RMSE
değerleri esas alınmıştır. Elde edilen bulgulara
göre her iki algoritmanın performansının birbirine
çok yakın olduğu ve Resilient backpropagation
öğrenme algoritmasının daha iyi sonuçlar verdiği
anlaşılmıştır.
Bu sonuçlardan yola çıkarak her iki algoritmanın
KAYNAKLAR
ALGORİTMALAR
RMSE
Resilient Backpropagation
0,0636
Levenberg-Marquardt
Backpropagation
0,0640
RMSE değerleri içinse Tablo 1’deki değerler
elde edilmiştir. Elde edilen bulgulara ve Kırşehir ilinden elde edilen verilere göre Resilient
backpropagation öğrenme algoritmasının 0,9364
doğruluk oranına, Levenberg-Marquardt backpropagation algoritmasının ise 0,9360 doğruluk
performansının birbirine çok yakın olduğu ve
ALEXİADİS, M., DOKOPOULOS, P., SAHSAMANOGLOU, H.S., VE MANOUSARİDİS,
I., (1998). Short-Term Forecasting of Wind
Speed and Related Electric Power, Solar
Energy, 63(1) (61-68)
Resilient backpropagation öğrenme algoritmasının
0,0004 gibi küçük bir oranda daha iyi sonuçlar
verdiği anlaşılmıştır.
35
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:11 K:45
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
‘‘ANONİM’’ (2012). http://www.kirsehir24.com/
haberler /32/Mucur/8, 29.12.20 12
ÇALIŞKAN, M., (2011). Türkiye Rüzgâr Enerjisi
Potansiyeli ve Mevcut Yatırımlar, İstanbul,
Rüzgâr Enerjisi Santralleri Semineri, http://
www.tucsa.org/images/yayinlar/sunumlar /
MUSTAFA-C
ALISKAN.pdf
ATA, R., (2008). Analysis by ANN of Electricity
Generation at Different Height from Autonomous Wiınd Türbine, J. Fac. Eng. Arch.
Gazi Univ., 23 (523-529)
ÇAM, E., VE YILDIZ, O., (2006). Prediction
of Wind Speed and Power in the Central
Anatolian Region of Turkey by Adaptive
Neuro-Fuzzy Inference Systems (ANFIS),
Turkish J. Eng. Env. Sci, 30 (35-41)
ATA, R., VE KOCYİGİT, Y., (2010). An Adaptive
Neuro-Fuzzy İnference System Approach
for Prediction of Tip Speed Ratio in Wind
Turbines, Expert Systems with Applications,
Volume 37, Issue 7 (5454-5460)
KARİNİOTAKİS, G. N., STAVRAKAKİS, G.S.,
VE NOGARET, E., (1996). Wind Power
Forecasting Using Advanced Neural Network
Models, IEEE Trans. on Energy Conversion,
11(4) (762-767)
BARBOUNİS, T.G. VE THEOCHARİS, J.B.,
(2007). Locally Recurrent Neural Networks
for Wind Speed Prediction Using Spatial Correlation, Information Sciences, 17
(5775–5797)
KARMAKAR, S., KOWAR, M. K., VE GUHATHAKURTA, P., LONG- RANGE MONSOON, (2009). Rainfall Pattern Recognition
and Prediction for the Subdivision ‘EPMB’,
IEEE Computer Society, (367-370)
BİLGİLİ, M., ŞAHİN, B., VE ABDULKADİR,
Y., (2007). Application of Artificial Neural
Networks for the Wind Speed Prediction
of Target Station Using Reference Stations
Data, Renewable Energy, 32 (2350-2360)
Lİ, G., VE SHİ, J., (2010). On Comparing Three
Artificial Neural Networks for Wind Speed
Forecasting, Applied Energy, 87 (2313-2320)
BİLGİLİ M., VE ŞAHİN B., (2010). Comparative
Analysis of Regression and Artificial Neural
Network Models for Wind Speed Prediction,
Meteorol Atmos Phys, 109 (61-72)
Lİ, G., SHİ, J., VE ZHOU, J., (2012). Bayesian
Adaptive Combination of Short-Term Wind
Speed Forecasts from Neural Network Models,
Renewable Energy, 36 (352-359)
CADENAS, E., VE RİVERA, W., (2009). Short
Term Wind Speed Forecasting in La Venta,
Oaxaca, Me´xico Using Artificial Neural
Networks, Renewable Energy, 34 (274-278)
LÜY, M., (2008). Yapay Sinir Ağlarının Modellemesi Yapılan Termik Santralde Uygulanması,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Kırıkkale Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Kırıkkale
CİVELEK, Ö., VE ÜLKER, M., (2004). Dikdörtgen Plakların Doğrusal Olmayan Analizinde
Yapay Sinir Ağı Yaklaşımı, İMO Teknik
Dergi, (3171-3190)
MONFARED, M., RASTEGAR, H., VE KOJABADİ, H.M., (2009). A New Strategy
for Wind Speed Forecasting Using Artificial
36
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:11 K:45
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
ZORLU, K., (2012a). Örgütsel Adalet ve Güven
Arasındaki İlişkiler Kullanılarak Yapay Sinir
Ağları ve Çoklu Doğrusal Regresyon Yöntemlerinin Karşılaştırılması, Uluslararası İktisadi
ve İdari İncelemeler Dergisi, 10 (135-154)
İntelligent Methods, Renewable Energy, 34
(845-848)
NABİYEV, V., (2010). Yapay Zekâ: İnsan-
Bilgisayar Etkileşimi, 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara
ZORLU, K., (2012b). The Perception of SelfEsteem and Self-Efficacy as Transforming
Factors in the Sources of Role Stress and Job
Satisfaction Relationship of Employees: A
Trial of a Staged Model Based on the Artificial
Neural Network Method, African Journal of
Business Management, 6(8) (3014-3025)
OKKAN, U., VE MOLLAMAHMUTOĞLU, A.,
(2010). Yiğitler Çayı, Günlük Akımlarının
Yapay Sinir Ağları ve Regresyon Analizi
İle Modellenmesi, Dumlupınar Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 23 (33-48)
PHİLİPPOPOULOS, K., VE DELİGİORGİ,
D., (2012). Application of Artificial Neural
Networks for the Spatial Estimation of Wind
Speed in a Coastal Region with Complex
Topography, Renewable Energy, 38 (75-82)
ZORLU, K., (2012c). A Comparative Study
of Using The Methods of Multiple Linear
Regression and Artificial Neural Networks in
Organizational Correlations for the Fields of
Management and Organization, Uluslararası
Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, 8 (17)
(1-25)
STOVER, D., (1995). The Forecast for Wind
Power, Popular Science, 247 (65-72)
YURDUSEV, M.A., ATA, R., VE ÇETİN, N.S.,
(2006). Assessment of Optimum Tip Speed
Ratio in Wind Turbines Using Artificial
Neural Networks, Energy, 31 (2153-2161)
37
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK
VE FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
ZEOLİTİK TÜF KATKISININ BETONARME ÇELİĞİ KOROZYON
ÖZELLİKLERİNE ETKİSİNİN ELEKTROKİMYASAL EMPEDANS
SPEKTROSKOPİSİ (EIS) YÖNTEMİ İLE İNCELENMESİ
AN INVESTIGATION WITH METHOD OF ELECTROCHEMICAL
IMPEDANCE SPECTROSCOPY (EIS) EFFECT OF ZEOLITIC TUFF
ADDITION ON CORROSION OF REINFORCED CONCRETE
Hadaan TABAN1, Hacer ÇOLAK1
1
Kilis 7 Aralık Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü
Özet: Zeolitik tüfler; zeolit minerali içeren, gözenekli ve
doğal volkanik tüflerdir. Alkali ve toprak alkali katyonların
sulu alüminosilikatlarıdır. SiO4 ve AlO4 dörtyüzlülerinin üç
boyutta sonsuz bağlanmaları ile oluşan temel silikat yapısına
sahiptir. Betonun dayanıklılığı ve geçirimliliği arasındaki
ilişkiye göre yüksek silis bileşimine sahip zeolitik tüf (ZT)
katkısı beton boşluklarının azalmasını sağlamaktadır. Bu
çalışmada, beton dayanıklılık özelliklerini iyileştirmek aynı
zamanda betonarme çeliğini korozyona karşı koruyabilmek
için ZT katkısı CEM I 42,5 R çimentosuyla ağırlıkça % 0, %
10 ve % 20 oranlarında yer değiştirilerek 50×100 mm silindir
boyutlarında betonarme örnekler üretilmiştir. Betonarme
çeliğinin elektrokimyasal empedans spektroskopisi (EIS)
ölçümleri üç elektrot yöntemi ile % 3,5 NaCl içeren korozif
ortamda bilgisayar kontrollü olarak yapılmıştır. Betonarme
örneklerin 1., 3., 28., ve 60. günlerde elde edilen Nyquist
ve Bode diyagramlarına göre; %20 ZT katkılı betonların
tüm günlerde betonarme çeliğine korozyona karşı en iyi
koruma sağladığı görülmüştür.
Abstract: Zeolitic tuffs (ZT) are porous and natural volcanic
tuffs that contain zeolite mineral. Zeolitic tuffs are aqueous
aluminosilicates of alkali and earth alkaline cations. SiO4 and
AlO4 tetrahedrons connect to an infinite three-dimensional
structure with the features of a basic silicate. According
to the relationship between resistance and permeability of
concrete; zeolitic tuff (ZT) with a mix of high-silica provides
to reducing pores in concrete. In this context, to improve
the durability of concrete and to protect reinforced concrete
steel against corrosion at the same time ZT was replaced
with CEM I 42,5 R in ratio % 0, % 10 and % 20 by weight
were produced 50×100 mm specimens of cylinder reinforced
concrete. Electrochemical Impedance Spectroscopy (EIS)
measurements of reinforced concrete steel was conducted
with the three-electrode method as a computer-controlled
corrosive medium containing 3,5 % NaCl. 1, 3, 28, and 60
days of specimens reinforced concrete according to Nyquist
and Bode diagrams, reinforced concrete steel was found
that the best protection against corrosion by concrete with
ZT addition in ratio of % 20 all the days.
Anahtar Kelimeler: Zeolitik Tüf (ZT), Çimento, Betonarme
Örnek, Üç Elektrot Yöntemi, Elektrokimyasal Empedans
Epektroskopisi (EIS), Nyquist Diyagramı, Bode Diyagramı
Key Words: Zeolitic Tuff (ZT), Cement, Reinforced Concrete, Three Electrode Method, Electrochemical Impedance
Spectroscopy (EIS) , Nyquist Diagram, Bode Diagram
38
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:12 K:38
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
1. GİRİŞ
Zeolitik tüflerin aktivitesinin fazla olması genel
olarak zeolitlerin mikro-gözenekli yapısıyla ilişkilendirilmektedir. Mikro-gözeneklilikten dolayı
zeolitler difüzyon-kontrollü tane yüzeyinde meydana gelen reaksiyon yoluyla ortamdaki kireçle
etkin bir şekilde reaksiyona girerek bağlayıcı jeller
oluşturmaktadır. Zeolit içindeki büyük miktarda
reaktif SiO2 bileşeni; çimentonun kimyasal hidratasyonu sonucu oluşan CSH jel formu, Ca(OH)2
ve su ile birleşir. Bu reaksiyonlar sonucunda
ortaya CSH benzeri ürünler çıkar ve toplam
gözenek içeriğinin azalması ile sürekli iletken
yollar kapanır (Caputo vd., 2008; Taban, 2010).
Zeolitik tüf-kireç karışımı çok eski çağlardan
günümüze kadar yapı malzemesi olarak kullanılmaktadır. Bugün 50 den fazla doğal ve 150
kadar sentetik zeolit minerali çeşitli sektörlerde
uygulama alanı bulmuştur. Doğal zeolit dünyanın
bazı bölgelerinde çimento sanayisinde popüler
bir doğal puzolan olarak kullanılmaktadır (Feng
ve Peng, 2005; Poon vd., 1999). Doğal zeolitler
içinde en yaygın olanları; Klinoptilolit, Analsim,
Holandit, Şabazit, Eriyonit, Mordenit’dir. Klinoptilolitin değişebilir katyonları Na+, K+, Ca2+
ve Mg2+ ’dır (Dyer, 1988).
Diğer puzolanik malzemeler gibi doğal zeolitin
çimento ile yer değiştirmesi sonucunda çimento
ve beton kompozitlerin mekanik özellikleri iyileştirebilir. Bu şekilde taze betonda çökmenin azalıp
ve su ihtiyacının artmasına rağmen, çimentoyla
ağırlıkça % 10 oranında zeolitin yer değiştirmesi ile yeterli miktarda süper akışkanlaştırıcı
kullanılarak yüksek dayanımlı (80 MPa üzeri)
ve akışkan (çökme 180 mm) beton üretilebilir.
Çimento içerisine doğal zeolit ilavesi ile taze betonun vizkozitesi arttığı için akışkan taze betonda
ayrışma azalmaktadır. Ayrıca doğal puzolanlar
katkılı çimentoların geçirgenliğinin azalmasını
ve portland çimentosuna göre de sülfat etkisi gibi
kimyasal etkilere karşı daha dayanıklı olmalarını
sağlamaktadır (Feng vd., 1990; Massazza, 1999).
Volkanik veya volkano-sedimanter malzeme
olan doğal zeolitler üç boyutlu kafes yapısına
sahiptir, alkali ve toprak alkali katyonların sulu
alüminosilikatlarıdır. Genel yapısal formülleri
x[(M1+, M1/2 2+) (AlO2)].y SiO2 . zH2O şeklindedir.
Burada M+ genellikle tek değerli katyonlar olan
Na+, K+, Li+’u; M2+ ise genellikle çift değerlikli
katyonlar olan Ca+2, Mg+2, Fe+2, Ba+2, Sr+2’u temsil
eder (Yücel, 1987).
Zeolit kristalinin en küçük yapı birimi SiO4 ya da
AlO4 dörtyüzlüsüdür. Bu dörtyüzlülerin değişik
şekilde uzayda birleşmelerinden zeolitin gözenek
ve kanallar içeren kristal yapısı meydana gelir
(Dyer, 1988). Kristaller bal peteği şeklinde son
derece küçük gözenekli ve kanalları 3×10-4- 4×10-4
mikron büyüklükleri arasında değişen bir yapıya
sahiptir. Toplam özgül yüzeyi 35-45 m2/g’dır. Bu
nedenle zeolit kristal yapısında büyük değişikler
olmadan bileşimindeki katyonlar yer değiştirebilir. Silis dumanı, uçucu kül ve doğal puzolanlar
gibi puzolanik malzemelerin reaktif bileşenleri
ise çoğunlukla camsı veya amorfdur (Mindess,
2002; Mumpton, 1993).
Çok sayıda araştırmada doğal zeolitin betonda
alkali silika reaksiyonu nedeniyle oluşan zararlı
genleşmeleri engellediği doğrulanmıştır. Alkali
silika reaksiyonunun doğal zeolitle kontrol edilebilmesinin mekanizması; zeolitin puzolanik
reaksiyon, adsorbsiyon ve iyon değişimi ile
gözenek çözeltisindeki alkalin iyon (Na+, K+)
39
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:12 K:38
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
konsantrasyonunu azaltması ile açıklanabilir
(Gökçe vd., 2010).
araştırılmıştır. Elektrokimyasal ölçümler için
CEM I 42,5 R çimentosu yerine % 0, % 10 ve
% 20 oranlarında ZT ilave edilerek 50×100 mm
boyutlarında 12 adet silindir betonarme örnekler
üretilmiştir.
Betonun en zayıf özelliklerinden biri çekme
gerilmesinin düşük olmasıdır. Betonun çekme
ve eğilme gerilmelerini karşılayabilmesi için
çelik çubuklar yerleştirilerek betonarme sistem
oluşturulmuştur. Çelik ve beton arasında iyi bir
aderans olduğu zaman, bu iki malzeme tek bir
malzeme gibi davranış göstermektedir. Betonarme
yapılarda gereken şartlar yerine getirilmediğinde
donatının daha kısa sürede korozyondan etkileneceği bilinmektedir (Erdoğan, 2003).
Kapsam: Betonarme örneklerin korozyon özelliklerini araştırmak için 1., 3., 28., ve 60. günlere ait
Nyquist ve Bode diyagramları değerlendirilmiştir.
Yöntem: Elektrokimyasal empedans spektroskopisi (EIS) çeşitli tekniklerle ölçüm sonuçlarını
değerlendiren ve hatasız kinetik sonuçlar veren çok
yararlı bir elektrokimyasal yöntemdir. Alternatif
akım (AC) kullanılarak uygulanan elektrokimyasal empedans spektroskopisi (EIS) yöntemi,
doğrusal akım (DC) yöntemlerine göre; ölçme
tekniğinden gelen hataların minimum olması,
reaksiyonun mekanizmasının aydınlatılması ve
sistemin modellenmesi gibi konularda avantajlı
olduğu için bu çalışmada kullanılmıştır.
Kompozit bir malzeme olan beton içindeki çeliğin
korozyonu elektrokimyasal ve kimyasal reaksiyonlar ile açıklanabilir. Çelik yüzeyinde oluşan
farklı elektrokimyasal potansiyele sahip anodik
ve katodik bölgeler, çimento hidratlarındaki tuz
çözeltilerinin oluşturduğu elektrolit ile birleşir,
donatının kendisi de elektronları ileten elektronik
iletken görevini üstlenmektedir. Dış kaynaklı
akımın olmadığı durumda elektrokimyasal reaksiyon için, elektronların açığa çıktığı anodik
reaksiyon ve korozyonun sürekliliği için açığa
çıkan elektronların tüketildiği katodik reaksiyonun
olması gerekir (Cilason vd., 1986).
Araştırma Problemi: Betonarme çeliğinin
korozyon mekanizmasının araştırılması için,
iletkenliği düşük sistemlerde de hassas ölçümler
yapabilen EIS tekniği kullanılarak, elde edilen
polarizasyon direnci (Rp) ve korozyon potansiyeli
(Ecor) arasındaki ilişki ortaya konulmuştur.
Amaç: Betonarme çeliğinde korozyon olayının
izlenmesi için farklı yöntemler kullanılabilir.
Bunlar; açık devre potansiyeli (OCP) ölçümleri,
kronoamperometrik ölçümler, yüzey potansiyeli
(SP) ölçümleri, beton direnç ölçümü, doğrusal
polarizasyon direnci (LPR) ölçümü, Tafel ekstrapolasyon, elektrokimyasal gürültü ölçüm teknikleri
(ENT), elektrokimyasal empedans spektroskopisi (EIS) gibi uygulamalardır. Bu çalışmada,
elektrokimyasal empedans spektroskopisi (EIS)
ölçüm yöntemi ile betonarme çeliği korozyonu
2. MATERYAL VE METOT
2.1.Materyal
Bu araştırmada; zeolitik tüf (ZT) , CEM I 42,5
R çimentosu, agrega, deniz suyu ve betonarme
çeliği kullanılmıştır.
Bu çalışmada kullanılan ZT örneği Balıkesir ili
Bigadiç ilçesinde yüzeylenen kayaçlardan alınmıştır
ve çimento katkı malzemesi olarak kullanılmak
üzere öğütülmüştür. ZT örneğinin kimyasal analiz
40
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:12 K:38
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
sonuçları tablo 1’de verilmiştir. Kimyasal analiz
sonucu elde edilen değerler TS 25’te belirtilen
kimyasal özellikler ile karşılaştırdığında; ZT
örneğinin SiO2+Al2O3+Fe2O3 içeriğinin % 77,08
değerine ulaştığı ve standart değerlerin üzerinde
olduğu ve SO3, MgO içeriğinin standart değerlerin
altında kaldığı görülmektedir.
Tablo 1. ZT Örneğinin Kimyasal Analiz Sonuçları
SiO2
(%)
Al2O3
(%)
Fe2O3
(%)
CaO
(%)
MgO
(%)
SO3
(%)
Na20
(%)
K20
(%)
Kızdırma
kaybı
(%)
Toplam
(%)
64,59
11,09
1,40
3,59
2,94
0,15
0,00
3,45
5,17
93,19
TS 25
Zeolitik tüf örneği
Si02+Al203+Fe203 (%)
>70
77,08
MgO (%)
<5
2,94
SO3 (%)
<3
0,15
ZT örneğinin özgül ağırlığının 2,30 g/cm3, özgül
yüzeyinin 6333 cm2/g puzolanik aktivite deneyi sonucuna göre eğilme ve basınç dayanımı
değerlerinin sırasıyla 2,1 ve 8,5 MPa olduğu
bulunmuştur.
Çalışmada; tablo 2’de kimyasal özelikleri verilen,
Set Çimento tesislerinden temin edilen CEM I
42,5R çimentosu kullanılmıştır.
Tablo 2. Çimentonun Kimyasal, Fiziksel Ve Mekanik Özellikleri
Kimyasal özellikler
(%)
Fiziksel özellikler
Mekanik özellikler (MPa)
Kalsiyum oksit (CaO)
63,35
Özgül ağırlık (g/cm3)
3,10
Gün
Basınç
Eğilme
Silisyum oksit (SiO2)
20,35
Özgül yüzey (cm2/g)
3200
7
47,2
7,1
Alüminyum oksit (Al2O3)
5,98
Hacim genleşmesi (mm)
3
28
57,0
10,2
Demir oksit (Fe2O3)
3,06
Priz Başlangıcı (dak)
200
Magnezyum oksit (MgO)
1,89
Priz sonu (dak)
310
Sodyum oksit (Na2O)
0,58
Potasyum oksit (K2O)
0,88
SO3
2,89
Kızdırma kaybı
0,50
Çözünmeyen kalıntı
0,52
Bu çalışmada karışım suyu ve korozif ortam
olarak Balıkesir Edremit Körfezi deniz suyu
kullanılmıştır. Deniz suyunun kimyasal özellikleri
tablo 3’te verilmiştir.
41
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:12 K:38
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
Tablo 3. Deniz Suyunun
Kimyasal Özellikleri
Bileşenler
Miktar (mg/lt)
Mg+2
1460
S04-2
2832
Cl-
18671
Na+
11860
Ca+2
540
NH4
0,003
CO2
4,49
Çalışmada tablo 4’te verildiği üzere Set Beton
firmasından temin edilen 0-4 mm, 4-12 mm ve
12-22 mm olmak üzere üç farklı grup kırmataş
agrega kullanılmıştır.
Tablo 4. Agreganın Özellikleri
Agrega boyutu
(mm)
Elek serisi (mm)
0,25
0,5
1
2
4
8
12
16
22
% Geçen
0-4
20,8
29,3
45,5
70,4
99,3
100
100
100
100
4-12
0
0
0
1,6
4,3
66,3
99,2
100
100
12-22
0
0
0
0
0
2,1
17,2
72,3
100
Agrega boyutu
(mm)
Özgül
ağırlık
Su emme
(%)
Gevşek birim
hacim ağırlık (g/
cm3)
Sıkışık birim
hacim ağırlık (g/
cm3)
0-4
2,68
0,62
1719,0
1937,6
4-22
2,70
0,45
1414,3
1611,3
12-22
2,70
0,38
1379,6
1640,6
Korozyon ölçümleri için kullanılacak olan nervürlü betonarme çeliği, 142,5 mm uzunluğunda
kesilmiştir. Bir ucu çapı 7,30 mm ve boyu
15,5 mm olacak şekilde tornalanarak mekanik
olarak temizlenmiştir. Çeliğin diğer ucunda, 3
mm genişliğinde ve derinliğinde yiv açılmıştır.
Korozyon ölçümlerini yapabilmek için açılan
Losangeles
(LA)
18,7 (10/14)
bu yive yumuşak bakır tel bağlanmıştır. Daha
sonra çelikler, tornalanan kısım boyanmayacak
şekilde önce antipas boya daha sonra epoksi boya
ile boyanmıştır. Boyama işi bittikten sonra açık
olan kısmın alanı 3,97 cm2 olarak hesaplanmıştır.
Deneysel çalışmada kullanılan betonarme çeliğinin
boyutları kimyasal bileşimi tablo 5’te verilmiştir.
Tablo 5. Betonarme Çeliği Kimyasal Bileşimi
Oksit
C
Si
Mn
P
S
Cr
Cu
Ni
N
Fe
(%)
0,19
0,20
0,80
0,026
0,048
0,07
0,29
0,14
0,010
98,226
42
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:12 K:38
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
2.2. Kullanılan Cihazlar
deneysel bulgularda ZT0, ZT10 ve ZT20 sırasıyla;
katkısız numuneyi, CEM I 42.5 R çimentosuna
%10 ve % 20 ZT ikame edilen numuneleri temsil
etmektedir. Elektrokimyasal ölçümler için korozif
ortam olarak deniz suyu kullanılmıştır.
Deneysel çalışmada potansiyostat cihazı, referans
elektrot ve karşı elektrot kullanılmıştır. Referans
elektrot olarak doygun kalomel elektrot (SCE)
kullanılmıştır. Karşı elektrot olarak ise 1,8 cm2’lik
yüzey alanına sahip platin levha kullanılmıştır.
2.3.1. Beton Karışım Hesabı
2.3. Metot
Beton karışım hesabında en büyük tane çapı (dmax)
16 mm ve agrega tane sınıfları 0–4 mm % 33,
4–12 mm % 20, 12–22 mm % 47, s/ç oranı 0,44
(sabit), çökme değeri 70 mm, karışım suyu 167
lt/m3 (sabit), çimento miktarı 380 kg/m3 olarak
hesaplanmıştır. Beton karışım hesabına ait malzeme miktarları tablo 6’da verilmiştir.
Bu çalışmada elektrokimyasal empedans spektroskopisi (EIS) ölçümleri için CEM I 42,5 R
çimentosu yerine % 0, % 10 ve % 20 oranlarında
ZT ilave edilerek 50×100 mm boyutlarında 12
adet silindir betonarme örnekler üretilmiştir. Bütün
Tablo 6. Malzeme Miktarları
Agrega (kg)
ZT katkı
Oranı (%)
ZT miktarı
(kg)
Çimento
miktarı (kg)
Su miktarı
(kg)
Su/Bağlayıcı
0-4
4-12
(mm)
12-16
611
373
875
CEM I 42,5
0
380
167
0,44
611
373
875
10
38
342
167
0,44
611
373
875
20
76
304
167
0,44
611
373
875
30
114
266
167
0,44
611
373
875
40
152
228
167
0,44
2.3.2. Elektrokimyasal Empedans Spektroskopisi (EIS) Ölçümleri
lindir betonarme örnekler ve betonarme çeliğinin
beton içindeki durumu şekil 1’de görülmektedir.
Elektrokimyasal empedans spektroskopisi (EIS)
ölçümleri için üretilen ZT0, ZT10 ve ZT20, si-
43
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:12 K:38
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
göstermesi durumunda daha sağlıklı olarak kullanılabilir. Ancak malzemede lokalize korozyon
daha belirgin ise Tafel ekstrapolasyon yöntemine
göre elde edilecek kantitatif bulguların doğruluğu
azalır (Taban, 2010).
Bu nedenle son yıllarda yaygın olarak DC uygulamalı polarizasyon direnci belirleme yöntemleri
yerine AC uygulamalı polarizasyon direnci belirleme yöntemleri kullanılmaktadır. Elektrokimyasal
empedans spektroskopisi (EIS) olarak adlandırılan
bu yöntem ile metal yüzeyine uygulanan küçük
genlikli AC yüzey yapısını fazla değiştirmeyeceği
için daha doğru sonuç vermesi beklenmektedir.
Ayrıca AC empedans yöntemi özellikle empedansın yüksek olduğu veya iletkenliğin çok düşük
olduğu ortamlarda donatı/beton ara yüzeyine ait
polarizasyon direnci ve kapasitans özellikleri
hakkında bilgi vermektedir (MacDonald, 1991;
Lemoine vd., 1990).
Şekil 1. 50×100 Mm Betonarme Silindir
Örnekler Ve Betonarme Çeliğinin Beton
İçindeki Durumu
EIS ölçümleri için üç elektrotlu ölçüm tekniğine
göre; çalışma elektrotu olarak korozyonu ölçülecek betonarme çeliği, karşı elektrot olarak platin
ve referans elektrot olarak da doygun kalomel
elektrot kullanılmıştır. EIS yöntemi kullanılarak
Nyquist diyagramları 105-10-2 Hz frekans aralığında
10 mV genlik kullanılarak elde edilmiştir. Elde
edilen Nyquist diyagramlarından ilgili empedans
parametreleri belirlenmiştir.
DC yerine AC kullanılması ile çok düşük frekanslarda ölçümler yapılarak son derece küçük
korozyon hızları belirlenebilmektedir. Korozyon
sistemi direnç, kapasitans ve indüktansın bileşiminden oluşan eşdeğer bir elektrik devresi ile
modellenip devreye ait toplam empedans (Z)
ölçülmektedir. Empedansın gerçek (reel) ve sanal
(imajiner) olmak üzere iki bileşeni olduğu için
kompleks düzlem kavramı ile ifade edilir ve
bunun için Nyquist ve Bode diyagramlarından
yararlanılmaktadır. Aktif korozyonun olduğu
durumlarda gerçek ve sanal empedans arasındaki
ilişki genellikle yarım daire biçiminde olmaktadır
(MacDonald, 1991; Lemoine vd., 1990).
Betonarme çeliğinin korozyon hızı ölçümlerinde
farklı elektrokimyasal yöntemler kullanılabilir.
Doğrusal polarizasyon direnci yöntemine göre
(Stearn- Geary yöntemi) çalışma elektroduna
ait (korozyonu incelenecek malzeme) akımpotansiyel ilişkisi açık devre potansiyelinin ±10
mV civarındaki 20mV’luk küçük bir potansiyel
aralığında gerçekleştirilir. Elektrotlara Stern-Geary
uygulamasına göre daha büyük bir potansiyel
aralığında polarizasyon uygulanması sonucu elde
edilen akım-potansiyel eğrilerinin yarı logaritmik
skalada değerlendirilmesi ile Tafel ekstrapolasyon yöntemi elde edilir. Bu yöntem korozyonu
incelenecek malzemenin genel korozyon özelliği
Betonarme çeliği korozyonunun elektrokimyasal
ölçüm parametreleri başlıca R (direnç), E (potansiyel) ve I (akım) değerleridir. Bu değerler
44
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:12 K:38
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
ıslak ve kuru betonlar için büyük değişimler
göstermektedir. Ohm kanununa göre; tuzlu su
içindeki beton ortamında demir üzerinde oluşan
filmin direnci (Rfilm) ve betonun direnci (Rbeton)
göz önüne alındığında eşitlik (Rfilm+Rbeton=E / I)
şeklini almaktadır. Fakat bu ideal koşullar için
söz konusudur. AC kullanımında, frekansın sıfır
değerine eşit olmadığı durumlarda veya sistemde
başka tür devre elemanlarının olması durumunda
ortaya empedans kavramı (Z=E/I) çıkmaktadır
(Taban, 2010; Walter, 1986).
bağlıdır. Sınırlandırılmış alan (A), uzunluk (L)
, özgül direç (p) ile gösterilirse çözelti direnci
Rs= p (L/A) formülü ile hesaplanır. Çözeltinin
iletkenliği, direncin tersi olarak tanımlanır (Cottis
ve Turgoose, 1999).
Elektrokimyasal bir sitemde, metal-çözelti ara
yüzeyinde normal direnç etkisi ile birlikte kapasitif direnç RC (çift tabaka kapasitesi Cdl),
metal/dış Helmholtz tabakası (OHP) arasındaki
indüktif direnç ise difüz tabaka ve çözelti içine
doğru olan bölgelerde şekil 2.a’da görüldüğü gibi
etkin olmalıdır. EIS uygulamasında tüm dirençler
dikkate alındığında metal/çözelti ara yüzeyinde
şekil 2.b’de verildiği gibi elektronik eşdeğer devre
tasarlanarak toplam direnç belirlenebilir. Yüzey
kaplaması olmayan metal-çözelti ara yüzeyi için,
indüktif etki (RL) ihmal edilebilir (Erbil, 2002;
Mansfeld, 1990).
Çözelti direnci elektrokimyasal bir hücrenin EIS
ölçümlerinde önemli bir faktördür. Üç elektrotlu
bir sistemde çözelti direnci potansiyostatta karşı
elektrot ile referans elektrot arasında ölçülür. Ayrıca
referans elektrot ile çalışma elektrot arasında çözelti
direnci de dikkate alınmalıdır. İyonik çözeltideki
direnç; iyon konsantrasyonuna, sıcaklığa ve alana
Şekil 2. Elektrokimyasal Bir Sistemde: (A) Metal-Çözelti Ara Yüzeyindeki Potansiyel Dağılımı (B) Metal-Çözelti Ara Yüzeyinin Elektronik Eşdeğer Devre Şeması (RS: Çözelti Direnci,
RC/Cdl: Çift Tabakanın Kapasite Eşdeğeri, RP: Polarizasyon Direnci, RL: İndüktif Direnç)
Metal-çözelti ara yüzeyinde metalin ortamla
etkileşimini engellemeye yönelik bir perdeleme
varsa; örneğin korozyon ürünlerinden oluşan
bir birikinti, inhibitörün yüzeyde ince polimerik
bir film oluşturması, polimer filmi ile kaplama,
boyama ve beton içinde bulunan betonarme
çeliğinin korunmasında eşdeğer devre üzerinde
yeni elemanlar eklenerek devre genişletilebilir.
Perde etkisi yapan yüzey oluşumu basit bir direnç
olabileceği gibi, indüktif ve kapasitif etkileri de
olabilir. Bunlardan bazıları duruma göre ihmal
edilebilir. Metal yüzeyinde olası bir koruyucu
film ya da kaplama varsa aşağıdaki şekilde bir
eşdeğer devre şekil 3’te görüldüğü gibi tasarlanabilir (Erbil, 2002).
45
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:12 K:38
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
Şekil 4. AC Yöntemiyle Elde Edilen Kompleks Diyagramın Şematik Gösterimi-Nyquist Diyagramı
Şekil 3. Metal Yüzeyinde Olası Bir Koruyucu Film Ya Da Kaplama Olduğu Durumlarda Tasarlanan Eşdeğer Devre.(Cdl: Çift
Tabaka, Cf: Kaplama (Film) Kapasitesi,
Rp: Çift Tabaka Polarizasyon Direnci , Rf :
Filmin Polarizasyon Direnci, Lf : Filmin İndüktansı, Rs: Çözelti Direnci)
Nyquist eğrisi daha önce de söz edildiği gibi AC
empedans veri değerlendirmeleri için kullanılan
yaygın bir tekniktir. Yukarıdaki grafikten çözelti
direnci (Rs ) ve polarizasyon direnci (Rp ) değerleri
bulunabilir (Mansfeld, 1990).
Böyle bir elektronik devre için toplam empedans
(Z) aşağıdaki bağıntı ile hesaplanabilir:
Rp
Z= Rs +
1 + jωCR p
(1)
Teorik olarak AC yöntemiyle verilen polarizasyon direnci ( R pac ) ile korozyon potansiyeli (Ecor)
arasındaki ilişki aşağıdaki gibidir.
E
ac
R=
E Ecor + Rd
( ).=
p
di
(4)
w = 2πf (2)
Bu bağıntıdaki (Rd) difüz tabaka direncinin belirlenmesi teorik olarak güçtür. Difüz tabaka direncini (Rd) bulmak için teorik olarak elde edilmesi
beklenen eğri (yarım daire) ile deneysel olarak
elde edilen eğriler arasındaki sapmanın kaynağını
bulmak gerekir. Bu nedenle yukarıdaki diyagramın
daha çok düşey eksenindeki empedansın sapan
kısmı için bazı düzeltme faktörleri sayesinde
elektrokimyasal yolla çözünmekte olan metalin
korozyon hızı için güvenilir bilgiler edinilebilir.
w; AC frekansı, C; kapasitif direnç ve j=(-1)1/2’dir.
Yukarıdaki bağıntı aşağıda verildiği gibi düzenlenebilir:
Rp
ωCR p 2
−
Z=
Rs +
j
1 + (ωCR p ) 2
1 + (ωCR p ) 2
(3)
Bu bağıntının sağ tarafındaki ilk iki terim reel
empedans (Zre), son terim ise imajiner empedans
(Zim) olarak tanımlanır. Bu şekilde elde edilen
deneysel veriler grafiğe geçirildiğinde şekil 4’te
verilen kompleks bir diyagram (Nyquist diyagramı) elde edilir.
Nyquist eğrilerinden direnç değerlerini tam olarak
belirlemek zor olduğu için özellikle yüksek frekans
bölgesinde metal yüzeyi hakkında bilgi edinmek
46
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:12 K:38
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
için reel direncin (Zre) frekansla değişimini gösteren Bode eğrilerinden yararlanılır Bode eğrisi
de empedans (|Z|) ve çift tabaka kapasitansının
(Cdl) bulunmasında kullanılan diğer bir grafiktir.
“Cdl=1/Z” formülü bize çift tabaka kapasitans
değerini verir. Yine bu grafikten Rp ve Rs değerleri
bulunabilir (Erbil vd., 2008).
neer değilse (elektrokimyasal hücrelerde olduğu
Elektrik akım teorisi lineer ve lineer olmayan
sistemler arasındaki farkı belirtir. Lineer sistemde
potansiyostata bağlı bir elektrokimyasal hücrede
giriş potansiyel, çıkış akım olur. Eğer sistem li-
ile analiz edilirler. Bu modeldeki elektriksel
gibi) akım olarak verilen eğri harmonik olur. EIS
ölçümlerinde sistemde değişiklik olmaması gerekir. Fakat ölçüm boyunca sistemin sabit kalması
beklenemez. Bu yüzden elektrokimyasal empedans
analizleri her zaman kesin sonuç vermeyebilirler.
EIS verileri genellikle elektriksel devre modeli
birimler; direnç, indüktör ve kapasitörler tablo
7’ de verildiği gibi gruplandırılabilir (Kendig ve
Scully, 1990; Erbil, 1987).
Tablo 7. Elektriksel Birimler
Bileşen
Akım-Potansiyel ilişkisi
Empedans
Direnç
E=IR
Z=R
İndüktör
E=Ldi/dt
Z=jwL
Kapasitör
I=C de/dt
Z=1/jwC
3. DENEYSEL BULGULAR VE TARTIŞMA
dikkate alınması gerekmektedir. Bununla birlikte yüzeydeki birikintilerin direnci, (korozyon
ürünleri, iyonlar, inhibitör molekülleri vb gibi)
yüzeyde oluşan filmin direnci gibi diğer dirençlerin
katkısı da unutulmamalıdır. Dolayısı ile gerçek
empedans ekseninde en düşük ve en yüksek
frekanslar arasındaki fark bütün bu dirençlerin
katkısı olan polarizasyon direnci (Rp) olarak
düşünülmelidir. Çift tabakada metal tarafında
yükü oluşturan elektronların çapı, çift tabakanın
çözelti tarafında yükü oluşturan iyonlardan çok
daha düşüktür. Dolayısı ile çift tabakadaki yükü
dengelemek için iyonlar dış Helmholtz tabakasından çözelti içerisine doğru sıralanmakta ve bu
da ideal bir kapasitör oluşumunu engellemektedir.
Elde edilen Nyquist eğrisinin yarım daireden
sapmasının nedeni de bu olmalıdır. Elde edilen
Nyquist eğrilerini açıklamak için yarım-elips
modeli kullanılmıştır (Erbil, 1987).
3.1.Serbest Korozyon Ortamındaki Betonarme
Örneklerin Nyquist Diyagramına Göre Empedans (EIS) Eğrilerinin Değerlendirilmesi
Serbest korozyon ortamındaki betonarme çeliğinin
% 3,5 NaCl içeren korozif ortamda 105-10-2 Hz
frekans aralığında 10 mV genlik kullanılarak elde
edilen 1., 3., 28. ve 60. günlerde Nyquist ve Bode
diyagramları şekil 5 ve şekil 6’da verilmiştir.
Korozyon reaksiyonu, metal/çözelti ara yüzeyinde
gerçekleşen yük transferi kontrolünde olduğu
zaman elde edilen eğrinin gerçek empedans
ekseninde en düşük ve en yüksek frekans bölgeleri arasındaki fark (eğrinin çapı) yük transfer
direncine karşılık gelir. Ancak korozyon sırasında
metal/çözelti ara yüzeyinde iyon difüzyonundan
kaynaklanan dirençlerin de (difüzyon direnci)
47
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:12 K:38
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
Şekil 5. ZT0, ZT10, ZT20 Numunelere Ait Betonarme Çeliğinin % 3,5 Nacl İçeren Korozif
Ortamda 1., 3., 28. Ve 60. Günlerde Nyquist Diyagramı
Şekil 6. ZT0, ZT10, ZT20 Numunelere Ait Betonarme Çeliğinin % 3,5 Nacl İçeren Korozif
Ortamda 1., 3., 28. Ve 60. Günlerde Bode Diyagramı
Şekil 5 ve şekil 6’da verilen serbest korozyon
ortamındaki ZT0, ZT10, ZT20 numunelere ait
betonarme çeliğinin % 3,5 NaCl içeren korozif
ortamda 1., 3., 28. ve 60. günlerde Nyquist ve
Bode diyagramları ve elde edilen EIS verileri
(tablo 8) incelendiğinde; 1. günden itibaren
betonarme çeliği üzerinde oluşan polarizasyon
direncinin (Rp) tüm numunelerde 28. güne kadar
azaldığı ve sonra arttığı görülmektedir.
Tablo 8. % 3,5 Nacl İçeren Korozif Ortamda ZT0, ZT10, ZT20 Numunelere Ait Betonarme
Çeliğinin EIS Verileri
Numune
türü
1. gün Rp
3. gün Rp
28. gün Rp
60. gün Rp
(kohm.cm2)
(kohm.cm2)
(kohm.cm2)
(kohm.cm2)
ZT0
207,629
14,494
2,467
3,328
ZT10
228,423
20,176
3,018
3,775
ZT20
312,272
22,154
3,596
4,169
48
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:12 K:38
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
Bu verilere göre betonarme çeliğinin yüzeyinde
28. güne kadar kararlı bir pasif tabakanın oluştuğu
ve sonrasında pasif tabakanın zamanla kararlılığını koruduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte
bir numunede başlangıçtaki korozyonun büyük
olması korozyonun aynı hızla devam edeceği
anlamına gelmez. Hızlı başlayan korozyon ile eş
zamanlı olarak yüzeyde düzgün ve dirençli bir
oksit yapılanması da oluyorsa, ilerleyen zamanda
ara yüzeyden geçen akım ve elektriksel yüklerin
azalması ve direncin artması da izlenebilir. Bu
durumda oksit film başlangıca göre ince de olabilir ancak korozyon bir şekilde engellenmiştir
(Taban, 2010).
Tüm Nyquist diyagramlarında, yüksek frekans
bölgelerinde ikinci bir loop görülmektedir. Bu
bölgenin temsil ettiği direnç beton örtünün direnci yani (Rd) difüz tabaka direncidir. Bu direnç
beton olgunlaşma süreci tamamlandığında oluşan
ve beton porlarının tıkanmasına paralel gelişen
oldukça büyük bir dirençtir.
4. SONUÇLAR
Serbest korozyon ortamındaki betonarme çeliğinin
% 3,5 NaCl içeren korozif ortamda 105-10-2 Hz
frekans aralığında 10 mV genlik kullanılarak elde
edilen tüm numunelere ait 1., 3., 28. ve 60. günlerde Nyquist ve Bode diyagramları ve elde edilen
EIS verileri incelendiğinde; 1. günden itibaren
betonarme çeliği üzerinde oluşan polarizasyon
direncinin (Rp) tüm numunelerde 28. güne kadar
azaldığı ve sonra arttığı görülmektedir.
Zeolitik tüfün puzolanik etkisi ile jelleşme reaksiyonunun sürekli olarak devam etmesi ile
betonun mikro homojenlik kazanarak porozitenin
azalması ve ayrıca zeolitik tüf katkısının iyonik
özelliği betonarme çeliği üzerindeki koruyucu
pasif tabakanın kararlılığını özellikle 28. günden
sonra sağlamaktadır. Betonun boşluklarını kapatan
zeolitik tüf sulu ortamın aktifliğini düşürmekte,
oksit filminin direncini arttırmakta özellikle klorür iyonlarının betonarme çeliğine difüzyonunu
engellemektedir.
Zeolitik tüfün puzolanik etkisi ile jelleşme reaksiyonunun sürekli olarak devam etmesi ile beton
mikro homojenlik kazanarak porozite azalır. Zeolitik tüf katkısının iyonik özelliği betonarme çeliği
üzerindeki koruyucu pasif tabakanın kararlılığını
özellikle 28. günden sonra sağlamaktadır. Bu
etkilere karşı betonarme çeliğine en iyi koruma
sağlayan ZT20 numunelerin polarizasyon dirençlerinin (Rp) en yüksek olduğu görülmektedir.
Bu durumu betonarme çeliği üzerinde oluşan
polarizasyon direncinin (Rp) 60. günde artması
ispatlamaktadır. Korozyonun engellenmesi; filmin
direnç kazanması (direnç polarizasyonu/Rfilm),
korozif maddelerin ara yüzeye difüzyonunun
engellenmesi (difüzyon kontrollü korozyon) ve
ara yüzeydeki korozif maddelerin aktifliğinin
azalması (aktivasyon polarizasyonu) ile açıklanabilir. Bu etkilere karşı betonarme çeliğine en iyi
koruma sağlayan ZT20 numunelerin polarizasyon
dirençlerinin (Rp) en yüksek olduğu görülmektedir.
Başlangıç hidratasyon sürecinde çimento partikülleri
yeteri kadar hidrate olmamıştır ve genleşmeleri
yeterli değildir. Çimento partiküllerinin arası su
ile doludur ve Nyquist diyagramında kapasitif
loop görülmez. Puzolan (zeolitik tüf) ilavesi ile
çimento matriksinin mikro gözeneklerinin kapanması (hidratasyon sonucunda) ve porozitenin
azalması ile Nyquist diyagramlarında yüksek
frekans bölgelerinde görülen ikinci loop beton
49
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:12 K:38
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
örtünün direncini yani (Rd) difüz tabaka direncini
temsil etmektedir.
ERDOĞAN, T. Y., (2003). Beton. Ankara: ODTÜ
Geliştirme Vakfı Yayıncılık
KAYNAKLAR
FENG, N.Q., & PENG, G.F., (2005). Applications
of natural zeolite to construction and building
materials in China. Construction and Building
Materials, 19(8), 579-584. doi: http://dx.doi.
org/10.1016/j.conbuildmat.2005.01.013
CAPUTO, D., LIGUORI, B., & COLELLA, C.,
(2008). Some advances in understanding the
pozzolanic activity of zeolites: The effect
of zeolite structure. Cement and Concrete
Composites, 30(5), 455-462. doi: http://dx.doi.
org/10.1016/j.cemconcomp.2007.08.004
FENG, N., LI, G., ZANG, X., (1990). HighStrength and Flowing Concrete with a Zeolitic
Mineral Admixture. American Society for
Testing and Materials, 12(2), 61-69
CILASON N., K., F., AKSÖZ, B., (1986). Betonda
Korozyon. Paper presented at the TMMOB
XIII. Teknik Kongre
GÖKÇE, S., TABAN, H., ŞIMŞEK, O., (2010).
Determination of Alkali- Silica Reaction
Effects of Zeolitic Tuff Addition on The
Different Aggregates. The Journal of the
Faculty of Engineering and Architecture of
Gazi University, 25(4), 803-809
COLELLA, C., (2005). NATURAL ZEOLITES.
IN J., ČEJKA & H. V., BEKKUM (EDS.),
Studies in Surface Science and Catalysis (Vol.
Volume 157, pp. 13-40): Elsevier
COTTIS R., T., S., (1999). Electrochemical
Impedance and Noise. 1440 South Creek
Drive, Houston: NACE International.
KENDIG, M., & SCULLY, J., (1990). Basic
Aspects of Electrochemical Impedance Application for the Life Prediction of Organic
Coatings on Metals. Corrosion, 46(1), 22-29.
doi: 10.5006/1.3585061
DYER, A., (1988). An Introduction to Zeolite
Molecular Sieves John Wiley & Sons Ltd.,
Chichester
LEMOINE, L., WENGER, F., GALLAND, J.,
(1990). Study of the Corrosion of Concrete
Reinforcement by Electrochemical Impedance
Measurement Corrosion Rates of Steel in
Concrete (pp. 118-133): ASTM STP 1065
ERBIL, M., (1987). Alternatif Akım (A.C.)
İmpedansı Yöntemiyle Korozyon Hızı Belirlenmesi. Doğa, 3, 100-111
ERBIL, M., (2002). Korozyon Hızının AC İmpedans Teknigi ile Ölçümü ve Uygulamaları
MACDONALD, D., (1991). Evaluation of
Electrochemical Impedance Technology for
Detecting Corrosion of Rebar in Reinforced
Concrete National Research Council (Vol.
1). Washington
ERBIL, M., TÜKEN, T., YALÇINKAYA, S.,
YAZICI, B., (2008). İletken Polimerler
Yardımıyla Korozyonun Önlenmesi. Paper
presented at the 11. Uluslararası Korozyon
Sempozyumu Bildiriler Kitabı, İzmir
MANSFELD, F., (1990). Electrochemical impedance spectroscopy (EIS) as a new tool for
50
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:12 K:38
(İnşaat Mühendisliği) & (Civil Engineering)
www.hmfdergisi.com
POON, C. S., LAM, L., KOU, S. C., & LIN,
Z. S., (1999). A study on the hydration rate
of natural zeolite blended cement pastes.
Construction and Building Materials, 13(8),
427-432. doi: http://dx.doi.org/10.1016/
S0950-0618(99)00048-3
investigating methods of corrosion protection.
Electrochimica Acta, 35(10), 1533-
1544. doi: http://dx.doi.org/10.1016/0013-
4686(90)80007-B
MASSAZZA, F., (1999). Pozzolanas and Durability of Concrete. Çimento ve Beton Dünyası,
3(21), 19-44
TABAN, H., (2010). Farklı Oranlarda Zeolitik
Tüf Katkısının Beton Özellikleri ve Betonarme
Çeliği Korozyonuna Etkilerinin Araştırılması.
(Doktora Tezi), Gazi Üniversitesi
MINDESS, S., YOUNG, J.F., DARWIN, D.,
(2002). Concrete. United State of America:
Prentice Hall
WALTER, G. W., (1986). A review of impedance
plot methods used for corrosion performance analysis of painted metals. Corrosion
Science, 26(9), 681-703. doi: http://dx.doi.
org/10.1016/0010-938X(86)90033-8
MUMPTON, F. A., (1993). Mineralogy and
Geology of Natural Zeolites. New York:
Reprint of Mineralogical Society of America’s
Reviews in Mineralogy
PERRAKI, T., KAKALI, G., & KONTOLEON,
F., (2003). The effect of natural zeolites on
the early hydration of Portland cement. Microporous and Mesoporous Materials, 61(1–3),
205-212. doi: http://dx.doi.org/10.1016/
S1387-1811(03)00369-X
YÜCEL, H., (1987). Zeolitler ve Kullanım Alanları. Paper presented at the III. Ulusal Kil
Sempozyumu Bildiriler
51
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK
VE FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ KAMPÜS ALANI AYDINLATMASI
İÇİN HİBRİD BİR SİSTEMİN TASARIMI
DESIGN OF A HYBRID SYSTEM FOR CAMPUS AREA LIGHTING OF
KİLİS 7 ARALIK UNIVERSITY
Hakan AÇIKGÖZ1, Hacer ÇOLAK2, Mustafa ŞEKKELİ3
Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Elektrik-Enerji Bölümü
Kilis 7 Aralık Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü
3
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü
1
2
Özet: Yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilgi gün
geçtikçe hızla artmakta ve birçok sistem de geliştirilmektedir. Bu çalışmada, güneş ve rüzgâr enerjisinden
yararlanarak hibrid bir sistem oluşturulmuştur. Hibrid
sistem Kilis 7 Aralık Üniversitesi Merkez Kampüsü
aydınlatma sistemi için tasarlanmıştır. Hibrid sistem için
Kilis Meteoroloji Müdürlüğü’nden ile ait güneşlenme
süreleri ve ortalama rüzgâr hızı bilgileri alınmıştır.
Bu bağlamda oluşturulan hibrid sistemin tasarımı ve
aydınlatma düzeni hakkında bilgi verilmiştir. Diğer
çalışmalardan farklı olarak ise, ilk olarak fizibilite
çalışması yapılmış ve tasarlanan hibrid sistemin
kurulacağı yerin zemin ve depremsellik özellikleri
hakkında bilgi verilmiştir. Kilis ilinde meydana
gelen depremlerin tarihsel ve aletsel dönemlerdeki
kayıtları incelendiğinde, çok kuvvetli olmayan yer
hareketlerinin gerçekleştiği görülmektedir. Ancak il
civarında daha büyük depremlere neden olabilecek
aktif fay hatlarının varlığı, uzak alan depremlerin
etkisinin durumunu ortaya çıkarmaktadır. Bu durumun
aydınlatma sistemini oluşturan direklerde yapısal analiz
ve tasarımı yapılırken dikkate alınması ve yapı-zemin
etkileşimi göz önüne alınarak altyapısının optimum
şekilde oluşturulması gerektiği düşünülmektedir.
Abstract: Interest in renewable energy sources is
rapidly increasing day by day. Many systems are
also developed. In this study, hybrid system has been
established by using solar and wind energy. Hybrid
system is designed for lighting system of Central
Campus of Kilis 7 Aralık University. Sunbathing and
average wind speed information have been taken from
General Director of Kilis Meteorology for hybrid
system. In this regard, it is given information about
the design of created hybrid system and its lighting
plan. As a difference from other studies, it is firstly
done a feasibility study and given information about
soil and sismicity characteristics in where the designed
hybrid system. When analyzing the seismicity of Kilis,
it has not been seen strong ground motions. But farfield earthquake effects occur by active zones caused
larger earthquakes in the vicinity. This effect should
be consider in lighting poles’ structural analysis and
design. And it is thought the substucture should be
optimally designed as consider soil-structure interaction.
Key Words: Renewable Energy Systems, Hybrid
System, Far-Field Eartquake Effect, Soil-Structure
Interaction
Anahtar Kelimeler: Yenilenebilir Enerji Kaynakları,
Hibrid Sistem, Uzak Alan Deprem Etkisi, Yapı-Zemin
Etkileşimi
52
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:13 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
1. GİRİŞ
nılma ihtiyacından dolayı enerji sektöründe birçok
yenilik gelmesi kaçınılmaz olmuştur. Grafik 1’de
Türkiye’deki elektrik enerjisinin kurulu gücü ve
bu gücün hangi enerji kaynaklarından üretildiğine
dair bilgiler verilmiştir. Son yıllardaki teknolojik
ilerlemelerle birlikte güneş ve rüzgâr enerjisi gibi
çevre dostu enerji kaynaklarına olan ilgi artmıştır.
Çevresel olarak temiz bir enerji kaynağı olan
güneş enerjisi, güneşin çekirdeğinde yer yer alan
füzyon süreci ile açığa çıkan ışıma enerjisidir.
Güneş enerjisinin atmosfer dışındaki şiddeti 1370
W/m2 değerindedir. Fakat dünyamıza gelen güneş
enerjisi şiddeti ise 0-1100 W/m2 arasındadır. Güneş
enerjisinden yararlanma konusundaki çalışmalar
özellikle 1970’lerden sonra hız kazanmış, güneş
enerjisi sistemleri teknolojik olarak ilerleme ve
maliyet bakımından düşme göstermiştir (Aktacir
vd., 2009; Behçet vd., 2013).
Günümüzün vazgeçilmez tüketim araçlarından
olan elektrik enerjisi çok büyük bir miktarda fosil
yakıtlarından elde edilmektedir. Fakat fosil yakıtlarının doğayı kirletmeleri, sera etkisi oluşturarak
küresel ısınmaya neden olmaları gibi istenilmeyen özellikleri mevcuttur. Bu nedenle alternatif
ve yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla
kullanılması çok önem kazanmıştır. Mevcut enerji
üretim kaynaklarının hızla tükenme eğilimi içine
girmesi, hammadde fiyatlarının artması, çevreye
ve insan sağlığı üzerine olan olumsuz etkileri,
kullanımlarındaki bir takım zorluklar, yeni ve
yenilenebilir enerji kaynakları üzerine yapılan
çalışmaları arttırmıştır (Aktacir vd,. 2008)
Modern toplumların gelişmişlik düzeylerinin
en önemli göstergelerinden olan enerjinin temiz,
güvenilir ve ekonomik olarak daha verimli kulla-
Grafik 1. Türkiye’deki Elektrik Enerjisi Kurulu Gücü
Ülkemizin yenilenebilir enerji kaynakları yönünden
dünyanın en zengin ülkelerinden olduğu bilinmektedir. Türkiye’nin Güneş enerjisinden yılda 380
milyar Kwh/yıl elektrik elde edebilecek potansiyeli mevcuttur. Şekil 1’de Türkiye’nin illere göre
güneşlenme haritası verilmiştir (Anonim, 2014).
53
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:13 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Şekil 1. Türkiye’nin İllere Göre Güneşlenme Haritası
Günümüzde yenilenebilir enerji kaynaklarının
kullanımını artırmak için yapılan en önemli uygulamalardan biri de enerji kaynaklarının birlikte
kullanıldığı hibrid sistemlerdir. Rüzgâr ve güneş
enerjisi, hibrid sistem uygulamalarında en fazla
tercih edilen enerji kaynaklarıdır. Her iki enerji
kaynağının birbirini tamamlamasıyla toplam enerji
üretimi artmaktadır (Başaran vd., 2011; Engin,
2010). Hibrid uygulamalar, özellikle yaz-kış enerji
gereksiniminin olduğu ve kesintiye bir an bile yer
verilmemesi ya da kurulan güneş ya da rüzgâr
enerji sisteminin desteklenmesi gereken sistemlerde uygulanır. Rüzgâr hızı, güneş radyasyonu,
ortam sıcaklığı ve coğrafi konum hibrid sistem
kurulurken göz önünde bulundurulması gereken
en önemli özelliklerdir.
aşamada kurulmuştur (Anonim, 2014). Harran
Üniversitesi’nde ise temiz enerjili kampüsü olma
yolunda entegre bir proje stratejisi oluşturulmuştur.
Entegre projenin ilk aşamasında; bölgesel güneş
enerjisi potansiyelinin yüksekliği nedeniyle fotovoltaik güç uygulamalarına ağırlık verilmektedir
(Yeşilata vd., 2007).
Bu çalışmada Kilis ilinin güneşlenme haritasından
yararlanılarak ve 2003-2014 yılları arasındaki
toplam güneşlenme süreleri dikkate alınarak belirlenen güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi ile hibrid
bir sistemin, Kilis 7 Aralık Üniversitesi merkez
kampüsündeki rektörlük alanının aydınlatma
sistemi için kurulması amaçlanmıştır. İkinci
bölümde fotovoltaik paneller hakkında bilgiler
verilerek çalışma sistemi ve modellenmesi anlatılmıştır. Üçüncü bölümde ise rüzgâr türbinleri
hakkında bilgiler verilmiş ve Kilis ilinin rüzgâr
enerjisi potansiyeli atlası ile 2003-2014 yılları
arasındaki Kilis’deki ortalama rüzgâr hızları
grafik olarak gösterilmiştir. Dördüncü bölümde
ise hibrid sistemin kurulacağı rektörlük alanının
Türkiye’de ilk olarak Muğla Üniversitesi yerleşkesi içerisinde, toplam gücü 54kWp olan
fotovoltaik sistemlerin kurulumu gerçekleştirilmiştir (Oktik vd., 2005). Ege Üniversitesi Güneş
Enerjisi Enstitüsü’nde 22.1 kWp şebeke bağlantılı
fotovoltaik güç sistemi, 2005 yılı içerisinde iki
54
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:13 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
zemin bilgisi ve depremsel özelliği verilmiştir.
Beşinci bölümde tasarlanan hibrid sisteminin
çalışma prensibi hakkında bilgiler verilmiştir.
Çalışmadaki sonuçlar ve değerlendirmeler ise
son bölümde verilmiştir.
Elektrik alanı, tıpkı bir diyot gibi davranarak
elektronların p-tipi silikon malzemeden n-tipi
silikon malzemeye geçişine engel olurken, ters
yönde geçişi engellemezler. Işık, eklem tarafından emildiğinde, emilen fotonların enerjisi,
malzemedeki elektron sistemine transfer edilir
ve hareketli elektronlar ile delikler oluşur. Bunlar
eklem bölgesinde bir potansiyel fark meydana
getirip elektrik alanı altında hızlanarak dış devre
boyunca akım sağlarlar ve DC bir gerilim üretirler
(Yılmaz vd., 2013; Özçalik vd., 2013). Şekil
2’de fotovoltaik pil hücresinin çalışmasına ait
şekiller verilmiştir.
2. FOTOVOLTAİK SİSTEMİN ÇALIŞMASI
VE MODELLENMESİ
Tüm fotovoltaik piller birbirine benzer şekilde
çalışır ve P-N yarı iletkenlerinin ince bir katman
haline getirilerek birleştirilmesinden oluşur.
P-N tipi silikon malzeme birleştirildiğinde eklem bölgesinde elektrik alanı oluşmaya başlar.
Fotonlar
neş
Gü
ı
Işığ
Elektron Akışı
-+
+
N-tipi silikon
Jonksiyon
P-tipi silikon
Hole Akışı
Şekil 2. Fotovoltaik Hücre Yapısı
Şekil 3’de fotovoltaik pilin basitleştirilmiş bir
diyotlu eşdeğer devresi gösterilmiştir. fotovoltaik
pil, doğrultucu bir diyota paralel bağlanmış bir
akım kaynağı olarak düşünülebilir. Burada Rs
ve Rp güneş gözesinin verimini etkileyen seri
ve paralel direnç etkilerini göstermektedirler.
Paralel direnç etkisini kristal kusurları yaratırken seri direnç etkisini yarıiletken malzemeye
yapılan metal kontaklar, yarıiletken malzeme
içindeki tabakaların iç dirençleri ve gözenin üst
yüzeyindeki metalik parmak kontak dirençleri
oluşturur.
.
.
Rs
Id
Iphoto
Rp
.
V
.
Şekil 3. Fotovoltaik Pilin Eşdeğer Devresi
Güneş enerjisi, fotovoltaik pillerin yapısına bağlı
olarak %5-%20 arasında bir verimle elektrik
enerjisine dönüşmektedir. Çıkıştaki gücü arttırmak
için fotovoltaik piller birbirine paralel ya da seri
bağlanabilir. Fotovoltaik pillerin paralel yada seri
55
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:13 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
bağlanması ile elde edilen yapıya fotovoltaik
modül denir. Şekil 4’te ise bu yapıya ait şekil
verilmiştir (Yılmaz vd., 2013; Özçalik vd., 2013).
I e = I eo .( e
qV D
kbT
qV
− 1 ) (2)
D
I h = I ho .( e kbT − 1 ) (3)
Diyot akımı ve kaynak akımı ise;
qV D
kbT
I d = I o .( e − 1 ) = I o .( e mkT − 1 ) (4)
q ( V pv + I .Rs )
( V pv + I .Rs )
I pil = I ph − I o .( e mkT − 1 ) −
Rp
(5)
Şekil 4. Fotovoltaik Panel
Şekil 3’deki devreye Kirchoff’un akımlar kanunu
uygulanırsa denklem 1 elde edilir.
I pil = I ph − I d − I p q ( V pv + I .Rs )
(1)
olarak bulunur.
İletim bandındaki elektron durumlarının ve
valans bandındaki boşluk akımlarının Boltzman dağılımı ile net elektron akımı ve boşluk
akımları ise aşağıdaki denklemlerle bulunabilir
(Jiang vd, 2011).
Şekil 5’de Kilis’in güneşlenme haritası verilmiştir.
Bu haritadan ve Kilis Meteoroloji Müdürlüğü
ile yapılan yazışmalardan elde edilen verilerle
2003-2014 yıllarında aylık güneşlenme süreleri
grafik olarak grafik 2’de verilmiştir.
Şekil 5. Kilis’in Güneşlenme Haritası
56
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:13 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Şekil 5 incelendiğinde Kilis ilinde güneş ışıması
ortalamasının yaklaşık olarak 1600-1700 arasında
olduğu görülmektedir. Bu değerler kWh/ olarak 1
yılda alınabilecek toplam enerjiyi ifade etmektedir.
Grafik 2. 2003-2014 Yıllar Arası Ortalama Toplam Güneşlenme Süreleri
3. RÜZGÂR TÜRBİNİN ÇALIŞMA İLKESİ
enerji doğru akıma (DC) dönüştürülerek şarj
denetim cihazına iletilir (Köksal, 2013). Rüzgâr
jeneratöründen elde edilebilecek enerji miktarı
aşağıdaki denklem yardımıyla bulunabilir.
Rüzgâr enerjisi, hem çevreyi kirletmeyen hem
de temiz ve doğada var olan bir enerji kaynağı
olmasından dolayı ülkemizdeki önemli enerji
1
E= Q
V 2 2
(6)
kaynaklarından biri olarak yer almaktadır. Türkiye
rüzgâr bakımından zengin yöreleri olan bir ülkedir. Marmara Bölgesi 10 m yükseklikteki yıllık
Eşitlikte Q ve V sırasıyla rüzgârın debisini ve
hızını göstermektedir. Rüzgâr debisi ise; ρ havanın yoğunluğunu ve A ise hız doğrultusuna dik
yüzeyi göstermek kaydıyla, süreklilik denklemi
kullanılarak denklem 7’deki gibi bulunur.
ortalama rüzgâr hızı ve güç yoğunluğu (3.29 m/
sn ve 51.91 W/m²) bakımından en yüksek değere
sahip bölgedir. En düşük değer ise, 2.12 m/sn hız
ve 13.19 W/m² güç yoğunluğu ile Doğu Anadolu
Bölgesi’ndedir. Türkiye’nin % 64,5‘inde rüzgâr
Q = ρA
V
(7)
enerjisi güç yoğunluğu 20 W/m²’yi aşmazken, %
16.11’inde 30-40 W/m2 arasında, % 5,9‘unda 50
Denklem 6-7’den yararlanarak rüzgâr jeneratöründeki enerji miktarı denklem 8’deki gibi
bulunabilir.
W/m²’nin ve % 0.08’inde de 100 W/m²’nin üzerindedir. Rüzgâr türbinindeki pervaneler rüzgârın
hareketiyle bağlı oldukları şaftı döndürür. Uygun
1
E = ρA
V 3 2
(8)
bir jeneratör ile de bu hareket enerjisi elektrik
enerjisine dönüştürülür. AC olarak üretilen bu
57
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:13 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Bir rüzgâr türbini genel olarak 3 kısımdan oluş-
sonucunda da AC oluşur. Pervane kanatları ise
maktadır. Şaft; pervanelerin dönmesiyle şaft da
rüzgâr estiği zaman pervanenin kanatlarına çar-
dönmeye başlar ve motor içinde hareket oluşur.
parak onu döndürmeye başlar. Bu sayede rüzgâr
Motorun çıkışında elektrik enerji sağlanmış olur.
enerjisi ile kinetik enerji elde edilir. Kilis’e ait
Jeneratör; Elektromanyetik indüksiyon ile elektrik
rüzgâr enerji potansiyeli ise şekil 6’da verilmiştir.
enerjisi üretilmiş olur. İçinde mıknatıslar bulunur
Kilis meteoroloji müdürlüğünden alınan veriler
ve bu mıknatısların ortasında da ince tellerle sarıl-
kullanılarak 2005-2014 yılları arasında ortalama
mış bir bölüm bulunur. Pervane şaftı döndürdüğü
rüzgâr hızları grafik olarak hazırlanmıştır ve bu
zaman motor içindeki bu sarım bölgesi etrafındaki
bilgiler grafik 3’de verilmiştir (Kilis İl Meteoroloji
mıknatısların ortasında dönmeye başlar. Bunun
Müdürlüğü, 2014; Yaniktepe vd., 2011).
Şekil 6. Kilis Rüzgâr Enerjisi Potansiyeli Atlası
Grafik 3. Kilis’in 2005-2014 Arası Yıllık Rüzgâr Hızı Ortalaması (m/sn)
58
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:13 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
4. ÜNİVERSİTE ALANININ ZEMİN
ÖZELLİKLERİ
disliği açısından değerlendirilmesi yapılmaktadır.
Aydınlatma sistemini oluşturan direkler sadece
statik yüklerin etkisinde olmayıp bunlara ilaveten
uygulama yapılacak alan ve bölge itibari ile daha
çok rüzgâr yükü, deprem yükü gibi dinamik etkilere de maruz kalmaktadır. Bu etkiler dikkate
alınarak yapılacak hesaplar doğrultusunda temel
tasarımlarının yapılması gerektiği önerilmektedir.
İnşaat mühendisliğinde ne tür bir yapı olursa
olsun doğal malzemelerden oluşan zemin üzerine inşaa edildiğinden yapının üzerine oturacağı zemini tanımak ve zeminin nasıl davranış
gösterdiğini bilmek gerekmektedir. Mühendislik
yapıları tasarlanırken, yapı temelinin zemin ile
birlikte mümkün olduğunca uyumlu çalışması,
gerek geoteknik gerekse yapısal açıdan tasarım
kriterlerini yerine getirmesi hedeflenir. Genelde
üstyapı ve temel çözümlemeleri ayrı yapılarak
üstyapı ankastre mesnetli olarak çözülmekte,
dolayısıyla zeminin yapıdan yapının da zeminden
etkilenmediği varsayılmaktadır. Bu durumda,
zemin-yapı etkileşimi yalnızca temel elemanının
çözümüne indirgenmektedir. Hâlbuki zemin yapı
etkileşimi yüzeysel ve derin temeller, tüneller
ve istinat yapıları gibi mühendislik yapılarının
tasarımında önemli bir parametredir (Köseoğlu,
1987).
1.1. Üniversite Alanına Ait Zemin Bilgileri
Bu alan üzerinde yapılan ölçümler doğrultusunda
zeminin sert kilden oluştuğu ve Türk Deprem
Yönetmeliği 2007 (TDY2007)’de Tablo 6.1 olarak
verilen zemin grupları bilgisine bakıldığında A
Grubu zemin sınıfına dâhil olduğu belirlenmiştir
(Tablo 1). Zemindeki gerilmenin ve deplasmanın fonksiyonu olan zemin yatak katsayısı sert
killi zeminler için 3000 t/m3 ve zemin emniyet
gerilmesi 15 t/m2 ‘dir.
Elde edilen bilgiler doğrultusunda Türk Deprem Yönetmeliği 2007 Tablo 6.2’den A Grubu
zeminlerin Z1 yerel zemin sınıfına sahip olduğu
belirlenmektedir (Tablo 2).
Bu kısımda, çalışma kapsamında yapılması
hedeflenen aydınlatma sisteminin inşaat mühen-
59
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:13 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Tablo 1. Zemin Grupları (TDY 2007, Tablo 6.1)
Zemin
Grubu
(A)
(B)
(C)
(D)
Zemin Grubu
Tanımı
1. Masif volkanik kayaçlar ve ayrışmamış
sağlam metamorfik kayaçlar, sert çimentolu
tortul kayaçlar
2. Çok sıkı kum, çakıl
3. Sert kil ve siltli kil
1. Tüf ve aglomera gibi gevşek volkanik
kayaçlar, süreksizlik düzlemleri bulunan
ayrışmış çimentolu tortul kayaçlar
2. Sıkı kum, çakıl
3. Çok katı kil ve siltli kil
1.Yumuşak süreksizlik düzlemleri bulunan
çok ayrışmış metamorfik
kayaçlar ve
çimentolu tortul kayaçlar
2. Orta sıkı kum, çakıl
3. Katı kil ve siltli kil
1.Yeraltı su seviyesinin yüksek olduğu
yumuşak, kalın alüvyon tabakaları
2. Gevşek kum
3. Yumuşak kil, siltli kil
Stand.
Penetr.
(N/30)
Relatif
Sıkılık
(%)
Serbest
Basınç
Direnci
(kPa)
Kayma
Dalgası
Hızı
(m/s)
──
──
> 1000
> 1000
> 50
> 32
85─100
──
──
> 400
> 700
> 700
──
──
500─1000
700─1000
30─50
16─32
65─85
──
──
200─400
400─700
300─700
──
──
< 500
400─700
10─30
8─16
35─65
──
──
100─200
200─400
200─300
──
──
──
< 200
< 10
<8
< 35
──
──
< 100
< 200
< 200
Tablo 2. Yerel Zemin Sınıfları (TDY 2007, Tablo 6.2)
Yerel Zemin Sınıfı
Tablo 6.1’e Göre Zemin Grubu ve
En Üst Zemin Tabakası Kalınlığı (h1)
Z1
(A) grubu zeminler
h1 £ 15 m olan (B) grubu zeminler
Z2
h1 > 15 m olan (B) grubu zeminler
h1 £ 15 m olan (C) grubu zeminler
Z3
15 m < h1 £ 50 m olan (C) grubu zeminler
h1 £ 10 m olan (D) grubu zeminler
Z4
h1 > 50 m olan (C) grubu zeminler
h1 > 10 m olan (D) grubu zeminler
1.2. Kilis İlinin Depremselliği
aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya
en kuvvetli olarak hissedildiği alandır. Literatürde
Deprem parametrelerinden biri olan merkez üstü
yapılan çalışmalar da depremin ivme değerinin ve
(episantr), yer kabuğu içerisinde deprem enerjisinin
şiddetinin zemin şartlarına ve depremin meydana
ortaya çıktığı odak noktasına en yakın olan yergeldiği merkeze olan uzaklığına bağlı olduğunu
yüzündeki nokta olarak tanımlanmaktadır. Burası
göstermektedir.
60
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:13 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Üniversitenin kurulu olduğu Kilis ili Türkiye
Deprem Bölgeleri Haritası üzerinde de görüleceği
üzere 3. derecede tehlikeli deprem bölgesinde yer
aldığı şekil 7’de gösterilmektedir. Şekil 8’de ise İl
bazında bu durum ele alındığında Kilis ilinin 2.,
3. ve 4. derecede tehlikeli deprem bölgelerinde
konumlandığı görülmektedir. Tarihsel ve aletsel
dönemdeki kayıtlara bakıldığında, Doğu Anadolu
Fay Sisteminin etkisinde kalan bu bölgede önceki
yıllarda meydana gelen depremlerin hasara neden
olmadıkları belirlenmiştir.
Şekil 7. Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası
Şekil 8. Kilis İli Deprem Bölgeleri Haritası
61
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:13 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Kilis ilinde meydana gelen deprem kayıtları incelendiğinde, odak noktası bu alanda bulunan ve çok
kuvvetli olmayan yer hareketlerinin gerçekleştiği
görülmektedir. Ancak il civarında daha büyük
depremlere neden olabilecek aktif fay hatlarının
varlığı risk teşkil etmektedir. Uzak alanda oluşacak
bu tür depremlerin göz ardı edilmemesi ve bu
durumun yapısal analiz ve tasarımlar yapılırken
dikkate alınması gerektiği düşünülmektedir. Yapının
üzerinde oturacağı zemin sınıfı belirlendikten sonra
yapıya etkiyecek deprem yüklerinin hesaplanması
için gerekli olan bu zemin sınıfına ait spektrum
karakteristik periyotları TDY2007’de verilen Tablo
2.4’te verilmiştir (Tablo 3).
Tablo 3. Spektrum Karakteristik Periyotları
(TA , TB) (TDY 2007, Tablo 2.4)
Tablo 6.2’ye göre
Yerel Zemin Sınıfı
TA
(saniye)
TB
(saniye)
Z1
0.10
0.30
Z2
0.15
0.40
Z3
0.15
0.60
Z4
0.20
0.90
tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Bunun önüne
geçebilmek için FEMA454 (Federal Emergency
Management Agency)’de önerildiği üzere;

Yapı üzerinde bulunan ağırlıklar aşağı doğru
kaydırılarak konumu değiştirilebilir,

Yapının yüksekliği değiştirilebilir,

Yapının enkesit alanı veya biçimi değiştirilebilir,

Kullanılan malzeme değiştirilebilir,

Yapının temel üzerindeki mesnetlenme durumu
değiştirilebilir.
Yapı periyodu ile zemin periyodunun yakın olduğu
durumda bu çözüm yollarından bir veya birkaçı
kullanılarak yapı periyodu değiştirilebilir ve daha
güvenli bir tasarım yapılabilir.
5. GÜNEŞ PANELİ VE RÜZGÂR TÜRBİNİ
İLE OLUŞTURULAN HİBRİD SİSTEM
Çalışma kapsamında yapılması hedeflenen aydınlatma sistemini oluşturan direklerin yapısal davranışı
incelenerek statik ve dinamik analizleri yapılmalı
ve rezonans durumu göz ardı edilmemelidir. Basit
bir yapı olan aydınlatma direklerinin, temel mod
(doğal) periyodunun zemin periyodundan farklı
olacak şekilde tasarlanması gerekmektedir. Aksi
halde yapı rezonans durumuna geçebilir ve yıkılma
Şekil 9’da hibrid sisteme ait yapı verilmiştir ve
tasarlanan hibrid sistem fotovoltaik panel, rüzgâr
türbini, şarj denetim birimi, evirici ve akü gruplarından oluşmaktadır. Hibrid sistemde fotovoltaik panel
ve rüzgâr türbini ile elektrik enerjisi üretilerek şarj
denetim birimi yardımıyla akü grubunda üretilen
bu enerji depolanır. Sistemde akü grubunun aşırı
şarj ve deşarjını önlemek için şarj-deşarj denetim
birimi bulunmaktadır. Akü grubunda depolanan
bu enerji DC yüklere direkt verilirken AC yüklere
evirici tarafından sağlanmaktadır (İçli vd., 2010;
Engin, 2010; Wei, 2007).
62
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:13 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Şekil 9. Tasarlanan Hibrid Sistemi
Hibrid sistemin Kilis 7 Aralık Üniversitesi Rektörlük alanı aydınlatmasına ait sistem şekil 10’da
verilmiştir. Sistemde sadece merkezdeki aydınlatma
sistemi için hibrid sistemi kullanılmıştır. Diğer
alanların aydınlatması ise fotovoltaik paneller ile
sağlanmıştır. Hibrid sistemin kullanılma amacının
en önemli özelliği ise kış aylarında güneşlenme
süresinin az olması ve bu olumsuz durumun giderilmesi için uygun bir enerji kaynağı olan rüzgâr
türbinin kullanılmasıdır.
Şekil 10. Rektörlük Alanının Aydınlatmasına Ait Sistem
63
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:13 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
4. SONUÇLAR
KAYNAKLAR
Yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanarak
oluşturulan hibrid sistemler gün geçtikçe artmaktadır. Bu çalışmada da Kilis 7 Aralık Üniversitesi
Merkez Kampüsü aydınlatması için rüzgâr ve
güneş enerjisinden faydalanılarak hibrid bir sistem
oluşturulmuştur. Yapılan çalışmada sadece belli bir
alanın aydınlatma sistemi üzerinde durulmuştur.
Hibrid sistemin sadece ilk yatırım maliyeti yüksektir ve bu maliyet birkaç yılda kendini amorti
etmektedir. Bu bakımdan düşünüldüğünde, hibrid sistemlerin üniversiteler tarafından aktif bir
şekilde kullanılması hem üniversite mühendislik
öğrencileri açısından hem de temiz enerjinin artık
daha çok kullanılması gerektiğinin vurgulanması
açısından önemlidir.
“ANONİM-1” (2014) http://eusolar.ege.edu.tr/,
22.11.2013
“ANONİM-2” (2014) http://www.mgm.gov.tr/,
22.11.2014
AKTACIR, M. A., YEŞILATA B., IŞIKER Y.,
(2008). Fotovoltaik-Rüzgar Güç Sistemleri
Uygulaması. Yeni Enerji Yenilenebilir Enerji
Teknolojileri (3), 56-62
AKTACIR, M. A., YEŞILATA, B., (2009). Harran
Üniversitesi Kampüs İçi Fotovoltaik Sistem
Uygulamaları. 41-46. Tesisat Mühendisliği,
sayı 111, sayfa 41-46
BAŞARAN, K., ÇETIN, N.S., ÇELIK, H., (2011).
Rüzgar-Güneş Hibrit Güç Sistemi Tasarımı ve
Daha önce yapılan benzer çalışmalardan farklı
Uygulaması. Paper presented at the 6th Interolarak aydınlatma sisteminin inşaat mühendisliği
national Advanced Technologies Symposium
açısından değerlendirmesi yapılmış ve sistemin
(IATS’11), Elazığ, Türkiye
üzerine oturacağı zemin özelliklerinin belirlenerek bu alanın depremselliği incelenmiştir. Ay- BEHÇET, R., ORAL, H., GÜL, H., (2013).
dınlatma sistemlerini oluşturan direklerin statik
Adıyaman İlinin Güneş Enerjisi Potansiyeli
ve dinamik analizlerinin yapılması gerektiğinin
ve Kullanımı Batman Üniversitesi Yaşam
önemi vurgulanmıştır. Üniversite alanının rüzgâr
Bilimleri Dergisi, 3(2), 52-67
alması ve aynı zamanda bölgenin uzak alan
ENGIN, M., ÇOLAK, M., (2005). Güneş-Rüzgar
deprem etkisi altında olması durumu için rüzgâr
Hibrid Enerji Üretim Sisteminin İncelenmesi.
ve deprem yüklerinin dinamik analizde dikkate
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi
alınması gerektiği öngörülmektedir. Sisteme etki
Mühendislik Bilimleri Dergisi, 11(2), 225-230
eden statik ve dinamik yükler altında direklerin
yapısal analizinin önemine dikkat çekilmektedir. ENGIN, M., (2010). Bornova İçin Güneş-Rüzgar
Yapı-zemin etkileşiminin yapısal tasarımdaki
Hibrid Enerji Üretim Sistemi Tasarımı. Celal
etkisinin belirlenerek aydınlatma sistemi için en
Bayar Üniversitesi Soma Meslek Yüksekokulu
uygun altyapı çalışmasının yapılması gerektiği
Teknik Bilimler Dergisi, 2(13), 11-20
kanaatine varılmıştır.
FEMA 454 (2006). Designing for Earthquakes a
Manual for Architects. [Washington, D.C.]:
U.S. Dept. of Homeland Security, FEMA
64
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:13 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
İÇLİ, S., ÇOLAK, M. VE ÇUBUKÇU, M., (2012). TÜRK DEPREM YÖNETMELİĞİ–2007 (TDY
TURKEY: PV Technology Status and Pros2007), Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar
pects-Pieces Falling into Place, IEA-PVPS
Hakkındaki Yönetmelik–2007, Ankara
Annual Report 2011, pp. 102-105
YANIKTEPE, B., ÖZALP, C., SAVRUN, M.M.,
JİANG, Y., QAHOUQ, J.A.A., ORABİ, M., (2011).
KÖROĞLU, T., CEBECI, Ç., (2011). RüzgarMatlab/Pspice hybrid simulation modeling
Güneş Hibrid Güç Sistemi Osmaniye Korkut
of solar PV cell/module, 2011 Twenty-Sixth
Ata Üniversitesi Uygulama Örneği, 6th InterAnnual IEEE Applied Power Electronics Connational Advanced Technologies Symposium
ference and Exposition (APEC), 1244-1250
(IATS’11), Elazığ, Türkiye
KİLİS İL METEOROLOJİ MÜDÜRLÜĞÜ, Kilis
YEŞİLATA, B., MUTLU, İ.H., AKTACİR,
M.A., (2007). Fotovoltaik Güç ve Harran
KÖSEOĞLU, S., (1987) Temeller Statiği ve
Üniversitesi Temiz Enerjili Kampüs Entegre
Konstrüksiyonu, Cilt 2 (3. Basım), İstanbul:
Projesi-1: Stratejik Esaslar, IV. Yenilenebilir
Matbaa Teknisyenleri Basımevi
Enerji Kaynakları Sempozyumu bildiriler
kitabı, sayfa 71-75, Gaziantep
KÖKSAL, S., (2012, 13-14 EYLÜL ). Manisa/
Kırkağaç Rüzgâr Potansiyelinin İncelenmesi.
YILMAZ, Ş., AKSU, M., ÖZER, Z., ÖZÇALIK,
Paper presented at the Kırkağaç Araştırmaları
H. R.,(2012). Matlab İle Gerçekleştirilen FoSempozyumu, Kırkağaç, Manisa, Türkiye
tovoltaik (PV) Güneş Pili Modeli İle Güneş
Enerjisi Üretimindeki Önemli Etkenlerin
OKTİK, Ş., TOZLU, C., EKE, R., ELTEZ, M.,
Tespit Edilmesi, ELECO, Bursa
(2005). Güneş enerjisi ve Muğla üniversitesi
temiz enerji kaynaklari araştırma geliştirme
WEİ, Z., (2007). Simulation And Optimum Design
merkezi (mutek-arge) uygulamaları, EİEİ
Of Hybrid Solar-Wind And Solar-Winddiesel
Enerji Tasarrufu Etkinlikleri Bildirileri
Power Generation Systems, PhD Thesis, The
Hong Kong Polytechnic University
ÖZÇALIK, H. R., YILMAZ, Ş., KILIÇ, E.,
(2013). Güneş Pilinin Bir Diyotlu Eşdeğer
Devre Yardımıyla Matematiksel Modelinin
Çıkartılması ve Parametrelerinin İncelenmesi.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi,
Mühendislik Bilimleri Dergisi, 16(1)
65
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK
VE FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
İKİ KAMERA İLE CİSMİN MESAFESİNİ VE BOYUNU TESPİT EDEN
GERÇEK ZAMANLI GÜVENLİK UYGULAMASI TASARIMI
DESIGNING OF A REAL-TIME SECURITY APPLICATION WITH TWO
CAMERAS TO IDENTIFY THE DISTANCE AND SIZE OF AN OBJECT
Emre ERKAN1, Hasan Rıza ÖZÇALIK2, Şaban YILMAZ3
1
Batman Üniversitesi, Batman Meslek Yüksekokulu,
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi
3
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Kahramanmaraş Meslek Yüksekokulu
2
Özet: Güvenlik ülkelerin ve bireylerin temel ihtiyaçlarındandır. Gelişen teknolojinin güvenlik sistemlerinde
yer alması her geçen gün artmaktadır. Özellikle güvenlik kameraları önemli bir işlev görmektedir. Ancak
çok fazla olan güvenlik kameralarını sürekli izlemek
ekonomik ve sürdürülebilir değildir. Bu yüzden akıllı
güvenlik sistemlerine ihtiyaç vardır. Görüntü işleme
teknikleri kullanılarak oluşturulan akıllı güvenlik
sistemleri olayların önlenmesinde büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada iki güvenlik kamerasından
alınan görüntü işlenerek, görüntü içerisindeki tehlikeli
görüntü tespit edildiğinde gerekli önlemleri alan akıllı
güvenlik sistemi tasarlanmıştır.
Abstract: Security is one of the basic needs for
countries and individuals. Technological improvements constantly contribute to the security systems.
Particularly, security cameras fulfill an important
task. However, it is not economical and sustainable
to permanently monitor security cameras. However,
smart security systems are needed. Smart security
systems which are created using image processing
techniques are of vital importance in terms of preventing unfavorable events in advance. In this study,
a smart security system is designed to takes necessary
precautions in case of a hazardous image in a group of
images obtained from two different security cameras.
Anahtar Kelimeler: Görüntü İşleme, Akıllı Güvenlik
Sistemi, Güvenlik
Key Words: Image Processing, Smart Security, Security
66
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:15 K:42
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
1. GİRİŞ
nesnelerin uzaklığının değişkenliği, yağmur, sis
ve kar gibi çevresel faktörler işimizi zorlaştırır
(Smids, 2006). Akıllı güvenlik kameraları, kaydedilen videolardan yararlı bilgileri otomatik
olarak, tespit, analiz ve tanıma yapabilirler. Video
gözetim uygulamalarının geniş kullanım alanları
vardır. İç güvenlik, dış güvenlik, kamu ve özel
ortamlarda suçun önlenmesi, trafik kontrolü, kaza
tahmini, hasta takibi, yaşlı ve çocuk izleme, havaalanları, tren istasyonları, karayolları, otoparklar,
mağazalar, alışveriş merkezleri ve ofisler akıllı
güvenlik kameralarının uygulama alanlarındandır
(Wang, 2013).Akıllı güvenlik sistemlerine olan
ilgi gün geçtikçe artmaktadır. Tek bir kamera ile
mesafe tespiti ve görüntü işleme çok kısıtlı olarak
yapılabilir. Birden çok kamera ile yapılan akıllı
güvenlik sistemleri çok daha başarılı olmuştur
(Collins vd., 2002; Aghajan vd., 2009; Valera
vd., 2004).
Görüntü işleme güvenlik alanlarında genel olarak
nesne tanıma ve çözümleme üzerine kullanılmaktadır. Gerçek zamanlı elde edilen görüntüler anlık
olarak incelenmekte ve değerlendirilmektedir.
Güvenlik sistemleri sayesinde bir bireyin ya da
toplumun tehditlere karşı korunabilme yeteneği
ve kapasitesi artmaktadır. İnsan gücüne dayalı
güvenlik sistemleri teknolojinin gelişmesiyle
yerini teknoloji temelli güvenlik sistemlerine
bırakmaktadır (Samtaş vd., 2011).
Güvenlik sistemleri; birçok elemanın birbiri ile
etkileşimli olarak çalışmasından oluşur. Güvenlik
açısından kontrol edilmek istenen bölgelere yerleştirilen algılayıcılar, bu algılayıcılardan gelen
bilgilerin toplanarak değerlendirildiği kontrol
üniteleri ve kontrol ünitelerinin denetlediği uyarı
elemanlarından oluşmaktadır (Çakır vd., 2011;
Yılmaz vd., 2006).
Güvenlik problemi, sosyal istikrar ve ekonomik
kalkınma ile ilgili küresel bir sorundur. Bu nedenle, güvenlik problemlerinin çözümünde yapılan
çalışmalar tüm insanları ilgilendiriyor. Güvenlik
sorunları, bazı durumlarda büyük ekonomik
kayıpları, insan hayatını ve hatta ulusal güvenliği tehlikeye atmaktadır (Halilcevic vd., 2009).
Bilgisayar görme uygulamaları son iki üç yılda
hızlanmıştır. Akıllı gözetim sistemleri, güvenlik,
makine görüşü, robotik ve otomatik güdümlü
araç, hatta eğlence ve bilgisayar oyunlarında
kullanılmaktadır.
Güvenlik kameraları günümüzde yaygın olarak
kullanılmaktadır. Ancak güvenlik kameralarını
her an izleyen ve yorumlayan bir kişi çoğunlukla
bulunmamaktadır. Güvenlik kameralarındaki
görüntüleri işleyen ve gerekli tedbirleri alan
sistemlere ihtiyaç vardır. Sınır karakollarında
gözetleme kameraları, trafik akışını düzenleyen
kameralar ve bireysel alanları koruyan güvenlik
kameraların görüntülerinin otomatik olarak işlenmesi çok önemlidir. Görüntü işleme özelliği
olmadan kullanılan güvenlik kamerası ancak
olayları kaydeder. Görüntü işleme ile tehdit ve
şüpheli faaliyetler önceden tespit edilip önlenebilir
(Mudigoudar vd., 2009).
Akıllı güvenlik kameraları görüntüleri işlenirken
ölçek, karmaşıklık, hareketlilik çözünürlük ve
bozucu etkiler doğru sonuç elde etmeyi zorlaştırır. Birden fazla kamera kullanılarak bu sorunlar
aşılmaya çalışılır. Birden fazla kamera kullanmada
Görüntü işlemede, güvenlik kameralarının düşük
çözünürlüğü, yetersiz ışık, nesnelerin hareketliliği,
67
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:15 K:42
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
kameralar arası uyum problemi oluşturmaktadır.
Kamera atlatma denilen kameralar arası yum ve
geçiş algoritmaları mevcuttur. Bu algoritmalar
sayesinde kameradaki görüntülerin zamana göre
yorumlanması daha başarılı olmaktadır. Mevcut
kamera atlatma algoritmaları. (I) özellik tabanlı
, (II) geometri tabanlı ve (III) hibrit - temelli
yaklaşımlar olmak üzere üç grupta toplanabilir
(Chen vd., 2010).
(1)
Bu denklemde (R) RGB görüntüsündeki pikselin
kırmızı bileşen değerini, (G) yeşil bileşen değerini, (B) mavi bileşen değerini ve (I) gri bileşen
değerini göstermektedir. Bundan sonraki aşama
arka arkaya yakalanan imgelerin mutlak farkının,
imgeyi oluşturan toplam piksel sayısına oranının
belirli bir eşiği geçip geçmediğinin tespitidir.
Değişim tespiti matematiksel olarak aşağıdaki
denklem ile sağlanmaktadır.
Özellik tabanlı yaklaşımlarda, renk veya izlenen
nesnelerin diğer ayırt edici özellikleri, kameralar alınan
görüntülerde eşleştirilir (Balcells vd., 2005; Lowe,
2004; Choi vd., 2007). Geometri tabanlı yaklaşım,
Konum tabanlı, hizalama tabanlı ve homograph temelli yaklaşım olarak üç alt kategoriye ayrılabilir.
Konum tabanlı yaklaşımlar koordinat sistemi mantığı
ile çalışır. Hizalama tabanlı yaklaşımlar bir nesnenin
başka bir nesne ile kıyaslar. Homograf - tabanlı
yaklaşım iki boyutlu düzlemde çakışan görüntülerin
(2)
hesaplamasını yapar. Hibrit yaklaşımda ise birden fazla yaklaşım aynı anda kullanılmaktadır.
Bu denklemde (ÇF) ortalama çerçeve farkını, (It)
Hareket tespit algoritmaları genel olarak 3 grupta o anki yakalanan çerçeveyi, (It-1) bir önceki çerçeincelenmektedir. Bunlar; arka plan farkı yöntemleri, veyi, w yakalanan imgenin yatay piksel boyutunu,
istatistiksel yöntemler ve görsel akış yöntemleridir. (h) düşey piksel boyutunu, (x,y) ilgili pikselin
Bu çalışmada iki görüntü arasındaki değişimi tespit konumunu, (E1) eşik değerini göstermektedir. Bu
etmek için ortamdaki etmenlerden en az etkilenen denkleme göre herhangi bir (x,y) konumundaki
arka plan fark yöntemlerinden fark alma yöntemi görüntü öğesine ait (It) ve (It-1) resimlerindeki
kullanılmıştır. Bu metoda göre sabit arka plana parlaklık değerleri arasındaki farkın mutlak değeri,
sahip görüntülerde olası hareketleri tespit etmek belirlenen eşik değerinden büyük ise görüntü öğesi
için kullanılabilecek en temel yöntem ardışıl imge hareketli kabul edilmektedir (Oral vd., 2005). Bu
çerçevelerinin mutlak farkını değerlendirmektir kabule göre, hareketli bölgeler, kestirilen arka
(Kefelli vd., 2005). Bu yöntemde, kamera ile planla mevcut andaki resim arasındaki farktan
arka arkaya yakalanan renkli imge çerçeveleri elde edilmektedir. Eşik değeri istatistiksel olarak
işlem yükünü azaltmak amacı ile öncelikle gri önemli bir parlaklık değişimine karşılık gelen bir
tonlu imgelere dönüştürülmektedir. Bu işlem için değerdir. İki piksel arasındaki farkın, harekete ait
olup olmadığını belirleyen, tamamen deneysel
aşağıdaki denklem kullanılmaktadır.
olarak önceden belirlenmiş bir değerdir (Peker
68
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:15 K:42
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
vd., 2010). Bu değerin değiştirilmesi ile hareket iki kamera ile yapılan sistemde kameralardan alınan
tespit hassasiyetinin artırılması ya da azaltılması görüntü işlenmekte ve kullanıcının yapmış olduğu
sağlanmaktadır (Peker vd., 2011).
güvenlik ayarlarına göre tehdit durumunda siren
çalmakta, e-posta gönderilmektedir. Bununla beraBu çalışmada iki kamera ile elde edilen görüntü
ber led projektörün kontrolü de bu ayarlar altında
işlenmiş ve mesafe ve alan hesabı algoritması
yapılmaktadır. Ayrıca sistem uzaktan kumanda ile
geliştirilmiştir. Ayrıca donanım desteği ile sistemin
kontrol edilebilmektedir.
siren çalması, ışığı açıp kapaması ve uzaktan kumanda ile devreye alınıp çıkarılması sağlanmıştır. Sistem belli bir bölgenin sürekli olarak korumasını
amaçlamaktadır. Güvenlik kameralarından alınan
2. MATERYAL VE YÖNTEM
görüntüler sürekli olarak taranmakta ve tehlikeli
Şekil 1’de görülen akıllı güvenlik sistemi için gerekli olarak tanımlanan görüntü tespit edildiğinde gerekli
olan yazılım delphi ile geliştirilmiştir. Sistem bir uyarılar yapılmaktadır.
bilgisayar ile kontrol edilmektedir. Prototip olarak
Şekil 1.Akılı Güvenlik Sistemi
Uygulama programında 2 adet IP Kamera kullanılmıştır. Her kameranın çözünürlüğü 640x480
olmakta yani toplamda 614400 pikselin denetlenmesi gerekmektedir. Bu durum işlem çokluğundan
gecikmeye yol açacaktır. Sistem gerçek zamanlı
çalıştığından dolayı işlemlerin gecikmeden yapılması gerekmektedir. Bahse konu sorunun önüne
geçebilmek için 16 piksel aralıkla denetleme işlemi
69
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:15 K:42
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
yapılmış ve bu sayede denetlenmesi gereken piksel
sayısı 2400’e düşmüştür. Bir başka değişle tarama
hızı 256 katına çıkmıştır. Sonuç olarak tarama
işlemi esnasında Kamera görüş açısına giren nesnenin Yüksekliğinin ve Eninin yaklaşık kaç piksel
olduğu bulunabilmektedir. Mesafelerin ise daha
önceden bilinmesi münasebetiyle nesnenin gerçek
boyutunu uygulama programının hesaplanmasına
imkân tanımaktadır.
Şekil 2’de korunan bölgede mesafe hesaplaması
görülmektedir. Özel olarak geliştirilen algoritma
ile görüntüdeki cismin konumu belirlenebilmektedir. Konumu belirlenen cismin tanımlanması
daha doğru sonuç vermektedir. Perspektif açıdan
uzakta olan cisim küçük görünmekte ve ölçüleri
konusunda sağlıklı bilgi elde edilememektedir.
Şekil 3’de Geliştirilen algoritma ile konum tespiti
görülmektedir.
Şekil 2.Konum Tespiti
Şekil 3. Kameralar ile Konum Tespiti
70
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:15 K:42
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
3. BULGULAR VE TARTIŞMA
şekillerde yapılan denemelerde sistemin çok başarılı olduğu görülmüştür. Uygulama bilgisayar
Şekil 4’te iki güvenlik kamerası ile hareketli
tarafından sürekli olarak izlenmekte olduğundan
olan görüntü yakalanmakta ve konum ve boyut
tanımlanan cisimlerin en doğru şekilde sınıflanbelirlemesi yapılmaktadır. Değişik hızlarda ve
dırılması mümkün olmaktadır.
71
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:15 K:42
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Şekil 4. Cismin Boyut ve Konum Tespiti
Uygulama devresi, uygulama programı ile ilişkilendirilmiş mikro denetleyici kontrollü bir devredir. Uygulama programında Alarm Sistemi aktif
ise korunan bölgeye tehlikeli boyutta ve şekilde
bir nesnenin girdiğine dair sinyal PC tarafında
gönderilmişse alarm çalmaktadır. Ayrıca PC’den
gelen sinyale göre aydınlatma sistemini aktif yâda
pasif yapılır. Kullanıcı kumanda vasıtasıyla Alarm
Sistemini, Taramayı yâda aydınlatma Sisteminin
manüel olarak aktif yâda pasif yapabilir veya bu
üç özelliği zamanlama ayarlarında belirtilen konuma getirir yani varsayılan olarak ayarlayabilir.
Uygulama devresi PC ile USB protokolü ile haberleşmektedir. Alarm Sistemi, Aydınlatma Sistemi
ve Göstergeler PIC18F4550 Mikro denetleyicisi
vasıtasıyla kontrol edilmektedir. Uzaktan kumandanın gönderdiği RF sinyalleri PIC16F628 Mikro
denetleyicisi tarafından çözülüp PIC18F4550 Mikro
denetleyicisine bildirilmektedir. LDR sensörü ise
ortamın aydınlık durumunu kontrol etmektedir.
Uygulama devresinde bulunan gösterge ise USB
Bağlantısının olup olmadığını, Alarmın çalıp çalmadığını, Taramanın Aktif olup olmadığını, Alarm
72
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:15 K:42
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Sisteminin Aktif olup olmadığını, Aydınlatmanın CHEN, C., YAO, Y., PAGE, D., ABIDI, B.,
KOSCHAN, A., ABIDI, M., (2010). Camera
Aktif olup olmadığını, Varsayılan ayarlara kumanhand off with adaptive resource management
da vasıtasıyla müdahale edilip edilmediğini yâda
for multi-camera multi-object tracking, Image
kumandadan sinyal geldiğini gösteren ledlerden
and Vision Computing 28: 851–864
oluşur. Bu sayede kullanıcı sistemin durumunu
gözlemleyebilir.
CHOI, J. Y., CHOI, J. W., YANG, Y. K., (2007).
Improved tracking of multiple vehicles using
4. SONUÇLAR
invariant feature-based matching, Pattern
Bu çalışma ile akıllı güvenlik sistemlerinde,
Recognition and Machine Intelligence 4815:
bilgisayar yardımıyla görüntü işlenerek daha
649–65
hassas, hızlı, sürekli, güvenilir sonuçlar elde
edilebileceği görülmüştür. Gerçekleştirilen bu COLLINS, R., AMIDI, O., KANADE, T., (2002).
An active camera system for acquiring multi
çalışmada görüntü işleme teknikleri kullanılarak
view video. In: Proc. IEEE Internat. Conf.,
korunan bölgeye yaklaşan cismin tanınması ve
Image Processing
mesafe belirlenmesi geliştirilmiştir. Daha önceki
çalışmalardan farklı olarak yazılımda, hazır sisÇAKIR, H., BABACAN, H. K., (2011). Hareketi
temler yerine Delphi programlama dili kullanılarak
Algılayan Kamera Destekli Güvenlik Programı,
bütün algoritmalar yeniden yazılmıştır. Ayrıca
Bilişim Teknolojileri Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2
iki IP kameranın görüntüsü eş zamanlı olarak
değerlendirilerek mesafe ölçüm algoritması HALILCEVIC, S. S., GUBINA, F., GUBINA, A.
F., (2009). Prediction of power system security
geliştirilmiştir. Geliştirilen sistemin denemeleri
levels. IEEE Trans PowerSyst; 24.368–77
yapılmış ve başarılı sonuçlar elde edilmiştir.
Yapılan çalışma prototip olup kamera sayısı
KEFELI, H.C., URHAN, O., ERTÜRK, S.,
artırılabilir. Güvenlik kameralardaki görüntünün
(2005). Double stage video object segmenhızlı bir şekilde değerlendirilmesi ve kullanılması
tation by means of background registration
önemli güvenlik açığını kapatacaktır.
using adaptive thresholding, Proceedings of
the IEEE 13th Volume, Issue pp. 80–83
5. KAYNAKLAR
AGHAJAN, H., CAVALLARO, A., (2009). Multi- LOWE, D. G., (2004). Distinctive image features
from scale-invariant key points, International
Camera Networks: Concepts and Applications,
Journal of Computer Vision 60 (2) 91–110
Elsevier
BALCELLS ,M., DEMENTHON, D., DOER- MUDİGOUDAR, R., BAGAL, S., YUE, Z.,
LAKSHMİ, P., TOPİWALA, P., (2009).
MANN, D., (2005). An appearance-based
Video super-resolution: From Qvgato HD in
approach for consistent labeling of humans
real-time, in: Applications of Digital Image
and objects in video, Pattern and Application,
Processing XXXII, Proceedings of the SPIE,
373–385
vol. 7443, pp. 74430W–74430W-12
73
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:15 K:42
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
ORAL, M., DENIZ, U., (2005). Motion detection SMIDS, M., (2006). Background subtraction for
in moving pictures, 2005. Proceedings of the
urban traffic monitoring using Webcams, Master
IEEE 13th Volume, Issue, pp. 187 – 190
thesis, Universities van Amsterdam, FNWI
PEKER, M., ZENGIN, A., (2010). Real-Time VALERA, M., VELASTIN, S. A., (2004). InMotion-Sensitive Image Recognition System.
telligent distributed surveillance systems: A
Scientific Research and Essays. Vol. 5(15),
review. IEE Proc. 152: 193–204
pp.2044-2050
WANG, W.X., (2013). Intelligent multi-camera
PEKER, M., ZENGIN, A., (2011). Gerçek Zamanlı
video surveillance: A review, Pattern RecogHarekete Duyarlı Bir Görüntü Tanıma Sistemi,
nition Letters 34: 3–19
6 th International Advanced Technologies
YILMAZ, C., GÜRDAL, O., (2006). Bilgisayar
Symposium (IATS’11), Elazığ, Turkey
Kontrollü Bir Bina Otomasyonunun TasarıSAMTAŞ, G., GÜLESİN, M., (2011). Sayısal
mı ve Uygulaması, Politeknik Dergisi, 9(4),
Görüntü İşleme ve Farklı Alanlardaki Uy147-152
gulamaları, Electronic Journal of Vocational
Colleges
74
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK
VE FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
TEK FAZLI MATRİS ÇEVİRİCİ TABANLI ELEKTRONİK GÜÇ
TRANSFORMATÖRLERİNİN PERFORMANS ANALİZİ
PERFORMANCE ANALYSIS OF POWER ELECTRONIC
TRANSFORMERS BASED ON SINGLE-PHASE MATRIX CONVERTER
Hakan AÇIKGÖZ1, Gülsade KALE2, Mustafa ŞEKKELİ3
Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Elektrik-Enerji Bölümü
Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Bilgisayar Teknolojileri Bölümü
3
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü
1
2
Özet: Transformatörler elektrik enerji dağıtım sistemlerindeki temel bileşenlerdir. Fakat bu transformatörler
elektrik dağıtım sistemlerindeki en ağır ve pahalı
kısımlardan biridir. Bilindiği gibi transformatörlerin
boyutları frekans ile ters orantılıdır. Transformatörlerin
bu özelliğinden ve güç elektroniği elemanlarından
faydalanılarak yeni bir transformatör çeşidi ortaya
çıkmıştır. Bu transformatörler elektronik güç transformatörü (PET) olarak adlandırılmaktadırlar. Ayrıca
son yıllarda, elektronik güç transformatörleri, klasik
transformatörlerinin yerini almaya başlamıştır. Bu
çalışmada, tek fazlı bir matris çevirici ile oluşturulan
bir elektronik güç transformatörü sistemi tasarlanmıştır.
PET’in hem primer hem de sekonder kısmı matris
çevirici ile denetlenmektedir. Benzetim çalışmalarına
göre tasarlanan PET sistemi tatmin edici sonuçlara
sahiptir.
Abstract: Transformers are basic components in
electrical power distrubation systems. But these
transformers are one of the heaviest and the most
expensive parts in an electrical distribution system. It
is well known that the size of transformers is inversely
proportion to frequency. A new type of transformer
has emerged by utilizing this feature of transformer
and power electronic devices. These transformers are
called as electronic power transformer (PET). Also,
PETs have begun to take the place of conventional
transformers in recent years. PET system is designed
by using single-phase matrix converter in this study.
The both primer and secondary part of PET is controlled by single-phase matrix converter. According
to this simulation study, designed PET system has
satisfactory results.
Key Words: Transformers, Single-Phase Matrix
Converter, Power Electronic Transformers
Anahtar Kelimeler: Transformatörler, Tek Fazlı Matris
Çevirici, Elektronik Güç Transformatörü
75
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:16 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
1. GİRİŞ
PET’ler ilk olarak 1986 yılında McMurray
tarafından geliştirilmiştir (McMurray, 1970).
McMurray’ın önerdiği PET’in hem primer hem
de sekonder kısmında doğrudan frekans çeviriciler
bulunmaktadır. Böylece primer tarafındaki düşük
frekanstaki gerilim doğrudan çeviricilerle yüksek
frekansa dönüştürülerek yüksek frekanslı transformatöre iletilir ve sekonder kısmında bulunan
doğrudan frekans çeviriciyle de tekrardan düşük
frekanslı bir gerilim elde edilmesi prensibine
dayanmaktadır. F.N. Mazgar ve arkadaşları PET
için pull-push çevirici kullanarak yeni bir yapı
tasarlamışlardır. Sonuç olarak bu yapı önceki
yapılarla karşılaştırıldığında daha az güç anahtarı
kullanılmaktadır. Benzetim çalışmaları bu yapının
güç kalitesinin iyileştirilmesi konusunda da etkili
olduğunu göstermektedir (Mazgar vd., 2012).
Hakimas Mohd Hanafi ve arkadaşları tek fazlı
bir matris çevirici ile oluşturulan bir PET yapısını
gerçekleştirmişlerdir. Bu yapıda hem primer hem
de sekonder kısmında matris çevirici kullanarak bu yapı için oluşturulan matris çeviricinin
anahtarlama topolojisi anlatılmaktadır (Hanafi
vd., 2009). H.Iman-Eini ve arkadaşları modüler
bir PET yapısı gerçekleştirmişlerdir. PET’in
modüler yapısı, farklı frekanslar altındaki farklı
gerilim sistemlerine kolay ve hızlı adaptasyonu
garanti ettiği ve geleneksel transformatörlerle
karşılaştırıldığında, PET’in daha hafif, küçük hacimli ve genişletilmiş işlevselliğe sahip olduğunu
anlatmışlardır. PET, bu tip işlevlerinin yanı sıra
birkaç güç faktörü fonksiyonlarını tek bir cihazın
içerisine entegre etmektedir. Bu ise gerilim düşmesi, yükselmesi, gerilim dalgalanmasını azaltır
ve primer veya sekonder tarafındaki güç faktörü
düzeltmesini gerçekleştirir (Iman-Eini vd., 2007).
Transformatörler elektrik enerji sistemlerinin en
temel ve vazgeçilmez parçalarıdır. Fakat transformatörlerin kapladıkların alanları fazla olması ve
yapı olarak da büyük olmaları en büyük dezavantajlarındandır. Transformatörlerin boyutlarının eğer
akı yoğunluğu sabit olarak varsayılırsa frekans
ile ters orantılı olduğu bilinmektedir (McMurray,
1970; Acikgoz ve Sekkeli, 2014a; Banaei ve
Salary, 2011). Hızlı gelişen yarı iletken teknolojisine paralel olarak transformatörler üzerine de
birçok çalışma yapılmaktadır. Güç elektroniği
devreleri ile oluşturulan yapılara elektronik güç
transformatörleri (PET) denilmektedir (Venkat
vd., 2013; Acikgoz Ve Sekkeli, 2014b). PET’ler
genel olarak AC-DC-AC-DC-AC dönüşümlerinin olduğu çoklu sistem ya da direkt AC-AC
dönüşümünü yapan matris çevirici ile oluşturulan
sistemlerdir (McMurray, 1970; Sayrı ve Bhavana,
2013; Gujarathi vd., 2007; Miura vd., 2008).
Bu sistemlerde primer ve sekonder arasındaki
izolasyonu yüksek frekanslı transformatörler
gerçekleştirmektedir. Bu yüksek frekanslı transformatörler genellikle ferrit nüveli olmaktadır. Ferrit
nüveler, temel olarak demir ve diğer manyetik
elemanların oksit karışımlarıdır. Ferrit malzemelerde sadece histerizis kaybı bulunmaktadır.
Yüksek elektrik direncinden dolayı girdap akım
kayıpları düşüktür. Ferrit nüveli malzemeler, güç
kaynağı uygulamalarında yüksek frekanslarda
(20KHz-3MHz) kullanmak için uygundur. Ayrıca
Ferrit nüveli transformatörler, çekirdeğin şekli
ve transformatörün sarımı, sıcaklık artışına olan
uygunluğu, anahtarlama frekansı, maksimum
ve minimum giriş gerilimi gibi birçok üstünlere
sahiptir. Literatürdeki PET’ler üzerine yapılan
çalışmalara örnek verilecek olunursa;
76
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:16 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Bu çalışmada DC-link kapasitelerine ihtiyaç
duymadan direkt olarak AC-AC dönüşümünü
yapan tek fazlı matris çevirici tabanlı PET sistemi
oluşturulmuştur. İkinci bölümde tek fazlı matris
çeviriler hakkında bilgi verilip anahtarlama stratejisi anlatılmıştır. Üçüncü bölümde ise MATLAB
paket programı yardımıyla benzetim çalışması
gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar ise son kısımda
bulunmaktadır.
Bu yapı, genel olarak tek yönlü yarı iletken anahtarların kombinasyonları ile elde edilebilir. Bu
yapılarda genellikle kapısı izoleli bipolar jonksiyon transistör (IGBT) ve metal oksit yarıiletken
alan-etkili transistör (MOSFET) gibi denetimli
yarı iletken anahtarlar kullanılır. Şekil 1’de antiparalel IGBT-diyot çiftine sahip çift yönlü anahtar
yapısında, iki diyot ve iki IGBT anti-paralel olarak
bağlanmıştır. Diyotlar, ters gerilimi tutmak için
eklenmiştir. Bu yapı, çift yönlü anahtarda akım
2. TEK FAZLI MATRİS ÇEVİRİCİLER
yönünün birbirinden bağımsız olarak denetlenDoğrudan AC-AC çeviriciler olarak da bilinen matris mesini sağlar (Baharom vd., 2011; Barater vd.,
çeviriciler ilk olarak Venturini ve Alesina tarafından 2013; Jaiswal vd., 2012).
1979 yılında önerilmiştir ve bu çeviriciler DC-linke
3. MATRİS ÇEVİRİCİ İLE OLUŞTURULAN
sahip çeviricilere kıyasla birçok üstünlüğe sahiptirler
PET YAPISI
(Venturini ve Alesina, 1980). Matris çeviricilerde,
AC gerilim bir DC-link olmadan direkt olarak Yüksek frekanslı transformatörün boyutu (Ap)
değişken frekans ve gerilime dönüştürülmektedir. aşağıdaki denklem ile bulunabilir. (Venkat vd.,
Bu tip çeviricilerin en büyük üstünlükleri ise çift 2013; Acikgoz ve Sekkeli, 2014b). Denklem 1’de
yönlü güç akışı, sinüzoidal giriş ve çıkış gerilimi görüldüğü gibi transformatörün boyutu frekans
ve yüksek birim güç faktörlerine sahip olmalarıdır. ile ters orantılıdır. Transformatörlerin bu özelliğinden ve hızla gelişen yarı iletken teknolojisinin
Matris çevirici, gerilimi ve akımı her iki yönde
sunduğu imkanlarla farklı yapılardaki PET’ler
bloke edebilen çift yönlü bir anahtara ihtiyaç duyar.
ile daha etkin performansa sahip transformatörler
Şekil 1’de matris çeviricideki çift yönlü anahtar
oluşturulmaktadır.
yapısı gösterilmiştir.
 1
P02 1 + 
 η
Ap =
4.K f .K w .Bm .J . f
(1)
Şekil 1. Çift Yönlü Anahtar
Burada, Po2 transformatörün sekonder VA gücünü,
η verimi (%95-99), Kf sabiti ise kare ve sinüs
AC dalga şekline göre sırasıyla 1 ve 1.1’dir. Bm
manyetik akı yoğunluğunu (mT), f frekansı (Hz),
J akım yoğunluğunu (A/mm2), Kw ise pencere
genişliği sabitini (0.2-0.3) temsil etmektedir (Basu
ve Mohan, 2014).
77
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:16 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Matris çevirici ile oluşturulan PET yapısının primer
ve sekonder kısmındaki matris çeviricilerin amaçları
istenilen giriş ve çıkış dalga şeklini oluşturmaktır.
Bu amaçla iki matris çevirici de faklı anahtarlama
sinyallerine sahiptir. Primer kısmında, 50 Hz frekansa sahip gerilim ve akım matris çevirici ile daha
yüksek frekansa sahip akım ile gerilime dönüştürülür
ve yüksek frekanslı transformatöre iletilir. Yüksek
frekanslı transformatörün dönüştürme oranına göre
sekonder de yüksek frekanslı bir gerilim elde edilir.
Bu gerilim ise sekonder kısmındaki matris çevirici ile
çıkış tarafında 50 Hz frekansa sahip olacak şekilde
uygun anahtarlama ile elde edilir (Jose vd., 2011;
Kunov, 2014; Mahalakshmi vd., 2012). Şekil 2’de
Matris çevirici ile oluşturulan sistem verilmiştir
(Aarthi ve Porselvi, 2012; Abraham vd., 2012;
Arvindan vd., 2011).
S1a
AC
S1b
C1
S2a
Matris çeviricilerin uygun olarak anahtarlanması ile
yüksek frekanslı transformatörün hem primer hem
de sekonder tarafında istenilen frekansta gerilim
ve akım elde edilir. Şekil 3 (a)’da görüldüğü gibi
denetim sinyali ve giriş sinyali pozitif olduğunda
IGBT anahtarları S1a ve S4a kapalı olacaktır. Denetim sinyali pozitif ve giriş sinyali negatif olduğu
durumda ise IGBT anahtarları S2b ve S3b kapalı
olacaktır ve bu durum şekil 3 (b)’de gösterilmiştir.
Şekil 3 (c)’de ise denetim sinyali negatif ve giriş
sinyali pozitif olduğu durumda IGBT anahtarları
S2a ve S3a’nın kapalı olduğu görülmektedir. Şekil
3 (d)’de denetim ve giriş sinyalinin negatif olduğu
durumda IGBT anahtarları S1b ve S4b’nin kapalı
olduğu görülmektedir (Prakash vd., 2013).
S2b
YÜK
S3a
S3b
S4a
S4b
Şekil 2. Matris Çevirici Tabanlı PET Sistemi
78
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:16 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
S1b
S1a
C1
AC
S2b
S2a
S3a
(a)
C1
AC
S3b
C1
AC
S4a
S4b
S2a
S2b
YÜK
S4b
S4a
S1b
S1a
S2b
S2a
YÜK
S3a
S3b
(b)
S1b
S1a
S2b
S2a
YÜK
S4b
S4a
S3b
C1
AC
YÜK
S3a
S1b
S1a
S3a
S3b
(c)
S4b
S4a
(d)
Şekil 3. Matris Çevirici İçin Anahtarlama Durumları
Şekil 3’deki IGBT anahtarları sabit anahtarlama
frekansı tekniğine göre açılıp-kapatıldığında
primer ve sekonder tarafında istenilen frekansta
gerilim elde edilebilir. Primer tarafındaki matris
çevirici için 1000 Hz’lik frekansa sahip gerilim
elde etmek için gerekli anahtarlama sinyalleri şekil
4’te verilmiştir. Şekil 5’de ise sekonder tarafındaki
1000 Hz frekansa sahip gerilimin çıkış tarafında
50 Hz’lik frekansa sahip gerilime dönüşmesi için
gerekli anahtarlama sinyalleri verilmiştir.
1
1
0.8
0.8
0.6
0.6
0.4
0.4
0.2
0.2
0
0
0.001
0.002
0.003
0.004
0.005
0.006
0.007
0.008
0.009
0
0.01
Zaman (sn)
(a)
0
0.001
0.002
0.003
0.004
0.005
Zaman (sn)
0.006
(b)
79
0.007
0.008
0.009
0.01
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:16 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
1
1
0.8
0.8
0.6
0.6
0.4
0.4
0.2
0.2
0
0
0.01
0.02
0.03
0.04
0.05
0.06
0.07
0.08
0.09
0
0.1
0
0.02
0.01
0.03
0.06
0.05
0.04
Zaman (sn)
Zaman (sn)
(c)
0.07
0.09
0.08
0.1
(d)
Şekil 4. Primer Tarafındaki Matris Çevirici İçin Anahtarlama Sinyalleri
1
1
0.8
0.8
0.6
0.6
0.4
0.4
0.2
0.2
0
0
0.01
0.02
0.03
Zaman (sn)
0.04
0.05
0.06
0
0.07
0
0.01
0.02
0.04
0.03
(a)
1
0.8
0.8
0.6
0.6
0.4
0.4
0.2
0.2
0
0.01
0.02
0.06
0.07
0.05
0.06
0.07
(b)
1
0
0.05
Zaman (sn)
0.03
Zaman (sn)
0.04
0.05
0.06
0
0.07
(c)
0
0.01
0.02
0.03
Zaman (sn)
0.04
(d)
Şekil 5. Sekonder Tarafındaki Matris Çevirici İçin Anahtarlama Sinyalleri
4. BENZETİM ÇALIŞMASI SONUÇLARI
Bu bölümde matris çeviricilerle oluşturulan PET
sistemi için benzetim çalışması MATLAB/Simulink
ortamında gerçekleştirilmiştir. Şekil 6’da matris
çeviricilerle oluşturulan PET sistemi verilmiştir
Çalışma için hazırlanan benzetim modelinde hem
primer hem de sekonder tarafta matris çevirici
ve yüksek frekanslı transformatör bulunmaktadır. İlk olarak 50 Hz ve 220 Vrms değerine sahip
giriş gerilimi matris çeviricinin uygun bir şekilde
anahtarlanmasıyla 1000 Hz ve 220 Vrms’lik bir
gerilime dönüştürülmüştür. Bu ise şekil 7 ve 8’de
gösterilmiştir.
80
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:16 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
g
g
g
C
S10
C
[S4]
1
Yüksek Frekanslı
Transformatör
C
g
E
E
E
S14
E
S13
E
S15
S16
[S7]
C
g
C
[S15]
[S8]
g
g
S8
C
E
S7
g
Ryük
[S14]
E
S6
E
S5
[S13]
g
C
g
[S6]
g
[S5]
C
2
g
C1
[S12]
C
g
[S3]
[S11]
C
Vgiriş
C
g
g
S12
C
S11
S4
C
S3
R
E
E
E
E
E
E
E
E
S9
S2
C
g
C
S1
C
[S10]
[S9]
[S2]
C
[S1]
[S16]
Şekil 6. Matris Çeviricilerle Oluşturulan PET Sistemi
300
200
Giris Gerilimi (V)
100
0
-100
-200
-300
0
0.01
0.02
0.03
0.04
0.05
0.06
0.07
0.08
0.09
0.1
Zaman (sn)
Şekil 7. 50 Hz 220 Vrms Giriş Gerilimi
300
Primer Giris Gerilimi (V)
200
100
0
-100
-200
-300
0
0.005
0.01
0.015
0.02
0.025
0.03
0.035
0.04
Zaman (sn)
Şekil 8. 1000 Hz 220 Vrms Primer Gerilimi
Primerdeki 1000 Hz’lik gerilim yüksek frekanslı frekanslı bir gerilim haline getirilir. Bu çalışmada
transformatöre iletilir. Bu gerilim transformatörün yüksek frekanslı transformatörün dönüştürme oranı
dönüştürme oranına göre sekonder kısımda yüksek 1:2 olarak alınmıştır. Sekonder kısımdaki 1000
81
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:16 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
Hz’lik gerilim matris çevirici ile çıkış kısmındaki istenilen güç aktarılmış olur. Şekil 9’da 1000 Hz
yük için 50 Hz frekansa dönüştürülür ve yüke frekansa sahip sekonder gerilimi gösterilmiştir.
600
Sekonder Gerilimi (V)
400
200
0
-200
-400
-600
0
0.005
0.01
0.015
0.02
0.025
0.03
0.035
0.04
Zaman (sn)
Şekil 9. 1000 Hz 220 Vrms Sekonder Gerilimi
Sekonderdeki yüksek frekanslı gerilimi ise sekonder
kısımdaki matris çevirici ile 50 Hz frekansa sahip
gerilim ve akıma dönüştürülür. Yük üzerindeki
gerilim ve akım ise şekil 10 ve 11’de verilmiştir.
Şekillerden de görüldüğü gibi akım ile gerilimin
profili sinüse benzemekte ve aynı fazda oldukları da
görülmektedir. Bu bakımdan birim güç faktörü 1’dir.
PET sisteminin çıkışındaki akım ve gerilimin toplam
harmonik bozulumlarına (THD) ait Hızlı Fourier
Dönüşümü (FFT) Matlab/Simulink programının
Powergui FFT Analysis Tool ile gerçekleştirilmiş ve şekil 12 ve 13’de verilmiştir. Akım ve
gerilimin THD değerleri %1.09’dur. Bu değerin
ise Uluslararası IEC 519-1992 standartları içinde
kabul edilebilir bir değerde olduğu belirlenmiştir.
1.5
1.5
1
1
0.5
Yük Akimi (A)
0.5
0
-0.5
0
-1
-1.5
0.2
0.225
-0.5
0.25
Time (s)
0.275
0.3
15
20
20
-1.5
0
0.02
0.04
0.06
0.08
0.1
0.12
0.14
0.16
0.18
Mag (% of Fundamental)
-1
0.2
Zaman (sn)
Şekil 10. Yük Akımı
10
5
0
0
5
10
Harmonic order
Şekil 12. Yük Akımının FFT Analizi
600
400
Çikis Gerilimi (V)
Fundamental (50Hz) = 1.036 , THD= 1.09%
15
200
0
-200
-400
-600
0
0.02
0.04
0.06
0.08
0.1
0.12
0.14
0.16
0.18
0.2
Zaman (sn)
Şekil 11. Yük Gerilimi
82
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:16 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
KAYNAKLAR
500
AARTHI, G., PORSELVI, T., (2012). Modeling and Simulation of Single Phase Matrix
Converter using PWM. Paper presented at
the Computing, Electronics and Electrical
Technologies (ICCEET), 2012 International
Conference on
0
-500
0.2
0.225
0.25
Time (s)
0.275
0.3
15
20
Mag (% of Fundamental)
20
Fundamental (50Hz) = 621.8 , THD= 1.09%
15
10
5
0
0
5
10
Harmonic order
ABRAHAM, N.T., KUMAR, C.A.P., & MATHEW,
S.L., (2014). Application of AGPU for Matrix
Converters. International Journal of Power
Electronics and Drive System (IJPEDS),
5(1), 129-134
Şekil 13. Yük Geriliminin FFT Analizi
5. SONUÇLAR
Bu çalışmada günümüzde üzerinde birçok çalışmada
ve farklı denetim topolojileri gerçekleştirilen PET
sistemleri üzerinde durulmuştur. Gerçekleştirilen
PET sisteminin hem primer hem de sekonder kısmı
DC-link kapasitesine ihtiyaç duymadığı için matris
çeviriciler ile denetlenmiştir. Primer ve sekonder
kısmındaki matris çeviriciler sabit anahtarlama frekansı tekniğine göre anahtarlama yapmıştır. Matris
çeviriciler farklı anahtarlama tekniği yöntemleriyle
de denetlenerek PET sistemlerinin performansları
arttırılabilir. PET yapılarındaki en önemli amaç
ise transformatörlerin boyutlarının küçültülmesi,
denetlenebilir birim güç faktörü, enerji kalitesinin
iyileştirilmesi ve THD değerlerinin azaltılmasıdır.
Çalışmada birim güç faktörü 1 ve THD değeri ise
%1.09 olarak belirlenmiştir. Bu ise enerji kalitesi
bakımından tatmin edicidir. Ayrıca yük akımının
THD değerinin ise uluslararası standartlara göre
%5’in altında olması ise çok önemlidir. Sonuç
olarak, Matris çeviricilerin anahtarlama teknikleri
değiştirilerek performansları daha etkin hale getirilebilir ve PET sistemlerinin verimi arttırılabilir.
ACIKGOZ, H., SEKKELI, M., (2014a). Design
and Analysis of Power Electronic Transformer.
Paper presented at the International Symposium
On Innovative Technologies In Engineering
And Science, Karabük
ACIKGOZ, H., SEKKELI, M., (2014b). Simulation Study Of Power Electronic Transformers
with Fuzzy Logic Controller International
Refereed Journal of Engineering And Sciences, 1(1), 28-44
ARVINDAN, A. N., & PRABU, A. S. A. R.,
(2011). Efficacy of symmetrical multipulse
modulation in the single-phase matrix converter
topology. Paper presented at the Sustainable
Energy and Intelligent Systems (SEISCON
2011), International Conference on
BAHAROM, R., HAMZAH, N. R., & HAMZAH, M. K., (2011). Advanced single-phase
AC-DC converter using single-phase matrix
converter topology. Paper presented at the
Electrical, Control and Computer Engineering
(INECCE), 2011 International Conference on
83
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:16 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
BANAEI, M. R., & SALARY, E., (2011). Power
H-bridge Multilevel Converter. Paper presented
quality improvement based on novel power
at the Industrial Electronics, 2007. ISIE 2007.
electronic transformer. Paper presented at
IEEE International Symposium on
the Power Electronics, Drive Systems and
JAISWAL, J. L., BISWAS, A., & AGARWAL,
Technologies Conference (PEDSTC).
V., (2012). Implementation of Single phase
BARATER, D., BUTICCHI, G., CONCARI, C.,
matrix converter as generalized single phaCONCARI, L., & FRANCESCHINI, G.,
se converter. Paper presented at the Power,
(2013). Single-phase matrix converter for acControl and Embedded Systems (ICPCES),
tive power filter applications. Paper presented
2012 2nd International Conference on
at the Industrial Electronics Society, IECON
2013-39th Annual Conference of the IEEE JOSE, P. S., DEEPIKA, N. C., & NISHA, S. N.,
(2011). Applications of single phase matrix
BASU, K., & MOHAN, N., (2014). A Single-Stage
converter. Paper presented at the Emerging
Power Electronic Transformer for a ThreeTrends in Electrical and Computer Technology
Phase PWM AC/AC Drive With Source-Based
(ICETECT), 2011 International Conference on
Commutation of Leakage Energy and Common-Mode Voltage Suppression. Industrial KUNOV, G., (2014). Matlab-Simulink model of
Electronics, IEEE Transactions on, 61(11),
solid-state transformer realized with matrix
5881-5893. doi: 10.1109/TIE.2014.2311393
converters. Paper presented at the Electrical
Apparatus and Technologies (SIELA), 2014
GUJARATHI, P. K., MOHITE, S. B., & DESH18th International Symposium on
MUKH, B. T., (2007). A novel single phase
multimode matrix converter. Paper presenMAHALAKSHMI, G., JAMNA, A., & JAMUNA,
ted at the Information and Communication
V., (2012). A single phase matrix converter
Technology in Electrical Sciences (ICTES
for AGPU. Paper presented at the Compu2007), 2007. ICTES. IET-UK International
ting, Electronics and Electrical Technologies
Conference on
(ICCEET), 2012 International Conference on
HANAFI, H. M., HAMZAH, M. K., & HAMMAZGAR, F. N., HAGH, M. T., & BABAEI,
ZAH, N. R., (2009). Modeling of electronic
E., (2012). Distribution electronic power
transformer design with the implementation
transformer with reduced number of poof Single-Phase Matrix Converter using
wer switches. Paper presented at the Power
MATLAB/Simulink. Paper presented at the
Electronics and Drive Systems Technology
Research and Development (SCOReD), 2009
(PEDSTC), 2012 3rd
IEEE Student Conference on
IMAN-EINI, H., FARHANGI, SH, SCHANEN, McMURRAY W.,(1970). Power converter circuits
having a high- frequency link, U.S Patent
J. L., & AIME, J., (2007). Design of Power
Electronic Transformer based on Cascaded
3,517,300
84
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:16 K:21
(Elektrik – Elektronik) & (Electricity – Electronics)
www.hmfdergisi.com
MIURA, Y., KOKUBO, S., MAEKAWA, D., VENKAT, J., SHUKLA, A., & KULKARNI, S.
HORIE, S., ISE, T., MOMOSE, T., & SATO,
V., (2013). A novel dq-vector based control
Y., (2008). Power modulation control of a
for the three phase active rectifier in a pothree-phase to single-phase matrix converter
wer electronic transformer. Paper presented
for a gas engine cogeneration system. Paper
at the India Conference (INDICON), 2013
presented at the Power Electronics Specialists
Annual IEEE
Conference, 2008. PESC 2008. IEEE
VENTURINI, M., ALESINA, A., (1980). The
PRAKASH, T.R.D., & KUMAR, R.S., (2013).
generalized transformers: a new bi-directional
Design of Single Phase Power Electronic
wave form frequency converter with contiTransformer for Low Voltage Miniature
nuously adjustable input power factor, IEEE
Synchronous Wind Electric Generator. InPESC. pp-242-252
ternational Journal of Advanced Information
Science and Technology (IJAIST), 19(19), 1-8
SAYRI, M. R., & K., BHAVANA., (2013). A
Comparison Study of Solid State Transformers Using Different Switching Techniques.
International Journal of Science and Research
(IJSR), 2(7), 314-318
85
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK
VE FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
YAŞLANDIRILABİLİR ALÜMİNYUM ALAŞIMLARINDA MEKANİK
ÖZELLİKLERİN İYİLEŞTİRİLEBİLMESİ İÇİN YAPILAN BİR ÇALIŞMA
A STUDY TO IMPROVE THE MECHANICAL PROPERTIES OF
AGED ALUMINUM ALLOYS
Hasan DEMİRTAŞ1, Çağdaş FİLİZ2
Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Elektrik-Enerji Bölümü
Kilis 7 Aralık Üniversitesi, Makine ve Metal Teknolojileri Bölümü
1
2
Özet: Orta mukavemetli alaşımlardan olan 6000 seri
alüminyum alaşımları (Al-Mg-Si), araç kaportalarında
ve ekstürüzyon ürünlerinde yaygın kullanım alanına
sahiptir. Bu seri içerisinde en yaygın kullanım alanına
sahip alaşım, 6061 alaşımıdır. Solisyona alma ve sonrası yaşlandırma işlemi ile, bu alaşımlar T6 durumuna
getirilmektedir. Bu işlem normal yaşlandırma (NY)
olarak isimlendirilmektedir. Yaşlandırma işlemi, son
yıllarda ara verilerek yapılmaya başlanmıştır. Bu işlemde; yaşlandırılmaya başladıktan kısa bir süre sonra
malzeme birdenbire soğutulmakta ve belirli sürelerde
yaşlandırma sıcaklığından daha düşük sıcaklıklarda
tutulmaktadır. Daha sonra normal yaşlandırma işlemine
devam edilmektedir. 6061-O alaşımı, bu çalışma kapsamında 20 dk. ve 90 dk. süreyle hem normal hem de
ara verilerek yaşlandırma (AVY) işlemine tabi tutularak
malzemenin mekanik özellikleri değerlendirilmiştir.
Hem 20 dk. hem de 90 dk. için yapılan ara verilerek
yaşlandırmada, malzemenin % uzamasının önemli
ölçüde artış gösterdiği saptanmıştır. Şekillendirme
açısından, bu sonuçlar büyük önem taşımaktadır.
Abstract: One of the medium strength alloys 6000
series aluminum alloys that are widely used as automobile body materials and extruded products. In
this series one of the most extensively used alloy is
6061 alloy. With following aging process after solution heat treatment, these alloys are strengthened and
brought to T6 condition. This process is called as a
normal aging process. Aging, in recent years has been
performed by interrupted process. In this process; a
short period of time after aging processes started, the
material is fast cooled and kept at a low temperature
for a certain period of time. Finally the normal aging process is continued. 6061-O alloy, in this study
was aged both normal and interrupted processes for
20 and 90 min. to evaluate mechanical properties of
the material. It was found that % elongations were
considerably increased for interrupted aging with
respect to normal aging. In terms of formability, these
results have great importance.
Key Words: Interrupted Aging, Aging, Solution Heat
Treatment, 6061, T6
Anahtar Kelimeler: Ara Verilerek Yaşlandırma,
Yaşlandırma, Solüsyona Alma, 6061, T6
86
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:17 K:52
(Makine – Mühendisliği) & (Machinery - Engineering)
www.hmfdergisi.com
1. GİRİŞ
maz çeliklerde sertleştirme amacıyla kullanılan en
önemli ısıl işlemdir. Başta havacılık olmak üzere
çeşitli sanayi dallarında kullanılan alüminyumlar
yaşlandırma işlemiyle sertleştirilirler (Güleryüz,
2001). Çökelme sertleşmesi adıyla da bilinen
yaşlandırma sertleşmesi işleminde amaç, sert
yapıya sahip ikinci fazı ince bir şekilde matris
fazının içinde çökeltmektir. İlkin aşırı doymuş bir
faz elde edilir, daha sonra matris fazından, zaman
ve sıcaklığın etkisiyle ikinci fazın çökeltilmesi
amaçlanır. Çökeltilerin boyutu, aralarındaki mesafe
ve kafesle olan bağdaşıklıkları da kontrol edilerek
sertlik seviyesi ayarlanır (Demirkol, 2006).
Alüminyum boksit yataklarından çıkarıldıktan
sonra işlenerek saf olarak üretilir. Hafif metaller
sınıfından olan alüminyum, yumuşak ve demirden
3 kat daha hafif bir metaldir. Diğer metallerin
katılması ile yoğunluğu önemli ölçüde değişmemekle birlikte, mukavemeti önemli ölçüde
artmaktadır. Bu özeliklerinden dolayı alüminyum
mukavemetinin ağırlığına oranı çok yüksektir
ve bu onun en önemli özelliğidir. Alüminyum
40–540 N/mm2 (MPa) ortalama mukavemeti ile
bir çok kullanım alanı için optimum çözümler
sunmaktadır (Zeytin vd., 2000).
Yaşlandırma işlemi eğer oda sıcaklığında gerçekleştirilirse doğal yaşlanma, daha yüksek sıcaklıklarda gerçekleştirilirse yapay yaşlandırma adını
alır. Yaşlandırma sertleştirmesi işleminde ilk adım
katı çözeltiye alma, daha sonraki adım su verme
ile aşırı doymuş çözeltiyi elde etme ve en son
adım da yaşlandırarak istenen özelliklerde ikinci
faz parçacıklarını elde etmedir (Demirkol, 2006).
Al-Mg-Si alaşımları ise, hem korozyon dayanımı
hem de mukavemet bakımından tatmin edici özellik
kombinasyonuna sahiptirler: Korozyon dayanımları,
yaşlandırılamayan (çökelti partikülleri içermeyen)
alaşımlarınkilere yaklaşırken, mukavemetleri de
Al-Zn-Mg ve Al-Cu-Mg alaşımlarının kullanım
alanları doğrultusundaki yerlerde uygulama
bulabilecek düzeydedir. (Rm≈150÷350 N/mm2):
Yapı malzemeleri olarak (pencere, kapı gibi),
taşıt veya diğer makine konstrüksiyonlarında
kullanılan başka profillerin ve kimya sanayinde
iletim veya depolama ünitelerinin üretiminde bu
alaşımlardan yararlanılır (Demirci, 2004).
Alüminyum alaşımlarının yaşlandırılmasının
temel amacı mekanik özellikleri iyileştirmek için
malzemenin iç yapısında ince sert ve uyumlu
çökeltinin oluşmasını ve dağılımını sağlamaktır.
Genel olarak yaşlandırma, kullanım sıcaklığında
termodinamik denge halinde bünyesinde en az iki
faz ihtiva eden malzemeyi hızlı soğutmak suretiyle
denge yapısı fazlarının oluşumuna fırsat vermeden
tek fazlı kararsız dengeli yapıya dönüştürülebilen
alaşımlara uygulanabilir (Demirtaş, 2009).
Genellikle Mg ve Si oranları düşük (Mg2Si oluşmasına yarayacak kadar) tutulur (%Mg≈0,4÷1,4
; %Si≈0,3÷1,5 mertebesinde). Silisyum oranının
arttırılması halinde (~%11) aşınma dayanımı
genel olarak artar (aşınma dayanımı yanında ısıl
genleşme katsayısının da düşmesiyle bu alaşımlar
piston üretimine uygun düşer) (Demirci, 2004).
Yaşlanma, aşırı doymuş katı fazdan, zaman ve
sıcaklık etkisi ile yeni bir fazın çökelmesi sonucu
malzemenin fiziksel ve mekaniksel özelliklerinin
gelişmesidir. Yaşlanma meydana gelebilmesi için
başlıca iki kademe mevcuttur. Bunlar sırasıyla;
Yaşlandırma işlemi başta alüminyum olmak üzere
demir dışı metallerde ve yüksek dayanımlı paslan87
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:17 K:52
(Makine – Mühendisliği) & (Machinery - Engineering)
www.hmfdergisi.com
çözeltiye alma ve çökelme işlemidir (Callister, yon direnci kazandırır, kaynak kabiliyetini arttırır.
2007).
Düşük silisyum alaşımlarında, %3-6 gibi yüksek
oranlarda magnezyum kullanımı, oksitlenmeyi
Alaşım elementlerinden silisyumun alüminyuazaltan yönde etki yapar. Alaşımda yüksek oranda
ma etkisi: Silisyum ilavesi; alaşımın akıcılık,
demirin bulunması; sünekliği, işlenebilirliği ve ani
korozyon direnci, kaynak kabiliyeti özelliklerini
yük değişimlerine direnci azaltır. Magnezyum,
iyileştirmektedir. Ayrıca, tane boyutu küçültme
ötektik altı Al-Si alaşımlarında, demirin mekanik
ve modifikasyon işlemleri ile iyi işlenebilme
özelliklere yaptığı olumsuz etkiyi giderir ve mukaözelliği sağlanır. Silisyumun mekanik özelliklere
vemet, korozyon direnci ve aşınma direncini arttırır
katkısı, alaşımın bileşimine ve mikro yapısına
(Brown, 1999; Turhan, 2002). Kısa süreli yapay
bağlıdır. Küçük ve yuvarlak şekilli Al tanecikleri
yaşlandırılmış bir malzemenin düşük sıcaklıklarda
ve Al-Si ötektiği mukavemet artışı sağlar. İğnecik
bekletildikten sonra tekrar yaşlandırılması olayına
şeklindeki Al-Si ötektiği ise çekme mukavemetini
ara verilerek yaşlandırma denir. Bu işlemin mekaarttırmakla beraber; sünekliğini, darbe ve yorulma
nik özellikleri iyileştirdiği saptanmıştır (Lumley
mukavemetini düşürür (Turhan, 2002). Alaşım
vd., 2002). TX1IX2 şeklinde, bu yaşlandırma türü
elementlerinden magnezyumun alüminyuma
gösterilmektedir. Normal yaşlandırma şeklini
etkisi: Al-Si alaşımlarına, %0,25-0,5 gibi küçük
TX1; ara verilerek yaşlandırma yapıldığını I; ara
miktarlarda magnezyum ilave edilmesi, alaşımın
verilerek yaşlandırmadan sonraki yaşlandırma
ısıl işlem kabiliyeti kazanmasına neden olmaktadır.
şeklini ise X2 göstermektedir (Lumley vd., 2000).
Magnezyum; alaşıma yüksek mukavemet ve koroz-
TA
TB
TD
TC
Şekil 1. Ara Vererek Yaşlandırma İşleminin Grafiksel Gösterimi (Lumley vd., 2000)
88
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:17 K:52
(Makine – Mühendisliği) & (Machinery - Engineering)
www.hmfdergisi.com
Grafikte; Solüsyona alma işlemi (TA): Faz diyagramında malzemenin solvüs sıcaklığının üzerinde bir
sıcaklıkta bekletilmesi işlemidir. Yapay yaşlandırma
işlemi (TB): Malzemenin belirli bir sıcaklıkta tutulması işlemidir. Ara vererek yaşlandırma sırasında
yeni uyumlu yapıların oluşması sağlanması için bu
işlemin kısa bir sürede yapılması gerekmektedir.
Bu durum malzemenin dayanımını arttırabilmektedir (Lumley vd., 2000). Literatürde bu süre
genellikle 20 dk. olarak belirlenmiştir. Ara vererek
yaşlandırma işlemi (TC): Düşük sıcaklıklarda uzun
sürelerde malzemenin bekletilmesi işlemidir. Bu
işlem esnasında uygulanan sıcaklığın 50oC’nin
altında olması durumunda malzemenin mekanik
özelliklerinde fazla bir değişiklik meydana gelmediği gözlemlenmiştir (Bahrami vd., 2008). Genel
135
Bu işlem esnasında normal yaşlandırma işlemi
gibi uzun bir süre belli bir sıcaklıkta malzeme
bekletilmektedir. Alaşımın türüne göre bu süre
değişmektedir. Literatürde 6061 alaşımları için
bu süre 6-24 saat aralığındadır (Buha vd., 2007;
Lumley vd., 2002). Süre ve sıcaklığın yanı sıra
soğutma işleminin de ara vererek yaşlandırma işlemi
için malzeme üzerinde etkisi bulunmaktadır. Ara
vererek yaşlandırma işlemi yapılmış malzemedeki
soğutma şekillerine göre sertlik değişimleri şekil
2’de verilmiştir (Lumley vd., 2003).
-15 0C dinlendirme
65 0C dinlendirme
130
Sertlik Deðerleri [HV]
olarak ara vererek yaşlandırma sıcaklığı 65oC
olarak tercih edilmiştir (Buha vd., 2007; Lumley
vd., 2000; Lumley vd., 2002; Lumley vd., 2003).
Yapay yaşlandırma işlemi (TD): Malzemenin son
olarak yaşlandırılması işlemidir.
125
120
115
110
105
Ara vererek yaþlandýrma iþlemi sýcaklýðý650C
0
200
400
600
800
Süre [Saat]
Şekil 2. Soğutma Şekilleri Ve Sertlik Değerleri (Lumley vd., 2003)
Ara vererek yaşlandırma yapılan malzemelerin, ise T6IX yapısında bulunan Ө ile α tanelerinin T6
normal yaşlandırma işlemine göre mekanik özellikleri yapısına nazaran daha sık ve düzenli olmasıdır.
daha yüksek olarak elde edilmiştir. Bunun nedeni Bu yüzden mekanik özelliklerdeki iyileşmenin
89
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:17 K:52
(Makine – Mühendisliği) & (Machinery - Engineering)
www.hmfdergisi.com
çökelti oranına, dağılımına ve boyutlarına bağlı kazandırılabilmesinden dolayı yaygın kullanım
olarak değiştiği düşünülmektedir (Lumley vd., alanına sahiptir. Malzemenin yapay yaşlandırma
2002; Lumley vd., 2003).
ısıl işlemi sonrası sertliğinde, bu alaşımın temel
elementleri olan Si ve Mg miktarlarının büyük
2. MATERYAL VE YÖNTEM
önemi vardır. 6061 alüminyum alaşımının farklı
6XXX serisi alaşımlar içinde 6061 alüminyum yaşlandırma karakteristiklerinde mekanik özelalaşımı en yaygın olanıdır. 6061 alüminyum alaşımı liklerinin karşılaştırılması Tablo 1’de verilmiştir
ısıl işlem uygulanarak farklı mekanik özellikler (Anonim, 2012).
Tablo 1. 6061 Alüminyum Alaşımının Farklı Yaşlandırma Karakteristiklerinde Mekanik
Özelliklerinin Karşılaştırılması (Anonim, 2012)
Değerlendirme: A: Mükemmel
B: İyi
C: Orta
D: Zayıf
Bu çalışma kapsamında ise 25 mm. çapındaki kanik özelliklerin değişimi incelenmiştir. Şekil
silindirik çubuklardan ASTM E 8M standardına 3’de ASTM E 8M standardına göre hazırlanmış
göre CNC torna ile silindirik çekme numunesi numune boyutları gösterilmiştir.
hazırlanarak yaşlandırma işlemi yapılmış ve me-
90
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:17 K:52
(Makine – Mühendisliği) & (Machinery - Engineering)
www.hmfdergisi.com
Şekil 3. Çekme Deney Numune Ölçüleri (mm.)
Malzemenin bünyesinde bulunan elementler,
spectral analiz sonuçları alınarak tespit edilmiş
ve Tablo 2’de gösterilmiştir.
Tablo 2. 6061-O Alaşımının % Ağırlıkça Kimyasal Kompozisyonu
Mg
Si
Fe
Cu
Mn
Zn
Cr
0,91
0,80
0,456
0,321
0,212
0,178
0,021
Bu çalışmada, ara vererek yaşlandırmada zamanın kullanılmıştır. Aşağıdaki grafikte sıcaklıklar ve
mekanik özelliklere etkisi inceleneceğinden dolayı zaman aralıkları gösterilmektedir.
her yaşlandırma safhasında farklı zaman aralıkları
Şekil 4. Ara Vererek Yaşlandırma Safhaları
Solüsyona alma işlemi yaşlandırmanın ilk basa- 6061 alüminyum alaşımı için denge diyagramı
mağıdır; denge diyagramından, solüsyona alma aşağıda Şekil 5’te gösterilmiştir (Anonim, 2013).
işlemi için gerekli olan sıcaklık değerleri seçilmiştir.
91
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:17 K:52
(Makine – Mühendisliği) & (Machinery - Engineering)
www.hmfdergisi.com
Şekil 5. 6061 Alüminyum Alaşımı Denge Diyagramı (Anonim, 2013)
Malzemenin bünyesindeki Mg2Si oranı, Tablo
2’deki değerler göz önüne alındığında % 1,45
olarak bulunur. 6061 alüminyum alaşımı denge
diyagramından da anlaşılabileceği gibi bu alaşım
için 2 saat süre ve 550oC sıcaklık belirlenmiştir.
Isıl karakteristiği gösterim şekilleri ve sıcaklık
değerleri aşağıda Tablo 3’te verilmiştir.
Tablo 3. Isıl Karakteristikler
Sıcaklık [oC]
TA
TB
TC
TD
550
177
65
177
Dinlendirme ise soğuk su ile soğutma işlemi en
hızlı olacak şekilde yapılmıştır. Suda dinlendirme
işlemi solüsyona alma işleminden sonra 4 saat
yapılmış ve malzeme yapısındaki aşırı doymuş α
yapılarının istenen düzeyde olması sağlanmıştır.
Diğer dinlendirme aşamalarında ise malzeme
soğutulduğu anda sudan alınmıştır.
Daha önceden bu konuda yapılmış olan diğer
literatür çalışmaları değerlendirilerek yaşlandırma
sıcaklıkları seçilmiştir (Lumley vd., 2002; Lumley
vd., 2003). Yaşlandırma süresi TD ise 20 dk. ve 90
dk. olarak seçilmiştir. Yaşlandırma işlemi yapılmış
numunelerin her birinden; iki adet bir ucundan ve
iki adet de diğer ucundan olmak üzere toplam 4
adet sertlik ölçümü yapılmıştır. Her yaşlandırma
aşaması için böylece 12 adet değer ölçülmüş ve
bu değerlerin ortalaması alınmıştır. Mitutoyo HV100 model Vickers sertlik ölçüm cihazı ile sertlik
ölçümleri yapılmıştır.
Çekme deneyi yapılarak sertlik değerleri ölçülmüş
olan numunelerin; akma gerilmesi, maksimum
gerilme, pekleşme katsayısı, mukavemet katsayısı
ve birim deformasyon gibi mekanik özellikleri
incelenmiştir. Her deney şartı için karşılaştırmalar
yapılmıştır. Grafiklerde referans değeri olarak;
solüsyona alma işleminden sonra ara verilerek
yaşlandırma işlemi yapılmamış, numunenin deney
sonuçları alınmıştır. Shimadzu AGS100kN model
çekme deney cihazında deneyler yapılmıştır. Çekme
deneyi cihazı, bir fırın ve bir de video ekstenso-
92
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:17 K:52
(Makine – Mühendisliği) & (Machinery - Engineering)
www.hmfdergisi.com
metre ile birlikte çalışmaktadır. Deneylerde video dk. deney şartları için başlangıç değerlerine göre
ekstensometre kullanılmasının nedeni malzemede yükselmesine rağmen 3 günlük deney şartı hariç
oluşan uzamayı temassız ölçebilmek içindir.
diğer ara verilerek yaşlandırma işlemlerinde gerilme
değerleri azalmıştır. Aşağıda gerilme değerlerinde
3. BULGULAR VE TARTIŞMA
ve birim deformasyon değerlerinde en iyi sonuçlar
Malzemenin birim deformasyon değerleri, ara alınan 3 ve 7 gün deney şartlarının gerilme-birim
verilerek yaşlandırma yapılmış tüm 20 ve 90 deformasyon eğrileri verilmiştir.
450
375
Gerilme [MPa]
300
225
NY 20dk.
NY 90dk.
20dk.*
90dk.*
150
75
* 3 gün ara verilerek yaþlandýrma yapýlmýþtýr.
0
0,00
0,08
0,16
0,24
0,32
Birim Deformasyon (%)
0,40
Şekil 6. Gerilme-Birim Deformasyon Eğrileri
450
375
Gerilme [MPa]
300
225
NY 20dk.
NY 90dk.
AVY 20dk.*
AVY 90dk.*
150
75
* 7 gün ara verilerek yaþlandýrma yapýlmýþtýr.
0
0,00
0,08
0,16
0,24
0,32
0,40
Birim Deformasyon [%]
Şekil 7. Gerilme-Birim Deformasyon Eğrileri
93
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:17 K:52
(Makine – Mühendisliği) & (Machinery - Engineering)
www.hmfdergisi.com
Deneylerden elde edilen veriler Tablo 4’te özetlenmiştir.
Tablo 4. Yaşlandırma Şekillerine Göre Mekanik Özellik Değişimi
Ara verilerek yapılan yaşlandırmada Tablo 4’te
görüldüğü üzere normal yaşlandırma sonucu
elde edilen maksimum çekme dayanımı, akma
dayanımı, mukavemet katsayısı değerlerine göre
azalışlar gözlemlenmiştir. n değerlerindeki değişimler çok fazla olmamıştır. 20 dk. ara verilerek
yapılan yaşlandırmada, sertlik ölçümlerinde
artışlar görülmüştür. 1 gün sonunda ise en büyük artış elde edilmiştir. 90dk.’da ara verilerek
yapılan yaşlandırmada ise sertlik değerlerinde
önemli bir değişim olmamıştır. En çok dikkat
çeken sonuçlar, bu çalışmada % toplam uzama
miktarında olmuştur. Normal yaşlandırmada elde
edilen değerlerden daha büyük değerler, her iki
ara verilerek yapılan yaşlandırma durumlarında
elde edilmiştir. Elde edilen bu sonuçlardan; ara
verilerek yapılan yaşlandırmanın, malzemenin
şekillendirme kabiliyetini iyileştirdiği sonucuna
varılmıştır. Burada 20dk ile 90dk arasındaki ara
değerlerde de çalışma yapılmasının gerekli olduğu
kanısına varılmıştır ve bu çalışmalardan uygun
bekletme süresinin tespit edilmesi gereklilik arz
etmektedir. Bu husus ileriki çalışmalarda dikkate
alınacaktır.
4. SONUÇLAR
Bu çalışmada 6061-O alüminyum alaşımı için
ara verilerek yapılan yaşlandırmanın malzemenin mekanik özelliklerine etkisi incelenmiş ve
ara verilerek yapılan yaşlandırmanın sonuçları
normal yaşlandırma sonucu elde edilen değerlerle
karşılaştırılmıştır. 20 dk. ve 90 dk. ara verilerek
yapılan yaşlandırma durumlarında maksimum
çekme dayanımı, akma dayanımı ve mukavemet
katsayısı değerlerinde; normal yaşlandırma değerlerine göre 20 dk.’lık ara verilerek ve 3 gün
bekletilerek yaşlandırılan malzemenin deney
sonuçları hariç düşüşler gözlemlenmiştir. n değerinde ise önemli değişimler tespit edilmemiştir. 20
dk. için önemli bir artış olmasına rağmen 90 dk.
için dikkate değer bir değişim, sertlik değerinde
gözlenmemiştir. % toplam uzamada her iki durum
için iyileşmeler görülmüş olup önemli miktarda
şekillendirilebilirlik artmıştır.
94
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK ve FEN BİLİMLERİ DERGİSİ
International Refereed Journal of Engineering And Sciences
September / October / November / December 2014 Issue: 02 Volume: 01 Autumn Winter
ID:17 K:52
(Makine – Mühendisliği) & (Machinery - Engineering)
www.hmfdergisi.com
KAYNAKLAR
DEMİRTAŞ, H., (2009). 6061 Alüminyum Alaşımlarında Ara Verilerek Yapılan Yaşlandırma
“ANONİM-1” (2008). http://www.alcoa.com/gcfp/
İşleminin Malzeme Mekanik Özelliklerine
catalog/pdf/alcoa_alloy_6061.pdf,24.07.2008
Etkisinin İncelenmesi, Yayınlanmış Yüksek
“ANONİM-2” (2009). http://www.me.uh.edu/
Lisans Tezi, Niğde Üniversitesi Fen Bilimleri
ceramics/3445LabManual/2.AGEHARDEEnstitüsü, Niğde. ss.5
NING. pdf 10.01.2009
GÜLERYÜZ, C.G., (2001). 8090 Alüminyum
BAHRAMI, A., MIROUX, A., KESTENS, L.,
Lityum Alaşımlarında Retrogasyon Ardından
(2008). An Age Hardening Model For InterYeniden Yaşlandırma Isıl İşlemiyle Özellikrupted Ageing Of The Alloy AA6061, Metal
lerin Optimizasyonu, Yayınlanmış Yüksek
Forming, 2
Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. ss.17
BROWN, J. R., (1999). FosecoNon-Ferrous
Foundryman’s Handbook, Butterwort-Hei- LUMLEY, R. N., POLMEAR, I. J., MORTON,
nemann, Oxford, 11:340
A. J., (2000). International Patent Application
PCT/AU00/01601
BUHA, J., LUMLEY, R. N., CROSKY, A. G.,
HONO, K., (2007). Secondary Precipitation LUMLEY, R. N., POLMEAR, I. J., MORTON,
In An Al–Mg–Si–Cu Alloy, Acta Materialia,
A. J., (2002). Mater. Sci. Forum, 893, 39655, 3015-3024
402
CALLISTER, W. D., (2007). Materials Science LUMLEY, R. N., POLMEAR, I. J., MORTON, A.
And Engineering An Introduction, John Wiley
J., (2003). Interrupted Aging And Secondary
& Sons, Inc., USA
Precipitation In Aluminium Alloys, Materials
Science And Technology, 19, 1483-1490
DEMİRCİ, A. H., (2004). Mühendislik Malzemeleri-Önemli Endüstriyel Malzemeler Ve Isıl TURHAN, S., (2002). Alüminyumun Mekanik
İşlemleri, Aktüel Yayınları, İstanbul. ss.128-129
Özelliklerine Ve Aşınma Dayanımlarına Magnezyumun Ve Silisyumun Etkisi, Yayınlanmış
DEMİRKOL, M., (2006). Malzemelerin MekaYüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Ünivernik Davranışı, Ders Notları, İstanbul Teknik
sitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. ss.64
Üniversitesi, İstanbul. ss.3-10
ZEYTİN, H. K., TEYMUR, B., ARISOY, O.,
(2000). Alüminyum Alaşımları Otomotiv
Endüstrisinde Uygulamaları Ve Geleceği,
MAM-MKTAE/OSD
95
ULUSLARARASI HAKEMLİ MÜHENDİSLİK VE FEN BİLİMLERİ
DERGİSİ
Adres Atakent Mah. Akasya 1 Evlerr C2/23 Blok Kat 4 Daare 17 Halkalı
Küçükçekmece İstanbul
Web: http://www.hmfderggss.com
E-maal: hmfderggss@gmaal.com
96