Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014, p. 111-122, ANKARA-TURKEY HALK HİKÂYELERİNDEKİ OLAY VE DÜŞÜNCE AKTARIMLARINDA DİGRESSİON’DAN YARARLANMA* Işıl ALTUN** ÖZET Sözlü anlatım ürünlerinde anlatıcının ana konudan sapmasına, ayrılmasına, uzaklaşmasına ve bu yolla geleneksel anlatımı güncel yapma çabasına digression (sapma) arasöz denilmektedir. Sapma, ana konudan ayrılma, uzaklaşma anlamının yanında, konu dışı söz, parantez açmak, “merkezi temadan uzaklaşma” biçiminde de tanımlanmaktadır ve eğer bu arasöz konu içinde bir başka konu oluşturacak kadar uzun ve bağımsız ise “excursus” ya da” epizode” adını alabilmektedir. Araştırmamızın konusu olan halk hikȃyelerinde, hikȃyeci, digression (sapma) arasöz kullanarak anlatan/dinleyen arasında ara bulucu görevini üstlenir, böylece anlattıklarının dinamik kültürle ilişkisini kurar. Digression (sapma) arasöz, anlatıcı aşığın dünya görüşünü, değer yargılarını, psikolojik ve sosyal durumunu, ideolojisini ele veren bir nitelik taşır. Anlatıcı digression-sapma arasöz’ü kendi hakkında bir delil gibi kullanırken sözlü geleneğin güncelleşmesini de sağlamaktadır. Digression (sapma/arasöz) tanımları, metnin yazılı ve sözlü oluşuna, temel konudan bilerek konu dışına çıkmaya, çıkılan konunun temel konuyla ilişkisine ortak vurgu yapmaktadır. Yazar ya da anlatıcı digression (sapma) arasöz sayesinde kendisini yazılı ya da sözlü tekste sokmakta ve kendisi ile okur ya da dinleyen arasında bir bağ kurmaktadır. Çalışmamızda, Ȃşık Mevlüt İhsani’nin Ülker Sultan, Bedri Sinan ile Mahperi ve Şifakar adlı hikȃyelerindeki digression (sapma) arasözler değerlendirilmiştir. Bu çalışmada, her ne kadar, sözlü anlatımın geleneksel ürünü olan halk hikȃyelerinden yola çıkılmış olsa da, digression (sapma) arasöz, hem yazılı hem de sözlü edebiyatın önemli bir meselesidir. Anahtar kelimeler: halk hikȃyesi, digression, sapma, arasöz, olay aktarımı, düşünce aktarımı. *Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu tespit edilmiştir. ** Doç. Dr. Kocaeli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Böl. Halkbilimi Anabilim Dalı, El-mek: isil@kocaeli.edu.tr 112 Işıl ALTUN UTILIZING DIGRESSION IN THE NARRATION OF EVENTS AND THOUGHTS IN FOLK TALES ABSTRACT Digression is a literary tool in which the writer seemingly digresses, departs from, or distances his reader from the main topic of the work and represents an effort to move the narration from the traditional to the current time. Digression is also defined as not only an abrupt shift away from or, a distancing the reader away from, the main story, it is also characterized as being an expression on an unrelated subject, the opening of a parenthesis, or a departure from the main thread of the theme. If this digression is sufficiently long and independent so that it represents a subject within another subject, it is termed an excursus or an episode. The subject of this research is how the story-teller uses the tool of digression in the narration of a folktale, thus assuming the role of an intermediator and ensuring that the story being narrated has a relevant relationship with a dynamic culture. Digression represents a way that the narrator can express his or her own unique world view and values, or reveal his or her own psychological or social conditions and ideologies. And while the narrator uses digression as a clue to revealing something about him or herself, in the oral tradition it also allows the story to gain relevance in the present time. Digression, whether used in written or oral narrations, uses departure from the main topic in such a way that it expands or forms a relationship with the this primary subject. This tool allows the author or the narrator to inject him or herself into the actual story and thus to form a direct relationship with the reader or listener. This work is an analysis of how the tool of digression was used in Aşık Mevlüt İhsani’s folktale called Ülker Sultan and Bedri Sinan's Mahperi ve Şifakar. This study demonstrates that despite the fact that the use of digression originated in the narration of folktales, it also became a serious literary device in both written and oral literary modes. Key Words: folktale, digression, departure, narration of events, narration of ideas. Giriş Sözlü anlatım ürünlerinde anlatıcının ana konudan sapmasına, ayrılmasına, uzaklaşmasına ve bu yolla geleneksel anlatımı güncel yapma çabasına digression (sapma) arasöz denilmektedir. Sapma, ana konudan ayrılma, uzaklaşma anlamının yanında, konu dışı söz1, parantez açmak , “merkezi temadan uzaklaşma”3 biçiminde de tanımlanmaktadır ve eğer bu arasöz konu içinde bir başka konu oluşturacak kadar uzun ve bağımsız ise “excursus” ya da” epizode” adını da 2 Türkçe Sözlük, Süper Sözlük, Saraç, 2013. Zargan Sözlük, Sesli Sözlük. 3 JA. Cuddon, William Flint; C. Hugh Holman; Harry Shaw’dan aktaran Kemal Sılay için bkn: Ahmedi’nin Osmanlı Tarihinde Arasöz ( Digression) Tekniğinin Kullanımı ve İşlevi, Türkoloji Dergisi, Ankara Üniversitesi Yay., 1991. 1 2 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 Halk Hikâyelerindeki Olay Ve Düşünce Aktarımlarında Digression’dan Yararlanma 113 alabilmektedir.4 Sırası gelince söylenen söz5 anlamındaki Osmanlıca istitrȃd da (digression) sapma- arasöz’ü tanımlayan bir kelimedir. Bir anlatım ( narration) tekniği olarak digression (sapma) arasöz, bir “eserin üslubuna rengini veren önemli bir retorik aracı”6dır. Bu çalışmada, sözlü anlatımın geleneksel ürünü olan halk hikȃyelerinden yola çıkılmış olsa da, digression (sapma) arasöz, hem yazılı hem de sözlü edebiyatın önemli bir meselesidir. Ahmedi’nin Osmanlı Tarihinde Arasöz (Digression) Tekniğinin Kullanımı ve İşlevi yazısında Kemal Sılay, arasözlerin sözlü gelenek dışında; klasik romanlarda, Batı edebiyatında, çağdaş edebiyatta da sık sık kullanılmış olduğuna dikkat çekmektedir. Digression (sapma), arasöz tanımları, metnin yazılı ve sözlü oluşuna, temel konudan bilerek konu dışına çıkmaya, çıkılan konunun temel konuyla ilişkisine ortak vurgu yapmaktadır. Yazar ya da anlatıcı digression (sapma) arasöz sayesinde kendisini yazılı ya da sözlü tekste sokar ve kendisi ile okur ya da dinleyen arasında bir bağ kurar. Araştırmamızın konusu olan halk hikȃyelerinde, hikȃyeci digression (sapma), arasöz kullanarak anlatan/dinleyen arasında arabulucu görevini üstlenir, böylece anlattıklarının dinamik kültürle de ilişkisini kurar. Digression (sapma) arasöz, anlatıcı aşığın dünya görüşünü, değer yargılarını, psikolojik ve sosyal durumunu, ideolojisini ele veren bir nitelik taşır. Anlatıcı digression- sapma arasöz’ü kendi hakkında bir delil gibi kullanırken sözlü geleneğin güncelleşmesini de sağlamaktadır. Hikâyeci, bir dinleyici karşısında hikâyesini anlatırken, anlatıcı kimliğinin dışına çıkmaz. Dinleyici onun bir hikâye aktarıcısı kimliğiyle orada olduğunu bilir. Anlatıcının ayrıca bir de kendi kimliği vardır. Hikâye bitince anlatıcı kendi doğal kimliğine dönecektir. Hem anlatıcı hem de dinleyici, anlatıcının bu iki rolünün bilincindedir. Hikâyecinin bu iki rolünden birini seçmesi diğer kimliğini ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla “anlatıcı” kimliğiyle dinleyicinin karşısına çıkan hikâyeci, gösterim esnasında susar ve yeni bir kanal oluşturarak o kanalda gerçek kimliğiyle konuşmaya başlar. Bu kanal artık hikâyecinin hayatı, duygu dünyası, inanışları ve değerleri hakkında doğrudan bilgiler aktaran, kişisel bir kanaldır. Anlatıcı, dinleyicisine kendini bu kanalda doğrudan takdim eder. Bu açıdan bakınca, hikâyenin döşeme bölümünde de anlatıcı henüz olay aktarıcısı kimliğiyle dinleyicinin karşısında değildir. Henüz gerçek kimliğinden sıyrılmamıştır. Aslında hikâyelerde âşık, karşımıza üç kimlikle çıkmaktadır: 1) Yaşadığı çevrenin gerçek bir bireyi. Yani ev geçindiren, tarlada çift süren, bir devlet dairesinde memur olarak çalışan insan kimliği. Hikâyelerde anlatıcı bu kimliğiyle hayat tecrübelerini dinleyiciyle paylaşarak ana konu dışına çıkabilir. 2) Toplum içinde “âşık” kimliğiyle farklı bir statü kazanmış bir kişi. Bu kimliğiyle hikâye içinde gerek hikâyenin döşeme bölümlerinde gerekse asıl olayın anlatıldığı bölümlerde konu dışı şiirler söyleme serbestliğine ve ayrıcalığına sahip bir “âşık”. 3) Hikâye anlatıcısı. İşte, bu hikâye anlatıcısı kimliği dışında aşığın metin içinde söylediği şiir, anlattığı kıssa, yaptığı açıklama digression (sapma), arasöz olarak değerlendirilmelidir. Halk hikȃyelerinden sınıflandırabiliriz: yola çıkarak digression/sapma-arasözleri şu biçimde Kemal Sılay, bilim adamları nerede digressinon’un bitip, nerede excurses ya da episode’un başladığı konusunda görüş birliğinde olmadıklarına vurgu yapar. 5 Mehmet Kanar, Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, Derin Yayınları, İst. 2003, s.678 6 ( Sılay, 1991, 155) 4 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 114 Işıl ALTUN Metnin içerik düzlemiyle ilgili olan “İşlevsel sapmalar”: açıklayıcı/ öğretici sapmalar ve yorum/eleştiri ifade eden sapmalar; Anlatının içinde anlamsal değişiklikler yaratmayan “Biçimsel sapmalar” ise; yöresel ağız, kelime kadrosu ve kelime üretimi ile sözdizimi sapmalarıdır. Bu çalışmada işlevsel ve biçimsel sapma- arasöz örnekleri seçtiğimiz halk hikȃyeleri Mevlüt İhsanî’ye aittir.7 Anlatıcının hikâyelerinde açıklayıcı ve öğretici sapmalara, yorum ve eleştiri ifade eden sapmalara rastlamamıza rağmen, hikȃyecinin kendine kusur bulması ve itirafları niteliğinde sapmalara rastlanmamaktadır. 1. İşlevsel Sapmalar İşlevsel sapmalar, anlatıya anlatının temel amacı dışında yeni metin (ler) katar, anlatının içerik düzleminde değişiklikler yaparak anlatının akışını geçici veya uzun süreli değiştirir. 1.1. Açıklayıcı ve Öğretici Sapmalar şöyle örneklendirilebilir: 1. Eh, bilirsiniz ki insanoğulları bir şey murat etmesinler, ettiler mi, ister kolay olsun, ister güç olsun, onu başarabilirler. Yani, bütün dünyadaki tüm yaratık insanoğlundan korkar ya! (Ş)8 2. O zaman insanlar bir yaşından altmış yaşına kadar köle satılırdı. (BM) 3. O zaman da devlet kuşu olurdu. Şimdi oy veriliyor, o zamanki daha iyiymiş. Burada şimdi kimin başına konarsa! Millet tarafından devlet kuşu uçurulurdu. Kuş kimin başına konarsa padişah onu yaparlardı. (BM) 4. Bu şehir Nemse, Hindistanda’dır. Hz. Adem ilk buraya atılmıştır. (BM) 5. Öyle ya eskiden kağıt yoktu. Bu millet bu hikâyeleri, bu tarihi nerden taşıdı? Âşıkların göynüylen, akılları kafalarıynan taşıdı. (BM) 6. Âşıkın her şey gönlündedir. (BM) 7. Herkeste cennet nişanesi yoktur. On binde bir adamda vardır. (BM) 1.2. Yorum ve Eleştiri İfade Eden Sapmalar 1. Âşıklar çekerler feryadı zarı Tükendi dağların kalmadı karı Şirin bahçelerin geldi baharı Çiçek domur domur dal domur domur Yarın hasreti kar etti cana Vurdu vücudumda açtı nişana Altun Işıl,( 2007), Ȃşık Mevlüt İhsani’nin Aşk Konulu Hikayeleri Üzerine Bir Araştırma, Doğu Kütüphanesi Yayınları, İst. 8 (Ş): Şifakar; (BM): Bedri Sinan ile Mahperi adlı hikȃyeler. 7 Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 Halk Hikâyelerindeki Olay Ve Düşünce Aktarımlarında Digression’dan Yararlanma 115 Bölük bölük dökmüş beyaz gerdana Zülüf domur domur tel domur domur (Ş) 2. Bunları rüyada birbirlerine âşık eden pirler elbet ki bunlara bir çare düşünür hıı? (Ş) Ee, Allah verdi artık hı? (Ş) 3. Karıların ocağı devrilsin, erkekler yeter ki birine bakmaya kalmasın, tamam (BM) 4. Bu asırda böyle adamlar mı var, beni de yoluyor, seni de yoluyor, memleketi de yoluyor. (BM)…… 5. Eee, kader döner, insan döner, dünya döner, gönül döner, çark da döner. Kimse bilemez ki kaderinin arkasında ne var? (ÜS9 6. Burada biz ne diyelim: Gel güvenme insanlara Seni yakar bilemezsin Temelinden kalelerin Alır yıkar bilemezsin Gözlerini yaşlandırır Elâleme daşlandırır Türlü yere borçlandırır Borca sokar bilemezsin Elini verme eline Gitme kimsenin dalına Düşme nefsinin yoluna Boşa çıkar bilemezsin 7. Bilemez ya… Ülker Sultan bilemezdi ya… Hüsniyetli insanlar çabuk aldanırlar. (ÜS) 8. Ama Ülker Sultan, sonunun nerelerde kalacağını ne bilirdi? Kaderin onu hangi çarktan, hangi çemberden, hangi dolaptan süzeceğini bilemezdi ki!... (ÜS) 9. Niceleri ezilmiştir Bu kaderin dolabında 9 (ÜS): Ülker Sultan Hikȃyesi Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 116 Işıl ALTUN Gözyaşları süzülmüştür Bu kaderin dolabında Çevrilir çarkın çemberi Bu böyledir öteden beri İnsanın kara kaderi Bu feleğin dolabında Okunmaz kulun kaderi Bu feleğin dolabında Ya ak olur ya da kara Yol tükenir vara vara Dertli gidersin mezara Bu feleğin dolabında Bir gün inersin mezara Bu feleğin dolabında 10. Eh, dünya kimseye vefa etmeyen dünya! Muhakkak ki çark bir gün çevrilecektir. 11. Öyle ya şunu söyleyelim: Kaza mukadderat ferdin suçu ne Yazılanlar başa gelir efendim Tunçtan sandık yapsan girsen içine Kaderin gelir de bulur efendim Bilirem böyledir dünyanın hâli Şöhrette İskender kuvvette Ali Ne fayda getirdi Karun’un malı Bir eyilik yanına kalır efendim Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 Halk Hikâyelerindeki Olay Ve Düşünce Aktarımlarında Digression’dan Yararlanma 117 Her gün acı vermez hak aşığına Bir gün de çıkarır gün ışığına Herkes ettiğini bulur efendim Kader haktır ama tedbirini al Hak benim derse gelir mi zevâl Üç günlük dünyada yapma kalmakal Allah’ın dediği olur efendim 12. (Ama insanoğlunun başına iş geçtiği zaman muhakkak ki hepsini başarabiliyor.) 13. Necesini aldatırsın Yalan dünya derler sana Çok sultanı taşa vurdun Çalan dünya derler sana Her tarafın dolu nakış Gâhı geniş gâhı yokuş Necesini ettin serhoş Yalan dünya derler sana Bizi saldın dilden dile Bülbül feryad eder güle Nece dünya geçti böyle Talan dünya derler sana 14. (Ülker Sultan’ın annesiyle ilgili söylediği manzumenin ardından İhsanî de bu şiiri söylüyor) Cennet dedikleri anne kucağı Alır ninniyle yapar kundağı Yayla pınarıdır günün sıcağı Hayatta ne büyük varımış ana Ana ana canım ana Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 118 Işıl ALTUN Üzülerek yollarımı gözlerdi Parmağım incinse kalbi sızlardı Gözyaşımı siler saçım düzlerdi Toprak gibi sadık yarımış ana Ana ana oğul ana Kırık günlerime umut olurdu Kapım çalınsa kilit olurdu Sıcak günlerime bulut olurdu Yangın yüreğime karımış ana Ana ana anam ey Gel Mevlüt İhsanî uykuda yatma Ananın sözünü arkaya atma Bir eli Zübeyde bir eli Fatma Cennet dedikleri barımış ana Ana ana oğul ana 15. Eh bu anda, ince bir tütün tütüyor yıkık evden deyince hatırıma da şu geldi: Hiç kimsenin yoktur evi İnce tütün yıkık evden Çıkar gönülün alevi İnce tütün yıkık evden Sorun bu bahtı karaya O gelmiş bakın nereye Dermen yok mu bu yaraya İnce tütün yıkık evden Böyledir fakirlik hâli Ne gezersin gurbet eli Ya tezektir ya da çalı Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 Halk Hikâyelerindeki Olay Ve Düşünce Aktarımlarında Digression’dan Yararlanma 119 İnce tütün yıkık evde Ana metinden sapmalar bir cümle içinde arasöz niteliğinde karşımıza çıkabildiği gibi, cümle üstü, metin boyutunda da olabilmektedir. Yani anlatıcı cümle içende geçen bir sözcüğü açıklamak üzere bir iki sözcükle cümle dışı açıklama yapabileceği gibi, ana anlatıyı durdurup konu dışı bir metni de metninin içine montajlayabilmektedir. Ancak sapmaların/arasözlerin bir bölüğü “halk hikâyesi”nin yapısal bütünlüğü, tür kodu içinde olmazsa olmaz diye tanımlanabilir nitelikte, bir bölüğü ise türün zorunlu kılmadığı türden sapmalar olarak sınıflandırılabilir. Yani biz, hikâyeciye bize bir hikâye anlat, dediğimizde bize hikâyenin ana gövdesini anlatmamaktadır. Onun zihninde kodlanan hikâyenin içinde ana olayın dışında tamamen türe özgü biçimsel bölümler yer almaktadır. Çalışma yaptığımız hikâyeler şiirlerle başlamakta yine şiirlerle bitmektedir. Bu biçimsel zorunluluğun dışında şiir söyleme becerisini, “Burada biz ne diyelim?” diyerek, ana olaydan saparak da sergilemektedir hikâyeci. Örneğin Bedri Sinan ve Mahperi hikâyesinin başında âşık, askere giden çırağı için bir şiir söylemektedir. Burada hikâyeye bir hazırlık yaparken, bu bölümde, izleyici tarafından asıl hikâye anlatıcısı olarak algılanmamakta, şiir söyleyebilen, âşık olarak algılanmaktadır. Bu anlamda da onun âşık kimliği toplumda saygı gördüğü için dinleyici tarafından konu dışı şiir söylemesi hoş, hatta takdirle karşılanmaktadır. 2. Biçimsel Sapmalar Biçimsel sapmalar amacı ve amacın gerçekleşmesini etkilemez. Bu tür sapmalar daha çok yöntem teknik kullanımı açısından ya da üslûp açısından idealleştirilmiş yapıdan uzaklaşma olarak düşünülmelidir. 2.1. Yöresel Ağız Hikȃyeci tamamen yetiştiği yörenin ağzıyla hikâyeler anlatmasa da, standart dile ne kadar uymaya çalışsa da onun hikâyelerinde kendi yöresinin ağız özellikleri hemen sezilir.10 Gerek fonetik gerek morfolojik bakımdan gerekse kelime kadrosu bakımından hikâyelerin tahlili bizim çalışmamızın boyutlarını aşacağından burada birkaç örnekle yetineceğiz: “Ahan, amıca, ataş, bene (bana), bö: le, damçı (damla), doğandan beri, ecebe, emice, emmi, gâhi, gattiyen, gendi, gizlin, gözel, güvegi, hakkatten, heç, hepisi, kardaş, kergedan, koliya, macara, mal mul, menemşe, müzevir, nan (ekmek), ölümünen, örneg, sene (sana), sevdüğüm, şeher, toprak, yeddi, zeman, zöhre, zulmunen, benk, buhah, gıttın, çaynik, dalda, alah (alalım), beslemişem, bırakmışam, deyim (diyeyim), eşiddi, geçersiz (geçersiniz), getme, gettiler, geymiş, gidek, korkaram, kurban olim, küsüli, sararmışın (sararmışsın), seversez, uçarsız, varıdı, vermeyecem, edim, gidim, gelmişem, yapım, akıdırım, yapacaz, aney, bala, Huriyinen Gılman, kalmakal (dövüş), ne edir, türlü tevir, ataş, belenmek, yavrı, yigirmi, balaca, köş (göç), oğluyunan (oğlu ile)”. 2.2. Kelime Kadrosu ve Kelime Üretimi Hikȃyecinin hikâye kahramanları seçkin kişilerdir. Dolayısıyla bu kişilerin konuşmaları da temsil ettikleri sosyal kesimin gerçekliğiyle örtüşmelidir. Hikȃyecinin kahramanları yaşadığı coğrafyanın diliyle değil daha çok “aydın dili” diyebileceğimiz bir dille konuşmaktadır. Bu dilin içinde Arapça, Farsça kelimelere, tamlamalara yer vermekte; ancak dinleyicinin niteliğini de tümden göz ardı etmemektedir. Bunun yanı sıra “çalkanır (temizlenir), ellik, zarıncı, kırk haramicilik, berberlettirmek, şafakleyin, bahşişlemek, minnetlemek (minnet etmek), sunalanıpsın, kınalanıpsın, şanalanıpsın (Azeri Türkçesinde taranmak), minalanıpsın vb.” örneklerinde karşımıza çıkan standart dilde karşılaşmadığımız bir tür sapma olarak da kabul edebileceğimiz yeni kelimeler, yeni çekimler de denemekte, kullanmaktadır. Burada özellikle Azeri Türkçesinden aldığını 10 Daha geniş bilgi için bkz (Gemalmaz 1995). Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 120 Işıl ALTUN söylediği sözcüklerin çekiminde de şimdiki zamanı “-ıp” ekiyle göstermesi ilginçtir. Kendi doğup büyüdüğü çevrede şimdiki zaman “- (y)ir” ile gösterilirken âşığın Azeri Türkçesinin ağızlarında kullanılan şimdiki zaman biçimini tercihi Kars çevresinde de sık sık sanatını icra etmesiyle, bu bölgenin âşıklarından etkilenmiş olmasıyla açıklanabilir. Yine standart dilde “+e doğru” biçiminde kullanılan yön edatı, Mevlüt İhsanî’de daima “+e taraf” biçiminde kullanılıyor olması yöresel dilin ondaki kalıntılarıdır. Bu bağlamda onun hikâyelerinin dili için “karışık dilli” teriminin kullanılması yanlış olmaz düşüncesindeyiz. Bir taraftan satandart İstanbul Türkçesinin imkânlarını kullanırken bir taraftan da kendi doğup büyüdüğü çevrenin, Erzurum, Kars, Artvin, Azarbaycan yörelerinin dil özelliklerini kullanmayı sürdürmektedir.11 Hikȃyecide kahramanlarına ad verirken de yeni kelimeler oluşturma gayreti sezilmektedir. Mahperi’nin adı metin içinde Perizat, Peri, Mahperi, Mahperizat, Mah-ı Periza olmak üzere beş farklı biçimde kullanılmaktadır. Bedri Sinan’ın adı da Sinan, Bedri, Bedri Sinan biçiminde kullanılmaktadır. Seçkin sınıftan gelen kahramanlarının adına mutlaka unvanlarını da eklemektedir. Devriş Bey, Ali Bey, Mahide Sultan, Bardızlı Maksut Bey, Kağızmanlı Kontaz Bey, Bedri Bey. Hikâye içinde, kahramanlarını, niteliklerine uygun sıfatlarla belirginleşmektedir. Onun hikâyelerinde rastladığımız kişi adları şunlardır: “Devriş Bey, Ali Bey, Mahide Sultan, Şifakâr, Sultan Hanım, Aleddin Keykubadı, Zöhre Sultan, Halep Paşası’nın oğlu Cengiz Bey (Ş); Bedri Sinan, Bardızlı Maksut Bey, Kağızmanlı Kontaz Bey, Bedri Bey, Perizat, Peri, Mahperi, Mahperizat, Mah-ı Periza, Kahraman, Benli Perişan, Bekir, Gürcistanlı Kanlı Kasım, Azeri kervanlarından Feramuz, Hasan, İvan, Köleler, Cazı, Bezirgan Bey, Cazı Karı, Tüccar, Hızır, Şah, Habeş Beyi, Temran Bey, Kervancı, Neşet Şah, Merdan, Karahan, Nemseli Enter, Şemsettin Salim Bey, Halit, Gökgöz Sait, Aden Veziri Faruk Kaya, Çamez (BM); Adil Şah, Ülker Sultan, Âlim Şah, Âli Cengiz, Saray Bülbülü (ÜS).” İkinci, üçüncü dereceden kahramanlarını genellikle yaptıkları işler, sosyal statüleri ile adlandırmakta, ancak bazen hikâyenin bir yerinde geçen birine (Şemsettin Salim Bey gibi) özel olarak ad da verebilmektedir. Yine hikâyede önemli sayılabilecek kahramanlara bizde lakap izlenimi uyandıran Benli Perişan, Saray Bülbülü gibi adlar vermektedir. Çok geniş bir coğrafyada geçen hikâyelerde kişi adları kahramanların etnik yapılarına, inançlarına uygun olarak seçilmekte, bazen de daha da yabancılaştırmak için uydurulmaktadır. Çamez adı zihnimizde bu adı taşıyanın etnik kimliği, inancı hakkında bir fikir uyandırmazken, İvan adı bu etkiyi oluşturmaktadır. Zaten âşık, Çamez adıyla bir belirsizlik oluşturmak amacındadır. Çünkü Çamez bizim için çok yabancı bir coğrafyanın, bir bilinmezliğin adamıdır. Mevlüt İhsanî’de yer adları da önemli bir yer tutmaktadır. Hikâyelerde kullanılan yer adları hikâyeye ilişkin gerçeklik duygusu uyandırmanın yanı sıra metnin kurmaca olduğu konusunda dinleyiciyi uyarma amacını da yerine getirmektedir. Soğanlı Dağları, Hünkâr Dağı, Kumrular Dağı, Köroğlu Kalesi, Karacuha düzü, Alagöz Dağları, Kumrular Dağı, Lenge, Serendip, Gürcistan, Ali Rüştü Dağı, Tiflis, Gence, Buhara, Nemse, Hindistan, Taklamakan Çölü, Türkistan, Kaçkar Dağları, Tarım Irmağı, Karanlık Dağlar, Tibet Yaylası, Himalaya Dağları, Moğolistan, Permaniya, Habeşistan, İbuti Limanı, Adisababa, Karaca şehrinde, Yemenistan, Aden, İmren Bağları (BM); Tokat, Konya, Selçuklu, Karaman (Ş); Hindistan, Ejder Ülkesi (ÜS) Bedri Sinan ile Mahperi hikâyesinin geçtiği coğrafya Asya ve Afrika kıtalarını içine almaktadır. Yerel, yerel olduğu için de hikâye dinleyicisi için somut bölgesel adlarla başlayan hikâye giderek bir dünya coğrafyası içinde cereyan etmeye başlar. Haritayı önümüze 11 Azadovski’ye göre de, “Her halk zümresinden masal, bu zümrenin kişisel ve yerel özelliklerini edinir; bu özellikler masala anlatıcı kişinin dili ile girmektedir” (Azadovski, 2002: 56) Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 Halk Hikâyelerindeki Olay Ve Düşünce Aktarımlarında Digression’dan Yararlanma 121 koyduğumuzda bu yer adlarının bir kısmı coğrafi gerçeklik açısından sorun yaratmaktadır. Ancak bu, hikâyeye bir olağanüstülük, bir masalsılık etkisi kazandırmaktadır. Mevlüt İhsanî’nin hikâyelerinde bugün; giryan, od, pare pare, arzuman, huri, leb, kılman, sarraf, efkâr, müşavere etmek, itab, har, servan (baş çeken), aran (ova) gibi kullanımdan düşmüş veya unutulmaya yüz tutmuş kelimelere rastlanıyor olması da olağan karşılanmalıdır. Çünkü bu tür kelimeler hikâyenin geçtiği çağa ilişkin gerçeklik duygusunu pekiştirmektedir. Hikâyelerin geçtiği çağ; şahlar, beyler, imparatorlar devri. Kahramanlar ise devrin hükümdarları, beyleri, paşaları, bezirgânları. Hikâyenin dili elbette bu devrin ve elbette anlatıcının dil gerçekliğiyle uyum içinde olacaktır. 2.3. Sözdizimi Sapmaları Hikâyelerinde norm dışı söz dizimine rastlanmaktadır. Âşık, bu sözdizimsel hataları bilinçli olarak yapmadığı için bunları bir sapmadan ziyade bir tür dil yanlışlığı olarak telakki etmek gerekir. Düz anlatım tekniğinin kullanıldığı bölümlerde, doğaçlama anlatımdan kaynaklanan cümle düşüklükleri, yanlışlıklar olağan karşılansa gerektir. Çünkü anlatıcı sunum esnasında oluşan bu dilbilgisel bağdaşıklık hatalarını vurgu, ton gibi gramer üstü birimlerle giderebilmektedir. Bu dil yanlışlarına örnek vermek gerekirse: Buna en mühim olan bir şey vardı. Neydi? Ok atmak, at binmek, kılıç kuşanmak. Çok geçmeden uzaktan atlı karartıları şahlanmış, zemin titretici heybetle geldiğini gördü. Mahperi’nin âşıkları daldalardan her biri kastıyla gözetiyorlardı. Âşıkların birisi de Köroğlu kalesinde kırk haramiciliğe yerleşmiş, Gürcistanlı Kanlı Kasım diye bir harami başı vardı. Bey, oğlu Bekir’le giderek kalelerini aldılar ve Bekir’i burada bıraktı Maksut Bey’in oğlu Bekir’in korkusundan, biz bir şey diyemeyiz diye bağırdılar. Atlarını hazırlatarak binip yola koyuldular. . Mahperi’yi koca evine vermiyeceğini Bekir fikrinde kararlatmıştı. Rahatsızlık, yorgunluk yüzünden o gece derin uykuda kalan Bekir, şafaktan önce Azeri kervanlarından Feramuz adlı kervancı Bekir’e haraç vermeden kaçmış, kurtulmuştu. Yoldan ağırca, şafaktan önce çok kervan geçmiş olduğunu anlamışlardı. Soyulan bezirgân da aynı askeri içerisinde bekliyordu. Karı bezirganın odasına seslenmeye gitti, ne görsün, bezirgan kendisini öldürmüş, al kanlar içinde görünce, Cazı Karı feryat edip bağırmaya başladı. Bu, yenileceğini anlayan Şahın yaşlı, olumlu veziri kurtuluş yollarını düşünüyodu. Tavlaya giderek, Sinan kendi atına, Halit de Çeçenlerin atından bir tanesini eğerleyip dışarıya çıktılar. Bu tür sapmalar hikâyenin içerik düzlemiyle ilgili değildir. Hikâyelerin kurgulanışı ve âşığın dili kullanma biçimiyle ilgili sapmalardır. Hikâyelerde birtakım dilbilgisel sapmadan söz edilebilir. Bunlar da daha çok yerel ağız kullanımından kaynaklanan fonetik, morfolojik sapmalardır. Ayrıca hikâyelerin canlı anlatılıyor olmasından kaynaklanan sözdizimi sapmalarına da rastlanmaktadır Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014 122 Işıl ALTUN Hikâyelerin döşeme bölümlerinde ad cümleleri baskın olarak kullanılırken, ana olaya geçilmesiyle fiil cümleleri ağırlık kazanmakta; bu da hikâyelere akıcılık kazandırmaktadır. Olay tasvirlerinde kısa basit cümleler kullanılırken, konuşma aktarımları daha çok “iç içe birleşik cümle” yapılarıyla verilmektedir. Sonuç olarak, hikâyelerde sık sık kendi dünya görüşüne uygun sapma/arasözlere yer veren ȃşık; Terbiye ve ahlâk derslerine yer vermekte, bir olayı yorumlamakta, eleştirmekte, olayladurumla ilgili şahsi serzenişte ve değerlendirmede bulunmaktadır. Propaganda yapmakta, hayat felsefesini açıklamakta, yergilerini, beğenilerini, dini fikirlerini hikȃyeye sokmaktadır. Geçmişteki bir olayı çağdaş hale getirmekte, açıklamalar yapmakta, âşıklıkla ilgili düşüncelerini metne katmaktadır. Kendi kişisel inancı, aynı zamanda geleneksel toplumun da inancı olan sosyal, ekonomik ve politik sorunları hikȃyeye dahil edebilmektedir. Kendi duygu ve düşüncelerine sapma-arasözle zemin hazırlamaktadır ki Batı’da digression için, kendisi aklın ruhudur; o, kurmanın, yazılı metin için, günışığı, hayatı, ruhudur denilmektedir. KAYNAKÇA ALTUN, Işıl,( 2007), Ȃşık Mevlüt İhsani’nin Aşk Konulu Hikȃyeleri Üzerine Bir Araştırma, Doğu Kütüphanesi Yayınları, İst. AKTAŞ, Şerif, (2002), Edebiyatta Üslûp ve Problemleri, Akçağ Yayınları, Ankara. AZADOVSKİ, Mark, (2002), Sibirya’dan Bir Masal Anası (Girişi Yazan ve İngilizce’den Çeviren: İlhan Başgöz), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. BAŞGÖZ, İlhan, (1986), Folklor Yazıları, Adam Yayınları, İstanbul. BORATAV, Pertev Naili, (2002), Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği (Yayıma Hazırlayan: Sabri Koz), Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul. GEMALMAZ, Efrasyap, (1995), Erzurum İli Ağızları ( İnceleme- Metinler-Sözlük ve Dizinler), Ankara. KANAR, Mehmet, (2003) Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, Derin Yayınları, İst. SARAÇ, Tahsin (2003), Büyük Fransızca Türkçe Sözlük ( Grand Dıctıonnaire Francais – Turc, Adam Yayınları, İst. SILAY, Kemal ( 1991), Ahmedi’nin Osmanlı Tarihinde Arasöz ( Digression) Tekniğinin Kullanımı ve İşlevi, Türkoloji Dergisi, Ankara Üniversitesi Sesli Sözlük, http://www.seslisozluk.net/?=0&word=digression&lang=tr-en. Erişim Tarihi 18 Ocak 2014. Süper Sözlük, http://tr.superglossary.com/Anlam. Erişim Tarihi 18 Ocak 2014. Türkçe Sözlük (1974), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ank. Zargan İngilizce Türkçe Sözlük, http://www2.zargan.com/tr/page/search?Text=digression. Erişim tarihi 18 Ocak 2014. Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 9/3 Winter 2014
© Copyright 2024 Paperzz