H - Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi

AKAROLOJİDE MOLEKÜLER
BİYOLOJİ ve PROTEOMİK
UYGULAMALARI
Yrd. Doç. Dr. Nabi Alper KUMRAL
Uludağ Üniversitesi, Ziraat Fakultesi, Bitki Koruma Bölümü, Görükle, Bursa,
akumral@uludag.edu.tr
1
1.
2.
3.
4.
5.
NÜKLOTİDİN TANIMI
NÜKLEOTİDİN YAPISI
DNA’NIN KEŞFİ
DNA’NIN FİZİKSEL VE KİMYASAL YAPISI
KOMOZOM, KROMATİN, HİSTONLAR VE
NÜKLEOZOMLAR
6. AMİNOASİTLER
7. KULLANILAN MARKIRLAR
8. ÖZGÜN DNA PARÇALARININ İZOLASYONUNDA
KULLANILAN METOTLAR
9. DNA DİZİ ANALİZİ
10.PROTEİN ANALİZİ VE 1,2 VE 3 BOYUTLU JEL
ELEKTROFOREZ
11. AKARLARDA MOLEKÜLER BİYOLOJİNİN KULLANIM
ALANLARI
12.AKARLARDA MOLEKÜLER BİYOLOJİ ALANINDA BUGÜNE
2
KADAR YAPILAN ÇALIŞMALARIN ÖZETİ
Moleküler Biyolojinin
Temel Kavramları
3
Biyomolekül nedir?
Biyomolekül, canlılarda yer alan moleküllere verilen isimdir.
Bu moleküllerin arasında iri yapılı protein, polisakkarit ve
nükleik asitler gibi canlı yaşamı için birinci dereceden önemli
olan moleküller yer almaktadır. Biyomoleküller, genel olarak
karbon, hidrojen, azot ve oksijen içeren organik bileşiklerden
örülü yapılardır. Atomlar birbirlerine kimyasal bağlarla
bağlanarak molekülleri ve moleküler yapı bloklarını oluşturur,
onlarda hücreleri oluşturur.
4
Biyomoleküller nelerdir?
1. Nükleotidler
2. Aminoasitler
3. Karbonhidratlar
4. Yağ asitleri
5
Nükleotid nedir?
Nükleotidlerin yapısında merkezi durumda bir beş karbonlu
şeker (deoksiriboz), şekerin 1 no.lu karbonuna bir azotlu baz ve
5 no.lu karbonuna bir fosfat grubu bağlı bulunur ve bu
kimyasal yapıya denir. Eğer fosfat grubu çıkarılırsa geriye
kalan yapıya nükleosit (azotlu organik baz+ 5 karbonlu şeker)
denir. Genellikle 50 veya daha az sayıda nükleotid içeren
polimerler oligonükleotit, daha çok sayıda nükleotit içeren
nükleik asitler polinükleotit olarak adlandırılır.
6
Nükleotidin hücredeki görevi nedir?
1. Nükleotid polimerlerini oluştururlar.
2. Hücrede biyolojik bilgi nükleotid dili şeklinde nükleotid
polimerlerinde depo edilir ve gerektiğinde tümünün veya bir
kısmının kopyası çıkarılır.
3. Kimyasal enerjiyi kısa süreli taşırlar. Aktif taşımada ve çeşitli
sinyal iletim yollarında iş görürler.
4. Koenzimlerin yapısına katılırlar.
7
Nükleotidin Yapısı
Nükleotidler taşıdıkları bazın adıyla ve asit karakterde oldukları için asit tanımlamasıyla
anılırlar. Nükleotidlerin yapısında bulunan bazlar adenin, guanin, sitozin,urasil ve timin’
dir. Bunlar pirimidinler ve pürinler olarak ikiye ayrılır. Nükleotidin yapısında bulunan 5
karbonlu şeker (pentoz) riboz ve deoksiriboz olarak iki farklı şekildedir. Fosfatlar ise
AMP, ADP, ATP ‘ dir.
8
DNA polimeri ve RNA arasındaki Farklar
 Nükleotidler, kovalent 3’-5’ fosfodiester bağlarıyla bağlanarak DNA ile
RNA ‘nın uzun, düz ve dallanmış zincirlerini oluştururlar. Başlangıç ve son
uçtaki nükleotitlerin şekerlerine bağlanan fosfat grubunun bağlandığı
karbon atomunun numarası zincirlerin yönünü belirler. RNA tek, DNA çift
nükleotid zincirinden yapılıdır. DNA polimeri kalıtım materyali olarak daha
uygundur. Yani riboz şekerin 2 numaralı karbonunda bulunan hidroksil
grubu, RNA ‘nın kolay parçalanabilir olmasına neden olur. DNA’ da ise bu
pozisyonda hidrojen bulunur ve parçalanması zor olur.
9
DNA ‘nın keşfi
DNA’ nın biyokimyasal olarak araştırılması ilk kez Fried Miescher
tarafından hücre çekirdeği üzerinde sistematik çalışmalar ile
gerçekleştirilmiştir. Miescher 1868 yılında sargı bezleri üzerindeki
lökositlerin çekirdeğinden nüklein adı verilen fosfor içeren maddeyi
elde etmiştir. Bu araştırmacı nükleinin günümüzde DNA olarak
bildiğimiz asidik olan ve bazik protein yapısında olan kısımlardan
meydana geldiğini bulmuştur. Araştırıcı benzer maddeyi somon
balığı sperm hücrelerinde de bulmuştur. DNA’ nın birincil yapısının
anlaşılması 1940 ‘ların sonlarında olmuştur. DNA ‘nın genetik
bilgiyi taşıdığına dair ilk kanıtlar 1944 yılında Osward T. Avery,
Colin Macleod ve Maclyn McCarty tarafından bulunmuştur.
10
DNA’nın Fiziksel ve Kimyasal Yapısı
Baz sekanslanması ve Çift Sarmal
1953 yılında Watson ve Crick elde edilen tüm bilgileri
değerlendirerek DNA yapısının üç boyutlu şeklini önermişlerdir. İki
sarmal DNA ipliğinin sağ-el durumundaki çift sarmalını oluşturmak
için aynı eksen etrafında sarılmaktadır. Sağ el durumundaki çift
sarmal DNA’ da, sarmalın ekseni sağ el başparmağı ile işaret
edilirken sarmalların dönüş yönü sağ el parmakları yönünde
olmalıdır.DNA sarmalının tam bir döngüsü her 3.4 nm’de olup, çapı
yaklaşık 2nm’dir. Birbirine komşu bazlar arasındaki mesafe 3.4 nm
olduğundan her dönüşte toplam 10 nükleotit bulunmaktadır. Bu
özellikler DNA’ nın B-formu modelini oluşturmuştur.
11
DNA’nın farklı sarmal formları
 B-DNA, Z-DNA, A-DNA
Sarmal tipi
Dönüş baz çifti
(her bir dönüşte)
Baz çifti başına
dönüş
Sarmal çapı
(her baz çifti
arasındaki uzaklık)
A
11
+ 34.7
23A
B
10
+34.0
19A
Z
12
-30.0
18A
 B-DNA formu fizyolojik koşullar altında en kararlı formudur. A formu sudan yoksun
çözeltilerde, sağ el durumundaki çift sarmal yapısıdır. Z formunda GC ve AC ikili
12
nükleotid bakımından zengindir.
DNA Replikasyonunun Özelliği
Genetik materyalin doğru olarak kopyalanması oldukça önemlidir. Replikasyon
iki DNA ipliğinin birbirinden ayrılması ve her bir tamamlayıcı ipliğin baz
eşleşme kuralları tarafından belirlenen dizilim içinde nükleotitlerin birbirine
eklenmesi yoluyla sentezlenmesi aşamalarını içermektedir. Semikonservatif
tipte eşleşme gerçekleşir.
13
Genetik Kod
Genetik kod, mRNA boyunca üçlü gruplar halinde bulunan ve
protein sentezleme sırasında üretilen aminoasit dizilerinin
düzenini belirleyen nükleotid dizileridir. Genetik kod mRNA
üzerinde her biri bir amino asidi temsil eden üçlü nükleotid
grupları içinde okunur. Her bir üçlü nükleotide kodon denir.
14
Denatürasyon
Çift sarmalı kararlı hale getiren kovalent olmayan güçler ve hidrojen
bağları, ısı yada denatürant adı verilen bir takım kimyasallarla
muamele edilerek bozulabilir. Çift sarmalın iki ipliği, iplikler
arasındaki tüm hidrojen bağları kırıldığında tamamen ayrılır.
Sarmalların birbirinden ayrılmasına denatürasyon ya da erime denir.
DNA ipliklerinin denatürasyonu pH 11.3 üzerinde gerçekleşir.
Renatürasyon:
İki tamamlayıcı ipliğin tekrar çift sarmal haline
dönüşmesine renatürasyon denir. Renatürasyon tamamlayıcı iplikler
arasındaki kendine özgü baz eşleşmesine bağlıdır. Reaksiyon iki
aşamada gerçekleşir. İlk aşamada, çözelti içindeki tek iplikli DNA’ lar
tesadüfi olarak birbirleri ile karşılaşır. Eğer bunların dizilimi
tamamlayıcı ise , iki iplik kısa bir çift sarmal bölgesi oluşturmak için
eşleşir. Daha sonra baz eşleşme bölgesi, molekül boyunca fermuar
benzeri bir etki ile daha uzun çift sarmal molekülü meydana getirir.
15
Komozom, Kromatin, Histonlar ve Nükleozomlar
.
16
17
Aminoasitler
Aminoasitler bir amino grubu, bir karboksil grubu ve
bir yan zincirden oluşmaktadırlar. Amino asitler
birbirlerine peptid bağlarıyla bağlanırlar. 20
aminoasidin birleşmesiyle oligopeptid, 80 ve daha
fazla aminoasidin birleşmesiyle polipeptid oluşur.
Aminoasitler
Polipeptid zincirlerin katlanmasıyla oluşan
protein yapıları: birincil,ikincil, üçüncül
ve dördüncül yapıdır.
Aminoasitler
Aminoasitlerin temel görevi proteinleri oluşturmaktır.
İkinci görevi ise amino asit dilini oluşturmaktır.
Amino asit yan zincir irilikleri, yükleri, şekilleri,
hidrofilik veya hidrofobik oluşları ve reaksiyona
girme dereceleri bakımından farklıdır. Yan zincirin
sudaki çözünürlüğüne göre amino asitler 3 gruba
ayrılırlar.
1. Hidrobik aminoasitler: suda ya hiç çözünmezler
yada az çözünürler.Alanin, valin, lösin gibi.
2. Hidrofilik aminoasitler: bunlar su severler. Arjinin,
lizin gibi.
3. Özel aminoasitler: sistein, prolin gibi
Proteinler
aminoasitlerin
zincir halinde
birbirlerine
bağlanmasından
oluşan büyük
moleküllü
bileşiklerdir.
Amino asit: Proteinin temel yapısı
R
NH3+ C COO-
Amino grubu
H
Zincirin farklı taraflarında
bulunan R, 20 farklı
aminoasitin özelliklerini
belirler.
Karboksilik
asit grubu
Her proteinin kendisine has özelliklerinin olmasını
sağlayan özel amino asit dizilimleri vardır.
Bu zincirde bir amino asitin karboksil grubunun bir
diğerinin amino grubuna bağlanmasıyla oluşan bağ peptit
bağı olarak adlandırılır.
Bir karboksilik asit; bir su molekülünün serbest bırakılması ile
bir amino grubu olarak yoğunlaşır.
R1
NH3
C
R2
COO-
+
NH3+
H
H 2O
R1
C
H
A
F
+
H
H 2O
NH3
COO-
C
R2
CO
NH
Peptid
bağı
G
N
S
C
CO
C
NH
Peptid
bağı
H
T
R3
D
K
G
H
S
A
CO
Aminoasit dizilimi
birincil yapı olarak
adlandırılır.
Aminoasit dizilimi, bir gende, DNA bazlı
dizilim olarak kodlanır.
DNA
molekülü
=
・
G
C
G
C
T
T
A
A
G
C
G
C
・
・ DNA bazlı
C
dizilim
G
C
G
A
A
T
T
C
G
C
G
・
Gen proteinin kopyası, genom ise hayatın
kopyasıdır
Genome
Gen
Gen
Gen Gen
Gen
Gen
Gen
Gen
Gen
Gen
Gen
Gen Gen
Gen
Gen
Protein
Protein
Protein
Protein
Protein
Protein Protein
Protein
Protein
Protein
Protein Protein
Protein
Protein
Protein
Proteomics ve Protein
Tanımlanması
Proteinlerin yüksek işlem hacimli yaklaşımlar
kullanılarak; geniş ölçekli görüntülenmesi,
ifade edilmesi, değişimi ve ilişkilerinin
belirlenmesidir.
Neden?
Belirlenmiş olan genler
gen sayısı < protein sayısı
Belirlenmiş olan proteinler
Amacı
 Tüm proteinlerin listelenmesi
 Fonksiyonlarının belirlenmesi
 Birbirleriyle olan etkileşimlerinin anlaşılması
Proteomics Teknolojisi
 Jel Elektroforez
 Mass-spectrometre
 Protein çipleri
 Maya 2 hibrit metot
Akarlarda Kullanılan Genomlar






1- Mitokondriyal DNA
Hayvan mtDNA’sının evülasyon modelleri ve moleküler biyolojisi
günümüzde çok iyi anlaşılmıştır. Özellikle iki tane kene türünün tüm
mitokondriyal genomu dizilenmiştir.
Ayrıca ikinoktalı kırmızıörümceğin mtDNA’sının restriksiyon
haritası karakterize edilmiştir.
Böceklerde olduğu gibi akarların mitokondriyal sekansları A+T
varlığı açısından çok zengin bulunmuştur.
Temel kompozisyondaki değişkenlikler aynı familyanın içinde türler
arasında görülebilir. Buda filojenik yapıların ortaya konmasında
oldukça önemlidir.
Mitokondriyal genomun birçok geni hayvan taksonları arasındaki
filogenetik ilişkilerin değerlendirilmesinde artan bir şekilde
kullanılmaktadır.
Akarlar üzerinde yapılan evülasyon çalışmaların birçoğu mt sitokrom
oksidaz subünite I gen (COI) olmasına rağmen keneler üzerinde
genellikle ribosomal 16S’ dir.
32
2- Nükleer
Ribozomal DNA:
 Ökaryotlarda ana ribosomal lokuslar 3 genden kodlanmaktadır (18S, 5.8S ve





28S ribozom subüniteleri ) bu genler arasında internal transkrip spacırlar I
(ITS1 18s ve 5.8s genleri ve ITS2 5.8s ile 28s genleri arasında bulunur).
Bir kromozomun üzerinde ribozomal genlerin yüzlerce kopyası bulunur. Hatta
bunlar birden fazla kromozomda da bulunabilirler.
Yinelenme kabiliyetleri temelde bir ön çoğalma adımıdır. Korunmuş ribozomal
genlerde PCR primerleri tanımlanabilmektedir.
Çoğaltılmış fragmentlerin sekansları uzak taksalarda filogenetik olarak
karşılaştırma için oldukça yararlıdır. Bu nedenle birbirleri ile yakın ilişkili
taksaların ayrılması için ITS bölgeleri oldukça kullanışlıdır.
ITS bölgelerinin karakterizasyonu için genellikle daha çok korunmuş genlerdeki
(18S, 5.8S ve 28S ) PCR primerleri dizayn edilir. ITS bölgeleri başarılı şekilde
çoğaltıldıktan sonra diğer tekniklerle analiz edilir. ITS bölgelerin kopyaları
sonucu oluşan ribozomal genler bireyler arasında ve içinde oldukça değişken
potansiyele sahiptir. ITS sekanslarında tür içi çeşitlilik birçok kene türünde de
ortaya konmuştur.
Fitofag akarlarda da çok düşük düzeyde tür içi polimorfizim bu markırlar
sayesinde oldukça etkili bir şekilde ortaya konabilmektedir.
33
Diğer nükleer genler
 Ekto-5 nükleaz
 Oktopamin benzeri G-protein reseptörü
 Elongation (uzama) faktör 1 alfa
34
ÖZGÜN DNA PARÇALARININ İZOLASYONU
PCR (Polimeraz zincir reaksiyonu)
Polimeraz zincir reaksiyonu (Polymerase Chain Reaction - PCR), DNA
içerisinde yer alan, dizisi bilinen iki segment arasındaki özgün bir bölgeyi
enzimatik olarak çoğaltmak için uygulanan tepkimelere verilen ortak bir
isimdir. Metod basitçe tüp içerisinde nükleik asitlerin uygun koşullarda
çoğaltılması esasına dayanır. Bir çeşit "in vitro klonlama" olarak da
tanımlanan PCR; 94 °C-98 °C aralığında gerçekleştirilen denatürasyon,
37 °C-65 °C aralığında gerçekleştirilen tavlama (annealing) ve 72 °C’de
gerçekleştirilen uzama aşamalarından oluşur ve bu döngülerin belirli sayıda
tekrarlanmasına dayanır. PCR yönteminin gelişmesinde en büyük katkıyı
Taq Polimeraz enziminin bulunması yapmıştır çünkü bu enzim yüksek
sıcaklıklarda dahi dayanabilen tek enzimdir. Bu enzim ilk olarak
Yellowstone milli parkında bir kaplıcada yaşayan termofilik bir bakteriden
izole edilmiştir.Dr. Kary B. Mullis 1980’li yıllarda yaptığı PCR çalışmaları
ile 1993 yılında Kimya alanında Nobel ödülü almıştır.
35
RAPD (Rastgele çoğaltılmış polimorfik DNA)
 RAPD tekniğinde DNA dizilerinin rastgele çoğaltımı için PCR
teknikleri kullanır.
 RAPD yönteminin temel prensibi ilgili olan türe ait genomik
DNA üzerinde rastgele seçilmiş, tek bir 8-10 bp
oligonükleotidin, düşük bağlanma sıcaklığında tesadüfi olarak
bağlanarak PCR ile çoğaltma yapmasıdır.
 Tekniğin devamında elde edilen çoğaltma ürünü radyoaktif
olmayan standart jel elektroforezinde yürütülür ve çoğaltma
ürünleri bantlar halinde gözlemlenerek incelenir.
 Bantların varlığı veya yokluğuyla sonuçlar
değerlendirilmektedir.
36
DALP (Doğrudan çoğaltılan uzunluk polimorfizmi
 DALP yöntemi çoklu bant genom DNA kalıpları
üretmek için rastgele PCR primerleri kullanımını
içerir ve polimorfik bantların dizilimlerini sağlar.
 Daha sonra PCR-spesifik bantlar tanımlanabilir ve
ayrı bölgeler üzerinde çalışılabilir.
37
AFLP (Çoğaltılmış parça uzunluğu polimorfizimi)
 Bu teknik RFLP'den daha hızlı çalışır ve DNA örneklerini çoğaltmak
için PCR kullanır. Değişken sayılı bitişik tekrar (VNTR)
polimorfizmlerine dayalı aleller ayırdedilir, bunlar poliakrilamit jel
elektroforezi ile ayrıştırılır.
 Bantlar gümüş boyaması ile görülür. Analiz jelde yapıldığı için, çok
yüksek sayılı tekrarlar jelin tepesinde sıkışabilirler ve birbirlerinden
ayırdedilmeleri zor olabilir.
 AFLP analizi yüksek oranda otomatikleştirilebilir. Bu yöntemle
kişisel DNA örnekleri karşılaştırılarak filogenetik ağaçlar
yaratılabilir. Düşük maliyeti, hazırlanma ve çalıştırma kolaylığı gibi
nedenlerden dolayı AFLP hâlâ az gelirli ülkelerde yaygın olarak
kullanılır .
38
RFLP (Restriksiyon parça uzunluk polimorfizmi )
Restriksiyon endonükleaz enzimlerinin kullanıldığı bu
yöntemde, Restriksiyon endonükleazlar, restriksiyon bölgeleri
olarak bilinen çift zincirli DNA'nın sadece spesifik baz
dizilerini tanımakta ve diziyi bu bölgelerden kesmektedir.
RFLP’nın aşamaları:
 Biyolojik materyalden genomik DNA izole edilir, ve bunlar bir
RE ile kesilirler,
 Kesilmiş DNA’lar elektroforeze tabi tutulurlar,
 Polimorfik bölge olup olmadığına bakılır.
39
Mikrosatellitler
• Genom içinde dağılmış 2-6 baz çifti ile tekrar eden kısa DNA
baz segmentleridir (yaklaşık 100bp).
• Daha çok kodlanmayan DNA bölgelerinde bulunmaktadır.
Mikrosatellit lokuslar organizmalarda artan sayıda
mevcuttur ve allel sıklığı verileri analiz etmek için
istatistiksel yöntemler ve bilgisayar programlarının
gelişmesine sebebiyet vermiştir.
• Mikrosatellitlerin popülasyon genetiği çalışmaları için
gerçekten mükemmeldir. Mikrosatellik lokus izolasyonu
DNA'nın genomik yapısını kapsamaktadır ve mikrosatellittipi tekrarlayan dizisi problar ile taranmaktadır.
40
Allozimler:
Protein
elektroforezi
genetik
polimorfizm
saptanması için etkin bir yöntem olmuştur.
Akarlarda enzimatik sistemlerinden esteraz
üzerinde çalışılmıştır.
41
Proteinlerin doğrudan analizi:
Ayrılmış proteinler için yüksek hassasiyetli
tekniklerden bazıları 2 boyutlu elektroforez’ dir,
henüz akar ve kenelerde kullanılmamaktadır.
42
Filogenetik
akrabalıklar
(familyalar, cinsler)
Filogenetik
akrabalıklar
(türler,
populasyonlar)
Teknik
Avantajlar
Sorunlar
Örnekler
rDNA sekanslanması
(genler)
•Derin filogenezlerin
çözümü için uygundur.
•Birden fazla kopya
genler olduğu için PCR
için çok hedef vardır.
•Son zamanlardaki
farklılaşmalar için daha
az bilgi vermektedir.
Black et al., 1997
Klompen et al., 2000
Dobson and Barker,
1999
mtDNA sekanslanması
•Korunmuş bölgeler
PCR için primer
tasarımı kolaylaştırır.
•Her hücrede birden
fazla kopya olduğu için
PCR için çok hedef
vardır.
•Evrimin yüksek oranda
olması nedeniyle
mutasyonlar
tamamlanmamıştır.
Navajas et al., 1999
Black and Piesman,
1994
Crosbie et al., 1998
rDNA sekanslanması
( ITS)
•Korunmuş genler
arasında bulanan
küçük bölgeler PCR
primerleri için oldukça
kullanışlıdır.
•Son derece
değişkendirler.
•Sekans dizilemeleri zor
olabilir.
•Anlamsız sekanslar
üreten birey içi
varyasyonların varlığı
tamamlanmamış
homogenizasyonu
gösterir.
Zahler et al., 1995
Fenton et al., 2000
mtDNA sekanslanması
•Anneye ait değişmez
kalıtımlardır.
•Rekombinasyon
yoktur.
•Popülasyon yapısı
coğrafi düzeyde
tanımlanabilir.
•Sadece anne soyları
izlenebilir.
•İdeal olarak hem
mtDNA hem de rDNA
kullanılır.
Anderson and
Trueman, 2000
Navajas et al., 1998
43
Populasyon
çalışmaları
(popülasyonlar
ve bireyler)
Teknik
Avantajlar
Sorunlar
Örnekler
PCR-RFLPs
•Diğer tekniklere nazaran pahalı
değildir ve basittir.
•Türlerin teşhisinde kullanılabilir.
•Düşük varyasyon
vardır.
Gotoh et al., 1998
Fenton et al., 1995
Microsatellite’ler
•Yüksek miktarda polimorfik
•Lokuslar kolayca kaydedilir
•Gen haritalaması için
kullanılabilir.
•İzole etmek zordur ve
pahalıdır.
•Çoğunlukla türe özgü
lokuslardır.
Delaye et al., 2000
DALPs
•Ko-dominant markırlardır.
•Sadece polimorfik lokuslar izole
edilebilir.
•Markırların sayısı sınırsızdır.
•Ön genetik bilgiye ihtiyaç yoktur.
Türe özgü lokuslardır.
Perrot-Minnot et al.,
2000a
Perrot-Minnot et al.,
2000b
AFLPs
•Ön genetik bilgiye ihtiyaç yoktur.
•Markırların sayısı sınırsızdır.
•Gen haritalaması için
kullanılabilir.
•Heterozigotlar
homozigotlardan ayırt
edilemez.
Weeks et al., 2000
44
Popülasyon
çalışmaları
(popülasyon ve
bireyler )
Teknik
Avantajlar
Sorunlar
Örnekler
RAPDs
•Diğer tekniklere nazaran
pahalı değildir ve basittir.
•Ön genetik bilgi gerekli
değildir.
•Markırların sayısı
sınırsızdır.
•Heterozigotlar
homozigotlardan
ayırt edilemez.
•Tekrarlanabilirlik
için büyük dikkat
gerekir.
Hemandez et al.,
1998
de Guzman et al.,
1997, 1999
Edwards et al.,
1998
Allozimler
•Pahalı değildir ve basittir.
•Protokoller birçok enzim
tespit edebilmek için
kullanılabilir.
•Düşük varyasyon
vardır.
•Büyük miktarda
materyal gerektirir.
•Küçük
hayvanlarda düşük
miktarda lokus
saptanır.
Dunley and Croft,
1994
Kain et al., 1997
45
POLİMERAZ ZİNCİR REAKSİYONU (PCR)
 PCR yaygın olarak tıbbi ve biyolojik araştırma
laboratuvarlarında kalıtsal hastalıkların teşhisi, genetik parmak
izlerinin tanımlanması, bulaşıcı hastalıkların teşhisi, genlerin
klonlanması, babalık testi ve DNA hesaplaması gibi değişik
konularda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
 PCR yöntemine dayalı olarak birçok primer olarak adlandırılan
başlatıcı DNA teknikleri geliştirilmiştir. Bu başlatıcı DNA'lar
belli dizilere sahip ve sentetik olarak üretilebilen moleküllerdir.
PCR'a dayalı RAPD, AFLP, SSR ve ISSR gibi genetik markır
teknikleri geliştirilmiştir. Bu teknikler birçok bitki ve hayvanda
genetik akrabalığın teşhisinde tür içi ve türler arasında
kullanılmaktadır.
46
Akarlarda DNA ekstraksiyonu
Tek bir bireyden toplam DNA’nın ekstraksiyonu DNeasy Tissue DNA
ekstrasyon Kiti (Qiagen) kullanılarak “Hayvan kanı ve hücrelerinden toplam
DNA’nın saflaştırılması” (Spin-Column Protocol) protokolüne göre
yapılmaktadır (Kanouh et al., 2010; Tixier et al., 2010).
1.
Tek bir akar içeren tüp öncelikle kurutulur.
2.
Sonra tüpe 90 mikrolitre liziz tamponu (Tuzlu Fosfat Tamponu), 10
mikrolitre Proteinaz K and 100 mikrolitre tampon AL (Qiagen) eklenir.
3.
Sonra tüpler 13,000 rpm’de 5dk santrifüj edilir.Sonra 100 mikrolitre
(%100) alkol eklenir ve 56 °C’ de 16 saat inkübe edilir.
4. 1 dk boyunca 8000 rpm’de tekrar santrifüj edilir. Daha sonra üstteki sıvı
içerik atılır ve alt kısım tutulur.
5.
Kolon üzerinde bulunan DNA 250 mikrolitre tampon AW1 (Qiagen) ile
1dk 8,000 rpm’de santrifüj edilerek yıkanır.
6. Tekrar üst kısımda birikenler atılır ve ikinci kez yıkama yapılır. 250
mikrolitre tampon AW2 (Qiagen) eklenir ve 13,000 rpm’de 3dk
santrifüjlenir.
7.
Son olarak DNA’yı iyice temizlemek için 50mikrolitre ultra saf su eklenir
ve 8,000 rpm’de 1dk sanrifüj edilir. Aynı işlem ikinci kez tekrarlanır.
8. Ve DNA tüm maddelerden ayrılmış olarak saf şekilde elde edilmiştir.
47
Akarlarda DNA’nın PCR ile çoğaltılması
1.
2.
3.
4.
5.
PCR reaksiyonu 4 µL akar DNA’sı, 2.5 µL (1 mM) 10X
buffer, 1 µL (1.5 mM) MgCl2, 0.5 µL (0.05 mM herbir
primer için) DNTPs, 0.175 µL (0.7 µM), 0.125 µL (0.625 U)
Taq Qiagen ve 16.525 µL su içeren 25-µL’lik çözelti içinde
yapılmaktadır.
Bu karışımdan tüplere konulur.
PCR makinesine tüpler yerleştirilir ve programa göre PCR
reaksiyonları başlatılır.
Sıcaklık döngüsü ITS markırları için: 92 °C’de 2 dk.,
92 °C’de 15’er saniyelik 35 döngü, 50 °C’de 45 saniye ve
72 °C’de 1 dk. ve ardından 72 °C’de 7 dk. daha olacaktır.
Yatay elektroforezde PCR ürünleri %1.5’luk agaroz jel’de
0.5 × TBE buffer’da 20 dk. 135 V.’da koşturulmaktadır.
48
PCR ve dizileme analizlerinde kullanılan bazı primerler
Markır
ITS
Tür
T. urticae
Uzunluk (bp)
1200
N. californicus
COI
T. urticae
890
Referans
Ben Ali ve ark
(2000)
Primerler
Kullanım yeri
5’PCR ve dizileme
AGAGGAAGTAAA
AGTCGTAACAAG3’
Navajas ve ark.
(1999)
5′AGAGGAAGTAAA
AGTCGTAACAAG3′
5’PCR ve dizileme
GGAGGATTTGGA
AATTGATTAGTTC
C-3’
Simon ve ark.
(1994)
49
Sıcaklık döngüsü ITS
markırları için:
92 °C’de 2 dk., 92 °C’de 15’er
saniyelik 35 döngü,
50 °C’de 45 saniye ve
72 °C’de 1 dk. ve ardından
72 °C’de 7 dk. daha
olacaktır.
50
Yatay elektroforezde PCR ürünleri %1.5’luk
agaroz jel’de 0.5 × TBE buffer’da 20 dk.
135 V.’da koşturulmaktadır.
51
NÜKLEİK ASİT ANALİZ
TEKNİKLERİ
NÜKLEİK ASİTLERİN MOLEKÜLER ANALİZİ
NÜKLEİK ASİTLERİN ELEKTROFOREZİ
Elektroforez farklı büyüklükte, yükte ya da konformasyonda olan
makromolekülleri, özellikle protein ve nükleik asitleri, ayırmak,
saflaştırmak ve molekük ağırlıklarını saptamak amacıyla
biyokimya ve moleküler biyolojide yaygın olarak kullanılan bir
tekniktir. Yüklü moleküller bir elektrik alanına maruz
bırakıldığında, yüklerine göre pozitif veya negatif kutba göçer
ederler. Elekroforez DNA moleküllerini sadece molekül ağırlığına
göre değil, aynı zamanda yapısal ve topolojik özelliklerine göre de
ayırır. Elektroforez RNA moleküllerinin ayırmada da kullanılır.
Günümüzde en yaygın olarak kullanılan agaroz ve poliakrilamit jel
elektroforezidir.
52
a) Agaroz Jel Elektroforezi
Agaroz ortalama molekül ağırlığı 12000 olan doğrusal bir
polisakkarittir ve kırmızı bir alg türü olan Agar agar’ dan izole
edilir. Agaroz orta büyüklükte ve büyük DNA moleküllerini
ayırmak için en yaygın destek ortamıdır. Agarozun
konsantrasyonu ayarlanırken moleküllerin büyüklükleri dikkate
alınarak jelde porların büyüklüğü ayarlanır. Jelin
konsantrasyonu arttıkça porların çapı küçülür. Küçük DNA
parçaları için yüksek, büyük DNA parçaları için düşük agaroz
konsantrasyonları kullanılarak nükleik asitlerin en iyi şekilde
ayrılmaları sağlanır. Agaroz jeller genellikle floresan bir boya
olan etidyum bromür ile boyanır ve UV ışğı altında DNA
parçaları görüntülenir.
53
54
7) DNA DİZİ ANALİZİ
Dizi analizi için iki farklı yöntem vardır;
1) Zincir Sonlandırma(chain termination): İngiltere’de F. Sanger
ve A.R. Coulson tarafından geliştirilmiştir.
2) Kimyasal Yıkılım (chemical degradation): ABD’de A.Maxam
ve W.Gilbert tarafından geliştirilmiştir.
Her iki yöntem birbiriyle neredeyse aynı olmasına rağmen
kimyasal yıkılım neredeyse hiç kullanılmamıştır.
PCR ürünleri CEQ Dye Terminator Cycle Sequencing ile
Quick Start Kit kullanarak sekanslanır (CEQ 2000XL DNA
Analysis System, Beckman Coulter). Tüm DNA fragmentleri
sekanslanır. Sekanslar GENEIOUS, versiyon 3.5.4 programı
ile analizlenir (Drummond et al., 2007).
55
b) Poliakrilamit Jel Elektroforezi
Poliakrilamit jeller, vinil polimerizasyonuyla akrilamit monomerlerinin uzun
poliakrilamit zincirleri ve genellikle ortama belli miktarda ‘bis’ olarak
bilinen N,N’-metilen-bis-akrilamit ilavesiyle çapraz bağlanmalar yaparak
oluşur. Akrilamit/bis karışımı polimerleşmeyi katalizleyen amonyum
persülfat ile TEMED varlığında polimerleşerek jel yapısı kazanır.Çapraz
bağlanmalar sonucu oluşan porların büyüklüğü akrilamit ve bis-akrilamitin
başlangıç konsantrasyonlarına bağlıdır. Poliakrilamit jel elektroforezi küçük
DNA moleküllerini ayırmak için uygundur. Manuel DNA dizi analizi
çıkarmak için ve sadece birkaç tekrarlı dizi bakımından farklı olan
mikrosatellit DNA moleküllerini ayırmak için kullanışlıdır. Poliakrilamit
jeller genellikle gümüş nitrat veya etidyum bromür ile boyanarak nükleik
asitlerin görüntülenmesi sağlanır.
56
57
Jel Elektroforez
 1-D Jel Elektroforez
 2-D Jel Elektroforez
 3-D Jel Elektroforez (görüntüleme)
1-D Jel Elektroforez
1) Örnek Hazırlanması
 Protein Ekstraksiyonu






Memeli dokulardan
Eritrositlerden
Yumuşak bitkisel dokulardan
Mayalardan ektraksiyon
Bakterilerden ektraksiyon
Yağlı dokulardan ektraksiyon
 Protein Konsantrasyonun Belirlenmesi
 Warburg-Christian yöntemi
 Biüret yöntemi
 Bradford yöntemi
 Lowry yöntemi
DNA, RNA veya Protein moleküllerinin, elektriksel ortamda
jel kalıp üzerine ayrıştırılarak aktarılması işlemidir.
60
61
62
Jel Elektroforez Aşamaları
Örnek hazırlanması
Jel elektroforez
Protein emdirimi
Protein
belirlenmesi
PROTEİN EKTRAKSİYONU
 Tampon çözelti eklenmesi
 Örneklerin koyulup ezilmesi
Örneklerin santrifüjlenmesi
 Süpernatant çekilmesi
PROTEİN KONSANTRASYONU
 Örneklerin ve standart proteinin(BSA)
mikroplakalara yüklenmesi
 Boya çözeltisinin eklenmesi
Elisa reader’ da boyanın özelliğine
göre belirli bir nm’ de(450-595)
okuma yapılması


Toplam protein miktarının belirlenmesi
2) Protein Elektroforez
PAGE – polyacrilamide gel electrophoresis
 kesiksiz (tek ayırıcı jel)
 kesikli
(yükleme jeli; büyük delikli,
ayırma jeli; küçük delikli)
Jelin Koşturulması
Proteinin yürüdüğünü gösteren
İzleme boyası
Koşturma işlemi
Boyama
Protein jelinin boyama
sonucu görüntüsü
Western Emdirimi
(Blotting)
Elektroforez sonrası jel üzerinde bir takım enzimler
ortaya çıksa da çok düşük molekül ağırlıklı(1-5ng)
proteinler bu jelin polimer ağı içerisinde gömülü halde
bulunurlar.
Bu nedenle bu proteinlerin saptanması için ayrı bir
yöntem kullanmak gerekmektedir.
 Pasif emdirim
 Elektro-emdirim
Pasif Emdirim
Jeldeki protein bantlarının
Islak filtredeki tampon aracılığı
İle membran tarafından emilmesi
(1-2 gün)
Tank Aktarma Sistemi ile Emdirim
(Islak Emdirim)
45 dk
Yarı Kuru Emdirim
Membrana geçirme işlemi
Membrandaki boşlukların kapatılması
Hedeflenen Proteine özgü antikor
2-D Jel Elektroforez
1) Bir örnekteki tüm proteinleri geniş bir skala
içerisinde belirlemek
2) Farklılık ortaya koymada(dayanıklı-hassas)
Proteinlerin izoelektrik yüküne göre+ birikimi
ve – yük taşıyan
aminoasit
İzoelektrik noktaları belli amfolit
Myzus persicae
Primicarb dirençli ve
hassas ırkların
karboksilesterazlarının
iki boyutlu elektroforezde
İncelenmesi *
* Kwon et al. 2008
Kesilerek
Örnek alınması
Kesilen kısmın tüpe
aktarımı
Protease içeren
Sıvı aktarımı
Sonrasında buharlaşmaya
bırakılır ve geriye kuru
peptidler kalır
Sonrasında buharlaşmaya
bırakılır ve geriye kuru
peptidler kalır
Tamamen kuruduktan sonra
içerisine peptid çözücü bir
diğer sıvı konulur ve analiz için
hazır hale getirilir.
Sekans Analiz
Teknikleri
 Mass Spektrofotometre (MS) sekans analizi
 Edman degredation sekans analizi
Mass Spektrofotometre ile
Sekans Analiz Teknikleri
1 - Peptid kitle parmakizi metodu
[Peptide mass fingerprinting, Matrix Assisted Laser
Desorption Ionisation (Maldi MS)]
2 - Sekans bazlı tanımlama
(Sequence based identification, Tandem MS-MS)
3 - Sıvı kromotografi-kütle spektrofotometre
(LC-MS) ile sekans analizi
LC-MS Spektrofotometre
Çözülmüş peptid sıvı kromotograf (LC)
tüpüne konulur.
Tüp içerisindeki kürecikler tarafından
peptidler uyarılır ve uyarılma
derecelerine
göre düzenli bir akış olur.
 Peptidler + yükle yüklenir
Elektrik yüküyle beraber
ağırlığına göre ayrım olur.
 Bu boşlukta damla buharlaşır.
 İyonlar – yüklü MS’ e geçer.
2 +, 2 –
yüklü çubuk
 Peptidler 1. kısımdan vakum
İçerisinde geçer.
 Bunun yanında gaz moleküller
2. Kısma geçiş yapar. Genellikle
Nitrojen ve argon’ dur.
 Peptidler 2. kısımdaki gaz ile çarpışırlar.
 Peptidler kısımlara ayrılırlar ancak
Kendilerini oluşturan aminoasitlere ayrılmaz.
 Yalnızca + yükle yüklü peptid kısımları
bu plaka tarafından bir sonraki kısma
gönderilir.
 Yükü olmayanlar direk geçiş yapar.
 Zamanlayıcı peptid kısımlarının plakadan
dedektöre kadar ne kadar sürede
ulaştığını hesaplar.
 Ağırlığı fazla olanlar çabuk ulaşırken,
Ağırlığı az olanlar daha geç ulaşacaktır.
Yandaki şekilde verilmiş olan
pikler peptidin ulaşma zamanı aynı
zamanda ağırlığını belirlemektedir.
 Bu yöntemle birlikte her peptid
Bağındaki aminoasitin ağırlığı
Belirlenebilmektedir.
 Bundan sonraki işlemde ise elde
edilen veriler bilgisayar ortamında diğer
bilinen aminoasit sekansları ile
karşılaştırılır ve muhtemel protein
belirlenir.
Primicarb dayanıklı M. persicae ırkının esteraz sekans analizi
Dİğer MS Teknİklerİ
Edman Degradation Aminoasit
Sekans Analizi
 Bir peptid’ deki aminoasitlerin sekansı için kullanılan bir yöntem
 Terminal bir amino grubu kullanılarak işlem yapılmaktadır.
 Peptid’ deki amino grubu diğer pepttid bağları bozulmadan belirlenmektedir.
Phenylisothiocyanate
(HPLC’ de ajan kullanılan kimyasal madde)
türevi
Phenylthiocarbamoyl
türevin aminoasit
ile bağlanması
Phenylthiohydantoin (PTH)- aminoasit
Kromotografi
cLC Capillary 492 Protein Sequencing System
 MS yerine Edman degradation kullanılması daha yaygındır.
 daha fazla peptid belirlenebilmesi (MS: en fazla 20)
(ED: en az 30, en fazla 60)
Protein Array (Chip) Teknolojisi
 Farklı amaçlar için kullanılır;
 Antikor-antijen
 Protein-protein
 Protein-küçük moleküller
 Protein-nükleik asit
 Protein-lipid
interaksiyonlarının belirlenmesinde
kullanılır.
Yüzeye bilinen bir protein,
antikor vb. bağlanır.
Belirlenecek örnek
yüzeye aktarılır.
Maya 2 Hibrit Metodu
 Mayanın gen transkripsiyonu mekanizmasından
yararlanır.
 Bait; bilinen bir protein
 Prey; bilinmeyen protein
 İki proteinin etkileşimi
Reporter gen
Reporter gen oluşturan hücreler DNA sekans analizi
yapılır .
Akarlarda Yürütülen
Moleküler Çalışmalar
105
Araştırmalar
 Moleküler çalışmalar, çevre, iklim, konukçu ve
tarımsal uygulamalardan etkilenip etkilenmediği ve
populasyonlar arasındaki gen akışları konularının
açıklığa kavuşturulmasında kullanılmaktadır.
DNA bilgilerini hangi alanlarda kullanabiliriz :
1. Filojeni çalışmalarında
2. Filocoğrafya ve türlerin genetik yapısını incelemede
3. Türlerin tanımlanmasında
4. Yeni coğrafi bölgelerde türlerin ortaya çıkışlarının takip
edilmesinde
5. Wolbachia ve üreme uyuşmazlıklarında
106
Sonuç
 Yapılan literatür çalışmasına göre tetranychid’ler ve phytoseiid’ler üzerine




yapılan moleküler çalışmaların 1992 yılından itibaren başladığı ancak son 10
yılda oldukça yoğunlaştığı görülmektedir.
Bu çalışmalarda genellikle morfolojik karakterlerle filogenetik ağaçlar
arasındaki ilişkiler incelenmiş olup, bu sayede türlerin birbirinden ayrılmasında
moleküler metotların kullanılabilirliği üzerinde durulmuştur.
Yine bu yöntemlerin türlerarasında olduğu gibi tür içi farklılıkların da
kullanılabilirliği, farklı popülasyonların veya ırkların ayrılması hızlı bir metot
olup olmadığı incelenmiştir.
Farklı konukçuların veya farklı coğrafik bölgelerin popülasyonlarının
ayrılmasında da moleküler yöntemler kullanıldığı görülmüştür.
Özellikle ribozamal ve mitokondrial DNA markırlarının yaygın olarak
kullanıldığı literatürden de anlaşılmaktadır.
107