Hatice Ak - Antoloji.Com

Hatice Ak
- şiirler -
Yayın Tarihi:
4.11.2014
Yayınlayan:
Antoloji.Com Kültür ve Sanat
Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine
aittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti
yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu
doküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veya
temsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılması
kopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu ve
taraf değildir.
Adamdan Sayıldığım Gün
Adamdan Sayıldığım Gün
İnsan kendisini nasıl anlatır, ne söyler kendisi için bilmem ki. Anadolu köylerinde
hasbelkader yaşama tutunma şansı bulan çocuklardan biri de benim işte. Rahmetli
anam ölenler de dahil tüm çocuklarının doğduğu saati, günü, ayı ve yılı hatta dakikayı
bile hatırlarken benimkini bilmiyordu.
Mevsim olarak hatırladığı ise arpaların biçildiği zamandı.
Bolluk dönemiydi, sen çok kısmetlisin derdi, Haziran ayı imiş galiba, arpa biçiyorlarmış,
sancısı başlamış, zaten kırkına merdiven dayamış olduğundan hamile olduğunu bile bir
süre kimseye söylememiş, gel zaman git zaman doğum anı gelip çatınca, keyfinin
kaçtığını ve eve gitmesi gerektiğini söylemiş babama o da tamam git demiş.
Benim babam çok çok iyi niyetli bir insandı ve anamın doğum sancısı çektiğinin farkına
bile varmamış. Büyük abim hepimizden daha akıllı yani olup bitenin her zaman farkında
olan biri olduğundan anamı takip etmiş.
Henüz evin önüne gelmişken anacığım içeriye girecek zaman bulamamış olduğu yere
oturup kalmış, o meyanda da abim yetişmiş.
Köylük yer işte, bu gibi hallerde komşu kadınlar yardımcı olurlarmış hastalara, benim
dünyaya gelişimde böyle. Neyse bir şekilde büyümüşüm ve İlkokul çağım gelmişti. O
yıllarda, Köy Muhtarı yanına bir de Aza alır ev-ev dolaşarak okul çağı gelen çocukların
tespitini yapar ve Kaymakamlığa bildirirmiş.
Aynı tespit benim içinde yapıldı elbette. Okula kayıt zamanı geldiğinde Nüfus kâğıdımı
istemişler babamdan yok demiş, itiraz etse nüfusa geç yazdırmaktan belki de ceza
yiyecek.
Apar topar ilçeye gidip beni ve küçük ağabeyimi nüfusa kaydettirmiş, akşama elinde
çok yapraklı üzerinde ay-yıldız resmi bulunan iki adet nüfus cüzdanıyla geldi ve bizlere
sadece uzaktan gösterdi. Ne de olsa bu defterler için ilçeye gitmişti, gözü gibi
saklayacaktı elbette. Bizler nasıl olsa gözünün önündeydik.
Doğum tarihim sadece resmi bir evrak doldururken aklıma geldi yıllar yılı, hiç
kutlamadım, bundan sonra da kutlamaya niyetim yok. Durum şu ki tam olarak
bilinemeyen bir tarihi kutlamaya da gerek yok gibi geliyor bana.
Şimdi düşünüyorum da, nüfusa tescili benimle birlikte yapılan ağabeyimin doğum tarihi,
günü gününe kayıtlanmış, anam öyle söylerdi.
Belli ki benim doğum tarihim tam olarak bilinmediğinden, nüfus memuru tescil için
müracaat edilen tarihi doğduğum gün olarak yazıvermişti…
15 /08/1960 Yani bu gün, benim nüfusa tescil ettirilip adamdan sayıldığım gün.
Her Şeye Rağmen Yaşamak Çok Güzel...
Eğer Mutluluk Bakış Açısıysa, Sahip Olduklarımla Çok Mutluyum...
15.08.2010
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Adamına Göre Koltuk
Otur koltuğuna işe karışma
Aklın ermez ise benle yarışma
Bir gün gelir elbet başlar duruşma
Adama koltuk ver, koltuğa adam
Bilseydin sen idareyi hüneri
Söndürmezdin elindeki feneri
Hep biz olduk zor işlerin neferi
Adama koltuk ver, koltuğa adam
Güne günaydınla başlarım dersin
Aklına eseni durmaz söylersin
Sen bu kafayla çok koyun güdersin
Adama koltuk ver koltuğa adam
Ne odun olursun nede kereste
Boşuna uğraşma kaldın her derste
Buralara geldin kaçıncı posta
Adama koltuk ver, koltuğa adam
Aslan postu giyen olsaydı aslan
Bilgin yok, her şeye bakarsın tersten
İster kendini öv istersen hırslan
Adama koltuk ver koltuğa adam
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Adı Deniz Olsun
Uçsuz bucaksız evrenin
Mor dağlardaki çiçeğin
Yalçın kayadaki sümbülün
Adı Deniz olsun…
Eşin, dostun, kardeşin
Derdimize haldaşın
Yolumuza yoldaşın
Adı Deniz Olsun...
Ağlayan bulutun
Gülen güneşin
Gül tenindeki yaşın,
Adı Deniz olsun...
Duyguların, sözlerin
Ağlar iken gözlerin
Baharların, yazların
Ömrümüzde güzlerin
Adı Deniz olsun...
Umutların, düşlerin,
Özgür uçan kuşların,
Sonbahar ve kışların,
Adı Deniz olsun...
Bilenin, bilmeyenin
Sevenin, sevmeyenin
Özlenip, gelmeyenin
Ömrünce gülmeyenin
Adı Deniz olsun...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Adın şiir olsa
Bir gülüş gibi düşsen yüreğime,
adın şiir olsa...
Bir çağlayan gibi düşsen gözlerime,
adın şiir olsa...
Bir güneş gibi doğsan sabahıma,
adın şiir olsa...
Bir meltem gibi sarsan benliğimi,
adın şiir olsa...
Bir çığlık olup düşsen avuçlarıma,
adın şiir olsa...
Adın ne olursa olsun da,
sevgin noksan olmasa....
13.12.2013/Hatice AK
12:23
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Adını Bilemediğimiz Nicedir...Hikmet Çiftçi
45161399 - Aktif
28.01.2014 22:45:00
Cevap Yaz | Aktif Yap | Pasif Yap | Bu Görüşü Sil
Şiir: 1960009 - Adınız
Yazan: Hikmet Çiftçi 1
Adını Bilemediğimiz Nicedir?
Nece adını bilmediğimiz, kimsesiz ve garip çocuk yaşar bu dünyada.
Adı bile olmayan yahut unutulmuş.
Rengi farklı, dili farklı, henüz farkında olmadığı inancı farklı…
Pek çoğu, bir hiç uğruna kimsesizlik girdabına düşer. Ne seslerini duyurabilir, ne
acılarını dile getirebilirler.
Görünenler yanında nicesi göremediğimiz dünyalarında yitip gider.
Yitik düşlerinde üşüyen çocukları görmemek mi?
Kim kiminle savaşıyor dersiniz?
Sadece savaşın çocukları mı sizi etkileyen,
göz göze geldiğiniz çaresizlikleri mi?
İnsanın kendiyle hesaplaşma mı yoksa?
Takdirlerimle Hatice Hanım.
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun.
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
---Bu kadar uç örneklerini yaşamadım, kardeşlerim de öyle...
Belki de el aleme karşı, bütün ağırlığını yüklenip yaşatmadı
babamız.
Acıma hissi; iyi midir kötü mü inanın bilemez oldum, her şeyimizi
savurganlıkla tükettiğimiz bir devirde miyiz, yoksa bana mı öyle
geliyor...
Her şeyi görüyoruz, ama durum şu ki, bir çıkarımız yoksa bizi
ilgilendirmiyor...
Çıkar denince mutlaka maddi bir karşılık anlaşılmamalı elbet...
Arifler zaten anlar...
Sevgili Öğretmenim, gönülden teşekkür ediyorum, katkılarınıza.
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sonsuz sevgi ve saygılarımla...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Adını Koyamıyorum
Düşündükçe bir şeyler canlanıyor içimde
Kıpır kıpır kelebekler uçuşuyor ellerimde
Bir sevinç pırıltısı gözlerimde
Umut düşüyor sözlerime.
Baktıkça eski resimlere, şu an daha güzel geliyor
Nedir beni değiştiren bilmiyorum ama bu hisler
Bana çok çok iyi geliyor.
Sevsem diyorum, doğayı çiçekleri ve kendimi
Kim karışır ki, hem ne zararım var çevreme
Seviyorsam kendi kendime.
Özlüyorum bir şeyleri, bir yanım eksik gibi
Hissediyor ve farkı fark ediyorum ama
Adını koyamıyorum.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Adını Unuttuğum İçin Affet Öğretmenim
1967 yılı, ilkokul çağıma gelmiştim. O zamanlar köy muhtarı her ne kadar hangi hanede
okul çağına gelmiş çocuk varsa bilse de, tek tek gezerdi evleri. Bizim evde her şey
okumak üstüne olunca okula gitme-gitmeme anlamında bir derdimiz yoktu elbette ama
benden küçük (iki yaşında kaybettiğimiz)
erkek kardeşimin bakımı bana ait
olduğundan birkaç ay geç başlamak gibi bir handikap’ımız vardı. Benim de öyle oldu
ilkokula başlamam. Yer fıstıkları, zeytinler, üzümlerin toplanıp pekmez kaynatılması,
annem bu işleri bitirecekti ki ben okula gidebileyim…
Yarıyıl tatiline üç gün kalmıştı, henüz önlük dikilmediğinden günlük kıyafetimle apar
topar okulda buldum kendimi. Meğerse okul çağındaki çocuğunu okula göndermedi diye
babamı kaymakamlığa şikâyet etmişler…
O yıl dördüncü sınıfta okuyan ağabeyim elimden tutup götürmüştü okula. Köy
merkezinden biraz uzakta olduğumuzdan, o güne kadar okul neye benzer, nasıl bir
binadır hiç görmemiştim. Duvarı masmaviydi, deniz mavisi, nasıl olurdu, taşlar maviye
dönüşür müydü ki…?
Ne olduğunu anlamak için en emin yol duvarı elimle yoklamaktı ben de öyle yaptım,
biraz da sertçe dokundum. Tahta ile karton arası bir şeydi…? Neydi acaba böyle…? Ya
yağmur yağınca erirse…İyi de çatıdaki kırmızı kırmızı eğri büğrü incecik taşlarda neyin
nesiydi…? Beynimi onlarca soru kemirmeye başladı. Birden pişman oldum okula
geldiğime.
O arada benim boyum ancak onun dizkapağına kadar gelebilen biri belirdi yanıbaşımda,
ürkerek geri çekildim, ben çekildikçe adam üstüme doğru geliyordu. Kim ve neye
benzediğini keşfetmek için ayaklarından başladım incelemeye yüzüne sıra gelene dek
otuz saniye geçti sanırım, adamın boyu bak bak bitmiyor…
Göz göze geldiğimizde, ışıl ışıldı gözleri, sevgiyle bakıyordu yani daha sonraları
öğrendiğime göre bu bakışlar sevgi doluydu, şefkat doluydu. Vekil Öğretmenmiş adını
unuttum ama yüzü hala gözlerimin önünde…
Adını unuttuğum İlk öğretmenimden özür dileyerek ve eğer hala yaşıyorsa, sağlıklı bir
ömür dileyerek öncelikle, ULU ÖNDER VE BAŞÖĞRETMENİM GAZİ MUSTAFA KEMAL
ATATÜRK olmak üzere tüm öğretmenlerimizin gününü içtenlikle kutlar saygılarımı
sunarım. 24.11.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Adınız
donuk bakışları
sırtlarında çöp çuvalı
gözlerde yitik düşler
üşürler ki nasıl üşürler
geçmeyin gözlerimden
gelmeyin sözlerime
bulaşmayın ne olur bana
siz ıraktan gelenler
savaşın çocuklarısınız
bu yüzden yok adınız
Hatice AK/27.01.2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Affet
Hatırladığım kadarıyla bir ay önce almıştım son gazeteyi
Gazete dediysem birkaç sayfa değil haa, bir sürü
Bilmeceler, bulmacalar falan filan yani kucak dolusu
O gün bu gündür hala bitmedi engellisi çengellisi
Çöz babam çöz
Bir gereklilik neticesinde bu Cumartesi aldım sonuncusunu da
Bilemiyorum, belki bir daha hiç almam ya da ne bileyim işte
Alacak kadar ömrüm olmaz belki de
Bir nefes sonrasının garantisi yok ki hayatta
Elimde Cumhuriyet oturdum bir banka
Karşımda sen, aramızda tahta masa
Odaklandım gazeteye iştahla ve inatla
Çeviriyordum sayfaları birer birer
Gözlerimiz bizden menkul, dalarken uzaklara
Bir umutsuzluğu müjdeler gibiydiler
Ne onbeş yaşın heyecanı, ne ellisinin ağırlığı
Ama ağır gelen, hazana durmuş bir ömürde
İğneyle kuyu kazmaktı sanki bizimkisi
Bir çift masum göz, arada bir açılar örtüştükçe
Utanıyordum kendi bakışımdaki boşluğu düşündükçe
Hani zorla olacak bir şey olsa
Ömrümü bu bir çift masumiyete adamaya hazırdım oysa
Yoktu duygudan yana hiçbir kıpırtı, yani ha tahta masa ha ben
İnsan yüreğinin katılaşması böyle bir şeymiş meğer
İnanmak istemesen de sen
Ne kadar istesem de
Senin bana hissettiklerini
Ben senin için hissedemiyordum
Hani sevmesine seviyordum ama
Bu nasıl bir sevgiydi böyle anlayamıyordum
Kısacası gün ışığı, olay bundan ibaret
Ayrılırken masadan başım önüme eğik
Elimde Cumhuriyet
Affet beni güneş yüzlü, ne olur beni affet...
04.12.2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ağacı Sev Orman Olsun Tüm Vatan
Ağacı sev orman olsun dört yanı
Sakın vurma yaş ağaca baltanı
O fidan ki memleketin sultanı
Ağacı sev orman olsun tüm vatan
Çam, palamut, Meşe, Sedir ve Köknar
Ormanlardan doğar soğuk pınarlar
Sigaranı atma çevreni yakar
Ağacı sev orman olsun tüm vatan
Ağaçsız topraklar sayılmaz vatan
Bunca kanlar dökmüş uğrunda Ata’n
Çiçekler değil mi seni donatan
Ağacı sev orman olsun tüm vatan
Telli sazın ağaçtandır ağaçtan
Kırmızı gül ağaçtandır ağaçtan
Öldüğünde tabutun da ağaçtan
Ağacı sev orman olsun tüm vatan
Ben derim ki şudur sözümün özü
Bülbül sevda çeker güldedir gözü
Yağmur ile güler toprağın yüzü
Ağacı sev orman olsun tüm vatan
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ağlama Bebek
Sen bilmeyeceksin bebek, silah nedir gözyaşı ne
Uyu bebek, anne karnı en güvenli yer şimdilik
Ağabeylerin büyüsün, onlarda baban gibi
Onlarda baban gibi, ya bir TUGAY Polis
Ya da bir MEHMET asker olacak…
Ağlama bebek sen dur şimdi, bekle biraz
Dünya güzelleşsin, yok edilsin silahlar
Kin ve nefret yerine kır çiçekleri açsın yüreklerde
Al bayraklar babaları değil gökleri kucaklasın
Dur bebek doğma, dünya öylesine zor şimdi…
Dinle bebek, beni dinle,
Sakın yüreğine kin düşmesine izin verme
Gördün ve duydun biliyorum, yandık kahrolduk
Ama hiçbirimiz, TUGAY’ımızı vuran eller kırılsın demedik
Sende deme bebek, sende deme ki dünyamız çirkinleşmesin…
Gül bebek, baban cennette inan bana hem yalnızda değil
Amcan karşıladı onu, koyun koyuna yattılar bu gece
Kekik kokuları içinde, onların mis kokusu bizim içimizde
Acıları yüreğimizde, sen bebek şehidimizden kalan hatıra...
Babasını hiç tanımayacak olan, gül bebek
Sen gül bebek, baban her an sana cennetten el sallayacak
Ağlama bebek, tek değilsin, yalnız değilsin
Bütün şehit yakınları sana anne baba ve tüm Türkiye sensin
Ağlama bebek…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ağlamayacağım
Biliyorum sana söz vermiştim,
Ağlamayacağım diye,
Ama tutamamıştım sözümü,
Nerede taze kazılmış bir toprak görsem
Hep sen geldin aklıma,
Karıştı nemli toprak kokusu, senin kokuna...
Başımı kaldırıp bakamadım gök yüzüne
Aya ve yıldızlara, hep boynumu büküp
Ayakuçlarıma bakarak yürür olmuştum
Yürekten gülebilmeyi ise çoktan unutmuştum…
Bu gün İşte bu nedenle, sadece bu nedenle
Bu akşam başımı kaldırdım ayakuçlarımdan
Ve gökyüzüne baktım,
Pırıl pırıl parlayan yıldızları gördüm, İçlerinde de seni…
Sen de beni görmüştün, işte tam kaşımdaydın,
Gene gülümsüyordun o mahzun bakışınla,
Biliyorum toparlamalıyım kendimi,
Senin gidişindi boynu bükük duruşum sebebi,
Hangi iki can birlikte gitmişti ki sonsuzluğa...
Sana söz, bütün acılarımı yüreğime gömüp
Dik tutacağım başımı, biliyor ve hissediyorum
Sen de bunu isterdin, sanırım doğrusu da bu,
Yoksa nasıl korurum kötülüklerden iki yavrumuzu…
18.11.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ah Be Usta Ne Yaptın Böyle
Yahu sen sahiden de şairmişsin,
vallahi şimdiye kadar inanmamıştım,
nasıl desem, eğer sahiden şair olmasan,
bunca acı ve üzüntüyü bir araya nasıl getirebilirdin...
Hani pek merhabamız da yoktu ya seninle,
gene de ustamızsın, duyduk işte bir şekilde,
nerelerdensin necisin...
Ben hiç deniz kenarına gidip dalgaları izlemedim,
martıları da resimlerinden bilirim,
ama sen şiirlerinde öyle güzel işledin ki ikisini de,
okurken kendimi hep oralarda buldum ve hissettim.
Az şey mi be usta, bedavadan manzara,
izle izleyebildiğin kadar,
bir de şiirlerinde sana hep bir yüz çizerdim,
neye benzer diye, aslına bakarsan hiç bir şeye,
benzetemezdim..
Doğduğun anları anlatmıştın bir yazında,
ne kadar da benziyordu öykülerimiz birbirine,
Allah bilir bu öyküyü kaç çocuk paylaşmıştı daha...
Hele o siyasi içerikli şiirlerin var ya,
hiç mi hiç hazetmemiştim senden, onları okuyunca,
ama seni tanıdıkça, kavgayla bir yere varılmayacağını anladım,
kimin ne olduğu değil de, yüreğinde taşıdığı insan sevgisiymiş
önemli olan daha da önemlisi, insanı insan yapan...
Sana saygı duymama neden ve seni sen yapan da buydu...
Gerisi zaten bizim üstümüze vazife olmayan bir konuydu....
Üzüldüm be usta, hani bir hapşırık kadarmış ya
direncin hayata, ne diyeyim ki şimdi sana,
Allah bilir hapşırırken, ya uzanacağın çim yoktu yakınında,
duldalanacağın bir çam ağacı ya da …
Hani ben kendi derdime ağlarken,
sen sana ağladığımı sanıp üzülme demiştin,
acı patlıcanı kırağı çalmaz, yahu usta inan merak ettim,
nasıl oldu da bir hapşırmayla dalağını mahvettin…
Sana bunları söylüyorum ya,
bizim safra kanalları da pek düzen tutmaz oldu hani,
ne yapalım, yüreğimizin kanalları kapandı madem,
ciğerimizin kanalı çalışsa kaç yazar, çalışmasa kaç yazar,
öbür tarafa doğru yol alıyoruz işte azar azar…
Bir de sakın benden habersiz öleyim deme,
vallahi darılırım ona göre...
15.06.2011/Hatice AK
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ah Çocuk Ah
ne zaman çocuklarla ilgili bir şiir okusam
günlerce aynı şiir etrafında döner dururum
gene aynı şeyi yaşıyorum bu gün
her okumamda
biliyorum dökülecek benden de
gün görmemiş çocukluk öykülerim hece, hece...
örneğin çocukluğuma ait hatıraları hatırlar
anlatırım hiç bir ayrıntıyı atlamadan
varsıllığımız yüreğimizin temizliğiydi
yoksulluğumuz zaten belli
hani kar nasıl bir şeydir bilmediğimi yazmıştım ya
yağsa bile penceremizde cam yoktu ki
göreyim kar tanelerinin yapışmasını cama
adını da bilmiyorum, kanat derlerdi o zaman
ahşaptan çift tarafa açılır
açılıp kapanırken pencere kapakları
menteşeler gıcır gıcır sesler çıkartırdı
aslında biraz mahçup olmuyorum desem yalan olur
galiba tek köylü benim içinizde ama
ne yapayım, ben sizin şehirliliğinize bir şey diyor muyum
ne güzel anlaşıp gidiyoruz işte
barışık olmaktır her şeyle olmazsa olmaz … huyum…
madem içimizdeki çocuğa kulak vereceğiz
benim içimdeki çocuk da böyle
ne varlığa sevinir
ne yokluğa yerinir
ne üstün olduğunu iddia eder
ne zavallı görünüp ezilir
asidir de azıcık
atarsa tepesinin tası dur durak dinlemez
yakar yıkar ortalığı, atar bütün köprüleri
lakin saman alevi gibidir öfkesi
parladığı kadar da hızlıdır sönmesi
Ah çocuk ahh...
Keşke hiç büyümeseydin....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aile Reisi Olmak
Şu an evde çalışan tek ben olduğum için, evin tüm ihtiyaçları da benden soruluyor
elbette.
Bakkal, manav, çarşı, Pazar yani her türlü ihtiyaçların temin ve tedariki. Öte yandan
evdeki temizlik, yemek ütü, çamaşır v.s.
Kahvaltıda reçel yokmuş,
*Anne reçel almadın mı?
—Evladım geçen yıldan kalma idi hem de 500 gr reçel 5,00 ytl, ben size yaparım dedim
ve o günü atlattım.
Dört kilo çilek aldım, akşamdan bir güzel yıkayıp ayıkladım, büyükçe bir hamur
leğenine koyup üstüne yeteri kadar şeker ilave ettim sabah erkenden kaynatacağım.
Ertesi gün rafta duran tencerelere bir baktım, içinde reçellik malzemeyi alacak
büyüklükte olanı yok. Elimin ölçüsü olmadığını söylerdi rahmeti anacığım hep, nur
içinde yatsın. Dört kilo çilek senin neyine? Bende biliyorum elimin ölçüsünün olmadığını
hatta epeyce de ağırcana olduğunu, tecrübelerle sabit çünkü. Görümcemin oğluna bir
tokat atmıştım zamanın birinde de çocuk kazık kadar adam olduğu halde yanıma
yaklaşmak şöyle dursun uzağımdan bile desturla geçerdi. Bunu başka bir yazımda
anlatırım size.
Neyse baktım ki nereden baksam bana 5-6 litrelik bir kazan gerek, iyi de yılda bir kere
reçel kaynatmak için kazan alacak değilim ya, leğeni koydum aygaz’ın üstüne, şeker
eriyene dek yavaş ateşte, sonra da yüksek ayarda kaynattım.
O kadar güzel olmuş ki, değme reçelcilere taş çıkartır valla.
Reçel işin bir tarafı elbette;
REİS OLMAK İÇİN GÜÇLÜ OLMAK GEREKİRMİŞ ama; Güçlü olmak sadece fiziksel
yapıda, cinsiyette ya da, malda mülkte değil, sorumluluk alabilmek ve sorumluluklarını
yerine getirirken adil, tutumlu, yapıcı, saygılı, hoşgörülü ve dahası öngörü sahibi
olunması, hatalı olduğunda hatalarına da sahip çıkabilme erdemine sahip olmak
demekmiş, bunu anladım.
Ya siz, siz ne düşünüyorsunuz bu konuda....
31.05.2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Akasyalar Açarken
Bahardı o zamanlar, hem mevsim hem biz
Salkım salkım çiçekler gibiydik, yoktu tasamız derdimiz
Ve okulumuzun bahçesinde akasya ağaçlarımız
Coşkuluyduk işte, memleketimizdi tek sevdamız....
Yerimizde duramaz çağlardık ırmaklar misali
Delikanlıydık, kaynardı yüreğimiz kısacası
Kanımız akadursun damarlarımızda deli deli
Bir de öğretmenimiz vardı bilmem ki ne demeli....
Birkaç soru çözdürmeye girerdi dersimize
Sadece biz yan gelip ense yapmayalım diye
Karşılıksız bırakmadık, bir baltaya sap olamadık
Etiketsiz kaldık, bir plakaya dahi yazılamadık....
Etiketimiz mi olmadı adam mı olduk yoksa
Vallahi ne kimsenin ahını aldık, ne malını çaldık
Ne gözümüz oldu kimsenin parasında pulunda
Ne ovasında, düzünde ne oğlunda, kızında....
Malûm öğretmenden yediğim tokat ise hâlâ aklımda
Mesele ders de değildi, sağcılık solculuktu ya
Küçük düşürülmüştüm, birçok söz söylenirdi ama
Çocuktum ne de olsa, büyüğümdü bakakaldım şaşkınlıkla....
İşte böyle; hep kavgayla başlar dostluklarım
Bazen çok kırılır bazen de kırarım
Sonra oturur kendi kendime bir güzel ağlarım
Yine de geçmez ise kahrım, anama mektup yazarım....
Zaten doğarken de ağlamış, bağırıp çağırmışım
Daha o zamandan, anamla başlamış kavgacı yanım
Ne vardı biraz daha yatsaydım şurada
Neden dokuz yıl değil de dokuz ayda getirdin dünyaya diye....
Her kimle kavga etsem, sonunda dost oldum ama
Bir tek matematik öğretmenimi affedemedim
Bu yüzden Akasyalar ve baharlar çok koyar bana
Yine de en sevdiğim ağaç ve çiçektir Akasya…
20.11.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Akdeniz
Dalgalar yükselir kumsala taşar
Küçük derelerin denize koşar
Tüm Akdenizliler cennette yaşar
Her taşın toprağın altın Akdeniz.
Antalya Alanya turistik yerin
Bir başka ülkede yoktur benzerin
Ne kadar muhteşem Toros’un senin
Dağların taşların altın Akdeniz.
Mersinde birleşir gece gündüzün
Silifke yoğurdun, Anamur muzun
Mutta kayısıyla Gülnar’da üzüm
Bütün ilçelerin altın Akdeniz.
Küçük Saat, Büyük Saat Taş Köprü
Adana’ya pamuk doğal bir örtü
Âşık Karacaoğlan buranın methi
Her ilin ayrı bir altın Akdeniz.
Övmekle tükenmez meziyetlerin,
Toplamakla bitmez hiç nimetlerin
Taşeli’de toplanır hep Yörüklerin
Her köşen civarın altın Akdeniz.
Hatice-Ak der ki; içimden geldi
Manavgat kumluca sana bel verdi
Fethiye Köyceğiz murada erdi
Sana yazdıklarım azdır Akdeniz.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Akdenize
Eteklerini sulara salmış, ağır ağır yükselirken ufuktan
Mahmurdu güneş, mavi köpüklerin üstünden doğarken
Siz gülünce deniz güler, dalgalar coşardı her zaman
Belki de selamlar gönderiyordunuz, Akdeniz’e, Egeden
Yaprak kaçkını rüzgârlar kayalara işvelerle vurur
Mevsimlerin rengi, bahar olup çalardı kapıları
Karşı koyamazdı hiç kimse sevmeye, sevilmeye
Aşk kokusu yayılırdı etrafa, usulca esen meltemlerle
Siz bir de dağ yamaçlarının yeşilini görseydiniz
Denizde yakamoz bahçelerinin alev alev tutuşmasını
İçinizdeki yangını söndüremezdi, ne dalgalar ne deniz
Aklınızı tatile çıkarır, duygularınıza yenik düşerdiniz
Yaşanılası, sevilesi Akdeniz, ne söylense yetmez sana
Böyle sevda desenli elbiseler giydirilir mi hiç insana
Hadi karıştın diyelim, hasbelkader Egeden Marmara’ya
Niçin ortak ettin bizi, ritimsiz dalgalarının oyunlarına
Sırası mıydı yani, mevsimlerimiz hazana dönmüşken
Nedir bu kalp ağrısı, bu uykusuzluk hallerimiz neden
Yoksa hata mı ettik seni seyrettik diye penceremizden
Sen özgürlüğünü istediğin gibi yaşa ama ne olur uzak dur
Hem bizden, hem de çırılçıplak soyunmuş yüreğimizden.
06.02.2013/Yenişehir-Mersin
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aklım Yüreğimi Umursamıyor
Aklım, yüreğimi umursamıyor
Bu hale nasıl geldiler hiç bir fikrim yok,
Hani en ufak bir tezatta kırıldım deriz ya,
Oysa kırılmak başka bir şeymiş, başka düşünmek,
başka hissetmek hatta hissetmemek,
Heyecan, yani vücuttaki ani tepkime,
Korku, öfke ya da ne bileyim işte,
avuç içlerinin terlemesi mesela,
kalp atışlarının hızlanması gibi,
İsterdim ki; seni her gördüğümde
Bunları hissedeyim,
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aklıma Takılan Neydi
Aklıma takılan bir şey de yoktu aslında
Hani şu karaciğer sirozum da olmasa
Dünya güllük gülistanlık babında
Kendimce ve kendimle mutluyum oysa…
Devlet düzenli olarak ödemekte maaşımı
Elhamdülillah sağlığımla da yakından ilgili
Lojmanda ikamet ediyorum, yok kira derdim
Hâl böyleyken, Allahtan daha ne isterim…
Gözlerimde, kuru göz hastalığı başlamış
Saat başı döküyorum damlaları
Bir yıl sonra o da iyileşecekmiş
Buna da şükür dedim, haydi hayırlısı…
İyi de bunca memnunken hayatımdan
Uykularım benden hep kaçıyor… Neden?
Bu gece de uyku tutmadı
Döndüm durdum kendi eksenimde
Bıkmadan, usanmadan…
Uykuya ne zaman daldım hatırlamıyorum
Bir gömlek, birde şalvar giymiştin aynı renk
Kamyon şoförüymüşsün, bir şeyler satıyordun
Görmediğimden ne olduklarını bilmiyorum...
Konvoy olmuştunuz önde sen
Birileri daha vardı, geriden seni takip eden
Elinizdekiler her ne ise, satmak için durmuştunuz
Yer kavgası başladı, korktum ehemmiyetinden...
İki gurubun arasında kaldım ya kalmasına
Gene de engel oldum, hadisenin uzamasına
Sen kötüleştin, kalp krizi geçirdiğini sanıp
Kollarıma aldım, sarsıla sarsıla ağlıyordun...
Ne kadar uyudum, onu da bilmiyorum
Hayırdır inşallah diyerek fırladım yerimden
Ama böyle düşler görerek uyumaktansa
Ömür boyu uykusuz kalmayı yeğliyorum…
23.09.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aklını Başına Devşir
Gönül aklın başa devşir
Sakın gitme yad, yabana
Mutfağında varsa pişir
Aşın zehrolmasın sana.
Sonra olursun kula kul
Sonu gelmez, yok orta yol
En doğrusu hak olan yol
Düşmeyesin bühtanına
Sakın tutma namert eli
Kırma tutunduğun dalı
Bağlanmaz âlemin dili
Eremezsin muradına
Dost ararsan canındadır
Hayal değil kanındadır
Hem başta hem sonundadır
Şaşma sakın, inadına.
05.06.2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Akrostiş 1
Meyvelerden bir meyve var,
Elma mıdır, belki de nar
Seven bilir yürek yanar
Uzun hasret zor çekilir
Tabiatın dört mevsimi
Ağlasam duysan sesimi
Sensiz geçen bu kesimi
Orda yürek kor kesilir
Nergis lale açar oldu
Sümbülle gül naçar oldu
Uzun etme çile doldu
Zaman uzadı yıl oldu
Senden aldım telefonu
Elbet mutlu ettin beni
Var mı bilmem bunun sonu
Gel istersen gör halimi
İçim yanar ateş gibi
Lakin yürek atmaz oldu
Elim kolum bağlı kaldı,
Resimlerin yalan mıydı
Hatice AK/1992
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Akrostiş 2
Hani hüzün dolar bir garip kalbe
Akşamüstlerinin kızıllığında,
Lambalar yanarken etraf kararır
İnsanın ruhuna bir hüzün düşer
Lakin sen pes etme gün gene doğar
İnanırsan o hep senin yanında
Bir sevgi istersen o senden doğar
Rüya ile gerçek hep bir arada
Açılır ufuklar yüzler ışıldar
Her yer çiçeklenir çağlar ırmaklar
İşte hep bu yüzden güler bulutlar
Mutlu ol dilerim sonsuza kadar
Işık tut çevrene ve karanlığa
Şiir şiir aksın ilmin dört yana
Isıt yürekleri bilgeliğinle
Kendini bir tut hep etrafınla
Adın saygı ile anılsın dersen
Sözde değil, özde hep samimi ol
El deyip de geçme o ölçer seni
Var et olmayacak dediklerini
Güzel güzel öğret tüm bilgileri
İlim irfan doldur sen yürekleri
Lakin kızıp küsme, kabalık etme
Esef edip sakın boynunu bükme
Resmet hep sevgini sevdiklerine
Hatice AK/1991
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Alışamadım Yokluğuna
Yokluğuna Alışamadım;
Sen gideli bindoksanbeş gün oldu,
Hani hep sorardın ya günün nasıl geçti diye,
geçiyordu kötüde olsa,
katlanıyordum her cefasına,
çünkü akşam sana dönmek,
boynuna sımsıkı sarılmak vardı,
her mesai bitiminde,
iki yanağını avuçlarımın içine alıp,
gözlerinin içine bakmak,
o bebek kokunu içime çekmek,
ve senden güç almak vardı,
her zor günün ardından….
Geç kaldığımda sitem ederdin,
ben korkardım üzüleceksin diye,
anam hep tembihlerdi,
sakın ha kalbini kırma eşinin,
o şimdi bir sabi, eğer kalbini kırarsan,
boyunca günaha girersin derdi,
ben gülümserdim...
Zaten hiç kıyamazdım ki,
en zorlandığım zamanlarda,
bir köşeye çekilir gizli gizli ağlardım,
sen görmeyesin diye,
sonra hiçbir şey yokmuş gibi devam ederdim,
kaldığım yerden işime gücüme...
Biliyorum... yani unutmadım,
ağlamayacağıma ilişkin söz vermiştim sana…
ama biliyorsun işte,
benim de silahım, ya da zaafım ağlamak…
Dedim ya sen gideli,
bu gün tam bindoksanbeş gün olmuş takvimlere göre,
ama benim için…
ama benim için bu gün gibi... şu an gibi...
acın halâ taptaze….
Sen gittiğinden beri,
zaman kavramını kaybettim,
bundan sonra da bulacak gibi değilim…
Sen gittin...yokluğuna alışamadım...
sen gittin...kabullenemedim gittiğini …
kabullenebilecek gibi de değilim….
9 Mart 2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Alışmayacağım
Ne garip, nasıl da kolay çıkıyor ağızlardan
Seni seviyorum sözleri ve çevreni kuşatmalar
Hatta rüyalar görülür, en acıklısından
Eş’e dosta anlatılır, yumruklanır duvarlar
Sevdiklerine zarar gelmesin diye yakarışlar çoğalır
Hayatlar ayrıdır ayrı yaşanır,
Dil istediğini söyler, geçer gider
Bir gün sürer heyecanlar sonra unutulur
Hani Ağlarsa Anam Ağlar diyor ya şarkılar
İnanmaktan değil de, alışmışız bir kere
Her söze umutlar yüklemeye, seni seviyoruz demeye
Alışmış/ oyun oynuyoruz aslında birbirimize
Alışmışız hayatı üç beş kelime ile geçiştirmeye
Ben bunda yokum, sevmişsem içtendir, adam gibi
Dünyamda yoktur dünü dün, bugünü bu gün yaşamak,
Çocuk değilim, büyüdüm ve farkındayım
Ve inandıklarımdan başkasına alışmayacağım...
17.11.2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Amenna
Yıldızlar sizin olsun
Gökyüzü sizin
Ay, mehtap sizin olsun
Denizler sizin
Dünya sizin olsun
Yaz bahar sizin
Benim olsun hazanlar
Ve karakışlar
Gelmesin, selamınız,
Eksik kalsın kelamınız
Dert değil
Bir yüreğimdeki sızıya
Bir de elimdeki kaleme
Söz etmeyin yeter
Dökerim ahımı şiirlere
Bırakırım evrene
Böyleyse mukadderat
Amenna
01.03.2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
An Gelir
An gelir;
Yirmi dört saat çok gelir
Bir günü yaşamak için...
An gelir;
Bir ömür yetmez
Bir anı yaşamak için...
An gelir;
Yüreğinden taşar duygular...
An gelir;
Duygusuzluktan
Taş kesilir yürekler...
An gelir,
Anı olur hafızalarda
Anlarla nitelenen her şey...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Angut 1
Her günden farklı bir gün değil işte, sabah kalk elini yüzünü yıka hatta yaz günü de
olduğundan istersen ılık bir duş al ve güne öyle başla... Yani canın nasıl isterse…
Yok öyle yapmayacağım, hayatımızın tamamen bir parçası hatta yokluğuna vefalı yâr
gibi katlanamadığımız, her gün bir yenisinin çıkması nedeniyle kullanma süresi dolan,
daha doğrusu beyni sulanan bilgisayarımızı açmadan nefes almak bile lüks gibi gelir
oldu ya …
İşin doğrusu, bu bilgisayar var ya, ne bir sosyal oluşum için nede insanın insan
olduğunu hatırlaması için faydası olmayan ANGUT’un teki. (Aslında angut kelimesi her
ne kadar hakaret etme ve aşağılama anlamında kullanılmış olsa da sadakatiyle ün
yapmış bir kuş cinsiymiş biline.) Bir gününüzün kaç saatini bilgisayar başında
geçiriyorsunuz diye sorsam…
Ben…Fırsat bulduğum her an, ne bileyim günü üçe bölsek mesela, yemek yeme-uyku
uyuma ve çalışma saatleri olarak…Uyuduğum saatler dışında yemek de dahil hep
bilgisayar başındayım…Yazık değil mi bu süreye, ne yapıyorum hiç…Bir şeyler üretiyor
muyum, hayır…Öyleyse neden tamı tamına on altı saatimi bu merete kurban
veriyorum…
Neyse bana katılır ya da katılmazsınız, bu takdir elbette sizin…
Şimdi gelelim asıl konuya; bu günden tezi yok, her sabah yani fırsat buldukça yürüyüşe
çıkacağım sizlere de öneririm, en az haftada bir kitap okuyarak, unutmuş olduğum
okuma alışkanlığımı tekrar kazanacağım, bu alışkanlığı zaten olanlara sözüm yok…
Kendime zaman ayıracağım, yani en çok yapmak istediğim ve beni mutlu eden şeyleri
yapmaya özen göstereceğim…(En çok alış-veriş yaparak para harcamayı severim de.)
Yani bu günden itibaren beni anti-sosyal yapan ve bağımlı olma derecesine ulaşan
bilgisayar ve internet tutkusunu protesto ediyorum…Çünkü son yıllarda bilgisayar İN,
Gerçek dostluklar ve arkadaş çevremiz AUT oldu. Yalnızlaştık, yalnızlaştırıldık
BU VESİLE İLE, TÜM BABALARIN VE BABA ADAYLARININ BABALAR GÜNÜNÜ SAYGIYLA
KUTLUYORUM…
Hatice AK
20.06.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Angut 2
Hali hazırda sözümde duruyorum, bilgisayar başında daha az vakit tüketip, daha çok
kitap okuma yönündeki sözümü tutuyorum yani. Biraz ağır aksak olsa da, haftada bir
kitap demiştim on günde bir kitap okuyup bitirdim. Şu an bir yenisine başladım, gerçi
kütüphanenin raflarını doldurmak için aldığımda yirmi-otuz sayfasını okuyup ayıraçla
ayırmışım oradan biliyorum.
Okunmayı bekleyen sırada onlarca kitap var, işte bakın ben gene angut’un klavyesiyle
boğuşuyorum.
Asıl anlatacağım kaç kitabı başlayıp da bitirmediğim değil tabî olarak…
Yaklaşık bir haftadır her sabah bir saat kadar hafif tempo yürüyüş yapıyorum, bu spor
dalı için parkımız da elverişli elbette, Allah Razı olsun İnşasında emeği geçenlere, hem
Alleben Deresine inen kumruları izliyorum hem yürüyorum… Dere dediysem öyle gürül
gürül akan bir dere değil, eskiden bildiğimiz dereymiş, çocuklar çimer balık tutarlarmış
ama şimdilerde çimlere akıtılan suların fazlasıyla birde havuzlardan boşaltılan sularla
beslenen bir dere…
Olsun gene de dere ya, kurbağa sesleri yosun ve çimen kokuları açıkçası sabahları çok
iyi geliyor tavsiye olunur. Neden mi her gün yürüyüşe çıkıyorum, bir hafta öncesine
kadar tansiyon denen meret çıkmıştı ortaya, tuz yeme-yağlı gıda tüketme bol bol ot ye,
yani sebze…
İyi de midem seraya döndü vallahi…
Az kalsın unutuyordum, bu sabah gene parkın kuzey kapısından içeri daldım, karşımdan
karı-koca oldukları her hallerinden belli 65-70 yaş civarında iki insan. Kadın hasta
sanırım erkek de onu yürüyüşe çıkarmış, kadın da kadın hani boylu boslu, kim bilir o
adam o kadını alana dek ne diller dökmüştür. Kadın yorulmuş eşi oturması için
yönlendiriyor öffffffffff, otuuuuuurr, çööööökkkkkkkk…Yuh, yuh artık ne diyeyim…Vallahi
bu gidişle feminist olacağım…Gene en zararsızı ANGUT mu ne…?
Hatice AK
13.07.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ankara
Mavi gömleğin nasıl da yakışırdı
Hep aynı noktada beklerdin
Sonra ben gelirdim...
El ele tutuşup otobüs durağına yürürdük
Boş koltuk pek olmazdı otobüste
Ayakta gitmek zorunda kalırdık
Tutunmak isterdim koltukların demirinden
Sen, ellerim üşümesin diye önce kendin tutunur
Tutunmamı söylerdin kendi ellerine...
Çaylarımız servise geldiğinde
Önce bana alır, seyrederdin içene dek
Sonra kendin için alırdın…
Ankara’da, İvedik Caddesinde
Demet evler kavşağında
Tutunmak için ellerine
Bu kez ben bekliyorum
Hiç gelemeyeceğini bile bile…
Haydi, bir tanem artık gelsene…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Anladım Artık
Ne kusurum vardı sordum kendime
Akar gözyaşlarım sığmaz bendine
Yuvasız kuş gibi dönmüştüm sana
Kusurum sevmekmiş anladım artık
Sözünün üstüne tek söz koymadım
Yüzüne bakmaya bil ki kıymadım
Asırlar mı geçti, zaman saymadım
Gizlere karıştın anladım artık
Ne sevgili oldun ne de arkadaş
Bir tek dileğim var olalım yoldaş
Eğer istemezsen olurum kardeş
Gönlünden çıkardın, anladım artık
Hata benim, kusur benim suç benim
Varlık olan sensin, kayıp hiç benim
Yaşama tutunmam, sensiz güç benim
Umutlarım bitti anladım artık.
Ne elini tuttum ne de dokundum
Kendi gözlerimden dahi sakındım
Gelir diye her gün yola bakındım
Beni unutmuşsun anladım artık.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Anlamsızlık
Nedir bu acı, anlamsız iç çekişler,
Hadi ölüm geleceksen tez gel
Ne kekik fayda etti, ne limonlu çay
Yoksun ya yanımda
Hayatta kalmanın ne anlamı var...
Oturmuş yutağıma zehir tadında bir şeyler
Gelmesin istemem ne adaçayları
Ne tazecik ıhlamurlar, ağlamak istiyorum
Ona bile izin vermiyor hain ağrılar...
Yanımda olsaydın şu an
Yaslansaydım omzuna örneğin
Ellerinle içirseydin zehirleri
Hiç ölür müydüm böyle bir başıma...
Zemzem olurdu her damla
Hayat bulurdum inan bana
Artık sen yoksun ya yanımda
Yaşamanın ne anlamı var...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Anlatamadım
Dağlar taşlar dile geldi anlattı
Ben derdimi sana anlatamadım
Yarınım bu günden daha zor geldi
Bu günümü sana anlatamadım.
Bıkmadım bekledim yıllarca seni
Bilirim hiç gelmez sevdanın sonu
Elbet vereceğim toprağa canı
Aşkımı ben sana anlatamadım.
Nasıl bir sevgiymiş hiç azalmayan
Aksine artarak her gün çoğalan
Günümü gecemi bir yağmalayan
Özlemimi sana anlatamadım.
Cesaretim bitti sabrım kalmadı
Gel diye seslendim duyan olmadı
Kara bahtım bir kez olsun gülmedi
Sevgimi ben sana anlatamadım.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Anlatamıyorum
Pırıl pırıl güneşe uyanan, bir bahar sabahı serinliği,
Gül yaprağına düşen çiy damlasının berraklığı
Kelebeklerin kır çiçeklerinde uçuşurken aldığı haz,
Susuzluktan çatlayan toprağı okşarcasına yayılan su...
Dalda kalan son yaprağı, kavururken kızıl güneş,
Ve bütün umutlar yönünü umutsuzluğa dönmüşken,
Yüreğimdeki meltem esintisinin anlamı nedir,
Okyanuslar gibi serinleten ve hülyalara salan bu duygu...
Sağlam dur yüreğim, kaptırma kendini birden bire
Değilsin sen bir menekşe ya da hercai; hangisiyse
Sağlam dur ki, sevdana duyduğun hüzün, az olsun
Hüsrana uğradığında duyacağın hüzünden...
Anla işte, korkuyorum yabancısı olduğum,
Anlamını bilmediğim, tatmadığım duygulardan,
Badem ağaçları misali bu vakitsiz bahar neden..?
Biliyorum gene yetim kalacak sevda şiirlerim,
Ve hissediyorum ama gel gör ki,
Bunu yüreğime anlatamıyorum...!
25.11.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Anneler günün kutlu olsun annem
Günaydın Anne...
-Anneler günün kutlu olsunNeden gülümsüyorsun öyle manalı, manalı
Unutmadım elbette anneler gününün dün olduğunu
Söyleyemedim işte, yani nasıl desem yüreğim yetmedi
Bu gün daha iyiyim merak etme beni, kahvaltımı ettim
Şimdi keyif çayı içiyorum…
Sen gidince epey zorlandım ama tekrar başlamadım sigaraya
Otlakçılık sayılır mı bilmem, bir iki kez arkadaşlardan istedim
Onlar da vermediler…
Hele bir keresinde tam yakacaktım ki oğlum karşıma dikildi
Sakın bir daha denemeye kalkma diye çocuk azarlar gibi azarladı
Hemen vazgeçmedim elbet yani korkmadım azarlamasından da
Ne bileyim…İçmedim işte…?
Dün yanımda bulunsaydı gerçekten tekrar başlardım belki
Evde duramadım, biraz alış-veriş yaptım ihtiyaç yoktu pek
Ama olsun bir şekilde kafamı dağıtmam gerekiyordu
Tarlalardan geçtim, kiminde fasulye, kiminde darı ekiliydi
Bir kısmında da kabak-domates…
Gelincikler, papatyalar, geliçler….
İnanmayacaksın belki, geliçlerin tuğlarını topladım
Öyle güzel durdular ki su şişesinin içinde
Aynı döşemeliklerin renginde….Tamam –tamam
Hemen sorguya geçmesin gözlerin….
Neden vazoya koymadığımı merak ediyorsun biliyorum
Eğil kulağına fısıldayacağım, evin noksanlarından biri de vazo
Şimdilik tabi…
Biliyorum, nazlı nazenin olduğumdan hep merak ederdin beni
Ağabeylerin, çocukların iyi bakıyorlar mı diye
Bakıyorlar ya, bakmazlar mı, gözleri gibi bakıyorlar.
Dün sabah erkenden küçük ağabeyimle büyük oğlum aradı
Sonra da küçük oğlumla, büyük ağabeyim…
Ama ben seni arayamadım annem...Dedim ya, yüreğim yetmedi
Gözyaşlarıma engel olamadım, aktılar da aktılar…
Neyse şimdi iyiyim, yani ağlamıyorum artık…
Bu anneler günü de böyle geçti işte…Yani geçmiştir zahir…
Anneler günün kutlu olsun annem…Mekanın CennetRuhun şadolsun….KIZIN…..11-12 Mayıs-2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Annem
Nasıl bir öngörüydü sendeki;
Beni sevmiyor musun diye sorduğumda, hiç anne çocuğunu sevmez mi ama sana
sevdiğimi belli edersem ben ölünce dayanamazsın demiştin.
Ben de bilirdim beni sevdiğini ama olanca haylazlığımla senin ağzından duymak için
canından bezdirirdim de gene seni seviyorum demezdin, sadece sarı kızım, deli kızım,
çocuklaşma derdin. Sarı kızım deme bana derdim, kara olsan kara kızım derdim ama
sarısın işte derdin.
Bilirdim o zaman aslında seni çok seviyorum demekti bu. Ben boynuna sarılmaya
çalıştıkça git başımdan Allahın delisi, koca kadın oldun bir türlü büyüyemedin derdin.
Sahi annelerin gözünde büyür müydü çocukları anne. Herkes büyümez der de, o
yüzden soruyorum.
Kendine sor bu soruyu diyorsun değil mi? Boyun kadar evlatların var, onlar büyüdüler
mi senin gözünde diyorsun.
Büyümediler annem, hiç büyürler mi?
Özel günlerde kulağın hep telefonda olurdu, çocuklarının aramalarını beklerdin bilirim,
yoksa ne işin olurdu telefonla, mutlaka ararlardı ağabeylerim olsun, ablalarım olsun
ama sabah erkenden aramaları bir başka mutlu ederdi seni.
Bu hallerini bildiğim için en küçükleri de ben olduğumdan sabah erkenden hepsini arar,
özel günlerini kutlar ve uygun oldukları en erken saatte seni aramalarını söylerdim,
sonra peş peşe çalmaya başlardı telefon, nasıl mutlu olurdun, nasıl mutlu olurdun,
birde yüzünde mağrur bir ifade olurdu, ya da ne bileyim “Savaş Kazanmış Bir Komutan
Edasıyla” elini ardında kavuşturup, odanın içinde birkaç tur atar her şeyi tepeden
tırnağa incelerdin. Biz o keyfi doyasıya yaşa diye hiç ses çıkarmazdık, taa ki sen
kahvaltı hazır mı sorusunu sorana dek.
Hemen hepimizin ayrı ayrıydı kahvaltısı biliyorsun, herkesin tepsisi ayrı ayrı, biliyorsun
işte, tansiyon, diyabet derken mini bir hastane odası gibiydi evimiz. Bakıcısı da,
hemşiresi de doktoru da benim olduğum mini bir hastane, her şeye yetişiyordum ama
ben en çok senin kızın olmayı severdim anne. En çok da küçük kızın.
Özellikle dini bayramlarda; bayramlığının olması seni sonsuz mutlu ederdi, hazır giyim
sevmezdin de kumaşını alır, senin tarif ve yardımınla ben dikerdim hemen her bayram
kıyafetlerini. Seni giydirir kuşatır sımsıkı sarılarak kokunu içime çekerdim doyasıya,
zaten sen de tek o zamanlar izin verirdin sarılmama. Ben de şaka yapardım rüşvetimi
aldım diye.
Aslında pek alışkanlıklarımız arasında olmasa da son dönemlerde “Anneler Günü”nü biz
de kutlar olmuştuk ya, benim amacım senin mutluluğunu görmekti sadece, senin
mutluluğun benim yaşama sevincimdi. Varlığını dünyaya değişmezdim.
Aklımda kalan bir çok hal ve hareketin var ama en çok memlekete giderken ki
bakışların, içime işleyen o bakışların, ağabeyimin arabasının arka koltuğuna yatırarak
yolcu ettiğim ve canlı olarak son kez bakıştığımız an.
Bu gün 12 Mayıs 2013 Pazar, Anneler günü yani. Sen yoksun, aslına bakarsan ben
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
yoğum,
Sabah erkenden uyandım, kahvaltımı hazırladım ama hepsi öylece duruyor masada,
bardağımdaki çay soğumuş olmalı, öylece bakışıyoruz işte. Acelem de yok zaten.
Biliyorum kendimden söz etmemi istediğini, hiç değişmedim, gene öyle saf, gene öyle
küçük bir kız çocuğu, gene dokunsalar ağlayan yani ağlak, 53 yaşında bir çocuğum işte.
Biraz önce çocuklar aradılar, ses tonumdan her şeyi anlıyorlar tabi, alışmam
gerektiğinin bilincinde olsam da, senin yokluğuna alışamadım anne. Büyüyemedim sen
yoksun diye, beni büyütmeden neden gittin Anne.
Sitem etmiyorum, sadece seni ölürcesine özledim anne, çok özledim…
Anneler günün kutlu olsun anne.
12 Mayıs 2013-Hatice AK
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Anneme Mektuplarım 1
Anneciğim;
Bugün 21 Şubat 2008 hava günlük güneşlik ama epeyce ayaz, hani eskiden
hatıra defteri tutulurdu, bilirsin canım benim de vardı, şiirlerim vardı hani içinde, ara
sıra Sana okurdum ve sen sıkılıp namaz kılmak için kaçardın, söz konusu namaz olunca
bir şey diyemezdim elbette.
Artık hatıra defterlerini elektronik ortamlarda tutuyoruz. Bilgisayarlarda. 6
Şubat 2008 de bir şiir yazmışım BEN SENİ HİÇ ÖZLEMEDİM diye, hatıra defterimi
ziyaret eden ve benim çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Benden 5-6 yaş küçük, küçük
kız kardeş yani.
Bu şiiri kendisine yazdığımı sanmış öyle üzülmüş öyle üzülmüş ki, “ Yalancıdır
Bahar İnanma “ diye bir cümle geçiyordu şiirde sebep buymuş. Nihayet bu gün bana
sordu, neden böyle bir şiir yazdığımı ve kendini kastedip etmediğimi.
Duyunca ben de üzüldüm tabi ki. Birincisi benim hiçbir şeyden haberim yok,
ikincisi benim yazım yüzünden boşu boşuna bir Can üzülüyor. Biliyor musun Canım
annem; burada işler pek de iyi değil hatta hiç iyi değil.
İnsanlar birbirini kırıyor, üzüyor ne bileyim, her söylenen sözde değişik
anlamlar aranıyor. El hâsılı herkes kuşkucu, kırılgan ve mutsuz.
Hani yine sana sözünü etmiştim bir ara yaşıtımdı hani, O da benim gibi, Anasının
karnında durmasını beceremeyip, ebenin ellerinden kayıp tahta leğenin içine düşmüştü.
Bende sanki dünya bir şeye yararmışda görmek için geç kalmışım edasıyla odunlukta
merhaba dememiş miydim? Neyse galiba dedikodunun dozunu fazla kaçırdım sen hiç
sevmezsin dedikodu yapmayı. Tamam, başka bir şey söylemeyeceğim.
Hiç mutlu değilim anlayacağın, hatta çok üzgünüm.
Peki, sen nasılsın inşallah iyisindir. Yerin Yurdun Nur Mekânın Cennet Olur
İnşallah, yarın yine günlerden Cuma.
Hayırlı Cumalar Anne
KIZIN
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Anneme Mektuplarım 2
Merhaba anne;
Oğlum vatani görevini tamamlayıp bu gün geldi. Çok mutluyum, bir o kadar
da kederli. Belli etmemeye çalışıyorum ama içim içime sığmıyor.
Biliyorsun işte sen gittikten bir yıl sonra babamızı kaybetmiştik. Birbirinizi ne
çok severdiniz, bak O’da gitti senden sonra.
bırakarak.
Bizi böyle kimsesiz, böylesine çaresiz ve böylesine mahrum ve mahzun
Beni ancak sen anlarsın diye anlatıyorum. Sizin gidişinizle anladım ki,
anası-babası olmayanın akrabası da olmazmış.
Bize düşen şimdi hayat mücadelesini bize öğrettiğiniz gibi sürdürmek.
Namusumuzla, şerefimizle, sevgimizle ve saygımızla.
Ne kendimizi kimseden üstün, nede kimseyi kendimizden üstün görmeden,
tutunmak hayata.
Canım annem sana yazacak o kadar çok şey var ki, neresinden başlasam
bilmiyorum. O yüzden bu günlük bu kadar yeter. Eğer biraz daha yazacak olursam
seninde çok iyi hatırlayacağın gibi gözyaşlarımı tutamayacağım.
Sevgilerimle.18.01.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Anneme Mektuplarım 3
Dünya telaşı mı denir adına, kayıtsızlık mı, ya da hayata küskünlük mü? Belki hepsi,
belki de hiçbiri. Ne bir istek ne bir heyecan var içimde neden Anne. Sen iki torununu
kaybetmiştin, ikisi de bayrama yakındı, onların gitmeleri seni bir kez daha yıkmıştı,
bizler de üzülmüştük elbette ama sen bir başka yanmıştın anne ve yüreğindeki o
yangın hiç sönmeden gittin. Fakat arkanda başka yananlar bırakarak.
Yarın bayram Anne;
Hatırlasana, çocukluğundan beri bayramlarda hep yeni elbiseler giyermişsin ya, bu
geleneği hiç bozmamıştık seninle. Beğenebileceğini tahmin ettiğim kumaşlardan alır
ben dikerdim sana, içi dışı- altı üstü, yani tepeden tırnağa denir ya öyle işte. Nedense
renkli eşarplar örtmene alışamamıştım, illaki beyaz tülbent olacaktı elbisenin
tamamlayıcısı. Günler öncesinden işlediğim oyalarla süslerdim tülbendinin kenarını
itiraz etmez takardın başına. Birde sana diktiğim elbiseyi önce kendi üstümde denerdim
ve sen hep gülerdin, benim mankenim diye.
Yarın bayram Anne;
Bilemiyorum, görünmeyen bir el bizleri sürekli birbirimizden koparmaya çalışıyor
kardeşlerimle sanki aynı sen gitmeden önceki gibi, ben direndikçe başka bir suretle
çıkıyor karşımıza, yinede bizi alt etmesine fırsat vermeyeceğim anne. Onlar ister
hatırlasınlar bir kardeşleri olduğunu, ister hatırlamasınlar, ben unutturmam bilirsin. Her
şeyi ekonomik krizlere bağlar olduk ya Anne, oysa insanlığımızı yitiriyoruz hızlı bir
şekilde biliyoruz ama mücadele etmiyoruz. Telefonla da olsa birbirimize hatır sormak
lüks oldu, kimse hatır gönül tanımaz oldu sevgiler yitiyor anne.
Yarın bayram Anne;
Ben ve oğullarım; birbirimize sıkıca tutunmuştuk sen ve eşim gittikten sonra, şimdi her
birimiz bir yere savrulduk, bayramda büyük oğlum yok, küçüğümle birlikte geçireceğiz
bayramı. Her birimiz bir yerlere savrulsak da yüreklerimiz birlikte atıyor anne, sakın
merak etme, ayrılığımız zorunluluklardan kaynaklanıyor. Buna da şükür diyorum, en
azından biri yanımda olacak ya. Yoksa bu bayram çok uzun sürerdi anne.
Yarın bayram Anne;
Sana söz anne bizdeki insan sevgisini hiç bir olumsuzluğun tüketmesine izin
vermeyeceğiz, sende bilirsin bizi, yüreğimizin kapıları hep açıktır, yeter ki adı sevgi
olsun kabulümüzdür, yalanda olsa yılan da olsa. Eğer nankörlük eder de bizi üzerse o
utansın değil mi anne. İşte yine sana geldim, çok özledim bir bilsen anne,
ağlamayacağım söz,
çünkü biraz önce elimi yüzümü yıkarken yeterince ağladım, pek bir güzel oluyormuş laf
aramızda yüz yıkarken ağlamak, en azından yanaklarım ve gözlerim kurtuldu
yanmaktan.
Sanırım bu günlük bu kadar dertleşme yeter, hem yarın bayram, yine konuşuruz, gül
yanaklarından ve ellerinden öpüyorum. Bayramın mübarek olsun Annem.
19.09.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Arar mı Beni
Dost ehline dostluk sormaya geldim
Dostça güllerinden dermeye geldim
Dostluk için yürek vermeye geldim
Divanına kabul eyler mi beni
Dostun dosttan yoktur kârı, çıkarı
Bir olup birlikte yaparlar balı
İster gül ağacı belki dut dalı
Hepsi de bir olup, sarar mı beni
Saygının sevginin tartısı yoktur
Dertler derya olur ah ne de çoktur
Haklının vekili sadece Hak’tır
Aklına düşer de sorar mı beni
Neyimiz kalmış ki gönülden başka
Ben de inanmazdım sevdaya aşka
Sesime bir kulak verseydi keşke
Bir de bunun için yorar mı beni
Dost yoluna koyduk biz serimizi
Kimseye demeyiz bir sırrımızı
Konuşsak anlardık birbirimizi
Bir gün gelip candan arar mı beni
25.07.2007
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Arılar ve İnsanlar
Bir badem fidesi açan çiçeklerini,
bir tane ağaçta, onlarca arı,
üstelik karışıktı türleri,
yoktu da üstelik akılları…
Düşünemezlerdi insanlar gibi,
yaptıklarının hayra mı?
yoksa şerre mi varacağını...
Durup seyrettim,
tepkileri sadece dalları kırmaya çalışan ellereydi,
kardeş, kardeş paylaşıyorlardı polenleri...
Sonra bizleri düşündüm,
ne kadar insan olduğumuzu bir de,
keşke arılar kadar kullanabilseydik,
aklımızı değilse bile içgüdülerimizi,
bütün dünya barış içinde olmaz mıydı...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Asi Yüreğim
Bu gün yine söz geçiremedim
Durmaksızın kanadı yüreğim
Duvarlarına çarpa çarpa.
Çığlık çığlığa koşan bir çocuk gibi
Dönüp durdu kendi etrafında..
Alışır belki dedim, alışmalı yalnızlığa
Nasıl bağlandıysa bir hayale,
Unutmaya da öyle alışmalı,
Unutarak boş hayalleri..
Belli ki; dününe sığmayan sevgisi,
Alenen yarın terk edecek.
Ondan geriye bir tek hüzünlü
Gülümsemeler kalacak…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aslında Şiir
Aslında şiir; yaşamın kendisidir,
tüm güzellikleriyle, verdikleriyle, aldıklarıyla...
Aslında şiirin kendisidir yaşam
görebilene, duyabilene, hissedebilene...
Aslında hüzündür şiir, yazabilene yazdırabilene,
Aslında ıssızlığın kendisidir şiir duyabilene...
Aslında şiirin kendisidir ıssızlık...
Yüreğiyle anlatabilene...
Kimi aşkı anlatsa da, çoğunlukla hüzündür şiir,
Yani hangi açıdan bakarsanız bakın,
Neyi görmek ve bulmak isterseniz odur şiir...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aşk Bunlar Değilse Başka Nedir ki-1
Irmağın coşarak, akması mıdır
Söğüdün göz yaşı dökmesi midir
Yosunun kayaya, bakması mıdır
Aşk bunlar değilse,başka nedir ki...
Güneşin yüzünü yakması mıdır
Güllerin alları takması mıdır
Gönlünden pınarlar çıkması mıdır
Aşk bunlar değilse,başka nedir ki...
Gökte yıldız olup, sayılmak mıdır
Işığı semaya, yayılmak mıdır
Tek bir yudumuyla, bayılmak mıdır
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Mecnun olup, çölde dolanmak mıdır
İnce eleklerden, elenmek midir
Feleğe kahredip, ilenmek midir
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Ömrünü ömrüne, adamak mıdır
Kuruyan her dalı, budamak mıdır
Kesintisiz bedel, ödemek midir
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Şiir şiir sevda, okumak mıdır
Nakış nakış, canı dokumak mıdır
Şarkı şarkı, sevgi şakımak mıdır
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Romanlara konu, ibadet midir
Ateşiyle yakan, bir nöbet midir
Tende hüküm giyen, kabahat midir
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Yaprak olup, dalda tutunmak mıdır
Sevgi sözlerinden, utanmak mıdır
Yârin hayaliyle yetinmek midir
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Hasret çekip, kara bağlamak mıdır
Ciğeri köz ile dağlamak mıdır
Hisli, hisli türkü söylemek midir
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Giydiği esvaptan kıskanmak mıdır
Güvenle sineye, yaslanmak mıdır
Ezalar çekerek, uslanmak mıdır
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aşk Bunlar Değilse Başka Nedir ki-2
Sevgiyi sonsuzca, yaşamak mıdır
Kalbini kalbinde, taşımak mıdır
Onsuz saraylarda, üşümek midir
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...…
Esen yelde kokun, aramak mıdır
Dönüşsüz yollarda, yürümek midir
Vuslatsız toprakta, çürümek midir
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Saniye arasız, özlemek midir
Gelse diye yolu, gözlemek midir
Gönülü, gönüle sözlemek midir
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Bulutun göklere, ağması mıdır
Yağmurun toprağa, yağması mıdır
Başağın boynunu, eğmesi midir
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Arının çiçeğe, konması mıdır
Buharın havada, donması mıdır
Tenin sevgi ile yunması mıdır
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Bir reyhan dalını, koklamak mıdır
Onu yasaklarda, saklamak mıdır
Kem sözden sakınıp, aklamak mıdır
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Yoluna canını, adamak mıdır
Uzaktan seyredip, ağlamak mıdır
Her dem sevilene, çağlamak mıdır
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
İçilen kahvenin, telvesi midir
Umut bahçesinin, servisi midir
Yoksa tabiatın, cilvesi midir
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Başucunda şarkı, söylemek midir
Soluk soluk sesin, dinlemek midir
Kusuru, hatayı önlemek midir
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Boynuna sımsıkı, sarılmak mıdır
Cefa hamuruyla, karılmak mıdır
Bir gün ayrı kalsan, darılmak mıdır
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aşk Bunlar Değilse Başka Nedir ki-3
Dünyanın hanına, konup göçmek mi
Bir bahçede, bin bir çiçek açmak mı
Sevdiğinden, uğrun uğrun kaçmak mı
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Kuşların daldaki, cıvıltısı mı
Dudağın kulağa, fısıltısı mı
Gözlerin gözlerde, ışıltısı mı
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Boran olup, yücelere konmak mı
Kabından taşarak, düze inmek mi
Damla, damla eriyip de ölmek mi
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Anka gibi, dağ başında kalmak mı
Siteminden saçın, başın yolmak mı
Düz yolda şaşarak, helak olmak mı
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Coşup coşup, kıyılara vurmak mı
Baktığın her cisme, hüsnün sormak mı
Bütün engellere, göğüs germek mi
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Yüzünü görmeden, yürek açmak mı
Uğruna baş koyup, candan geçmek mi
Kırlarda kelebek olup, uçmak mı
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Bir hayalle ömrü, heba etmek mi
Düşte görmek için, dilek tutmak mı
Bir tek gülüşüne, cihan satmak mı
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Çölün ortasında, vaha olmak mı
Nilüferler gibi gölde, solmak mı
Sularda yüzerken,susuz kalmak mı
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Gökteki yıldızdan, haber sormak mı
Turnalar göçerken, selam durmak mı
Gördüğün her düşü, hayra yormak mı
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Ak ellere al kınalar, yakmak mı
Leyla’ya Şirin’e nispet yapmak mı
Bu dünyadan, ebediyen kopmak mı
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aşk Bunlar Değilse Başka Nedir ki-4
Pazara çıkarsan, satılmayan mı
Sakıt olsa yere, atılmayan mı
Helale harama, katılmayan mı
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Alına yazılan, kara yazı mı
Yüreklere düşen, ince sızı mı
Sevdalının bir çift tatlı, sözü mü
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Yabanın harmanı, savurması mı
Güneşin gazeli, kavurması mı
Yönünü yönünden, çevirmesi mi
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Hava gibi, sarmalayıp saran mı
Aşikâr olmayan, gizli yara mı
Dost bağında türlü, güller deren mi
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Gönül bacasından, tüten duman mı
Dün ile bu gün mü, ahir zaman mı
Ahu zarmı yoksa vehm-i aman mı
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Irak yolu yakın eden, duygu mu
Sevdikçe duyulan, derin kaygı mı
Umut mu, özlem mi, ya da saygı mı
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Havada uçarken, yerde düşmek mi
Alevden kurtulup, kora düşmek mi
Mutluluk yolunda, zora düşmek mi
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Sadece hayal mi, yoksa beşer mi
Her güzelde, akıllara düşer mi
Karada denizde, gökte yaşar mı
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Bağda salkım salkım,koruk üzüm mü
Canın, sevdiceğin, iki gözün mü
Şekerin, şerbetin, balın, tuzun mu
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...
Yorganın, döşeğin, yastığın da mı
Gün olup bağrına, bastığında mı
Kelamı gelmezse, sustuğunda mı
Aşk bunlar değilse, başka nedir ki..
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aşk Ve Sevgi
Bir kış günü pencereye yaklaşıp,
Sokak lambasının ışığına düşen,
Kar tanelerine bak, içlerinden biri,
Erimemek için direniyor, ısıya inat.
Belli ki çok aşk şiiri yazmış ve okumuş,
Bu kadar bilge anlayacağın, ne var ki
Ne aşka ne de aşığa hiç inanmamış,
İnanmaktan öte güvenmemiş bile.
Sadece sevgiyi bilmiş öğrenmiş,
Özveriyi “ rağmen” sevmeyi sevmiş,
Gülü sevmiş dikenine rağmen,
Sevmeyi sevmiş sevilmeyi beklemeden.
Sevgi sarar sarmalarmış tüm yaraları,
Aşk kanatırmış yara olmayan canları
Doğayı sevmiş, insanı sevmiş sorgulamadan,
Ne olması gerektiği değil, ne olmadığı için sevmiş.
Aşk
Aşk
Aşk
Aşk
bunları yapamamış, çünkü aşk bencilmiş.
ihtirasmış, sevgi özveri, sevgi konuşur ve dinlermiş
yasaklar, sınırlar çizer, üzer yakar yok edermiş.
boşmuş, boşlukmuş, hem koşar hem koştururmuş.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aşkı Öğrendiğimizde
Okul bahçesinin duvarlarına tünerdik
Telgraf kuşları misali, her birimiz
Karışırdık erkek kız demeden
Ve bilgimizle yarışırdık
Kim iyi not alacak kimyadan biyolojiden…
Eğrelti otlarının yaşamıydı konumuz bazen
Bazen terliksi hayvanlar, geçerdik dalgamızı
Sıra edebiyata ve Otuzbeş yaş şiirine gelince
Genç olmanın keyfini sürerdik Neriman öğretmene nazire
Bir de sigaraya alışmıştık, okul müdüründen gizlice…
Aslında yoktu cepte sigaraya verecek harçlık
Kimi çocukların durumu iyiydi, yapardık otlakçılık
Bir erkek bir kız bir arada görseler hemen derlerdi
Bu oğlan vallah-billâh bu kıza âşık…
Hani muhakkak olmuştur öyleleri belki de
Ben görmedim okul arkadaşıyla evleneni yine de
Konuşurduk hep havadan sudan, kızlı erkekli
Döner dolaşır söz memleket meselelerine gelirdi
Kimimiz sağcı olurduk, kimimiz solcu
İki lafla kurtarırdık memleketi, kaçardı ipin ucu…
Hiç düşünmemişiz o zamanlar ne olduğunu aşkın
El ele tutuşan iki kişi görsek, bakardık şaşkın şaşkın
Bizim kötü alışkanlığımız, iyi bir insan olarak yetişmek gayesiydi
Bir de babamızın bize verdiği emeği heba etmeden mektebi bitirmekti
İşte böylece geçip gitti yıllar, bize kalan şimdi elde sıfırlar…
Her şeye rağmen, ayrılmadık Atatürk’ün izinden
Bizimkisi Memleket ve Bayrak Aşkıymış, öğrendik öğretmenimizden
İnsandık elbette kişisel duygularımızda olacaktı bir zaman
Vazgeçmiştik, insanlık için dünümüzden ve bu günümüzden
Yaşansa da yaşanmasa da, aşk’ı öğrendiğimizde
Çok geç olmuştu ve artık biz aşka âşık olmuştuk...
03.11.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aşkın Halleri
Bir bilsen;
Bir bilsen kopan fırtınaları yüreğimde
Kader deyip, geçiş üstünlüğü verdiğim düzensizliğe
Nasıl ağız dolusu isyan sözleri saymak isterim
Hasretin çığ gibi büyür, acılarımı içime dökerim…
Hayalimdi;
El ele seyredecektik gece yıldızları
Dolunayda yakamozları,
Gökyüzü ağlıyordu, bulutlar da yoktu oysa
Öyleyse neden ağlıyordu, o neyi özledi ki…?
Ben seni özledim;
Bir de yağmur altında delicesine ağlamayı,
Kimse de bilmez neden ağladığımı,
Karışınca gözyaşlarımla yağmur damlaları,
Olur da fark edip soran olursa, sevinçten derim,
Bu gün tekrar kavuştum sevdiğime..
Duyuyor musun;
Duvarlarını yumrukluyorum yüreğimin
Düğüm düğüm olmuş feryadımı bastırmak için
Ve gözlerim zifiri karanlıklarda arıyor seni
Düşen her damla gözyaşım parçalarken dizlerimi…
Demem o ki;
Sensiz geçen günlerimin kısaca özeti
Ve hasret mevsimlerindeki hallerim,
Baksana aynıyız seninle
Tek bir fark var aramızda,
Sen aşk’ın hallerinde yürüyeceksin...
Ben hasretin yollarında…
07.04.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Atam, Babam, Ben, Biz
Babam; İstiklal Marşını duyduğunda
Kasketini koltuk altına alıp, esas duruşa geçerdi,
Ezan sesini duyduğunda da, ibadet için camiye giderdi…
Annem; kendini bildiğinden beri,
Elverdiğince sağlığı, namazlı abdestliydi,
Atatürk adı geçtiğinde, gözleri dolar heyecanlanır,
Cumhuriyetin onuncu yılında, on yaşında olduğunu söylerdi…
Taşeli Platosunun, küçük ve kırsal bir ilçesinde yetiştim,
Okul yıllarımızda, günler öncesinden başlardık hazırlıklara,
Tek yürek, tek sestik, ülkemiz için iyi bir yurttaş,
Ailemiz için hayırlı bir evlat olmaktı tek derdimiz.
En güzel şiirleri, ezberden okumak için yarışırdık birbirimizle,
Alnımız açık başımız dik, Atatürk’e söz veren gençliktik…
Atamızın Gençliğe hitabesi, yüreğimizde canlanır,
Şahdamarımızdan beynimize ulaşırdı,
Orada çoğalan vatansever duygularımız dünyayı dolaşırdı,
Okul bahçesi kırmızı-beyaza bürünürdü, ellerde Albayraklar
Caddelerde, halkı selamlar, Cumhuriyet için yürürdük…
Tenimiz üşüse de, sıcaktı yüreğimiz,
Onbeşinde ne isek, ellisinde aynıyız,
Aynı inançla atar, durmaz bizim kalbimiz,
Birimiz milyonumuz, milyonumuz birimiz,
İlelebet Bu devlet ve dahi Cumhuriyet,
Payidardır, payidar kalacaktır biliniz…
10.11.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Avutsam Kendimi
Gene tek başınayım yüreğimin kuytularında,
Duygularım kürek mahkûmu, firari uykularım,
Dalgalar, acımasızca kıyılarımı dövüyor,
Yakamozlar küsmüş, dinlemiyorlar beni,
Yüreğimi hapsetmiş mor gecenin fanusu,
Yaktıkça yakıyor…
—Yokluğun deli poyrazlar gibi esip duruyor içimde,
Değdiği her yeri kanatıyorSiluetin beliriyor, bir veda türküsü eşliğinde uzakta,
Yağmur sonraları ağaç dallarında kalan son damla gibi.
Ve özlemi düşüyor bir şeylerin üzerime,
İliklerime kadar üşüyor-üşüyorum...
Ne bela şeymiş bu yalnızlık fırtınası denen,
Yıldız ve ay damlalarından kopardığı çiçeklerin,
Çığlıklarını duydukça içim ürperiyor, buz tutuyor ellerim.
-...Sonra korkuyla sevmek arası bir duyguyla,
Zihnimde sakladığım sesinin tınısına,
Sımsıkı sarılıyor-sarsılıyorum...İşte gene hüzün çağlıyorum akrep aynı yeri vuruyor,
Yelkovan başına buyruk, zifiri karanlıklarda tutsak hayallerim,
Sevda şarkıları, aynaların yüzüne çarparak kırılırken,
Bin bir parçaya bölünüyor umutlar, toplayamıyorum...
Dudaklarına dokunmak istiyorum parmak uçlarımla,
Nefesin nefesimde, sıcaklığını hissetmek isterken,
Bütün düşlerim kopartılıp alınıyor, yüreğimden
Engel olamıyorum...
—Gece böylece sona ererken, tan yeri ağarıyor,
Sabah olmak üzere, kızıl ve kızgın güneş doğarken
Ay uzaklaşıyor...
Umutlarımla birlikte, parlayan bütün yıldızlar kayboluyorHani olmaz ya…
Biraz daha kalsan diyorum...
Yalnızlık serenat yaparken, hemen terk etmesen beni…
Otursak yan yana ve birlikte izlesek bu günün doğumunu,
Uykusuz geçen geceden kalma yorgunluğuma yenilsem,
Ve başım göğsüne düşse, okşasan saçlarımı,
Öylece akıp gitsek sonsuzluğa,
Dalgaların nağmeleri eşliğinde...
-...Senede tek bir gün olsa bile, avutsam kendimi,
Seninle süslediğim umutlarımın beşiğinde...Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ay'ın öte yüzü
ay akşamdan doğmuş
nöbetteydi vadide ışığı
ufuk çizgisi morla kızıl arası
tepelerdeki ağaçların
kimi masum bir ceylan gölgesi
kimi harami kılığındaydı
hafif bir serinlik
yüzlerden usulca aktı
gök, verandaya sarılmış
asma dallarını okşadı
şimşek kanatlı bir baykuş
menzile varmanın telaşındaydı
ve akşam karanlığının
geceye intikal zamanıydı
ay denize düştü
limon çiçeklerinden bir buse
baygın bakışları ve
mahzun gülüşleriyle
bulutlara doğru uçuştu
erguvan dallarında oynaşan serçeler
ömrü bir güne sığan kelebekler
ve elleri yediveren gül fideli seyirciler
roman oldu, türkü oldu, şiir oldu
aşkı kutsama zamanıydı doğanın
tüm börtü böcekle bütünleşerek
özlenen birini bekler gibi
baharı beklemeleri ne hoştu
ay’ın öte yüzü bana düştü
Hatice AK/16.03.2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ay Işığını Al Bu Gece Koynuna
ay ışığını al bu gece koynuna
uyut göğsünde, öpe koklaya
tut ki öldüm, bekleme beni
dönüşüm yokmuş gibi, bir daha geri...
vasiyetim olsun sana,
senden önce ölürsem eğer,
tek bir karanfil, getirsen yeter,
bilmediğim karanfil kokuna tutkundum
habersizdim, vuslatın hiç gelmeyeceğinden...
zaman arsızca akıp giderken
her gün çalmakta ömürden
sev sevebildiğin kadar
üşütme yüreğini,
düşünme ardında kalanları
aldırma sen,
inan ayrı düşen hiç bir sevdalı
ayrı düştüğü için ölmez kederinden...
06.02.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ayağımda Kundura
El yapımı olduğu her halinden belli olan, evin arka yüzündeki rafta iki çift kundura
görmüştüm çocukluğumda. Bordoya benziyordu renkleri, topuklarının ağaç olduğu
aleni. Sıkça giyilmediğinden beklide iyice gevremişler burunları havaya doğru kalkık
vaziyetteydiler. Hep özenmiştim, kunduraların durdukları yerin yüksekliği boyumu
epeyce aştığından Vita Yağı tenekelerini çaprazlama üst üste koyup ulaşarak, zaman
zaman denemişliğim de olmuştur hani. Ancak kaskatı olduklarından belki artık sadece
rafı süslemeye yarar haldeydiler.
Bazı şeyler ukde olur ya insanın içinde, benim de öyle olmuştu. Babamdan kundura
istediğimde Ortaokula gidince alacağım demişti. Bu sözü aldığımda ise daha ilkokula
bile başlamamıştım. Zamanla unuttum tabi. İlkokul bitti, Ortaokula başladım (oda ayrı
bir serüven) gizlice yaptırmıştım kaydımı bir aile dostumuz yardımcı olmuştu da. Kitap
ve defterlerden yana bir sıkıntı yoktu, benden iki sınıf önde okuyan erkek kardeşimin
kitapları ve defterlerinden kalan boş sayfaları kullanabilirdim ama kılık kıyafet...?
Asıl zor olanı buydu, babam her ne kadar kundura için ortaokula başlamamı ön şart
koymuş ve alınma ihtimali kuvvetle muhtemel olsa da, okula gizli kaydolduğumdan
(babam; büyükleri okudu da ne… Yedi, bu da gitmeyiversin demiş anama, ben bunu
duyar da durur muyum.) disiplin cezası almıştım bir kere babamın nazarında. Biraz
ağlayıp-sızlayıp okumak için anamı razı etmiştim. Babam da anamın lafının üstüne laf
koymazdı bildiğim kadarıyla.
Siyah parlak bezden (naylon denen) basbayağı belden büzgülü bir önlük dikilmişti, ne
kadar da parlaktı…Yalnız noksan olan bir şey vardı, önlük tamam, siyah çoraplar, o da
tamam…Ayaklarıma baktım (genellikle mavi rengi çok sevdiğimden) mavi renkli lastik
pabuçlar…Günlük yaşamda genel olarak giydiğimiz lastik pabuçların yadırganacak bir
yeri yoktu ama ya okul…Okulda onca öğrenci kunduralarıyla, hem de yepyeni ışıl ışıl
kunduralarıyla gezinirken biraz zor olacaktı ya neyse…Sonuçta başarıyı aklımızla
kazanacaktık, ayağımızdaki pabuçla yada sırtımızdaki paltoyla değil…
Ben ve kardeşlerim ilçeden kiralanan bir evde oturuyorduk, bizimle aynı köyden ve hali
vakti bize göre daha iyi olan bir de komşumuz vardı. Benimle aynı yaşıt ama beni ikiye
katlar irilikte de bir kızı… Komşumuz bir gün beni çağırdı, gittim. Elinde az yıpranmış bir
çift kundura tutuyordu, denememi istedi, içim gitmişti kunduraya ama alışmamıştık
birilerinden bir şey alıp yemeye ya da giymeye… Ne kadar ısrar ettiyse de almadım. İyi
o zaman dedi Annen gelince ona söyleyelim eğer izin verirse bu pabuçlar senin… Komşu
kızı çabuk gelişince bir yıl önce aldıkları pabuçlar küçülmüştü ona ve çöpe atıp ziyan
olmasındansa bir çocuk sevindiririz demişlerdi.
Anam ayda bir ilçeye gelir bize ekmek yapar yiyecek erzak alır, tekrar köye dönerdi…
Bu kez gelmesini iple çekmiştim… O gelince izin alınacak ve ben de kunduraya
kavuşacaktım… Nihayet anam geldi, mesele çarçabuk iletildi… Onay alındı… Ben de
Serpil’e küçülen kunduraların sahibi oldum… Ne de olsa benimde bir kunduram vardı…
Kim tutardı artık beni… Derslerde her soruya parmak kaldırıp, sınavlarda en iyi notu
almamak için hiçbir mazeretim yoktu artık… Başarılı da oldum, Ortaokul birinci sınıfın
dışında lise de dâhil hep bütünlemesiz geçtim sınıfları, Serpil de öyle…... Sınıf
arkadaşımdı Serpil… Liseden sonra hemen hiç görmedik birbirimizi ama ne Serpil’i ne
de o kundurayı hiç unutmadım…
TEŞEKKÜRLER SEVGİLİ SERPİL, TEŞEKKÜRLER FATMA ABLA
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
21.02.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ayaz
Güneş batmak üzereydi, posta henüz ulaşmışken köye,
Daha yürünecek yol vardı ya, her şey ne kadar keyifliydi,
Yolun sonunda sen olunca …
Alı alına, mor’u moruna karışmıştı karşı tepelerin
Bizimse sırtımızdaki en ağırıydı yüklenebileceklerimizin
Sözün kısası, kış günüydü o ormanı en son gördüğüm
Alevler yutmadan önce salınırken nazlı-nazlı salkım söğüdüm…
Mersin ağaçlarına yaslanıp fotoğraf çektirmiştik
Yarı bozuk çok eski bir makineyle, hatıra kalsın diye
Hiç hesapta yoktu tükeneceğimiz birer birer mazide
Yerlerinde kararmış bir kaç dal parçası kalan çalıların bile...
Giderken ayak mı sürüdün be Baba,
Yandı yok oldu, bütün ağaçların koskoca köy bile
Bir bilsen baba, bir anlatabilsem hasretimi
Hava ayaz mı ayaz, sensizlik donmaktan bin beter
Her babasız kalanı, hava böyle üşütür mü Baba...
10.02.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aydınlarımız
Aydınlar çıkmışlar bu gün pazara
Aman dikkat, gelirsiniz nazara
Dinleyecek birini de bulsun kazara
Yiyecek, giyecek mecalimiz yok…
Aydınlanır, şavkı vurur çevreye
Hatır, gönül girer hemen devreye
Seçkin makamlar hep dosta, kirveye
Yaşayan ölüyüz ecelimiz yok…
Hariçten gazelle olmaz aydınlık
Gelenek bilmeden gelmez yenilik
Halk özünde yoktur, gaflet ve benlik
Özümüz yandı da dumanımız yok…
Yerli malı giymez, nitelik arar
Bakkala hiç girmez, Center’e sorar
Aklını hep yersiz işlere yorar
Sözümüz tükendi, cevabımız yok…
Birlik olamazlar, hırs ağır basar
Böylece verirler herkese hasar
Kimisi yan çizer, kimisi küser
Sabrımız tükendi, kararımız yok…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ayna
Şair ayna tutandır her şeye ama önce kendisine
şiir biraz kendisidir, çokça gözlemleri
kimi zaman hayaldir şiirler
kimi zaman gerçeğin ta kendisi.
İyisiyle, kötüsüyle, yanlışıyla doğrusuyla..
Şiirdir şair...
O hep pembe tablolar çizemez
insanlığa ayna tutandır dedik ya en başta...
aslında yüreği aynadır şairin
kendisine yansıyanları yazar durur
ömrü yettiğince...
Biraz yüreğiyle, çokça da aklıyla....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ayrılık Acısı
Gün karardığında,
Ben başlarım aydınlanmaya
Her yer ışıl ışıl olur
Ve yıldızlar örtemez üstümü
Gözlerin doğunca gözlerime...
Bakışların sarar, yalnızlığımı
Sığınırım şefkatinin kollarına
Sel olur gözyaşlarım durduramam
Gözlerin doğunca gözlerime...
Sabahım herkesten erken olur
Bir beyaz güvercin konar pencereme
Sanki sen gelmişsin sanırım
Gözlerin doğunca gözlerime...
İşte yine baş başayız seninle
Hiç olmadığımız kadar vurgun
Bilmediğimiz kadar yakınız
Ve bir o kadar hasret, o kadar uzak
Gözlerin doğdu yine gözlerime bak
Bilmem ki bu ayrılığın acısı ne zaman son bulacak…
18.11.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Baba Demek Çocuğunuzun Korku Objesi Olmak Anlamına Gelmesin
____________1993 yılında seni kaybettiğimde çok üzülmüştüm. Sonra annem… Senin
gidişinin ardından fazla sürmemişti, bir şey değişmemişti hayatımda yani ne bileyim
hani o yokluk hissi ve korunmasızlık, işte böyle duygulara kapılmamıştım çünkü annem
vardı, dağ gibi yaslandığım.
____________Yapım gereği ne sana ne de hiçbir kimseye saygıda kusur etmedim,
etmiyordum, men ettiğin şeyleri yapmıyordum örneğin, bayramlarda bütün kız çocuklar
ellerine kına yakarlardı, o kadar çok özenirdim ki o çocuklara, sanki bütün dünya
onlarında, ben bunlardan mahrum kaldığım hissine kapılırdım.
____________Daha altı yaşındaydım, benden dört ve iki yaş küçük kardeşlerimi
kaybetmiştiniz, annem zaten dünyadan tamamen kopmuş gibiydi, beni ne sen ne de o
görmüyordunuz, acınızın ne denli ağır olduğunu yıllar sonra annemi kaybedince
anladım.
____________Kuşku yok ki bunlar çok ağır sarsıntılardı ama benim günahım neydi ki,
ben de çocuktum işte. O zamanlar bana hep iki ağabeyim sahip çıkmıştı, hoş şimdi de
öyle ya. Ben onlara naz eder, onlara şımarır, onlara güler onlara ağlarım.
____________Senin öykünde benden farklı değilmiş Baba; yetim kalmışsınız ikinci
dünya savaşı sonrasında ve iki erkek kardeş bir daha görmemişsiniz babanızı, belki de
baba şefkati görmediğin için nasıl baba olunacağını bilemiyordun. Bilmiyorum
____________Bir ben değil ki, evdeki herkes tir tir titrerdi senin sesini duyduğu an. En
çok da annem nasiplenirdi bu otoriter tavrından, bazen sınırları aştığın olurdu, bizler de
korkudan saklanacak kuytular arardık hep.
____________Ama hiçbir zaman ne aç bıraktın ne açıkta. O dönemlerde, her şey bu
kadar çok değildi, ulaşılması da bu kadar kolay, ama değerliydi, dayanıklıydı ve
şimdilerdeki söylemle açıklayacak olursam doğaldı, helaldi bereketliydi organikti.
Çalıştın didindin, yemedin yedirdin, giymedin giydirdin.
____________Karnımız tok, sırtımız pekti doğru söylemek gerekirse ama ya
yüreğimiz? Galiba yüreğimizi aç bırakmıştın Baba. Somut gereksinimlerden mahrum
etmemek için soyut olanları gözden kaçırmıştın belli ki, her ne kadar bunu bile isteye
yapmamış olsan da yüreğimizi aç bırakmıştın sanırım.
____________Bu gün “Babalar Günü” ama benim seninle paylaşacak yani sadece
ikimize ait ve bende iz bırakan hiçbir anım yok. Bunun için üzülsem mi, sevinsem mi
onu da bilmiyorum Baba, inan bilmiyorum. Belki, yani giydirip, kuşatmasan, karnımızı
doyuramamış olsan yani somut her şeyimiz noksan olsa da sadece sevgini
hissettirebilmiş olsaydın, eminim şu an senin için çok farklı şeyler yazıyor olacaktım.
____________Sakın yanlış anlama, seni suçlamıyor, yargılamıyorum ama nedense
senin yokluğunu hissederek acı duyuyor muyum bilmiyorum. İki ağabeyim senin yerini
öylesine doldurmuşlar ki.
____________Sonuç itibariyle, her şeye karşın ve her şartta, yani babamı seçme gibi
bir şansım olmuş olsaydı, açık yüreklilikle söylüyorum gene seni seçerdim.
Veremediklerinin yanında verdiklerin o kadar çoktu ki.
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
____________Örneğin; en başta Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı yurtsever, inançlı,
dürüst, şeffaf ve insan gibi insan olmayı senden öğrendim, biraz kendi kendime oldu
ama senin genlerin sayesinde öğrendim baba. Senin kızın olmaktan her şekil ve şartta
gurur duydum, babam olduğun için, yurtsever bir insan olduğun için, namerde muhtaç
olmadığın ve etmediğin için.
__Teşekkür ederim baba. Babalar günün kutlu olsun, ışıklar içinde uyu___
______________Kızın/17 Haziran 2012____________________
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Babama Mektup
Düşündüm de ben sana hiç mektup yazmamışım. Şimdi bu da nereden çıktı durduk
yerde deme, çıktı işte. Sabah erkenden kalktım, eskiden sen de öyle yapardın.
Ağlamıştım, elimi yüzümü gözlerim yanıncaya kadar sabunla ovdum, çocuklardan
gören olurda tatları kaçar diye, ablamın kızı da bizde gezmeye gelmiş.
Çocuklar şu an uyuyor, biri dershaneye gitti, onunla sabah dalaşımızı ve
kahvaltımızı birlikte yaparız. Sonra o gider biz evde onun için hazırlık yaparız gün
boyunca.
Nedense yıllar sonra sana bu mektubu yazmak istedim, köyü sorma ben de
bilmiyorum. Arada bir ağabeyim gidip eve bakıyormuş, haşarat zarar vermesin diye
ilaçlıyormuş öyle söyledi. Her yeri böğürtlen dikenleri sarmış. Nar ağaçları dikenlerin
içinde kalmış, şeftaliler bakımsızlıktan kurumuş.
Sen hayatta iken cennet gibiydi oralar baba, sen gittikten sonra her şey yok
oldu kurudu. Hatta dere bile kurudu. Oysaki senin ağaçların çok kıymetliydi, tek bir
yaprağının yere düşmesini istemezdin, günün hep onlara bakmakla geçerdi, eve yemek
yemeye bile gelmezdin çoğu zaman da, biz çayını yemeğini yanına getirirdik.
Bu gün kalktığımda içimde inanılmaz bir özlem duydum baba, ağabeyimi çok
özlediğimi fark ettim, düşündüm de asıl seni özlemişim baba, çünkü ağabeyim birebir
senin aynın. Biz yanındayken bizi ağaçların kadar sevmediğini düşünürdüm hep, çok
sert bir insandın, korkardım senden baba, çabuk kızar sıkça azarlardın, seni
sevmediğimi söylerdim kendime.
İşten geldiğinde yaz-kış sıcak su ile yıkardın elini ayağını, çorapsız hiç ayakkabı ya
da çizme giymezdin. Önce ayaklarını bir güzel yıkar sonra da ellerini üç dört kere
sabunlardın, sıcak su ve sabundan gelen koku, yani senin ellerin öyle güzel kokarlardı
ki.
Hele hiç unutmam, sabah kahvaltını yapıyordun, önünde yufka ekmekler vardı,
kahvaltını bitirmek üzereyken elinde kalan bir parça ekmeği bana uzattın, ellerin
ekmeği sıcacık yapmıştı ayrıca da misler gibi kokuyordu. Ömrüm boyunca yediğim en
lezzetli ekmek oydu biliyor musun baba.
Ben seni çok özlüyorum.
Ya sen baba…?
Sahi çocuklarını sevmek için hiç vaktin olmuş muydu baba…?
-Mekânın Cennet Ruhun Şadolsun Babam18.05.2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Babasız Hanede Bayram Olur mu
Bu gün bayram baba,
Babasız çocuklarla, babasız ocakların bayramı olmazmış
Hepiniz bizi bırakıp gittiniz ya, ne bana, ne de çocuklarıma
Bayram yok baba…
Yetim büyümüşler, tanıdık birçok çocuk gibi
Bir annesi, bir kardeşi ve birde kendisi
Kıtlık yıllarıymış gençliğini tanıması
Bir inek bir de öküzmüş tek bırakıt atadan
İkinci cihan harbinde kaybolmuş büyük babam…
On iki yaşında yatılı okula vermiş tanıdıklar
Çok üzülüp çok da ağlamış nenem
İçindeki sönmeyen ateş ayırmış anasından oğlunu
Tutmuş Antalya Eğitmen okulunun yolunu…
Dönüp geldiğinde kalmamış memleketinde
Ne memleket ne de onun yolunu gözleyen ana
Devlet tarafından atanmış bir köy okuluna
Okul dedimse lafın gelişi, ahırdan bozma bir yapı hülasası…
Gel zaman git zaman gelmiş evlenme çağı
Anam da yetimmiş aynı babam gibi
Birleşmiş kaderleri, iki çıplak bir hamama
Yakışır misali…
Babam daha yeni girmiş yirmisine
Bir de askerlik engeli takılmış peşine
Teslim etmiş gül yüzlüsünü ağabeyine
Gitmiş hasretini katık edip gözyaşlarına
Askere gidenlerden o zaman nasıl alınır haber
Tam kavuştum derken sılaya, gene ayırmış kader…
Bir arada tutan sevgimiydi bilmiyorum
Hani biraz sertçeydi babamın huyu
Ne yalan söylerdi ne başkasının malında
Olmadı gözü, el âlemin arında namusunda…
Tam elli beş yıl yoldaşlık ettiler birbirlerine
Babam 1992/ 24 Şubatında veda etti anama
Anam da 2007/ 3 Martında bana
Şimdi sıra bende, ecel ne zaman gelirse
Can baş üstüne…
Hatice AK/09.09.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bahar mı çarptı
Bahar mı çarptı beni nedir, geç kaldılar
Örneğin daha açmadı ıhlamurlar
Doğaya mis kokularını saçmadılar
Güllerin yaprakları dönmedi kızıldan yeşile
Acelem de yok ama
Bütün telaşım ya gene geç kalırsam diye
Özenle biriktirdiğim kelimeler işte
Sonsuz sayıda yap boz parçası gibi
Bekliyorum baharı bin bir umutla
2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bahar Gelince
Al yeşil giyinir bütün ağaçlar
Tarlalar şenlenir bahar gelince
Sevgiler yücelir göklere çıkar
Gönüller şenlenir bahar gelince
Burcu burcu kokar çiçeği gülü
Kırlara serilir yemyeşil halı
Kışın çıplanırken koca dut dalı
Ağaçlar şenlenir bahar gelince
Yüreklerde sevda selleri coşar
Bülbül sevdasına aşk ile koşar
Nisanın selleri bentlerden taşar
Dereler şenlenir bahar gelince
Herkes bilmeli ki; Rahmet Hak’tandır
Yaradan yar olur, kulu yoktandır
Yolunu gözleriz senin çoktandır
Yollarda şenlenir bahar gelince
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bahara Veda
İnsan bile isteye nasıl veda eder ki bahara,
daha yeni durulurken suları derelerin,
yeni tomurcuklanmışken ağaçlar,
kelebekler uçuşurken, dal-dal çiçek çiçek....
Hiç veda edilir mi bahara,
varsın geçmeyiversin bozacı sokaktan,
varsın şahit olmasın şıracı ona...
Kimin ne kaybı olur ki,
birbirine bakışanların yürekleri sevgiyle doluyken...
Hem kime ne;
Bozacının yokluğuyla şıracının şahitliğinden...
Hiç terk edilir mi bahar, son nefes terk edilmeden...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bahara Yürümek
Kayıp bir adres gibi ne kendime aidim
Ne de bir başka yere,
Sanki cisimsiz ruhum,
Birde yolculuk varsa ufukta
Temelli şaşar aklım, dönerim divaneye
Yolculuklar güzeldir aslında güzeldir de
Yoksa göğsüne yaslanacağın biri yanında
Yani tek başınaysan bilâ-mecburi
Dakikalar saat, saatler gün olur
Uzar da uzar zaman
Bir bezginlik anı mı, kuşluk vaktinin
Ağırlığı mı neden bilmem ama
Akdeniz’e bakıyorum sanki bir ışık
Bir tebessüm, ya da bir mucize bekler gibi
İyi şeyler düşün diyor aklım
İyi şeyler düşün ki iyi olsun her şey
Hani mucizelere de inansam?
Ne bileyim işte, inanmasam da avutuyor
Güzel şeyler olacak diye
Tekrarlayıp duruyorum, kendi kendime
Belki de baharın yaklaşmasındandır
Bütün doğa gibi bu devinim, bu telaş
Bu meltem esintileri yüreğimdeki
Oysa ben hiç bahar görmedim ki
Ah yüreğim, ben seninle ne ederim
Kışa dönmemiş miydik biz adım adım
Boşmu verelim şimdi tüm kurallarımıza
Bana ne yaştan baştan mı diyelim
"El alem ne der'i "
Ve her şeyi zamana bırakıp
Bahara mı yürüyelim.
9 Şubat 2013/Yenişehir-Mersin
Hatice Ak
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bakkal Defteri
1982-1983 yıllarıydı sanırım, büyük oğlum bir yaşındaydı, o tarihlerde de kamuda
açılmış çocuk yuvaları olmadığından komşumuz ve aynı zamanda hemşerimizin eşi
üstlenmişti bizim oğlanın bakımını.
İkamet ettiğimiz mahallede bir tane bakkal vardı. Çok dikkatli bir insandı, aynı
zamanda hesabı kuvvetli kıvrak bir zekaya sahipti.
Neyse bütün ihtiyaçlar bakkaldan temin edilirdi, eşim pek sevmezdi alış veriş işlerini
hatta hiç sevmezdi. Evin ekmeği aşı hepsi benden sorulurdu. Bebekte olunca bu gibi
işler için komşunun küçük çocuklarından yardım almaya başladım.
Onların yaşları da 8-10-12 üç tane çocuk. Çocuklar bir hevesliler bir hevesliler bakkala
gitmeye tabi benim de işime geliyor, en azından bakkala gidip gelmekten kurtulduğumu
sanıyorum.
Borç-Alacak defterinin biri bakkalda birisi bizde yani kayıtlar çift tutuluyor. Ay sonunda
daha doğrusu aybaşında maaşı alıp gittiğimizde birde ne görelim, evde bizim
tuttuğumuz hesapla bakkalın hesabı arasında yarı yarıya fark var. Bakkalın tuttuğu
defterdeki borç toplamı bizdekinin iki katı.
Meğerse veletlerin bakkala gitme hevesleri bundanmış, bizim siparişlerin yanında kendi
nefislerinin çektiği şeyleri yengem istiyor diye alırlarmış bakkaldan. Helal-ı hoş olsun
ama, bu tutarsızlıktan sonra bakkal bir daha imzalı pusula olmadan çocuklara zırnık
vermedi, olan bana oldu elbette, çocukların nevalesi bakkal tarafından zapt-ı rapt altına
alınınca, benim de ekip desteğim anında bitiverdi. BAKKAL DEFTERİ üzerine çok sevimli
bir anı olmakla birlikte;
Bizim değerlerimizden birisi de bakkal ve bakkal defterleriydi, her geleneğimiz gibi onu
da kaybettik.
ÜZGÜNÜM AMA BAKKAL DA, DEFTERİ DE YOK ARTIK.
Hatice AK–11.02.2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bal Bakışlım
Aklıma hep bal rengi gözlerin takılıp kaldı,
Ne kadar güzeldi rengi bal gibiydi bakışın da öyle
Bal kadar tatlı, bu sana son bakışım der gibiydin,
Öylede yaptın, o son bakışınmış yüzüme.
Ayrılalı altı gün olmuştu, izin alıp gelecektim,
Geldim de, terliklerin kapıda duruyordu,
Ama düzensiz bir şekilde, biri düz birisi ters.
Önce yönlerini düzelttim.
Hemen aldım terliklerini bağrıma bastım,
Kimse üzerine basmasın diye, sımsıkı sarıldım,
Sonra da boyumun yettiği en yüksek rafa kaldırdım,
Seni ziyarete gittim ardından ebedi mekânına.
Boyun öyle uzunmuş ki inanamadım
Kış günüydü işte, sana gelen yollar biraz ıslaktı,
Üzerini yaş toprakla örtmüşler üşüyeceğini
Hiç düşünmeden. Artık Bana Bakmıyordun
Sahi sen beni çok severdin, ya şimdi?
Şimdi de sever misin beni, koklar mısın yine,
Bir kerecik kızar mısın bana deli kız diye.
Git başımdan diye kovalar mısın? Yanından.
Sen gittin gideli yarı divaneyim, biliyor musun?
Düzelecek gibi de görünmüyorum, belki sen,
Belki sen yardım edebilirsin bana.
Hadi ne olur, beni de alsana yanına Anne.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bana Aşk Borçlusun
Haydi bekliyorum seni, suya hasret çöl gibi
Laf kalabalığı etme, arın bütün engellerinden
Ne..Neden..Niçin…Soruların olmasın
Yalnız ben, yalnız biz ve sadece ikimiz…
Ne bir an elimi bırak, ne bir saniye sensiz
İstemem kırmızı güller, al karanfiller
Sen; Sen ol becerebilirsen, kendin ol gel
Hediyen bir dal papatya olsun, o yeter…
Ben hiç âşık olmadım biliyor musun?
Sevgili de olmadım... Olmadı sevgilim
Bir görev gibi yaşandı ömür dediğin
Ey 14 Şubat sana sesleniyorum, duyuyor musun?
Bana aşk borçlusun…
12.02.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bana Sevgiyi Anlat
Yan yana bir banka oturmuşuz,
Öylesine konuşuyoruz havadan sudan,
Kuşlardan çiçeklerden,
Ağaçlardan, sulardan,
Denizlerden ırmaklardan,
Epeyce uzun süren bir sohbetti,
Hoş, sıkmadan ve yormadan...
Birde araya sıkıştırılan küçük tebessümler,
Çiçek isimlerini saymaya başladık
En çok hangi çiçeği sevdiğimi sordun farz et,
Bütün çiçekler dedim,
Ömrüm boyunca hiç kimseden,
Özel bir çiçek kabul etmediğimi belli etmedim...
Bir mahzunluk vardı her ikimizde de,
Utangaç bakışlar ve yara gibi gülüşlerle,
Bakamıyorduk birbirimizin gözlerine...
Hani ucundan tutacak,
Ortak bir yanımız da yok ki, konuşsak,
Derken söz dönüp dolaşıp geldi memleket meselelerine,
Neden gelmiştik buraya, konuşmayacak mıydık?
Yani ne konuşacaktık ki seninle...
Çocukluk anılarımızı konuşmaya başladık,
O bile öylesine farklıydı ki,
Neyi sevdik, nelerden nefret ettik,
Benim hiçbir fikrim yoktu.
Tek aradığım sevgiydi bu sohbetin içinde...
Sevgi nedir?
Bana tarif etsene.
Sevgi neye benzer,
Rengi, kokusu ve dokusu var mıdır?
Tut ki sevdin,
Kaybettiğinde ne hissedersin,
Acı duyar mısın örneğin?
Bana sorma söz senin,
Haydi; şimdi bana sevgiyi anlat...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Başka Nasıl Anlatılır Bilmem ki
Gülümsemedir esir alan yüzümü
Bir goncadır koklamaya kıyamadığım
Saçlarıma düşen kar tanesi mesela
Eriyip gitmesinden hüzün dolduğum…
Bir çağlayandır o sesinde huzur bulduğum
Topraktır kimi zaman, sinesine uzanıp uyuduğum
Bazen de ateş topudur, harında kavrulduğum…
Neye benzetsem, nasıl söylesem
Çok üşümüş de sığınmış gibi kollarına
Basarsın ya bütün varlığınla bağrına
Bir çiçeği okşarken duyumsadıklarım…
Çokluğu azaptır çoğu zaman da,
Yokluğu felaketidir ya insanın,
Bazen ana kucağı gibidir şefkatle uyutur
Yani bu sevgi denen şey neyin nesi?
Başka nasıl anlatılır bilmem ki…
02.02.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Başka Nasıl Öleyim
unuttum, yaşama ait her şeyi, aklımı, ruhumu,
kendimi unuttum, bütün sözlerim dilimde kurudu,
unuttum söylenebilecek bütün tümceleri…
vazgeçtim duygularımdan, neşemden, sevincimden
hepsini yüreğime gömdüm, kilit vurdum üstünden,
yaktım bütün gemileri,
sessizliğime sebep olduğun günden beri...
ki;
içten bir merhabaya, minicik bir tebessüme,
ve sevgiyle söylenecek tek bir sözcüğe,
kırk yıl köle olabilirdim, duyamadım, göremedim,
işitmeyi, görmeyi unuttum...
ama halâ yaşıyorum işte, bunca yıkıntıdan sonra,
ben yaşıyorum, hem de dimdik ve ayakta,
ölenler, yaşama sevincim ve ruhumdu sadece...
olsun be sevdiğim düşünme bunları,
aldırma sen, hepsi laf kalabalığı,
ve yaratılanın en arsızı insandır bilirsin,
nasıl olsa, gelir her zorluğun üstesinden...
canlı olmak yaşamak demekse,
hani bilirsin işte, herhangi bir şey, kuru bir dal,
susuz bir ırmak, ya da çoraklaşmış toprak gibi,
bir şeylerin uğruna ölmek tüm bunlar değilse,
başka nasıl öleyim bilmem ki...
21.03.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Batmak Üzereyken
Kendi halimde, üşümekteyken yüreğim
Buz tutmuşken ellerim
Kapanmışken umuda çıkan bütün yollarım
Bir duygu fırtınasıyla kavuşurdu kollarım
Bir peri çıkıverdi, umut sayfalarımdan
Yüreğinde sevgisi kucak dolusu ve elinde bir ışık
Yürüdükçe yürüdüm o ışığa doğru, gittikçe geri geldim
Tamda tükendi derken tüm umutlarım,
Seninle çiçekleniverdi kuruyan dallarım
Sevinmiştim aslında, benim kadar kederli
Aynı bende ben gibi, benim kadar çocuksu
Düşünmeden uzattın elini yüreğini
Ancak bilenler bilir dostluğun değerini
Açıklarda bir sandal su almıştı batacak
Mavi mavi bir ışık, yok ki derman kaçacak
Tutuverdi çıkardı sulardan ıslak ıslak
Yine sebepler saldın, batmak üzereyken bak
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bayramınız Kutlu Olsun
İsterdim ki bayram bana bir şey ifade etsin, annem yeni elbiseler diksin örneğin, evdeki
üç kızın en küçüğü olduğumdan onların elbiselik kumaşlarından artanlarla tek parça
kumaştan yapılan entarilere taş çıkartan fırfırlı eteği ile.
Babam ramazanın son günü için bitiyor diye sevinsin, tabiî ki sevinci ramazan ayının
bitmesi değil niyetli olduğu için, gündüzleri içemediği sigaraların acısını çıkartsın.
Dünden bu yana hatta birkaç gündür bayramlarla ilgili yazı-şiirleri takip ediyorum da,
benden başka hiç ekonomik sıkıntı çeken yokmuş içinizde.
Ne güzel bayramlarmış sizlerin yaşadığınız bayramlar, hatta hiç geçim sıkıntısı olanınız
da yokmuş. İşte ben bunları görünce öyle mutlu oluyorum ki anlatamam ülkem ve
halkımız adına.
Belli ki hem zengin, hem de bereketli bir ülkeyiz, baksanıza zenginliğimiz hemen her
bayramın dokuz güne çıkartılıp, her sözümüzde kendimize Avrupalıları örnek alırken, iş
çalışmaya gelince yan çizdiğimizi.
Mesela çikolata nasıl bir şeydir bilmezdim de, pudra şekerleri olurdu pembe-beyaz
alacalı, bir de akide şekeri. Onu da babasından yetim aylığı alan Yengem aylık almaya
gittiğinde alırdı ilçeden yüzeli ikiyüz gram kadar, şeker tozu yapışacak diye kâğıdı
atacağı zamana kadar dört dönerdim etrafında.
Allaha şükürler olsun şimdi her istediğimize ulaşabiliyoruz, peşin ya da borca ama
çocukluğumdan alacağım o kadar çok ki bayramlardan yana, ne yazık ki hiçbir şey ifade
etmiyor artık bana.
Gerçekten Bayramın Sizlerde Bir İfadesi Varsa Kutlu olsun ve hep mutlu olun.
NİCELERİNE SAĞLIK VE ESENLİKLE
29.08.2011/Hatice AK
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bazen
Bazen
Bazen
Bazen
Bazen
bir sebebe tutunmak ister insan
gülmek, bazen de ağlamak ister
yeşermek ve çiçekler açmak,
eli tutulsun ister, bazen bir eli tutmak
Bazen haykırmak ister doya, doya
Duyurmak ister sessiz çığlıklarını
Bazen farkında olmak ister yaşadığının
Bazen bir omuz arar yaslanacak.
Anlatmak hapsettiklerini içinde acımasızca,
Bazen bir dost arar öfkeyi sevinci paylaşacak.
Korkularını atmak ve bir daha hiç hatırlamamak
Kör karanlıklara tutsak hayatını çekip çıkarmak.
Bazen yaşamak ister insan dolu, dolu
Son bulmadan hayatı bir bahar sabahında
Bir daha, bir daha direnip bütün engellere
Toprak nemliyken alnı düşmeden yere...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bekleyiş
Akşam kızıllığı sardı her yanı
Beklerim yolunu dönecek misin
Hayal mi, gerçek mi, gördüğüm seni
Beklerim yolunu dönecek misin
Dönüpte göz yaşım silecek misin
Bir tek sözün ile yıkıp ta gittin
Sevgimize kurşun sıktın mahvettin
Hem kırdın, incittin bir de terk ettin
Beklerim yolunu dönecek misin
Dönüpte göz yaşım silecek misin
Gönül yarası bu beterden beter
Sensiz cehennemdir bana bu yerler
Göz pınarlarımdan boşanır seller
Beklerim yolunu dönecek misin
Dönüpte göz yaşım silecek misin
Hatice tan yeli estiği yerde
Hep seni ararım bahçede kırda
Derman bulunmazmış gönülde derde
Beklerim yolunu dönecek misin
Dönüpte göz yaşım silecek misin
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ben
Bakmayın sitemlerime siz benim
Öylesine masum bir çocuk ki içimdeki,
En ufak sıkıntıda ağlayan, dindiremediğim
Gözyaşlarını, duyuramadığım feryatlarını…
Bakmayın güçlü gibi göründüğüme,
Bir gül misali bülbülün aşkından bile
İncinip dertlenen bir yürek var içimde
Göğüs kafesimi tekmeleyip duran…
Hiçbir meziyeti olmayan dümdüz biriyim,
Bir çocuk gördüğünde ağlayan, dayanamayıp
Saklayamayan üzüntüsünü ve boynunu büken
O çocuğun yerine kendini koyan biriyim işte...
Birde memleketini ve insanları çok seven
Naçizane, yazdıklarıma şiir denmese de
İçimdekileri, boyamadan, cilalamadan ben gibi
Satırlara dökmeye çalışan biriyim işte…
Belki de bu yüzden pek bakan yok yazdıklarıma
Olsun, ben yine de beni dökmeye devam edeceğim
Bir gün mutlaka bir okuyan olacaktır nasılsa
Bende bu insan ve bu kalem sevgisi oldukça...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ben Anadoluyum
Kavruk tenli, yanık bakışlı, yayla kokuşlu
Ben Anadolu’yum, nazlıyım sümbül gibi
Sözlüyüm sarp kayalarla, ceylanların oynaştığı
Ben Anadolu yum, Ayşe’yim, Fatma’yım,
Yeri geldiğinde Mehmet, Ali, Hüseyin,
Ekin biçerim, Harman Sürerim,
Gün gelir gülistanda gül, gün gelir
Gül dalında bülbül olurum.
Kimi zaman Akdeniz’in nazlı kızı,
Gün gelir Karadeniz’in çılgın Lazı
Zaman olur, Van gölünün Sodası
Kimi zamanda tuz gölünün tuzu olurum.
Ben Anadolu’yum. Toros dağlarının çobanı
Kaçkar’ların karlı dorukları.
Ben Anadolu’yum, Medeniyetlere Ocağım
Kimseyle yoktur ne borcum, ne de alacağım.
Ben Anayurdum, Anadolu’yum...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ben Benmiyim
Ben bebekken çok sık hastalanırmışım yine bir gün hastalanmışım. Anam sırtına sarmış
doktora götürmüş, tabi o zamanlar motorlu araç ne gezer, at çok nadir bulunur, varsa
yük taşımaktan sırtı yara olmuş eşek, o bile çok lüks bir taşıt. Eh o kadarcık itibarımız
olsun değil mi?
Neyse belki benim üstüme titremelerinin asıl nedeni, daha ben 3–4 aylıkken anam
trafik kazası geçirmiş ben sırtında olduğum halde ‘emanet ata binen tez iner’ misali iş
için komşudan ödünç aldığı attan sırt üstü düşmüş. Öldürmeyen Allah öldürmüyor işte
biz bu kazayı salimen atlatmışız.
Zaten zavallı anama hiç gün göstermemişim ki, dünyaya gelirken dahi acele edip eve
girmeye aklını erdirmemişim kadıncağızın, evimizin önünde odunların istiflendiği yerde
dünyaya getirmiş. (Mekânı cennet olur inşallah.)
Ondan mıdır bilmem ama tüm çocuklarını ne zaman, saat kaçta, hangi ay, hangi gün
dünyaya getirdiğini bilirdi de bir beni ne zaman dünyaya getirdiğini bilmezdi. Ekinler
biçilirken derdi sen bolluk ayında oldun derdi.
Şimdi asıl konuya dönelim. Beni doktora götürüyordu ya, ben devamlı ağlıyormuşum,
teyzenin biri anama bu çocuk ilk süt dişini üst çeneden mi yardı diye sormuş.
Anam da evet cevabını vermiş ama yinede merak edip sormuş nerden bildiğini, kadının
cevabı ‘İNADINDAN’ olmuş. Evet, çok inatçı olduğum tecrübelerle sabittir. Ama neye
inat ederim; bir asalak gibi
başkalarının sırtında gezmem çalışırım, soru sormaktan hiç kaçınmam, kendimi ezik
hissetmem, başladığım her işin sonucunu mutlaka alırım, olumlu ya da olumsuz.
Kendime göre ölçülerim vardır, İkna olmadığım herhangi bir iş veya oluşu başkalarına
savunmam, sezgilerim çok kuvvetlidir. Neyse ilkokula gittiğim yıllarda, okul yolunda
düzgün bulduğumuz yerlere çizgi çizer bu çizgileri büyük kareler haline getirir ve 9–10
cm çapındaki sayları tek ayağımızla bu
çizgilere basmadan dolaştırmaya çalışırdık.
Birkaç gün öncesi yağmur yağmış ve toprak yolun yüzeyindeki yumuşak tabaka, akıp
gitmişti. Çizgi oyunu oynamak için mükemmel bir alan sunmuştu doğa bize. Okul
arkadaşlarıma oyun oynamak için teklifte bulundum, geç oldu diye kabul etmediler,
ısrar ettim fayda etmedi tehdit ettim yine olmadı, geriye tek seçenek kalmıştı dövmek,
bende öyle yaptım.
Kızın biri, dövünce kafasını yere koyup ağlamaya başladı.
Susmasını söyledim susmadı, ağlamasına üzülmüştüm aslında, yapacak bir şey yoktu,
elimdeki taşı kıza doğru attım. Taş işte, yuvarlana yuvarlana git sen kızın kafasına çarp.
Çarpma şiddeti biraz can yakıcı olmuş ki kafasında minik bir baloncuk oluşmuş.
Ertesi gün erkenden annesi bizim evde, dayı (dayı babam oluyor.)
sizin kız bizim
kızın başını tuluk gibi şişirmiş, tembihleyin de bir daha böyle yaramazlıklar yapmasın
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
diye yakındı. Babam, kadın gidince bana oldukça kızdı ve bu türden şiddete
başvurmamam gerektiğini iyice kafama soktu. Bende o günden sonra onlar isteseler
bile oyun oynamadım, yine inadım tutmuştu inandığım bir şey varsa başarmak için
mutlaka inat
ederim.
Zaten yaşıtlarımdan bırakın üniversiteyi, ortaokulu bile bitiren yoktu.
Kendimi okumaya verdim. Dövdüğüm kız ne mi oldu? İlkokulda sekiz yıllık eğitimin
yaratıcısı oydu aslında ama kızın hakkını yediler. Aynı yaştaydık, ben ortaokulu
bitirdiğimde o ilkokulu bitiriyordu. Zaten sonra da evlenip çoluk çocuğa karıştı.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ben Buyum
Zaman zaman düşünürüm ben kimim diye
Bazen bir kelebek, bazen eşşek arısı gibi,
Bazen bir nilüfer çiçeği olurum göllerde
Bazen saman çöpü, düşen ırmağa
Bazen
Bazen
Bazen
Bazen
sümüklü bir kız çocuğu olurum
bir nehri besleyen sel suları
dingin bir gökyüzüyüm,
şimşekler çakan bir bulut kümesi
Bazen dünyayı kucaklarım sevgimle
Bazen şirretin biri olur, çarparım duvarlara
Bazen gül dalında bir gonca, bazen bir diken
Ben beni çözemedim, var mı kendini çözebilen
Ama hiç riyakâr olmadığımı biliyorum ya,
Ağzımdan çıkan her sözün arkasında dururum ya
Ölümüne sever, sevmediğimin semtinden geçmem ya,
Ben buyum, sevene de eyvallah sevmeyene de
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ben Büyümedim Babam
Sen yine bahçeden geldin,
Ben, elimde ısıttığım suibriğiyle
Seni bekliyorum…
Hatırlarsın işte gelince
Islak olmasından çekindiğimiz
Bir taş vardı evimizin önünde
Oturman için düzgünce
Yine o taşın üzerine oturdun
Önce lastik çizmelerini çıkardın
Sonra da çoraplarını…
Ben suyu döktüm,
Sen bir güzel yıkadın ayaklarını
Sonra babam, ellerini
Hafif bir buhar çıkıyordu
Babam ellerin ne güzel kokuyordu…
Çok nazik bir adamdın
Aynı zamanda otoriter
Ve tanıdığım en aydın insandın
Yılda bir kez hasat ettiğin
Yer fıstığının geliriyle
Hepimizi okutmaya çalıştın…
Belki hiçbirimiz gönlündeki
Aslan olamadık ama inan bana
Hiç birimiz, çalmadık çırpmadık
En çok korktuğun şeyi yapmadık kısacası
Yetim hakkı yemedik...
Bu gece rüyamda gördüm seni
Yemek yiyordun, yanına geldim
Elinde bir parça ekmek vardı
Bana uzattın, aldım ve yemeye başladım
Öyle lezzetliydi ki babam
Bu kadar güzel lezzeti hiç tatmamıştım…
Bu gün yine öylesine ve ölesiye
Muhtacım sana Babam,
Hala senin sarı kızın, küçük cadın
Ben büyüyemedim Babam
Ne olur gel, ya da beni de al yanına
Sar kollarınla, bas bağrına
Ben büyüyemedim BABAM…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ben Delimiyim
Bazen Ritim Tutmayan bir orkestranın
Akort edemediğim bir çalgı gibi
Bazen, küpünü ha kırdı ha kıracak
Bir sirkeye benzetirim kendimi,
Elime aldığım kalemin ya ucu
Ya da mürekkebi tükenene dek
Ha babam çizgiler çizerim, kare
Üçgen, dikdörtgen, uzun kısa çizgiler
Ne zaman kâğıt biter, benimde gücüm
Bazen bir hamam böceğine merhamet gösterirken
Bazen tomurcuk bir gülü ezmek gelir içimden,
Birine avazım çıktığı kadar bağırmak
Ve bir şeyleri kırıp dökmek isteğiyle tutuşurken
Sen gelirsin aklıma ve bütün bu şiddet
Ve bu azap dolu dakikalar son bulur birden.
Bazen söndürürüm tüm ışıkları, duvardaki gölge sen olursun
Sandalyede müsamere çocuğu gibi oturan ben
Hayalinle konuşurum seni ne çok sevdiğimi anlatırım
Tan ağarır odam aydınlanır ve sen gidersin
Yine ritim tutmaz orkestram, akordu bozulur
Yüreğimin sesi ne tiz, ne de bas, ben deli miyim?
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ben En Çok Annemi Sevdim
............Her sıkıntılı anımda hemen bitiverirdi yanı başımda, konuşur örnekler verir
doğru düşünmemi sağlardı, bu durum yıllarca sürdü, hiç bıkmadı, usanmadı aman
demedi, yeter demedi.
............Her soruna bir çözümü, her ağrıya mutlaka bir ilacı vardı. Bir gün elimdeki
eldivenin parmaklarından birinin ucu kopmuş ve tam ben çıkartıp atmak üzereyken
yanıma gelmiş, cildimin rengi eldivenden biraz farklı olunca parmağımı kestiğimi sanıp,
birden alı alına moru moruna karışmıştı. Ben de bunu fırsat bilip, (her zamanki
muzırlığımla)
sömürebildiğim kadar sömürmüştüm duygularını.
............Baktım gözleri dolmaya başladı hemen geri adım atıp, kesiğin parmağım değil
eldiven olduğunu söylemiştim alacağım tepkiyi bile bile ama o bize hiç yalan
söylememişti, asla içtenlikten ödün vermemişti ki, şaka bile olsa devam etmemeliydim
artık, ona çocukça davranmaya.
............Sert bir ses tonuyla “Bana bir daha böyle eşek şakası yapma” demişti, bende
ise mahcubiyetimden dolayı biraz önceki muzır kadından eser kalmamış, suçlu suçlu
oturmuştum bir köşeye. Gönlünü almak da kolaydı, kindar değildi çünkü bize de
öğretmişti veya genleriyle geçmişti.
............Sonra hasta oldu, hastaneye yatırdık, refakat için kardeşler bazen teker teker
bazen ikimiz üçümüz birlikte kalıyorduk yanında, ilk kemoterapiyi aldığında küçük
ağabeyim kalmıştı gece yanında, nasıl bir acı veya ağrıysa (Allah kimseye göstermesin)
duramamış yatakta acıdan, sabah ezanında gittiğimde ağabeyim de o da çok
bitkinlerdi.
............Ellerini ellerime aldım, uzun süre okşadım, yüzünü kokladım, yanaklarını
öptüm usul usul, saçlarını okşadım uzun uzun. Sakinleşti, kim bilir canı ne kadar
yanıyordu ama sakinleşmişti işte. Açmıştı gözlerini sevgiyle bakıyordu hem ağabeyime,
hem bana. Su istedi hemen verdik, gece için kusura bakma oğlum diyordu, ilacın
tesiriyle ne yaptığımı bilemedim.
............Hiç kusur olur muydu canım annem, hiç kusur olur muydu-?
............Ağabeyim annemdeki bu ani sükûneti anlayamamıştı önce, sonra bana döndü,
neden dedi, neden söylemedin bana.
............Sen bizi ve tüm insanlığı kucaklıyordun yüreğinle, biz tek aşkımızı-sevgilimizi
yani seni, anamızı mı sığdıramayacaktık yüreğimize. Sığmazdın elbette, sığmamalıydın
sen bir güneştin, senin adın sevgiydi ve sen sevginin ta kendisiydin…
............Biliyor musun.? Bu gün “Sevgililer Günü” kim demiş neden denmiş bilmem
ama kuşku yok ki dünya, sevgi denen o görünmez şeyin temelleri üstüne kurulmuş. Adı
ister sevgi günü olsun ister sevgili, yeter ki içten olsun, yeter ki hissettirsin kendini.
.............-Rengi, deseni ne olursa olsun, yüreğinde taşıyabilen herkes için sevgi günü
kutlu olsun14.02.2012/kızın
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ben Gazelim Sen Çiçek mi
o bilmez denizi, bende canımın içi
dereleri iyi biliriz ama mütevazıdırlar
kadir kıymet bilene her nimetten sunarlar…
kızdığı zamanlar da olur insanlara
köpürüp çamura boyandığı anlarda
bir güvercin kadar uysaldırlar aynı zamanda…
biz gemileri de bilmeyiz canımın içi
martılara simit ikramında bulunmadık hiç
güvertesinde gezinmedik mesela
iyot kokusuyla mest olup çay bile içmedik, anla…
ama pınarları çok iyi biliriz
her gözeden ayrı bir masal dinlersin
her yudumunda ayrı sevda yaşarsın
yazın sarı sıcaklarında onda nefes alırsın…
biz şehirli değiliz canımın içi
öz be öz köylüyüz
bakır sahanlardır tabaklarımız
çatal yoktur, şimşir ağacındandır kaşıklarımız
yer sofrasında yeriz yemeğimizi
yalnız ekmeğimiz için incedir boynumuz kıldan
yalnız onun için diz çökeriz, şüphe geçmez akıldan…
pazenden elbisemizdir şık olarak bildiğimiz
bir de içi dışı temiz olmayı isteriz
anamdan öğrendik adab-ı muaşereti
şu gazellerin içinde açan çiçek gibi
şimdi söyle bana canımın içi
ben gazelim sen çiçek mi..?
14.04.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ben Hiç Böyle Sevmedim ki
Hani sevmek diyoruz ya,
Uzun uzun yollar kat etmek,
Hani kuşun gagasında taşıdığı su,
Hani suya hasret, ormanların masum uykusu,
Ben hiç böyle sevmedim ki..
Püren dallarında arı, yerde karınca,
Çakıl taşlarını okşayan ırmak,
Güneşe sarılan bulut,
Denizlerde iyot, ağlarda yosun kokusu,
Ben hiç böyle sevmedim ki...
Yağmur sonraları, toprak kokusu,
Kıvrım, kıvrım gökyüzüne yükselen duman,
Bir uçtan bir uca, ufukları bağlayan,
Umutlar kurduğumuz, yedi renkli köprü,
Ben hiç böyle sevmedim ki...
Bana uzaktan ve şartlardan bahsetme ne olur,
Uzak; hissedilmeyen, duyulmayan sestir,
Alınan nefes, iki bedende tek yürek gibi,
Tamamlamalı bir yarımızı, diğer yarımız,
Varlığımız can bulduğumuz, yokluğumuz solduğumuz,
Ben hiç böyle sevmedim ki...
Sen bana dostluktan da bahsetme,
Dostluk engel tanımayan yoldur,
Gül bahçesi olmasa bile, dikenleri de yoktur,
Yarı yolda bırakılmadan…
Elimiz elimizden ayrılmadan,
Ben hiç böyle sevmedim ki...
Birlikte uzanalım, gökkuşağına,
Birlikte öpelim gözlerinden,
Gözlerimizle bulutları...
Islanacaksak, yağmurda değil,
Sevgimizle ıslanalım doyasıya,
Ve öylece kalalım sonsuza dek,
İşte böyle sevelim,
Birbirimizi, seveceksek…
Bilir misin ben deli doluyum,
Ne kadar çok sevsem de,
Aklım estikçe, bütün denklerimi toplar,
Yola koyulurum…
Sakın izin verme, bakma asi tavırlarıma…
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ve kimsenin sesini kullanmadan,
Kendi sesinle ’gitme’ de...
O zaman dünya durur, ben dururum,
İşte o zaman ben sana,
Bir daha, bir daha aşık olurum da,
Ben hiç böyle sevmedim ki…
01.12.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ben Ne Diyeyim
Bu gün canlar canı haber yollamış
Sevgi midir, özlem midir, düş müdür?
Işığından söndü, gözümün nuru
Baharım yazımsın, ben ne diyeyim.
Birden sevinçlerle doldu, yüreğim
Yanağım terledi, ıslak ellerim
Bir kez de cemalin görmek dileğim
Candan öte cansın, ben ne diyeyim.
Sevgilerle vurdun ta yüreğimden,
Dostluk türküleri düşmez dilimden
Yazmaktan başkası gelmez elimden
Dostumun canısın ben ne diyeyim.
Bazen merhabalar, bazen gül gelir
Bazen deste deste sümbüller gelir
Bazen de ellerin nergisle gelir
Canımda canımsın, ben ne diyeyim.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ben Sen Oldum Anne
Bende sana benzedim biliyor musun?
Ne çok severdim oysa uykuyu,
Hani hep söylerdin, ayağından tutup
Sürüklesem uyanmazsın diye.
Sabah çok erken başlardın gürültü çıkarmaya
İsterdin ki, alışsın kuzucuklar şimdiden yokluğuma
Taze ekmek ve yeni demlenmiş çay kokusu sarardı evimizin içini
Birde sen ve babamın yüzümüzü okşayan ılık nefesi.
Ocaktan sacı indirir süt tenceresini koyardın harlı ateşe
Beklerdik kaynarken başında taşmasın diye
Ne güzeldi be anne, misler gibi olurdu her şeyimiz
Kıt kanaat geçinmenin bile tadı bir başkaydı dilimizde.
Şimdi ben sen oldum anne,
Bende sevip okşuyorum kuzucuklarımı,
Bakma onların koca koca erkek olduklarına
Hala bebek gibi savunmasızlar her şeye.
Sen de çok severdin kuzucuklarımı
Koklardın doya doya, bende aynını yapıyorum
Belki senden bir şeyler bulurum diye
Olmuyor be anne ne sensiz ne de sevgisiz.
İkinizin de yokluğuna alışmak öyle zor ki
Çünkü biriniz anam, diğeriniz yârimdiniz,
Ben, sen oldum anne, düşlerim üşümüş,
Uykularım düzensiz, bedenim halsiz.
Umutlarım yorgun, düşlerim çaresiz...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ben Seni Hiç Özlemedim
bu günde diğerlerinden farksız herhangi bir gün işte
gene buradayım, yanımda olmanı hayal ettiğim parkta
sana bahsettiğim çınar ağacına yaslamışım sırtımı da
gözlerim uzaklara, geleceğin yöne dalmış gibi...
öylesine...
kim bilir ne hayaller geçiyordu aklımdan ki,
bu hüzün bulutlu tebessümler yerleşti yüzüme…
zihnim, yerdeki safran rengi yaprağa odaklanmışken
bu, sırtıma dokunan da kim..? demeye kalmadı
baktım, başını koltuk altıma dayamaya çalışan bir kedi
dokunmuyorum…o da tek başına bu parkta
kendi iç güdülerince her canlıdan şefkat bekliyor belli ki...
...biraz ileride el ele tutuşmuş bir çift oturuyor
bana biraz abes gelse de, sarmaş dolaş olmaları
onlar hayatlarından oldukça memnun görünüyor…
güz kızılına boyanan güneş batmak üzere
evin yolunu tutmamın zamanı da geldi ya
hani belki gelirsin diye beklese miydim biraz daha...
gene o çınar ağacının gölgesinde, elimdeki umut değneğiyle
şekiller çiziyorum toprağa, her biri sen olup birden çoğalıyor
işte gelmişsin yanı başımdasın, beklediğime değdi diyorum içimden
elin de omzumdaymış meğer, nasıl dalgınlıksa artık geldiğini fark etmemişim…
etraf birden aydınlanıyor ama gözlerim...?
gözlerime neler oluyor, kızgın yağ dökülmüş sanki
cayır cayır yanıyor ya, aslında gözlerim mi yanan
yoksa yüreğim mi? burasını ayırt edemiyorum inan
peki ya boğazım, sanki idam sehpasındayım
urgan geçmiş gibi boğazıma, düğümler nefes almama engel
burnumun direğindeki sızı da neyin nesi...
ürperiyorum...
oysa ben seni hiç özlemedim ki...
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
ben...seni... hiç... özlemedim...
20.10.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ben seni hiç özlemedim ki;
Nerde mahzun bir çiçek görsem
Onu okşayıp seviyorum,
Adını fısıldıyorum kulaklarına
Gülerek seni soruyorlar,
İnanma, yalancıdır bahar diyorlar.
Ben seni hiç özlemedim ki;
Renk renk açan çiçekler ektim,
Her gün onlarla konuşuyorum,
Dedikodunu yapıyoruz her sabah,
Gülerek seni soruyorlar,
İnanma, yalancıdır bahar diyorlar
Ben seni hiç özlemedim…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ben Yokum
Kendi mahzenlerimde kayboluyorum,
Yolu bildiğim halde, hiç görmemişim
Hiç geçmemişim, oturup bir çay molası
Vermemişim gibi geliyor, anlayamıyorum...
Ev bizim evimiz, eşyalar bizim
Gazete kuponlarından aldığımız
Televizyon bizim, oğullarımız ikimizin
Ama evim bana neden yabancı geliyor...
Taba rengi eşofmanın askısında duruyor
Sen nerdesin, neden kapıyı açtığım vakit
Ses vermiyorsun, sen evimizde yoksun...
Öyleyse bu ev bizim evimiz değil
Bu eve bizim demeyi yüreğim kaldırmıyor,
Kaldırmıyor. Bırakıp gidenim...
Sen yoksun, sesin yok, nefesin yok...
Bense hiç yokum....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Beni Düşündüm Sende
Beni düşündüm sende, nasıl yansılandığımı,
Aynaya baktım, bu ben miyim diye yoksa
Bendeki sen miydin gözlerime bakan
Burnumun direğini sabun kaçmış gibi yakan.
Seni düşündüm bende, ürkek bir çocuk
Sarıldı yüreğime, ha bire kıkırdayıp durdu
Coştu kumsallara doğru, yalınayak koştu
Kumdan kaleler yaptı, sevgi sloganları yazarak.
Güneş kavururken kumları, oynaşırken dalgalar
Kumsalda bir sen çıktı, gülüşü gülden güzel
Bakışları dopdolu, maviş maviş etekli
Hem mert, hem çok yürekli, bir o kadar erdemli.
Beni düşündüm sende
Bir zamanlar tanıdığım bir genç kız vardı,
Öğretmen olabilmekti tek hayali, olmadı.
Olamadı.
24.11.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Beni Sen Götür Bayrama
Bir gün önce süslerdik okulumuzu
Bayraklar ve Atatürk resimleriyle
Tüm bahçeyi temizlerdik
Bir çöp bile kalmamacasına
En yeni kıyafetlerimizi giyer
Çiçekler toplardık tarlalardan
Ve güller, ne güzeldiler
Yetiştiren olunca sen
Anam günlük işlere yetişemez diye
Sen tarardın saçlarımı
Sarı kızım, göz bebeğim narinim derdin
İncitmezdi ne elin ne de dilin
Bizden daha heyecanlı
Bir o kadar da ciddi idin
Yıllarca emek vermiştin
Eğitmen olarak “O” camiada
Siyaset aynıymış işte
Bir yasa ile oluvermişti
Onca emeklerin heba
Gene de küsmemiştin Devletine
Yürekten bağlıydın
Atatürk’e ve Cumhuriyete
Nerede duysan İstiklal Marşını
Dolardı gözlerin
İki damla yaş süzülürdü yüreğine
Tutamazdı ellerin
Ve Ezan sesinde bulurdun huzuru
Halkçıydın, Laiktin ve Dindardın
Bu inanç, bu ezan,
Bu bayrak yurdun kurtuluşu derdin
İşte bu gün gene bayram
Doksanıncı yıl dönümü bağımsızlığımızın
Haydi, baba geç kalıyoruz saçlarımı tara
Elimden tut ve beni sen götür bayrama
23.04.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Beni Şiirler Mahvetti
İki yüzlülük
ararsanız sizde,
yalan, dolan sizde,
ne istediniz benden,
yetmez miydi
başımdaki duman…
Hem yüreğimdeki insan
sevgisi kaybettim
hem de insan kalmayı
sizin yüzünüzden…
Borcum olsun bundan böyle
göreceksiniz nasıl olurmuş yalan
nasıl olurmuş gönüllerde talan…
Yazmayacağım sizi
yazmayacağım ya
gene geç kaldım
her şeyi çoktan mahvettiniz
beni benden alp gittiniz...
08.09.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Benim Babam
Anadolu’da yaşayıp da bilmeyen yoktur
Toprakla uğraşanın hem gözü hem de karnı toktur
Bilmez helale haram katmayı,
İster ki en helâlinden yesin her lokmayı…
Ayağında lastik çizmeler, arada bir
Sert gelen anız kökleri hem çizmeyi
Hem de ayağını deler geçer
Bir küfür sallardı en alasından ama
Anıza değil, lastiği bu kadar dayanıksız yapana…
Taa 1960 larda başlamış derler
Haram helal karışmaya,
Birde su katmak pişmiş aşa,
Sonraları hepinizin bildiği gibi
Benim babamda çiftçiydi
Ve buğday tarlalarının efendisiydi…
Sigara pek az bulunurdu, tütün ekerdi
Deli tütün derdi babam, her soluk alışında
Halt etmiş Vapurdumanı,
Deli tütünden çıkan dumanın yanında…
Kimse içmezdi ama bir şişe rakı bulunurdu nedense,
Anamın çeyiz sandığının bir köşesinde
Yaraya, bereye birde diş ağrısına iyi gelir diye
Tek lüksü, arada bir ilçeden aldırdığı
Romanları okutmaktı benden büyüklere…
Hatırlıyorum, harman markalı bir sigara içerdi arada
Biz içindeki parlak kâğıtlardan küpe yapar
Takardık kulaklarımıza,
Karton kabını da bilezik, kollarımıza…
Ceplerinden tütün kırıntıları çıkardı,
Birde harman zamanı kuytulara ilişen
Başakların kılçıkları, çizmelerinden toprak
Kasketindense, ağaç dallarından düşen yaprak…
Çocuktuk, çok mutluyduk, ne alınırsa
İtirazımız olmaz baş göz üstüne kabulümüzdü.
Çünkü bizim babamız alın teriyle kazanırdı her kuruşu.
Benim babam gibi her baba milletin efendisiydi…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Benim Köyüm
Bizim köye kar yağmazdı hiç,
Kışın çok da soğuk olmazdı aslında
Evimizin etrafı mersin çalılarıyla çevriliydi
Itırlı, acı bir kokusu olurdu ovuşturulduğunda.
Yaprakları yaz kış yeşildi sandal ağaçlarının
Dalları ipek tenli olurdu, biraz kızıl, biraz kahve
Meyvelerine çilek derdik, sandal çileği,
Kuşlar kışın onlarla beslenirdi.
Evimizin saçaklarını mekân tutardı kuşlar,
Fareler ahşap döşemenin altını,
Işık sönüp, kararınca odanın içi,
Heybetle koşarlardı mertek aralarında.
Eylül ayı bağ bozumu, Ekim ayı çift zamanı
Kasımda zeytin hasadı,
Birde o yıl rahmet iyi olmuşsa
Baharı sabırsız beklerdi, köyümün güzel halkı..
Güzeldi benim köyüm, hem de çok güzel,
Ne zaman bencilleşti insanlar tarla açmak için,
Yaktı tüm ormanları, içinde barınan yaban hayvanları
Yanan ormanlar yüzünden gelmez oldu yağmur bulutu,
Abdesti teyemmümle almaya başladı, köyümün haydudu.
Baharda pembe beyaz çiçekler açardı karağan çalıları,
Kekikler pütür pütür, açsam mı açmasam mı havasında,
İlkönce badem ağaçları açardı çiçeklerini,
Deli sevdalar gibi de çabuk geçerdi hay hayları.
Elindekinin kıymetini bilmeyen suçu başkasında arar,
Yüreğini kin, gözünü hırs bürür de,
Kendi yaptığını görmezden gelip, doğru sanır.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bilesin
Ne zaman üzülsem bana güç verdin
Unuttum hepsini tasanın derdin
Kötüden sakındın kol-kanat gerdin
Huzuru dalında buldum bilesin
Özlemeden geçmez oldu bir günüm
Evvelim sen oldun bugünüm dünüm
Baharım yazımsın, sesimde ün’üm
Her anımda tek sen varsın bilesin
Sevgime sevginle karşılık verdin
Ne kaygı bıraktın ne keder verdin
Yüreğine koydun canınca sevdin
Canımdan da öte cansın bilesin
30.01.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bilinmelidir
Bir şiir buldum defalarca okudum,
Kolay olmadı yorumlamak.
Yani anladım anlamasına da
Debisi oldukça yüksek olunca
Olmazdı ıssız ve sessiz kalmak…
Derken bir dağın tepesine buldum kendimi
Seyreyledim âlemi.
Ve akşam güneşin batışını,
Gelincik tarlalarında izledim,
Doğuşunu,
Sahildeki yakamoz menevişlerinde...
Bu nasıl güzel bir kırmızıdır,
Ya papatyalara ne demeli,
İşte karıştılar birbirlerine,
Kırmızı beyaz al bayrak gibi…
Belki de bu bir vuslata işaretti,
Acaba sahile hemen mi inmeli…?
Sahi hangi kıyıya yanaşır ki,
Yükü sevgi olan gemi...
Deniz özgürlük,
Gelincikler memleket
Ve şair memleketine sevdalı olunca,
Yürekten de
Kaleminin ucuna böyle dökülür dizeler...
Sevginin rengi değil,
Yüreklerde yer bulmasıdır aslolan....
Aslında sevgi değil, kişilerdir küçülen,
Küçüldükçe bir yandan yüreklerde kaybolan….
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bilmem ki, Anlatabildim mi
Barıştım herkesle, sevdiğim ya da sevmediğim,
Kimseden nefret etmem ama ola ki yakınlaşmışsam
Nefret etme eşiğine, işte onları da,
Yüreğimin içini bir güzel temizledim.
Umudu bıraktım, barışı bıraktım bir de, sevgiyi
Tarifi olanaksız, kelimeler yetmez ki izah etmeye
O öyle bir duygu ki, ne izin ister gelirken,
Ne vedası olur giderken...
Siroz hastası olmuşum ne gam, sağlam neyim var ki
Yüreğimdeki sevgiden, hoşgörüden başka hiç tasa değil
Nasıl olsa bir gün bu ciğerler toprak olmayacak mı?
Ha bir gün önce ha bir gün sonra...
Öldüğümde de söyle ne olur, eğer dostsan deki;
Zaten geçimsizin biriydi, öldü de kurtuldu millet
Deki; çok çalışkandı, tek amacı helalinden yemekti ekmeği
De ki; Rahmetli iyi bir insandı ama
En kötü yanı, kendisini bir türlü anlatamamasıydı...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bir Bahçede İki Gül
aynı bahçede iki gül ağacı,
biri yaz kış demez açar,
diğeri olsun isterdi,
her mevsim bahar…
açmayan hep bakımlıyken,
açan güle el süremezdi kimse,
ziyan olmasın isterdi çiçekleri,
ama o her yıl biraz daha yaşlanır,
ve kururdu dalları, birer, birer …
menekşeler sarmıştı sonunda,
açmayan gülün etrafını,
baharda açsa da kaybetmişti,
babamın ilgi ve şefkatini.
menekşelerdi artık gözdesi,
işin sırrı ise annemin en çok
mor menekşeleri sevmesiydi…
hiçbir ağaçtan yaprak düşmesin,
isterdi babam, sanırdık,
bizden çok sever onları,
kıskanırdık ağaçları,
hatta yeni filizlenmiş aşıları,
o ise hep bizleri okşar gibi
okşarmış fidanları,
sonradan öğrendik ki,
her birine verirmiş,
bir çocuğunun adını…
en çok da zeytinlerini korur kollardı,
yemek içmek bir tarafa,
barışı simgelediği için severmiş meğer,
tüm ağaçlar içinde, zeytin ağaçlarını…
06.10.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bir Bilsen
Mevsimde hazanı,
hazanda,
oradan oraya uçuşan,
yaprakları izledim.
onlara inat,
yeşil yeşil bakan,
zakkum dallarını.
aklımda, yüreğimde,
her adımımda sen,
ne çok özlüyorum
bir bilsen...
bir bilsen canımın içi,
her gün batımında,
nasıl hüzünlendiğimi,
sanki güneş batmıyor da,
karanlıklara,
ben batıyormuşum gibi,
ve seni bir daha,
görememek,
korkusu nasıldır
bir bilsen...
bir türküyü dinlerken,
bir şiiri okurken,
boynumu büküp,
seni düşünürken,
omzuma düşen,
birkaç damla gözyaşım,
bana yoldaşlık ederken,
her güzelliği, yada acıyı,
sensiz yaşamak,
ne kadar zor,
bir bilsen...
kısacası,
sensizlik nöbetlerim,
uzadıkça uzuyor,
bedenim her gün,
biraz daha bitkinleşirken,
ruhum benden uzaklaşıyor,
belleğimde sadece sen,
birde,
dilimden hiç düşmeyen,
şükür duası, hazan bakışlı,
yapraklar misali,
toprağa karışmayı beklemek,
ne kadar zor,
bir bilsen, canımın içi,
bir bilsen...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bir Deli Şair
Çocuk ruhluydu, kim ne dese inanır,
Yoktu içinde ne nefret ne de öfke,
Sadece inattı, benim fikrimce…
Yolda şiirler bulur, her şeye âşık olurdu,
kafayı çekince...
Boynunu bükmüş bir çiçek görse,
Onlarla dertlenir, sokak kedilerini sorun eder,
Sanki sorumlusu kendisiymiş gibi üzülürdü…
Onların açlığı, önündeydi kendi derdinin,
Bir köpek görse üşümüş,
Ceketini örtecek kadar cömertti gerektiğinde...
Bencil olmadığı gibi fazlaca insandı,
Nesli tükenenlerden hani…
Müzelik desem yeridir, çocuk kadar masum,
Dünyayı sığdıracak kadar kocaman yürekli,
Aslında korumaya almak gerekti kendisini…
Nasıl anlatsam biraz uçuktu, biraz deli,
Gramla alır okka ile dağıtırdı sevgisini,
Bir keresinde deli demişti bana,
Koşulsuz kabullenmiştim, hani filozof cinsinden…
Ne çok benziyorduk birbirimize, doğum şeklimiz bile,
Görünen o ki bu uzaklaşmanın temeli de bu benzerlikti,
O deli, ben zır deli, zaten İKİZ KARDEŞTİK ezelden beri..
Hal böyleyken hayat gailesi sebebiyle,
Uzak kaldık, uzaklaştık...
Hiç istemediğimiz halde,
Birbirimizin yüreğinde olduk mahkemelik…
23.02.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bir Demet Papatya
Elinde bir demet papatya,
küçük bir kız çocuğu masumluğunda,
hiç görmedim, adını da bilmiyorum…
tertemiz bakışları, çiğdem gibi gülüşleri
cıvıl cıvıl saçları, uçuşur kelebekler gibi
bütün yapabildiğim, gülümsemekti
gözlerime bakıp, sımsıkı sarıldı…
O bir öğretmendi…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bir Garip Kulum
Ne nişanım ne bir payem
Yurduma hizmettir gayem
Kimim var ki olsun sayem
Ben bir garip kulum böyle.
Atatürk’ün izindeyim
Yollarının tozundayım
Ekmeğinde tuzundayım
Yetim kalmış kulum böyle.
Özüm sözüm hepsi birdir
Yapılan iyilik sırdır
Kimi görmez, sanma kördür
Sersefil bir kulum böyle.
İnanmaktır imanımız
Yoktur şanımız ünümüz
Dosta fedadır canımız
Çilekeş bir kulum böyle.
Doğmuşum bir Yörük kızı
Kime söyleyeyim sözü
Gönlümün cümle niyazı
Adap bilen kulum böyle.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bir Gün Mutlaka
sana özlemler biriktirdim
her gün bir dize ekliyorum
üstüne
uzak ihtimal de olsa
gene de ihtimal işte
yani Türk filmi gibi
benzetmesi yapılacak da olsa
ellerimle teslim edeceğim
bir gün o dizeleri sana
sevgi
nelere kadir değildir ki
elbet yapacaktır
misyonunun gereğini
bir gün mutlaka
-sevgiyle, sevgili sevgiyle-
15.04.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bir Musibet Bin Nasihatten Evladır-Ömer Emminin Kedisi
Ömer Emminin Kedisi
Yaylaya göçmeden önce orada kalındığı sürece yenilip içilecek her şey ekilir dikilir,
göçtükten iki ay sonra da ilk domatesler olmak üzere bütün sebzeler yavaş yavaş
olgunlaşmaya başlardı.
Bahçenin aşağılarına hep mısır ve kabak ekerdi anam, o zamanlar bunun hikmetini
bilmezdim hala da bilmiyorum ama muhtemelen şehirlerarası ulaşımın sağlandığı tek
yola yakın olduğundan gelip geçen araçların yerden havalandırdığı kirli tozları tutsunlar
diye öyle yaparmış gibi bir algı oluşmuştu bende.
Yaylada en çok sevdiğim iki şey vardı, iki ayrı Erik, birisi sarı, diğeri siyah. En çok sarı
olanı severdim. Öyle çok meyve verirdi ki, toplamaktan yere düşenleri temizlemekten
bıkar usanırdı ablam da ara sıra dallarını budayıverirdi babamdan anamdan habersiz.
Bilirdi babamın ağaçları çocuklarından bile kıymetlidir.
Komşularımızda da öyle, her bahçeden erikler, elmalar, cevizler, bademler süzülür
özen bile gösterilmezdi ama onlar yine de inatla en çok meyveyi kim verecek diye
yarışırlardı deyim yerinde.
Tüm bunlara ilave komşumuz Ömer emminin bir kedisi vardı, şimdi yazacaklarım belki
hayvanseverleri kızdıracak ama işin doğrusu o kediyi tanısalar eminim onlar da başka
türlü düşünmezlerdi.
Kedi, kedi değil dört ayaklı insan sanki.
Bizim mısırlar yavaş yavaş koçan bağlamaya ve onları büyütmeye başladılar, her bir
kökte dört beş belki daha fazla koçan. Günden güne gelişip serpiliyorlar her gün kontrol
ediyoruz, püsküllerinin yeşilden kahveye dönmesi ve canlılığını kaybetmesi mısırın aynı
zamanda olgunlaştığının da belirtisiydi.
Bir sabah katlık ve yine mısırları dolaşıyoruz ama bir gariplik var, koçanların yaprakları
sıyrılmış, gövdeleri yara bere içinde, ikinci gün bir başkası derken bizim mısırlarda
çizilmedik gövde, açılmamış koçan kalmadı. Hani kuşlar da bayılırlar mısırlara ama
koçanına, gövdesini ne yapsın. Altı üstü saman olacak.
Olayın oluş sebebini anlamak için iyi bir siper hazırlayıp pusuya yattım gün içerisinde,
öyle ya bizim mısırların ortağı nasıl olsa yine ziyaret edecekti canı çektikçe.
Epey bekleyip ve beklemekten sıkılınca tam mevziyi terk etmek üzereyken bir de ne
göreyim, bizim komşunun kedisi elinin beğendiği mısırlardan birine bir iki hamleden
sonra tırmanıp, özenle koçanı açıp süt mısırı emek çekmiş büyütmüş gibi iştahla
yemeye başlamaz mı. El mi yaman, bey mi yaman görürsün sen dedim ve başladım
ormana oduna giden Abimin dönmesini beklemeye.
Abim gelir gelmez hemen odundan boşalan yedi-sekiz metre uzunluğundaki kendiri
alıp kediyi candan bir sesle yanıma çağırdım, eh karnı doydu nasıl olsa, şimdi şefkate
ve yaslanıp mır mır uyuyacağı bir omuza ihtiyacı var bizim kedinin, başına
geleceklerden habersiz balıklama atladı elbet içten daveti işitince.
Bir elimde kendir, diğer elimle bağrıma bastırdığım kedi bahçeye indik, kendirin bir
ucunu biraz önce hücuma uğramış mısır köküne, diğer ucunu da kedinin beline
bağladım, kedi hareket etsin diye bir iki dürttüm, hayvan beline bağlanan cisimden
ürktü ve can havliyle sağa sola kaçmaya çalıştı, kaçmaya çalıştıkça diğer mısır
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
köklerine dolandı ve yoruldu elbet. Olduğu yere çöktü.
Yanına yaklaşıp, çözdüm kedinin öyle bir kaçışı var ki, yürümedi, koşmadı uçtu sanki.
Ondan sonra bir daha mısırları yemesi şöyle dursun bizim bahçenin yakınından bile
geçmedi.
"Bir Musibet, Bin Nasihatten Evladır" diye boşa dememiş bilenler.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Biraz Hayal, Biraz Gerçek
ılık yaz günü esintisinden mi,?
yoksa uzun zamandır silinip paklanmadığından mı?
alacalı bir hal alan ışığın peşine düşmüştü çocuk,
vazgeçemiyordu aslında, alışkanlığı olmuştu hani,
belki de akde vefa, gizli bir anlaşma yapmışlardı da,
dillendiremiyorlardı sanki, el âlem ne der babında…
genellikle dönemeçlerde, kâh sağını, kâh solunu yansıtıyordu,
ve zifiri gecede, aklındaki zayıf ihtimalli ışığının yordamında yol alıyordu,
yönünü bulmaya çalışırken, biraz umut, biraz da yürek kıpırtılarıyla,
geçtiği karanlık dehlizlerin korkularından sıyrılmaya çalışıyordu…
uzun zaman yürüdükten sonra, özlemini çektiği sesti duyduğu,
biraz sevda, biraz yosun, birazda tuz kokan serinliği doyasıya soludu.
yanı başına yerleştirip ışığını, boylu boyunca nemli kumlara uzandı,
ellerini başının altına yastık yapıp gözlerini sımsıkı kapattı,
gökyüzünü, yıldızları, bulutları, bir de hüzün bakışlı sevdiğini düşündü…
çocukken de hayaller kurardı, bazen de kendine kızardı,
çünkü kurduğu bütün hayaller çığlık olur yarım kalırdı,
ay gökyüzünde neden hep aynı yerde durur da değişmez yeri,
yıldızlar kovalamaca oynarken neden takılmaz ayakları,
meselâ hayranlıkla seyreden çocuğun avuçlarına neden düşmezler…
tut ki kayalıklara düştüler, acır mı canları onlarında çocuğunki gibi,
öyle olsa, çocuk ruhuyla dindirebilir mi yıldızların ağıtlarını,
belki de bu yüzden, hiç yere düşmez yıldızlar ve hiç takılmaz ayakları,
kim bilir... diye düşündü ve öylece derin bir uykuya daldı...
neden sonra daldığı uykudan apansız uyanıverdi,
sağına soluna bakındı, ne deniz vardı, ne yıldızlar,
ne gökyüzü ne de uzandığı nemli kumsal,
düşler görüyormuş belli ki,
belki de hiç gerçekleşmeyen özlemlerini…
başını kaldırıp baktığında,
okuduğu romanla burun buruna geldi,
nerede kaldığını bulmaya çalışırken…
‘’Biliyorum Bu İmkânsız Bir Aşk
Kendime Mani Olamıyorum
Yüreğim Seni Çok Sevdi’’
satırları gözünün önüne, düşünde gördüğü kıyı şeridi gibi serildi,
sonunda anladı çocuğun yüreğindeki çocuk, hayâl etmek yaşamak,
yaşamak da hayâl etmekti biraz...
Ve içindeki haylaz çocuğa seslendi...
Hey çocuk...!
Duyuyor musun beni...!
Hayallerimi serbest bıraktım...!
Sevaplarını da günahlarını da bana yaz...!
Yeter ki yüreğindeki sevgi ve yaşama sevincin tükenmesin,
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yeter ki olmasın kupkuru bir dal, ya da zemheriye düşmüş bir ayaz...!
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Biraz Kül Biraz Duman
Mevsim
Aynı mevsim
Çok geçmedi üstünden…
Güneş aynı
Yönden doğuyor
Gene doğudan…
Nereden battığını
Bana sorma
Cevabı sende zaten…
Hâsılı, özlemek
Yaman kelime be
Canımın içi…
Neye baksam sen
Ne yöne dönsem sen
Sen...sen…sen…
Sen ve ben biz olmuştuk
Bizden geriye kalansa
Biraz kül biraz duman…
18.11.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Birazda Sen Düşün
Çocukken sık sık düşler görürdüm
Hiç tanımadığım dedem gelirdi
Düşlerime
Kurtuluş yıllarında ölmüş oysa
Beni almak isterdi hep yanına...
Bazen çığlık çığlığa uyanır
Bazen sara nöbetleri tutarmış
Uyandırmak için çok çabalarmış
Zavallı anacığım, nöbet tutarda
Ölürüm diye günlerce uyumazmış...
Mezarlıklar ürpertirdi bakınca
Sanki toprak yarılıp,
İçinden çıkıp gelecekti birisi
Ne mezarlığa bakabilir ne
Sırtımı dönebilirdim...
Artık korkmuyorum ne ölümden
Ne de mezarlıklardan
Bana bir şey daha öğretti hayat
Korkmuyorum senden ölüm
İnsanları ne olduklarına bakmadan
Yaratılanı sev Yaratandan ötürü
Ama kimseye fazla güvenme...
Ben çok düşündüm, ne hata ettim diye
Sonunda hatamı buldum ve huzura erdim
Hiçbir şeyin önemi yok
Sadece bize biçilen ömrü
İyi işler yaparak insanca yaşamak var
Ey hayat zamanıdır
Biraz da sen düşün...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bize Ne Oldu
Kor kor ateşlerde yanmak ne ki
Hasretini bitiremediğim, bir ağıt
Düştü bütün yaşlar, gözlerimden sürgün
Bedenim bin bir parçaya bölünse de hissetmez
Yüreğimdeki kadar, hiçbir acı ağır gelmez…
Gecenin bir vakti, ne işim var buralarda
Sana geldim gönül gözüm, anla işte
Yine isyanlarda başta olmayan akıl
Ne yapsam, nasıl etsem avutamadım
Bir mor çiçeklerle süslenmiş toprağın
Bir de çocuksu gülüşün, çeker beni kendine…
Oy gülüm, güllerimiz erken soldu
Ne vardı bu kadar erken gidecek, bize ne oldu,
Şimdi sen yoksun bana kalan sadece hayalin oldu
Ağlamıyorum merak etme, sadece gözlerim doldu.
Oy gülüm biz neden ayrıldık
Güllerimiz neden bu denli erken soldu…
09/03/2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bizi Yaktılar Baba
Evimize gittim baba
Keşke gitmeseydim, içim yandı
Nasıl desem sana
Üzmeden nasıl anlatsam bilmem ki…
Yanmış baba, evimiz yanmış
İçindeki eşyalarla birlikte
Çay içtiğin bardağın
Abdest aldığın ibrik
Üzerine oturduğun taş bile…
Evimizin önündeki dut ağacı
Hatırlarsın işte
Meyveleri olgunlaşınca düşerdi yerlere
Ve sinekler çoğaldı bu ağaç yüzünden diye
Kızar, arada bir kesmeye yeltenirdin ya
İşte o baba, yanmış sadece kuru dallar kalmış…
Gölgesinde yıllarca barındığımız yazlığımız
İncir ve elma ağaçları da
Tanınmaz haldeler
Ve daha neler neler
Canlı hiçbir şey kalmamış ki...
En acısı da, anamın lastik pabucunun teki
Ve yarısı yanmış zeytin ağacının yeşil dalı
Ki; yangına inat verdiği birkaç zeytin tanesi
Yandım baba, gördüklerim bir kez daha yaktı…
Hani yıllardır yakıştıramadığım
Alışamadığım yokluğuna
Bir kez daha ağlıyorum baba
Ama bu defa gözün gibi esirgediğin
Ağaçlarınla birlikte…
Sana gelmiştim baba
Ne çok isterdim güzel şeyler anlatmayı
Ama olmadı baba, evimizle birlikte
Geçmişimizi, çocukluğumuzu
Anılarımızı, bizi yaktılar baba…
Bizi Yaktılar…
18.10.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bizim Çiçeklerimiz
Bizim çiçeklerimiz sevdiğim;
Köklerinden kopartılıp, saksılarda tutsak edilmemeli
Özgür olmalılar, beyaz güvercinler misali,
Doğada, doğal, içten ve katışıksız
Sevgimiz gibi...
Bizim sevgimiz sevdiğim;
El değmemiş dağ yücelerinde yeşermeli
Kekik kokulu makilerde gezinmeli, ceylanlara yoldaş
Ak denizi eteklerine oyalayan Torosların doruğu gibi
Adı biz gibi olmalı, bizden biri
Asi ve Mavi olmalı, gölgesi koylara vuran
Püren çiçekleri ve Mersin dalları gibi...
Yabanıl Nergisleri Bilir misin? Sevdiğim;
Ve nazlı Sümbülleri, yalçın Kayalıklarda açan
Bilir misin? Bizim çiçeklerimiz, çiçekçilerde solar
Nergislerimiz kaya kovuklarında açar
Tıpkı sevdamız gibi, sahip olmak zordur
Terk etmekse olanaksız...
27.12.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Boşuna mı
Bahar geç gelmiş olsa da,
Bendeki ayaza nispet,
Uzun sürecek gibi,
Sevinç içinde tüm nebatat,
Boşuna/mı?
Kırlar yeni çiçeklendi,
Papatyalar oylum, oylum,
Gelincikler civelek, civelek,
Yeni yeni açıyor akasyalar,
Dökülürken Bulutların gözlerinden,
Nisandan kalma yağmurlar,
Boşuna/mı?
Haydi, bahar biraz daha sür,
Ve uzat goncalarla resitalini,
Yağmur sen de öyle,
Ne olur hemen gitmeyin bulutlar,
Sormayın nedenini,
Ama gitmeyin işte,
Umutlarım bana hala çok uzaktalar,
Boşuna/mı?
Siz söyleyin;
Denizdeki yakamozlar,
Gökyüzündeki yıldızlar,
Kumsaldaki kum taneleri,
Dalgalar boylu boyunca sarılsın diye,
Tuttuğunuz nöbet sahilde,
Boşuna/mı?
Söz veriyorum,
Üşümeyeceğim,
Ağlamayacağım da,
Uzun sürsün bu bahar,
Ne zaman dönerse sevdiceğim,
Gitmenize, o zaman izin vereceğim,
Haydi, söyleyin, gelmeyecekmiş deyin,
Boşuna olsa da ben hep bekleyeceğim..
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Boşver, Aldırma
Desem ki;
bir zamanlar
aklıma düştüğünde
yüreğim deli gibi çarpar
bir an bile aklımdan
çıkmazdın...
İnanma...
Desem ki;
bir zamanlar
hayalinle her karşılaşmamda
yüreğim daralırdı
neden diye sorsam kendime
özlediğimi fark ederdim
seni özlemediğim
bir saniyem
olmazdı...
Yalan...
Desem ki;
bir zamanlar
sabah uyandığımda
yüzümü tebessümün yıkardı
şimdi aklımda kalan
ruhsuz sözlerin
tebessümünde
neler sakladığını
anlamazmışım...
İftira...
Desem ki;
bir zamanlar
ne çok inanırdım içtenliğine
yazık ettin hem kendine hem bana
tüm benliğimi harabeye çevirirken
oyun oynadığını bilmemişim...
Boşver...
Desem ki;
sen ulu bir çınardın yüreğimde
ben dalında yaprak
düşerken tutmak yerine
savurdun rüzgarınla
hiç düşündün mü bilmem
kazancın, kaybettiğine denk mi?
Bana ne...Desem de...Aldırma...
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
28.02.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Boyacı Küpü
Bir ormanda, küflü yapraklar arasından güneşe merhaba demeye çalışan Çuha Çiçeğine
benzetiyorum bazen kendimi, tam mutlu olduğum hissine kapılırken,
birden birkaç yaprağımın ezildiğini hissediyorum. Kuru bir rüzgar dağıtıyor
bütün düşlerimi, sevinçlerim arşa yol alırken, ay ışığının hareleri arasında
kayboluyor umutlarım.
Şimdi söyle bana ey başıbozuk fırtına, sen olsan ne yapardın bu hasat mevsiminde, ne
kadar direnirsem direneyim kırılıyorum işte. Hani eğilmektense, kırılmak evladır
diyorum hal bilmezlerin önünde.
Bu öylesi değil, yani kapanmayan yaralar değil, bu bir isyan ya da nisyan adı ne olursa
olsun, her zerresi haklı sebeplere dayalı, her ucu milyonlarca kere arıtılmış sözcükler.
Kurt düşer, akıl beşer, karanlık dehlizlerde yürürken hani bir ışık der ya insan, hadi bir
ışık, bir umut, bir aydınlık, bir sevinç ya da zulüm, gönlünden ne geçiyorsa onu bahşet
ve beni zencefil kokulu bir odaya hapset. Bir mum yak, bir mum daha, taşmasın
şamdandan damlalar dikkat et.
Yalanlarla avutsa mıydım acaba diyorum bir süre daha kendimi, bunca mezbelelikte
tutar mı tutardı aslında, ama ben yalan söylemesini de bilmem ki, karşılık olsun
karşılaştıklarıma diye, belki de bu yüzdendir bütün kayıplarım, belki içimde
bitip-tükenmeyen insan yanım. Besle dürüstlüğünü çoğalsın seninle, gün gelir tutar
elinden belki de…
Hasılı yürek bu....!
Boyacı küpü değil ki, gir içine birkaç kulaç at, her şey eskisi gibi olsun, kendini
mutlu et...
08.09.2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Böyle de olmaz ki
Önce;
Kor olur
Ardı sıra hasret
Düşer yüreğe
Sonra;
Birkaç damla
Hüzün eşliğinde
Şiir olur akar
Hece hece dizelere
Bencileyin
Yoktur adı
Sencileyin
İmkânsız aşk
Böyle de olmaz ki
17.02.2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bu Gün
Bu gün uzun uzun seni anlattım bana
Bakamadığım gözlerini
Bir kerecik göz göze gelsek
Biliyordum gözlerimdeki boşluğu göreceğini
Başım öne eğik duruşum işte bu yüzdendi.
Bu gün uzun uzun seni anlattım bana
Gözlerimi sürekli başka yöne çevirirken
Sen de inanmadın biliyorum
Güneşten rahatsız olduğum palavrasına
Ama söyleyemedim işte
Benden yar olmayacağını sana
Kıyamadım o çocuksu masumluğunu
Bölüp, parçalamaya
Bu gün uzun uzun seni anlattım bana
Sürü kuşların içindeki yalnız serçe halini
Yani nasıl desem, konacak dal arayışını
Ürkek bakışlarını, göz göz olmuş yüreğini
Ve her şeye geç kaldım serzenişlerini
Bu gün uzun uzun seni anlattım bana
Çaresizce çırpınan yürek sesini
Ne fırtınalar kopuyordu kim bilir içinde
Karanlık bir tünelde yol bulmaya çalışan ışık gibi
Dupduru halini,
Dokunuverseler ıslanacak olan kirpiklerini
Ve bütün bunlar bir çığlık, bir çığ gibi koptu yüreğimden
Sana hiçbir şey için söz veremeyeceğimi anladığım an
Olamayacağımı yazında, ayazında, baharında güzünde
İnan bu benim seçimim değil, inan nazımda değil
Keşke sen Karacaoğlan, ben Elif kız
Olabilseydik Ala Dağların doruklarında
Yaylamıza varabilseydik
Erim erim erimeseydi ciğerlerimiz
Bir bilsen nasıl bir azaptır bu
Darmadağın eder düşlerimi çaresizlikler
Öyle bir ateş ki yakar durur, yakar durur da
Nasıl bağlanır elim ayağım kör düğümlerle
Düğüm düğüm olur her bir zerrem nefes alamam
Bu gün uzun uzun seni anlatırken bana
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dilimin ucuna gelen sözcüğü söyleyemedim
Ne olur unut ve sevme beni demek istedim
Diyemedim.
Bilmiyorsun ki yüreğimin nasıl taşlaştığını.
“Ne olur unut...
Unut ve sevme beni…”
Hatice AK-31 Ekim 2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bu gün sana beni anlatacağım
“Dün akşam inerken merdivenlerden, ayaklarım birbirine dolaşıp
tökezledim birden, bazen koşar adım yürüsek de, yerimizde sayarız
çoğu zaman”
Bu gün sana beni anlatacağım, ne iyi ettin kapıyı kapatmakla
ardıma bakmamayı öğrettin böylece.Düşünmüyorum şimdi
ne yapıyordur diye, uykularım bölünmüyor, hiç bir şey için
üzülmüyor, beyaz gömleğime düşen mürekkep lekesine de
içerlemiyorum eskisi kadar
Üç dört gün önce işten çıkıp eve giderken, gökyüzünün berraklığına
takıldı gözlerim bir an, ay hilal olmuştu, ne çok severdim bu manzarayı
hatta balkondan izlemek için memlekete gittiğim bile olmuştu ya
şöyle bir yokladım da kendimi, hiçbir anlamı kalmamış hafızamda
Pencereme konan kumru sesleri de ilgimi çekmedi bir zaman
serçelerin cümbüşlerine eşlik etmedim bahçelerde, pek az çıktım
sokağa, burnumu kitaplara gömüp, aylarca oyalandım onlarla
“Çanlar Kinim İçin Çalıyor” hep nöbetteydi başucumda
Çay da içmiyordum eskisi kadar, bahçedeki Yenidünya
ağacının çiçekleri ilgilendirmiyordu beni, en sevdiğim şiirleri
gönülsüz okuyordum, onlarla da konuşamadım bir zaman
ve bıkmadan “uzun ince bir yoldayım” türküsünü dinledim
birkaç kere de “Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden”
Alış veriş keyif vermiyor, merdivenlere ıslak mendil, sigara izmariti
atanlara küfretmiyor, hele kaldırıma tükürenlere içimden aferin
diyordum aferin size, bunca kirlenmişliğe tükürüyorsunuz belki de
onlar, senin- benim yapamadığımızı yapıyorlardı belli ki
Şimdi odamdaki Bonsai ile ilgileniyorum bir tek, menekşe
yetiştirmiyorum nazlı-niyazlı, kendini beğenmiş ne varsa
hepsini çıkardım hayatımdan, tüm marazilikleri atıp bir tarafa
yeniden başlamak için nefes almaya ama
Görünen o ki; bu pek kolay olmayacak, dilenci çocuklar var ya
onlar öyle çok yakıyorlar ki canımı bir de yaşlılar. İşte böyle...
Bugünlük, bu kadar...
08.01.2014/Hatice AK
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bu gün seninle dopdoluyum
Bu gün dopdoluyum seninle annem,
Öyle çok inci biriktirdim ki elimde
Boydan boya bütün kıyılara ektim
Yinede tüketemedim.
Annem yattığın kanepeye oturdum,
Belki bir tek saç telini bulurum diye.
Altını üstüne getirdim bütün odanın,
Divitin elbisenden bir parça buldum.
Üstüme örtüp uyumaya çalışacağım.
Sen gittiğinden beri uykularım da gitti.
Hep deli derdin ya bana, dediğin oldu.
Ben sensizlikten galiba deli oldum.
Bir de aklıma sana yaptığım muzırlık geldi.
Hani bir gün elimdeki bulaşık eldiveninin,
Bir parmak ucu kopmuş ve ben sana
Elimi bıçak kesti demiştim de üzülmüştün.
Eşek şakası yaptığım için bana küsmüştün.
Gönlünü bir kilo çikolata ile ancak alabilmiştim.
Bir de bunları düşünüp kendi kendime güldüm.
Artık hastaneye gitmeye korkuyorum annem.
Daha doğrusu seni benden alan,
Kırmızı pencereli odalara bakamıyorum
Bunu tek sana söylüyorum biliyor musun?
Oysa herkes güçlü olduğumu sanıyor.
Ama değilim işte, bir bebek kadar zayıf,
Korunmasız, güçsüz ve biçareyim annem.
Seni, senin yanında bile özlerken
Şimdi sensizlik beni benden etti annem.
Etrafımda güvenebileceğim
O kadar az insan varken,
Seni aramamak, özlememek
Mümkün mü? Annem...!
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bu gün sevgililer günü
Bu gün sevgililer günü
Bu gün sevgi/liler günü bir tanem
Olmasa da ellerin ellerimde
Bakamasam da gözlerinin içine
Sanma ki uzaklardasın
Elimde resmin
Kulağımda sesin
Dudağımda ismin ve
Yüreğimde sevginle
Sen hep benimlesin
Sevgi günün kutlu olsun bir tanem.
14.02.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bu sabah da yolum ilk senden geçti
“Yaşama ait bütün hissedişlerin kaynağı sen isen
anladım ki ben de yaşıyorum ve varım”
her şeyin tek başınalığını düşündüm gün boyu
örneğin kaldığım odanın balkon yüksekliğini aşan harnup ağacı...
işte o da tek başınaydı,
yani fiziki olarak onu tutan yada ona yaslanan
hiçbir şey, hiçbir canlı yoktu…
sadece nereden geldiği ve oraya nasıl tutunduğu
belli olmayan minik bir tül parçasının dışında…
ama tüm bunlar harnup ağacının her yıl yeniden
ne yaprak açmasına engeldi, ne de meyve vermesine…
Güneş; olanca kızgınlığıyla ortalığı yakıp kavururken,
demir parmaklıklara meydan okuyan hanım eli çiçeği,
biraz mahzun da olsa, işte yine açmıştı çiçeklerini,
yanı başındaki zakkum fidesine nazire yapar gibi…
Kendimi düşündüm; neden ve hangi duygudan kaçtığımı,
veya hangi duyguya koştuğumu bilmeden,
birden ağzımdan bana sarılır mısın sözcüklerinin dökülüşünü,
ürkek, usulca ama içtenlikle ve en masum duygularla,
hani minik bir kız çocuğu edasıyla… “yoktun yanımda”…
hissetmiştin belki, sarılamamak seni de acıtırdı biliyorum,
biliyorum aynı acıları ben de duyuyordum çünkü…
sanki bir savaştı aramızdaki, ne galibi ne de mağlubu olmayan,
kim bilir belki de otoriteyi elden bırakmamak gibi bir zaaftı bu
ve bildiğin gibi zaaflar insana daima zarar veren takıntılardandı…
Bizim için de değişmemişti bu kural elbette,
ben aylarca içime kapandım, sanırım sen de öyle,
bir sabah neden diye sordum kendime, hani medeni insanlardık,
bu medeniyet dışı davranışların anlamı neydi öyleyse…
Sevmek dokunmakmış…Lâf…
Ben sana hiç dokunmadım ki...
Sen de bana…
sadece, evet sadece varlığın yetiyordu,
yada var olduğunu bilmek,
yani öyle zarif, öyle naif ve öyle dobra dobra bir insandın ki
belki tüm bunlardı vazgeçilmezim oluşunun
temelindeki neden ve beni sana bağlayan…
işte tüm bu duygularla bir sabah yolum gene senden geçti,
sen, o her zamanki içten tebessümünle karşıladın beni,
sanki hiçbir şey olmamış, hep birlikteymişiz gibi….
bu sabahta her sabah olduğu üzre, tüm bunları düşündüm tek tek…
Yani demem o ki; sonuç olarak hep benimleydin,
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
aklımda ve yüreğimde... Yolum bu sabah da ilk senden geçti işte bak…
Yüreğimse hiç geçmedi…
05.08.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bu Şiir Sana
Hani sümüklü bir oğlan vardı hatırlar mısın,
Kah küser, kah ağlardı,
Oyuncağı karpuz kabuğundan yaptığı araba,
Güneşin altında çek babam çek.
Hani sümüklü bir oğlan vardı hatırlar mısın,
Tütün kırar, bağ bahçe sulardı,
Bir de gecenin ayazında gitmek vardı ya tarlaya
Ayın şavkına, gördüğü her gölgeden korkardı
Sonra büyüdü sümüklü oğlan, okul okudu
Okudu ya, gönlündeki aslan hep gönlünde kaldı
Gel zaman git zaman, o da aile babası oldu
Gün geçtikçe içinde bir boşluk oluştu
Sonra edebiyata taktı kafayı, başladı şiirler yazmaya
Sonunda içindeki boşluğu doldurdu
Adını da “Safa Tepesi” koydu
Kardelenleri arayıp durdu o tepede,
Ve bir gün birine rastladı, kardeleni ondan istedi
Bulmak kolay değildi elbet, kardelen mevsimi hiç gelmedi
Yerine çiğdemlere razı oldu
Çiğdem onu öyle çok sevdi ki, iki yaşında
Kaybettiği kardeşinin yerine koydu,
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bütün Hesaplar Senden
Sevgileri sana yazdım, nazı kendime
Umutlar yükledim bazı kendime
Dostluğu sana yazdım, borcu kendime
Bir sevgi bir dostluk alacağın var.
Borçlarım çoğaldı aştı binleri
Yanımda görmüşüm dost yarenleri
Tam da unutmuşken özel günleri
Bir sevgi bir dostluk alacağın var.
Deryalar denizler doldurdu sevgim
Kalmadı ne keder, ne de bir kaygım
Sana kucak kucak, selamla saygım
Bir sevgi bir dostluk alacağın var.
Gamı derdi sildim gönül dizemden
Yepyeni bir sayfa açtım özümden
Sakınsam da seni iki gözümden
Bir sevgi bir dostluk alacağın var.
Bütün hesapları sana yükledim
Geleceksin diye çok da bekledim
Bir yudum sevgimi sana sakladım
Bir sevgi bir dostluk alacağın var.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Büyüdüm Anne
Sabun kokulu saçlarını, her derdime derman sevgini,
Bitimsiz sabrını, şefkatini ne çok arıyorum,
Ne çok özlüyorum bir bilsen.
Bana hep büyü artık diyordun,
Sen Gittiğin Gün Büyüdüm Anne…
Saçlarımı kendim taradım,
Yorganımı kendim örttüm üstüme.
Gözyaşlarım yastığımı ıslattığında,
Kalkıp kendim değiştirdim kılıfını.
Nazım da şikayetim de azaldı.
Yorgunluk nedir bilmez oldum.
Hasta da olmuyorum artık.
Sen Gittiğin Gün Büyüdüm Anne…
Karar vermiştim oysa yazmayacaktım bu anneler gününde,
Ağlamayacaktım da sen söylemiştin,
“gidenin arkasından ağlarsan,
Gözyaşların onun yattığı yeri ıslatır ve üşütür”
sakın ağlama demiştin,
Sırf bu sebeple, bu yıl senin için yazı yazmayacaktım,
Ağlamayacaktım da ama...
Gene durduramadım içimdeki özlemi,
Sana yazmadan başladım ağlamaya,
Aklımdan hiçbir zaman çıkmadın,
Acın hiçbir zaman dinmedi ama illaki özel günlerde,
Gelip omzuma konuyorsun tıpkı bir melek gibi,
Yani ben orada olduğunu hissediyorum...
Sen Gittiğin Gün Büyüdüm Anne…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Büyüklere Masallar
Kırmızı şortu, mavi badisiyle (ipli-askılı penye)
elindeki poşetlerin ağırlığı kendisine
eş bir güzel bir kaç dakika önce önünden geçtiğim pazara uğramış.
Önde annesi ve ninesi, gücü yetmiyor belli ki onca ağırlığı taşımaya, yardım etmek için,
içim içimi yiyor ama cesaret de edemiyorum bir şey söylemeye, bazen bütün poşetleri
aynı elinde tutarak diğer elini beline dayayıp dinlendiriyor.
Aynı hareketi bir kaç kez yineledi ama limon poşetini elinde tutmayı başaramadı ve
limonlar poşetten kayıp yere döküldü....
Üzüldüm, içim cız etti....
Anne dedi… Anne....
Annenin elindekiler de ağır, her on adımda bir dinlenmesinden belli, söylendi....
O kadar poşeti getiremiyorsun....?
Gözlerinin içine baktım....
Yanık tenine....?
Taşıdığı meyveleri kendisi istediği için sesi çıkmıyor ya da yarı yolda bırakmıyordu ne
kadar zor olsa da taşımak....
Ne güzel yakışmıştı yanık tenine mavi penyesiyle, kırmızı şortu....
Küçük hanım beş ya da altı yaşındaydı en fazla....
Kimimiz gündüz düşleri görür, kimimiz bir çocuğun pazardaki düşlerini ama sonuçta
ikisi de düş, birisi büyüklere masallar, diğeri küçüklere daha iyi yarınlar için ne
yapabiliriz adına...
Ne yapabiliriz…?
İyi örnek olabiliriz....
İyi örnek nasıl olunur….?
Dürüst olabiliriz örneğin….
Hatice AK/20.07.2013-MERSİN
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Büyütmeyeceksin
Büyütmeyeceksin kimseyi gözünde
En az senin kadar sıradandır onlarda
Belki bir şarkıyı senden iyi anlar
Belki bir şiiri daha iyi seslendirir
Belki çok fazla arkadaşı vardır
Belki de yapayalnızdır kim bilir
İnsandır neticede yani dev değil ya
Büyütmeyeceksin gözünde
Senden daha güzel konuşabilir
Çok şey biliyordur yaşama dair
Kim bilir kaç ihanet küllenmiştir yüreğinde
Kaç kez kapaklanmıştır yüz üstü yere
Bu yüzden biraz sadist, biraz da mazoşisttir
Ama gene de yüzüne bakıp insan denir
Bütün meziyetler bilmek üstüne de olsa
Unutulmamalıdır ki çok bilen çok yanılır
22.01.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Can Yoldaşım
Sen gideli tam ondokuzayyirmibir gün oldu,
Zaman ne çabuk geçiyor değil mi?
Sahi o kadar çabuk mu geçiyor,
Yoksa biz mi, farkında değiliz bir şeylerin bizi tükettiğinin...
Sen gittiğinden beri pek değişen bir şey yok hayatımızda,
Yine aynı işyerinde çalışıyorum, aynı evde oturuyorum,
Aynı kıyafetleri ve ayakkabıları giyiyorum,
Saçlarımı aynı renge boyatıyorum,
Kısacası bizde hiçbir şey değişmedi...
Ağlamalarım seyrekleşti,
İlk zamanlar daha zordu katlanmak,
Kokunu, ayak sesini, mahzun bakışını arıyordum evin her yerinde
Şimdi canımın içi, ellerini arıyorum, sesini nefesini her şeyini,
Yokluğun canımın içi, yokluğun öyle çok acıtıyor ki içimi...
Şu yüreğimi avutmak öyle zor ki bir tanem,
Hep sana gelmek ister,
Sarılmak bugün nasılsın bebeğim demek,
Sonra da arsız bir çocuk gibi naz etmek,
Sen görüyorsun beni biliyorum,
Hissediyorum...Yanımdasın…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Canın Sağ Olsun
Bana çok gördüğün bir tebessümü
Şimdi bolca dağıt, canın sağ olsun
Kıymetlimdin ama şimdi bitirdin
Beni kahretsen de canın sağ olsun…
Sana söylemiştim inadım diye
Eriyip bitsem de dönmem geriye
Güvenim kalmadı aşka sevgiye
İster sev ister sevme canın sağ olsun…
Sözlerimin tümü yürekten gelir
Gönülden konuşan manayı bilir
Karşılık bulmayan sevda tez ölür
İster duy ister duyma canın sağ olsun…
Kaçan kovalanır, felsefen buysa
Yazık çok yanıldın bilmeden oysa
Aklın duymadı ki, yüreğin duysa
İster duy ister duyma, canın sağ olsun…
Kırgınlığımı sormayıp, hafife aldın
Hem beni yandırdın hem kendin yandın
Şimdi de amansız gurura döndün
İster sor ister sorma canın sağ olsun…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ceza
Zindanlardaydım;
kendimi aklamanın yolu
seni aklamaktan geçiyordu
infazımın üzerinden kaç sabah, kaç gün
kaç ay ve kaç yıl geçti bilmiyorum.
seni her cezalandırmak istediğimde
kendimi cezalandırdığımı biliyordum
isteyerek olmasa da
biliyordum yanlışlarım olduğunu ama
söyleyemiyordum.
aslında sen de masum değildin
aynadan gülümsemediğin kaç sabah geçti
her sabah bir demlik çayı
şuursuzca tükettiğim yetmezmiş gibi
bir de üstüne su çekip
tatsız tuzsuz içtiğim kaç sabah.
avazım çıktığı kadar bağırmak
ağız dolusu küfürler savurmak ve
ahım tutsun istedim
dilim varmıyordu bir türlü
yapmadım, yapamadım.
silgiden ve bir şeyin silinmesinden
hiç hoşlanmazdın,
benimse huyumdu her tepem attığında
bir şeyleri silmek, gene devam ettim
elimden düşmeyen silgimle,
yüreğimden kâh kendimi, kâh seni sildim
iyi ki vazgeçmemişim silme huyumdan
baksana;
onca olumsuzluğu bile sildim hafızamdan
ama yoksun artık, inan yoksun bende
tamamen özgürsün, silindin.
kısacası;
cezam ve cezan bitti
affettim seni
özgürüm kuşlar kadar şimdi
çünkü seni affetmek
kendimi de affetmek demekti.
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
27.02.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çakır Dikenleri
Beni anlamadın
gibi mumlu mühürlü laflar etmeyeceğim
hal beyanı için uzun cümleler de gereksiz
bin yıllık meşe ağaçları kadar yorgunum
anlayacağın
Sen başını bir yere yaslamış
mutlu mesut uyurken
benim taş duvarlarla pollyannacılık oynadığımı
nereden bilecektin
sözün özü, sen çözmüştün meseleyi
bir şeylere takılıp öylesine izlemeyi
tam da bu dem, sen gülistanlarda gül toplarken
ben çakır dikenleri arasında, yol ayrımındaydım
görmedin, duymadın, ses vermedin
olmadı hiç haberin, olmadı ben gittim...
26 Eylül 2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çapkın
Cuma akşamı oğlumu Bitlis’e yolcu ettim. Bu kez nedense ondan ayrılmak daha zor
geldi. O büyüyüp olgun bir erkek oldukça ben küçülüp çocuklaşıyorum, yani böyle
hissettim. Epeyce üzgündüm.
Gece geç saatlere kadar uyuyamadım. Yorgun ve bitkin hissediyordum sabah
uyandığımda. Yeğenim uyurken günlük işlerimi yavaş yavaş yaptım. O kalkınca beni
parka götürmesini rica ettim. Hem güneşten faydalanıp, hem de yürümüş olmak için.
Bu arada peşimize biri takıldı, gölge misali kâh yaklaşıp kâh uzaklaşarak.
Her an nefesi ensemizde sanki dönüp baktığımızda hemen yön değiştiriyor. Bir süre
konvoy halinde yürüdük öylece. Bizim kendisinden huylandığımızı anlamış olacak ki
daha uzaktan takip etmeye başladı diye düşündük yanılmışız. Parktaki ağaçları
imzalıyormuş.
Biraz daha ilerleyince tamamen koptu, sanırım bizden fayda olmayacağını anladı. Az
sonra park içinde dolaşan başka bir hanımın peşine düştüğünü fark ettik ve epeyce de
samimi bir havaları vardı. Eh yuh artık, bu yaşta bu enerji… Biz yürürken bayanda bize
doğru geldi.
Dayanamadım ve aramızda şu konuşmalar geçti.
—Adı ne (Miniminnacık bir köpek, puf puf tüylü) ?
—ÇAPKIN,
—Belli oluyor dedim. (Bu isim çok hoşuma gitmişti gülümsedim)
—Yorulmuş gibi,
—YAŞLANDI, 9 YAŞINDA.
Kadın Çapkın’ı kucağına aldı ve uzaklaştılar. Kadının boynuna öyle bir sarılışı vardı ki,
görülmeye değerdi doğrusu. Hayvanları ben de severim ama bu kadar yakından değil,
fazla samimiyetten pek hazzetmem de…
30.11.2008
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çay
Ne zaman seni düşünsem
Bir fincan çay alırdım elime
Yarısı sıcak olurdu
Yarısı soğuk.
Sıcak olan yanı
Senin içindi
Soğuk olanı bana
Sen sıcak çayı severdin...
Ben...
Seni izlemeyi...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çektiğim Dilim Belası
Yalçın kayalarda yara derindir
Gölgesi can verir her dem serindir
Açan tüm nergisler dost yarenindir
Döne döne gelir derviş misali...
Bulunmazmış onun eşi benzeri
Kimse bilmez nasıl nerdedir yeri
Yakar kavururda düştüğü yeri
Yürekte harlanan yangın misali...
Sana yüreğimi açtım söyledim
Hiç değişmedim ki hep böyleydim
Kaderim hiç güldürmedi neyleyim
Bir şirin bir Leyla, Arzu misali...
Her ne buldum ise dilimden buldum,
Dilimin emrinde kul köle oldum,
Bazen çok ağladım bazen de güldüm,
Seherde şakıyan bülbül misali...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çelişik
akşam vakitleri, ufka her kızıl düştüğünde,
hüzün kapardı göz bebeklerim, dinlerken kendimi,
bir daha doğmayacakmış güneş, gün boyu yanımdasın da,
seni benden gün batımlarının kızılı alıyormuş gibi…!
karmaşık...!
oysa ne gün içinde, ne gecemde yoktun,
ve yoksuldum ben, işte öyle bir hava var bu gün,
biraz gri, nemli ve yağışlı, tıpkı gözlerim gibi…!
bir başına...!
gene bir başınayız yüreğim anlayacağın, tabiat denen sayfada
bir ben, bir de bendeki öteki ben, iki ayrı yaşam gibiyiz,
hani minicik çukurlarda birikmiş yağmur sularına taş atılmış da,
ben bir yana, öteki ben başka bir yana savrulmuş, dağılmışız gibi...!
dalga-dalga... yana, yana... yan yana...…!
ne kar vardı ne fırtına, alabildiğinde dingindi hava …
yağmurda yoktu biraz öncesine kadar aslında,
aniden anlaşılmaz bir biçimde her yan buz kesti
usuma düşünce hayalin, üşüdü yüreğim, üşüdü dağlar,
adı sensizlik üşüdü...!
tepeler üşüdü, denizler bile üşüdü gibi …!
ne kadar direndimse de nafile,
bazen aklım ağır basıyor, bazen duygularım,
şeytan azapta gerek derler ya, işte o biçim,
hani kandırdığı anları tartıya vursak,
hiç de azımsanacak değil gibi …!
aklım ne denli realist ise sevmeye karşı,
yüreğim o denli duygusal,
al sana istemediğin kadar sevgi,
uyarına gelirse... der... gibi...!
aklım ve duygularım birbiriyle çelişik…!
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çınar
Ayakta duruyor bir ulu çınar,
Gökte uçan kuşlar dalına konar
Böyle bir sitemi kim hayra yorar
Dilin kemiği yok her yere döner
Çekeriz yükümüz ağırdır bizim
Kimseye değildir sitemim sözüm
Ceza ise çeker mertlik ondadır
Minnet etmez gider yolu sondadır
Kim ne derse desin hayır bundadır
Dilin kemiği yok her yere döner
Çekeriz yükümüz ağırdır bizim
Kimseye değildir sitemim sözüm
Hazan vakti gelir yaprak dökülür
Ömrümüzden nice ömür sökülür
Yeminimiz candan aziz tutulur
Dilin kemiği yok her yere döner
Çekeriz yükümüz ağırdır bizim
Kimseye değildir sitemim sözüm
Çıplak olur çınarların dalları
Yine de doludur bütün kolları
Gelip geçicidir insan halleri
Dilin kemiği yok her yere döner
Çekeriz yükümüz ağırdır bizim
Kimseye değildir sitemim sözüm
Vefayı cefayı insandır çeker
Bu gün ayrı, yarın ayrı dil döker
Giderken de bütün gemiyi yakar
Dilin kemiği yok her yere döner
Çekeriz yükümüz ağırdır bizim
Kimseye değildir sitemim sözüm
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çıplak Şiir
Hadi bakalım, ya bir dönüm noktasısın,
Ya da dönmek için dönemecin başında,
Sevgi mi dedin? Boş versene,
Çıkarın yoksa, sevmezsin sen babanı bile …
Sen, sen ol hiçbir zaman doğruyu söyleme,
Sabun köpüğünden bir fanus içinden bak dünyaya,
Patlarsa…? Onu Patladığında düşün,
Patlamazsa sür, beyliğini keyfince…
Doğruyu söylersen, kovulursun dokuz köyden,
Bildiğini kendine sakla, itibar etme onuncu köye,
Nasılsa yanlışlar oraya da, doğrulardan önce ulaşır,
Bütün köyler, hallerince riyalara bulaşır…
Bir sen değilsin, kralın çıplak olduğunu bilen,
Ya sen gibi biraz kaçıktır, yada çok zekidir,
Sana, senin ona güldüğün kadar içten gülen,
Merak etme sebebini, gene çıkar bir düşünen…
13.06.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çimenler
Bilen bilir çimenlerin kokusunu,
Öyle saf öyle güzeldir ki,
Yıllardır düşünürüm, sırrını
Üstünde yeşil çimenler bitenler,
Nasıl da rahat yatarlar yerlerinde,
Belli ki çimenlerin kokusu
Onların dokusu...
Bu günlerde daha bir hoş gelmeye başladı,
Neye benzetsem yetmiyor,
Ana kokusu, baba kokusu,
Bir de ela gözlü yârin kokusu...
Ah çimenler ne yaptınız, sırası mıydı?
Neden bu kadar güzelsiniz,
Dere boyunca uzanıp gidersiniz,
Ne gamdasınız ne kaygıda,
Ne kadar rahatsınız...
Salkım Söğütleri de buldunuz,
Onlar sulandıkça yerinde keyfiniz.
Siz hiç solmayın, bekleyin beni,
Bir gün, belki pek yakında
Benim sinemi de süslersiniz...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çizgi
Bir gün sana günaydın demiştim ya
Sonradan bir noksanlık hissetmiştim
Çünkü o gece kabus üstüne kabus görmüş ve
Günaydın demeyi bile becerememiş
Bir harf noksanıyla Günadın demiştim ya
Aslına bakarsan,
Yarım ağız söylenmiş gibi görünse de
Yani sessizlerin (y)
harfi noksan olsa da
Yüreğimdendi ve tamdı seslenişim
Biliyorum takılmadığını
Bu gibi basit noksanlıklara
Belki de kendi kendine gülümsedin kimbilir
Belki sakar bile dedin içten içe
Kendine has sevecenliğinle
Az kalsın unutacaktım
Geceden kalma endişelerim demiştim ya
Bir rüyaydı altüst eden bütün benliğimi
Trafikte ne yapacağını şaşırmış onca çocuk
Hangisini kurtarmaya çalışsam
Bir diğeri koşuyordu caddeye
Saatler sürdü,kabuslarla boğuştum
Nefes alamadım bir süre, sanki boğulmuştum
Sonra...Sonrasını anlatmasam daha iyi
Ağır bir uykudan, dehşet içinde uyanmak
Anlatamam aynı duyguları çünkü hiç hoş değildi
Güzel yanıysa şükürler olsun sadece rüya olarak kaldı
Düşündüm de;
İşte böyle bir şeydi aramızda yaşananlar
Yani ne bileyim, say ki bir trafik kazası
Bir rüyaydı bütün sayıp dökmeler, şikayetler
Alınganlıklar, yanlış anlamalar, çekilen restler
Kısacası;
Sevmek o kadar kolay değilmiş anladım
Anladım ki, bedel ödemekmiş sevmenin diğer yarısı
Yani elbette olacaktı ödenenecek bedeller
Ödenmeliydi de, sevgi emek değil miydi neticede
Sonuçta tek taraflı mı olmalıydı ödenen bedel sence
Bizi ne sevmemek, ne kaybetmek korkusu
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ne de ödemekten kaçtığımız bedeller değil
Kırmaya yanaşmadığımız çizgilerimiz tüketti bence
10 Eylül 2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çocuk Olmadık ki
Çocukluğumuz; hiç bizim olmadı ki;
Çocuk oldunuz mu sahiden siz,
Örneğin elde edemediğiniz
Bir oyuncak için annenize ya da
Babanıza naz edebildiniz mi?
Sahi aile toplantılarında yeriniz neresiydi,
Ya da yorgunluktan bitap düşen,
O minicik bedeninizi şefkatle,
Sarmalayıp yatağınıza yatırdı mı babanız hiç?
6 bilemediniz 7 yaşında başlamadınız mı?
Hayat gailesini çekmeye.
Örneğin zamandan çalıp,
Doyasıya oyun oynadığınız oldu mu?
Biz çocuk olduk mu? Be Usta
Çocukluğumuz....
Yoktu ki, uzak olsun…..
Var olmayan şey, uzak olur mu Usta?
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çocuk Olalım Bu Bahar
ekin tarlalarını süratle geçip, baharın yedi rengine bezenmiş alana geldiler,
bir taraf deniz diğer taraf Toros’ların yamaçları, pürenler çiçek açmış
tüm ihtişamıyla işveleşen karağan çalıları
ve taze kozalaklarıyla nazlı nazlı salınırken çam ağaçları
el ele tutuşup papatya ve gelinciklerle bütünleşmiş bayırlara yol aldılar…
gün onların günüydü, ne güzeldi mevsim günlük güneşlikti hava
ılık ılık esen bahar rüzgârı yalayıp geçerken yüzlerini
unuttular zaman mevhumunu
ve kaybettiler nemli toprakta dönüşe gidecek izlerini
uzandılar yeşillikler üzerine, bırakmadan ellerini…
hadi bilmece oynayalım dedi biri, önce sen sor diye cevapladı diğeri
çiçek isimlerini say bana, hangisi dağ çiçeğidir, hangisi salon ve yayla
bir bir saydı çocuk, gül, karanfil, mimoza, ortanca, begonvil, erguvan
kız sûkut-u hayal ile düşündü, yoktu sevdiği çiçekler sayılanlar içinde
akasya, nergis, sümbül,mor menekşe ve sardunyalar
anladı ki ikisinin arasında dünyalar kadar fark var…
bu gün her şeyi ve hatta tüm tezatları bir yana bırakalım
yıldırmasın bizi ne uzaklar, ne de adını saymadığımız begonyalarla leylaklar
sen de biliyorsun, yıkılmaz surlarla kapladığımız çelik zırhlar içinde
insan olana ve insana büyük sevgimiz var
izin verelim yüreklerimiz de şenlensin, çocuk olalım bu bahar….
19.04.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çocuk Olmamış
Üç yaşında evlatlık vermişler,
Bilmediği insanlara, ana baba bellemiş,
Alışmış sonra şehir hayatına,
Elma şekerlerinin, külahta dondurmaların
Dayanılmaz hafifliğine,
Çocukmuş işte, kim okşarsa sarı saçlarını
Elma yanaklarını, kim şefkat gösterirse
Dost bellemiş çocukça duygularıyla,
Bir gün çıkagelmiş anası, demiş verin bana evladımı
Karşı koyamamış bakıcıları, çünkü çok sevmişler
Kıyamamışlar bir damla gözyaşının akmasına
Kahrolurlarmış, O’nun bir kaş indirip,
Dudak bükmesine,
Almış götürmüş anası kendi evlerine,
Ancak üvey baba istememiş küçük ceylanı,
İçin için öfke biriktirirmiş kapkara yüreğinde,
Büyüyememiş küçük ceylan,
Biraz da dik başlıymış anlaşılan,
Müdarasız ve minnetsiz, ezdirmemiş gururunu
Ve daha on dördüne bile basmadan,
Kocaya varmış,
Sırtına öyle bir yük binmiş ki, körpecik bedeni
Her gün biraz eğilmiş, yinede bana mısın dememiş,
Şehirde büyüyen Ceylan esaslı bir köylü kadın olmuş,
Başlangıçta zor gelmiş köydeki iş güç,
Ama o gururu tutmuş hep ayakta, kırılsa bükülmeyen,
İpe çekseler bildiğinden şaşmayan, Anadolu Kadını
Her ne kadar sırtı kambur olsa da, fırsat vermemiş
Aklı kambur, fikri fesat, ciğerden yoksunlara,
Kayalar gibi direnmiş yokluğa yoksulluğa,
Ne üç yaşında ne de doksanında hiç çocuk olmamış…
2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çocuk Olsan
Çocuk olsan, belki çok korkar ve ağlarsın ama minicik ellerinle kapatırsın gözlerini,
sokulursun anne-babanın koynuna kurtulursun tüm korkulardan. Yani yüreğindeki tek
korku anne ya da babanı kaybetme korkusundan ibarettir.
Yaşadığın her yer cennettir senin için, bir kelebek için kozası ne ise, ailenin senin için
örmüş olduğu sevgi yumağı da odur. Özgürce dolaşır durursun o yumağın içinde.
Ne karşı dağda yankılanan kurt uluması umurundadır çocuğun, ne gölgesine sığındıkları
karaağacın dallarına tüneyen Baykuş’un kanat sesleri. Bir de yaz günü yaylaya göç
edipte gölgesine can attıkları sıra sıra servilerin o nazlı nazlı salınışlarıyla çıkardıkları
hışırtılar.
Ay ışığını siz hiç bu kadar güzel gördünüz mü, her bir haresine ne çok anlam
yüklemiştir çocuk. Vasıllıkla yoksulluk arasında gidip gelen ama her defasında
mutluluğun umut etmekten geçtiğini bilecek kadar da aklı başında.
İşte o gecelerden kalma ve hatta giderek büyüyen o umut. Büyür çocuk, büyür ve bilir
ki, her şeyin başında sevgi olmalı, hatta aşk…
Ama illaki olmalı….
Ve cesur olmalı çocuk…
Sevgisinde, aşkında, kavgasında….
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çocuktum
Çocuktum;
Bir yaz günü, harman zamanıydı,
Gökte yıldızlar ve yeni doğmuş ay vardı,
Annemin pabuçlarına benzer,
Bir çift pabucum olmasıydı, tek isteğim,
Maviydi onlar masmavi, inadım tutmuştu bir kere,
İllaki sahip olacaktım, annemin pabuçlarının aynısına...
İlçeden gelmişti ağabeyim, elinde bir paket,
Gökte yıldızlar ve yeni doğmuş ay vardı,
Uzattı, al dedi, bak bu paket senin için,
İşte tam hayal ettiğim gibi bir çift ayakkabı,
Annemin ayakkabılarının aynı, ama bir farkla,
Topukları da epeyce yüksek...Leylak renkli,
Toprak yolda ne güzel izleri çıkardı...
O gece;
Gökte yıldızlar ve yeni doğmuş ay vardı,
Ay ışığında açtım paketi, içindekiler leylak rengiydi,
Sevinçle sarılıp yeni pabuçlarıma,
Bıraktım yüreğimi derin bir uykunun kollarına...
O sabah;
Yeryüzü aydınlanıp tekrar bakınca pabuçlarıma,
Leylak rengi akşamdan sabaha oluvermişti masmavi,
Biraz hayal kırıklığı yaşadım, ne kadar çok sevsem de,
Akşamdan sabaha değiştiğinden, affedemedim maviyi.
Bu yüzdendir leylakları çok sevmem,
Çocukken yaşadığım, hayal kırıklığımın eseri olmasından...
Meğer en güzel günlermiş bir sofranın etrafında toplanıp,
çoluk çocuk, önümüze konan ekmeğimiz bittiğinde en yakınımızdaki,
ana-baba, ağabey-abla, kardeş veya eniştenin ekmeğine el atmak...
Kaç kişilikti demlik hatırlamıyorum
Çünkü her çay demlendiğinde
yüzelli gramdan aşağı olmazdı demliğe dökülen çay,
Herkes arzuladığınca, kana kana içebilsin diye...
Genellikle evin küçüğü olduğumdan,
Sofraya hizmet de bana düşerdi,
yorulurdu o incecik kollarım çaydanlık taşımaktan....
2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çok geç olacak
Biliyorum;
Bir gün mutlaka anlayacaksın
Ne çok kayıpların olduğunu
Günün ışımasını bekleyeceksin sabırsızca
Gün ışıdığında ise gecenin olmasını...
Yanı başında olmayacak
Yıllarca farkında değilmiş gibi davrandığın
Belki senden çok uzaklarda
Hayatta bile olmayacak belki de
Söylesene bu kadar eza niye...
Tebessüm etmek neden bu kadar zor,
Zalimce saplanıyor yüreklere,
Bencillik hançerleri
Sen daha iyi görüp düşünebiliyorsan,
Neden olduğu gibi kabul edemiyorsun,
Seni delicesine seveni...
Bir anlayabilsen sadeceleri,
Uzaktan sevmeleri,
Haydi, zorla kendini bir düşün,
Düşün ve kendini, kendin yargıla,
Bak benim yüreğim avuçlarımda
Ne seni nede hiç kimseyi
Kabul etmiyor artık...
Korkma, tükendi tüketildi,
Yaptığı, sadece bir avuntu,
Bir gün mutlaka anlayacaksın,
Ama o zaman çok geç olacak,
Geldiğinde ya ben olmayacağım,
Ya da sana yer olmayacak...!
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çok mu geç kaldık
Kavgayı öğrendik, kendimizi savunmayı, canavarlaşmayı,
Hırsı örendik, dalkavukluğu, dalgacılığı ve hırsızlığı,
Koşmayı öğrendik, yetim hakkı çalmayı, gaipten haber almayı
Dedikoduyu öğrendik, güvensizliği, ikiyüzlülüğü, neme lazımcılığı,
Bana dokunmayan yılan bin yaşasını öğrendik…
Ağaç kesmeyi, orman yakmayı,
Beceriksizliğimiz yüzünden sırt üstü yatmayı öğrendik,
Üretmeden tüketmeyi, çalmayı çırpmayı hak saydık, bereketsizliği
Bismillah siz oturmayı soframıza, marifet saydık çöpe ekmek atmayı,
Balıklar gibi yüzmeyi, kuşlar gibi uçmayı,
Hoşgörüsüzlüğü öğrendik en incesinden…
Sözün kısası insani olmayan ne varsa öğrendik,
İnandıklarımızdan ödün vermeyi hatta
Vazgeçmeyi, mücadele etmemeyi,
Korkakça kaçmayı öğrendik kolaycı olduk.
Yaşam bunlardan ibaret sandık.
Yüreğimize ihanet etmeyi öğrendik…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çok özledim, çok özlüyorum Sevgili Annem;
Bu gün aramızdan ayrılışının yedinci yılı. Acın asla azalmadı ama sanırım alıştık.
Ne yazsam, neyimizi anlatsam sana bilmiyorum, bahar erken geldi bu sene, dün
memleketten geldik, bütün ağaçlar çiçek açmıştı. Benim en çok sevdiklerim de. Yol
boyunca çalıların çiçeklerini izledim, hatta bir yerde Şebboylar bile vardı. Doğa bütün
gayretiyle renkleniyor. Yüce Yaradan her şeye öyle güzel renkler ve desenler veriyor ki.
Özlemle, yokluğunu iliklerime kadar hissederek anıyor, Allahtan gani gani rahmet
diliyorum,
Mekânın Cennet, Ruhun şadolsun sevgili annem.1918-2007
Kızın--2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çok şey mi istiyorum
Bir gül istiyorum,
Dikenlerinden arınmış...
Bir dost istiyorum,
Egoizminden sıyrılmış...
Bir ömür istiyorum,
Riyalardan uzak...
Bir sevgi istiyorum,
Olmasın içinde tuzak...
Bir dağ istiyorum
Güvenle yaslanacak...
Kekik kokularında
Ceylanlar yaşayacak...
Katlanmasın dikenlere,
Gülü sevenler...
Yakmasın dikenler
Sevgi sunan elleri...
Çekmesin artık kimse,
Hoyratlık edenleri...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Çöllerde Kaldım
Biçare yaralı, yorgun bir yürek
Kem söz söyleyemem, neyime gerek
Kimseler kalmamış, dünyaya direk
Acıyla yıkanmış, hallerde kaldım
Ne bulursa insan, bulur dilinden
Mevla’m ayırmasın, doğru yolundan
Kimlere dost desem, tutsam elinden
Sonu görünmeyen, yollarda kaldım
Nerde sevgi görse, bu gönül coşar
Hatasız kul olmaz, elbette beşer
Dağları aşarken, düz yolda şaşar
Adresi bilinmez, ellerde kaldım
Selama durmuşlar, cümle erenler
Gülistandan türlü, güller derenler
Şimdi ağıt yaksın, öğüt verenler
Kefenim biçildi, sallarda kaldım
Dokuz boğumlu söz, bir bir çözdürdün
Sevdanın uğruna diyar gezdirdin
Derbeder eyledin candan bezdirdin
Can suyuna hasret, çöllerde kaldım
24.10.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dağınık Olmalı
sabahları bir telaşı olmalı insanın
akşamları da öyle, sevdikleri yanında olmalı
sofrada bolca, tabak, bardak, kaşık çatal
yemek kokusu doldurmalı tüm odaları
fırından yeni çıkmış ekmek gibi,
sevgi kokmalı en çok, boş kalmamalı kanepeler
gömlek, çorap, pijama, yorgan yastık
her biri bir köşeden çıkmalı
darmadağınık olmalı her yer,
toplarken söylenmeli evin annesi
ütü tasası çekmeli, kirlenen perde kaygısı
evin her bireyi farklı bir şey istemeli,
kimi çay, kimi kahve, kimi meyve, kimi sevgi
yorulmalı anne, sızlanmalı ama hepsi naz
nazını da sevdikleri çekmeli, anlamalılar
şımartılmak ister evin direği, bakanı
gözyaşları dökeni, bir demet çiçek
sıcacık bir sarılış, alnına konan bir buse,
yok eder bütün derdini, kederini bilmeliler
dağınık olmalı yuva dediğin, dağınık
sevgi sağanağı ıslatmalı her kareyi
gülüşler uçuşmalı, kapılardan odalara
hava mis gibi çay kokmalı, en çok da baba
anne, yâr kokmalı, dağınık olmalı yuva dediğin….
….dağınık….
19.04.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dalgacı Şiir
Bulaşıcı hastalık gibisin
Ne öldürüyor
Ne iflah ediyorsun...
Belki iç dökümümsün
Belki de yaşamımla
Dalga geçiyorsun...
Düşündüm de
Kendimi paylaştığım
Tek dostumsun mesela...
Egomu tatmin için
Yazıyorum seni
Sende az değilsin hani
Lütfen gör artık
Bana neler ettiğini...
Gün olup ağlatıyor
Gün olup güldürüyor
Âşık ediyorsun ota çöpe
Cürümün, kabahatinden
Büyük anlayacağın
Suçunsa benden ziyade...
Neticeye bir bakalım
Ölçüp biçip tartalım
İyi de anlaşıyoruz madem
Yani eşitiz riyakârlıkta da
Öyleyse benim adım
Yalancı Şair
Senin Adın
Dalgacı Şiir Olsun
Var mısın?
09.11.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Darılsam mı Sarılsam mı
Bak şu feleğin işine,
Karışır oldu düşüme
Düşündüm döndüm şaşkına
Darılsam mı Sarılsam mı?
Benzetirlermiş deliye
Belki de bir Sevdalıya
Çiğnendim döndüm halıya
Darılsam mı sarılsam mı?
Dost arkadaş yalan oldu
Duygularım talan oldu
Dertten derde salan oldu
Darılsam mı sarılsam mı?
Coştu yürek taştı seli
Tutamam uzanan eli
Zehirlenmiş âlem dili
Darılsam mı sarılsam mı?
Deryaları aşamam ki
Doğruluktan şaşamam ki
Hayalle dolaşamam ki
Darılsam mı sarılsam mı?
Kırılsam da eğilemem
Sömürülüp dağılamam
Prensipten ayrılamam
Darılsam mı sarılsam mı?
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Davet
Kışın ayazına,
Yazın kavurucu sıcağına aldırmayan,
Kendisiyle kâh dargın kâh barışık,
Bir kız çocuğu olduğum,
Dünlere çağırıyorum seni...
Ve kırlarda papatya toplamaya,
Derelerdeki çınar ağaçlarında,
Kuş sesleri dinlemeye,
Gönül bahçemizden,
Yediveren gülleri dermeye,
Çağırıyorum seni...
Denizlerde martı,
Dağlarda ceylanlara yoldaş olmaya,
Kekik kokularını,
Birlikte solumaya çağırıyorum seni...
Ve göl kenarlarında,
Sazlıklara atılan taşın suda bıraktığı iz gibi,
Yüreğimizde dalga dalga,
Sevgi çoğaltmaya ve umutlar ekmeye,
Tüm tezatlarına başkaldırıp,
Hayatı dolu dolu yaşamaya çağırıyorum seni...
Haydi...! Kulak ver bu davete,
Yarın çok geç olur belki de,
Hiç tükenmeyen sevgimize,
Şimdi hemen sımsıkı sarılmaya,
Çağırıyorum seni...
Tut ki olmadı, hiçbirini yapamadık,
Hayal kurmak da yasak değil ya,
Sonsuza kadar geçerli bu davet,
İster geri çevir, ister icabet et...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Değişim
değişmek güzeldir de, akıbet güzel ise
hep iyi, güzel ve doğruya yönelmesi,
genişletmesi insanın ufkunu,
kısacası değişmeyen tek şey,
değişimin kendisi olsa da
inatla değişiyor her şey,
değişiyor iklimler, değişiyor mevsimler,
değişiyor resimler...
herkes ve her şey, değişir elbet,
vardır elbet insanın da iyisi olduğu kadar kötüsü,
kimine göre bir çift sözdür, bir insanı güzel yapan,
kimi ise ağzıyla kuş tutsa,
iyi olduğuna muhatabını inandıramayan,
geçer akçe, keşfetmesidir insanın kendisini bir bakıma,
nasıl bir şeyse bu keşif işi de bilmiyorum ya,
neyi sevip sevmediğini bilebilmeli örneğin,
yani insan ne kadar değişirse değişsin
her zaman aynası kendisi olmalı, kendisinin…
ben mesela daha kararlıyım şimdilerde
örtmüyorum üstünü noksanlarımın,
orta yaşta da olsam,
öğreneceğim çok şey olduğunu biliyorum örneğin,
biliyorum henüz yeterince pişmediğimi,
ve hiçbir zaman ‘’ben oldum tamamım’’ demeyeceğimi,
…Böyle geçerken zaman, değişiyor her şey durmadan…
Düşünün;
Nasıl ki ağaçların alı alına,
moru, moruna karışırsa baharda,
güz geldiğinde nasıl sararırsa yapraklar,
her şey gibi yaz boyunca, şikayet edip durduğumuz
sıcaklar da geçti gitti mesela,
İnsanız ya, bu kez de soğukları yereriz,
buluruz işte kendimizce bir bahane,
gözünün üstünde kaşı vardır belki de,
ne bileyim, illaki bir kusur ararız her şeyde,
avuntular bulmak adına, kendimize…
denize gireriz mesela,
arkamızdan iten biri varmışçasına,
ürpeririz bir süre,
suyun soğukluğuna bir tokat atıp,
ısıtmaya çalışırız aklımızca...
yani demem o ki insanlığa, sevgi varsa işin özünde,
ve doluysa, sevdiğinin sevgisiyle, hangi söz söylenirse söylensin,
yalnız zamanın değil, sözlerin bile değiştiremeyeceği tek şey var,
o da yüreklere sevgilerin bahşettiği, muhteşem bahar…
22.09.2011
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Deli
Akıllıyım diyen var mıdır bilmem
Hepimizin biraz deli yanı var
Deli deseler de itiraz etmem
Deliyi delirten halleri de var
Nasıl arz edeyim hükmümle suçum
Genç yaşımda bindi sırtıma geçim
Kırkıma varmadan ağardı saçım
Ceza yazıp çizen elleri de var
Deli dertli söyler, dertli de deli
Kimi güler geçer, kimi der veli
Ancak giden bilir, çaresiz yolu
Yolları bağlayan dilleri de var
Yiğidin iyisine derlermiş deli
Bilinir sağlamdır eliyle dili
Akıllıda olmayan dostluk gülleri
Deliden bekleyen kulları da var
Yine coştu deli yürek durmadı
Akıllolan hiçbir yaram sarmadı
Lütuf sandı selam bile vermedi
Selamı sabahı keseni de var
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Demedim mi
Yağmur yüklü bir bulutum,
Sürme beni demedim mi?
Ağlarsam durduramazsın
Görme beni demedim mi?
Nazım niyazım çekilmez
Tutar inadım bükülmez
Tatlı sözle can yakılmaz
Yorma beni demedim mi?
Kimine göre deliyim
Kendime kalsa veliyim
Bende Yaradan kuluyum
Vurma beni demedim mi?
Yıkmak kolay yapması zor
Kimse görmez sanma ki kör
Sevgi sözü canda bir sır
Sorma beni demedim mi?
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Demek Geldiniz
Akşam mor etekleriyle
Örterken üstünü
Köpük, köpük
Sevgi dokuyordu Akdeniz
Yıldızlar
Serenat yaparken yakamozlara
Hüzünlü saatler yaşıyordum
Umarsız ve çaresiz
Demek Geldiniz…?
Günlerce bıkmadan beklemiştim sizi
Son bir umutla tararken gözlerim
Kızılca kıyamet ufukları
Sitemlerim yağmura dönüşüp
Balkon demirine kelepçelenmiş
Ellerime düşüyordu çekincesiz
Demek geldiniz…?
Ay çoktan terk etmişti
Masal bahçesindeki
Erguvan dallarını
Geldiniz…
Yazık geç kaldınız hayata
Mehtabı izlemek için çok geç
Ve yakamozlar…..
Onca mevsimi bir başıma yaşarken,
Neredeydiniz…?
Demek geldiniz…?
Yalnız bir kahve içimi sürsün
Muhabbetiniz,
Madem ateşe bulanacak diliniz
Kahveyle başlayalım ne dersiniz?
Geldiniz…
Bahardı yüreğim
Hazana çevirdiniz
Sahi;
Siz niçin gelmiştiniz?
Hatice AK/10.03.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Der-dest
Onca tozu toprağı kim temizledi sanıyorsunuz
Kuruyan yaprakları yeşerten kim
İlk yağmur ne zaman yağdı hatırlıyor musunuz?
Nilüferleri okşayan rüzgar
Söğüt dallarında şarkılar
Kimin eseri bu güzel hayat
Yıldızlar uçuşur mutluluktan
“Ay” en çok hangi mevsimde parlar
Su yürür, bütün canlılar uykuya
Ufuklar mora bürünür
Kızıla boyanır dağlar taşlar
Gören göze, manzara ise manzara
Siz isterseniz Nisana yazın
Ben güzellikleri yazacağım Eylüle
Bakmayın öyle hadi
Siz de tutun bir ucundan
Şiirlerle temizleyelim Eylülü
Der-dest olmuş sicilinden...
18 Eylül 2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ders Bitti
Kahreden bekleyişlerin ardından
Güneş ister doğsun
İster doğmasın ne çıkar
Kırılmışsa kanatlar
Yok olmuşsa umutlar
Beklenen gelse kaç yazar
Hangi söz, hangi şarkı
Ve hangi şiir dizesi teselli eder ki
Yalnızlığa bulanmış elleri
Zamanında gelmeyecekse
Beklendiğini bilmeyecekse
Gelmesin daha iyi be Usta
Canı cehenneme
Tut ki geldi diyelim
“Gittiğinde bıraktığı boşluğu
Gelişiyle doldurabilecek mi”
Hâsılı,
Ödev de, derste bitti Usta...
…Ders Bitti…
08.01.2013-Hatice AK
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dilek
Konuşmalıyım seninle,
yerine göre sevgiyle,
fırtınaya tutulmuş,
bir gemi gibi alabora,
yerine göre…
Sevgimle, sevincimde
öfkemle, kızgınlığımda,
deli poyrazlar gibi,
hep sana esmeliyim,
sen omuz vermelisin
hoşgörü ve şefkatinle…
anlatmalıyım sana,
içimden geçenleri,
dinlemelisin beni,
koca çınar ağaçlarının,
rüzgârı dinlediği gibi…
yaslanmalıyım, sana,
güvenle uyumalıyım sinende,
yıkılamayan aşılamayan,
yüce dağlara yaslanır gibi…
deniz ben olmalıyım,
coşan sen,
dalga ben olmalıyım,
koşan sen,
kumsal ben olmalıyım,
esen meltem sen,
yağmur ben olmalıyım,
bulut sen,
pınar ben olmalıyım,
suyun sesi sen,
her kavuşma sonrası,
toprağa el ele düşen…
sen şiir olmalısın,
ben okumalıyım,
sen roman olmalısın,
ben baş kahramanın,
sen türkü olmalısın,
ben nağmelerin…
.............ve sen,
...........dileğimsin,
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
............ve bu gün,
.............ve yarın,
.............ve daima,
...............ve hep,
............ve ilelebet,
...........benim olmalı,
.........bende kalmalısın...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dinle beni,
Dur şimdi dinle beni,
Nasıl dinlemişse
İstanbul’u Orhan Veli...
Denizlere yazıyorum adımı
Anlasana bütün şiirlerim sana,
Sevdam ise ebedi...
Sen Haliç;
Demek oluyor ki
Ne dinlemişsin beni
Ne de anlamışsın
Sana olan özlemimi...
Sonrası,
Sonrası bir hüsran fırtınası,
İşitme istersen ama
Gene de dinle beni...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dinle Kardeş
Dinle sana bir sözüm var
Gel yanıma hele kardeş
Uzaktan geldim yorgunum
Girme halden hale kardeş
Şikâyetin attığım taş
Güzel sözler ağrıtmaz baş
Gözler ela karaymış kaş
Gerek değil bana kardeş
Görmedim bilmem yüzünü
Sakınmadım hiç sözümü
Sende bilirsin özümü
Sürme elden ele kardeş
Yüküm ağır yolum yokuş
Olmuşum bir yuvasız kuş
Yazın yağdı başıma kış
Birde sen üşütme kardeş
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dinler misin beni anne
epeydir uğrayamadım sana, darılma olur mu?
kendimi savunmayacağım,
mazeretler de icat etmeyeceğim
neden gelmediğimi sen biliyorsun işte
dinler misin beni anne
çok bunaldım be anne, dinleyecek biri olsa
gene de gelmezdim belki
senin gibi kimse dinlemez ki,
azalmaz ki içimdeki acı
söndürmez ki yüreğimde yanan ateşi
sana geldim
dinler misin beni anne
ne tesellisi var, ne de telafisi
mart ayı yaklaşıyor gene
ben darmadağınım, hiçbir yere sığamaz oldum
gecem gündüzüm gene karıştı birbirine
sana geldim
dinler misin beni anne
dün, bu gün
uzun uzun oğlumla konuştuk
belki de hiç konuşmadığımız kadar
hiç konuşmadığımız konular
yani o konuştu ben dinledim
zaman zaman da senden söz etti
gülümsedi, gülümsedim ve
şimdi de sana geldim
dinler misin beni anne
iyi olup olmadığımı merak ediyorsun
biliyorum
ama inan ben de bilmiyorum iyi miyim
yani kendimi düşünmezdim bilirsin
hala da düşünmüyorum
korkuyorum belki kendimi düşünmekten
belki de kaçıyorum kendimden
ne bileyim.
ama o kadar çok ki anlatacaklarım
dinler misin beni anne
öyle çok özledim ki seni
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
şimdi burada olsan, yanımda
dizlerine koysam şu akılsız başımı
sen usul usul saçlarımı okşasan
azıcık da şımartsan, deli kızım desen
şakacıktan damarına bassam
sen beni çocuk gibi azarlasan
ah benim biriciğim
sevmelere ve sevgisine doyamadığım
özlemiyle tutuşup yandığım
bir bir anlatsam derdimi, hasretimi
dinler misin beni anne
hatice ak/12.02.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dinleseydin Eğer
Dinleseydin eğer,
Anlatacaklarım öyle çoktu ki.
Yağmur mevsiminde ıslanmayı,
Saçlarımızdan yüzümüze akan mutluluğu,
Sıcacık ellerinle, ellerimi tutuşunu,
Ve hiç bırakmamacasına yüreğimi,
Sana emanet edebilirdim...
Dinleseydin eğer,
Her sabah aynaya senin için baktığımı,
Özenle taradığım kara üzüm karası saçlarımı,
Heceleyerek söylediğim
Seni seviyorumu,
Tüm duygularımı
Sana emanet edebilirdim...
Dinleseydin eğer,
Her gece gökyüzünden kopardığım dilek yıldızımı
Gündüzün berraklığını, bir ırmaktan payıma düşecek
Tüm billurları ve baharın getirdiği güzellikleri
Sevgi ve mutluluğumu, gönlümü,
Canımı sana emanet edebilirdim...
Tüm bu olumsuzluklar yüzünden
Kayboldu duygularım, inancım ve sevgim
İnandıklarım, umutlarım ve hayallerim
Sanma ki seni unutamam terk edemem
Vazgeçtim her şeyden senden, kendimden
Artık çok geç dinlemesen de olur,
Çünkü bir çöl kadar ıssız, kör, sağır ve dilsizim...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dip Not
Ne zaman başlamıştık kayıtlara, neler yazmıştık sayfalarına neler,
Bilmem hatırlar mısın? Hep başucumdaydın, hep başımın üstünde,
Sana sevgimiz, umutlarımız dahil, hep bir şeyler ekler dururduk ürkekçe…
Her sabah özlemle ilk gülümsemelerimizi sunardık birbirimize
Hep güzel şeyler yoktu belki, belki noksanlıklarımızda olmuştu,
Hatalı cümlelerimiz olsa bile, hiç yalan söylememiştik biz bize…
Kimi zaman sudan sebeplerle kızdığımız,
Kimi zaman küstüğümüz anlar da olmuştu kuşkusuz,
Ama hiç bu denli koyulaşmamıştı sayfaların,
Hep bembeyazdı... Belki de ben öyle görmek istedim,
Ne bileyim…
Neydi seninle paylaşamadığımız,
Ya da paylaştığımız neydi sevgili defterim,
Her gün bir yaprağını karalamış ama hiç koparmamıştık,
Sanki sonumuzun böyle olacağını en başta biliyorduk da
Kendimizi bu sona iyice hazırlamıştık…
Biliyorum, birbirimizi ölürcesine sevdik,
Hâlâ da sevmekteydik ama olmadı işte yürütemedik,
Kapanma zamanı gelmişti tüm hesapların,
Son sayfaya dip notumuzu düşerken bile,
Ne veda sözleri döküldü dilimizden ne hoşça kal diyebildik…
Sevgili defterim, sayfaların bitti ama
Daha yazılacak o kadar çok şey vardı ki,
Hiç arzu etmediğimiz halde gelip çattı ayrılık vakti,
Yapraklarının bitmesi demek, her şeyin unutulacağı anlamına gelmez…
Öyle Değil mi?
Bittiğin zaman çok üzülürüm,
Hep elimin altında olursan dayanamam, demiştim ya hani,
Hani en derinlere saklarım bittiğinde demiştim ya,
Bilirim sende dayanamazdın beni mutsuz görmeye,
İşte bu yüzden sevgili defterim,
Seni gözümün önünden kaldırmam gerekirdi…
-Affet beni sevgili defterim, ne olur beni affet 04.03.2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Divane Gönül
Niye gamlanırsın divane gönül
Sanki kucak açıp gözleyen mi var
Dağlar taşlar yansa hasret narına
Senin bir damlacık efkârın mı var
Baharla başlayıp, coşar akarsın
Kuşun kanadına hasret takarsın
Türlü çiçeklerden renkler dökersin
Saydığın günlerden bir kârın mı var
Çamur olur kırlangıcın yuvası
Ilgıt-ılgıt hasret kokar havası
İnsanlık kokuşmuş bozuk mayası
Sanki tutunacak bir dalın mı var
Yine yapayalnız kaldın yerinde
İflah olmaz yaraların derinde
Gök çimenler biter bir gün serinde
Toprak olup gitsen bir gülün mü var
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Diyemedim
Dest-i sevdasına talip olduğum
Görmek için düşlerimi böldüğüm
Hazanda bir candı sende bulduğum
Gel bu bahar bende kal diyemedim
Aşkına tutuldum biçare yandım
Üç günde eridim mumlara döndüm
Seher yıldızıyken bir anda söndüm
Şu gönlüm tek sana kul diyemedim
Yıldırım mı çarptı, ateş mi yaktı
Beynimde binlerce şimşekler çaktı
Gözlerimden yaşlar boşanıp aktı
El âlemi boş ver gül diyemedim
Bahtın açık olsun yolunsa aydın
Gönlüme binlerce yıldızlar koydun
Şefaat istemem, sözümü duydun
Söz içinde söz var bil diyemedim
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Doktor
Medet diye doktor, geldiğim sana
Bir reçeten var mı gönül yarama
Hasret sonu kavuşmak da var ama
Gönül yarası bu, geçer mi doktor
Yeniden çiçekler açar mı doktor
Zaman uzadıkça artıyor derdim
Vefasız birine gönlümü verdim
Yollarına, turab oldum serildim
Gönül yarası bu, geçer mi doktor
Yeniden çiçekler açar mı doktor
Yazım belli değil baharım hiç yok
Kışın yandım tüttüm, seyreyleyen çok
Bu can bedenime çekilmez bir yük
Gönül yarası bu, geçer mi doktor
Yeniden çiçekler açar mı doktor
Doktor ver bir zehir, içip öleyim
Emrine amade kulum, köleyim
Ayrılık kaderse, ben neyleyeyim
Gönül yarası bu, geçer mi doktor
Yeniden çiçekler açar mı doktor
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dost
Dost dediği içini ısıtmalı insanın,
Görmesen de yüzünü, bilmesen de adını,
Sarıp sarmalamalı yüreğinin gamını
Dost dediğin senden önce bilmeli,
Hüznünü, sevincini, yasını...
Sen ağlamadan o çağlamalı
Dost dediğin ilk duyan olmalı,
Sessiz çığlıklarını ve senden önce
Yıkmalı dünyayı, seni üzenlerin başına
Dost dediğin darılsa da kırılsa da,
Laf ettirmemeli, dostuna korumalı...
Dost dediğin bir batında doğan ikiz gibi olmalı
Dost dediğin, iyi gününde değil
Kötü gününde yanında olmalı,
Yetişmese de elin,
Hep omzunda olduğunu bilmelisin...
Dost
Dost
Dost
Dost
Dost
dediğin;
dediğin;
dediğin;
dediğin;
dediğin;
imkânsızındır, dokunmayacaksın
sırdaşındır kaçmayacaksın,
bastonundur bırakamayacaksın,
gülündür koklamayacaksın,
deli doludur anlayamazsın...
Dost dediğin; acını paylaşandır,
Sende onunkini paylaşmalısın
Dost dediğin; tebessümdür kıskanmayacaksın,
Dost dediğin merhabadır, sakınmayacaksın,
Arkadaş anlıktır, dost ömürlük,
Ömür boyu sürecek dostluklara, dost...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dost Denince Aklıma Sen Gelirsin
Bazen düşünüyor insan, ben neyim şu dünyada
Var mıdır yerim yurdum, hani bir sevenim
Düşünürdüm nicedir, örneğin bir dost
Hep özlemini duyduğum…
Hemcinslerimle çok yakın olamadım
Nedendir bilmiyorum ya onlar beni anlamadı
Ya ben onları anlamakta yetersiz kaldım
Biliyorum farklı olan bendim, çokça zeki
Az konuşan ama bir o kadar da sivri dilli…
Okul yıllarında da bu hep böyleydi
Ser verdim, sır vermedim kimseye de
Omzuna korkmadan yaslanabileceğim
Bir arkadaş muhakkak olmalıydı benim de…
Uzun uzun yokladım bu günü ve geçmişi
Yoktu en ufak bir iz, aklıma kimse gelmedi
Taa ki hatırlayana dek o gece sızlayan dişimi
Aklıma tek sen geldin, elinde bir novalgine…
Yine saydırdın dualarla gelmişini geçmişini
Bana anlat beni dedim, yok dedin anlatamam
Eksik kalır bir şeyler, başlamayayım
Bir anadan doğmuşçasına sokulur birbirimize,
Uyurmuşuz ya sen, Mehmet Ali ağabeyim ve ben…
Seni ne çok severdim... Peki, sen beni sever miydin?
Bunu hiç düşünmedim, çünkü sen ağabeydin
Metazori de olsa sevecektin, geceleri kalkar bakarmışsın
Uykumuzda seyreder ve kederlerimizi kovmaya çalışırmışsın
Oysa biz hiç sormamıştık sana, ne düşünür ne hissedersin
Var mıdır bir eksiğin, anlatamadığın bir derdin…
Utangaçtım, her derdimi ağlayarak anlatırdım
Yani ben öyle sanırdım... Taa ki sen söyleyene dek
Meğerse gözlerim anlatırmış her şeyi
Bakmasını bilene ve sen Kazim Abi
Ondört yaşımdaki diş sızım
Nasıl oturmuşsa yüreğime tam da öyle
Yüreğimin baş konuğu olmuşsun
Çünkü ne zaman dost dense; aklıma sen gelirsin…05.11.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dosta Gidelim
Başı boz bulutlu dumanlı dağlar
Bahar gelsin dostumuza gidelim
Yüreğim hey heyde, gözlerim ağlar
Yaz gelsin de dostumuza gidelim.
Yine bitiyor mu güllerin bağda
Ömür geçip gitti bir garip çağda
Bulut olup, gel şu çöle bir yağ da
Yollar yorar, ağır ağır gidelim.
Aradım yıllardır, sanmam bulduğum
Her gün hasretinden bin kez öldüğüm
Ne aşikâr, nede gizli güldüğüm
Cana can verecek dosta gidelim.
Ne edelim ayrı düştük yârenden
Ucu sonu görünmedi borandan
Uzak olduk çok samimi durandan
Yürekten sevecek dosta gidelim.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dökemem Kelimelere
Söz konusu yurdum olunca, dökemem kelimelere,
Yazamam acılarımı, kelimeler tükenir usumda
Çorak topraklar misali/yanar yüreğim yağmurlarda...
Paylaşamam acılarımı, kimse üzülmesin diye
Öyle ağır ki sırtımda yüküm, iki büklüm olmuşum
Hayatın merhametsizliği /kırar kolumu kanadımı...
Yine şehit cenazeleri, yine yüreğim paramparça
Her şehitle bir parçam diri diri gömülürken toprağa
Nasıl dökebilirim duygularımı kelimelere.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dön yüreğim
Aylardır dönmeni bekliyorum
Biliyorum, ben istedim gitmeni ama
Ne yalan söyleyeyim
Sensiz ne gülmenin tadı
Ne ağlamanın tuzu kaldı…
Dün yolda yürürken birine rastladım
Ayak numarasını sığdırmaya çalışıyordu
Kaldırım taşlarına
Dubaların etrafını dönüyor-dönüyordu
Görünen o ki
Aklından yana epeyce sorunluydu…
Nasıl geldi bu hale diye düşündüm
Acımak değil de, üzülmek istedim
Ama üzülemedim....
Meğer seni gönderdiğim gün
Kör, sağır, dilsiz kalmışım
Meğer taş kesilmiş en insani duygularım...
Hadi dön geri, bırak artık inat etmeyi
Ettiğin bunca naz yetmedi mi
Dön bana yüreğim
Dön ki, kaderle beraber savaşalım...
Dön ki, hem gülüp hem ağlaşalım...
Dön ki, içimizdeki volkanları söndürüp
Mutlu olmaya çalışalım...
05.09.2014/Hatice AK
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dört Mevsim
Yaz günü;
hava sıcak mı sıcak
işten gelmişim çok da yorgunum hani
mecalim kalmamış kolumu kaldıracak
güçlükle taşıyor ruhum bedenimi...
Sonbahar;
hazan renkli yapraklarla giyinmiş
kimsesiz parkta oturmuşum bir banka
zihnimde dolanan zehir zemberek kaygıları
tek başıma kovmaya çalışırken ve düşmek üzereyken
kirpiklerime asılı gözyaşları
tutuyorum kendimi...
Kış günü;
her yan kar-buz
yağmurda yağıyor usul usul
ıslanıyorum... ve oldukça mutsuz
su çekmiş pabuçlarım
ayaklarım donmak üzere
unutmuşum kendimi, bırakmışım kadere...
İlkbahar;
bir el dokundu omzuma, gel dedi
gel otur yanıma, şimdi anlat bana
nedir seni böyle düşündüren
istersen bir şeyler içelim
çay-kahve yada su, hangisinden?
bu el bir dost eliydi, sıyrıldım dertlerimden
dağıldı hüzünlerim, coşuverdi yüreğim
mutluluktan sarhoştum dalıp gitmişim bir dem
kendime geldiğimde yoktu yanımda kimse.
gördüğüm güzellikler bir rüyaymış meğerse...
19.11.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Durulmak
Bir aşk geçti bu virandan
Durdu boran dingin liman
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Duvar
Hiç merak ettin mi?
Ben mi daha soğuk
Senin bakışların mı?
Hep merak etmişimdir...
Bütün sırlar sendeyken
Sanırım sen daha sıcak
Ben daha soğuk
Öyle ya, senin adın Duvar
Benimki Bahtiyar...
Aman canım sende
Ha sen Duvar
Ha ben Bahtiyar
Sen cansız, ben şanssız
İkimizin ne farkı var...?
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dün
Dün;
Evimin penceresinden
Doya doya izledim doğayı
Devasa apartmanlara kafa tutan
Tek katlı yuvaları,
Hiç hüzünlenmedim biliyor musun?
Yüzüme yapışan sevinç çilleri
Öyle mutluydular ki.
Toros’ların doruklarında
Çakarken şimşekler,
Eskisi kadar korkmuyordum ama
Gene de unutmak için gök gürültüsünü
Soluksuz şiirler okuyordum
Bir dost göndermişti
“Şimdi Zeytin Zamanı”nı
Sonra güneye baktım Akdeniz’e
Öyle nazlı öyle sakindi ki
Kollarımı kocaman açıp
Bir dosta sarılırcasına sarılasım geldi.
Gemiler demirlemişti Akdeniz'de
Salınıyordu her biri
Bembeyazdı gemiler
Tıpkı kuğular gibi
Dün seyrettim güzel Mersin'imi,
Gemiler Akdeniz'e demirledi
Adını hecelere demirlediğim gibi.
08.10.212
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Dünya
Sarı sıcaklarda kavrulan dünya
Bir yanın bahara güze erdi mi?
Dostlar güller salmış diğer ucundan
Gülümüzü kırmaya gücün kaldı mı?
Dostların yüzü gül, sözleri baldır
Durmadan dönersin, bu nice haldir
Saadet bitmeden testini doldur
Daha yakacağın günler kaldı mı?
Uzak yakın deme vefanı göster
Yüzün kalmamış ki alasın astar
Saygılar çoğalsın tükensin hırslar
Bizden almadığın canlar kaldı mı?
Yine başımıza taç ettik seni
Vurduk, kırdık, döktük, yardık sineni
Hem sitem edip hem övsek de seni
Yakıp yıkacağın hane kaldı mı
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Düş Yorgunu Sayıklamalar
Sokak lambaları hızlı adımlarla geçip gitti önümden
Bir bilinmeze yol alıyorduk, aklımdaki sorular ve ben
Hangi istasyonda duracaktı sancılarımız
Hangi rıhtım sahne olacaktı intiharımıza
Ve kalmış mıydı koylarına sığınacak emin bir liman…
Oysa dün;
Ne güzellikler yaşanmıştı bu gezegenden geçerken
Yarının neler getireceği nasıl bilinirdi ki şimdiden
Badem ağaçları yine açmış çiçeklerini erkenden
Bir gün güneş görmekle yetindi sonunu hiç düşünmeden…
Şimal yıldızı mıydı el sallayan gökyüzünden
Sen neredesin…? Bak gene en kötü hallerimdeyim
Bu uyku hali de neyin nesi, nedir böylesine başımı döndüren
Belki de fırtınalardan arta kalan bir yürekti
Tutunamayıp dallarına yüzüstü yere düşen,
Ellerin ellerimdeyken…
Buz tuttu ellerim, ellerinsiz çok üşüyorum
Ayağa kalkmaya çalıştıkça hızla yere düşüyorum
Nedir bu Kalabalık, neden toplanmış bu insanlar
Bu örtüyü örten kim üzerime, burası neden bu denli dar
Tabutta taşınan ben miyim?
Yoksa tanımadığım bir başkası mı var…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Düşlerim Değilsin
Önceleri bir düştün
Gönlümde,
Hayal kurardım benli,
Sensiz...
Konuşurdum zaman zaman
Seninle senli, bensiz…
Bulutlarda gezerdim,
Görebilmek için seni,
İnsan olduğunu unutmuş ve
Fazla büyütmüşüm anlayacağın,
Gözümde, gönlümdeki seni…
Hiç bir yere koyamazdım
Büyüktün, ulaşılmazdın
Fevkaladeydin ve ben,
Sonunda anladım,
Ne senden, nede benden
Bir şey olmayacağını…
Sen sordun en acıtan soruları,
Ben kırıldıkça kırıldım,
Sevgim nefrete, nefretimse
Bomboş bir yüreğe dönüştü,
Savunma hakkımı sessiz kalarak,
Kullandım…
Kendimi, bildim bileli
Hep korktum birisini kırmaktan,
Ama kırılmaktan hiç korkmadım,
Beni kıranlar Allah’tan korkarlar,
Sandım…
Sonunda anladım ki,
Her şeyimken hiç bir şeyim
Olmuşsun,
Hayalim olmadığın gibi,
Düşlerim de değilsin...
Düşlerim değilsin...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Düşlerim Eylül Sarısı
Nicedir düş görmemekteyim,
Gördüklerimse biraz Eylül Sarısı
Biraz da hüzünlerin artığı
Yapraklar da Eylül Sarısı,
Düşmemek için yerlere, direnen
Hayata tutunmak için benim gibi
Eylül Sarısı düşlerim yapayalnız
Düşlerimle aynı ton çınar yaprakları
Titrek bakışlarla süzmekte etrafı
Düşlerim Eylül Sarısı...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Düşlerim Söndü
Hâlbuki ne kadar güvendim sana
Sensiz yaşamayı öğrettin bana
Sevmediğin bilsem kıyardım cana
Yüreğime yağmur yağdı düşlerim söndü
Sonbahardı biliyorum mevsim dönüşü
Bir daha gelmeyecek baharın düşü
Eskiden de böylemiydi, gülün gülüşü
Yüreğime yağmur yağdı düşlerim söndü
Ebediyet yokmuş anladım bunu
Ne saygı ne sevgi ne dostluk konu
En güzel düşlerin hüzündür sonu
Yüreğime yağmur yağdı düşlerim söndü
Bir varmış bir yokmuş geçen zamanda
Belki bir umuttu hazanda canda
Ellerim duada fikrim isyanda
Yüreğime yağmur yağdı düşlerim söndü
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Düşlerime Gelirmisin
ne zaman gelsem yanına
uzanıp gökyüzünü seyrediyorsun
gündüz güneşi, gece yıldızları
toprakla bütünleşmiş bedenin
mor çiçekler süslemiş dört bir yanını
eğildim öpüp kokladım
belki sendin
belki senin bir zerren
hani hep yapardım
çıkmadan önce odandan
öperdim gözlerinden
çekerdim kokunu içime
gülerdin gözlerinle
tembihler gibi çabuk gel diye
ama sen gittin,
nerede kaldı sözlerin
hani hiç gitmeyecektin
işte yine akşam ve sen
yıldızları izlerken
ben olamadım yanı başında
kalk desem, tut ellerimden
minik buseler kondur yanaklarıma
biliyorum görüyor, duyuyorsun
beklesem sonsuza dek
hiç uyumadan
yıldız olup
düşlerime gelir misin?
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Düşünme Suçlusuyum
Düşünme suçu işliyorum,
İşte; kendimi ihbar ediyorum.
çünkü hep seni düşünüyorum,
bazen bir tebessüm oluyorsun yüzümde,
bazen binlerce sövgünün muhatabı dilimde.
seni düşünme sebebim ne olursa olsun,
iyi ki varsın... biliyor musun...
Sen de olmasan beyin hücrelerim temelli
isyan ederdi anlıyor musun.
Düşünce suçu işliyorum,
Ve kendimi ihbar ediyorum
09.12.2012/Hatice AK
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Düşünmek Gerek
İnsani değerleri, olmaz kaybetmek
Söyleyene değil, söyletene bak
İki düşün bir söyle demiş bilenler
Söylerken iki kez düşünmek gerek…
Dünyevi şeylerle hiç işim olmaz
Para zenginlikmiş bende bulunmaz
Yürekten gelmeyen, burda yazılmaz
Söylerken iki kez düşünmek gerek...
İki laf etmekle insan tanınsa
Güzellikler yazan, hep güzel olsa
Gerek kalır mıydı, cezaya hapse
Söylerken iki kez düşünmek gerek...
Gündüzü dost bildim, geceyi düşman
Tatlı söze baktım, oldum hep pişman
İkiyüzlülüğü meziyet sanmam
Söylerken iki kez düşünmek gerek...
Ne bencilim ne de hırslı değilim
Harama el atmam, zengin değilim
İnsana saygıdır, yalnız hedefim
Durup iyice bir düşünmek gerek…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
El ayak çekilince
Haydi sabah,
Alacalı bulutlarla ört üstümü, ne sen beni gör
Ne başımı yaslayayım ben sana,
El ayak çekilince birlikte bekleyeceğiz geceyi
Anlasana….
Haydi gece,
Bak işte, yok ettin yüreğimin bütün ışıltılarını
Şimdi öp düşlerimi gözlerinden
Uyandır beni gözyaşları içinde…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
El Ele
sabah yürüyüşünde
yolumun üzerinde
bir kadına rastladım…
ne yana gideceğini şaşırmış
ayakta durmaya takati kalmamış
bir ağaca yaslanmaya ve
göz yaşlarını saklamaya çalışıyordu
bakamadım yüzüne
derdini soramadım
kaldırmadı yüreğim…
hani yaşlı da değildi öyle
düzgün bir iş bulması için belki geçti
hayata tutunabilmek adına ama
ne bileyim çok çaresizdi
kimsesizdi belki de…
sokağa atılmıştı sebep her ne ise
belki besleyip büyüttükleri
ya da....ne bileyim belki de
yıllarca koynunda uyuttuğu
insan suretindeki müsvedde…
kimdi, neyin nesiydi
onu da bilmiyorum, bildiğim tek şey
insan olduğuydu kadının
hiç bir önemi yoktu adının
ve en iyi tanıdığım gözyaşlarının
masumluğuydu sebebi
yüreğimde tutuşan yangının…
dilerdim ki ne kadın
ne de erkek diye bakılmasın
tüm insanlar, insan olarak tanınsın
bütün dünya el ele tutuşup
yüreklerde sevgi çiçekleri açsın…
22.03.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Elim Sende Değil
Odaklandım bir resme, günlerdir öylesine,
Bir ışık, ya da bir ses olsa, belki bir anlam bulacak,
Neredeyim kaç gündür, buranın adresi ne
Olmuyor… Kelimeler bir araya gelmiyor,
Tut ki geldi ne anlatacağım, nasıl anlatacağım derdimi,
Günlerce aç-susuz kalınca,
Anlatacak güç kalır mı böylesini…
Herkesin olduğu gibi, hayallerim vardı benim de,
En çok da yüreğimle, ellerim üşümesin isterdim,
Nereden bilebilirdim bir karabasanın,
Hükmedeceğini tüm bedenime…
Şokta mıyım neyim, ben de bilmiyorum inanın,
Ne zaman ucundan tutsam bir kelimenin,
Ya üç kuruşluk bir kurşunla ölüyorum,
Ya altında kalıyorum bir duvarın...
Ben insanım, sizler de öyle, hepimiz insanız,
Üzülüyoruz elbette, ağlıyoruz ağlayanlarla birlikte,
Seviniyoruz, bir bebek yıkıntılar altından sağ çıktı diye...
Elbette sevineceğiz, elbette üzüleceğiz ama neden,
Yani neden…? Bu depremler sadece bizde,
Bu denli ağır hasarlara sebep oluyor,
Ve neden tarih sürekli tekerrür ediyor…
Neden her gün bir şehit haberiyle sarsılıyoruz,
Ve neden güzel şeyler yazabilmek için kalemlerimize,
Uzanamıyor ellerimiz...
Onca can kaybı, anasız babasız çocuk,
Kim yatıracak yataklarına, öpe koklaya,
Kim götürecek parklarda oynamaya,
Kiminle oynayacaklar elim sende oyununu…
İşte bu yüzden;
Elim sende değil... Elim bir enkazın altında...
Umutlarım, hayallerim ve yarınlarım da...
Bir de olan bitenle alakasız, bomboş bakışlarım....
Bir resim çerçevesinin içinde, öylece donup kaldım..
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
01.11.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Elimde Değil
Beklemiyorum, sesini,
Bakmıyorum yoluna
Bilmiyorum neredesin
Dert de etmiyorum aslında
Umurumda değilsin…
Yapmacıksa gülüşlerin
Yürekten değilse özleyişlerin
Ki; her şeyi açıklıyor söyleyişlerin
Umurumda değilsin…
Desem de;
Bakma sen sözlerime
Rüzgârım her gün aynı yöne eser
Ama bazen fırtınadır, bazen karayel
Bazen de meltem olur,
Bakma sözlerimin sertliğine
Yüreğim izin vermiyor
Özlüyorum işte
Elimde değil…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Elin Elimde Değilse
Yoğun bir sessizlik bu günlerde benliğimi saran
Öylesine, dalgın ve bir o kadar umursamaz
Umudu yitirmemek var ya her şeye rağmen
Gönül ister ki, gelsin sevdiği, Anka kuşunun kanatlarında
Sevgi aksın tüm gönül çeşmelerinden sonsuzluğa…
Gene yıldızlar doğsun toprak ananın tavanına
Ay kıskansın çiçekleri, uçan kelebekleri
Kuş ve kurbağa sesleriyle dolsun dereler
Bereket yağsın tarlalara eskisi gibi…
Ekinler boy versin başak/başak
Yeşilin her tonu kaynaşsın günün güzelliğiyle
Papatyalar tempo tutsun baharın mis kokularına
Tembel kaplumbağalar çıksın yem yiyecek aramaya…
Derken;
Düşler kurduk sayılan minval üzre, bulutlar yorgandı üstümüze
Oysa baharı göz göze, diz dize karşılayacaktık seninle
Bir yerlerde hata yaptık sanki, umut ettiklerimizin aksine
Bu gece de nöbetlerdeyim... Sanma ki seni bekledim
Gelmeyeceksin/ ki elin elimde değilse ben hep böyleyim…
01.04.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Elleri Kirli Çocuk
Ayağında lastik terlikleri
Başparmağı fırlamış çorabından
Elleri kirli çocuk…
Sırtında kâğıt torbası
Ve dünyanın onca yükü gözlerinde…
Gel çocuk dedim
Şu bizim kovaları boşalt çuvalına
Aslında Vilayetin emri
Atık kâğıtlar her ay sonunda
Taraflarından toplanacak ama…
Çocuk yüzüme baktı
Gözlerime…
Sorguladı içtenliğimi ve emin oldu
Samimiyetimden
Aldı kâğıtları, döktü çuvalına
Odama davet ettim…
Oturdu karşıma
Bir çayımı içer misin?
Diye rica ettim
Yanında ufak tefek ikramlarla
Önce ellerine baktı…
Sonra ayağına
Çorabından dışarı taşan başparmağına
Yüzü pembeleşti, anladım, utandı...
Olsun;
Sen utanma çocuk dercesine
Baktım gözlerinin içine
Gülümsedim…
Kirli olan ellerin yıkanır, paklanır
Yüreğin tertemiz, akça pakça
O da karşılık verdi, aynı tonda
Sundu dostluğunu sınırsızca...
Şimdi benim de bir dostum var
Karşılık beklemeyen
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gözlerinin içi gülen, küçücük yüreği
İşlenmemiş bir inci kadar güzel
Seni çok seviyorum
Ellerinin kiri, alın teri olan dostum…
Lütfen yine gel…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ellerine Müptela Ellerim
....ne zaman uykuya dalsam
uzun bir yolculuğa çıkar
seni ararım her yerde
papatya tarlalarında ve gelincikler içinde…
ılık ılık bir duygu akar damarlarımdan yüreğime
ve sen oradasın, benimsin, hüzün bulutları gidin başımdan
dopdolu yüreğim, kalmadı sizi koyacak bir zerre boşluk
doyasıya yaşamak istediğim, adı her ne ise, işte bu hoşluk…
bu mevsim, bu gündönümü, sevdaya yürek koyma mevsimi
yıllar yılı tutuklu duran sevgiyi aşkı azat etme mevsimi
dinle bak, nasıl çırpınıyor kafesteki kuş misali yüreğim
sana doğru hızla yol alırken, gönlümdeki sessiz gemim…
gözlerim, bir kerecik gözlerinle buluşsun yeter bana,
avuçlarının içinde olsun ellerim, ellerine müptela
elim, kolum, gülüm, dalım, yürüyemediğim uzun yolum
saçlarımı tel tel tarayıp, uçuşturan meltem esintim…
işte böyle geçiyor sensizlik denen muamma
kavuşmak hayal olsa da, sen gene de unutma
dağların önünde de arkasında da yüreğimde sen varsın
hazana bıraktığım tüm umutlarımı, ben seninle yaşarım…
16.08.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
En Deli Günümdeyim
En deli günümdeyim bugün;
Gidin başımdan kara bulutlar
Kayıp zamanlar ülkesindeyim
Buzdağları çöktü düşlerime
Gidin başımdan; kalbinizi kırabilirim...
En deli günümdeyim bugün;
Doğma güneş, gülme yüzüme ay
Mor menekşe, açma çiçek çiçek
Kasımpatı, sen de arabanı çek
Vazodaki gül, bakma boynu bükük
Gidin başımdan; kalbinizi kırabilirim…
En deli günümdeyim bu gün;
İstemiyorum türküleri dinlemek
Biliyorum, her biri yüreğime işleyecek
İçlerinde seni seviyorum cümleleri geçecek
Duymamak dinlememek için ya evi terk edeceğim
Ya onlar beni kahredecek…
En deli günümdeyim bu gün;
Belki de gidip kuytu bir mekânda
Tek başına kafa çektirecek
Zamanla bu karabasan mutlaka geçecek
Ama benden neler neler alıp götürecek
Bir şey sormasın hiç kimse
Kalbinizi kırabilirim, İstemeden de olsa…
18.12.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Endişe
Adı bilinmeyen kır çiçeklerinin
Gölgesinde duldalanmak isteyen
Kelebekleri düşünsene
Galiba memleketin keyfini
En iyi sürenlerdir onlar
Ah bir de ömürleri bu kadar kısa olmasa
Bak gene aynı şeyler oluyor
Kan revan içinde bir yanı
Bir yanı papatyalar tarafından
Kuşatma altında
Diğer yanı sarıçiçekli hardallarla
Sen memleketimi anlatma bana
Eğer zamanın varsa
Otur yanı başıma ben anlatayım sana
İster dere kenarındaki çınar ağacının altında
İstersen güneşin öfkeyle kavurduğu
Meşe ağacının gölgesinde
’Sevmek elinde olsa ne çıkar
Başına taç ettiğin papatyalar
Bütün falları ayrılıktan yana açar’
Memleket demiştin değil mi?
Deniz aynı deniz, kum aynı kum
Kısacık bir seyirdi anlattıklarım
Kan revan tarlalardan da
Gelincikleri kastettim
Aslında kelebekler değil de
Bütün endişem
Vurgunu olduğum memleketim
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Erdem
Yeni yıl kış aylarında değil de baharda başlasaydı,
Tepeden tırnağa değiştirebilir miydi, duyguları
Isıtır mıydı metalik yürekleri,
Ete kemiğe bürünür müydü? Dost söylemleri,
Değişmeyen tek şey değişimin kendisi demiş bir bilen…
Yine küçükler bir yaş büyümenin sevincini
Gençler özgür olmak saydıkları on sekiz yaş bilincini
Orta yaşlılar olgunluğun erincini yaşayacaktı
Yeni yıl kimi ne kadar değiştirir bilinmez ama
Yaşlılar için geri sayım devam eder insafsızca…
Daha birkaç gün önce tanıklık ettim de
Merdivenlerden inip-çıkmak meşakkat olmuştu
Bir elinde bastonu ayakta durmasını sağlayan
Diğer kolu hafifçe yana açılmış denge tutmaya yarayan
İmdadına yetişen olur mu diye bakınıyordu bir adam…
Kim bilir ne kadar zordu;
On basamaklı merdiveni inip tekrar dönmek geriye,
Tiril tiril giyinmiş, görmüş geçirmiş olduğu her halinden belliydi
şapkasını çıkardı girdiğinde makama,
İnce bir reveransla selam verdi etrafa…
Büyüklük ne yaştadır, ne eskiyen yıllarda
Ömrümüzü çürüttük biz işte bu yollarda
Saygı görmek isteyen önce göstermelidir
Kadın erkek demeyip haddini bilmelidir…
31.12.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Eski Evin Merteği
“Keşke ağrısaydın yüreğim,
O zaman bir amacımız olurdu en azından,
Bahaneler arardık belki de hır çıkarmak için”
Biliyorum sevdin mi Allah'ına kadar seversin
Zil zurna, kana kana,
Yandın mı cehennem gibi yanarsın
Kanaya- kanaya...
Keşke ölseydin be yüreğim
Ne gam çekerdin, ne sitem ederdin,
Dün biri ne demiş biliyor musun,
“Zaten sevmesen yaşamazdın"...
Lafa bakar mısın Allah aşkına,
Hazret sanki bin yıllık ulema,
Yahu birader sen ne bildin ki beni,
Kaşık mı yarıştırdık aynı sofrada...
Ah be yüreğim, solaydın iyiydi
Öleydin daha da iyi
Eski evin merteği, ben istemem ortağı,
Ne Kötüsün, Sen öl emi…
Hatice AK-19.12.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Eski Hikâye
Benden ressam olur mu
Bal gibi olur, bir kalem bir de silgi
Bütün resimler siyah beyazdı değil mi
Şimdi ben akşamüstü diyeceğim,
Sen sabah serinliği
Ben ırmak dere diyeceğim
Sen okyanus belki
Biri bana cahil diyecek
Benim tepem atacak
Cahil dediğine değil ha
Böyle cahilce konuşmasına
Silgi hep elimdeydi ve sen
Ne çok kızardın buna,
Oysa güzeldir silmek be canımın içi
Arada bir hatta hemen her gün
İnsan hem yüreğindeki kalabalıktan
Hem de zihnindekinden kurtulmalı
Bende öyle yaptım
Kimseye yok eyvallahım
Varsın bana cahil desin birileri
Söyleyenin değeri sözlerinde değil mi?
27.02.2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Esme deli deli üşüyorum
Beğendin mi yaptığını
Esme diyorum sana esme!
Çocukluğumdan hatırlarım
Bir esmeye başladımı, günlerce sürerdi
Önüne kattığını sürükler
Sokakları bir güzel temizlerdi
Kimi zaman öfkesine yenik düşüp
Meyve yüklü dallardan alırdı hırsını ya
Düşmeye görsün kenger dikenlerinin peşine
İyice zıvanadan çıkar, aklını zayederdi
Ama sıra, servilere gelince sarmaş dolaş olur
Bir ritim tuttururlardı kendi dillerinde hışır hışır
Sanki ninni söylerlerdi birbirlerine
Kim bilir
Koyun koyuna uyurlardı belki de gecelerce
Sonra bir yusufçuk havalanır
Yıldırım hızıyla Baykuş geçerdi ay aydınlığında
Yıldızlar kaçacak delik ararlardı ürkek bakışlarıyla
Biz bildiğimiz bütün duaları okur
Gecenin son bulmasını dilerdik korku nöbetlerinde
Bu sabah da esiyorsun ya, dur ne olur
Ne ocakta ateş, ne ateşte kül bıraktın
Esme....Bu Nasıl Esme, insaf et deli poyraz
Hem yüreğimi, hem de bedenimi üşütme
….Esme ….Ne Olur Esme…
Hatice AK/25.04.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ey Aşk Sen Kimsin
Sen kimsin nasıl bir şeysin bilmiyorum
Hem ayakları yerden kesip, sevindiriyor
Hem de yaşamdan bıktırıp
Sana bulaşanın, okurmuşsun canına.
Ey Aşk,
Sen kimsin; yoksa Sadist misin?
Vallahi ben bilmiyorum bilenler,
Öyle yazıyorlar, bu gün bir şiir okudum
Bedduanın bini bir paraya gitmiş,
Belli ki senden yana canı çok yanmış
Ey Aşk,
Sen kimsin; yoksa Sadist misin?
Bunca insanı hem peşinden koşturup
Hem de mecnuna çeviren,
Hangi bitkiye benziyorsun inan ki bilemem
Sanırım zakkuma benziyorsun, belki de zıkkıma,
Ey Aşk,
Sen kimsin; yoksa Sadist misin?
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Eylül
Oysa ne güzel söylenişi vardır, iki hece
Yumuşak bir yürek gibi, kadife gibi uysal
Nedense hep hüzün çağrıştırır kimilerine
Nedense…
Ağaçlar yapraklarını dökünce hazan,
Açınca bahar oluyor, yeniden ve bir daha
Çiçeklerini tazelemek için dökmezler mi?
Yapraklarını…
Bu gerekli değilse insanlar neden değiştirir
Biteviye kendini ve kıyafetini ve hatta
Şeklini şemalını dahası vicdanlarını, duygularını
Eğer varsa…
Neden suçlu hep Eylül, ne yaptı ki bizlere
Bu ağır cezalar kesilir Eylül’e insafsızca
Neden dönüp bakmaz kimse aynadaki aksi’ne
Eğer bunu yapabilse herkes,
Bir daha suçlamazdı Eylül’ü
Hüzünlerin Ay’ı diye....
Yerdeki sarı yaprakları sevebilseydi,
Sevebilseydi sevgilinin sarı saçları diye
Hazan demez, hüzün demez,
Severdi Eylülü de...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Galiba
Fırtınaları dinmiyor yüreğimin
Ne zaman ayyuka çıksa sessizliğim
Ve sensizliğim, el sallarken ardımda
Galiba seni en çok o zaman sevmişim
Ve ölesiye özlermişim…
Canım yandığında örneğin
Bilirdim yetişeceğini, güvenirdim
Dağ gibiydin sırtımı yasladığım
Sana ne nazlar ederdim anladım ki
Yokluğunda ölesiye özlermişim…
Neden ve niçinlerimiz yoktu
Soruyla geçiştirmezdik anları
Bütün sözler sevgi üstüneydi
Galiba en çok bu yanını sevmişim
Ve ölesiye özlermişim…
Öylesine büyütmüştük sevgimizi
Kısacık bir zamandı oysa aradan geçen
Ya da ömür denen şeydi anlara sığan
Galiba en çok anlardaki hayalleri sevmişim
Ve ölesiye özlermişim…
Şimdi, yokluğuna sımsıkı sarılıp
Bir girdaptan geçerken, umutlarım var hala
Ve hala güvendiğim, saydığımsın anlasana
Galiba en çok seni saymayı sevmişim
Ve ölesiye özlermişim…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gazi Şehir
Devlet memurlarına sürgün yeri derlerdi
Bense hep hayranlık duyardım öyküsüne
Fransızlar kuşatmışlardı şehrin her yanını
Ekmek yok su yok, Şahin Ağa savunmada...
/..Penceresi perdeli, çiçek açmadı zerdali../
Zerdali çekirdekleriydi aşları ekmekleri
Çekirdeklerle doluydu Halep Pasajının altı
Ve sumak yaprakları olmuştu katıkları,
Açlıktan kırılsalar da bırakmadılar mevzileri…
Aç kalmamak için öğütmüşlerdi bir tutam
Buğdayla sumak dalını, hepsi de silahlanmıştı
Kızı, kızanı, yaşlısı ve gelini,
Ben Antepliyim demişti Şahin Ağa
Şahinim demişti, Şahinim Ağam...
Mavzerinin mermisi bitmişti, yoktu yenisi
O yük olduğunu haykırıp omzuna
Yumruklarıyla dövüşeceğini söylemişti.
Ve düşmana inat köprübaşında
Memleket türküleri söyleyeceğini...
Sürgün yeri derlerdi memurlara oysa
Onca yıldır ekmeğini yemişken
Nasıl nankörlük edilir ki Gazi Kent sana...
25.12.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Geç Olmadan
Mevsim kış, biliyorsun
Başlarını güneşe çevirip
Tüm olumsuzluklara inat
Kardelenler bu mevsimde açar
Aşsan bütün engelleri
Apaçık söylesen sevdiğini
Öykü gibi anlatsan hislerini
Hani bir yabancıya anlatır gibi
Kaçırmadan gözlerini yani
Neyse;
İstersen gözlerini kaçır
Ellerini de uzatma gam değil
Ama beni çağırırken yüreğinle çağır
Uzakta da olsan, en yakınsın
Görülmesen de hissedilen
Sesi mutluluk veren
Sayılan, sevilensin
Kısacası ve alenen
İstiyor ve diliyorum ki
Hayatta bir kerecik olsun
Sevgi hüzne bulanmasın
14.01.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gel
Yüreğimi beşik yaptım gel diye
Saçlarımdan yastık yaptım bil diye
Son defa yüzüme bir kez gül diye
Canım bedenimden ayrılmadan gel.
Sana gülüm dedim, bizde böyledir
Sevgi hem ağlatır hem de söyletir
Kendin gelemezsen yaz iki satır
Ruhum bedenimden ayrılmadan gel.
Uykularım kaçtı oldum derbeder
Ne selamın gelir ne de bir haber
Sen de yan dilerim benle beraber
Serim bedenimden ayrılmadan gel.
Suçum neyse söyle verilsin ceza
Yetmez mi çektiğim bu kadar eza
Belki vefa etmez ömrümüz yaza
Cenaze namazım kılınmadan gel.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gel Dedi Bana
Sevgi yaşanarak pekişir dedi
Şu gönlüm sevginle akışır dedi
Hep beyazlar giyin yakışır dedi
Hasretinle yandım gel dedi bana
Hüzüne kapılıp çağlama dedi
Karalar bağlayıp ağlama dedi
Sırrını kimseye söyleme dedi
Sil gözyaşlarını da gül dedi bana
Aylardır yüzünü görmedim dedi
Kırılsam da duvar örmedim dedi
Gönlümü kimseye vermedim dedi
Ne olur burada kal dedi bana
Sende sevdin beni gizleme dedi
Yaramı açıp da tuzlama dedi
Gelir diye yolum gözleme dedi
Ben de seni sevdim bil dedi bana
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gel Desem Gelir misin
Henüz ağaçlar tomurcuklanmadı
Ve durulmadı derelerden akan sular
Kış kaybetse de ağır ağır etkisini
Hâlâ üşütüyor çatıların saçaklarını rüzgâr…
Serçeler taşırken yuvalarına saman çöplerini
Sen neredesin?
Gel desem gelir misin?
Patika boyunca açan püren çiçekleri
Dokundukça ellerimize ağlıyor yürekleri
Günün ilk ışıklarıyla doluşmuş arılar
Mersin çiçeklerine, yitirdiklerini aramaktalar
Tıpkı bizler gibi...
Desem ki gel sevgili, bul beni ve tut ellerimi,
Bak; karışmış birbirine papatyalarla gelincikler
Mevsimi değil ama…
Kır çiçeklerinden taç yap, ellerinle tak saçlarıma
Hayal bu ya olmaz, olmaz
Sen neredesin?
Gel desem gelir misin?
15.12.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gel deseydin gelmez miydim
Tebessümle bakışına
Boynun yana büküşüne
Yüreğime akışına
Gel deseydin gelmez miydim...
Beni benden alıp gittin
Hem Mecnun hem Leyla ettin
Umutlarımı dağıttın
Kal deseydin kalmaz mıydım...
Ne sen gonca ne de ben gül
Bülbül feryadından ölür
Sönmez aşkın odu kalır
Öl deseydin ölmez miydim...
Bu sevda sonum olacak
Koynumda hasret kalacak
Gözlerim yaşla dolacak
Gül deseydin gülmez miydim...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gel Keyfim, Gel
Odanın içini aydınlatan ocaktaki ateş
Çıtır çıtır sesler çıkarırken, uykuyla mücadele eder
Mevsime göre renklenir ama hep çiçeklenirdi düşlerim
Her yer yeşillik, dağ bayır ağaç orman, su
İşte bu cennet diyarda geçti çocukluğumun öyküsü
Doğaldı her şey, insanı, doğası ve tüm mahlûkat,
Çam dallarında karga sesleri derede kurbağalar vırak, vırak
Ağustos böceklerinin sesleri bazen çıldırtsa da öfkeden
Ne güzeldin sen ey çocukluğum habersizdin, kötülük ile şerden
Yukarı bahçenin sınırına boylu boyunca uzanan ark
Nar ve incir ağaçlarında, kuşların yaptığı serenat
Ve anamın kınalı ellerinden çıkan sıcacık ekmekler
Közde demlenmiş taze çay, ah benim Yörüklüğüm
Neden bu denli açıksın, neden bu denli doğal
Karadutla yüzünü gözünü boyar, böğürtlenlere savaş açardın
Karabaş Köpek ardında, sen önünde kaçardın
Şimdi de koş bakalım, şimdi de oku kıyıda köşede bulduğun
Gazete parçalarını, bilirim tenezzül etmezsin,
Bu bilgisayar denen ne olduğu belirsiz aletin bağımlısı olduğundan beri
İlk öğrendiğin tasarruf tedbiri, yerli malı ye, yerli malı kullandı
Hatta ceplerimize yeni kavrulmuş, Buğday, Fıstık ve Kuru Üzümle
İncirleri doldurup, herkese pay ettiğimiz haftası bile vardı,
Ellerimiz, üşür ayaklarımız donardı ama bilmezdik ne ilaç
Ne de doktor tabelası.
Şimdi yediğimiz ilaç, içtiğimiz ilaç, ekonomi ithal,
Üretebilecek beyinler ihraç….
Gel keyfim gel…
18.07.2013/Hatice AK
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Geldin ya
En umutsuz anlarımda kaderle
Geldin ya bu bana yeter sevgili
Gönül bağım isyandayken kederle
Geldin ya bu bana yeter sevgili
Ağlar iken hepten gece ve gündüz
Baharlarım çoktan olmuş iken güz
Yokuş gelen yollar şimdilik dümdüz
Güldün ya bu bana yeter sevgili
Atsam seni denizlerle dağlara
Giremedim sensiz gülistanlara
Vuslat kalsa bile başka bahara
Umut etmek bana yeter sevgili
Göğsünde uzunca hayale daldım
Beni başucumda beklersin sandım
Meğer rüya imiş çabuk uyandım
Rüyan dahi bana yeter sevgili
Irmak gibi her gün çağladığım sen
Yağmur olup her an ağladığım sen
Ne çok sevdim seni bir bilebilsen
Varlığını bilmek yeter sevgili
Gönlüme kurduğun salıncak yasta
Yüreğim yaralı bedenim hasta
Belki yetişirsin en son nefeste
Duaların bana yeter sevgili
Ey sevgili artık bırak yakamı
Sözlerinse gerçek değil şaka mı?
Elif Elif saydım varsa hatamı
Buldum ya bu bana yeter sevgili
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gelincik İle Kelebek
Artık çok geç diyordu, ne sevgiye
Ne de sevgiliye yer var yüreğimde
Kıraç toprakta korkarak açan gelinciği,
Sevildiğini sandığı kırılmıştı bir kere,
Doğrulmaya çalıştıkça şiddetle ezdiler...
Susmak üzereyken yüreği, bir kelebek geldi
Tutmaya çalıştı gelinciğin zayıf bedenini,
Boynu bükülmüş direnecek sevgisi tükenmişti
Belki de tükendiğini sanıyordu…
Haydi, ne olur kalk dedi kelebek,
Bak bizler varız, dostların var hepimiz yanındayız,
Önümüzdeki bahar yine açarsın,
Hem sen olmazsan,
Ateş Böceği salıncağını nereye kuracak...
Papatyalar, Sümbüller, Hercailer kimi kıskanacak.
Hiçbir şey için asla geç değil, dedi kelebek,
Yeter ki sen, seni üzmelerine izin verme…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gelme
Dizginlerinden boşanmış bir tay gibi,
Çevik,
Hoyrat ve sağanak bir yağmurda,
Delicesine yürüdüm damlalar arasında...
Yetişebilseydim eğer,
Şemsiye olacaktım kır çiçeklerine,
Açıp yüreklerini, heba olmasınlar diye...
Ben sana hangi tonda seslensem,
Ve gel desem, gel....
Gelmezsin…
Biliyorum gelmeyeceğini,
Çünkü;
Sevginin yerini gururun aldı...
Çünkü;
Sevgin cümlelerinde tutuklu kaldı...
Boş ver gene de, aldırma sitemlerime...
Ben sevgimi;
Bildiğim gibi yüreğimde yaşarım...
Sen; cümlelerinde yaşa...
Gelsen bile, gene dönmeyecek miyiz en başa...
Ben seninle tutunmak istemiştim hayata,
Bal mumundan kanatlarımla...
Güneş olup, yok ettin sevgimi,
Gelsen neye yarar artık,
Gelmesen neye yarar...
Bulamazsın eski beni...
Üstat Necip Fazılın dediği gibi;
...Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar...
Gelme artık neye yarar...
Gel/me...! 25.03.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gelme Sevdiğim
Yüreğin tek benim, hep benle olsun
Huzuru sevinci sinemde bulsun
Benimle ağlasın benimle gülsün
Başka türlü bana gelme sevdiğim.
Yara ben olayım ilacım sen ol
Her gün başka renkle, yüreğime dol
Sensiz bu bedenim kupkuru bir çöl
Çağlayan değilsen gelme sevdiğim.
Göl gibi durgunca bakma yüzüme
Canımdan ötesin inan sözüme
İlkbaharım olup bu son güzüme
Çiçekler açmadan gelme sevdiğim.
Sadakat istersen bulursun bende
Sevdam sana akar her bir zerremde
Aşk uğruna yanmadı mı Kerem de
Ben gibi yanmazsan gelme sevdiğim.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gelme Yar Diye
Yıllar var ki aşka kapalı bağım
Çoktan geçti aşkla sevecek çağım
Toprak olup gitti kurudu dağım
Sevemem ben seni, gelme yâr diye
Aklını şaşırıp yanma harımda
Nice yaralarım kanar bağrımda
Hasta düşsen can versen de uğrumda
Sevemem ben seni, gelme yâr diye
Gönül defterimi kapattım çoktan
Yolun açık olsun dilerim haktan
Hiç çiçek biter mi çorak topraktan
Sevemem ben seni, gelme yâr diye
Dinlersen sözümü nasihat cana
Yâr değil; dost, kardeş olursun bana
Bir kendime baktım biraz da sana
Sevemem ben seni, gelme yâr diye
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gerçek sevgi, o da ne demek
Apar topar kalkıp, aynı telaşla yetişilen şehirlerarası bir otobüste gibi... Günün hatta
geride bırakılan ömrün bütün yorgunluğu o an tüm acımasızlığıyla binmişte omzuna,
ezilmiş gibi altında, öylece çöktü, yetişebildiği ilk koltuğa. Ve derin bir uykuya daldı
elindeki not defteriyle...
Dereler, çaylar, ırmaklar ve denizler geçti, ormanlar kır çiçeklerinin cümbüş ettiği dağ
yamaçlarını kimi zaman yürüdü, kimi zaman koşarak kat etti...Ne kadar dolaşmıştı,
neredeydi hiç düşünmeyecekti de, ah o ağrı yani bu ağrı da neyin nesiydi, sanki
uyumamış, boynundan bir yerlere asılmıştı...
Birden birilerinin şiddetle sarstığını duydu, başı yana düşmüş, yanağı otobüsün camına
yapışmış bir halde doğrulmaya ve neler olup bittiğini anlamaya anlamaya... Az önce o
değil miydi onca güzellikler içinde gönlünce yürüyen, koşan zıplayan...
İşte dedi gerçek bu, şehirlerarası bir otobüsün içinde boynu tutulmuş, meçhule giden
meçhul bir yolcusun sadece...Defter düşer elinden....
Aslında; git derken giden git diyeni azıcık dinlese arkasından git/me dediğini duyar
ama...
Gitmek fiili bir kere takılmışsa akla, belki fiilen gider ama yüreği gider mi acaba, diyelim
ki gitti, huzur bulur mu? ..
Kısacası, ne gidenin, ne de git diyenin yüreği yol geçen hanı olmamalı ama eğer ortada
gerçek bir sevgi varsa, ne git demekle gidilir, ne de git denebilir...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gerisi Hikâye
Nice şiirler yazdın
Her selam verene
Can dedin kardeş dedin
Herkes bir şeyler aldı gitti senden
Sen yine hep verdin yüreğinden
Sevgiyi öğrettin gülmeyi öğrettin...
Küsenler oldu
Yağcılıkla itham edildin
Olsun dedin, affettim
Şair darılmaz
Ufak tefek şeylere darılacaksa eğer
Zaten şair olamaz...
Kimi zaman bu insan yanın
Türlü dertler açtı başına
Gene bütün ağırlıkları omuzladın
Her babayiğit kalkamazdı altından
Sen sanki evliyalardan güç aldın...
Nerde bunalımda biri olsa,
Paratoner misali seni buldu
Yaşama tutunmasını sağladın
Onunla güldün, onunla ağladın...
Velhasıl dünyanın gam yükü senin
Sırtlandın her şeyi, ezilerek taşımaktasın
Yeter be usta, vazgeç şövalyelikten
Vazgeç kendini feda etmekten
Bir bak çevrene, görmek için bak
Kendini biraz geri çek...
Ve seyret, neler olup bittiğine
Herkese yetişemezsin,
Şimdi gülmek sırası sende
Sen saygıların en yücesine layık
Her zaman benim ağabeyimsin
Yani anlayacağın Adam gibi Adamsın,
Gerisi hikâye....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gerisi Teferruat
Bana göre yaşanamamışlar ve çokça da hayâl ürünü,
Sana göre davetkâr olurmuş şiirler,
Merak ederdim, şairler şiirlerine benzer mi diye,
Kimini gördük, tanıdık, saygı duyduk, el aldık, usta dedik,
Sen de öyle, ne bir fazla, ne bir noksan, herkes gibi bir ademsin
Adam gibi de adamdın üstelik...
Sen demiştin, kimi zaman çekilmez birisin
Kimi zaman bir melek kadar uysalken
Kimi zaman şeytana pabucunu ters giydirirsin
Velhasıl bütün kahrın ve sitemin riyasız
Onun içindir sana kızamayışım…
Velhasıl;
Yüreğimizde bir kere açan çiçek, bir daha asla solmaz,
Çiçeklerimize böcek konmasına, bir kez izin veririz tekrarı olmaz,
Ne birine yaranmaktır amacımız, ne de yaslanmaktan geçer yolumuz,
Biz; biz gibi …Bizim gibi severiz Usta...!
İnsan severiz… İnsanı severiz… İnsan gibi severiz…
Şiir; sevmekse, sevdaysa, aşksa eğer, hepsini yazarız…!
Seçmeyiz şiirlerde, şu erkân şu da efrat,
Amaç şiir yazmaksa, gerisi teferruat.…!
22.10.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gideceksen
Borcun boynuma, yüreğimin mukaddesatı
Bütün benliğimi doldurmuşken sızı, sızı
Eğer gitmekse muradın, bakma geriye
Şimdi git
El ele tutuşmadan, hissetmeden varlığını
Bil ki yokluğun, varlığın kadar acıtmaz beni
Ve zemheri ayazında çırpınırken umutlarım
Şimdi git
Hazırlanmışken yüreğim en kötü ihtimale
Gözlerime çiy düşmeden sağanak, sağanak
Yağmadan yağmurlarım, kopmadan fırtınam
Şimdi git
Sitemkâr sözlerimin kapısı açılmadan git
Kelimelerimin tadı tuzu saçılmadan git
Ve ellerim acıyla semaya açılmadan git
Gideceksen hiç durma, lütfen şimdi git
02.08.2013/Hatice Ak
Yenişehir/Mersin
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Giderken
ben giderken sen yolcu etmeliydin
hangi mevsim olduğunun ne önemi var
biliyorsun işte sensiz mevsimler hep kış
senli mevsimler bahar
çeşme başı heyecanı değil ki bu telaş
bağ bozumu mevsimi canımın içi
safrana boyanmış tüm bahçeler
bir top hüzün, binlerce damla yaş
yürekteki acı nasıl, hangi kelimeyle anlatılır ki
yani ağlamak gözden yaş gelmesi demek miydi
yüreğim ağlıyor işte, bir alev saran bedenimi
neredeyim bilmeden kaybediyorum kendimi
ağlamak da çare değilmiş biliyor musun
yürek yangınını bastırmaya, ne bileyim işte
ha ben, ha kayalara sımsıkı tutunan yosunlar
dengede durmaya çalışıyoruz ikimizde
bir de umulmayan yerlerden alınan darbeler var ya
en çok onlara isyan edesim geliyor iyiden iyiye
hissizleşiyor ellerim, bakışlarım boşlukta yüzerken
çöl kadar ıssız, buzul kadar soğuklaşıyor yüreğim
anlayacağın hiçbir şey güllük gülistanlık değil sensizlikte
ah benim canımın içi keşke, keşke ben gitseydim de
ardımdan bakan sen olsaydın, ya da böyle mahzun,
bırakmayıp giderken beni de yanına alsaydın.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gitme
Kar yağıyor gülüm söylemiştim
Açma demiştim öyle zamansız
Güneşi görür müyüz bilmiyorum
Ben sağanaklardayım, dolu dolu
Düşmüşüm ayazlara, tek tesellim
Bakışların ve hayalimdeki sensin
Yanımda olmanı ne çok isterdim,
Bilemezsin gülüm, bu gün yine
Sana ve sevgine, muhtacım ölesiye
Gitme Gülüm…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gitme Deseydin
Sabah güneşi;
Gözlerimin içine doğdu
Mutlu oldum…
*
Belki;
Gelirsin diye bekledim
Yoktun…
*
Gülüşünle;
Dudak kıvrımlarımda düş,
Gönül köşkümde gözyaşı oldun…
*
Mazeretim yok;
Bütün sonuçlardan
Ben sorumluyum…
*
Ne var ki seni;
Her zamankinden
Çok özlüyorum…
*
Gitme;
Deseydin, diyebilseydin
İnan gitmezdim, gidemezdim...
*
Ayrılıklar;
Küçük duyguları unutturur
Büyüklerini kuvvetlendirirmiş...
*
Şimdi;
Ektiğimiz umut çiçeklerimizin
Açmasını bekliyorum...
20.01.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gitmek Gerek
Bazen gitmek gerek, hani bıktırmadan
Sevdiğinin yüreğinde, bir tat bırakarak
Belki biraz kekremsi, belki gül şerbeti
Geriye dönebilecek kadar da yer açarak
24.04.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gitmesen Ne Olurdu
Ne olurdu; akşam eve döndüğümde
Kapıyı açan sen olsaydın, elimi tutan
Nefesiyle ısıtmaya çalışan
Anahtar taşımasam ceplerimde ne olurdu…!
Neden yoksun? Yetmez mi beklediğim yolunu
Bu kadar çok mu sevdin ölümü
Haydi, canımın içi yalvarıyorum ya gel, ya gel de
Bitsin bu ayrılık bu ızdırap bu özlem
Gel desen ne olurdu …!
Sarılmasaydım yastığına, özlemeseydim kokunu
Bir tek yüreğimi alp götürdün ya
Bedenim ruhsuz, ruhum huzursuz
Koymasaydın ardında, alsaydın yanına
Sarsaydın kollarınla ne olurdu...!
Gitmesen ne olurdu...!
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gittin Öylemi
Gittin… Öyle mi?
Hani anlatmıştım sana
Rüyamda görmüştüm hani
Otururken bir bankta
Uzaktan izleyip
Gelememiştim yanına...
Gittin… Öyle mi?
Sevgi selinin eşliğinde gelen
Meltemler esmeyecek belki
Belki hep yağmur yağacak
Martılar uçmayacak belki
Ama Barış Güvercinleri
Hep uçacaklar bil ki…
Gittin… Öyle mi?
Dalgalar kumsala vurmayacak
Pırıltıları toplanmayacak yakamozların
Gökkuşağının rengi azalacak belki
Belki Güneş, daha da geç doğacak
Ama hep doğacak bil ki…
Gittin… Öyle mi?
Erguvanlar keyifsiz açacak bu bahar
Kuşlar cıvıltısız uçacak
Düşlere giremeyeceksin belki
Adı sen olan çiçekler tek tek solacak
Ama gene ve yeniden hep açacaklar bil ki…
Gittin… Öyle mi?
Kimse koluna girip, omzuna yaslanmayacak
Geceleri başucumda beklemeyecek hayalin
Ve örtmeyecek açıkta kalan ellerimi, ellerin
Çay keyifleri paylaşılmayacak belki
Ama o tek fincanda iki kişilik keyif
Hep içilecek, bil ki…
Gittin… Öyle mi?
Yıldızlı geceler ışığını yitirecek
Mehtap yüzünü ekşitecek
Kumrular tek başına dolaşacak
Türküler aynı tadı vermeyecek belki
Ama umut hep olacak bil ki…
Gittin… Öyle mi?
Benim kayıplarım bunlar belki
Belki hiçbir zaman var olmayan sen
Ya sen… Sen neler kaybettiğini bir bilsen
Bir bilsen, ah bir bilsen…
Gittin… Öyle mi?
Veda bile etmeden
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen bilirsin, yani seçim senin
Ama önce dinlemeliydin
Yani… Keşke dinleseydin…
Gittin…Öyle mi…?
01.12.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Göç
Öylesine mutlu ve huzurluydu ki;
Karşı binanın balkonundaki uyduruk korumalık bile uyandırmaya yetmemişti hayal
âleminden, bir an gözlerini yumdu ve o anda her zaman biraz solgun olan yanaklarına
iki damla gözyaşı ve masumane bir tebessüm yerleşti, bir an önce çıkmalıydı sokağa,
çıkmalı ve kurtarmalıydı kendini nefessizlikten ve çıktı…
Sabah yürüyüşünü yapacaktı saat 06.00 gibiydi alelacele çıktı sokağa;
Her günkü güzergâhta rengârenk Sardunya Saksıları dizilmiş balkona bakarak
yürümeye başladı. Anadolu’nun genellikle kurak bir şehrinde değil de, bu güne kadar
yaşamayı hiç düşünmediği İstanbul ya da İzmir, Mersin veya Antalya sokaklarında
yürürmüş gibi mesela, denize doğru olsundu yürüyeceği menzil, denize ulaşsındı da
hangi şehir olduğu pek de önemli değildi, böyle düşünmüştü nedense...
İskelede bekleyen bir teknede;
Ruhunun, aklının, yüreğinin biricik hâkimi işte oradaydı teknenin burnunda, tutunmuştu
küreklere. Uzattı ellerini sevdiğine ve avuçları değdiğinde birbirlerine içlerinde bir kıpırtı
hissettiler ılık ılık akan bir şey, tarifi mümkün değil, sarılıp birbirlerine öylece kaldılar
uzunca bir süre…
Sonra tekneden kumsala indiler;
Yürüdüler dalgalar boyunca tek söz söylemeden, bir kayalıkta yan yana oturup
başladılar denizi izlemeye. Seher vaktiydi, öyle dingin öyle güzeldi ki masmavi çarşaf
paklığında önlerine açılan deniz, bir an kalkıp suyun yüzünde yürümeyi bile düşündüler
hani, hava da bir o kadar serin ve öylesine sessizdi, üşür gibi oldular, iyice sokulup
birbirlerine özlemle ufuktan doğacak güneşi aradılar…
Dalmışlardı iyiden iyiye;
Belki de uyuklamışlardı ilk kez el ele olmanın verdiği huzur içinde de, görmemişlerdi
yanlarına gelen martı sürüsünü, çığlık atmak değildi yaptıkları bir simit uğruna, sanki
ninni söylüyorlardı sevdalılara, sevdaya, sevdadan yana. Denizdeki bütün canlılar onları
izliyordu, onlarsa ayrımsamadan birinin ülkenin bir ucunda, diğerinin öteki ucunda
olduklarını. Umurları da değildi ya, düş bile olsa kavuşmuşlardı sonunda…
Güneş bu gün pembe doğsun istemişlerdi;
Umutlar doğursun insana ve insanlığa istedikleri ne doğaya aykırı ne de çok şeydi.
İstemek kul’a, vermek Allaha mahsustur, sonunda günlerdir bekledikleri papatya bile
açmıştı sevda renkli çiçeklerini, bu Tanrının Lûtfu değilse neydi…?
12.07.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gönül
Dinler isen nasihattir bu sözüm
Fazla havalanma inersin gönül
Dünya ölümlüdür, sakın kalp kırma
Dört kollu tabuta binersin gönül
Fazla yüz göz olup, kırılma fazla
Hiç görülmemiş ki yetinen azla
Ömrün geçirmişsen, nazla niyazla
Ben ne yaptım diye sorarsın gönül
Dostluk bir ateştir, zordur tutması
Birlik olup bir yürekte atması
Dil yarasından da olsa gitmesi
Sen kendi yaranı sararsın gönül
İnsanı kazanmak, mert yürek ister
Allı pullu sözler, istemez astar
Erdemli biriysen sakınma göster
Hata kimde diye ararsın gönül
Ne sen efendisin ne ben köleyim
Hataları affet âlim bileyim
Durul artık yeter kurban olayım
Coşkun akıp durma yanarsın gönül
09.01.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gör Halimi
Böyle mi olacaktı ayrılmak senden
Nedir istediğin bilmem ki benden
Bir tek tebessüme razıyken dünden
Şimdi uzaklardan bak gör halimi
Değerlisin, pırlantadan yakuttan
Çıksan da gönlümden saymam sakıttan
Koştuğum limandın her beş vakitten
Şimdi uzaklardan bak gör halimi
Kırılmadım darılmadım, zordayım
Çok istedim gidemedim burdayım
Kucak kucak saygı size her daim
Şimdi uzaklardan bak gör halimi
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Görde Öyle Git
Parça-parça olmuş şu yüreğimi
Acımadan sen yak, yak da öyle git
Mezar taşı diye bir ısırganı
Dikiver başıma, dik de öyle git
Gecenin yarısı uykum bölünür
İçim kan ağlarda güler sanılır
Yüreğim çiğnenir turlar dönülür
Birazda sen çiğne, çiğne öyle git
Kimisi taş sanır bendeki kalbi
O da sırçadandır kırılır belki
Neyleyim dünyada mal ile mülkü
Kırıver gönlümü, kırda öyle git
Yaralı bir kuştum kondum dalına
Meyletmedim dikenine gülüne
İster ateşe at ister zulmüme
Atıver dalından, at da öyle git
Sen söyledin sözü acıdı beden
Niçin kırılırsın, niçin ve neden
Yıktın viran koydun hiç düşünmeden
Eserine bir gül, gül de öyle git
Sen ki göstermedin candan vefayı
İsterim süresin her dem sefayı
Rabbim reva görmüş ise cefayı
Çekerim ah etmem, gör de öyle git
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Görme İstersen
Bende şu dünyaya geldim geleli
Yılda bir kez bile gülmedi yüzüm
Nedendir bilemem eller darılır
Bir yanımda hasret, birinde hüzün
Aradım taradım yanıt bulmaya
Kimde satılırsa ondan almaya
Çoktandır alıştım yalnız kalmaya
Bilinmez nedendir kimedir sözüm
Gurbet gurbet gezdim divane oldum
Aradım dermanı kendimde buldum
Kimi zaman açıp kiminde soldum
Irmaklara döndü hep iki gözüm
Yüreğim ayazda dilim avazda
Çok cefalar çektim baharda yazda
Derman da kalmadı öz ile dizde
Değiştiremem ki bu alın yazım
Kimim neyim bilme, sorma istersen
Yaralı yanımı görme istersen
Tanrı selamını verme istersen
Hep dik durur başım, eğilmez özüm
20.09.2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gözemi Geldik
Su birikintilerine
Üşüşen serçeler gibi
Kâh, birbirimize sokulur,
Kâh tüylerimizi didiklerdik...
Kavgalarımız yaman olurdu
Her kavgadan sonra
Sımsıkı sarılırdık...
Sabahları erkenden
Aynı pencereye koşar,
Köşe kapmaca oynardık...
Cıvıl cıvıl seslere
Alışmıştın sen,
Gül yapraklarının
Sularını üstüne
Serpmekle tehdit
Ederdim ben...
Hatalarımız olsa da
Affedecek kadar
Yürekliydik...
Ne oldu bize,
Söylesene canımın içi,
Yoksa göze mi geldik...
12.11.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gözlerin
Gözlerin
hayal ediyorum;
bir gün buluşursa gözlerinle,
sana nasıl baktığını
farketmediğin gözlerimin...
hani olmaz ya;
bir ihtimal karşılaşırsak
o zaman alır mısın beni
hapsine gözlerinin...
Ah benim sevdiğim;
görebilmek için gerçeği
keşke bir anlık da olsa
yüzünü bana çevirseydin...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gurbet
Elinde yuvasız kuşlara döndüm
Seni yakamadım ben kendim yandım
Güneş kadar varken mumlara döndüm
Bir de ilden ile savurdun gurbet
Nedir istediğin söyle bileyim
İzin ver bir kere ben de güleyim
Kendi toprağıma gidip kalayım
Vampir olup her an soğurdun gurbet
Anadan babadan yardan ayırdın
Gittikçe arkamdan geri çağırdın
Gözün aydın yarım asır devirdin
Bu defa da beni kayırdın gurbet
Sana sitem ile ömrüm geçiyor
Umutlar sır olmuş elden kaçıyor
Hazan bağım bana kucak açıyor
Türlü cefan ile doyurdun gurbet
Yine de şükürler olsun cefana
Alışmadık akıl almaz sefana
Ömür bitti sardın işte kefene
Hasretin narıyla kavurdun gurbet
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gül Ağacı
Yine aldandın bak,
Neden acele ettin
Açmak için,
Üşüyeceksin
Oysa daha kıştı
Hem yağmur yağıyor
Karda yağacak belki
Seninle;
Aramızdaki benzerlik
Yüreğimizi,
Çabuk açmamız
Her merhaba,
Her sevgiye
Nereden,
Kimden geldiğine
Neden geldiğine
Bakmadan
Sen baharı özledin
Ben sevgiliyi
İnkâr edecek değilim
Çaresiz ikimiz de
Bekleyeceğiz
Her zaman olduğu gibi
Senin;
Daha yaşayacak
Çok baharların olacak
Ya benim
Sonbaharım işte
Biliyorsun
Belki de bu yüzdendir
Her daim koşmalarım
Düğümlense de
Hıçkırıklarım
Boğazımda
Var mısın?
Sen baharı ben sevgiliyi
Serbest bırakalım
Sevmek değil midir ki
Sevdiğini özgür bırakmak
Elim erdiğince
Yüreğim attığı sürece
Yanında olacağım
Kendine iyi bak
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gülmüyor Yüzüm
Bir sağanak oldum çağladım durdum
Her gün senin için ağladım durdum
Ummadığım anda, kalbimden vurdun
Ne yapsam teselli olmuyor özüm
Hiçbir güzelliğe gülmüyor yüzüm
Mor çiçekler açmış yanı başında
Gündüz hayalimde gece düşümde
Ağardı saçlarım çok genç yaşımda
Ne yapsam teselli olmuyor özüm
Hiçbir güzelliğe gülmüyor yüzüm
Takdir-i İlahi yazdı fermanı
Her yerde aradık derde dermanı
Ayırdılar candan can-ı cananı
Ne yapsam teselli olmuyor özüm
Hiçbir güzelliğe gülmüyor yüzüm
Bayram olur herkes giyinir allar
Bana zehir olur tatlılar ballar
Kırıldı kanadım kalkmıyor kollar
Ne yapsam teselli olmuyor özüm
Hiçbir güzelliğe gülmüyor yüzüm
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gülü Versen
“Ocaklara değil de,
Nisan’lara, dikilmişti incir ağacı,
Minicik Menekşeler uçuşurdu kökünde,
Bir gülü ver sen kıyamet mi kopardı,
Öyle kararıp duracağına, olup da umacı”
Hatırlıyorum sen gülünce,
Güller, benim yanaklarımda açardı,
Baharın olanca cıvıltısına rağmen,
Sen gülmeyince,
Bendeki baharlar hep kaçardı…
Ne yollar yürüyüp,
Ucu uçurum kayalıklar geçmiştim
Yalınayak yürümekten parçalamıştı
Ayaklarım da gene sitem etmemiştim…
Hani derman olacaktın yaralarıma,
Kâbuslarımdan çekip alacaktın hani,
Hiç mi için sızlamadı, bırakırken ellerimi,
Neden ey sevilen…? Zor muydu bu kadar,
Gülü vermek, zor muydu yar…?
Nedir direnmesi bu denli zor olan acı…?
Haydi, son kez gülü ver, gülü ver ki,
Bitsin yüreğimdeki tarifsiz sancı….
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gülümse Biraz
Gözlerimi kıstıkça içine dolmaya çalışan güneş
Bilmem kaçıncı tekrardan sonra başardı arzusunu
Ben de boş verdim direnmeye açıkçası
Daha kaç kere görebilecektim güneşin doğuşunu ki
İnatla yakınlaşmasına karşı duruyordum…
Sonra birkaç kumru indi dereye, kimi ikili
Kimi de yapayalnızdı, serçeler ve benim gibi
Her gün aynı ağaçları görmek ve aynı yolu yürümek
Ne kadar mantıklıydı, yürüyordum işte…
Tek derdim seninle özdeşleştirdiğim
Çanak yapraklı, mor çiçekli papatyalar
Hala açıp açmadıklarını görmek içindi belki
Tam umudumu kesmişken baktım yine açmışlar…
Sabahın ayazına ve güllerin nazına inat
Dile geldiler bir an, dediler bak biz buradayız
Üstündeki hüznünü bir kenara at
Günlerdir senin yolunu gözleriz hadi gülümse biraz…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gülümsemem Kırgın Hayata
Kara bulutlar arasından doğan güneş,
Isıtıyor düşlerimi, yavaş yavaş
Korkuyorum bakmaya, kaybolacak diye
Zemheri ayazı, yüreğime dolmuş bilmeden
Ne var ki, ruhum yorgun, gülümsemem çok kırgın hayata…
Dünyama hiç doğma güneş, alışığım ben
Merak etme, karanlıklar öldürmez beni
Nasıl olsa o da, aydınlığın karşıtı değil mi?
Gelme güneş, açma yüzünü, taşıyamam sıcaklığını,
Ruhum ezelden yorgun, gülümsemem çok kırgın hayata…
Neden kayıp uykularım, buz tutmuş ellerim
Öyle bir ağırlık ki tonlarca yük altında eziliyor bedenim
Boş bakışlarım, görmüyor gözlerim, işitmiyor kulaklarım
Hayal âleminde de değilim,hiç olmadı pembe düşlerim
Ruhum ezelden yorgun, gülümsemem çok kırgın hayata…
Bilirsin beni, olamam günebakan çiçeği,
Nereden doğarsan bakamam oraya doğru
Birdir özümle sözüm, dönmüşsem yüzümü sana
Dönemem asla sırtımı inan bana,
Ne var ki ruhum yorgun, gülümsemem çok kırgın hayata…
Artık çok geç, ben vazgeçtim her şeyden,
Neden inat ediyorsun ki yüreğim, söyledim sana
Sonbaharlar bile değil yaşadığın, varlığın kayıp
Bırak işkence etmeyi bana, gücüm tükenmiş
Gelme güneş, düşme gözlerime, ısıtma buz tutmuş benliğimi
Ruhum ezelden yorgun, gülümsemem ise kırgın hayata…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gümüş Yol
Bir zamanlar ürpertiler kuşatırdı, dört bir yanı,
Deniz üstü sis, gökyüzü bulut, toprakta açan gelincik
Her biri diğerinden ayyuka, her biri sere serpe, gencecik
Bir uğultuydu, yürüdü asırlar boyu, bir uğultu
Kendini arıyordu, henüz geç de değil ki, ay bir doğsa
Aydınlanacak karanlıklar, umuda kürek çekerken umutsuzluklar
Varsın kapılarını ardına kadar açsın yakamozlar
İşte gene penceremde, hatta gözlerimin içindesin
Karanlık da olsa hissediyorum, birazdan denizin üstünde
Gümüş bir yol açılacak ve dolunayla aydınlığa kavuşacak
Akşamüstünün sakinliğine henüz teslim olmadan
Birkaç damla ışık dökülse de yürek havuzuma
Ne ben, ne de ırak bahçelerde açan
Mavi boncuklu dikenler etkilenir bu durumdan
Sanma sana gel diyeceğim, istersen gel
Git de demeyeceğim ama olur da ben gelirsem aniden
Sakın sevgi ve dostluktan, aşktan söz etme bana
Sevmek, paylaşmak ve yürek koymaktır en olumsuz anlarda
Zaten anlayamazsın ya beni, gene de üstüne alma sözlerimi
20/06/2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gün Batımı
Sosuz kereler yenilenecek belki aynı manzara
Yine Martılar kanat çırparak uçacak gün batımına
Deniz altın sarısına bürünecek, ya sen
Sen ışık olabilir misin karanlıklara...
Aydınlatabilir misin kararan yürekleri
Bir kez kırılmaya görsün, en sevdiğine
Dönüşü olmayan dehlizlerde çürüyüp
Işığa çıkmamak için direnen kara kapkara
Sanırsın Uzatsam tutar elimi, yine gelir
Her şey bitmiştir, tek kalan saygı kırıntıları...
Uzaklaşır, sessizleşir kendini yok sayar
Yüreğine hapsetmiştir son servetini
O nu da kaybetmek istemez
Hem sana hem kendisine olan saygısını
Kaybedecek başka şeyi yoktur çünkü
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Günahım Boynuna
Usul usul girerken damarlarımdan yüreğime
Sordun mu ne düşündüğümü bana,
Baharda gelincikler gibi açarken sordun mu?
Sordun mu, meltemler gibi karıştırırken,
Ve alırken aklımı başımdan nasıl katlanır
Bensizliğe diye, bütün günahlarım boynuna..
Üzüntüm senin olsun, gözyaşım senin,
Derdim derdin olsun, yaşamım senin,
Kör kuyulara attın, arasan da bulma dilerim..
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Günaydın Anne
Günaydın Anne;
Söze nasıl başlasam bilmiyorum,
Sen yanımda olsan, çok daha kolay olurdu mutlaka,
Gözlerimin içine bakar, duygu yoğunluğumu ölçerdin önce.
Neşeliysem nazlanır, üzgünsem nazlandırırdın,
Ne garip değil mi anne, biz bilmedik çocukluğumuzda,
Anneler günü, babalar günü. V.s. V.s.
Bizim için her gündü, anneler-babalar günü.
İş güç ve yaşama dair mücadeleleriniz nedeniyle,
Akşamdan akşama, ancak görürdük yüzünüzü,
O da yemek sırasında,
Sofrada herkes tamam olsun isterdi babam,
Aksi halde kimse ağzına lokma koymazdı,
Cıvıltılar ve şakalaşmalar arasında beklerken.
Siz sevginizi mahcup yaşardınız biliyorum,
Aleni değildi hiçbir şeyiniz,
Hiç unutmam bir keresinde,
Babam elinde bir demet çiçekle gelmişti eve,
Ve seni sormuştu nerede diye.
Oysa evimizin her yanı çiçekti ya, gülmüştük babama,
Değişik bir şeydi, hatırladığım kadarıyla,
Sonradan öğrendim Salep Çiçeğiymiş adı,
Nadir bulunan bir çiçekmiş kırda bayırda,
Yani çok kıymetliymiş, şimdilerde adı Orkide.
Bak işte gene beceremedim iki laf etmeyi,
Bir de ağlamadan bir tek gün yaşamayı…
Şimdi, gene neyin var diyeceksin değil mi?
Hiç bir şeyim yok anne, sen yoksun çünkü.
Sensiz-sizsiz ve Annesiz, neyim olur ki Anne…
Mekânın Cennet Ruhun Şad olsun,
Anneler Günün Kutlu Olsun Anne...
08.05.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Günaydın Gözyaşlarım
Kapalı bir hava
Yağmur yağacak gibi,
Yine nefes almak zor geliyor,
Gözlerim isyanda, bulutlarım gebe,
Dokunsam dökülecek yerlere
Dokunmasam biriktirip boğulacağım
Ağlama demiştin, ne olur ağlama...
Tamam demiştim
Keşke tutabilseydim sözümü,
Çok isterdim,
Birde bana sor, bu o kadar kolay mı?
Kışlıklarına baktım bu sabah,
İçinde canlandın bir an
Uzandım yanaklarını okşamak istedim
Sanki hiç gitmemişsin gibi,
Gözlerimin içine dalmıştın
Her zaman yaptığım gibi,
Kokunu içime sindirmek istedim.
Sen gibi olmasa da hala duruyordu,
Sonra yerlerine yerleştirdim ve seni bu gün de
Bir bilsen ne çok özledim,
Yağmur yağacak bugün, sen çok üşürdün
Ben her adım attığın yere soba taşırdım,
Ya şimdi...
Ya şimdi ne yapayım, nasıl ısıtayım seni,
Tüm bunları düşündüm bu sabah,
Günaydınım gözyaşlarım oldu...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Güneş Bize Ağlayacak
İşte yine yalnız bir sabaha uyandık
Birazdan hüzün çıkınımızı alıp
Yollara düşeceğiz…
Ne birbirimizden ayrılacağız
Ne de bütünleşebileceğiz
Senin boyun endamın değişecek
Ben hep yerimde sayacağım…
Belki parkta oturacağız bir banka
Nerede olursak olalım
Yok ki geçmişe dair,
Tek bir güzel hatıra…
Ne diyorum biliyor musun?
Uzanalım şöyle güneye doğru
Belki bir sahil kasabası
Olmadı bir yayla…
Ev bark hiç önemli değil
İster kıl çadır olsun tepemizde
İster altımıza hasır serelim
Ama çam ormanı ve temiz hava
İşte bunlar olsun mutlaka…
Bir göl kenarı, çağlayan da olabilir
İçinde yüzsün ördekler balıklar
Sazlıklarda kuşlar, su içmeye inen
Ceylanlar, karacalar...
Çadırımızın önüne taşlardan örme bir ocak
Ocakta yanan ateşte demlenen çay
Haydi, durma getir fincanımızı
Doldur demlice bir çay
Gölgem değil misin, aynı fincandan içiver…
Gece düşünce üstümüze
Sırtüstü uzanıp, yıldızları seyredelim
İstersen dilek tut, bilirsin ben pek hazzetmem
Tuttuğum her dilek nasılsa hüsranla bitecek…
Arada bir de, iki laf edeceğimiz
Sıkı bir dostumuz olsun
Sen ve ben, O’na bir yüz çizdik
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sus, sakın söyleme biraz merak etsin…
Hey sana diyorum, uyan artık
Yeter bu kadar hayal alemine daldığın
Birazdan gün ışıyacak
Sen arkada ben önde yine uyanacağız
Kaygısız, yapayalnız bir sabaha
Ve Güneş Bize Ağlayacak…
Hatice AK
-<@<@<@<@......<@
Ne yapayım, bağladın elimi kolumu
Çevirdin muhabbet otağına yolumu.
Gönüller bir olmuş, fincan ayrı olur mu?
Orada burada değil, itelemezsen;
Sende hayır gördüm sonumu...............Hulusi DENİZ
Ellerinize Sağlık, Gönülden Teşekkürler
<@<@<@<@<@
Hani pınarlar olsun
Ellerimizin üstüne yatıp içtiğimiz
Soğukluklarıyla, dişimizi sızlattığımız
Yalansız riyasız yansımamızı gördüğümüz
Kanser korkusuna kapılmadan yaşadığımız, MEselâ! ..Hüseyin ZENGİN
Katkınız İçin Gönülden Teşekkürler,
Elleriniz dert görmesin.
<@-<@<@-<@<@
SEN GÜNEŞTEN ÜRKERSİN
BAKAMAZSIN KORKARSIN
GÜNEŞ BAŞIN EĞİNCE
SEN UZANIR SARKARSIN
GECE DE KAYBOLURSUN
MEHTAPTA DA BULURSUN
EY GÖLGEM NEYİMSİN SEN
BİR SÖYLE NE OLURSUN...............BAYRAM ALİ BÜLBÜL
DEDİĞİM BU GÜZEL ŞİİRİNİZE YORUM OLARAK
TEBRİKLER SELAMLAR
Çok Teşekkürler, Muhteşemsiniz.
-<@<@<@<@<@
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kac kez terkedildim bilmem
Kac kez unutuldum...
Kac sabah uyandim vefasizliga
Ve geceyi benimle paylasanlari bulamadim yanimda...
Bir tek sen kaldin benimle
Bir tek sen,
Ne cok sevdik birbirimizi
Ah bir de konusa bilsen....................Taşkın UZEL
Teşekkürler Sayın UZEL,
<@<@<@<@<@
Ne mal.ne mülk isterim
Dünya benim olsun istemem
Eksik tek şeyim var, evrende
Sevgi ihtiyacım benim....
Arada bir laf edelim..edelim diyorum,
Hani sevgi,barış mutluluk olsun
Yaşamadığımız mutluluklar olsun diyorum
Bir deniz kenarı bir ağaç gölgesi
Ne farkeder mutluluk olsun diyorum.......Ahmet UMUT
Çok çok teşekkürler sevgili öğretmenim.
<@<@<@-<@<@
Masum hayallerle beslediğim
Küçük umutlarla
Ufacık mutlulukla gülümsediğim
Yalnızca seni istedeğim
Bir dünya çizdim
Silgi yok
Karalama yok
Bembeyaz düşlerimde
Bir çocuktun yetiştirdiğim............dogayagmur
Çok teşekkür ederim sevgili dogayagmur.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Güneşim Ol
Yürürken bir başımıza kimsesiz kaldırımlarda
Yağmur damlaları okşasın saçlarımızı
Üstünden atlarken su birikmiş çukurların
Seyret nasıl süzüldüğünü tepeden tırnağa umutlarımızın…
Ben şemsiye almamış olayım mesela
Sen centilmence yaklaş yanıma
Yanaklarımı öpercesine düşen damlaları kıskanıp
Sor… Islanmışsın şemsiye ister misin diye…
Sonra havadan sudan konuş birazda
Bu yağmurlu havada işin neydi dışarıda
Beni nasıl ve ne zaman görmüş olabilirsin
Değil miydin kalın bir perdenin ardında…
Bak yine kapandı hava, birazdan kar yağacak galiba
Karanlık biraz içimi burksa da ne gam, sen varsın ya
Dünyamı aydınlatan, içimi ısıtan varlığınla
Hadi tut elimi sıkıca, hiç bırakmamacasına…
Güneşim ol,
Aydınlat dünümü, günümü
Sıcaklığın, sevgin ve şefkatinle…
16.12.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Güneşim Olsan, Issızlığıma Doğsan
İnceden inceye tüten bir hasret, bir özlem ki hiçbir şeye benzemez
Doğduğum gün tanıdığım gündü, öldüğüm de kaybettiğim gün oldu
Ayrılık acısı işte bilen bilir, güneş dökerse gözyaşlarını
Belki o zaman diner çakıl taşlarının dizlerde bıraktığına eş bu acı…
/Gökten kaçar gibi dökülen yağmur damlalarını getir gözünün önüne
Bak, saklandı minik bir fidanın korunaksız ve narin gövdesine
O da direnemedi bunca hoyratlığa ve ağırlığa, eğiliverdi ta yerlere/
/Yakınında gördüğü bütün ağaçlar sapasağlam dururken ayakta
Minik fidan alabildiğine ve acıyla hissetti yalnızlığını
Derin-derin iç çekerek karıştırdı iki damla gözyaşını yağmura/
İşte böyle bir gündü canımın içi kendi içimde kayboluşum
Gene kabuğuma çekilmişim, aydınlık mı karanlık mı farkında bile değilim
Hiçbir şey değil eskisi gibi, ne sabah yürüyüşündeki meltem serinliği
Ne de güneşin iflah olmaz çekiciliği…
Daha dün gibi hatta bir saniye öncesi,
O kadar yakın yani, ya da hafızam oyun oynuyor benimle
Ellerinde kır çiçekleri oturmuşsun kapımın eşiğine de
O bildik babacan şefkatinle, beni bekliyorsun sanki…
İşte böyle canımın içi, bazen yıldız olurdun gökyüzünde,
Süslerdin düşlerimi, bazen ay ışığı olup penceremde beklerdin,
Bazen bir çocuğunki gibi gözyaşlarımı silerdin,
Yalansız, dolansız candandı sevgin,
Ellerimden tutarken ne kadar da şefkatliydin…
Ağlasam kahrolurdun, gülsem bayram ederdin,
Birazcık mutlu edebilmek içindi bütün gayretin
Sonunda yüreğimi, yüreğine kattın,
En büyük kötülüğü de böylece yaptın,
Çok direndim, inkâr ettim ama olmadı canımın içi,
Bütün suç delilleri senin lehineyken seni nasıl sevmezdim…
/Kırmızı yapraklı nar, pembe çiçekli elma
Nasıl da nazireler yapıyorlardı fidancığın haline
Yenidünya gel dedi, gel canımın içi yaslan benim gövdeme
Teslimiyet içinde yaklaştı o ağaca, güvenle sarılarak sıcacık sinesine
Kim bilir, kim bilir belki de ileride, doğardı bir aşk bile… Olmadı/
Bana gelişin bir kuşluk vaktiydi, gidişin ise akşamın kör karanlığı,
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bir yanlışlık oldu desek meselâ, ne bileyim işte, belki de bir yanlış anlama,
Geçmişi unutsak örneğin, yeni tanışıyormuş gibi yapsak,
Bir kuşluk vakti geliversen…
Güneşim olsan...
Issızlığıma doğsan...
Olmaz mı..?
08.07.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Günün Kutlu Olsun Babam
Toplam dokuz,
eğer hepsi yaşıyor olsaydı
ben yedinci çocuğundum
hayat gailesi yüzünden belki
belki disiplinli olmak adına
birimizi kucağına alıp,
hiç sevdin mi baba?
Gözlerinle severdin, bilirdik
bilirdik istemezdin
taşa değsin ayağımız…
Yemez yedirir, giymez giydirirdin
Bir berber lüksün bile yoktu baba
anam keserdi uzayan saçlarını
ve nadir giyerdin hazır gömlek
don, atlet, fanila
Hepsini anam dikerdi sana
bizi adam gibi besleyip
büyütebilmek adına…
ben ne zaman doğmuştum baba?
bilmezdin; dedim ya
hayat gailesi bu gibi bilgiler
hep anamın akıl defterinde kayıtlı
haziran demişti anam
bolluk bereket ayı
kısmetlisin kısacası…
sanırım birazda öyle baba
Allah bu günümüzden koymasın geri.
İlçeye çağırmışlar seni,
Jandarmalar alıp evden
Suçun sabit görülmüş
cezan, küçük cadını
kaydettirmemişsin nüfusa
doğum günümü sormuşlar
birazda heyecandan
hatırlayamamışsın…
Çok zeki bir adamdın biliyorum
İlçeye gittiğin günü deyivermişsin
Olmuş benim de doğduğum gün
Ağustosun onbeşi
Olsun be baba, ne değişir
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
haziran olmuş ağustos olmuş
Sen benim babamsın,
Babalar günün kutlu olsun BABAM
Keşke şimdi de yanımda olsaydın...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Günün Kutlu Olsun Öğretmenim
Fizik olarak iri kemikli
Güçlü kuvvetli, biraz tombulca
Yüreği güpgüzel bir insandı
Erişilmezdi, çok büyüktü çocuk aklımda...
Beş sınıflı bir derslikte
Otuz kişiden mütevellit
Bir köy okulunun
Öğretmeniydi Aypirin hoca…
Ne zahmetler çekermiş bizlerden
Bu dünya güzeli insan, şimdi anladım
Özel bir günü bile yoktu
O zamanlar kutlayamadım…
Kırk yıl sonra da olsa
Hiçbir şey için geç değildi
İyi ki vardın, ellerinden öpüyorum
Öğretmenler günün kutlu olsun
Sevgili Öğretmenim…
24 Kasım 2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Güvenmek Sana
Hani Bazen;
Bulutların üstünde
Hisseder ya kendini insan,
Sonra yavaş yavaş, bir damla su,
Bir tüy gibi, döne döne düşer ya,
Sarılır ya toprağa veya bir yaprağa,
İşte böyle bir şey, güvenmek sana...
Hani bazen;
Tomurcuk bir gülü,
Çok beğenir de,
Koparmakla, dalında koymak
Arasında gider gelirsin ya,
Sonunda kıyamazsın koparmaya da,
Dalında bırakırsın ya,
İşte böyle bir şey, güvenmek sana...
Hani bazen;
Bahar sabahlarında,
Çimlerin içinden geçerken,
Islanır ya ayak uçların,
Serin, serin yalar ya yüzünü,
Hafif bir rüzgâr,
İşte böyle bir şey, güvenmek sana...
Hani bazen;
Susuzluktan kurur ya
Dilin, damağın
O an suların gürül gürül yere düştüğü,
Bir şelale düşlersin ya,
Bir ferahlık sarar ya bedenini,
İşte böyle bir şey, güvenmek sana...
Hani bazen;
Bir bebek tutar ya elinden
Bilmeden, kim ya da ne olduğunu
Tutup elinden, yaslanıp göğsüne
Hüzün sağanağını koyuverip,
Ağlamak gibi
İşte böyle bir şey, güvenmek sana...
09.08.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Güz Sancısı
Ben yorganı daha kuvvetli bürünürken
Servilerin hışırtıları daha bir duygusaldı
Bahçedeki fasulyeler ve kabaklar yeşilden
Kavruk sarıya dönerken yaz ağlar
Demir alırdı yazdan güz mevsiminde bağlar
İs kokulu şırahaneleri arılar istila ederdi
Ve gözleri zeytin karası çocuklar bizler
Bir bilseniz güz düşlerimizi
Hani okulların açılma mevsimini
Siyah kumaştan önlüğümüz dikildi mi
Değmesindi keyfimize kimsecikler
Hayatta mı bilmiyorum, erkek elbiselerinde
Terzi Süleyman efendiydi işin erbabı
Kızlarda benim yengem
Ne güzel yakışırdı ellerine iğne-iplik
Ne yüce gönüllüydü güzelliği destandı dillerde
İsterdim sizler de görseydiniz
Yani bizim güz sancımız farklıydı sizden
Siz dediğime bakıp da alınmayın gizliden
Kıt kanaat geçinen öz be öz köylüyüz ya
Siz-biz dememdeki ayraçlar bu yüzden
Kurşun kalemlerin, kitapların
Defterlerin kokusu yok mu?
Nasıl çalardı düşlerimizi
Önceki yıldan kalanlar da dahil
Ziyan etmezdik tek bir sayfasını.
Okumak güzeldi-güzeldi de
Biraz da işten kaytarmak mıydı
Sevinçlerimizin asıl sebebi acaba
Neden böyle özlemle beklerdik
Okul zamanını bilmem ki
Oysa kışlık erzak, odun kiralık ev
Dert, dert üstüne tekmili birden gelirdi
Anne özlemini ekleyin üstüne,
Şaşırdınız değil mi
Annelerimiz köyde okulumuz ilçedeydi
Hızlı yürüyene bir günlük yol, ilçeyle köy arası
Bir de küçükseniz, Mevla’m yardım etsin
Bol bol gözyaşı döker
Kavuşacağınız günü iple çekerdiniz
İşin bir de sabahçılık yanı var
Ayazda aç bilaç yollara düşmek
Sorsam ayıp mı ederim acaba
Sizin çocuklarınız kahvaltılarını
Kaç kere kendileri hazırladılar
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bana sormayın
Hiç tok karnına okula gitmedim ki.
Karnımın açlığını
Hep beynimin doymuşluğuyla bastırmaya çalıştım
Şimdi sizler hep eylülden dem vuracaksınız bilirim
Hazandan, hüzünden, sevdadan, aşktan ya
O da gerek elbet, hepimiz insanız nihayet.
Velhasıl, yazın dostlar;
Bu mevsimde varsın sizin kalemleriniz hep aşkı yazsın
Hep sevdayı, hep hüznü, benimki de
Okumaya bir türlü doyuramadığım ruhumu.
Sahi neydi konu ….?
Hatice AK-03.09.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Güzel Dost
Uzaktan uzağa gelir selamın,
Gönüller fetheder bir tek kelamın,
Güzellikler dolsun gönül âlemin,
Herkese güzel der kendi güzel dost.
Gönül ister ise aşılır dağlar,
Özlem pınar olur durmadan ağlar,
Sevgi; yağmurlara karışır çağlar,
Kime can diyorsa can olandır dost.
Hafifler yükümüz paylaşmak ile,
Ne özde ne sözde bulunmaz hile,
Sevgisi, saygısı benzer ak güle,
Sedası kavrulmuş gönlü güzel dost.
Ne yönden geliyor bilemem sesi,
Aziz olsun her dem bahtı yuvası,
Dostluk, kardeşlikte hasların hası,
Hüznü bal eyleyen, can olan, can dost.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hadi Canım Sende
Bir türlü anlatamadım sana,
Bu; bu öyle kolay bir şey değil
Ne oturup, okumaya benzer,
Ne yemeye, içmeye,
Ne aşk şiirleri yazmaya,
Sevmek apayrı bir şeydir,
Sevmesini bilene…
Mesela o söylemeden,
Sen ne söyleyeceğini anlarsın,
Sözlerinle değil,
Gözlerinle konuşursun...
O sana gelsin diye beklemez,
Sen ona koşa koşa gidersin,
İster yanında olsun,
İster çok uzakta
O hep seninledir,
Sen de onunla…
Sabah uyandığında,
İlk ona günaydın dersin,
Ellerini uzatır, tutarmış gibi ellerini,
Sımsıcak olur yüreğin, kuşça çırpınır,
Görmesen de yüzünü, ezberindedir...
Bunları hissediyor musun,?
Duydum..Hayır diyorsun,
O zaman; seni seviyorum diye,
İstersen milyon kere söyle,
Tiyatro oynuyorsun…
Hani birine kırk kere deli dersen,
Deli olurmuş, sözüne güveniyorsan,
Boş bir inanış derim,
Demek çok seviyorsun?
Hadi Canım Sende,
Çocuk mu kandırıyorsun…?
13.11.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hadi Çocuk Olalım
bak ne düşündüm sevdiğim
gel bu gece bir kaçamak yapalım seninle
örneğin çocukluk yıllarımıza dönelim
oyunlar oynayalım, boş verelim gama
kedere ve hüzüne, bırakalım
kendi kaderlerini yaşasınlar...
istersen, yani sende istersen,
çıkalım sokağa yıldızlar toplayalım
gökyüzünden bir bir,
ya da kumsala düşmüş yakamozlar
yapraklarda uyuyan çiy damlalarının
üstünü örtelim mesela, üşümesinler...
sokakta gördüğümüz kimsesiz
kedi ve köpekleri besleyelim birde
kuşlara yem atalım, parktan çiçek çalalım
sahi ister misin, üstüne üstlük
bekçiden azar işitip üzülelim...
sonra yaptığımız bunca çocukluk için
sen bana omzunu ver sevdiğim
nem bile istemeden buluttan
oturup bir güzel ağlayalım mı..?
ne dersin...
Benimle ağlamak ister misin?
31.05.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hakim Bey
Bir sır gibi geldi gönlüme daldı
Beni akıl almaz düşlere saldı
Terk ederken bile yüzüme güldü
Bu densizden davacıyım hakim bey
Bazen yıldız oldu göğe tırmandı
Bazen bir giz oldu yürekte yandı
Bazen bir çiçekte dalda canlandı
Bu densizden davacıyım hakim bey
Bir gün güneş oldu, başka gün bulut
Koşturur atını tanımaz hudut
Gücün yetiyorsa bakalım sen tut
Bu densizden davacıyım hakim bey
Bazen nazlı bakıp, bazen kaş çattı
Bazen kafa tutup aylarca gitti
Her kime geldiyse derbeder etti
Bu densizden davacıyım hakim bey
Bunun adı sevgi sorma hakim bey
Azıcık cezalar verme hakim bey
Eğer mümkün ise sürgüne gönder
Bu densizden davacıyım hakim bey
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hakkını Helal Et Usta
Hani sen gülünce diyordun ya usta;
küçük bir çocuk bağdaş kurar yüreğime
kıpır kıpır olurum sığmaz içim, içime...
Hani sen ağlayınca;
fırtınalar kopar yüreğimde diyordun ya
artık ağlamıyorum be usta, alıştım galiba
sen gibi ben de öldürdüm, yüreğimdeki seni
kesin çözümmüş, öğrendim bunu da sayende...
Hani sesini duyunca diyordun ya usta;
bütün yorgunluğum gider, kuşça hafiflerim
sarılır birkaç kelimeye, örterim geceyi üstüme
hayalini bulutlara asar, bir yıldıza takılırım
masal ülkesine sererim minderimi öyle yatarım
boş ver be usta, bunlar laf kalabalığı
karşılık olur mu hiç onca paylaşılanlara…
Hani dostluk diyordun ya usta;
her söyleneni doğrudur sandım
tek doğru, insanın kendi doğrularıymış
kusur sayma be usta, usta da olsan
zaafların yüzünden sen de yanıldın…
Neden diye hiç sordun mu be usta;
ben seni ne çok sevmiştim oysa
yine de seviyorum kendi dünyamda
masumca, karşılıksız, ıssızca ve dostça
anla be usta, güneş balçıkla sıvanmaz
haklı-haksız mutlaka çıkar ortaya…
Ellerine tutunmuştum be usta;
yüreğine belki de, hani tuttuğum eli bırakmam demiştin ya
inanmıştım sana ve kardeşçe bir sevgiydi bizimkisi
şimdi her ne kadar yıpratılmış gibi olsa da, her zaman
tebessümle yad edeceğim dostlarımdan birisin de
ne olur ne olmaz, mümkünse yine de hakkını helal et usta…
11.11.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Halim Pek Harap Efendim
Aklım ermez bu dünyanın işine
Bazen hayal ile bazen düşüne
Çevreme baktıkça döndüm şaşkına
Bu yüzden halim pek harap efendim
İyilik edenler bulsa iyilik
Menfaat olmasa kalksa ikilik
Sağlansa özlerde yürekte birlik
Bu yüzden halim pek harap efendim.
Bir adım gelene on adım vardım
Belki de incittim, üzdüm ve yordum
Yalnız hak’tan daim dilerim yardım
Bu yüzden halim pek harap efendim.
Hatice Ak yazar, yazarken bozar
Bazen mahzun olup, üzülür gezer
Bir anlayan çıkmaz herkesler bezer
Bu yüzden halim pek harap efendim.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hani demem o ki
Hani dağlarda olur ya, belki de bir kaya duldasına rüzgarın taşıdığı bir avuç toprağa
meyletmiş gelincik misali...
Rüzgar vurdukça ürperen, arılardan sakınan gelinciğin masumiyeti kıvamında bir şeymi
aranan, umulan...
Kuşku yok ki vardır, olmalı da, yoksa şiirler-şairler nasıl durur ayakta...Ve nasıl
sürdürürler varlıklarını...
Her anlamda masumiyet olmalı aksi halde ne kahve molası kurtarır şairi ve şiiri, ne de
çay sefası...
Hani demem o ki cancağızım;
O sizde ne kadarsa, siz onda o kadarsınız...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hani Milletin Efendisi Olanlar
Bilmem ki kaç modeldi Bedford marka bir kamyondu
ne üstünde çadırı ne de tutunacak istinat duvarı vardı
her sabah erkenden yola çıkılır, öbeklenirdi insanlar
belli noktalarda erkekli-kızlı kamyonu beklerlerdi…
yollar soğuk, yollar ıssız ve yaşam biçimi olsa da acımasız
güller açardı yanaklarda, başlarda al yazmalar ayaklarda kara çizmeler
ve kat kat çoraplar. Ay ışığı fenerleriydi, yollarını buldukları
arada bir sebepti irkilmelerine kurt ve çakal ulumaları…
zordu yaşam anlayacağınız, onların mücadelesi daha doğmadan başlar
anaları da bilmez ehli-keyif nedir, yerilmezdi aşlar, erik istemezdi canlar
naz da edemezlerdi erlerine, görevleriydi her yükü taşımak
karnı sıpadan, sırtı da sopadan mahrum edilmezdi büyük lütufdu yani…
Ya babalar; babalarımız…!
filtreli sigaralardı en büyük lüksleri, kıymazlardı ya içmeye
tabakalara doldururlardı Tekel fabrikalarında paketlenmiş tütünleri
birde kendi emekleriyle ve jandarmadan gizli yetiştirdikleri kaçakları
sararlardı üzeri Arap harfleriyle yazılı kâğıtlara, dumanı derseniz
vapurları kıskandırır yoğunlukta...
Kimi beyinden yoksunların yaktıkları ormanlar sil baştan dikilecektir de
her birine zimmetlidir eşek yüküne eş çam fidanlarıyla dolu tahta sandıklar
bir düzen içinde, özenle ekerler fidanları, orman ve yeşille büyüdüklerinden
fazla cazip değildir ya, okul masraflarına bir nebze olsun katkıları…
Orman idaresinden alacakları üç beş kuruş
çok paradır aslında yokluk içinde olanlara
düşerler yollara yarı uykulu ay ayazında
ırgattır onlar, köylüdür, bilirsiniz işte
hani milletin efendisi olanlar…
....BABALARIMIZ...
29.01.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hani Olmaz ya Belki
Bir gün olurda aklına düşersem,
Olmaz ya...
Hiç tereddütsüz gel, gel ama
Yalnız yüreğini getir...
Bir gün olur da özlersen,
Olmaz ya...
Hiç düşünme nerededir diye,
Beni terk ettiğin sevda çöllerindeyim
Düşünmeden gel, gel ama…
Benimle kavrulmaya hazırsan gel.
Hani olmaz ya belki…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hani Sen Vardın
Hani sen vardın, turuncu bir renkle
sabahlarıma ilk gelen.
Hani sen vardın, çalışma masamı,
çiçeklerle süsleyen.
Hani sen vardın, beni uzak bahçelerden,
gizlice izleyen.
Hani sen vardın, yüreğim kadar dost,
bendeki ikinci ben.
Hani sen vardın, biraz geç kalsam,
sitemlerle bekleyen.
Hani sen vardın, bir gün görünmesem,
özlediğini söyleyen.
Hani sen vardın, türlü renklerinle,
beni güldüren.
Hani sen vardın, seni seviyorum,
sevgimlesin diyen.
Hani sen vardın, ben yokken de ama
benim, hiç senim olmadın ki sen.
Artık sen yoksan ve hiç olmayacaksan,
bende olmam, yani olamam ki ben.
29.10.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hani Soruyordun ya
Bir pencere açılır seyre dalardı gözlerim,
Uzaktan uzağa şekiller çizer,
Sevdiğim imgelerle süslerdim yüzünü,
İçimde bir heyecan, hep sana gelmek
Hep seni yazmak isterdim...
Saklamazdım, dostça sevdiğimi hep söylerdim,
Seviyorum demek yetmezdi, yetmemeliydi,
Göstermeliydim sevgimi ve görmeliydim sevildiğimi,
Yürek çırpıntıları olmalıydı mutlaka,
Coşku, heyecan ve duygulu bir fırtına…
Kapandığında perde merak edilirken arkasındaki silüet,
Resimler ayan beyan çıkınca ortaya,
Kayboldu gizemler, bitti perdedeki gölgeye ilgiler.
Sıradanlaştı bütün sohbetler, azaldı merhabalar ve
Gözümü açtığım anda gördüğüm turuncu satırlar…
Meşguliyetlerde iyiden iyiye artmıştı hani,
Alnımıza kader diye yazılan bir kelam,
Tarafından verilecek bir selam yeterdi oysa.
Hatta selam vermek lütuftan sayıldı,
Dost olarak taçlandırdığımız sevgi masalı,
Neden bu kadar çabuk ve hazin sonlandı?
Hani soruyorsun ya,
Seni sevdiğimi, biliyorsun değil mi? Diye.
Sevdiğimi bilmezsen, iyi olamazsın diyorsun ya,
Belki doğru ama sıradanlaşmayı önleyemedi yinede,
Şairin dediği gibi “Şimdi Sende Herkes Gibisin”...
İyi olmasam bile, merak etme sen beni,
Artık biliyorum duygularımla baş etmeyi,
Kısacası hayattayım, öyle yada böyle,
Yaşayıp gidiyorum işte...
27.10.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hani Söz Vermiştin
Hani söz vermiştin
Sen git demedikçe
Gitmem demiştin...
Anlıyordun beni
Çözmüştün yani
Tüm düğümleri...
Her sabrın bir sınırı varmış
Sevginin rengi, çeşidi
Uyuşmadı bizimkisi...
Olmadı;
Başaramadım
Dipsiz kuyulardan
Çıkmayı...
Oysa;
Senden öğrenmiştim
Öğretmiştin sevgiyi
Kırmadın, İncitmedin...
Bak gene başa döndüm;
Tam çıktım derken dışarı
Sen bırakınca elimi
Yeniden örtündüm
Demirden kabuğumu
Midye misali…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hava Durumu
Birazdan;
şehrin sokakları alabildiğine canlanacak,
menzili sana doğru bir bulut, çıkacak yola,
haydi sevdiğim, çık sen de sokağa,
o bulut var ya, içinde kar taneleri saklayan,
işte o bulut, ha yağdı ha yağacak...
Birazdan;
bir güvercin havalanacak yüreğimden,
kanatlarında sevgi yüklü,
özlemler biriktirmiş dilinde, türkü türkü,
dinle sevdiğim, sana ulaşan her ses,
ve her nefes, biraz ben,
biraz sen ama hep biz yüklü...
Birazdan;
güneş doğacak, tan ağardı sevdiğim,
gene nöbetlerdeyim, sen gelsen örneğin,
sabah mahmurluğuna mütevazı bir sofra kursam,
karşılıklı oturup, aşkı yudumlar gibi sen kahveni,
ben çayımı yudumlasak, terkibini sorma fincandakinin,
biraz sihir biraz marifet ama hepsi “biz”den ibaret...
Birazdan;
kar yağacak sevdiğim, ben bir kar tanesiyim,
saçlarına değil, omzuna da, avuçlarına hiç değil,
tam ortasına düştüm de yüreğinin, erimek üzereyim,
izin verme yok olmama sar sarmala, koru beni desem,
ne cevap vereceksin... üşütmeden koruyabilecek misin...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hayal Gemisi
Bir hayal gemisi,
bir masal denizi, yüreği sevgi dolu,
insanlık dolu bir şair,
İnsan mı şiir, şiir mi insan,
ayırt etmek o kadar zor ki…
Hayattan hiç alacağı olduğunu düşünmeyen,
böyle bir hakkı olduğunu değil söylemek,
düşünmeye bile lüzum görmeyen…
sadece dolu dolu sevebilmeyi isteyen,
denizi, kumu, balığı, yakamozu,
börtü böceği ne varsa canlı, cansız
çıkarsız, riyasız, yalansız, öylece işte…
Tüm dünyayı kötülüklerden korumayı
görev bilmiş bir doğa savaşçısı,
yorulmak nedir bilmeden…
Ama gel gör ki;
kendi yüreğini hiç koruyamayan...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hazan mevsimi, hüzün mevsimi
Belki de Eylüle bir adım kaldığındandır, hani hazan zamanı hüzün zamanı denir ya belki
de ondandır, bilinen haliyle...
Oysa her zaman diliminin kendine göre güzellikleri vardır, hani yerlere dökülen
yaprakların üzerine bastığınızda belli belirsiz bir hüzün işitirsiniz ama o da yaprağın
doğasında vardır, yani yüreğinizin de zaman zaman çıt diye çıkardığı ses misali...
Kırılmak....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hazan Mevsiminde Ölmek isterim
Korkularım var, baharlardan kalma,
Korkularım var yazlardan kalma,
Kısacası dört mevsimden kalma
Korktuğum korkularım var.
Korkaklığım hat safhada, cesaretim tatilde,
Her mevsim, bir sevdiğimi aldı elimden,
Kış günüydü babamı kaybettim,
Baharda, eşimle anemi,
Yazlarım hastanelerde tükendi,
Kâh yandım kâh yakıldım,
Yoğun bakımlarda, acil servislerde.
Her mevsimde bir mezar taşına sarıldım,
Anne diye, baba diye, yar diye,
Doğum yılı tahmini, ölüm yılı sabit kalemle kazınmış,
Ben dört mevsim korkağıyım, bir hazan kaldı elimde,
Ben hazan mevsiminde ölmek isterim
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hazana Beş Kala
Hazana beş kala başlar telaşlar
Yaşlanma fobisi, Hazana beş kala
Anlaşılır,
Ardından sevme, sevilme isteği,
Sadece bir ses bir nefes istersin
Seni anlayan dinleyen, sevgisiyle
Sarıp sarmalayan…
Gençliğin kıymeti, sıhhatin değeri,
Hazana beş kala aşık olmak istersin,
Belki de olursun, ya da olduğunu
Anlık mutluluklar yaşarsın, hüzünlerinle
Onunla yeniden doğmak istersin…
Ölesiye sevmek ve sevilmek.
Bedenin yaprak dökümündeyken,
Yüreğin bir tomurcuk kadar körpedir
Kabullenmezsin yaşlanmakta olduğunu,
Ben ulu bir çınarım, çınarlar
Ve çınarlar ayakta ölür dersin…
Ya da kendi minik yalanlarınla,
Avunmak istersin
Sonra döner aynaya bakarsın
Önce tanımazsın kendini…
Bu arada gözlerde yakın görme
Bozukluğu da başlamıştır
Her zaman ki gibi gördüğünü sanırsın
Gençliğinden eser var mı? Acaba,
Eğer saklayabildiysen, Sana kalan
Sadece dürüstlüğün ve heyecanın
Hazana Beş Kala,
Sana kalan tek varlığın...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Her bitiş bir başlangıçsa
Her bitiş bir başlangıçsa sil baştan
Keşfetmeye çıkacağım dünyayı
Çevremi ve insanları, inandıklarımı
Kimseye fazla bağlanmadan,
Bundan böyle hiç ama hiç ağlamadan…
Değeri önce kendime vereceğim
Sonra başkalarına, ama ille de insan olana
Ömrüm kalmışsa eğer en güzel şekilde
Yaşayıp, dert etmeyeceğim hiçbir şeyi
Ne kadar sevilirsem o kadar seveceğim…
Ey hayat her bitiş bir başlangıçsa,
Bekle beni ben yeniden başlayacağım
Ve inan ki, bu kez sen mağlup olacaksın,
Umursamayacağım hiçbir şeyi,
Ne sağ yanımın ağrısını morluğunu
Ne de iltihap olan karaciğerimi…
Görüyorsun işte,
Çıkmayan candan ümit kesilmezmiş
Umut doluyum, sevgi doluyum, neşe doluyum
Yeni yıla kendimi yenilemiş girmek istiyorum
Bu yıl Milat olacak ve ben de bambaşka biri.
Yine huysuz olacağım ama ne kimseyi
Üzeceğim, nede üzmelerine izin vereceğim…
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevgi, saygı hoşgörü içeri,
Üzüntü, gam keder dışarı.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Her sabahın başka güzel Silifke
Üstünde kalen var sana bir siper
Yetişir ovanda güzel çilekler
Bütün özelliklerin görmeye değer
Her sabahı başka güzel Silifke
Cennet-Cehennemin dünyada şandı
Yazın sıcağına yandı ha yandı
Taşucunda Kâğıt Fabrikan vardı
Her sabahı başka güzel Silifke
Susanoğlu Boğsak dolup taşıyor
Tatile gelenler burda yaşıyor
Folklorunu bilen hemen coşuyor
Her sabahı başka güzel Silifke
Geceleri poyrazından durulmaz
Nerden coşar gelir Göksu sorulmaz
Ne kadar gezse de insan yorulmaz
Her sabahı başka güzel Silifke
Yörük çadırında yoğurt çalınır
Ekibine bir eş tutsam alınır
Oyunların tüm dünyada bilinir
Her sabahı başka güzel Silifke
Simgen KEKLİK oldu nice zamandır
Dünyan sonsuzluğa düşülen handır
Seni çok özledim hasretim söndür
Her sabahı başka güzel Silifke
26.06.2007
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hiç Ağlamayacağım
Söz verdim kendime yağmura inat
Ağlamayacağım, susturacağım
Kulağımı durmadan çınlatan sesi...
Özlemeyeceğim,
Ne seni, ne de o sıcacık
Gülüşündeki neşe’ni...
Vefalı bir yar gibi terk etmiyor ki beni
Bir de cılız çarpıntı var acıtan yüreğimi
Sahile vuran coşkun dalgalar gibi...
Üşüdü tüm düşlerim,
Buz tuttu ellerim,
Körü körüne sevmelerin
Bedeli budur, bilirim...
Taşı sevmek ne ise seni sevmek o
Taşa her türlü sitem, beddua edilirde
Bir sana söz etmeye varmıyor dilim...
Bakma böyle söylediğime
Gecenin koynunda, öylesine
Teselli aradım çaresizliğime...
Sen avuçlarıma düşen yağmur damlası
Sen yüreğimi donduran kar tanesi
Yalnız senin için ve sana inat
Bundan böyle hiç ağlamayacağım...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hiç düşünmedin mi
“Hiç düşünmedin mi, Begonviller üşür diye
Dizlerimi karnıma yapıştırdım, çenemi dizlerime,
Derin derin soluklandım, doğru düşünebilmek adına
Neden..? Neden diye sorup durdum kendime”
Hatırlar mısın nasıl tanışmıştık seninle, hangi gündü hangi saat
Tamamen rastlantısal bir şeydi, aklımda kaldığı kadarıyla
Ortak yanlar çoğaldıkça sanırım sıkça yaşanıyor bu olaylar
Ölürcesine sevdalanmalar, onsuz-sensiz yapamamalar…
“Sonra tanışmalar, küçük küçük meraklar
Bir bağ kuruluyor, ardından gelen özlemle aramalar
Bir de alışkanlık halini alınca, daha bir pekişiyor yakınlaşmalar
Yaşanırken rüya gibi, birden bire kesiyor tüm güzellikleri tartışmalar”
Çöktüm bir duvar dibine, ölçüp biçtim enine boyuna, inceden ince
Neyimdin benim, ne kadardı hayatımdaki yerin ve ifade edilişin
Her şey bir kurgudan mı ibaretti, hatta seni seviyorum deyişin
Oysa böyle gitmezdi bu oyun söylemiştim
Sense; benim için vazgeçilmezimsin demiştin…
Bir zaman uçuşup durduk kırlarda el ele, o çiçek senin bu çiçek benim
Konu ettik şiirlere, kokularını, güzelliklerini işledik biteviye
Başını sonunu, olmazını olurunu, bir de ayrılığı getirmedik aklımıza bile
Ne kadar gerçektik, var mıydık yok muyduk, her şey öyle güzeldi ki
An geldi, bitiverdi sevda sandığımız, şaşılası biçimde ritimliydi her şey oysa
Biz ne olup bittiğini bile anlayamadan satır aralarında
Şimdi sağanak yağmurlar düşüyor şiirlerimin dallarına…
Bir tutkuydu bendeki sen, yüreğimi de alıp gittin giderken
Sensiz doğacak her güne, binlerce kez isyan ediyorum
Şimdi o en son görüşmemizden kalan yürek yaralarımla birlikte
Seni hayatımdan tamamen silip atmaya çalışıyorum ama
Olmuyor işte canımın içi inan olmuyor, unuttum demekle unutulmuyor...
09.08.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hiçbir Şeyim Olma Benim
Hiçbir şeyim olma benim;
Güneş ol, aydınlat dünyayı
Çiçek ol besle arıları
Yağmur ol, doyur toprağı...
Hiç bir şeyim olma benim;
Ağaç ol, koru kuşları
Kaya ol, gölgene sığınsın bir kul
Sevgi ol, saygı ol, yüreklere dol...
Hiçbir şeyim olma benim;
En sevdiğim, demli çay kıvamında
Elimi tutacak, omzuna yaslanacak
Benimle gülecek, benimle ağlayacak
Yürekli bir dost ol yeter...
10.11.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hoş Geldin Dünyama
Tesadüfen çıkmış iken karşıma
Tutkum oldun şimdi dönüp baksana
Bazen keder verip bazen yaksan da
Hoş geldin dünyama hoş geldin gülüm
Gülmek ve ağlamak seninle güzel
Sevgide aranmaz hiç mesafeler
Şu garip yüreğim olmuşken gazel
Hoş geldin dünyama hoş geldin gülüm
İnsanca bir sevgi bendeki sana
Baharla can kattın inan canıma
Bir güneş misali doğdun günüme
Hoş geldin dünyama hoş geldin gülüm
Gecem sana hasret günüm sen oldun
Seher yeli gibi gönlüme doldun
Bir anlayabilsem bende ne buldun
Hoş geldin dünyama hoş geldin gülüm
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hoş gelmişler
Gördük ki dönmüşler,
üstelik gümbür gümbür dönmüşler,
Mutlandık dönüşünüzden,
okuduk şiirlerinizden
ilham aldık perilerinizden,
beklerdik ki sayfamız ziyaret edile,
heyhaaaat geçti zaman.
Ne kadar beklersen bekle dedi periler,
şiirler vurmuş kendini,
yakamozlar misali başka kıyılara.
Öyleyse sende vur kendini,
herhangi bir şiirle.
Nasıl olsa belediye kaldırıyor,
kimsesizlerin cenazesini....
Belki üç,belki beş gün sonra,
bakacak dediler sayfasına
acelemiz yok, ecelimiz yetmemişse...
HOŞGELMİŞLER......
06.10.2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hoşçakal
Dün konuştuk seninle uzun uzun
Anlattın dinledim, dinledin anlattım,
İlgisizce, öylesine, mecburiyetten,
Bir şeyler var mıydı? Kurtarılabilecek
Çok uğraştık ama galiba yoktu
Sevgiden yana ne garip....
Oysa yıllardır bir köşede duruyordu,
Görmesem de yüzünü, duymasam da sesini
Tutmasam da ellerini, ne zaman aklıma gelsen
Kıpır kıpır olurdu yüreğim, ne oldu
Nereye gitti tüm bu heyecan fırtınası bilmem ki...
Nasıl dindi, birden bire bu yürek yangını
Küllerim havaya savruldu sanki
Onlar gökyüzüne doğru yol alırken
Bir şeyleri söküp aldılar bedenimden,
Bitti diyordu bir ses, istemeden de olsa bitti...
Son kez uzandığında ellerin ellerime
Yoktu ellerim, yoktu gözlerim bakışlarım bulanık
Bir girdapta kayboldu gülüşlerim
Ama ben seni güzel hatırlamak isterim
Sen nasıl istersen öyle hatırla beni....
Hoşçakal güzel sözlü, melek yüzlü hoşçakal
Sol yanımı öldürenim hoşçakal…
Bu bir rüyaydı ama bilirsin işte,
Uyanıkken söylenemeyenler bilinçaltına yerleşir
Ve beynin en dingin anında çıkar ortaya,
Elveda diyordum sana elveda,
Seni güzel hatırlamak isterim
Sen nasıl istersen öyle hatırla...
Hiçbir zaman benim olmayanım
Sol yanımı öldürenim hoşçakal.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hoşçakal Yalancı Baharım
Tüm ihanetleri, çalınmış sevgileri
Sonu gelmez özlemleri, hüzünleri
Çaresizce bekleyişlerimi, kederlerimi,
Bendeki sensizliği,
Alp gidiyorum...
Hiç bir şey böylesine ağlatmamışken,
Bir sen, sağanak yağmurlar misali ağlattın ya,
İşte o an içimden bir şeylerin gözyaşı olup,
Beni terk ettiğini anladım.
Bendeki sensizliği,
Alp gidiyorum...
Duymanı anlamanı beklemiyorum,
Sen bilemezsin bunların ne demek olduğunu,
Hiç gölgen kadar yakınında hissetmedin ki,
Benim hislerimi nasıl anlayabilirsin,
Yaşamadan kim bilebilir ki.
İşte bu yüzden bendeki sensizliği,
Alp gidiyorum...
Sende biliyorsun sana hiç inanmadığımı,
O yüzden alışığım kırılmalara, darılmalara.
Neden kırıldığımı hiç düşünmedin ki,
Çünkü sevmeyi dokunmak sandın sadece,
Ama ben, bendeki sensizliğimi,
Alp gidiyorum, bilinmeyen diyarlara.
Hoşça kal yalancı baharım,
Hoşca kal...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hülya Bacı
Bir Hülya’m var Adanalı
Gönlüm O’na adanalı
Sayfama bahar getirmiş
Canımda can bacım Hülya’m
Nerde bulurum arasam
Dizine yatsam ağlasam
Seyhan olup da çağlasam
Canımda can bacım Hülya’m
Toprağımsın sen bilirsin
Derdime derman olursun
Sevginle gönlüm alırsın
Canımda can bacım Hülya’m
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hüsran
Hep hayal ederdim,
Arasam, duysa sesimi,
Bende onun sesini duysam
Ne hissederdim….
Aradım,
Sesini duyunca
Ateş bastı yüzümü
Kalp atışlarım hızlandı
Konuşamadım…
Bu nasıl bir şeydir
Elin elime değmeden
Yan yana gelmeden
Göz göze, diz dize oturmadan
Sevebilir mi insan birini
Sevmiştim işte…
Badem ağaçları misali
Zamansız ve delice,
Kardelen çiçekleri gibi ölümüne,
Dalgalar gibi coşkuyla
Denize düşen mehtap gibi tutkuyla
Güneşin toprağı sevdiği gibi uzaktan…
Sevmenin bir adı özlemekmiş,
Delicesine özlüyordum,
Düşünmediğim bir an bile yoktu,
Yoktu da ne oldu…
Onca sevgi, onca saygıya ne olmuştu,
Kavgada bile söylenmeyecek sözler,
Öyle kolay çıktı ki ağzından,
Her sevda gibi bunun sonu da hüsran oldu…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hüznümün sebebi kullar içinde
Bu gün hüzünlüydüm kapı açıldı
Etrafıma türlü güller saçıldı
Yardan geçilmedi, candan geçildi
Hüznümün sebebi kullar içinde
Yar yolundan gelen ferman mı vardı
Bendeki dertlere derman mı vardı
Tabip tez gelip de yaram mı sardı
Bir ben soldum bunca güller içinde
Şikâyet ettiğim sanmayın sakın
Sevenler ırağı ediyor yakın
Ben kara bağlarım, siz allar takın
Sevmektir doğrusu, yollar içinde
Şiirler hep Usta, ben ise çırak
Hepten olmuş iken nicemiz çorak
Kaldır nikabını, etrafa bir bak
Ayırım mı olur, eller içinde
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hüzünlerim Var
Bakmayın siz bana dargın değilim aslında,
Ne parlayan yıldıza, ne gülen aya,
Yalnız gecenin karanlığı ürperten içimi,
Güneşin yakması bile ninniler misali avutuyor
Bakmayın siz bana, dargın değilim hayata
Hüzünlerim var…
Tutunsam bir bulutun ucundan, sürüklese
Ummanların üzerinden, uçsam kuşlarla el ele
Sonra yağmur olup yağsam toprak anaya,
Çimen çiçek olup açsam bir daha gelsem doğaya,
Bakmayın siz bana, dargın değilim hayata
Sadece hüzünlerim var…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Issızlıktır, Aşkın Gamzelerine Düşer
Gün ışığı yazdan kalma oburluğuyla
Arsızca emerken doğayı
Bir ıssızlık var bu gün
Sebebini bilemediğim
Sus pus bir bahçe
Kuşlar uçuşur, isteksiz ve sessizce…
Gelmişken kış günleri
Onca nebatat hazanı yaşar
Bir intikam perisi gezinir
Kendine matuf ihtişamıyla
Kış güneşinden gebe
Çiçekler açan ağacın dallarında…
Küçük dereden
Akan sular da durgun bir o kadar
Anlaşılan o ki
Neresinden bakılsa serseri bir his
Ve bir boğulmuşluk var
İs, toz ve duman kokusuyla yoğrulan havada…
Ve güz ve gazel ve yürek
Ve düş yanıkları üst üste gelince
Sevda denilen mevhum
Paramparçadır bir yerlerdeki
Şiddetli patlamalar neticesinde…
Sözün özü, canımın içi
İstenç dışı da olsa
Sevginin yerini gurur aldığında
Ve dönüşü olmayan bir yolda
Sonuç getirmez çabalamalar
Zifiri bir ıssızlıktır
Aşkın gamzelerine düşer...
03.12.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Işığım Olur musun
Yolumu kaybettiğim anlardayım,
Öyle, ölesiye muhtacım sana.
Fazla değil, bir kahve içimince,
Işığım olur musun?
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
İç Dökümü
Hiç sırası değil iç dökümlerinin,
Kandırmaların,
Anlatmaların ve aldatmaların.
Kaç yaz kaç bahar yaşayacaksın daha,
Senli senden habersiz.
Kaç iç dökümün olacak,
Yıldızlara güneşe ve aya.
Kaç sahil eskiteceksin,
Geçmişe takılmış kalmış
Yaşamlarda,
Biliyor ve hissediyorsun,
Ne o var ne sen nede son,
Şair olmak istemekle olmuyor,
Olmamak ta inkâr etmekle.
İster şair ol ister olma,
Ama adam gibi adam olmak var ya;
insanı tarife yarayan en güzel cümle
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
İçimdeki Çocuk Ağlıyor
Karanlıktan korkan,
Yalnızlığa düşman
Hayata gelişine pişman,
İçimdeki çocuk ağlıyor…
Dertlerini paylaşmayan,
İkiyüzlülüğe alışmayan,
İhanetlere bulaşmayan
İçimdeki çocuk ağlıyor…
Kırılsa da bükülmeyen
Doğrulardan yorulmayan
Hak yolundan ayrılmayan
İçimdeki çocuk ağlıyor…
Garibana taş atarlar
Beyhude çalım satarlar
Yağcıya takla atarlar
İçimdeki çocuk ağlıyor...
Büyüğüne saygısı çok,
Sevgisinde kaygısı yok
Sinesinde binlerce ok
İçimdeki çocuk ağlıyor...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
İhanet
Tut ki sevmedin beni, özlemesen de olur,
Hatta hiç durmadan sitemler etsen de,
Senden gelen her sitem, sevgi nağmeleridir,
Biliyorum sitem, sevgiden gelir,
Gitmeliydim, sevmediğimden değil,
İnan çok sevmemdi gitme nedenim…
Doğru olanı buydu;
Yoksa temelli kaybedecektim seni,
Giderken sevindim mi sanıyorsun,
Bir kor yanar yüreğimde, o gün den beri,
Dinmedi çağlaması, birer şelale oldu gözlerim,
Ve her kimin yüzüne baksam, seni görür gibi olur,
Başımı önüme eğer yürür giderim…
Bir bilsen kopan fırtınaları içimde,
Oysa kırkikindi yağmurları gibi,
Usul usul yağmıştın yüreğime…
Unutmak istedim sana ait her şeyi,
Çık git yüreğimden demek ama yapamadım,
Ne yüreğimden söküp atabildim ne de unutabildim...
Sel sularına kapılan bir dal çaresizliğinde,
Nasıl anlatsam sana doğru sürüklenişimi,
Dindiremediğim bir sızı bu, dayanılır gibi değil,
Volkanlar patlıyor yüreğimde, tarifi mümkün değil...
Sadece seni ve sadece sen olduğun için, çok sevmiştim
Var olduğunu bilmek yetiyordu, ayakta durmama,
Duyamasam da sesini ve nefesini, göremesem de yüzünü,
Hasretler büyütsem de gözlerindeki çocuksu tebessümüne,
Hep bendesin, benimlesin, benimsin... Diyemedim…
Bu da benim yüreğime en büyük ihanetim...
27/05/2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
İhtilal
Akdeniz’in bakir ve fakir kıyısında
bir kum tanesiyim
ne el değmiş yüreğime
ne kimse dokunabilmiş gönül telime
yıllar boyu umutla beklediğim
şüphesiz sendin sevdiğim
Bir zakkum ağacının gölgesine sığınıp
her gündoğumunu nasıl beklediğimi
yani gözlerin değince kuytularına gözlerimin
nasıl aydınlandığımı anlatsam,
Dinler misin?
Dalgaların boyunca uzandım
tutuverecek kadar yakınsın ellerime kimi zaman
kimi zaman hayal dünyamı bile zorlarken uzaklığın
Biliyorum aslında
tüm bunlar hayal dünyamın oyunları
ve biliyorum oysa
bana, benden daha yakınsın
Olur da kirlenirsem hoyrat bir sel akışında
yıka, pakla coştukça coşan şefkatli dalgalarında
İşte seninim…
al yüreğinin içine ve beni sevdiğini söyle
Bazen deli bir rüzgârdır esen;
Bir deli rüzgâr ki; güzelliklere düşman
esme rüzgâr ne olur, yıkma umutlarımı
kalelerim kumdan…bu hızla esersen,
olacak bütün düşlerimin sonu hüsran
Umutlarım hep senli, hep senden yana
peki neden uykularımda yoksun
bir bildiğin var elbet, uyanır diye kıyamıyorsun
Bak uyandım, kumsala serilmiş gönül bahçemizdeyim
sana sunmak için kır çiçekleri derledim
tüm yasaklara çizgi çekip bu gün ihtilâl yaptı
varlığını ömre amade, önüne serdi yüreğim
14.06.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
İlk Adımı Sen At
Bütün ağaçlar
Yeşile ve ala boyandı
Çiçekler olgunlaştı meyveye durdu
Sen hâlâ kıramadın kabuğunu…
Haydi, biraz gayret
Kapat bütün sekmeleri
Yeni bir pencere aç kendine
Uçsuz bucaksız gökyüzünde…
Gönlünce kanat çırp kuşlarla
Kötülük gelmez hiçbirinden
Korkma sevmekten sevilmekten…
Vakit hazan bak
Ne kadar ömrün var yaşayacak
Bu günden tezi yok
Yeni bir hayata başlayacak...
Sev sevebildiğin kadar
Sadece sana ait
Ve senin bu hayat
Tut ki yeni doğdun
İlk adımı sen at...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
İnsaf Edin Hakim Bey
Ne bir bağa girdim ne bir bağbana
İnsaf edin ben masumum hâkim bey
Canım şimdi çıksın yalanım varsa
İnsaf edin ben masumum hâkim bey
Ne kimseye çattım, ne çalım sattım
Dost dedikçe düştüm çamura battım
Hüzünlerle şu gönlümü donattım
İnsaf edin ben masumum hâkim bey
Hükmün peşin geldi üzüldüm buna
Bu kadar az mıydı inancın bana
Nasıl anlatayım derdimi sana
İnsaf edin ben masumum hâkim bey
Kopardım seninle dostluk bağımı
İyileştiremem yürek dağımı
Hem solumu kırdın hem de sağımı
İnsaf edin ben masumum hâkim bey
Mertlik yürektedir, değildir tende
Sevginden hiç eser kalmadı bende
Versinler hesabı günü gelende
İnsaf edin ben masumum hâkim bey
23.01.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
İnsanlık Hali
Sağa sola bakınıp
Bari bu derdim yokmuş derken
Düşecektim az kalsın...
Neyse ki tecrübem yoktu
Ben anlamadan ne olduğunu
Geldiği gibi gitti...
Yalnız sevgi kaldı geride
O da kalmasa iyiymiş ya
İnsanlık hali işte
Oldu bir kere...
24 Eylül 2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
İntizar
Bir mektup yazdırmış, ahu zar diye
Dost olmuşum, olmadım ki yâr diye
Halim arz eyledim, yaram var diye
Selam salmış, gönlü hoş olsun demiş...
Elâ gözlerine, bir dem yaş dolmuş
Sevgi dediğimiz, canda yük olmuş
Duydum, beti benzi sararmış solmuş
Yeri yurdu hepten, kış olsun demiş...
Bedbaht ettim artık, soldurdum seni
Bir olmaz uğruna öldürdüm seni
Hayalin avutmaz, duysam sesini
Uykularda kaldım, düş olsun demiş...
İntizar etsem de, suçu yok demiş
Kusur bende idi, hatam çok demiş
İster beraatım ver, ister yak demiş
Başka yâr severse taş olsun demiş...
18.05.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
İstediğim Hiçbir Şey, İstemediğim Her Şey
Daha dört yaşındaydım, Zekiye öldü dediler
Herkes ağlıyordu evde, mevsimi hatırlamam
Anterit olmuş, sonra yüksek ateş, kor gibi yanmış
Doktor yok ki köyde ilçeye yaya gidilmez,
Gidilse de Altı yedi saat çeker at sırtında.
Altı yaşında okula gidecektim Mehmet yalnız dediler
Çocuğa bakacaksın, peki dedim, Mehmet iki yaşında
Bir akşam yemekte Mehmet herkese yedirdi yemeğinden
Sabah kalktık ki Mehmet cayır cayır yanmakta ateşinden
Doktor dediler hemen doktora gidelim, ama faydasız
O da ölmüştü aniden…
Okul yıllarım da kıt kanaat geçti, ilk zamanlar
Komşu kızının kundurasıydı ayağıma giydiğim
Liseyi bitirdim ama ne ders gördüm adam gibi
Ne dershaneye gidebildim, kazanamadım Üniversiteyi
Oysa çok ta zekiydim, içimde bir ukdeydi yüksek okul okumak
Yıllar sonra iş güç sahibi olup, kendi ayaklarım üstünde durduğumda
Tekrar girdim sınavlara, açık öğretime yazıldım,
Çevremden hor gördüler, çoluk çocuk sahibi kadın okur mu dediler
İnat etmiştim ya, dört yıl uyumasam da bitecekti bu okul
Azmettim hiç kalmadan bitti işte yüksek okul.
En büyük arzum öğretmen ya da doktor olmaktı, olmadı
Şimdi işime dört elle sarılmam, hep mükemmeli aramam
Beklide hiç sahip olmadığım şanstan gelmekte.
Olmak istemediğim her şeyi oldum ama
Olmak istediğim hiçbir şeyi olamadım,
Şimdi bütün umut ve umutsuzluklarımla yüzleşme zamanı
Hiçbir şey beni üzmüyor, kırılmıyorum hiçbir şeye
Bu yürek öyle çok acıdı, öyle çok ihanete uğradı ki
Yaşam tarzım oldu bütün olumsuzluklar.
Geriye dönülmeyeceğini bile bile, bir umut bıraktım
Yine de kıyıda köşede olmak istediğimse hiçbir şey..
Benden size nasihat, ertelemeyin isteklerinizi,
Ertelemeyin aşkınızı ve sevdanızı, kenara itmeyin
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yolunuza çıkan fırsatları, izin vermeyin sizi üzmelerine
İzin vermeyin sırtınızda gezmelerine.
İşte finale yaklaştım, olmak istediğim hiçbir şeyi olamadım
İstemediklerimse düğün dernekle çıktı karşıma
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
İsteyemem ki
Yüreğinde yerim var mıdır, bilmem
Eğer sen gülmezsen ben zaten gülmem
Dünyayı verseler sen yoksan almam
Bağrına basmanı isteyemem ki…
Gönül feryadımı dindiremedim
Şu kem talihimi döndüremedim
Yalan dolan ile kandıramadım
Fermanım olmanı isteyemem ki…
Deva kar etmiyor, yaram çok derin
Ne hallere düştüm var mı haberin
Bütün bedenimi sardı kederin
Tebessüm olmanı isteyemem ki…
Son sözüm dedim de tutamadım ben
Gönlümden bir türlü atamadım ben
Boğazımda düğümlendin yutamadım ben
Dermanım olmanı isteyemem ki…
Ela gözlerinden akan yaş olsam
Gündüz hayalinle gece düş olsam
Ölüp gitsem toprak olsam taş olsam
Yas tutup gezmeni isteyemem ki…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kabahat Bendemi
Kayıp zamanlarımın telafisi
Sevgimin rehberi olmuşken
Neden bir hiç uğruna kölesin,
İnadına.
Ben ki;
Yüreğimin en müstesna köşesinde
Misafir etmişken seni
Zavallı yüreğimi
Kırmak marifet miydi,?
Oysa hepsini unutmaya,
İki kelime yeterdi
Yanlış anladıysan beni.
Ah dostum, arkadaşım
Canımın içi, Kabahat bende mi?
Gün bitiyor, ömür tükeniyor
Senden tek söz gelmiyor...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kabus
Dün gece,
Bütün gecelerden uzun sürdü,
Yüreğim sanık sandalyesinde
Ben kürsüde hâkim,
Sorular sordum yüreğime...
Şimdiye kadar neye sevindin,
Niçin üzüldün,
Hiç kin tuttun mu,
Birine haksızlık ettiğin oldu mu,?
Neyi sever neye üzülürsün,
Başkalarının hakkını yedin mi?
Yüreğim en çok sevmekten
Korktuğunu ve üzüldüğünü,
Üzülmemek için sevmediğini,
Sevmemek içinse üzüldüğünü
Söyledi…
Sorgulama sürerken,
Yanı başıma bir yılan geldi,
Önce zararsız göründü,
Sağ kolumun üstünde
Ağrıttıkça ağrıttı,
Kolumu kurtarmak isterken
Birden saldırıp parmaklarımı kanattı
Canım hiç yanmadı yanmasına ama
Zehir dağılmasın diye kolumu
Bağlamak istedim, başaramadım…
Çünkü yılan benden çok iriydi,
Uyandığımda ne sanık sandalyesi
Ne de hakim kürsüsü,
Meğerse kabus görüyormuşum,
Şimdi en çok bundan korkuyorum.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kaç Paraya Sattılar
Sıraya girmişti
O da herkes gibi
İncecik kollarıyla
Sarmıştı bir bebeği
Hastalanmıştı galiba
Bükmüştü boynunu
Tıpkı annesi gibi...
Tahmine çalıştım yaşını
Ya onaltı, ya onyedi
Küçücüktü bedeni
Koynundaki bebek gibi
Esmer tenine giymişti
Kahverengi bir giysi
Koşup oynayacağı yaşta
Yüklenmişti ağır yükü...
Ayaklarında
Pembe renkli terlikler
Çorapları da pembe
Birde saçına taktığı
Kendisi henüz tomurcuk
Açmış saçındaki toka
Görüp görebileceği tek renk
Ayağındaki pembe terlik
Birde saçlarına taktığı
Koca gül figürlü toka...
O küçük anne
Bir çığlık oldu yüreğimde
Kaç paraya sattılar
Çocukluğunu diye…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kalem misin, belam mısın
Bazen idamları yazdıran kalem,
Bazen beni candan bezdiren kalem
Bazen deniz derya yüzdüren kalem
Renkten renge giren bu nasıl kalem
O olmazsa yazamam ki kelamı
O olmazsa gelmez yârin selamı
Bilmem dostum mudur yoksa belam mı
Beni halden hale koyar bu kalem...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kalemin İhaneti
Sonbahar hızla sarılırken kışın kanatlarına
Yapraklar inadına bahar ister gibiydi,
Güneş son bir gayretle okşadı düşen yaprakları
Parktaki ahşap masa ve taş bank beni beklerken
Hüzünlü ve kimsesizdi…
Sanki gel diyordu, gel paylaşalım yalnızlığımızı
İkimizde de tesellisi ve telafisi olmayan ince sızı
İstersen bir de çay ısmarlarım sana
En güzel kelimeleri kazırsın bir köşeme, tabi varsa
Teslimiyet içinde yaklaştım yanına
Sevgiyle aldı ellerimi avuçlarına…
Hadi yaz dedi, yaz içinden geçenleri,
Neler geçmiyordu ki, hiç gerçekleşmeyecek düşler
Hüznünü bir tül perdenin arkasına saklayan gülüşler
Ve nice nice vazgeçişler…
Elimdeki kalem, rastgele gezinirken ak sayfada
Birden üç harfe takıldı kaldı kalemim masada
Yazmak istedikçe, o bir yerlerden kopuyordu
Beni üç kurşun gibi, üç harfle taa yüreğimden vurdu...
Bu öykü bir sonbaharda yaşandı,
Sırtüstü çimlere uzanan yapraklar olanlara tanıktı
Silah sesini bir ben duydum, birde onlar duydu
Üstelik yüzüme gülümseyip adını da sensizlik koydu...!
14.12.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kamil Abi
Kamil Abi;
Benden duymuş olma
Bu akşamüstü Bülent söyledi
Aşıladığın mersinlerin meyvelerini yürütüyormuş
Orada olsam belki ben yapardım aynı şeyi ama
Bir de ballandıra, ballandıra anlatması yok mu.?
Vallahi katil eder insanı…
Hani yıllar önce
Koparılıp dereye atılan karpuzlar vardı ya
İşte onları Mevlüt’le ben koparmıştık
Cin gibi bir oğlandı o biliyorsun
Seni görünce hemen sıvışmış
İhale de yine bana kalmıştı…
Ne güzel insandın Kamil Abi
Hiç kızmamış, darılmamıştın
Şimdi nasılsın bilmiyorum ama
Biz Yörüklerin bir sözü vardır ya hani
“Asıl Azmaz, Bal Kokmaz diye"
Baba adamdın vesselam…
Hatice AK/14.11.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kapat Gözlerini
Haydi, kapat gözlerini,
Hayal et bizim olmayan bir geleceği,
Hep böyle el ele, göz göze,
İster gerçek gibi, ister rüya,
Ne en güzel hayal,
Ne de rüya,
Gerçeğin yerini tutamaz nasıl olsa...
Alışılır belki, insan nelere alışmaz ki,
Minicik mutluluklara, en çok da gözyaşlarına,
Tutunmak istenilen her dal kırılmış,
Terk edilen yaşamlar gibi tüm çiçekler solmuştur…
Say ki ne yolu, ne yolcusu olmayan,
Gökyüzünün bile unuttuğu bir limansın,
Kur bakalım en güzelinden,
Nasıl hayal kuracaksan,
Bütün ömrün aksın gözlerinin önünden,
İçinde hiç mutlu öyküsü olmayan,
Yaşanmışlıkları izlerken…
İstenir ki yaşamlar, hayal kadar güzel olsun,
İstenir ki bütün güzellikler, hep sevmelerde buluşsun,
Ne var ki gün gelir, tüm hayaller bir anda tuz buz olur,
En aydınlık düşlerin finalleri bile karanlıklarda boğulur…
Şimdi kapat gözlerini, gene kur hayallerini,
Kapat yüreğini... Ne kimseyi gör, ne bir sesi duy...
İşte önüne serilmiş bohem bir hayat...
Hayallerini al yanına, gönlünce yaşat...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kaplumbağaya Şiir
Belli ki yıllar seni de yormuş ben gibi,
benzer yanımız ise dik başımız,
eğilmez namert önünde...
Susamışsın belli,
biz insanların elinden neler çektin kim bilir,
yoksa ne işin olur yaz sıcağında asfaltın ortasında...
Karşı taraf da mezarlık ya,
Hak saklasın, ezileceksin.
Hadi git bir an önce, git ve kurtul.
Düşünsene, bu sabah da seninle konuşmakmış kısmetteki,
Varsın olsun, gözlerimin içine bakarak ne güzel dinliyorsun.
Haydi güzel kaplumbağa biraz daha gayret et,
Biliyorum kurtaracak azmin seni...Sabret...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kar Tanesi
Söz verdim kendime yağmura inat
Ağlamayacağım, susturacağım
Kulağımı durmadan çınlatan sesi...
Özlemeyeceğim,
Ne seni, ne de o sıcacık
Gülüşündeki neşe’ni...
Vefalı bir yar gibi terk etmiyor ki beni
Bir de cılız çarpıntı var acıtan yüreğimi
Sahile vuran coşkun dalgalar gibi...
Üşüdü tüm düşlerim,
Buz tuttu ellerim,
Körü körüne sevmelerin
Bedeli budur, bilirim...
Taşı sevmek ne ise seni sevmek o
Taşa her türlü sitem, beddua edilirde
Bir sana söz etmeye varmıyor dilim...
Bakma böyle söylendiğime,
Gecenin koynunda, öylesine,
Teselli aradım çaresizliğime...
Sen avuçlarıma düşen yağmur damlası
Sen yüreğimi donduran kar tanesi
Yalnız senin için ve sana inat
Bundan böyle hiç ağlamayacağım...
30.06.2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kara Kız
KARA KIZ
Etlice dudaklarında tebessümden çok öfke ve başkaldırının izleri vardı, belki de isyan.
Evet-evet, bu mimiğin adı isyandı.
Kendisinden bir kaç yaş büyük olan ancak nesi olduğunu bilmediğim diğer kız bir şeyler
söylüyor, o briketlerle örülen kapıya hücum ediyor, arada bir yüzüne düşen saçlarını
her biri minik bir güvercin gibi elleriyle, hışımla geriye doğru atıyor-söyleniyordu.
Bütün eşyaları bir kaç döşek-yorgan-battaniyeden ibaret olan partallar apartmanın
cümle kapısına yığılmış, yetişkin bir erkek ve birkaç kadın şaşkın ve umutsuzca ama
her an çığlık atacakmış hissi veren öfkeli bakışlarla gıkları çıkmadan akıbetlerini
bekliyorlardı.
Az önce neşe içinde ağzındaki sakızı çiğnerken, bir yandan da şarkı söyleyen küçük
kara kız birden küçük bir dişi arslan kesilmişti. Her şeye ve herkese meydan okuyan
ama kaderinden kaçamayan küçük bir dişi arslan.
...Artık şarkıları öfkeye dönmüş, sakızını çiğnemiyor, adeta dövüyordu...
Savaşlar en çok küçük yürekleri vuruyor, bize de hiç bir şey yapamamanın verdiği
vicdan azabı ve suçluluk duygusu kalıyor...
Günaydın sevgili dostlar....
Bu sabahki yazımı Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün sözüyle
tamamlıyorum..
.........................."YURTTA SULH, CİHANDA SULH"..........................
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kaybettik Yüreğimizi
Yıllardır yıprattık kaybettik onu
Böyle olacaktı belliydi sonu
Kırık çürük yıkık her bir boğumu
Yıllardır yıprattık kaybettik onu
Böyle olacaktı belliydi sonu…
Bedenin yükünü çeken de oydu
Zalimlere boyun büken de oydu
En sonunda taşa toprağa döndü
Yıllardır yıprattık kaybettik onu
Böyle olacaktı belliydi sonu…
Adını unutmuş yürek dediler
Hem ihanet edip hiç sevmediler
Zati dört gözü var ölmez dediler
Yıllardır yıprattık kaybettik onu
Böyle olacaktı belliydi sonu…
Sevgi verdi saygı verdi can verdi
Yeri geldi mazlumlara kan verdi
Sevgiler büyüttü şöhret şan verdi
Yıllardır yıprattık kaybettik onu
Böyle olacaktı belliydi sonu..
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kaybolmak İstiyorum
Midye gibi kabuğuma çekilip kaybolmak istiyorum,
Usandım yel değirmenleriyle savaşmaktan, bana ne
Sokaktaki aç kedilerden, barınaksız köpeklerden
Mendil satan çocuklardan, perişan dilencilerden,
Yerlere tükürenlerden, saygısızlar demeyeceğim.
Doğa kanunu diyeceğim, varsın yutsun büyük balık
Küçük balıkları, denizin yasası diyeceğim,
Asırlık çınarları kesmiş olsa da belediye,
Kırkayak parkı dönse de çıplak bir tepeye,
Elinize sağlık efendiler iyi iş becerdiniz diyeceğim.
Bütün dünyanın kahrını ben çekiyormuşum hissine,
Boş vereceğim hümanizme, aristokratlığa
Kimseye hak ettiğinden fazla değer vermeyeceğim,
Bencil olacağım birazda sevgimi ifadede,
Artık ben yokum dostlukta, sevgide özveride.
Hâlbuki yer yoktu benim hayatımda ne yalana
Ne de ikiyüzlülüğe, belki de bu yüzdendir,
Bütün kırılmalarım, çabucak aldanışlarım bu yüzden
Şaşmamak gerek aslında, nehir tersine akar mı?
Düzen böyle gelmiş böyle de gidecek.
Eğer bunlarsa genel kabul görmüş davranış biçimi,
Yüreğim daralmayacaksa bir engelli görünce,
Gözlerim dolmayacaksa bir cenaze arabasına,
Ben yokum bu oluşumların içinde.
Yel değirmenleriyle savaşmaktan usandım
Midye gibi kabuğuma çekilip kaybolmak istiyorum.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kayıp Sevdalar
Aslında ne yazarı ne de eser hakkında hiç bir ön bilgim yoktu. D&Rı gezerken gözüme
ilişti, daha doğrusu doğrudan kendisi değil de, indirimde olan yayınlar bölümü.
Aldım, kapağının da bir çekiciliği yoktu, yıllar yılı alışkanlığım olan özet kısmını da
okumamıştım. Kısacası fiyatının ucuzluğundan başka hiç bir şeyi cezbetmemişti beni,
biliyordum o da bir iki gün başucumda duracak, sonra kolilerdeki yerini diğer
kaderdaşları ile birlikte alacaktı ancak;
Bu defa adı ilgimi çekti, yapacak başka bir şeyde yoktu sanırım, şiirde
yazmıyordum-yazmıyorum okuyayım bari dedim, en azından bir şey yapmış olurum,
can sıkıntısı çekmemek için...
Başladım belki rekor değil ama 632 sayfalık kitabı benim için kısa sayılacak 6 gün gibi
bir sürede okuyup bitirmiştim...
Başlığı demiştim sonradan beni okumaya sevk eden, tıpkı sizin şiiriniz gibi...
Bu şiirin adı KAYIP SEVDALAR mı olsaydı acaba, tıpkı benim okuduğum KAYIP
ROMANLAR kitabı (romanı) gibi...
Yoktum, yoktun, yokuz....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kendim İçin Ağladım
Ne bir amacım var, ne yetişmek istediğim bir yer,
Öylesine bir boşluk işte, bazen ağırlığı altıda ezildiğim,
Hiç açılmadı senden sonra, kapattığım pencere...
Belki de bu yüzdendir yokluğuna tahammül edemediğim,
Bir gün görünmesen ortalarda,
Merak içinde kalıp kendimi yiyip bitirdiğim
Akşam uyumaya gittiğimde odama,
Açık bırakırdım ya lambayı,
Sen gelip, hem lambayı hem üstümü ört diye,
Aslında bilerek yapardım hepsini,
En çok da usulca saçlarımı okşamanı severdim,
Birde alnıma kondurduğun minik buseyi…
Bazen çok geç kalkardın hani, başucunda beklerdim ya,
Sen uyurken, bende sana yapardım bana yaptıklarının aynını…
Nefes alışını izler, kalp atışlarını dinlerdim,
Bir de, belli belirsiz bir tebessüm olurdu yüzünde,
Bakmaya kıyamazdım…
Başlangıçta bir oyun gibiydi hepsi,
Hani sazlıkların arasında yolunu kaybeden,
Çirkin ördek yavrusu masalını paylaştığımız gibi…
Sonra ne olduysa oldu, şiddetli bir akım kapladı benliğimi
Bencillik midir sahiplenme mi bilemiyorum ama
Ya hep, ya da hiç der olmuş, önceliklerin olduğunu,
Çoktan unutmuştum…
Sonra düşündükçe olmayacak bir duaya inandığımı anladım,
Bu yüzden, çekip gitmekti doğru çözüm, geç de olsa kavradım,
Şimdi bin bir parçaya bölünmüş bir ben var içimde,
Yaşama küskün, alabildiğine kırgın ve bir o kadar yorgun…
Zaman her şeye ilaç demiş ya bilenler, benzeri bütün sözleri,
Tekrarladım durdum kendime ama ne aklım inandı ne yüreğim,
Şiir yazmaya ve içimdeki hüzünleri boşaltmaya çalıştım bir süre,
O da olmadı, tekrar etmekten korktum belki bazı şeyleri…
Belki de söylemek için can attığım sözler dökülürse kalemimden,
Gene en başa dönmekten korktum… İşte gene aynı şeyler oluyor…
Sana söylemek için hazırladığım bütün kelimelerim kördüğüm…
Kendimden mi kaçıyorum, yoksa senden mi bilmiyorum…
Bildiğim tek şey var, o da ne seninle ne de sensiz olmuyor,
Yerin hiçbir şeyle dolmuyor… Umutsuz ve mutsuzum…
Mutsuzum ama umutsuzluk da bazen işe yararmış biliyor musun,?
Sanki daha az acı duyuyorum, ya da öyle düşünmek istiyorum...
Senden gittiğimden beri bütün ışıkları söndü yüreğimin,
Karartma gecelerinin düzleminde,
Ve gülümseyen gözlerinin özlemindeyim,
Ama senin için olsa bile, olmayacak dualara,
Âmin dememeye yeminliyim…
Söylemiştim ya çok ağlarım diye, sebepli sebepsiz,
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hep başkalarına, başka şeylere ağlardım,
Hiç istemeden de olsa, senden gittiğim için,
Bu defa günlerce ve ömrümde ilk kez,
Sadece kendim için ağladım…
23 Nisan 2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kendime Şans Diliyorum
Kapanıp
Midye misali kabuğuma
Kendi karanlığımda
Kaybolmalıyım
Hiçbir ışık
Aydınlatmamalı dehlizleri
Unutmalı geçmişi,
Hayal kurmamalı
Geleceğe dair,
Hesap kitaba boş vermeli
Boş vermeli her şeye
Geçmişe geleceğe
Dünya mı yanar,
Sular mı çekilir,
Kuraklık mı olur?
Ağlıyor mu bir çocuk,
Solmuş mu yine çiçekler,
Yıldız mı kaymış gökyüzünden,
Kaosa mı sürüklenmiş yaşamlar,
Bana ne bütün bunlardan,
Gidin başımdan, diyemiyorum...
Yaratana borçlu olduğum,
Bir yaşam için,
Kulluk görevimi yapabilmek için,
Tekrar insanları sevebilmek için,
Kendime şans diliyorum....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Keşke Deli Olabilsem
Öylesine bir boğulmuşluk, iki el var boğazımda,
Ağlasam bağıra çağıra, kırıp döksem, camı çerçeveyi,
Bu öfke, bu gemlenemez asilik niye.
Hesap, kitap karıştı yine, ay mı? Yıl mı?
Yoksa geçen her gün bir asır mı?
Kanıyor gözlerim, yüzüm yanıyor.
Gülmedi gülmeyen yüzüm, yine elimde kalan,
Başıboş bir hayat, biraz gam, çokça da hüzün,
Hazan vakti elbet olacak bunlar, dökülecek yapraklar.
Gecenin bu saatinde uykular neden firari?
Hep deli derdin ya bana sevgili anam,
Keşke, keşke olabilseydim deli.
Ne vefasızlıklara üzülür ne girerdim depresyona,
Gülerdim belki doyasıya, ne olurdu biraz daha,
Biraz daha deli deyip, tamamlasaydın kırka.
20.07.2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kırılmalar
Kırılgan bir ışıktı
Bahar sızıntısıydı besbelli
Kapalı kapıların
Eşik altlarından
Gönül bahçelerine sızan
Yansılandı, kırıldı, kırdı
Velhasıl çıtkırıldım olup çıktı
Neden sonra sessizce
Gelişi gibiydi gidişi de
Şimdi ne yapar
Bilinmez ama
Belli ki bir köşede
Sonsuza kadar sürse de
Kırılan yerlerini onaracak
Kayıp yansımalarını arayacak
21.02.2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kırmızı ay
denizden:
yıkanıp çıkardı her gün
inci gibi bembeyaz olurdu
oysa:
dün akşam kıpkırmızı doğdu
belli ki o da yas tutuyordu
Hatice AK/15.05.2014
Soma maden şehitlerimize, Yüce Rabbimden
rahmet, ülkemize başsağlığı diliyorum.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kim bilir
yıllar yılı kaybolmamıştı, bir dut ağacının kökünü çepe çevre saran mor renkli
zambaklar...
dut ağacı ise biraz eğimli bir yerde, şiddetli yağmur ve tutunduğu toprak da kopup
ayrılmaya yatkın olduğundan zambaklar zaman zaman kopan toprak parçalarıyla
birlikte
aşağılara dere boylarına doğru dağılmış ve yayılmıştı... her ne kadar dut ağacının
kökünden ayrılmış olsalar da can buldukları toprak, onlar bunun ayrımında olmasalar
da paylaştıkları, can buldukları toprak aynı topraktı...
ne bileyim işte, hani insanlar olmadığını, olmayınca olmadığını düşündüğü şeylerin,
aslında o zambaklar gibi durmadan çoğaldığını fark edemiyorlar belki...
Kim bilir....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kim Daha Şanslı
Belki de Akdenizin Kuytu bir köyünde doğmuş olmamdı kar’ı tanıyamamış olmam
10–12 yaşlarıma basıncaya kadar. En çok kırağıyı ve çiy damlalarını özümsemiştim,
çoğu kereler arkası ökçesine kadar yırtılmış lastik pabuçların buz kestirdiği
ayaklarımızın sızısıydı en çok hissettiğimiz.
Erime denince yuvamızın içi ne kadar sıcaksa, dışarısı o kadar soğuk olurdu kışları
anlayacağınız. Örneğin çocukluğuma ilişkin hatırladığım, akşamsa ve karanlıksa
dışarıda bir işi yapmak için gerekli aydınlığın sağlanmasını teminen elimizde tuttuğumuz
çıradan yavaş yavaş sızan reçinenin parmaklarımıza yapışıp canımızı yakmasıydı çoğu
zaman.
Bazen de annemin dümdüz ve yuvarlatılmış bir taşı ocağın (modernize hali şömine)
duvarına dayayıp ona da sacın üstünde hafifçe soldurduğu mayalı bazlamaları bir güzel
kızartıp, elimize tutuşturduğu ve bizim o ekmekleri ucundan değil de tam orta yerinden
dişleyerek ekmek üzerine çeşitli figürler çizmemiz.
Sonra evimizde hazırlanan çerezleri gene anamın elinden çıkma giysilerimizin kocaman
ceplerine sıcak sıcak doldurup elimizi o çerezlerin içinde ısıtmamız, sakız gibi incirlerin
elimize yapışması daha neler neler.
Şimdiki çocuklar mı bizler mi, daha şanslıyız diye düşündüm de, galiba bizler…
Baksanıza hala ayaktayız....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kim Öle, Kim Kala
Düşünsene ne çok emek vermiştik bu sevgiye,
En masumane duygularımızdı paylaştıklarımız seninle,
Hani olur ya, belki kayıp zamanların telafisi olur sandım…
Gel gör ki gene yandım, gene yanıldım...
Bir çoban ateşi yakıp sahilde, yakamozları izleyecek,
Ehlikeyif yengeçlere gülecektik ve etrafımızda uçuşan
Ateşböceklerini koruyacaktık, kavrulmasınlar diye ateşten…
Sen çalı çırpı toplayacaktın etraftan
Ben ellerimi ısıtacaktım alazlarda,
Belki hafifçe yanacaktı ellerim ama ne gam,
Gülümseyecektik her göz göze geldikçe...
Sevgimizi gözlerimiz anlatacaktı birbirine…
Hayal bu ya;
Uzatsaydın ellerini, mesela... Tutmaz mıydım,?
Sevdiğini söylesen... Duymaz mıydım?
Hep yanımda kal desen... Kalmaz mıydım?
Olmadı işte bak, olmayınca olmuyor demek…
Şimdi ben geç kalış nedenlerimizi sıralayacağım,
Sen, henüz geç kalmamış olduğumuzu söyleyeceksin,
Ama içimde patlayan volkanları, gel de bana sor,
Hatırlamıyorum ki ne zaman düşmüştü yüreğime bu kor
Yaktıkça alevleri, vurur gözlerime damla damla
Bana nefes almak lüks olur, senin tebessümün karaborsa…
Bu geç kalınmış yaşamların öyküsünde
Kavuşmak..?
Belki bir başka bahara, ona da çok var daha,
Eğer kısmet olacaksa, bekleriz tüm baharları ama
Kim öle, kim kala…
14/02/2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kimi Aşklar
Anadolu'nun koynunda âşık,
Denizin mavisini görmez düşlerinde,
Bilir misin?
Ya Diclenin yeşilidir gördüğü,
Ya çığlıklarını duyar Fırat’ın...
Dizinde uyur, uyutur sevgiliyi
Asla dokunmaz tenine
Kıymaz, kıyamaz incitmeye
Saçlarını tel tel tarar elleriyle...
Sevdiği, gözleriyle öper
Dudaklarından sevgiliyi
En pahalı hediyesi kır çiçekleridir
Tarlalardan çiçek çiçek aşk toplar elleri
Öyle bir basar ki sevdasını bağrına
Seyhan yanar, Ceyhan ağlar, toprak yanar, gök ağlar…
Anadolu'da aşklar
Kumsallar boyu yaşanmaz bilir misin
Nadir bulunur mimozalarla, erguvanlar
Kekik kokuludur sevgili bilir misin
Fırat kadar, Dicle kadar…
Elleri buğday kokar sevgilinin
Elleri ekmek, alınları ter
Anadolu'da hem aşklar merttir hem aşıklar
Sevdaları da merttir bilir misin Anadolu insanının
yürekleri kadar…
Ne hayınlık ederler
Ne hayınlığa meydan verirler
Kimi Aşklar Dicle ve Fırat gibi yan yanadır ama
Hiç bir zaman kavuşamazlar, yan yana,
Yana yana akarlar sonsuzluğa beşikte başlar, mezarda biter…
25.11.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kirletmeyin Masallarımızı
Uzaklarda, çok uzaklarda; bir kuytuya yasladım sırtımı,
Görebilmek için doğruları, olur ya belki ben de göremem,
Olur ya bende düşerim aydınlık yerine karanlıkların peşine.
Olmaz; olmamalı ne karanlıklar, ne de boş vaatlere gebe yeminler…
Şimdi benden bağışık ve bir o kadar kırgın,
Minicik yüreğimden çalınan ne fosforlu kalemlerim,
Ne resim defterim ne de annemin anlattığı dini içerikli öykülerim var...
Oysa ne çok şey düşlemiştim, yeni yetmeyken, gençliğimde
Yumruklarım büyüktü memleketim kadar,
Ve hiç bir karanlık düşünceye eyvallah demeyecektim.
Her sabah gözlerimi güpgüzel bir aydınlığa açmak isterdim ya
Korkarım bu hasret ölene kadar sürecek bizler uyanmadıkça…
Ellerimizde kırmızı karanfiller, karanfiller kadar mütevazı,
Karanfiller kadar dik başlı, boyun eğmeden karanlık zihniyetlere,
Gün doğsa biz uyansak, karanlıklara uymadan, uyumadan.
Bulsak sonunda hem insanlığı hem de sevgiyi ve daima…
Farkında değil misiniz? dallarımız sonbahar esintili,
Kaybettikçe insanlığımızı ve insana olan sevgimizi,
Çiçek buketleri yerine silah tutarsa ellerimiz,
Şüphesiz çöle dönüşecektir, gül bahçesi olan yüreklerimiz…
Çocukken her şey ne kadar büyükmüş gözlerimizde,
Umutlar, ulaşamadıklarımız, aynı aşk gibi,
Aş gibi ekmek gibi. Ne zaman küçüldüler ki.
Artık ne masallar eski mutlu masallar, ne biz eski biz.
Birileri geldi, bütün dünya gibi hem insanlığımızı,
Hem sevgimizi, hem de masallarımızı kirletti...
31.05.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Koğuş
Bir gül yaprağına düşen çiy gibi
Gönlüme düştüğün andır doğuşum
Gökte yanıp sönen yıldızlar gibi
Artık hayal dünyam oldu koğuşum
Aşkına esirim cezalar aldım
Bin bir çeşidinden hülyaya daldım
Her nerde bunalsam yanımda buldum
Sevgi denizinde yüzdüm bir hoşum
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kolay Değil ki
Karanlık sokakta sessiz gecede,
Adını andığım her bir hecede,
Nerde diye sordum, dağca yücede
Hüznümü anlatmak kolay değil ki,
Sevgim sıradan bir olay değil ki.
Bana benden uzak senden yakındın,
Türlü türlü renklerinden takındın,
Tek bir sözle yüreğime dokundun
Hüznümü anlatmak kolay değil ki,
Sevgim sıradan bir olay değil ki.
Nedendir bilemem ağrır yüreğim,
Pare pare olmuş gönül durağım,
Yeminim yok amma senden ırağım,
Hüznümü anlatmak kolay değil ki,
Sevgim sıradan bir olay değil ki.
Atsam atamadım, satsam satılmaz
Sevgisi çok derin candan atılmaz,
Dediler ki, tırnak etten ayrılmaz,
Hüznümü anlatmak kolay değil ki,
Sevgim sıradan bir olay değil ki.
Umulmayan taşlar yararmış başı,
Kaşı gözü kalsın, canım yoldaşı,
Zor günümde aratmazdı kardeşi,
Hüznümü anlatmak kolay değil ki,
Sevgim sıradan bir olay değil ki.
Zaman ilaç bekle geçer dediler,
Dil derin yaralar açar dediler,
Sevdiğin senden de naçar dediler,
Hüznümü anlatmak kolay değil ki,
Sevgim sıradan bir olay değil ki.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Konur Köyü
Gülnar Köylerinden biridir Konur
Elma, üzüm, nohut hep onda olur
Seni gören sende kendini bulur
Göllerin, güllerin ne güzel Konur
Ekin nohut imeceyle biçilir
Çeşmelerden soğuk sular içilir
Bayramlarda gelinlik kız seçilir
Göllerin, güllerin ne güzel Konur
Üç gölü var hatırları sayılır
Çimeninde koyun kuzu yayılır
Kara Gölü gören inan bayılır
Göllerin, güllerin ne güzel Konur
Köy Konağındadır Atanın büstü
Kışın karlar yağar örtülür üstü
Kimler terk eyledi, kim sana küstü
Göllerin, güllerin ne güzel Konur
Hatice Ak söyler sana bu sözü
Yada meyil vermez, sendedir gözü
Asla inkar etmez köylüdür özü
Göllerin, güllerin ne güzel Konur
Hatice Ak/1993
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Korkardım Karanlıktan
Karanlıkta ne çok korkardım çocukken, gerçi şimdi de değişen pek bir şey yok ya...
Ola ki akşam bir şey için bir yere yollamak isteseler bin bir bahane uydururdum
gitmemek için...
Sanki yol boyunca bütün ağaçlar canavar olurdu, büyür de büyürlerdi gözümde...
Bir de anlatılan cin peri hikayeleri, kazara yolda giderken bir ağaç dalı değse korkudan
yüreğim ağzıma gelirdi..
Sonra başka başka karanlıklardan korkmamak için, okumalıyım dedim, okudum
öğrendim, öğrendikçe azaldı korkularım...
İnsan neden korkar ki....?
Galiba bilmediği şeylerden...?
Korkuyu yenmenin yolu da, korkulan şeyi öğrenmekten-tanımaktan geçiyor belli ki...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Korktum Ve Sevemedim
Hep korktum, karanlık yüzlerden
Sonu belirsiz sözlerden;
Hep korktum yağmurlu gecelerden
Şimşekler çakan hecelerden,
Korktum ve sevemedim karanlığı.
Sıcak olsa, aman vermeyip yaksa
Yine de sevdim aydını, aydınlığı,
Sevmedim, sevemedim ikiyüzlülüğü
Gölgede bir, güneşte başka çeşit
Söyleyerek değişken olmayı.
Bilemem, sınıfı, çağı ve elit olmayı,
Üzgünüm yapamam, Günebakan misali.
Güneş Nereden doğarsa o yöne eğilmeyi.
Korktum ve sevemedim lütfedilmiş sevgileri.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Korku
özgürlük eşittir yalnızlık
kendime yetiyorum derken
yalnız kalmaktan korkar olmuşsunuz
takılmayın ilk cümlenin pervasızlığına
bir de bakmışsınız
mezarlıktan geçerken ıslık çalıyorsunuz
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Korkuyorum
Korkuyorum,
Günesin kaybolmasından, aynı sen gibi...
Hem yakar hem ışıtır,
Mavilerse Özgürlüğümdür...
Gökyüzü, denizler bir de uçurumlar gibi.
İşte tam kenarındayım...
Hadi gel tut ellerimi ve kurtar beni,
Göze alamayacağımı mı sandın ölmeyi,
Anla artık, sensiz zaten yaşamıyorum ki...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kör Kütük Terk Etme
…Güneşin canı sıkılmış gördüm gün batımının birinde
bir an gözlerim karardı, yavaşça aktım kendi içimde
nereye ve ne yöne gittiğimi bilmeden,
vurdukça yaktı şavkı etrafı, ışıklar hare hare
kimliksiz bir gölge gibi bakıyordum, çukurda birikmiş suyun yüzüne
sanki birini bekliyordum umutsuzca, gelemeyeceğini bile bile...
hemen her mevsim, belki de aynıdır akşamın ağlaması,
yeni pencereler açılır, gizler karışırken karanlığa,
el sallar yıldızlar yakamozlara, ay göz kırpar hırçın dalgalara
ve kumsalda yalınayak yürürken bir başına öylece
bekler uzak iklimlerden esecek rüzgarı tüm içtenliğiyle...
bekler ki; son bulsun özlemleri, gözyaşlarıyla karışsın diye…
heyhat hiç bir şey onu ilgilendirmiyor artık
konuşmak dahi istemiyor aslında
biri selam verse kazara, kavga kıyamet kopacak ya
hani şu kibarlığı da olmasa…
aman canım sende der ve yine başlar kaldığı yerden düşünmeye
sonunun nereye varacağına aldırmadan, bilinçsizce
bir şeyler arar gibi yürür, yürür gücü yettiğince…
duygularını kaybetmekten korktu, uzaklaşmak istedi
ebediyen yaşatabilmek için en iyi yol buydu belki
başlarda acıtır, katlanılmaz sanılır ama o her akla gelişinde
kuru bir tebessüm yerleşir belli belirsiz, dudak çevresine…
…dönülmez ufuklara bir gidiş belki de
anlatılamaz uzaklaşmalar ancak yaşanır
her sabah uyandığında ilk onu görmek istersin
ilk onun nefesini solumak ve ona sarılmaktır dileğin
o sevilmediğini sanır, oysa ifadesi güçtür hislerin
belki de bu yüzden sevmek, birazda dokunmak demekmiş…
Bilemedim….
Bildiğimse bir kez daha düşünüp, beni kör kütük terk etmeyeceğin....
25.06.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Köse İle Tekir Kedi
Bizim evin bahçesine yerleşmiş tekir kedi
Kapıcıya çok yakın, hemen kapının dibi
Kırık dökük bir divan, birkaç sandalye de var
Oluvermiş Tekir’e saraydan bozma bir yer
Eh, bu kadar konforu bulmuşken bizim kedi
Boş duracak değil ya, izdivaç yapıverdi…
Altmış-Yetmiş gün sonra minik üç Tekir daha
İzin mizin almadan daldılar aramıza
Onlarda büyüdüler biraz güle oynaya
Yavrunun biri Tekir, bir diğeri sarmandı
Diğeri kırçıl renkti, bedeni iri yarı…
Bu arada sıcaklar arttı mevsim gereği
Bahçede hak sırası gelmişti kendisine
Köse kovdu onları hem de pisipisine
Elinde bir eldiven, uzun zaman uğraşıp
En sonunda kıstırdı biçare kedileri…
Bir çuvala doldurdu, götürüp koydu parka
Yanlarına bırakıp bir haftalık nafaka,
Al bakalım kedicik, işte yemek işte park
Bebelerinle birlikte yat, otur keyfine bak
Fakat döndü geriye kedi bebelerini arar…
Uzun zaman ağladı, bağırdı ya nafile
Duymadı feryadını, yavrular bir an bile
Hepimiz çok üzüldük, kedinin bu haline
Başladık bir ağızdan, kızgın laflar etmeye
Bu kediyi üzdün ya, Allah seni ne yapsın
Neyse bir akşam vakti, dışarıda bir gürültü
Damdaki asmalarda bizim kedi göründü
Yanında yavruları, nispet yaparcasına
Kösenin yazlığında ona bakarcasına
Bu kaosta böylece, mutlu sonla kapandı
Kediler asmalarda salıncakta sallandı…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Köylü Kızı
Sabah erken kalkar ekmek pişirir
Saçının bağını yere düşürür
Sevdiğini görür aklın şaşırır
Ekine gidiyor bir köylü kızı...
Şalvar ayağında, orak elinde
Azığını sarmış bohça belinde
Hafiften de türkü söyler dilinde
Ekine gidiyor bir köylü kızı...
Tel tel açar saçın rüzgâra salar
Bazen derin derin hülyaya dalar
Gonca gül gibidir yüzü hep güler
Ekine gidiyor bir köylü kızı...
Çeşmenin başında yüzünü yıkar
Saçlarına sarıçiçekler takar
Kırmaya hiç gelmez, nefreti yakar
Ekine gidiyor bir köylü kızı...
Kardeşlerin bakımı O’nun işidir
Evin direğidir, ekmek aşıdır,
Düğünlerde tabii halay başıdır
Ekine gidiyor bir köylü kızı
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Köyümüz Tepedir Görmek İstersen
İlimiz Mersin’dir İlçemiz Gülnar
Köyümüz Tepe’dir görmek istersen
Dağları, ormanı dereleri var
Köyümüz Tepedir görmek istersen
Meşhurdur köyümün inciri narı
Gezmekle tükenmez ormanı dağı
Pilavında tüter hep tereyağı
Köyümüz Tepedir görmek istersen
Yaz gelince ekinleri biçilir
Haziranda yaylalara göçülür
Sıcaklarda soğuk ayran içilir
Köyümüz Tepedir görmek istersen
Sokaklarda çocukları bağrışır
Dağ yolunda kuzuları çığrışır
Dargınları bayramlarda barışır
Köyümüz Tepedir görmek istersen
Ben köylüyüm neyim saklayım sizden
Olayım isterdim ünlü bir ozan
Ayrı düştüm, eşten dosttan yarenden
Köyümüz Tepedir görmek istersen
01.07.2007
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kriz Vurdu Sevgileri
Merhaba Sevgili
Merak etme beni iyiyim, olabildiğince
Arada bir tetiklese de yürek sancılarım
İyiyim anlayacağın...
Her gün sana geliyorum
Uzun uzun yollar kat ederek,
Şikâyet etmiyorum, alınma hemen
Yürüyüş oluyor işte...
Hava kararmadan dönmeye çalışıyorum ya,
Zor oluyor biraz senden ayrılmak
Issızlaşıyor her yan ama biliyorum
Sen hep korursun beni...
Bir sihir gibisin yüreğimde
Hep koruyan, hep kollayan
Ama sen neden hiç gelmiyorsun
Neyse sormadım say, ben geliyorum ya...
Biliyorum hep bir yerlerden izlediğini
Bu gün dünya kadınlar günüydü sevgili
O nasıl güzel kutlamaydı öylesine içten
Varsın ellerim karanfil kokmasın...
Biz kekik kokalım sevgili
Dağlarda mülteci kalalım
İltica edelim kekik tarlalarına
Sadece sevgi olsun avuçlarımızda...
Desem ki kriz vurdu sevgileri
Kim inanır bana ama gerçek bu
Varlığında bile ölürcesine özlerken seni
Kriz vurdu sevgileri sevgili...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kuşlar Ve Şiir Çiçekleri
Yuvaları bir çatıda,
Sokulmuşlar öylece
Bazen usul usul konuşurlar,
Bazen tutuşurlar el ele,
Tüm bunları yaşarken kuşlar
Seni düşündüm canımın içi…
Ve bir kurguya başladım,
Havada epeyce soğuktu
Ben bahçeye indiğimde
Senden eser yoktu
Sahi sen neredeydin…
Dolaştım bir süre
Şiirden çiçekler içinde
Hepsi aynıydı birbirinin
Duyguları farksız bir biçimde
Sevgiydi bütün motifler
Ama ayrı ayrı renklerde…
Sonra uzakta bir gölgenin
Bizi izlediğini hissettim
Ben yaklaştıkça uzaklaştı
O sendin canımın içi
Neden aniden gittin…
Yağmur yağıyor canımın içi,
Korkuyorum biliyor musun?
Aklım kapattıkça kapıları
Yüreğim açmaya çalışıyor
Sevmekten korkuyorum…
Anlayacağın, kaldıramam
Yeniden başlamayı
Ve yaşanması muhtemel
Minicik mutluluklar için
Bir daha kırılmayı
Üzgünüm canımın içi, sende kalsın
Hem kuşlar hem de şiir çiçekleri...
05.11.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kuşlar Veda Ederken
Pencereden bakınca görebildiğim,
karşı apartmanın çaprazına düşen boşluktaki
adını bilmediğim bir ağaç.
önceleri üzülürdüm yalnız haline,
yerine koyardım kendimi ve üzülürdüm yalnızlığına.
Bu sabah sesleri bana kadar gelen,
birazda gürültücü bir çok çocuğu olduğunu fark ettim.
cıvıl cıvıllar ama gülüyorlar mı,
konuşuyorlar mı bilmiyorum.
bu saatte gülüyor olmaları kuvvetle muhtemel.
sabahın seherinde onlar ötüyor,
ben onların sesini dinleyip iç huzuru buluyorum.
bir de tembihte bulundum sakın ağacı bekletmeyin,
siz olmadan ne çok üzülür bilir misiniz diye.
coşkuyla karışılık veriyorlar.
Ağaç bizi yüreğinden çıkarıp atmasın,
bilsin ki biz nerede olursak olalım sevgimiz hep onunladır.
bu kısacık muhabbetten sonra,
herkes kendi işine gücüne bakmak üzere gerçeklerine
dönüyor.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kuşluk Yeli miydin
kuşluk yeli miydin
elli adım ötede
gül ağacının açan
kızıl yaprağı mıydın
yorgun ağaç köklerine
dolanan sarmaşık
mor menekşe miydin
sarmaşıklardan
sırnaşık
mevsimlerin
sıcak zamanı mıydın
bulut-bulut üstüne
yağız
yağmur atları mıydın
ebemkuşağında
dörtnala
bir ses
bir nefes olup
serinletmeliydin ama
dur bir dakika
zoraki esen
Kuşluk Yeli miydin
yoksa sen
Hatice AK/23.08.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kutlamadım, kutlamıyorum, kutlamayacağım
.......Dünya kadınlar günüymüş palavra, dünya emekçi kadınlar günüymüş boş laf...
......Dünyanın bütün kirini pasını ve pisliğini temizleyen kadınlar.....
Dünyanın bütün yükünü ezasını çeken, şiddete uğrayan, öyle ya da böyle
aşağılanmadan bir gün geçirmeyen, ikinci sınıf değil, hiç bir sınıfa giremeyen kadınlar,
siz kendi haklarınızı bilmediğiniz sürece gününüz olmuş kutlanmış neye yarar.
........Öncelikle kadındır, saçı uzun aklı kısa söylemini yıkmalısınız.....
..........Bunun için de birbirinize sahip çıkmalısınız......
..........Kadın hiç bir kayırmaya, desteğe ya da birilerinin elinden tutmasına muhtaç
değildir.........
......................Bunun bilincine varması yeter.....................
'KADIN DA ERKEKTE İNSANDIR, SADECE İNSAN'
Üzgünüm arkadaşlar, insanlık bu ayıptan kurtulana ve kadınlar gerçekten haklarına
sahip çıkma cesaretini gösterene kadar ben bu günü kutlamayacağım....
Çünkü böyle bir davranış benim felsefeme ters düşüyor....
İyi tatiller.....08.03.2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kuzenim Resim Öğretmenim
Önsöz:
(Hem Öğretmenim hem de Teyzemin oğlu (Biricik Dayım’a)
Emekli Sanat Tarihi
Öğretmeni Ali Rıza TAŞ’a. İyi ki siz benim Öğretmenimdiniz ve iyi ki biz sizinle kuzeniz,
İyi ki varsınız öğretmenim.)
BAĞ
1972 sonbaharıydı, havalar yavaş yavaş soğumaya başlamış, bağ bozumu başlamış,
sebze bahçelerinde kışlık için olgunlaşması beklenilen bakliyatlar toplanıp kurutulmuştu.
Bu aynı zamanda okulların açılması da demekti. Buna en çok da bizler yani okul
çağında olanlar sevinirdik, biraz okuma (adam olma)
arzusu, çokça da işten
kaytarma basamağı olarak.
Ben en çok kâğıt kokularını severdim, bir de siyah önlüğümle beyaz yakalığımı,
ayaklarıma da bir kunduram olsa eh o kadar olurdu ya, kundurayı uzun süre alamadık.
Olsun ne çıkardı ki okula gidebilmiş olmak bile bir ayrıcalıktı. İlkokulu bitirdiğim yıl
ortaokula kayıt olmak için babam pek okutma tarafı olmadığından epeyce mücadele
etmem gerekmişti tabi sadece ağlamaktı silahım, ben de bol bol ağladım. Sonunda
okula kayıt olmam için izin çıktı ve okul serüvenim başladı.
Köyden daha büyük ve oldukça değişik gelen ilçeye ilk adımımı oniki yaşımda atmıştım
ve anam bir ev gösterdi, burası teyzenin evi diye. İki dayım ve sanırım beş tane teyzem
varmış da her biri ayrı ayrı yerlerde olduğundan hepsini bir arada görmek hiç nasip
olmadı. İşte ilçe merkezinde evi olan teyzemi de önceleri görmüşsem bile çok küçük
olduğumdan unutmuş olmalıyım, tanışmamız ben ortaokula başladığım zaman
gerçekleşti.
Teyzemin beş tane oğlu bir tane de kızı varmış. (Bu arada bizde teyze çocuklarından
yaşça kendimizden büyük olan erkek çocuklara da dayı denir)
Dayımı da
görmemiştim o zamana kadar, anam hep gururla anlatırdı üniversitede okumuş ve
Sanat Tarihi Öğretmeni olmuş, hatta bir anekdot’u da hiç ihmal etmezdi dayımdan
bahsederken. ‘’Derslerinden birinde hoca öğrencilerine şöyle bir soru yöneltmiş,
arkadaşlar fiziken çalışan insan mı daha çok yorulur fikren çalışan mı.? Dayım fikren
çalışan insanın daha çok yorulduğunu, fiziksel yorgunluğun biraz istirahatla
geçebileceğini söylemiş, sınıftaki diğer öğrenciler olaya somut baktıklarından
yanılmışlar tabi.
Okullar açılıp dersler başladığında resim dersi öğretmenimiz de dayım olmuş. Ama ben
tanımıyordum, en azından dersime girene kadar. Resimden de öyle yeteneksizdim ki,
sınıfta kalsam yeriydi.
Günlük sakal traşı olmasına karşın bıyıkları neredeyse alt dudağını bile kapatacak değin
gür olan, boyu 1,70 ve ya 1.75 civarında çok genç olmasına rağmen hafif göbekli
dümdüz saçları ile kumral bir adam. Bir de bıyıklarında olağanın dışında bir renk,
sonraları bunun sigara dumanının neticesi olduğunu fark etmiştim. Sessiz ve kendi
halinde bir beyefendi.
Resim yeteneğim hiç yok demiştim ya gerçekten yoktu, yıl içerisinde de muhtemelen
geçer not vermiştir de şu an hatırlamıyorum çünkü şimdiyi bilemiyorum ama o
zamanlar güzel sanatlara yönelik derslere sanki olsa da hoş olmasa da hoş gibi
bakıldığından belki de resim dersinden bir öğrencisinin bütünlemeye kalmasına her ne
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
kadar etik görmese de insan olarak dayım da razı olmamıştı.
Yılsonuna doğru 23 Nisan 19 Mayıs bayramı kutlamaları derken okulun önüne dereden
tepeden toplanmış zakkum dalları yığılmış ve bir manzara görünümü almış olan o
dalların resmini çizmemizi istemişti, ben hiç çiçek resmi bile çizememiş biri olarak yerde
yığın olmuş dalları nasıl çizecektim ki, yok işte beceri denen şey yok. Dayım da
biliyordu elbette yavaşça geldi elimden kalemi aldı, hepsini toplasam dört beş kalem
hareketi eder resim ortaya çıktı ve o zaman geçer not olan 5 (beş)
’le beni resim
bütünlemesinden kurtardı.
En çok da akşam eve dönerken, koltuğunun altında getirdiği günlük gazetesini titizlikle
ve dikkatle okuması meraklandırırdı beni, acaba ne vardı o gazetede, sanki sınav
salonundaki bir öğrenci gibi dikkatle okurdu her bir cümlesini.
Birkaç gün önce üzücü bir vesileyle ziyaretine gittim, büyük oğlunu kaybetmişti bu
temmuz sonlarında, çok üzgün ama vakurdu, gene benim Resim Dersi Öğretmenimdi
ama o anda o bir babaydı, o her zaman mükemmel bir insandı öğretmen ve baba
olmanın dışında, o benim DAYIM’dı ve aile bağım.
En zarifi en insanı ve en değerli olanı O orijinalliğini hiçbir zaman hiçbir tesire teslim
etmeyen MUHTEŞEM İNSAN. O BENİM DAYIM ve AİLE BAĞIM.
Biliyorum el öptürmez, bel büktürmezsin kimseye, kendinin de bükmediği gibi ama
Öğretmenim olarak ellerinden Öpüyorum Sevgili Öğretmenim.
Sizi bir kez daha saygıyla selamlarken, üzüntünüzü yürekten paylaştığımı bilmenizi
isterim.
Hatice AK/17 Eylül 2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kuzucuk
Aklımız erdiğinden beri tanırız birbirimizi,
Hatırlar mısın çocukken en çok fıstık hasat zamanlarında karşılaşırdık seninle, Siz
ailecek gelirdiniz ekili tarlaların başına, biz seyri sefer ederdik evimizle fıstık ekili
tarlanın arasında. Ah sizin o fıstık tarlanız yok mu, hele kıyısındaki patikada biten
yabanıl otlar, Kasım ayının ayazında geçerken o patikadan, ayaklarım ıslandıkça
iliklerime kadar üşürdüm, bazen annen alıkoyardı yanında, bir sahana taze kaynatılmış
süt doldurur, içine ufaladığı ekmeklerle ikimizi aynı kaşıkla doyururdu.
Sen hep ağırbaşlı mıydın, yoksa ürkek mi bilmiyorum, kıyamazdın kimse incinsin annen
beni kucağına alıp öpüp koklarken bile, aldırmaz gibi görünür yan gözle izlerdin,
büyüyorduk her canlı gibi, okul çağımız gelip dayanmıştı, siyah satendi ölüklerimiz
robalı ve büzgülü, hem de çift cepli, yakalığımız patiskadandı ama en güzelini benim
anam dikerdi.
Pantolon denen şey pek bilinmezdi de anam nasıl ve nerede gördüyse bellemişti,
lacivert ve bordo renklerde ayrı ayrı kumaşlardan bana okul kıyafetimi tamamlayan
pantolonlar dikmişti.
Ayrılmayı hiç istemezdik birbirimizden, bazı kış günleri sabahtan izin alırdım anamdan
akşam sizde kalmak için, o da bilirdi ki küçük kızı emin ellerde. Yer sofrasına oturup
yedi sekiz kişi, tahta kaşıklarla çala kaşık yediğimiz bulgur pilavının lezzeti nasılda
güzeldi öyle, birde evinizin o zaman en küçüğü olan erkek kardeşinin bir büyüğünün
kafasına yoğurtlu kaşıkla vurmasını ve bizim gözlerimizden yaş gelene dek ona
gülüşümüzü, bazı şeyler unutulmazmış hiç unutmadım.
Biliyor musun senin en çok kıvır kıvır ve bir o kadar gür olup iki örgü halinde beline
kadar inen saçların çekerdi dikkatimi, taraması zor muydu bilmiyorum ama öyle çoktu
ki saçların, kuşkusuz taranırken yanmıştır canın. Garipserdim saçlarının kıvırcık
olmasını, çünkü bir Arap Kızı Teyzenin saçları kıvırcıktı bir de senin aynı kuzularınki gibi
yani ben öyle zannederdim çocuk aklımla. Sen de en çok Arap Kızı dediklerinde kızardın
saçların sebebiyle.
İlkokul bitti, ben ortaokula başladım, sen evinizin en büyük çocuğu ve tek kızı
olduğundan mı bilmem İlkokulu bitirdikten sonra okumadın, bizi bu da ayıramadı, her
yaz tatilinde ya sizin ya da bizim evde gene toplandık, bu kez grubumuza bir de
köyümüze yeni atanan genç bir bayan öğretmen eklenmişti, ilk görüşte onunla da
ısınmıştı kanımız birbirimize ama sen başkaydın kuzucuk.
Yeni bir de huy edinmiştin beni kendinden bile kıskanır olmuştun. Öğretmen hanıma
biraz yaklaşsam yaka paça kendi yanına çeker, dizlerine yatırıp, bir güzel pataklardın.
Güçlü kuvvetliydin de bana göre, hani nasıl desem şişman değil de kemiklerin daha
iriydi.
İkimizde yirmili yaşlardaydık, ben memur olup Ankara’ya gitmiştim, iki üç ay sonra
geldiğimde duydum ki seni köyümüzden bir gençle sözlemişler. Buluşmalarımızın finali
olacağını ise hiç düşünmemiştik, ben köy postasından inip daha anama gitmeden sana
gelmiştim, annenden izin isteyip bize gitmiştik. Babam bizi birlikte görünce hemen bir
tavuk kesmiş anam da kızartmıştı, hep birlikte nasıl da iştahla tüketmiştik beş kişi bir
kazan dolusu kızarmış tavuğu.
Evin kızı sen misafiri ben olmuştum ve yemeğin üstüne közde çay demlemiştin, anamla
babam evin içinde biz evimizin hemen üstünde papatyalarla bezenmiş harmanda
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
içmiştik çayımızı. Son buluşmamızdı o ve biz zaman hiç bitmesin istemiştik ama bitti.
Yıllar sonraydı senelik izne gelmiştim ilçeye, evinin adresini verdiler sana geldim, önce
iyice inceledin, sanırım ben olup olmadığımdan emin olmak istedin, sonra bana öyle bir
sarılışın vardı ki, ben de sana tabi. Ben hep çıtkırıldım olduğumdan sarılışınla sanki
bütün kemiklerim bir torbaya toplanmış gibi hissettim.
Ben şimdilerde şiirler yazıyorum biliyor musun kuzucuk, aslında sesim çok güzeldi sen
de bilirsin biraz bağlama çalmışlığımda vardı hani. Çoluk çocuğa karıştıktan sonra
bıraktım, ara verince de temelli unuttum.
Kuzucuk dememe kızma olur mu, saçların kıvır kıvırdı ya işte ondan.
Umarım bir gün gene karşılaşır, yeni kaynatılmış ve içine ekmek doğranmış sütü aynı
kaptan ve aynı kaşıkla birlikte tüketiriz…Ve ilkokul çağımızda ve sonrasında yani şartlar
bizi temelli ayırana dek yaptığımız gibi aynı yer minderinde sarmaş dolaş yatar
konuşacağız diye hiç uyumadan sabahlarız kim bilir ….Belki.…
Şimdi yani otuz yıl sonra nerden geldi bunlar aklına diyorsun değil mi?
Haklısın ama biz seninle DOSTTUK KUZUCUK, kelimenin tam anlamıyla SEN BENİM TEK
ARKADAŞIM VE TEK DOSTUMDUN.
Hatice Ak/04.09.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Küçüğüm
Bu gün de seninle uyandım sensiz
Bir sabah sessizce gelsen küçüğüm
Ömrümce beklerim ama ümitsiz
Gönlüme sevdanla dolsan küçüğüm
Neyleyim uzaksın elim ermiyor
Gelsem desem yollar izin vermiyor
Kıblem kabem oldun kimse bilmiyor
Azaplarda yandım bilsen küçüğüm
Gece düşüm oldun gündüz hayalim
Kimselere söyleyemem ahvalim
Bana yazmış ayrılığı bu zalim
Ayrılık şerbetini versen küçüğüm
Yüzünde cennetin ışığı nuru
Yaktın kül eyledin ateşi harı
Bu yıl gelemezsen başka yıl bari
Kavuşup gözyaşım silsen küçüğüm
Ölüm kime yakın derler hastaya
İki satır mektup verdim postaya
Ölünce kabrime sen taşı diye
Ellerinle toprağa versen küçüğüm
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Küstün mü
Selam verdim selamımı almadın,
Zamanın mı yoktu, ya da kasten mi?
Ne bir kelam ne de haber salmadın
Zorda mısın yoksa bana küstün mü?
Gökte bulut gibi yükseksin daim
Yüreğimi açtım başka ne deyim
Ya gel, ya da git de fikrin bileyim
Harda mısın yoksa bana küstün mü?
Karıştırma, gündüzümü gecemi
Senin gönlün her gönülden yüce mi?
Sözlerin serbest mi ya da hece mi
Darda mısın yoksa bana küstün mü?
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Leylaklar Ağlayınca
Perdeyi aralamadan,
Uzun uzun izledim sokağı,
Buğulu bir camın ardından…
Hızla gitmekte olan minibüs,
Ve bir şeyler ararmışçasına,
Sabah telaşıyla koşuşan,İnsanlar,
Aldırmadan hiç birine,
Bir zaman seyre daldım öylesine,
Ani bir fren sesiydi belli ki,
Yine beni getiren bana…
İşte o anda gördüm seni,
Her yeri süslüyordun ihtişamla,
Çiçeklerin duvarlara tırmanmıştı,
Bütün bir yol boyunca,
Öylece seyre dalmış,
Rengine mi tutulmuştum,
Yoksa güzelliğine mi, bilmiyorum…
Bir yandan da reddediyordum,
Kovuyordum aklımdaki seni,
Nedenini biliyorsun,
İlk tanışmamız ay ışığı altındaydı,
Sabah olunca hüsrana uğratmıştın beni…
Yine gelecek bahar,
Sen yine açacaksın çiçeklerini,
Ben de unutmayacağım elbet,
Ne seni, ne de seni tanıdığım,
O geceyi…
Ağla sen, çok yakışıyor inan,
Süzülsün göz yaşların dal uçlarından,
Her bahar aç yine çiçeklerini,
Bakma sen benim sitemkar olduğuma,
Söz veriyorum, kıskansam da güzelliğini,
Ben yine şiirler yazacağım sana…
04.10.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Lütfen Bilet
yıllar önceydi,
memlekete gitmek istemiştim,
yolculuğa çıkmam gerekiyordu,
kuytu bir tren istasyonunda,
bir kurban bayramında…
bilet bulamamıştım otobüste,
uçak bileti pek lüks, bir o kadarda pahalıydı,
benim gibi memurun bir aylık maaşı değerinde,
işin doğrusu havaalanı da yoktu bizim vilayette,
ucu ucuna yetişmiştim istasyondaki son sefere…
kaç adet olduğunu bilmiyorum,
sıra sıra dizmişlerdi kara vagonları,
ilk yolculuğumdu trenle,
güvensiz ve ürkekçe.
gözden geçirdim gördüğüm resmi önce,
yerleştirmeye çalıştım beynime,
düzenli bir biçimde…
sonra çaresiz gişeye yöneldim,
filanca şehre lütfen b/ilet dedim,
tuhaf… asker künyesi gibi bir şeydi,
tutuşturdukları elime…
kaçıncı vagon, kaç numaralı koltuk,
yoktu hiçbir işaret, benzer bir kayıt yada,
ne mene bir şeydi anlayamadım ama,
anlamasam ne fark ederdi ki,
o değil miydi kavuşturacak olan özlemlerime…
gel demişti anam, gel özledim,
özledim kelimesini duyar da,
iki elim kanda olsa gitmez miydim…
aklıma nereden düştüyse,
kare kare geçti ömrüm gözümün önünden,
en sevdiğim ve en sevmediğim yolculuğum birde,
o zaman da yoktu ardımda bir el sallayan,
ama umutlarım vardı yarına dair, hedeflerim,
ya şimdi...?
şimdi ise duygusuz, nasırlaşmış bir yürek,
mezar taşına eş bir beden, geriye kalan benden...
ne olur sormayın sebebini, söyleyemem...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Malumun Beyanı
Kirpiklerime asılan şelale
Akmasın diye tutmak isterken
Gülkurusu akşamlara firar eder
Geç kalınca sevmeler ne zormuş meğer
Zaman hızla akıp gidiyor biz düşünürken...
İstendiğinde sığdırır dünyaları
İstemezse almaz bir damlayı
Bile bile ısrar etmenin ne anlamı var
Öylesine coşkulu ölesiye inanmışlık
Düşlere düştü sevgi yağmurlarında ıslanmışlık...
Usanmışlıktan değil şikâyetim
Hani bekliyor ya insan
Bir harf, bir kelime, bir cümle
Her dönemeçte savrulurken bakışlar
Uzaktan gelecek yolcunun özlemiyle…
Vazgeçememekmiş meğer sevmek
Fark etmesen de, kendiliğinden gelir ayan’ı
Gidenin yerine bir yenisini almıyor yürek
Anlatmak istediğim son sözüm; malûm’un beyanı…
28.02.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Mart Ayı Geliyor Anne
Boğazım düğüm düğüm,
Yanağıma süzülen yaşlarla
Yüreğim bir kördüğüm,
Mart ayı geliyor anne,
Senin beni bırakıp gittiğin gün
Ve ardından can yoldaşım,
O da gitti biliyor musun?
Bizimkisi başka bir sevgiymiş
İçimin yanmasından anladım,
Yazamıyorum anne,
Öyle bir hançer saplı ki şu an boğazımda,
Nefes bile alamıyorum…
Biliyorum ölüm herkese hak
Ama ben sana hiç doymadım ki,
Doyamadım gül kokuna,
Sen yanımdayken ben hep çocuktum,
Büyümemiştim işte,
Neden beni büyütmeden gittin anne…
Hani ben çalışırken evde vakit geçmiyor diyordun ya
Oyalanmak için renk renk orlonlar isterdin benden,
Onca yıl geçti de üstünden,
Ellerinle ördüğün o paspaslar bile,
Hâlâ sapasağlamlar anne…
Hani çok sevdiğin balık resimli mavi su bardağın,
Çiçeklerle bezeli yemek tabağın
Ve üstünde kocaman harflerle,
LIPTON yazan eşantiyon tepsin,
Hepsi, hepsi duruyor anne…
Seccaden, tesbihin, kuzu yününden minderin,
Battaniyen çarşafların, hepsi yerli yerinde,
Bir sen yoksun, neden anne, neden yoksun
Mart Ayı geliyor anne ve ben seni,
Her gün daha çok arıyor ve daha çok özlüyorum,
Annem ne olur duy beni,
Sana öyle çok ihtiyacım var ki,
Mart ayı geliyor Anne...! Sen Neden Yoksun…!
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Masal
Pınarın başına üç ceylan inmiş
Biri ela gözlü yâre benziyor
Adını sormaya cesaretim yok
Biri Sevdalı bir Pir’e benziyor.
Birisi narince, biri Nazlıca
Birisi de bana baktı gizlice
Dağlardan mı inmiş yüzü tozluca
Birisi âşık bir türe benziyor.
Birisi eğilip su içip kandı
Biri sevdasından kor gibi yandı
Birisi durmadan etrafta döndü
Biri filizlenmiş dala benziyor.
Sordum soruşturdum masalmış aslı
Çoktandır tükenmiş Ceylan’ın nesli
İkisi çok yorgun, üçüncü yaslı
Hepsi yeni açmış güle benziyor.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Masallarımı Geri Ver
Bu gün her zamankinden erken kalkalım sevdiğim
En içten günaydınımızla selamlayalım birbirimizi
Sarılsın yüreklerimiz birbirine hiç ayrılmamacasına
Bundan böyle canımın içi hiç konuşmayalım seninle
Olurda bir gün yollarımız ayrılırsa beklenmedik bir biçimde
Ne güzel günlerdi, hiç konuşmamıştık diyelim
El ele tutuşmadığımızı gizlice ve yürek yüreğe buluşmadığımızı
Kimseler bilmesin sevdiğim bir tek biz bilelim
Gel, lunaparka gidelim sevdiğim, sen beni salıncakta salla
Bu gün çocuk olalım, kendi icat ettiğimiz oyunları oynayalım
Pamuk şekeri yiyelim mesela, korku tüneline girip
Korkarmış gibi sokulalım birbirimize usulca
Kamikazeye binip bağıralım çığlık çığlığa
Ben seni atlıkarıncada bekleyeyim
Sonra bir tutam balon alıp, uçuralım maviliklere
Veda vakitlerine hüzünlenip sarılalım birbirimize masumca...
İşte yine geldik masal çizgisinin sonuna,
Sen bir ucunda ben diğer ucunda
Ne çıkar öyle bile olsa, zaten çocuk masalları hep tatlı biter
Bu gün bayram sevdiğim, bittiğinde masallarımı bana geri ver…
27.11.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Maske
Aksini söyleyebilir misiniz?
Hani barışıksınız ya hem kendiniz hem de
Bütün evrenle, işte bu yüzden rahatım
Suçlayamam elbet sizi ama hani hem dost
Hem de arkadaştınız ya o bakımdan serzenişlerim.
Üzülmeyin istedim, kıymayın şiirlere
Hani, ne bileyim işte kim ne söylese inanır
Ayrımsız severim her canlıyı
Yaratandan ötürü severim kâinatı
Nasıl isterseniz öyle davranın ama
Ne olur, bir kerecik de olsa kendiniz olun
Çıkarın artık maskelerinizi
Olduğunuz gibi sevebilirim inanın sizi
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Masum Bir Sevgi
Senin gözlerinde gördüm
Şimdiye kadar hiç görmediğimi,
Senin yüzünde hissettim,
Şimdiye kadar hiç hissetmediğimi
Bu, bu masum tertemiz, katıksız bir sevgi
Bebeksin;
Yüzün güler bebek masumluğuyla,
Bütün kötülüklerden uzaksın,
İstediğin, ihtiyacın olan tek şey,
Sıcacık bir bakış,
Başını dayayacağın bir göğüs,
Sen saflığın ve temizliğin simgesi,
Sen sevgilerin en masumusun...
Ben sana vurgunum, sen bilemezsin,
Sana söylesem de anlayamazsın,
Hissettiklerini anlatamazsın,
Çünkü sen bebeksin, sen sevgisin...
Hatice Ak/1991
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Med Cezir
gün doğumlarını sabırsızlıkla bekler
yanına koşardım heyecanla
aklımdan hiç çıkmadığın halde
bir an dalsam, suçluluk duyar
sevgine ihanet ettiğimi sanırdım...
fırtına ne ki;
boran olmuştun içimde
pervasızca estin
ben geri çekildikçe
sen deli dalgalar misali
üstüme üstüme geldin…
sevgin sonsuz bir okyanustu
yüzmesini bilemedim
boğulacağımı sanıp
istemeden uzaklaştım...
sonunda med-cezir olduk
birimiz büyütürken
sevgiyi yüreğimizde
diğerimiz geri çekildik
sebebi biz olmasak da
ikimiz de kaybettik…
19.10.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Meğer
......Gülmek sen demekmiş,
......Gözyaşlarım sen...
*
.........................Işığım gülüşün,
.........................Sevgin gözlerim...
*
......Ellerin, ellerim,
......Kelâmım dilin...
*
..........................Meğer ne çokmuşsun,
..........................Her şeyim benim...
*
13.07.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Meğer Ne Çok Özlem Birikmiş Yüreğimde
Bu sabah başlamıştı aslında bu öykü beynimin kıvrımlarını aça saça geldim işyerime
önce yaradana şükrettim, verdiği her şey için.
Devletimize ve ulusumuza, bütün insanlığın barış ve huzur içinde olmaları
için dilim döndüğünce dualar edip oturdum koltuğuma.
Her gün alışkanlığım olduğu üzere, önce gelen şiir duyurularına şöyle bir
baktım, içinden biri dikkatimi çekti, okudukça hüzünlendim, hüzünlendikçe okudum.
Sonra;
Sabah ilk okuyacağım şiir bu kadar hüzünlü olmasın isterdim zira 18 yaşımdan
beri yıllık izinleri saymazsanız hep gurbetteyiz, neylersin ki insanın karnı nerede
doyarsa hangi insanlarla çalışırsa, akrabası da hemşehrisi de dostu da düşmanı da onlar
oluyor.
En çok da baba ocağımı özlüyorum. Tek odalı toprak damlı evimizi, mertek
aralarından başını uzatan yılanları farelerin tıkırtılarını, her zaman olmasa da yani
ilaçlama yoluyla kökü kurutulmuş olsa da, evin duvarlarının hafif sarımtrak renkli
toprak badanasına sıçrayınca gördüğüm ve öldürmek için yarışa girdiğimiz mini
haşereleri bile özledim.
Bir de bu sabah televizyonda Harran Ovasında pamuk toplayan okul çağındaki
çocukları gösteriyorlardı, o an o çocuklardan biri olmayı o kadar çok istedim ki.
Örneğin; pamukların arasında kendiliğinden biten ve hiçbir şekli olmayan kavun
ve karpuz cücüklerine rastlamak, olgunlarını hemen oracıkta kırıverip, sularının
dirseklerinizden akıta akıta yenmesi.
Nereden ve nasıl olduğu bilinmemekle beraber, kendiliğinden biten bir mısırın
son koçanının kuşlar tarafından epeyce didiklendikten sonra arta kalan birkaç dişi
közleyip yemek, aynı közde yeşil biber ve patlıcanları bir güzel közleyip, diğer
sebzelerle de destekleyerek hazırlanan salatayı yufka ekmekle tüketmenin tadını
özlememek mümkün mü.?
Bir biberin, domates veya salatalığın dalından koparılması kadar güzel bir şey
olabilir mi, hele o yapraklardan elinize bulaşan kükürt kokusu, ya da ağaçlara
sırılsıklam sarılmış asma dallarından size gülümseyerek bakan üzüm salkımlarını
kopartıp tatmak kadar güzel bir şey olabilir mi.
İncir kuşlarının didikledikleri yarsı olmayan incirlerin tadını bilir misiniz,
pınarlardan tek avucunuzla su içtiniz mi hiç, elma ağacından başınıza elma düşüp o an
için canınız yansa bile şimdi arar olduğunuzu.
İşte bu sabah tüm bunları özlediğimi fark ettim.
Aslında ben insanlığımı özlemişim, kendimi bütün sıfatlardan arınmayı, sadece ben
olmayı özlemişim.
Ben kendimi çok özlemişim çok….
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Memleketim 1
Çiğdem çiçek açar yellere karşı,
Sarmaşık süzülür dallara karşı,
Bülbül feryat eder güllere karşı,
Çiçeği türlüdür memleketimin.
Zambaklar vadiyi süsler arsızca,
Nergisler kayada açar yersizce,
Menekşe narindir, biraz güçsüzce,
Kokusu reyhandır memleketimin.
Gelincikler süsler ovayı düzü
Papatyalar sarar harmanı bazı
Saçlarına takar gelini kızı
Kırları taçlanır memleketimin.
Mersin ağaçları çevreyi süsler,
Çamlar derman olur, hastayı besler,
Püren çiçekleri arıyı düşler,
Zakkumları çoktur memleketimin.
Yüreğine kazır, ayla yıldızı,
Aynı harda yakar kış ile yazı,
Ömrümde yaradır yürekte sızı,
Lalesi nazlıdır memleketimin
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Memleketim 2
Bir incecik duman tüter ırakta
Eridi kalmadı yağlar yürekte
Ömrümüzün sonu bu son durakta
Doğduğumuz değil, doyduğumuz yer
Memleketim benim, şirindir her yer
Kimi yer kayalık, gözümde tüter
Kimi yer yemyeşil ormanlar biter,
Gönlümüzde hasret çıbanı döker
Doğduğumuz değil, doyduğumuz yer
Memleketim benim, şirindir her yer
Dağları ovası bereket tutar,
Toprağa kan düşse durmaz can biter,
Seher vakitleri bülbüller öter,
Doğduğumuz değil, doyduğumuz yer
Memleketim benim, şirindir her yer
Hırçın Karadeniz, sakin Akdeniz
Kulunuz, köleniz, hem amadeniz
Bir başka ülkede yok benzeriniz
Doğduğumuz değil, doyduğumuz yer
Memleketim benim, şirindir her yer
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Memleketim 3
Toros dağı Akdenize bakarken
Yeşiline ben türküler yakarken
Göksu Nehri gürül gürül akarken
Gene hasretinle yoğruldum bu gün
Yaylasında mor sümbüller biterken
Söğütle Servide kuşlar öterken
Suya giden kızlar saflar tutarken
Gene hasretinle yoğruldum bu gün
Çayır çimenlikti birçok yerleri
Kurumuş akmazmış hep dereleri
Bir ferman çıkarsa dost birileri
Gene hasretinle yoğruldum bu gün
Balandızda Ardıç ormanı çoktu
Gökbelen çeşmesi aktı da aktı
Kayraktaki Çınar yapraklar döktü
Gene hasretinle yoğruldum bu gün
Meşe ağacından Olur mu kütük
Otuz yılı aştık dilimiz tutuk
Gönlünce gülmeyi çoktan unuttuk
Gene hasretinle yoğruldum bu gün
22.01.2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Merak etme iyiyiz biz
Günler o kadar çabuk geçiyor ki anlatamam, sabah işe geliyoruz, çalışanları selamla, bir
iki telefon görüşmesi, birkaç imza derken bir de bakıyorum öğle olmuş, eve geçip ya
biraz uzanıp dinleniyorum, ya da istemeye-istemeye bir kâse çorba içip birkaç dilim de
meyve yedikten sonra tekrar işyerine dönüyorum. Ne olduğunu anlamadan akşam
oluyor.
Tekrar aynı şeyler. Uzun yıllardır bu böyle, belki de değil de ben böyle
hissediyorum. Son zamanlarda fazla kitap okumaz oldum, televizyonda birkaç yarışma
programının dışında fazlaca izlediğimi söyleyemem, bir de ana haber saatlerini takip
ediyorum güncel konulardan bilgim olması bakımından sosyal hayatımın hepsi bu.
Biliyorum oğullarımız her zaman bize destek ve sorunsuz çocuklar ve gençler
oldular, zaten bizim de onlardan başka bir beklentimiz yoktu, sağlam karakterli,
Devletini ve Ulusunu çok seven insanlar olmalarından başka. Dün akşam büyük
oğlumuz işyerime geldi çarşıda işi olduğunu söyleyip çıktı. Eve dönerken de bir şey
isteyip istemediğimi sordu.
Teşekkür ettim.
Tam yemek için masaya geçtik, bir şeyler söylemek istediğini hissettim ve “NE
OLDU KOÇUM” bana bir şey mi söyleyeceksin diye sorunca “Sevgi Günün Kutlu Olsun
Anneciğim” dedi ve hediyesini uzattı. Ben de onun yanağına kocaman bir buse
kondurdum. Daha önce de söz etmiştim sanırım. Sen gittikten sonra evimizin babası
oğlumuz olmuştu. Ve bu hiyerarşi aynen devam ediyor, birbirimize sımsıkı kenetliyiz
yine.
Bizim, yani sen ve benim, böyle alışkanlıklarımız mı yoktu, ya da sevgi
kavramını günübirlik şımartmalar içine oturtamadığımızdan mıdır bilemiyorum ama
hiçbir zaman kutlanılası bir gün olarak görmemiştik. Ta ki sen, bir Pazar Sabahı bana
bir demet çiçek alabilmek için mahalledeki bütün alış-veriş merkezlerini dolaştığın halde
bulamadığın ama elin boş dönmemek için parktan kopardığın üzeri minicik çiçeklerle
kaplı Minicik Ahlat Dalıyla kapıda belirene kadar.
Hatırlasana ne çok gülmüştük, ömrü evvelinde tebessümüne bile pek az
tanık olduğumuz annem bile kahkahalarla gülmüştü senin o suçlu çocuklar gibi kapıda
duruşuna. Dün tekrar hatırladım o anı ve gülümsedim. İşte böyle Gözbebeğim, bu
mektubun yarısını dün yazmıştım sana ama tamamlayamadım, gözlerim fena
bulutlanmıştı, nefes almakta da zorluk çekmeye başlayınca bugüne erteledim.
Yani şimdi iyiyim, hepimiz iyiyiz bizi merak etme, “Sevgi Günün Kutlu Olsun
Sevdiğim”
Eşin.15.02.2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Merhaba Anne 2010
Gene bir baharı yaşamaya sensiz başladık. Badem ağaçları çiçek açtı, yani birçok ağaç
çiçek açtı da ofisimden görebildiğim sadece o… Dün seni tedavi ettirdiğimiz hastaneye
gittim, gene kırmızı çerçeveli pencerelere baktım, seni andım, son zamanlarda her ne
kadar ilaçların tesiriyle fark etmemiş olsan da ağrıların artmıştı, sanki sana ızdırap
veren hastaneymiş gibi nefret ediyordum ya.
Dün bunu biraz aştım sanırım, başımı yattığın odaya doğru kaldırdığımda ağlamadım
kısacası…
İstersen farklı şeylerden konuşalım ne dersin, biliyorum benim sululuklarımdan
hazzetmezdin, odana her girişimde üstüne doğru uçarcasına gelip, sana sarılmama,
yanaklarından öpmeme hep kızar elinle geriye doğru iterdin…
Senin odan öyle güzel kokardı ki, oysa ne sen ne de ben değişik kokulara gelemezdik
yani ikimizin de yapay kokulara alerjimiz vardı. Ben her yanına gelişimde bebek kokusu
alırdım senden, sonra boynuna sarılır bir güzel sarmalardım, sen de her defasında sille
tokat kovalardın mahsuscuktan..Bilirdim benim takılmalarımı sevdiğini ama gene de
otoriteni sarsmamak için yüz vermediğini…
Sabahları mesaiye gitmeden önce siparişlerini alır öyle çıkardım, bir gün aceleden
unutmuşum… O gün bana küsmüşsün sormadan gittim diye, oysa biliyordum siparişinin
ne olacağını, akşam eve dönerken alıp gelmiştim ve deli demiştin anne… Delidir ne
yapsa yeridir… Ne çok gülmüştüm o şaşkın haline, sen gittiğinden beri o gülüş de gitti
be anne… Ne bileyim tatsız tuzsuz bir yaşam işte… Seni çok özledim anne çok…
Bu gün senin üçüncü ölüm yıldönümün anne, mekânın cennet ruhun şadolsun, Yüce
yaratanın rahmeti üzerine olsun…
Kızın-03.03.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Merhaba Anne 2010 Anneler Günü
eğer hayatta olsaydın, şimdi tam doksan yaşında olacaktın
demek oluyor ki, beni kırk yaşında getirmişsin dünyaya
tıpçılar söylerler otuzbeşinden sonra bebek dünyaya getirmek
hem bebek, hem de anne açısından sakıncalıymış
ne bileyim engelli olabilirmiş bebekler…
sen tıbbı bile ters yüz ettin, biliyor musun
inan övünmek için söylemiyorum, çevrem öyle diyor
çok zeki bir insanmışım, delilik derecesinde
hani filozof cinsinden, leb demeden leblebiyi anlayan…
bana hamileyken, bir de kısmi felç geçirmişsin
aldığın ilaçlar yüzünden, sakat olacağım kesin gibiymiş
doğacağım gün gelip çatmış, ekin biçme mevsimiymiş
sancın tutunca, tarladan ayrılmışsın usulca...
maksat, ne olup bittiğini çoluk çocuk görmesin
utanırmışsın, zaten bu yaşta çocuk da neyin nesi derlermiş
dört tane var işte diye, sancı çeke çeke eve gelmişsin
ama ne…tam odunlukta kesmişim soluğunu
bir adım daha atmana, vermemişim izin...
çaresiz kalakalmışsın öylece
birden büyük ağabeyim yetişmiş imdadına
gidip ebemi çağırmış
o gelmeden de yapılacak ne varsa yapmış
ebem adaşımdı, hani çok sevmezdin belki ama
anamın adı diye saygı duyardın bilirim...
bir bu değil ki seninle, yaşamla mücadele maceramız
ya attan düşmemize ne demeli, ben minicikken hani
ilçeye giderken ürkmüş hayvan, şaha kalkmış
sırtına sıkı sıkı sarılmışken ben
ezilmeme ramak kalmış, sırt üstü düşünce sen...
öldürmeyen yaratan öldürmüyormuş işte
senin omurgaların incinip, bir kolun kırılmış da
beni sapasağlam kaldırmışlar düştüğümüz yerden
biliyorum kızacaksın gene, nereden aklına geldi bunlar diye
vallahi ben masumum anne, bir gün icat etmişler...
adı anneler günüymüş
bir demet çiçek almıştım sunmak üzere sana
bak işte sen yoksun, elimde kaldı gene
seni çok seviyor ve çok özlüyorum
merhaba anne….
09.05.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Mevsimler Ardınca Sen
Düşlerden ayrık bir öykünün şiiri bu
Ne zaman mevsimleri düşünsem
Çerçevenin dışında kalan ya benim
Ya da sen
De ki, yağmur altında omuz omuza
De ki, gökkuşaklı baharlardayız
Gül ağacının duldasındaki
Menekşelerle birlikte
Islanmaktayız.
Sakın korkma, bak ben yanındayım
Ve bütün alaboralarına kol kanat
Mavi köpüklü türküler söyleyen deniz
Çığrından sıyrılmış şımarık bir yaz düşün
Beyaz bulutsu elbisesiyle toprak anaya bulanan
Güneş değil mi
Tüm hamlıkları birer- birer olgunlaştıran
İşte o an altın rengine bürünür başaklar
Tepelerdeki yel değirmenlerinin pervaneleri
Soluk soluğa ipek kanatlı rüzgârlara koşarlar
Uykuya yollamadan göl sularını
Bıçkın serviler çaladursun ıslıklarını
Güz kıvamında ise yıldızların renkleri
Bil ki;
Hasat mevsiminin sesidir bu heyamola
Haydi rastgele, gördüğün bütün düşler hayrola
11.03.2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Mizan
Halsiz ve çaresizdi, çöktü olduğu yere
Bir adım gidemedi, ne öne ne geriye
Önünde duran ağaç, engeldi kendisine
Sanki çivilenmişti, kaldırım demirine…
İzledim ofisimden, beş-on saniye kadar
Arandı çevresini, kalmıştı orda naçar
Ona pek yabancıydı, bu güzergâh bu durak
Kimse yoktu ki yakın, bekledi oturarak...
Bir eleman gönderip, sordurdum ne derdi var
Götür evladım dedim, gittiği yere kadar
Hastane arıyormuş, bulamamış yönünü
Zaten unuttum demiş, bu günümü dünümü…
Onun gözüyle baktım, çevreme uzun süre
Hiçbir şey göremedim, işte dünya gözüyle
Atacağım adımlar, hep dümdüz mü olacak
Yoksa bir çukur olup, canımı mı alacak…
Ne merhamet, ne vicdan
Ne inanç nede iman, bilinemez kimdedir
Anladım ki insanlık, madde ile kirlenir
Kişiyi ölçüp tartan, başka bir kişi değil
Mutlak Yüce Rabbimin şaşmaz terazisidir…
26.10.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Muhabbet
sana uğrasam derken
deniz kıyısındayım, uğuldaşır dalgalar
karaya vurmuş bir gemi
bir iki de sandal gördüm
kumsalda tek başına, aynı ben gibi…
içinde sen vardın şüphesiz
bir de başka bir adam
onu hiç görmedim tanımıyorum
ama sen yanında olduğuna göre
referans çok sağlam…
hadi; buyur etsenize,
ne bakıyorsunuz yüzüme
ne var kadehlerinizde
ben bir çay alayım demlice
şu saatte başka şey kesmez de…
sabahçı barınakları neye benzer
neler yaşanır içinde, nasıl hüzünler
değildir mutlaka et yada kemikten
yürekler vardır, kimi durgun
kimi birilerine dargın
asıl yuvasını terk eyleyen…
biliyorum sizler muhabbet için
kısa anlarla oradasınız
bakmayın bana, hatta bel bağlamayın
deli poyrazlar gibiyimdir
her gün doğumlarında başka
batımında başka eserim…
biraz nazlıcayımdır
hani dilimde sivridir
sevdim mi tam severim ya
ah bir sevebilsem
yani aşık olma cinsinden…
işte yine ben konuştum
sessizce dinledin sen
zaten bu muhabbet de
tam bana uyan cinsinden
biraz soluklanıp
çayları tazeleyelim istersen…
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
olmuyor be şiir arkadaşım,
gidenin yerine kimse konmuyor
severim elbette insanları
ne düşmanlığım olacak ki
hem içinde sevgi barındırmayan
sayılır mı insandan…
23.10.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Mum Alevi Sevgiler
...........................Masaldı anlatılan
..........................Uzakta bir ağaçtan
............................Yaslanılan dalına
.............................Isıtan ışığıyla...
İnanmak zor olsa da
İşin özü güvendi
Sıcağında çok zaman
Çaylar bile demlendi...
..........................Öyle bir an geldi ki
........................Sevgi birden kayboldu
..........................İstenmeden de olsa
..........................Mumun ışığı söndü...
Nedendir bu ikilem
Bu sevgi bunca özlem
Arkanı dönüp gittin
Bence bir hiç yüzünden...
........................Yürekte sancı yokluk
..........................Aşka sevgiye tokluk
........................Duygularda nahoşluk
........................Bundan sonrası boşluk...
01.03.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Musa Dede
Şimdi diyeceksin ki; a yunussuz bula bula beni mi buldun yazacak, e ne yapayım,
benim hiç dedem olmadı ki, yani ben dedemi de ninemi de görmedim ki. Bir ben değil,
kardeşlerimden hiç biri görmemiş. Ne yapalım biz de sana dede diyorduk işte.
Kaç tane çocuğun vardı bilmiyorum, epey vardı sanırım ama benim bildiklerim,
köyde bize en yakın oturanlardı. Şimdi ben bunları yazıyorum ya Allah bilir kim ne
düşünecek, hele biraz sonra yazacaklarımı okuyunca, keşke şu an yaşıyor olsan da hep
birlikte izleseydik olan bitenleri.
Ben çocukken de pek haz etmezdin benden bilirim asiydim, kafasının dikine
gider bu derdin yoldaşlık etmemi hiç mi hiç istemezdin. Ablamı çok severdin, o da seni
severdi (varsın şimdi sevmesin) , galiba biraz da sigara yoldaşlığınız mı vardı neydi, sen
sigara (tütün) içer miydin inan bilmiyorum.
Bir gün Yenidünyaların en güzellerini toplayıp koymuşsun azığına, seninle ablam
gelecek sığır gütmeye sanıp, sonra beni karşında görünce kim bilir nasıl hayal kırıklığı
yaşamıştın. Ah be dedem ben ne yapmıştım da beni hiç sevemedin bilmem ki.
Her neyse, benim seninle ilgili en çok aklımda kalansa burnunun üstünde yan
yatmış bir konumda duran şişe dibi gibi kalın gözlüklerindi, ne zaman takmaya
başladın, gözlük kaç yıllıktı bilmem, cam ve çerçevenin rengini hatırlayınca belki de
senin yaşının çeyreği yaşta vardı.
Yörükmüşsünüz, çok sayıda malınız varmış, gezdiğiniz, gördüğünüz yaylaları
anlatırdın, senin için gerçek yaşam kesitleri bize öykü gibi gelirdi. Hele bir öküzünden
bahsederdin ki dünyayı boynuzları üzerinde taşıdığı rivayet edilen “sarı öküz” gelirdi
gözlerimin önüne. Sen yoldan geçerken, köpekleri senin üstüne salardık ama onlar
sana hiçbir şey yapmaz daha da sevecen davranıp elini ayağını öperlerdi neredeyse.
Görmüş geçirmiş bir adamdın belli ki, hem varlığı hem yokluğu edebinle ve
adabınca yaşamış bir büyüğümüzdün. Okuma yazman da yoktu, nasıl olacaktı ki,
Cumhuriyetten daha yaşlıydın be dedem, Arap harflerini öğrenmiş miydin bilmiyorum
ama namazını hiç kaçırmazdın.
Duydum ki ömrünün son yılları biraz sıkıntılı geçmiş, kimin geçmiyor ki
dedem, her neyse ben haddimi aşmadan burada bitireyim cümlelerimi değil mi? Burada
bitti diye sevinme hemen, daha o kadar çok anı var ki sana ait yazacağım.
Şimdilik hoşça kal dedem. Mekanın Cennet Ruhun şad olsun.
01.07.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Mutluluk Oyunu
Bir kahır mektubu yazdım kendime,
Hatırlamak istedim unuttuklarımı bir bir,
Dünde kalanlarla, yarın olacakları,
Hoş görmek niyetinde değil yüreğim
Ve her şeyi çıkarıp attım içimden,
Böyle şikâyetlerim var kendimden bu gün…
Gecenin içinde çıldırmış bir yıldız gibiyim,
Birbiriyle çarpışıyor bütün bulutlar,
Yüreğimde hapsolan yalnızlık çığlık atıyor
Güneşi serinletmek istiyorum ellerimle
İçimde savaşa tutuşanlar her kimse,
Bütün sitemlerim kendime bu gün…
Bir tabut yapmıştım hüzünlerime, belki toprağa
Gömerim diye, henüz zamanı değilmiş,
Sadece aklımın oyunuymuş ürettiğim kendimce,
Bir sihirbaz gibi kader sopasını değdirince,
Bütün ışıklar sönermiş meğer,
Mutluluk oyunu oynamaktan vazgeçtim,
Gene kavgalıyım kendimle bu gün…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Müdürüm
Yozgat İli, Boğazlıyan İlçesi
İstanbul’da başlar hayat çilesi
Sevdası İstanbul, oldum olası
Adı Veli, aslı Veli bir güzel insan
Övmeye yetmiyor ne söz ne lisan
Çalışır durmadan bilmez yorulmak
Sözleri coşkundur bilmez durulmak
Her sözü bir nimet bilene mutlak
Övmeye yetmiyor ne söz ne lisan
Adı Veli, aslı Veli bir güzel insan
Birkaç vilayeti dolaştı gezdi
Adana’ya 87 yılında geldi
Dürüste masuma kol kanat gerdi
Adı Veli, aslı Veli bir güzel insan
Övmeye yetmiyor ne söz ne lisan
Çalışma azmini öğrendim senden
Sevginde saygında candandır candan
Gurur duyduk MÜDÜRÜM’üz olmandan
Adı Veli, aslı Veli bir güzel insan
Övmeye yetmiyor ne söz ne lisan
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Müebbet
üvey evlatlar
dudaklardaki
gülüşler,
öz evlatlar
gözlerdeki
yaşlar olmuşken,
mutluluk oyunu
oynar mısın?
benimle....
işte
yaslandım göğsüne,
yüreğine düşürdüm
öz evlatlarımı,
toplar mısın ellerinle…
eğer sende
sevebileceksen,
benim kadar vefa ile
karşılıksız ve ebedi,
bırak o zaman,
tutuklu kalsın hepsi,
uyut göğsünde...
zaten
öyle değiller miydi?
yıllar yılı,
onlar bende,
ben sende
tutuklu kaldık…
ve beraber
kavrulmadık mı?
kayalardaki
yosun misali.
ne bütünleştik,
ne de ayrılabildik,
onlar bende,
ben sende,
Müebbete cezalı,
Gıyaben tutuklu kaldık.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Narsist Şiir
İçim içime sığmıyor desem abartmış olurum inan,
Hani duygu yoksunuyum desem o da değil,
Nedense son günlerde Nergislere taktım kafayı,
Asıl adı Nergis değilmiş biliyor musun?
Narsis’miş, göz demekmiş,
Yunan mitolojisinde kalan bir delikanlı,
Nasıl kibirliymiş, nasıl kibirli,
Kendisine âşık olan Ekho’yu görmemiş gözleri,
Zavallı kız dayanamamış aşkının karşılıksız kalmasına
Terki diyar eylemiş dünyayı.
Narsis; öyle yakışıklı delikanlıymış ki,
Kibiri yüzünden kendisi de görmemiş, kendisini
Bir gün bir göl kenarına inmiş suyu seyretmeye
Sudaki aksini görünce tutulmuş kendi görüntüsüne
Aradan günler geçmiş bir türlü unutamamış sudaki aksini
Sonunda hastalanıp ölmüş, gömmüşler toprağa
Bir süre sonra oradan tek bir çiçek çıkmış
Başlamış etrafını izlemeye
Bu güzel çiçeği görenler onu “göz” e benzetmişler
Adını Nergis koymuşlar.
Vefa göstermeyen, vefa görmeyi hak etmezmiş ya,
Sen üstüne alınma bunlar şiir olsun diye sadece.
8 Şubat 2013/Yenişehir-Mersin
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Nasıl Anlatsam
Dünyadaki bütün çiçekler desem,
Ağaçlar hatta sular yanı sıra,
Yağmur damlaları, birde bulutlar,
Seni ne kadar sevdiğimi anlatmaz ki…
Toplasam bütün rakamları, yan yana,
Çarpsam birbirileriyle teker teker,
Bulduğum sayıya eklesem sonra,
Tüm şiirleri, romanları, öykü ve masalları,
Seni ne kadar sevdiğimi anlatmaz ki…
Gün doğumları ve batımları kadar desem,
Gece ve gündüz, ay ve yıldızların sayısı
Denizlerdeki yakamoz pırıltıları,
Kumsallar öpen köpükler,
Seni ne kadar sevdiğimi anlatmaz ki…
Değişmem dünyaya, bir tebessümünü,
Sevgimi ölçemem, tartamam ama
Yüreğimcedir, yüreğim kadardır,
Bunu bilir bunu söylerim de,
Gene anlatamadım seni ne çok sevdiğimi,
Böyleyim işte, değişemem ki...
06.10.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Nasıl Desem Yani Değişik
Hatırlar mısın en iyi ne
zaman uyuduğumu anlatmıştım sana,
sarılırdım birkaç kelimeye demiştim
bu akşam uyandığımda
yine birkaç satıra sarıldım,
ama, üşüten acıtan, boğazımı yakan
Nasıl Desem Yani değişik…
Yapmam demiştim,
tereddütte kalmışsın anladım,
hatta kesin gözüyle bakmışsın
kısacası, kızmadın ama inanmadın da
Asıl acıtan da bu oldu yüreğimi
Hani dostlukta riya olmazdı
Duygularım karmakarışık
Nasıl Desem Yani değişik…
Oysa sen öğretmiştin,
Dostun rengi teni olmaz diye,
Oysa sen demiştin sana güvenim
Kendimden fazla diye
Oysa sen demiştin
Sen anamın altıncı çocuğusun diye
Kızmadın belki ama inanmadın da,
İşte en çok bu yaktı canımı,
Ne hissedeyim bilmiyorum ilk defa
Nasıl Desem Yani değişik…
Arada kalmak nedir bilir misin,?
Sağ kolunu sol kolundan
üstün tutabilir misin?
Yada bir gözünü diğer gözüne
tercih edebilir misin?
İşte siz beni buna zorladınız,
Ne yapacağımı ilk kez bilemiyorum
Düşüncelerim alt üst,
Ters yüz olmuş bedenim
Nasıl Desem Yani değişik…
Ne kan davası güttüğüm
Ne önyargı yaptığım, arasatta koydunuz
Budur anlatmaya çalıştığım
Kendimi günlerce sorguladım
Zaten olmayan sağlığımı
Bir güzelce bozdunuz
Düşünemez duyamaz oldum
Nasıl Desem Yani değişik…
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ne Çok Ağladım Bilsen Küçüğüm
Zifiri karanlık iki göz, henüz yitirmemiş ışığını
Hava ayaz mı ayaz, yollar çamur mu çamur
Üstte yok, başta yok, elinde bir elma,
Gözünün yaşı mı yediği, elindeki elma mı belli değil
Yalın ayak kara gözlü kara kız, çamur içinde
Morarmış soğuktan, ne üstte var ne başta
Ablasının koluna girmiş, bıraksa düşecek belki de yere
Gözlerimi yumdum, belki bakmazsam görmem diye
Oysa geldi oturdu yüreğimin başköşesine
Bir çift kara göz, bakışında kayboldum, oldum biçare
Üzüm karası gözleri yaşlı, üstü başı kir pas içinde
Ah küçüğüm, biriciğim, kimsin kiminsin bilmiyorum
Bildiğimse, sen ağlarken ben mahvoldum
Belki içimdeki çocuk senin kadar talihsiz değildi
Çekmedi senin kadar kahır ve ayakları çıplak basmadı
Buz kalıplarından yollara
Ama küçüğüm, ta yüreğinde hissetti inci tanesi gözyaşlarını
Keşke ulaşabilsem sana, sarılsam sımsıkı bilmem dindirir mi?
Bir nebze de olsa ağlayan o küçücük yüreğini
Dinmez bilirim
Dinmeyecek de savaşlar bitmedikçe
İnsana, insan gibi değer verilmedikçe
Her kuytu bin bir tuzakken masumlara
Bir bilsen küçüğüm
Bir bilsen ne çok ağladım seninle birlikte
11.01.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ne Ekersen Onu Biçersin
Arif ol kimseyi düşürme zora
Tamahkârlık etme kalırsın dara
İyiyi kötüyü kendinde ara
Engelleri kuşlar gibi uçasın
Susamışa su ver, kansın yüreği
Aç olanı doyur, dinin gereği
Işık ol aydınlat, aklın ereği
Hak katında çiçeklenip açasın
Engin tut gönlünü, kibirle uçma
Âlemi dost bilip, sırrını açma
Dünyayı verseler, özünden geçme
Söz içinde söz var, deyip seçesin
Ben bir söyleyeyim sen anla bini
Düşün taşın öyle yaşa bu günü
Garanti edemez kimse yarını
Her ne eker isen, onu biçesin
Bu dünyaya kimse kalmadı direk
Emek verilmeden olamaz yemek
Mazlumdan ah alma, korumaya bak
Sırat köprüsünü kolay geçesin
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ne Garip
Bütün odaları gezdim, kapı kollarını teker teker yokladım, birkaç gün içinde kim bilir
hangi hurdacıda, hangi yolculuğa çıkacaklardı, dolap kapaklarını açıp içlerinde herhangi
bir şey kalıp kalmadığına baktım, kimileri boş, kimilerinde günlük doküman sayfaları
kalmıştı. Tabandaki kaplama malzemeleri üzerlerinde taşınan ağırlıklar yüzünden yer
yer soyulmuş, çalışma masaları ve diğer mefruşatların örttüğü yerlerle, her gün
üzerinde onlarca ayak izi kalan halıdaki renk farkına baktım.
Bu meyanda telefon aparatlarından birini almayı unutmuş olduğumuzu fark ettim, onu
görünce içim bir daha burkuldu, sanki herkesi ve her şeyi aldınız, beni neden burada
bıraktınız ve/veya vefa dolu hislerle
siz gittiniz ama bakın ben hala buradayım der gibiydi, ahizesini kaldırıp kulağıma
götürdüm, ses geliyordu, hâlihazırda kapatılmamıştı telefon hatlarımız, sevinçle hüzün
arası bir duygu kapladı içimi.
Dile kolay, neredeyse yaşımın üçte biri kadarı geçmişti bu dairede, hemen her
santimetresine elim dokunmuştu, hep mutlu anılar olmadı elbette ama yaşam için
gerekli olan her şeyi o vermişti bize yani işimiz, dolayısıyla da iş yerimiz.
Elektrik panosunun bütün şalterlerini kapattım, tam kapıdan çıkacaktım ki klima ilişti
gözüme, onada Pazartesiye aldıracağım sözünü verip yavaşça üstlerinden kilitledim
kapıyı. Şu an öyle garip duygular içindeyim ki, yani nasıl anlatsam, işyerimizin o
kokusu, yani öyle ben ve öyle bizdi ki, sonra geçici olarak taşındığımız yeni hizmet
binamızın yağlıboya kokusu ise boyanmasının üstünden bir ay kadar süre geçmiş
olmasına karşın bir türlü geçmek bilmedi, üstüne Gazişehirin sıcağını da ekleyince of ki
ne of.
Mesai arkadaşlarım ve diğer işçiler, sıcak ve oruç bir yandan, boya kokusu öte yandan,
resmen kendilerinden geçtiler ve soğutucudaki buzlarla fırsat buldukça yüzlerine
kompres yapıp serinlemeye çalıştılar.
Yerleşme işlemini pazartesiye bırakıp saat 18:00 gibi paydos edip evlerimizin yolunu
tuttuk.
Biraz önce meyve almak için dışarıya çıkarken şöyle bir baktım, hayalet şehir gibiydi
koskoca işyeri. Sonra birkaç şubemizin kapatıldığı geldi aklıma, acaba o şubelerde
çalışan personel hangi duyguları yaşamıştı, acaba ben bir işkolik miydim…? Sorular,
sorular….
Ama seviyorum işimi ne yapayım ayıp değil ya...Örneğin, mesai ne zaman bitecek diye
hiç hesap yapmadım, iş yaşamım süresince çoğu zaman, öğle olduğunu arkadaşlarımın
“Afiyet Olsun “ o günkü mesainin bittiğini de “İyi akşamlar” dileklerini duyduğumda
fark etmişimdir.
Son dönemde emeklilikten fazlaca söz eder olmuştum, şu an anladım ki, ben henüz
emekliliğe hazır değilim. Sebep tadilat bile olsa İşyerimin böyle karanlığa gömülmüş
olması beni çok hüzünlendirdi. Hepi topu iki bilemedim üç ay sonra gene kavuşacağız
oysa ama olsun, ayrılık ayrılıktır, azı çoğu olmuyor. Neyse ki sonunda kavuşmak var ….
Güzel olan yanı bu….
Ya temelli ayrılıklar…?
Ayrılığın her türlüsüne alışılır belki ama alışana kadar neler neler kaybedilir…
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sadece yaşayan bilir….
Allah herkesi dönüşü olmayan ayrılıklardan korusun….
20.07.2012/İşyerimin Manzarası
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ne Olur Tut Ellerimi
Irmaklar akıyordu,
Çevrende,
Tertemizdin,
Bembeyazdı giysilerin,
Yeşillikler içinden,
Çıkıp yanıma geldin...
Çok çalışıyorsun,
Yorma kendini dedin.
Bense bakakalmıştım,
Ne olup bittiğini,
Anlamaya çalıştım...
Yol göster…
Yol göster ki;
Sana varabileyim,
Yol göster ki;
Seni bulabileyim,
Cennettesin biliyorum,
Gördüm seni,
Burada bırakma beni,
Ne olur tut ellerimi...
Bir kuş kadar sensiz,
Ve çaresizim,
Korkuyorum işte,
Anlasana halimi,
Haydi, ne olur şimdi,
Şimdi tut ellerimi...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ne Olurdu
Yanımda olsaydın örneğin;
O meş’um gün hiç gelmemiş olsaydı...
Ben şiirler yazsam
Sen Çeşm-i siyahım türküsünü isteseydin
Senin için çalsaydım istediğini....
Sonra bir memleket türküsü
Böyle dinlenseydik, dinleseydik...
/..Kullar olam yavrum senide doğuran anaya
Süt vermişler, haydi senin gibi sunaya aman../
Ben çay içsem, sen izleseydin
Nefesin nefesimde, ellerin elerimde
Yolun sonu görünüyor yerine
Mutluluk türküleri söyleseydik...
Beni böylesine mahzun,
Böylesine sensiz ve
Böylesine çaresiz koymasan
Ne Olurdu…?
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ne zaman elime bir kağıt kalem alsam
...Ne zaman elime bir kağıt kalem alsam,
bilmiş bilmiş gülümseyen bir çocuk,
gelip oturur karşıma…
Ona bakarken hüzün çağlamak ne mümkün,
Sarı saçları savrulurken rüzgârda,
Dalar gider ela gözleri taaa uzaklara…
Tutar yüreğimden minik bir serçe gibi,
uçan bir halıya bineriz birlikte,
bazen bulutlara değse de başımız,
başlarız yerle gök arasında gezinmeye…
Papatya tarlalarına uğrarız ilk önce,
kırlarda koşup oynarız neşe içinde
bazen bir tırtıl çıkar karşımıza,
uyumak ister avuç içlerimizde…
Bazen bir kaplumbağaya takılır ayağımız,
hatta düştüğümüz bile olur, yanmadan canımız,
çimenlerin üzerinde neşeyle yuvarlanırız…
Bazen ip atlar, salıncakta sallanırız bazen,
yorgunluktan uyuyakalırız bir ağaç gölgesinde,
nerede olduğumuza bakmadan düşlerin en güzelinde. …
Hele denizleri aşarken görmelisiniz bizi,
Martı sürüleri gibi çığlık atarız, gökyüzünde,
denize pike yapar, kâh dalgalarla selamlaşır,
kâh ele ele yüzeriz yakamozlarla…
Dağ başlarına süzülürüz kimi zaman,
Defne ve Zeytin dalları toplarız yüreğimizde,
Geçtiğimiz her yere tutam tutam bırakırız sonra,
Sevgi, barış ve umut olsun diye tüm insanlığa...
25.09.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Neden
Şaşkın mıyım neyim ben de bilmiyorum inanın, ucundan tutsam bir kelimenin, ya bir
şehit haberine rastlıyorum, ya altında kalıyor depremin...
Ben insanım sizler de öyle, hepimiz insanız, üzülüyoruz elbette, ağlıyoruz ağlayanlarla
birlikte, seviniyoruz bir bebek yıkıntılar altından sağ çıktı diye...
Elbette sevineceğiz, elbette üzüleceğiz ama neden, yani neden bu depremler sadece
bizde bu denli ağır hasarlara sebep oluyor, neden her gün bir şehit haberiyle
sarsılıyoruz ve neden güzel şeyler yazabilmek için ellerimizi uzatamıyoruz
kalemlerimize....
Neden...? ? ?
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Neden 1
Aynı yöne bakmıştım,
Biliyorum;
İhmal ve mahrum etmezdin,
Tek hazinem dediğin
Tebessüm ve şefkatinden,
Yoksa güneşin doğduğu
Yön mü değişti.
Senin mi bu asılan yüz?
Güneş bu gün gülmedi,
neden...?
12.09.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Nefes
Doğumla ölüm arası;
aslında ne kadar uzak gibi birbirine,
yerle gök gibi.
Oysa ne kadar da yakın,
sevmekle sevmemek gibi.
Yani demem o ki,
aldığı her nefesin kıymetini bilerek yaşamalı insan..
Her şeyi, her şeye rağmen severek,
ve yaşamın hiç kimse için hiç bir garantisi olmadığının
bilinciyle
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Neredesin Gökkuşağım Nerdesin
Varlığını bilmek avuntum oldu,
Şu garip gönlüme sevinçler doldu,
Hani sevdiğindim söyle ne oldu,
Neredesin gökkuşağım nerdesin?
Sevgi ektim, saygı ektim gam biçtim,
Hayat boyu türlü sınavdan geçtim,
Su diye verdiler zehirmiş içtim,
Neredesin gökkuşağım nerdesin?
Sıcakta gölgemdin, soğukta kışım,
Baharda çiçeğim, yazda güneşim,
Benim için yoktu dünyada eşin,
Neredesin gökkuşağım nerdesin?
Türlü renklerinle karşıma çıktın,
Bazen neşe saçtın, bazen de yıktın,
Şimdi yüreğimi büsbütün yaktın,
Neredesin gökkuşağım nerdesin?
Bu son satırlarım sana yazılan,
Baharda çiçek ol yine tazelen,
Varsın ben olayım bir tek üzülen,
Neredesin gökkuşağım nerdesin?
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Neredeyim Bilmiyorum
Ne içindeyim hayatın,
Ne çıkabildim dışına,
Benden habersiz gitmiştin
Aradım yana yakıla...
Irmaklar tersine akar mı?
Ben tersine akıyorum,
Bıraksam gövdemi bir akarsuya
Sana gelen var mı?
Var mı bırakıp gidenim...
Bu hasretin tarifi var mı?
Sensiz kaldığımdan beri,
Neredeyim bilmiyorum...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Nereye Kadar
Mevsim sonbahar olmuşsa yürekte,
Kalmamışsa bahara döndürecek güç ve inanç
Gelmiş demektir hayattan demir alma zamanı
Ölçülü kullanmak gerek ucu görünürken her anı...
Mevsimlerden buzul mevsimi, yürekte sonbahar...
Her canlı gibi sona yakınsa yaşam,
Bir bir terk etmişse bütün umutlar
Düşler denizi kurumuş çöle dönmüşse
Direnmenin, çırpınmanın ne anlamı var,
Mevsimlerden buzul mevsimi, yürekte sonbahar...
Eğer dönmüşse yürek sert kayalara,
Ne güven ne de şefkat yumuşatamıyorsa,
Kırılmaya görsün bir kez en kıymetlisine
Eritemez onu en kuvvetli kimyasallar bile,
Mevsimlerden buzul mevsimi, yürekte sonbahar...
İstediği sadece samimi dostluklardır
Başkasına izin vermeyen yaşlı ve yaslı yürek var
Sevda sözcüğü çıkarılmıştır ilânihaye lügatten
Mevsimlerden buzul mevsimi, yürekte sonbahar...
2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Neye Yarar
Hoyratça koparılmaya çalışılmış
Çiçekleri bir gül ağacının,
Neden diye sorma canımın içi.
Bilmez eğriyi doğruyu,
Sanır ki kendi malıdır tüm evren
Yalanla dolmuştur yüreğinin kıvrımları.
Doğruyu görünce,
Yağmura yakalanmış gibi kaçar yanından
Ve işte canımın içi,
Denizler gibi düz çizgileri olmasa da,
Bütün nehirler denize akar.
Eğer seni olduğun gibi göstermeyecekse,
Boş ver açma pencereni girmesin ikiyüzlü güneş odana,
Doğmasın gülüşleri gözlerine ne çıkar.
Doğrularla yüreklenmeli ve beslenmelidir yarınlar.
Yoksa insan olsan neye yarar, olmasan neye yarar
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Neyim Olmuştun
-Kıvranıyorum, sancıdıkça sancıyor yüreğim canım yanıyor, sonra sakinleşmeye
çalışıyorum sol kolum uyuşmaya başlayınca hem dilim, hem yüreğim susuyor. Sonra
çığlık çığlığa bir tebessüm yayılıyor yüzüme.
-Yeni doğan yeğenlerinden söz ederek adres vermen ve onları, senin için öpmemi
istemen geliyor aklıma. Hepsini bir bir yerine getirmiştim isteklerinin ne kadar mutlu
olmuştun, hiç anlamamıştım tüm bunların anlamını, bembeyazdı saçların, abi mi
desem, amca mı? Bilememiştim de neden sonra öğrenmiştim müzmin bekâr olduğunu.
-Önceleri hiç oralı olmamıştım, yakınlık göstermene, otobüs durağında sıranı bana
vermene dönüp bakmamıştım ama fikrini amca oğullarıma açmışsın, kısmetse olur
ama kız küçük sen büyüksün, kendisine soralım demişler.
-Konuşuldu, anlaşıldı elimi tuttun, elini tuttum, yüreğine aldın yüreğime sardım nelere
katlandık, neleri omuzladık seninle, hatırlar mısın bebeğimiz hasta olmuştu hani
paramız yoktu da, nikah yüzüğünü satmıştın oğlumuzu doktora götürmek için ve bir
daha da takmamıştın. Tasarruf etmek için beş kilometrelik yolu her akşam yaya
yürümüştün aylarca.
-İkinci oğlumuz dünyaya geldiğinde sevinçten çıldıracak gibi olmuştun, nasıl
gururlanmış nasıl dualar etmiştin ve binlerce kez şükretmiştin Mevlaya, onları omzunda
taşırdın hep, beni başının üstünde. Hangisini anlatayım bilmem ki hangi fedakarlığını,
hangi güzel huyunu.
-Tek kötü alışkanlığın sigara içmekti ama onu da terk etmiştin son zamanlarda,
oğullarımız büyümüş boyumuzu çoktan geçmişti ikisi de, küçük oğlumuz öğretmen
olmuştu, büyük oğlumuz henüz mezun olmamıştı ama yaza o da bitirecekti tıbbiyeyi.
Mezuniyet törenine birlikte gidecektik ama olmadı. Sen Beklemedin Ak Saçlı Adam.
-Oysa her şey yolunda görünüyordu, bir hafta önce doktora gitmiştik ve söyledikleri
ümit veren sözler yüreğimize su serpmişti. Ben ne seni sevmeyi ne de ellerini hiç
bırakmadım ama sen beni bıraktın, ellerimi bıraktın.
-Söylesene Ak Saçlı Adam, benim neyimdin…? Eşim mi, dostum mu, arkadaşım mı,
abim mi, babam mı, kardeşim mi..? Nereye koysam, bir tarafım noksan kalıyor. Çünkü
her şeyimdin Ak Saçlı Adam Her Şeyim. Eşim, aşım, varlığım, yokluğum, acım ağrım
sözüm, yürek sızım, diğer yarım, can yoldaşım. Bak gene bahar geldi ama sen yoksun.
-Işıklar içinde uyu-Mekanın cennet, ruhun şad olsun--EşinHatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Neyin Eksilir
Şikâyet etmedim hiçbir halimden
Sana isyan etmek gelmez elimden
Hiçbir zaman adın düşmez dilimden
Bir derman eylesen neyin eksilir.
Şükrettim verdiğin her bir acıya
Uykusuz geçirdiğim bunca geceye
Bazen duymadığım bir tek heceye
Bir ferman eylesen neyin eksilir.
Sürdürmedin âleminde bana sefayı
Hem de layık gördün bin bir cefayı
Senden dilediğim biraz vefayı
Bir de bana versen neyin eksilir.
Han hamam istemem gözüm de yoktur
Sen istersen senin dermanın çoktur
Şu aciz kulunun kimsesi yoktur
Biraz umut versen neyin eksilir.
Hatice AK/2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
O an
Bir gün, öyle bir şey olur ki
Değer verirsiniz birine
İki kelimesinin yolunu gözlersiniz
Hiç bir şeyiniz de değildir aslında
Tanışıklığınız sadece birkaç kelimedir
Her gün tekrar edip durduğunuz…
Sonra arar olursunuz o birkaç kelimeyi
Bazen uykunuz da kaçar
Sorarsınız kim diye, cevabınız yoktur oysa
Hiçbir şeyinizdir aslında, ya da pek çok şey…
Dosttur, çoğunlukla da arkadaş
Başka tanımı yoktur hafızanızda
Öyleyse günlük kullandığınız ilaç gibi
Bu bağımlılık niye…?
İş güç sahibidir de ayrıca
Bir düzeni vardır yaşadığı kendince
Bazen kaybolur, görünmez günlerce
Sonra çıkar gelir,
Sanılır ki her şey yerli yerinde…
Birinin içi boşalmış gibi olur
Bu gün ses çıkar mı diye bekler durur
Sonra bir anda, bir şeyler kopar içinden
Akıp gitmiştir hisler,
O andan sonra gelse de neye yarar...
Şunu bilmeli ki insan,
Hiçbir şey yerli yerinde durmaz
Saliseler içinde nelerin bitebileceğini
Yaşamayan anlayamaz…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
O günler
ne zaman seni düşünsem
bütün sıfatlarımdan arınır
sadece insan olurdum
pür-telaş sesine doğru koşar
duyamadığım an yorulurdum
ne zaman seni düşünsem
küçük bir çocuk olurdu yüreğim
o mahzunlaşır
ben onun masumluğunda
küçülür, kaybolurdum
bulutlar şarkılarını bizim için söyler
kuşlar bizim için uçuşurlardı dallarda
çiçekler bizim için açar
nergisler bizim için gülümserdi kırlarda
bütün sözler sevgi üstüneydi
sohbetler taze demlenmiş çay kıvamında
dünde kalan hislere
ağla yüreğim, şimdi sen ağla
Temmuz-2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
O Hep Seninle
beyninde nice düşünceler ve düşüncelerin düşünceleri
yenice sulanmış toprak yoldan yürüdü… Yürüdü…
nereye ve neden gittiğini bilmeden…
kendine geldiğinde en çok sevdiği yerdeydi
kuş cıvıltıları doldurmuştu yüreğindeki sessizliği
etrafına bakındı... Bir tanıdık arar gibi…
oysa mevsim hasret mevsimiydi;
her gün bir yıldız tutup gökyüzünden
kırpıp kırpıp düş diye bıraktı aldığı yere
olur ya, belki bir tanesi ona gider ve bulur
gönül bahçesinde diye...
bir tebessüm oturmuştu yüzüne belli belirsiz,
beynindeki düşüncelerin aksine, açık ve netti
bu bitmek bilmeyen ince sızı da neyin nesiydi…
mevsim değilmiş erguvan mevsimi
hülyalı gözlerini süzerken, saçları düşse maviliklere
işte o zaman büyürdü özgürlükler, salardı
bir uçtan bir uca, çarşaf çarşaf açan denizlere…
birden bire köprüye çıkmak geldi aklına
baştan başa yürümek, dökmek için içindekini dibi belirsiz suya
gene uzaklara daldı, aradı sevdiğini o kıpkızıl ufukta
durgun suya atılan taşın çizgileri canlandı gözünde
nasıl da büyüyor ve çoğalıyordu
sonsuza uzanarak sevda salıncağında…
ve mevsim sus mevsimiydi, saat vururken geceyi;
susmalı ve dinlemeliydi
bulutun peşine takılan çoban yıldızını
içi acıyla doldu birden, ağlasa ağlayamaz, gülse gülemez,
içindeki kederden ve bu mevsimde güller içinde
Bir Ses, Sus Diyordu, Sus… İyisi mi... Sus
sevdiğinin sevgisinin, sessizliğini dinle
boşa kederleniyorsun O hep seninle...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Oğluma Akrostiş
Nice sevgilerden üstün bir sevgi
Uludur her şeyden duyduğum övgü
Ruhumun derinden coştuğu buydu
İkinci oğlumun tadı bir başka
Anlamak kolaydır, anlaşılmak zor
Kimi küçük görür, kimisi de hor
Aramıza girmesin sevmeyen nankör
Hasılı oğlumun tadı bir başka
Elinden tutarım hep sevgi ile
Dilerim emeğim olmaz nafile
İmanım inancım, sevgim bebeğim
Yoğururum yüreğimi ben oğlum ile
Eğlen oğul eğlen, sorayım haber,
Meramımız bizim, böyleyse kader
Olmazmış gönülde ne gam ne keder
Leyla mecnununa kavuşmak ile
Seni sevdim bütün benliğim ile
Unutma sen sen ol ana-atanı
Ne geçmişi ne de yerde yatanı
Hatice Ak/1988
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Oğluma Akrostiş 1
Meyil verme sen çirkine
Eremezsin ki ilkine
Hatır sorarsan fikrine
Mesteylerler orda seni
Evvel ahir bilinmeden
Takat kalmaz alınmadan
Allah adın bilinmeden
Lale nergis neyler seni
İlim, bilim için koşar
Yaz öğren diyerek coşar
Emek veren elbet yaşar
Sonra seni hasteylerler
Ezeli geldin cihana
Var git iste dört bir yana
Gönül gözü olmayana
İnsan gözü neyler seni
Lüzumu yok kör cahilin
Elindedir istikbalin
Rabbime olsun ahvalin
İmanla dolsun yüreğin
Mutlu olursun her daim
Levh-i mahfuzu anlarsan
Evrenleri de yaratan,
Yüce tanrım İnan, inan...
Hatice Ak/1987
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Okumanın Yaşı Olur mu
1967 Yılının sonbaharı aynen şimdi olduğu gibi, elinde meşin çanta taşıyan bir adam
(Köy Muhtarı)
yanında da bir başkası, babamla bir şeyler konuşup geldikleri gibi
gittiler, sonradan öğrendiğime göre okul çağı gelen çocukları tespite gelmişler ve kayıt
altına almışlar.
Köydeki koşullar malum, evin en küçüğüne onun bir büyüğü bakıcılık yapar, yedirir
içirir temizler v.s. okul sonraki iş, bizde de durum pek farklı değildi elbet, iki yaşındaki
kardeşimi sebebini hala bilmediğimiz bir gecelik ateşli hastalıktan kaybedene kadar ve
Şubat ayı içerisindeydik okulların tatile girmesine üç gün kalmıştı elimi büyüklerimin
ellerine tutuşturup okula yolladılar.
O nasıl güzel bir maviydi öyle, önündeki Atatürk Büstü ve bayrak direği,
hafta ortası olduğundan bayrak yoktu üstünde ama hayal etmek o kadar zor değildi
baktım-baktım bu upuzun ve ucu sanki gökyüzüne değen nesneye o an bayrak
çekilmiş olsa kim bilir ne güzel dalgalanırdı hafif hafif esen rüzgârla.
Bizlerden farklı bir adam vardı gene bizlere göre upuzun boylu incecik dal gibi bir adam.
Vekil Öğretmenmiş, öyle dediler. Öğretmen, öğretmen de vekil neydi ki.? Bu çocuk
aklımla çok düşündüm ama o öğretmen gidince anladım vekilin geçici olduğunu. Neyse
toplamı 32 kişiden oluşan şimdilerde birleştirilmiş sınıf olarak tanımlanan tek derslikli
beş sınıflı ilim ve irfan yuvamıza andımızı da okuyup adım attık işte ne olduysa o an
oldu, o sınıfın kokusu bütün benliğimi sarmış ve beni sarsmıştı.
İlkokula başladığımda okuma-yazma ve dört işlemi zaten bildiğim için öğretmenin kendi
inisiyatifiyle yaptığı minik testi de başarıyla geçince ilköğrenim hayatımın üçüncü
gününde karne almaya hak kazanmıştım bileğimin hakkıyla.
Sonraki yıllarda içimde gem vuramadığım bir özlem olmuştu öğretmen olma hayalim,
olmadı. Sızı işte bir kere girmeye görsün yüreğe ne dur biliyor ne durak, ne yaş tanıyor
ne zaman. O hayal hep o yürekte meşalesini yakıp duruyor bu bende sanki bir başka
yandı ki; elli yaşımdan sonra tekrar öğrenci oldum.
Sözün özü şu an ben bir üniversite öğrencisiyim, Allah ömür ve sağlık verirse,
başladığım gibi umutla ve istekle bir hayalimi gerçekleştirmiş olacağım. Anadolu
Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyorum.
Şartlar elverirse aktif olmasa da pasif olarak üzerinde Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
yazan diplomamı çerçeveleyip duvarıma asmak en büyük hayalim.
Bu bölümden mezun olanların doğrudan öğretmen olamayacaklarını elbette biliyorum
daha formasyonu var tabii olarak. Bölüm dersleriyle ilgili tecrübesi olan şiir dostlarımın
yardım ve desteklerini bekliyorum bu beni çok mutlu eder, bu vesile ile herkesin geçmiş
bütün bayramlarını kutlar sağlık ve esenlikler dilerim.31 Ekim 2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Olan Var, Olmayan Var
Yağışlar yüzünden bir kaç gündür sokağa çıkamamıştım, yani sabah yürüyüşünden
mahrum kalmıştım, bu gün odamın içi epeyce aydınlıktı uyandığımda, aslında çok erken
uyanırım da bu gün uyanamamışım ne hikmetse.
Besmele çekerek fırladım yerimden sandım ki öğle olmuş, hani olacak şey değil ya,
(keşke öyle olsaydı, ooohhh ne güzel öğleye kadar uyumuşum derdim ömrümde bir
kere olsa bile neyse olmadı, biz güne pozitif bakalım) .
Elimi yüzümü yıkayıp sokağa dar attım kendimi, istikamet park marş komutunu da
verdikten sonra, hem çevremde keşifler yapıp hem de en son yağan yağmurun
ardından tertemiz olan şehrin havasını derin derin soluyup yürümeye başladım.
Şahinbey Belediyesinin Kırkayak Parkında kurduğu kermes çadırlarını saymazsak, epey
sakindi istikamet. Park da öyle, ağaçlar ve kuşlardan başka pek kimse yoktu
görünürde, bütün park hatta Alleben Deresi bile babamdan kalmış gibi bir sahiplenme
duygusu içinde yürüdüm de yürüdüm.
Bir ara derenin öte yakasında birkaç kişinin daha olduğunu fark ettim, içimden demek o
kadar da yalnız değilmişim yürüyüşte diye geçirdim, kuşlar gibi ben de baharın ve
sabahın pırıl pırıl havasının keyfini çıkarmaya devam ettim ve bir kez daha Yüce
Rabbime şükrettim, biz aciz kullarına böylesine cömert davrandığı için.
Siz hiç yaprağı olmadan çiçeklere bezenmiş devasa ağaçlar gördünüz mü,
görmediyseniz 100.Yıl Parkına buyurun, her çeşidinden ağacı görmeniz mümkün.
Erguvanımız bile var, Akasyalar keza.
Kısacası bu sabah hem ağaçlara hem de bana, günlerdir yağan yağmurun ardından bu
dupduru hava çok iyi geldi.
-Derenin Öte Yakası mı….?
Tamam anlatacağım.
Elindeki tasmaya hükmetmeye çalışan bir küçük hanım. Tasma görünüyor da, tasmanın
ucunda ne var.? Onu ayırt etmek epeyce zamanımı aldı. Aaaaaa o da ne mimi mini bir
köpek, peşlerinde bir tane daha, nasıl mutlular, nasıl oynuyorlar. Benden epeyce ileride
olduklarından yetişmek istesem de mesafeyi kapatamadım elbette.
Sonra çocuk ani bir hareketle tasmanın ucundaki köpeği ağzından, yüzünden öpmeye
başladı, o kadar çok öptü ki köpek kızdan kurtulduğunda şöööyleee bir sendeledi.
Sendeledi sendelemesine ama mutluluğu da görülmeye değerdi doğrusu. Hayvanları
eve hapsetmeye her ne kadar karşı olsam da, çocuk ve köpeğin iletişimi, sevgilerini
inanılmaz bir şekilde paylaşmalarını iliklerime kadar hissettiğim o an yüzüme kocaman
bir tebessüm yayıldı ve keşke benim de bir köpeğim olsaydı demekten kendimi
alamadım.
//....Parkta Köpeklerini Gezdiren Küçük Hanım....//
-Size sesleniyorum, ulu orta bu ne muhabbet canımOlan var olmayan var….. :)))
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Her gününüzün bahar tazeliğinde olması ve aydınlık günler dileğimle.
Mutlu Pazarlar olsun herkese.
Hatice AK/21.04.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Olmuyor İşte
Olmuyor işte,
kokusu güzel ama
tadı zehir zıkkım
şu kahvenin,
tiryakisi de değilim,
içiyorum işte seni beklerken
ne bileyim…
Uyutsun diye mi,
yoksa uyanık mı tutsun
onu da bilmiyorum…
Kaç kez kelime bul oynadım,
kaç kez, kaç puanda kaldım,
hiç hesabetmedim…
Bir parkta, deniz kıyısında,
yada ağaçlarının kiminin,
rengi kızıla çalan,
yemyeşil alanda,
bir pınarın başında
beklemek daha kolay olurdu ya,
nereden bulayım şimdi sana,
gecenin bu saatinde....
-boşuna hayaller kurma,
ay ışığıyla gelecek pencereme diye“İşte bak, ne fırtınalar dindi içimizde,
ne söndü yangınlar yüreğimizde”
anlayamadık birimizi,
okumadan infaz ettik cümlelerimizi,
ne dert ortağı olabildik birbirimize
ne içten bir dost, hatta bir çoğumuz
çok okuyan çok bilir sandık da,
çok bilenin çok yanıldığını hesaplayamadık…
ne bir eğri adım atabildik,
ne eğilebildik saygımızı hak etmeyenin önünde…
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
böylece bir yıl daha bitti, hengameler içinde,
hoyratça harcanılan zamanlarda,
neler kazandık bilemiyorum ama
eminim çok kayıplar gördük,
insan olmaktan yana…
ben giremedim sizin dünyanıza
anlayamadım sizleri belli de,
siz anlayabildiniz mi kendinizi...?
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Olsanda, olmasanda
hani sabah esintileri gibi ilkbaharın,
hani büyülü seslerini dinler gibi kumruların,
hani bir çiy damlası düşerken daldan yaprağa,
hani süzülürken bir damla yaş
göz pınarlarından yanağına
yokluğunla konuşmak işte böyle güzel
doğarken güneş bir ırmağın göğsüne
salınırken bir söğüdün dalı nazla sulara
titrerken bir kelebek konduğu kırçiçeğinde
yokluğunla konuşmak işte böyle güzel
Anlatmak yirmidört saatlik dilimi,
paylaşmak, dilim dilim sevgileri
ve yokluğunu hissetmek işte böyle güzel
her gitmeye kalkışmamda
dellenme diyorsun ya bana
aslında en akıllı olduğum andır
gitmeye kalktığım anlar da
şimdi susup dinliyorsun ya beni
yokluğunla konuşmak işte böyle güzel
25.12.2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Onbeşinde
On beşinde değilim ki sen gibi, üstünü örtsem her şeyin,
Unutsam akşamdan sabaha, bu yaşta sevdalanmak var ya,
Zor arkadaşım zor.
Artık ne çeşme başları var, ne bekleyecek yavuklu,
Ne papatya tarlaları,
Değiştirmiş mehtap bile huyunu, biraz mavi, biraz mor.
Yarım asırlık bir ömür, geriye gitsem bir saniye sürer,
İleriye gitmek istesem, tökezleyip duruyor adımlarım,
Gücüm ve nefesim yetmiyor.
Romanlarda, şiirlerde okurdum, hatta gülerdim bile,
Şair-yazar durmaksızın âşık olurdu bir şeylere,
Öyle sevinirdim ki, ne güzel ne kadar mutlu bu insan diye...
Şimdiye bak birde bu yaşta sen kim, âşık olmak kim desem,
Ne bileyim, olmasa söyler miydi adamcağız, belli ki vardı bir bildiği,
Hece ve ses de yerli yerinde olunca hep inanasım gelirdi.
Bir sonraki şiirinde, bir başkasına aşık olduğunu yazınca,
İyice kafam karışır, yarım yamalak inanmışlığım biraz daha azalırdı
Şimdi anladım ki, aşk hep on beşindeysen doğru ve yaşanırmış
İstediğiniz kadar aksini iddia edin, ellisinden ne aşka ne de sevdaya
İnandıramazsınız beni, çünkü hepsi düzmece, hepsi de sahte...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Onlar
Her şeyi planladınız, yaşamınızı yarınınızı, kimlerle yola çıkacağınızı ya da kimlerden
sakınacağınızı, sizinde korku ve/veya endişeleriniz olacak elbette, kazanmak ve
kaybetmek adına, önce en olumsuza alıştıracaksınız kendinizi, ağlamaya, gülmeye
insani olan her şeye, gün gelip yetişemeyeceğiniz, yetişemediğiniz için de
yapamadığınız yarım kalmış işleriniz olacak, hepsi makul elbette…
Bir de inandıklarınız vardır, duyumsadıklarınız, özlemleriniz…
İşte onlar, yani insanı insan yapan duyguları, gözyaşları, yüreği soyut-somut ne varsa
ya onlar, onları kaybederse…
İşte onları kaybederse kül olur o adam-insan…
Artık ne güneş eskisi gibi aydınlatır adamı, ne yıldızları görür gökyüzünde, yaşama
sevincini kaybetmektir ki kül olmak işte budur…
İnanıyorum ki, şairler hiç bir zaman kül olmazlar olmamalılar...
Hele böylesi mükemmel üstü şiirleri olan şairler...
Onlar zaten okurlarının yüreğinde ölümsüzleştiler...
Kül bile olsalar, yeniden yeniden doğmasını da bilenlerdir onlar...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Orada Güneş Nasıl Doğuyor
Orada güneş nasıl doğuyor,
Etrafında hareler var mı?
Göğün yedi rengini kuşanır mı her doğuşunda,
Kuşlara açar mı kollarını gelsinler diye,
Sokaktaki başıboş kedi-köpeği ısıtıyor mu?
Ya duvar diplerini mesken edinmiş dilenciyi,
Evsiz barksızlara, ışıtaç oluyor mu?
Kolluyor mu bulutları/ kızıyor mu kapattınız yüzümü diye
Yıldızlarla barışık mı, her gün ışığını çalsalar da,
Sahi orada güneş nasıl doğuyor…
Ah be canımın içi; bir bilsen, bir görsen buraları,
İyi ki,; iyi ki gitmişim dersin
Sen gittiğinden beri burada güneş hiç doğmadı…
Sen gittiğinden beri dünyam büsbütün karardı.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Orta Kahve
Bir orta kahveydi
İlk iltifat alma nedenim
heyecanla beklerdim o anları
sonra aradan yıllar geçti
heyecanlar olgunlaştı
kahveler yaşlandı
şimdi orta kahve tadında
dostum oldun bildiğim
saydığım, sevdiğim, güvendiğim...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Oysa Ne Güzeldi Bizim Köyümüz
Yolları toz duman sise karışmış
İşte bu virane bizim köyümüz
Kanadımız kırık tutmaz kolumuz
Oysa ne güzeldi bizim köyümüz
Çam ormanı süsler dört bir yanını
Gölgesinde bulur dertli dermanı
Kekik kokuları buğday harmanı
Oysa ne güzeldi bizim köyümüz
Tütmez bacaları, çıkmaz dumanı
Vallahi hep doğru yoktur yalanı
Bilemedim kimler yazmış fermanı
Oysa ne güzeldi bizim köyümüz
Yıkık değirmeni, çürük oluğu
Köylümüz şehirde aldı soluğu
Kimden beklemeli fedakârlığı
Oysa ne güzeldi bizim köyümüz
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Öğrendim
Önce seni sevmeyi öğrendim,
Sonra kaybedebileceğimi,
Öğrenmeyi hiç istemediğimse
Sensiz de yaşanabileceğiydi
-Onu da sen öğrettin...
Nasıl olduğumu sorma,
Öğrendim işte,
Yaşayıp gidiyorum,
Buna yaşamak denirse...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ölmez mi Sandın
Yangın meydanına dönen yürekler
Sular serpme ile söner mi sandın
Bir kez değil bin kez kırıldı kalbim
Affedip sineme döner mi sandın.
Ben de bir insanım taşırım kanı
Oysa dost yoluna verirdim canı
Her gün sitemlerle birde eza’nı
Usanıp sıkılmaz çeker mi sandın.
Sevgiler büyükse nefreti çoktur
Vefasız canların çilesi yüktür
Kesilen hükümler sanma ki haktır
Söylerim anlamaz dinler mi sandın.
Meyvenin hamına uzanmaz elim
Kem söz söylemeye dönmüyor dilim
Dost dosta eder mi bu kadar zulüm
Başın selamete erdi mi sandın.
Kimseye olmadım ne köle ne kul
Yolun en doğrusu Hakk’a giden yol
Sana tek sözüm var, çokça mutlu ol
Sevgi saygı cansız, ölmez mi sandın.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ölü Düşler
Kimi gider,
Kimi kalır geride,
Gideni düşler...
Olmayan tek gidendir,
Çığlık çığlığa hissedilen,
Hüzün, özlem ve sevda…
Biraz sonra her şey eskisi gibi olur,
Simitçiler gelir bakışları uykuludur,
Yaşam belirtilerinde rutine bağlanır işler,
Martılar çılgınca şarkı söylemeye başlar...
Hadi zehir zemberek sözler söyle düşünme,
Daha fazla acıtamazsın bu yüreği,
Ne kadar uzun ömür denen muamma,
Darıl darılabildiğin kadar pula çevir zamanı,
Dolu dolu yaşamak varken sana sunulan anı…
Belleğine kazınan her duruma uygun bir söz,
Ömrünün yaklaştığı adres ise güz,
Gene baş başa kaldık ölü düşlerle biz,
Mümkünse senden isteğim,
Nasıl yapacaksın bilemem ama
Yarına sağ çıkacağını garanti et bana…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ölümden Öteye Yol Yok Bilesin
Yine gönül koydun aklım zayi oldu
Haber alamadım günler ay oldu
Dilim konuşamaz sustu lal oldu
Ömrümden bir ömür gitti bilesin...
Bilmez misin? Ben de nesin nicesin
Ağrı dağı ne ki, daha yücesin
Biricik dostumsun candan öncesin
Bağrım delik deşik oldu bilesin...
Bak susamlar bu gün boynunu bükmüş
Belki gelir diye yollara bakmış
Safa tepesine derdini dökmüş
Dosttan tek bir selam yeter bilesin...
Sitem sanma sakın, hata suç benim
Açtım yüreğimi önüne serdim
Sana dost diyerek sırrımı verdim
Kolay harcayamam bunu bilesin...
Eğer adın nazsa yeter be zalim
Dost, dosta eder mi bu kadar zulüm
Benim bu canıma az gelir ölüm
Ölümden öteye yol yok bilesin...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ölüyor, Ölüyor, Ölüyorum
Fena oluyorum gene bu günlerde,
Memleketimden renkler aklıma düştükçe,
Kaçmak istiyorum dört duvar arasından,
Özgürce süzülmek, yükselmek semaya.
Bilmem ki,
Yani nasıl tarif etsem size,
Dağılıyorum, boğuluyorum işte,
Sanki iki kaşımın ortasından,
Kurşun yemişim gibi bir acı,
Korkular düşüyor yüreğime,
Gök kubbe üstüme devriliyor.
Gene memleketimi çok özledim,
Kış geliyor ya yavaş yavaş,
Sen çok üşürdün ya hani,
Hep bu yüzden kahroluşum bilki.
Ben sıcacık yatağımda uyurken,
Sen altındasın ya toprağın,
Saramıyorum ya seni bebeğim,
Ah benim sevdiğim, can yoldaşım,
Bırakıp gidenim.
Mor çiçeklerde seni aramak,
Nasıl bir çöküntüdür bilir misin?
Toprak kokusunda nasıl aranır hasret,
Özlem ne demek bilir misin sevdiğim,
Bilme ne olur, nasıl yandığımı bilme.
Ölüyor, ölüyor, ölüyorum ben….
02.10.2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ölüyorum Ben Usta
Ölüyorum ben usta;
Bir bezginlik, bir ağırlık üzerimde
Göz kapaklarım önce seyriyip
Sonra yavaş-yavaş kapanıyor...
Tadı yok, akşamların
Yüzü gülmez oldu sabahların
Sohbetler keyif vermiyor eskisi gibi
Hoş; sohbet edecek kimse de yok ya
İç iç bitmiyor bir fincan hazır kahve...
Lokmalar boğazıma diziliyor
Sebepsiz ağlamalarım sıklaştı
Her şeye takar oldum ruh bu haliyle
Bazen yitirdiğimi düşünüyorum, aklımı hafızamı
Artık bıktım şehit haberleri izlemekten
Kan kusmakta yüreğim, duygularım köreldi
Aklıma biraz mukayyet olmasam,
Kim bilir belki de bir yerlere savrulup
Kalacağım bir serseri misali...
Şair ne kadar seversen, o kadar sevilirsin demiş ya
Yanılmış be usta, sevince tümden ölüyorum
Sevmesem insanlığımdan oluyorum....
Her iki durumda da ölüyorum be usta,
inan ölüyorum...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ömrüm
Bir kuş kadar olamadım
Kadir kıymet bulamadım
Hep ah ettim gülemedim
Kuş misali uçtu ömrüm
Ne kat istemiştim ne yat
Helal lokma azığımda tat
Bir gün geçilecek sırat
Böyle geçti benim ömrüm
Rabbim verdiğine şükür
Herkes kaderini okur
İster gümüş ister bakır
Şükürlerle geçti ömrüm.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Öykü-Göğsü Sarı
Evimizin en küçük çocuğu bendim, yaşıtım olan çocuklar genellikle erkek çocuk
olduklarından, kız-kıza çokça oyun oynadığımı söyleyemem, ancak yaz gelip de yaylaya
göçünce diğer köylerden aynı yere göçen komşuların çocuklarıyla oyun fırsatı bulurdum
ama biraz çılgın mıydım (Felsefi olarak anarşist ruhlu ve ta o zamanlardan, her türlü
hiyerarşiye karşı tepkili olduğumu çok sonraları fark edecektim) neydim, oyun
arkadaşlarımı pısırık, biraz da nazenin bulur onlarla oyun oynamaktan da tat
alamazdım.
En son oyunumuzda kızın birine doğru fırlattığım koca bir salkım üzüm koruğu
yüzünden bir daha kızlar benimle oyun oynamamışlardı. O yıllarda bizim köyden
motorlu taşıt pek nadir geçtiğinden, gördüğüm taşıtların şekillerini önce beynime
kopyalayıp, sonrada çam ağacının kırmızı ve yumuşak kabuklarından kamyon maketleri
yapıp onlarla oyunlar icat eder olmuştum ama bu oyun da pek sevimsiz gelmeye
başlamıştı.
Yeni şeyler bulmalıydım, bu arayış içerisindeyken, bir yandan da okula giden
büyüklerimin kitap, defter, kalem neleri varsa alıp, okumayı sökmüştüm kendi kendime
ama bu da yetmiyordu, rahmetli babamın gözünden bile sakındığı ağaçlarının bellerine
meyve vermiyorlar diye kesici aletlerle attığım çentikleri saymıyorum bile.
Sonra sapanla kuş avlayanları taktım kafama, ne yani onlar kuş avlayacaklar, ben çıra
mı tutacaktım. Benden dört yaş büyük erkek kardeşimin yedek sapanlarından birini
kaptığım gibi aşağı bahçeye indim. Kış günüydü serçeler çok kurnaz olduklarından
onları vurmak pek kolay değildi ama gene de şansımı deneyecektim.
Bağ bozumunun ardından, domates ve fasulyelerden tek-tük kökler kalmış olsa da
toprak kendisini dinlenmeye bırakmış yumuşacık bir kıvamdaydı. Kuşlara kedi misali
pusu kurup başladım beklemeye ama gelen giden yoktu.
Kuş avlama işinden de çabucak bezip tam vazgeçeyim derken, birkaç metre ötemdeki
tümseğe güzel mi güzel bir kuş kondu, tüyleri kabar kabar olmuş. Ya Allah ya bismillah,
gez-göz-arpacık deyip gücüm yettiğince gerdim sapanı ve gözümü kapatıp bıraktım.
Bir de baktım ki kuş tümsekten aşağıya benden tarafa düşmüş, kalbim gümbür gümbür
atmakta iken kuşa doğru koştum ve avuçlarımın içine aldım, sonra birden büyük bir
pişmanlık duyarak ağlamaya başladım ama kuşu da avuçlarımdan bırakmıyorum,
ayakları ve gagası buz gibiydi, neden sonra ısındıklarını hissettim.
Pişmanlık heyecan, korku acıma duygusu hepsi birden koşar adım eve vardım ve kuşu
annemin ellerine tutuşturdum, bir an önce kurtulmak güdüsü müydü, üzüntü yada
korku muydu bilmiyorum.
Aaaaa o da ne bizim Göğsüsarı kuş birden canlanmıştı, meğer benim attığım taştan
değil de, taşın değdiği yumuşak toprağın titremesi nedeniyle zavallı kuş hem soğuktan
hem de korkudan bulunduğu tümsekten düşmüş ve kendinden geçmiş.
Hayatımda en çok korktuğum gündü ve bir daha asla ve asla hiç bir canlıya böyle bir
davranışta bulunmadım.
Bu avcılık merakım sonunda boyumun ölçüsünü aldım elbet.
"Ava Giden Avlanır"sözü belli ki bu tür deneyimler neticesinde söylenmiş.
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hatice AK/13.07.2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Öyküsel
Her gün kilometrelerce yolu arşınlamaktansa ekinliğe göçmek (taşınmak) daha uygun
olurdu, olurdu olmasına da, kıraç tarlada ne su vardı ne de çeşme ama illaki bir yanında
akan bir derecik olurdu mutlaka, olurdu ya yavaş yavaş aktığından yemyeşil yosunlar
kaplardı suyun tabanını. Mersin çalıları, pürenler, karağan çalıları iştahla büyürler arsız
arsız işvelenirlerdi kuruyan altın sarısı başaklara inat.
O minicik derelerden alınan su içme suyu olarak kullanılmazdı elbet ama ne kirlenirdi,
ne de kirleten düşüncesizler vardı, öte yandan tabiattaki tüm canlılar o sulardan
görürdü su ihtiyaçlarını. Bir de akarsu pislik tutmaz derlerdi de inanırdık suyun
temizliğine ki; tecrübelerle sabittir dereden su içtiği için hiç hastalanan olmazdı ya,
içme suyunu da pınarlardan alırdık çoğunlukla.
Öyle de güzel çayı olurdu ki, oturup bir demlik çayı yalnız bitirebilirdi bir kişi.
Belki çaya olan düşkünlüğüm ta o zamandan kalmadır bilmiyorum.
Akşamın olmasını iple çekerdik, gün boyu koşuşturmaktan yorgun düşen bedenlerimiz,
uykudan süzülen gözlerimiz isyan naraları atardı da duymazdı kimsecikler. Toprak
minderimiz, gökyüzü yorganımız olurdu üstümüzde, televizyon radyo hak getire.
Sinemamız uzay boşluğunda oynaşan yıldızların parıltıları, tiyatromuz ormanlık alandan
gelen kurt ve çakal ulumalarıydı.
Yolunu şaşıran bir baykuş şiddetli kanat çırpmalarıyla gök cismi gibi üstümüzden
uçarken hissettiğimiz korkuyla yorganı tepemize kadar çekip kendimizi güvene almak
isteyişimizi hangi cümlelerle anlatsam bilmem.
Biliyorum anlattıklarımın sizlere masal gibi geldiğini, siz poyrazda nasıl ateş yakıldığını
da bilmezsiniz, bir tek karağan çalısı yanınca Orman İşletme Müdürlüğünün kestiği
cezadan belinin nasıl büküldüğünden haberiniz bile olmaz ve aniden esmeye başlayan
poyrazın tarlaları kuruttukça omzundan kazma-kürek düşmeyen babamın ne korkular
yaşadığını ben anlayamamışken size nasıl anlatayım ki.
Hayaller demiştik değil mi; Şimdi geriye dönüp baktığımda söyleyebileceğim ya da tek
itirafım, keşke hiç hayal kurmasaydım, keşke hiç şehre gelmeseydim, keşke hiç
okumasaydım, keşke insan olmasaydım diyorum, yani hangi hayal karnınızı doyurur,
hangi hayal nefret ettiğiniz insanları affetmenizi sağlar, hangi hayal üstsüz başsız bir
insanı kış günü ısıtır, hangi hayal rahat koltuklarınızda kurulmuşken şikayet ettiğiniz
sıcaktan korur, hangi hayal kırdığınız, canını yaktığınız bir insanın gönlünü almanızı
sağlar.
Yani hangi hayal sizi, kırdığınız canını yaktığınız insanların gözünde yüceltebilirki.
Sizin hayalleriniz, hırslarınızın ve egoizminizin tatmin edildiği sürece güzel şeyler üretir.
Bense;
İnsanların birbirlerini öldürmelerini televizyonlardan izlerken insanlığımdan utanıyorum.
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hatice AK-20/08/2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Öyle bir hale geldim ki
Öyle bir hale geldim ki
Ben ki; serçeler kadar cıvıl cıvıl,
Ceylanlar kadar nazlı,
Yerdeki karıncaya acıyan,
Daldaki kuşa şefkat duyan,
Öyle bir hale geldim ki
Var mı beni tanıyan
Acının,
Öfkenin eşiği olur mu?
Bilmiyorum…
Bilmiyorum, ben de sevdim mi?
Ne için güldüm, kimler ağlattı,
Ne pahasına aldatıldım,
Neyle kandırıldım…
Ne açtım, ne susuz,
Ne çıplaktım ne yorgun
Öyle zalimdi ki, yediğim vurgun
Yürek dolusu gülmelerimle birlikte kayboldum
Ben, beni tanımaz oldum…
Gözyaşlarım kurudu,
Dökülmüyor artık eskisi gibi,
Üzüleceğim bir şey de kalmadı,
Yani üzülmüyorum hiçbir şeye eskisi gibi
Öyle bir hale geldim ki,
Kendimi tanıyamıyorum…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Öyle Git
Bakma sitemime, sözüm yok sana,
Sizli- bizli konuşmayı öğrettin bana
Bu sevda yük oldu garip canıma
Sen, dersem canımı al da öyle git.
Kendi gölgem ile konuşur oldum
Nehirden boşalıp, bir kaba doldum
Senin hasretinden sarardım soldum
Sen, dersem canımı al da öyle git.
Tırnağına değen taş mı olsaydım
Yoluna amade baş mı olsaydım
Tam yetiştim derken yine geç kaldım
Sen, dersem canımı al da öyle git.
Yolun açık olsun, yoldaşın bulut
Zorlama kendini, sevgimi unut
En zor anlarımda olmuştun umut
Sen, dersem canımı al da öyle git.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Öylesine
Baharın bütün ihtişamıyla insanlara ve doğaya göz kırptığı şu günlerde, aklıma hep
çocukluğum gelir. Ayazda kâh yeşerip, kâh sararan ve birbirine kenetlenmiş çayır
çimen aralarından yavaş yavaş ışıldayan papatyalar. Ekinler de öyle, topraktan yeni
çıkarmış olurlar başlarını. Zümrüt yeşili renkleriyle göz kamaştırırlar. Bir de kayıpsız
çıkmışlarsa toprak üstüne o bir başka keyiftir seyircisine. Efil efil esen yelde bir o yana
yaslanırlar bir bu yana.
“Papatyalar demiştik ya; hava biraz buğulu olsa da onlar gene de sürdürürler
gülümsemeleri, birkaç tanesini kopartıp, kulaklarımıza takardık, kıyamazdık çokça
kopartıp ziyan etmeye, bir de koca bir demlik çayı alıp, o manzaranın karşısında içmek
vardı işin ucunda, her ne kadar özlenen ve yolu gözlenen birinin olması için çok erken
olsa da.”
En çok gün ortalarına doğru havada beliren beyaz bulutlar çekerdi dikkatimi, onları
çeşitli kılıklara sokardım, kimi dede olurdu kimi nine, kimini hayduda benzetirdim,
kimini haramiye. Bir de uçakların artlarından bıraktıkları, yani o zaman
tanımlayabildiğim kadarıyla yürüdükleri yolda bıraktıkları izler. Nasıl olurdu da öylece
dururlardı boşlukta. Sorular birbirini izler, el-aman ederlerdi elimden evdekiler.
Ve Nisanda yağan kırkikindi yağmurları, bakmayın siz adının kırkikindi olduğuna,
memur olanlar bilirler birazda mesai bitimlerine denk geldiğinden midir nedir, memur
yağmuru der olmuştuk kendi aramızda sonraları. Biz taşralı ailelerin çocuklarıydık,
hayal dünyamızda sadece, zümrüt yeşili ormanlarla kır çiçekleri yetişirdi, bir de katıksız
sevgiler.
Ne zaman büyümeye başladık, hayal balonlarımız bizi taşıyamaz oldu bilmiyorum.
Bildiğimse yaşaya, yaşaya öğrendiğim şeylere bakıyorum da keşke hep çocuk kalmanın
bir yolu olsaydı diye hayıflandım.
Hayıflanmak ne kelime, düpedüz isyan ettim.
Çünkü; sevginin de dostluğun da arkadaşlığın da her çeşidini öğrendim, insan olmayı
da insanlıktan çıkmayı da hâsılı, zaman neler öğretmedi ki çarklarında öğütürken,
severken vazgeçmeyi, özlerken unutmaya çalışmayı.
Dahası umut ve umutsuzlukların benliğimizi nasıl etkilediğini öğrendim geç de olsa,
yüreklerdeki yazların nasıl kışa döndürüldüğünü, serin serin esen yayla rüzgarları
gibiyken nasıl “yangın yeri”ne döndürüldüğünü.
İnsanların kendi egolarını tatmin etme telaşıyla nasıl bencilleşebildiklerini, hoşgörü
kelimesinin anlamını bile bilmedikleri halde, edinilmiş hak gibi nasıl hoşgörü
beklediklerini ve nasıl acımasız olabildiklerini gördüm... Gördüm ve sustum...
...Sustum...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Özgürlük
Özgürlük ne güzel değil mi? neden özgürlük,
Ne kadar özgürlük, hangi özgürlük?
İnsandan insana değişen, algılardır çoğu zaman.
Kimi sokakta slogan atmak sanır özgürlüğü
Kimi sabaha kadar eğlenmek ve oralarda sızmak
Kimi bir devlet büyüğünün yakasına yapışmayı
Kimi onsekizine girmeden adam yerine konmayı
Bana göre ise doya doya ağlamaktır özgürlük
Sana ağlamak, sevdiğime ağlamak, özlemlerime,
Özlediklerime ağlamak,
Özgürsün işte, köşe bucak kaçmana gerek yok
Ağlama diyecek kimse yok, okuduğun dinlediğin
Her şeye ağla, ağla yüreğin yettiğince
Al sana özgürlük haydi durma,
ÖZGÜRLÜĞÜN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİNİ
DOYASIYA YAŞA
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Özgürlükse Özgürlük
Ne çok severdim, adı farklıydı bizim yörede, Gelincik derlerdi kendiliğinden biten yani
ormanların kenarlarını oyalardı bahar aylarında, gene adlarını sonradan öğrendiğim, o
zamanlar pek de bayılmadığım Gelinciklere de Lale derlerdi...
Özen gösterilmeden yetişirler, hele birde papatyalarla karışmışlarsa ve Ekin
otlarıyla...Alabildiğine kırmızı, alabildiğine beyaz, alabildiğine gökyüzü ve alabildiğine
Güneş...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Özgürlüktür Sevmek
Yakın, uzak demeden katlanabilmektir,
Özlemek ve aramaktır sevginin büyüğü...
Sevmek sadece el ele tutuşmak değildir,
Sevgiliye sarılıp, avarece gezmek hiç değil...
Bazen delicesine ağlamaktır sevmek,
Bazen de çılgınca gülmek...
Bazen bir kuru yaprağı ezmemek için,
Üstünden atlamaktır sevmek...
Bazen hayal ekmektir,
Bazen gül dalında goncadır sevmek,
Dokunulduğunda incinecek...
Bazen bir fırtınadır sevmek,
Bazen sağanak bir yağmur,
Bazen tutsaklıktır kendi yüreğinde...
Bazen özgürlüktür,
Düşler sevgiyle süzülür gönül süzgecinden,
Kabına sığmaz taşar, yayılır tüm evrene,
Alabildiğine ve özgürce...
Küçük yüreklere sığan sevgiler paylaşıldığı,
Ve evrene yayıldığı kadar büyüktür...
Her şartta sevebilendir,
Yüreği küçük olsa da sevgisi büyük olan,
Sevginin makbul olanı insan sevgisidir ki;
Onun cinsiyeti olmaz...
Alabildiğine özgür olmak demektir sevmek,
Hesap verilmez, gözle görülmez,
Elle tutulmaz, tartıya vurulmaz....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Özlem
Özlem boran olmuş dostun dağında
Bir güzel meyvesi seyran bağında
Coşkudur sevdadır gençlik çağında
Akar uzun uzun özlem pınarı
Kimi an çağlayan bazen deryadır
Bazen dingin akar düşler hayradır
Kavuşmak yaraya derde devadır
Bazı bulanıktır özlem pınarı
Bazen bir canadır bazen canana
Bazen de gözünden iç kana kana
Bazen gez oyalan hem yana yana
Bulunmaz devadır özlem pınarı
Hatice Ak yazar düşü deryadır,
Dertlerine canlar gelse dermandır
Yaradan dan gelen büyük fermandır
Otuz yıldır yakar özlem pınarı.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Özlemi Anlatmak
Özlem...! ! !
Özlemi anlatmak da sevgiyi anlatmak kadar zordur işte.
Hatta yaşamı anlamak ve anlatmak kadar.
Bazen çiçeklerin renklerinde aranır özlenen,
Bazen tek başına dolaşan bir kuşun gözlerinde...
Bazen daldan düşen bir yaprağın,
Dala duyduğu şeydir özlem.
Bazen bir bacadan ince ince tüten duman,
Yani özlem her şeydir ama
Gerçekten özlemi çekilmeye değer biri varsa,
Ve özlemeyi hak ediyorsa...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Özlemin Bitmiyor, Hayalin Yetmiyor
Bu gün yine beraberdim hayalinle,
Gözlerimi gözlerinden ayırmadan,
Yanağın yanağımda, ellerin ellerimde,
Yine yakalandım kendime,
Özlemin bitmiyor, hayalin yetmiyor,
Yetmiyor işte...
Gülüşlerine sığındım, hüzünlü tebessümüne,
Bu akşam gene yakalandım kendime,
Bir suçlu gibi sindim, gönlümün köşesine,
Umudum bitmiyor, sözlerin yetmiyor,
Yetmiyor işte...
Kapanmıyor kirpiklerim dargın gibi birbirine,
Göz kapaklarımı sorma onlar da yağmura gebe,
Birde hayalimdeki resmin, o da yüzüme gülünce,
Aklım beni terk ediyor... Resimlere bakmak yetmiyor,
Yetmiyor işte...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Öznesizim
Sabah serinliklerinde hep sıcacık gelirdi sesin,
Gece karanlıklarında yolumu aydınlatırdın,
Vazgeçilmezimdin, sevdiğim, saydığım, güvendiğim,
Öylesine alışmış, ölesiye müptelandım anlayacağın…
Birlikte nefes alır, birlikte gülümserdik yaşama,
Öyle çok benziyorduk ki birbirimize, karıştırırdık,
Hangimiz sen, hangimiz ben olan yanlarımız diye…
Aynı türkülerden hoşlanır, düetlerle içlenirdik,
Gülümsemeyi bile sen öğretmiştin yarınlara,
Kederlerle geçen uzun uzun yıllardan sonra...
Ben konuşurken, sen dinlerdin ilgi ve sevgiyle,
Bir an ayrı kalsak, ilk fırsatta birbirimize koşar,
Masum bakışlar ve gülümseyişlerle coşardık…
Hislerimize tezat, kader miydi bizimle oynayan,
Ne idi hatamız? Çok sevmek miydi yanlış olan?
Sözler vermiştik hani? Bırakmayacaktık birbirimizi,
Neyin uğruna terk ettik, Yürekler dolusu sevgimizi…
Ne yönden estiğini anlayamadığımız bir fırtına sürükledi,
Un ufak edip dağıttı dört bir yana, mağlup etti bizde bizi,
Sakın üzülme canımın içi, bende üzülmem becerebilirsem,
Ne bir eksik, ne bir fazla, şu anki hislerim bunlar tamamen...
İstemeden de olsa, kapattım tüm kapıları, sevgine ve sevgime,
Sensizlikte düşlerim üşüyor, bir sunakta yapayalnız ve kimsesiz.
İşte bu yüzden sevdiğim, hem ben, hem de şiirlerim ö z n e s i z…
07.12.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Pamuk İpliği
Bir kat olur, kopmasın diye özenle tutarsın
Bir ucundan sen, bir ucundan öte yan
Çekiştirir durursun, O ne zaman isterse
Zamanı saati dolunca bilir ne yapacağını
Pamuk ipliği; her gün biraz daha incelir
Bu yanla öbür yan arasında, sarkaç gibi
Dengeyi tutturmaya çalışır, o çalışırken
Sen yavaş yavaş alışırsın, bu sallantıya
Sonra bir güzel yürek çıkar meydan okur
Pamuk ipliğine ve der ki, ben varım, biz
Bizler, al birer kat daha, kaldır başını
Hani nerde cesaretin, inadın nerde
Göster bakalım o meşhur inadını
Korkaklar gibi içine kapanacağın yerde
Bir gayret git üstüne açmazların
Yüzleş kendinle ve acımasız hayatla
Ve pamuk ipliği katları artar bir iki
Üç, beş öyle sağlamlaşır ki şimdi
Karşı koymak için sebepler sunarlar
İş sana kaldı, bundan önce de vardık
Bundan sonra da olacağız derler.
İyi ki varsınız, iyi ki senlerim var
İyi ki pamuk ipliğime kat oldular
İyi ki yalnız olmadığımı, anlattılar…
09.11.2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Papatya Falı
Kaç yaprak var papatyada
Hiç merak etmedim, saymadım da
Dün aklıma geldi denemek istedim
Bir papatya çizdim kâğıda,
Birçok yaprak koydum
Başladım saymaya; seviyorum-sevmiyorum
Seviyorum çıkmasını çok arzu ettiğim halde
Nasıl başlarsam başlayayım
Hep sevmiyorum çıkıyordu son yaprak
Bunu kendim için yapmıştım,
Aynısını senin içinde yaptım
Onda da sonuç aynıydı.
Hani derler ya, fala inanma
Falsız kalma, ben sensiz kalmışken
Falsız kalmışım kaç yazar.
Papatya falları bile, seni sevmediğimi
Beni sevmediğini söylerken
Israr etmenin ne faydası var...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Papatyam Mavi Gülüm
Gülüşün güllerden daha huzurlu
Yuvan şenlik, neşe, huzurla dolsun
İçinde biriken tüm dileklerin
Dilerim Rabbimden hep gerçek olsun
Bu kocaman yürek sana taht kurdu
Ne zaman isterse gelsin buyursun,
Papatyam, Mavi Gülüm ömrün var olsun...
Sana selam saldım seher yeliyle
Bu gün doğum günüm sen de gel diye
Her ne olsa kabul senden hediye
Bu kocaman yürek sana taht kurdu
Ne zaman isterse gelsin buyursun,
Papatyam, Mavi Gülüm ömrün var olsun...
Yine duygu doldum döküldüm bir dem
Seni kırıp üzmelere kıyamam ki ben
Bilsen beni ne çok mutlandırdın sen
Bu kocaman yürek sana taht kurdu
Ne zaman isterse gelsin buyursun,
Papatyam, Mavi Gülüm ömrün var olsun...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Pembe Düşler
Gül ağacına sordum düş’ün var mıydı? Diye,
Olmaz olur mu dedi, kavuşmak sevgiliye.
Ancak yılda bir gelir bize vuslat zamanı
Ömrümüz yeter ise bulacağız o anı.
Bazen düşümde duydum o garip heyecanı,
Uyandım yoktu kimse, kalbimin hezeyanı.
Sevgili gelmiş olsa dallarımda beklerdi,
Dokunup incitmeden, güllerimi koklardı.
Baharla bir uyanır, yenilerim kendimi,
Elbet bir an gelecek, bulacağım dengimi.
Yeter ki beni tutan umutlarım solmasın,
Yeter ki yüreğime karamsarlık dolmasın.
Gül ağacı düşünü böylece yorumladı,
Bu yorumlardan sonra bana tek söz kalmadı.
Pembe düşler kuracak zamanı geçtik çoktan,
Eğer nasipte varsa, sağlık dileriz Hak’tan.
Yüreğimiz sevgiyle çarpar tüm insanlara,
Biliriz sevgi ilaç kanayan her yaraya.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Pembe Sandaletler
Hiç fark etmemiştim, meğer şu üç-beş günde ne kadar da alışmışım o pembe
sandaletlere, numara numara büyüyen ve küçülen..
Bazen, yani akşamları onların arasına karışan kocaman ayakkabılar ve erkek terlikleri,
tanımadığım dilini bilmediğim bu terliklerin sahiplerinin bir an önce göz hizamdan
gitmelerini için için istesem de alışmışım pembe sandaletlere..
Çok şükür devlet babamız var, eli kolu uzun, her yere, herkese yetişir ama dün akşam
yağmur yağdı...Bardaktan boşanırcasına, ıslandı pembeler...
İçim cız etti ağlayasım geldi, sanki yağmur altında ıslanan sandaletler, çocukluğumda
hiç giyemediklerimdi.
Bu gün Çevik Kuvvet ekibi, kaymakamlık görevlileri bir oldu ama alamadılar pembe
sandaletlerin sahiplerini...
Bütün eşyaları bir çuvaldan ibaret, ama gururları kıyamet, tuttu iki kadın iki ucundan
attılar bir ticari taksiye, hem onlar hem de pembeler, hepsi birden gittiler...
Metruk ve eğreti yapının kapısının önünde minicik, solgun bir çift pembe terlik, içeriden
başını uzatan kara gözlü kıvır kıvır saçlı bir oğlancık, onlar ne zaman gider bilinmez...
Bilinmeyen bir tek bunlar değil..Kim bilir hangi şartlarda ve nerede kaybolacak önden
gidenler...
Ve bilinen başka bir şey varki....Küçücük bedenlerindeki kocaman yüreklerinden kopup
gelen -Selamın-Aleyküm nidaları kulaklarımda hep çınlayacaklar...
Savaş mağduru komşum çocuklar...
23.05.2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Pişman Değilim
Ben uzak diyarlara hiç özlem duymadım ki,
Hiç aramadım, hiç sormadım, hiç sorgulamadım,
Uzaktan sevmeyi seçtim, kefenimi biçtim…
Benimki sonsuzluk ülkesinde bir aşktı,
Hiç gidemeyeceğim, hiç kalamayacağım,
Hiç göremeyeceğim olanak/sızımı,
Seni seçtim …
Hep maviler yolladım dualarımda,
Bulutlar yolladım Ak Güvercinlerin kanatlarında,
Baharlar yolladım rüzgarlardan atlarla,
Şiirleri sana okudum, yorulmadım, ah etmedim…
Çepeçevre oyaladım sevinçlerimi,
Sıcaklığını bastım bağrıma, ağrılarımı dindirdim,
Okuduğum kitap sendin, söylediğim şarkı sen,
Sevdim…Sevdim…Sevdim, ben….
Sevdim be şiir, sevdim işte, anlamsızca sevdim,
Alabildiğine sevdim, adam gibi sevdim,
Yıllardır koynumda uyuyordun, koynunda uyudum,
Birbirimize deliler gibi aşıktık,
Uyudukça aşka susadık, aşkla ıslandık...
Irmakta taş, derede yosun, ağaçta yaprak,
Dalda çiçek, gülde diken gibi,
Sevdam oldun, sevdalandım,
Sevdim, yaşadım, pişman değilim…
Hatice AK/18.12.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Rabbim Şükürler Olsun
Aman kimseler duymasın bizim öykümüzü
Sen biraz ağrı hatta biraz da ödem oluşsun
Ama sakın şikâyet etme, söyleme kimseye
Yine ben seni bedenimde sürükleyeceğim...
Sen benim yükümü inadına taşımaya çalışacaksın
Sızlasa da kemiklerin iliklerinde, yok çaresi
Anca beraber kanca beraber, gayretle direneceğiz
Bu yola beraber çıktık beraber öleceğiz...
Eğer bir gün olurda ben seni taşıyamazsam,
Bu günden hakkını helal et, yük olduğum için
Biliyorum senin işin de zor, vefada sana, cefada
Çünkü ayak nereye çekerse baş oraya gidermiş...
Saatlerce ayakta durup az çektirmedim sana
Bizim işimizde bu işte, çok şükür Allah’ıma
Benden dayanıklısın, şişse de tabanların
Ben ise iflasın eşiğine gelmiş bir zavallı...
Ya Rabbim şükürler olsun, beden bütünlüğüm için
Şükürler olsun hiçbir şeyi noksan vermediğin için
Şükürler olsun nefes alabilmemizi ihsan ettiğin için,
Şükürler olsun Ya Rabbim İnsan olarak yarattığın için
Şükürler olsun verdiğin sevgi dolu yüreğim için...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Renkler ve Karanfiller
“Sen-Ben-O” yoktu, ne çoktuk biz
bağrına bastığı sevdasıyla baş başa
tek başına nöbetteydi bir çocuk
gözleri renkler dokuyordu kesintisiz
beyaz karanfillerin gözyaşıydı
kırmızılara rengini veren
yorgun şafakların şıpsevdileriyle
savaşmak kadar zordu
zordu yaşama tutunmak
"oysa, bir kibrit çöpü değil miydi?
koca bir ormanı kötürüm eden"
o ormanlar ki;
geleceğiydi memleketin
gökte yıldızlar kadar yalınkılıç
yerde toprak gibi
kin ve nefretten uzak
bir zamanlar aydınlıktı umutlar
aydınlığa yürüyordu renkler
ellerinde demet-demet
kırmızı-beyaz karanfiller
Hatice AK/30.01.2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Rüya
Yüreğin yüreğimde;
Elini uzat bana, kaybolurum sonra sensiz karanlıklarda,
Tut yüreğimden, tut ki dursun çırpınışları yoksa,
Yoksa dayanamaz,
Dayanamaz gider bir bilinmeze besbelli...
Gecenin gözyaşları;
Şebnemler gibi düştüğünde yanaklarıma,
Sil ellerinle ama ne olur incitme, damlacıkları
Bir bir topla mendilinle...
Yaşam Bir Köprü;
Kaç kereler gelip geçeceksin o köprüden,
Sadece iki, biri bu dünyaya merhaba,
Diğeri ise ölüme…
Hasretler çekeceksin belki;
Dinmeyecek ağıtların uzun süre,
Elini siper edip alnına,
Bakacaksın güneşten yana,
Belki de uzak bir limana…
Bir rüya;
Ve döndüğünde mekanına
Sabah çoktan olmuş olacak,
Yüreğin yüreğimde, ellerin ellerimde.
Böylece son bulacak…
Hatice Ak
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sadece Merak
Birkaç gündür yine yoksun,
neler yapıyorsun bilmiyorum
beklide hastasındır,
nezle yada grip olabilirsin,
hava oldukça soğuk, yağış yok,
hasta olmak için bütün şartlar mevcut...
Yine görünmüyorsun ya,
sessizliğin değil şaşırtıcı olan,
görünmemen hiç değil,
şiir yazmıyorsun,
belki okumuyorsun da...
Sevdiğim şiirler başlığıyla,
ustaların şiirlerini asıyorsun arada,
yani tam da senlik, isyan dolu şiirler,
Şiir, şiir gibi olmalı bence,
sevgi dolu, özlem dolu olmalı
acı barındırmamalı içinde,
hasret kokmalı her hecesi,
ve şiirler yapıcı olmalı, yıkıcı değil,
Kim olursan ol gel demeli şiirler...
Sen yazmaz oldun böyle şiirler,
neden diye sormayacağım,
geçerli bir nedenin vardır mutlaka
yanlış anlama sakın,
görünmediğini sormam ise,
sadece merak...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sakın Bir Daha Sevme
Ne çırpınıp duruyorsun yüreğim
Beş para etmediğini sen de biliyorsun
Ne sevmeyi becerebildin adam gibi,
Ne sevilmeyi...
Uslan artık, dur durduğun yerde
Oyun final oyunu, perde son perde
Madem beceremiyorsun,
Sana tavsiyem sakın bir daha sevme...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sana Geliyorum Anne
Sana gelmek için izin aldım,
İyi misin çok merak ediyorum,
Günlerdir bekliyorum ama yoksun,
Gelişini görmek için kapıya yaslandım
Kahrolası zil bir türlü çalmak bilmedi,
Özledim, sana geliyorum, birlikte
Çiçekler ekelim mezarının başucuna,
Merak etme kuruyacaklar diye,
Sana söz, beni yanına alana dek;
Hep sulayacağım gözyaşlarımla,
Sana çok ihtiyacım var ama sen yoksun,
Mademki dönmeyeceksin bir daha,
Karlar düştü elime ayağıma,
Özledim, çok özledim...
Ne olur al beni de yanına Anne...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sana Ne, Bana Ne
Hani diyorum ki, gelsen
gelmiş olsan yani
beklesen beni merdivende
her mesai bitiminde...
Telaşla düzeltsem saçlarımı
toplasam kalemlerimi, kâğıtlarımı
heyecandan elim ayağıma dolaşsa
tebessümünü yakalasam heyecanla...
Birlikte çıksak sokağa
el ele tutuşsak, rotamız bir restorana
bir akşam yemeği yesek mesela
konuşsak bir süre, havadan sudan öyle...
sorsan örneğin bana;
beni seviyor musun?
ben şöyle cevaplasam
-sana ne...
aynı soruyu ben sorduğumda
senin cevabında
-bana ne...
ellerimizi birleştirip
katıla katıla gülsek halimize
ve şöyle desek
birbirimizi sevmesek
birlikte ve burada işimiz ne...
23.10.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sana şiir yazasım tuttu şimdi iyi mi
şair dediler ya;
sana şiir yazasım tuttu şimdi iyi mi
ama nereden başlasam bilemedim
ürkek bakışlarından mı
usul usul attığın adımlarından mı
umut türküleri besteleyen
kahverengi gözlerinden mi
sana şiir yazasım tuttu şimdi iyi mi
kendi içine akıttığın ürpertilerini mi
ak karanfilleri kıskandıracak yüreğini mi
utangaç, masum, çocuksu mutluluğunu mu
hangisinden başlasam bilemedim ki
yasaklı kelimeler var içimde
ellerini tutmak, göz göze gelmek
bakışlarınla konuşmak yasak
bu öyle bir mukaddesat ki
açık etmek yasak, her şey yasakken
sana şiir yazasım tuttu şimdi iyi mi
sana şiir yazasım tuttu şimdi iyi mi
ama sen bilmeyeceksin sana yazdığımı
olur da bir yabancı gibi rastlarsam bir gün,
işte o zaman söyleyeceğim
şiirlerde yazamadığım bütün sözlerimi
Hatice ak/17.03.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sanki
Sanki birisi zorla sevdalan demiş gibi
Ya da, bana mı sordun sevdalanırken gibi
İşte bazen gerçekten de gerçektir,
Bazen hayalden daha hayal,
Seçim senin, istediğini seç, istediğin gibi,
bağla, çöz, kır-dök, ya da teselli et.....
Yani mesele kurgudan ibaretse,
İstediğin gibi, istediğin kadar süsle, boyalarınla...
Ama sakın ola, gerçeğinde deneme aynı oyunları...
İşte o zaman bilemezsin başına neler geleceğini...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sardunyalar açtığında
özensiz bir bahçe,
çiçeklerle bezeli patika boyunca,
sağlı sollu dizilir sardunyalar,
alı alına, moru moruna karışınca,
çiy damlaları dans eder, yapraklarının üzerinde,
dokunur ama kıyamazsın, çiyle yaprağı ayırmaya,
güneş, ağır ağır gösterirken sıcacık yüzünü,
ikisinden de alır götürür, gecenin buruk hüznünü...
vurunca yüzlerine ilk ışık huzmeleri,
bilirler gelmiştir bu gün de ayrılık saati,
usulca süzülür bir damla çise, karışır toprağa,
bir sonraki gün, yaprağa kavuşmak umuduyla...
yaşamın tüm boyutları, sevgiyle karılmışsa
yani sevmek ve sevilmekse hayatın anlamı,
bilmek gerek sabretmeyi ve özlemle beklemeyi...
__ve diyorum ki illaki sen, sen...her şeye rağmen__
sevmek bir başka oluyormuş, sardunya mevsimlerinde,
gene sardunya mevsimi bak, hepsi açmış köşe bucak,
şimdi; yani daha çok gecikmeden iyi ya da kötü ne olursa...
“bir ses ver, hatta kız, bağır çağır ama bir şeyler söyle,
yoksa adı sensizlik olan bu yara, hiç kapanmayacak...”
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sarıl Boynuma
Her gün sana geliyorum,
Gittiğinden beri duramadım buralarda,
Ne tadı var ne tuzu hiçbir şeyin...
Artık acele de etmiyorum bir şeyler yaparken
Hoş etsem de yapacak gücüm kalmamış ya
Ayakta durmak için çırpınıyorum işte…
Yaşayan bir ölüysem,
Gülsem ne çıkar ağlasam ne çıkar,
Sende biliyorsun fark etmez...
Biliyorum şu an beni görüp kızıyorsun,
Üzülüyorsun da ağladığım için,
Kekliğim ne olur ağlama diyorsun,
Ağlamıyorum, sadece toz kaçtı gözlerime,
Öyle hasretim ki ela gözlerine,
Yarın geliyorum, aç kollarını sarıl boynuma...
Kıyamam derdin boyuna bakmaya,
Şimdi ben bakıyorum toprakta yatışına,
Kalk lütfen, kalk ve sarıl boynuma...
04.08.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sarmaşık
Bir kördüğüm olmuşsun,
Yüreğimin taa içinde,
Çözmeye çalıştıkça,
Dolaşan bir sarmaşık
Başın sonun belli değil,
Büyüdükçe büyüyüp,
Sarıldıkça sarılan
Uzadıkça uzayıp,
Dal budak salan.
Bilmiyorsun, bilemiyorsun,
Her dalın budağın
Canımı acıtıyor,
Görememekten
Dokunamamaktan,
Çünkü hepsi firari,
Hepsi yasak
Sen sarmaşık,
Sen çılgın çiçek,
Bütün duygularımı
Yaktım da...
Bir seni yakamadım,
Kıyamam, kıyamadım.
Bazen karabulutlar gibi,
Çöktün zihnime...
Bazen güneş gibi doğdun,
Karanlık geceme...
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen deli sarmaşık,
Sonunda kuşattın,
Çepeçevre,
Gel desem gelemezsin,
Git demeye dilim varmıyor....
Tüm duygularımı yaktım da,
Seni çılgın çiçek, seni sarmaşık
Bir seni yakamadım.
Kıyamam, kıyamadım...
Haydi, git artık,
Ben git demeden git.
Git ve bitsin.
Haydi git lütfen...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sebebimdi Varlığın
Ne güzeldi senli günleri yaşamak,
Sırılsıklam sevilerin ardından nefes nefese koşmak
Bilinseydi bir gün ayrılık anı gelip çatacak
Düşler ülkesinde öylece bir başına kalınacak…
Vazgeçmem bilesin, vazgeçmedim senden
Ayrılık yakışır mıydı böyle delicesine severken
Ne olur anma, arama artık, bendeki sen bende kalsın
Gözlerime gözlerinin yerine yağmur damlaları yağsın…
Değildi sukut-u hayal; sadece düş ülkesindeydim
Hazırdım her an düşmeye saltanat beşiğindeydim
Olmasın isterdim şimdi, hiç zamanı değildi ayrılığın
İlaçtın, dermandın, yaşama sebebimdi varlığın…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen Anlat Bize Bizi
Sevgi neye benzer sevdiğim,
Yeni filizlenmiş dala mı,
Bir demet kır çiçeğine mi…
Sevgi, zeytin dalımıdır,
Ya da defneyaprağı,
Suya benzer mi sevdiğim,
İçtikçe içilesi…
Sevgi toprak mıdır sence,
Doya doya koklanası,
Koynunda ebediyen saklanılası...
Sevgi nehir midir sevdiğim,,
Bütün kirlerden arınılası,
Ve huzur bulunası…
Sevgi tüm tabiattır belki de,
Bütün renkleriyle kucaklanası,
Ya hepsi ya da hiç biri…
İşte gene anlatamadım,
İş sana düştü,
Haydi canım... Sevdiğim...
Sen anlat bize, bizi…
01.04.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen bende değilsen eğer
Bir düştün;
Hiç uyanmak istemediğim
Çorak gönlüme konup
Kelebekler uçuşturdun...
Bir elinde sevgi;
Diğerinde aşk iksiri tuttun
Sığmadın yüreğime de
Gelincik tarlalarında koşturdun
Öyle yoğun bir sevgiydi ki bu
İç yüzünü göremedim diye
Beni asırlar boyu uyuttun...
Şimdi;
Acı bir çığlık oldun umutlarıma
Seslensem duyar mısın?
Bak yine akşam oldu,
Hangi kuytuda yağsın, yağmurlarım
Avuçlarımda üşüyor, tuz-buz olan hayallerim…
Yaz da olsa, kavrulsa da bedenim
Isınabilir miyim sanıyorsun
Sen bende değilsen eğer
Ben hep ölümüne üşüyeceğim...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen Değilmiydin
Sen değil miydin
Bir bahar arifesinde, karşıma çıkan
Badem ağaçları bile, henüz çiçek açmadan
Anlatılmaz bir sevgiyle yüreğimi kaplayan
Sen değil miydin
Sen değil miydin
Soğukta güneşim, sıcakta gölgem olup ruhuma düşen
Gözlerine bakmaya cesaret edemeyip, utandığım
Gel deyince, uçarak göğsünün sol yanına saklandığım
Sen değil miydin
Sen değil miydin
Pencerenin camından bulutlara el sallayan
Ve kır çiçeği kervanlarıyla sevgiler yollayan
Hayal bahçesinde gezinirken, yolları kollayan
Sen değil miydin
Sen değil miydin
Kabuk bağlamış duygularıma neşter vuran
Rüyalarıma gelmeyip sensizliği yaşatırken
Şimdi hayal-hayal, düş-düş karşımda duran
Sen değil miydin
Sen değil miydin
Uykusuz gecelerimde sol yanımı ağrıtan
Varlığınla huzur, yokluğunda hüzün bulduğum
Ellerim, ellerinde uyuduğum
Geceleri yıldızlardan dilek tuttuğum
Sen değil miydin
Sen değil miydin
Selamsız geçemediğim
Özünü sözünü mert bildiğim
Yüreği cömert,
İnadına gelince benden de berbat
Sen değil miydin
Sen değil miydin
Çok sevdiğini ve sonsuza dek bırakmayacağını söyleyen
Sen değil miydin ey hüzün bakışlı, tebessümü sırlı
Sözleri efkarlı, yüreği ağrılı
Sen değil miydin
Sen değil miydin
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Beni onlarca soruyla bir başına bırakıp giden
Belki de yüreğindeki beni, temelli öldüren.
Sen değil miydin....
Birazcık hatırım varsa ses ver
Sorularla bir başıma bırakma
Gel ya da, git de yeter…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen Neredesin
Henüz ağaçlar tomurcuklanmadı
Ve durulmadı derelerden akan sular
Kış kaybetse de etkisini yavaş yavaş
Rüzgâr hala üşütüyor çatıların saçaklarını…
Patika boyunca açan püren çiçekleri
Dokundukça ellerimize ağlıyor yürekleri
Günün ilk ışıklarıyla doluşmuş arılar
Mersin çiçeklerine, yitirdiklerini aramaktalar
Tıpkı bizler gibi...
Desem ki gel sevgili, bul beni ve tut ellerimi,
Bak; karışmış birbirine papatyalarla gelincikler
Kırçiçeklerinden taç yap, ellerinle tak saçlarıma
Mevsimi değil ama…
Geç kalmamış olmanı ne çok isterdim...
Sen neredesin...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen Olmadığın Zaman
Sen olmadığın zaman;
Erguvanlar açmıyor yüreğimde,
Suları çekiliyor denizlerin...
Sen olmadığın zaman;
Ne güneş, ne ay, ne de yıldızlar doğmuyor,
Bulutlar gezinmiyor gökyüzünde...
Sen olmadığın zaman;
Dallarda yeşermiyor yapraklar,
Ve her mevsim kış oluyor gözlerimde...
İnsan bir kere ölür bilirsin,
Ben, yanımda olamadığın her an…
Hatice AK
19.02.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen Olmayınca
Sen olmayınca;
Gün tükenmiyor
Açmıyor çiçekleri yüreğimin
Kirpiklerim darılıyor birbirine
Kapanmıyor göz kapaklarım
Gökyüzümü bulutlar kaplıyor
Açmıyor güneş, uçmuyor kuşlar
Bir yoksunluk fırtınası esiyor yüreğimde
Başım dönüp, gözlerim kararıyor
Yığılıyorum olduğum yere
Sen olmayınca;
Hiçbir şeyin tadı yok
Yaşadığımın farkında değilim
Elimde birikmiş niçin soruları
Hırçın bir hal alıyor ruhum
Beynim düşünmeyi unutuyor,
Tutmuyor ellerim.
Gövdem yük ayaklarıma,
Savruluyorum.
Sen olmayınca;
İsyanım birikiyor, öfkem sessizliğe
Özlemim küskünlüğe dönüşüyor
Engel olamıyorum.
Sevgim intihar diyor
Yaşam belirtim düz bir çizgi
Nefes alamıyorum.
Anlasana…!
Sen olmayınca ölüyorum...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen Seni Bil
-Ben sana ne desem, bilmem ki gönül
Deli çaylar gibi akar durursun
Tam yaramı sardım derken biryandan
Sen ıslah olmayıp, neşter vurursunBazen
Bazen
Bazen
Bazen
özgür olursun
tutsak kendine
güneş olursun
yoksun mum bile
Bazen nehir olursun
Karışırsın denize
Bazen olmazsın damla
Dönersin kuru çöle
Bazen dağda taş olur
Kuşlara kol geresin
Bazen gökte yıldıza
Kendince eş olursun
Bazen kumsalın kumu
Bazen kara topraksın
Bir menekşe köküne
Can verirsin, nimetsin
Bazen
Bazen
Bazen
Bazen
derya olursun,
ırmak, bazen göl
bir kır çiçeği
dalda gonca gül
Sen istediğini ol
Beni çağırma yeter
Gün olur gül sinende
Yeşil çimenler biter
Tek dileğim sevgiye
Hasret bırakma yeter
Beni kederden sayma
Sen seni bilsen yeter
29.06.2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen Sevgisin
Yüreğimi esir aldın
Gam değilsin...
Kirpiğimin ucundasın
Nem değilsin...
Duygularımı coşturdun
Sel değilsin...
Soldurmaktan korkuyorum
Gül değilsin...
Kırılmana dayanamam
Dal değilsin...
Söylesene sen nesin,
Aşk mısın? Özlem misin?
Sen her şeysin
Cansın canımsın...
Ölçülemeyecek kadar çoksun
Çünkü sen sevgisin...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen Taş Kalplisin
Kendi gölgem ile konuşur oldum
Nehirler gibiyken, bir kaba doldum
Kahrının narında sarardım soldum
Sevgi deme bana, sen taş kalplisin
Tek bir güzel sözün fakiri ettin
Gönül köprüsünün hakiri ettin
Gönlümdeki çiçekleri kuruttun
Sevgi deme bana, sen taş kalplisin
Tırnağına değen taş mı olsaydım
Yoluna amade baş mı olsaydım
Tam yetiştim derken yine geç kaldım
Sevgi deme bana, sen taş kalplisin
Artık çaresiz ve bedbaht bir kulum
Seven sevdiğine eder mi zulüm
Ellerinden olsun derken ölümüm
Sevgi deme bana, sen taş kalplisin
Bırak bütün güller kalsın dalında
Tek selamın gelsin seher yelinde
Zehirler ağılar baldı dilinde
Sevgi deme bana, sen taş kalplisin
Yolun açık olsun, yoldaşın bulut
En zor anlarımda olmuştun umut
Zorlama kendini, beni de unut
Sevgi deme bana, sen taş kalplisin
Bakma sitemime, sözüm yok sana,
Sizli- bizli konuşmayı öğrettin bana
Bu sevda yük oldu garip canıma
Sevgi deme bana, sen taş kalplisin
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen Ve Ben Gibi
Uzaklarda bir yıldız, çok uzaklarda
Bazen düş gördüm sanıyorum
Bazen en yakınımda, belki de yanı başımda
İnecek gökyüzünden avuçlarıma, uzatsam ellerimi
Yıldız, yıldız aydınlatıyor kederli yüreğimi…
Yıldıza uzanan dağlarda kar var
Bahara saklamışlar papatyaları
Sarıçiçekleri, Gelincikleri, Kır çiçeklerini
Minik dereler, yorgun yorgun akarken vadi boyunca
Bir yıldız aydınlatan ceylanların yolunu, ses veriyor
Yoldaş oluyor yalnızlıklara, sevgisi, saygısıyla...
Haydi, bakmayın öyle uzaktan, şimdi zamanı
Kutlamak için kuralım muhabbet masasını
Örtüsüne ay düşsün, Yıldızın ışığında
En çok da saygı, sevgi ve dostluk olsun
Dostluk, sevgi ve kardeşlik, ana menüsü…
İkramımız sevgi olsun tüm konuklara
Bilinsin ki sevginin cinsi, rengi, ölçüsü, tartısı
Olmaz milliyeti, Doğusu, Batısı
Yaşanılası bir dünya için, illaki sevgi
Sevmeli, sevilmeli, hesapsız, yalansız, riyasız
Tıpkı sen ve ben gibi…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen Yanımda Olsaydın
Sen yanımda olsaydın
geceler bu kadar uzun
gölgelerin sesleri bu denli
ürkütücü olur muydu...
dolaşırken karanlıklarda
yıldız yıldız aydınlanmaz mıydı
yollarım...
Odamın perdesine vuran
sokak lambasının ışığı
ürkütür müydü nedensiz...
Gördüğüm kâbuslar
yüzünden kan ter içinde
uyandığımda yanımda olsan
boğulur muydum
gözyaşlarımla...
Nefes nefese koşarken ardından
sen uzaklaştıkça soluğum kesilip
yığıldığım zaman olduğum yere
tutanım olsaydın ellerimden...
Bu denli üzülür müydüm,
sen diye sarılır mıydı
kollarım korkularımın şefkatine...
Sen yanımda olsaydın...
17.07.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen Yeter ki Gel De
Bir gün terk edip de yıkmayacaksan
Gözümden yaş olup akmayacaksan
Bana elmiş gibi bakmayacaksan
Canım feda olsun sana sevdiğim
Hatam olur ise kızmayacaksan
Olur, olmaz için üzmeyeceksen
Benden ayrı durup, gezmeyeceksen
İncitmesin bizi zaman sevdiğim
Her nerede olsan seni bulurum
İster isen rüzgâr, yağmur olurum
Gel dersen yanına uçar gelirim
Yorma kanadımı aman sevdiğim
Deniz derya olur, sana çağlarım
Bir gün göremezsem sitem bağlarım
Hasretinden gizli, üryan ağlarım
Vurma şu gönlümü yaman sevdiğim
Sen yeter ki gel de, bu dünya durur
Sevgim kanatlanır aşkına yürür
Yüreğimi o dem baharlar bürür
Kırmasın dalımı zaman sevdiğim
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen Yokken Ben
Sen yokken ben,
Daha az ağlıyorum,
Sen yokken ben,
Hiç hayal kurmuyorum
Sen yokken ben,
Seni düşünmüyorum
Sen yokken ben,
Karanlıktan korkmuyorum
Sen yokken ben,
Hiç üşümüyorum
Sen yokken ben,
Daha az üzülüyorum
Sen yokken ben,
Hiçbir şey kırmıyorum
Sen yokken ben,
Hiç kitap okumuyorum
Sen yokken ben,
Daha az konuşuyorum
Sen yokken ben,
Hiç resmini çizmiyorum
Sen yokken ben,
Seni hiç özlemiyorum
Çünkü Sen yokken ben,
Yaşamıyorum…
12.12.2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sen, sevilmeyi seversin, ben ise sevmeyi
Sanırım ben dahil çoğu kimse İstanbul’da yaşamak istemez
ama eminim hemen herkes İstanbul’u yaşamak ister....
İstanbul’u enine boyuna görmedim, boğaz köprüsünü geçişimde sayılıdır...
İstanbul’un kalabalığı ve keşmekeşleri yüzünden çoğu insan
Orada yaşamak istememesine rağmen
Bu kent bütün albenisiyle hep düşleri süsler...
Sadece düşlerde görülmek istenilen bir sevgili gibi...
Çünkü düşlere kimse karışamaz,
müdahale söz konusu değildir, sorgulayamaz hiç kimse....
İstanbul sevdadır,
Sevginin aşkın ta kendisidir kimine göre,
O bir nazenin, o vazgeçilmez bir canandır yerine göre...
Yerine göre çileden çıkaran ama
gene de sevilmekten vazgeçilemeyen bir baş belasıdır....
Ertelenir her şey, duvarları tekmelenir onu saran,
Koruyan kollayan duvarları...
Gene kollarını açar o size neden geç kaldın diye sormaz bile...
Eylülde saçları düşer Haliç’e,
baharda erguvanlarla salınır nazlı nazlı Göksu’da....
Bilir ki güzelliği baştan çıkarır şairleri....
Bu yüzden o hep sevilmeyi sever, şair ise sevmeyi...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Seni Aradım
Memleketimi en çok bu mevsimde özlerim,
Kırlarını, gelincik tarlalarını, kıpkırmızı develik çiçeklerini
Bahçeleri alabildiğine kuşatan, çitlembikleri,
Fesleğenleri, birde güneşe kafa tutan ayçiçeklerini,
Yorgun çam ağaçlarıyla yarı çıplak çınarları,
Mevsim gözetmeden küllü yeşiliyle salınan zeytin ağaçlarını,
Ve dere kenarlarından suya dalgın, dalgın bakan söğüt fidanlarını
Canhıraş sesleriyle hafızamı işgal eden ağustos böceklerini birde
Kim bilir kaç kilometre yol kat edip
Sonunda suya kavuşan kaplumbağanın
Boynunu kabuğuna çekişini
—boz bulanık akan dereleri—zamanı mıydı sanki bir de sen düştün usuma şimdi Öfkeni asi poyrazlara benzetirdim hep
Tebessümünü, saksıdaki beyaz karanfile
Ben seni en çok bu mevsimde sorar oldum rüzgârlara
Ve Mersin ağaçlarıyla kekiklerin kokusuna
Ben seni en çok gün batımlarına doğru arar oldum ufuklarda
Zamansız çekip gitmene olan özlem mi, öfke mi?
Nefret mi, bilemiyorum ama alabildiğine yoğun bir duyguyla
Ve güneş batarken yüzünde en son gördüğüm
Hüzün bulutlarını hatırlıyorum
Sözün özü, gördüğüm her şeyde seni arar oldum bu sıralar
Ben aradıkça sen kayboldun ve sanıyorum artık sen bende yoktun
Şimdi elimde bir kördüğüm, çözmeye çalıştıkça
Daha da çoğalıyor düğümler ama varsın olsun
Bir gün elbet sen de anlarsın, neler kaybettiğini benim kadar
Görüyorsun işte, hiç bir güzel şey ulaşmıyor sonsuzluğa
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
—Ya sen... Sahi sen ne düşünüyorsun bu hususta…?
—Peki, söyleme, yani söylesen de olur…
— Söylemesen de…
Cevabı biliyoruz nasıl olsa ikimiz de...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Seni Düşünmeyeceğim
Artık seni daha az düşünüyorum
ne gün ortası şekerlemelerin geliyor aklıma
ne öğle sonrası dışarıya çıktığında
yolunu bekliyorum sabırsızlıkla…
dağınık bir yaşama kucak açtım
bundan böyle aynalar düşmanım
dost oldum karanlık duvarlara
sabahları isteksiz kalkıyorum yatağımdan
acele de etmiyorum açıkçası
sanki yetişeceğim yer
yolumu gözleyen yâr mi var diye…
coşkun dalgalara bağışladım
tüm duygularımı ve çocuksu yüreğimi
şimdi serçelerin cıvıltılarla oynaştıkları
minicik bir su birikintisiyim kendi halinde
durgun, hissiz, yosun tutmuş yüreğimle
gözlerine baktığımda
boğazıma düğümlenen sen
yavaş yavaş eriyerek
ciğerlerime doluyorsun, yakıp yıkarak
umulmadık sözler gibi zehir zemberek…
biraz da bu yüzden, mümkün olsa
seni hiç düşünmeyeceğim ama
ahhhh... ah şu taş olası yürek var ya
duymasa hiçbir şey, hissetmese....
hissetmese ve taş kesilse diyorum
Duygularım ne kadar dirense de
sonunda aklım seni terk etti
keşke yüreğim beni dinlese,
o da terk edebilseydi...
15.11.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Seni Düşünürken Sensiz
Bazen
Bazen
Bazen
Bazen
çiçeklerle bezeli bir bahçede
filozofça bir masanın başında
bir geminin güvertesinde martıları izlerken
bir tren istasyonunda beni beklerken…
Bazen bir apronda iki yana açmışsın kollarını
Bazen uzun bir yolculuğa çıkmışız
Nereye olduğunu düşünmeden
Önümüze ilk çıkan otobüse atladığımız gibi…
Oturmuşuz beş ve altı numaralı koltuklarımıza
Pencere kenarına ben, koridor yanına sen
Yaslamışız başımızı omuzlarımıza
Saçlarımız karışmış, yüzümüze ve saçlarımıza…
Sımsıkı tutmuşsun avuçlarında ellerimi
Usulca siliyorsun, alnımdaki terimi
Mola yerlerinde bir bardak çay alıyoruz
İkimiz aynı bardaktan içelim istiyoruz…
Ve sonu gelmeyecek bir film izliyoruz sessizce
Önce sen kayboluyorsun karelerden, ardından ben
Öylesine dalmış ve öylesine tutunmuşuz ki birbirimize
Fark etmemişiz gözlerimizi açtığımızda
Düşler ülkesinden sürgün edilişimizi dünyaya…
Senli ve sensiz hallerimin özeti işte böyle
Bazen avuturum kendimi hiç gerçekleşmeyecek düşlerle
Bazen midye misali tüm pencerelerimi kapatırım dünyaya
Yani Canımın İçi; seninle her şey çok güzeldir de
Kurduğum bütün hayaller, kâbusa döner sensizlikte…
Hatice AK
15.09.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Seni Hissetmekse Yaşamak
Seni hissetmekse yaşamak, yanımda olmasan da
Seni düşünmekse ve özlemekse, yaşamak,
Her yudum suyu sen diye içiyorsam,
Aldığım her nefesi sen diye alıyorsam,
Elime aldığım her çiçek, her kalem,
Her kitap, kısacası elimin dokunduğu
Canlı cansız her şeye,
Senin ellerin diye dokunuyorsam,
Ben seni yaşıyorum…
Yağan yağmurun bedenimi ıslatması ise yaşamak
Ben seni yaşıyorum...
İçinde sevgi, özlem, aşk, güven ve dostluk geçen,
Her şarkı, her türkü, her roman ve her şiirde,
Gözlerimden yaşlar boşanması ise yaşamak
Ben seni yaşıyorum…
Genellikle bölük pörçük uykuların ardından,
Çevremdeki her şeyde seni görmekse yaşamak,
Hani bende keşfettiğin inat var ya,
Tüm şans ve şanssızlıklarıma inat,
Ben seni yaşıyorum...
Ve bana yakıştırdığından
Fazlasına sahip olduğun şu inadın yüzünden
Selam vermediğin uzun günler geçse de
Hatta selam vermeden, hatır somadan
Sorguya çektiğin hallerini bilerek
Ve tüm bunlara rağmen seni sevmekse yaşamak
Ben yaşıyorum...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Seni Özlemek Bir Garip Hüzünmüş Meğer
“Seni beklerken ben, dururdu akrep, dururdu yelkovan,
Saksıdaki çiçekler açmak için hep yolunu gözler,
Kuşlar, en güzel şarkılarını senin için saklar,
Güneş, gülümsemek için gözlerini beklerdi”
Ne çık git kampanasıydı yaşamımızda çalan,
Ne bir siren sesiydi, düşlerimizi korkuyla uyandıran,
Bilemedim ki, yani hiç hesap etmemiştim,
Bir sokak lambası gibi yalnızlaşacağımı,
Sensizliğe düştüğüm an…
Umutlarım var demiştim, nasıl olsa daha zaman var,
Şebboylara geç sayılmaz yani, sonrada Kasımpatılar açar,
Hatta Erguvanlar bile ama Nergisleri de göremedim mevsiminde,
Bir telaş koştum durdum ruh gibi, oradan oraya ne olduysa,
Ama ben yoktum, sadece senin özlemin vardı yanımda oysa…
Kendimi aradım durdum çaresizce, hatta kavga bile ettim,
Önüme gelen her şeyle, en çok da tanımadığım kendimle.
Kitaplarda aradım, şiirlerde, ne bileyim işte, bir fincan kahvede,
Bir bardak çayda, hatta ellerimle yaptığım taze ekmek kokusunda…
Yoktum…
Aynaya her baktığımda silik bir tebessüm,
Mahzunlaşmış bir çift gözdü karşılayan, kurgulardaki bizi,
Bakmaya cesaret edemediğim ama hissediyordum işte,
Ben değil, biz vardık orada, ya da biz olmalıydık,
Öyle kavilleşmiştik, sonsuzluk ülkesine birlikte yürüyecektik…
Ve bilirdim, hissederdim beni izlediğini bir yerlerden,
İşte o an nefesim daralır, boğazıma düğümlenirdi her kelimem,
Bilirdim, ne kadar bekletsen de gelirdin sonunda ama
Ben hep mahzunlaşır, hep seni özlediğimi düşünürdüm,
Kısacası özlemin bir adı da hüzünse eğer,
Anladım ki; Seni Özlemek, Bir Garip Hüzünmüş Meğer…
26.12.2011/Hatice Ak
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Seni Seviyordum
Eskiden duyduğumda sesini, ürperirdim
Heyecanlanırdım yani, korku ile coşku arası
Korkardım, yanlış söylemekten, korkardım
Seni sevmekten...
Hatta sitem ederdin bazen, seyrekleşti
Aramaların neden...? Korkuyordum şimdiki gibi
Seni sevmekten değil ama kaybetmekten...
Söyleyemedim...
Alıngansın derdin, korkuyorum seni incitmekten
Özgüveni tam bir insanken, korkar oldum kelimelerden
Biliyorum senin aradığında, ne bir yasak aşktı
Ne adı olmayan bir ilişkiydi...
Aradığımız, şimdiye kadar yaşayamadığımız
Çocukluğumuzdu belki, belki de doyunamadığımız sevgi
Sebep her ne olursa olsun, açıklaması olmayan bir şekilde
Seni seviyordum ve sesini duyunca mutlu oluyordum belli ki..
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Seni Seviyorum
Dün, önceki gün,
Daha önceki gün
Yani mütemadiyen
Seni düşünüyorum...
Biliyorum
İnadını kıramayacağımı
Söz demiştim, gitmeyeceğim
Büyük laf etmişim....
Ama şunu da hatırla
Bir gün gidersem
Sessizce giderim demiştim,
Sana değil
Makûs talihime küserim...
Bak yine beceremedim
Ne adam gibi sevmeyi
Ne de sevilmeyi
Bir platoniydi belki
Belki de aşktı
Adı her ne olursa olsun
Ben seni çok sevmiştim...
Ve biliyor musun?
Hala da çok seviyorum
Umarsız, karşılıksız
Safça, öyle, ölesiye…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Seni Sevmek
yapraklarına çiy düşmüş,
çiçeklerle bezeli bir bahçede gezinirken,
hayal ederdim seni, onlarla konuşan,
ve güllere aşkını anlatan bahçıvan gibi...
acaba mutlu muydun, gülümser miydin,?
yoksa asık yüzlü mü? Nasıl biriydin,
uzaktan izlediğimden, fark edemezdim…
bir sesinin yankısı, bir de kokun gelirdi,
uyanmama yakın, tan vakitlerinde,
sesini, içli bir türküye, kokunu fesleğene,
benzetirdim...
sonra yanıma geldiğini hayal eder,
küçük bir kız çocuğu, olurdum aniden,
en masum ve en yalın haliyle,
sevgiyi sen öğret isterdim,
gözlerindeki hüznü gördükçe içlenirdim…
bakışlarında kendimi bulmak,
senli düşlerde kaybolmak,
hep seninle olmaktı tek isteğim,
ve hep böyle bir resmi hayal ederdim,
seninle süslediğim hayaller cennetindeyken...
ne tasa kalırdı yüreğimde,
ne de üstesinden gelemeyeceğim bir derdim,
sevgi dolu bir dünya kurardım ikimize,
ve seni hep fesleğen kokulum diye severdim içten içe,
utanır söyleyemezdim, seni deliler gibi sevdiğimi,
parantez içi kalırdı tüm kelimelerim…
keşke tüm hissettiklerimi söyleyebilseydim,
biliyorum artık çok geç, faydası yok dövünmenin,
Söylediklerim ve söyleyemediklerim,
altı çizilmemiş satırlar içinde kaybolurken,
ben, gene bir başına ve gene özleminin esiriyim,
ve seni sevmek tedavisi olmayan bir hastalıkmış,
hayalin beni terk ettiğinde anladım…
15.02.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Seni Yaşamak
Bir bardak kaynar suyu tek yudumda içmiş gibi
Öyle bir ateş ki, alev alev göğüs kafesimde
Döner dururum yattığım yerde, geçmek yerine
Daha da alevlenir közleri belli ki çok derinde…
Sesini duymasam da, bir heyecan kaplar yüreğimi
Nazlı-nazlı salınan söğüt dallarının meltemle titreştiği gibi
Şakacı rüzgârların getirdiği gülüşünle uyanır içimdeki senli umutlar
Her sabah sana koşarım uyandırmamak için ayakuçlarıma basarak
İlk seni selamlamak isterim, uyku mahmuru gözlerimle konuşarak…
Belki de oldum olası bu denli içten bir sevginin özlemiydi düşlediğim
Bütün dengelerimi alt üst eden, böylesine vazgeçilmezim oluşun
Akan sel suları gibiydim senden önce, durulmaya çalıştıkça hırçınlaştım
Sense mağrur bir kaya oldun, ben arsız dalgalar misali eteklerine tutundum…
Ben küçüldükçe sen büyüdün, sen büyüdükçe ben kayboldum
Yüreğinde hiç izim kaldı mı bilmiyorum?
Şimdi gözlerinde sonu olmayan bir yolculuğa çıkıyorum
Eğer hissettiklerimin adı aşk’sa, ilk ve son yaprağıma sen’i yazdım
İzin verirsen canımın içi, ben seni böyle yaşamak istiyorum...
22.07.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Senin Adın Yorum Şiir
Kırmızı gül pek yakışmış sayfaya
Narçiçeği selam durmuş havaya
Şiirle birlikte daldık hülyaya
Dost dediğin konar göçer bir zaman..
Kime siteminiz, ahınız neden
Herkes, siz, biz, aynı yorulmuş beden
İnsan düş misali, gider aniden
Dost dediğin kalır naçar bir zaman...
Eğriyi doğruyu karıştırırlar
Mal mülk hasetliği yarıştırırlar
Sanma seni, senle barıştırırlar
Dost dediğin yara açar bir zaman...
Şiir sayfanıza, konduk izinsiz
Birkaç kelam ettik, ölçü izansız
Bu dünya hep böyle, durur düzensiz
Dost dediğin senden kaçar bir zaman...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Senin Uğruna
Senin Uğruna;
Her şeyden
Geçebilirdim...
Senin Uğruna;
Tüm Alışkanlıklarımı
Terk edebilirdim...
Senin Uğruna;
Tüm Ezberlerini
Silip Atabilirdim Hafızamın...
Senin Uğruna;
Aklım Beni Terk etti
Ruh Gibi Dolaşıyorum...
Senin Uğruna;
Mutlu Ol Diye
Ben de, Seni Terk ediyorum...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sensiz
Üşüyen ellerin ellerimde,
Isıtmaya çalışıyorum
Bir güvercin kadar masum,
Bir serçe kadar ürkek gözlerinin içine,
Bakmaya çalışıyorum,
Bakamıyorum...
Görmeye çalışıyorum göremiyorum
Var mısın yok musun bilemiyorum
Ani bir sesle kendime geliyorum
Rüyadan uyanır gibi,
Bunlar hep aklımın oyunları,
Anladım…
Ben sensiz olamıyorum...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sensiz Günler
Dokuz ay bedenine ortak olduk
Doğurdun, tüm hayatına
İlk ağrılarımızı çeken sendin
İlk aşkımızı anlattığımız sen
Sırdaşımızdın
Korkmadan sırlarımızı anlattığımız
Dostumuzdun
Karşılık beklemeyen
Gizli hesapları olmayan
Gülüşümüzdün, çocukça düşlerde
Endişemizdin, gittiğimiz her yerde
Senin gibi olamadık, senin gibi sarmadı
Yaralarımızı hiç kimse
Adı anne olan merhemleri
Hiçbir yerde bulamadım anne
Meğer her annenin merhemi
Kendi yavrusunun yaralarına devaymış
Deli derdin, itiraz etmezdim sana
Bir bildiği vardır canımın bir tanesinin diye
Deli demek, safça katıksız sevmek demekmiş
Yine benden çok öndesin ne diyebilirim ki sana
Mekânın Cennet, ruhun Şad olsun,
Anneler günün kutlu olsun anne
Hatice AK/11.05.2008
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sensizlik Ölüme EŞ
Hece hece sakladım sözlerini
Senden sonra tutunabilmek adına hayata,
Çok üzgün ve kederliyim gidişinden,
Çoğu zaman uykuya dalmadan
Heceleri aldım avuçlarıma
Ve böyle daldım,
Yarı ölümün koynuna…
Sen gittin ya,
Yıkamadım giysilerini
Uykular haram olduğunda,
Gömleğini aldım kollarıma,
Dizlerimde salladım uyutmak için,
Ve böyle daldım,
Yara ölümün koynuna…
Hani bayramlarda biraz utansam da,
Elini öptürürdün ya, anane diye,
Sen giderken yine elini öpmüş,
Ve saklamıştım bir kısmını,
Yüreğimdeki kuytuya,
Bu gün birazını çıkarıp,
Tekrar öptüm
Ve böyle daldım,
Yarı ölümün koynuna…
Bu gün babalar günü bir tanem,
Ağlamadım... Gerçekten…
Oğullarımızın canı yanmasın diye,
Neşeli görünmeye çalıştım,
Yine akşam oldu, yine yoksun,
Senden kalanları hece, hece böldüm
Ve böyle daldım
Yarı ölümün koynuna…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Serbest Şiir
Senin adın serbest şiir
Ateş ol yak
Rüzgâr ol savur
Güneş ol kavur
Dalga ol kumsala vur
Dolunay ol
Aşk iksiri doğur
Tüm evreni
Avucunun içine al
Boyalı hamur yap yoğur…
Senin adın serbest şiir
Kuşları konuştur
Bulutlar dile gelsin
Saksağan güle gelsin
Denizler yürüsün
Kayalar çürüsün
Koyunlar kurt
Kurtlar kuzu olsun…
Senin adın serbest şiir
Güneş ol, ay ol, yıldız ol
Dere ol, tepe ol, bayır ol
Çiçek ol, çiğdem ol, çayır ol
İster gece ol, ister hece
Neyi seçmişsen o ol
Sırala kelimeleri
Hiçbir anlam taşımasın…
Senin adın serbest şiir
İster
Gerçeküstüden söz et
İster gerçeğin
En gerçeğinden…
Senin adın serbest şiir
Yanlış anlama
Özgürlüğün
Verdiğim izin kadardır
Sadece Edepli ol
Bil ki;
Güzeli
Güzel yapan
Edeptir
Edep ise
Sevmeye sebeptir…
27.10.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Serde Yörüklük Var ya
Yeşile düşkünlüğüm bir başkadır,
Yeşil göz pek sevmem, cin bakışlı olurmuş,
Birazda nazarcı derler bizim oralarda,
Mavi gözlü olanlara da çakır,
Giysilerde de hiç yoktur yeşilim,
Ama ben yeşile bir başka vurgunum,
Serde Yörüklük var ya…..!
Yörük demek yürüyen demektir sözlükte,
Nedense kimi görgüsüz sanır Yörüğü,
Kimi yabanıl…
Oysa Yörük Öz Be Öz Türk’tür, Türkmen’dir.
Meşe ağaçlarının gizemi, külünde yıkanan esvaplar,
Ama ben yeşile, bir başka vurgunum,
Serde Yörüklük var ya…..!
Katık, su, pekmez, yoğurt, ayran, tulumlarda saklanır,
Kalaylanmış bakır taslardan içilirdi sular,
Arada bir, tulumunun dışındaki kıl düşer,
Suyun içine, ekin çöpüyle nazikçe alınır,
Yine de dökülmez bir kıl yüzünden yere,
Kıla tüye kimse bakmaz, hep barışıktır kendisiyle,
Ama ben yeşile, bir başka vurgunum,
Serde Yörüklük var ya…..!
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ses
öyle zamanlar olurki, bir ses duymak ister insan,
ama bu ses en güvenilenden gelmeli aynı zamanda,
hiç bir riya girmemeli beynin kıvrımlarına, olduğu gibi,
hani bir çok ses ve insan yerine tek bir ses olmalı,
yani bütün dünyaya bedel olmalı duyacağı ses...
SEN sihirli sözcük, neler yazılıp söylenmezki,
içtenliğine can-ı gönülden inanıldığında...
Neler yakıştırılmaz ki ona...
O her şeydir, hayattır kısacası, yaşamın anlamı...
Sevendir O,
Üzen aynı zamanda, taktir edendir O...
Eleştiren aynı zamanda, gururdur O,
Verilen emekleri istemeden de olsa
Kökünden kazıyan, silip atan...
Sevinçtir O, gözlerine baktığında kaybolacağın,
Neşendir O, gülümsemelerinde hayat bulacağın....
Velhasıl Sen O, O da sensin...
Aslında hepsi Sen...
Ya da hepsi O...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sev dedin de sevmedim mi
Bir fakir kuldum âlemde,
Sev dedin de sevmedim mi?
Bazen hayal bazen düşte,
Gör dedin de görmedim mi?
Bir gün güler bir gün gülmez,
Halim hatırımı bilmez,
Ağlasam gözyaşım silmez,
Gül dedin de gülmedim mi?
Alnımıza yazılmışsa,
Düzen hepten bozulmuşsa,
Yüreğin tozla dolmuşsa,
Sil dedin de silmedim mi?
Yoktu fakatım ve şartım,
Kırıldı kolum kanadım,
Cefana az mı katlandım,
Naz ettin de çekmedim mi?
Her gün ağıtlar mı yaktın,
Çıkıp yoluma mı baktın,
Yıkıldım viran bıraktın,
Topladın da dağıttım mı?
Artık tükendi hayaller,
Yerlerinde eser yeller,
Halime gülüyor eller,
Hayal kurdun ben sattım mı?
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevda
Kıyıya vurmuş bir söğüt dalıydı sevda,
Yumdu gözlerini, hissetmekti istediği,
Ürkekçe bıraktı, kendine uzanan ellere,
Ellerini...
Temkin de tedbir de, kâr etmedi hani,
Adı-adımı nereye varacak, hiç düşünmedi.
Güvendi, sevdi... sadece yaşamak istedi,
Sevda adına bahtına biçileni…
En başından bilmeliydi,
Kalbe gölgesi düşüşünce sevdanın,
Akıntıya kapılıp, sağa sola çarparak,
Sürükleyeceğini,
Bilmeliydi ya, kaptırmıştı bir kere.
İpin iki ucu varsa, biri kendi elindeydi,
Sımsıkı tutmuştu, kopsa düğüm atarlardı da,
Hem kendisi, hem sevdiği düşecekti yüzüstü,
Elinden bırakırsa…
Her kopuşta da bir düğüm atacaklardı,
Ve gene o düğüm, acıtacaktı canlarını.
Oysa sevdalar iki kişilikti,
Biri kaçırınca ipin ucunu elinden, tutacaktı diğeri.
Olmadı...Olamadı...
Sığlaştı sevgileri, sıradanlaştı hisleri...
Şimdi sevdanın gözü yaşlı,
Suya düş söğüt dalı hesabı,
Köşesine çekildi beklemek üzere,
Sevdiğinin, ellerine uzatacağı elleri …
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevda Git Başımdan
Gördün işte etmedi
İki kere iki beş
Kar etmedi meth etmeler
Ne göze ne kaşa
Her defasında
Elimde mendil gözümde yaş
Olan yine bana olacak
Senin için her şey hoş
Uğraşma benimle
Biliyorsun
Ömrüm baharlarda değil
“Sevda” git başımdan...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevdiğim
Hayalin gözümde canlandığı an,
Gönlüm kanatlanır, uçar sevdiğim.
Ceylan gibi ürkek, su kadar sessiz,
Hasretin sinemi yakar sevdiğim.
Önce bir pınardım oldum çağlayan,
Hasretin derdinden her gün ağlayan,
Yokluğuna bile gönül bağlayan,
Gözlerin özüme bakar sevdiğim.
Nice yıldan beri sevmişim seni,
Bilmem bu his neden yakıyor beni
Uğrunda soldurdum canı bedeni
Gönlümü bir sözün yıkar sevdiğim.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevdiklerim Beni Hep Üzdü Anne
İşte gene sensiz geçecek özel bir gün
Hiç bilmedik ki biz böyle günleri
Ya geçim derdine takıldık
Ya da bir hastalığın pençesine...
Senden hiç beklemezdim demiştin
Bu nasıl sevmektir böyle
Kuşlar gibi beslersin sevdiğini
Ben ise kraliçe oldum seksenimden sonra...
Sonra karnında taşırken beni
Kısmi felç geçirdiğini
Yapılan tedaviler yüzünden
Sakat kalacağımı düşünüp üzülmüşsün hani...
Bir bu değil ki, bir yaşındayken ben
Ve sırtına sarıp iş kovalarken
Attan düşmüşsün sırt üstü...
Ellerini dayanak yapıp ezmemişsin ya
Yiyecek ekmeğimiz, çekecek çilemiz
Öldürmeyen Allah öldürmeyince
Görecek günümüz varmış işte...
Hep sakın kâlp kırma kontrol et öfkeni
Saman alevi gibi parlar, çabucak sönersin bilirim
Harama el uzatma, adaletli ve saygılı ol
Sermayesi olmayan tek şeyi ver her canlıya
Sevgini ver çevrene, verebildiğin kadar sakınma
Bir gün mutlaka döner gelir sana demiştin ya
Geri döner mi bilmem ama sevdiklerim beni hep üzdü anne...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Seveceksen Böyle Sev
Örneğin;
Bir yanardağım, lavlarım yakacak,
Bir gök gürültüsü kulaklarını sağır edecek,
Ya da bir nisan yağmuru sellerine katıp sürükleyecek…
Belki;
Fırından yeni çıkmış bir ekmek kokusundayım,
Taze demlenmiş bir bardak çay,
Kavuran güneşin altında sararan başaklarda bir buğday tanesi...
Tut ki;
Asi bir deniz, dalgalarıyla durmadan kıyılarını döven,
Ve ya bir nehir önüne geleni silip süpüren,
Olmadı bir söğüt dalıyım nereye akarsan oraya giden...
Bil ki;
Yüreğim hep senin için çarpıp duracak olsan da çok ırak,
Gökkuşağının yedi rengiyle sarıp sarmalayıp bağrına basacak,
Verilen hiçbir güzelliği unutmayacak...
Ben buyum;
Seveceksen böyle sev…!
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevemezdim ki
Sevemezdim ki
Paylaşamadığım Hüzünlerimi
Biriktirdim Gülüm
Kaybolmasınlar Diye
Bu Sayfalara Döküyorum.
Biliyorsun işte,
Mart Ayı Dert Ayı Derler Ya
Öyle.
Sen Yanımda Olsaydın
Belki Daha Kolay
Olurdu Atlatmak.
Dört Başı Mamur Olan
Var Mı Ki
Ben Olayım.
Seni Seviyorum Gülüm
Yanımda Olsan Ne Çıkar
Olmasan Ne Çıkar
Bundan Daha Fazla Sevemezdim Ki...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Seversem Eğer
Önce o gelmeli aklıma
Hiç çıkmamalı düşlerimden
Sevdiğim her şeyden daha çok
En çok onu sevmeliyim
Canımda, yüreğimde
Her zerremde
Benden çok olmalı bende
Üşüdüğümde güneşim
Yorulduğumda gölgem
Ruhum, duygum, varlığım
Çiçeklendiğim dalım
Sevgisine tutunduğum
Huzurum, havam, suyum
Göğsünde uyuduğum
Sevdam, saltanatım
Gönül denizim olmalı
Dalgalarıyla coşarken
Hep ona susmalı,
Hep ona susamalıyım
Gökyüzüm olmalı, bulutum
Göz göze geldiğimde
Sevdasıyla tutuştuğum
Yağmur sonralarının
Toprak kokusu,
Gül yaprağındaki
Çiy damlası kadar
Saf ve temiz
Birini seveceksem
Böyle sevmeli
Sevebilmeliyim.
05.02.2012/Yenişehir-Mersin
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevgi başka, özlem başka, umut başka dallarda
Sevgi başka, özlem başka, umut başka dallara konmuş ise beklemenin yararı olur mu
bilmem ki..?
Ben o zamanlar çocuktum ama özlem denen şeyin ne demek olduğunu bilecek kadar da
büyük.
İlk eşini belki kaybetmişti, belki de ayrılmıştı bilmiyorum, iki oğlu vardı yani ben öyle
zannediyordum. Bazen karşılaşırdık, gözlerinde hep hiddet dolaşırdı sanki, korkardım
gözlerinin içine bakmaya.
İkinci evliliğini sanırım çevresi onaylamamıştı, belki de seçtiği eş adayını tutmamıştı
yakınlarının gözü de bu yüzden eğreti tutmuşlardı onu belli ki.
Sebep ne olursa olsun, iki erkek evladı vardı ve o bir anneydi. Büyük oğlu yani ilk
eşinden olan oğlu evli ve iki-üç tane de çocuğu vardı.
Maddi olarak muhtaç değillerdi aslında hem oğullarından hem de kendilerini dışlayan
akrabalarından gelecek bir kap yemeğe ama her şey maddiyatla bitmiyordu işte.
Yüreğindeki yarayı ve isyanı gözlerinden okumak hiç de zor değildi Ali ağabeyin
annesinin.
Bir kaç dönüm su altında, birkaç dönüm de kıraç yerde, nefislerini körleyecek kadar
ekip dikecek toprakları vardı.
Yeter ki insanın bir karış da olsa toprağı olsun, aç kalmazdı hiç kimse.
Küçük oğlunu bir kere görmüşlüğüm var ama yüzünü hiç hatırlamıyorum, hafızamda
canlanan sadece bir siluet, ceketi ve şalvarı aynı renkten bir elbise, başında bir kasket
ve ayağında da nalın, resmin tamamı bu kadar.
Gedikli Okulunu kazanmış gidecekmiş, Allah’a ısmarladık demeye gelmiş bize. Babama
"Dayı" diyordu.
Bizimkiler yolluk hazırlamışlardı, ne vardı ne hazırlamışlardı bilmiyorum, annem Ali
Ağabeyin şalvarının cebine bir şeyler koydu.
Bunun yol harçlığı olduğunu daha doğrusu "yolun açık, şansın bol olsun" anlamına
gelen simgesel bir uğurlama geleneği olduğunu çok sonraları öğrenecektim.
Babama dayı demesine sebep, gerçekten kan bağımız olduğu için miydi, ya da dil
alışkanlığı mıydı onu da bilmiyorum.
Zaten bilsem ne olacaktı ki....
Ali Ağabey Gedikli Okuluna gitti...
Gidiş o gidiş.....
Bir daha köye hiç dönmedi.
Evlendi mi, çocukları var mı, nerede yaşar hiç bilmiyorum ama annesinin (aslında kendi
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
çocuğu değilmiş, ikinci eşinin ilk eşinden ayrılınca kundakta getirdiği bebekmiş) kendi
kanından canından olmadığı halde, kendi çocuğu gibi baktığı, koynunda uyuttuğu ve
özlemine hep umutlar büyüttüğünü anlattılar durdular senelerce.
Mektubu gelir Alimin diyordu, oysa sadece avuntuydu, yani ben öyle sanıyorum. Hem
mektup gönderse, köyden ayrılmasının üstünden onca yıl geçtiği halde bir kerecik olsun
kendisi gelmez miydi...
Deli tütün içerdi, özlemi artık öfke ve karamsarlığa dönmüştü, sanki hırsını kendi eliyle
sardığı başparmak kalınlığındaki sigaradan çıkartıyordu, tütünü içmiyor, yiyordu sanki.
Ömrü böylece özlemleri saya saya geçiyordu, bir gün kötü hastalığa yakalandı dediler,
ziyaretine gittim.
Hala gözleri çakmak çakmaktı, göz bebekleri özlem kokuyordu. Hasretini çektiği insan
öz evladı olmadığı halde, ona duyduğu özlemi onun yerine öpe-koklaya yolun sonuna
gelmişti..
Bu yaşam öyküsünde sevgi başka, özlem başka, umut başka dallara konmuştu, o da
ebedi istirahatgahına.
Hayat denen bilmecede sevgi başka, özlem başka, umut başka dallara konmuş ise
beklemenin yararı olur mu bilmem ama özlem öyle insafsız bir şeydir ki, senden bir
şeyleri hep ödünç alır ama hiç geri verdiği olmamıştır...
Hatice AK/24.03.2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevgili Dostum
“Sevgili Dostum"
Sizi terk ediyorum ama,
Ayrılma nedenlerimi de biliniz isterim...
Böyle başlıyordu cümle...
İçten, abartısız..
Kelime kalabalığına gerek görmeden...
her sabah uyandığımda,
tebessümünü gözlerimde hissettiğim,
bukle bukle saçlarıydı, gözümün önünden gitmeyen,
ses tonunu bile bilmediğim sıcacık bir gülüştü o…
geldiğinde her yeri cıvıl cıvıl eden,
gittiğinde hüzünlendiren güpgüzel bir insan,
tanışıklığımız bir resim ve şiirleri hepsi o kadar...
yıllar yılı hüzünler icat ettik her birimiz kendimize,
hiç düşünmedik başkaları neler yaşıyor, nasıl yaşıyor diye,
o beyaz bir melek, su kadar şeffaf, ana sütü kadar saf,
şifa dağıtır, umut salar yüreklere sağlığı elverdiğince
şimdi biraz hasta, yoğunluklu olarak ta kederler içinde…
gitmek istedi benden, ne diyebilirdim ki bunalmıştı,
yorulmuştu besbelli, hiç istemesem de gitmesini,
haydi durma git dedim, güle güle beyaz meleğim,
biraz toparla kendini, eğer bir dost ararsan,
ben hep buradayım.... bil ki karşılıksızdır,
hem sevgim, hem de samimiyetim…
bir şeyler düğümlense de gırtlağıma,
hüzünlerle dolsa da yüreğim, iyi olacaksan,
huzur bulacaksan git benim güzel meleğim,
biliyor musun "S e v g i l i D o s t u m"
sen söyleyene dek,
ben, bu cümlenin özlemindeydim …
Hatice AK/28.12.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevgili İnsanlığım
Otur bir kuytuya;
Başını ellerinin arasına al, insan olduğunu düşün,
Yaşadığın hayatı, geçtiğin yolları,
Sevdim-sevmedim diye ayırdıklarını düşün,
Söylediğin ve işittiğin sözleri…
Geriye bak;
Senin bu hayat, neler yapmışsın,
Hadi durma elinde işte hayatının film kareleri,
Başrolde sen varsın, hazırsan izlemeye,
Seyirciler çoktan hazır matineye…
Sorgula kendini;
Hangi yolları yürümüşsün, ne kadar anlamlıydı,
Nereden geldin, nereye gidiyorsun,
Çok mu anlamsız yürüyüşün,
Değerlendir, kendini, kimseye bırakma
Zamanının ne kadarını boşa harcamışsın…
Erdem yoksunusun;
Yaşadıklarından ders alma, ört üstünü,
Bulabildiğin en kalın örtüyle,
Unut gülmesini, yaptığın her iyiliği,
Gözünün içine sok kimi yakalarsan,
Dünyaya direk kalacakmış gibi yaşa,
Sakın ola ne sevgini ne de malını paylaşma,
Bak, hırslarınla kazandığın yerdesin,
Birine çalım atmaya, varlığınla atıp tutmaya,
Ve istediğin gibi at oynatmaya hazırsın,
“tamamsın yani, oldun sen, keyfini çıkar”
Sen en büyüksün, bunu aklından çıkarma,
Azaldıkça azal, küçüldükçe küçül,
Kimsenin gözünde, beş para etme…
Erdem sahibisin;
Kaldır başını semaya, nereden geldiğini gör,
Düşün… İşte hayat… Bitmeyen bir yolculuk,
Sen ne olmak istersen, oraya götürecek,
Hayatı “olmaya” çalışanlara bakarak yaşa,
Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı diyenleri hatırla,
Gülümsemeyi unutma,
Tevazu sahibi ol, küçüldükçe büyü,
Paylaşmayı bil, paylaştıkça çoğal…
Bütün bunları bir araya getir,
Yaşamını nasıl yapılandırdığını göreceksin.
Yetinmeyi bil…
Bil ki; insan kaldıkça anlamlar yükleyebilirsin yüreğine 31.10.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevgili İstanbul Kardeş
Bilmem seni seven neden sever,
Sordum kendime sende olsam seni sever miydim,?
Seni sevmem için nedenlerim mi olmalıydı,
Bilmiyorum…
Boğazına, onca şiirler yazılmış,
Yalı evlerine, kıyılarına, her an kuduran,
Denizinin köpüklerine....
Mavi kıyınlarında pek az,
Gördüğüm kadarıyla sahilin de işgal altında...
Amacı neyse, ismi de lazım değil ya,
Adını koymuşlar Türkü Bar,
Haydi, onu da geçelim bir kalem,
Herkes ne ararsa onu bulur da,
Çöp tanklarının içini değil de dışını kullananlar,
Metruk binalarıyla, kayıp şehir görünümündeki
O güzelim yerlere ne demeli bilmem ki.
Sağlıklı yaşam için veya kilo sorunu olan,
Üç beş kişi sahilde tur atar,
Benim yadırgadığım görüntülere alışmışlar belli ki,
Ne yerlere pervasızca saçılan kuruyemiş kabukları,
Ve onunla birlikte denize nazır tüketilen bira kutuları...
Pek de umurlarında değil hani şana âşık olanların,
Üstelik bu manzaralar, Atatürk’ün
Zaman zaman istirahat ettiği söylenen evin çevresinde
Olup bitti.
Sevgili İstanbul kardeş, benim gördüğüm bu yüzündü,
Ve seni hiç sevmedim diyemem ama
Bunca vurdumduymazlığı göre göre seninle de yaşayamam....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevgimi İçiyorum
Neydi sebep bu kadar içime işlemene
İşte yine karşıma geçmiş gülüyorsun
Keyif aldığını sanmıyorum üzülüyorsun
Oysa anlıyorum dediğin zamanlar bile
Hiç anlamadığını söylüyordu gözlerin...
Aynı dilden konuşmak ne güzel demiştin
Neydi konuştuğumuz aynı dilden
Ben yüreğimi açtım sonuna kadar
Sen galiba eğlendin
Söyler misin nasıl anlamaydı bu
Birinin duygularını hafife almak
Ne zaman olmuştu anlamak...
Şimdi düşünüyorum da,
Tek damla gözyaşıma değmezmişsin
Duyuyor musun? Artık sen bir hiçsin
Nefret bile etmiyorum senden
Bütün duygularımı koydum bir bardağa
Hayalinle birlikte, sevgimi içiyorum...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevgiyle Açardı Şiirlerimiz
sessizliğim çaresizce dolaşır çiçek bahçemizde
duyarım umuduyla sesini seher vakitlerinde
sensiz ıssız her yan, alaycı bakışlarla gülümserken tan
işte öyle, yüzümü okşayan bir rüzgâr gibi
sözlerin okşar ruhumu, bir ben duyarım
bir de daldaki birkaç yaprak…
/..düşmek ister toprağa ama bekler, direnir tüm olumsuzluklara
çünkü elindedir bir ucu özlemin, bilir ki kıyameti olacak bırakırsa../
el ele tutuşup, sevgiye yürüyememek,
dalda açan çiçeğin güzelliğini görememek
günler böylece boşa akıp gidiyor canımın içi
ve bir şiiri okuyup anlayamamak
kısacası yürek koyamamak...
/..sen hâlâ dinliyor olsan da gecenin koynunda
gün aydınlanıp, sokak lambaları sönmeye başladığında
ben susacağım, zamanı gelince konuşuruz nasılsa../
alışılmışın dışında, çoktandır gelmeyi unutan bir demet çiçek,
solmuş bir erguvan, mimoza, ortanca ne fark eder işte gerçek
olmasa da olurdu, sen ve yalnızca sen yanımda olsaydın tek...
/…sevgiyle açardı şiirlerimiz ve sevgiyle kapanırdı gözlerimiz
biz sevdiğim; bizi biliriz, elimizdedir hâlâ umut söylencemiz…/
şair dediğin yüreğinde, tam on iki yazan yerde
sevgiden başka bir şey tutmamalı bilirim
gel gör ki, kimi zaman mani olamıyorum hüzünlerime
duy sesimi dön artık, sensiz ve sevgisizim
dön ki sararmasın çerçevedeki, bahar coşkulu bizli resimlerin,
dön ki, gene ve yeniden sevgiyle açsın şiirlerimiz...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevme Dostum Aklın Varsa
Sevmek ateşten gömlektir
Giyme dostum aklın varsa
Sanma ki sonu ölmektir
Dayan dostum aklın varsa
Bozma prensibi bence
Yüreğin dolmuş sevince
Düşler kurarsın sevince
Uyan dostum aklın varsa
Zararı yok sev duyguyu
Bırak vehm ile kaygıyı
Duyarlar size saygıyı
Unut dostum aklın varsa
Aşk ağlatır gündüz gece
İsimler dillerde hece
İşte sana bir bilmece
Çöz bakalım aklın varsa
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevmediysen Vur Beni
Akşam karanlığı, sardı çevremi
Eğer sevmediysen, vur öldür beni
Bilemezsin, ne çok özledim seni
Akşam karanlığı, sardı çevremi
Eğer sevmediysen, vur öldür beni
Beni sevdiğini, bilseydim eğer
Çektiğim acılar, dünyaya değer
Aşkında sevginde, yalanmış meğer
Akşam karanlığı, sardı çevremi
Eğer sevmediysen, vur öldür beni
Lambalar yanarken birer ikişer
Şu garip gönlüme bir çığlık düşer
İnsanoğlu olmaz olur mu beşer
Akşam karanlığı, sardı çevremi
Eğer sevmediysen, vur öldür beni
Uyku tutmaz, yatak olur bir diken
Yürek yaşlanırmış, beden genç iken
Ağlarım bahtıma, herkes gülerken
Akşam karanlığı, sardı çevremi
Eğer sevmediysen, vur öldür beni
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevmekten Korkulur mu
Duyumsamalarım aşk değil, masum bir sevgiydi
Yudum yudum yudumladığım ellerinden
O ellere artık bir daha asla dokunamam ben...
Affet canımın içi, hak etmedim
Ne bitimsiz sevgini, ne de şefkatini
Son kez yüreğimle ve aklımla sevmek istedim
Onu da beceremedim, adım gibi eminim
Ah etmem kimseye kabahat tamamen benim...
Gülerken ben, ağlama ihtimalindeyse bir başkası
Yapamam canımın içi, yok bu işin şakası
Gidiyorum senden ebediyyen, affet beni
Sevmediğim için değil, çok sevmemdir sebebi...
Sevilmekten Korkulur mu?
Ben korkuyorum canımın içi, özür dilerim
Çoraklaşan bahçemin kuytularına attım kendimi
Bir başınalığa alışmak için gezinmekteyim...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sıcak
Yıllar önce bir çocukla olan konuşmamızı hatırladım, tam da bu mevsimlerdeydik.
Bardaktan boşanır gibi yağmur yağıyordu, bir manavın önündeki tentenin altında durup
yağmurun dinmesini beklemeye başladım. Çocuk kendine has hareketleriyle elini
tenteden dışarıya doğru uzatıp yağmurun şiddetini ölçmeye çalışıyordu.
Aniden bana dönüp;
-Abla, köpekler ıslanıyordur şimdi değil mi?
Dedi.
Beklemediğim bu soru karşısında kısa bir duraksama yaşadım, çocuk hüzünle
gözlerimin içine bakıyordu.
Onu mutlu edecek bir yanıt vermeliydim, öyle de yaptım.
-Hayır küçüğüm, yağmur yağınca onlar da bizim gibi buldukları bir saçak ya da tente
altına girip ıslanmaktan kurtulurlar dedim.
Çocuğun gözlerindeki hüzün yerini sevince bırakmıştı, elle tutulacak kadar belirgindi o
sevinç ve ışıltı.
En az çocuk kadar ben de mutlu olmuştum verdiğim yanıttan dolayı.
Şimdi ne zaman yaz yağmuruna yakalansam, o günkü konuşmayı ve o çocuğun bir
anda sevince dönüşen hüznünü anımsarım.
Bu sabah çok sıcak bir güne uyandık.
Gününüz serin ve aydınlık,, her şey gönlünüzce olsun sevgili dostlar.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sırdaşım
içime sığmayan
bir sevgiydi benimkisi
uzaklaştıkça yakınlaşan,
kaçtıkça kovalayan...
ilgim,
konuşabileceğim
bana önem veren,
birine duyduğum
hayranlıktı önceleri,
sordukça cevap veren,
bunaldıkça tutunduğum...
yine öyle,
yine tutunduğum,
yine saydığım,
yine sevdiğim ama hiç,
sen’li düşler kurmadığım...
uzak yerlerdeyken
yanımda hissettiğim
inandığımdın sen,
güvendiğim,
sevdiğim,
şeffaf yüreklim,
mert arkadaşım,
gözü pek,
deli dolu,
pervasızım
birazda şımarık,
gönül ağacım...
tüm bunların,
anlamı neydi,
ne bir adım ileri,
ne bir adım geri,
olduğum yerde
sabitledim...
bundan böyle
ne yaparım
hiçbir fikrim yok
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
sonuç;
ne sen bana
kıyabilirsin,
ne de ben sana...
sen hâlâ,
ve hep ve,
her zaman,
sevdiğim insan,
biricik dostum,
umut güneşim
tek arkadaşım,
sırdaşım
olarak kalacaksın...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sildim Arkadaş
Gülün yaprağına düşen çiy gibi
Sildim sözlerini, seni arkadaş
Günüme doğacak son güneş gibi
Seni, hayalini sildim arkadaş...
Damla damla olur buhardan doğar
Gün gelir damlası insanı boğar
Bazen çağlayandır ser’ini sular
Bağrımdan koparıp, yoldum arkadaş...
Hoşgörü kalmamış, insanlar fesat
Olmayan olana ediyor haset,
Duygun kalmamışsa olursun ceset,
Çiy değil çiğ’mişsin bildim arkadaş...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Siz Hep Yalan Söylediniz
Pembe çiçekli
sardunyaların kuşattığı
patika değildi
seninle hayal edilen
buluşma noktası
hanımeli çiçeklerinin
süslediği kameriyeler
hiç değil…
bir şelalenin
gölgesindeki
söğüt dallarında
cıvıltılarıyla
yeri göğü inleten
kuşların sesi
orası da değildi
hiç kuşkusuz
Neydi…?
neydi sana yönelişin
temelindeki giz de
güvenilmişti
sorgusuz sualsiz…
tükense
gökte yıldız
denizde kum
dalda çiçek
toprakta böcek
sandınız ki
yüreklerdeki
sevgiler okyanustur
hiç tükenmeyecek…
Ahh şiirler,
vahhhh şarkılar
sevgileriniz
ömür boyu
sürecek dediniz,
görünüşte içtendiniz ama
tecrübelerle sabittir ki
siz, hep yalan söylediniz…
17.11.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sizi Sevebilmeyi Ne Çok İsterdim
Ne çok severdim gökkuşağını
Renklerini saymışımdır çoğu zaman
Aynı çocukluğum gibiydiler
Ne tasaları olurdu,
Ne uğrardı, yanlarına keder
Yıllar sonra tekrar gördüm tüm renkleri
Hüzünler doğuran gözlerinizin gülüşünde
Çocukluğum kadar şen olmasalar da
Hazana durmuş mevsimler kadar güzeldiler
Nasıl anlatsam.
Yüreğimde öldüğünü düşündüğüm
Bir şeyler tekrar canlandı sanki
Adını bile unutmuştum oysa çoktandır
Anladım ki tüm bu duygu fırtınasının
“adı sevgi, soyadı özlemdi”
Demem o ki;
Dalgaların kumsalı okşadığı gibi
Martıların çığlıkları kadar yürekten
Ve yakamozların maviye tutkusuyla
Sizi sevebilmeyi ne çok isterdim
Uyuduğunuzda açılan sırtınızı örtmek
Usul usul saçlarınızı okşamak
Soluk alıp verişinizle
Yüreğinizin ritmini dinlemek için
Sizi sevebilmeyi ne çok isterdim
Bir bardak çayla
Bir dilim ekmeği bölüşmek
Dışarıya her çıktığınızda
Kapıda ayak sesinizi dinlemek
Ve uzakta olduğunuz her an
Her saniye deliler gibi özlemek için
Sizi sevebilmeyi ne çok isterdim
Çınar ağaçlarında
Cıvıldaşan serçeler gibi
Cıvıl cıvıl, şen şakrak
Saksıdaki Nergis gibi
Yeniden canlanarak
Kaygınızda sevincinizde
Gökkuşağının yedi rengiyle
Bir ömür yanınızda olmayı ve
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sizi sevebilmeyi ne çok isterdim
Olmadı…
Her işte bir hayır var derler ya
Hayır, bunun neresinde ki
Ben sizi sevemedim.
04.02.2013-Yenişehir/Mersin
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Son
Bu senden son gidişim,
Defalarca söz verdim kendime
Bir daha kanmamak için sözlerine
Bu sana ilk gelişim değil ama
Senden son gidişim, inan bana
Sakın; sakın hiçbir şekil ve şartta
Bir daha çıkma karşıma…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Son Dakika
bir gün daha eriyor sona
gölgeler düşmüştür
kuytulara mutlaka
ne düşünmeli
neler hissetmeli şimdi
ev aynı ev, kapı aynı kapı
ama o kapının ardında
kolu çevirecek el,
ne anne, ne de babamın eli
neylemeli, hepsi bir bir gitti
son dakika haberleri gibi....
saat-mesai bitimi
hatice ak/30.09.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Son Kez Ağlayacağım
Bu akşam son kez ağlayacağım
Gelmişime geçmişime, aşklara sevdalara
Son kez küfredeceğim, vefasız düşlerime
Ve son kez düşüneceğim seni…
Son kez çınlayacak sesin kulaklarımda
Son kez bakacağım resimlerine,
Dudaklarımdan ismin son kez dökülecek
Bilmiyorum nefesini ve teninin sıcak mevsimini
İşim kolay olacak anlayacağın…
Bir şey var ki ölene dek o filmi izleyeceğim
Çocuksu gülüşünü, masum bakışını
Ve boynunu büküp duruşunu,
Bu akşam bunları hatırlayıp,
Ve yaşanan her şey için,
Son kez ağlayıp,
Varlığını sonsuza dek unutacağım…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sonsuzluğa mektuplar
Masadaki vazoya yaslandırılan mektuba bu not iliştirilmişti.
Hiçbir şey hissetmiyor olabilir miyim…?
Yada pek çok şey…?
Öyleyse bu kadar detaylı empati niye…?
Hadi al ve oku, bu mektup sana…
Ve “Merhaba” diye başlıyordu mektup;
Her sabah uyandığımda önce sana, sonra kendime gülümsüyorum,
Tıpkı senin öğrettiğin, tıpkı senin istediğin gibi, elimi yüzümü yıkayıp, saçlarımı tam
tepemde topluyorum, kahvaltı hazırlayacağım ya onun için işte biliyorsun. Çaycının
fişini prize takıp, akşamdan dolu bırakmışsam demliği temizliyorum önce, sonra içine
dört tatlı kaşığı çay bırakıp üzerine ıslatacak kadar su ilave ediyorum, yani neden dört
kaşık diye sorarsan, tek rakamları hiç sevmiyorum…
Tekrar sana baktığımda ellerini göğsünde kavuşturup, beni izlediğini görüyor ve gene
gülümsüyorum. Ben masayı hazırlarken, sen televizyonu açıp, akşamdan kalma
haberleri izliyorsun, ben bizi düşünüyorum, bir şeyler canını sıkmış olmalı boncuk
boncuk terler birikmiş alnında. Elimdeki kâğıt havluyla silmeye yelteniyorum, öyle bir
bakıyorsun ki bana, adeta gözlerinin içinde kayboluyorum…
İşte çayımız da demlendi, bardaklarımıza doldurup şekerlerini de ilave ettikten
sonra üzerine yağ sürülmüş bir dilim ekmeği sana uzatıyorum, ikiye bölüp yarısını bana
ikram ediyorsun, yeşil-siyah zeytinler, tuzsuz bir iki çeşit peynir, markası hiç önemli
değil, çilek ve vişne reçeli, bir de öğün ayırt etmeksizin bir kaşık aldığım üzüm
pekmezi…
Hiç konuşmuyor, sadece arada bir bakışıyoruz, bakışlarımızla anlaşıyoruz kısacası.
Sanki birimiz seslense büyü bozulacakmış gibi ürkek ama sevgi yüklü, özlem yüklü,
saygı yüklü, yağmur yüklü bulutlar gibiyiz, yağdı yağacak, bir o kadar yaşanılası, bir o
kadar tutsak, bir o kadar yasak…
Bu güne böyle başladım, değişik bir şey olursa inan ilk sana yazarım, sen de
biliyorsun empati yapıyorum ve eminim sende böyle hissettin, yani ne bileyim kaleme
bunlar dökülmüşse, bunu hissetmeyen biri yazabilir mi. Sessizliğim kendimle
hesaplaşmak içindi yoktu başka bir niyetim, gerçekten ne hissettiğimi anlayacaktım
işte, yani kanaatimce...
Hatice AK/31.08.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sorma
Kaç bahar geçti sensiz
Kaç mevsim kaç yaz
Hiç fark etmemişim, bu nasıl ayaz
Özlemlerim ne çok, sitem dersen az
Payıma düşen hep sabır ve niyaz...
Sorma;
Bu öyle bir boşluk ki
ne ben anlatabilirim sana
ne sen anlayabilirsin beni…
Sorma;
suyu olmayan bir nehir
yaprağı olmayan bir ağaç
öğrencisi olmayan bir okul…
Sorma;
ağacı olmayan bir orman
içindeki tek kahramanı
sen olan, roman…
Sorma;
bu öyle bir boşluk ki
yıldızı olmayan bir gece
kelime olamayan bir hece
ve inadına sevmek, sadece…
Sorma;
bu öyle bir boşluk ki
duyuramadığım ses
alamadığım nefes
martılardan ayrık bir deniz
cansız, ıssız, mavisiz…
Sorma;
bu öyle bir boşluk ki
bütün yolları yokuş
bütün mevsimleri kış
ve bekleyişlerim
Issız, kimsesiz…
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sorma;
şimdi ne desem
nasıl desem de
kandırsam yüreğimi
yönünü tekrar
sana döndürsem…
Sorma;
keşke o an,
hiç yaşanmamış olsaydı,
keşke gülebilseydik,
hiçbir şey olmamış gibi,
bu öyle bir boşluk ki,
sorma...ne olur sorma...
05.09.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Söyleyemedim
Gecenin bir yarısı, iki yana düşen kollarımda amansız bir sızı
Sol yanımda bir yangın, öylesine güçlü ve öylesine derin ki
Beynimi mikser misali karıştıran, cevapsız kalan onlarca sorunun izi
Mümkün değil bir daha uyumak, bu da bana has bir uykusuzluk krizi…
Nicedir yoktu böyle bir derdim, deliksiz uykularım olmasa da
Gene de bedenim dinlenirdi bir iki saatlik dalmışlık anlarımda
Dinginlik yaşardım, hiç bir şey duymadığım, yarı ölümün koynunda
Ve hep ölesim gelirdi bu huzuru uykumda da olsa bulduğumda…
Gene başladım bu günlerde uykusuzluk nöbetleri tutmaya
Türlü gerekçelerle, içimde ağıdı dinmeyen boşluğu avutmaya
Evreni düşündüm birde, kim bilir şimdi kaç kişi ayakta
Kaç kişinin umutları soldu ve yenik düştü münzevi karanlıklara…
Yolcu istasyonları, hastane odaları, şehirdeki boş sokaklar
Ve sıcacık bir tebessüme hasret, köprü altındaki tinerci çocuklar
Derler ki insanı sevmek, kişinin kendisini sevmesiyle başlar
Dönüp kendime baktım birde, benim onlardan ne farkım var…
Görünen o ki kimse kimseyi olduğu gibi sevemedi, kabullenmedi
Oysa insanlar neden mutsuz sorusunun cevabı ne kadar açık ve aleni
Gururlar yüzünden hatalar hiçe sayıldı, sevilerse sahipsiz kaldı
Her seferinde güle-güle git bileti, masum olanların hesabına kesildi…
Bu kez uykumu bölen, ne yokluğun, nede düşlerime gelmemen
Odama sinsice dalan minik kediydi, açık unuttuğum pencereden,
Biliyorum düşünmemek ve özlememek için harcadığım çaba nafileydi
İtirafım; ben sende ne kadarsam, sen bende katlanarak çoğalmıştın inan ki…
Aynada kendimi tanıyamadım, bu mu benim sevgi anlayışım
Yanlış olan bir şeyler var bu işte ama nedenini anlayamadım
Sonra gözümün önüne hayalin geldi, içten gülüşünü dinledim
Sağanaklar altındaydı yanaklarım, bütün umutlarım kül olurken
Ben sadece seyrettim ve ayrılığı yüreğime söyleyemedim…
01.08.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sözün bittiği yer
Hani sözün bittiği yerler vardır
bilir misin?
Bilir misin söz bitince ne söylenir,
Yüreklere....
Nasıl söylenir, bilebilir misin?
Bilemedin bilemezsin....
Boğazında düğümlenir,
Her duygu, her damla gözyaşı....
Konuşamazsın da
hece hece yudumlarsın ya....
Yağmura inat
güneş açmaya çalışır ya gözlerin
Gece karanlık olsa da
yine yıldızlar doğar ya
Sen dilek tutmak istersin,
oysa yıldızlar,
kayar gider ellerinden
Hiçbir şey yapamazsın.....
çaresizce
hücum edersin yüreğine
ama nafile............
Boştur bomboştur,
ne uyanacak gecen.....
Ne de söylenecek tek hecen
Kalmamıştır.......
Hoşça kal bile diyemezsin.......
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sözün özü
Düşün ki;
Kış günü her yer buz tutmuş,
Yavaşça yaklaşıyorsun pencereye,
Saçakları sokaklara sarkan çatılardaki kuşları düşün,
Birbirlerine sokuluşlarını, kursakları boş belki…
Düşün ki;
Bir yetim, ışıklı bir spor ayakkabıdır tek hayali,
Ya da kırmızı bir bisiklet, düşünmez karnının açlığını,
Nasıl olsa somun ekmeği görmüştür fırının camekanında...
Düşün ki;
İzbede kalmış bir kimsesiz, eli yüzü nicedir sabun görmemiş,
Belki de midesi bir sıcak çorba, derindir bakışları,
İnsanı delip geçer öylesine etkilidir işte o gözlerin izi...
Düşün ki;
Hastane odalarında bir hastasın, düşün herkesin isteği,
Kavuşmaktır yuvasına bir an öce ve sarılmaktır sevdiklerine,
Ve bir muhtacı, nasılda şefkat bekler mimiklerinden...
Ve hayal et;
Gülsün ister her şey, gülümse ister gözlerinle ve yüreğinle,
Sevgi sunduğunu anlar onlar seni görmese de, bilmese de,
Sevgi görülmez ki zaten, hissedilir, hayal edilir ve yaşanır...
Hissediyorsan ve hayal edebiliyorsan dolu dolu,
İşte yaşamak bu ve mutlu olabilmenin tek yolu...
Sözün Özü, Sev, hisset, yaşa ve yaşat...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Su
Aklar, paklar temizler,
serinletir, yeşertir,
dal budak verdirir,
yangınları söndürür,
peki bunca iyiliği varken,
neden bir kaşığı öldürür…
Boşuna dememiş bilenler,
bulanık suya,
dibi görünmeyen kuyuya
girme diye,
doğasıyla oynama,
su akar yatağını bulur
sakın değiştirmeye kalkma,
sel olur, gelir seni bulur…
sürükler istemediğin yerlere,
takılsan da bir ağaç köküne,
kaç yara alırsın,
kaç yerinden kırılır kanatların,
işte bu yüzden iki gözüm,
iki kere temkinli olmalısın…
çünkü su,
verdiğini almaz,
aldığını vermez,
bir de yüzme bilmiyorsan,
yoksa, salın, sandalın, küreğin,
yandığının resmidir,
o zaman söylenecek tek söz,
Allah kolaylıklar versin…
03.10.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Suç kimde
Bir Ahmet vardı çocukluğumuzda,
Eli yüzü kir pas içinde, Anamurlu derlerdi,
Zat-ı muhteremin takma adına,
Gerçekten Anamurlumuydu bilmiyorum,
Aynı vilayete bağlı ilçede yaşadığından
İhtimal dahilindeydi, muhtemelen…
Epeyce yaşlıcaydı, en muzdarip olduğu şey ise,
Ayağındaki romatizmal sızısıydı, her kim baksa yüzüne,
Ayağın iyimi ayağın diye sorardı…
Mehmet Ali sessizdi,
Ne kimseye yaklaşır, ne muhabbet ederdi,
En çok saçları uzun kızlara, bakar bakar iç çekerdi.
Gözleri kan çanağına benzer,
Onun gözlerine bakmaya cesaret edemezdi hiç kimse
Kendisine bir şey söyleyen olsa öylesine,
Cevap vermez, bütün ufukları delercesine,
Taaa uzaklara sabitlerdi bakışlarını,
Yolunu gözlediği birini arar gibi…
Öğrendik ki, Üniversite yıllarında bir kız sevmiş,
Adı Leylaymış, peri kızı kadar güzel upuzun sarı saçları
ve denizler kadar tutkulu masmavi gözleri varmış,
Zor da olsa açılmış kıza, kız da ilgisiz değilmiş ama
Vermemiş kız babası, layık görmemiş kızına
Üniversite öğrencisi bir çulsuzu,
İstemeseler de ayrılmışlar sonunda,
Leyla canına kıymış, Mehmet Ali, aklına.
O gün bu gündür, Leyla’mı gördünüz mü.?
Demesinin sebebi de buymuş aslında…
Ben; şiirler yazıyorum kendi çapımda,
Şiirler okuyorum, birçoklarının adı şiir,
Aklım başımdan gidiyor ara sıra,
Evin yolunu şaşırıyor, sebepsiz gülüyor,
Delice ağlıyorum, saplantım oldun anlayacağın,
Bütün korkum seni unutmak, deli miyim ne...?
Haydi söyle... Suç kimde..
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sustun
Biz seninle Kasımpatılardan hiç söz etmiş miydik
Erguvan mevsimiydi tanıştığımız zaman sanırım
Sen her defasında değişik bir buket sunardın
Ben adını bilemezdim çiçeklerin, yine sen anlatırdın…
Mevsimler boyu her çiçekten bir buket yaptık
Yüreğimizin en mahrem köşelerine sakladık
Ki; bunlar arasında yoktu Kasımpatılar
Yoksa biz bu yüzden mi ayrı iklimlerde kaldık…
Yaptığımız en keyifli kaçamaktı çay faslımız hani
Düşlerimizde el ele tutuşurduk bir geminin güvertesinde
Rüzgâr yüzümüzü öperken, ben dağılan saçlarımı toplardım
Sen gözlerime bakarak sevgi sağanağınla beni yıkardın…
Olsun be canımın içi, şimdi ne Kasımpatılar
Ne Ortancalar, ne Yakamoz gülüşlü Papatyalar
Ne de akşam üstülerinin hüzünlü sarhoşluğu
Kendimden geçiremez beni, seni özlemek kadar…
Sahi biz seninle Kasımpatılardan hiç söz etmiş miydik?
Ya da seviyor- sevmiyor diye bakmış mıydık papatya falına
Şimdi sırtımı sırtına yasladım, yanımda olduğunu düşünüp
Bu gün bir kaç kez baktım, bende hep seviyor çıktı...
Sende..? Sus/tun..İstersen söyleme, galiba biliyorum...
21.12.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Suya, Sabuna Dokunmak
Sen bana geldiğini sandın,
oysa hiç gitmemiştin ki,
sen benim darıldığımı sandın
oysa ben sana darılamazdım
çok çok kızardım
bilirsin o da saman alevi gibi olurdu
tebessümünü gördüğüm an
bütün kederlerimden sıyrılırdım,
ben sana
papatya ve gelinciklerden taçlar yapardım
sen en çok
kırlarda kelebeklerle elim sende oynamayı severdin
sana gel demedim
çünkü hep bende, hep yüreğimdeydi yerin
peki şimdi gel desem
senin için imar ettiğim gelincik tarlasına gelir misin...
Bir şiir buldum okudum..
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sürgün
sürgündeyim bu günlerde
uykularım firari
kapattım kendimi
bir hücreye
ayağa kalksam
başım çarpacak
duvarlara...
oturup bir köşeye
çektim dizlerimi
göğsüme
düştü başım
dizlerime
hücrem soğuk
hücrem karanlık
Ve korkuyorum
hem dışarıya
çıkmaya
hem içerde
kalmaya...
bir bardak çay
eşliğinde birkaç
ekmek kırıntısı
sabah kahvaltısıymış
bila mecburi
kabul ettim
yaşamak için
yemek gerekmiş
iyi de
neden yaşayayım...
bedene zulüm yasakmış
peki verdiğiniz perhizler
onlar ne olacak
karar verin artık
açlıktan mı öleyim
yoksa yasaklardan mı?
sürgündeyim her şekilde
yavaş yavaş ölüyorum galiba
hadi gelip kurtarsana...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Şarapnel
Yalnızlığım, yüreğime düşen bir şarapnel,
(Bir fincan kahve olsam kırk yıl hatırım vardı)
Diyordu fondan sızan müzik,
Yüreğim bilmem bölünmüş kaç parçaya
Böylesine bir bayram yaşıyorum bu hafta,
Eskiden de Kalabalık değildim
Ama hiç değilse etrafımda
Kendimi feda edebileceğim sebeplerim vardı
Birer birer gittiler, kimi ta uzaklara,
Kimi hiçbir zaman dönemeyeceği ebediyete,
Bana kalan en güzel hatıralar onlardan.
Bir gün benden de şu an özlemini çektiklerime
Kalacak olan hatıralar gibi harmanlanan.
Yine de mutlu olmam gerekiyor biliyorum,
Hep böyle kalacak değil ya,
Kuzucuklarımla birlikte olacağım günleri düşünüp
mutlu olmam gerekiyor aslında….
İşte o an sevinç ve mutluluk yine şarapnel misali
Düşecek yüreğime…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Şıpsevdi
Sevginin izahı ölçüsü var mıdır?
Söyleyebilir misin bana,
Görmesen de katlanmak,
Dokunmasan da hissetmek,
Duygularının karşılık bulmadığını
Düşünmeden bağlanmak,
Ama hiç kavuşamamak,
Nostalji olsun diye değil,
Gerçekten bir akasya çiçeğini
Yıllarca saklayabilmek,
Umut etmeden ümidini kaybetmemek,
Sadece varlığını bilerek,
Yaşama dört elle tutunmak,
Ölümüne sevmek ama
Öleceğini bilsen de,
Sevdiğini özgür bırakmak,
Bir merhabaya, bir tebessüme,
Tek bir söze karşılık
Seni seviyorum demek
Gökyüzüne ayaklarınızla tırmanmak kadar
Hayali değil mi?
Gerçek sevgi ise; O’nun yerine
Kendini koyabilmesidir insanın,
Hislerini duyumsaması,
Acılarını üzüntülerini,
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aynı ölçüde paylaşabilmesi.
Ve bunun yıllar geçse de
Hiç değişmeyenidir gerçek sevgi.
Birden bire seni seviyorum demekse,
Olsa, olsa şıpsevdi...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Şiddetin Orantısızı
Bir şeyler yazmayı çok severim, zaten bunu sizde fark etmişsinizdir, şimdi bu yazıyı
nasıl kısa tutayım diye düşünüyorum ama bir yandan da habire bir şeyler geliyor aklıma
sizlere anlatacak, konular her ne kadar çok önemli olmasa da.
Bizim siteye komşu apartmanlardan birinin bahçesinde kaz ve tavuklar vardı şimdi
onlara Güvercinlerle köpekler de eklendi ve tam Bremen Mızıkacıları oldular.
Tavuklar renk renk, beyazı, karası, kızılı tam tekmil, kazlar ve güvercinler beyaz.
Özellikle kazların sesi hiç kesilmiyor, merak ettim uzun süre izledim, meğer zorları
tavuklarla değil güvercinlerleymiş.
Güvercinler uçuyor ya, kazlar bunu kıskanıyorlar, güvercinler ne zaman aralarına
karışsa kazlar çileden çıkıyor.
Dün olaya tavuklar da karıştı, bir kavga bir kıyamet aman yarabbi, önde bir tane siyah
tavuk ardında biri beyaz biri kızıl iki tanesi ha babam kovalıyorlar, zavallı uçup
bahçenin diğer yanına attı kendini de yakayı kurtardı diye sevinirken bir de ne göreyim
ev sahibi olacak adam da aynı tavuğu kovalamaz mı?
Yok dedim kendi kendime, bu iş böyle olmayacak….! ! !
Kafaya koydum, bir daha Mersine gelirken tek saçma bir tüfek alıp olaya balkondan
müdahale edeceğim.... :))
(Şaka elbette)
Olmaz canım, bir tavuğu üç tavuk kovalar mı, aman şey işte iki tavuk bir adam.
Orantısız güç efendim, düpedüz haksızlık...
Kedileri de sonra anlatırım, onlar oyun oynuyorlardı anne ve yavru kedi....
Bu arada kazlar çıngar çıkarmayı sürdürüyorlar.....
En güzel günler sizin olsun....Mutlu Bayramlar....
Hatice AK/05.08.2013
Yenişehir/Mersin
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Şiir vardır kitap yazdırır
Çocuk; temizlik, saflık, paklık, masumiyet, Güvercin özgürlük ve barış, dikenli teller
esaret, Deniz, Aşk, Kumdan Kaleler de hayal dünyası veya hayallerin bitme noktası
olunca, gel de çık işin içinden diyesim geldi. Ama ne mümkün, bu şiire de şaire de
haksızlık olurdu.
Hani çocuğun dünyasına ve yaratıcılığına ulaşmak öylesine zordur ki, onların neyi ne
zaman yapacağını hiç kestiremezsiniz.
Bir gün giyim mağazasının birinde etrafa bakınıp duruyorum, bayan giyim bir üst katta
imiş merdivenlerden üst kata doğru yol almaya başladım, benimle birlikte biri kız biri
erkek çocuk olduğu üzere genç bir anne. Erkek çocuk üç ve ya dört yaşında,
merdivenlerin yüksekliğinden biraz zorlanıyor, koltuk altlarından tutup çıkardım bir üst
kata ama sırtı bana dönük olduğundan kendisini taşıyanın annesi olduğunu sandığı için
mutlu.
Bize ait kata ulaşınca anne teşekkür etti ben de yavaşça uzaklaştım ama ne hikmetse
geriye dönüp baktığımda annenin küçük oğlanı aradığını fark ettim, sen elbiselerin
teşhir edildiği rafların tabanına yat kedi gibi sürün orada, neyse erken fark ettik afacanı
da annesi elinden tuttu bir daha kaybetmemek için.
Gene yakın zamanda çıkmış olduğum bir seyahat dönüşü Havalimanında uçağın kalkış
saatini bekliyorum, masmavi ve dupduru bakışlarında insanın kaybolduğu üç, dört
yaşlarında bir kız çocuğu, sapsarı saçları atkuyruk bağlanmış ama o kadar hareketli ki,
saçlarının bir kısmı kurtulmuş tokasından, fanilası da öyle, eşofmanından dışarıya
çıkmış. O da biliyor ne denli şirin olduğunu ve alabildiğine keyfini çıkarıyor, son olarak
yaptığına ne demeli.
Küçük kız sesli olmasa bile ilgimizin üzerinde yoğunlaştığını anlayınca karşılıksız
bırakmadı elbette ve gözden kayboldu, biz meraklı gözlerle etrafa bakınırken bir de ne
görelim, oturduğumuz bankların arasında elleri ve dizleri üzerinde emekleyerek
dolaşmaz mı, o mavi gözlerin nasıl güldüğünü herkesin görmesini dilerdim.
İşte şiire çocuk girince yazmakla bitmiyor, belki de arınıyoruz çocuklara bakarken,
onları izlerken ve onlara sarılırken. Ki; geriye dönüp baktığımızda en güzel anılarımız
çocukluğumuzda kalanlar değil midir? Tüm ayrıntılarıyla anımsadıklarımız da öyle.
Kendimizi çocuk gibi hissettiğimiz an arındığımız andır aslında, tıpkı dikenli tele konan
güvercin gibi savunmasız, denizin dalgaları gibi özgür, ufuk gibi aydınlık. Papatyalar
kadar masum, Papatyalar kadar zarif….
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Şiiri anlamak, şairi tanımakla başlar.
Şiir yazmak, ya da yaşadıklarını, yaşamak istediklerini, gördüklerini daha da önemlisi
göremediklerini-görmediklerini dökmek kelimelere-cümlelere-dizelere, yani şair kendine
biçtiği sorumluluğu sırtlayıp, önemsemişse yaptığı her iş oluş gibi şiiri ve sunduğu
okuru...
Şiir bazen uykudan uyandığında gelip bulur, bazen uyanıkken...
Ama bittiğinde, şairin de dediği gibi derin bir nefestir alınan...
Geçip karşısında seyre daldığı bir tablodur artık onun için...
Belki kendisi her zaman göremez-fazlasını noksanını ama okur birazcık özen ve
dikkatle, (anlamak için okumuşsa)
hangi şiire emek verilmiş olduğunu bilir, her şiir
ise ipuçları barındırır içinde şairi hakkında.
Şiirler her zaman edilgendirler, gün olur şair tarifsiz hüzünler içindedir şiir güler, gün
olur şiir tarifsiz hüzünler içindedir şair güler.
Kısacası okunan bir şiiri anlamak, şairini az da olsa tanımaktan geçer, tanınmayan
kısmı da zaten okurun üstüne vazife değildir....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Şiirlerden dilek tuttum
Şiirlerden dilek tuttum umutsuz,
Onlarda bana karşılar bu gün,
Bilmiyorlar mı ki, çöküşte gönlüm,
Bir yudum sevgiye muhtacım bu gün.
Oysa koşar adım gittim onlara
Hüsranı elime verdiler bu gün
Koklayıp sevmeyi düşlerken gönlüm
Dikenleri yoluma serdiler bu gün
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Şiirlerin Duayeni
Okudukça şiirlerinizi
Yeniden keşfediyorum
Dünyayı
Bazen kızıyorum kendime
Neden acı çekmek için
Harcadım bunca vakti
Güzelliklerle
Dolduramaz mıydım diye
Bencillik içeren tek satırınızı
Görmedim
Yüzünüze vurmuş
Gönlünüzün güzelliği
Sizi tanıdığımdan beri
Daha çok sevmeye başladım
Yaşamı
İyi ki yorum yazmışsınız bana
Şiirlerin Duayeni
Sevgili Şiir Arkadaşım
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Tadım Tuzum Yok Usta
Yazmanın da okumanın da
Tadı tuzu yok, eskisi gibi
Ne bir heyecan nede telaş
Bir buruk gülüş anlayacağın...
Sayfama her ne zaman baksam
Bir yalnızlık, bir karamsarlık
Bir şeyler yalnız ama nedir
Sen biliyorsan bana da söyle...
Bir atalettir sarmış ruhumu
Sende aynısını yapıyorsun
Damarıma basmıyorsun artık
Yoksa dostluğumuzu mu yitirdik...
Yazmayayım diyorum aslında
Yazdıklarımda bir şeye benzemiyor ya
Yazmasam da üzülmeyeceğim hani
Bir ara bırakmıştım da sayfamı...
Oyuncağımı elimden almışlar gibi
Günlerce üzülüp, küsmüştüm herkese
Ama bu defa gerçekten hiç keyfim yok
Yani bırakıp gidersem eskisi kadar
Üzülmeyecekmişim gibi geliyor...
Zaten sen inandırmıştın güzel şeyler yazabileceğime,
Boşuna emek verdin, boşuna UĞRAŞTIN USTA
Çok teşekkür ederim,
Fakat; Benden değil şair, hiçbir halt olmaz
Anlayacağın Tadım Tuzum Yok Usta...
Hatice Ak
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Tanımlama
şimdi yazacağım şeyleri okurken,
gülümseyeceksin biliyorum,
gerek var mıydı bunlara diyeceksin,
aşk hissetmektir diyeceksin,
sevgi de öyle...
sus, sakın söyleme
gülümsemektir kendi kendine,
aynaya her baktığında...
gözlerine düşen özlem,
dudak kıvrımlarındaki hüzün,
saçlarına yağan kardır işte,
yüzündeki meltem serinliği,
yüreğindeki çarpıntı,
bunların hepsi aşk da,
ne zormuş meğer
bu duyguyu tanımlama...
....../2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Tartışamamak ve tahammülsüzlüğün hakarete dönüşmesi.
Tartışamamak ve tahammülsüzlüğün hakarete dönüşmesinin belgesidir.
Gönderen: Bülent Aydınel 1
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 20:00:00
Konu: BİLGİ -1SORU YANLIŞTIR,DEMİYORUM AMA...
'Yukarıda şiirle ilgili olarak dile getirilen düşünceler,aşağıdaki şairlerden hangisine ait
olabilir? ' 2013 edebiyat sınavı 50. sorunun soru kökü budur.
1-'Yukarıda','aşağıda' sözlerinin soru kökünde birlikte kullanılmasının anlatım
yetersizliği ve dili kullanma yeteneksizliğinden kaynaklandığını 30 yıldır söylüyoruz.Bu
soru 'Burada' diye başlayan bir cümleyle yönlendirilmeliydi.
2-Anlatım bozukluğu sormadan Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne öğrenci alan ÖSYM,bu
soru kökündeki 'olarak' sözcüğünün neden kullanıldığını açıklamalı düşüncesindeyim.O
sözcüğü cümleden çıkarın,anlamda değişme var mı bakın.Gereksiz sözcük
kullanımından doğan anlatım bozukluğudur bu durum.Herhangi bir metin
değil,üniversite sınavı soru kökü bu.
3-'olabilir' diye bir yönlendirme edebiyat biliminin doğasına aykırıdır.Bu
sözcük,görecelilik içerir.Sence,bence gibi kavramlarla düşünmeyi doğurur.Test
sorusunun temel niteliği,iletisinin net olmasıdır.
GENE SÖYLÜYORUM:SINAV SİSTEMİNİ DOĞRULAMAYAN BİR ÖĞRETMENİM BEN.AMA
BU SİSTEM VAR VE ÇOCUKLARIM BU SİSTEMLE YÜZ YÜZE.KENDİ SİSTEMİNİZİ DOĞRU
İŞLETİN HİÇ OLMAZSA,DİYORUM.
YILDA 56 TANE SORU HAZIRLANIYOR ARKADAŞLAR.ONU DA KAÇ KİŞİ
HAZIRLIYOR.İNSAF...
Yeterli zamanım yok şu an,soruların tümü hakkında ilerleyen süreçte yorum yapmayı
sürdüreceğim...BÜLENT AYDINEL 24.06.2013
Gönderen: Bülent Aydınel 1
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 20:01:00
Konu: BİLGİ -2SORU YANLIŞTIR DEMİYORUM,AMA...2
43.soru:'Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi
yanlıştır? '
1-Üniversite sınavı gibi ciddi bir olguda yanlış diye tanımlanan bir olgu 'bilgi' kavramıyla
tanımlanmalı mıdır?
2-Türkçede,anlatılmak istenen düşüncenin en az sözcükle anlatılması esas olduğuna
göre bu soru kökünün 'Yakup Kadri Karaosmanoğlu'yla ilgili aşağıda söylenenlerden
hangisi yanlıştır? ' olması gerekmez miydi?
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
3-Sınav sistemi,bireyi zamana dayalı bir ölçmeyle sınadığından soru köklerinin mümkün
olduğunca yalın olması gerekmiyor mu?
BU SINAV,EDEBİYAT SINAVI...BİRİ BANA HAKSIZSIN,DESİN LÜTFEN...
BÜLENT AYDINEL
Gönderen: ZEYBEK HOCA
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 20:40:00
Konu: Yn: [turk-dili-ve-ed..] BİLGİ -1İlginç...... Öğretmen olmasam bu kadar ilgimi çekmez, 'ilginç' sözünü de etmezdim...
'Fazladan' kullanılan, gereksizliği aşikar her sözcük, zamandan kayıptır bir kere..
Anlamayı güçleştirir bu da bir başka sakınca...
Hele 'olabilir' gibi kişiye göre değişkenlik izafesi atfeden bir söz, sınav ciddiyeti ile zaten
uyuşmuyor, kesinlik gerektiren bir disiplin işinde ise hiç kullanılmaması gerekirdi...
Size katılıyorum Bülent Bey... Teşekkür ederim bilgilendirmenize...
Gönderen: ZEYBEK HOCA
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 20:44:00
Konu: Yn: [turk-dili-ve-ed..] BİLGİ -2Ben demiyorum.. Diyen varsa, açıklasın bence.........
Gönderen: Bülent Aydınel 1
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 20:43:00
Konu: Yn: Yn: [turk-dili-ve-ed..] BİLGİ -1Hocam,sinirden öldüm...Neler var böyle...İnanılır iş değil...Nazım Hikmet'le Mehmet
Akif arasında ortak nokta icat eden bir sınav yaşadık...Soru doğru,ama çeldiriciler çok
saçma...Saygılar sunuyorum...
Gönderen: ZEYBEK HOCA
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 20:48:00
Konu: Yn: Yn: Yn: [turk-dili-ve-ed..] BİLGİ -1Biz zorlama ile 'akraba bile' yaparız, hiç alakası olmayan kişileri...
İyi akşamlar Bülent Bey........
Gönderen: Bülent Aydınel 1
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 20:47:00
Konu: Yn: Yn: [turk-dili-ve-ed..] BİLGİ -2Hocam çok sağ olun...
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gönderen: ZEYBEK HOCA
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 20:49:00
Konu: Yn: Yn: Yn: [turk-dili-ve-ed..] BİLGİ -2Siz de Bülent Bey.....
Gönderen: Hatice Ak 2
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 21:12:00
Konu: Eğri oturalım, doğru konuşalım
Sorulardaki çelişkilere, yanıltmacalara siz ne kadar karşıysanız, ben de en az sizler
kadar karşıyım, öncelikle bunu altını çizeyim ancak;
Şimdi sizlere soruyorum...! ! ! ! ! !
Türkçenin yanlış kullanılıyor olmasında sizin, benim onun yani herkesin biraz katkısı yok
mu....?
Kendiniz düzgün kullanıyor olsanız bile, yorum yaptığınız şiirlerin hangisinin yanlışının
düzeltmesi yolunda ikazınız oldu, hiç eleştirdiniz mi...?
Bu yazılıp çizilenleri, sınavlarda mağdur edilen çocuklar okumuyor mu sizce,
eteklerinize yapışıp ne olur şiirimi antolojinize alın da popüler olsun diyenlere hiç mi
paye vermediniz...?
Haydi lütfen kendimizi de eleştirelim, soruları hazırlayanlara cevap hakkı doğuyor,
onlar bu eleştirileri okuyamazlar elbette ama eğri oturup doğru konuşacak kaç kişiyiz....
Saygılarımla değerli öğretmenlerime...
Gönderen: Bülent Aydınel 1
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 21:53:00
Konu: Yn: [turk-dili-ve-ed..] Eğri oturalım, doğru konuşalım
Edebiyat,göreceli bir alandır...Birey özgürce davranır...
Bireysel ilişkiler,kişinin kendisinin uygun gördüğü biçim ve anlamda geliştirdiği özel
konumlardır ki bunun açıklamasını istemek doğru değildir.
Ben,bir buçuk milyon kişinin yaşamını etkileyecek bir iş yapan insanların
sorumluluğundan ve yanlışından söz ediyorum...
Ben şiirimde anlatım bozukluğu yaparsam kimsenin ömrü zarar görmez...Kendim sorun
yaşarım...Onların yaptıkları,bir neslin geleceğini bağlıyor...
Bu kadar basite indirgemenizi komik buluyorum...
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Okuduğunuz çalışmalar muhataplarına ulaştırılmıştır ve bunlar okuduğunuzdan ibaret
değildir zaten...
Çoluk çocuğun yaşamını test ettiğin yerde bu tip yanlışlar yapılamaz...Buradaki
amatör,duygusal ve teknik iletişimle bunun alakası yok.
Saygılarımla...
Otuz yıldır bu çocuklar için çabalıyorum,burada yazdığım üç beş işe yaramaz şiirle kıyas
kabul etmez bu durum.
Gönderen: ZEYBEK HOCA
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 21:56:00
Konu: Yn: [turk-dili-ve-ed..] Eğri oturalım, doğru konuşalım
Hatice Hanım....... Merhaba...
Eleştirmek kadar, düzeltmek de kolay olaydı, keşke......
Fazla söze girmeden....:
- Gittiğim şiirlerdeki 'bariz hataları' şahsen düzeltmeye çalıştığımı söylemeliyim... Ama
'sayfada' değil, özeline gönderirim, böyle olması gerektiğini düşünürüm... Zira
'eleştiri/katlanma/olağan karşılama' alışkanlığının olmadığı yerdeyim, biliyorum...
Böyle bir geleneği tek başıma yerleştirme gücümün olduğunu da sanmıyorum... Şiirin
de sadece 'imla hatalarına' bakarım, gerisi için yetkin biri değilim.....
- 'Popülerlik' için 'el etek' yapışanlar var mıdır, vardır herhalde... Deyim yerindeyse 'al
gülüm, ver gülüm' üzerine inşa edilmiş ve 'iade-i ziyarete' dönüşmüş ilişkiler yumağı
içinde 'sadece popülerlik' değil, bazen anlam veremediğiniz 'keskin dönüşler de' normal
değildir....
Kendimizi eleştirmek ise mesele, 'pür-ü pak' bulmak bence asıl mesele...
İyi akşamlar, saygılar, selamlar Hatice Hanım......
Gönderen: Bülent Aydınel 1
Gönderen: Bülent Aydınel 1
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 22:07:00
Konu: MUSTAFA HOCA'M [turk-dili-ve-ed..] Eğri oturalım, doğru konuşalım
Şiirlerimin yüzde doksanını kayıtlı değildir,diye yayınlıyorum artık...Bu ayrı bir
durum...Gençlerin geleceğini Antoloji'nin durumuyla bağdaştırmayı anlama olanağım
yok benim...
Yani Antoloji'de saçmalıklar var...İyi...Saçmalığınla uğraş,sana bunlardan...Derdin
zorun böyle bir sıkıntıysa müstakil bir makale yazar söylersin...Konunun anlamını
ortadan kaldırıcı yayının ne anlamı var...
Antoloji kadarsa dünya,elbette görüp göreceğin budur...Saygılar sunuyorum
1.800.000 genç girdi bu sınava...Antoloji nedir bu konuştuğumuz anlamda...
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gönderen: ZEYBEK HOCA
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 22:15:00
Konu: Yn: MUSTAFA HOCA'M [turk-dili-ve-ed..] Eğri oturalım, doğru konuşalım
'Makale' yazılabilir elbet Bülent Bey...... Yazılana cevap vermek yerine, niye yazılmasın?
Tavrınızı anlarım... Ama antoloji içinde öyle bir kesim var ki... Ne zaman 'ciddi bir
makale' paylaşsam, yüzüme denmese de ardımdan geliyor haberi...: 'Burası şiir sitesi,
siyaset yeri değil.....'
Buyrun....
Saygı bendendir........
Gönderen: Bülent Aydınel 1
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 22:19:00
Konu: Yn: Yn: MUSTAFA HOCA'M [turk-dili-ve-ed..] Eğri oturalım, doğru konuşalım
Yok efendim,onu demedim...Bizim konuşmamız üzerine sayın kurucunun söylemi
anlamsız geldi...Kendimi eksik ifade ettiğim için özür dilerim...Ama durum bu...Sonsuz
saygılar hocam...
Gönderen: ZEYBEK HOCA
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 22:42:00
Konu: Yn: Yn: Yn: MUSTAFA HOCA'M [turk-dili-ve-ed..] Eğri oturalım, doğru konuşalım
Ben 'doğru' anladım Bülent Bey....... 'Yazılana cevap' sözüm ondandı...
Yoksa derim zaten.. Hiç kuşkunuz olmasın...
Özür yok....... Gerek yok.... Saygılar benden sizedir.....
Gönderen: Bülent Aydınel 1
Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu
Tarih: 26.06.2013 22:47:00
Konu: Yn: Yn: Yn: Yn: MUSTAFA HOCA'M [turk-dili-ve-ed..] Eğri oturalım, doğru
konuşalım
Anladım hocam,sağ olun,saygıyla...
Günaydın Sayın AYDINEL;
“Bildiğinizden hiç şüphem yok ama yazıma Edebiyat Sanatı ve Edebiyat Biliminin
tanımlarını yaparak başlamak istiyorum, naçizane Türk Dili ve Edebiyatı ile akademik
anlamda daha yeni tanışmış (öğrenci)
biri olarak.”
“Edebiyat: Duygu düşünce ve hayallerin okuyucuda heyecan, hayranlık ve estetik
zevk uyandıracak şekilde dil aracılığıyla ifade edilmesi sanatıdır.
Edebiyat bilimi: Söz konusu sanat dalında üretilen eserlerin yapı, biçim ve içerik
özelliklerinin, ortaya çıktığı koşullarının, y azarların eser ve okur karşısındaki, okurun
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
eser karşısındaki tavrının ve edebiyat alanının diğer sanat ve bilim dalları ile ilişkilerinin
belirli yöntemlerle incelenip araştırıldığı alandır.”
Olarak tanımlanmıştır.
Keza benim de vurgulamaya çalıştığım buydu.
Öte yandan aydın insanlar konuşurlar, tartışırlar-eleştirirler, eleştirilirler,
Eğer; toplumsal ve toplumu ilgilendiren hele de genç kuşağı ilgilendiren bir durum
varsa ki, mesleki olarak sizin sorumluluk alanınızda ve grubumuzda paylaştığınız
bilgilerden sonra haberdar olduğumuz hata ya da yanılsama varsa ve buna benzer hata
ve yanılsamalara bireysel bile olsa öncelikle siz eğitimcilerin karşı çıkmanız beklenir.
Sizden beklentim ve sizin yazdıklarınıza bir makale ile görüş bildirmem bu yüzdendi.
Kaldı ki; sizin yazdıklarınız, tavrınız ve tarzınız benim yazmış olduğum makale
(sorularla ilgili eleştirinizi saymıyorum)
ile kıyaslandığında sizin seçtiğiniz
kelimelerden çok daha masum ve özenle seçilmiş ve yapıcı bir eleştiriyi dile getiren
sözcüklerden kurulmuş olduğu açıktır.
Gruptan ayrılmışsınız, kalmanızı isterdim ama takdir ve tasarruf sizin elbette.
Bundan böyle size ancak başarı dileyebilirim.
Başarılar...
Bülent AYDINEL:
Saygılarımla efendi,
Benim karşı çıktığım ve anlamsız bulduğum nokta,eleştiri değil.Eleştirinin de tanımına
bakmanızı öneriyorum.
Siz,yazar,şair,edebiyatçı ya da sanat sever bir kimlik olarak beni istediğiniz gibi
eleştirebilirsiniz ki bugünlerde gruplar bunun dışında bir işle uğraşmıyor,bunu sorun
etmem.
Siz,çok önemli bir olguda 'onu yama bunu yap' biçiminde ve ne yaptığımı bilmediğiniz
bir alanda,hüküm ve yargı içeren sözlerle geldiniz.Bunu kabullenmiyorum.
Bu isteğinizi kendi tavırlarınızla ortaya koyup yani önce kendiniz yapıp ardından
müstakil bir yazıyla bildirmenizdi etik olan
Ve baktım,Sayın Hatice Ak,bu söylediği konularda kendi ne yapıyor,diye...Hiçbir şey
göremedim...Ama o da belki bizim gibi,gerekli gördüğü yerde özelden yazışıyordur,diye
düşündüm...
Söylememe gerek yok,ama bilin efendim...Cevat Çeştepe hariç,bu antolojide özelden
iletişim kurmadığım ve şiirini ya da yazısını tartışmadığım,okuru olduğum tek bir isim
yoktur...
Şiirlerimin puan butonunu kaldırdım,'puan için yorum yapıyor.'dedikleri için.Artık çok
gerekli görmediğim şiirlerimi antolojiye kayıt etmiyorum yani yorum sevdalısı da
değilim.'Kayıtlı değildir' diye yayınlıyorum.
Burası bir dergi değil yani bir okur kitlesi yok.Genel bir paylaşım alanı ve bu tip
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
yerlerde temel hak ve insanlık doğruları dışında insanları ikaza kalkmak kimsenin yetki
alanında değildir.
Size de başarılar efendim...
Hatice AK;
Sayın AYDINEL;
bana kimsenin şunu yapma bunu yap demesini reddedeceğim gibi kendim de bir
başkasına asla ve asla böyle bir söz söyleme hakkını kendimde görmem, göreni de hoş
karşılamam bu bir,
sanırım yazımı dikkatlice okuyamadınız çünkü cevabi yazınızın bahse
konu yazımla uzaktan yakından ilgisi yok bu da iki,
kaldı ki sizin paylaştığınız yazı evet genç neslin hayatını etkileyecek bir hadisede alkış
tuttuğumu düşünüyorsanız bu da en büyük yanılgınız olur bu da üç.
Hatırlar mısınız 'İmlasız şiir' başlıklı bir şiir yazmıştınız, bu bir tepki şiiriydi kanaatimce.
Ama her neyse, ne kadar yazışırsak yazışalım ne siz beni, ne de ben sizi anlayamayız...
İyi akşamlar, her şey gönlünüzce olsun.
Hatice AK;
Sayın AYDINEL;
Kullandığım bir cümle ile ilgili olarak bana bu gibi cümleler kuranlar Türk Dili ve
Edebiyatı Mezunu olamasınlar diye uğraşıyorum demiştiniz, ayrıca ne yazdığımı
bilmediğimi de, ben ne yazdığımı da kendimi de haddimi de biliyorum, tartışmayı
sürdürmek anlamında da yazmıyorum bu cümleleri ama bir iddiada bulunurken daha
dikkatli olmanız gerekiyor sanırım...
Aşağıda tırnak içindeki cümleler size ait, ben başladığım okuldan mezun olamayabilirim
ama bildiklerimin üzerine ne ekleyebilirsem benim için kazançtır yalnız siz mezun
olduğunuz halde eleştirdiğiniz yanlışı yapmışsınız, bu gün fark ettim de o yüzden
bilginiz olsun istedim.
“”””Ve baktım,Sayın Hatice Ak,bu söylediği konularda kendi ne yapıyor,diye...Hiçbir şey
göremedim...Ama o da belki bizim gibi,gerekli gördüğü yerde özelden yazışıyordur,diye
düşündüm...””””
Kelimemiz YAZIŞMAK’tı sayın hocam.
Bundan böyle cümlelerime girmesine izin vermemeye çalışacağım.
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
İyi akşamlar diliyorum …
Yukarıdaki yazıma cevaben (dün akşam)
28.06.2013 tarihinde hakaret dolu bir
mail almıştım burada onu da yayınlamak isterdim objektif olmak adına ancak;
nasıl olduysa ya ben kopyalayamadım, ya da şair sayfalarına girebilen birileri sildi.
Ben öğretmenlere (öğretmenlerime)
hep saygı duymuşumdur, bu tavrım ve tarzım
hiç değişmedi değişmeyecek, öte yandan “Osmanlı Türkçesiyle ilgili olarak Sayın
AYDINEL’den de iki kelime öğrenmiştim, belli ki öğrettiği ilk kelime için tartıştı, ikincisi
için de hakaret etti.
Bir şey söyleyemiyorum çünkü; KÖTÜ SÖZ SAHİBİNİNDİR.
Sayın AYDINEL'in Osmanlı Türkçesiyle ilgili yardım isteğimle ilk öğrettiği ve hakaret
etme hakkı elde ettiği ilk sözcük....
1-Sözcük başındaki 'm,t,s'yi atın
2-İkizlenen harflerden birini atın
3-Sözcük sonundaki '-at,-in,-un'u atın
4-Sesli harflerin tümünü atın
5-Üç sessiz harften düşürmeyin
ÖRNEK: MÜTECEHHİL
'M'yi at....ÜTECEHHİL
Seslileri at....TCHHL
Baştaki 'T'yi at...CHHL
İkizlenen harflerden birini at...CHL
Ulaşılan sözcük....CAHİL
Gibi,tüm sözcüklere uygulanabilir...Kimi zaman başarısız uygulamanın olması,sözcüğün
kökünün bilinmemesi,sözcüğün kökünün Türkçede kullanılmaması,Türkçeye geçerken
ses değişimine uğraması vs nedenlerden kaynaklanabilir...Saygılar sunuyorum...
.....Yorumsuz saygılarımla.....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Taştın Gönlümden
Yine ılgıt ılgıt taştın gönlümden
Sellerine kattın gördün mü bilmem
Bir veda busesi aldın ömrümden
Zavallı halime güldün mü bilmem
Yine ılgıt ılgıt taştın gönlümden
Yol yakınken dedin, gelme dön geri
Olmuşken aşkınla garip serseri
Gecelerim kayıp, günüm firari
Hayal ile düşüm, böldün mü bilmem
Yine ılgıt ılgıt taştın gönlümden
Badem ağaçları çiçeğe durdu
Gülün tomurcuğu hep seni sordu
Kararan yapraklar bahara erdi
Beni yüreğinden sildindi bilmem
Yine ılgıt ılgıt taştın gönlümden
Adın dua gibi düşmez dilimden
Daha ne diyeyim anla halimden
Ölüm gelse ayıramaz yolumdan
Ayrılık marşını çaldın mı bilmem
Yine ılgıt ılgıt taştın gönlümden
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Tatsızlık
Hani en son konuşmamız var ya,
benim hep konuştuğum, seninse hep sustuğun...
gidiyorum dediğimde, aldırmaz göründüğün işte…
Hiçbir şey göründüğü gibi değildi aslında,
mutluluk elimizden uçacak diye korkuyorduk ikimizde,
ve birbirimize geç kaldığımız için hayıflandık bir süre,
sonra bir cesaret, ben gittim, sen gidişimi seyrettin…
Özlemin, öyle çok yakıyordu ki içimi,
günlerce divane gibi dolandım durdum,
dönmek istedim kaç kez, kaç kez sana koştum,
kaç kez şefkatine sığınmak istedim,
olmadı, yapamadım, yapmamalıydım…
İşte ben geldim, sana geldim dememek için,
çok direndim, öyle zordu ki bu anları atlatmak,
hep tuttum kendimi, ellerimle zincire vurdum yüreğimi,
bir daha, bir daha, savrulup sarsılarak, yanarak yıkılarak…
kaç kez seslenmek istedim, kaç kez sana geldim demek,
kaç kez kapına kadar gelip, kaç kez döndüm geriye,
cesaret edemedim, sil baştan başlayalım demeye,
biliyorum gelebilseydim, biraz sitem eder,
gene bağrına basardın, kaç kez yüzümü göğsüne gömüp,
gözyaşlarım beni boğsun, yok etsin istedim, yapamadım…
kısacası ne sende kalabildim, ne temelli gidebildim,
ama sen sakın üzülme, ağlamalarım seyrekleşti,
iyiyim inan, yavaş yavaş rutine dönecek her şey,
artık sabahları yürüyüşe bile çıkabiliyorum örneğin…
ilaç olduğunu gösteriyor zaman,
tüm yıkıntıları onarıyor yavaş, yavaş
şimdi kötü hissediyor olsakta geçecektir mutlaka,
belki sen de aynı şeyleri düşünüyorsun,
benim gibisin yani, şen şakrak olmasan da,
belki biraz daha huzurlu, ama tatsızsın…
25.05.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Terk Etmedin
Neden ve nasıl tanışmıştık seninle bilmiyorum
Ya da ilk kim çalmıştı diğerimizin kapısını.
Ne fark ederdi ki mutlaka şiirlerdi sebebi.
Kaç kez kapatmaya yeltenmiştik kapıları da
Engel olmuştu bir şeyler işte, kapatamamıştık yani.
İşte bunları düşündüm bu sabah geçerken bir parkı.
Havanın ayazına aldırmadan elindeki çay bardağıyla
Elini ısıtmaya çalışan bir sabahçı ne kadar mutluysa
Ben de o kadar mutluydum bu sabah anlayacağın.
Sonra birden sen düşüyorsun aklıma,
Bütün umutlarım dağılıyor, tuz buz oluyor her şey
Umutlarım yerle bir olup, mutsuzluk çöküyor omuzlarıma,
Biliyorum mutlu olmak için çok sebep var ama
Keşke aklıma her gelişinde, göğüsümdeki ağrı da olmasa,
Dayanılmaz bir sancı işte ve hissettiğim sadece acı.
Geçse diyorum bir yandan, bir yandan da istemiyorum geçmesini,
Ki; seni her hatırlayışımda bulutlar doluşuyor gözlerime,
Sağanaklar kopuyor gök gürültülü, canım yanıyor, yüreğim kanıyor,
Bu öyle bir yara ki, şifa bulmuyor, vefalı bir dost gibi terk etmiyor.
Terk etmiyor sözlerin, terk etmiyor gözlerin, terk etmiyorsun.
27.01.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ters Giden Bir Şeyler Var
Kırmaktan korktuğum için kabuğuma çekildim
En çok, en fazla sevdiklerime çektirdim
Ani çıkışlarımla anladım kalplerini kırmışım
Ondan bundan bana ne deyip geçemedim...
Nedendir bilemem, hep yanlış anlaşıldım
Sevende sevmeyende sitemkâr oldu
Oysa tek düşüncem sevgiler üstüneydi
Sanırım kendimle kör ebe oynadım durdum…
Ne kimsenin hayatı ilgilendirdi beni
Ne kimin ne ettiğini merak ederim
Kendi halimde ayakta durmaya çalıştım
Tercihiniz bıktırmaksa alır başımı giderim…
Beklemem özveri, hak edilmemiş sevgi ve saygı
Olmak istemem kimsenin yüreğinde yapmacık kaygı
Hadi beklemeyin eşikte, gidin hepiniz benden
Değilse sevginiz yürekten, ölümsüz ve ebedi…
Sırdaşımdır her konuda, bendeki kalır bende
Huysuzluğum üstüne türküler yakılsa da
Bedenimdeki ciğerim bile isyan ettikten sonra
Bu gidişte bir terslik var adını koyamadığım…
Hadi bırakın beni ve gidin, tam zamanıdır
Hasta bir insanım olmaz sağım solum belli
Hani bırakmazdınız siz tuttuğunuz eli
Bu gidişte bir terslik var, adını koyamadığım…
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Teşekkürler Değerli Şair Arkadaşım,
Teşekkürler Değerli Şair Arkadaşım, Teşekkürler Sayın Bülent AYDINEL
I-ÖNSÖZ
Artık benim gel-git lerimi bilmeyen kalmadı sanırım Antoloji. Com’da, yani şiirlerimi
sildim, yorumlarımın canına okudum, hele benim için çok değerli olan bir şair ve sanatçı
dostumuzun kurmuş olduğu gruplar ki, hepside örnek gruplardır, o kadar çok girdim
çıktım ki sayısını ben bile unuttum.
Sözünü ettiğim gruplara giriş nedenim kurucusu olan çok değerli büyüğümün kimi
zaman daveti, kimi zaman da gene kendilerine destek olmaktan öte ne bir düşüncemin,
ne de bir beklentimin olmadığını defaatle belirtmek isterim. Sözünü ettiğim gruplardan
dün gene ayrıldım, ayrılma gerekçemle birlikte grupta paylaşmış olduğum veda yazımı
burada noktasına virgülüne dokunmadan paylaşıyorum. Şunu da açık yüreklilikle ifade
edeyim, sözünü ettiğim gruplardaki kurucusundan yöneticisine ve üyelerine kadar hiç
kimseyle hiç bir sorun yaşamadım ve her zaman sözünü ettiğim grupların içinde
olmaktan gurur duydum. Tepkim tamamen paylaşımların paylaşılmadığı ve iletilerin
alıcısına ulaştığı anda silinmesineydi.
II-AYRILDIĞIM GRUPLARDA PAYLAŞMIŞ OLDUĞUM YAZI
Gruplarla ilgili düşüncem hiç bir zaman değişmedi, görünen o ki değişmeyecek de.
Grupların kurulma amacı nedir-üretileri paylaşmak, eleştirmek ve grup üyelerinin
gelişmesini sağlamak ise nerede eleştiri, nere de okumak nerede şairlerin birbirlerine
verdikleri destek.
Hepimiz sadece yazıyoruz habire yazıyoruz ama okumuyoruz, örneğin grupta bir
paylaşımda bulundunuz, daha siz sayfanıza dönmeden alıcısı siliyor.
Netice itibariyle; ne olur bana gücenmeyin kırılmayın üyesi bulunduğum tüm
gruplardan izninizle ayrılmak istiyorum. Bu arada bir şiir dostumun da hakkını teslim
etmeyi borç biliyorum.
'Sayın Bülent AYDINEL; örnek şairlerimizden gerek yorumlarıyla, gerek şiirleriyle,
gerekse şahane kişiliğiyle. Elbette Bütün şiir emekçileri çok çok değerliler ama hiç bir
duyuruyu atlamadığı için örnek verdim.
Herkesin huzurunda değerli şair arkadaşıma şükranlarımı sunmak isterim.
Kabul buyurmaları dileğim ve bilgilerine saygımla.
Hatice AK/10.10.2012
III-Değerli Şair Arkadaşım, Dostum, Kardeşim, Sayın Bülent AYDINEL'in ben gruptan
ayrıldıktan sonra yazdıklarını gene noktasına, virgülüne dokunmadan burada
paylaşıyorum.
Aşağıda okuyacağınız şiir ve gene aynı kalemden dökülen yorumda geçen,
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
'Bir çığlık düşer kimsesiz bir bozkıra,duyan da olur,duymayan da...
Ve çığlık, çığlıklığından bir şey kaybetmez asla'
Bu cümle o kadar çok şey anlattı ki bana, yani ben de biliyorum grupta paylaşılan her
şeyin herkes tarafından anında paylaşılamayacağını, kişi uygun değildir, zamanı yoktur,
en kötü ihtimalle o şairle sosyal veya siyasi düşünceleri örtüşmüyordur veya o üyeyi
sevmiyordur ya da şiirlerini beğenmiyordur ama okunmadan silinen bir gönderi
hakkında bu savlar da tamamen çürümüş oluyor ki geriye sadece bir iki şey kalıyor, bu
da sadece önyargı olarak değerlendirilebilir, bunlar elbette olağan şeyler, herkes
herkesi sevecek diye bir kural da yok. Açık yüreklilikle söylüyorum, üstüne basarak
belirtmem gerekirse yukarıya alıntı yaptığım cümleyi daha önce okuma şansım olsaydı,
sırf bu cümlenin anlattıkları için ve Bülent AYDINEL için kalırdım o gruplarda ama
biliyorum ki artık çok geç.
IV-Kimden: Bülent Aydınel 1 (Bay, 48)
Kime: Hatice Ak 2
Tarih: 10.10.2012 20:11 (GMT +2:00)
Konu: İZNİNİZLE EFENDİM
Lacivert bir feryada döner zaman
Azalan kirpikler tutamaz zamanın akışını
Biz göçebe şiirlere kanat takıp yılkı atları misali savrulurken
Rengini ömürde tamamlayan sözcüklerin yetim ateşlerine
Bir kimsesizliklerimiz eklenir çağın yırtılan kimliğine
Durur su
Gün ışır ve sevdanın sevdasına tutunan martıların okyanuslarında mavi kımıldar
Bundandır yaşama dar gelen bütün çığlıklar şiire sığar
Siz bir kayasınızdır ya da tüyden hafif bir renk olursunuz serüveninizde
Aynı suyun ışığında yıkanır ceylanlar ve kelebekler bilmeseniz de
Bir tek umutlu kafiyeler kalır insanlara
Sıradan çocukların saçının okşanması kalır
Avuç içlerinizin alnınız kadar temiz olması kalır
Çağlayan kendini tamamlar arınır
Arınan her zerrede sizden bir yudum su kalır
Siz tutup değiştirmek istersiniz bir şahini bir serçeye
Dökülen tüy sararan ter devran gene devrandır
Direnen türküler dinleriz yağan mesnevilerin altında
Sıcağı sıcağına bir merhabadan süzeriz dostluğu ve kâfidir
Özgürlükleri ışık eyleriz sevdaların saçına
Ki her tel geç kalınmış zamanlar için telafidir
Hadi şimdi battaniyeyi topla sırtına gece ayazı çarpar şiir iklimlerinin
Ateşi karıştırıp çay koyacağız üstüne kafiyede dağ akşamıdır
Telaşı ötelemek gerek güneş doğacak elbet
Gözlerimizi kapatsak da ufka
Yarınlar oradadır
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
BÜLENT AYDINEL
Şu an yazıldı bu dizeler efendim, dostlukla, kardeşlikle ve arkadaşça... Anlatım
bozukluğu ve yazım yanlışı varsa özür diliyorum... Ama çok uzun söylemleri kaldırmaz
elbet bir şairin bir sayfayı terk edişi... Ve haddimize de sığmaz kararını sorgulamak...
Ama şiirler paylaşılmak içindir elbet.Bir çığlık düşer kimsesiz bir bozkıra,duyan da
olur,duymayan da...Ve çığlık, çığlıklığından bir şey kaybetmez asla...Saygılar
sunuyorum...
Saygı Benden Size Değerli Kardeşim.
Hatice Ak/11.10.2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Tevazu
Kolay olmayacağını biliyordum
Ne bileyim işte, utanmak sıkılmak
Yadırganmak da vardı işin ucunda
Ama her şeyi göze almıştım işte…
Memlekete birlikte gidecektik sizinle
Derede birlikte balık avlayacaktık belki
Belki bir çam ağacının gölgesine oturup
Gülüşecektik eski yaşanmışlıklarınıza
Toprak yolda yürürken
Üstümüz başımız toza belenecekti
Siz, bebekken gördüğünüz kız çocuğundan
Söz edecektiniz, ben dikkatle dinleyecektim
Haa, bir de hani değirmen vardı ya
İşte onu da ziyaret edecektik
Böğürtlen dikenlerinden yol bulabilirsek
İncir ve dut toplayacaktık birlikte
Belki de yerfıstığı çalacaktık Hocanın bahçesinden
Gördüğümüz toprak çatılı ilk evin mertek aralarına
Saklanan sincapları kovalayacaktık bir süre
Koşabilirsek tabi arkalarından nefes nefese
Üzüm bağlarını gezecek, kekik ve ada çayı toplayacaktık...
Bunların hepsi şakaydı aslında
Biz memleketi gezecektik bir uçtan, bir uca
Tüm bunları, siz de özlemiştiniz en az ben kadar biliyorum
Belki her birimiz diğerinden habersiz gene gezeceğiz
Ama aynı tadı verir mi bilemeyiz…
Örneğin; Siz bana yüzmeyi öğretecektiniz, bu yaştan sonra
Ben size yöresel yemeklerimizi, ne kadar gülünç değil mi?
Sonra türküler dinleyecek, şiirler okuyacaktık,
Belki de yazacaktık
Ara sıra da kafayı memleket meselelerine takacaktık …
Şair olduysak hep aşk şiiri yazıp okuyacak değiliz ya
Kimi zaman hüzün, kimi zaman öfke, kiminde isyan
Kiminde de dalga geçeceğiz kendimizle ve hayatla
Bazen de anasını satacağız, derdin tasanın mesela
Bazen bir bardak çay olacak yoldaşımız
Bazen bardakları dolduracak akıttığımız gözyaşımız…
Hal böyle olunca gel de efkâr basmasın
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gel de arama közde demlenmiş bir bardak çayı
Demem o ki, kafayı toparlamak için ne içtiğin değil de
Kiminle içtiğinse mesele, her ne kadar tiryakisi değilsem de
İtiraf edeyim efendice, hayatımda içtiklerimin
En kötüsü ve en keyifsiziydi o kahve
Ama en çok da neye üzüldüm biliyor musunuz?
Şiirlerin, yüzleri bile kızarmadan gene yalan söylemelerine….
Hatice AK/25.03.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Teyzeme Ağıt
Üç yetim bir evde oturup kalmış
Sarı kızın derin düşlere dalmış
Yattığın yatağı yad eller almış
Uyan teyzem uyan derin uykundan
Uykunun sonsuzu sendedir inan
Yakıyor içimi sensizlik her an
Var mı yas tutacak kardeşin anan
Uyan teyzem uyan derin uykundan
Evine vardım da bulurum sandım
İnan ki kahroldum kavruldum yandım
Seni göremedim deliye döndüm
Uyan teyzem uyan derin uykundan
Yabancıyla dolmuş evin dört yanı
Terk ettin tahtını sarayı hanı
Biliriz fanidir dünyanın sonu
Uyan teyzem uyan derin uykundan
Duydun mu feryadım bilmem başında
Münevver yazılı mezar taşında
Bir kerecik görsem nolur düşümde
Uyan teyzem uyan derin uykundan
Haticeyim duman sarmış başımı
Seçemedim hayal ile düşümü
Bulamadım bu yerlerde eşini
Uyan teyzem uyan derin uykundan
Hatice Ak/1979
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Toprağa Sen Koy
Hava; kurşun gibi dokundukça yüreğime
Ezilmekteyim; bir ses ver, ya da uzat elini,
Tut ellerimi, biliyorsun ki isyanlardayım,
Yine en başa döndük, hiçbir yere gelmemişken
Hala bitiremedik sorguları, sen sordun hep
Ben söyledim, her zaman yaptığın gibi,
Sonrada arkanı dönüp gittin,
Kim bilir bu gidiş kaç mevsim alacak ömrümden
Boş ver be üstat, kaç mevsim geçer, kaç hücre
Kaç hücre ölür, umursama bile, hiç dert etme
Kendi düşen ağlamaz, iki gözü birden çıkarmış
Benim gözlerim çıkalı çok oldu üstat.
Şimdi yapmam gereken, öldürdüğüm bedenimi
Toprağa vermek... Tutar mısın bir ucundan?
Bu Son isteğim
Bırakma kimselere
Sakın bırakma, bu senden son isteğim
İllaki, toprağa sen koy beni
Mümkünse iki damla da gözyaşı bırak,
Bırak ki,orada da özlemeyeyim …
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Toros Dağı
Toros Dağı hikmetin var bilinmez
Kışın dumanından çevren görünmez
Kar ile kaplanmış başın bulunmaz
İzin ver geçeyim gel Toros Dağı
Kış gelince giyinirsin akları
Akdeniz’e karşı kurdun tak’ları
Bağrında besledin hep Yörükleri
Aşkına olurum kul Toros Dağı
Baharda göverir çiçek açarsın
Binbir çeşit kokuları saçarsın
Azametle Sertavulu geçersin
Yıkma şu gönlümü gül Torsos Dağı
Doruğunda bitmez dumanın kar’ın
Bize siper oldun çoktur yararın
Hangi yolda kıldın ise kararın
Bana da bir haber sal Toros Dağı
Kim hayran olmaz ki senin başına
Bahar ile yazın, karakışına
Karacoğlan gibi düşsem peşine
Alından bir hisse böl Toros Dağı
Adın hep dilimde bal Toros Dağı
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Tutunun sevginize
/.. böğürtlenler vardı dere kıyısını mesken edinen
tutarlardı süzgeç gibi her şeyi, akıntıya kapılıp gelen
neler, neler olurdu, en çok da su kanalı boyunca uzanan
cennet görünümlü bahçelerden olgunlaşmadan kaçan
elmalar ve narlar vardı suya atlayan.../
Kökleri bu coşkulu topluluğun içinde kaybolmuş
göklere başkaldıran bir çınar ağacı var olmuş
köpük, köpük akan sulara tepeden bakmakta
usulca yaklaşıp yanına, tutundum bir dalına
bu seremoniyi kuşlarla böcekler de izlediler uzaktan…
Sen çınar ağacı;
sana gelen yollar hep dümdüz ya da kumsal sanma
öyle yerler var ki, sarp kayalıklar ve dikenlerle kaplı inan buna
bak işte sana geldim, güvenle yasladım sırtımı sırtına
önce sevdiğimin nehir gözlerini resmettim
sonra da rast gele şekiller çizdim serildiğin toprağa…
Bakışıp durduk bir süre öylece resimlerle
onlar birden gerçek oldular ben ise rüya
derken ağaç dile geldi… Dokunsam ağlayacaksın dedi
istiyorsan ağla hadi ağla ne duruyorsun
belli ki onu çok özlüyorsun
varsın akıttığın gözyaşların sevginden olsun…
Düşün bir kere, ne onun kadar seven bulabilirsin
nede bir başkasını sevebilirsin artık ömrün boyunca
madem çok sevdiğinizi söylüyorsunuz birbirinizi
böğürtlen dikenleri bile tutmuşsa suya kapılıp gelen her şeyi
hayal bile olsa, siz de sımsıkı tutunun sevginize
sakın bırakmayın ellerinizi, kenetlenin birbirinize
hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde kötü günde…
27.08.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ucuzluk
Kitaplar
Alıyorum
Çokca kitap
Ucuz, ucuz
Renk, renk
Şiir kitapları
Hikayeler
Romanlar
Çok kitaplar
İçlerinde
Senden
Benden
Bizden
Birileri var
Ucuz kitaplar
Renk renk
Şiirlerini
Kitaplaştır
Diyorlar
Şimdi çok
Değerliler
Eğer
Kitaplaştırırsam
Ucuzlamaz mı
Şiirler
Bu yüzden
Çok kitap
Alıyorum
Hediye
Gelenler de
Cabası
Ucuza gitmesin
Yürek emekleri
Diye
Çok kitap
Alıyorum
Korkarım
Bir zaman
Sonra
Kiloyla satılacaklar
26.03.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ulu Orta Dertleşiyoruz
Çocukken hep annemin beni terk etmesinden korkardım en çok (yani ölmesinden) ,
çünkü dört yaşında tanışmıştım ölümün soğuk yüzüyle, iki yaş küçüğüm olan kız
kardeşimi kaybetmiştik, sonra dört yaş küçüğüm bir de erkek kardeş.
Annem onların üzüntüsünden beni tamamen unutmuştu sanki, yani o zaman öyle
düşünüyordum, evde iki tane daha kız olmasına karşın iki ağabeyim bakardı bana, en
çok da büyük olanı, karnımı doyurur üstümü başımı giydirir temizler kimseye el
sürdürmezdi, keza şimdi de öyle bir ağabeyden çok babam gibidir, aramızda 12-13 yaş
fark var oysa...
Böyle böyle büyüdüm yani 12 yaşına geldikten sonra ortaokul-lise derken hep hasret
kaldım anneme, yaz tatillerinde ablam ve ağabeyimle biz yaylaya (şimdilerin tabiriyle
yazlığa) giderdik annemle babam sahilde kalırlardı, sebze bahçeleriyle ilgilenmek için.
Çok sonraları hatta iki çocuklu bir anne olduktan sonra sormuştum beni seviyor musun
diye, anne olur da çocuğunu sevmez mi dedi.
O zaman neden bir kere olsun sarılmıyorsun dediğimde, sen çok duygusal bir yapıya
sahipsin, ben ölünce dayanamazsın diye sevgimi gösteremiyorum demişti..
Düşünüyorum; acaba sevgisini yeterince göstermiş olsaydı şimdi sevdiğim ve
özlediğimden daha mı çok sever ve hissederdim yokluğunu...?
Sanmıyorum, çünkü bilirdim, yani hissederdim ne kadar çok sevdiğini, işte tek
gerçeğimiz bu biz insanların...
Sevgiyi hissetmek,
Adı ister duygusallık olsun, ister başka bir şey,
Örneğin; benim yazımı okuyup duygulanmışsanız, bu sizin oradaki sevgiyi
hissetmenizden kaynaklıdır...
Vallahi bu gün gerek gruplarda gerekse yorumlarda şiir dostlarını epeyce sıkmış
olmalıyım diye düşünüyorum ama ne yapalım, her günü bir olmuyor işte insanın, bu
gün de böyle.
Sizin de sözünü ettiğiniz gibi uluorta dertleşiyoruz işte...
Bu da benim size mektubum olsun...
Annenize ve size bir kez daha sağlıklı bir ömür dileyerek satırlarıma burada nokta
koymak istiyorum...
Hissediyorsak bu gerçek sevgidir..
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Umut
Eğer bilebilseydim hasreti neyin bitireceğini,
mutlaka arar bulurdum, ya da söylerdim bir
ağıt gibi, türkü türkü...
Her gün yollara bakmaktan ve her gün ağıtlar
yakmaktan yorgun mu düştüm…Hayır…!
Daha bir güçlendim ve daha da güzelleşti
yüreğime ektiğim çiçekler...
Ve mektup yazmak;
ona ise ayrı bir keyif oldu canımın içi diye başlamak,
gelemeyeceğini bile bile hasretine katlanmak...
Biriktirdim hepsini, dua gibi her gün açıp tekrar okumak
ve can katmak, sessiz cümlelere işte bu oldu benim işim
birde mektuplarımın köşelerini yakmak...
Şimdi gidiyorum, belki bu gün geçtiğin yerlerde
ya bir tebessümünü, ya da gözyaşlarını bulmayı umut ederek...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Umut Öğretmen
Çiçek çiçek açılırken okullar
Bahar bahar saçılırken kokular
Çocuklarla dolar cadde sokaklar
Gönüller sultanı Umut Öğretmen
İlmik ilmik ördün saf beyinleri
Nakış nakış işledin hep gönülleri
Asla eğdirmedin dik alınları
Gönüller sultanı Umut Öğretmen
Dil bilmeze sen öğrettin harfleri
Hikaye, romansın, şiir defteri
Ne de güzel saydın iyilikleri
Gönüller sultanı Umut Öğretmen
24 Kasımdır Öğretmen günün
Dağlara taşlara yazıldı ünün
Asla ödenemez hakların senin
Gönüller sultanı Umut Öğretmen
Hatice AK cahil kalmış arada
Eğri büğrü otururduk sırada
Okuyup çalışan erer murada
Gönüller sultanı Umut Öğretmen
UMUT ÖĞRETMENİM
Prensipli bir yüreksin
Övgülerin yakar beni
Laik olmak gönül işi
Saygıların yıkar beni
Yaptığımız gönül işi
Çok aşsak ta dağı, taşı
Mutluluksa gözüm yaşı
Mutsuzluklar yıkar beni
Şiir şiir gönüldesin
Bir öğretmen emeğisin
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Sevgi,dostluk meleğisin
Güzel şiir yakar beni
Teşekkürler ÖĞRETMENİM
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Umutlar, umutsuzluktan doğar
İşte hayat; dündü daha,
Tanıdık kimse hatırlamadı beni,
Dün doğum günümdü yani…
En sevdiklerim bile,
Yani beni, benim kadar,
Sevdiklerini düşündüklerim,
Unuttular…
Gene yaptın, yapacağını…
Bilmemek ne güzeldi oysa,
Geçinip gidiyorduk biz bize,
Her türlü hesaplaşmadan uzak,
Mutlu bile sayılırdık aslında…
Gel gör ki, sen yalınsın ve yalansın,
İşte gerçek ortada,
Ayak uyduramadım senin oyunlarına…
Desem ki; haydi unutalım tüm bunları,
Aklımız da unutsun tüm kırılmışlıklarımızı,
Ya yüreğimiz... Yüreğimiz unutabilir mi sence,
Asla…!
Asla, asla deme bence, unutmaz de sadece...
16.08.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Unutmak
İşte hayat; dündü daha,
Tanıdık kimse hatırlamadı beni,
Dün doğum günümdü yani…
En sevdiklerim bile,
Yani beni, benim kadar,
Sevdiklerini düşündüklerim,
Unuttular…
Gene yaptın, yapacağını…
Bilmemek ne güzeldi oysa,
Geçinip gidiyorduk biz bize,
Her türlü hesaplaşmadan uzak,
Mutlu bile sayılırdık aslında…
Gel gör ki, sen yalınsın ve yalansın,
İşte gerçek ortada,
Ayak uyduramadım senin oyunlarına…
Desem ki; haydi unutalım tüm bunları,
Aklımız da unutsun tüm kırılmışlıklarımızı,
Ya yüreğimiz... Yüreğimiz unutabilir mi sence,
Asla…!
Asla, asla deme bence, unutmaz de sadece...
16.08.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Unutulur Her Şey
Unutulur Her Şey
Gökkuşağının rengi
Yağmurun zümrüt taneleri
Kar damlalarının üşümesi
Dönerken baharlar kışa
Unutulur sızılar
Güller yine açar
Sümbüller yine mor mor
Nehirler tersine akar
Ağaçlar kuş kuşlar ağaç olup
Yaprak açar
Unutulur her şey
Sen unutursun
Ben unuturum
Yeter ki olmasın
Yürekte yaralar
Görünen o ki
Aynı sen gibi,
Unuttum seni…
Hatice AK/26.08.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Utangaç Suskunluğum
Sular birikmesin yosun tutmuş yataklarda, biraz derin eşele toprağı
Sabun da yok ki, mintax, ellerin derisini sıyırır, meşe külünden beter
İyice köpürsün, aman diyeyim kalmasın kaplarda zıkkım olası ilaçtan eser
Bol suyla durula bulaşıkları, kurutmasın kökünden akıp geçtiği ağaçları…
İyi belle; senede bir yenilenecek, haftada bir de yıkanacak çamaşırlar
Kat kat dizeceksin taşın üstüne, renkliler dışta en içte de beyazlar
Kaynar sudan azar azar dökeceksin, durulacak küllü su tenekede
Değme kimyasallara bedeldir meşe odununun külü bu da biline…
Günahtır, haramdır yiyecek, içecekte olmayacak zerrece hile
Sakın kimsenin ahını alma, bin beteri çıkar senden, mezarda bile
Temkini bırakma elden ama bakma kimseye de art niyet ile
Gücün yettiğince hayır işle, ancak onlar gider öbür tarafa seninle…
Öyle özledim ki canım anam sesini, bitmek bilmeyen öğütlerini
Kokunu, kıt kanaat geçimimizi, sövmelerini, sevmelerini
Sende, sinende huzur bulmayı, yanı başına kıvrılıp uyumayı
Gene o incir ağacının gölgesinde ma-aile çay içip, yemek yemeyi
Senden azar işitmeyi, bir yandan gülmeyi, gülerken ağlamayı…
Sana olduğu gibi, birine güven duymayı, öyle çok özledim ki
Kendin gibi sanma herkesi aman unutma diye söylerdin ya
Kimseyi küçümsemiyor ve kırmamaya çalışıyorum inan
Belki de en büyük özellik bu, senden bana kalan…
Utanıp konuşamazdım ya, anlatamazdım hani derdimi, ağlardım
Hiç konuşmasam diyorum, gene ağlasam, açmasam yüreğimi kimseye
Olmuyor ki canım anam, bunca kelamı nerede hıfzederim konuşmazsam
İnsanları oldukları gibi seviyor, sıfatlardan elbiseler giydiremiyorum
Bu yüzden de, utangaç suskunluğumu bir türlü susturamıyorum…
04.11.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Uyu küçük kız
Doğumuna kim sevindi, iyi ki doğdun dendi mi
Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme,
Doğum gününü hiç kutladılar mı, bilen var mı tarihini,
Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme,
Oyuncakların oldu mu hiç, evcilik oynadın mı,
Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme,
Saçlarını kim taradı, okşadı mı anne-baban,
Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme,
Elinden tutup hiç çocuk parkına götürdüler mi,
Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme,
Geceleri uykunda korktuğunda elini tutan oldu mu hiç,
Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme,
İlk okula başladığında, saçlarına kurdeleni kim taktı,
Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme,
Sahi sen mutlu olmak ne demek hiç tattın mı,
Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme,
Ya kolej sınavını kazandığında ne hayal etmiştin
Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme,
Sabahları gül yüzüne öpücükler kondurarak uyandırıldın mı,
Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme,
Uyur gibi şaka yapmış mıydın hiç uyanmamak için,
Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme,
Haydi küçük kız, şaka yapmış ol ölmediğini söyle,
Uyuma küçük kız, ne olur uyuma aç gözlerini,
Daha çok küçüksün, uyuma ne olur….Uyuma..
Lütfen aç gözlerini…Uyan küçük kız, ne olur uyan…
20.09.2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Üstü Kalsın
Dün Doğdum
Sevgi Var mıydı?
Hamurumda
Bilmiyorum...
İnsana Olan Sevgim ve
Saygım Uğruna
Bugün Öldüm
Gidiyorum...
Üstü Kalsın
Hepsini Sana Bıraktım
İhtiyaç Duyduğunda
Yas’lanırsın...
Hoş Kal...
Hoşça Kal...
Mutlu Ol...
01.11.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Üşüdüm Biraz
gölgem kadar yakınım,
gözüm gibi kıymetli,
sözünü sözüm,
özünü özüm bildim...
zaman zaman uzaklaştın,
cisminle ve sesinle,
fakat hep taht kurdun,
yüreğimde isminle...
aylarca,
ne sesini duydum,
ne nefesini,
dar günümde,
yine elimden tuttun...
yine yanımda,
en yakınımda buldum.
sonsuz bir sevgiyle,
alnımdan öptüğünü duydum,
üşüdüm biraz...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Üşümek Yaz Sıcağında
Sonbahar günlerini yaşıyor yüreğim,
Dışarıda hafif şiddette bir rüzgâr
İçimde yalnız sen ve hasretin var,
Esinti okşadıkça dalları ağır ağır
Yapraklar heyecanla sarılıyor birbirine
Gelecek bahara görüşmek dileğiyle,
Havada nem kokusu toprakla karışık
Ağaçlar suya hasret, ben ise sana
Ellerim koynumda, yüreğim darda,
Öyle çok üşüyorum sanki nöbette gibi
Söyle sevdiğim, haydi söyle bana
Nasıl üşünür bilir misin? Yaz sıcağında
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Üşütünce Özlemin
loş ışıklar altında, buz gibi bir bank
bakışlarım, kendimden uzak mı uzak
ahşap bir masayla iki de bardak
biri benimse eğer, diğeri senin mutlak.
içinde ne var diye hiç düşünmem
ister zehir olsun, isterse zemzem
ne fark eder, tek yudum alamam ki
değilsen yanımda ve yüreğimde sen.
bir an hayalin takıldı gözlerime,
bekliyordum öylesine mutsuz,
umutsuz ve öylesine durgun.
özlem; nasıl can yakar, üşütür,
sen anlamazsın gülüm
ben asıl bu demlerde,
yaşama sarıldıkça ölürüm.
29.04.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Üşüyorum
Sokak lambaları hızlı adımlarla geçip gitti önümden
Bir bilinmeze yol alıyorduk, aklımdaki sorularla ben
Hangi istasyonda duracaktı sancılarımız
Hangi rıhtım intiharımıza sahne olacaktı
Ve kalmış mıydı koylarına sığınacak emin bir liman…
Oysa dün;
Ne güzellikler yaşanmıştı bu gezegenden geçerken
Yarının neler getireceği nasıl bilinirdi ki şimdiden
Badem ağaçları yine açmış çiçeklerini erkenden
Bir gün güneş görmekle yetindi sonunu hiç düşünmeden…
Şimal yıldızımıydı el sallayan gökyüzünden
Sen neredesin, bak en kötü hallerimdeyim yine ben
Bu uyku hali de neyin nesi, nedir böylesine başımı döndüren
Belki de fırtınalardan arta kalan bir yürekti
Tutunamayıp dallarına yüzüstü yere düşen, ellerin ellerimdeyken…
Buz tuttu ellerim, ellerinsiz çok üşüyorum
Ayağa kalkmaya çalıştıkça hızla yere düşüyorum
Nedir bu kalabalık, neden toplanmış bu insanlar
Bu örtüyü örten kim üzerime, burası neden bu denli dar
Tabutta taşınan ben miyim...?
Yoksa tanımadığım başka bir ben mi var…?
19.01.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Üzgünüm Usta
İki bilinmeyenli denklem gibidir şiir,
bilip tanıdığınızda yazacağınızı sanıyorsunuz değil mi,?
bence tam tersi, hep bilinmeyendir gizemli olan,
hep tanınmayandır yürek koyulan...
Uzakta da olsa, görebiliyorsanız, hissedebiliyorsanız,
eli hep yüreğinizin üstündeyse, şiiri nerede yazdığınızın
ne önemi var, ha bir deniz kenarı, ha şehirler arası
bir tren garı...
Ha ocağından duman tüten bir köy evi, ha isinden pasından
bazen elaman ettiğimiz apartman dairesi...
Yani demem o ki usta; şiirin ölçüsü tartısı tarifi belki vardır,
yani mutlaka olmalı ama, şairi kim hangi değer ölçüsüyle
ölçebilir ki....
Şiirleri okuyucusunu konuşturabiliyorsa,
o şiiri yazan da şairdir bana göre ki sizin şiirleriniz
de bunu pek ala başarıyor...
Neyse; dün dört yıllık ne var ne yoksa sildim usta,
En çok da size yazdıklarımı silmek yaktı içimi,
Kim küstürdü, kime küstüm ben de bilmiyorum,
Küsecek o kadar çok şey oldu ki, her neyse,
Netice de, her şeye ve herkese küstüm Usta….
Oysa maksadı aşan tek söz etmedim kimseye,
Ama nedense bunu herkes hak gördü kendisinde…
Ne için, kazançları ne oldu bilmiyorum….
Bildiğim tek şey var, O DA HADDİMİ BİLDİĞİM…
Artık ne kimsenin yoluna çıkarım,
Ne kimse çıksın yoluma …
Üzgünüm Usta, hem de çok üzgünüm….
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Var Git Yoluna
Bugün gördüğümü yormadım hayra
Düş’üm gel eyleme var git yoluna
Cümle özleyeni Mevla’m kayıra
Düş’üm gel eyleme var git yoluna
Gölün kenarına kurulmuş çadır
Gidip de bir baksam, kimindir nedir
İki divanı var bir kırık sedir
Düş’üm gel eyleme var git yoluna
Ördekleri yüzer boylu boyunca
Yiğitleri sever kendi huyunca
Taşeli’nin Yörükleri soyunca
Düş’üm gel eyleme var git yoluna
Sabah erken iner göle kuzular
Peşlerine düşer cingöz tazılar
Kimi yer yemyeşil, kimi yazılar
Düş’üm gel eyleme var git yoluna
Üzümü bolcadır aklı karalı
Yaylasına varsan aslı nereli
Kızanı kısrağı Türkmen hareli
Düş’üm gel eyleme var git yoluna
Yol boyu ağaçlar selviyle söğüt
Atadan dede’den alırlar öğüt
Ölümünde ağıt düğünde ağıt
Düş’üm gel eyleme var git yoluna.
Uzadıkça zaman hasretin düşer
Aşlarımız boldur kazanda pişer
Sözlerim kemlikse bağışlar beşer
Düş’üm gel eyleme var git yoluna.
Bir ozanımız var EROĞLU Musa
Sihrimiz Akdeniz yolumuz kısa
Sana uğramasın gam ile tasa
Düş’üm gel eyleme var git yoluna.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Vazgeç Gönlüm
Senin canını püren çalıları acıttı,
Böğürtlen dikenleri kanattı ellerini,
İskarpini onüç yaşında tanıdın,
Sinema ve tiyatroyu
O zamanki lüks olan, Phılıps marka
Transistorlu radyodan dinledin...
Işıltılı vitrinler, şık mı şık giydirilmiş suretleri değil,
Ayağında lastik çizme, elinde kazma, omzunda kürek,
Toprakla savaşan insanları izledin.
Görmedin ki, çarşı pazar, hayaller büyütesin.
Hepsi bu kadar ve daracıktı dünyan senin...
Çakırdikenlerini, İnce Memet Romanından,
Kula kulluk edilmeyeceğini, Pir Sultan Abdal’dan,
Aşk’ı Karacaoğlan şiirlerinden okudun,
Okudukça acılar içtin, dertler dokudun.
Esareti tanıdın, bildin, Nazım Hikmet’ten
Kahramanlığı Köroğlu’ndan,
Kurumuş yaprak gibi sürüklendin,
Biraz ondan biraz bundan...
Ayağını yerden kesen,
Buğday harmanında, sarı öküzün çektiği düvendi,
Allığınla pudran, alnında, yanaklarında donan ter’di.
Değerli broşlar yerine, buğday kılçıklarıydı göğsüne takılan,
Hiç ipek gömlek giymedin ki, kaput beziydi mintanın,
Yani düpedüz amerikan...
Herkes dilek tutmuştur, gökte kayan yıldızdan,
Sen taş sandın, düşüp kıracak bir yerini,
Anlayamadın gitti bu işin romantizmini.
Sen yakamozları ve mehtabı da bilmezsin,
Bilmezsin aşk iki kişiliktir, başköşesine koysan yüreğinin.
Kısacası gönlüm dur durduğun yerde, beni ayartmaya çalışma…
Azıcık güneş görünce, badem ağaçlarıyla yarışma…
14.12.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Vicdanınız Kurusun
Son zamanlarda alışkanlığım oldu
Yürüyüşe çıktım bu sabahta
İşlerine gidenler, işten gelenler
Telaşla yetişmeye çalışırlar
Kimi evindeki sıcak döşeğine
Kimi fabrikadaki vardiya saatine…
Benimki diz kapaklarımın hareketi
Kuş, börtü böcek hepsinin var bir derdi
Kedi köpek görünce sahipsiz
Hele birde karşımızda bir kamera görürsek
Hemen vicdan yaparız…
Yürüdüm park boyunca etrafı seyreyleyip
Baktım yaşlı bir adam oturmuş bir acayip
Önünde bir valiz var sanırım bir iki eşya
Nefsini körlemekte kurumuş bir somunla
Sokağa atılmış belli, belli ki sokak kedisinden
Epeyce az değeri...
Behey vicdansız evlat, yarın ne olacaksın
Yaptığının hükmünü Allahtan bulacaksın
Şimdi belki çok gençsin güvenme varlığına
Bir gün sende düşersin vicdanın darlığına
Allah yürü kulum der belki sen de yürürsün
Babanız sokaklarda, vicdanınız kurusun
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yakmasak Olmaz mıydı
Yalnızlık öfkelenir mi bilmiyorum, kim bilir,
bir insan düşünelim örneğin, herhangi bir yerde
gülümserken görülse kendi kendine, biri hemen
deli damgasını basıverir, en azından öyle olduğunu
düşünür belki...
Yalnızlık neden öfkelenmesin diye düşündüm şimdi de,
açıkçası bana çok benziyor, yani öfkesi bakımından...
Ya tebessüm, o da ne yapacağını kendisi düşünsün...
Hep zihinde tutmakla unutmak arası gel-gitlerdir aslında hesaba yazılanlar,
kuytu bir köşeye çeker sizi görünmeyen bir el,
aklınızda hisleriniz de sizin değildir artık...
Hal böyleyken;
yapayalnızsınızdır görünürde ama
ne kadar engel olmaya çalışırsanız çalışın,
yüreğiniz hep o görünmeyen el ile el eledir....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yalancı baharım
Gizlendiğin yerde huzur buldun mu?
Yalancı baharım şimdi nerdesin
Türlü çiçeklerden balın aldın mı?
Yalancı baharım şimdi nerdesin
Arayan bulurda tutacak dalı
Can bedende durmaz bitecek yolu
Sen bülbül olsaydın ben de gül dalı
Yalancı baharım şimdi nerdesin
Ben bir derya olsam sen de bir balık
Anlatsam derdimi dinler mi Halik
Dünyaya olmamış hiç kimse malik
Yalancı baharım şimdi nerdesin
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yanılsama
hoşlanıp, hoşlanmadığınızı bilmeden
habire yazıp duruyordum ya size
memleketten ortak tanıdıklardan
pek az güldüğünüz tahminim dahilinde olsa da
neden ille de güldürmeye çalıştığımı
ben de bilmiyordum aslında
hani hemen hepimizin kaybettiğimiz
ya da görmezden geldiğimiz yanlarımız vardır ya
öyle işte…
epeydir yazmadığımı şimdi hatırladım
beklemeyeceğinizi, beklemediğinizi bile bile
kim bilir belki bekliyorsunuz da
belli etmiyorsunuzdur, ne bileyim
gene de yazayım okuyup okumamak
size kalmış, belki ilerde okursunuz diye,
yani ne bileyim, belki Kaf dağından indiğinizde…
bu arada size bir şey söyleyeyim mi
çok ilginç bir insansınız biliyor musunuz,
çünkü hep hayal dünyasındasınız ve
bu gidişatla ayaklarınız asla yere basmayacak
anlayınız…
aslında kimseyi dış görünüşüyle değerlendirmem
yürek işçisiyim, özdür önemsediğim ama
her neyse...
şunu da hemen belirteyim
ne de olsa beş on gömlek büyüksünüz
çok değil üç-beş yıl sonra gene görüşürüz sizinle…
dedim ya; ben yürek işçisiyim
ne garezim olur, ne de kin tutarım kimseye
varlığınız mutlu etmemişti ki, yokluğunuza yas tutayım
ardınızca...
ama itiraf edeyim
memleket manzaraları anlatmak çok hoşuma giderdi
taraf olmaktan oldukça uzak olduğunuzu
sonradan anladığım konuşmalarımızda…
siz konuşmaya başladığınızdaysa
bana hiç sıra gelmezdi “ağlama duvarı” gibi
hissetmeye başlamıştım kendimi
siz anlatıyor, anlattıkça rahatlıyordunuz
benimse yüküm, arttıkça artıyordu
şimdi sıra bende, yani anlatan ben
dinleyen siz olacaksınız, isteseniz de
istemeseniz de…
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
bu sabah sahile indim, uzun uzun yürüdüm
her şey yerli yerindeydi, her yer yemyeşil,
sağımda deniz, solumda baharın gülen gözleri
sadece siz yoktunuz, epeyce yokladım kendimi
ama nafile…
Yoktunuz…
meğer tek ortak yanımız aynı ülkenin vatandaşı
oluşumuzmuş, geri kalanıysa kocaman bir yanılsama...
Hatice AK/04.03.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yanımda olsan ne olurdu
Sen yanımda olsaydın örneğin
Yoruldum dediğimde,
Gülümseseydin gözlerime...
Sen yanımda olsaydın örneğin
Hiç gam olmazdı,
Ne günün yorgunluğu,
Ne dünyanın onca yükü...
Sen yanımda olsaydın örneğin
Birlikte sırtlardık hüznü, neşeyi,
Bir fincan çayımız olurdu elimizde,
Bir kaç dize de şiir, illaki denize nazır,
İllaki iyot kokulu...
Sen yanımda olsaydın örneğin
Bir yandan uçuşurken,
Bir yandan çığlık atsalardı martılar,
Sen simit atsaydın,
Onlar dönüp dursaydı başımızın üstünde,
Biz, inceden bir türkü tuttursaydık...
__Bahçada yeşil çınar__
Yanımda olsan ne olurdu yar....
Yanımda olsan ne olurdu...
2 Temmuz 2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yar diyemem ki
Kanadım kırılmış, bozulmuş yuvam
Bulunmaz kimsede derdime devâm
Güneşim doğmuyor bulutlu havam
Bu halimle sana yâr diyemem ki
Gel gönül yaramı sar diyemem ki
Sevgim özümdedir değil sözümde
Dünyanın nimeti yoktur gözümde
Güllerim dikenli, bağım bozumda
Bu halimle sana yâr diyemem ki
Gel gönül yaramı sar diyemem ki
Kimseye açmadım gönül kapımı
Yaradan da böyle yapmış yapımı
Büyüklük eylemem belli çapımı
Bu halimle sana yâr diyemem ki
Gel gönül yaramı sar diyemem ki
Ben de sevdim seni, insanım bende
Mevsim güze dönmüş bilesin tende
Ne bulmayı umdun bu viran canda
Bu halimle sana yâr diyemem ki
Gel gönül yaramı sar diyemem ki
Gönül sevmiş ise, dinlemez ferman
Kesilir yürekte dizlerde derman
Vefa bekler her an sevdiği yârdan
Bu halimle sana yâr diyemem ki
Gel gönül yaramı sar diyemem ki
İşte budur benim arzı-ahvalim
Bende bir insanım sanmayın zalim
Seviyorum deyip edemem zulüm
Bu halimle sana yâr diyemem ki
Gel gönül yaramı sar diyemem ki
14.11.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yarasalar
Her gün;
Savunmasız bir yüreğe kurşun sıkan sizler
Her an;
Bir şair adayının duygularını
Boğazlayan sorumsuzlar
Sakın ola duygunuz olduğunu söylemeyiniz
Sizler;
Duygusuzluğun diğer tanımları
Duygu denen şeyi tanımazsınız ki
Ölen bir şaire üzülseniz
Ölmek;
Sadece cismin ortadan kalkması demek değildir
Artık anlayınız
Şiirlerini hiç okumamıştım, kimdir nedir bilmem de.
Bu gün bir şair öldü diye yazdılar,
Bir kaç dilekten sonra zil takıp oynadılar
Çünkü onlar kendi niteliklerinden habersiz
Birer yarasa'ydılar...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yasaklar Çiğnenmek İçinmidir.
Anlamsız şikâyetleri olmazdı, istekleri de ama minik sürprizlere bayılır çocuk gibi
sevinirdi. Elimden geldiğince mutlu etmek için çırpınır türlü oyunlarımla da bazen
canından bezdirirdim. En çok da öptüğüm zaman kızardı. Abdest aldığı vakitler özellikle,
öyle güzel kokardı ki kınalı saçları, illaki bir yolunu bulur soluklanırdım saçlarının ve
başına örttüğü oyalı beyaz tülbendinin kokusunda.
Kimi zaman kayıtsız kalırdı, işte o zaman bilirdim yaptığım şakalardan ve
takılmalarımdan büyük keyif aldığını. Bir gün üzerinde balık resimleri olan bir tane su
bardağı aldım ve gururla teslim ettim ellerine, ne kadar mutlu oldu anlatamam. Her
bayram mutlaka yeni kıyafetler alır, bazen de en sevdiği renk ve desenlerden
kumaşlardan kendim dikerdim. O gün onun keyfini izlemek için bütün işlerimi
ertelerdim.
Özel bir insandı, çok zeki ve bir o kadar da alıngandı, eşimde rahatsız olduğu için
ikisinin arasında mekik dokurdum tabiri caizse ama hiç yorulmaz hiç şikâyet etmezdim.
Belki de yaratanın bütün güçlüklerle baş edebilmem için verdiği doğaüstü bir güçtü
bilmiyorum. Bir gün kızım dedi tırnaklarım uzamış keser misin.? Tamam, anacığım
dedim şu yemekleri ocağa koyup keseyim. Dedim ya alıngandır diye alınmış, başlamış
cebindeki çakıyla orasından burasından kesmeye, biraz da derin kesince tırnak
diplerinde bir iki gün ağrı hissetti.
Ertesi sabah beni göz doktoruna götür dedi, bu gün olmaz demek ne mümkün, işyerine
gelip işleri düzene koyduktan sonra anacığımı hastaneye götürüp vakit kazanmak için
de hocadan randevu alarak oralarda yormak istemedim. Hemen ameliyat olacak dedi
doktor. Katarakt’ı neredeyse elli yıllık olmuş, üstelik her iki gözünde de. Peki dedik, size
gün vermek için arayacağız dediler ve bir hafta sonrası ameliyatta kullanılacak
merceğine kadar bütün tıbbi malzemeleri reçete edip elimize verdiler, neyse gözlerden
birinin kataraktı alındı üç ay sonra da diğerini alacağız dediler ona da tamam dedik.
İkinci göz ameliyatına ilkinde deneyim kazandığımız için daha rahat gittik. Diğer
gözdeki kataraktta alındı ve anam benden bile net görmeye başladı. Hastanede yattığı
günlerde hastane yemeğini yemediği ve başhemşire de çok sevdiği için hep evden
getiriyordum yemeğini, bir gün ne olduysa olmuş, hastanede hastanın biri dışarıdan
getirilerek yedirilen yemek yüzünden hayatını kaybetmiş o günden sonra meyve suyu
bile almadılar kliniklere. Tabi anam da hastanenin yemekleriyle yarı aç yarı tok idare
etmek zorunda kaldı ama bir gün benden sütlaç istedi. Yasak olduğunu bile bile
istediğine göre nasıl getiremem diyecektim.
Eve gelip hemen sütlacı kaynattım, biraz ılındıktan sonra yarı kâse yarı kavanoz benzeri
bir kaba koyup anacığıma götüreceğim ama güvenlikten nasıl geçeceğim işte asıl
mesele bu. O gün yastığını istemişti, hastanedeki yastığın kokusunu beğenmemişte.
Büyükçe bir poşetin içine yastığı rulo şeklinde yuvarlayıp yerleştirdim, ortasına da
sütlaç kavanozunu, en üste de birkaç parça içlik giysi. Hastaneye geldim, güvenlik
elimdeki poşette ne olduğunu sordu iştahla uzattım, çamaşırları görünce tamam
efendim geçebilirsiniz dedi. Aslında çok utandım bir şekilde bir insanın güvenini kötüye
kullandığımı düşünerek ama öte yandan anamın gazabından kurtulmak için de yapmak
zorundaydım.
O sütlacı yerken Başhemşire geldi…. Ne o teyze güvenlik hemşerin miiiii diye öyle bir
kahkaha patlattı ki, odadaki herkes kırıldı gülmekten. Sevgili anacığım hiç istifini
bozmadan devam etti yemeye… Şimdi düşünüyorum da yasaklar gerçekten çiğnenmeli
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
mi?
Elbette hayır ama bu kadar masum bir istismardan kime ne zarar gelebilir ki…
Nur içinde yat canım anam 2003 yılının bu aylarıydı seninle bunları yaşadığımız zaman
şimdi yoksun….Bense seninle geçen güzel anılarımızla yaşıyorum. Mekanın cennet
ruhun şad olsun…
25.07.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yaşam Pınarım 2
Nice sevgilerden üstün bir sevgi
Yücedir her şeyden duyduğum övgü
Baharım yazımsın, ışığım duygum
Canımda canımsın, yaşam pınarım
Hoş geldin yuvana hoş geldin oğlum.
Sapsarı saçlıydın, ela gözlüydün
Ağlamayı bilmez çok da nazlıydın
Bembeyaz benizli, aydın yüzlüydün
Canımda canımsın, yaşam pınarım
Hoş geldin yuvana hoş geldin oğlum.
Bu gün doğum günün, kutlarım seni
El üstünde tuttun yücelttin beni
En değerli varlığımsın unutma bunu
Canımda canımsın, yaşam pınarım
Hoş geldin yuvana hoş geldin oğlum.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yaşam Pınarım 1
1981 Haziranı günlerden Cuma
Kollarıma verdiler minik bir Hüma
Feryatla elimi tuttun bağlandın
Benim canım oğlum yaşam pınarım.
Minicik bir oğlan omzumda uyudu
Türkü ninni dinleyerek O’da büyüdü
Annesini kıskanmak zayıf huyuydu
Benim canım oğlum yaşam pınarım.
Ağlarsam ağladın, gülersem güldün
Sevgimin sırrını hemencik bildin
Beni hiç yormadın hep dürüst oldun
Benim canım oğlum yaşam pınarım.
Bir tek sana yetmez kuvvetim gücüm
Gönlümün sahibi, çarem ilacım
Gözlerimin nuru başımda tacım
Benim canım oğlum yaşam pınarım.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yaşama Sevinci
Umut etmek bu kadar güzel miydi,
Hangi ağaçta dal, dalda çiçekti
Neredeydi şimdiye kadar
Bu mevsim, bu güneş,
Bahçedeki Yenidünya Fidanı
Nasıl da açmış çiçeklerini
Kumrular çift çit,
Serçeler şen şakrak
Rüzgârın getirdiği iyot ve çam kokusu
Pür neşe bütün evren,
Menekşe ve Kardelen
Renk renk, tomur tomur
Merhaba sana, merhaba hayat
14.01.2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yaz Kalemim Yaz
Ne zaman gözüme bir kalem kağıt ilişse,
Şiir yazmak gelir içimden, yazamam.
Bir şeyler düğümlenir kirpik uçlarıma,
Bakamam...
Sil bütün belleğini, sil derim yüreğime,
Yakayım yaşamak istediğin ne varsa der,
Yakamam…
Yani söylememek, o iki kelimeyi,
Hatta cümle içinde bile kullanmamak için
Nasıl mücadele ettiğimi, bir ben bilirim,
Bir de Allah...
Unutmak isterim düne ait her şeyi,
Unutamam...
“Onu sevdiğim” gibi hiç kimseyi sevmediğimi
Hiç söylemeyeceğim, söylemeyeceğim işte…
Eğer sen de söylemezsen yaz,
Aksini düşünüyorsan yazma kalemim sakın yazma...
Yazma kalemim kurban olayım, yazma derim de
Biliyorsun, ne kadar katılaşmış olsa da yüreğim
Gözyaşlarına dayanamam,
Teslim olurum hecelerine, kendimi savunamam...
Kılıçtan üstünsün bilirim,
Ama sen benim kalemimsin,
Kabahatini infaz için kırılırsın da
Asla eğilmezsin, kendi çıkarın için…
Uç senin, boya senin, yaz istersen,
Bir daha mı geleceksin dünyaya,
Sevgiyi yaz, hakkaniyeti yaz,
İçtenliği yaz, aşkı yaz, onuru yaz...
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Olur ya, tesadüfen de olsa,
Belki bir okuyanın çıkar,
Ve yararın dokunur çevrene,
Sevgi, saygı ve hoşgörü adına...
Yüreğini sıcak, gönlünü ferah tut,
Bak; şimdi bahar vakti, önümüzde yaz,
Ne insanlığına, ne sevgi dolu yüreğine,
Düşürme ayaz...
Yaz kalemim yaz…!
21 Nisan 2011
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yaz Yağmuru
hani çisil-çisil bir yağmur yağar,
hani şarkılar söyler ya ağaçlar...
dolanır ya saçlarını damlalar...
hani tel-tel dökülürken alnına...
şakaklarından sıyrılıp,
yanaklarına iner ya...
dinlenir ya dudaklarında...
billur taneler...
tutulmayagör bir kere,
sırılsıklam olur üstün başın...
ıslanır, belki de üşürsün...
ama ne gam...
yaz yağmuru bunun adı...
toprak kokar, buram buram....
Hatice AK/26.08.2014
Yenişehir-Mersin
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yeni Yıl Kutlu Olsun
İyi niyet hoşgörü, mutluluğun emeli
Ne para, ne mal-mülk, sağlam tutmaz temeli
Bir Piyango bileti, belki şans getirecek
Yıllar yılı düş olan, hayal olacak gerçek
Kurumlara yararı, düşünülenden çoktur
Herkese ışık verir, kendisine pay yoktur
Çocuk Esirgemeye, Savunma sanayiine
Yatırılır bütçesi, her ay peşi peşine
Yılbaşı havalanır, Ak Güvercin göklere
Piyango reklâmları, konur bütün tak’lara
Sokaklarda bayiler, umut dağıtır bize
Çokça şanslar dileriz, dostlar şimdiden size
Bu bir şans oyunudur, umarız çıkar deyin
Bana çıkmaz demeyin, şansınızı deneyin
Bir bilet almak ile, güç verdiniz bizlere
Yeni Yıl Kutlu Olsun, İnsanlığa Herkese
29.12.2009
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yerden Yere Vurdun Gönül Sen Beni
Ben susmak istedim, susmadı gönlüm
Ulaşmak istedim bağlandı yolum
Tanımadım senden başka bir zalim
Yerden yere vurdun gönül sen beni.
Sensiz dolaşamam gülistanları
Viran ettin mor sümbüllü bağları
Sevdiğimden yaptım tüm isyanları
Yerden yere vurdun gönül sen beni.
Fark edemez oldum gece gündüzü
Baharı görmeden getirdim güzü
Yüreğim yaralı sinemde sızı
Yerden yere vurdun gönül sen beni.
Sevgiye gül derim böyledir bizde
Sevda yürektedir değildir sözde
Bin cefa etsen de sabrım hep özde
Yerden yere vurdun gönül sen beni.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yeşil Üstüne
Ağaçlarda tarlalarda
Tepe bayır ve kırlarda
Şu bitimsiz ovalarda
Gezilir yeşil üstüne
Baharla birlik yeşiller
Açık uçuk pembe güller
Sende şakır hep bülbüller
Süzülür yeşil üstüne
Ağaç yeşil meyve sarı
Ben ağlarım zarı zarı
Cennetin yeşil diyarı
Gezilir yeşil üstüne
Hatice Ak/1991
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yirmiiki Temmuz
Yirmiiki Temmuz mevsim de yazdı
Durup göz ucuyla bizleri süzdü
Kimseye demedin bu da bir gizdi
Şimdilerde susup gezdiğin gibi..
Güneşe benzerdi yüzün büsbütün
Hep puro içerdin içmezdin tütün
Bahşedilmiş hayata sımsıkı tutun
Herkesin elini tuttuğun gibi..
Hiçbir zaman etmedin kusur saygıda
Bizimle bir oldun gamda kaygıda
Alçak gönüllüydün dostluk, sevgide
Artık dirhem dirhem verdiğin gibi..
Açılsın kapılar kopsun zincirler
Kimini duymazdın kimini dinler
Yok olsun gam keder, bitsin acılar
Yaramızı sıkça sardığın gibi...
Zaman doldu geldi, gideceğin gün
Nede çabuk geçti, gelmiş iken dün
Dikkat et demiştin bu sözlerim son
Şimdi köşe bucak kaçtığın gibi...
Nitelik nicelik derken yoruldun
Bazen coşkun aktın bazen duruldun
Bazen çokça kırdın bazen kırıldın
İdam yazan kalemi kırarmış gibi..
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yokluğun ve dönmeyişlerin var ya
/…Her gün aynı olacak değil ya
Bazen karakışta narçiçekleri gibi gülerken yürek
Bazen yazda, bazen baharda buz kaplar
Geriye dönüp bir baksa belki de bulacak nerede yanıldığını
Aramayacak, yazılmamışsa bir başka yürekte ismini../
Düşlerime gelmedin, hayalimde de yoksun
Bu işte bir terslik yok, terslik söylemediklerinde
Anlatmadıklarında ve sen bende değilsin bu gün…
/…Kırgın bir bekleyiş, söylememek için içinden geçenleri
Her geldiğinde dilinin ucuna, önce derin bir soluk alıp
Sonra başa dönüş, yani beklediğini yine beklemeye yöneliş…/
İyi ki şiirler varda saklanıyoruz, ya onlarda olmasa
Gecenin bir vakti kim çeker bu kadar melankoliyi bu sokakta
Ya katlanacaksın hak etmemiş olsan da duyduklarına
Ya da görmezden geleceksin,
Seni sen yapan değerlerin yozlaşması pahasına…
Geç olmadan ve güneşin rengi solmadan
Sevmek gerek yaşamı tüm renkleriyle,
Kin ve nefret hiç olmamalı, yüreklerde
Günün rengi beyaza döndüğünde gülümsemeli
Sevdim, sevildim ve gidiyorum demeli de...
/...Gel gör ki;
Yokluğun ve dönmeyişlerin var ya,
işte o bir başka elem, bir başka dert,
hani katlanılası olmayan türden meret.../
04.07.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yoksun
Sen
Sen
Sen
Sen
Sen
memleketim
memleketim
memleketim
memleketim
memleketim
kadar kutsal,
kadar güzel
kadar sevdiğim
kadar güvendiğim
gibi saran yaralarımı...
Ve sen sevdiğim;
Sil beni hayatından, yok say.
Ben silmeden sen yap ki,
Birden öleyim...
Bundan sonra yoksun bende,
İznim yok sen’im olmana,
Sil lütfen, ben seni silmeden
Sil ve yokluğunla yoksun kalayım
Yoksun, yok, yok, yok...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yoksunum
Hatırlar mısın;
Mavi giydiğimde
Mutlaka bir terslik olur demiştim
Ya yürürken düştüğümü ya da
Hastalandığımı söylemiştim...
Sen, korkma bundan sonra
Hep mavi giyin,
Ben varım yanında demiştin,
Aşkın rengi mavi derlerdi
Her ne kadar
Leylaklar olsa da sevdiğim...
Sen sevgili, kekik bilmem
Görmedim ama şiirlerimde
Kullanmayı çok severim demiştin
Ah be bir tanem
Maviye haksızlık etmişim...
Oturduğum koltuk mavi,
Baktığım gökyüzü mavi
Bütün acılarımı bırakıp geldiğim
Adı Akdeniz ama kendi mavi...
Peki, söyler misin bana
Hani maviydi sevda
Bunca mavi içinde
Sen neden yoksun
Kekik kokuların yok
Ve ben sensiz
Ve mavisiz yoksunum...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yol Arkadaşım
Yine aritmi başladı yüreğimde
Oturup seninle konuşacağız diye
O yeni yetme meşe fidanının dibinde
Ben neler yaptığımı anlatacağım,
Sen yanağımdan öpmeye çalışacaksın sinsice,
Ben...Heyecandan kanatlanıp uçacağım...
Ne zaman yönelsem memlekete
Ben sen oluyorum, sen memleket
Gene öyle masum, gene öyle sessiz
Bir tek ağladığımda tepki verirdin, ağlama be...
Bilirsin sulu gözlüyüm, dayanamam ağlamana derdin...
Çok olmadı yanından ayrılalı ama
Genede çok özledim be gülüm
Çocuklar iyi bakıyorlar düşünme o yönünü sen
Büyük oğlumuz baba oldu bize bir bilsen
Epeyce de otoriter, seni mumla aratıyor anlayacağın...
Bütün hesapları o tutar, küçük oğlan
Her zamanki gibi bütün sorumluluğu ağabeyine atar
Yan gelir yatar, hiçbir şeyi de noksan olmayacak ha
Sonra bizim evin içinde küçük bir kıyamet kopar
Bunları anlatıyorum diye sakın üzülmeyesin
Onların estirdiği fırtınalar, benim meltemim esince biter...
Çok özledim be can, yine dört yanımı sardı heyecan
Eskiden sabah uykularımdan sen uyandırırdın beni
Ne kadar tatlı gelirdi o uykular, bir daha çekerdim
Kafama yorganı, sen çayı demledim meleğim kalk
Deyinceye kadar, ellerini uzatırdın hadi tut derdin...
Nasıl tutmazdım ki, hem ana, hem baba hem yârdın
Arsız arsız sorardım kahvaltı hazır mı diye
Oysa sofra kurmayı bile beceremezdin
Domatesleri kabuklarıyla doğrar
Ekmeği etrafa saçar dökerdin...
İşte böyle baş tacım, gönül ilacım, yine sana geliyorum
Sen gittiğinden beri biraz deli biraz divaneyim
Ne bedenim ne ruhum yaşıyor bu dünyada
Ambulansa konulduğun anda sen değil
Kara toprağın altına giden bendim...
Sana geliyorum, göz açıp gördüğüm, ebediyen güvendiğim
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yine aritmi başladı yüreğimde, oturup konuşacağız
O yeni yetme meşe fidanının dibinde,
Ben neler yaptığımı anlatacağım,
Sen yanağımdan öpmeye çalışacaksın sinsice
Heyecandan kanatlanıp uçacak gibiyim...
Ne zaman yönelsem memlekete, ben sen oluyorum
Sen memleket, yine öyle masum, yine öyle sessiz
Bir tek ağladığımda tepki verirdin, ağlama be,
Bilirsin sulu gözlüyüm senin ağlamana dayanamam derdin
Sana geliyorum, göz açıp gördüğüm, tüm varlığımla sevdiğim
Ebediyen güvendiğim, tek dostum yol arkadaşım...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yol Belli Değil
Bir garip yel eser durur başımda,
Yağmur belli değil kar belli değil.
Ömrümüzden aldı gitti seneler,
Zarar belli değil kâr belli değil.
Sevince yürekten sevmeli insan,
Sevda belli değil yâr belli değil,
Aşkın ateşinde yansa gönüller,
Ateş belli değil kor belli değil.
Duman duman olur tüter başımda,
Gündüz hayalimde gece düşümde,
Çalışsam işimde, yatsam başımda,
Yatak belli değil yer belli değil.
Bir düş gibi gelir fikrime dalar,
Çekilmez dertlerin içine salar,
Gönül denizime davetsiz dolar,
Gerçek belli değil düş belli değil.
Yorgun argın döner oldum evime,
Sözüm geçmez oldu gönül dağıma,
Solumda yaram var dönsem sağıma,
Hedef belli değil, yol belli değil.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yolculuk
dört numaralı perondan,
saat dörtte hareket edecek otobüs
kırk numaralı koltuğunda
son hazırlıklarını yapıyorum seyahatimin
nereye gittiğimin ne önemi var
nasıl olsa geldiğim yerde de
döndüğüm yerde de olmayacaksan sen.
Elimde Usta Ahmed Arif’in şiir kitabı
rastgele açıyorum bir sayfayı
-Ay Karanlık, a- denk düşüyor elim
___Dört yanım puşt zulası,
Dönerim dönerim çıkmaz.
En leylim gecede ölesim tutmuş,
Etme gel,
Ay karanlık...___
Okuyor, okuyor, okuyorum
nasıl okuduğumu bilmeden
kaç kez okuduğumu saymadan
bir ara gözüme bir şeyler takılıyor
gencecik, bir çift güzel çocuk
birbirlerine sarılıyorlar
belli ki vedalaşıyorlar
içimdeki yalnızlığa sarılıp
-ardımdan ne bir mendil-ne de bir el sallanmasınıbeklemiyorum...
dayayıp başımı pencerenin camına
düşünüyor, biraz da içleniyorum
inceden inceye ama
teselli ediyorum kendimi
zaten hep tek başına değil miydin
hadi topla kendini
zamanı mı melankolinin
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
uyan yolcu uyan….!
uyan hayal dünyasından...!
otobüs çoktan kalktı perondan
01.03.2013/Hatice AK
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yolumu gözleseydin
Yolumu gözleseydin,
bu satırları yazıyor olmayacaktım,
Yolumu gözleseydin,
şu an ağlamıyor olacaktım.
Yolumu gözleseydin,
evimize uçarak gelecektim.
Yolumu gözleseydin,
geç kaldığım için üzülecektim.
Belki kızacaktın,
belki endişe edecektin ama
yine de bekleyenim var diye
mutlu olacaktım,amacım olacaktı,
ya şimdi nasıl avuturum bu yüreği,
Senin olmadığın bir yerde
benim işim ne diye düşünüyorum.
Amaçsız sevgisiz ve sensiz,
sadece günleri eskitiyorum.
Geride kalanlar her gün artarken
önümdekiler azalmakta.
Hiçbir şey oyalamıyor artık
söz geçiremiyorum gözyaşlarıma.
Oysa dün ne çok gülmüştüm,
hiç biri içten değilmiş.
Bak işte yine salya sümük ağlıyorum,
söz de vermiştim ağlamayacaktım,
her olur olmaza, öyle demiştim
Her zaman avutacak değiller ya,
kendimi toparlamalıyım diyorum
ama olmuyor işte.
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yarım kalmışlık hissetmezdim inan.
yolumu gözleseydin.
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yolun Açık Olsun
Sevmek zordur sevgili
hayal ettiğin gibi olmaz
kalemden kağıda dökülür de
döküldüğü yerde durmaz…
Sözlerin rengi,
yoğunluğunu tarife yetmez
sevgi yüreğe yazılandır sevgili
sevmiyorum demekle bitmez,
ki; gerçek sevgiler,
asla sevmiyorum-git dedirtmez...
Emek verilmeyen sevgi
öksüz ve yetimdir sevgili
kanadı kırık, boynu büküktür
ne özlediğinde sevdasına uçabilir
ne baharla çiçek açabilir…
Sevgi yürekleri doldurmalı sevgili
sayfaları değil…
şiirlerde beyan edilense sevgi
onlar zaten gerçek değil…
Ben yüreğimde büyüttüm sevgimi
adını sen koydum, geri istiyorsan
ve bakabileceksen benim kadar özenli
al senin olsun…
Bakamayacaksan söyle,
lafı dolandırmadan, yapamam de,
arama, sorma ve beni düşünme,
yüreğimden çık efendice
yolun açık olsun, git güle güle...
26.11.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yoruldum Anne
En iyi dostumdun, yıkıldım anne
Her gün cayır cayır yakıldım anne
Sensiz bu yerlerde çakıldım anne
Çok yoruldum inan, tükendim anne
Candan yanan kimse bulunmaz oldu
Her günüm binlerce acıyla doldu
Gözyaşlarım aktı sineme doldu
Çok yoruldum inan, tükendim anne
Sevgine susuzum, şefkatine aç,
Nolur kollarını bir kez daha aç
Tek bir güzel söze ettin ya muhtaç
Çok yoruldum inan, tükendim anne
Sevgi ilaç derdin, yaraya derde
Kimde var ki bulsam hani nerede
Sermayesi yalan, gönlümde yara
Çok yoruldum inan, tükendim anne
Bir daha dünyaya getirme beni,
Ne kadar özledim bir bilsen seni
Karıştırır oldum, dünü bugünü
Çok yoruldum inan, tükendim anne
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yosun ve Kaya
yüreğinden tutunmuş kayaya
gövdesini bırakmış suyun akışına
bir tutam yosun yüzer boşlukta...
su hızlı aksa kopacak
nereye kadar sürükleneceğini bilmeden
yavaş aksa, aynı hareketi yinelemekten...
ne yosun kayaya bağlanabilecek
ne kaya yosundan kopabilecek
ikisi de seviyor birbirini muhakkak
belli ki bu sevgi ikisine de çok çektirecek...
uzaktan gelen uğultulu sesler
yosunla kayayı izlemekteler
durgunlaştı anlar seyirciler sustular
anladılar ki, yosunla kaya ayrılık yolundalar
sımsıkı sarılıp birbirlerine
gecenin koynunda yenilip düşlerine
son kez birlikte uyudular...
05.03.2010
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yüreğimdeki Sendin Ölen
Bilirsin saklanmazdı mızrak çuvalda,
Ama biliyorum hata ettim, söylemekle
Kendi dünyamda mutluydum oysa
Hiç bilmemiş olmanı ne çok isterdim,
Aslında ben değildim, yüreğimdeki sendin ölen...
Bu kadar üzemezdin, bu kadar
Horlayamaz ve kıramazdın belki,
İçimdeki tüm ışıkkları bir, bir söndürdün,
Tek istediğim tutunmaktı hayata,
Buna bile izin vermedin,
Aslında ben değildim, yüreğimdeki sendin ölen...
Benim gibi mi düşünürsün bilemem,
Bilemem kimin için ne kadar değerlisin
Kıymetlimdin, şimdi neyimsin bilmiyorum,
Hangi hırs, neyin hıncı almak istediğin,
Aslında ben değildim, yüreğimdeki sendin ölen...
Saklayamadım sevgimi, pişmanım,
Seni sevdiğime değil, sana söylediğime
Anlayamadın yoğunluğunu, heves olmadığını,
Her sözün kurşun gibi değdi yüreğime,
Umursamadın...
Aslında ben değil, yüreğimdeki sendin ölen...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yürek Sızım
Gülkurusu bir gündü,
Hatırlar mısın?
O günün öğleden sonrasını
El ele, diz dize ve göz göze geçirmiştik
Gülkurusu bir akşam gittin
O günden beri, ben yüreksizim
Sen yürek sızım...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Yürüyüş
Ellerde çiçekler yürekte sevgi
El ele tutuşup yürüyelim mi
Bir yemin edelim biz ilelebet
Gönüller yapmaya yürüyelim mi
Gökkuşağımızın yedi rengine
Bütün tabiatı boyayalım mı
Hastaya dermanı, can’a fermanı
Elimizle sunmaya yürüyelim mi
Birlik olur isek gamda kaygıda
Ödün vermez isek sevgi saygıda
Maddenin önemi olmaz duyguda
Duygu bölüşmeye yürüyelim mi
Dostluk fidanını bu gün dikelim
Bizler örnek olup başı çekelim
Fermanımız alıp, arşa çıkalım
Birlik ve dirliğe yürüyelim mi
Hazreti Mevlana olsun Pir’imiz
On’umuz yüzümüz olsun birimiz
Gönüllerde olsun tek adresimiz
Sevgi kozasına yürüyelim mi
22.07.2007
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Zanlı
Sen bana bakmasaydın
Ben seni hissetmezdim
Durup dururken
Yüreğime efiltiler saldın
Demek ki bu kabahatin
Zanlısı sensin
2013
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Zarar ziyan
“Ne fırtınalar dindi içimizde,
Ne yangınlar söndü yüreğimizde”
Söz vermiştim bir kere,
Sonsuza dek seveceğime,
Oysa ne hiç bir şeyi paylaşabildim,
Ne içimde ağlayan sesi susturabildim…
Ve kuş olup uçsam dedim,
Vursam kendimi dağlara taşlara,
Yansam, yok olsam sonsuzlukta,
Savrulsam kül olup rüzgârlarla...
İsterdim ki her şeyim sen olsan,
Böyle bedbaht olur muydum?
Tutunsam dallarına, sarılsan ellerime,
Üstüme devrilen dağlardan,
Böylesine yorulur muydum?
Oysa yeni filizlenmiş bir çiçek gibi,
Tarifsiz bir sevgiydi bendeki...
Geri dönüşü mümkün olmayan,
Her an, bir şeyler koparken İçimden,
Belki de bunun içindir şimdi,
Aklımın firar etmesi bedenimden …
Korkuyorum zamanın kısalığından,
Korkuyorum yüreğimdeki kuşun,
Telaşa kapılıp havalanmasından...
Ve korkar oldum yüreğimde,
Sevgi imzalı yaralar açılmasından...
Sevmedim, sevemem demiyorum ama
Gel gör ki; hangi dala tutunsam zarar,
Ne yöne dönsem ziyan...
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Zeytin Dalı
Uzunca bir süre gidip görmemiştim, annemi ve babamı kaybettikten sonra, yanmıştı
her yer evimiz bağ bahçe ne varsa işte hepsi yok olmuştu.
Zaten babam öldükten sonra doğru düzgün bakılmadığından, ormana da elverişli
olduğundan sanki terk edilmişliği tasdik eder görünümdeydi her yer.
Ne karaağaçtan bir eser vardı ne de asmalara yıllarca yataklık eden başı gövdesinden
ayrılan çam ağacından. Kimi ağaçlarında bedenleri yarı yarıya yanmış ama bir gayret
yeşermeye çalışıyordu canlı tarafından...
Ama içlerinde öyle biri vardı ki, ben babamın ve anamın bile acısını unutmuş o ağaca
Zeytin ağacına odaklanmıştım tamamen hatta hipnotize etti diyebilirim....
Alazların kavurduğu koyu kahve dallara inat tek bir dal ya da sürgün buğulu bir
gülümseyişle yeşil yeşil bakıyordu gözlerime...
İşte demiştim yangına inat hayata tutunmak bu olsa gerek...
Tüm olumsuzluklara tezat, zeytin dalı örneğindeki gibi tutunur şiir sevgiye....
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Zorbalık Değilde
Zorbalık değilde; otoriter bir anlayışın vardı, yolunu her zaman el göğüste beklerdik.
Eve geldiğinde her iş tamamlanmış, herkes etrafında olmalıydı öncelikle de anam.
Anam olmadan odaya çekinerek girerdik, en azından ben öyle hissederdim, sert yapın
bana her sözünde azarladığın hissi verirdi. Sonra cebinden mevsimine göre bir meyve
ya da kuru yemiş çıkarır hepimize pay ederdin, neşeyle gülümsediğini hiç görmedim.
Ne bileyim, belki çocukluğundan beri taşıdığın ağır yükler vardı sırtında, belki
umutların-özlemlerin-hedeflerin. Belki de hiç gerçekleştiremediğin bambaşka
umutların-hayallerin vardı. Biliyorum mesnetsiz ve ütopik hayallerin olmazdı ama arada
bir gönlünün uzandığı dallar mutlaka olmuştur.
Kaçıncı çocuğun olduğumu bilmiyorum, ancak hayatta kalan çocuklarının en
küçüğüydüm. Zaman zaman nazlanmak, şımartılmak isterdim her çocuk gibi ama
nazımı ya anama, ya da iki ağabeyimden hangisi yanımda ise ona döker, ona
sokulurdum yavru kuş misali. (Şimdi büyük oğluma yaptığım gibi) .
Hiç bir zaman hiç kimseye boyun eğmedin, kendi çıkarın uğruna kimseye boyun
bükmedin, bize de büktürmedin. Kısacası hiç birimizi namerde muhtaç etmedin, bütün
ömrünü bize adadın. En çok sevdiğin şey ve tek lüksün sabahları demli çay ve ekmek
kokusuna uyanmaktı.
O an evde kim varsa herkes birlikte sofraya oturmalı ve Allah ne verdiyse yenilip-içilip
kalkılmalıydı. Bir keresinde elinde kalan bir parça ekmeği bana uzatmıştın, çekinerek
aldım.
Biliyor musun baba, sana hiç söyleyemedim ama senin elinin değdiği o bir parça
ekmekteki lezzeti bir daha asla tatmadım.
Ve elinin kokusu: hani akşamları bahçeden geldiğinde ılık suyla elini ayağını yıkardın
ya, işte o zaman elinden yükselen buhar sabun kokardı, ben o kokuya hep baba kokusu
derdim, yani öyle yerleştirmiştim aklıma, yüreğime, benliğime.
Sonuç olarak bir şey daha öğrendim baba, ne kadar otoriter olsan da elimizi hiç
bırakmamıştın. Senin gibi kimsenin sevemeyeceğini, kızsan da her sözün azarlar gibi
çıksa da ağzından, her birimiz için yüreğinin titrediğini biliyorum.
Seni kaybettiğimde daha otuzlu yaşlardaydım, şimdi ellili yaşlardayım, hele bu günlerde
sana olan özlemim ve ihtiyacım öyle çok ki. Zaten ne zaman ihtiyacı olursa çocuğunun
aklına o zaman gelirmiş atası derler ya inanma sen.
İnan öyle değil...Öyle değil de ne bileyim, özlüyorum be baba, hem de çok özlüyorum,
elimi tut istiyorum, elimi tutmasan da beni gözlerinle sev istiyorum. Şefkatine sığınmak
istiyorum....Seni, çok özlüyorum baba...
Bu pazar babalar günü, kutlu olsun babam...Kızın...
13.06.2014
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Züğürt Tesellisi
Züğürt Tesellisi
-gene sessizlik, gene sensizlik-
ne zaman seni düşünsem bir sessizlik çöker gözlerime,
içimden bir ses git der, git ve anlat olmayacak işleri,
yapamıyorum, çivilenip kalıyorum bulunduğum noktaya,
kendimle konuşarak öylesine, sessizce…
-sensizliğin diğer adı sessizlikumut mu umutsuzluk mu bilmiyorum ama
eskisi kadar kıskanmıyor, kızmıyorum da sana,
ilgisiz…
-hatta umursamaz olduğumu anlatmaya çalışıyorumyüreğime…
gene de ara sıra,
yani aklıma her düştüğünde fena dağılıyorum,
biliyor musun o an, sana koşmak geliyor içimden,
seni seviyorum diye avazım çıktığı kadar bağırmak,
olmuyor, yapamıyorum…
-belki de adı gururdur bilmiyorumsağanak sağanak dökülmüyor artık gözyaşlarım,
sözümüz söz, biliyorum ben nasılsam sen de öylesin,
hani hep söylerdik ya “kendimden biliyorum” diye
evet kendimden biliyorum elbette…
-kendimden biliyorum gururun ne demek olduğunuama boş ver, sen aldırma sözlerime,
biliyorsun işte, hem mevsim, hem ben duygusalım,
sitem edecek birini aradım etrafımda anlayacağın…
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
demem o ki, yani varsayalım hiç tanımadık birbirimizi,
iyi yanından bakarsak, bir süreliğine de olsa oyalar bizi,
nede olsa umut etmek en iyi züğürt tesellisi…
13.03.2012
Hatice Ak
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat