Hatice Ak - şiirler - Yayın Tarihi: 4.11.2014 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu doküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veya temsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılması kopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu ve taraf değildir. Adamdan Sayıldığım Gün Adamdan Sayıldığım Gün İnsan kendisini nasıl anlatır, ne söyler kendisi için bilmem ki. Anadolu köylerinde hasbelkader yaşama tutunma şansı bulan çocuklardan biri de benim işte. Rahmetli anam ölenler de dahil tüm çocuklarının doğduğu saati, günü, ayı ve yılı hatta dakikayı bile hatırlarken benimkini bilmiyordu. Mevsim olarak hatırladığı ise arpaların biçildiği zamandı. Bolluk dönemiydi, sen çok kısmetlisin derdi, Haziran ayı imiş galiba, arpa biçiyorlarmış, sancısı başlamış, zaten kırkına merdiven dayamış olduğundan hamile olduğunu bile bir süre kimseye söylememiş, gel zaman git zaman doğum anı gelip çatınca, keyfinin kaçtığını ve eve gitmesi gerektiğini söylemiş babama o da tamam git demiş. Benim babam çok çok iyi niyetli bir insandı ve anamın doğum sancısı çektiğinin farkına bile varmamış. Büyük abim hepimizden daha akıllı yani olup bitenin her zaman farkında olan biri olduğundan anamı takip etmiş. Henüz evin önüne gelmişken anacığım içeriye girecek zaman bulamamış olduğu yere oturup kalmış, o meyanda da abim yetişmiş. Köylük yer işte, bu gibi hallerde komşu kadınlar yardımcı olurlarmış hastalara, benim dünyaya gelişimde böyle. Neyse bir şekilde büyümüşüm ve İlkokul çağım gelmişti. O yıllarda, Köy Muhtarı yanına bir de Aza alır ev-ev dolaşarak okul çağı gelen çocukların tespitini yapar ve Kaymakamlığa bildirirmiş. Aynı tespit benim içinde yapıldı elbette. Okula kayıt zamanı geldiğinde Nüfus kâğıdımı istemişler babamdan yok demiş, itiraz etse nüfusa geç yazdırmaktan belki de ceza yiyecek. Apar topar ilçeye gidip beni ve küçük ağabeyimi nüfusa kaydettirmiş, akşama elinde çok yapraklı üzerinde ay-yıldız resmi bulunan iki adet nüfus cüzdanıyla geldi ve bizlere sadece uzaktan gösterdi. Ne de olsa bu defterler için ilçeye gitmişti, gözü gibi saklayacaktı elbette. Bizler nasıl olsa gözünün önündeydik. Doğum tarihim sadece resmi bir evrak doldururken aklıma geldi yıllar yılı, hiç kutlamadım, bundan sonra da kutlamaya niyetim yok. Durum şu ki tam olarak bilinemeyen bir tarihi kutlamaya da gerek yok gibi geliyor bana. Şimdi düşünüyorum da, nüfusa tescili benimle birlikte yapılan ağabeyimin doğum tarihi, günü gününe kayıtlanmış, anam öyle söylerdi. Belli ki benim doğum tarihim tam olarak bilinmediğinden, nüfus memuru tescil için müracaat edilen tarihi doğduğum gün olarak yazıvermişti… 15 /08/1960 Yani bu gün, benim nüfusa tescil ettirilip adamdan sayıldığım gün. Her Şeye Rağmen Yaşamak Çok Güzel... Eğer Mutluluk Bakış Açısıysa, Sahip Olduklarımla Çok Mutluyum... 15.08.2010 www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Adamına Göre Koltuk Otur koltuğuna işe karışma Aklın ermez ise benle yarışma Bir gün gelir elbet başlar duruşma Adama koltuk ver, koltuğa adam Bilseydin sen idareyi hüneri Söndürmezdin elindeki feneri Hep biz olduk zor işlerin neferi Adama koltuk ver, koltuğa adam Güne günaydınla başlarım dersin Aklına eseni durmaz söylersin Sen bu kafayla çok koyun güdersin Adama koltuk ver koltuğa adam Ne odun olursun nede kereste Boşuna uğraşma kaldın her derste Buralara geldin kaçıncı posta Adama koltuk ver, koltuğa adam Aslan postu giyen olsaydı aslan Bilgin yok, her şeye bakarsın tersten İster kendini öv istersen hırslan Adama koltuk ver koltuğa adam Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Adı Deniz Olsun Uçsuz bucaksız evrenin Mor dağlardaki çiçeğin Yalçın kayadaki sümbülün Adı Deniz olsun… Eşin, dostun, kardeşin Derdimize haldaşın Yolumuza yoldaşın Adı Deniz Olsun... Ağlayan bulutun Gülen güneşin Gül tenindeki yaşın, Adı Deniz olsun... Duyguların, sözlerin Ağlar iken gözlerin Baharların, yazların Ömrümüzde güzlerin Adı Deniz olsun... Umutların, düşlerin, Özgür uçan kuşların, Sonbahar ve kışların, Adı Deniz olsun... Bilenin, bilmeyenin Sevenin, sevmeyenin Özlenip, gelmeyenin Ömrünce gülmeyenin Adı Deniz olsun... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Adın şiir olsa Bir gülüş gibi düşsen yüreğime, adın şiir olsa... Bir çağlayan gibi düşsen gözlerime, adın şiir olsa... Bir güneş gibi doğsan sabahıma, adın şiir olsa... Bir meltem gibi sarsan benliğimi, adın şiir olsa... Bir çığlık olup düşsen avuçlarıma, adın şiir olsa... Adın ne olursa olsun da, sevgin noksan olmasa.... 13.12.2013/Hatice AK 12:23 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Adını Bilemediğimiz Nicedir...Hikmet Çiftçi 45161399 - Aktif 28.01.2014 22:45:00 Cevap Yaz | Aktif Yap | Pasif Yap | Bu Görüşü Sil Şiir: 1960009 - Adınız Yazan: Hikmet Çiftçi 1 Adını Bilemediğimiz Nicedir? Nece adını bilmediğimiz, kimsesiz ve garip çocuk yaşar bu dünyada. Adı bile olmayan yahut unutulmuş. Rengi farklı, dili farklı, henüz farkında olmadığı inancı farklı… Pek çoğu, bir hiç uğruna kimsesizlik girdabına düşer. Ne seslerini duyurabilir, ne acılarını dile getirebilirler. Görünenler yanında nicesi göremediğimiz dünyalarında yitip gider. Yitik düşlerinde üşüyen çocukları görmemek mi? Kim kiminle savaşıyor dersiniz? Sadece savaşın çocukları mı sizi etkileyen, göz göze geldiğiniz çaresizlikleri mi? İnsanın kendiyle hesaplaşma mı yoksa? Takdirlerimle Hatice Hanım. Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun. “GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ” ---Bu kadar uç örneklerini yaşamadım, kardeşlerim de öyle... Belki de el aleme karşı, bütün ağırlığını yüklenip yaşatmadı babamız. Acıma hissi; iyi midir kötü mü inanın bilemez oldum, her şeyimizi savurganlıkla tükettiğimiz bir devirde miyiz, yoksa bana mı öyle geliyor... Her şeyi görüyoruz, ama durum şu ki, bir çıkarımız yoksa bizi ilgilendirmiyor... Çıkar denince mutlaka maddi bir karşılık anlaşılmamalı elbet... Arifler zaten anlar... Sevgili Öğretmenim, gönülden teşekkür ediyorum, katkılarınıza. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sonsuz sevgi ve saygılarımla... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Adını Koyamıyorum Düşündükçe bir şeyler canlanıyor içimde Kıpır kıpır kelebekler uçuşuyor ellerimde Bir sevinç pırıltısı gözlerimde Umut düşüyor sözlerime. Baktıkça eski resimlere, şu an daha güzel geliyor Nedir beni değiştiren bilmiyorum ama bu hisler Bana çok çok iyi geliyor. Sevsem diyorum, doğayı çiçekleri ve kendimi Kim karışır ki, hem ne zararım var çevreme Seviyorsam kendi kendime. Özlüyorum bir şeyleri, bir yanım eksik gibi Hissediyor ve farkı fark ediyorum ama Adını koyamıyorum. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Adını Unuttuğum İçin Affet Öğretmenim 1967 yılı, ilkokul çağıma gelmiştim. O zamanlar köy muhtarı her ne kadar hangi hanede okul çağına gelmiş çocuk varsa bilse de, tek tek gezerdi evleri. Bizim evde her şey okumak üstüne olunca okula gitme-gitmeme anlamında bir derdimiz yoktu elbette ama benden küçük (iki yaşında kaybettiğimiz) erkek kardeşimin bakımı bana ait olduğundan birkaç ay geç başlamak gibi bir handikap’ımız vardı. Benim de öyle oldu ilkokula başlamam. Yer fıstıkları, zeytinler, üzümlerin toplanıp pekmez kaynatılması, annem bu işleri bitirecekti ki ben okula gidebileyim… Yarıyıl tatiline üç gün kalmıştı, henüz önlük dikilmediğinden günlük kıyafetimle apar topar okulda buldum kendimi. Meğerse okul çağındaki çocuğunu okula göndermedi diye babamı kaymakamlığa şikâyet etmişler… O yıl dördüncü sınıfta okuyan ağabeyim elimden tutup götürmüştü okula. Köy merkezinden biraz uzakta olduğumuzdan, o güne kadar okul neye benzer, nasıl bir binadır hiç görmemiştim. Duvarı masmaviydi, deniz mavisi, nasıl olurdu, taşlar maviye dönüşür müydü ki…? Ne olduğunu anlamak için en emin yol duvarı elimle yoklamaktı ben de öyle yaptım, biraz da sertçe dokundum. Tahta ile karton arası bir şeydi…? Neydi acaba böyle…? Ya yağmur yağınca erirse…İyi de çatıdaki kırmızı kırmızı eğri büğrü incecik taşlarda neyin nesiydi…? Beynimi onlarca soru kemirmeye başladı. Birden pişman oldum okula geldiğime. O arada benim boyum ancak onun dizkapağına kadar gelebilen biri belirdi yanıbaşımda, ürkerek geri çekildim, ben çekildikçe adam üstüme doğru geliyordu. Kim ve neye benzediğini keşfetmek için ayaklarından başladım incelemeye yüzüne sıra gelene dek otuz saniye geçti sanırım, adamın boyu bak bak bitmiyor… Göz göze geldiğimizde, ışıl ışıldı gözleri, sevgiyle bakıyordu yani daha sonraları öğrendiğime göre bu bakışlar sevgi doluydu, şefkat doluydu. Vekil Öğretmenmiş adını unuttum ama yüzü hala gözlerimin önünde… Adını unuttuğum İlk öğretmenimden özür dileyerek ve eğer hala yaşıyorsa, sağlıklı bir ömür dileyerek öncelikle, ULU ÖNDER VE BAŞÖĞRETMENİM GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK olmak üzere tüm öğretmenlerimizin gününü içtenlikle kutlar saygılarımı sunarım. 24.11.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Adınız donuk bakışları sırtlarında çöp çuvalı gözlerde yitik düşler üşürler ki nasıl üşürler geçmeyin gözlerimden gelmeyin sözlerime bulaşmayın ne olur bana siz ıraktan gelenler savaşın çocuklarısınız bu yüzden yok adınız Hatice AK/27.01.2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Affet Hatırladığım kadarıyla bir ay önce almıştım son gazeteyi Gazete dediysem birkaç sayfa değil haa, bir sürü Bilmeceler, bulmacalar falan filan yani kucak dolusu O gün bu gündür hala bitmedi engellisi çengellisi Çöz babam çöz Bir gereklilik neticesinde bu Cumartesi aldım sonuncusunu da Bilemiyorum, belki bir daha hiç almam ya da ne bileyim işte Alacak kadar ömrüm olmaz belki de Bir nefes sonrasının garantisi yok ki hayatta Elimde Cumhuriyet oturdum bir banka Karşımda sen, aramızda tahta masa Odaklandım gazeteye iştahla ve inatla Çeviriyordum sayfaları birer birer Gözlerimiz bizden menkul, dalarken uzaklara Bir umutsuzluğu müjdeler gibiydiler Ne onbeş yaşın heyecanı, ne ellisinin ağırlığı Ama ağır gelen, hazana durmuş bir ömürde İğneyle kuyu kazmaktı sanki bizimkisi Bir çift masum göz, arada bir açılar örtüştükçe Utanıyordum kendi bakışımdaki boşluğu düşündükçe Hani zorla olacak bir şey olsa Ömrümü bu bir çift masumiyete adamaya hazırdım oysa Yoktu duygudan yana hiçbir kıpırtı, yani ha tahta masa ha ben İnsan yüreğinin katılaşması böyle bir şeymiş meğer İnanmak istemesen de sen Ne kadar istesem de Senin bana hissettiklerini Ben senin için hissedemiyordum Hani sevmesine seviyordum ama Bu nasıl bir sevgiydi böyle anlayamıyordum Kısacası gün ışığı, olay bundan ibaret Ayrılırken masadan başım önüme eğik Elimde Cumhuriyet Affet beni güneş yüzlü, ne olur beni affet... 04.12.2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ağacı Sev Orman Olsun Tüm Vatan Ağacı sev orman olsun dört yanı Sakın vurma yaş ağaca baltanı O fidan ki memleketin sultanı Ağacı sev orman olsun tüm vatan Çam, palamut, Meşe, Sedir ve Köknar Ormanlardan doğar soğuk pınarlar Sigaranı atma çevreni yakar Ağacı sev orman olsun tüm vatan Ağaçsız topraklar sayılmaz vatan Bunca kanlar dökmüş uğrunda Ata’n Çiçekler değil mi seni donatan Ağacı sev orman olsun tüm vatan Telli sazın ağaçtandır ağaçtan Kırmızı gül ağaçtandır ağaçtan Öldüğünde tabutun da ağaçtan Ağacı sev orman olsun tüm vatan Ben derim ki şudur sözümün özü Bülbül sevda çeker güldedir gözü Yağmur ile güler toprağın yüzü Ağacı sev orman olsun tüm vatan Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ağlama Bebek Sen bilmeyeceksin bebek, silah nedir gözyaşı ne Uyu bebek, anne karnı en güvenli yer şimdilik Ağabeylerin büyüsün, onlarda baban gibi Onlarda baban gibi, ya bir TUGAY Polis Ya da bir MEHMET asker olacak… Ağlama bebek sen dur şimdi, bekle biraz Dünya güzelleşsin, yok edilsin silahlar Kin ve nefret yerine kır çiçekleri açsın yüreklerde Al bayraklar babaları değil gökleri kucaklasın Dur bebek doğma, dünya öylesine zor şimdi… Dinle bebek, beni dinle, Sakın yüreğine kin düşmesine izin verme Gördün ve duydun biliyorum, yandık kahrolduk Ama hiçbirimiz, TUGAY’ımızı vuran eller kırılsın demedik Sende deme bebek, sende deme ki dünyamız çirkinleşmesin… Gül bebek, baban cennette inan bana hem yalnızda değil Amcan karşıladı onu, koyun koyuna yattılar bu gece Kekik kokuları içinde, onların mis kokusu bizim içimizde Acıları yüreğimizde, sen bebek şehidimizden kalan hatıra... Babasını hiç tanımayacak olan, gül bebek Sen gül bebek, baban her an sana cennetten el sallayacak Ağlama bebek, tek değilsin, yalnız değilsin Bütün şehit yakınları sana anne baba ve tüm Türkiye sensin Ağlama bebek… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ağlamayacağım Biliyorum sana söz vermiştim, Ağlamayacağım diye, Ama tutamamıştım sözümü, Nerede taze kazılmış bir toprak görsem Hep sen geldin aklıma, Karıştı nemli toprak kokusu, senin kokuna... Başımı kaldırıp bakamadım gök yüzüne Aya ve yıldızlara, hep boynumu büküp Ayakuçlarıma bakarak yürür olmuştum Yürekten gülebilmeyi ise çoktan unutmuştum… Bu gün İşte bu nedenle, sadece bu nedenle Bu akşam başımı kaldırdım ayakuçlarımdan Ve gökyüzüne baktım, Pırıl pırıl parlayan yıldızları gördüm, İçlerinde de seni… Sen de beni görmüştün, işte tam kaşımdaydın, Gene gülümsüyordun o mahzun bakışınla, Biliyorum toparlamalıyım kendimi, Senin gidişindi boynu bükük duruşum sebebi, Hangi iki can birlikte gitmişti ki sonsuzluğa... Sana söz, bütün acılarımı yüreğime gömüp Dik tutacağım başımı, biliyor ve hissediyorum Sen de bunu isterdin, sanırım doğrusu da bu, Yoksa nasıl korurum kötülüklerden iki yavrumuzu… 18.11.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ah Be Usta Ne Yaptın Böyle Yahu sen sahiden de şairmişsin, vallahi şimdiye kadar inanmamıştım, nasıl desem, eğer sahiden şair olmasan, bunca acı ve üzüntüyü bir araya nasıl getirebilirdin... Hani pek merhabamız da yoktu ya seninle, gene de ustamızsın, duyduk işte bir şekilde, nerelerdensin necisin... Ben hiç deniz kenarına gidip dalgaları izlemedim, martıları da resimlerinden bilirim, ama sen şiirlerinde öyle güzel işledin ki ikisini de, okurken kendimi hep oralarda buldum ve hissettim. Az şey mi be usta, bedavadan manzara, izle izleyebildiğin kadar, bir de şiirlerinde sana hep bir yüz çizerdim, neye benzer diye, aslına bakarsan hiç bir şeye, benzetemezdim.. Doğduğun anları anlatmıştın bir yazında, ne kadar da benziyordu öykülerimiz birbirine, Allah bilir bu öyküyü kaç çocuk paylaşmıştı daha... Hele o siyasi içerikli şiirlerin var ya, hiç mi hiç hazetmemiştim senden, onları okuyunca, ama seni tanıdıkça, kavgayla bir yere varılmayacağını anladım, kimin ne olduğu değil de, yüreğinde taşıdığı insan sevgisiymiş önemli olan daha da önemlisi, insanı insan yapan... Sana saygı duymama neden ve seni sen yapan da buydu... Gerisi zaten bizim üstümüze vazife olmayan bir konuydu.... Üzüldüm be usta, hani bir hapşırık kadarmış ya direncin hayata, ne diyeyim ki şimdi sana, Allah bilir hapşırırken, ya uzanacağın çim yoktu yakınında, duldalanacağın bir çam ağacı ya da … Hani ben kendi derdime ağlarken, sen sana ağladığımı sanıp üzülme demiştin, acı patlıcanı kırağı çalmaz, yahu usta inan merak ettim, nasıl oldu da bir hapşırmayla dalağını mahvettin… Sana bunları söylüyorum ya, bizim safra kanalları da pek düzen tutmaz oldu hani, ne yapalım, yüreğimizin kanalları kapandı madem, ciğerimizin kanalı çalışsa kaç yazar, çalışmasa kaç yazar, öbür tarafa doğru yol alıyoruz işte azar azar… Bir de sakın benden habersiz öleyim deme, vallahi darılırım ona göre... 15.06.2011/Hatice AK Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ah Çocuk Ah ne zaman çocuklarla ilgili bir şiir okusam günlerce aynı şiir etrafında döner dururum gene aynı şeyi yaşıyorum bu gün her okumamda biliyorum dökülecek benden de gün görmemiş çocukluk öykülerim hece, hece... örneğin çocukluğuma ait hatıraları hatırlar anlatırım hiç bir ayrıntıyı atlamadan varsıllığımız yüreğimizin temizliğiydi yoksulluğumuz zaten belli hani kar nasıl bir şeydir bilmediğimi yazmıştım ya yağsa bile penceremizde cam yoktu ki göreyim kar tanelerinin yapışmasını cama adını da bilmiyorum, kanat derlerdi o zaman ahşaptan çift tarafa açılır açılıp kapanırken pencere kapakları menteşeler gıcır gıcır sesler çıkartırdı aslında biraz mahçup olmuyorum desem yalan olur galiba tek köylü benim içinizde ama ne yapayım, ben sizin şehirliliğinize bir şey diyor muyum ne güzel anlaşıp gidiyoruz işte barışık olmaktır her şeyle olmazsa olmaz … huyum… madem içimizdeki çocuğa kulak vereceğiz benim içimdeki çocuk da böyle ne varlığa sevinir ne yokluğa yerinir ne üstün olduğunu iddia eder ne zavallı görünüp ezilir asidir de azıcık atarsa tepesinin tası dur durak dinlemez yakar yıkar ortalığı, atar bütün köprüleri lakin saman alevi gibidir öfkesi parladığı kadar da hızlıdır sönmesi Ah çocuk ahh... Keşke hiç büyümeseydin.... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aile Reisi Olmak Şu an evde çalışan tek ben olduğum için, evin tüm ihtiyaçları da benden soruluyor elbette. Bakkal, manav, çarşı, Pazar yani her türlü ihtiyaçların temin ve tedariki. Öte yandan evdeki temizlik, yemek ütü, çamaşır v.s. Kahvaltıda reçel yokmuş, *Anne reçel almadın mı? —Evladım geçen yıldan kalma idi hem de 500 gr reçel 5,00 ytl, ben size yaparım dedim ve o günü atlattım. Dört kilo çilek aldım, akşamdan bir güzel yıkayıp ayıkladım, büyükçe bir hamur leğenine koyup üstüne yeteri kadar şeker ilave ettim sabah erkenden kaynatacağım. Ertesi gün rafta duran tencerelere bir baktım, içinde reçellik malzemeyi alacak büyüklükte olanı yok. Elimin ölçüsü olmadığını söylerdi rahmeti anacığım hep, nur içinde yatsın. Dört kilo çilek senin neyine? Bende biliyorum elimin ölçüsünün olmadığını hatta epeyce de ağırcana olduğunu, tecrübelerle sabit çünkü. Görümcemin oğluna bir tokat atmıştım zamanın birinde de çocuk kazık kadar adam olduğu halde yanıma yaklaşmak şöyle dursun uzağımdan bile desturla geçerdi. Bunu başka bir yazımda anlatırım size. Neyse baktım ki nereden baksam bana 5-6 litrelik bir kazan gerek, iyi de yılda bir kere reçel kaynatmak için kazan alacak değilim ya, leğeni koydum aygaz’ın üstüne, şeker eriyene dek yavaş ateşte, sonra da yüksek ayarda kaynattım. O kadar güzel olmuş ki, değme reçelcilere taş çıkartır valla. Reçel işin bir tarafı elbette; REİS OLMAK İÇİN GÜÇLÜ OLMAK GEREKİRMİŞ ama; Güçlü olmak sadece fiziksel yapıda, cinsiyette ya da, malda mülkte değil, sorumluluk alabilmek ve sorumluluklarını yerine getirirken adil, tutumlu, yapıcı, saygılı, hoşgörülü ve dahası öngörü sahibi olunması, hatalı olduğunda hatalarına da sahip çıkabilme erdemine sahip olmak demekmiş, bunu anladım. Ya siz, siz ne düşünüyorsunuz bu konuda.... 31.05.2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Akasyalar Açarken Bahardı o zamanlar, hem mevsim hem biz Salkım salkım çiçekler gibiydik, yoktu tasamız derdimiz Ve okulumuzun bahçesinde akasya ağaçlarımız Coşkuluyduk işte, memleketimizdi tek sevdamız.... Yerimizde duramaz çağlardık ırmaklar misali Delikanlıydık, kaynardı yüreğimiz kısacası Kanımız akadursun damarlarımızda deli deli Bir de öğretmenimiz vardı bilmem ki ne demeli.... Birkaç soru çözdürmeye girerdi dersimize Sadece biz yan gelip ense yapmayalım diye Karşılıksız bırakmadık, bir baltaya sap olamadık Etiketsiz kaldık, bir plakaya dahi yazılamadık.... Etiketimiz mi olmadı adam mı olduk yoksa Vallahi ne kimsenin ahını aldık, ne malını çaldık Ne gözümüz oldu kimsenin parasında pulunda Ne ovasında, düzünde ne oğlunda, kızında.... Malûm öğretmenden yediğim tokat ise hâlâ aklımda Mesele ders de değildi, sağcılık solculuktu ya Küçük düşürülmüştüm, birçok söz söylenirdi ama Çocuktum ne de olsa, büyüğümdü bakakaldım şaşkınlıkla.... İşte böyle; hep kavgayla başlar dostluklarım Bazen çok kırılır bazen de kırarım Sonra oturur kendi kendime bir güzel ağlarım Yine de geçmez ise kahrım, anama mektup yazarım.... Zaten doğarken de ağlamış, bağırıp çağırmışım Daha o zamandan, anamla başlamış kavgacı yanım Ne vardı biraz daha yatsaydım şurada Neden dokuz yıl değil de dokuz ayda getirdin dünyaya diye.... Her kimle kavga etsem, sonunda dost oldum ama Bir tek matematik öğretmenimi affedemedim Bu yüzden Akasyalar ve baharlar çok koyar bana Yine de en sevdiğim ağaç ve çiçektir Akasya… 20.11.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Akdeniz Dalgalar yükselir kumsala taşar Küçük derelerin denize koşar Tüm Akdenizliler cennette yaşar Her taşın toprağın altın Akdeniz. Antalya Alanya turistik yerin Bir başka ülkede yoktur benzerin Ne kadar muhteşem Toros’un senin Dağların taşların altın Akdeniz. Mersinde birleşir gece gündüzün Silifke yoğurdun, Anamur muzun Mutta kayısıyla Gülnar’da üzüm Bütün ilçelerin altın Akdeniz. Küçük Saat, Büyük Saat Taş Köprü Adana’ya pamuk doğal bir örtü Âşık Karacaoğlan buranın methi Her ilin ayrı bir altın Akdeniz. Övmekle tükenmez meziyetlerin, Toplamakla bitmez hiç nimetlerin Taşeli’de toplanır hep Yörüklerin Her köşen civarın altın Akdeniz. Hatice-Ak der ki; içimden geldi Manavgat kumluca sana bel verdi Fethiye Köyceğiz murada erdi Sana yazdıklarım azdır Akdeniz. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Akdenize Eteklerini sulara salmış, ağır ağır yükselirken ufuktan Mahmurdu güneş, mavi köpüklerin üstünden doğarken Siz gülünce deniz güler, dalgalar coşardı her zaman Belki de selamlar gönderiyordunuz, Akdeniz’e, Egeden Yaprak kaçkını rüzgârlar kayalara işvelerle vurur Mevsimlerin rengi, bahar olup çalardı kapıları Karşı koyamazdı hiç kimse sevmeye, sevilmeye Aşk kokusu yayılırdı etrafa, usulca esen meltemlerle Siz bir de dağ yamaçlarının yeşilini görseydiniz Denizde yakamoz bahçelerinin alev alev tutuşmasını İçinizdeki yangını söndüremezdi, ne dalgalar ne deniz Aklınızı tatile çıkarır, duygularınıza yenik düşerdiniz Yaşanılası, sevilesi Akdeniz, ne söylense yetmez sana Böyle sevda desenli elbiseler giydirilir mi hiç insana Hadi karıştın diyelim, hasbelkader Egeden Marmara’ya Niçin ortak ettin bizi, ritimsiz dalgalarının oyunlarına Sırası mıydı yani, mevsimlerimiz hazana dönmüşken Nedir bu kalp ağrısı, bu uykusuzluk hallerimiz neden Yoksa hata mı ettik seni seyrettik diye penceremizden Sen özgürlüğünü istediğin gibi yaşa ama ne olur uzak dur Hem bizden, hem de çırılçıplak soyunmuş yüreğimizden. 06.02.2013/Yenişehir-Mersin Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aklım Yüreğimi Umursamıyor Aklım, yüreğimi umursamıyor Bu hale nasıl geldiler hiç bir fikrim yok, Hani en ufak bir tezatta kırıldım deriz ya, Oysa kırılmak başka bir şeymiş, başka düşünmek, başka hissetmek hatta hissetmemek, Heyecan, yani vücuttaki ani tepkime, Korku, öfke ya da ne bileyim işte, avuç içlerinin terlemesi mesela, kalp atışlarının hızlanması gibi, İsterdim ki; seni her gördüğümde Bunları hissedeyim, Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aklıma Takılan Neydi Aklıma takılan bir şey de yoktu aslında Hani şu karaciğer sirozum da olmasa Dünya güllük gülistanlık babında Kendimce ve kendimle mutluyum oysa… Devlet düzenli olarak ödemekte maaşımı Elhamdülillah sağlığımla da yakından ilgili Lojmanda ikamet ediyorum, yok kira derdim Hâl böyleyken, Allahtan daha ne isterim… Gözlerimde, kuru göz hastalığı başlamış Saat başı döküyorum damlaları Bir yıl sonra o da iyileşecekmiş Buna da şükür dedim, haydi hayırlısı… İyi de bunca memnunken hayatımdan Uykularım benden hep kaçıyor… Neden? Bu gece de uyku tutmadı Döndüm durdum kendi eksenimde Bıkmadan, usanmadan… Uykuya ne zaman daldım hatırlamıyorum Bir gömlek, birde şalvar giymiştin aynı renk Kamyon şoförüymüşsün, bir şeyler satıyordun Görmediğimden ne olduklarını bilmiyorum... Konvoy olmuştunuz önde sen Birileri daha vardı, geriden seni takip eden Elinizdekiler her ne ise, satmak için durmuştunuz Yer kavgası başladı, korktum ehemmiyetinden... İki gurubun arasında kaldım ya kalmasına Gene de engel oldum, hadisenin uzamasına Sen kötüleştin, kalp krizi geçirdiğini sanıp Kollarıma aldım, sarsıla sarsıla ağlıyordun... Ne kadar uyudum, onu da bilmiyorum Hayırdır inşallah diyerek fırladım yerimden Ama böyle düşler görerek uyumaktansa Ömür boyu uykusuz kalmayı yeğliyorum… 23.09.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aklını Başına Devşir Gönül aklın başa devşir Sakın gitme yad, yabana Mutfağında varsa pişir Aşın zehrolmasın sana. Sonra olursun kula kul Sonu gelmez, yok orta yol En doğrusu hak olan yol Düşmeyesin bühtanına Sakın tutma namert eli Kırma tutunduğun dalı Bağlanmaz âlemin dili Eremezsin muradına Dost ararsan canındadır Hayal değil kanındadır Hem başta hem sonundadır Şaşma sakın, inadına. 05.06.2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Akrostiş 1 Meyvelerden bir meyve var, Elma mıdır, belki de nar Seven bilir yürek yanar Uzun hasret zor çekilir Tabiatın dört mevsimi Ağlasam duysan sesimi Sensiz geçen bu kesimi Orda yürek kor kesilir Nergis lale açar oldu Sümbülle gül naçar oldu Uzun etme çile doldu Zaman uzadı yıl oldu Senden aldım telefonu Elbet mutlu ettin beni Var mı bilmem bunun sonu Gel istersen gör halimi İçim yanar ateş gibi Lakin yürek atmaz oldu Elim kolum bağlı kaldı, Resimlerin yalan mıydı Hatice AK/1992 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Akrostiş 2 Hani hüzün dolar bir garip kalbe Akşamüstlerinin kızıllığında, Lambalar yanarken etraf kararır İnsanın ruhuna bir hüzün düşer Lakin sen pes etme gün gene doğar İnanırsan o hep senin yanında Bir sevgi istersen o senden doğar Rüya ile gerçek hep bir arada Açılır ufuklar yüzler ışıldar Her yer çiçeklenir çağlar ırmaklar İşte hep bu yüzden güler bulutlar Mutlu ol dilerim sonsuza kadar Işık tut çevrene ve karanlığa Şiir şiir aksın ilmin dört yana Isıt yürekleri bilgeliğinle Kendini bir tut hep etrafınla Adın saygı ile anılsın dersen Sözde değil, özde hep samimi ol El deyip de geçme o ölçer seni Var et olmayacak dediklerini Güzel güzel öğret tüm bilgileri İlim irfan doldur sen yürekleri Lakin kızıp küsme, kabalık etme Esef edip sakın boynunu bükme Resmet hep sevgini sevdiklerine Hatice AK/1991 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Alışamadım Yokluğuna Yokluğuna Alışamadım; Sen gideli bindoksanbeş gün oldu, Hani hep sorardın ya günün nasıl geçti diye, geçiyordu kötüde olsa, katlanıyordum her cefasına, çünkü akşam sana dönmek, boynuna sımsıkı sarılmak vardı, her mesai bitiminde, iki yanağını avuçlarımın içine alıp, gözlerinin içine bakmak, o bebek kokunu içime çekmek, ve senden güç almak vardı, her zor günün ardından…. Geç kaldığımda sitem ederdin, ben korkardım üzüleceksin diye, anam hep tembihlerdi, sakın ha kalbini kırma eşinin, o şimdi bir sabi, eğer kalbini kırarsan, boyunca günaha girersin derdi, ben gülümserdim... Zaten hiç kıyamazdım ki, en zorlandığım zamanlarda, bir köşeye çekilir gizli gizli ağlardım, sen görmeyesin diye, sonra hiçbir şey yokmuş gibi devam ederdim, kaldığım yerden işime gücüme... Biliyorum... yani unutmadım, ağlamayacağıma ilişkin söz vermiştim sana… ama biliyorsun işte, benim de silahım, ya da zaafım ağlamak… Dedim ya sen gideli, bu gün tam bindoksanbeş gün olmuş takvimlere göre, ama benim için… ama benim için bu gün gibi... şu an gibi... acın halâ taptaze…. Sen gittiğinden beri, zaman kavramını kaybettim, bundan sonra da bulacak gibi değilim… Sen gittin...yokluğuna alışamadım... sen gittin...kabullenemedim gittiğini … kabullenebilecek gibi de değilim…. 9 Mart 2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Alışmayacağım Ne garip, nasıl da kolay çıkıyor ağızlardan Seni seviyorum sözleri ve çevreni kuşatmalar Hatta rüyalar görülür, en acıklısından Eş’e dosta anlatılır, yumruklanır duvarlar Sevdiklerine zarar gelmesin diye yakarışlar çoğalır Hayatlar ayrıdır ayrı yaşanır, Dil istediğini söyler, geçer gider Bir gün sürer heyecanlar sonra unutulur Hani Ağlarsa Anam Ağlar diyor ya şarkılar İnanmaktan değil de, alışmışız bir kere Her söze umutlar yüklemeye, seni seviyoruz demeye Alışmış/ oyun oynuyoruz aslında birbirimize Alışmışız hayatı üç beş kelime ile geçiştirmeye Ben bunda yokum, sevmişsem içtendir, adam gibi Dünyamda yoktur dünü dün, bugünü bu gün yaşamak, Çocuk değilim, büyüdüm ve farkındayım Ve inandıklarımdan başkasına alışmayacağım... 17.11.2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Amenna Yıldızlar sizin olsun Gökyüzü sizin Ay, mehtap sizin olsun Denizler sizin Dünya sizin olsun Yaz bahar sizin Benim olsun hazanlar Ve karakışlar Gelmesin, selamınız, Eksik kalsın kelamınız Dert değil Bir yüreğimdeki sızıya Bir de elimdeki kaleme Söz etmeyin yeter Dökerim ahımı şiirlere Bırakırım evrene Böyleyse mukadderat Amenna 01.03.2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat An Gelir An gelir; Yirmi dört saat çok gelir Bir günü yaşamak için... An gelir; Bir ömür yetmez Bir anı yaşamak için... An gelir; Yüreğinden taşar duygular... An gelir; Duygusuzluktan Taş kesilir yürekler... An gelir, Anı olur hafızalarda Anlarla nitelenen her şey... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Angut 1 Her günden farklı bir gün değil işte, sabah kalk elini yüzünü yıka hatta yaz günü de olduğundan istersen ılık bir duş al ve güne öyle başla... Yani canın nasıl isterse… Yok öyle yapmayacağım, hayatımızın tamamen bir parçası hatta yokluğuna vefalı yâr gibi katlanamadığımız, her gün bir yenisinin çıkması nedeniyle kullanma süresi dolan, daha doğrusu beyni sulanan bilgisayarımızı açmadan nefes almak bile lüks gibi gelir oldu ya … İşin doğrusu, bu bilgisayar var ya, ne bir sosyal oluşum için nede insanın insan olduğunu hatırlaması için faydası olmayan ANGUT’un teki. (Aslında angut kelimesi her ne kadar hakaret etme ve aşağılama anlamında kullanılmış olsa da sadakatiyle ün yapmış bir kuş cinsiymiş biline.) Bir gününüzün kaç saatini bilgisayar başında geçiriyorsunuz diye sorsam… Ben…Fırsat bulduğum her an, ne bileyim günü üçe bölsek mesela, yemek yeme-uyku uyuma ve çalışma saatleri olarak…Uyuduğum saatler dışında yemek de dahil hep bilgisayar başındayım…Yazık değil mi bu süreye, ne yapıyorum hiç…Bir şeyler üretiyor muyum, hayır…Öyleyse neden tamı tamına on altı saatimi bu merete kurban veriyorum… Neyse bana katılır ya da katılmazsınız, bu takdir elbette sizin… Şimdi gelelim asıl konuya; bu günden tezi yok, her sabah yani fırsat buldukça yürüyüşe çıkacağım sizlere de öneririm, en az haftada bir kitap okuyarak, unutmuş olduğum okuma alışkanlığımı tekrar kazanacağım, bu alışkanlığı zaten olanlara sözüm yok… Kendime zaman ayıracağım, yani en çok yapmak istediğim ve beni mutlu eden şeyleri yapmaya özen göstereceğim…(En çok alış-veriş yaparak para harcamayı severim de.) Yani bu günden itibaren beni anti-sosyal yapan ve bağımlı olma derecesine ulaşan bilgisayar ve internet tutkusunu protesto ediyorum…Çünkü son yıllarda bilgisayar İN, Gerçek dostluklar ve arkadaş çevremiz AUT oldu. Yalnızlaştık, yalnızlaştırıldık BU VESİLE İLE, TÜM BABALARIN VE BABA ADAYLARININ BABALAR GÜNÜNÜ SAYGIYLA KUTLUYORUM… Hatice AK 20.06.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Angut 2 Hali hazırda sözümde duruyorum, bilgisayar başında daha az vakit tüketip, daha çok kitap okuma yönündeki sözümü tutuyorum yani. Biraz ağır aksak olsa da, haftada bir kitap demiştim on günde bir kitap okuyup bitirdim. Şu an bir yenisine başladım, gerçi kütüphanenin raflarını doldurmak için aldığımda yirmi-otuz sayfasını okuyup ayıraçla ayırmışım oradan biliyorum. Okunmayı bekleyen sırada onlarca kitap var, işte bakın ben gene angut’un klavyesiyle boğuşuyorum. Asıl anlatacağım kaç kitabı başlayıp da bitirmediğim değil tabî olarak… Yaklaşık bir haftadır her sabah bir saat kadar hafif tempo yürüyüş yapıyorum, bu spor dalı için parkımız da elverişli elbette, Allah Razı olsun İnşasında emeği geçenlere, hem Alleben Deresine inen kumruları izliyorum hem yürüyorum… Dere dediysem öyle gürül gürül akan bir dere değil, eskiden bildiğimiz dereymiş, çocuklar çimer balık tutarlarmış ama şimdilerde çimlere akıtılan suların fazlasıyla birde havuzlardan boşaltılan sularla beslenen bir dere… Olsun gene de dere ya, kurbağa sesleri yosun ve çimen kokuları açıkçası sabahları çok iyi geliyor tavsiye olunur. Neden mi her gün yürüyüşe çıkıyorum, bir hafta öncesine kadar tansiyon denen meret çıkmıştı ortaya, tuz yeme-yağlı gıda tüketme bol bol ot ye, yani sebze… İyi de midem seraya döndü vallahi… Az kalsın unutuyordum, bu sabah gene parkın kuzey kapısından içeri daldım, karşımdan karı-koca oldukları her hallerinden belli 65-70 yaş civarında iki insan. Kadın hasta sanırım erkek de onu yürüyüşe çıkarmış, kadın da kadın hani boylu boslu, kim bilir o adam o kadını alana dek ne diller dökmüştür. Kadın yorulmuş eşi oturması için yönlendiriyor öffffffffff, otuuuuuurr, çööööökkkkkkkk…Yuh, yuh artık ne diyeyim…Vallahi bu gidişle feminist olacağım…Gene en zararsızı ANGUT mu ne…? Hatice AK 13.07.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ankara Mavi gömleğin nasıl da yakışırdı Hep aynı noktada beklerdin Sonra ben gelirdim... El ele tutuşup otobüs durağına yürürdük Boş koltuk pek olmazdı otobüste Ayakta gitmek zorunda kalırdık Tutunmak isterdim koltukların demirinden Sen, ellerim üşümesin diye önce kendin tutunur Tutunmamı söylerdin kendi ellerine... Çaylarımız servise geldiğinde Önce bana alır, seyrederdin içene dek Sonra kendin için alırdın… Ankara’da, İvedik Caddesinde Demet evler kavşağında Tutunmak için ellerine Bu kez ben bekliyorum Hiç gelemeyeceğini bile bile… Haydi, bir tanem artık gelsene… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Anladım Artık Ne kusurum vardı sordum kendime Akar gözyaşlarım sığmaz bendine Yuvasız kuş gibi dönmüştüm sana Kusurum sevmekmiş anladım artık Sözünün üstüne tek söz koymadım Yüzüne bakmaya bil ki kıymadım Asırlar mı geçti, zaman saymadım Gizlere karıştın anladım artık Ne sevgili oldun ne de arkadaş Bir tek dileğim var olalım yoldaş Eğer istemezsen olurum kardeş Gönlünden çıkardın, anladım artık Hata benim, kusur benim suç benim Varlık olan sensin, kayıp hiç benim Yaşama tutunmam, sensiz güç benim Umutlarım bitti anladım artık. Ne elini tuttum ne de dokundum Kendi gözlerimden dahi sakındım Gelir diye her gün yola bakındım Beni unutmuşsun anladım artık. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Anlamsızlık Nedir bu acı, anlamsız iç çekişler, Hadi ölüm geleceksen tez gel Ne kekik fayda etti, ne limonlu çay Yoksun ya yanımda Hayatta kalmanın ne anlamı var... Oturmuş yutağıma zehir tadında bir şeyler Gelmesin istemem ne adaçayları Ne tazecik ıhlamurlar, ağlamak istiyorum Ona bile izin vermiyor hain ağrılar... Yanımda olsaydın şu an Yaslansaydım omzuna örneğin Ellerinle içirseydin zehirleri Hiç ölür müydüm böyle bir başıma... Zemzem olurdu her damla Hayat bulurdum inan bana Artık sen yoksun ya yanımda Yaşamanın ne anlamı var... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Anlatamadım Dağlar taşlar dile geldi anlattı Ben derdimi sana anlatamadım Yarınım bu günden daha zor geldi Bu günümü sana anlatamadım. Bıkmadım bekledim yıllarca seni Bilirim hiç gelmez sevdanın sonu Elbet vereceğim toprağa canı Aşkımı ben sana anlatamadım. Nasıl bir sevgiymiş hiç azalmayan Aksine artarak her gün çoğalan Günümü gecemi bir yağmalayan Özlemimi sana anlatamadım. Cesaretim bitti sabrım kalmadı Gel diye seslendim duyan olmadı Kara bahtım bir kez olsun gülmedi Sevgimi ben sana anlatamadım. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Anlatamıyorum Pırıl pırıl güneşe uyanan, bir bahar sabahı serinliği, Gül yaprağına düşen çiy damlasının berraklığı Kelebeklerin kır çiçeklerinde uçuşurken aldığı haz, Susuzluktan çatlayan toprağı okşarcasına yayılan su... Dalda kalan son yaprağı, kavururken kızıl güneş, Ve bütün umutlar yönünü umutsuzluğa dönmüşken, Yüreğimdeki meltem esintisinin anlamı nedir, Okyanuslar gibi serinleten ve hülyalara salan bu duygu... Sağlam dur yüreğim, kaptırma kendini birden bire Değilsin sen bir menekşe ya da hercai; hangisiyse Sağlam dur ki, sevdana duyduğun hüzün, az olsun Hüsrana uğradığında duyacağın hüzünden... Anla işte, korkuyorum yabancısı olduğum, Anlamını bilmediğim, tatmadığım duygulardan, Badem ağaçları misali bu vakitsiz bahar neden..? Biliyorum gene yetim kalacak sevda şiirlerim, Ve hissediyorum ama gel gör ki, Bunu yüreğime anlatamıyorum...! 25.11.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Anneler günün kutlu olsun annem Günaydın Anne... -Anneler günün kutlu olsunNeden gülümsüyorsun öyle manalı, manalı Unutmadım elbette anneler gününün dün olduğunu Söyleyemedim işte, yani nasıl desem yüreğim yetmedi Bu gün daha iyiyim merak etme beni, kahvaltımı ettim Şimdi keyif çayı içiyorum… Sen gidince epey zorlandım ama tekrar başlamadım sigaraya Otlakçılık sayılır mı bilmem, bir iki kez arkadaşlardan istedim Onlar da vermediler… Hele bir keresinde tam yakacaktım ki oğlum karşıma dikildi Sakın bir daha denemeye kalkma diye çocuk azarlar gibi azarladı Hemen vazgeçmedim elbet yani korkmadım azarlamasından da Ne bileyim…İçmedim işte…? Dün yanımda bulunsaydı gerçekten tekrar başlardım belki Evde duramadım, biraz alış-veriş yaptım ihtiyaç yoktu pek Ama olsun bir şekilde kafamı dağıtmam gerekiyordu Tarlalardan geçtim, kiminde fasulye, kiminde darı ekiliydi Bir kısmında da kabak-domates… Gelincikler, papatyalar, geliçler…. İnanmayacaksın belki, geliçlerin tuğlarını topladım Öyle güzel durdular ki su şişesinin içinde Aynı döşemeliklerin renginde….Tamam –tamam Hemen sorguya geçmesin gözlerin…. Neden vazoya koymadığımı merak ediyorsun biliyorum Eğil kulağına fısıldayacağım, evin noksanlarından biri de vazo Şimdilik tabi… Biliyorum, nazlı nazenin olduğumdan hep merak ederdin beni Ağabeylerin, çocukların iyi bakıyorlar mı diye Bakıyorlar ya, bakmazlar mı, gözleri gibi bakıyorlar. Dün sabah erkenden küçük ağabeyimle büyük oğlum aradı Sonra da küçük oğlumla, büyük ağabeyim… Ama ben seni arayamadım annem...Dedim ya, yüreğim yetmedi Gözyaşlarıma engel olamadım, aktılar da aktılar… Neyse şimdi iyiyim, yani ağlamıyorum artık… Bu anneler günü de böyle geçti işte…Yani geçmiştir zahir… Anneler günün kutlu olsun annem…Mekanın CennetRuhun şadolsun….KIZIN…..11-12 Mayıs-2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Annem Nasıl bir öngörüydü sendeki; Beni sevmiyor musun diye sorduğumda, hiç anne çocuğunu sevmez mi ama sana sevdiğimi belli edersem ben ölünce dayanamazsın demiştin. Ben de bilirdim beni sevdiğini ama olanca haylazlığımla senin ağzından duymak için canından bezdirirdim de gene seni seviyorum demezdin, sadece sarı kızım, deli kızım, çocuklaşma derdin. Sarı kızım deme bana derdim, kara olsan kara kızım derdim ama sarısın işte derdin. Bilirdim o zaman aslında seni çok seviyorum demekti bu. Ben boynuna sarılmaya çalıştıkça git başımdan Allahın delisi, koca kadın oldun bir türlü büyüyemedin derdin. Sahi annelerin gözünde büyür müydü çocukları anne. Herkes büyümez der de, o yüzden soruyorum. Kendine sor bu soruyu diyorsun değil mi? Boyun kadar evlatların var, onlar büyüdüler mi senin gözünde diyorsun. Büyümediler annem, hiç büyürler mi? Özel günlerde kulağın hep telefonda olurdu, çocuklarının aramalarını beklerdin bilirim, yoksa ne işin olurdu telefonla, mutlaka ararlardı ağabeylerim olsun, ablalarım olsun ama sabah erkenden aramaları bir başka mutlu ederdi seni. Bu hallerini bildiğim için en küçükleri de ben olduğumdan sabah erkenden hepsini arar, özel günlerini kutlar ve uygun oldukları en erken saatte seni aramalarını söylerdim, sonra peş peşe çalmaya başlardı telefon, nasıl mutlu olurdun, nasıl mutlu olurdun, birde yüzünde mağrur bir ifade olurdu, ya da ne bileyim “Savaş Kazanmış Bir Komutan Edasıyla” elini ardında kavuşturup, odanın içinde birkaç tur atar her şeyi tepeden tırnağa incelerdin. Biz o keyfi doyasıya yaşa diye hiç ses çıkarmazdık, taa ki sen kahvaltı hazır mı sorusunu sorana dek. Hemen hepimizin ayrı ayrıydı kahvaltısı biliyorsun, herkesin tepsisi ayrı ayrı, biliyorsun işte, tansiyon, diyabet derken mini bir hastane odası gibiydi evimiz. Bakıcısı da, hemşiresi de doktoru da benim olduğum mini bir hastane, her şeye yetişiyordum ama ben en çok senin kızın olmayı severdim anne. En çok da küçük kızın. Özellikle dini bayramlarda; bayramlığının olması seni sonsuz mutlu ederdi, hazır giyim sevmezdin de kumaşını alır, senin tarif ve yardımınla ben dikerdim hemen her bayram kıyafetlerini. Seni giydirir kuşatır sımsıkı sarılarak kokunu içime çekerdim doyasıya, zaten sen de tek o zamanlar izin verirdin sarılmama. Ben de şaka yapardım rüşvetimi aldım diye. Aslında pek alışkanlıklarımız arasında olmasa da son dönemlerde “Anneler Günü”nü biz de kutlar olmuştuk ya, benim amacım senin mutluluğunu görmekti sadece, senin mutluluğun benim yaşama sevincimdi. Varlığını dünyaya değişmezdim. Aklımda kalan bir çok hal ve hareketin var ama en çok memlekete giderken ki bakışların, içime işleyen o bakışların, ağabeyimin arabasının arka koltuğuna yatırarak yolcu ettiğim ve canlı olarak son kez bakıştığımız an. Bu gün 12 Mayıs 2013 Pazar, Anneler günü yani. Sen yoksun, aslına bakarsan ben www.Antoloji.Com - kültür ve sanat yoğum, Sabah erkenden uyandım, kahvaltımı hazırladım ama hepsi öylece duruyor masada, bardağımdaki çay soğumuş olmalı, öylece bakışıyoruz işte. Acelem de yok zaten. Biliyorum kendimden söz etmemi istediğini, hiç değişmedim, gene öyle saf, gene öyle küçük bir kız çocuğu, gene dokunsalar ağlayan yani ağlak, 53 yaşında bir çocuğum işte. Biraz önce çocuklar aradılar, ses tonumdan her şeyi anlıyorlar tabi, alışmam gerektiğinin bilincinde olsam da, senin yokluğuna alışamadım anne. Büyüyemedim sen yoksun diye, beni büyütmeden neden gittin Anne. Sitem etmiyorum, sadece seni ölürcesine özledim anne, çok özledim… Anneler günün kutlu olsun anne. 12 Mayıs 2013-Hatice AK Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Anneme Mektuplarım 1 Anneciğim; Bugün 21 Şubat 2008 hava günlük güneşlik ama epeyce ayaz, hani eskiden hatıra defteri tutulurdu, bilirsin canım benim de vardı, şiirlerim vardı hani içinde, ara sıra Sana okurdum ve sen sıkılıp namaz kılmak için kaçardın, söz konusu namaz olunca bir şey diyemezdim elbette. Artık hatıra defterlerini elektronik ortamlarda tutuyoruz. Bilgisayarlarda. 6 Şubat 2008 de bir şiir yazmışım BEN SENİ HİÇ ÖZLEMEDİM diye, hatıra defterimi ziyaret eden ve benim çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Benden 5-6 yaş küçük, küçük kız kardeş yani. Bu şiiri kendisine yazdığımı sanmış öyle üzülmüş öyle üzülmüş ki, “ Yalancıdır Bahar İnanma “ diye bir cümle geçiyordu şiirde sebep buymuş. Nihayet bu gün bana sordu, neden böyle bir şiir yazdığımı ve kendini kastedip etmediğimi. Duyunca ben de üzüldüm tabi ki. Birincisi benim hiçbir şeyden haberim yok, ikincisi benim yazım yüzünden boşu boşuna bir Can üzülüyor. Biliyor musun Canım annem; burada işler pek de iyi değil hatta hiç iyi değil. İnsanlar birbirini kırıyor, üzüyor ne bileyim, her söylenen sözde değişik anlamlar aranıyor. El hâsılı herkes kuşkucu, kırılgan ve mutsuz. Hani yine sana sözünü etmiştim bir ara yaşıtımdı hani, O da benim gibi, Anasının karnında durmasını beceremeyip, ebenin ellerinden kayıp tahta leğenin içine düşmüştü. Bende sanki dünya bir şeye yararmışda görmek için geç kalmışım edasıyla odunlukta merhaba dememiş miydim? Neyse galiba dedikodunun dozunu fazla kaçırdım sen hiç sevmezsin dedikodu yapmayı. Tamam, başka bir şey söylemeyeceğim. Hiç mutlu değilim anlayacağın, hatta çok üzgünüm. Peki, sen nasılsın inşallah iyisindir. Yerin Yurdun Nur Mekânın Cennet Olur İnşallah, yarın yine günlerden Cuma. Hayırlı Cumalar Anne KIZIN Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Anneme Mektuplarım 2 Merhaba anne; Oğlum vatani görevini tamamlayıp bu gün geldi. Çok mutluyum, bir o kadar da kederli. Belli etmemeye çalışıyorum ama içim içime sığmıyor. Biliyorsun işte sen gittikten bir yıl sonra babamızı kaybetmiştik. Birbirinizi ne çok severdiniz, bak O’da gitti senden sonra. bırakarak. Bizi böyle kimsesiz, böylesine çaresiz ve böylesine mahrum ve mahzun Beni ancak sen anlarsın diye anlatıyorum. Sizin gidişinizle anladım ki, anası-babası olmayanın akrabası da olmazmış. Bize düşen şimdi hayat mücadelesini bize öğrettiğiniz gibi sürdürmek. Namusumuzla, şerefimizle, sevgimizle ve saygımızla. Ne kendimizi kimseden üstün, nede kimseyi kendimizden üstün görmeden, tutunmak hayata. Canım annem sana yazacak o kadar çok şey var ki, neresinden başlasam bilmiyorum. O yüzden bu günlük bu kadar yeter. Eğer biraz daha yazacak olursam seninde çok iyi hatırlayacağın gibi gözyaşlarımı tutamayacağım. Sevgilerimle.18.01.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Anneme Mektuplarım 3 Dünya telaşı mı denir adına, kayıtsızlık mı, ya da hayata küskünlük mü? Belki hepsi, belki de hiçbiri. Ne bir istek ne bir heyecan var içimde neden Anne. Sen iki torununu kaybetmiştin, ikisi de bayrama yakındı, onların gitmeleri seni bir kez daha yıkmıştı, bizler de üzülmüştük elbette ama sen bir başka yanmıştın anne ve yüreğindeki o yangın hiç sönmeden gittin. Fakat arkanda başka yananlar bırakarak. Yarın bayram Anne; Hatırlasana, çocukluğundan beri bayramlarda hep yeni elbiseler giyermişsin ya, bu geleneği hiç bozmamıştık seninle. Beğenebileceğini tahmin ettiğim kumaşlardan alır ben dikerdim sana, içi dışı- altı üstü, yani tepeden tırnağa denir ya öyle işte. Nedense renkli eşarplar örtmene alışamamıştım, illaki beyaz tülbent olacaktı elbisenin tamamlayıcısı. Günler öncesinden işlediğim oyalarla süslerdim tülbendinin kenarını itiraz etmez takardın başına. Birde sana diktiğim elbiseyi önce kendi üstümde denerdim ve sen hep gülerdin, benim mankenim diye. Yarın bayram Anne; Bilemiyorum, görünmeyen bir el bizleri sürekli birbirimizden koparmaya çalışıyor kardeşlerimle sanki aynı sen gitmeden önceki gibi, ben direndikçe başka bir suretle çıkıyor karşımıza, yinede bizi alt etmesine fırsat vermeyeceğim anne. Onlar ister hatırlasınlar bir kardeşleri olduğunu, ister hatırlamasınlar, ben unutturmam bilirsin. Her şeyi ekonomik krizlere bağlar olduk ya Anne, oysa insanlığımızı yitiriyoruz hızlı bir şekilde biliyoruz ama mücadele etmiyoruz. Telefonla da olsa birbirimize hatır sormak lüks oldu, kimse hatır gönül tanımaz oldu sevgiler yitiyor anne. Yarın bayram Anne; Ben ve oğullarım; birbirimize sıkıca tutunmuştuk sen ve eşim gittikten sonra, şimdi her birimiz bir yere savrulduk, bayramda büyük oğlum yok, küçüğümle birlikte geçireceğiz bayramı. Her birimiz bir yerlere savrulsak da yüreklerimiz birlikte atıyor anne, sakın merak etme, ayrılığımız zorunluluklardan kaynaklanıyor. Buna da şükür diyorum, en azından biri yanımda olacak ya. Yoksa bu bayram çok uzun sürerdi anne. Yarın bayram Anne; Sana söz anne bizdeki insan sevgisini hiç bir olumsuzluğun tüketmesine izin vermeyeceğiz, sende bilirsin bizi, yüreğimizin kapıları hep açıktır, yeter ki adı sevgi olsun kabulümüzdür, yalanda olsa yılan da olsa. Eğer nankörlük eder de bizi üzerse o utansın değil mi anne. İşte yine sana geldim, çok özledim bir bilsen anne, ağlamayacağım söz, çünkü biraz önce elimi yüzümü yıkarken yeterince ağladım, pek bir güzel oluyormuş laf aramızda yüz yıkarken ağlamak, en azından yanaklarım ve gözlerim kurtuldu yanmaktan. Sanırım bu günlük bu kadar dertleşme yeter, hem yarın bayram, yine konuşuruz, gül yanaklarından ve ellerinden öpüyorum. Bayramın mübarek olsun Annem. 19.09.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Arar mı Beni Dost ehline dostluk sormaya geldim Dostça güllerinden dermeye geldim Dostluk için yürek vermeye geldim Divanına kabul eyler mi beni Dostun dosttan yoktur kârı, çıkarı Bir olup birlikte yaparlar balı İster gül ağacı belki dut dalı Hepsi de bir olup, sarar mı beni Saygının sevginin tartısı yoktur Dertler derya olur ah ne de çoktur Haklının vekili sadece Hak’tır Aklına düşer de sorar mı beni Neyimiz kalmış ki gönülden başka Ben de inanmazdım sevdaya aşka Sesime bir kulak verseydi keşke Bir de bunun için yorar mı beni Dost yoluna koyduk biz serimizi Kimseye demeyiz bir sırrımızı Konuşsak anlardık birbirimizi Bir gün gelip candan arar mı beni 25.07.2007 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Arılar ve İnsanlar Bir badem fidesi açan çiçeklerini, bir tane ağaçta, onlarca arı, üstelik karışıktı türleri, yoktu da üstelik akılları… Düşünemezlerdi insanlar gibi, yaptıklarının hayra mı? yoksa şerre mi varacağını... Durup seyrettim, tepkileri sadece dalları kırmaya çalışan ellereydi, kardeş, kardeş paylaşıyorlardı polenleri... Sonra bizleri düşündüm, ne kadar insan olduğumuzu bir de, keşke arılar kadar kullanabilseydik, aklımızı değilse bile içgüdülerimizi, bütün dünya barış içinde olmaz mıydı... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Asi Yüreğim Bu gün yine söz geçiremedim Durmaksızın kanadı yüreğim Duvarlarına çarpa çarpa. Çığlık çığlığa koşan bir çocuk gibi Dönüp durdu kendi etrafında.. Alışır belki dedim, alışmalı yalnızlığa Nasıl bağlandıysa bir hayale, Unutmaya da öyle alışmalı, Unutarak boş hayalleri.. Belli ki; dününe sığmayan sevgisi, Alenen yarın terk edecek. Ondan geriye bir tek hüzünlü Gülümsemeler kalacak… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aslında Şiir Aslında şiir; yaşamın kendisidir, tüm güzellikleriyle, verdikleriyle, aldıklarıyla... Aslında şiirin kendisidir yaşam görebilene, duyabilene, hissedebilene... Aslında hüzündür şiir, yazabilene yazdırabilene, Aslında ıssızlığın kendisidir şiir duyabilene... Aslında şiirin kendisidir ıssızlık... Yüreğiyle anlatabilene... Kimi aşkı anlatsa da, çoğunlukla hüzündür şiir, Yani hangi açıdan bakarsanız bakın, Neyi görmek ve bulmak isterseniz odur şiir... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aşk Bunlar Değilse Başka Nedir ki-1 Irmağın coşarak, akması mıdır Söğüdün göz yaşı dökmesi midir Yosunun kayaya, bakması mıdır Aşk bunlar değilse,başka nedir ki... Güneşin yüzünü yakması mıdır Güllerin alları takması mıdır Gönlünden pınarlar çıkması mıdır Aşk bunlar değilse,başka nedir ki... Gökte yıldız olup, sayılmak mıdır Işığı semaya, yayılmak mıdır Tek bir yudumuyla, bayılmak mıdır Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Mecnun olup, çölde dolanmak mıdır İnce eleklerden, elenmek midir Feleğe kahredip, ilenmek midir Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Ömrünü ömrüne, adamak mıdır Kuruyan her dalı, budamak mıdır Kesintisiz bedel, ödemek midir Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Şiir şiir sevda, okumak mıdır Nakış nakış, canı dokumak mıdır Şarkı şarkı, sevgi şakımak mıdır Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Romanlara konu, ibadet midir Ateşiyle yakan, bir nöbet midir Tende hüküm giyen, kabahat midir Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Yaprak olup, dalda tutunmak mıdır Sevgi sözlerinden, utanmak mıdır Yârin hayaliyle yetinmek midir Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Hasret çekip, kara bağlamak mıdır Ciğeri köz ile dağlamak mıdır Hisli, hisli türkü söylemek midir Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Giydiği esvaptan kıskanmak mıdır Güvenle sineye, yaslanmak mıdır Ezalar çekerek, uslanmak mıdır Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aşk Bunlar Değilse Başka Nedir ki-2 Sevgiyi sonsuzca, yaşamak mıdır Kalbini kalbinde, taşımak mıdır Onsuz saraylarda, üşümek midir Aşk bunlar değilse, başka nedir ki...… Esen yelde kokun, aramak mıdır Dönüşsüz yollarda, yürümek midir Vuslatsız toprakta, çürümek midir Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Saniye arasız, özlemek midir Gelse diye yolu, gözlemek midir Gönülü, gönüle sözlemek midir Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Bulutun göklere, ağması mıdır Yağmurun toprağa, yağması mıdır Başağın boynunu, eğmesi midir Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Arının çiçeğe, konması mıdır Buharın havada, donması mıdır Tenin sevgi ile yunması mıdır Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Bir reyhan dalını, koklamak mıdır Onu yasaklarda, saklamak mıdır Kem sözden sakınıp, aklamak mıdır Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Yoluna canını, adamak mıdır Uzaktan seyredip, ağlamak mıdır Her dem sevilene, çağlamak mıdır Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... İçilen kahvenin, telvesi midir Umut bahçesinin, servisi midir Yoksa tabiatın, cilvesi midir Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Başucunda şarkı, söylemek midir Soluk soluk sesin, dinlemek midir Kusuru, hatayı önlemek midir Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Boynuna sımsıkı, sarılmak mıdır Cefa hamuruyla, karılmak mıdır Bir gün ayrı kalsan, darılmak mıdır Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aşk Bunlar Değilse Başka Nedir ki-3 Dünyanın hanına, konup göçmek mi Bir bahçede, bin bir çiçek açmak mı Sevdiğinden, uğrun uğrun kaçmak mı Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Kuşların daldaki, cıvıltısı mı Dudağın kulağa, fısıltısı mı Gözlerin gözlerde, ışıltısı mı Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Boran olup, yücelere konmak mı Kabından taşarak, düze inmek mi Damla, damla eriyip de ölmek mi Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Anka gibi, dağ başında kalmak mı Siteminden saçın, başın yolmak mı Düz yolda şaşarak, helak olmak mı Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Coşup coşup, kıyılara vurmak mı Baktığın her cisme, hüsnün sormak mı Bütün engellere, göğüs germek mi Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Yüzünü görmeden, yürek açmak mı Uğruna baş koyup, candan geçmek mi Kırlarda kelebek olup, uçmak mı Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Bir hayalle ömrü, heba etmek mi Düşte görmek için, dilek tutmak mı Bir tek gülüşüne, cihan satmak mı Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Çölün ortasında, vaha olmak mı Nilüferler gibi gölde, solmak mı Sularda yüzerken,susuz kalmak mı Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Gökteki yıldızdan, haber sormak mı Turnalar göçerken, selam durmak mı Gördüğün her düşü, hayra yormak mı Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Ak ellere al kınalar, yakmak mı Leyla’ya Şirin’e nispet yapmak mı Bu dünyadan, ebediyen kopmak mı Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aşk Bunlar Değilse Başka Nedir ki-4 Pazara çıkarsan, satılmayan mı Sakıt olsa yere, atılmayan mı Helale harama, katılmayan mı Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Alına yazılan, kara yazı mı Yüreklere düşen, ince sızı mı Sevdalının bir çift tatlı, sözü mü Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Yabanın harmanı, savurması mı Güneşin gazeli, kavurması mı Yönünü yönünden, çevirmesi mi Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Hava gibi, sarmalayıp saran mı Aşikâr olmayan, gizli yara mı Dost bağında türlü, güller deren mi Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Gönül bacasından, tüten duman mı Dün ile bu gün mü, ahir zaman mı Ahu zarmı yoksa vehm-i aman mı Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Irak yolu yakın eden, duygu mu Sevdikçe duyulan, derin kaygı mı Umut mu, özlem mi, ya da saygı mı Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Havada uçarken, yerde düşmek mi Alevden kurtulup, kora düşmek mi Mutluluk yolunda, zora düşmek mi Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Sadece hayal mi, yoksa beşer mi Her güzelde, akıllara düşer mi Karada denizde, gökte yaşar mı Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Bağda salkım salkım,koruk üzüm mü Canın, sevdiceğin, iki gözün mü Şekerin, şerbetin, balın, tuzun mu Aşk bunlar değilse, başka nedir ki... Yorganın, döşeğin, yastığın da mı Gün olup bağrına, bastığında mı Kelamı gelmezse, sustuğunda mı Aşk bunlar değilse, başka nedir ki.. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aşk Ve Sevgi Bir kış günü pencereye yaklaşıp, Sokak lambasının ışığına düşen, Kar tanelerine bak, içlerinden biri, Erimemek için direniyor, ısıya inat. Belli ki çok aşk şiiri yazmış ve okumuş, Bu kadar bilge anlayacağın, ne var ki Ne aşka ne de aşığa hiç inanmamış, İnanmaktan öte güvenmemiş bile. Sadece sevgiyi bilmiş öğrenmiş, Özveriyi “ rağmen” sevmeyi sevmiş, Gülü sevmiş dikenine rağmen, Sevmeyi sevmiş sevilmeyi beklemeden. Sevgi sarar sarmalarmış tüm yaraları, Aşk kanatırmış yara olmayan canları Doğayı sevmiş, insanı sevmiş sorgulamadan, Ne olması gerektiği değil, ne olmadığı için sevmiş. Aşk Aşk Aşk Aşk bunları yapamamış, çünkü aşk bencilmiş. ihtirasmış, sevgi özveri, sevgi konuşur ve dinlermiş yasaklar, sınırlar çizer, üzer yakar yok edermiş. boşmuş, boşlukmuş, hem koşar hem koştururmuş. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aşkı Öğrendiğimizde Okul bahçesinin duvarlarına tünerdik Telgraf kuşları misali, her birimiz Karışırdık erkek kız demeden Ve bilgimizle yarışırdık Kim iyi not alacak kimyadan biyolojiden… Eğrelti otlarının yaşamıydı konumuz bazen Bazen terliksi hayvanlar, geçerdik dalgamızı Sıra edebiyata ve Otuzbeş yaş şiirine gelince Genç olmanın keyfini sürerdik Neriman öğretmene nazire Bir de sigaraya alışmıştık, okul müdüründen gizlice… Aslında yoktu cepte sigaraya verecek harçlık Kimi çocukların durumu iyiydi, yapardık otlakçılık Bir erkek bir kız bir arada görseler hemen derlerdi Bu oğlan vallah-billâh bu kıza âşık… Hani muhakkak olmuştur öyleleri belki de Ben görmedim okul arkadaşıyla evleneni yine de Konuşurduk hep havadan sudan, kızlı erkekli Döner dolaşır söz memleket meselelerine gelirdi Kimimiz sağcı olurduk, kimimiz solcu İki lafla kurtarırdık memleketi, kaçardı ipin ucu… Hiç düşünmemişiz o zamanlar ne olduğunu aşkın El ele tutuşan iki kişi görsek, bakardık şaşkın şaşkın Bizim kötü alışkanlığımız, iyi bir insan olarak yetişmek gayesiydi Bir de babamızın bize verdiği emeği heba etmeden mektebi bitirmekti İşte böylece geçip gitti yıllar, bize kalan şimdi elde sıfırlar… Her şeye rağmen, ayrılmadık Atatürk’ün izinden Bizimkisi Memleket ve Bayrak Aşkıymış, öğrendik öğretmenimizden İnsandık elbette kişisel duygularımızda olacaktı bir zaman Vazgeçmiştik, insanlık için dünümüzden ve bu günümüzden Yaşansa da yaşanmasa da, aşk’ı öğrendiğimizde Çok geç olmuştu ve artık biz aşka âşık olmuştuk... 03.11.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aşkın Halleri Bir bilsen; Bir bilsen kopan fırtınaları yüreğimde Kader deyip, geçiş üstünlüğü verdiğim düzensizliğe Nasıl ağız dolusu isyan sözleri saymak isterim Hasretin çığ gibi büyür, acılarımı içime dökerim… Hayalimdi; El ele seyredecektik gece yıldızları Dolunayda yakamozları, Gökyüzü ağlıyordu, bulutlar da yoktu oysa Öyleyse neden ağlıyordu, o neyi özledi ki…? Ben seni özledim; Bir de yağmur altında delicesine ağlamayı, Kimse de bilmez neden ağladığımı, Karışınca gözyaşlarımla yağmur damlaları, Olur da fark edip soran olursa, sevinçten derim, Bu gün tekrar kavuştum sevdiğime.. Duyuyor musun; Duvarlarını yumrukluyorum yüreğimin Düğüm düğüm olmuş feryadımı bastırmak için Ve gözlerim zifiri karanlıklarda arıyor seni Düşen her damla gözyaşım parçalarken dizlerimi… Demem o ki; Sensiz geçen günlerimin kısaca özeti Ve hasret mevsimlerindeki hallerim, Baksana aynıyız seninle Tek bir fark var aramızda, Sen aşk’ın hallerinde yürüyeceksin... Ben hasretin yollarında… 07.04.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Atam, Babam, Ben, Biz Babam; İstiklal Marşını duyduğunda Kasketini koltuk altına alıp, esas duruşa geçerdi, Ezan sesini duyduğunda da, ibadet için camiye giderdi… Annem; kendini bildiğinden beri, Elverdiğince sağlığı, namazlı abdestliydi, Atatürk adı geçtiğinde, gözleri dolar heyecanlanır, Cumhuriyetin onuncu yılında, on yaşında olduğunu söylerdi… Taşeli Platosunun, küçük ve kırsal bir ilçesinde yetiştim, Okul yıllarımızda, günler öncesinden başlardık hazırlıklara, Tek yürek, tek sestik, ülkemiz için iyi bir yurttaş, Ailemiz için hayırlı bir evlat olmaktı tek derdimiz. En güzel şiirleri, ezberden okumak için yarışırdık birbirimizle, Alnımız açık başımız dik, Atatürk’e söz veren gençliktik… Atamızın Gençliğe hitabesi, yüreğimizde canlanır, Şahdamarımızdan beynimize ulaşırdı, Orada çoğalan vatansever duygularımız dünyayı dolaşırdı, Okul bahçesi kırmızı-beyaza bürünürdü, ellerde Albayraklar Caddelerde, halkı selamlar, Cumhuriyet için yürürdük… Tenimiz üşüse de, sıcaktı yüreğimiz, Onbeşinde ne isek, ellisinde aynıyız, Aynı inançla atar, durmaz bizim kalbimiz, Birimiz milyonumuz, milyonumuz birimiz, İlelebet Bu devlet ve dahi Cumhuriyet, Payidardır, payidar kalacaktır biliniz… 10.11.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Avutsam Kendimi Gene tek başınayım yüreğimin kuytularında, Duygularım kürek mahkûmu, firari uykularım, Dalgalar, acımasızca kıyılarımı dövüyor, Yakamozlar küsmüş, dinlemiyorlar beni, Yüreğimi hapsetmiş mor gecenin fanusu, Yaktıkça yakıyor… —Yokluğun deli poyrazlar gibi esip duruyor içimde, Değdiği her yeri kanatıyorSiluetin beliriyor, bir veda türküsü eşliğinde uzakta, Yağmur sonraları ağaç dallarında kalan son damla gibi. Ve özlemi düşüyor bir şeylerin üzerime, İliklerime kadar üşüyor-üşüyorum... Ne bela şeymiş bu yalnızlık fırtınası denen, Yıldız ve ay damlalarından kopardığı çiçeklerin, Çığlıklarını duydukça içim ürperiyor, buz tutuyor ellerim. -...Sonra korkuyla sevmek arası bir duyguyla, Zihnimde sakladığım sesinin tınısına, Sımsıkı sarılıyor-sarsılıyorum...İşte gene hüzün çağlıyorum akrep aynı yeri vuruyor, Yelkovan başına buyruk, zifiri karanlıklarda tutsak hayallerim, Sevda şarkıları, aynaların yüzüne çarparak kırılırken, Bin bir parçaya bölünüyor umutlar, toplayamıyorum... Dudaklarına dokunmak istiyorum parmak uçlarımla, Nefesin nefesimde, sıcaklığını hissetmek isterken, Bütün düşlerim kopartılıp alınıyor, yüreğimden Engel olamıyorum... —Gece böylece sona ererken, tan yeri ağarıyor, Sabah olmak üzere, kızıl ve kızgın güneş doğarken Ay uzaklaşıyor... Umutlarımla birlikte, parlayan bütün yıldızlar kayboluyorHani olmaz ya… Biraz daha kalsan diyorum... Yalnızlık serenat yaparken, hemen terk etmesen beni… Otursak yan yana ve birlikte izlesek bu günün doğumunu, Uykusuz geçen geceden kalma yorgunluğuma yenilsem, Ve başım göğsüne düşse, okşasan saçlarımı, Öylece akıp gitsek sonsuzluğa, Dalgaların nağmeleri eşliğinde... -...Senede tek bir gün olsa bile, avutsam kendimi, Seninle süslediğim umutlarımın beşiğinde...Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ay'ın öte yüzü ay akşamdan doğmuş nöbetteydi vadide ışığı ufuk çizgisi morla kızıl arası tepelerdeki ağaçların kimi masum bir ceylan gölgesi kimi harami kılığındaydı hafif bir serinlik yüzlerden usulca aktı gök, verandaya sarılmış asma dallarını okşadı şimşek kanatlı bir baykuş menzile varmanın telaşındaydı ve akşam karanlığının geceye intikal zamanıydı ay denize düştü limon çiçeklerinden bir buse baygın bakışları ve mahzun gülüşleriyle bulutlara doğru uçuştu erguvan dallarında oynaşan serçeler ömrü bir güne sığan kelebekler ve elleri yediveren gül fideli seyirciler roman oldu, türkü oldu, şiir oldu aşkı kutsama zamanıydı doğanın tüm börtü böcekle bütünleşerek özlenen birini bekler gibi baharı beklemeleri ne hoştu ay’ın öte yüzü bana düştü Hatice AK/16.03.2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ay Işığını Al Bu Gece Koynuna ay ışığını al bu gece koynuna uyut göğsünde, öpe koklaya tut ki öldüm, bekleme beni dönüşüm yokmuş gibi, bir daha geri... vasiyetim olsun sana, senden önce ölürsem eğer, tek bir karanfil, getirsen yeter, bilmediğim karanfil kokuna tutkundum habersizdim, vuslatın hiç gelmeyeceğinden... zaman arsızca akıp giderken her gün çalmakta ömürden sev sevebildiğin kadar üşütme yüreğini, düşünme ardında kalanları aldırma sen, inan ayrı düşen hiç bir sevdalı ayrı düştüğü için ölmez kederinden... 06.02.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ayağımda Kundura El yapımı olduğu her halinden belli olan, evin arka yüzündeki rafta iki çift kundura görmüştüm çocukluğumda. Bordoya benziyordu renkleri, topuklarının ağaç olduğu aleni. Sıkça giyilmediğinden beklide iyice gevremişler burunları havaya doğru kalkık vaziyetteydiler. Hep özenmiştim, kunduraların durdukları yerin yüksekliği boyumu epeyce aştığından Vita Yağı tenekelerini çaprazlama üst üste koyup ulaşarak, zaman zaman denemişliğim de olmuştur hani. Ancak kaskatı olduklarından belki artık sadece rafı süslemeye yarar haldeydiler. Bazı şeyler ukde olur ya insanın içinde, benim de öyle olmuştu. Babamdan kundura istediğimde Ortaokula gidince alacağım demişti. Bu sözü aldığımda ise daha ilkokula bile başlamamıştım. Zamanla unuttum tabi. İlkokul bitti, Ortaokula başladım (oda ayrı bir serüven) gizlice yaptırmıştım kaydımı bir aile dostumuz yardımcı olmuştu da. Kitap ve defterlerden yana bir sıkıntı yoktu, benden iki sınıf önde okuyan erkek kardeşimin kitapları ve defterlerinden kalan boş sayfaları kullanabilirdim ama kılık kıyafet...? Asıl zor olanı buydu, babam her ne kadar kundura için ortaokula başlamamı ön şart koymuş ve alınma ihtimali kuvvetle muhtemel olsa da, okula gizli kaydolduğumdan (babam; büyükleri okudu da ne… Yedi, bu da gitmeyiversin demiş anama, ben bunu duyar da durur muyum.) disiplin cezası almıştım bir kere babamın nazarında. Biraz ağlayıp-sızlayıp okumak için anamı razı etmiştim. Babam da anamın lafının üstüne laf koymazdı bildiğim kadarıyla. Siyah parlak bezden (naylon denen) basbayağı belden büzgülü bir önlük dikilmişti, ne kadar da parlaktı…Yalnız noksan olan bir şey vardı, önlük tamam, siyah çoraplar, o da tamam…Ayaklarıma baktım (genellikle mavi rengi çok sevdiğimden) mavi renkli lastik pabuçlar…Günlük yaşamda genel olarak giydiğimiz lastik pabuçların yadırganacak bir yeri yoktu ama ya okul…Okulda onca öğrenci kunduralarıyla, hem de yepyeni ışıl ışıl kunduralarıyla gezinirken biraz zor olacaktı ya neyse…Sonuçta başarıyı aklımızla kazanacaktık, ayağımızdaki pabuçla yada sırtımızdaki paltoyla değil… Ben ve kardeşlerim ilçeden kiralanan bir evde oturuyorduk, bizimle aynı köyden ve hali vakti bize göre daha iyi olan bir de komşumuz vardı. Benimle aynı yaşıt ama beni ikiye katlar irilikte de bir kızı… Komşumuz bir gün beni çağırdı, gittim. Elinde az yıpranmış bir çift kundura tutuyordu, denememi istedi, içim gitmişti kunduraya ama alışmamıştık birilerinden bir şey alıp yemeye ya da giymeye… Ne kadar ısrar ettiyse de almadım. İyi o zaman dedi Annen gelince ona söyleyelim eğer izin verirse bu pabuçlar senin… Komşu kızı çabuk gelişince bir yıl önce aldıkları pabuçlar küçülmüştü ona ve çöpe atıp ziyan olmasındansa bir çocuk sevindiririz demişlerdi. Anam ayda bir ilçeye gelir bize ekmek yapar yiyecek erzak alır, tekrar köye dönerdi… Bu kez gelmesini iple çekmiştim… O gelince izin alınacak ve ben de kunduraya kavuşacaktım… Nihayet anam geldi, mesele çarçabuk iletildi… Onay alındı… Ben de Serpil’e küçülen kunduraların sahibi oldum… Ne de olsa benimde bir kunduram vardı… Kim tutardı artık beni… Derslerde her soruya parmak kaldırıp, sınavlarda en iyi notu almamak için hiçbir mazeretim yoktu artık… Başarılı da oldum, Ortaokul birinci sınıfın dışında lise de dâhil hep bütünlemesiz geçtim sınıfları, Serpil de öyle…... Sınıf arkadaşımdı Serpil… Liseden sonra hemen hiç görmedik birbirimizi ama ne Serpil’i ne de o kundurayı hiç unutmadım… TEŞEKKÜRLER SEVGİLİ SERPİL, TEŞEKKÜRLER FATMA ABLA www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 21.02.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ayaz Güneş batmak üzereydi, posta henüz ulaşmışken köye, Daha yürünecek yol vardı ya, her şey ne kadar keyifliydi, Yolun sonunda sen olunca … Alı alına, mor’u moruna karışmıştı karşı tepelerin Bizimse sırtımızdaki en ağırıydı yüklenebileceklerimizin Sözün kısası, kış günüydü o ormanı en son gördüğüm Alevler yutmadan önce salınırken nazlı-nazlı salkım söğüdüm… Mersin ağaçlarına yaslanıp fotoğraf çektirmiştik Yarı bozuk çok eski bir makineyle, hatıra kalsın diye Hiç hesapta yoktu tükeneceğimiz birer birer mazide Yerlerinde kararmış bir kaç dal parçası kalan çalıların bile... Giderken ayak mı sürüdün be Baba, Yandı yok oldu, bütün ağaçların koskoca köy bile Bir bilsen baba, bir anlatabilsem hasretimi Hava ayaz mı ayaz, sensizlik donmaktan bin beter Her babasız kalanı, hava böyle üşütür mü Baba... 10.02.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aydınlarımız Aydınlar çıkmışlar bu gün pazara Aman dikkat, gelirsiniz nazara Dinleyecek birini de bulsun kazara Yiyecek, giyecek mecalimiz yok… Aydınlanır, şavkı vurur çevreye Hatır, gönül girer hemen devreye Seçkin makamlar hep dosta, kirveye Yaşayan ölüyüz ecelimiz yok… Hariçten gazelle olmaz aydınlık Gelenek bilmeden gelmez yenilik Halk özünde yoktur, gaflet ve benlik Özümüz yandı da dumanımız yok… Yerli malı giymez, nitelik arar Bakkala hiç girmez, Center’e sorar Aklını hep yersiz işlere yorar Sözümüz tükendi, cevabımız yok… Birlik olamazlar, hırs ağır basar Böylece verirler herkese hasar Kimisi yan çizer, kimisi küser Sabrımız tükendi, kararımız yok… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ayna Şair ayna tutandır her şeye ama önce kendisine şiir biraz kendisidir, çokça gözlemleri kimi zaman hayaldir şiirler kimi zaman gerçeğin ta kendisi. İyisiyle, kötüsüyle, yanlışıyla doğrusuyla.. Şiirdir şair... O hep pembe tablolar çizemez insanlığa ayna tutandır dedik ya en başta... aslında yüreği aynadır şairin kendisine yansıyanları yazar durur ömrü yettiğince... Biraz yüreğiyle, çokça da aklıyla.... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ayrılık Acısı Gün karardığında, Ben başlarım aydınlanmaya Her yer ışıl ışıl olur Ve yıldızlar örtemez üstümü Gözlerin doğunca gözlerime... Bakışların sarar, yalnızlığımı Sığınırım şefkatinin kollarına Sel olur gözyaşlarım durduramam Gözlerin doğunca gözlerime... Sabahım herkesten erken olur Bir beyaz güvercin konar pencereme Sanki sen gelmişsin sanırım Gözlerin doğunca gözlerime... İşte yine baş başayız seninle Hiç olmadığımız kadar vurgun Bilmediğimiz kadar yakınız Ve bir o kadar hasret, o kadar uzak Gözlerin doğdu yine gözlerime bak Bilmem ki bu ayrılığın acısı ne zaman son bulacak… 18.11.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Baba Demek Çocuğunuzun Korku Objesi Olmak Anlamına Gelmesin ____________1993 yılında seni kaybettiğimde çok üzülmüştüm. Sonra annem… Senin gidişinin ardından fazla sürmemişti, bir şey değişmemişti hayatımda yani ne bileyim hani o yokluk hissi ve korunmasızlık, işte böyle duygulara kapılmamıştım çünkü annem vardı, dağ gibi yaslandığım. ____________Yapım gereği ne sana ne de hiçbir kimseye saygıda kusur etmedim, etmiyordum, men ettiğin şeyleri yapmıyordum örneğin, bayramlarda bütün kız çocuklar ellerine kına yakarlardı, o kadar çok özenirdim ki o çocuklara, sanki bütün dünya onlarında, ben bunlardan mahrum kaldığım hissine kapılırdım. ____________Daha altı yaşındaydım, benden dört ve iki yaş küçük kardeşlerimi kaybetmiştiniz, annem zaten dünyadan tamamen kopmuş gibiydi, beni ne sen ne de o görmüyordunuz, acınızın ne denli ağır olduğunu yıllar sonra annemi kaybedince anladım. ____________Kuşku yok ki bunlar çok ağır sarsıntılardı ama benim günahım neydi ki, ben de çocuktum işte. O zamanlar bana hep iki ağabeyim sahip çıkmıştı, hoş şimdi de öyle ya. Ben onlara naz eder, onlara şımarır, onlara güler onlara ağlarım. ____________Senin öykünde benden farklı değilmiş Baba; yetim kalmışsınız ikinci dünya savaşı sonrasında ve iki erkek kardeş bir daha görmemişsiniz babanızı, belki de baba şefkati görmediğin için nasıl baba olunacağını bilemiyordun. Bilmiyorum ____________Bir ben değil ki, evdeki herkes tir tir titrerdi senin sesini duyduğu an. En çok da annem nasiplenirdi bu otoriter tavrından, bazen sınırları aştığın olurdu, bizler de korkudan saklanacak kuytular arardık hep. ____________Ama hiçbir zaman ne aç bıraktın ne açıkta. O dönemlerde, her şey bu kadar çok değildi, ulaşılması da bu kadar kolay, ama değerliydi, dayanıklıydı ve şimdilerdeki söylemle açıklayacak olursam doğaldı, helaldi bereketliydi organikti. Çalıştın didindin, yemedin yedirdin, giymedin giydirdin. ____________Karnımız tok, sırtımız pekti doğru söylemek gerekirse ama ya yüreğimiz? Galiba yüreğimizi aç bırakmıştın Baba. Somut gereksinimlerden mahrum etmemek için soyut olanları gözden kaçırmıştın belli ki, her ne kadar bunu bile isteye yapmamış olsan da yüreğimizi aç bırakmıştın sanırım. ____________Bu gün “Babalar Günü” ama benim seninle paylaşacak yani sadece ikimize ait ve bende iz bırakan hiçbir anım yok. Bunun için üzülsem mi, sevinsem mi onu da bilmiyorum Baba, inan bilmiyorum. Belki, yani giydirip, kuşatmasan, karnımızı doyuramamış olsan yani somut her şeyimiz noksan olsa da sadece sevgini hissettirebilmiş olsaydın, eminim şu an senin için çok farklı şeyler yazıyor olacaktım. ____________Sakın yanlış anlama, seni suçlamıyor, yargılamıyorum ama nedense senin yokluğunu hissederek acı duyuyor muyum bilmiyorum. İki ağabeyim senin yerini öylesine doldurmuşlar ki. ____________Sonuç itibariyle, her şeye karşın ve her şartta, yani babamı seçme gibi bir şansım olmuş olsaydı, açık yüreklilikle söylüyorum gene seni seçerdim. Veremediklerinin yanında verdiklerin o kadar çoktu ki. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ____________Örneğin; en başta Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı yurtsever, inançlı, dürüst, şeffaf ve insan gibi insan olmayı senden öğrendim, biraz kendi kendime oldu ama senin genlerin sayesinde öğrendim baba. Senin kızın olmaktan her şekil ve şartta gurur duydum, babam olduğun için, yurtsever bir insan olduğun için, namerde muhtaç olmadığın ve etmediğin için. __Teşekkür ederim baba. Babalar günün kutlu olsun, ışıklar içinde uyu___ ______________Kızın/17 Haziran 2012____________________ Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Babama Mektup Düşündüm de ben sana hiç mektup yazmamışım. Şimdi bu da nereden çıktı durduk yerde deme, çıktı işte. Sabah erkenden kalktım, eskiden sen de öyle yapardın. Ağlamıştım, elimi yüzümü gözlerim yanıncaya kadar sabunla ovdum, çocuklardan gören olurda tatları kaçar diye, ablamın kızı da bizde gezmeye gelmiş. Çocuklar şu an uyuyor, biri dershaneye gitti, onunla sabah dalaşımızı ve kahvaltımızı birlikte yaparız. Sonra o gider biz evde onun için hazırlık yaparız gün boyunca. Nedense yıllar sonra sana bu mektubu yazmak istedim, köyü sorma ben de bilmiyorum. Arada bir ağabeyim gidip eve bakıyormuş, haşarat zarar vermesin diye ilaçlıyormuş öyle söyledi. Her yeri böğürtlen dikenleri sarmış. Nar ağaçları dikenlerin içinde kalmış, şeftaliler bakımsızlıktan kurumuş. Sen hayatta iken cennet gibiydi oralar baba, sen gittikten sonra her şey yok oldu kurudu. Hatta dere bile kurudu. Oysaki senin ağaçların çok kıymetliydi, tek bir yaprağının yere düşmesini istemezdin, günün hep onlara bakmakla geçerdi, eve yemek yemeye bile gelmezdin çoğu zaman da, biz çayını yemeğini yanına getirirdik. Bu gün kalktığımda içimde inanılmaz bir özlem duydum baba, ağabeyimi çok özlediğimi fark ettim, düşündüm de asıl seni özlemişim baba, çünkü ağabeyim birebir senin aynın. Biz yanındayken bizi ağaçların kadar sevmediğini düşünürdüm hep, çok sert bir insandın, korkardım senden baba, çabuk kızar sıkça azarlardın, seni sevmediğimi söylerdim kendime. İşten geldiğinde yaz-kış sıcak su ile yıkardın elini ayağını, çorapsız hiç ayakkabı ya da çizme giymezdin. Önce ayaklarını bir güzel yıkar sonra da ellerini üç dört kere sabunlardın, sıcak su ve sabundan gelen koku, yani senin ellerin öyle güzel kokarlardı ki. Hele hiç unutmam, sabah kahvaltını yapıyordun, önünde yufka ekmekler vardı, kahvaltını bitirmek üzereyken elinde kalan bir parça ekmeği bana uzattın, ellerin ekmeği sıcacık yapmıştı ayrıca da misler gibi kokuyordu. Ömrüm boyunca yediğim en lezzetli ekmek oydu biliyor musun baba. Ben seni çok özlüyorum. Ya sen baba…? Sahi çocuklarını sevmek için hiç vaktin olmuş muydu baba…? -Mekânın Cennet Ruhun Şadolsun Babam18.05.2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Babasız Hanede Bayram Olur mu Bu gün bayram baba, Babasız çocuklarla, babasız ocakların bayramı olmazmış Hepiniz bizi bırakıp gittiniz ya, ne bana, ne de çocuklarıma Bayram yok baba… Yetim büyümüşler, tanıdık birçok çocuk gibi Bir annesi, bir kardeşi ve birde kendisi Kıtlık yıllarıymış gençliğini tanıması Bir inek bir de öküzmüş tek bırakıt atadan İkinci cihan harbinde kaybolmuş büyük babam… On iki yaşında yatılı okula vermiş tanıdıklar Çok üzülüp çok da ağlamış nenem İçindeki sönmeyen ateş ayırmış anasından oğlunu Tutmuş Antalya Eğitmen okulunun yolunu… Dönüp geldiğinde kalmamış memleketinde Ne memleket ne de onun yolunu gözleyen ana Devlet tarafından atanmış bir köy okuluna Okul dedimse lafın gelişi, ahırdan bozma bir yapı hülasası… Gel zaman git zaman gelmiş evlenme çağı Anam da yetimmiş aynı babam gibi Birleşmiş kaderleri, iki çıplak bir hamama Yakışır misali… Babam daha yeni girmiş yirmisine Bir de askerlik engeli takılmış peşine Teslim etmiş gül yüzlüsünü ağabeyine Gitmiş hasretini katık edip gözyaşlarına Askere gidenlerden o zaman nasıl alınır haber Tam kavuştum derken sılaya, gene ayırmış kader… Bir arada tutan sevgimiydi bilmiyorum Hani biraz sertçeydi babamın huyu Ne yalan söylerdi ne başkasının malında Olmadı gözü, el âlemin arında namusunda… Tam elli beş yıl yoldaşlık ettiler birbirlerine Babam 1992/ 24 Şubatında veda etti anama Anam da 2007/ 3 Martında bana Şimdi sıra bende, ecel ne zaman gelirse Can baş üstüne… Hatice AK/09.09.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bahar mı çarptı Bahar mı çarptı beni nedir, geç kaldılar Örneğin daha açmadı ıhlamurlar Doğaya mis kokularını saçmadılar Güllerin yaprakları dönmedi kızıldan yeşile Acelem de yok ama Bütün telaşım ya gene geç kalırsam diye Özenle biriktirdiğim kelimeler işte Sonsuz sayıda yap boz parçası gibi Bekliyorum baharı bin bir umutla 2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bahar Gelince Al yeşil giyinir bütün ağaçlar Tarlalar şenlenir bahar gelince Sevgiler yücelir göklere çıkar Gönüller şenlenir bahar gelince Burcu burcu kokar çiçeği gülü Kırlara serilir yemyeşil halı Kışın çıplanırken koca dut dalı Ağaçlar şenlenir bahar gelince Yüreklerde sevda selleri coşar Bülbül sevdasına aşk ile koşar Nisanın selleri bentlerden taşar Dereler şenlenir bahar gelince Herkes bilmeli ki; Rahmet Hak’tandır Yaradan yar olur, kulu yoktandır Yolunu gözleriz senin çoktandır Yollarda şenlenir bahar gelince Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bahara Veda İnsan bile isteye nasıl veda eder ki bahara, daha yeni durulurken suları derelerin, yeni tomurcuklanmışken ağaçlar, kelebekler uçuşurken, dal-dal çiçek çiçek.... Hiç veda edilir mi bahara, varsın geçmeyiversin bozacı sokaktan, varsın şahit olmasın şıracı ona... Kimin ne kaybı olur ki, birbirine bakışanların yürekleri sevgiyle doluyken... Hem kime ne; Bozacının yokluğuyla şıracının şahitliğinden... Hiç terk edilir mi bahar, son nefes terk edilmeden... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bahara Yürümek Kayıp bir adres gibi ne kendime aidim Ne de bir başka yere, Sanki cisimsiz ruhum, Birde yolculuk varsa ufukta Temelli şaşar aklım, dönerim divaneye Yolculuklar güzeldir aslında güzeldir de Yoksa göğsüne yaslanacağın biri yanında Yani tek başınaysan bilâ-mecburi Dakikalar saat, saatler gün olur Uzar da uzar zaman Bir bezginlik anı mı, kuşluk vaktinin Ağırlığı mı neden bilmem ama Akdeniz’e bakıyorum sanki bir ışık Bir tebessüm, ya da bir mucize bekler gibi İyi şeyler düşün diyor aklım İyi şeyler düşün ki iyi olsun her şey Hani mucizelere de inansam? Ne bileyim işte, inanmasam da avutuyor Güzel şeyler olacak diye Tekrarlayıp duruyorum, kendi kendime Belki de baharın yaklaşmasındandır Bütün doğa gibi bu devinim, bu telaş Bu meltem esintileri yüreğimdeki Oysa ben hiç bahar görmedim ki Ah yüreğim, ben seninle ne ederim Kışa dönmemiş miydik biz adım adım Boşmu verelim şimdi tüm kurallarımıza Bana ne yaştan baştan mı diyelim "El alem ne der'i " Ve her şeyi zamana bırakıp Bahara mı yürüyelim. 9 Şubat 2013/Yenişehir-Mersin Hatice Ak Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bakkal Defteri 1982-1983 yıllarıydı sanırım, büyük oğlum bir yaşındaydı, o tarihlerde de kamuda açılmış çocuk yuvaları olmadığından komşumuz ve aynı zamanda hemşerimizin eşi üstlenmişti bizim oğlanın bakımını. İkamet ettiğimiz mahallede bir tane bakkal vardı. Çok dikkatli bir insandı, aynı zamanda hesabı kuvvetli kıvrak bir zekaya sahipti. Neyse bütün ihtiyaçlar bakkaldan temin edilirdi, eşim pek sevmezdi alış veriş işlerini hatta hiç sevmezdi. Evin ekmeği aşı hepsi benden sorulurdu. Bebekte olunca bu gibi işler için komşunun küçük çocuklarından yardım almaya başladım. Onların yaşları da 8-10-12 üç tane çocuk. Çocuklar bir hevesliler bir hevesliler bakkala gitmeye tabi benim de işime geliyor, en azından bakkala gidip gelmekten kurtulduğumu sanıyorum. Borç-Alacak defterinin biri bakkalda birisi bizde yani kayıtlar çift tutuluyor. Ay sonunda daha doğrusu aybaşında maaşı alıp gittiğimizde birde ne görelim, evde bizim tuttuğumuz hesapla bakkalın hesabı arasında yarı yarıya fark var. Bakkalın tuttuğu defterdeki borç toplamı bizdekinin iki katı. Meğerse veletlerin bakkala gitme hevesleri bundanmış, bizim siparişlerin yanında kendi nefislerinin çektiği şeyleri yengem istiyor diye alırlarmış bakkaldan. Helal-ı hoş olsun ama, bu tutarsızlıktan sonra bakkal bir daha imzalı pusula olmadan çocuklara zırnık vermedi, olan bana oldu elbette, çocukların nevalesi bakkal tarafından zapt-ı rapt altına alınınca, benim de ekip desteğim anında bitiverdi. BAKKAL DEFTERİ üzerine çok sevimli bir anı olmakla birlikte; Bizim değerlerimizden birisi de bakkal ve bakkal defterleriydi, her geleneğimiz gibi onu da kaybettik. ÜZGÜNÜM AMA BAKKAL DA, DEFTERİ DE YOK ARTIK. Hatice AK–11.02.2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bal Bakışlım Aklıma hep bal rengi gözlerin takılıp kaldı, Ne kadar güzeldi rengi bal gibiydi bakışın da öyle Bal kadar tatlı, bu sana son bakışım der gibiydin, Öylede yaptın, o son bakışınmış yüzüme. Ayrılalı altı gün olmuştu, izin alıp gelecektim, Geldim de, terliklerin kapıda duruyordu, Ama düzensiz bir şekilde, biri düz birisi ters. Önce yönlerini düzelttim. Hemen aldım terliklerini bağrıma bastım, Kimse üzerine basmasın diye, sımsıkı sarıldım, Sonra da boyumun yettiği en yüksek rafa kaldırdım, Seni ziyarete gittim ardından ebedi mekânına. Boyun öyle uzunmuş ki inanamadım Kış günüydü işte, sana gelen yollar biraz ıslaktı, Üzerini yaş toprakla örtmüşler üşüyeceğini Hiç düşünmeden. Artık Bana Bakmıyordun Sahi sen beni çok severdin, ya şimdi? Şimdi de sever misin beni, koklar mısın yine, Bir kerecik kızar mısın bana deli kız diye. Git başımdan diye kovalar mısın? Yanından. Sen gittin gideli yarı divaneyim, biliyor musun? Düzelecek gibi de görünmüyorum, belki sen, Belki sen yardım edebilirsin bana. Hadi ne olur, beni de alsana yanına Anne. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bana Aşk Borçlusun Haydi bekliyorum seni, suya hasret çöl gibi Laf kalabalığı etme, arın bütün engellerinden Ne..Neden..Niçin…Soruların olmasın Yalnız ben, yalnız biz ve sadece ikimiz… Ne bir an elimi bırak, ne bir saniye sensiz İstemem kırmızı güller, al karanfiller Sen; Sen ol becerebilirsen, kendin ol gel Hediyen bir dal papatya olsun, o yeter… Ben hiç âşık olmadım biliyor musun? Sevgili de olmadım... Olmadı sevgilim Bir görev gibi yaşandı ömür dediğin Ey 14 Şubat sana sesleniyorum, duyuyor musun? Bana aşk borçlusun… 12.02.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bana Sevgiyi Anlat Yan yana bir banka oturmuşuz, Öylesine konuşuyoruz havadan sudan, Kuşlardan çiçeklerden, Ağaçlardan, sulardan, Denizlerden ırmaklardan, Epeyce uzun süren bir sohbetti, Hoş, sıkmadan ve yormadan... Birde araya sıkıştırılan küçük tebessümler, Çiçek isimlerini saymaya başladık En çok hangi çiçeği sevdiğimi sordun farz et, Bütün çiçekler dedim, Ömrüm boyunca hiç kimseden, Özel bir çiçek kabul etmediğimi belli etmedim... Bir mahzunluk vardı her ikimizde de, Utangaç bakışlar ve yara gibi gülüşlerle, Bakamıyorduk birbirimizin gözlerine... Hani ucundan tutacak, Ortak bir yanımız da yok ki, konuşsak, Derken söz dönüp dolaşıp geldi memleket meselelerine, Neden gelmiştik buraya, konuşmayacak mıydık? Yani ne konuşacaktık ki seninle... Çocukluk anılarımızı konuşmaya başladık, O bile öylesine farklıydı ki, Neyi sevdik, nelerden nefret ettik, Benim hiçbir fikrim yoktu. Tek aradığım sevgiydi bu sohbetin içinde... Sevgi nedir? Bana tarif etsene. Sevgi neye benzer, Rengi, kokusu ve dokusu var mıdır? Tut ki sevdin, Kaybettiğinde ne hissedersin, Acı duyar mısın örneğin? Bana sorma söz senin, Haydi; şimdi bana sevgiyi anlat... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Başka Nasıl Anlatılır Bilmem ki Gülümsemedir esir alan yüzümü Bir goncadır koklamaya kıyamadığım Saçlarıma düşen kar tanesi mesela Eriyip gitmesinden hüzün dolduğum… Bir çağlayandır o sesinde huzur bulduğum Topraktır kimi zaman, sinesine uzanıp uyuduğum Bazen de ateş topudur, harında kavrulduğum… Neye benzetsem, nasıl söylesem Çok üşümüş de sığınmış gibi kollarına Basarsın ya bütün varlığınla bağrına Bir çiçeği okşarken duyumsadıklarım… Çokluğu azaptır çoğu zaman da, Yokluğu felaketidir ya insanın, Bazen ana kucağı gibidir şefkatle uyutur Yani bu sevgi denen şey neyin nesi? Başka nasıl anlatılır bilmem ki… 02.02.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Başka Nasıl Öleyim unuttum, yaşama ait her şeyi, aklımı, ruhumu, kendimi unuttum, bütün sözlerim dilimde kurudu, unuttum söylenebilecek bütün tümceleri… vazgeçtim duygularımdan, neşemden, sevincimden hepsini yüreğime gömdüm, kilit vurdum üstünden, yaktım bütün gemileri, sessizliğime sebep olduğun günden beri... ki; içten bir merhabaya, minicik bir tebessüme, ve sevgiyle söylenecek tek bir sözcüğe, kırk yıl köle olabilirdim, duyamadım, göremedim, işitmeyi, görmeyi unuttum... ama halâ yaşıyorum işte, bunca yıkıntıdan sonra, ben yaşıyorum, hem de dimdik ve ayakta, ölenler, yaşama sevincim ve ruhumdu sadece... olsun be sevdiğim düşünme bunları, aldırma sen, hepsi laf kalabalığı, ve yaratılanın en arsızı insandır bilirsin, nasıl olsa, gelir her zorluğun üstesinden... canlı olmak yaşamak demekse, hani bilirsin işte, herhangi bir şey, kuru bir dal, susuz bir ırmak, ya da çoraklaşmış toprak gibi, bir şeylerin uğruna ölmek tüm bunlar değilse, başka nasıl öleyim bilmem ki... 21.03.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Batmak Üzereyken Kendi halimde, üşümekteyken yüreğim Buz tutmuşken ellerim Kapanmışken umuda çıkan bütün yollarım Bir duygu fırtınasıyla kavuşurdu kollarım Bir peri çıkıverdi, umut sayfalarımdan Yüreğinde sevgisi kucak dolusu ve elinde bir ışık Yürüdükçe yürüdüm o ışığa doğru, gittikçe geri geldim Tamda tükendi derken tüm umutlarım, Seninle çiçekleniverdi kuruyan dallarım Sevinmiştim aslında, benim kadar kederli Aynı bende ben gibi, benim kadar çocuksu Düşünmeden uzattın elini yüreğini Ancak bilenler bilir dostluğun değerini Açıklarda bir sandal su almıştı batacak Mavi mavi bir ışık, yok ki derman kaçacak Tutuverdi çıkardı sulardan ıslak ıslak Yine sebepler saldın, batmak üzereyken bak Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bayramınız Kutlu Olsun İsterdim ki bayram bana bir şey ifade etsin, annem yeni elbiseler diksin örneğin, evdeki üç kızın en küçüğü olduğumdan onların elbiselik kumaşlarından artanlarla tek parça kumaştan yapılan entarilere taş çıkartan fırfırlı eteği ile. Babam ramazanın son günü için bitiyor diye sevinsin, tabiî ki sevinci ramazan ayının bitmesi değil niyetli olduğu için, gündüzleri içemediği sigaraların acısını çıkartsın. Dünden bu yana hatta birkaç gündür bayramlarla ilgili yazı-şiirleri takip ediyorum da, benden başka hiç ekonomik sıkıntı çeken yokmuş içinizde. Ne güzel bayramlarmış sizlerin yaşadığınız bayramlar, hatta hiç geçim sıkıntısı olanınız da yokmuş. İşte ben bunları görünce öyle mutlu oluyorum ki anlatamam ülkem ve halkımız adına. Belli ki hem zengin, hem de bereketli bir ülkeyiz, baksanıza zenginliğimiz hemen her bayramın dokuz güne çıkartılıp, her sözümüzde kendimize Avrupalıları örnek alırken, iş çalışmaya gelince yan çizdiğimizi. Mesela çikolata nasıl bir şeydir bilmezdim de, pudra şekerleri olurdu pembe-beyaz alacalı, bir de akide şekeri. Onu da babasından yetim aylığı alan Yengem aylık almaya gittiğinde alırdı ilçeden yüzeli ikiyüz gram kadar, şeker tozu yapışacak diye kâğıdı atacağı zamana kadar dört dönerdim etrafında. Allaha şükürler olsun şimdi her istediğimize ulaşabiliyoruz, peşin ya da borca ama çocukluğumdan alacağım o kadar çok ki bayramlardan yana, ne yazık ki hiçbir şey ifade etmiyor artık bana. Gerçekten Bayramın Sizlerde Bir İfadesi Varsa Kutlu olsun ve hep mutlu olun. NİCELERİNE SAĞLIK VE ESENLİKLE 29.08.2011/Hatice AK Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bazen Bazen Bazen Bazen Bazen bir sebebe tutunmak ister insan gülmek, bazen de ağlamak ister yeşermek ve çiçekler açmak, eli tutulsun ister, bazen bir eli tutmak Bazen haykırmak ister doya, doya Duyurmak ister sessiz çığlıklarını Bazen farkında olmak ister yaşadığının Bazen bir omuz arar yaslanacak. Anlatmak hapsettiklerini içinde acımasızca, Bazen bir dost arar öfkeyi sevinci paylaşacak. Korkularını atmak ve bir daha hiç hatırlamamak Kör karanlıklara tutsak hayatını çekip çıkarmak. Bazen yaşamak ister insan dolu, dolu Son bulmadan hayatı bir bahar sabahında Bir daha, bir daha direnip bütün engellere Toprak nemliyken alnı düşmeden yere... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bekleyiş Akşam kızıllığı sardı her yanı Beklerim yolunu dönecek misin Hayal mi, gerçek mi, gördüğüm seni Beklerim yolunu dönecek misin Dönüpte göz yaşım silecek misin Bir tek sözün ile yıkıp ta gittin Sevgimize kurşun sıktın mahvettin Hem kırdın, incittin bir de terk ettin Beklerim yolunu dönecek misin Dönüpte göz yaşım silecek misin Gönül yarası bu beterden beter Sensiz cehennemdir bana bu yerler Göz pınarlarımdan boşanır seller Beklerim yolunu dönecek misin Dönüpte göz yaşım silecek misin Hatice tan yeli estiği yerde Hep seni ararım bahçede kırda Derman bulunmazmış gönülde derde Beklerim yolunu dönecek misin Dönüpte göz yaşım silecek misin Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Bakmayın sitemlerime siz benim Öylesine masum bir çocuk ki içimdeki, En ufak sıkıntıda ağlayan, dindiremediğim Gözyaşlarını, duyuramadığım feryatlarını… Bakmayın güçlü gibi göründüğüme, Bir gül misali bülbülün aşkından bile İncinip dertlenen bir yürek var içimde Göğüs kafesimi tekmeleyip duran… Hiçbir meziyeti olmayan dümdüz biriyim, Bir çocuk gördüğünde ağlayan, dayanamayıp Saklayamayan üzüntüsünü ve boynunu büken O çocuğun yerine kendini koyan biriyim işte... Birde memleketini ve insanları çok seven Naçizane, yazdıklarıma şiir denmese de İçimdekileri, boyamadan, cilalamadan ben gibi Satırlara dökmeye çalışan biriyim işte… Belki de bu yüzden pek bakan yok yazdıklarıma Olsun, ben yine de beni dökmeye devam edeceğim Bir gün mutlaka bir okuyan olacaktır nasılsa Bende bu insan ve bu kalem sevgisi oldukça... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Anadoluyum Kavruk tenli, yanık bakışlı, yayla kokuşlu Ben Anadolu’yum, nazlıyım sümbül gibi Sözlüyüm sarp kayalarla, ceylanların oynaştığı Ben Anadolu yum, Ayşe’yim, Fatma’yım, Yeri geldiğinde Mehmet, Ali, Hüseyin, Ekin biçerim, Harman Sürerim, Gün gelir gülistanda gül, gün gelir Gül dalında bülbül olurum. Kimi zaman Akdeniz’in nazlı kızı, Gün gelir Karadeniz’in çılgın Lazı Zaman olur, Van gölünün Sodası Kimi zamanda tuz gölünün tuzu olurum. Ben Anadolu’yum. Toros dağlarının çobanı Kaçkar’ların karlı dorukları. Ben Anadolu’yum, Medeniyetlere Ocağım Kimseyle yoktur ne borcum, ne de alacağım. Ben Anayurdum, Anadolu’yum... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Benmiyim Ben bebekken çok sık hastalanırmışım yine bir gün hastalanmışım. Anam sırtına sarmış doktora götürmüş, tabi o zamanlar motorlu araç ne gezer, at çok nadir bulunur, varsa yük taşımaktan sırtı yara olmuş eşek, o bile çok lüks bir taşıt. Eh o kadarcık itibarımız olsun değil mi? Neyse belki benim üstüme titremelerinin asıl nedeni, daha ben 3–4 aylıkken anam trafik kazası geçirmiş ben sırtında olduğum halde ‘emanet ata binen tez iner’ misali iş için komşudan ödünç aldığı attan sırt üstü düşmüş. Öldürmeyen Allah öldürmüyor işte biz bu kazayı salimen atlatmışız. Zaten zavallı anama hiç gün göstermemişim ki, dünyaya gelirken dahi acele edip eve girmeye aklını erdirmemişim kadıncağızın, evimizin önünde odunların istiflendiği yerde dünyaya getirmiş. (Mekânı cennet olur inşallah.) Ondan mıdır bilmem ama tüm çocuklarını ne zaman, saat kaçta, hangi ay, hangi gün dünyaya getirdiğini bilirdi de bir beni ne zaman dünyaya getirdiğini bilmezdi. Ekinler biçilirken derdi sen bolluk ayında oldun derdi. Şimdi asıl konuya dönelim. Beni doktora götürüyordu ya, ben devamlı ağlıyormuşum, teyzenin biri anama bu çocuk ilk süt dişini üst çeneden mi yardı diye sormuş. Anam da evet cevabını vermiş ama yinede merak edip sormuş nerden bildiğini, kadının cevabı ‘İNADINDAN’ olmuş. Evet, çok inatçı olduğum tecrübelerle sabittir. Ama neye inat ederim; bir asalak gibi başkalarının sırtında gezmem çalışırım, soru sormaktan hiç kaçınmam, kendimi ezik hissetmem, başladığım her işin sonucunu mutlaka alırım, olumlu ya da olumsuz. Kendime göre ölçülerim vardır, İkna olmadığım herhangi bir iş veya oluşu başkalarına savunmam, sezgilerim çok kuvvetlidir. Neyse ilkokula gittiğim yıllarda, okul yolunda düzgün bulduğumuz yerlere çizgi çizer bu çizgileri büyük kareler haline getirir ve 9–10 cm çapındaki sayları tek ayağımızla bu çizgilere basmadan dolaştırmaya çalışırdık. Birkaç gün öncesi yağmur yağmış ve toprak yolun yüzeyindeki yumuşak tabaka, akıp gitmişti. Çizgi oyunu oynamak için mükemmel bir alan sunmuştu doğa bize. Okul arkadaşlarıma oyun oynamak için teklifte bulundum, geç oldu diye kabul etmediler, ısrar ettim fayda etmedi tehdit ettim yine olmadı, geriye tek seçenek kalmıştı dövmek, bende öyle yaptım. Kızın biri, dövünce kafasını yere koyup ağlamaya başladı. Susmasını söyledim susmadı, ağlamasına üzülmüştüm aslında, yapacak bir şey yoktu, elimdeki taşı kıza doğru attım. Taş işte, yuvarlana yuvarlana git sen kızın kafasına çarp. Çarpma şiddeti biraz can yakıcı olmuş ki kafasında minik bir baloncuk oluşmuş. Ertesi gün erkenden annesi bizim evde, dayı (dayı babam oluyor.) sizin kız bizim kızın başını tuluk gibi şişirmiş, tembihleyin de bir daha böyle yaramazlıklar yapmasın www.Antoloji.Com - kültür ve sanat diye yakındı. Babam, kadın gidince bana oldukça kızdı ve bu türden şiddete başvurmamam gerektiğini iyice kafama soktu. Bende o günden sonra onlar isteseler bile oyun oynamadım, yine inadım tutmuştu inandığım bir şey varsa başarmak için mutlaka inat ederim. Zaten yaşıtlarımdan bırakın üniversiteyi, ortaokulu bile bitiren yoktu. Kendimi okumaya verdim. Dövdüğüm kız ne mi oldu? İlkokulda sekiz yıllık eğitimin yaratıcısı oydu aslında ama kızın hakkını yediler. Aynı yaştaydık, ben ortaokulu bitirdiğimde o ilkokulu bitiriyordu. Zaten sonra da evlenip çoluk çocuğa karıştı. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Buyum Zaman zaman düşünürüm ben kimim diye Bazen bir kelebek, bazen eşşek arısı gibi, Bazen bir nilüfer çiçeği olurum göllerde Bazen saman çöpü, düşen ırmağa Bazen Bazen Bazen Bazen sümüklü bir kız çocuğu olurum bir nehri besleyen sel suları dingin bir gökyüzüyüm, şimşekler çakan bir bulut kümesi Bazen dünyayı kucaklarım sevgimle Bazen şirretin biri olur, çarparım duvarlara Bazen gül dalında bir gonca, bazen bir diken Ben beni çözemedim, var mı kendini çözebilen Ama hiç riyakâr olmadığımı biliyorum ya, Ağzımdan çıkan her sözün arkasında dururum ya Ölümüne sever, sevmediğimin semtinden geçmem ya, Ben buyum, sevene de eyvallah sevmeyene de Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Büyümedim Babam Sen yine bahçeden geldin, Ben, elimde ısıttığım suibriğiyle Seni bekliyorum… Hatırlarsın işte gelince Islak olmasından çekindiğimiz Bir taş vardı evimizin önünde Oturman için düzgünce Yine o taşın üzerine oturdun Önce lastik çizmelerini çıkardın Sonra da çoraplarını… Ben suyu döktüm, Sen bir güzel yıkadın ayaklarını Sonra babam, ellerini Hafif bir buhar çıkıyordu Babam ellerin ne güzel kokuyordu… Çok nazik bir adamdın Aynı zamanda otoriter Ve tanıdığım en aydın insandın Yılda bir kez hasat ettiğin Yer fıstığının geliriyle Hepimizi okutmaya çalıştın… Belki hiçbirimiz gönlündeki Aslan olamadık ama inan bana Hiç birimiz, çalmadık çırpmadık En çok korktuğun şeyi yapmadık kısacası Yetim hakkı yemedik... Bu gece rüyamda gördüm seni Yemek yiyordun, yanına geldim Elinde bir parça ekmek vardı Bana uzattın, aldım ve yemeye başladım Öyle lezzetliydi ki babam Bu kadar güzel lezzeti hiç tatmamıştım… Bu gün yine öylesine ve ölesiye Muhtacım sana Babam, Hala senin sarı kızın, küçük cadın Ben büyüyemedim Babam Ne olur gel, ya da beni de al yanına Sar kollarınla, bas bağrına Ben büyüyemedim BABAM… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Delimiyim Bazen Ritim Tutmayan bir orkestranın Akort edemediğim bir çalgı gibi Bazen, küpünü ha kırdı ha kıracak Bir sirkeye benzetirim kendimi, Elime aldığım kalemin ya ucu Ya da mürekkebi tükenene dek Ha babam çizgiler çizerim, kare Üçgen, dikdörtgen, uzun kısa çizgiler Ne zaman kâğıt biter, benimde gücüm Bazen bir hamam böceğine merhamet gösterirken Bazen tomurcuk bir gülü ezmek gelir içimden, Birine avazım çıktığı kadar bağırmak Ve bir şeyleri kırıp dökmek isteğiyle tutuşurken Sen gelirsin aklıma ve bütün bu şiddet Ve bu azap dolu dakikalar son bulur birden. Bazen söndürürüm tüm ışıkları, duvardaki gölge sen olursun Sandalyede müsamere çocuğu gibi oturan ben Hayalinle konuşurum seni ne çok sevdiğimi anlatırım Tan ağarır odam aydınlanır ve sen gidersin Yine ritim tutmaz orkestram, akordu bozulur Yüreğimin sesi ne tiz, ne de bas, ben deli miyim? Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben En Çok Annemi Sevdim ............Her sıkıntılı anımda hemen bitiverirdi yanı başımda, konuşur örnekler verir doğru düşünmemi sağlardı, bu durum yıllarca sürdü, hiç bıkmadı, usanmadı aman demedi, yeter demedi. ............Her soruna bir çözümü, her ağrıya mutlaka bir ilacı vardı. Bir gün elimdeki eldivenin parmaklarından birinin ucu kopmuş ve tam ben çıkartıp atmak üzereyken yanıma gelmiş, cildimin rengi eldivenden biraz farklı olunca parmağımı kestiğimi sanıp, birden alı alına moru moruna karışmıştı. Ben de bunu fırsat bilip, (her zamanki muzırlığımla) sömürebildiğim kadar sömürmüştüm duygularını. ............Baktım gözleri dolmaya başladı hemen geri adım atıp, kesiğin parmağım değil eldiven olduğunu söylemiştim alacağım tepkiyi bile bile ama o bize hiç yalan söylememişti, asla içtenlikten ödün vermemişti ki, şaka bile olsa devam etmemeliydim artık, ona çocukça davranmaya. ............Sert bir ses tonuyla “Bana bir daha böyle eşek şakası yapma” demişti, bende ise mahcubiyetimden dolayı biraz önceki muzır kadından eser kalmamış, suçlu suçlu oturmuştum bir köşeye. Gönlünü almak da kolaydı, kindar değildi çünkü bize de öğretmişti veya genleriyle geçmişti. ............Sonra hasta oldu, hastaneye yatırdık, refakat için kardeşler bazen teker teker bazen ikimiz üçümüz birlikte kalıyorduk yanında, ilk kemoterapiyi aldığında küçük ağabeyim kalmıştı gece yanında, nasıl bir acı veya ağrıysa (Allah kimseye göstermesin) duramamış yatakta acıdan, sabah ezanında gittiğimde ağabeyim de o da çok bitkinlerdi. ............Ellerini ellerime aldım, uzun süre okşadım, yüzünü kokladım, yanaklarını öptüm usul usul, saçlarını okşadım uzun uzun. Sakinleşti, kim bilir canı ne kadar yanıyordu ama sakinleşmişti işte. Açmıştı gözlerini sevgiyle bakıyordu hem ağabeyime, hem bana. Su istedi hemen verdik, gece için kusura bakma oğlum diyordu, ilacın tesiriyle ne yaptığımı bilemedim. ............Hiç kusur olur muydu canım annem, hiç kusur olur muydu-? ............Ağabeyim annemdeki bu ani sükûneti anlayamamıştı önce, sonra bana döndü, neden dedi, neden söylemedin bana. ............Sen bizi ve tüm insanlığı kucaklıyordun yüreğinle, biz tek aşkımızı-sevgilimizi yani seni, anamızı mı sığdıramayacaktık yüreğimize. Sığmazdın elbette, sığmamalıydın sen bir güneştin, senin adın sevgiydi ve sen sevginin ta kendisiydin… ............Biliyor musun.? Bu gün “Sevgililer Günü” kim demiş neden denmiş bilmem ama kuşku yok ki dünya, sevgi denen o görünmez şeyin temelleri üstüne kurulmuş. Adı ister sevgi günü olsun ister sevgili, yeter ki içten olsun, yeter ki hissettirsin kendini. .............-Rengi, deseni ne olursa olsun, yüreğinde taşıyabilen herkes için sevgi günü kutlu olsun14.02.2012/kızın Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Gazelim Sen Çiçek mi o bilmez denizi, bende canımın içi dereleri iyi biliriz ama mütevazıdırlar kadir kıymet bilene her nimetten sunarlar… kızdığı zamanlar da olur insanlara köpürüp çamura boyandığı anlarda bir güvercin kadar uysaldırlar aynı zamanda… biz gemileri de bilmeyiz canımın içi martılara simit ikramında bulunmadık hiç güvertesinde gezinmedik mesela iyot kokusuyla mest olup çay bile içmedik, anla… ama pınarları çok iyi biliriz her gözeden ayrı bir masal dinlersin her yudumunda ayrı sevda yaşarsın yazın sarı sıcaklarında onda nefes alırsın… biz şehirli değiliz canımın içi öz be öz köylüyüz bakır sahanlardır tabaklarımız çatal yoktur, şimşir ağacındandır kaşıklarımız yer sofrasında yeriz yemeğimizi yalnız ekmeğimiz için incedir boynumuz kıldan yalnız onun için diz çökeriz, şüphe geçmez akıldan… pazenden elbisemizdir şık olarak bildiğimiz bir de içi dışı temiz olmayı isteriz anamdan öğrendik adab-ı muaşereti şu gazellerin içinde açan çiçek gibi şimdi söyle bana canımın içi ben gazelim sen çiçek mi..? 14.04.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Hiç Böyle Sevmedim ki Hani sevmek diyoruz ya, Uzun uzun yollar kat etmek, Hani kuşun gagasında taşıdığı su, Hani suya hasret, ormanların masum uykusu, Ben hiç böyle sevmedim ki.. Püren dallarında arı, yerde karınca, Çakıl taşlarını okşayan ırmak, Güneşe sarılan bulut, Denizlerde iyot, ağlarda yosun kokusu, Ben hiç böyle sevmedim ki... Yağmur sonraları, toprak kokusu, Kıvrım, kıvrım gökyüzüne yükselen duman, Bir uçtan bir uca, ufukları bağlayan, Umutlar kurduğumuz, yedi renkli köprü, Ben hiç böyle sevmedim ki... Bana uzaktan ve şartlardan bahsetme ne olur, Uzak; hissedilmeyen, duyulmayan sestir, Alınan nefes, iki bedende tek yürek gibi, Tamamlamalı bir yarımızı, diğer yarımız, Varlığımız can bulduğumuz, yokluğumuz solduğumuz, Ben hiç böyle sevmedim ki... Sen bana dostluktan da bahsetme, Dostluk engel tanımayan yoldur, Gül bahçesi olmasa bile, dikenleri de yoktur, Yarı yolda bırakılmadan… Elimiz elimizden ayrılmadan, Ben hiç böyle sevmedim ki... Birlikte uzanalım, gökkuşağına, Birlikte öpelim gözlerinden, Gözlerimizle bulutları... Islanacaksak, yağmurda değil, Sevgimizle ıslanalım doyasıya, Ve öylece kalalım sonsuza dek, İşte böyle sevelim, Birbirimizi, seveceksek… Bilir misin ben deli doluyum, Ne kadar çok sevsem de, Aklım estikçe, bütün denklerimi toplar, Yola koyulurum… Sakın izin verme, bakma asi tavırlarıma… www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ve kimsenin sesini kullanmadan, Kendi sesinle ’gitme’ de... O zaman dünya durur, ben dururum, İşte o zaman ben sana, Bir daha, bir daha aşık olurum da, Ben hiç böyle sevmedim ki… 01.12.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Ne Diyeyim Bu gün canlar canı haber yollamış Sevgi midir, özlem midir, düş müdür? Işığından söndü, gözümün nuru Baharım yazımsın, ben ne diyeyim. Birden sevinçlerle doldu, yüreğim Yanağım terledi, ıslak ellerim Bir kez de cemalin görmek dileğim Candan öte cansın, ben ne diyeyim. Sevgilerle vurdun ta yüreğimden, Dostluk türküleri düşmez dilimden Yazmaktan başkası gelmez elimden Dostumun canısın ben ne diyeyim. Bazen merhabalar, bazen gül gelir Bazen deste deste sümbüller gelir Bazen de ellerin nergisle gelir Canımda canımsın, ben ne diyeyim. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Sen Oldum Anne Bende sana benzedim biliyor musun? Ne çok severdim oysa uykuyu, Hani hep söylerdin, ayağından tutup Sürüklesem uyanmazsın diye. Sabah çok erken başlardın gürültü çıkarmaya İsterdin ki, alışsın kuzucuklar şimdiden yokluğuma Taze ekmek ve yeni demlenmiş çay kokusu sarardı evimizin içini Birde sen ve babamın yüzümüzü okşayan ılık nefesi. Ocaktan sacı indirir süt tenceresini koyardın harlı ateşe Beklerdik kaynarken başında taşmasın diye Ne güzeldi be anne, misler gibi olurdu her şeyimiz Kıt kanaat geçinmenin bile tadı bir başkaydı dilimizde. Şimdi ben sen oldum anne, Bende sevip okşuyorum kuzucuklarımı, Bakma onların koca koca erkek olduklarına Hala bebek gibi savunmasızlar her şeye. Sen de çok severdin kuzucuklarımı Koklardın doya doya, bende aynını yapıyorum Belki senden bir şeyler bulurum diye Olmuyor be anne ne sensiz ne de sevgisiz. İkinizin de yokluğuna alışmak öyle zor ki Çünkü biriniz anam, diğeriniz yârimdiniz, Ben, sen oldum anne, düşlerim üşümüş, Uykularım düzensiz, bedenim halsiz. Umutlarım yorgun, düşlerim çaresiz... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Seni Hiç Özlemedim bu günde diğerlerinden farksız herhangi bir gün işte gene buradayım, yanımda olmanı hayal ettiğim parkta sana bahsettiğim çınar ağacına yaslamışım sırtımı da gözlerim uzaklara, geleceğin yöne dalmış gibi... öylesine... kim bilir ne hayaller geçiyordu aklımdan ki, bu hüzün bulutlu tebessümler yerleşti yüzüme… zihnim, yerdeki safran rengi yaprağa odaklanmışken bu, sırtıma dokunan da kim..? demeye kalmadı baktım, başını koltuk altıma dayamaya çalışan bir kedi dokunmuyorum…o da tek başına bu parkta kendi iç güdülerince her canlıdan şefkat bekliyor belli ki... ...biraz ileride el ele tutuşmuş bir çift oturuyor bana biraz abes gelse de, sarmaş dolaş olmaları onlar hayatlarından oldukça memnun görünüyor… güz kızılına boyanan güneş batmak üzere evin yolunu tutmamın zamanı da geldi ya hani belki gelirsin diye beklese miydim biraz daha... gene o çınar ağacının gölgesinde, elimdeki umut değneğiyle şekiller çiziyorum toprağa, her biri sen olup birden çoğalıyor işte gelmişsin yanı başımdasın, beklediğime değdi diyorum içimden elin de omzumdaymış meğer, nasıl dalgınlıksa artık geldiğini fark etmemişim… etraf birden aydınlanıyor ama gözlerim...? gözlerime neler oluyor, kızgın yağ dökülmüş sanki cayır cayır yanıyor ya, aslında gözlerim mi yanan yoksa yüreğim mi? burasını ayırt edemiyorum inan peki ya boğazım, sanki idam sehpasındayım urgan geçmiş gibi boğazıma, düğümler nefes almama engel burnumun direğindeki sızı da neyin nesi... ürperiyorum... oysa ben seni hiç özlemedim ki... www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ben...seni... hiç... özlemedim... 20.10.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben seni hiç özlemedim ki; Nerde mahzun bir çiçek görsem Onu okşayıp seviyorum, Adını fısıldıyorum kulaklarına Gülerek seni soruyorlar, İnanma, yalancıdır bahar diyorlar. Ben seni hiç özlemedim ki; Renk renk açan çiçekler ektim, Her gün onlarla konuşuyorum, Dedikodunu yapıyoruz her sabah, Gülerek seni soruyorlar, İnanma, yalancıdır bahar diyorlar Ben seni hiç özlemedim… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Yokum Kendi mahzenlerimde kayboluyorum, Yolu bildiğim halde, hiç görmemişim Hiç geçmemişim, oturup bir çay molası Vermemişim gibi geliyor, anlayamıyorum... Ev bizim evimiz, eşyalar bizim Gazete kuponlarından aldığımız Televizyon bizim, oğullarımız ikimizin Ama evim bana neden yabancı geliyor... Taba rengi eşofmanın askısında duruyor Sen nerdesin, neden kapıyı açtığım vakit Ses vermiyorsun, sen evimizde yoksun... Öyleyse bu ev bizim evimiz değil Bu eve bizim demeyi yüreğim kaldırmıyor, Kaldırmıyor. Bırakıp gidenim... Sen yoksun, sesin yok, nefesin yok... Bense hiç yokum.... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Beni Düşündüm Sende Beni düşündüm sende, nasıl yansılandığımı, Aynaya baktım, bu ben miyim diye yoksa Bendeki sen miydin gözlerime bakan Burnumun direğini sabun kaçmış gibi yakan. Seni düşündüm bende, ürkek bir çocuk Sarıldı yüreğime, ha bire kıkırdayıp durdu Coştu kumsallara doğru, yalınayak koştu Kumdan kaleler yaptı, sevgi sloganları yazarak. Güneş kavururken kumları, oynaşırken dalgalar Kumsalda bir sen çıktı, gülüşü gülden güzel Bakışları dopdolu, maviş maviş etekli Hem mert, hem çok yürekli, bir o kadar erdemli. Beni düşündüm sende Bir zamanlar tanıdığım bir genç kız vardı, Öğretmen olabilmekti tek hayali, olmadı. Olamadı. 24.11.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Beni Sen Götür Bayrama Bir gün önce süslerdik okulumuzu Bayraklar ve Atatürk resimleriyle Tüm bahçeyi temizlerdik Bir çöp bile kalmamacasına En yeni kıyafetlerimizi giyer Çiçekler toplardık tarlalardan Ve güller, ne güzeldiler Yetiştiren olunca sen Anam günlük işlere yetişemez diye Sen tarardın saçlarımı Sarı kızım, göz bebeğim narinim derdin İncitmezdi ne elin ne de dilin Bizden daha heyecanlı Bir o kadar da ciddi idin Yıllarca emek vermiştin Eğitmen olarak “O” camiada Siyaset aynıymış işte Bir yasa ile oluvermişti Onca emeklerin heba Gene de küsmemiştin Devletine Yürekten bağlıydın Atatürk’e ve Cumhuriyete Nerede duysan İstiklal Marşını Dolardı gözlerin İki damla yaş süzülürdü yüreğine Tutamazdı ellerin Ve Ezan sesinde bulurdun huzuru Halkçıydın, Laiktin ve Dindardın Bu inanç, bu ezan, Bu bayrak yurdun kurtuluşu derdin İşte bu gün gene bayram Doksanıncı yıl dönümü bağımsızlığımızın Haydi, baba geç kalıyoruz saçlarımı tara Elimden tut ve beni sen götür bayrama 23.04.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Beni Şiirler Mahvetti İki yüzlülük ararsanız sizde, yalan, dolan sizde, ne istediniz benden, yetmez miydi başımdaki duman… Hem yüreğimdeki insan sevgisi kaybettim hem de insan kalmayı sizin yüzünüzden… Borcum olsun bundan böyle göreceksiniz nasıl olurmuş yalan nasıl olurmuş gönüllerde talan… Yazmayacağım sizi yazmayacağım ya gene geç kaldım her şeyi çoktan mahvettiniz beni benden alp gittiniz... 08.09.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Benim Babam Anadolu’da yaşayıp da bilmeyen yoktur Toprakla uğraşanın hem gözü hem de karnı toktur Bilmez helale haram katmayı, İster ki en helâlinden yesin her lokmayı… Ayağında lastik çizmeler, arada bir Sert gelen anız kökleri hem çizmeyi Hem de ayağını deler geçer Bir küfür sallardı en alasından ama Anıza değil, lastiği bu kadar dayanıksız yapana… Taa 1960 larda başlamış derler Haram helal karışmaya, Birde su katmak pişmiş aşa, Sonraları hepinizin bildiği gibi Benim babamda çiftçiydi Ve buğday tarlalarının efendisiydi… Sigara pek az bulunurdu, tütün ekerdi Deli tütün derdi babam, her soluk alışında Halt etmiş Vapurdumanı, Deli tütünden çıkan dumanın yanında… Kimse içmezdi ama bir şişe rakı bulunurdu nedense, Anamın çeyiz sandığının bir köşesinde Yaraya, bereye birde diş ağrısına iyi gelir diye Tek lüksü, arada bir ilçeden aldırdığı Romanları okutmaktı benden büyüklere… Hatırlıyorum, harman markalı bir sigara içerdi arada Biz içindeki parlak kâğıtlardan küpe yapar Takardık kulaklarımıza, Karton kabını da bilezik, kollarımıza… Ceplerinden tütün kırıntıları çıkardı, Birde harman zamanı kuytulara ilişen Başakların kılçıkları, çizmelerinden toprak Kasketindense, ağaç dallarından düşen yaprak… Çocuktuk, çok mutluyduk, ne alınırsa İtirazımız olmaz baş göz üstüne kabulümüzdü. Çünkü bizim babamız alın teriyle kazanırdı her kuruşu. Benim babam gibi her baba milletin efendisiydi… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Benim Köyüm Bizim köye kar yağmazdı hiç, Kışın çok da soğuk olmazdı aslında Evimizin etrafı mersin çalılarıyla çevriliydi Itırlı, acı bir kokusu olurdu ovuşturulduğunda. Yaprakları yaz kış yeşildi sandal ağaçlarının Dalları ipek tenli olurdu, biraz kızıl, biraz kahve Meyvelerine çilek derdik, sandal çileği, Kuşlar kışın onlarla beslenirdi. Evimizin saçaklarını mekân tutardı kuşlar, Fareler ahşap döşemenin altını, Işık sönüp, kararınca odanın içi, Heybetle koşarlardı mertek aralarında. Eylül ayı bağ bozumu, Ekim ayı çift zamanı Kasımda zeytin hasadı, Birde o yıl rahmet iyi olmuşsa Baharı sabırsız beklerdi, köyümün güzel halkı.. Güzeldi benim köyüm, hem de çok güzel, Ne zaman bencilleşti insanlar tarla açmak için, Yaktı tüm ormanları, içinde barınan yaban hayvanları Yanan ormanlar yüzünden gelmez oldu yağmur bulutu, Abdesti teyemmümle almaya başladı, köyümün haydudu. Baharda pembe beyaz çiçekler açardı karağan çalıları, Kekikler pütür pütür, açsam mı açmasam mı havasında, İlkönce badem ağaçları açardı çiçeklerini, Deli sevdalar gibi de çabuk geçerdi hay hayları. Elindekinin kıymetini bilmeyen suçu başkasında arar, Yüreğini kin, gözünü hırs bürür de, Kendi yaptığını görmezden gelip, doğru sanır. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bilesin Ne zaman üzülsem bana güç verdin Unuttum hepsini tasanın derdin Kötüden sakındın kol-kanat gerdin Huzuru dalında buldum bilesin Özlemeden geçmez oldu bir günüm Evvelim sen oldun bugünüm dünüm Baharım yazımsın, sesimde ün’üm Her anımda tek sen varsın bilesin Sevgime sevginle karşılık verdin Ne kaygı bıraktın ne keder verdin Yüreğine koydun canınca sevdin Canımdan da öte cansın bilesin 30.01.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bilinmelidir Bir şiir buldum defalarca okudum, Kolay olmadı yorumlamak. Yani anladım anlamasına da Debisi oldukça yüksek olunca Olmazdı ıssız ve sessiz kalmak… Derken bir dağın tepesine buldum kendimi Seyreyledim âlemi. Ve akşam güneşin batışını, Gelincik tarlalarında izledim, Doğuşunu, Sahildeki yakamoz menevişlerinde... Bu nasıl güzel bir kırmızıdır, Ya papatyalara ne demeli, İşte karıştılar birbirlerine, Kırmızı beyaz al bayrak gibi… Belki de bu bir vuslata işaretti, Acaba sahile hemen mi inmeli…? Sahi hangi kıyıya yanaşır ki, Yükü sevgi olan gemi... Deniz özgürlük, Gelincikler memleket Ve şair memleketine sevdalı olunca, Yürekten de Kaleminin ucuna böyle dökülür dizeler... Sevginin rengi değil, Yüreklerde yer bulmasıdır aslolan.... Aslında sevgi değil, kişilerdir küçülen, Küçüldükçe bir yandan yüreklerde kaybolan…. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bilmem ki, Anlatabildim mi Barıştım herkesle, sevdiğim ya da sevmediğim, Kimseden nefret etmem ama ola ki yakınlaşmışsam Nefret etme eşiğine, işte onları da, Yüreğimin içini bir güzel temizledim. Umudu bıraktım, barışı bıraktım bir de, sevgiyi Tarifi olanaksız, kelimeler yetmez ki izah etmeye O öyle bir duygu ki, ne izin ister gelirken, Ne vedası olur giderken... Siroz hastası olmuşum ne gam, sağlam neyim var ki Yüreğimdeki sevgiden, hoşgörüden başka hiç tasa değil Nasıl olsa bir gün bu ciğerler toprak olmayacak mı? Ha bir gün önce ha bir gün sonra... Öldüğümde de söyle ne olur, eğer dostsan deki; Zaten geçimsizin biriydi, öldü de kurtuldu millet Deki; çok çalışkandı, tek amacı helalinden yemekti ekmeği De ki; Rahmetli iyi bir insandı ama En kötü yanı, kendisini bir türlü anlatamamasıydı... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir Bahçede İki Gül aynı bahçede iki gül ağacı, biri yaz kış demez açar, diğeri olsun isterdi, her mevsim bahar… açmayan hep bakımlıyken, açan güle el süremezdi kimse, ziyan olmasın isterdi çiçekleri, ama o her yıl biraz daha yaşlanır, ve kururdu dalları, birer, birer … menekşeler sarmıştı sonunda, açmayan gülün etrafını, baharda açsa da kaybetmişti, babamın ilgi ve şefkatini. menekşelerdi artık gözdesi, işin sırrı ise annemin en çok mor menekşeleri sevmesiydi… hiçbir ağaçtan yaprak düşmesin, isterdi babam, sanırdık, bizden çok sever onları, kıskanırdık ağaçları, hatta yeni filizlenmiş aşıları, o ise hep bizleri okşar gibi okşarmış fidanları, sonradan öğrendik ki, her birine verirmiş, bir çocuğunun adını… en çok da zeytinlerini korur kollardı, yemek içmek bir tarafa, barışı simgelediği için severmiş meğer, tüm ağaçlar içinde, zeytin ağaçlarını… 06.10.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir Bilsen Mevsimde hazanı, hazanda, oradan oraya uçuşan, yaprakları izledim. onlara inat, yeşil yeşil bakan, zakkum dallarını. aklımda, yüreğimde, her adımımda sen, ne çok özlüyorum bir bilsen... bir bilsen canımın içi, her gün batımında, nasıl hüzünlendiğimi, sanki güneş batmıyor da, karanlıklara, ben batıyormuşum gibi, ve seni bir daha, görememek, korkusu nasıldır bir bilsen... bir türküyü dinlerken, bir şiiri okurken, boynumu büküp, seni düşünürken, omzuma düşen, birkaç damla gözyaşım, bana yoldaşlık ederken, her güzelliği, yada acıyı, sensiz yaşamak, ne kadar zor, bir bilsen... kısacası, sensizlik nöbetlerim, uzadıkça uzuyor, bedenim her gün, biraz daha bitkinleşirken, ruhum benden uzaklaşıyor, belleğimde sadece sen, birde, dilimden hiç düşmeyen, şükür duası, hazan bakışlı, yapraklar misali, toprağa karışmayı beklemek, ne kadar zor, bir bilsen, canımın içi, bir bilsen... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir Deli Şair Çocuk ruhluydu, kim ne dese inanır, Yoktu içinde ne nefret ne de öfke, Sadece inattı, benim fikrimce… Yolda şiirler bulur, her şeye âşık olurdu, kafayı çekince... Boynunu bükmüş bir çiçek görse, Onlarla dertlenir, sokak kedilerini sorun eder, Sanki sorumlusu kendisiymiş gibi üzülürdü… Onların açlığı, önündeydi kendi derdinin, Bir köpek görse üşümüş, Ceketini örtecek kadar cömertti gerektiğinde... Bencil olmadığı gibi fazlaca insandı, Nesli tükenenlerden hani… Müzelik desem yeridir, çocuk kadar masum, Dünyayı sığdıracak kadar kocaman yürekli, Aslında korumaya almak gerekti kendisini… Nasıl anlatsam biraz uçuktu, biraz deli, Gramla alır okka ile dağıtırdı sevgisini, Bir keresinde deli demişti bana, Koşulsuz kabullenmiştim, hani filozof cinsinden… Ne çok benziyorduk birbirimize, doğum şeklimiz bile, Görünen o ki bu uzaklaşmanın temeli de bu benzerlikti, O deli, ben zır deli, zaten İKİZ KARDEŞTİK ezelden beri.. Hal böyleyken hayat gailesi sebebiyle, Uzak kaldık, uzaklaştık... Hiç istemediğimiz halde, Birbirimizin yüreğinde olduk mahkemelik… 23.02.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir Demet Papatya Elinde bir demet papatya, küçük bir kız çocuğu masumluğunda, hiç görmedim, adını da bilmiyorum… tertemiz bakışları, çiğdem gibi gülüşleri cıvıl cıvıl saçları, uçuşur kelebekler gibi bütün yapabildiğim, gülümsemekti gözlerime bakıp, sımsıkı sarıldı… O bir öğretmendi… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir Garip Kulum Ne nişanım ne bir payem Yurduma hizmettir gayem Kimim var ki olsun sayem Ben bir garip kulum böyle. Atatürk’ün izindeyim Yollarının tozundayım Ekmeğinde tuzundayım Yetim kalmış kulum böyle. Özüm sözüm hepsi birdir Yapılan iyilik sırdır Kimi görmez, sanma kördür Sersefil bir kulum böyle. İnanmaktır imanımız Yoktur şanımız ünümüz Dosta fedadır canımız Çilekeş bir kulum böyle. Doğmuşum bir Yörük kızı Kime söyleyeyim sözü Gönlümün cümle niyazı Adap bilen kulum böyle. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir Gün Mutlaka sana özlemler biriktirdim her gün bir dize ekliyorum üstüne uzak ihtimal de olsa gene de ihtimal işte yani Türk filmi gibi benzetmesi yapılacak da olsa ellerimle teslim edeceğim bir gün o dizeleri sana sevgi nelere kadir değildir ki elbet yapacaktır misyonunun gereğini bir gün mutlaka -sevgiyle, sevgili sevgiyle- 15.04.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir Musibet Bin Nasihatten Evladır-Ömer Emminin Kedisi Ömer Emminin Kedisi Yaylaya göçmeden önce orada kalındığı sürece yenilip içilecek her şey ekilir dikilir, göçtükten iki ay sonra da ilk domatesler olmak üzere bütün sebzeler yavaş yavaş olgunlaşmaya başlardı. Bahçenin aşağılarına hep mısır ve kabak ekerdi anam, o zamanlar bunun hikmetini bilmezdim hala da bilmiyorum ama muhtemelen şehirlerarası ulaşımın sağlandığı tek yola yakın olduğundan gelip geçen araçların yerden havalandırdığı kirli tozları tutsunlar diye öyle yaparmış gibi bir algı oluşmuştu bende. Yaylada en çok sevdiğim iki şey vardı, iki ayrı Erik, birisi sarı, diğeri siyah. En çok sarı olanı severdim. Öyle çok meyve verirdi ki, toplamaktan yere düşenleri temizlemekten bıkar usanırdı ablam da ara sıra dallarını budayıverirdi babamdan anamdan habersiz. Bilirdi babamın ağaçları çocuklarından bile kıymetlidir. Komşularımızda da öyle, her bahçeden erikler, elmalar, cevizler, bademler süzülür özen bile gösterilmezdi ama onlar yine de inatla en çok meyveyi kim verecek diye yarışırlardı deyim yerinde. Tüm bunlara ilave komşumuz Ömer emminin bir kedisi vardı, şimdi yazacaklarım belki hayvanseverleri kızdıracak ama işin doğrusu o kediyi tanısalar eminim onlar da başka türlü düşünmezlerdi. Kedi, kedi değil dört ayaklı insan sanki. Bizim mısırlar yavaş yavaş koçan bağlamaya ve onları büyütmeye başladılar, her bir kökte dört beş belki daha fazla koçan. Günden güne gelişip serpiliyorlar her gün kontrol ediyoruz, püsküllerinin yeşilden kahveye dönmesi ve canlılığını kaybetmesi mısırın aynı zamanda olgunlaştığının da belirtisiydi. Bir sabah katlık ve yine mısırları dolaşıyoruz ama bir gariplik var, koçanların yaprakları sıyrılmış, gövdeleri yara bere içinde, ikinci gün bir başkası derken bizim mısırlarda çizilmedik gövde, açılmamış koçan kalmadı. Hani kuşlar da bayılırlar mısırlara ama koçanına, gövdesini ne yapsın. Altı üstü saman olacak. Olayın oluş sebebini anlamak için iyi bir siper hazırlayıp pusuya yattım gün içerisinde, öyle ya bizim mısırların ortağı nasıl olsa yine ziyaret edecekti canı çektikçe. Epey bekleyip ve beklemekten sıkılınca tam mevziyi terk etmek üzereyken bir de ne göreyim, bizim komşunun kedisi elinin beğendiği mısırlardan birine bir iki hamleden sonra tırmanıp, özenle koçanı açıp süt mısırı emek çekmiş büyütmüş gibi iştahla yemeye başlamaz mı. El mi yaman, bey mi yaman görürsün sen dedim ve başladım ormana oduna giden Abimin dönmesini beklemeye. Abim gelir gelmez hemen odundan boşalan yedi-sekiz metre uzunluğundaki kendiri alıp kediyi candan bir sesle yanıma çağırdım, eh karnı doydu nasıl olsa, şimdi şefkate ve yaslanıp mır mır uyuyacağı bir omuza ihtiyacı var bizim kedinin, başına geleceklerden habersiz balıklama atladı elbet içten daveti işitince. Bir elimde kendir, diğer elimle bağrıma bastırdığım kedi bahçeye indik, kendirin bir ucunu biraz önce hücuma uğramış mısır köküne, diğer ucunu da kedinin beline bağladım, kedi hareket etsin diye bir iki dürttüm, hayvan beline bağlanan cisimden ürktü ve can havliyle sağa sola kaçmaya çalıştı, kaçmaya çalıştıkça diğer mısır www.Antoloji.Com - kültür ve sanat köklerine dolandı ve yoruldu elbet. Olduğu yere çöktü. Yanına yaklaşıp, çözdüm kedinin öyle bir kaçışı var ki, yürümedi, koşmadı uçtu sanki. Ondan sonra bir daha mısırları yemesi şöyle dursun bizim bahçenin yakınından bile geçmedi. "Bir Musibet, Bin Nasihatten Evladır" diye boşa dememiş bilenler. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Biraz Hayal, Biraz Gerçek ılık yaz günü esintisinden mi,? yoksa uzun zamandır silinip paklanmadığından mı? alacalı bir hal alan ışığın peşine düşmüştü çocuk, vazgeçemiyordu aslında, alışkanlığı olmuştu hani, belki de akde vefa, gizli bir anlaşma yapmışlardı da, dillendiremiyorlardı sanki, el âlem ne der babında… genellikle dönemeçlerde, kâh sağını, kâh solunu yansıtıyordu, ve zifiri gecede, aklındaki zayıf ihtimalli ışığının yordamında yol alıyordu, yönünü bulmaya çalışırken, biraz umut, biraz da yürek kıpırtılarıyla, geçtiği karanlık dehlizlerin korkularından sıyrılmaya çalışıyordu… uzun zaman yürüdükten sonra, özlemini çektiği sesti duyduğu, biraz sevda, biraz yosun, birazda tuz kokan serinliği doyasıya soludu. yanı başına yerleştirip ışığını, boylu boyunca nemli kumlara uzandı, ellerini başının altına yastık yapıp gözlerini sımsıkı kapattı, gökyüzünü, yıldızları, bulutları, bir de hüzün bakışlı sevdiğini düşündü… çocukken de hayaller kurardı, bazen de kendine kızardı, çünkü kurduğu bütün hayaller çığlık olur yarım kalırdı, ay gökyüzünde neden hep aynı yerde durur da değişmez yeri, yıldızlar kovalamaca oynarken neden takılmaz ayakları, meselâ hayranlıkla seyreden çocuğun avuçlarına neden düşmezler… tut ki kayalıklara düştüler, acır mı canları onlarında çocuğunki gibi, öyle olsa, çocuk ruhuyla dindirebilir mi yıldızların ağıtlarını, belki de bu yüzden, hiç yere düşmez yıldızlar ve hiç takılmaz ayakları, kim bilir... diye düşündü ve öylece derin bir uykuya daldı... neden sonra daldığı uykudan apansız uyanıverdi, sağına soluna bakındı, ne deniz vardı, ne yıldızlar, ne gökyüzü ne de uzandığı nemli kumsal, düşler görüyormuş belli ki, belki de hiç gerçekleşmeyen özlemlerini… başını kaldırıp baktığında, okuduğu romanla burun buruna geldi, nerede kaldığını bulmaya çalışırken… ‘’Biliyorum Bu İmkânsız Bir Aşk Kendime Mani Olamıyorum Yüreğim Seni Çok Sevdi’’ satırları gözünün önüne, düşünde gördüğü kıyı şeridi gibi serildi, sonunda anladı çocuğun yüreğindeki çocuk, hayâl etmek yaşamak, yaşamak da hayâl etmekti biraz... Ve içindeki haylaz çocuğa seslendi... Hey çocuk...! Duyuyor musun beni...! Hayallerimi serbest bıraktım...! Sevaplarını da günahlarını da bana yaz...! Yeter ki yüreğindeki sevgi ve yaşama sevincin tükenmesin, www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yeter ki olmasın kupkuru bir dal, ya da zemheriye düşmüş bir ayaz...! Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Biraz Kül Biraz Duman Mevsim Aynı mevsim Çok geçmedi üstünden… Güneş aynı Yönden doğuyor Gene doğudan… Nereden battığını Bana sorma Cevabı sende zaten… Hâsılı, özlemek Yaman kelime be Canımın içi… Neye baksam sen Ne yöne dönsem sen Sen...sen…sen… Sen ve ben biz olmuştuk Bizden geriye kalansa Biraz kül biraz duman… 18.11.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Birazda Sen Düşün Çocukken sık sık düşler görürdüm Hiç tanımadığım dedem gelirdi Düşlerime Kurtuluş yıllarında ölmüş oysa Beni almak isterdi hep yanına... Bazen çığlık çığlığa uyanır Bazen sara nöbetleri tutarmış Uyandırmak için çok çabalarmış Zavallı anacığım, nöbet tutarda Ölürüm diye günlerce uyumazmış... Mezarlıklar ürpertirdi bakınca Sanki toprak yarılıp, İçinden çıkıp gelecekti birisi Ne mezarlığa bakabilir ne Sırtımı dönebilirdim... Artık korkmuyorum ne ölümden Ne de mezarlıklardan Bana bir şey daha öğretti hayat Korkmuyorum senden ölüm İnsanları ne olduklarına bakmadan Yaratılanı sev Yaratandan ötürü Ama kimseye fazla güvenme... Ben çok düşündüm, ne hata ettim diye Sonunda hatamı buldum ve huzura erdim Hiçbir şeyin önemi yok Sadece bize biçilen ömrü İyi işler yaparak insanca yaşamak var Ey hayat zamanıdır Biraz da sen düşün... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bize Ne Oldu Kor kor ateşlerde yanmak ne ki Hasretini bitiremediğim, bir ağıt Düştü bütün yaşlar, gözlerimden sürgün Bedenim bin bir parçaya bölünse de hissetmez Yüreğimdeki kadar, hiçbir acı ağır gelmez… Gecenin bir vakti, ne işim var buralarda Sana geldim gönül gözüm, anla işte Yine isyanlarda başta olmayan akıl Ne yapsam, nasıl etsem avutamadım Bir mor çiçeklerle süslenmiş toprağın Bir de çocuksu gülüşün, çeker beni kendine… Oy gülüm, güllerimiz erken soldu Ne vardı bu kadar erken gidecek, bize ne oldu, Şimdi sen yoksun bana kalan sadece hayalin oldu Ağlamıyorum merak etme, sadece gözlerim doldu. Oy gülüm biz neden ayrıldık Güllerimiz neden bu denli erken soldu… 09/03/2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bizi Yaktılar Baba Evimize gittim baba Keşke gitmeseydim, içim yandı Nasıl desem sana Üzmeden nasıl anlatsam bilmem ki… Yanmış baba, evimiz yanmış İçindeki eşyalarla birlikte Çay içtiğin bardağın Abdest aldığın ibrik Üzerine oturduğun taş bile… Evimizin önündeki dut ağacı Hatırlarsın işte Meyveleri olgunlaşınca düşerdi yerlere Ve sinekler çoğaldı bu ağaç yüzünden diye Kızar, arada bir kesmeye yeltenirdin ya İşte o baba, yanmış sadece kuru dallar kalmış… Gölgesinde yıllarca barındığımız yazlığımız İncir ve elma ağaçları da Tanınmaz haldeler Ve daha neler neler Canlı hiçbir şey kalmamış ki... En acısı da, anamın lastik pabucunun teki Ve yarısı yanmış zeytin ağacının yeşil dalı Ki; yangına inat verdiği birkaç zeytin tanesi Yandım baba, gördüklerim bir kez daha yaktı… Hani yıllardır yakıştıramadığım Alışamadığım yokluğuna Bir kez daha ağlıyorum baba Ama bu defa gözün gibi esirgediğin Ağaçlarınla birlikte… Sana gelmiştim baba Ne çok isterdim güzel şeyler anlatmayı Ama olmadı baba, evimizle birlikte Geçmişimizi, çocukluğumuzu Anılarımızı, bizi yaktılar baba… Bizi Yaktılar… 18.10.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bizim Çiçeklerimiz Bizim çiçeklerimiz sevdiğim; Köklerinden kopartılıp, saksılarda tutsak edilmemeli Özgür olmalılar, beyaz güvercinler misali, Doğada, doğal, içten ve katışıksız Sevgimiz gibi... Bizim sevgimiz sevdiğim; El değmemiş dağ yücelerinde yeşermeli Kekik kokulu makilerde gezinmeli, ceylanlara yoldaş Ak denizi eteklerine oyalayan Torosların doruğu gibi Adı biz gibi olmalı, bizden biri Asi ve Mavi olmalı, gölgesi koylara vuran Püren çiçekleri ve Mersin dalları gibi... Yabanıl Nergisleri Bilir misin? Sevdiğim; Ve nazlı Sümbülleri, yalçın Kayalıklarda açan Bilir misin? Bizim çiçeklerimiz, çiçekçilerde solar Nergislerimiz kaya kovuklarında açar Tıpkı sevdamız gibi, sahip olmak zordur Terk etmekse olanaksız... 27.12.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Boşuna mı Bahar geç gelmiş olsa da, Bendeki ayaza nispet, Uzun sürecek gibi, Sevinç içinde tüm nebatat, Boşuna/mı? Kırlar yeni çiçeklendi, Papatyalar oylum, oylum, Gelincikler civelek, civelek, Yeni yeni açıyor akasyalar, Dökülürken Bulutların gözlerinden, Nisandan kalma yağmurlar, Boşuna/mı? Haydi, bahar biraz daha sür, Ve uzat goncalarla resitalini, Yağmur sen de öyle, Ne olur hemen gitmeyin bulutlar, Sormayın nedenini, Ama gitmeyin işte, Umutlarım bana hala çok uzaktalar, Boşuna/mı? Siz söyleyin; Denizdeki yakamozlar, Gökyüzündeki yıldızlar, Kumsaldaki kum taneleri, Dalgalar boylu boyunca sarılsın diye, Tuttuğunuz nöbet sahilde, Boşuna/mı? Söz veriyorum, Üşümeyeceğim, Ağlamayacağım da, Uzun sürsün bu bahar, Ne zaman dönerse sevdiceğim, Gitmenize, o zaman izin vereceğim, Haydi, söyleyin, gelmeyecekmiş deyin, Boşuna olsa da ben hep bekleyeceğim.. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Boşver, Aldırma Desem ki; bir zamanlar aklıma düştüğünde yüreğim deli gibi çarpar bir an bile aklımdan çıkmazdın... İnanma... Desem ki; bir zamanlar hayalinle her karşılaşmamda yüreğim daralırdı neden diye sorsam kendime özlediğimi fark ederdim seni özlemediğim bir saniyem olmazdı... Yalan... Desem ki; bir zamanlar sabah uyandığımda yüzümü tebessümün yıkardı şimdi aklımda kalan ruhsuz sözlerin tebessümünde neler sakladığını anlamazmışım... İftira... Desem ki; bir zamanlar ne çok inanırdım içtenliğine yazık ettin hem kendine hem bana tüm benliğimi harabeye çevirirken oyun oynadığını bilmemişim... Boşver... Desem ki; sen ulu bir çınardın yüreğimde ben dalında yaprak düşerken tutmak yerine savurdun rüzgarınla hiç düşündün mü bilmem kazancın, kaybettiğine denk mi? Bana ne...Desem de...Aldırma... www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 28.02.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Boyacı Küpü Bir ormanda, küflü yapraklar arasından güneşe merhaba demeye çalışan Çuha Çiçeğine benzetiyorum bazen kendimi, tam mutlu olduğum hissine kapılırken, birden birkaç yaprağımın ezildiğini hissediyorum. Kuru bir rüzgar dağıtıyor bütün düşlerimi, sevinçlerim arşa yol alırken, ay ışığının hareleri arasında kayboluyor umutlarım. Şimdi söyle bana ey başıbozuk fırtına, sen olsan ne yapardın bu hasat mevsiminde, ne kadar direnirsem direneyim kırılıyorum işte. Hani eğilmektense, kırılmak evladır diyorum hal bilmezlerin önünde. Bu öylesi değil, yani kapanmayan yaralar değil, bu bir isyan ya da nisyan adı ne olursa olsun, her zerresi haklı sebeplere dayalı, her ucu milyonlarca kere arıtılmış sözcükler. Kurt düşer, akıl beşer, karanlık dehlizlerde yürürken hani bir ışık der ya insan, hadi bir ışık, bir umut, bir aydınlık, bir sevinç ya da zulüm, gönlünden ne geçiyorsa onu bahşet ve beni zencefil kokulu bir odaya hapset. Bir mum yak, bir mum daha, taşmasın şamdandan damlalar dikkat et. Yalanlarla avutsa mıydım acaba diyorum bir süre daha kendimi, bunca mezbelelikte tutar mı tutardı aslında, ama ben yalan söylemesini de bilmem ki, karşılık olsun karşılaştıklarıma diye, belki de bu yüzdendir bütün kayıplarım, belki içimde bitip-tükenmeyen insan yanım. Besle dürüstlüğünü çoğalsın seninle, gün gelir tutar elinden belki de… Hasılı yürek bu....! Boyacı küpü değil ki, gir içine birkaç kulaç at, her şey eskisi gibi olsun, kendini mutlu et... 08.09.2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Böyle de olmaz ki Önce; Kor olur Ardı sıra hasret Düşer yüreğe Sonra; Birkaç damla Hüzün eşliğinde Şiir olur akar Hece hece dizelere Bencileyin Yoktur adı Sencileyin İmkânsız aşk Böyle de olmaz ki 17.02.2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bu Gün Bu gün uzun uzun seni anlattım bana Bakamadığım gözlerini Bir kerecik göz göze gelsek Biliyordum gözlerimdeki boşluğu göreceğini Başım öne eğik duruşum işte bu yüzdendi. Bu gün uzun uzun seni anlattım bana Gözlerimi sürekli başka yöne çevirirken Sen de inanmadın biliyorum Güneşten rahatsız olduğum palavrasına Ama söyleyemedim işte Benden yar olmayacağını sana Kıyamadım o çocuksu masumluğunu Bölüp, parçalamaya Bu gün uzun uzun seni anlattım bana Sürü kuşların içindeki yalnız serçe halini Yani nasıl desem, konacak dal arayışını Ürkek bakışlarını, göz göz olmuş yüreğini Ve her şeye geç kaldım serzenişlerini Bu gün uzun uzun seni anlattım bana Çaresizce çırpınan yürek sesini Ne fırtınalar kopuyordu kim bilir içinde Karanlık bir tünelde yol bulmaya çalışan ışık gibi Dupduru halini, Dokunuverseler ıslanacak olan kirpiklerini Ve bütün bunlar bir çığlık, bir çığ gibi koptu yüreğimden Sana hiçbir şey için söz veremeyeceğimi anladığım an Olamayacağımı yazında, ayazında, baharında güzünde İnan bu benim seçimim değil, inan nazımda değil Keşke sen Karacaoğlan, ben Elif kız Olabilseydik Ala Dağların doruklarında Yaylamıza varabilseydik Erim erim erimeseydi ciğerlerimiz Bir bilsen nasıl bir azaptır bu Darmadağın eder düşlerimi çaresizlikler Öyle bir ateş ki yakar durur, yakar durur da Nasıl bağlanır elim ayağım kör düğümlerle Düğüm düğüm olur her bir zerrem nefes alamam Bu gün uzun uzun seni anlatırken bana www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dilimin ucuna gelen sözcüğü söyleyemedim Ne olur unut ve sevme beni demek istedim Diyemedim. Bilmiyorsun ki yüreğimin nasıl taşlaştığını. “Ne olur unut... Unut ve sevme beni…” Hatice AK-31 Ekim 2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bu gün sana beni anlatacağım “Dün akşam inerken merdivenlerden, ayaklarım birbirine dolaşıp tökezledim birden, bazen koşar adım yürüsek de, yerimizde sayarız çoğu zaman” Bu gün sana beni anlatacağım, ne iyi ettin kapıyı kapatmakla ardıma bakmamayı öğrettin böylece.Düşünmüyorum şimdi ne yapıyordur diye, uykularım bölünmüyor, hiç bir şey için üzülmüyor, beyaz gömleğime düşen mürekkep lekesine de içerlemiyorum eskisi kadar Üç dört gün önce işten çıkıp eve giderken, gökyüzünün berraklığına takıldı gözlerim bir an, ay hilal olmuştu, ne çok severdim bu manzarayı hatta balkondan izlemek için memlekete gittiğim bile olmuştu ya şöyle bir yokladım da kendimi, hiçbir anlamı kalmamış hafızamda Pencereme konan kumru sesleri de ilgimi çekmedi bir zaman serçelerin cümbüşlerine eşlik etmedim bahçelerde, pek az çıktım sokağa, burnumu kitaplara gömüp, aylarca oyalandım onlarla “Çanlar Kinim İçin Çalıyor” hep nöbetteydi başucumda Çay da içmiyordum eskisi kadar, bahçedeki Yenidünya ağacının çiçekleri ilgilendirmiyordu beni, en sevdiğim şiirleri gönülsüz okuyordum, onlarla da konuşamadım bir zaman ve bıkmadan “uzun ince bir yoldayım” türküsünü dinledim birkaç kere de “Bir Ay Doğar İlk Akşamdan Geceden” Alış veriş keyif vermiyor, merdivenlere ıslak mendil, sigara izmariti atanlara küfretmiyor, hele kaldırıma tükürenlere içimden aferin diyordum aferin size, bunca kirlenmişliğe tükürüyorsunuz belki de onlar, senin- benim yapamadığımızı yapıyorlardı belli ki Şimdi odamdaki Bonsai ile ilgileniyorum bir tek, menekşe yetiştirmiyorum nazlı-niyazlı, kendini beğenmiş ne varsa hepsini çıkardım hayatımdan, tüm marazilikleri atıp bir tarafa yeniden başlamak için nefes almaya ama Görünen o ki; bu pek kolay olmayacak, dilenci çocuklar var ya onlar öyle çok yakıyorlar ki canımı bir de yaşlılar. İşte böyle... Bugünlük, bu kadar... 08.01.2014/Hatice AK www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bu gün seninle dopdoluyum Bu gün dopdoluyum seninle annem, Öyle çok inci biriktirdim ki elimde Boydan boya bütün kıyılara ektim Yinede tüketemedim. Annem yattığın kanepeye oturdum, Belki bir tek saç telini bulurum diye. Altını üstüne getirdim bütün odanın, Divitin elbisenden bir parça buldum. Üstüme örtüp uyumaya çalışacağım. Sen gittiğinden beri uykularım da gitti. Hep deli derdin ya bana, dediğin oldu. Ben sensizlikten galiba deli oldum. Bir de aklıma sana yaptığım muzırlık geldi. Hani bir gün elimdeki bulaşık eldiveninin, Bir parmak ucu kopmuş ve ben sana Elimi bıçak kesti demiştim de üzülmüştün. Eşek şakası yaptığım için bana küsmüştün. Gönlünü bir kilo çikolata ile ancak alabilmiştim. Bir de bunları düşünüp kendi kendime güldüm. Artık hastaneye gitmeye korkuyorum annem. Daha doğrusu seni benden alan, Kırmızı pencereli odalara bakamıyorum Bunu tek sana söylüyorum biliyor musun? Oysa herkes güçlü olduğumu sanıyor. Ama değilim işte, bir bebek kadar zayıf, Korunmasız, güçsüz ve biçareyim annem. Seni, senin yanında bile özlerken Şimdi sensizlik beni benden etti annem. Etrafımda güvenebileceğim O kadar az insan varken, Seni aramamak, özlememek Mümkün mü? Annem...! Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bu gün sevgililer günü Bu gün sevgililer günü Bu gün sevgi/liler günü bir tanem Olmasa da ellerin ellerimde Bakamasam da gözlerinin içine Sanma ki uzaklardasın Elimde resmin Kulağımda sesin Dudağımda ismin ve Yüreğimde sevginle Sen hep benimlesin Sevgi günün kutlu olsun bir tanem. 14.02.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bu sabah da yolum ilk senden geçti “Yaşama ait bütün hissedişlerin kaynağı sen isen anladım ki ben de yaşıyorum ve varım” her şeyin tek başınalığını düşündüm gün boyu örneğin kaldığım odanın balkon yüksekliğini aşan harnup ağacı... işte o da tek başınaydı, yani fiziki olarak onu tutan yada ona yaslanan hiçbir şey, hiçbir canlı yoktu… sadece nereden geldiği ve oraya nasıl tutunduğu belli olmayan minik bir tül parçasının dışında… ama tüm bunlar harnup ağacının her yıl yeniden ne yaprak açmasına engeldi, ne de meyve vermesine… Güneş; olanca kızgınlığıyla ortalığı yakıp kavururken, demir parmaklıklara meydan okuyan hanım eli çiçeği, biraz mahzun da olsa, işte yine açmıştı çiçeklerini, yanı başındaki zakkum fidesine nazire yapar gibi… Kendimi düşündüm; neden ve hangi duygudan kaçtığımı, veya hangi duyguya koştuğumu bilmeden, birden ağzımdan bana sarılır mısın sözcüklerinin dökülüşünü, ürkek, usulca ama içtenlikle ve en masum duygularla, hani minik bir kız çocuğu edasıyla… “yoktun yanımda”… hissetmiştin belki, sarılamamak seni de acıtırdı biliyorum, biliyorum aynı acıları ben de duyuyordum çünkü… sanki bir savaştı aramızdaki, ne galibi ne de mağlubu olmayan, kim bilir belki de otoriteyi elden bırakmamak gibi bir zaaftı bu ve bildiğin gibi zaaflar insana daima zarar veren takıntılardandı… Bizim için de değişmemişti bu kural elbette, ben aylarca içime kapandım, sanırım sen de öyle, bir sabah neden diye sordum kendime, hani medeni insanlardık, bu medeniyet dışı davranışların anlamı neydi öyleyse… Sevmek dokunmakmış…Lâf… Ben sana hiç dokunmadım ki... Sen de bana… sadece, evet sadece varlığın yetiyordu, yada var olduğunu bilmek, yani öyle zarif, öyle naif ve öyle dobra dobra bir insandın ki belki tüm bunlardı vazgeçilmezim oluşunun temelindeki neden ve beni sana bağlayan… işte tüm bu duygularla bir sabah yolum gene senden geçti, sen, o her zamanki içten tebessümünle karşıladın beni, sanki hiçbir şey olmamış, hep birlikteymişiz gibi…. bu sabahta her sabah olduğu üzre, tüm bunları düşündüm tek tek… Yani demem o ki; sonuç olarak hep benimleydin, www.Antoloji.Com - kültür ve sanat aklımda ve yüreğimde... Yolum bu sabah da ilk senden geçti işte bak… Yüreğimse hiç geçmedi… 05.08.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bu Şiir Sana Hani sümüklü bir oğlan vardı hatırlar mısın, Kah küser, kah ağlardı, Oyuncağı karpuz kabuğundan yaptığı araba, Güneşin altında çek babam çek. Hani sümüklü bir oğlan vardı hatırlar mısın, Tütün kırar, bağ bahçe sulardı, Bir de gecenin ayazında gitmek vardı ya tarlaya Ayın şavkına, gördüğü her gölgeden korkardı Sonra büyüdü sümüklü oğlan, okul okudu Okudu ya, gönlündeki aslan hep gönlünde kaldı Gel zaman git zaman, o da aile babası oldu Gün geçtikçe içinde bir boşluk oluştu Sonra edebiyata taktı kafayı, başladı şiirler yazmaya Sonunda içindeki boşluğu doldurdu Adını da “Safa Tepesi” koydu Kardelenleri arayıp durdu o tepede, Ve bir gün birine rastladı, kardeleni ondan istedi Bulmak kolay değildi elbet, kardelen mevsimi hiç gelmedi Yerine çiğdemlere razı oldu Çiğdem onu öyle çok sevdi ki, iki yaşında Kaybettiği kardeşinin yerine koydu, Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bütün Hesaplar Senden Sevgileri sana yazdım, nazı kendime Umutlar yükledim bazı kendime Dostluğu sana yazdım, borcu kendime Bir sevgi bir dostluk alacağın var. Borçlarım çoğaldı aştı binleri Yanımda görmüşüm dost yarenleri Tam da unutmuşken özel günleri Bir sevgi bir dostluk alacağın var. Deryalar denizler doldurdu sevgim Kalmadı ne keder, ne de bir kaygım Sana kucak kucak, selamla saygım Bir sevgi bir dostluk alacağın var. Gamı derdi sildim gönül dizemden Yepyeni bir sayfa açtım özümden Sakınsam da seni iki gözümden Bir sevgi bir dostluk alacağın var. Bütün hesapları sana yükledim Geleceksin diye çok da bekledim Bir yudum sevgimi sana sakladım Bir sevgi bir dostluk alacağın var. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Büyüdüm Anne Sabun kokulu saçlarını, her derdime derman sevgini, Bitimsiz sabrını, şefkatini ne çok arıyorum, Ne çok özlüyorum bir bilsen. Bana hep büyü artık diyordun, Sen Gittiğin Gün Büyüdüm Anne… Saçlarımı kendim taradım, Yorganımı kendim örttüm üstüme. Gözyaşlarım yastığımı ıslattığında, Kalkıp kendim değiştirdim kılıfını. Nazım da şikayetim de azaldı. Yorgunluk nedir bilmez oldum. Hasta da olmuyorum artık. Sen Gittiğin Gün Büyüdüm Anne… Karar vermiştim oysa yazmayacaktım bu anneler gününde, Ağlamayacaktım da sen söylemiştin, “gidenin arkasından ağlarsan, Gözyaşların onun yattığı yeri ıslatır ve üşütür” sakın ağlama demiştin, Sırf bu sebeple, bu yıl senin için yazı yazmayacaktım, Ağlamayacaktım da ama... Gene durduramadım içimdeki özlemi, Sana yazmadan başladım ağlamaya, Aklımdan hiçbir zaman çıkmadın, Acın hiçbir zaman dinmedi ama illaki özel günlerde, Gelip omzuma konuyorsun tıpkı bir melek gibi, Yani ben orada olduğunu hissediyorum... Sen Gittiğin Gün Büyüdüm Anne… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Büyüklere Masallar Kırmızı şortu, mavi badisiyle (ipli-askılı penye) elindeki poşetlerin ağırlığı kendisine eş bir güzel bir kaç dakika önce önünden geçtiğim pazara uğramış. Önde annesi ve ninesi, gücü yetmiyor belli ki onca ağırlığı taşımaya, yardım etmek için, içim içimi yiyor ama cesaret de edemiyorum bir şey söylemeye, bazen bütün poşetleri aynı elinde tutarak diğer elini beline dayayıp dinlendiriyor. Aynı hareketi bir kaç kez yineledi ama limon poşetini elinde tutmayı başaramadı ve limonlar poşetten kayıp yere döküldü.... Üzüldüm, içim cız etti.... Anne dedi… Anne.... Annenin elindekiler de ağır, her on adımda bir dinlenmesinden belli, söylendi.... O kadar poşeti getiremiyorsun....? Gözlerinin içine baktım.... Yanık tenine....? Taşıdığı meyveleri kendisi istediği için sesi çıkmıyor ya da yarı yolda bırakmıyordu ne kadar zor olsa da taşımak.... Ne güzel yakışmıştı yanık tenine mavi penyesiyle, kırmızı şortu.... Küçük hanım beş ya da altı yaşındaydı en fazla.... Kimimiz gündüz düşleri görür, kimimiz bir çocuğun pazardaki düşlerini ama sonuçta ikisi de düş, birisi büyüklere masallar, diğeri küçüklere daha iyi yarınlar için ne yapabiliriz adına... Ne yapabiliriz…? İyi örnek olabiliriz.... İyi örnek nasıl olunur….? Dürüst olabiliriz örneğin…. Hatice AK/20.07.2013-MERSİN Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Büyütmeyeceksin Büyütmeyeceksin kimseyi gözünde En az senin kadar sıradandır onlarda Belki bir şarkıyı senden iyi anlar Belki bir şiiri daha iyi seslendirir Belki çok fazla arkadaşı vardır Belki de yapayalnızdır kim bilir İnsandır neticede yani dev değil ya Büyütmeyeceksin gözünde Senden daha güzel konuşabilir Çok şey biliyordur yaşama dair Kim bilir kaç ihanet küllenmiştir yüreğinde Kaç kez kapaklanmıştır yüz üstü yere Bu yüzden biraz sadist, biraz da mazoşisttir Ama gene de yüzüne bakıp insan denir Bütün meziyetler bilmek üstüne de olsa Unutulmamalıdır ki çok bilen çok yanılır 22.01.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Can Yoldaşım Sen gideli tam ondokuzayyirmibir gün oldu, Zaman ne çabuk geçiyor değil mi? Sahi o kadar çabuk mu geçiyor, Yoksa biz mi, farkında değiliz bir şeylerin bizi tükettiğinin... Sen gittiğinden beri pek değişen bir şey yok hayatımızda, Yine aynı işyerinde çalışıyorum, aynı evde oturuyorum, Aynı kıyafetleri ve ayakkabıları giyiyorum, Saçlarımı aynı renge boyatıyorum, Kısacası bizde hiçbir şey değişmedi... Ağlamalarım seyrekleşti, İlk zamanlar daha zordu katlanmak, Kokunu, ayak sesini, mahzun bakışını arıyordum evin her yerinde Şimdi canımın içi, ellerini arıyorum, sesini nefesini her şeyini, Yokluğun canımın içi, yokluğun öyle çok acıtıyor ki içimi... Şu yüreğimi avutmak öyle zor ki bir tanem, Hep sana gelmek ister, Sarılmak bugün nasılsın bebeğim demek, Sonra da arsız bir çocuk gibi naz etmek, Sen görüyorsun beni biliyorum, Hissediyorum...Yanımdasın… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Canın Sağ Olsun Bana çok gördüğün bir tebessümü Şimdi bolca dağıt, canın sağ olsun Kıymetlimdin ama şimdi bitirdin Beni kahretsen de canın sağ olsun… Sana söylemiştim inadım diye Eriyip bitsem de dönmem geriye Güvenim kalmadı aşka sevgiye İster sev ister sevme canın sağ olsun… Sözlerimin tümü yürekten gelir Gönülden konuşan manayı bilir Karşılık bulmayan sevda tez ölür İster duy ister duyma canın sağ olsun… Kaçan kovalanır, felsefen buysa Yazık çok yanıldın bilmeden oysa Aklın duymadı ki, yüreğin duysa İster duy ister duyma, canın sağ olsun… Kırgınlığımı sormayıp, hafife aldın Hem beni yandırdın hem kendin yandın Şimdi de amansız gurura döndün İster sor ister sorma canın sağ olsun… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ceza Zindanlardaydım; kendimi aklamanın yolu seni aklamaktan geçiyordu infazımın üzerinden kaç sabah, kaç gün kaç ay ve kaç yıl geçti bilmiyorum. seni her cezalandırmak istediğimde kendimi cezalandırdığımı biliyordum isteyerek olmasa da biliyordum yanlışlarım olduğunu ama söyleyemiyordum. aslında sen de masum değildin aynadan gülümsemediğin kaç sabah geçti her sabah bir demlik çayı şuursuzca tükettiğim yetmezmiş gibi bir de üstüne su çekip tatsız tuzsuz içtiğim kaç sabah. avazım çıktığı kadar bağırmak ağız dolusu küfürler savurmak ve ahım tutsun istedim dilim varmıyordu bir türlü yapmadım, yapamadım. silgiden ve bir şeyin silinmesinden hiç hoşlanmazdın, benimse huyumdu her tepem attığında bir şeyleri silmek, gene devam ettim elimden düşmeyen silgimle, yüreğimden kâh kendimi, kâh seni sildim iyi ki vazgeçmemişim silme huyumdan baksana; onca olumsuzluğu bile sildim hafızamdan ama yoksun artık, inan yoksun bende tamamen özgürsün, silindin. kısacası; cezam ve cezan bitti affettim seni özgürüm kuşlar kadar şimdi çünkü seni affetmek kendimi de affetmek demekti. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 27.02.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çakır Dikenleri Beni anlamadın gibi mumlu mühürlü laflar etmeyeceğim hal beyanı için uzun cümleler de gereksiz bin yıllık meşe ağaçları kadar yorgunum anlayacağın Sen başını bir yere yaslamış mutlu mesut uyurken benim taş duvarlarla pollyannacılık oynadığımı nereden bilecektin sözün özü, sen çözmüştün meseleyi bir şeylere takılıp öylesine izlemeyi tam da bu dem, sen gülistanlarda gül toplarken ben çakır dikenleri arasında, yol ayrımındaydım görmedin, duymadın, ses vermedin olmadı hiç haberin, olmadı ben gittim... 26 Eylül 2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çapkın Cuma akşamı oğlumu Bitlis’e yolcu ettim. Bu kez nedense ondan ayrılmak daha zor geldi. O büyüyüp olgun bir erkek oldukça ben küçülüp çocuklaşıyorum, yani böyle hissettim. Epeyce üzgündüm. Gece geç saatlere kadar uyuyamadım. Yorgun ve bitkin hissediyordum sabah uyandığımda. Yeğenim uyurken günlük işlerimi yavaş yavaş yaptım. O kalkınca beni parka götürmesini rica ettim. Hem güneşten faydalanıp, hem de yürümüş olmak için. Bu arada peşimize biri takıldı, gölge misali kâh yaklaşıp kâh uzaklaşarak. Her an nefesi ensemizde sanki dönüp baktığımızda hemen yön değiştiriyor. Bir süre konvoy halinde yürüdük öylece. Bizim kendisinden huylandığımızı anlamış olacak ki daha uzaktan takip etmeye başladı diye düşündük yanılmışız. Parktaki ağaçları imzalıyormuş. Biraz daha ilerleyince tamamen koptu, sanırım bizden fayda olmayacağını anladı. Az sonra park içinde dolaşan başka bir hanımın peşine düştüğünü fark ettik ve epeyce de samimi bir havaları vardı. Eh yuh artık, bu yaşta bu enerji… Biz yürürken bayanda bize doğru geldi. Dayanamadım ve aramızda şu konuşmalar geçti. —Adı ne (Miniminnacık bir köpek, puf puf tüylü) ? —ÇAPKIN, —Belli oluyor dedim. (Bu isim çok hoşuma gitmişti gülümsedim) —Yorulmuş gibi, —YAŞLANDI, 9 YAŞINDA. Kadın Çapkın’ı kucağına aldı ve uzaklaştılar. Kadının boynuna öyle bir sarılışı vardı ki, görülmeye değerdi doğrusu. Hayvanları ben de severim ama bu kadar yakından değil, fazla samimiyetten pek hazzetmem de… 30.11.2008 www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çay Ne zaman seni düşünsem Bir fincan çay alırdım elime Yarısı sıcak olurdu Yarısı soğuk. Sıcak olan yanı Senin içindi Soğuk olanı bana Sen sıcak çayı severdin... Ben... Seni izlemeyi... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çektiğim Dilim Belası Yalçın kayalarda yara derindir Gölgesi can verir her dem serindir Açan tüm nergisler dost yarenindir Döne döne gelir derviş misali... Bulunmazmış onun eşi benzeri Kimse bilmez nasıl nerdedir yeri Yakar kavururda düştüğü yeri Yürekte harlanan yangın misali... Sana yüreğimi açtım söyledim Hiç değişmedim ki hep böyleydim Kaderim hiç güldürmedi neyleyim Bir şirin bir Leyla, Arzu misali... Her ne buldum ise dilimden buldum, Dilimin emrinde kul köle oldum, Bazen çok ağladım bazen de güldüm, Seherde şakıyan bülbül misali... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çelişik akşam vakitleri, ufka her kızıl düştüğünde, hüzün kapardı göz bebeklerim, dinlerken kendimi, bir daha doğmayacakmış güneş, gün boyu yanımdasın da, seni benden gün batımlarının kızılı alıyormuş gibi…! karmaşık...! oysa ne gün içinde, ne gecemde yoktun, ve yoksuldum ben, işte öyle bir hava var bu gün, biraz gri, nemli ve yağışlı, tıpkı gözlerim gibi…! bir başına...! gene bir başınayız yüreğim anlayacağın, tabiat denen sayfada bir ben, bir de bendeki öteki ben, iki ayrı yaşam gibiyiz, hani minicik çukurlarda birikmiş yağmur sularına taş atılmış da, ben bir yana, öteki ben başka bir yana savrulmuş, dağılmışız gibi...! dalga-dalga... yana, yana... yan yana...…! ne kar vardı ne fırtına, alabildiğinde dingindi hava … yağmurda yoktu biraz öncesine kadar aslında, aniden anlaşılmaz bir biçimde her yan buz kesti usuma düşünce hayalin, üşüdü yüreğim, üşüdü dağlar, adı sensizlik üşüdü...! tepeler üşüdü, denizler bile üşüdü gibi …! ne kadar direndimse de nafile, bazen aklım ağır basıyor, bazen duygularım, şeytan azapta gerek derler ya, işte o biçim, hani kandırdığı anları tartıya vursak, hiç de azımsanacak değil gibi …! aklım ne denli realist ise sevmeye karşı, yüreğim o denli duygusal, al sana istemediğin kadar sevgi, uyarına gelirse... der... gibi...! aklım ve duygularım birbiriyle çelişik…! Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çınar Ayakta duruyor bir ulu çınar, Gökte uçan kuşlar dalına konar Böyle bir sitemi kim hayra yorar Dilin kemiği yok her yere döner Çekeriz yükümüz ağırdır bizim Kimseye değildir sitemim sözüm Ceza ise çeker mertlik ondadır Minnet etmez gider yolu sondadır Kim ne derse desin hayır bundadır Dilin kemiği yok her yere döner Çekeriz yükümüz ağırdır bizim Kimseye değildir sitemim sözüm Hazan vakti gelir yaprak dökülür Ömrümüzden nice ömür sökülür Yeminimiz candan aziz tutulur Dilin kemiği yok her yere döner Çekeriz yükümüz ağırdır bizim Kimseye değildir sitemim sözüm Çıplak olur çınarların dalları Yine de doludur bütün kolları Gelip geçicidir insan halleri Dilin kemiği yok her yere döner Çekeriz yükümüz ağırdır bizim Kimseye değildir sitemim sözüm Vefayı cefayı insandır çeker Bu gün ayrı, yarın ayrı dil döker Giderken de bütün gemiyi yakar Dilin kemiği yok her yere döner Çekeriz yükümüz ağırdır bizim Kimseye değildir sitemim sözüm Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çıplak Şiir Hadi bakalım, ya bir dönüm noktasısın, Ya da dönmek için dönemecin başında, Sevgi mi dedin? Boş versene, Çıkarın yoksa, sevmezsin sen babanı bile … Sen, sen ol hiçbir zaman doğruyu söyleme, Sabun köpüğünden bir fanus içinden bak dünyaya, Patlarsa…? Onu Patladığında düşün, Patlamazsa sür, beyliğini keyfince… Doğruyu söylersen, kovulursun dokuz köyden, Bildiğini kendine sakla, itibar etme onuncu köye, Nasılsa yanlışlar oraya da, doğrulardan önce ulaşır, Bütün köyler, hallerince riyalara bulaşır… Bir sen değilsin, kralın çıplak olduğunu bilen, Ya sen gibi biraz kaçıktır, yada çok zekidir, Sana, senin ona güldüğün kadar içten gülen, Merak etme sebebini, gene çıkar bir düşünen… 13.06.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çimenler Bilen bilir çimenlerin kokusunu, Öyle saf öyle güzeldir ki, Yıllardır düşünürüm, sırrını Üstünde yeşil çimenler bitenler, Nasıl da rahat yatarlar yerlerinde, Belli ki çimenlerin kokusu Onların dokusu... Bu günlerde daha bir hoş gelmeye başladı, Neye benzetsem yetmiyor, Ana kokusu, baba kokusu, Bir de ela gözlü yârin kokusu... Ah çimenler ne yaptınız, sırası mıydı? Neden bu kadar güzelsiniz, Dere boyunca uzanıp gidersiniz, Ne gamdasınız ne kaygıda, Ne kadar rahatsınız... Salkım Söğütleri de buldunuz, Onlar sulandıkça yerinde keyfiniz. Siz hiç solmayın, bekleyin beni, Bir gün, belki pek yakında Benim sinemi de süslersiniz... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çizgi Bir gün sana günaydın demiştim ya Sonradan bir noksanlık hissetmiştim Çünkü o gece kabus üstüne kabus görmüş ve Günaydın demeyi bile becerememiş Bir harf noksanıyla Günadın demiştim ya Aslına bakarsan, Yarım ağız söylenmiş gibi görünse de Yani sessizlerin (y) harfi noksan olsa da Yüreğimdendi ve tamdı seslenişim Biliyorum takılmadığını Bu gibi basit noksanlıklara Belki de kendi kendine gülümsedin kimbilir Belki sakar bile dedin içten içe Kendine has sevecenliğinle Az kalsın unutacaktım Geceden kalma endişelerim demiştim ya Bir rüyaydı altüst eden bütün benliğimi Trafikte ne yapacağını şaşırmış onca çocuk Hangisini kurtarmaya çalışsam Bir diğeri koşuyordu caddeye Saatler sürdü,kabuslarla boğuştum Nefes alamadım bir süre, sanki boğulmuştum Sonra...Sonrasını anlatmasam daha iyi Ağır bir uykudan, dehşet içinde uyanmak Anlatamam aynı duyguları çünkü hiç hoş değildi Güzel yanıysa şükürler olsun sadece rüya olarak kaldı Düşündüm de; İşte böyle bir şeydi aramızda yaşananlar Yani ne bileyim, say ki bir trafik kazası Bir rüyaydı bütün sayıp dökmeler, şikayetler Alınganlıklar, yanlış anlamalar, çekilen restler Kısacası; Sevmek o kadar kolay değilmiş anladım Anladım ki, bedel ödemekmiş sevmenin diğer yarısı Yani elbette olacaktı ödenenecek bedeller Ödenmeliydi de, sevgi emek değil miydi neticede Sonuçta tek taraflı mı olmalıydı ödenen bedel sence Bizi ne sevmemek, ne kaybetmek korkusu www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ne de ödemekten kaçtığımız bedeller değil Kırmaya yanaşmadığımız çizgilerimiz tüketti bence 10 Eylül 2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çocuk Olmadık ki Çocukluğumuz; hiç bizim olmadı ki; Çocuk oldunuz mu sahiden siz, Örneğin elde edemediğiniz Bir oyuncak için annenize ya da Babanıza naz edebildiniz mi? Sahi aile toplantılarında yeriniz neresiydi, Ya da yorgunluktan bitap düşen, O minicik bedeninizi şefkatle, Sarmalayıp yatağınıza yatırdı mı babanız hiç? 6 bilemediniz 7 yaşında başlamadınız mı? Hayat gailesini çekmeye. Örneğin zamandan çalıp, Doyasıya oyun oynadığınız oldu mu? Biz çocuk olduk mu? Be Usta Çocukluğumuz.... Yoktu ki, uzak olsun….. Var olmayan şey, uzak olur mu Usta? Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çocuk Olalım Bu Bahar ekin tarlalarını süratle geçip, baharın yedi rengine bezenmiş alana geldiler, bir taraf deniz diğer taraf Toros’ların yamaçları, pürenler çiçek açmış tüm ihtişamıyla işveleşen karağan çalıları ve taze kozalaklarıyla nazlı nazlı salınırken çam ağaçları el ele tutuşup papatya ve gelinciklerle bütünleşmiş bayırlara yol aldılar… gün onların günüydü, ne güzeldi mevsim günlük güneşlikti hava ılık ılık esen bahar rüzgârı yalayıp geçerken yüzlerini unuttular zaman mevhumunu ve kaybettiler nemli toprakta dönüşe gidecek izlerini uzandılar yeşillikler üzerine, bırakmadan ellerini… hadi bilmece oynayalım dedi biri, önce sen sor diye cevapladı diğeri çiçek isimlerini say bana, hangisi dağ çiçeğidir, hangisi salon ve yayla bir bir saydı çocuk, gül, karanfil, mimoza, ortanca, begonvil, erguvan kız sûkut-u hayal ile düşündü, yoktu sevdiği çiçekler sayılanlar içinde akasya, nergis, sümbül,mor menekşe ve sardunyalar anladı ki ikisinin arasında dünyalar kadar fark var… bu gün her şeyi ve hatta tüm tezatları bir yana bırakalım yıldırmasın bizi ne uzaklar, ne de adını saymadığımız begonyalarla leylaklar sen de biliyorsun, yıkılmaz surlarla kapladığımız çelik zırhlar içinde insan olana ve insana büyük sevgimiz var izin verelim yüreklerimiz de şenlensin, çocuk olalım bu bahar…. 19.04.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çocuk Olmamış Üç yaşında evlatlık vermişler, Bilmediği insanlara, ana baba bellemiş, Alışmış sonra şehir hayatına, Elma şekerlerinin, külahta dondurmaların Dayanılmaz hafifliğine, Çocukmuş işte, kim okşarsa sarı saçlarını Elma yanaklarını, kim şefkat gösterirse Dost bellemiş çocukça duygularıyla, Bir gün çıkagelmiş anası, demiş verin bana evladımı Karşı koyamamış bakıcıları, çünkü çok sevmişler Kıyamamışlar bir damla gözyaşının akmasına Kahrolurlarmış, O’nun bir kaş indirip, Dudak bükmesine, Almış götürmüş anası kendi evlerine, Ancak üvey baba istememiş küçük ceylanı, İçin için öfke biriktirirmiş kapkara yüreğinde, Büyüyememiş küçük ceylan, Biraz da dik başlıymış anlaşılan, Müdarasız ve minnetsiz, ezdirmemiş gururunu Ve daha on dördüne bile basmadan, Kocaya varmış, Sırtına öyle bir yük binmiş ki, körpecik bedeni Her gün biraz eğilmiş, yinede bana mısın dememiş, Şehirde büyüyen Ceylan esaslı bir köylü kadın olmuş, Başlangıçta zor gelmiş köydeki iş güç, Ama o gururu tutmuş hep ayakta, kırılsa bükülmeyen, İpe çekseler bildiğinden şaşmayan, Anadolu Kadını Her ne kadar sırtı kambur olsa da, fırsat vermemiş Aklı kambur, fikri fesat, ciğerden yoksunlara, Kayalar gibi direnmiş yokluğa yoksulluğa, Ne üç yaşında ne de doksanında hiç çocuk olmamış… 2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çocuk Olsan Çocuk olsan, belki çok korkar ve ağlarsın ama minicik ellerinle kapatırsın gözlerini, sokulursun anne-babanın koynuna kurtulursun tüm korkulardan. Yani yüreğindeki tek korku anne ya da babanı kaybetme korkusundan ibarettir. Yaşadığın her yer cennettir senin için, bir kelebek için kozası ne ise, ailenin senin için örmüş olduğu sevgi yumağı da odur. Özgürce dolaşır durursun o yumağın içinde. Ne karşı dağda yankılanan kurt uluması umurundadır çocuğun, ne gölgesine sığındıkları karaağacın dallarına tüneyen Baykuş’un kanat sesleri. Bir de yaz günü yaylaya göç edipte gölgesine can attıkları sıra sıra servilerin o nazlı nazlı salınışlarıyla çıkardıkları hışırtılar. Ay ışığını siz hiç bu kadar güzel gördünüz mü, her bir haresine ne çok anlam yüklemiştir çocuk. Vasıllıkla yoksulluk arasında gidip gelen ama her defasında mutluluğun umut etmekten geçtiğini bilecek kadar da aklı başında. İşte o gecelerden kalma ve hatta giderek büyüyen o umut. Büyür çocuk, büyür ve bilir ki, her şeyin başında sevgi olmalı, hatta aşk… Ama illaki olmalı…. Ve cesur olmalı çocuk… Sevgisinde, aşkında, kavgasında…. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çocuktum Çocuktum; Bir yaz günü, harman zamanıydı, Gökte yıldızlar ve yeni doğmuş ay vardı, Annemin pabuçlarına benzer, Bir çift pabucum olmasıydı, tek isteğim, Maviydi onlar masmavi, inadım tutmuştu bir kere, İllaki sahip olacaktım, annemin pabuçlarının aynısına... İlçeden gelmişti ağabeyim, elinde bir paket, Gökte yıldızlar ve yeni doğmuş ay vardı, Uzattı, al dedi, bak bu paket senin için, İşte tam hayal ettiğim gibi bir çift ayakkabı, Annemin ayakkabılarının aynı, ama bir farkla, Topukları da epeyce yüksek...Leylak renkli, Toprak yolda ne güzel izleri çıkardı... O gece; Gökte yıldızlar ve yeni doğmuş ay vardı, Ay ışığında açtım paketi, içindekiler leylak rengiydi, Sevinçle sarılıp yeni pabuçlarıma, Bıraktım yüreğimi derin bir uykunun kollarına... O sabah; Yeryüzü aydınlanıp tekrar bakınca pabuçlarıma, Leylak rengi akşamdan sabaha oluvermişti masmavi, Biraz hayal kırıklığı yaşadım, ne kadar çok sevsem de, Akşamdan sabaha değiştiğinden, affedemedim maviyi. Bu yüzdendir leylakları çok sevmem, Çocukken yaşadığım, hayal kırıklığımın eseri olmasından... Meğer en güzel günlermiş bir sofranın etrafında toplanıp, çoluk çocuk, önümüze konan ekmeğimiz bittiğinde en yakınımızdaki, ana-baba, ağabey-abla, kardeş veya eniştenin ekmeğine el atmak... Kaç kişilikti demlik hatırlamıyorum Çünkü her çay demlendiğinde yüzelli gramdan aşağı olmazdı demliğe dökülen çay, Herkes arzuladığınca, kana kana içebilsin diye... Genellikle evin küçüğü olduğumdan, Sofraya hizmet de bana düşerdi, yorulurdu o incecik kollarım çaydanlık taşımaktan.... 2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çok geç olacak Biliyorum; Bir gün mutlaka anlayacaksın Ne çok kayıpların olduğunu Günün ışımasını bekleyeceksin sabırsızca Gün ışıdığında ise gecenin olmasını... Yanı başında olmayacak Yıllarca farkında değilmiş gibi davrandığın Belki senden çok uzaklarda Hayatta bile olmayacak belki de Söylesene bu kadar eza niye... Tebessüm etmek neden bu kadar zor, Zalimce saplanıyor yüreklere, Bencillik hançerleri Sen daha iyi görüp düşünebiliyorsan, Neden olduğu gibi kabul edemiyorsun, Seni delicesine seveni... Bir anlayabilsen sadeceleri, Uzaktan sevmeleri, Haydi, zorla kendini bir düşün, Düşün ve kendini, kendin yargıla, Bak benim yüreğim avuçlarımda Ne seni nede hiç kimseyi Kabul etmiyor artık... Korkma, tükendi tüketildi, Yaptığı, sadece bir avuntu, Bir gün mutlaka anlayacaksın, Ama o zaman çok geç olacak, Geldiğinde ya ben olmayacağım, Ya da sana yer olmayacak...! Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çok mu geç kaldık Kavgayı öğrendik, kendimizi savunmayı, canavarlaşmayı, Hırsı örendik, dalkavukluğu, dalgacılığı ve hırsızlığı, Koşmayı öğrendik, yetim hakkı çalmayı, gaipten haber almayı Dedikoduyu öğrendik, güvensizliği, ikiyüzlülüğü, neme lazımcılığı, Bana dokunmayan yılan bin yaşasını öğrendik… Ağaç kesmeyi, orman yakmayı, Beceriksizliğimiz yüzünden sırt üstü yatmayı öğrendik, Üretmeden tüketmeyi, çalmayı çırpmayı hak saydık, bereketsizliği Bismillah siz oturmayı soframıza, marifet saydık çöpe ekmek atmayı, Balıklar gibi yüzmeyi, kuşlar gibi uçmayı, Hoşgörüsüzlüğü öğrendik en incesinden… Sözün kısası insani olmayan ne varsa öğrendik, İnandıklarımızdan ödün vermeyi hatta Vazgeçmeyi, mücadele etmemeyi, Korkakça kaçmayı öğrendik kolaycı olduk. Yaşam bunlardan ibaret sandık. Yüreğimize ihanet etmeyi öğrendik… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çok özledim, çok özlüyorum Sevgili Annem; Bu gün aramızdan ayrılışının yedinci yılı. Acın asla azalmadı ama sanırım alıştık. Ne yazsam, neyimizi anlatsam sana bilmiyorum, bahar erken geldi bu sene, dün memleketten geldik, bütün ağaçlar çiçek açmıştı. Benim en çok sevdiklerim de. Yol boyunca çalıların çiçeklerini izledim, hatta bir yerde Şebboylar bile vardı. Doğa bütün gayretiyle renkleniyor. Yüce Yaradan her şeye öyle güzel renkler ve desenler veriyor ki. Özlemle, yokluğunu iliklerime kadar hissederek anıyor, Allahtan gani gani rahmet diliyorum, Mekânın Cennet, Ruhun şadolsun sevgili annem.1918-2007 Kızın--2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çok şey mi istiyorum Bir gül istiyorum, Dikenlerinden arınmış... Bir dost istiyorum, Egoizminden sıyrılmış... Bir ömür istiyorum, Riyalardan uzak... Bir sevgi istiyorum, Olmasın içinde tuzak... Bir dağ istiyorum Güvenle yaslanacak... Kekik kokularında Ceylanlar yaşayacak... Katlanmasın dikenlere, Gülü sevenler... Yakmasın dikenler Sevgi sunan elleri... Çekmesin artık kimse, Hoyratlık edenleri... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çöllerde Kaldım Biçare yaralı, yorgun bir yürek Kem söz söyleyemem, neyime gerek Kimseler kalmamış, dünyaya direk Acıyla yıkanmış, hallerde kaldım Ne bulursa insan, bulur dilinden Mevla’m ayırmasın, doğru yolundan Kimlere dost desem, tutsam elinden Sonu görünmeyen, yollarda kaldım Nerde sevgi görse, bu gönül coşar Hatasız kul olmaz, elbette beşer Dağları aşarken, düz yolda şaşar Adresi bilinmez, ellerde kaldım Selama durmuşlar, cümle erenler Gülistandan türlü, güller derenler Şimdi ağıt yaksın, öğüt verenler Kefenim biçildi, sallarda kaldım Dokuz boğumlu söz, bir bir çözdürdün Sevdanın uğruna diyar gezdirdin Derbeder eyledin candan bezdirdin Can suyuna hasret, çöllerde kaldım 24.10.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dağınık Olmalı sabahları bir telaşı olmalı insanın akşamları da öyle, sevdikleri yanında olmalı sofrada bolca, tabak, bardak, kaşık çatal yemek kokusu doldurmalı tüm odaları fırından yeni çıkmış ekmek gibi, sevgi kokmalı en çok, boş kalmamalı kanepeler gömlek, çorap, pijama, yorgan yastık her biri bir köşeden çıkmalı darmadağınık olmalı her yer, toplarken söylenmeli evin annesi ütü tasası çekmeli, kirlenen perde kaygısı evin her bireyi farklı bir şey istemeli, kimi çay, kimi kahve, kimi meyve, kimi sevgi yorulmalı anne, sızlanmalı ama hepsi naz nazını da sevdikleri çekmeli, anlamalılar şımartılmak ister evin direği, bakanı gözyaşları dökeni, bir demet çiçek sıcacık bir sarılış, alnına konan bir buse, yok eder bütün derdini, kederini bilmeliler dağınık olmalı yuva dediğin, dağınık sevgi sağanağı ıslatmalı her kareyi gülüşler uçuşmalı, kapılardan odalara hava mis gibi çay kokmalı, en çok da baba anne, yâr kokmalı, dağınık olmalı yuva dediğin…. ….dağınık…. 19.04.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dalgacı Şiir Bulaşıcı hastalık gibisin Ne öldürüyor Ne iflah ediyorsun... Belki iç dökümümsün Belki de yaşamımla Dalga geçiyorsun... Düşündüm de Kendimi paylaştığım Tek dostumsun mesela... Egomu tatmin için Yazıyorum seni Sende az değilsin hani Lütfen gör artık Bana neler ettiğini... Gün olup ağlatıyor Gün olup güldürüyor Âşık ediyorsun ota çöpe Cürümün, kabahatinden Büyük anlayacağın Suçunsa benden ziyade... Neticeye bir bakalım Ölçüp biçip tartalım İyi de anlaşıyoruz madem Yani eşitiz riyakârlıkta da Öyleyse benim adım Yalancı Şair Senin Adın Dalgacı Şiir Olsun Var mısın? 09.11.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Darılsam mı Sarılsam mı Bak şu feleğin işine, Karışır oldu düşüme Düşündüm döndüm şaşkına Darılsam mı Sarılsam mı? Benzetirlermiş deliye Belki de bir Sevdalıya Çiğnendim döndüm halıya Darılsam mı sarılsam mı? Dost arkadaş yalan oldu Duygularım talan oldu Dertten derde salan oldu Darılsam mı sarılsam mı? Coştu yürek taştı seli Tutamam uzanan eli Zehirlenmiş âlem dili Darılsam mı sarılsam mı? Deryaları aşamam ki Doğruluktan şaşamam ki Hayalle dolaşamam ki Darılsam mı sarılsam mı? Kırılsam da eğilemem Sömürülüp dağılamam Prensipten ayrılamam Darılsam mı sarılsam mı? Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Davet Kışın ayazına, Yazın kavurucu sıcağına aldırmayan, Kendisiyle kâh dargın kâh barışık, Bir kız çocuğu olduğum, Dünlere çağırıyorum seni... Ve kırlarda papatya toplamaya, Derelerdeki çınar ağaçlarında, Kuş sesleri dinlemeye, Gönül bahçemizden, Yediveren gülleri dermeye, Çağırıyorum seni... Denizlerde martı, Dağlarda ceylanlara yoldaş olmaya, Kekik kokularını, Birlikte solumaya çağırıyorum seni... Ve göl kenarlarında, Sazlıklara atılan taşın suda bıraktığı iz gibi, Yüreğimizde dalga dalga, Sevgi çoğaltmaya ve umutlar ekmeye, Tüm tezatlarına başkaldırıp, Hayatı dolu dolu yaşamaya çağırıyorum seni... Haydi...! Kulak ver bu davete, Yarın çok geç olur belki de, Hiç tükenmeyen sevgimize, Şimdi hemen sımsıkı sarılmaya, Çağırıyorum seni... Tut ki olmadı, hiçbirini yapamadık, Hayal kurmak da yasak değil ya, Sonsuza kadar geçerli bu davet, İster geri çevir, ister icabet et... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Değişim değişmek güzeldir de, akıbet güzel ise hep iyi, güzel ve doğruya yönelmesi, genişletmesi insanın ufkunu, kısacası değişmeyen tek şey, değişimin kendisi olsa da inatla değişiyor her şey, değişiyor iklimler, değişiyor mevsimler, değişiyor resimler... herkes ve her şey, değişir elbet, vardır elbet insanın da iyisi olduğu kadar kötüsü, kimine göre bir çift sözdür, bir insanı güzel yapan, kimi ise ağzıyla kuş tutsa, iyi olduğuna muhatabını inandıramayan, geçer akçe, keşfetmesidir insanın kendisini bir bakıma, nasıl bir şeyse bu keşif işi de bilmiyorum ya, neyi sevip sevmediğini bilebilmeli örneğin, yani insan ne kadar değişirse değişsin her zaman aynası kendisi olmalı, kendisinin… ben mesela daha kararlıyım şimdilerde örtmüyorum üstünü noksanlarımın, orta yaşta da olsam, öğreneceğim çok şey olduğunu biliyorum örneğin, biliyorum henüz yeterince pişmediğimi, ve hiçbir zaman ‘’ben oldum tamamım’’ demeyeceğimi, …Böyle geçerken zaman, değişiyor her şey durmadan… Düşünün; Nasıl ki ağaçların alı alına, moru, moruna karışırsa baharda, güz geldiğinde nasıl sararırsa yapraklar, her şey gibi yaz boyunca, şikayet edip durduğumuz sıcaklar da geçti gitti mesela, İnsanız ya, bu kez de soğukları yereriz, buluruz işte kendimizce bir bahane, gözünün üstünde kaşı vardır belki de, ne bileyim, illaki bir kusur ararız her şeyde, avuntular bulmak adına, kendimize… denize gireriz mesela, arkamızdan iten biri varmışçasına, ürpeririz bir süre, suyun soğukluğuna bir tokat atıp, ısıtmaya çalışırız aklımızca... yani demem o ki insanlığa, sevgi varsa işin özünde, ve doluysa, sevdiğinin sevgisiyle, hangi söz söylenirse söylensin, yalnız zamanın değil, sözlerin bile değiştiremeyeceği tek şey var, o da yüreklere sevgilerin bahşettiği, muhteşem bahar… 22.09.2011 www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Deli Akıllıyım diyen var mıdır bilmem Hepimizin biraz deli yanı var Deli deseler de itiraz etmem Deliyi delirten halleri de var Nasıl arz edeyim hükmümle suçum Genç yaşımda bindi sırtıma geçim Kırkıma varmadan ağardı saçım Ceza yazıp çizen elleri de var Deli dertli söyler, dertli de deli Kimi güler geçer, kimi der veli Ancak giden bilir, çaresiz yolu Yolları bağlayan dilleri de var Yiğidin iyisine derlermiş deli Bilinir sağlamdır eliyle dili Akıllıda olmayan dostluk gülleri Deliden bekleyen kulları da var Yine coştu deli yürek durmadı Akıllolan hiçbir yaram sarmadı Lütuf sandı selam bile vermedi Selamı sabahı keseni de var Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Demedim mi Yağmur yüklü bir bulutum, Sürme beni demedim mi? Ağlarsam durduramazsın Görme beni demedim mi? Nazım niyazım çekilmez Tutar inadım bükülmez Tatlı sözle can yakılmaz Yorma beni demedim mi? Kimine göre deliyim Kendime kalsa veliyim Bende Yaradan kuluyum Vurma beni demedim mi? Yıkmak kolay yapması zor Kimse görmez sanma ki kör Sevgi sözü canda bir sır Sorma beni demedim mi? Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Demek Geldiniz Akşam mor etekleriyle Örterken üstünü Köpük, köpük Sevgi dokuyordu Akdeniz Yıldızlar Serenat yaparken yakamozlara Hüzünlü saatler yaşıyordum Umarsız ve çaresiz Demek Geldiniz…? Günlerce bıkmadan beklemiştim sizi Son bir umutla tararken gözlerim Kızılca kıyamet ufukları Sitemlerim yağmura dönüşüp Balkon demirine kelepçelenmiş Ellerime düşüyordu çekincesiz Demek geldiniz…? Ay çoktan terk etmişti Masal bahçesindeki Erguvan dallarını Geldiniz… Yazık geç kaldınız hayata Mehtabı izlemek için çok geç Ve yakamozlar….. Onca mevsimi bir başıma yaşarken, Neredeydiniz…? Demek geldiniz…? Yalnız bir kahve içimi sürsün Muhabbetiniz, Madem ateşe bulanacak diliniz Kahveyle başlayalım ne dersiniz? Geldiniz… Bahardı yüreğim Hazana çevirdiniz Sahi; Siz niçin gelmiştiniz? Hatice AK/10.03.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Der-dest Onca tozu toprağı kim temizledi sanıyorsunuz Kuruyan yaprakları yeşerten kim İlk yağmur ne zaman yağdı hatırlıyor musunuz? Nilüferleri okşayan rüzgar Söğüt dallarında şarkılar Kimin eseri bu güzel hayat Yıldızlar uçuşur mutluluktan “Ay” en çok hangi mevsimde parlar Su yürür, bütün canlılar uykuya Ufuklar mora bürünür Kızıla boyanır dağlar taşlar Gören göze, manzara ise manzara Siz isterseniz Nisana yazın Ben güzellikleri yazacağım Eylüle Bakmayın öyle hadi Siz de tutun bir ucundan Şiirlerle temizleyelim Eylülü Der-dest olmuş sicilinden... 18 Eylül 2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ders Bitti Kahreden bekleyişlerin ardından Güneş ister doğsun İster doğmasın ne çıkar Kırılmışsa kanatlar Yok olmuşsa umutlar Beklenen gelse kaç yazar Hangi söz, hangi şarkı Ve hangi şiir dizesi teselli eder ki Yalnızlığa bulanmış elleri Zamanında gelmeyecekse Beklendiğini bilmeyecekse Gelmesin daha iyi be Usta Canı cehenneme Tut ki geldi diyelim “Gittiğinde bıraktığı boşluğu Gelişiyle doldurabilecek mi” Hâsılı, Ödev de, derste bitti Usta... …Ders Bitti… 08.01.2013-Hatice AK Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dilek Konuşmalıyım seninle, yerine göre sevgiyle, fırtınaya tutulmuş, bir gemi gibi alabora, yerine göre… Sevgimle, sevincimde öfkemle, kızgınlığımda, deli poyrazlar gibi, hep sana esmeliyim, sen omuz vermelisin hoşgörü ve şefkatinle… anlatmalıyım sana, içimden geçenleri, dinlemelisin beni, koca çınar ağaçlarının, rüzgârı dinlediği gibi… yaslanmalıyım, sana, güvenle uyumalıyım sinende, yıkılamayan aşılamayan, yüce dağlara yaslanır gibi… deniz ben olmalıyım, coşan sen, dalga ben olmalıyım, koşan sen, kumsal ben olmalıyım, esen meltem sen, yağmur ben olmalıyım, bulut sen, pınar ben olmalıyım, suyun sesi sen, her kavuşma sonrası, toprağa el ele düşen… sen şiir olmalısın, ben okumalıyım, sen roman olmalısın, ben baş kahramanın, sen türkü olmalısın, ben nağmelerin… .............ve sen, ...........dileğimsin, www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ............ve bu gün, .............ve yarın, .............ve daima, ...............ve hep, ............ve ilelebet, ...........benim olmalı, .........bende kalmalısın... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dinle beni, Dur şimdi dinle beni, Nasıl dinlemişse İstanbul’u Orhan Veli... Denizlere yazıyorum adımı Anlasana bütün şiirlerim sana, Sevdam ise ebedi... Sen Haliç; Demek oluyor ki Ne dinlemişsin beni Ne de anlamışsın Sana olan özlemimi... Sonrası, Sonrası bir hüsran fırtınası, İşitme istersen ama Gene de dinle beni... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dinle Kardeş Dinle sana bir sözüm var Gel yanıma hele kardeş Uzaktan geldim yorgunum Girme halden hale kardeş Şikâyetin attığım taş Güzel sözler ağrıtmaz baş Gözler ela karaymış kaş Gerek değil bana kardeş Görmedim bilmem yüzünü Sakınmadım hiç sözümü Sende bilirsin özümü Sürme elden ele kardeş Yüküm ağır yolum yokuş Olmuşum bir yuvasız kuş Yazın yağdı başıma kış Birde sen üşütme kardeş Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dinler misin beni anne epeydir uğrayamadım sana, darılma olur mu? kendimi savunmayacağım, mazeretler de icat etmeyeceğim neden gelmediğimi sen biliyorsun işte dinler misin beni anne çok bunaldım be anne, dinleyecek biri olsa gene de gelmezdim belki senin gibi kimse dinlemez ki, azalmaz ki içimdeki acı söndürmez ki yüreğimde yanan ateşi sana geldim dinler misin beni anne ne tesellisi var, ne de telafisi mart ayı yaklaşıyor gene ben darmadağınım, hiçbir yere sığamaz oldum gecem gündüzüm gene karıştı birbirine sana geldim dinler misin beni anne dün, bu gün uzun uzun oğlumla konuştuk belki de hiç konuşmadığımız kadar hiç konuşmadığımız konular yani o konuştu ben dinledim zaman zaman da senden söz etti gülümsedi, gülümsedim ve şimdi de sana geldim dinler misin beni anne iyi olup olmadığımı merak ediyorsun biliyorum ama inan ben de bilmiyorum iyi miyim yani kendimi düşünmezdim bilirsin hala da düşünmüyorum korkuyorum belki kendimi düşünmekten belki de kaçıyorum kendimden ne bileyim. ama o kadar çok ki anlatacaklarım dinler misin beni anne öyle çok özledim ki seni www.Antoloji.Com - kültür ve sanat şimdi burada olsan, yanımda dizlerine koysam şu akılsız başımı sen usul usul saçlarımı okşasan azıcık da şımartsan, deli kızım desen şakacıktan damarına bassam sen beni çocuk gibi azarlasan ah benim biriciğim sevmelere ve sevgisine doyamadığım özlemiyle tutuşup yandığım bir bir anlatsam derdimi, hasretimi dinler misin beni anne hatice ak/12.02.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dinleseydin Eğer Dinleseydin eğer, Anlatacaklarım öyle çoktu ki. Yağmur mevsiminde ıslanmayı, Saçlarımızdan yüzümüze akan mutluluğu, Sıcacık ellerinle, ellerimi tutuşunu, Ve hiç bırakmamacasına yüreğimi, Sana emanet edebilirdim... Dinleseydin eğer, Her sabah aynaya senin için baktığımı, Özenle taradığım kara üzüm karası saçlarımı, Heceleyerek söylediğim Seni seviyorumu, Tüm duygularımı Sana emanet edebilirdim... Dinleseydin eğer, Her gece gökyüzünden kopardığım dilek yıldızımı Gündüzün berraklığını, bir ırmaktan payıma düşecek Tüm billurları ve baharın getirdiği güzellikleri Sevgi ve mutluluğumu, gönlümü, Canımı sana emanet edebilirdim... Tüm bu olumsuzluklar yüzünden Kayboldu duygularım, inancım ve sevgim İnandıklarım, umutlarım ve hayallerim Sanma ki seni unutamam terk edemem Vazgeçtim her şeyden senden, kendimden Artık çok geç dinlemesen de olur, Çünkü bir çöl kadar ıssız, kör, sağır ve dilsizim... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dip Not Ne zaman başlamıştık kayıtlara, neler yazmıştık sayfalarına neler, Bilmem hatırlar mısın? Hep başucumdaydın, hep başımın üstünde, Sana sevgimiz, umutlarımız dahil, hep bir şeyler ekler dururduk ürkekçe… Her sabah özlemle ilk gülümsemelerimizi sunardık birbirimize Hep güzel şeyler yoktu belki, belki noksanlıklarımızda olmuştu, Hatalı cümlelerimiz olsa bile, hiç yalan söylememiştik biz bize… Kimi zaman sudan sebeplerle kızdığımız, Kimi zaman küstüğümüz anlar da olmuştu kuşkusuz, Ama hiç bu denli koyulaşmamıştı sayfaların, Hep bembeyazdı... Belki de ben öyle görmek istedim, Ne bileyim… Neydi seninle paylaşamadığımız, Ya da paylaştığımız neydi sevgili defterim, Her gün bir yaprağını karalamış ama hiç koparmamıştık, Sanki sonumuzun böyle olacağını en başta biliyorduk da Kendimizi bu sona iyice hazırlamıştık… Biliyorum, birbirimizi ölürcesine sevdik, Hâlâ da sevmekteydik ama olmadı işte yürütemedik, Kapanma zamanı gelmişti tüm hesapların, Son sayfaya dip notumuzu düşerken bile, Ne veda sözleri döküldü dilimizden ne hoşça kal diyebildik… Sevgili defterim, sayfaların bitti ama Daha yazılacak o kadar çok şey vardı ki, Hiç arzu etmediğimiz halde gelip çattı ayrılık vakti, Yapraklarının bitmesi demek, her şeyin unutulacağı anlamına gelmez… Öyle Değil mi? Bittiğin zaman çok üzülürüm, Hep elimin altında olursan dayanamam, demiştim ya hani, Hani en derinlere saklarım bittiğinde demiştim ya, Bilirim sende dayanamazdın beni mutsuz görmeye, İşte bu yüzden sevgili defterim, Seni gözümün önünden kaldırmam gerekirdi… -Affet beni sevgili defterim, ne olur beni affet 04.03.2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Divane Gönül Niye gamlanırsın divane gönül Sanki kucak açıp gözleyen mi var Dağlar taşlar yansa hasret narına Senin bir damlacık efkârın mı var Baharla başlayıp, coşar akarsın Kuşun kanadına hasret takarsın Türlü çiçeklerden renkler dökersin Saydığın günlerden bir kârın mı var Çamur olur kırlangıcın yuvası Ilgıt-ılgıt hasret kokar havası İnsanlık kokuşmuş bozuk mayası Sanki tutunacak bir dalın mı var Yine yapayalnız kaldın yerinde İflah olmaz yaraların derinde Gök çimenler biter bir gün serinde Toprak olup gitsen bir gülün mü var Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Diyemedim Dest-i sevdasına talip olduğum Görmek için düşlerimi böldüğüm Hazanda bir candı sende bulduğum Gel bu bahar bende kal diyemedim Aşkına tutuldum biçare yandım Üç günde eridim mumlara döndüm Seher yıldızıyken bir anda söndüm Şu gönlüm tek sana kul diyemedim Yıldırım mı çarptı, ateş mi yaktı Beynimde binlerce şimşekler çaktı Gözlerimden yaşlar boşanıp aktı El âlemi boş ver gül diyemedim Bahtın açık olsun yolunsa aydın Gönlüme binlerce yıldızlar koydun Şefaat istemem, sözümü duydun Söz içinde söz var bil diyemedim Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Doktor Medet diye doktor, geldiğim sana Bir reçeten var mı gönül yarama Hasret sonu kavuşmak da var ama Gönül yarası bu, geçer mi doktor Yeniden çiçekler açar mı doktor Zaman uzadıkça artıyor derdim Vefasız birine gönlümü verdim Yollarına, turab oldum serildim Gönül yarası bu, geçer mi doktor Yeniden çiçekler açar mı doktor Yazım belli değil baharım hiç yok Kışın yandım tüttüm, seyreyleyen çok Bu can bedenime çekilmez bir yük Gönül yarası bu, geçer mi doktor Yeniden çiçekler açar mı doktor Doktor ver bir zehir, içip öleyim Emrine amade kulum, köleyim Ayrılık kaderse, ben neyleyeyim Gönül yarası bu, geçer mi doktor Yeniden çiçekler açar mı doktor Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dost Dost dediği içini ısıtmalı insanın, Görmesen de yüzünü, bilmesen de adını, Sarıp sarmalamalı yüreğinin gamını Dost dediğin senden önce bilmeli, Hüznünü, sevincini, yasını... Sen ağlamadan o çağlamalı Dost dediğin ilk duyan olmalı, Sessiz çığlıklarını ve senden önce Yıkmalı dünyayı, seni üzenlerin başına Dost dediğin darılsa da kırılsa da, Laf ettirmemeli, dostuna korumalı... Dost dediğin bir batında doğan ikiz gibi olmalı Dost dediğin, iyi gününde değil Kötü gününde yanında olmalı, Yetişmese de elin, Hep omzunda olduğunu bilmelisin... Dost Dost Dost Dost Dost dediğin; dediğin; dediğin; dediğin; dediğin; imkânsızındır, dokunmayacaksın sırdaşındır kaçmayacaksın, bastonundur bırakamayacaksın, gülündür koklamayacaksın, deli doludur anlayamazsın... Dost dediğin; acını paylaşandır, Sende onunkini paylaşmalısın Dost dediğin; tebessümdür kıskanmayacaksın, Dost dediğin merhabadır, sakınmayacaksın, Arkadaş anlıktır, dost ömürlük, Ömür boyu sürecek dostluklara, dost... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dost Denince Aklıma Sen Gelirsin Bazen düşünüyor insan, ben neyim şu dünyada Var mıdır yerim yurdum, hani bir sevenim Düşünürdüm nicedir, örneğin bir dost Hep özlemini duyduğum… Hemcinslerimle çok yakın olamadım Nedendir bilmiyorum ya onlar beni anlamadı Ya ben onları anlamakta yetersiz kaldım Biliyorum farklı olan bendim, çokça zeki Az konuşan ama bir o kadar da sivri dilli… Okul yıllarında da bu hep böyleydi Ser verdim, sır vermedim kimseye de Omzuna korkmadan yaslanabileceğim Bir arkadaş muhakkak olmalıydı benim de… Uzun uzun yokladım bu günü ve geçmişi Yoktu en ufak bir iz, aklıma kimse gelmedi Taa ki hatırlayana dek o gece sızlayan dişimi Aklıma tek sen geldin, elinde bir novalgine… Yine saydırdın dualarla gelmişini geçmişini Bana anlat beni dedim, yok dedin anlatamam Eksik kalır bir şeyler, başlamayayım Bir anadan doğmuşçasına sokulur birbirimize, Uyurmuşuz ya sen, Mehmet Ali ağabeyim ve ben… Seni ne çok severdim... Peki, sen beni sever miydin? Bunu hiç düşünmedim, çünkü sen ağabeydin Metazori de olsa sevecektin, geceleri kalkar bakarmışsın Uykumuzda seyreder ve kederlerimizi kovmaya çalışırmışsın Oysa biz hiç sormamıştık sana, ne düşünür ne hissedersin Var mıdır bir eksiğin, anlatamadığın bir derdin… Utangaçtım, her derdimi ağlayarak anlatırdım Yani ben öyle sanırdım... Taa ki sen söyleyene dek Meğerse gözlerim anlatırmış her şeyi Bakmasını bilene ve sen Kazim Abi Ondört yaşımdaki diş sızım Nasıl oturmuşsa yüreğime tam da öyle Yüreğimin baş konuğu olmuşsun Çünkü ne zaman dost dense; aklıma sen gelirsin…05.11.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dosta Gidelim Başı boz bulutlu dumanlı dağlar Bahar gelsin dostumuza gidelim Yüreğim hey heyde, gözlerim ağlar Yaz gelsin de dostumuza gidelim. Yine bitiyor mu güllerin bağda Ömür geçip gitti bir garip çağda Bulut olup, gel şu çöle bir yağ da Yollar yorar, ağır ağır gidelim. Aradım yıllardır, sanmam bulduğum Her gün hasretinden bin kez öldüğüm Ne aşikâr, nede gizli güldüğüm Cana can verecek dosta gidelim. Ne edelim ayrı düştük yârenden Ucu sonu görünmedi borandan Uzak olduk çok samimi durandan Yürekten sevecek dosta gidelim. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dökemem Kelimelere Söz konusu yurdum olunca, dökemem kelimelere, Yazamam acılarımı, kelimeler tükenir usumda Çorak topraklar misali/yanar yüreğim yağmurlarda... Paylaşamam acılarımı, kimse üzülmesin diye Öyle ağır ki sırtımda yüküm, iki büklüm olmuşum Hayatın merhametsizliği /kırar kolumu kanadımı... Yine şehit cenazeleri, yine yüreğim paramparça Her şehitle bir parçam diri diri gömülürken toprağa Nasıl dökebilirim duygularımı kelimelere. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dön yüreğim Aylardır dönmeni bekliyorum Biliyorum, ben istedim gitmeni ama Ne yalan söyleyeyim Sensiz ne gülmenin tadı Ne ağlamanın tuzu kaldı… Dün yolda yürürken birine rastladım Ayak numarasını sığdırmaya çalışıyordu Kaldırım taşlarına Dubaların etrafını dönüyor-dönüyordu Görünen o ki Aklından yana epeyce sorunluydu… Nasıl geldi bu hale diye düşündüm Acımak değil de, üzülmek istedim Ama üzülemedim.... Meğer seni gönderdiğim gün Kör, sağır, dilsiz kalmışım Meğer taş kesilmiş en insani duygularım... Hadi dön geri, bırak artık inat etmeyi Ettiğin bunca naz yetmedi mi Dön bana yüreğim Dön ki, kaderle beraber savaşalım... Dön ki, hem gülüp hem ağlaşalım... Dön ki, içimizdeki volkanları söndürüp Mutlu olmaya çalışalım... 05.09.2014/Hatice AK Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dört Mevsim Yaz günü; hava sıcak mı sıcak işten gelmişim çok da yorgunum hani mecalim kalmamış kolumu kaldıracak güçlükle taşıyor ruhum bedenimi... Sonbahar; hazan renkli yapraklarla giyinmiş kimsesiz parkta oturmuşum bir banka zihnimde dolanan zehir zemberek kaygıları tek başıma kovmaya çalışırken ve düşmek üzereyken kirpiklerime asılı gözyaşları tutuyorum kendimi... Kış günü; her yan kar-buz yağmurda yağıyor usul usul ıslanıyorum... ve oldukça mutsuz su çekmiş pabuçlarım ayaklarım donmak üzere unutmuşum kendimi, bırakmışım kadere... İlkbahar; bir el dokundu omzuma, gel dedi gel otur yanıma, şimdi anlat bana nedir seni böyle düşündüren istersen bir şeyler içelim çay-kahve yada su, hangisinden? bu el bir dost eliydi, sıyrıldım dertlerimden dağıldı hüzünlerim, coşuverdi yüreğim mutluluktan sarhoştum dalıp gitmişim bir dem kendime geldiğimde yoktu yanımda kimse. gördüğüm güzellikler bir rüyaymış meğerse... 19.11.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Durulmak Bir aşk geçti bu virandan Durdu boran dingin liman Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Duvar Hiç merak ettin mi? Ben mi daha soğuk Senin bakışların mı? Hep merak etmişimdir... Bütün sırlar sendeyken Sanırım sen daha sıcak Ben daha soğuk Öyle ya, senin adın Duvar Benimki Bahtiyar... Aman canım sende Ha sen Duvar Ha ben Bahtiyar Sen cansız, ben şanssız İkimizin ne farkı var...? Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dün Dün; Evimin penceresinden Doya doya izledim doğayı Devasa apartmanlara kafa tutan Tek katlı yuvaları, Hiç hüzünlenmedim biliyor musun? Yüzüme yapışan sevinç çilleri Öyle mutluydular ki. Toros’ların doruklarında Çakarken şimşekler, Eskisi kadar korkmuyordum ama Gene de unutmak için gök gürültüsünü Soluksuz şiirler okuyordum Bir dost göndermişti “Şimdi Zeytin Zamanı”nı Sonra güneye baktım Akdeniz’e Öyle nazlı öyle sakindi ki Kollarımı kocaman açıp Bir dosta sarılırcasına sarılasım geldi. Gemiler demirlemişti Akdeniz'de Salınıyordu her biri Bembeyazdı gemiler Tıpkı kuğular gibi Dün seyrettim güzel Mersin'imi, Gemiler Akdeniz'e demirledi Adını hecelere demirlediğim gibi. 08.10.212 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dünya Sarı sıcaklarda kavrulan dünya Bir yanın bahara güze erdi mi? Dostlar güller salmış diğer ucundan Gülümüzü kırmaya gücün kaldı mı? Dostların yüzü gül, sözleri baldır Durmadan dönersin, bu nice haldir Saadet bitmeden testini doldur Daha yakacağın günler kaldı mı? Uzak yakın deme vefanı göster Yüzün kalmamış ki alasın astar Saygılar çoğalsın tükensin hırslar Bizden almadığın canlar kaldı mı? Yine başımıza taç ettik seni Vurduk, kırdık, döktük, yardık sineni Hem sitem edip hem övsek de seni Yakıp yıkacağın hane kaldı mı Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Düş Yorgunu Sayıklamalar Sokak lambaları hızlı adımlarla geçip gitti önümden Bir bilinmeze yol alıyorduk, aklımdaki sorular ve ben Hangi istasyonda duracaktı sancılarımız Hangi rıhtım sahne olacaktı intiharımıza Ve kalmış mıydı koylarına sığınacak emin bir liman… Oysa dün; Ne güzellikler yaşanmıştı bu gezegenden geçerken Yarının neler getireceği nasıl bilinirdi ki şimdiden Badem ağaçları yine açmış çiçeklerini erkenden Bir gün güneş görmekle yetindi sonunu hiç düşünmeden… Şimal yıldızı mıydı el sallayan gökyüzünden Sen neredesin…? Bak gene en kötü hallerimdeyim Bu uyku hali de neyin nesi, nedir böylesine başımı döndüren Belki de fırtınalardan arta kalan bir yürekti Tutunamayıp dallarına yüzüstü yere düşen, Ellerin ellerimdeyken… Buz tuttu ellerim, ellerinsiz çok üşüyorum Ayağa kalkmaya çalıştıkça hızla yere düşüyorum Nedir bu Kalabalık, neden toplanmış bu insanlar Bu örtüyü örten kim üzerime, burası neden bu denli dar Tabutta taşınan ben miyim? Yoksa tanımadığım bir başkası mı var… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Düşlerim Değilsin Önceleri bir düştün Gönlümde, Hayal kurardım benli, Sensiz... Konuşurdum zaman zaman Seninle senli, bensiz… Bulutlarda gezerdim, Görebilmek için seni, İnsan olduğunu unutmuş ve Fazla büyütmüşüm anlayacağın, Gözümde, gönlümdeki seni… Hiç bir yere koyamazdım Büyüktün, ulaşılmazdın Fevkaladeydin ve ben, Sonunda anladım, Ne senden, nede benden Bir şey olmayacağını… Sen sordun en acıtan soruları, Ben kırıldıkça kırıldım, Sevgim nefrete, nefretimse Bomboş bir yüreğe dönüştü, Savunma hakkımı sessiz kalarak, Kullandım… Kendimi, bildim bileli Hep korktum birisini kırmaktan, Ama kırılmaktan hiç korkmadım, Beni kıranlar Allah’tan korkarlar, Sandım… Sonunda anladım ki, Her şeyimken hiç bir şeyim Olmuşsun, Hayalim olmadığın gibi, Düşlerim de değilsin... Düşlerim değilsin... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Düşlerim Eylül Sarısı Nicedir düş görmemekteyim, Gördüklerimse biraz Eylül Sarısı Biraz da hüzünlerin artığı Yapraklar da Eylül Sarısı, Düşmemek için yerlere, direnen Hayata tutunmak için benim gibi Eylül Sarısı düşlerim yapayalnız Düşlerimle aynı ton çınar yaprakları Titrek bakışlarla süzmekte etrafı Düşlerim Eylül Sarısı... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Düşlerim Söndü Hâlbuki ne kadar güvendim sana Sensiz yaşamayı öğrettin bana Sevmediğin bilsem kıyardım cana Yüreğime yağmur yağdı düşlerim söndü Sonbahardı biliyorum mevsim dönüşü Bir daha gelmeyecek baharın düşü Eskiden de böylemiydi, gülün gülüşü Yüreğime yağmur yağdı düşlerim söndü Ebediyet yokmuş anladım bunu Ne saygı ne sevgi ne dostluk konu En güzel düşlerin hüzündür sonu Yüreğime yağmur yağdı düşlerim söndü Bir varmış bir yokmuş geçen zamanda Belki bir umuttu hazanda canda Ellerim duada fikrim isyanda Yüreğime yağmur yağdı düşlerim söndü Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Düşlerime Gelirmisin ne zaman gelsem yanına uzanıp gökyüzünü seyrediyorsun gündüz güneşi, gece yıldızları toprakla bütünleşmiş bedenin mor çiçekler süslemiş dört bir yanını eğildim öpüp kokladım belki sendin belki senin bir zerren hani hep yapardım çıkmadan önce odandan öperdim gözlerinden çekerdim kokunu içime gülerdin gözlerinle tembihler gibi çabuk gel diye ama sen gittin, nerede kaldı sözlerin hani hiç gitmeyecektin işte yine akşam ve sen yıldızları izlerken ben olamadım yanı başında kalk desem, tut ellerimden minik buseler kondur yanaklarıma biliyorum görüyor, duyuyorsun beklesem sonsuza dek hiç uyumadan yıldız olup düşlerime gelir misin? Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Düşünme Suçlusuyum Düşünme suçu işliyorum, İşte; kendimi ihbar ediyorum. çünkü hep seni düşünüyorum, bazen bir tebessüm oluyorsun yüzümde, bazen binlerce sövgünün muhatabı dilimde. seni düşünme sebebim ne olursa olsun, iyi ki varsın... biliyor musun... Sen de olmasan beyin hücrelerim temelli isyan ederdi anlıyor musun. Düşünce suçu işliyorum, Ve kendimi ihbar ediyorum 09.12.2012/Hatice AK Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Düşünmek Gerek İnsani değerleri, olmaz kaybetmek Söyleyene değil, söyletene bak İki düşün bir söyle demiş bilenler Söylerken iki kez düşünmek gerek… Dünyevi şeylerle hiç işim olmaz Para zenginlikmiş bende bulunmaz Yürekten gelmeyen, burda yazılmaz Söylerken iki kez düşünmek gerek... İki laf etmekle insan tanınsa Güzellikler yazan, hep güzel olsa Gerek kalır mıydı, cezaya hapse Söylerken iki kez düşünmek gerek... Gündüzü dost bildim, geceyi düşman Tatlı söze baktım, oldum hep pişman İkiyüzlülüğü meziyet sanmam Söylerken iki kez düşünmek gerek... Ne bencilim ne de hırslı değilim Harama el atmam, zengin değilim İnsana saygıdır, yalnız hedefim Durup iyice bir düşünmek gerek… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat El ayak çekilince Haydi sabah, Alacalı bulutlarla ört üstümü, ne sen beni gör Ne başımı yaslayayım ben sana, El ayak çekilince birlikte bekleyeceğiz geceyi Anlasana…. Haydi gece, Bak işte, yok ettin yüreğimin bütün ışıltılarını Şimdi öp düşlerimi gözlerinden Uyandır beni gözyaşları içinde… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat El Ele sabah yürüyüşünde yolumun üzerinde bir kadına rastladım… ne yana gideceğini şaşırmış ayakta durmaya takati kalmamış bir ağaca yaslanmaya ve göz yaşlarını saklamaya çalışıyordu bakamadım yüzüne derdini soramadım kaldırmadı yüreğim… hani yaşlı da değildi öyle düzgün bir iş bulması için belki geçti hayata tutunabilmek adına ama ne bileyim çok çaresizdi kimsesizdi belki de… sokağa atılmıştı sebep her ne ise belki besleyip büyüttükleri ya da....ne bileyim belki de yıllarca koynunda uyuttuğu insan suretindeki müsvedde… kimdi, neyin nesiydi onu da bilmiyorum, bildiğim tek şey insan olduğuydu kadının hiç bir önemi yoktu adının ve en iyi tanıdığım gözyaşlarının masumluğuydu sebebi yüreğimde tutuşan yangının… dilerdim ki ne kadın ne de erkek diye bakılmasın tüm insanlar, insan olarak tanınsın bütün dünya el ele tutuşup yüreklerde sevgi çiçekleri açsın… 22.03.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Elim Sende Değil Odaklandım bir resme, günlerdir öylesine, Bir ışık, ya da bir ses olsa, belki bir anlam bulacak, Neredeyim kaç gündür, buranın adresi ne Olmuyor… Kelimeler bir araya gelmiyor, Tut ki geldi ne anlatacağım, nasıl anlatacağım derdimi, Günlerce aç-susuz kalınca, Anlatacak güç kalır mı böylesini… Herkesin olduğu gibi, hayallerim vardı benim de, En çok da yüreğimle, ellerim üşümesin isterdim, Nereden bilebilirdim bir karabasanın, Hükmedeceğini tüm bedenime… Şokta mıyım neyim, ben de bilmiyorum inanın, Ne zaman ucundan tutsam bir kelimenin, Ya üç kuruşluk bir kurşunla ölüyorum, Ya altında kalıyorum bir duvarın... Ben insanım, sizler de öyle, hepimiz insanız, Üzülüyoruz elbette, ağlıyoruz ağlayanlarla birlikte, Seviniyoruz, bir bebek yıkıntılar altından sağ çıktı diye... Elbette sevineceğiz, elbette üzüleceğiz ama neden, Yani neden…? Bu depremler sadece bizde, Bu denli ağır hasarlara sebep oluyor, Ve neden tarih sürekli tekerrür ediyor… Neden her gün bir şehit haberiyle sarsılıyoruz, Ve neden güzel şeyler yazabilmek için kalemlerimize, Uzanamıyor ellerimiz... Onca can kaybı, anasız babasız çocuk, Kim yatıracak yataklarına, öpe koklaya, Kim götürecek parklarda oynamaya, Kiminle oynayacaklar elim sende oyununu… İşte bu yüzden; Elim sende değil... Elim bir enkazın altında... Umutlarım, hayallerim ve yarınlarım da... Bir de olan bitenle alakasız, bomboş bakışlarım.... Bir resim çerçevesinin içinde, öylece donup kaldım.. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 01.11.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Elimde Değil Beklemiyorum, sesini, Bakmıyorum yoluna Bilmiyorum neredesin Dert de etmiyorum aslında Umurumda değilsin… Yapmacıksa gülüşlerin Yürekten değilse özleyişlerin Ki; her şeyi açıklıyor söyleyişlerin Umurumda değilsin… Desem de; Bakma sen sözlerime Rüzgârım her gün aynı yöne eser Ama bazen fırtınadır, bazen karayel Bazen de meltem olur, Bakma sözlerimin sertliğine Yüreğim izin vermiyor Özlüyorum işte Elimde değil… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Elin Elimde Değilse Yoğun bir sessizlik bu günlerde benliğimi saran Öylesine, dalgın ve bir o kadar umursamaz Umudu yitirmemek var ya her şeye rağmen Gönül ister ki, gelsin sevdiği, Anka kuşunun kanatlarında Sevgi aksın tüm gönül çeşmelerinden sonsuzluğa… Gene yıldızlar doğsun toprak ananın tavanına Ay kıskansın çiçekleri, uçan kelebekleri Kuş ve kurbağa sesleriyle dolsun dereler Bereket yağsın tarlalara eskisi gibi… Ekinler boy versin başak/başak Yeşilin her tonu kaynaşsın günün güzelliğiyle Papatyalar tempo tutsun baharın mis kokularına Tembel kaplumbağalar çıksın yem yiyecek aramaya… Derken; Düşler kurduk sayılan minval üzre, bulutlar yorgandı üstümüze Oysa baharı göz göze, diz dize karşılayacaktık seninle Bir yerlerde hata yaptık sanki, umut ettiklerimizin aksine Bu gece de nöbetlerdeyim... Sanma ki seni bekledim Gelmeyeceksin/ ki elin elimde değilse ben hep böyleyim… 01.04.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Elleri Kirli Çocuk Ayağında lastik terlikleri Başparmağı fırlamış çorabından Elleri kirli çocuk… Sırtında kâğıt torbası Ve dünyanın onca yükü gözlerinde… Gel çocuk dedim Şu bizim kovaları boşalt çuvalına Aslında Vilayetin emri Atık kâğıtlar her ay sonunda Taraflarından toplanacak ama… Çocuk yüzüme baktı Gözlerime… Sorguladı içtenliğimi ve emin oldu Samimiyetimden Aldı kâğıtları, döktü çuvalına Odama davet ettim… Oturdu karşıma Bir çayımı içer misin? Diye rica ettim Yanında ufak tefek ikramlarla Önce ellerine baktı… Sonra ayağına Çorabından dışarı taşan başparmağına Yüzü pembeleşti, anladım, utandı... Olsun; Sen utanma çocuk dercesine Baktım gözlerinin içine Gülümsedim… Kirli olan ellerin yıkanır, paklanır Yüreğin tertemiz, akça pakça O da karşılık verdi, aynı tonda Sundu dostluğunu sınırsızca... Şimdi benim de bir dostum var Karşılık beklemeyen www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gözlerinin içi gülen, küçücük yüreği İşlenmemiş bir inci kadar güzel Seni çok seviyorum Ellerinin kiri, alın teri olan dostum… Lütfen yine gel… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ellerine Müptela Ellerim ....ne zaman uykuya dalsam uzun bir yolculuğa çıkar seni ararım her yerde papatya tarlalarında ve gelincikler içinde… ılık ılık bir duygu akar damarlarımdan yüreğime ve sen oradasın, benimsin, hüzün bulutları gidin başımdan dopdolu yüreğim, kalmadı sizi koyacak bir zerre boşluk doyasıya yaşamak istediğim, adı her ne ise, işte bu hoşluk… bu mevsim, bu gündönümü, sevdaya yürek koyma mevsimi yıllar yılı tutuklu duran sevgiyi aşkı azat etme mevsimi dinle bak, nasıl çırpınıyor kafesteki kuş misali yüreğim sana doğru hızla yol alırken, gönlümdeki sessiz gemim… gözlerim, bir kerecik gözlerinle buluşsun yeter bana, avuçlarının içinde olsun ellerim, ellerine müptela elim, kolum, gülüm, dalım, yürüyemediğim uzun yolum saçlarımı tel tel tarayıp, uçuşturan meltem esintim… işte böyle geçiyor sensizlik denen muamma kavuşmak hayal olsa da, sen gene de unutma dağların önünde de arkasında da yüreğimde sen varsın hazana bıraktığım tüm umutlarımı, ben seninle yaşarım… 16.08.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat En Deli Günümdeyim En deli günümdeyim bugün; Gidin başımdan kara bulutlar Kayıp zamanlar ülkesindeyim Buzdağları çöktü düşlerime Gidin başımdan; kalbinizi kırabilirim... En deli günümdeyim bugün; Doğma güneş, gülme yüzüme ay Mor menekşe, açma çiçek çiçek Kasımpatı, sen de arabanı çek Vazodaki gül, bakma boynu bükük Gidin başımdan; kalbinizi kırabilirim… En deli günümdeyim bu gün; İstemiyorum türküleri dinlemek Biliyorum, her biri yüreğime işleyecek İçlerinde seni seviyorum cümleleri geçecek Duymamak dinlememek için ya evi terk edeceğim Ya onlar beni kahredecek… En deli günümdeyim bu gün; Belki de gidip kuytu bir mekânda Tek başına kafa çektirecek Zamanla bu karabasan mutlaka geçecek Ama benden neler neler alıp götürecek Bir şey sormasın hiç kimse Kalbinizi kırabilirim, İstemeden de olsa… 18.12.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Endişe Adı bilinmeyen kır çiçeklerinin Gölgesinde duldalanmak isteyen Kelebekleri düşünsene Galiba memleketin keyfini En iyi sürenlerdir onlar Ah bir de ömürleri bu kadar kısa olmasa Bak gene aynı şeyler oluyor Kan revan içinde bir yanı Bir yanı papatyalar tarafından Kuşatma altında Diğer yanı sarıçiçekli hardallarla Sen memleketimi anlatma bana Eğer zamanın varsa Otur yanı başıma ben anlatayım sana İster dere kenarındaki çınar ağacının altında İstersen güneşin öfkeyle kavurduğu Meşe ağacının gölgesinde ’Sevmek elinde olsa ne çıkar Başına taç ettiğin papatyalar Bütün falları ayrılıktan yana açar’ Memleket demiştin değil mi? Deniz aynı deniz, kum aynı kum Kısacık bir seyirdi anlattıklarım Kan revan tarlalardan da Gelincikleri kastettim Aslında kelebekler değil de Bütün endişem Vurgunu olduğum memleketim Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Erdem Yeni yıl kış aylarında değil de baharda başlasaydı, Tepeden tırnağa değiştirebilir miydi, duyguları Isıtır mıydı metalik yürekleri, Ete kemiğe bürünür müydü? Dost söylemleri, Değişmeyen tek şey değişimin kendisi demiş bir bilen… Yine küçükler bir yaş büyümenin sevincini Gençler özgür olmak saydıkları on sekiz yaş bilincini Orta yaşlılar olgunluğun erincini yaşayacaktı Yeni yıl kimi ne kadar değiştirir bilinmez ama Yaşlılar için geri sayım devam eder insafsızca… Daha birkaç gün önce tanıklık ettim de Merdivenlerden inip-çıkmak meşakkat olmuştu Bir elinde bastonu ayakta durmasını sağlayan Diğer kolu hafifçe yana açılmış denge tutmaya yarayan İmdadına yetişen olur mu diye bakınıyordu bir adam… Kim bilir ne kadar zordu; On basamaklı merdiveni inip tekrar dönmek geriye, Tiril tiril giyinmiş, görmüş geçirmiş olduğu her halinden belliydi şapkasını çıkardı girdiğinde makama, İnce bir reveransla selam verdi etrafa… Büyüklük ne yaştadır, ne eskiyen yıllarda Ömrümüzü çürüttük biz işte bu yollarda Saygı görmek isteyen önce göstermelidir Kadın erkek demeyip haddini bilmelidir… 31.12.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Eski Evin Merteği “Keşke ağrısaydın yüreğim, O zaman bir amacımız olurdu en azından, Bahaneler arardık belki de hır çıkarmak için” Biliyorum sevdin mi Allah'ına kadar seversin Zil zurna, kana kana, Yandın mı cehennem gibi yanarsın Kanaya- kanaya... Keşke ölseydin be yüreğim Ne gam çekerdin, ne sitem ederdin, Dün biri ne demiş biliyor musun, “Zaten sevmesen yaşamazdın"... Lafa bakar mısın Allah aşkına, Hazret sanki bin yıllık ulema, Yahu birader sen ne bildin ki beni, Kaşık mı yarıştırdık aynı sofrada... Ah be yüreğim, solaydın iyiydi Öleydin daha da iyi Eski evin merteği, ben istemem ortağı, Ne Kötüsün, Sen öl emi… Hatice AK-19.12.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Eski Hikâye Benden ressam olur mu Bal gibi olur, bir kalem bir de silgi Bütün resimler siyah beyazdı değil mi Şimdi ben akşamüstü diyeceğim, Sen sabah serinliği Ben ırmak dere diyeceğim Sen okyanus belki Biri bana cahil diyecek Benim tepem atacak Cahil dediğine değil ha Böyle cahilce konuşmasına Silgi hep elimdeydi ve sen Ne çok kızardın buna, Oysa güzeldir silmek be canımın içi Arada bir hatta hemen her gün İnsan hem yüreğindeki kalabalıktan Hem de zihnindekinden kurtulmalı Bende öyle yaptım Kimseye yok eyvallahım Varsın bana cahil desin birileri Söyleyenin değeri sözlerinde değil mi? 27.02.2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Esme deli deli üşüyorum Beğendin mi yaptığını Esme diyorum sana esme! Çocukluğumdan hatırlarım Bir esmeye başladımı, günlerce sürerdi Önüne kattığını sürükler Sokakları bir güzel temizlerdi Kimi zaman öfkesine yenik düşüp Meyve yüklü dallardan alırdı hırsını ya Düşmeye görsün kenger dikenlerinin peşine İyice zıvanadan çıkar, aklını zayederdi Ama sıra, servilere gelince sarmaş dolaş olur Bir ritim tuttururlardı kendi dillerinde hışır hışır Sanki ninni söylerlerdi birbirlerine Kim bilir Koyun koyuna uyurlardı belki de gecelerce Sonra bir yusufçuk havalanır Yıldırım hızıyla Baykuş geçerdi ay aydınlığında Yıldızlar kaçacak delik ararlardı ürkek bakışlarıyla Biz bildiğimiz bütün duaları okur Gecenin son bulmasını dilerdik korku nöbetlerinde Bu sabah da esiyorsun ya, dur ne olur Ne ocakta ateş, ne ateşte kül bıraktın Esme....Bu Nasıl Esme, insaf et deli poyraz Hem yüreğimi, hem de bedenimi üşütme ….Esme ….Ne Olur Esme… Hatice AK/25.04.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ey Aşk Sen Kimsin Sen kimsin nasıl bir şeysin bilmiyorum Hem ayakları yerden kesip, sevindiriyor Hem de yaşamdan bıktırıp Sana bulaşanın, okurmuşsun canına. Ey Aşk, Sen kimsin; yoksa Sadist misin? Vallahi ben bilmiyorum bilenler, Öyle yazıyorlar, bu gün bir şiir okudum Bedduanın bini bir paraya gitmiş, Belli ki senden yana canı çok yanmış Ey Aşk, Sen kimsin; yoksa Sadist misin? Bunca insanı hem peşinden koşturup Hem de mecnuna çeviren, Hangi bitkiye benziyorsun inan ki bilemem Sanırım zakkuma benziyorsun, belki de zıkkıma, Ey Aşk, Sen kimsin; yoksa Sadist misin? Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Eylül Oysa ne güzel söylenişi vardır, iki hece Yumuşak bir yürek gibi, kadife gibi uysal Nedense hep hüzün çağrıştırır kimilerine Nedense… Ağaçlar yapraklarını dökünce hazan, Açınca bahar oluyor, yeniden ve bir daha Çiçeklerini tazelemek için dökmezler mi? Yapraklarını… Bu gerekli değilse insanlar neden değiştirir Biteviye kendini ve kıyafetini ve hatta Şeklini şemalını dahası vicdanlarını, duygularını Eğer varsa… Neden suçlu hep Eylül, ne yaptı ki bizlere Bu ağır cezalar kesilir Eylül’e insafsızca Neden dönüp bakmaz kimse aynadaki aksi’ne Eğer bunu yapabilse herkes, Bir daha suçlamazdı Eylül’ü Hüzünlerin Ay’ı diye.... Yerdeki sarı yaprakları sevebilseydi, Sevebilseydi sevgilinin sarı saçları diye Hazan demez, hüzün demez, Severdi Eylülü de... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Galiba Fırtınaları dinmiyor yüreğimin Ne zaman ayyuka çıksa sessizliğim Ve sensizliğim, el sallarken ardımda Galiba seni en çok o zaman sevmişim Ve ölesiye özlermişim… Canım yandığında örneğin Bilirdim yetişeceğini, güvenirdim Dağ gibiydin sırtımı yasladığım Sana ne nazlar ederdim anladım ki Yokluğunda ölesiye özlermişim… Neden ve niçinlerimiz yoktu Soruyla geçiştirmezdik anları Bütün sözler sevgi üstüneydi Galiba en çok bu yanını sevmişim Ve ölesiye özlermişim… Öylesine büyütmüştük sevgimizi Kısacık bir zamandı oysa aradan geçen Ya da ömür denen şeydi anlara sığan Galiba en çok anlardaki hayalleri sevmişim Ve ölesiye özlermişim… Şimdi, yokluğuna sımsıkı sarılıp Bir girdaptan geçerken, umutlarım var hala Ve hala güvendiğim, saydığımsın anlasana Galiba en çok seni saymayı sevmişim Ve ölesiye özlermişim… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gazi Şehir Devlet memurlarına sürgün yeri derlerdi Bense hep hayranlık duyardım öyküsüne Fransızlar kuşatmışlardı şehrin her yanını Ekmek yok su yok, Şahin Ağa savunmada... /..Penceresi perdeli, çiçek açmadı zerdali../ Zerdali çekirdekleriydi aşları ekmekleri Çekirdeklerle doluydu Halep Pasajının altı Ve sumak yaprakları olmuştu katıkları, Açlıktan kırılsalar da bırakmadılar mevzileri… Aç kalmamak için öğütmüşlerdi bir tutam Buğdayla sumak dalını, hepsi de silahlanmıştı Kızı, kızanı, yaşlısı ve gelini, Ben Antepliyim demişti Şahin Ağa Şahinim demişti, Şahinim Ağam... Mavzerinin mermisi bitmişti, yoktu yenisi O yük olduğunu haykırıp omzuna Yumruklarıyla dövüşeceğini söylemişti. Ve düşmana inat köprübaşında Memleket türküleri söyleyeceğini... Sürgün yeri derlerdi memurlara oysa Onca yıldır ekmeğini yemişken Nasıl nankörlük edilir ki Gazi Kent sana... 25.12.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Geç Olmadan Mevsim kış, biliyorsun Başlarını güneşe çevirip Tüm olumsuzluklara inat Kardelenler bu mevsimde açar Aşsan bütün engelleri Apaçık söylesen sevdiğini Öykü gibi anlatsan hislerini Hani bir yabancıya anlatır gibi Kaçırmadan gözlerini yani Neyse; İstersen gözlerini kaçır Ellerini de uzatma gam değil Ama beni çağırırken yüreğinle çağır Uzakta da olsan, en yakınsın Görülmesen de hissedilen Sesi mutluluk veren Sayılan, sevilensin Kısacası ve alenen İstiyor ve diliyorum ki Hayatta bir kerecik olsun Sevgi hüzne bulanmasın 14.01.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gel Yüreğimi beşik yaptım gel diye Saçlarımdan yastık yaptım bil diye Son defa yüzüme bir kez gül diye Canım bedenimden ayrılmadan gel. Sana gülüm dedim, bizde böyledir Sevgi hem ağlatır hem de söyletir Kendin gelemezsen yaz iki satır Ruhum bedenimden ayrılmadan gel. Uykularım kaçtı oldum derbeder Ne selamın gelir ne de bir haber Sen de yan dilerim benle beraber Serim bedenimden ayrılmadan gel. Suçum neyse söyle verilsin ceza Yetmez mi çektiğim bu kadar eza Belki vefa etmez ömrümüz yaza Cenaze namazım kılınmadan gel. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gel Dedi Bana Sevgi yaşanarak pekişir dedi Şu gönlüm sevginle akışır dedi Hep beyazlar giyin yakışır dedi Hasretinle yandım gel dedi bana Hüzüne kapılıp çağlama dedi Karalar bağlayıp ağlama dedi Sırrını kimseye söyleme dedi Sil gözyaşlarını da gül dedi bana Aylardır yüzünü görmedim dedi Kırılsam da duvar örmedim dedi Gönlümü kimseye vermedim dedi Ne olur burada kal dedi bana Sende sevdin beni gizleme dedi Yaramı açıp da tuzlama dedi Gelir diye yolum gözleme dedi Ben de seni sevdim bil dedi bana Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gel Desem Gelir misin Henüz ağaçlar tomurcuklanmadı Ve durulmadı derelerden akan sular Kış kaybetse de ağır ağır etkisini Hâlâ üşütüyor çatıların saçaklarını rüzgâr… Serçeler taşırken yuvalarına saman çöplerini Sen neredesin? Gel desem gelir misin? Patika boyunca açan püren çiçekleri Dokundukça ellerimize ağlıyor yürekleri Günün ilk ışıklarıyla doluşmuş arılar Mersin çiçeklerine, yitirdiklerini aramaktalar Tıpkı bizler gibi... Desem ki gel sevgili, bul beni ve tut ellerimi, Bak; karışmış birbirine papatyalarla gelincikler Mevsimi değil ama… Kır çiçeklerinden taç yap, ellerinle tak saçlarıma Hayal bu ya olmaz, olmaz Sen neredesin? Gel desem gelir misin? 15.12.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gel deseydin gelmez miydim Tebessümle bakışına Boynun yana büküşüne Yüreğime akışına Gel deseydin gelmez miydim... Beni benden alıp gittin Hem Mecnun hem Leyla ettin Umutlarımı dağıttın Kal deseydin kalmaz mıydım... Ne sen gonca ne de ben gül Bülbül feryadından ölür Sönmez aşkın odu kalır Öl deseydin ölmez miydim... Bu sevda sonum olacak Koynumda hasret kalacak Gözlerim yaşla dolacak Gül deseydin gülmez miydim... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gel Keyfim, Gel Odanın içini aydınlatan ocaktaki ateş Çıtır çıtır sesler çıkarırken, uykuyla mücadele eder Mevsime göre renklenir ama hep çiçeklenirdi düşlerim Her yer yeşillik, dağ bayır ağaç orman, su İşte bu cennet diyarda geçti çocukluğumun öyküsü Doğaldı her şey, insanı, doğası ve tüm mahlûkat, Çam dallarında karga sesleri derede kurbağalar vırak, vırak Ağustos böceklerinin sesleri bazen çıldırtsa da öfkeden Ne güzeldin sen ey çocukluğum habersizdin, kötülük ile şerden Yukarı bahçenin sınırına boylu boyunca uzanan ark Nar ve incir ağaçlarında, kuşların yaptığı serenat Ve anamın kınalı ellerinden çıkan sıcacık ekmekler Közde demlenmiş taze çay, ah benim Yörüklüğüm Neden bu denli açıksın, neden bu denli doğal Karadutla yüzünü gözünü boyar, böğürtlenlere savaş açardın Karabaş Köpek ardında, sen önünde kaçardın Şimdi de koş bakalım, şimdi de oku kıyıda köşede bulduğun Gazete parçalarını, bilirim tenezzül etmezsin, Bu bilgisayar denen ne olduğu belirsiz aletin bağımlısı olduğundan beri İlk öğrendiğin tasarruf tedbiri, yerli malı ye, yerli malı kullandı Hatta ceplerimize yeni kavrulmuş, Buğday, Fıstık ve Kuru Üzümle İncirleri doldurup, herkese pay ettiğimiz haftası bile vardı, Ellerimiz, üşür ayaklarımız donardı ama bilmezdik ne ilaç Ne de doktor tabelası. Şimdi yediğimiz ilaç, içtiğimiz ilaç, ekonomi ithal, Üretebilecek beyinler ihraç…. Gel keyfim gel… 18.07.2013/Hatice AK Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Geldin ya En umutsuz anlarımda kaderle Geldin ya bu bana yeter sevgili Gönül bağım isyandayken kederle Geldin ya bu bana yeter sevgili Ağlar iken hepten gece ve gündüz Baharlarım çoktan olmuş iken güz Yokuş gelen yollar şimdilik dümdüz Güldün ya bu bana yeter sevgili Atsam seni denizlerle dağlara Giremedim sensiz gülistanlara Vuslat kalsa bile başka bahara Umut etmek bana yeter sevgili Göğsünde uzunca hayale daldım Beni başucumda beklersin sandım Meğer rüya imiş çabuk uyandım Rüyan dahi bana yeter sevgili Irmak gibi her gün çağladığım sen Yağmur olup her an ağladığım sen Ne çok sevdim seni bir bilebilsen Varlığını bilmek yeter sevgili Gönlüme kurduğun salıncak yasta Yüreğim yaralı bedenim hasta Belki yetişirsin en son nefeste Duaların bana yeter sevgili Ey sevgili artık bırak yakamı Sözlerinse gerçek değil şaka mı? Elif Elif saydım varsa hatamı Buldum ya bu bana yeter sevgili Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gelincik İle Kelebek Artık çok geç diyordu, ne sevgiye Ne de sevgiliye yer var yüreğimde Kıraç toprakta korkarak açan gelinciği, Sevildiğini sandığı kırılmıştı bir kere, Doğrulmaya çalıştıkça şiddetle ezdiler... Susmak üzereyken yüreği, bir kelebek geldi Tutmaya çalıştı gelinciğin zayıf bedenini, Boynu bükülmüş direnecek sevgisi tükenmişti Belki de tükendiğini sanıyordu… Haydi, ne olur kalk dedi kelebek, Bak bizler varız, dostların var hepimiz yanındayız, Önümüzdeki bahar yine açarsın, Hem sen olmazsan, Ateş Böceği salıncağını nereye kuracak... Papatyalar, Sümbüller, Hercailer kimi kıskanacak. Hiçbir şey için asla geç değil, dedi kelebek, Yeter ki sen, seni üzmelerine izin verme… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gelme Dizginlerinden boşanmış bir tay gibi, Çevik, Hoyrat ve sağanak bir yağmurda, Delicesine yürüdüm damlalar arasında... Yetişebilseydim eğer, Şemsiye olacaktım kır çiçeklerine, Açıp yüreklerini, heba olmasınlar diye... Ben sana hangi tonda seslensem, Ve gel desem, gel.... Gelmezsin… Biliyorum gelmeyeceğini, Çünkü; Sevginin yerini gururun aldı... Çünkü; Sevgin cümlelerinde tutuklu kaldı... Boş ver gene de, aldırma sitemlerime... Ben sevgimi; Bildiğim gibi yüreğimde yaşarım... Sen; cümlelerinde yaşa... Gelsen bile, gene dönmeyecek miyiz en başa... Ben seninle tutunmak istemiştim hayata, Bal mumundan kanatlarımla... Güneş olup, yok ettin sevgimi, Gelsen neye yarar artık, Gelmesen neye yarar... Bulamazsın eski beni... Üstat Necip Fazılın dediği gibi; ...Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar... Gelme artık neye yarar... Gel/me...! 25.03.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gelme Sevdiğim Yüreğin tek benim, hep benle olsun Huzuru sevinci sinemde bulsun Benimle ağlasın benimle gülsün Başka türlü bana gelme sevdiğim. Yara ben olayım ilacım sen ol Her gün başka renkle, yüreğime dol Sensiz bu bedenim kupkuru bir çöl Çağlayan değilsen gelme sevdiğim. Göl gibi durgunca bakma yüzüme Canımdan ötesin inan sözüme İlkbaharım olup bu son güzüme Çiçekler açmadan gelme sevdiğim. Sadakat istersen bulursun bende Sevdam sana akar her bir zerremde Aşk uğruna yanmadı mı Kerem de Ben gibi yanmazsan gelme sevdiğim. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gelme Yar Diye Yıllar var ki aşka kapalı bağım Çoktan geçti aşkla sevecek çağım Toprak olup gitti kurudu dağım Sevemem ben seni, gelme yâr diye Aklını şaşırıp yanma harımda Nice yaralarım kanar bağrımda Hasta düşsen can versen de uğrumda Sevemem ben seni, gelme yâr diye Gönül defterimi kapattım çoktan Yolun açık olsun dilerim haktan Hiç çiçek biter mi çorak topraktan Sevemem ben seni, gelme yâr diye Dinlersen sözümü nasihat cana Yâr değil; dost, kardeş olursun bana Bir kendime baktım biraz da sana Sevemem ben seni, gelme yâr diye Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gerçek sevgi, o da ne demek Apar topar kalkıp, aynı telaşla yetişilen şehirlerarası bir otobüste gibi... Günün hatta geride bırakılan ömrün bütün yorgunluğu o an tüm acımasızlığıyla binmişte omzuna, ezilmiş gibi altında, öylece çöktü, yetişebildiği ilk koltuğa. Ve derin bir uykuya daldı elindeki not defteriyle... Dereler, çaylar, ırmaklar ve denizler geçti, ormanlar kır çiçeklerinin cümbüş ettiği dağ yamaçlarını kimi zaman yürüdü, kimi zaman koşarak kat etti...Ne kadar dolaşmıştı, neredeydi hiç düşünmeyecekti de, ah o ağrı yani bu ağrı da neyin nesiydi, sanki uyumamış, boynundan bir yerlere asılmıştı... Birden birilerinin şiddetle sarstığını duydu, başı yana düşmüş, yanağı otobüsün camına yapışmış bir halde doğrulmaya ve neler olup bittiğini anlamaya anlamaya... Az önce o değil miydi onca güzellikler içinde gönlünce yürüyen, koşan zıplayan... İşte dedi gerçek bu, şehirlerarası bir otobüsün içinde boynu tutulmuş, meçhule giden meçhul bir yolcusun sadece...Defter düşer elinden.... Aslında; git derken giden git diyeni azıcık dinlese arkasından git/me dediğini duyar ama... Gitmek fiili bir kere takılmışsa akla, belki fiilen gider ama yüreği gider mi acaba, diyelim ki gitti, huzur bulur mu? .. Kısacası, ne gidenin, ne de git diyenin yüreği yol geçen hanı olmamalı ama eğer ortada gerçek bir sevgi varsa, ne git demekle gidilir, ne de git denebilir... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gerisi Hikâye Nice şiirler yazdın Her selam verene Can dedin kardeş dedin Herkes bir şeyler aldı gitti senden Sen yine hep verdin yüreğinden Sevgiyi öğrettin gülmeyi öğrettin... Küsenler oldu Yağcılıkla itham edildin Olsun dedin, affettim Şair darılmaz Ufak tefek şeylere darılacaksa eğer Zaten şair olamaz... Kimi zaman bu insan yanın Türlü dertler açtı başına Gene bütün ağırlıkları omuzladın Her babayiğit kalkamazdı altından Sen sanki evliyalardan güç aldın... Nerde bunalımda biri olsa, Paratoner misali seni buldu Yaşama tutunmasını sağladın Onunla güldün, onunla ağladın... Velhasıl dünyanın gam yükü senin Sırtlandın her şeyi, ezilerek taşımaktasın Yeter be usta, vazgeç şövalyelikten Vazgeç kendini feda etmekten Bir bak çevrene, görmek için bak Kendini biraz geri çek... Ve seyret, neler olup bittiğine Herkese yetişemezsin, Şimdi gülmek sırası sende Sen saygıların en yücesine layık Her zaman benim ağabeyimsin Yani anlayacağın Adam gibi Adamsın, Gerisi hikâye.... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gerisi Teferruat Bana göre yaşanamamışlar ve çokça da hayâl ürünü, Sana göre davetkâr olurmuş şiirler, Merak ederdim, şairler şiirlerine benzer mi diye, Kimini gördük, tanıdık, saygı duyduk, el aldık, usta dedik, Sen de öyle, ne bir fazla, ne bir noksan, herkes gibi bir ademsin Adam gibi de adamdın üstelik... Sen demiştin, kimi zaman çekilmez birisin Kimi zaman bir melek kadar uysalken Kimi zaman şeytana pabucunu ters giydirirsin Velhasıl bütün kahrın ve sitemin riyasız Onun içindir sana kızamayışım… Velhasıl; Yüreğimizde bir kere açan çiçek, bir daha asla solmaz, Çiçeklerimize böcek konmasına, bir kez izin veririz tekrarı olmaz, Ne birine yaranmaktır amacımız, ne de yaslanmaktan geçer yolumuz, Biz; biz gibi …Bizim gibi severiz Usta...! İnsan severiz… İnsanı severiz… İnsan gibi severiz… Şiir; sevmekse, sevdaysa, aşksa eğer, hepsini yazarız…! Seçmeyiz şiirlerde, şu erkân şu da efrat, Amaç şiir yazmaksa, gerisi teferruat.…! 22.10.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gideceksen Borcun boynuma, yüreğimin mukaddesatı Bütün benliğimi doldurmuşken sızı, sızı Eğer gitmekse muradın, bakma geriye Şimdi git El ele tutuşmadan, hissetmeden varlığını Bil ki yokluğun, varlığın kadar acıtmaz beni Ve zemheri ayazında çırpınırken umutlarım Şimdi git Hazırlanmışken yüreğim en kötü ihtimale Gözlerime çiy düşmeden sağanak, sağanak Yağmadan yağmurlarım, kopmadan fırtınam Şimdi git Sitemkâr sözlerimin kapısı açılmadan git Kelimelerimin tadı tuzu saçılmadan git Ve ellerim acıyla semaya açılmadan git Gideceksen hiç durma, lütfen şimdi git 02.08.2013/Hatice Ak Yenişehir/Mersin Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Giderken ben giderken sen yolcu etmeliydin hangi mevsim olduğunun ne önemi var biliyorsun işte sensiz mevsimler hep kış senli mevsimler bahar çeşme başı heyecanı değil ki bu telaş bağ bozumu mevsimi canımın içi safrana boyanmış tüm bahçeler bir top hüzün, binlerce damla yaş yürekteki acı nasıl, hangi kelimeyle anlatılır ki yani ağlamak gözden yaş gelmesi demek miydi yüreğim ağlıyor işte, bir alev saran bedenimi neredeyim bilmeden kaybediyorum kendimi ağlamak da çare değilmiş biliyor musun yürek yangınını bastırmaya, ne bileyim işte ha ben, ha kayalara sımsıkı tutunan yosunlar dengede durmaya çalışıyoruz ikimizde bir de umulmayan yerlerden alınan darbeler var ya en çok onlara isyan edesim geliyor iyiden iyiye hissizleşiyor ellerim, bakışlarım boşlukta yüzerken çöl kadar ıssız, buzul kadar soğuklaşıyor yüreğim anlayacağın hiçbir şey güllük gülistanlık değil sensizlikte ah benim canımın içi keşke, keşke ben gitseydim de ardımdan bakan sen olsaydın, ya da böyle mahzun, bırakmayıp giderken beni de yanına alsaydın. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gitme Kar yağıyor gülüm söylemiştim Açma demiştim öyle zamansız Güneşi görür müyüz bilmiyorum Ben sağanaklardayım, dolu dolu Düşmüşüm ayazlara, tek tesellim Bakışların ve hayalimdeki sensin Yanımda olmanı ne çok isterdim, Bilemezsin gülüm, bu gün yine Sana ve sevgine, muhtacım ölesiye Gitme Gülüm… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gitme Deseydin Sabah güneşi; Gözlerimin içine doğdu Mutlu oldum… * Belki; Gelirsin diye bekledim Yoktun… * Gülüşünle; Dudak kıvrımlarımda düş, Gönül köşkümde gözyaşı oldun… * Mazeretim yok; Bütün sonuçlardan Ben sorumluyum… * Ne var ki seni; Her zamankinden Çok özlüyorum… * Gitme; Deseydin, diyebilseydin İnan gitmezdim, gidemezdim... * Ayrılıklar; Küçük duyguları unutturur Büyüklerini kuvvetlendirirmiş... * Şimdi; Ektiğimiz umut çiçeklerimizin Açmasını bekliyorum... 20.01.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gitmek Gerek Bazen gitmek gerek, hani bıktırmadan Sevdiğinin yüreğinde, bir tat bırakarak Belki biraz kekremsi, belki gül şerbeti Geriye dönebilecek kadar da yer açarak 24.04.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gitmesen Ne Olurdu Ne olurdu; akşam eve döndüğümde Kapıyı açan sen olsaydın, elimi tutan Nefesiyle ısıtmaya çalışan Anahtar taşımasam ceplerimde ne olurdu…! Neden yoksun? Yetmez mi beklediğim yolunu Bu kadar çok mu sevdin ölümü Haydi, canımın içi yalvarıyorum ya gel, ya gel de Bitsin bu ayrılık bu ızdırap bu özlem Gel desen ne olurdu …! Sarılmasaydım yastığına, özlemeseydim kokunu Bir tek yüreğimi alp götürdün ya Bedenim ruhsuz, ruhum huzursuz Koymasaydın ardında, alsaydın yanına Sarsaydın kollarınla ne olurdu...! Gitmesen ne olurdu...! Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gittin Öylemi Gittin… Öyle mi? Hani anlatmıştım sana Rüyamda görmüştüm hani Otururken bir bankta Uzaktan izleyip Gelememiştim yanına... Gittin… Öyle mi? Sevgi selinin eşliğinde gelen Meltemler esmeyecek belki Belki hep yağmur yağacak Martılar uçmayacak belki Ama Barış Güvercinleri Hep uçacaklar bil ki… Gittin… Öyle mi? Dalgalar kumsala vurmayacak Pırıltıları toplanmayacak yakamozların Gökkuşağının rengi azalacak belki Belki Güneş, daha da geç doğacak Ama hep doğacak bil ki… Gittin… Öyle mi? Erguvanlar keyifsiz açacak bu bahar Kuşlar cıvıltısız uçacak Düşlere giremeyeceksin belki Adı sen olan çiçekler tek tek solacak Ama gene ve yeniden hep açacaklar bil ki… Gittin… Öyle mi? Kimse koluna girip, omzuna yaslanmayacak Geceleri başucumda beklemeyecek hayalin Ve örtmeyecek açıkta kalan ellerimi, ellerin Çay keyifleri paylaşılmayacak belki Ama o tek fincanda iki kişilik keyif Hep içilecek, bil ki… Gittin… Öyle mi? Yıldızlı geceler ışığını yitirecek Mehtap yüzünü ekşitecek Kumrular tek başına dolaşacak Türküler aynı tadı vermeyecek belki Ama umut hep olacak bil ki… Gittin… Öyle mi? Benim kayıplarım bunlar belki Belki hiçbir zaman var olmayan sen Ya sen… Sen neler kaybettiğini bir bilsen Bir bilsen, ah bir bilsen… Gittin… Öyle mi? Veda bile etmeden www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen bilirsin, yani seçim senin Ama önce dinlemeliydin Yani… Keşke dinleseydin… Gittin…Öyle mi…? 01.12.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Göç Öylesine mutlu ve huzurluydu ki; Karşı binanın balkonundaki uyduruk korumalık bile uyandırmaya yetmemişti hayal âleminden, bir an gözlerini yumdu ve o anda her zaman biraz solgun olan yanaklarına iki damla gözyaşı ve masumane bir tebessüm yerleşti, bir an önce çıkmalıydı sokağa, çıkmalı ve kurtarmalıydı kendini nefessizlikten ve çıktı… Sabah yürüyüşünü yapacaktı saat 06.00 gibiydi alelacele çıktı sokağa; Her günkü güzergâhta rengârenk Sardunya Saksıları dizilmiş balkona bakarak yürümeye başladı. Anadolu’nun genellikle kurak bir şehrinde değil de, bu güne kadar yaşamayı hiç düşünmediği İstanbul ya da İzmir, Mersin veya Antalya sokaklarında yürürmüş gibi mesela, denize doğru olsundu yürüyeceği menzil, denize ulaşsındı da hangi şehir olduğu pek de önemli değildi, böyle düşünmüştü nedense... İskelede bekleyen bir teknede; Ruhunun, aklının, yüreğinin biricik hâkimi işte oradaydı teknenin burnunda, tutunmuştu küreklere. Uzattı ellerini sevdiğine ve avuçları değdiğinde birbirlerine içlerinde bir kıpırtı hissettiler ılık ılık akan bir şey, tarifi mümkün değil, sarılıp birbirlerine öylece kaldılar uzunca bir süre… Sonra tekneden kumsala indiler; Yürüdüler dalgalar boyunca tek söz söylemeden, bir kayalıkta yan yana oturup başladılar denizi izlemeye. Seher vaktiydi, öyle dingin öyle güzeldi ki masmavi çarşaf paklığında önlerine açılan deniz, bir an kalkıp suyun yüzünde yürümeyi bile düşündüler hani, hava da bir o kadar serin ve öylesine sessizdi, üşür gibi oldular, iyice sokulup birbirlerine özlemle ufuktan doğacak güneşi aradılar… Dalmışlardı iyiden iyiye; Belki de uyuklamışlardı ilk kez el ele olmanın verdiği huzur içinde de, görmemişlerdi yanlarına gelen martı sürüsünü, çığlık atmak değildi yaptıkları bir simit uğruna, sanki ninni söylüyorlardı sevdalılara, sevdaya, sevdadan yana. Denizdeki bütün canlılar onları izliyordu, onlarsa ayrımsamadan birinin ülkenin bir ucunda, diğerinin öteki ucunda olduklarını. Umurları da değildi ya, düş bile olsa kavuşmuşlardı sonunda… Güneş bu gün pembe doğsun istemişlerdi; Umutlar doğursun insana ve insanlığa istedikleri ne doğaya aykırı ne de çok şeydi. İstemek kul’a, vermek Allaha mahsustur, sonunda günlerdir bekledikleri papatya bile açmıştı sevda renkli çiçeklerini, bu Tanrının Lûtfu değilse neydi…? 12.07.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gönül Dinler isen nasihattir bu sözüm Fazla havalanma inersin gönül Dünya ölümlüdür, sakın kalp kırma Dört kollu tabuta binersin gönül Fazla yüz göz olup, kırılma fazla Hiç görülmemiş ki yetinen azla Ömrün geçirmişsen, nazla niyazla Ben ne yaptım diye sorarsın gönül Dostluk bir ateştir, zordur tutması Birlik olup bir yürekte atması Dil yarasından da olsa gitmesi Sen kendi yaranı sararsın gönül İnsanı kazanmak, mert yürek ister Allı pullu sözler, istemez astar Erdemli biriysen sakınma göster Hata kimde diye ararsın gönül Ne sen efendisin ne ben köleyim Hataları affet âlim bileyim Durul artık yeter kurban olayım Coşkun akıp durma yanarsın gönül 09.01.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gör Halimi Böyle mi olacaktı ayrılmak senden Nedir istediğin bilmem ki benden Bir tek tebessüme razıyken dünden Şimdi uzaklardan bak gör halimi Değerlisin, pırlantadan yakuttan Çıksan da gönlümden saymam sakıttan Koştuğum limandın her beş vakitten Şimdi uzaklardan bak gör halimi Kırılmadım darılmadım, zordayım Çok istedim gidemedim burdayım Kucak kucak saygı size her daim Şimdi uzaklardan bak gör halimi Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Görde Öyle Git Parça-parça olmuş şu yüreğimi Acımadan sen yak, yak da öyle git Mezar taşı diye bir ısırganı Dikiver başıma, dik de öyle git Gecenin yarısı uykum bölünür İçim kan ağlarda güler sanılır Yüreğim çiğnenir turlar dönülür Birazda sen çiğne, çiğne öyle git Kimisi taş sanır bendeki kalbi O da sırçadandır kırılır belki Neyleyim dünyada mal ile mülkü Kırıver gönlümü, kırda öyle git Yaralı bir kuştum kondum dalına Meyletmedim dikenine gülüne İster ateşe at ister zulmüme Atıver dalından, at da öyle git Sen söyledin sözü acıdı beden Niçin kırılırsın, niçin ve neden Yıktın viran koydun hiç düşünmeden Eserine bir gül, gül de öyle git Sen ki göstermedin candan vefayı İsterim süresin her dem sefayı Rabbim reva görmüş ise cefayı Çekerim ah etmem, gör de öyle git Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Görme İstersen Bende şu dünyaya geldim geleli Yılda bir kez bile gülmedi yüzüm Nedendir bilemem eller darılır Bir yanımda hasret, birinde hüzün Aradım taradım yanıt bulmaya Kimde satılırsa ondan almaya Çoktandır alıştım yalnız kalmaya Bilinmez nedendir kimedir sözüm Gurbet gurbet gezdim divane oldum Aradım dermanı kendimde buldum Kimi zaman açıp kiminde soldum Irmaklara döndü hep iki gözüm Yüreğim ayazda dilim avazda Çok cefalar çektim baharda yazda Derman da kalmadı öz ile dizde Değiştiremem ki bu alın yazım Kimim neyim bilme, sorma istersen Yaralı yanımı görme istersen Tanrı selamını verme istersen Hep dik durur başım, eğilmez özüm 20.09.2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gözemi Geldik Su birikintilerine Üşüşen serçeler gibi Kâh, birbirimize sokulur, Kâh tüylerimizi didiklerdik... Kavgalarımız yaman olurdu Her kavgadan sonra Sımsıkı sarılırdık... Sabahları erkenden Aynı pencereye koşar, Köşe kapmaca oynardık... Cıvıl cıvıl seslere Alışmıştın sen, Gül yapraklarının Sularını üstüne Serpmekle tehdit Ederdim ben... Hatalarımız olsa da Affedecek kadar Yürekliydik... Ne oldu bize, Söylesene canımın içi, Yoksa göze mi geldik... 12.11.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gözlerin Gözlerin hayal ediyorum; bir gün buluşursa gözlerinle, sana nasıl baktığını farketmediğin gözlerimin... hani olmaz ya; bir ihtimal karşılaşırsak o zaman alır mısın beni hapsine gözlerinin... Ah benim sevdiğim; görebilmek için gerçeği keşke bir anlık da olsa yüzünü bana çevirseydin... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gurbet Elinde yuvasız kuşlara döndüm Seni yakamadım ben kendim yandım Güneş kadar varken mumlara döndüm Bir de ilden ile savurdun gurbet Nedir istediğin söyle bileyim İzin ver bir kere ben de güleyim Kendi toprağıma gidip kalayım Vampir olup her an soğurdun gurbet Anadan babadan yardan ayırdın Gittikçe arkamdan geri çağırdın Gözün aydın yarım asır devirdin Bu defa da beni kayırdın gurbet Sana sitem ile ömrüm geçiyor Umutlar sır olmuş elden kaçıyor Hazan bağım bana kucak açıyor Türlü cefan ile doyurdun gurbet Yine de şükürler olsun cefana Alışmadık akıl almaz sefana Ömür bitti sardın işte kefene Hasretin narıyla kavurdun gurbet Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gül Ağacı Yine aldandın bak, Neden acele ettin Açmak için, Üşüyeceksin Oysa daha kıştı Hem yağmur yağıyor Karda yağacak belki Seninle; Aramızdaki benzerlik Yüreğimizi, Çabuk açmamız Her merhaba, Her sevgiye Nereden, Kimden geldiğine Neden geldiğine Bakmadan Sen baharı özledin Ben sevgiliyi İnkâr edecek değilim Çaresiz ikimiz de Bekleyeceğiz Her zaman olduğu gibi Senin; Daha yaşayacak Çok baharların olacak Ya benim Sonbaharım işte Biliyorsun Belki de bu yüzdendir Her daim koşmalarım Düğümlense de Hıçkırıklarım Boğazımda Var mısın? Sen baharı ben sevgiliyi Serbest bırakalım Sevmek değil midir ki Sevdiğini özgür bırakmak Elim erdiğince Yüreğim attığı sürece Yanında olacağım Kendine iyi bak Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gülmüyor Yüzüm Bir sağanak oldum çağladım durdum Her gün senin için ağladım durdum Ummadığım anda, kalbimden vurdun Ne yapsam teselli olmuyor özüm Hiçbir güzelliğe gülmüyor yüzüm Mor çiçekler açmış yanı başında Gündüz hayalimde gece düşümde Ağardı saçlarım çok genç yaşımda Ne yapsam teselli olmuyor özüm Hiçbir güzelliğe gülmüyor yüzüm Takdir-i İlahi yazdı fermanı Her yerde aradık derde dermanı Ayırdılar candan can-ı cananı Ne yapsam teselli olmuyor özüm Hiçbir güzelliğe gülmüyor yüzüm Bayram olur herkes giyinir allar Bana zehir olur tatlılar ballar Kırıldı kanadım kalkmıyor kollar Ne yapsam teselli olmuyor özüm Hiçbir güzelliğe gülmüyor yüzüm Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gülü Versen “Ocaklara değil de, Nisan’lara, dikilmişti incir ağacı, Minicik Menekşeler uçuşurdu kökünde, Bir gülü ver sen kıyamet mi kopardı, Öyle kararıp duracağına, olup da umacı” Hatırlıyorum sen gülünce, Güller, benim yanaklarımda açardı, Baharın olanca cıvıltısına rağmen, Sen gülmeyince, Bendeki baharlar hep kaçardı… Ne yollar yürüyüp, Ucu uçurum kayalıklar geçmiştim Yalınayak yürümekten parçalamıştı Ayaklarım da gene sitem etmemiştim… Hani derman olacaktın yaralarıma, Kâbuslarımdan çekip alacaktın hani, Hiç mi için sızlamadı, bırakırken ellerimi, Neden ey sevilen…? Zor muydu bu kadar, Gülü vermek, zor muydu yar…? Nedir direnmesi bu denli zor olan acı…? Haydi, son kez gülü ver, gülü ver ki, Bitsin yüreğimdeki tarifsiz sancı…. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gülümse Biraz Gözlerimi kıstıkça içine dolmaya çalışan güneş Bilmem kaçıncı tekrardan sonra başardı arzusunu Ben de boş verdim direnmeye açıkçası Daha kaç kere görebilecektim güneşin doğuşunu ki İnatla yakınlaşmasına karşı duruyordum… Sonra birkaç kumru indi dereye, kimi ikili Kimi de yapayalnızdı, serçeler ve benim gibi Her gün aynı ağaçları görmek ve aynı yolu yürümek Ne kadar mantıklıydı, yürüyordum işte… Tek derdim seninle özdeşleştirdiğim Çanak yapraklı, mor çiçekli papatyalar Hala açıp açmadıklarını görmek içindi belki Tam umudumu kesmişken baktım yine açmışlar… Sabahın ayazına ve güllerin nazına inat Dile geldiler bir an, dediler bak biz buradayız Üstündeki hüznünü bir kenara at Günlerdir senin yolunu gözleriz hadi gülümse biraz… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gülümsemem Kırgın Hayata Kara bulutlar arasından doğan güneş, Isıtıyor düşlerimi, yavaş yavaş Korkuyorum bakmaya, kaybolacak diye Zemheri ayazı, yüreğime dolmuş bilmeden Ne var ki, ruhum yorgun, gülümsemem çok kırgın hayata… Dünyama hiç doğma güneş, alışığım ben Merak etme, karanlıklar öldürmez beni Nasıl olsa o da, aydınlığın karşıtı değil mi? Gelme güneş, açma yüzünü, taşıyamam sıcaklığını, Ruhum ezelden yorgun, gülümsemem çok kırgın hayata… Neden kayıp uykularım, buz tutmuş ellerim Öyle bir ağırlık ki tonlarca yük altında eziliyor bedenim Boş bakışlarım, görmüyor gözlerim, işitmiyor kulaklarım Hayal âleminde de değilim,hiç olmadı pembe düşlerim Ruhum ezelden yorgun, gülümsemem çok kırgın hayata… Bilirsin beni, olamam günebakan çiçeği, Nereden doğarsan bakamam oraya doğru Birdir özümle sözüm, dönmüşsem yüzümü sana Dönemem asla sırtımı inan bana, Ne var ki ruhum yorgun, gülümsemem çok kırgın hayata… Artık çok geç, ben vazgeçtim her şeyden, Neden inat ediyorsun ki yüreğim, söyledim sana Sonbaharlar bile değil yaşadığın, varlığın kayıp Bırak işkence etmeyi bana, gücüm tükenmiş Gelme güneş, düşme gözlerime, ısıtma buz tutmuş benliğimi Ruhum ezelden yorgun, gülümsemem ise kırgın hayata… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gümüş Yol Bir zamanlar ürpertiler kuşatırdı, dört bir yanı, Deniz üstü sis, gökyüzü bulut, toprakta açan gelincik Her biri diğerinden ayyuka, her biri sere serpe, gencecik Bir uğultuydu, yürüdü asırlar boyu, bir uğultu Kendini arıyordu, henüz geç de değil ki, ay bir doğsa Aydınlanacak karanlıklar, umuda kürek çekerken umutsuzluklar Varsın kapılarını ardına kadar açsın yakamozlar İşte gene penceremde, hatta gözlerimin içindesin Karanlık da olsa hissediyorum, birazdan denizin üstünde Gümüş bir yol açılacak ve dolunayla aydınlığa kavuşacak Akşamüstünün sakinliğine henüz teslim olmadan Birkaç damla ışık dökülse de yürek havuzuma Ne ben, ne de ırak bahçelerde açan Mavi boncuklu dikenler etkilenir bu durumdan Sanma sana gel diyeceğim, istersen gel Git de demeyeceğim ama olur da ben gelirsem aniden Sakın sevgi ve dostluktan, aşktan söz etme bana Sevmek, paylaşmak ve yürek koymaktır en olumsuz anlarda Zaten anlayamazsın ya beni, gene de üstüne alma sözlerimi 20/06/2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gün Batımı Sosuz kereler yenilenecek belki aynı manzara Yine Martılar kanat çırparak uçacak gün batımına Deniz altın sarısına bürünecek, ya sen Sen ışık olabilir misin karanlıklara... Aydınlatabilir misin kararan yürekleri Bir kez kırılmaya görsün, en sevdiğine Dönüşü olmayan dehlizlerde çürüyüp Işığa çıkmamak için direnen kara kapkara Sanırsın Uzatsam tutar elimi, yine gelir Her şey bitmiştir, tek kalan saygı kırıntıları... Uzaklaşır, sessizleşir kendini yok sayar Yüreğine hapsetmiştir son servetini O nu da kaybetmek istemez Hem sana hem kendisine olan saygısını Kaybedecek başka şeyi yoktur çünkü Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Günahım Boynuna Usul usul girerken damarlarımdan yüreğime Sordun mu ne düşündüğümü bana, Baharda gelincikler gibi açarken sordun mu? Sordun mu, meltemler gibi karıştırırken, Ve alırken aklımı başımdan nasıl katlanır Bensizliğe diye, bütün günahlarım boynuna.. Üzüntüm senin olsun, gözyaşım senin, Derdim derdin olsun, yaşamım senin, Kör kuyulara attın, arasan da bulma dilerim.. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Günaydın Anne Günaydın Anne; Söze nasıl başlasam bilmiyorum, Sen yanımda olsan, çok daha kolay olurdu mutlaka, Gözlerimin içine bakar, duygu yoğunluğumu ölçerdin önce. Neşeliysem nazlanır, üzgünsem nazlandırırdın, Ne garip değil mi anne, biz bilmedik çocukluğumuzda, Anneler günü, babalar günü. V.s. V.s. Bizim için her gündü, anneler-babalar günü. İş güç ve yaşama dair mücadeleleriniz nedeniyle, Akşamdan akşama, ancak görürdük yüzünüzü, O da yemek sırasında, Sofrada herkes tamam olsun isterdi babam, Aksi halde kimse ağzına lokma koymazdı, Cıvıltılar ve şakalaşmalar arasında beklerken. Siz sevginizi mahcup yaşardınız biliyorum, Aleni değildi hiçbir şeyiniz, Hiç unutmam bir keresinde, Babam elinde bir demet çiçekle gelmişti eve, Ve seni sormuştu nerede diye. Oysa evimizin her yanı çiçekti ya, gülmüştük babama, Değişik bir şeydi, hatırladığım kadarıyla, Sonradan öğrendim Salep Çiçeğiymiş adı, Nadir bulunan bir çiçekmiş kırda bayırda, Yani çok kıymetliymiş, şimdilerde adı Orkide. Bak işte gene beceremedim iki laf etmeyi, Bir de ağlamadan bir tek gün yaşamayı… Şimdi, gene neyin var diyeceksin değil mi? Hiç bir şeyim yok anne, sen yoksun çünkü. Sensiz-sizsiz ve Annesiz, neyim olur ki Anne… Mekânın Cennet Ruhun Şad olsun, Anneler Günün Kutlu Olsun Anne... 08.05.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Günaydın Gözyaşlarım Kapalı bir hava Yağmur yağacak gibi, Yine nefes almak zor geliyor, Gözlerim isyanda, bulutlarım gebe, Dokunsam dökülecek yerlere Dokunmasam biriktirip boğulacağım Ağlama demiştin, ne olur ağlama... Tamam demiştim Keşke tutabilseydim sözümü, Çok isterdim, Birde bana sor, bu o kadar kolay mı? Kışlıklarına baktım bu sabah, İçinde canlandın bir an Uzandım yanaklarını okşamak istedim Sanki hiç gitmemişsin gibi, Gözlerimin içine dalmıştın Her zaman yaptığım gibi, Kokunu içime sindirmek istedim. Sen gibi olmasa da hala duruyordu, Sonra yerlerine yerleştirdim ve seni bu gün de Bir bilsen ne çok özledim, Yağmur yağacak bugün, sen çok üşürdün Ben her adım attığın yere soba taşırdım, Ya şimdi... Ya şimdi ne yapayım, nasıl ısıtayım seni, Tüm bunları düşündüm bu sabah, Günaydınım gözyaşlarım oldu... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Güneş Bize Ağlayacak İşte yine yalnız bir sabaha uyandık Birazdan hüzün çıkınımızı alıp Yollara düşeceğiz… Ne birbirimizden ayrılacağız Ne de bütünleşebileceğiz Senin boyun endamın değişecek Ben hep yerimde sayacağım… Belki parkta oturacağız bir banka Nerede olursak olalım Yok ki geçmişe dair, Tek bir güzel hatıra… Ne diyorum biliyor musun? Uzanalım şöyle güneye doğru Belki bir sahil kasabası Olmadı bir yayla… Ev bark hiç önemli değil İster kıl çadır olsun tepemizde İster altımıza hasır serelim Ama çam ormanı ve temiz hava İşte bunlar olsun mutlaka… Bir göl kenarı, çağlayan da olabilir İçinde yüzsün ördekler balıklar Sazlıklarda kuşlar, su içmeye inen Ceylanlar, karacalar... Çadırımızın önüne taşlardan örme bir ocak Ocakta yanan ateşte demlenen çay Haydi, durma getir fincanımızı Doldur demlice bir çay Gölgem değil misin, aynı fincandan içiver… Gece düşünce üstümüze Sırtüstü uzanıp, yıldızları seyredelim İstersen dilek tut, bilirsin ben pek hazzetmem Tuttuğum her dilek nasılsa hüsranla bitecek… Arada bir de, iki laf edeceğimiz Sıkı bir dostumuz olsun Sen ve ben, O’na bir yüz çizdik www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sus, sakın söyleme biraz merak etsin… Hey sana diyorum, uyan artık Yeter bu kadar hayal alemine daldığın Birazdan gün ışıyacak Sen arkada ben önde yine uyanacağız Kaygısız, yapayalnız bir sabaha Ve Güneş Bize Ağlayacak… Hatice AK -<@<@<@<@......<@ Ne yapayım, bağladın elimi kolumu Çevirdin muhabbet otağına yolumu. Gönüller bir olmuş, fincan ayrı olur mu? Orada burada değil, itelemezsen; Sende hayır gördüm sonumu...............Hulusi DENİZ Ellerinize Sağlık, Gönülden Teşekkürler <@<@<@<@<@ Hani pınarlar olsun Ellerimizin üstüne yatıp içtiğimiz Soğukluklarıyla, dişimizi sızlattığımız Yalansız riyasız yansımamızı gördüğümüz Kanser korkusuna kapılmadan yaşadığımız, MEselâ! ..Hüseyin ZENGİN Katkınız İçin Gönülden Teşekkürler, Elleriniz dert görmesin. <@-<@<@-<@<@ SEN GÜNEŞTEN ÜRKERSİN BAKAMAZSIN KORKARSIN GÜNEŞ BAŞIN EĞİNCE SEN UZANIR SARKARSIN GECE DE KAYBOLURSUN MEHTAPTA DA BULURSUN EY GÖLGEM NEYİMSİN SEN BİR SÖYLE NE OLURSUN...............BAYRAM ALİ BÜLBÜL DEDİĞİM BU GÜZEL ŞİİRİNİZE YORUM OLARAK TEBRİKLER SELAMLAR Çok Teşekkürler, Muhteşemsiniz. -<@<@<@<@<@ www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kac kez terkedildim bilmem Kac kez unutuldum... Kac sabah uyandim vefasizliga Ve geceyi benimle paylasanlari bulamadim yanimda... Bir tek sen kaldin benimle Bir tek sen, Ne cok sevdik birbirimizi Ah bir de konusa bilsen....................Taşkın UZEL Teşekkürler Sayın UZEL, <@<@<@<@<@ Ne mal.ne mülk isterim Dünya benim olsun istemem Eksik tek şeyim var, evrende Sevgi ihtiyacım benim.... Arada bir laf edelim..edelim diyorum, Hani sevgi,barış mutluluk olsun Yaşamadığımız mutluluklar olsun diyorum Bir deniz kenarı bir ağaç gölgesi Ne farkeder mutluluk olsun diyorum.......Ahmet UMUT Çok çok teşekkürler sevgili öğretmenim. <@<@<@-<@<@ Masum hayallerle beslediğim Küçük umutlarla Ufacık mutlulukla gülümsediğim Yalnızca seni istedeğim Bir dünya çizdim Silgi yok Karalama yok Bembeyaz düşlerimde Bir çocuktun yetiştirdiğim............dogayagmur Çok teşekkür ederim sevgili dogayagmur. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Güneşim Ol Yürürken bir başımıza kimsesiz kaldırımlarda Yağmur damlaları okşasın saçlarımızı Üstünden atlarken su birikmiş çukurların Seyret nasıl süzüldüğünü tepeden tırnağa umutlarımızın… Ben şemsiye almamış olayım mesela Sen centilmence yaklaş yanıma Yanaklarımı öpercesine düşen damlaları kıskanıp Sor… Islanmışsın şemsiye ister misin diye… Sonra havadan sudan konuş birazda Bu yağmurlu havada işin neydi dışarıda Beni nasıl ve ne zaman görmüş olabilirsin Değil miydin kalın bir perdenin ardında… Bak yine kapandı hava, birazdan kar yağacak galiba Karanlık biraz içimi burksa da ne gam, sen varsın ya Dünyamı aydınlatan, içimi ısıtan varlığınla Hadi tut elimi sıkıca, hiç bırakmamacasına… Güneşim ol, Aydınlat dünümü, günümü Sıcaklığın, sevgin ve şefkatinle… 16.12.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Güneşim Olsan, Issızlığıma Doğsan İnceden inceye tüten bir hasret, bir özlem ki hiçbir şeye benzemez Doğduğum gün tanıdığım gündü, öldüğüm de kaybettiğim gün oldu Ayrılık acısı işte bilen bilir, güneş dökerse gözyaşlarını Belki o zaman diner çakıl taşlarının dizlerde bıraktığına eş bu acı… /Gökten kaçar gibi dökülen yağmur damlalarını getir gözünün önüne Bak, saklandı minik bir fidanın korunaksız ve narin gövdesine O da direnemedi bunca hoyratlığa ve ağırlığa, eğiliverdi ta yerlere/ /Yakınında gördüğü bütün ağaçlar sapasağlam dururken ayakta Minik fidan alabildiğine ve acıyla hissetti yalnızlığını Derin-derin iç çekerek karıştırdı iki damla gözyaşını yağmura/ İşte böyle bir gündü canımın içi kendi içimde kayboluşum Gene kabuğuma çekilmişim, aydınlık mı karanlık mı farkında bile değilim Hiçbir şey değil eskisi gibi, ne sabah yürüyüşündeki meltem serinliği Ne de güneşin iflah olmaz çekiciliği… Daha dün gibi hatta bir saniye öncesi, O kadar yakın yani, ya da hafızam oyun oynuyor benimle Ellerinde kır çiçekleri oturmuşsun kapımın eşiğine de O bildik babacan şefkatinle, beni bekliyorsun sanki… İşte böyle canımın içi, bazen yıldız olurdun gökyüzünde, Süslerdin düşlerimi, bazen ay ışığı olup penceremde beklerdin, Bazen bir çocuğunki gibi gözyaşlarımı silerdin, Yalansız, dolansız candandı sevgin, Ellerimden tutarken ne kadar da şefkatliydin… Ağlasam kahrolurdun, gülsem bayram ederdin, Birazcık mutlu edebilmek içindi bütün gayretin Sonunda yüreğimi, yüreğine kattın, En büyük kötülüğü de böylece yaptın, Çok direndim, inkâr ettim ama olmadı canımın içi, Bütün suç delilleri senin lehineyken seni nasıl sevmezdim… /Kırmızı yapraklı nar, pembe çiçekli elma Nasıl da nazireler yapıyorlardı fidancığın haline Yenidünya gel dedi, gel canımın içi yaslan benim gövdeme Teslimiyet içinde yaklaştı o ağaca, güvenle sarılarak sıcacık sinesine Kim bilir, kim bilir belki de ileride, doğardı bir aşk bile… Olmadı/ Bana gelişin bir kuşluk vaktiydi, gidişin ise akşamın kör karanlığı, www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir yanlışlık oldu desek meselâ, ne bileyim işte, belki de bir yanlış anlama, Geçmişi unutsak örneğin, yeni tanışıyormuş gibi yapsak, Bir kuşluk vakti geliversen… Güneşim olsan... Issızlığıma doğsan... Olmaz mı..? 08.07.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Günün Kutlu Olsun Babam Toplam dokuz, eğer hepsi yaşıyor olsaydı ben yedinci çocuğundum hayat gailesi yüzünden belki belki disiplinli olmak adına birimizi kucağına alıp, hiç sevdin mi baba? Gözlerinle severdin, bilirdik bilirdik istemezdin taşa değsin ayağımız… Yemez yedirir, giymez giydirirdin Bir berber lüksün bile yoktu baba anam keserdi uzayan saçlarını ve nadir giyerdin hazır gömlek don, atlet, fanila Hepsini anam dikerdi sana bizi adam gibi besleyip büyütebilmek adına… ben ne zaman doğmuştum baba? bilmezdin; dedim ya hayat gailesi bu gibi bilgiler hep anamın akıl defterinde kayıtlı haziran demişti anam bolluk bereket ayı kısmetlisin kısacası… sanırım birazda öyle baba Allah bu günümüzden koymasın geri. İlçeye çağırmışlar seni, Jandarmalar alıp evden Suçun sabit görülmüş cezan, küçük cadını kaydettirmemişsin nüfusa doğum günümü sormuşlar birazda heyecandan hatırlayamamışsın… Çok zeki bir adamdın biliyorum İlçeye gittiğin günü deyivermişsin Olmuş benim de doğduğum gün Ağustosun onbeşi Olsun be baba, ne değişir www.Antoloji.Com - kültür ve sanat haziran olmuş ağustos olmuş Sen benim babamsın, Babalar günün kutlu olsun BABAM Keşke şimdi de yanımda olsaydın... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Günün Kutlu Olsun Öğretmenim Fizik olarak iri kemikli Güçlü kuvvetli, biraz tombulca Yüreği güpgüzel bir insandı Erişilmezdi, çok büyüktü çocuk aklımda... Beş sınıflı bir derslikte Otuz kişiden mütevellit Bir köy okulunun Öğretmeniydi Aypirin hoca… Ne zahmetler çekermiş bizlerden Bu dünya güzeli insan, şimdi anladım Özel bir günü bile yoktu O zamanlar kutlayamadım… Kırk yıl sonra da olsa Hiçbir şey için geç değildi İyi ki vardın, ellerinden öpüyorum Öğretmenler günün kutlu olsun Sevgili Öğretmenim… 24 Kasım 2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Güvenmek Sana Hani Bazen; Bulutların üstünde Hisseder ya kendini insan, Sonra yavaş yavaş, bir damla su, Bir tüy gibi, döne döne düşer ya, Sarılır ya toprağa veya bir yaprağa, İşte böyle bir şey, güvenmek sana... Hani bazen; Tomurcuk bir gülü, Çok beğenir de, Koparmakla, dalında koymak Arasında gider gelirsin ya, Sonunda kıyamazsın koparmaya da, Dalında bırakırsın ya, İşte böyle bir şey, güvenmek sana... Hani bazen; Bahar sabahlarında, Çimlerin içinden geçerken, Islanır ya ayak uçların, Serin, serin yalar ya yüzünü, Hafif bir rüzgâr, İşte böyle bir şey, güvenmek sana... Hani bazen; Susuzluktan kurur ya Dilin, damağın O an suların gürül gürül yere düştüğü, Bir şelale düşlersin ya, Bir ferahlık sarar ya bedenini, İşte böyle bir şey, güvenmek sana... Hani bazen; Bir bebek tutar ya elinden Bilmeden, kim ya da ne olduğunu Tutup elinden, yaslanıp göğsüne Hüzün sağanağını koyuverip, Ağlamak gibi İşte böyle bir şey, güvenmek sana... 09.08.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Güz Sancısı Ben yorganı daha kuvvetli bürünürken Servilerin hışırtıları daha bir duygusaldı Bahçedeki fasulyeler ve kabaklar yeşilden Kavruk sarıya dönerken yaz ağlar Demir alırdı yazdan güz mevsiminde bağlar İs kokulu şırahaneleri arılar istila ederdi Ve gözleri zeytin karası çocuklar bizler Bir bilseniz güz düşlerimizi Hani okulların açılma mevsimini Siyah kumaştan önlüğümüz dikildi mi Değmesindi keyfimize kimsecikler Hayatta mı bilmiyorum, erkek elbiselerinde Terzi Süleyman efendiydi işin erbabı Kızlarda benim yengem Ne güzel yakışırdı ellerine iğne-iplik Ne yüce gönüllüydü güzelliği destandı dillerde İsterdim sizler de görseydiniz Yani bizim güz sancımız farklıydı sizden Siz dediğime bakıp da alınmayın gizliden Kıt kanaat geçinen öz be öz köylüyüz ya Siz-biz dememdeki ayraçlar bu yüzden Kurşun kalemlerin, kitapların Defterlerin kokusu yok mu? Nasıl çalardı düşlerimizi Önceki yıldan kalanlar da dahil Ziyan etmezdik tek bir sayfasını. Okumak güzeldi-güzeldi de Biraz da işten kaytarmak mıydı Sevinçlerimizin asıl sebebi acaba Neden böyle özlemle beklerdik Okul zamanını bilmem ki Oysa kışlık erzak, odun kiralık ev Dert, dert üstüne tekmili birden gelirdi Anne özlemini ekleyin üstüne, Şaşırdınız değil mi Annelerimiz köyde okulumuz ilçedeydi Hızlı yürüyene bir günlük yol, ilçeyle köy arası Bir de küçükseniz, Mevla’m yardım etsin Bol bol gözyaşı döker Kavuşacağınız günü iple çekerdiniz İşin bir de sabahçılık yanı var Ayazda aç bilaç yollara düşmek Sorsam ayıp mı ederim acaba Sizin çocuklarınız kahvaltılarını Kaç kere kendileri hazırladılar www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bana sormayın Hiç tok karnına okula gitmedim ki. Karnımın açlığını Hep beynimin doymuşluğuyla bastırmaya çalıştım Şimdi sizler hep eylülden dem vuracaksınız bilirim Hazandan, hüzünden, sevdadan, aşktan ya O da gerek elbet, hepimiz insanız nihayet. Velhasıl, yazın dostlar; Bu mevsimde varsın sizin kalemleriniz hep aşkı yazsın Hep sevdayı, hep hüznü, benimki de Okumaya bir türlü doyuramadığım ruhumu. Sahi neydi konu ….? Hatice AK-03.09.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Güzel Dost Uzaktan uzağa gelir selamın, Gönüller fetheder bir tek kelamın, Güzellikler dolsun gönül âlemin, Herkese güzel der kendi güzel dost. Gönül ister ise aşılır dağlar, Özlem pınar olur durmadan ağlar, Sevgi; yağmurlara karışır çağlar, Kime can diyorsa can olandır dost. Hafifler yükümüz paylaşmak ile, Ne özde ne sözde bulunmaz hile, Sevgisi, saygısı benzer ak güle, Sedası kavrulmuş gönlü güzel dost. Ne yönden geliyor bilemem sesi, Aziz olsun her dem bahtı yuvası, Dostluk, kardeşlikte hasların hası, Hüznü bal eyleyen, can olan, can dost. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hadi Canım Sende Bir türlü anlatamadım sana, Bu; bu öyle kolay bir şey değil Ne oturup, okumaya benzer, Ne yemeye, içmeye, Ne aşk şiirleri yazmaya, Sevmek apayrı bir şeydir, Sevmesini bilene… Mesela o söylemeden, Sen ne söyleyeceğini anlarsın, Sözlerinle değil, Gözlerinle konuşursun... O sana gelsin diye beklemez, Sen ona koşa koşa gidersin, İster yanında olsun, İster çok uzakta O hep seninledir, Sen de onunla… Sabah uyandığında, İlk ona günaydın dersin, Ellerini uzatır, tutarmış gibi ellerini, Sımsıcak olur yüreğin, kuşça çırpınır, Görmesen de yüzünü, ezberindedir... Bunları hissediyor musun,? Duydum..Hayır diyorsun, O zaman; seni seviyorum diye, İstersen milyon kere söyle, Tiyatro oynuyorsun… Hani birine kırk kere deli dersen, Deli olurmuş, sözüne güveniyorsan, Boş bir inanış derim, Demek çok seviyorsun? Hadi Canım Sende, Çocuk mu kandırıyorsun…? 13.11.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hadi Çocuk Olalım bak ne düşündüm sevdiğim gel bu gece bir kaçamak yapalım seninle örneğin çocukluk yıllarımıza dönelim oyunlar oynayalım, boş verelim gama kedere ve hüzüne, bırakalım kendi kaderlerini yaşasınlar... istersen, yani sende istersen, çıkalım sokağa yıldızlar toplayalım gökyüzünden bir bir, ya da kumsala düşmüş yakamozlar yapraklarda uyuyan çiy damlalarının üstünü örtelim mesela, üşümesinler... sokakta gördüğümüz kimsesiz kedi ve köpekleri besleyelim birde kuşlara yem atalım, parktan çiçek çalalım sahi ister misin, üstüne üstlük bekçiden azar işitip üzülelim... sonra yaptığımız bunca çocukluk için sen bana omzunu ver sevdiğim nem bile istemeden buluttan oturup bir güzel ağlayalım mı..? ne dersin... Benimle ağlamak ister misin? 31.05.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hakim Bey Bir sır gibi geldi gönlüme daldı Beni akıl almaz düşlere saldı Terk ederken bile yüzüme güldü Bu densizden davacıyım hakim bey Bazen yıldız oldu göğe tırmandı Bazen bir giz oldu yürekte yandı Bazen bir çiçekte dalda canlandı Bu densizden davacıyım hakim bey Bir gün güneş oldu, başka gün bulut Koşturur atını tanımaz hudut Gücün yetiyorsa bakalım sen tut Bu densizden davacıyım hakim bey Bazen nazlı bakıp, bazen kaş çattı Bazen kafa tutup aylarca gitti Her kime geldiyse derbeder etti Bu densizden davacıyım hakim bey Bunun adı sevgi sorma hakim bey Azıcık cezalar verme hakim bey Eğer mümkün ise sürgüne gönder Bu densizden davacıyım hakim bey Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hakkını Helal Et Usta Hani sen gülünce diyordun ya usta; küçük bir çocuk bağdaş kurar yüreğime kıpır kıpır olurum sığmaz içim, içime... Hani sen ağlayınca; fırtınalar kopar yüreğimde diyordun ya artık ağlamıyorum be usta, alıştım galiba sen gibi ben de öldürdüm, yüreğimdeki seni kesin çözümmüş, öğrendim bunu da sayende... Hani sesini duyunca diyordun ya usta; bütün yorgunluğum gider, kuşça hafiflerim sarılır birkaç kelimeye, örterim geceyi üstüme hayalini bulutlara asar, bir yıldıza takılırım masal ülkesine sererim minderimi öyle yatarım boş ver be usta, bunlar laf kalabalığı karşılık olur mu hiç onca paylaşılanlara… Hani dostluk diyordun ya usta; her söyleneni doğrudur sandım tek doğru, insanın kendi doğrularıymış kusur sayma be usta, usta da olsan zaafların yüzünden sen de yanıldın… Neden diye hiç sordun mu be usta; ben seni ne çok sevmiştim oysa yine de seviyorum kendi dünyamda masumca, karşılıksız, ıssızca ve dostça anla be usta, güneş balçıkla sıvanmaz haklı-haksız mutlaka çıkar ortaya… Ellerine tutunmuştum be usta; yüreğine belki de, hani tuttuğum eli bırakmam demiştin ya inanmıştım sana ve kardeşçe bir sevgiydi bizimkisi şimdi her ne kadar yıpratılmış gibi olsa da, her zaman tebessümle yad edeceğim dostlarımdan birisin de ne olur ne olmaz, mümkünse yine de hakkını helal et usta… 11.11.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Halim Pek Harap Efendim Aklım ermez bu dünyanın işine Bazen hayal ile bazen düşüne Çevreme baktıkça döndüm şaşkına Bu yüzden halim pek harap efendim İyilik edenler bulsa iyilik Menfaat olmasa kalksa ikilik Sağlansa özlerde yürekte birlik Bu yüzden halim pek harap efendim. Bir adım gelene on adım vardım Belki de incittim, üzdüm ve yordum Yalnız hak’tan daim dilerim yardım Bu yüzden halim pek harap efendim. Hatice Ak yazar, yazarken bozar Bazen mahzun olup, üzülür gezer Bir anlayan çıkmaz herkesler bezer Bu yüzden halim pek harap efendim. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hani demem o ki Hani dağlarda olur ya, belki de bir kaya duldasına rüzgarın taşıdığı bir avuç toprağa meyletmiş gelincik misali... Rüzgar vurdukça ürperen, arılardan sakınan gelinciğin masumiyeti kıvamında bir şeymi aranan, umulan... Kuşku yok ki vardır, olmalı da, yoksa şiirler-şairler nasıl durur ayakta...Ve nasıl sürdürürler varlıklarını... Her anlamda masumiyet olmalı aksi halde ne kahve molası kurtarır şairi ve şiiri, ne de çay sefası... Hani demem o ki cancağızım; O sizde ne kadarsa, siz onda o kadarsınız... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hani Milletin Efendisi Olanlar Bilmem ki kaç modeldi Bedford marka bir kamyondu ne üstünde çadırı ne de tutunacak istinat duvarı vardı her sabah erkenden yola çıkılır, öbeklenirdi insanlar belli noktalarda erkekli-kızlı kamyonu beklerlerdi… yollar soğuk, yollar ıssız ve yaşam biçimi olsa da acımasız güller açardı yanaklarda, başlarda al yazmalar ayaklarda kara çizmeler ve kat kat çoraplar. Ay ışığı fenerleriydi, yollarını buldukları arada bir sebepti irkilmelerine kurt ve çakal ulumaları… zordu yaşam anlayacağınız, onların mücadelesi daha doğmadan başlar anaları da bilmez ehli-keyif nedir, yerilmezdi aşlar, erik istemezdi canlar naz da edemezlerdi erlerine, görevleriydi her yükü taşımak karnı sıpadan, sırtı da sopadan mahrum edilmezdi büyük lütufdu yani… Ya babalar; babalarımız…! filtreli sigaralardı en büyük lüksleri, kıymazlardı ya içmeye tabakalara doldururlardı Tekel fabrikalarında paketlenmiş tütünleri birde kendi emekleriyle ve jandarmadan gizli yetiştirdikleri kaçakları sararlardı üzeri Arap harfleriyle yazılı kâğıtlara, dumanı derseniz vapurları kıskandırır yoğunlukta... Kimi beyinden yoksunların yaktıkları ormanlar sil baştan dikilecektir de her birine zimmetlidir eşek yüküne eş çam fidanlarıyla dolu tahta sandıklar bir düzen içinde, özenle ekerler fidanları, orman ve yeşille büyüdüklerinden fazla cazip değildir ya, okul masraflarına bir nebze olsun katkıları… Orman idaresinden alacakları üç beş kuruş çok paradır aslında yokluk içinde olanlara düşerler yollara yarı uykulu ay ayazında ırgattır onlar, köylüdür, bilirsiniz işte hani milletin efendisi olanlar… ....BABALARIMIZ... 29.01.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hani Olmaz ya Belki Bir gün olurda aklına düşersem, Olmaz ya... Hiç tereddütsüz gel, gel ama Yalnız yüreğini getir... Bir gün olur da özlersen, Olmaz ya... Hiç düşünme nerededir diye, Beni terk ettiğin sevda çöllerindeyim Düşünmeden gel, gel ama… Benimle kavrulmaya hazırsan gel. Hani olmaz ya belki… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hani Sen Vardın Hani sen vardın, turuncu bir renkle sabahlarıma ilk gelen. Hani sen vardın, çalışma masamı, çiçeklerle süsleyen. Hani sen vardın, beni uzak bahçelerden, gizlice izleyen. Hani sen vardın, yüreğim kadar dost, bendeki ikinci ben. Hani sen vardın, biraz geç kalsam, sitemlerle bekleyen. Hani sen vardın, bir gün görünmesem, özlediğini söyleyen. Hani sen vardın, türlü renklerinle, beni güldüren. Hani sen vardın, seni seviyorum, sevgimlesin diyen. Hani sen vardın, ben yokken de ama benim, hiç senim olmadın ki sen. Artık sen yoksan ve hiç olmayacaksan, bende olmam, yani olamam ki ben. 29.10.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hani Soruyordun ya Bir pencere açılır seyre dalardı gözlerim, Uzaktan uzağa şekiller çizer, Sevdiğim imgelerle süslerdim yüzünü, İçimde bir heyecan, hep sana gelmek Hep seni yazmak isterdim... Saklamazdım, dostça sevdiğimi hep söylerdim, Seviyorum demek yetmezdi, yetmemeliydi, Göstermeliydim sevgimi ve görmeliydim sevildiğimi, Yürek çırpıntıları olmalıydı mutlaka, Coşku, heyecan ve duygulu bir fırtına… Kapandığında perde merak edilirken arkasındaki silüet, Resimler ayan beyan çıkınca ortaya, Kayboldu gizemler, bitti perdedeki gölgeye ilgiler. Sıradanlaştı bütün sohbetler, azaldı merhabalar ve Gözümü açtığım anda gördüğüm turuncu satırlar… Meşguliyetlerde iyiden iyiye artmıştı hani, Alnımıza kader diye yazılan bir kelam, Tarafından verilecek bir selam yeterdi oysa. Hatta selam vermek lütuftan sayıldı, Dost olarak taçlandırdığımız sevgi masalı, Neden bu kadar çabuk ve hazin sonlandı? Hani soruyorsun ya, Seni sevdiğimi, biliyorsun değil mi? Diye. Sevdiğimi bilmezsen, iyi olamazsın diyorsun ya, Belki doğru ama sıradanlaşmayı önleyemedi yinede, Şairin dediği gibi “Şimdi Sende Herkes Gibisin”... İyi olmasam bile, merak etme sen beni, Artık biliyorum duygularımla baş etmeyi, Kısacası hayattayım, öyle yada böyle, Yaşayıp gidiyorum işte... 27.10.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hani Söz Vermiştin Hani söz vermiştin Sen git demedikçe Gitmem demiştin... Anlıyordun beni Çözmüştün yani Tüm düğümleri... Her sabrın bir sınırı varmış Sevginin rengi, çeşidi Uyuşmadı bizimkisi... Olmadı; Başaramadım Dipsiz kuyulardan Çıkmayı... Oysa; Senden öğrenmiştim Öğretmiştin sevgiyi Kırmadın, İncitmedin... Bak gene başa döndüm; Tam çıktım derken dışarı Sen bırakınca elimi Yeniden örtündüm Demirden kabuğumu Midye misali… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hava Durumu Birazdan; şehrin sokakları alabildiğine canlanacak, menzili sana doğru bir bulut, çıkacak yola, haydi sevdiğim, çık sen de sokağa, o bulut var ya, içinde kar taneleri saklayan, işte o bulut, ha yağdı ha yağacak... Birazdan; bir güvercin havalanacak yüreğimden, kanatlarında sevgi yüklü, özlemler biriktirmiş dilinde, türkü türkü, dinle sevdiğim, sana ulaşan her ses, ve her nefes, biraz ben, biraz sen ama hep biz yüklü... Birazdan; güneş doğacak, tan ağardı sevdiğim, gene nöbetlerdeyim, sen gelsen örneğin, sabah mahmurluğuna mütevazı bir sofra kursam, karşılıklı oturup, aşkı yudumlar gibi sen kahveni, ben çayımı yudumlasak, terkibini sorma fincandakinin, biraz sihir biraz marifet ama hepsi “biz”den ibaret... Birazdan; kar yağacak sevdiğim, ben bir kar tanesiyim, saçlarına değil, omzuna da, avuçlarına hiç değil, tam ortasına düştüm de yüreğinin, erimek üzereyim, izin verme yok olmama sar sarmala, koru beni desem, ne cevap vereceksin... üşütmeden koruyabilecek misin... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hayal Gemisi Bir hayal gemisi, bir masal denizi, yüreği sevgi dolu, insanlık dolu bir şair, İnsan mı şiir, şiir mi insan, ayırt etmek o kadar zor ki… Hayattan hiç alacağı olduğunu düşünmeyen, böyle bir hakkı olduğunu değil söylemek, düşünmeye bile lüzum görmeyen… sadece dolu dolu sevebilmeyi isteyen, denizi, kumu, balığı, yakamozu, börtü böceği ne varsa canlı, cansız çıkarsız, riyasız, yalansız, öylece işte… Tüm dünyayı kötülüklerden korumayı görev bilmiş bir doğa savaşçısı, yorulmak nedir bilmeden… Ama gel gör ki; kendi yüreğini hiç koruyamayan... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hazan mevsimi, hüzün mevsimi Belki de Eylüle bir adım kaldığındandır, hani hazan zamanı hüzün zamanı denir ya belki de ondandır, bilinen haliyle... Oysa her zaman diliminin kendine göre güzellikleri vardır, hani yerlere dökülen yaprakların üzerine bastığınızda belli belirsiz bir hüzün işitirsiniz ama o da yaprağın doğasında vardır, yani yüreğinizin de zaman zaman çıt diye çıkardığı ses misali... Kırılmak.... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hazan Mevsiminde Ölmek isterim Korkularım var, baharlardan kalma, Korkularım var yazlardan kalma, Kısacası dört mevsimden kalma Korktuğum korkularım var. Korkaklığım hat safhada, cesaretim tatilde, Her mevsim, bir sevdiğimi aldı elimden, Kış günüydü babamı kaybettim, Baharda, eşimle anemi, Yazlarım hastanelerde tükendi, Kâh yandım kâh yakıldım, Yoğun bakımlarda, acil servislerde. Her mevsimde bir mezar taşına sarıldım, Anne diye, baba diye, yar diye, Doğum yılı tahmini, ölüm yılı sabit kalemle kazınmış, Ben dört mevsim korkağıyım, bir hazan kaldı elimde, Ben hazan mevsiminde ölmek isterim Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hazana Beş Kala Hazana beş kala başlar telaşlar Yaşlanma fobisi, Hazana beş kala Anlaşılır, Ardından sevme, sevilme isteği, Sadece bir ses bir nefes istersin Seni anlayan dinleyen, sevgisiyle Sarıp sarmalayan… Gençliğin kıymeti, sıhhatin değeri, Hazana beş kala aşık olmak istersin, Belki de olursun, ya da olduğunu Anlık mutluluklar yaşarsın, hüzünlerinle Onunla yeniden doğmak istersin… Ölesiye sevmek ve sevilmek. Bedenin yaprak dökümündeyken, Yüreğin bir tomurcuk kadar körpedir Kabullenmezsin yaşlanmakta olduğunu, Ben ulu bir çınarım, çınarlar Ve çınarlar ayakta ölür dersin… Ya da kendi minik yalanlarınla, Avunmak istersin Sonra döner aynaya bakarsın Önce tanımazsın kendini… Bu arada gözlerde yakın görme Bozukluğu da başlamıştır Her zaman ki gibi gördüğünü sanırsın Gençliğinden eser var mı? Acaba, Eğer saklayabildiysen, Sana kalan Sadece dürüstlüğün ve heyecanın Hazana Beş Kala, Sana kalan tek varlığın... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Her bitiş bir başlangıçsa Her bitiş bir başlangıçsa sil baştan Keşfetmeye çıkacağım dünyayı Çevremi ve insanları, inandıklarımı Kimseye fazla bağlanmadan, Bundan böyle hiç ama hiç ağlamadan… Değeri önce kendime vereceğim Sonra başkalarına, ama ille de insan olana Ömrüm kalmışsa eğer en güzel şekilde Yaşayıp, dert etmeyeceğim hiçbir şeyi Ne kadar sevilirsem o kadar seveceğim… Ey hayat her bitiş bir başlangıçsa, Bekle beni ben yeniden başlayacağım Ve inan ki, bu kez sen mağlup olacaksın, Umursamayacağım hiçbir şeyi, Ne sağ yanımın ağrısını morluğunu Ne de iltihap olan karaciğerimi… Görüyorsun işte, Çıkmayan candan ümit kesilmezmiş Umut doluyum, sevgi doluyum, neşe doluyum Yeni yıla kendimi yenilemiş girmek istiyorum Bu yıl Milat olacak ve ben de bambaşka biri. Yine huysuz olacağım ama ne kimseyi Üzeceğim, nede üzmelerine izin vereceğim… www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevgi, saygı hoşgörü içeri, Üzüntü, gam keder dışarı. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Her sabahın başka güzel Silifke Üstünde kalen var sana bir siper Yetişir ovanda güzel çilekler Bütün özelliklerin görmeye değer Her sabahı başka güzel Silifke Cennet-Cehennemin dünyada şandı Yazın sıcağına yandı ha yandı Taşucunda Kâğıt Fabrikan vardı Her sabahı başka güzel Silifke Susanoğlu Boğsak dolup taşıyor Tatile gelenler burda yaşıyor Folklorunu bilen hemen coşuyor Her sabahı başka güzel Silifke Geceleri poyrazından durulmaz Nerden coşar gelir Göksu sorulmaz Ne kadar gezse de insan yorulmaz Her sabahı başka güzel Silifke Yörük çadırında yoğurt çalınır Ekibine bir eş tutsam alınır Oyunların tüm dünyada bilinir Her sabahı başka güzel Silifke Simgen KEKLİK oldu nice zamandır Dünyan sonsuzluğa düşülen handır Seni çok özledim hasretim söndür Her sabahı başka güzel Silifke 26.06.2007 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hiç Ağlamayacağım Söz verdim kendime yağmura inat Ağlamayacağım, susturacağım Kulağımı durmadan çınlatan sesi... Özlemeyeceğim, Ne seni, ne de o sıcacık Gülüşündeki neşe’ni... Vefalı bir yar gibi terk etmiyor ki beni Bir de cılız çarpıntı var acıtan yüreğimi Sahile vuran coşkun dalgalar gibi... Üşüdü tüm düşlerim, Buz tuttu ellerim, Körü körüne sevmelerin Bedeli budur, bilirim... Taşı sevmek ne ise seni sevmek o Taşa her türlü sitem, beddua edilirde Bir sana söz etmeye varmıyor dilim... Bakma böyle söylediğime Gecenin koynunda, öylesine Teselli aradım çaresizliğime... Sen avuçlarıma düşen yağmur damlası Sen yüreğimi donduran kar tanesi Yalnız senin için ve sana inat Bundan böyle hiç ağlamayacağım... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hiç düşünmedin mi “Hiç düşünmedin mi, Begonviller üşür diye Dizlerimi karnıma yapıştırdım, çenemi dizlerime, Derin derin soluklandım, doğru düşünebilmek adına Neden..? Neden diye sorup durdum kendime” Hatırlar mısın nasıl tanışmıştık seninle, hangi gündü hangi saat Tamamen rastlantısal bir şeydi, aklımda kaldığı kadarıyla Ortak yanlar çoğaldıkça sanırım sıkça yaşanıyor bu olaylar Ölürcesine sevdalanmalar, onsuz-sensiz yapamamalar… “Sonra tanışmalar, küçük küçük meraklar Bir bağ kuruluyor, ardından gelen özlemle aramalar Bir de alışkanlık halini alınca, daha bir pekişiyor yakınlaşmalar Yaşanırken rüya gibi, birden bire kesiyor tüm güzellikleri tartışmalar” Çöktüm bir duvar dibine, ölçüp biçtim enine boyuna, inceden ince Neyimdin benim, ne kadardı hayatımdaki yerin ve ifade edilişin Her şey bir kurgudan mı ibaretti, hatta seni seviyorum deyişin Oysa böyle gitmezdi bu oyun söylemiştim Sense; benim için vazgeçilmezimsin demiştin… Bir zaman uçuşup durduk kırlarda el ele, o çiçek senin bu çiçek benim Konu ettik şiirlere, kokularını, güzelliklerini işledik biteviye Başını sonunu, olmazını olurunu, bir de ayrılığı getirmedik aklımıza bile Ne kadar gerçektik, var mıydık yok muyduk, her şey öyle güzeldi ki An geldi, bitiverdi sevda sandığımız, şaşılası biçimde ritimliydi her şey oysa Biz ne olup bittiğini bile anlayamadan satır aralarında Şimdi sağanak yağmurlar düşüyor şiirlerimin dallarına… Bir tutkuydu bendeki sen, yüreğimi de alıp gittin giderken Sensiz doğacak her güne, binlerce kez isyan ediyorum Şimdi o en son görüşmemizden kalan yürek yaralarımla birlikte Seni hayatımdan tamamen silip atmaya çalışıyorum ama Olmuyor işte canımın içi inan olmuyor, unuttum demekle unutulmuyor... 09.08.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hiçbir Şeyim Olma Benim Hiçbir şeyim olma benim; Güneş ol, aydınlat dünyayı Çiçek ol besle arıları Yağmur ol, doyur toprağı... Hiç bir şeyim olma benim; Ağaç ol, koru kuşları Kaya ol, gölgene sığınsın bir kul Sevgi ol, saygı ol, yüreklere dol... Hiçbir şeyim olma benim; En sevdiğim, demli çay kıvamında Elimi tutacak, omzuna yaslanacak Benimle gülecek, benimle ağlayacak Yürekli bir dost ol yeter... 10.11.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hoş Geldin Dünyama Tesadüfen çıkmış iken karşıma Tutkum oldun şimdi dönüp baksana Bazen keder verip bazen yaksan da Hoş geldin dünyama hoş geldin gülüm Gülmek ve ağlamak seninle güzel Sevgide aranmaz hiç mesafeler Şu garip yüreğim olmuşken gazel Hoş geldin dünyama hoş geldin gülüm İnsanca bir sevgi bendeki sana Baharla can kattın inan canıma Bir güneş misali doğdun günüme Hoş geldin dünyama hoş geldin gülüm Gecem sana hasret günüm sen oldun Seher yeli gibi gönlüme doldun Bir anlayabilsem bende ne buldun Hoş geldin dünyama hoş geldin gülüm Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hoş gelmişler Gördük ki dönmüşler, üstelik gümbür gümbür dönmüşler, Mutlandık dönüşünüzden, okuduk şiirlerinizden ilham aldık perilerinizden, beklerdik ki sayfamız ziyaret edile, heyhaaaat geçti zaman. Ne kadar beklersen bekle dedi periler, şiirler vurmuş kendini, yakamozlar misali başka kıyılara. Öyleyse sende vur kendini, herhangi bir şiirle. Nasıl olsa belediye kaldırıyor, kimsesizlerin cenazesini.... Belki üç,belki beş gün sonra, bakacak dediler sayfasına acelemiz yok, ecelimiz yetmemişse... HOŞGELMİŞLER...... 06.10.2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hoşçakal Dün konuştuk seninle uzun uzun Anlattın dinledim, dinledin anlattım, İlgisizce, öylesine, mecburiyetten, Bir şeyler var mıydı? Kurtarılabilecek Çok uğraştık ama galiba yoktu Sevgiden yana ne garip.... Oysa yıllardır bir köşede duruyordu, Görmesem de yüzünü, duymasam da sesini Tutmasam da ellerini, ne zaman aklıma gelsen Kıpır kıpır olurdu yüreğim, ne oldu Nereye gitti tüm bu heyecan fırtınası bilmem ki... Nasıl dindi, birden bire bu yürek yangını Küllerim havaya savruldu sanki Onlar gökyüzüne doğru yol alırken Bir şeyleri söküp aldılar bedenimden, Bitti diyordu bir ses, istemeden de olsa bitti... Son kez uzandığında ellerin ellerime Yoktu ellerim, yoktu gözlerim bakışlarım bulanık Bir girdapta kayboldu gülüşlerim Ama ben seni güzel hatırlamak isterim Sen nasıl istersen öyle hatırla beni.... Hoşçakal güzel sözlü, melek yüzlü hoşçakal Sol yanımı öldürenim hoşçakal… Bu bir rüyaydı ama bilirsin işte, Uyanıkken söylenemeyenler bilinçaltına yerleşir Ve beynin en dingin anında çıkar ortaya, Elveda diyordum sana elveda, Seni güzel hatırlamak isterim Sen nasıl istersen öyle hatırla... Hiçbir zaman benim olmayanım Sol yanımı öldürenim hoşçakal. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hoşçakal Yalancı Baharım Tüm ihanetleri, çalınmış sevgileri Sonu gelmez özlemleri, hüzünleri Çaresizce bekleyişlerimi, kederlerimi, Bendeki sensizliği, Alp gidiyorum... Hiç bir şey böylesine ağlatmamışken, Bir sen, sağanak yağmurlar misali ağlattın ya, İşte o an içimden bir şeylerin gözyaşı olup, Beni terk ettiğini anladım. Bendeki sensizliği, Alp gidiyorum... Duymanı anlamanı beklemiyorum, Sen bilemezsin bunların ne demek olduğunu, Hiç gölgen kadar yakınında hissetmedin ki, Benim hislerimi nasıl anlayabilirsin, Yaşamadan kim bilebilir ki. İşte bu yüzden bendeki sensizliği, Alp gidiyorum... Sende biliyorsun sana hiç inanmadığımı, O yüzden alışığım kırılmalara, darılmalara. Neden kırıldığımı hiç düşünmedin ki, Çünkü sevmeyi dokunmak sandın sadece, Ama ben, bendeki sensizliğimi, Alp gidiyorum, bilinmeyen diyarlara. Hoşça kal yalancı baharım, Hoşca kal... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hülya Bacı Bir Hülya’m var Adanalı Gönlüm O’na adanalı Sayfama bahar getirmiş Canımda can bacım Hülya’m Nerde bulurum arasam Dizine yatsam ağlasam Seyhan olup da çağlasam Canımda can bacım Hülya’m Toprağımsın sen bilirsin Derdime derman olursun Sevginle gönlüm alırsın Canımda can bacım Hülya’m Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hüsran Hep hayal ederdim, Arasam, duysa sesimi, Bende onun sesini duysam Ne hissederdim…. Aradım, Sesini duyunca Ateş bastı yüzümü Kalp atışlarım hızlandı Konuşamadım… Bu nasıl bir şeydir Elin elime değmeden Yan yana gelmeden Göz göze, diz dize oturmadan Sevebilir mi insan birini Sevmiştim işte… Badem ağaçları misali Zamansız ve delice, Kardelen çiçekleri gibi ölümüne, Dalgalar gibi coşkuyla Denize düşen mehtap gibi tutkuyla Güneşin toprağı sevdiği gibi uzaktan… Sevmenin bir adı özlemekmiş, Delicesine özlüyordum, Düşünmediğim bir an bile yoktu, Yoktu da ne oldu… Onca sevgi, onca saygıya ne olmuştu, Kavgada bile söylenmeyecek sözler, Öyle kolay çıktı ki ağzından, Her sevda gibi bunun sonu da hüsran oldu… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hüznümün sebebi kullar içinde Bu gün hüzünlüydüm kapı açıldı Etrafıma türlü güller saçıldı Yardan geçilmedi, candan geçildi Hüznümün sebebi kullar içinde Yar yolundan gelen ferman mı vardı Bendeki dertlere derman mı vardı Tabip tez gelip de yaram mı sardı Bir ben soldum bunca güller içinde Şikâyet ettiğim sanmayın sakın Sevenler ırağı ediyor yakın Ben kara bağlarım, siz allar takın Sevmektir doğrusu, yollar içinde Şiirler hep Usta, ben ise çırak Hepten olmuş iken nicemiz çorak Kaldır nikabını, etrafa bir bak Ayırım mı olur, eller içinde Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hüzünlerim Var Bakmayın siz bana dargın değilim aslında, Ne parlayan yıldıza, ne gülen aya, Yalnız gecenin karanlığı ürperten içimi, Güneşin yakması bile ninniler misali avutuyor Bakmayın siz bana, dargın değilim hayata Hüzünlerim var… Tutunsam bir bulutun ucundan, sürüklese Ummanların üzerinden, uçsam kuşlarla el ele Sonra yağmur olup yağsam toprak anaya, Çimen çiçek olup açsam bir daha gelsem doğaya, Bakmayın siz bana, dargın değilim hayata Sadece hüzünlerim var… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Issızlıktır, Aşkın Gamzelerine Düşer Gün ışığı yazdan kalma oburluğuyla Arsızca emerken doğayı Bir ıssızlık var bu gün Sebebini bilemediğim Sus pus bir bahçe Kuşlar uçuşur, isteksiz ve sessizce… Gelmişken kış günleri Onca nebatat hazanı yaşar Bir intikam perisi gezinir Kendine matuf ihtişamıyla Kış güneşinden gebe Çiçekler açan ağacın dallarında… Küçük dereden Akan sular da durgun bir o kadar Anlaşılan o ki Neresinden bakılsa serseri bir his Ve bir boğulmuşluk var İs, toz ve duman kokusuyla yoğrulan havada… Ve güz ve gazel ve yürek Ve düş yanıkları üst üste gelince Sevda denilen mevhum Paramparçadır bir yerlerdeki Şiddetli patlamalar neticesinde… Sözün özü, canımın içi İstenç dışı da olsa Sevginin yerini gurur aldığında Ve dönüşü olmayan bir yolda Sonuç getirmez çabalamalar Zifiri bir ıssızlıktır Aşkın gamzelerine düşer... 03.12.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Işığım Olur musun Yolumu kaybettiğim anlardayım, Öyle, ölesiye muhtacım sana. Fazla değil, bir kahve içimince, Işığım olur musun? Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İç Dökümü Hiç sırası değil iç dökümlerinin, Kandırmaların, Anlatmaların ve aldatmaların. Kaç yaz kaç bahar yaşayacaksın daha, Senli senden habersiz. Kaç iç dökümün olacak, Yıldızlara güneşe ve aya. Kaç sahil eskiteceksin, Geçmişe takılmış kalmış Yaşamlarda, Biliyor ve hissediyorsun, Ne o var ne sen nede son, Şair olmak istemekle olmuyor, Olmamak ta inkâr etmekle. İster şair ol ister olma, Ama adam gibi adam olmak var ya; insanı tarife yarayan en güzel cümle Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İçimdeki Çocuk Ağlıyor Karanlıktan korkan, Yalnızlığa düşman Hayata gelişine pişman, İçimdeki çocuk ağlıyor… Dertlerini paylaşmayan, İkiyüzlülüğe alışmayan, İhanetlere bulaşmayan İçimdeki çocuk ağlıyor… Kırılsa da bükülmeyen Doğrulardan yorulmayan Hak yolundan ayrılmayan İçimdeki çocuk ağlıyor… Garibana taş atarlar Beyhude çalım satarlar Yağcıya takla atarlar İçimdeki çocuk ağlıyor... Büyüğüne saygısı çok, Sevgisinde kaygısı yok Sinesinde binlerce ok İçimdeki çocuk ağlıyor... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İhanet Tut ki sevmedin beni, özlemesen de olur, Hatta hiç durmadan sitemler etsen de, Senden gelen her sitem, sevgi nağmeleridir, Biliyorum sitem, sevgiden gelir, Gitmeliydim, sevmediğimden değil, İnan çok sevmemdi gitme nedenim… Doğru olanı buydu; Yoksa temelli kaybedecektim seni, Giderken sevindim mi sanıyorsun, Bir kor yanar yüreğimde, o gün den beri, Dinmedi çağlaması, birer şelale oldu gözlerim, Ve her kimin yüzüne baksam, seni görür gibi olur, Başımı önüme eğer yürür giderim… Bir bilsen kopan fırtınaları içimde, Oysa kırkikindi yağmurları gibi, Usul usul yağmıştın yüreğime… Unutmak istedim sana ait her şeyi, Çık git yüreğimden demek ama yapamadım, Ne yüreğimden söküp atabildim ne de unutabildim... Sel sularına kapılan bir dal çaresizliğinde, Nasıl anlatsam sana doğru sürüklenişimi, Dindiremediğim bir sızı bu, dayanılır gibi değil, Volkanlar patlıyor yüreğimde, tarifi mümkün değil... Sadece seni ve sadece sen olduğun için, çok sevmiştim Var olduğunu bilmek yetiyordu, ayakta durmama, Duyamasam da sesini ve nefesini, göremesem de yüzünü, Hasretler büyütsem de gözlerindeki çocuksu tebessümüne, Hep bendesin, benimlesin, benimsin... Diyemedim… Bu da benim yüreğime en büyük ihanetim... 27/05/2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İhtilal Akdeniz’in bakir ve fakir kıyısında bir kum tanesiyim ne el değmiş yüreğime ne kimse dokunabilmiş gönül telime yıllar boyu umutla beklediğim şüphesiz sendin sevdiğim Bir zakkum ağacının gölgesine sığınıp her gündoğumunu nasıl beklediğimi yani gözlerin değince kuytularına gözlerimin nasıl aydınlandığımı anlatsam, Dinler misin? Dalgaların boyunca uzandım tutuverecek kadar yakınsın ellerime kimi zaman kimi zaman hayal dünyamı bile zorlarken uzaklığın Biliyorum aslında tüm bunlar hayal dünyamın oyunları ve biliyorum oysa bana, benden daha yakınsın Olur da kirlenirsem hoyrat bir sel akışında yıka, pakla coştukça coşan şefkatli dalgalarında İşte seninim… al yüreğinin içine ve beni sevdiğini söyle Bazen deli bir rüzgârdır esen; Bir deli rüzgâr ki; güzelliklere düşman esme rüzgâr ne olur, yıkma umutlarımı kalelerim kumdan…bu hızla esersen, olacak bütün düşlerimin sonu hüsran Umutlarım hep senli, hep senden yana peki neden uykularımda yoksun bir bildiğin var elbet, uyanır diye kıyamıyorsun Bak uyandım, kumsala serilmiş gönül bahçemizdeyim sana sunmak için kır çiçekleri derledim tüm yasaklara çizgi çekip bu gün ihtilâl yaptı varlığını ömre amade, önüne serdi yüreğim 14.06.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İlk Adımı Sen At Bütün ağaçlar Yeşile ve ala boyandı Çiçekler olgunlaştı meyveye durdu Sen hâlâ kıramadın kabuğunu… Haydi, biraz gayret Kapat bütün sekmeleri Yeni bir pencere aç kendine Uçsuz bucaksız gökyüzünde… Gönlünce kanat çırp kuşlarla Kötülük gelmez hiçbirinden Korkma sevmekten sevilmekten… Vakit hazan bak Ne kadar ömrün var yaşayacak Bu günden tezi yok Yeni bir hayata başlayacak... Sev sevebildiğin kadar Sadece sana ait Ve senin bu hayat Tut ki yeni doğdun İlk adımı sen at... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İnsaf Edin Hakim Bey Ne bir bağa girdim ne bir bağbana İnsaf edin ben masumum hâkim bey Canım şimdi çıksın yalanım varsa İnsaf edin ben masumum hâkim bey Ne kimseye çattım, ne çalım sattım Dost dedikçe düştüm çamura battım Hüzünlerle şu gönlümü donattım İnsaf edin ben masumum hâkim bey Hükmün peşin geldi üzüldüm buna Bu kadar az mıydı inancın bana Nasıl anlatayım derdimi sana İnsaf edin ben masumum hâkim bey Kopardım seninle dostluk bağımı İyileştiremem yürek dağımı Hem solumu kırdın hem de sağımı İnsaf edin ben masumum hâkim bey Mertlik yürektedir, değildir tende Sevginden hiç eser kalmadı bende Versinler hesabı günü gelende İnsaf edin ben masumum hâkim bey 23.01.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İnsanlık Hali Sağa sola bakınıp Bari bu derdim yokmuş derken Düşecektim az kalsın... Neyse ki tecrübem yoktu Ben anlamadan ne olduğunu Geldiği gibi gitti... Yalnız sevgi kaldı geride O da kalmasa iyiymiş ya İnsanlık hali işte Oldu bir kere... 24 Eylül 2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İntizar Bir mektup yazdırmış, ahu zar diye Dost olmuşum, olmadım ki yâr diye Halim arz eyledim, yaram var diye Selam salmış, gönlü hoş olsun demiş... Elâ gözlerine, bir dem yaş dolmuş Sevgi dediğimiz, canda yük olmuş Duydum, beti benzi sararmış solmuş Yeri yurdu hepten, kış olsun demiş... Bedbaht ettim artık, soldurdum seni Bir olmaz uğruna öldürdüm seni Hayalin avutmaz, duysam sesini Uykularda kaldım, düş olsun demiş... İntizar etsem de, suçu yok demiş Kusur bende idi, hatam çok demiş İster beraatım ver, ister yak demiş Başka yâr severse taş olsun demiş... 18.05.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İstediğim Hiçbir Şey, İstemediğim Her Şey Daha dört yaşındaydım, Zekiye öldü dediler Herkes ağlıyordu evde, mevsimi hatırlamam Anterit olmuş, sonra yüksek ateş, kor gibi yanmış Doktor yok ki köyde ilçeye yaya gidilmez, Gidilse de Altı yedi saat çeker at sırtında. Altı yaşında okula gidecektim Mehmet yalnız dediler Çocuğa bakacaksın, peki dedim, Mehmet iki yaşında Bir akşam yemekte Mehmet herkese yedirdi yemeğinden Sabah kalktık ki Mehmet cayır cayır yanmakta ateşinden Doktor dediler hemen doktora gidelim, ama faydasız O da ölmüştü aniden… Okul yıllarım da kıt kanaat geçti, ilk zamanlar Komşu kızının kundurasıydı ayağıma giydiğim Liseyi bitirdim ama ne ders gördüm adam gibi Ne dershaneye gidebildim, kazanamadım Üniversiteyi Oysa çok ta zekiydim, içimde bir ukdeydi yüksek okul okumak Yıllar sonra iş güç sahibi olup, kendi ayaklarım üstünde durduğumda Tekrar girdim sınavlara, açık öğretime yazıldım, Çevremden hor gördüler, çoluk çocuk sahibi kadın okur mu dediler İnat etmiştim ya, dört yıl uyumasam da bitecekti bu okul Azmettim hiç kalmadan bitti işte yüksek okul. En büyük arzum öğretmen ya da doktor olmaktı, olmadı Şimdi işime dört elle sarılmam, hep mükemmeli aramam Beklide hiç sahip olmadığım şanstan gelmekte. Olmak istemediğim her şeyi oldum ama Olmak istediğim hiçbir şeyi olamadım, Şimdi bütün umut ve umutsuzluklarımla yüzleşme zamanı Hiçbir şey beni üzmüyor, kırılmıyorum hiçbir şeye Bu yürek öyle çok acıdı, öyle çok ihanete uğradı ki Yaşam tarzım oldu bütün olumsuzluklar. Geriye dönülmeyeceğini bile bile, bir umut bıraktım Yine de kıyıda köşede olmak istediğimse hiçbir şey.. Benden size nasihat, ertelemeyin isteklerinizi, Ertelemeyin aşkınızı ve sevdanızı, kenara itmeyin www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yolunuza çıkan fırsatları, izin vermeyin sizi üzmelerine İzin vermeyin sırtınızda gezmelerine. İşte finale yaklaştım, olmak istediğim hiçbir şeyi olamadım İstemediklerimse düğün dernekle çıktı karşıma Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İsteyemem ki Yüreğinde yerim var mıdır, bilmem Eğer sen gülmezsen ben zaten gülmem Dünyayı verseler sen yoksan almam Bağrına basmanı isteyemem ki… Gönül feryadımı dindiremedim Şu kem talihimi döndüremedim Yalan dolan ile kandıramadım Fermanım olmanı isteyemem ki… Deva kar etmiyor, yaram çok derin Ne hallere düştüm var mı haberin Bütün bedenimi sardı kederin Tebessüm olmanı isteyemem ki… Son sözüm dedim de tutamadım ben Gönlümden bir türlü atamadım ben Boğazımda düğümlendin yutamadım ben Dermanım olmanı isteyemem ki… Ela gözlerinden akan yaş olsam Gündüz hayalinle gece düş olsam Ölüp gitsem toprak olsam taş olsam Yas tutup gezmeni isteyemem ki… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kabahat Bendemi Kayıp zamanlarımın telafisi Sevgimin rehberi olmuşken Neden bir hiç uğruna kölesin, İnadına. Ben ki; Yüreğimin en müstesna köşesinde Misafir etmişken seni Zavallı yüreğimi Kırmak marifet miydi,? Oysa hepsini unutmaya, İki kelime yeterdi Yanlış anladıysan beni. Ah dostum, arkadaşım Canımın içi, Kabahat bende mi? Gün bitiyor, ömür tükeniyor Senden tek söz gelmiyor... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kabus Dün gece, Bütün gecelerden uzun sürdü, Yüreğim sanık sandalyesinde Ben kürsüde hâkim, Sorular sordum yüreğime... Şimdiye kadar neye sevindin, Niçin üzüldün, Hiç kin tuttun mu, Birine haksızlık ettiğin oldu mu,? Neyi sever neye üzülürsün, Başkalarının hakkını yedin mi? Yüreğim en çok sevmekten Korktuğunu ve üzüldüğünü, Üzülmemek için sevmediğini, Sevmemek içinse üzüldüğünü Söyledi… Sorgulama sürerken, Yanı başıma bir yılan geldi, Önce zararsız göründü, Sağ kolumun üstünde Ağrıttıkça ağrıttı, Kolumu kurtarmak isterken Birden saldırıp parmaklarımı kanattı Canım hiç yanmadı yanmasına ama Zehir dağılmasın diye kolumu Bağlamak istedim, başaramadım… Çünkü yılan benden çok iriydi, Uyandığımda ne sanık sandalyesi Ne de hakim kürsüsü, Meğerse kabus görüyormuşum, Şimdi en çok bundan korkuyorum. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kaç Paraya Sattılar Sıraya girmişti O da herkes gibi İncecik kollarıyla Sarmıştı bir bebeği Hastalanmıştı galiba Bükmüştü boynunu Tıpkı annesi gibi... Tahmine çalıştım yaşını Ya onaltı, ya onyedi Küçücüktü bedeni Koynundaki bebek gibi Esmer tenine giymişti Kahverengi bir giysi Koşup oynayacağı yaşta Yüklenmişti ağır yükü... Ayaklarında Pembe renkli terlikler Çorapları da pembe Birde saçına taktığı Kendisi henüz tomurcuk Açmış saçındaki toka Görüp görebileceği tek renk Ayağındaki pembe terlik Birde saçlarına taktığı Koca gül figürlü toka... O küçük anne Bir çığlık oldu yüreğimde Kaç paraya sattılar Çocukluğunu diye… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kalem misin, belam mısın Bazen idamları yazdıran kalem, Bazen beni candan bezdiren kalem Bazen deniz derya yüzdüren kalem Renkten renge giren bu nasıl kalem O olmazsa yazamam ki kelamı O olmazsa gelmez yârin selamı Bilmem dostum mudur yoksa belam mı Beni halden hale koyar bu kalem... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kalemin İhaneti Sonbahar hızla sarılırken kışın kanatlarına Yapraklar inadına bahar ister gibiydi, Güneş son bir gayretle okşadı düşen yaprakları Parktaki ahşap masa ve taş bank beni beklerken Hüzünlü ve kimsesizdi… Sanki gel diyordu, gel paylaşalım yalnızlığımızı İkimizde de tesellisi ve telafisi olmayan ince sızı İstersen bir de çay ısmarlarım sana En güzel kelimeleri kazırsın bir köşeme, tabi varsa Teslimiyet içinde yaklaştım yanına Sevgiyle aldı ellerimi avuçlarına… Hadi yaz dedi, yaz içinden geçenleri, Neler geçmiyordu ki, hiç gerçekleşmeyecek düşler Hüznünü bir tül perdenin arkasına saklayan gülüşler Ve nice nice vazgeçişler… Elimdeki kalem, rastgele gezinirken ak sayfada Birden üç harfe takıldı kaldı kalemim masada Yazmak istedikçe, o bir yerlerden kopuyordu Beni üç kurşun gibi, üç harfle taa yüreğimden vurdu... Bu öykü bir sonbaharda yaşandı, Sırtüstü çimlere uzanan yapraklar olanlara tanıktı Silah sesini bir ben duydum, birde onlar duydu Üstelik yüzüme gülümseyip adını da sensizlik koydu...! 14.12.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kamil Abi Kamil Abi; Benden duymuş olma Bu akşamüstü Bülent söyledi Aşıladığın mersinlerin meyvelerini yürütüyormuş Orada olsam belki ben yapardım aynı şeyi ama Bir de ballandıra, ballandıra anlatması yok mu.? Vallahi katil eder insanı… Hani yıllar önce Koparılıp dereye atılan karpuzlar vardı ya İşte onları Mevlüt’le ben koparmıştık Cin gibi bir oğlandı o biliyorsun Seni görünce hemen sıvışmış İhale de yine bana kalmıştı… Ne güzel insandın Kamil Abi Hiç kızmamış, darılmamıştın Şimdi nasılsın bilmiyorum ama Biz Yörüklerin bir sözü vardır ya hani “Asıl Azmaz, Bal Kokmaz diye" Baba adamdın vesselam… Hatice AK/14.11.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kapat Gözlerini Haydi, kapat gözlerini, Hayal et bizim olmayan bir geleceği, Hep böyle el ele, göz göze, İster gerçek gibi, ister rüya, Ne en güzel hayal, Ne de rüya, Gerçeğin yerini tutamaz nasıl olsa... Alışılır belki, insan nelere alışmaz ki, Minicik mutluluklara, en çok da gözyaşlarına, Tutunmak istenilen her dal kırılmış, Terk edilen yaşamlar gibi tüm çiçekler solmuştur… Say ki ne yolu, ne yolcusu olmayan, Gökyüzünün bile unuttuğu bir limansın, Kur bakalım en güzelinden, Nasıl hayal kuracaksan, Bütün ömrün aksın gözlerinin önünden, İçinde hiç mutlu öyküsü olmayan, Yaşanmışlıkları izlerken… İstenir ki yaşamlar, hayal kadar güzel olsun, İstenir ki bütün güzellikler, hep sevmelerde buluşsun, Ne var ki gün gelir, tüm hayaller bir anda tuz buz olur, En aydınlık düşlerin finalleri bile karanlıklarda boğulur… Şimdi kapat gözlerini, gene kur hayallerini, Kapat yüreğini... Ne kimseyi gör, ne bir sesi duy... İşte önüne serilmiş bohem bir hayat... Hayallerini al yanına, gönlünce yaşat... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kaplumbağaya Şiir Belli ki yıllar seni de yormuş ben gibi, benzer yanımız ise dik başımız, eğilmez namert önünde... Susamışsın belli, biz insanların elinden neler çektin kim bilir, yoksa ne işin olur yaz sıcağında asfaltın ortasında... Karşı taraf da mezarlık ya, Hak saklasın, ezileceksin. Hadi git bir an önce, git ve kurtul. Düşünsene, bu sabah da seninle konuşmakmış kısmetteki, Varsın olsun, gözlerimin içine bakarak ne güzel dinliyorsun. Haydi güzel kaplumbağa biraz daha gayret et, Biliyorum kurtaracak azmin seni...Sabret... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kar Tanesi Söz verdim kendime yağmura inat Ağlamayacağım, susturacağım Kulağımı durmadan çınlatan sesi... Özlemeyeceğim, Ne seni, ne de o sıcacık Gülüşündeki neşe’ni... Vefalı bir yar gibi terk etmiyor ki beni Bir de cılız çarpıntı var acıtan yüreğimi Sahile vuran coşkun dalgalar gibi... Üşüdü tüm düşlerim, Buz tuttu ellerim, Körü körüne sevmelerin Bedeli budur, bilirim... Taşı sevmek ne ise seni sevmek o Taşa her türlü sitem, beddua edilirde Bir sana söz etmeye varmıyor dilim... Bakma böyle söylendiğime, Gecenin koynunda, öylesine, Teselli aradım çaresizliğime... Sen avuçlarıma düşen yağmur damlası Sen yüreğimi donduran kar tanesi Yalnız senin için ve sana inat Bundan böyle hiç ağlamayacağım... 30.06.2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kara Kız KARA KIZ Etlice dudaklarında tebessümden çok öfke ve başkaldırının izleri vardı, belki de isyan. Evet-evet, bu mimiğin adı isyandı. Kendisinden bir kaç yaş büyük olan ancak nesi olduğunu bilmediğim diğer kız bir şeyler söylüyor, o briketlerle örülen kapıya hücum ediyor, arada bir yüzüne düşen saçlarını her biri minik bir güvercin gibi elleriyle, hışımla geriye doğru atıyor-söyleniyordu. Bütün eşyaları bir kaç döşek-yorgan-battaniyeden ibaret olan partallar apartmanın cümle kapısına yığılmış, yetişkin bir erkek ve birkaç kadın şaşkın ve umutsuzca ama her an çığlık atacakmış hissi veren öfkeli bakışlarla gıkları çıkmadan akıbetlerini bekliyorlardı. Az önce neşe içinde ağzındaki sakızı çiğnerken, bir yandan da şarkı söyleyen küçük kara kız birden küçük bir dişi arslan kesilmişti. Her şeye ve herkese meydan okuyan ama kaderinden kaçamayan küçük bir dişi arslan. ...Artık şarkıları öfkeye dönmüş, sakızını çiğnemiyor, adeta dövüyordu... Savaşlar en çok küçük yürekleri vuruyor, bize de hiç bir şey yapamamanın verdiği vicdan azabı ve suçluluk duygusu kalıyor... Günaydın sevgili dostlar.... Bu sabahki yazımı Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün sözüyle tamamlıyorum.. .........................."YURTTA SULH, CİHANDA SULH".......................... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kaybettik Yüreğimizi Yıllardır yıprattık kaybettik onu Böyle olacaktı belliydi sonu Kırık çürük yıkık her bir boğumu Yıllardır yıprattık kaybettik onu Böyle olacaktı belliydi sonu… Bedenin yükünü çeken de oydu Zalimlere boyun büken de oydu En sonunda taşa toprağa döndü Yıllardır yıprattık kaybettik onu Böyle olacaktı belliydi sonu… Adını unutmuş yürek dediler Hem ihanet edip hiç sevmediler Zati dört gözü var ölmez dediler Yıllardır yıprattık kaybettik onu Böyle olacaktı belliydi sonu… Sevgi verdi saygı verdi can verdi Yeri geldi mazlumlara kan verdi Sevgiler büyüttü şöhret şan verdi Yıllardır yıprattık kaybettik onu Böyle olacaktı belliydi sonu.. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kaybolmak İstiyorum Midye gibi kabuğuma çekilip kaybolmak istiyorum, Usandım yel değirmenleriyle savaşmaktan, bana ne Sokaktaki aç kedilerden, barınaksız köpeklerden Mendil satan çocuklardan, perişan dilencilerden, Yerlere tükürenlerden, saygısızlar demeyeceğim. Doğa kanunu diyeceğim, varsın yutsun büyük balık Küçük balıkları, denizin yasası diyeceğim, Asırlık çınarları kesmiş olsa da belediye, Kırkayak parkı dönse de çıplak bir tepeye, Elinize sağlık efendiler iyi iş becerdiniz diyeceğim. Bütün dünyanın kahrını ben çekiyormuşum hissine, Boş vereceğim hümanizme, aristokratlığa Kimseye hak ettiğinden fazla değer vermeyeceğim, Bencil olacağım birazda sevgimi ifadede, Artık ben yokum dostlukta, sevgide özveride. Hâlbuki yer yoktu benim hayatımda ne yalana Ne de ikiyüzlülüğe, belki de bu yüzdendir, Bütün kırılmalarım, çabucak aldanışlarım bu yüzden Şaşmamak gerek aslında, nehir tersine akar mı? Düzen böyle gelmiş böyle de gidecek. Eğer bunlarsa genel kabul görmüş davranış biçimi, Yüreğim daralmayacaksa bir engelli görünce, Gözlerim dolmayacaksa bir cenaze arabasına, Ben yokum bu oluşumların içinde. Yel değirmenleriyle savaşmaktan usandım Midye gibi kabuğuma çekilip kaybolmak istiyorum. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kayıp Sevdalar Aslında ne yazarı ne de eser hakkında hiç bir ön bilgim yoktu. D&Rı gezerken gözüme ilişti, daha doğrusu doğrudan kendisi değil de, indirimde olan yayınlar bölümü. Aldım, kapağının da bir çekiciliği yoktu, yıllar yılı alışkanlığım olan özet kısmını da okumamıştım. Kısacası fiyatının ucuzluğundan başka hiç bir şeyi cezbetmemişti beni, biliyordum o da bir iki gün başucumda duracak, sonra kolilerdeki yerini diğer kaderdaşları ile birlikte alacaktı ancak; Bu defa adı ilgimi çekti, yapacak başka bir şeyde yoktu sanırım, şiirde yazmıyordum-yazmıyorum okuyayım bari dedim, en azından bir şey yapmış olurum, can sıkıntısı çekmemek için... Başladım belki rekor değil ama 632 sayfalık kitabı benim için kısa sayılacak 6 gün gibi bir sürede okuyup bitirmiştim... Başlığı demiştim sonradan beni okumaya sevk eden, tıpkı sizin şiiriniz gibi... Bu şiirin adı KAYIP SEVDALAR mı olsaydı acaba, tıpkı benim okuduğum KAYIP ROMANLAR kitabı (romanı) gibi... Yoktum, yoktun, yokuz.... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kendim İçin Ağladım Ne bir amacım var, ne yetişmek istediğim bir yer, Öylesine bir boşluk işte, bazen ağırlığı altıda ezildiğim, Hiç açılmadı senden sonra, kapattığım pencere... Belki de bu yüzdendir yokluğuna tahammül edemediğim, Bir gün görünmesen ortalarda, Merak içinde kalıp kendimi yiyip bitirdiğim Akşam uyumaya gittiğimde odama, Açık bırakırdım ya lambayı, Sen gelip, hem lambayı hem üstümü ört diye, Aslında bilerek yapardım hepsini, En çok da usulca saçlarımı okşamanı severdim, Birde alnıma kondurduğun minik buseyi… Bazen çok geç kalkardın hani, başucunda beklerdim ya, Sen uyurken, bende sana yapardım bana yaptıklarının aynını… Nefes alışını izler, kalp atışlarını dinlerdim, Bir de, belli belirsiz bir tebessüm olurdu yüzünde, Bakmaya kıyamazdım… Başlangıçta bir oyun gibiydi hepsi, Hani sazlıkların arasında yolunu kaybeden, Çirkin ördek yavrusu masalını paylaştığımız gibi… Sonra ne olduysa oldu, şiddetli bir akım kapladı benliğimi Bencillik midir sahiplenme mi bilemiyorum ama Ya hep, ya da hiç der olmuş, önceliklerin olduğunu, Çoktan unutmuştum… Sonra düşündükçe olmayacak bir duaya inandığımı anladım, Bu yüzden, çekip gitmekti doğru çözüm, geç de olsa kavradım, Şimdi bin bir parçaya bölünmüş bir ben var içimde, Yaşama küskün, alabildiğine kırgın ve bir o kadar yorgun… Zaman her şeye ilaç demiş ya bilenler, benzeri bütün sözleri, Tekrarladım durdum kendime ama ne aklım inandı ne yüreğim, Şiir yazmaya ve içimdeki hüzünleri boşaltmaya çalıştım bir süre, O da olmadı, tekrar etmekten korktum belki bazı şeyleri… Belki de söylemek için can attığım sözler dökülürse kalemimden, Gene en başa dönmekten korktum… İşte gene aynı şeyler oluyor… Sana söylemek için hazırladığım bütün kelimelerim kördüğüm… Kendimden mi kaçıyorum, yoksa senden mi bilmiyorum… Bildiğim tek şey var, o da ne seninle ne de sensiz olmuyor, Yerin hiçbir şeyle dolmuyor… Umutsuz ve mutsuzum… Mutsuzum ama umutsuzluk da bazen işe yararmış biliyor musun,? Sanki daha az acı duyuyorum, ya da öyle düşünmek istiyorum... Senden gittiğimden beri bütün ışıkları söndü yüreğimin, Karartma gecelerinin düzleminde, Ve gülümseyen gözlerinin özlemindeyim, Ama senin için olsa bile, olmayacak dualara, Âmin dememeye yeminliyim… Söylemiştim ya çok ağlarım diye, sebepli sebepsiz, www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hep başkalarına, başka şeylere ağlardım, Hiç istemeden de olsa, senden gittiğim için, Bu defa günlerce ve ömrümde ilk kez, Sadece kendim için ağladım… 23 Nisan 2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kendime Şans Diliyorum Kapanıp Midye misali kabuğuma Kendi karanlığımda Kaybolmalıyım Hiçbir ışık Aydınlatmamalı dehlizleri Unutmalı geçmişi, Hayal kurmamalı Geleceğe dair, Hesap kitaba boş vermeli Boş vermeli her şeye Geçmişe geleceğe Dünya mı yanar, Sular mı çekilir, Kuraklık mı olur? Ağlıyor mu bir çocuk, Solmuş mu yine çiçekler, Yıldız mı kaymış gökyüzünden, Kaosa mı sürüklenmiş yaşamlar, Bana ne bütün bunlardan, Gidin başımdan, diyemiyorum... Yaratana borçlu olduğum, Bir yaşam için, Kulluk görevimi yapabilmek için, Tekrar insanları sevebilmek için, Kendime şans diliyorum.... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Keşke Deli Olabilsem Öylesine bir boğulmuşluk, iki el var boğazımda, Ağlasam bağıra çağıra, kırıp döksem, camı çerçeveyi, Bu öfke, bu gemlenemez asilik niye. Hesap, kitap karıştı yine, ay mı? Yıl mı? Yoksa geçen her gün bir asır mı? Kanıyor gözlerim, yüzüm yanıyor. Gülmedi gülmeyen yüzüm, yine elimde kalan, Başıboş bir hayat, biraz gam, çokça da hüzün, Hazan vakti elbet olacak bunlar, dökülecek yapraklar. Gecenin bu saatinde uykular neden firari? Hep deli derdin ya bana sevgili anam, Keşke, keşke olabilseydim deli. Ne vefasızlıklara üzülür ne girerdim depresyona, Gülerdim belki doyasıya, ne olurdu biraz daha, Biraz daha deli deyip, tamamlasaydın kırka. 20.07.2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kırılmalar Kırılgan bir ışıktı Bahar sızıntısıydı besbelli Kapalı kapıların Eşik altlarından Gönül bahçelerine sızan Yansılandı, kırıldı, kırdı Velhasıl çıtkırıldım olup çıktı Neden sonra sessizce Gelişi gibiydi gidişi de Şimdi ne yapar Bilinmez ama Belli ki bir köşede Sonsuza kadar sürse de Kırılan yerlerini onaracak Kayıp yansımalarını arayacak 21.02.2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kırmızı ay denizden: yıkanıp çıkardı her gün inci gibi bembeyaz olurdu oysa: dün akşam kıpkırmızı doğdu belli ki o da yas tutuyordu Hatice AK/15.05.2014 Soma maden şehitlerimize, Yüce Rabbimden rahmet, ülkemize başsağlığı diliyorum. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kim bilir yıllar yılı kaybolmamıştı, bir dut ağacının kökünü çepe çevre saran mor renkli zambaklar... dut ağacı ise biraz eğimli bir yerde, şiddetli yağmur ve tutunduğu toprak da kopup ayrılmaya yatkın olduğundan zambaklar zaman zaman kopan toprak parçalarıyla birlikte aşağılara dere boylarına doğru dağılmış ve yayılmıştı... her ne kadar dut ağacının kökünden ayrılmış olsalar da can buldukları toprak, onlar bunun ayrımında olmasalar da paylaştıkları, can buldukları toprak aynı topraktı... ne bileyim işte, hani insanlar olmadığını, olmayınca olmadığını düşündüğü şeylerin, aslında o zambaklar gibi durmadan çoğaldığını fark edemiyorlar belki... Kim bilir.... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kim Daha Şanslı Belki de Akdenizin Kuytu bir köyünde doğmuş olmamdı kar’ı tanıyamamış olmam 10–12 yaşlarıma basıncaya kadar. En çok kırağıyı ve çiy damlalarını özümsemiştim, çoğu kereler arkası ökçesine kadar yırtılmış lastik pabuçların buz kestirdiği ayaklarımızın sızısıydı en çok hissettiğimiz. Erime denince yuvamızın içi ne kadar sıcaksa, dışarısı o kadar soğuk olurdu kışları anlayacağınız. Örneğin çocukluğuma ilişkin hatırladığım, akşamsa ve karanlıksa dışarıda bir işi yapmak için gerekli aydınlığın sağlanmasını teminen elimizde tuttuğumuz çıradan yavaş yavaş sızan reçinenin parmaklarımıza yapışıp canımızı yakmasıydı çoğu zaman. Bazen de annemin dümdüz ve yuvarlatılmış bir taşı ocağın (modernize hali şömine) duvarına dayayıp ona da sacın üstünde hafifçe soldurduğu mayalı bazlamaları bir güzel kızartıp, elimize tutuşturduğu ve bizim o ekmekleri ucundan değil de tam orta yerinden dişleyerek ekmek üzerine çeşitli figürler çizmemiz. Sonra evimizde hazırlanan çerezleri gene anamın elinden çıkma giysilerimizin kocaman ceplerine sıcak sıcak doldurup elimizi o çerezlerin içinde ısıtmamız, sakız gibi incirlerin elimize yapışması daha neler neler. Şimdiki çocuklar mı bizler mi, daha şanslıyız diye düşündüm de, galiba bizler… Baksanıza hala ayaktayız.... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kim Öle, Kim Kala Düşünsene ne çok emek vermiştik bu sevgiye, En masumane duygularımızdı paylaştıklarımız seninle, Hani olur ya, belki kayıp zamanların telafisi olur sandım… Gel gör ki gene yandım, gene yanıldım... Bir çoban ateşi yakıp sahilde, yakamozları izleyecek, Ehlikeyif yengeçlere gülecektik ve etrafımızda uçuşan Ateşböceklerini koruyacaktık, kavrulmasınlar diye ateşten… Sen çalı çırpı toplayacaktın etraftan Ben ellerimi ısıtacaktım alazlarda, Belki hafifçe yanacaktı ellerim ama ne gam, Gülümseyecektik her göz göze geldikçe... Sevgimizi gözlerimiz anlatacaktı birbirine… Hayal bu ya; Uzatsaydın ellerini, mesela... Tutmaz mıydım,? Sevdiğini söylesen... Duymaz mıydım? Hep yanımda kal desen... Kalmaz mıydım? Olmadı işte bak, olmayınca olmuyor demek… Şimdi ben geç kalış nedenlerimizi sıralayacağım, Sen, henüz geç kalmamış olduğumuzu söyleyeceksin, Ama içimde patlayan volkanları, gel de bana sor, Hatırlamıyorum ki ne zaman düşmüştü yüreğime bu kor Yaktıkça alevleri, vurur gözlerime damla damla Bana nefes almak lüks olur, senin tebessümün karaborsa… Bu geç kalınmış yaşamların öyküsünde Kavuşmak..? Belki bir başka bahara, ona da çok var daha, Eğer kısmet olacaksa, bekleriz tüm baharları ama Kim öle, kim kala… 14/02/2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kimi Aşklar Anadolu'nun koynunda âşık, Denizin mavisini görmez düşlerinde, Bilir misin? Ya Diclenin yeşilidir gördüğü, Ya çığlıklarını duyar Fırat’ın... Dizinde uyur, uyutur sevgiliyi Asla dokunmaz tenine Kıymaz, kıyamaz incitmeye Saçlarını tel tel tarar elleriyle... Sevdiği, gözleriyle öper Dudaklarından sevgiliyi En pahalı hediyesi kır çiçekleridir Tarlalardan çiçek çiçek aşk toplar elleri Öyle bir basar ki sevdasını bağrına Seyhan yanar, Ceyhan ağlar, toprak yanar, gök ağlar… Anadolu'da aşklar Kumsallar boyu yaşanmaz bilir misin Nadir bulunur mimozalarla, erguvanlar Kekik kokuludur sevgili bilir misin Fırat kadar, Dicle kadar… Elleri buğday kokar sevgilinin Elleri ekmek, alınları ter Anadolu'da hem aşklar merttir hem aşıklar Sevdaları da merttir bilir misin Anadolu insanının yürekleri kadar… Ne hayınlık ederler Ne hayınlığa meydan verirler Kimi Aşklar Dicle ve Fırat gibi yan yanadır ama Hiç bir zaman kavuşamazlar, yan yana, Yana yana akarlar sonsuzluğa beşikte başlar, mezarda biter… 25.11.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kirletmeyin Masallarımızı Uzaklarda, çok uzaklarda; bir kuytuya yasladım sırtımı, Görebilmek için doğruları, olur ya belki ben de göremem, Olur ya bende düşerim aydınlık yerine karanlıkların peşine. Olmaz; olmamalı ne karanlıklar, ne de boş vaatlere gebe yeminler… Şimdi benden bağışık ve bir o kadar kırgın, Minicik yüreğimden çalınan ne fosforlu kalemlerim, Ne resim defterim ne de annemin anlattığı dini içerikli öykülerim var... Oysa ne çok şey düşlemiştim, yeni yetmeyken, gençliğimde Yumruklarım büyüktü memleketim kadar, Ve hiç bir karanlık düşünceye eyvallah demeyecektim. Her sabah gözlerimi güpgüzel bir aydınlığa açmak isterdim ya Korkarım bu hasret ölene kadar sürecek bizler uyanmadıkça… Ellerimizde kırmızı karanfiller, karanfiller kadar mütevazı, Karanfiller kadar dik başlı, boyun eğmeden karanlık zihniyetlere, Gün doğsa biz uyansak, karanlıklara uymadan, uyumadan. Bulsak sonunda hem insanlığı hem de sevgiyi ve daima… Farkında değil misiniz? dallarımız sonbahar esintili, Kaybettikçe insanlığımızı ve insana olan sevgimizi, Çiçek buketleri yerine silah tutarsa ellerimiz, Şüphesiz çöle dönüşecektir, gül bahçesi olan yüreklerimiz… Çocukken her şey ne kadar büyükmüş gözlerimizde, Umutlar, ulaşamadıklarımız, aynı aşk gibi, Aş gibi ekmek gibi. Ne zaman küçüldüler ki. Artık ne masallar eski mutlu masallar, ne biz eski biz. Birileri geldi, bütün dünya gibi hem insanlığımızı, Hem sevgimizi, hem de masallarımızı kirletti... 31.05.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Koğuş Bir gül yaprağına düşen çiy gibi Gönlüme düştüğün andır doğuşum Gökte yanıp sönen yıldızlar gibi Artık hayal dünyam oldu koğuşum Aşkına esirim cezalar aldım Bin bir çeşidinden hülyaya daldım Her nerde bunalsam yanımda buldum Sevgi denizinde yüzdüm bir hoşum Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kolay Değil ki Karanlık sokakta sessiz gecede, Adını andığım her bir hecede, Nerde diye sordum, dağca yücede Hüznümü anlatmak kolay değil ki, Sevgim sıradan bir olay değil ki. Bana benden uzak senden yakındın, Türlü türlü renklerinden takındın, Tek bir sözle yüreğime dokundun Hüznümü anlatmak kolay değil ki, Sevgim sıradan bir olay değil ki. Nedendir bilemem ağrır yüreğim, Pare pare olmuş gönül durağım, Yeminim yok amma senden ırağım, Hüznümü anlatmak kolay değil ki, Sevgim sıradan bir olay değil ki. Atsam atamadım, satsam satılmaz Sevgisi çok derin candan atılmaz, Dediler ki, tırnak etten ayrılmaz, Hüznümü anlatmak kolay değil ki, Sevgim sıradan bir olay değil ki. Umulmayan taşlar yararmış başı, Kaşı gözü kalsın, canım yoldaşı, Zor günümde aratmazdı kardeşi, Hüznümü anlatmak kolay değil ki, Sevgim sıradan bir olay değil ki. Zaman ilaç bekle geçer dediler, Dil derin yaralar açar dediler, Sevdiğin senden de naçar dediler, Hüznümü anlatmak kolay değil ki, Sevgim sıradan bir olay değil ki. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Konur Köyü Gülnar Köylerinden biridir Konur Elma, üzüm, nohut hep onda olur Seni gören sende kendini bulur Göllerin, güllerin ne güzel Konur Ekin nohut imeceyle biçilir Çeşmelerden soğuk sular içilir Bayramlarda gelinlik kız seçilir Göllerin, güllerin ne güzel Konur Üç gölü var hatırları sayılır Çimeninde koyun kuzu yayılır Kara Gölü gören inan bayılır Göllerin, güllerin ne güzel Konur Köy Konağındadır Atanın büstü Kışın karlar yağar örtülür üstü Kimler terk eyledi, kim sana küstü Göllerin, güllerin ne güzel Konur Hatice Ak söyler sana bu sözü Yada meyil vermez, sendedir gözü Asla inkar etmez köylüdür özü Göllerin, güllerin ne güzel Konur Hatice Ak/1993 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Korkardım Karanlıktan Karanlıkta ne çok korkardım çocukken, gerçi şimdi de değişen pek bir şey yok ya... Ola ki akşam bir şey için bir yere yollamak isteseler bin bir bahane uydururdum gitmemek için... Sanki yol boyunca bütün ağaçlar canavar olurdu, büyür de büyürlerdi gözümde... Bir de anlatılan cin peri hikayeleri, kazara yolda giderken bir ağaç dalı değse korkudan yüreğim ağzıma gelirdi.. Sonra başka başka karanlıklardan korkmamak için, okumalıyım dedim, okudum öğrendim, öğrendikçe azaldı korkularım... İnsan neden korkar ki....? Galiba bilmediği şeylerden...? Korkuyu yenmenin yolu da, korkulan şeyi öğrenmekten-tanımaktan geçiyor belli ki... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Korktum Ve Sevemedim Hep korktum, karanlık yüzlerden Sonu belirsiz sözlerden; Hep korktum yağmurlu gecelerden Şimşekler çakan hecelerden, Korktum ve sevemedim karanlığı. Sıcak olsa, aman vermeyip yaksa Yine de sevdim aydını, aydınlığı, Sevmedim, sevemedim ikiyüzlülüğü Gölgede bir, güneşte başka çeşit Söyleyerek değişken olmayı. Bilemem, sınıfı, çağı ve elit olmayı, Üzgünüm yapamam, Günebakan misali. Güneş Nereden doğarsa o yöne eğilmeyi. Korktum ve sevemedim lütfedilmiş sevgileri. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Korku özgürlük eşittir yalnızlık kendime yetiyorum derken yalnız kalmaktan korkar olmuşsunuz takılmayın ilk cümlenin pervasızlığına bir de bakmışsınız mezarlıktan geçerken ıslık çalıyorsunuz Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Korkuyorum Korkuyorum, Günesin kaybolmasından, aynı sen gibi... Hem yakar hem ışıtır, Mavilerse Özgürlüğümdür... Gökyüzü, denizler bir de uçurumlar gibi. İşte tam kenarındayım... Hadi gel tut ellerimi ve kurtar beni, Göze alamayacağımı mı sandın ölmeyi, Anla artık, sensiz zaten yaşamıyorum ki... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kör Kütük Terk Etme …Güneşin canı sıkılmış gördüm gün batımının birinde bir an gözlerim karardı, yavaşça aktım kendi içimde nereye ve ne yöne gittiğimi bilmeden, vurdukça yaktı şavkı etrafı, ışıklar hare hare kimliksiz bir gölge gibi bakıyordum, çukurda birikmiş suyun yüzüne sanki birini bekliyordum umutsuzca, gelemeyeceğini bile bile... hemen her mevsim, belki de aynıdır akşamın ağlaması, yeni pencereler açılır, gizler karışırken karanlığa, el sallar yıldızlar yakamozlara, ay göz kırpar hırçın dalgalara ve kumsalda yalınayak yürürken bir başına öylece bekler uzak iklimlerden esecek rüzgarı tüm içtenliğiyle... bekler ki; son bulsun özlemleri, gözyaşlarıyla karışsın diye… heyhat hiç bir şey onu ilgilendirmiyor artık konuşmak dahi istemiyor aslında biri selam verse kazara, kavga kıyamet kopacak ya hani şu kibarlığı da olmasa… aman canım sende der ve yine başlar kaldığı yerden düşünmeye sonunun nereye varacağına aldırmadan, bilinçsizce bir şeyler arar gibi yürür, yürür gücü yettiğince… duygularını kaybetmekten korktu, uzaklaşmak istedi ebediyen yaşatabilmek için en iyi yol buydu belki başlarda acıtır, katlanılmaz sanılır ama o her akla gelişinde kuru bir tebessüm yerleşir belli belirsiz, dudak çevresine… …dönülmez ufuklara bir gidiş belki de anlatılamaz uzaklaşmalar ancak yaşanır her sabah uyandığında ilk onu görmek istersin ilk onun nefesini solumak ve ona sarılmaktır dileğin o sevilmediğini sanır, oysa ifadesi güçtür hislerin belki de bu yüzden sevmek, birazda dokunmak demekmiş… Bilemedim…. Bildiğimse bir kez daha düşünüp, beni kör kütük terk etmeyeceğin.... 25.06.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Köse İle Tekir Kedi Bizim evin bahçesine yerleşmiş tekir kedi Kapıcıya çok yakın, hemen kapının dibi Kırık dökük bir divan, birkaç sandalye de var Oluvermiş Tekir’e saraydan bozma bir yer Eh, bu kadar konforu bulmuşken bizim kedi Boş duracak değil ya, izdivaç yapıverdi… Altmış-Yetmiş gün sonra minik üç Tekir daha İzin mizin almadan daldılar aramıza Onlarda büyüdüler biraz güle oynaya Yavrunun biri Tekir, bir diğeri sarmandı Diğeri kırçıl renkti, bedeni iri yarı… Bu arada sıcaklar arttı mevsim gereği Bahçede hak sırası gelmişti kendisine Köse kovdu onları hem de pisipisine Elinde bir eldiven, uzun zaman uğraşıp En sonunda kıstırdı biçare kedileri… Bir çuvala doldurdu, götürüp koydu parka Yanlarına bırakıp bir haftalık nafaka, Al bakalım kedicik, işte yemek işte park Bebelerinle birlikte yat, otur keyfine bak Fakat döndü geriye kedi bebelerini arar… Uzun zaman ağladı, bağırdı ya nafile Duymadı feryadını, yavrular bir an bile Hepimiz çok üzüldük, kedinin bu haline Başladık bir ağızdan, kızgın laflar etmeye Bu kediyi üzdün ya, Allah seni ne yapsın Neyse bir akşam vakti, dışarıda bir gürültü Damdaki asmalarda bizim kedi göründü Yanında yavruları, nispet yaparcasına Kösenin yazlığında ona bakarcasına Bu kaosta böylece, mutlu sonla kapandı Kediler asmalarda salıncakta sallandı… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Köylü Kızı Sabah erken kalkar ekmek pişirir Saçının bağını yere düşürür Sevdiğini görür aklın şaşırır Ekine gidiyor bir köylü kızı... Şalvar ayağında, orak elinde Azığını sarmış bohça belinde Hafiften de türkü söyler dilinde Ekine gidiyor bir köylü kızı... Tel tel açar saçın rüzgâra salar Bazen derin derin hülyaya dalar Gonca gül gibidir yüzü hep güler Ekine gidiyor bir köylü kızı... Çeşmenin başında yüzünü yıkar Saçlarına sarıçiçekler takar Kırmaya hiç gelmez, nefreti yakar Ekine gidiyor bir köylü kızı... Kardeşlerin bakımı O’nun işidir Evin direğidir, ekmek aşıdır, Düğünlerde tabii halay başıdır Ekine gidiyor bir köylü kızı Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Köyümüz Tepedir Görmek İstersen İlimiz Mersin’dir İlçemiz Gülnar Köyümüz Tepe’dir görmek istersen Dağları, ormanı dereleri var Köyümüz Tepedir görmek istersen Meşhurdur köyümün inciri narı Gezmekle tükenmez ormanı dağı Pilavında tüter hep tereyağı Köyümüz Tepedir görmek istersen Yaz gelince ekinleri biçilir Haziranda yaylalara göçülür Sıcaklarda soğuk ayran içilir Köyümüz Tepedir görmek istersen Sokaklarda çocukları bağrışır Dağ yolunda kuzuları çığrışır Dargınları bayramlarda barışır Köyümüz Tepedir görmek istersen Ben köylüyüm neyim saklayım sizden Olayım isterdim ünlü bir ozan Ayrı düştüm, eşten dosttan yarenden Köyümüz Tepedir görmek istersen 01.07.2007 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kriz Vurdu Sevgileri Merhaba Sevgili Merak etme beni iyiyim, olabildiğince Arada bir tetiklese de yürek sancılarım İyiyim anlayacağın... Her gün sana geliyorum Uzun uzun yollar kat ederek, Şikâyet etmiyorum, alınma hemen Yürüyüş oluyor işte... Hava kararmadan dönmeye çalışıyorum ya, Zor oluyor biraz senden ayrılmak Issızlaşıyor her yan ama biliyorum Sen hep korursun beni... Bir sihir gibisin yüreğimde Hep koruyan, hep kollayan Ama sen neden hiç gelmiyorsun Neyse sormadım say, ben geliyorum ya... Biliyorum hep bir yerlerden izlediğini Bu gün dünya kadınlar günüydü sevgili O nasıl güzel kutlamaydı öylesine içten Varsın ellerim karanfil kokmasın... Biz kekik kokalım sevgili Dağlarda mülteci kalalım İltica edelim kekik tarlalarına Sadece sevgi olsun avuçlarımızda... Desem ki kriz vurdu sevgileri Kim inanır bana ama gerçek bu Varlığında bile ölürcesine özlerken seni Kriz vurdu sevgileri sevgili... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kuşlar Ve Şiir Çiçekleri Yuvaları bir çatıda, Sokulmuşlar öylece Bazen usul usul konuşurlar, Bazen tutuşurlar el ele, Tüm bunları yaşarken kuşlar Seni düşündüm canımın içi… Ve bir kurguya başladım, Havada epeyce soğuktu Ben bahçeye indiğimde Senden eser yoktu Sahi sen neredeydin… Dolaştım bir süre Şiirden çiçekler içinde Hepsi aynıydı birbirinin Duyguları farksız bir biçimde Sevgiydi bütün motifler Ama ayrı ayrı renklerde… Sonra uzakta bir gölgenin Bizi izlediğini hissettim Ben yaklaştıkça uzaklaştı O sendin canımın içi Neden aniden gittin… Yağmur yağıyor canımın içi, Korkuyorum biliyor musun? Aklım kapattıkça kapıları Yüreğim açmaya çalışıyor Sevmekten korkuyorum… Anlayacağın, kaldıramam Yeniden başlamayı Ve yaşanması muhtemel Minicik mutluluklar için Bir daha kırılmayı Üzgünüm canımın içi, sende kalsın Hem kuşlar hem de şiir çiçekleri... 05.11.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kuşlar Veda Ederken Pencereden bakınca görebildiğim, karşı apartmanın çaprazına düşen boşluktaki adını bilmediğim bir ağaç. önceleri üzülürdüm yalnız haline, yerine koyardım kendimi ve üzülürdüm yalnızlığına. Bu sabah sesleri bana kadar gelen, birazda gürültücü bir çok çocuğu olduğunu fark ettim. cıvıl cıvıllar ama gülüyorlar mı, konuşuyorlar mı bilmiyorum. bu saatte gülüyor olmaları kuvvetle muhtemel. sabahın seherinde onlar ötüyor, ben onların sesini dinleyip iç huzuru buluyorum. bir de tembihte bulundum sakın ağacı bekletmeyin, siz olmadan ne çok üzülür bilir misiniz diye. coşkuyla karışılık veriyorlar. Ağaç bizi yüreğinden çıkarıp atmasın, bilsin ki biz nerede olursak olalım sevgimiz hep onunladır. bu kısacık muhabbetten sonra, herkes kendi işine gücüne bakmak üzere gerçeklerine dönüyor. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kuşluk Yeli miydin kuşluk yeli miydin elli adım ötede gül ağacının açan kızıl yaprağı mıydın yorgun ağaç köklerine dolanan sarmaşık mor menekşe miydin sarmaşıklardan sırnaşık mevsimlerin sıcak zamanı mıydın bulut-bulut üstüne yağız yağmur atları mıydın ebemkuşağında dörtnala bir ses bir nefes olup serinletmeliydin ama dur bir dakika zoraki esen Kuşluk Yeli miydin yoksa sen Hatice AK/23.08.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kutlamadım, kutlamıyorum, kutlamayacağım .......Dünya kadınlar günüymüş palavra, dünya emekçi kadınlar günüymüş boş laf... ......Dünyanın bütün kirini pasını ve pisliğini temizleyen kadınlar..... Dünyanın bütün yükünü ezasını çeken, şiddete uğrayan, öyle ya da böyle aşağılanmadan bir gün geçirmeyen, ikinci sınıf değil, hiç bir sınıfa giremeyen kadınlar, siz kendi haklarınızı bilmediğiniz sürece gününüz olmuş kutlanmış neye yarar. ........Öncelikle kadındır, saçı uzun aklı kısa söylemini yıkmalısınız..... ..........Bunun için de birbirinize sahip çıkmalısınız...... ..........Kadın hiç bir kayırmaya, desteğe ya da birilerinin elinden tutmasına muhtaç değildir......... ......................Bunun bilincine varması yeter..................... 'KADIN DA ERKEKTE İNSANDIR, SADECE İNSAN' Üzgünüm arkadaşlar, insanlık bu ayıptan kurtulana ve kadınlar gerçekten haklarına sahip çıkma cesaretini gösterene kadar ben bu günü kutlamayacağım.... Çünkü böyle bir davranış benim felsefeme ters düşüyor.... İyi tatiller.....08.03.2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kuzenim Resim Öğretmenim Önsöz: (Hem Öğretmenim hem de Teyzemin oğlu (Biricik Dayım’a) Emekli Sanat Tarihi Öğretmeni Ali Rıza TAŞ’a. İyi ki siz benim Öğretmenimdiniz ve iyi ki biz sizinle kuzeniz, İyi ki varsınız öğretmenim.) BAĞ 1972 sonbaharıydı, havalar yavaş yavaş soğumaya başlamış, bağ bozumu başlamış, sebze bahçelerinde kışlık için olgunlaşması beklenilen bakliyatlar toplanıp kurutulmuştu. Bu aynı zamanda okulların açılması da demekti. Buna en çok da bizler yani okul çağında olanlar sevinirdik, biraz okuma (adam olma) arzusu, çokça da işten kaytarma basamağı olarak. Ben en çok kâğıt kokularını severdim, bir de siyah önlüğümle beyaz yakalığımı, ayaklarıma da bir kunduram olsa eh o kadar olurdu ya, kundurayı uzun süre alamadık. Olsun ne çıkardı ki okula gidebilmiş olmak bile bir ayrıcalıktı. İlkokulu bitirdiğim yıl ortaokula kayıt olmak için babam pek okutma tarafı olmadığından epeyce mücadele etmem gerekmişti tabi sadece ağlamaktı silahım, ben de bol bol ağladım. Sonunda okula kayıt olmam için izin çıktı ve okul serüvenim başladı. Köyden daha büyük ve oldukça değişik gelen ilçeye ilk adımımı oniki yaşımda atmıştım ve anam bir ev gösterdi, burası teyzenin evi diye. İki dayım ve sanırım beş tane teyzem varmış da her biri ayrı ayrı yerlerde olduğundan hepsini bir arada görmek hiç nasip olmadı. İşte ilçe merkezinde evi olan teyzemi de önceleri görmüşsem bile çok küçük olduğumdan unutmuş olmalıyım, tanışmamız ben ortaokula başladığım zaman gerçekleşti. Teyzemin beş tane oğlu bir tane de kızı varmış. (Bu arada bizde teyze çocuklarından yaşça kendimizden büyük olan erkek çocuklara da dayı denir) Dayımı da görmemiştim o zamana kadar, anam hep gururla anlatırdı üniversitede okumuş ve Sanat Tarihi Öğretmeni olmuş, hatta bir anekdot’u da hiç ihmal etmezdi dayımdan bahsederken. ‘’Derslerinden birinde hoca öğrencilerine şöyle bir soru yöneltmiş, arkadaşlar fiziken çalışan insan mı daha çok yorulur fikren çalışan mı.? Dayım fikren çalışan insanın daha çok yorulduğunu, fiziksel yorgunluğun biraz istirahatla geçebileceğini söylemiş, sınıftaki diğer öğrenciler olaya somut baktıklarından yanılmışlar tabi. Okullar açılıp dersler başladığında resim dersi öğretmenimiz de dayım olmuş. Ama ben tanımıyordum, en azından dersime girene kadar. Resimden de öyle yeteneksizdim ki, sınıfta kalsam yeriydi. Günlük sakal traşı olmasına karşın bıyıkları neredeyse alt dudağını bile kapatacak değin gür olan, boyu 1,70 ve ya 1.75 civarında çok genç olmasına rağmen hafif göbekli dümdüz saçları ile kumral bir adam. Bir de bıyıklarında olağanın dışında bir renk, sonraları bunun sigara dumanının neticesi olduğunu fark etmiştim. Sessiz ve kendi halinde bir beyefendi. Resim yeteneğim hiç yok demiştim ya gerçekten yoktu, yıl içerisinde de muhtemelen geçer not vermiştir de şu an hatırlamıyorum çünkü şimdiyi bilemiyorum ama o zamanlar güzel sanatlara yönelik derslere sanki olsa da hoş olmasa da hoş gibi bakıldığından belki de resim dersinden bir öğrencisinin bütünlemeye kalmasına her ne www.Antoloji.Com - kültür ve sanat kadar etik görmese de insan olarak dayım da razı olmamıştı. Yılsonuna doğru 23 Nisan 19 Mayıs bayramı kutlamaları derken okulun önüne dereden tepeden toplanmış zakkum dalları yığılmış ve bir manzara görünümü almış olan o dalların resmini çizmemizi istemişti, ben hiç çiçek resmi bile çizememiş biri olarak yerde yığın olmuş dalları nasıl çizecektim ki, yok işte beceri denen şey yok. Dayım da biliyordu elbette yavaşça geldi elimden kalemi aldı, hepsini toplasam dört beş kalem hareketi eder resim ortaya çıktı ve o zaman geçer not olan 5 (beş) ’le beni resim bütünlemesinden kurtardı. En çok da akşam eve dönerken, koltuğunun altında getirdiği günlük gazetesini titizlikle ve dikkatle okuması meraklandırırdı beni, acaba ne vardı o gazetede, sanki sınav salonundaki bir öğrenci gibi dikkatle okurdu her bir cümlesini. Birkaç gün önce üzücü bir vesileyle ziyaretine gittim, büyük oğlunu kaybetmişti bu temmuz sonlarında, çok üzgün ama vakurdu, gene benim Resim Dersi Öğretmenimdi ama o anda o bir babaydı, o her zaman mükemmel bir insandı öğretmen ve baba olmanın dışında, o benim DAYIM’dı ve aile bağım. En zarifi en insanı ve en değerli olanı O orijinalliğini hiçbir zaman hiçbir tesire teslim etmeyen MUHTEŞEM İNSAN. O BENİM DAYIM ve AİLE BAĞIM. Biliyorum el öptürmez, bel büktürmezsin kimseye, kendinin de bükmediği gibi ama Öğretmenim olarak ellerinden Öpüyorum Sevgili Öğretmenim. Sizi bir kez daha saygıyla selamlarken, üzüntünüzü yürekten paylaştığımı bilmenizi isterim. Hatice AK/17 Eylül 2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kuzucuk Aklımız erdiğinden beri tanırız birbirimizi, Hatırlar mısın çocukken en çok fıstık hasat zamanlarında karşılaşırdık seninle, Siz ailecek gelirdiniz ekili tarlaların başına, biz seyri sefer ederdik evimizle fıstık ekili tarlanın arasında. Ah sizin o fıstık tarlanız yok mu, hele kıyısındaki patikada biten yabanıl otlar, Kasım ayının ayazında geçerken o patikadan, ayaklarım ıslandıkça iliklerime kadar üşürdüm, bazen annen alıkoyardı yanında, bir sahana taze kaynatılmış süt doldurur, içine ufaladığı ekmeklerle ikimizi aynı kaşıkla doyururdu. Sen hep ağırbaşlı mıydın, yoksa ürkek mi bilmiyorum, kıyamazdın kimse incinsin annen beni kucağına alıp öpüp koklarken bile, aldırmaz gibi görünür yan gözle izlerdin, büyüyorduk her canlı gibi, okul çağımız gelip dayanmıştı, siyah satendi ölüklerimiz robalı ve büzgülü, hem de çift cepli, yakalığımız patiskadandı ama en güzelini benim anam dikerdi. Pantolon denen şey pek bilinmezdi de anam nasıl ve nerede gördüyse bellemişti, lacivert ve bordo renklerde ayrı ayrı kumaşlardan bana okul kıyafetimi tamamlayan pantolonlar dikmişti. Ayrılmayı hiç istemezdik birbirimizden, bazı kış günleri sabahtan izin alırdım anamdan akşam sizde kalmak için, o da bilirdi ki küçük kızı emin ellerde. Yer sofrasına oturup yedi sekiz kişi, tahta kaşıklarla çala kaşık yediğimiz bulgur pilavının lezzeti nasılda güzeldi öyle, birde evinizin o zaman en küçüğü olan erkek kardeşinin bir büyüğünün kafasına yoğurtlu kaşıkla vurmasını ve bizim gözlerimizden yaş gelene dek ona gülüşümüzü, bazı şeyler unutulmazmış hiç unutmadım. Biliyor musun senin en çok kıvır kıvır ve bir o kadar gür olup iki örgü halinde beline kadar inen saçların çekerdi dikkatimi, taraması zor muydu bilmiyorum ama öyle çoktu ki saçların, kuşkusuz taranırken yanmıştır canın. Garipserdim saçlarının kıvırcık olmasını, çünkü bir Arap Kızı Teyzenin saçları kıvırcıktı bir de senin aynı kuzularınki gibi yani ben öyle zannederdim çocuk aklımla. Sen de en çok Arap Kızı dediklerinde kızardın saçların sebebiyle. İlkokul bitti, ben ortaokula başladım, sen evinizin en büyük çocuğu ve tek kızı olduğundan mı bilmem İlkokulu bitirdikten sonra okumadın, bizi bu da ayıramadı, her yaz tatilinde ya sizin ya da bizim evde gene toplandık, bu kez grubumuza bir de köyümüze yeni atanan genç bir bayan öğretmen eklenmişti, ilk görüşte onunla da ısınmıştı kanımız birbirimize ama sen başkaydın kuzucuk. Yeni bir de huy edinmiştin beni kendinden bile kıskanır olmuştun. Öğretmen hanıma biraz yaklaşsam yaka paça kendi yanına çeker, dizlerine yatırıp, bir güzel pataklardın. Güçlü kuvvetliydin de bana göre, hani nasıl desem şişman değil de kemiklerin daha iriydi. İkimizde yirmili yaşlardaydık, ben memur olup Ankara’ya gitmiştim, iki üç ay sonra geldiğimde duydum ki seni köyümüzden bir gençle sözlemişler. Buluşmalarımızın finali olacağını ise hiç düşünmemiştik, ben köy postasından inip daha anama gitmeden sana gelmiştim, annenden izin isteyip bize gitmiştik. Babam bizi birlikte görünce hemen bir tavuk kesmiş anam da kızartmıştı, hep birlikte nasıl da iştahla tüketmiştik beş kişi bir kazan dolusu kızarmış tavuğu. Evin kızı sen misafiri ben olmuştum ve yemeğin üstüne közde çay demlemiştin, anamla babam evin içinde biz evimizin hemen üstünde papatyalarla bezenmiş harmanda www.Antoloji.Com - kültür ve sanat içmiştik çayımızı. Son buluşmamızdı o ve biz zaman hiç bitmesin istemiştik ama bitti. Yıllar sonraydı senelik izne gelmiştim ilçeye, evinin adresini verdiler sana geldim, önce iyice inceledin, sanırım ben olup olmadığımdan emin olmak istedin, sonra bana öyle bir sarılışın vardı ki, ben de sana tabi. Ben hep çıtkırıldım olduğumdan sarılışınla sanki bütün kemiklerim bir torbaya toplanmış gibi hissettim. Ben şimdilerde şiirler yazıyorum biliyor musun kuzucuk, aslında sesim çok güzeldi sen de bilirsin biraz bağlama çalmışlığımda vardı hani. Çoluk çocuğa karıştıktan sonra bıraktım, ara verince de temelli unuttum. Kuzucuk dememe kızma olur mu, saçların kıvır kıvırdı ya işte ondan. Umarım bir gün gene karşılaşır, yeni kaynatılmış ve içine ekmek doğranmış sütü aynı kaptan ve aynı kaşıkla birlikte tüketiriz…Ve ilkokul çağımızda ve sonrasında yani şartlar bizi temelli ayırana dek yaptığımız gibi aynı yer minderinde sarmaş dolaş yatar konuşacağız diye hiç uyumadan sabahlarız kim bilir ….Belki.… Şimdi yani otuz yıl sonra nerden geldi bunlar aklına diyorsun değil mi? Haklısın ama biz seninle DOSTTUK KUZUCUK, kelimenin tam anlamıyla SEN BENİM TEK ARKADAŞIM VE TEK DOSTUMDUN. Hatice Ak/04.09.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Küçüğüm Bu gün de seninle uyandım sensiz Bir sabah sessizce gelsen küçüğüm Ömrümce beklerim ama ümitsiz Gönlüme sevdanla dolsan küçüğüm Neyleyim uzaksın elim ermiyor Gelsem desem yollar izin vermiyor Kıblem kabem oldun kimse bilmiyor Azaplarda yandım bilsen küçüğüm Gece düşüm oldun gündüz hayalim Kimselere söyleyemem ahvalim Bana yazmış ayrılığı bu zalim Ayrılık şerbetini versen küçüğüm Yüzünde cennetin ışığı nuru Yaktın kül eyledin ateşi harı Bu yıl gelemezsen başka yıl bari Kavuşup gözyaşım silsen küçüğüm Ölüm kime yakın derler hastaya İki satır mektup verdim postaya Ölünce kabrime sen taşı diye Ellerinle toprağa versen küçüğüm Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Küstün mü Selam verdim selamımı almadın, Zamanın mı yoktu, ya da kasten mi? Ne bir kelam ne de haber salmadın Zorda mısın yoksa bana küstün mü? Gökte bulut gibi yükseksin daim Yüreğimi açtım başka ne deyim Ya gel, ya da git de fikrin bileyim Harda mısın yoksa bana küstün mü? Karıştırma, gündüzümü gecemi Senin gönlün her gönülden yüce mi? Sözlerin serbest mi ya da hece mi Darda mısın yoksa bana küstün mü? Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Leylaklar Ağlayınca Perdeyi aralamadan, Uzun uzun izledim sokağı, Buğulu bir camın ardından… Hızla gitmekte olan minibüs, Ve bir şeyler ararmışçasına, Sabah telaşıyla koşuşan,İnsanlar, Aldırmadan hiç birine, Bir zaman seyre daldım öylesine, Ani bir fren sesiydi belli ki, Yine beni getiren bana… İşte o anda gördüm seni, Her yeri süslüyordun ihtişamla, Çiçeklerin duvarlara tırmanmıştı, Bütün bir yol boyunca, Öylece seyre dalmış, Rengine mi tutulmuştum, Yoksa güzelliğine mi, bilmiyorum… Bir yandan da reddediyordum, Kovuyordum aklımdaki seni, Nedenini biliyorsun, İlk tanışmamız ay ışığı altındaydı, Sabah olunca hüsrana uğratmıştın beni… Yine gelecek bahar, Sen yine açacaksın çiçeklerini, Ben de unutmayacağım elbet, Ne seni, ne de seni tanıdığım, O geceyi… Ağla sen, çok yakışıyor inan, Süzülsün göz yaşların dal uçlarından, Her bahar aç yine çiçeklerini, Bakma sen benim sitemkar olduğuma, Söz veriyorum, kıskansam da güzelliğini, Ben yine şiirler yazacağım sana… 04.10.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Lütfen Bilet yıllar önceydi, memlekete gitmek istemiştim, yolculuğa çıkmam gerekiyordu, kuytu bir tren istasyonunda, bir kurban bayramında… bilet bulamamıştım otobüste, uçak bileti pek lüks, bir o kadarda pahalıydı, benim gibi memurun bir aylık maaşı değerinde, işin doğrusu havaalanı da yoktu bizim vilayette, ucu ucuna yetişmiştim istasyondaki son sefere… kaç adet olduğunu bilmiyorum, sıra sıra dizmişlerdi kara vagonları, ilk yolculuğumdu trenle, güvensiz ve ürkekçe. gözden geçirdim gördüğüm resmi önce, yerleştirmeye çalıştım beynime, düzenli bir biçimde… sonra çaresiz gişeye yöneldim, filanca şehre lütfen b/ilet dedim, tuhaf… asker künyesi gibi bir şeydi, tutuşturdukları elime… kaçıncı vagon, kaç numaralı koltuk, yoktu hiçbir işaret, benzer bir kayıt yada, ne mene bir şeydi anlayamadım ama, anlamasam ne fark ederdi ki, o değil miydi kavuşturacak olan özlemlerime… gel demişti anam, gel özledim, özledim kelimesini duyar da, iki elim kanda olsa gitmez miydim… aklıma nereden düştüyse, kare kare geçti ömrüm gözümün önünden, en sevdiğim ve en sevmediğim yolculuğum birde, o zaman da yoktu ardımda bir el sallayan, ama umutlarım vardı yarına dair, hedeflerim, ya şimdi...? şimdi ise duygusuz, nasırlaşmış bir yürek, mezar taşına eş bir beden, geriye kalan benden... ne olur sormayın sebebini, söyleyemem... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Malumun Beyanı Kirpiklerime asılan şelale Akmasın diye tutmak isterken Gülkurusu akşamlara firar eder Geç kalınca sevmeler ne zormuş meğer Zaman hızla akıp gidiyor biz düşünürken... İstendiğinde sığdırır dünyaları İstemezse almaz bir damlayı Bile bile ısrar etmenin ne anlamı var Öylesine coşkulu ölesiye inanmışlık Düşlere düştü sevgi yağmurlarında ıslanmışlık... Usanmışlıktan değil şikâyetim Hani bekliyor ya insan Bir harf, bir kelime, bir cümle Her dönemeçte savrulurken bakışlar Uzaktan gelecek yolcunun özlemiyle… Vazgeçememekmiş meğer sevmek Fark etmesen de, kendiliğinden gelir ayan’ı Gidenin yerine bir yenisini almıyor yürek Anlatmak istediğim son sözüm; malûm’un beyanı… 28.02.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Mart Ayı Geliyor Anne Boğazım düğüm düğüm, Yanağıma süzülen yaşlarla Yüreğim bir kördüğüm, Mart ayı geliyor anne, Senin beni bırakıp gittiğin gün Ve ardından can yoldaşım, O da gitti biliyor musun? Bizimkisi başka bir sevgiymiş İçimin yanmasından anladım, Yazamıyorum anne, Öyle bir hançer saplı ki şu an boğazımda, Nefes bile alamıyorum… Biliyorum ölüm herkese hak Ama ben sana hiç doymadım ki, Doyamadım gül kokuna, Sen yanımdayken ben hep çocuktum, Büyümemiştim işte, Neden beni büyütmeden gittin anne… Hani ben çalışırken evde vakit geçmiyor diyordun ya Oyalanmak için renk renk orlonlar isterdin benden, Onca yıl geçti de üstünden, Ellerinle ördüğün o paspaslar bile, Hâlâ sapasağlamlar anne… Hani çok sevdiğin balık resimli mavi su bardağın, Çiçeklerle bezeli yemek tabağın Ve üstünde kocaman harflerle, LIPTON yazan eşantiyon tepsin, Hepsi, hepsi duruyor anne… Seccaden, tesbihin, kuzu yününden minderin, Battaniyen çarşafların, hepsi yerli yerinde, Bir sen yoksun, neden anne, neden yoksun Mart Ayı geliyor anne ve ben seni, Her gün daha çok arıyor ve daha çok özlüyorum, Annem ne olur duy beni, Sana öyle çok ihtiyacım var ki, Mart ayı geliyor Anne...! Sen Neden Yoksun…! Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Masal Pınarın başına üç ceylan inmiş Biri ela gözlü yâre benziyor Adını sormaya cesaretim yok Biri Sevdalı bir Pir’e benziyor. Birisi narince, biri Nazlıca Birisi de bana baktı gizlice Dağlardan mı inmiş yüzü tozluca Birisi âşık bir türe benziyor. Birisi eğilip su içip kandı Biri sevdasından kor gibi yandı Birisi durmadan etrafta döndü Biri filizlenmiş dala benziyor. Sordum soruşturdum masalmış aslı Çoktandır tükenmiş Ceylan’ın nesli İkisi çok yorgun, üçüncü yaslı Hepsi yeni açmış güle benziyor. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Masallarımı Geri Ver Bu gün her zamankinden erken kalkalım sevdiğim En içten günaydınımızla selamlayalım birbirimizi Sarılsın yüreklerimiz birbirine hiç ayrılmamacasına Bundan böyle canımın içi hiç konuşmayalım seninle Olurda bir gün yollarımız ayrılırsa beklenmedik bir biçimde Ne güzel günlerdi, hiç konuşmamıştık diyelim El ele tutuşmadığımızı gizlice ve yürek yüreğe buluşmadığımızı Kimseler bilmesin sevdiğim bir tek biz bilelim Gel, lunaparka gidelim sevdiğim, sen beni salıncakta salla Bu gün çocuk olalım, kendi icat ettiğimiz oyunları oynayalım Pamuk şekeri yiyelim mesela, korku tüneline girip Korkarmış gibi sokulalım birbirimize usulca Kamikazeye binip bağıralım çığlık çığlığa Ben seni atlıkarıncada bekleyeyim Sonra bir tutam balon alıp, uçuralım maviliklere Veda vakitlerine hüzünlenip sarılalım birbirimize masumca... İşte yine geldik masal çizgisinin sonuna, Sen bir ucunda ben diğer ucunda Ne çıkar öyle bile olsa, zaten çocuk masalları hep tatlı biter Bu gün bayram sevdiğim, bittiğinde masallarımı bana geri ver… 27.11.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Maske Aksini söyleyebilir misiniz? Hani barışıksınız ya hem kendiniz hem de Bütün evrenle, işte bu yüzden rahatım Suçlayamam elbet sizi ama hani hem dost Hem de arkadaştınız ya o bakımdan serzenişlerim. Üzülmeyin istedim, kıymayın şiirlere Hani, ne bileyim işte kim ne söylese inanır Ayrımsız severim her canlıyı Yaratandan ötürü severim kâinatı Nasıl isterseniz öyle davranın ama Ne olur, bir kerecik de olsa kendiniz olun Çıkarın artık maskelerinizi Olduğunuz gibi sevebilirim inanın sizi Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Masum Bir Sevgi Senin gözlerinde gördüm Şimdiye kadar hiç görmediğimi, Senin yüzünde hissettim, Şimdiye kadar hiç hissetmediğimi Bu, bu masum tertemiz, katıksız bir sevgi Bebeksin; Yüzün güler bebek masumluğuyla, Bütün kötülüklerden uzaksın, İstediğin, ihtiyacın olan tek şey, Sıcacık bir bakış, Başını dayayacağın bir göğüs, Sen saflığın ve temizliğin simgesi, Sen sevgilerin en masumusun... Ben sana vurgunum, sen bilemezsin, Sana söylesem de anlayamazsın, Hissettiklerini anlatamazsın, Çünkü sen bebeksin, sen sevgisin... Hatice Ak/1991 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Med Cezir gün doğumlarını sabırsızlıkla bekler yanına koşardım heyecanla aklımdan hiç çıkmadığın halde bir an dalsam, suçluluk duyar sevgine ihanet ettiğimi sanırdım... fırtına ne ki; boran olmuştun içimde pervasızca estin ben geri çekildikçe sen deli dalgalar misali üstüme üstüme geldin… sevgin sonsuz bir okyanustu yüzmesini bilemedim boğulacağımı sanıp istemeden uzaklaştım... sonunda med-cezir olduk birimiz büyütürken sevgiyi yüreğimizde diğerimiz geri çekildik sebebi biz olmasak da ikimiz de kaybettik… 19.10.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Meğer ......Gülmek sen demekmiş, ......Gözyaşlarım sen... * .........................Işığım gülüşün, .........................Sevgin gözlerim... * ......Ellerin, ellerim, ......Kelâmım dilin... * ..........................Meğer ne çokmuşsun, ..........................Her şeyim benim... * 13.07.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Meğer Ne Çok Özlem Birikmiş Yüreğimde Bu sabah başlamıştı aslında bu öykü beynimin kıvrımlarını aça saça geldim işyerime önce yaradana şükrettim, verdiği her şey için. Devletimize ve ulusumuza, bütün insanlığın barış ve huzur içinde olmaları için dilim döndüğünce dualar edip oturdum koltuğuma. Her gün alışkanlığım olduğu üzere, önce gelen şiir duyurularına şöyle bir baktım, içinden biri dikkatimi çekti, okudukça hüzünlendim, hüzünlendikçe okudum. Sonra; Sabah ilk okuyacağım şiir bu kadar hüzünlü olmasın isterdim zira 18 yaşımdan beri yıllık izinleri saymazsanız hep gurbetteyiz, neylersin ki insanın karnı nerede doyarsa hangi insanlarla çalışırsa, akrabası da hemşehrisi de dostu da düşmanı da onlar oluyor. En çok da baba ocağımı özlüyorum. Tek odalı toprak damlı evimizi, mertek aralarından başını uzatan yılanları farelerin tıkırtılarını, her zaman olmasa da yani ilaçlama yoluyla kökü kurutulmuş olsa da, evin duvarlarının hafif sarımtrak renkli toprak badanasına sıçrayınca gördüğüm ve öldürmek için yarışa girdiğimiz mini haşereleri bile özledim. Bir de bu sabah televizyonda Harran Ovasında pamuk toplayan okul çağındaki çocukları gösteriyorlardı, o an o çocuklardan biri olmayı o kadar çok istedim ki. Örneğin; pamukların arasında kendiliğinden biten ve hiçbir şekli olmayan kavun ve karpuz cücüklerine rastlamak, olgunlarını hemen oracıkta kırıverip, sularının dirseklerinizden akıta akıta yenmesi. Nereden ve nasıl olduğu bilinmemekle beraber, kendiliğinden biten bir mısırın son koçanının kuşlar tarafından epeyce didiklendikten sonra arta kalan birkaç dişi közleyip yemek, aynı közde yeşil biber ve patlıcanları bir güzel közleyip, diğer sebzelerle de destekleyerek hazırlanan salatayı yufka ekmekle tüketmenin tadını özlememek mümkün mü.? Bir biberin, domates veya salatalığın dalından koparılması kadar güzel bir şey olabilir mi, hele o yapraklardan elinize bulaşan kükürt kokusu, ya da ağaçlara sırılsıklam sarılmış asma dallarından size gülümseyerek bakan üzüm salkımlarını kopartıp tatmak kadar güzel bir şey olabilir mi. İncir kuşlarının didikledikleri yarsı olmayan incirlerin tadını bilir misiniz, pınarlardan tek avucunuzla su içtiniz mi hiç, elma ağacından başınıza elma düşüp o an için canınız yansa bile şimdi arar olduğunuzu. İşte bu sabah tüm bunları özlediğimi fark ettim. Aslında ben insanlığımı özlemişim, kendimi bütün sıfatlardan arınmayı, sadece ben olmayı özlemişim. Ben kendimi çok özlemişim çok…. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Memleketim 1 Çiğdem çiçek açar yellere karşı, Sarmaşık süzülür dallara karşı, Bülbül feryat eder güllere karşı, Çiçeği türlüdür memleketimin. Zambaklar vadiyi süsler arsızca, Nergisler kayada açar yersizce, Menekşe narindir, biraz güçsüzce, Kokusu reyhandır memleketimin. Gelincikler süsler ovayı düzü Papatyalar sarar harmanı bazı Saçlarına takar gelini kızı Kırları taçlanır memleketimin. Mersin ağaçları çevreyi süsler, Çamlar derman olur, hastayı besler, Püren çiçekleri arıyı düşler, Zakkumları çoktur memleketimin. Yüreğine kazır, ayla yıldızı, Aynı harda yakar kış ile yazı, Ömrümde yaradır yürekte sızı, Lalesi nazlıdır memleketimin Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Memleketim 2 Bir incecik duman tüter ırakta Eridi kalmadı yağlar yürekte Ömrümüzün sonu bu son durakta Doğduğumuz değil, doyduğumuz yer Memleketim benim, şirindir her yer Kimi yer kayalık, gözümde tüter Kimi yer yemyeşil ormanlar biter, Gönlümüzde hasret çıbanı döker Doğduğumuz değil, doyduğumuz yer Memleketim benim, şirindir her yer Dağları ovası bereket tutar, Toprağa kan düşse durmaz can biter, Seher vakitleri bülbüller öter, Doğduğumuz değil, doyduğumuz yer Memleketim benim, şirindir her yer Hırçın Karadeniz, sakin Akdeniz Kulunuz, köleniz, hem amadeniz Bir başka ülkede yok benzeriniz Doğduğumuz değil, doyduğumuz yer Memleketim benim, şirindir her yer Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Memleketim 3 Toros dağı Akdenize bakarken Yeşiline ben türküler yakarken Göksu Nehri gürül gürül akarken Gene hasretinle yoğruldum bu gün Yaylasında mor sümbüller biterken Söğütle Servide kuşlar öterken Suya giden kızlar saflar tutarken Gene hasretinle yoğruldum bu gün Çayır çimenlikti birçok yerleri Kurumuş akmazmış hep dereleri Bir ferman çıkarsa dost birileri Gene hasretinle yoğruldum bu gün Balandızda Ardıç ormanı çoktu Gökbelen çeşmesi aktı da aktı Kayraktaki Çınar yapraklar döktü Gene hasretinle yoğruldum bu gün Meşe ağacından Olur mu kütük Otuz yılı aştık dilimiz tutuk Gönlünce gülmeyi çoktan unuttuk Gene hasretinle yoğruldum bu gün 22.01.2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Merak etme iyiyiz biz Günler o kadar çabuk geçiyor ki anlatamam, sabah işe geliyoruz, çalışanları selamla, bir iki telefon görüşmesi, birkaç imza derken bir de bakıyorum öğle olmuş, eve geçip ya biraz uzanıp dinleniyorum, ya da istemeye-istemeye bir kâse çorba içip birkaç dilim de meyve yedikten sonra tekrar işyerine dönüyorum. Ne olduğunu anlamadan akşam oluyor. Tekrar aynı şeyler. Uzun yıllardır bu böyle, belki de değil de ben böyle hissediyorum. Son zamanlarda fazla kitap okumaz oldum, televizyonda birkaç yarışma programının dışında fazlaca izlediğimi söyleyemem, bir de ana haber saatlerini takip ediyorum güncel konulardan bilgim olması bakımından sosyal hayatımın hepsi bu. Biliyorum oğullarımız her zaman bize destek ve sorunsuz çocuklar ve gençler oldular, zaten bizim de onlardan başka bir beklentimiz yoktu, sağlam karakterli, Devletini ve Ulusunu çok seven insanlar olmalarından başka. Dün akşam büyük oğlumuz işyerime geldi çarşıda işi olduğunu söyleyip çıktı. Eve dönerken de bir şey isteyip istemediğimi sordu. Teşekkür ettim. Tam yemek için masaya geçtik, bir şeyler söylemek istediğini hissettim ve “NE OLDU KOÇUM” bana bir şey mi söyleyeceksin diye sorunca “Sevgi Günün Kutlu Olsun Anneciğim” dedi ve hediyesini uzattı. Ben de onun yanağına kocaman bir buse kondurdum. Daha önce de söz etmiştim sanırım. Sen gittikten sonra evimizin babası oğlumuz olmuştu. Ve bu hiyerarşi aynen devam ediyor, birbirimize sımsıkı kenetliyiz yine. Bizim, yani sen ve benim, böyle alışkanlıklarımız mı yoktu, ya da sevgi kavramını günübirlik şımartmalar içine oturtamadığımızdan mıdır bilemiyorum ama hiçbir zaman kutlanılası bir gün olarak görmemiştik. Ta ki sen, bir Pazar Sabahı bana bir demet çiçek alabilmek için mahalledeki bütün alış-veriş merkezlerini dolaştığın halde bulamadığın ama elin boş dönmemek için parktan kopardığın üzeri minicik çiçeklerle kaplı Minicik Ahlat Dalıyla kapıda belirene kadar. Hatırlasana ne çok gülmüştük, ömrü evvelinde tebessümüne bile pek az tanık olduğumuz annem bile kahkahalarla gülmüştü senin o suçlu çocuklar gibi kapıda duruşuna. Dün tekrar hatırladım o anı ve gülümsedim. İşte böyle Gözbebeğim, bu mektubun yarısını dün yazmıştım sana ama tamamlayamadım, gözlerim fena bulutlanmıştı, nefes almakta da zorluk çekmeye başlayınca bugüne erteledim. Yani şimdi iyiyim, hepimiz iyiyiz bizi merak etme, “Sevgi Günün Kutlu Olsun Sevdiğim” Eşin.15.02.2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Merhaba Anne 2010 Gene bir baharı yaşamaya sensiz başladık. Badem ağaçları çiçek açtı, yani birçok ağaç çiçek açtı da ofisimden görebildiğim sadece o… Dün seni tedavi ettirdiğimiz hastaneye gittim, gene kırmızı çerçeveli pencerelere baktım, seni andım, son zamanlarda her ne kadar ilaçların tesiriyle fark etmemiş olsan da ağrıların artmıştı, sanki sana ızdırap veren hastaneymiş gibi nefret ediyordum ya. Dün bunu biraz aştım sanırım, başımı yattığın odaya doğru kaldırdığımda ağlamadım kısacası… İstersen farklı şeylerden konuşalım ne dersin, biliyorum benim sululuklarımdan hazzetmezdin, odana her girişimde üstüne doğru uçarcasına gelip, sana sarılmama, yanaklarından öpmeme hep kızar elinle geriye doğru iterdin… Senin odan öyle güzel kokardı ki, oysa ne sen ne de ben değişik kokulara gelemezdik yani ikimizin de yapay kokulara alerjimiz vardı. Ben her yanına gelişimde bebek kokusu alırdım senden, sonra boynuna sarılır bir güzel sarmalardım, sen de her defasında sille tokat kovalardın mahsuscuktan..Bilirdim benim takılmalarımı sevdiğini ama gene de otoriteni sarsmamak için yüz vermediğini… Sabahları mesaiye gitmeden önce siparişlerini alır öyle çıkardım, bir gün aceleden unutmuşum… O gün bana küsmüşsün sormadan gittim diye, oysa biliyordum siparişinin ne olacağını, akşam eve dönerken alıp gelmiştim ve deli demiştin anne… Delidir ne yapsa yeridir… Ne çok gülmüştüm o şaşkın haline, sen gittiğinden beri o gülüş de gitti be anne… Ne bileyim tatsız tuzsuz bir yaşam işte… Seni çok özledim anne çok… Bu gün senin üçüncü ölüm yıldönümün anne, mekânın cennet ruhun şadolsun, Yüce yaratanın rahmeti üzerine olsun… Kızın-03.03.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Merhaba Anne 2010 Anneler Günü eğer hayatta olsaydın, şimdi tam doksan yaşında olacaktın demek oluyor ki, beni kırk yaşında getirmişsin dünyaya tıpçılar söylerler otuzbeşinden sonra bebek dünyaya getirmek hem bebek, hem de anne açısından sakıncalıymış ne bileyim engelli olabilirmiş bebekler… sen tıbbı bile ters yüz ettin, biliyor musun inan övünmek için söylemiyorum, çevrem öyle diyor çok zeki bir insanmışım, delilik derecesinde hani filozof cinsinden, leb demeden leblebiyi anlayan… bana hamileyken, bir de kısmi felç geçirmişsin aldığın ilaçlar yüzünden, sakat olacağım kesin gibiymiş doğacağım gün gelip çatmış, ekin biçme mevsimiymiş sancın tutunca, tarladan ayrılmışsın usulca... maksat, ne olup bittiğini çoluk çocuk görmesin utanırmışsın, zaten bu yaşta çocuk da neyin nesi derlermiş dört tane var işte diye, sancı çeke çeke eve gelmişsin ama ne…tam odunlukta kesmişim soluğunu bir adım daha atmana, vermemişim izin... çaresiz kalakalmışsın öylece birden büyük ağabeyim yetişmiş imdadına gidip ebemi çağırmış o gelmeden de yapılacak ne varsa yapmış ebem adaşımdı, hani çok sevmezdin belki ama anamın adı diye saygı duyardın bilirim... bir bu değil ki seninle, yaşamla mücadele maceramız ya attan düşmemize ne demeli, ben minicikken hani ilçeye giderken ürkmüş hayvan, şaha kalkmış sırtına sıkı sıkı sarılmışken ben ezilmeme ramak kalmış, sırt üstü düşünce sen... öldürmeyen yaratan öldürmüyormuş işte senin omurgaların incinip, bir kolun kırılmış da beni sapasağlam kaldırmışlar düştüğümüz yerden biliyorum kızacaksın gene, nereden aklına geldi bunlar diye vallahi ben masumum anne, bir gün icat etmişler... adı anneler günüymüş bir demet çiçek almıştım sunmak üzere sana bak işte sen yoksun, elimde kaldı gene seni çok seviyor ve çok özlüyorum merhaba anne…. 09.05.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Mevsimler Ardınca Sen Düşlerden ayrık bir öykünün şiiri bu Ne zaman mevsimleri düşünsem Çerçevenin dışında kalan ya benim Ya da sen De ki, yağmur altında omuz omuza De ki, gökkuşaklı baharlardayız Gül ağacının duldasındaki Menekşelerle birlikte Islanmaktayız. Sakın korkma, bak ben yanındayım Ve bütün alaboralarına kol kanat Mavi köpüklü türküler söyleyen deniz Çığrından sıyrılmış şımarık bir yaz düşün Beyaz bulutsu elbisesiyle toprak anaya bulanan Güneş değil mi Tüm hamlıkları birer- birer olgunlaştıran İşte o an altın rengine bürünür başaklar Tepelerdeki yel değirmenlerinin pervaneleri Soluk soluğa ipek kanatlı rüzgârlara koşarlar Uykuya yollamadan göl sularını Bıçkın serviler çaladursun ıslıklarını Güz kıvamında ise yıldızların renkleri Bil ki; Hasat mevsiminin sesidir bu heyamola Haydi rastgele, gördüğün bütün düşler hayrola 11.03.2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Mizan Halsiz ve çaresizdi, çöktü olduğu yere Bir adım gidemedi, ne öne ne geriye Önünde duran ağaç, engeldi kendisine Sanki çivilenmişti, kaldırım demirine… İzledim ofisimden, beş-on saniye kadar Arandı çevresini, kalmıştı orda naçar Ona pek yabancıydı, bu güzergâh bu durak Kimse yoktu ki yakın, bekledi oturarak... Bir eleman gönderip, sordurdum ne derdi var Götür evladım dedim, gittiği yere kadar Hastane arıyormuş, bulamamış yönünü Zaten unuttum demiş, bu günümü dünümü… Onun gözüyle baktım, çevreme uzun süre Hiçbir şey göremedim, işte dünya gözüyle Atacağım adımlar, hep dümdüz mü olacak Yoksa bir çukur olup, canımı mı alacak… Ne merhamet, ne vicdan Ne inanç nede iman, bilinemez kimdedir Anladım ki insanlık, madde ile kirlenir Kişiyi ölçüp tartan, başka bir kişi değil Mutlak Yüce Rabbimin şaşmaz terazisidir… 26.10.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Muhabbet sana uğrasam derken deniz kıyısındayım, uğuldaşır dalgalar karaya vurmuş bir gemi bir iki de sandal gördüm kumsalda tek başına, aynı ben gibi… içinde sen vardın şüphesiz bir de başka bir adam onu hiç görmedim tanımıyorum ama sen yanında olduğuna göre referans çok sağlam… hadi; buyur etsenize, ne bakıyorsunuz yüzüme ne var kadehlerinizde ben bir çay alayım demlice şu saatte başka şey kesmez de… sabahçı barınakları neye benzer neler yaşanır içinde, nasıl hüzünler değildir mutlaka et yada kemikten yürekler vardır, kimi durgun kimi birilerine dargın asıl yuvasını terk eyleyen… biliyorum sizler muhabbet için kısa anlarla oradasınız bakmayın bana, hatta bel bağlamayın deli poyrazlar gibiyimdir her gün doğumlarında başka batımında başka eserim… biraz nazlıcayımdır hani dilimde sivridir sevdim mi tam severim ya ah bir sevebilsem yani aşık olma cinsinden… işte yine ben konuştum sessizce dinledin sen zaten bu muhabbet de tam bana uyan cinsinden biraz soluklanıp çayları tazeleyelim istersen… www.Antoloji.Com - kültür ve sanat olmuyor be şiir arkadaşım, gidenin yerine kimse konmuyor severim elbette insanları ne düşmanlığım olacak ki hem içinde sevgi barındırmayan sayılır mı insandan… 23.10.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Mum Alevi Sevgiler ...........................Masaldı anlatılan ..........................Uzakta bir ağaçtan ............................Yaslanılan dalına .............................Isıtan ışığıyla... İnanmak zor olsa da İşin özü güvendi Sıcağında çok zaman Çaylar bile demlendi... ..........................Öyle bir an geldi ki ........................Sevgi birden kayboldu ..........................İstenmeden de olsa ..........................Mumun ışığı söndü... Nedendir bu ikilem Bu sevgi bunca özlem Arkanı dönüp gittin Bence bir hiç yüzünden... ........................Yürekte sancı yokluk ..........................Aşka sevgiye tokluk ........................Duygularda nahoşluk ........................Bundan sonrası boşluk... 01.03.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Musa Dede Şimdi diyeceksin ki; a yunussuz bula bula beni mi buldun yazacak, e ne yapayım, benim hiç dedem olmadı ki, yani ben dedemi de ninemi de görmedim ki. Bir ben değil, kardeşlerimden hiç biri görmemiş. Ne yapalım biz de sana dede diyorduk işte. Kaç tane çocuğun vardı bilmiyorum, epey vardı sanırım ama benim bildiklerim, köyde bize en yakın oturanlardı. Şimdi ben bunları yazıyorum ya Allah bilir kim ne düşünecek, hele biraz sonra yazacaklarımı okuyunca, keşke şu an yaşıyor olsan da hep birlikte izleseydik olan bitenleri. Ben çocukken de pek haz etmezdin benden bilirim asiydim, kafasının dikine gider bu derdin yoldaşlık etmemi hiç mi hiç istemezdin. Ablamı çok severdin, o da seni severdi (varsın şimdi sevmesin) , galiba biraz da sigara yoldaşlığınız mı vardı neydi, sen sigara (tütün) içer miydin inan bilmiyorum. Bir gün Yenidünyaların en güzellerini toplayıp koymuşsun azığına, seninle ablam gelecek sığır gütmeye sanıp, sonra beni karşında görünce kim bilir nasıl hayal kırıklığı yaşamıştın. Ah be dedem ben ne yapmıştım da beni hiç sevemedin bilmem ki. Her neyse, benim seninle ilgili en çok aklımda kalansa burnunun üstünde yan yatmış bir konumda duran şişe dibi gibi kalın gözlüklerindi, ne zaman takmaya başladın, gözlük kaç yıllıktı bilmem, cam ve çerçevenin rengini hatırlayınca belki de senin yaşının çeyreği yaşta vardı. Yörükmüşsünüz, çok sayıda malınız varmış, gezdiğiniz, gördüğünüz yaylaları anlatırdın, senin için gerçek yaşam kesitleri bize öykü gibi gelirdi. Hele bir öküzünden bahsederdin ki dünyayı boynuzları üzerinde taşıdığı rivayet edilen “sarı öküz” gelirdi gözlerimin önüne. Sen yoldan geçerken, köpekleri senin üstüne salardık ama onlar sana hiçbir şey yapmaz daha da sevecen davranıp elini ayağını öperlerdi neredeyse. Görmüş geçirmiş bir adamdın belli ki, hem varlığı hem yokluğu edebinle ve adabınca yaşamış bir büyüğümüzdün. Okuma yazman da yoktu, nasıl olacaktı ki, Cumhuriyetten daha yaşlıydın be dedem, Arap harflerini öğrenmiş miydin bilmiyorum ama namazını hiç kaçırmazdın. Duydum ki ömrünün son yılları biraz sıkıntılı geçmiş, kimin geçmiyor ki dedem, her neyse ben haddimi aşmadan burada bitireyim cümlelerimi değil mi? Burada bitti diye sevinme hemen, daha o kadar çok anı var ki sana ait yazacağım. Şimdilik hoşça kal dedem. Mekanın Cennet Ruhun şad olsun. 01.07.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Mutluluk Oyunu Bir kahır mektubu yazdım kendime, Hatırlamak istedim unuttuklarımı bir bir, Dünde kalanlarla, yarın olacakları, Hoş görmek niyetinde değil yüreğim Ve her şeyi çıkarıp attım içimden, Böyle şikâyetlerim var kendimden bu gün… Gecenin içinde çıldırmış bir yıldız gibiyim, Birbiriyle çarpışıyor bütün bulutlar, Yüreğimde hapsolan yalnızlık çığlık atıyor Güneşi serinletmek istiyorum ellerimle İçimde savaşa tutuşanlar her kimse, Bütün sitemlerim kendime bu gün… Bir tabut yapmıştım hüzünlerime, belki toprağa Gömerim diye, henüz zamanı değilmiş, Sadece aklımın oyunuymuş ürettiğim kendimce, Bir sihirbaz gibi kader sopasını değdirince, Bütün ışıklar sönermiş meğer, Mutluluk oyunu oynamaktan vazgeçtim, Gene kavgalıyım kendimle bu gün… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Müdürüm Yozgat İli, Boğazlıyan İlçesi İstanbul’da başlar hayat çilesi Sevdası İstanbul, oldum olası Adı Veli, aslı Veli bir güzel insan Övmeye yetmiyor ne söz ne lisan Çalışır durmadan bilmez yorulmak Sözleri coşkundur bilmez durulmak Her sözü bir nimet bilene mutlak Övmeye yetmiyor ne söz ne lisan Adı Veli, aslı Veli bir güzel insan Birkaç vilayeti dolaştı gezdi Adana’ya 87 yılında geldi Dürüste masuma kol kanat gerdi Adı Veli, aslı Veli bir güzel insan Övmeye yetmiyor ne söz ne lisan Çalışma azmini öğrendim senden Sevginde saygında candandır candan Gurur duyduk MÜDÜRÜM’üz olmandan Adı Veli, aslı Veli bir güzel insan Övmeye yetmiyor ne söz ne lisan Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Müebbet üvey evlatlar dudaklardaki gülüşler, öz evlatlar gözlerdeki yaşlar olmuşken, mutluluk oyunu oynar mısın? benimle.... işte yaslandım göğsüne, yüreğine düşürdüm öz evlatlarımı, toplar mısın ellerinle… eğer sende sevebileceksen, benim kadar vefa ile karşılıksız ve ebedi, bırak o zaman, tutuklu kalsın hepsi, uyut göğsünde... zaten öyle değiller miydi? yıllar yılı, onlar bende, ben sende tutuklu kaldık… ve beraber kavrulmadık mı? kayalardaki yosun misali. ne bütünleştik, ne de ayrılabildik, onlar bende, ben sende, Müebbete cezalı, Gıyaben tutuklu kaldık. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Narsist Şiir İçim içime sığmıyor desem abartmış olurum inan, Hani duygu yoksunuyum desem o da değil, Nedense son günlerde Nergislere taktım kafayı, Asıl adı Nergis değilmiş biliyor musun? Narsis’miş, göz demekmiş, Yunan mitolojisinde kalan bir delikanlı, Nasıl kibirliymiş, nasıl kibirli, Kendisine âşık olan Ekho’yu görmemiş gözleri, Zavallı kız dayanamamış aşkının karşılıksız kalmasına Terki diyar eylemiş dünyayı. Narsis; öyle yakışıklı delikanlıymış ki, Kibiri yüzünden kendisi de görmemiş, kendisini Bir gün bir göl kenarına inmiş suyu seyretmeye Sudaki aksini görünce tutulmuş kendi görüntüsüne Aradan günler geçmiş bir türlü unutamamış sudaki aksini Sonunda hastalanıp ölmüş, gömmüşler toprağa Bir süre sonra oradan tek bir çiçek çıkmış Başlamış etrafını izlemeye Bu güzel çiçeği görenler onu “göz” e benzetmişler Adını Nergis koymuşlar. Vefa göstermeyen, vefa görmeyi hak etmezmiş ya, Sen üstüne alınma bunlar şiir olsun diye sadece. 8 Şubat 2013/Yenişehir-Mersin Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nasıl Anlatsam Dünyadaki bütün çiçekler desem, Ağaçlar hatta sular yanı sıra, Yağmur damlaları, birde bulutlar, Seni ne kadar sevdiğimi anlatmaz ki… Toplasam bütün rakamları, yan yana, Çarpsam birbirileriyle teker teker, Bulduğum sayıya eklesem sonra, Tüm şiirleri, romanları, öykü ve masalları, Seni ne kadar sevdiğimi anlatmaz ki… Gün doğumları ve batımları kadar desem, Gece ve gündüz, ay ve yıldızların sayısı Denizlerdeki yakamoz pırıltıları, Kumsallar öpen köpükler, Seni ne kadar sevdiğimi anlatmaz ki… Değişmem dünyaya, bir tebessümünü, Sevgimi ölçemem, tartamam ama Yüreğimcedir, yüreğim kadardır, Bunu bilir bunu söylerim de, Gene anlatamadım seni ne çok sevdiğimi, Böyleyim işte, değişemem ki... 06.10.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nasıl Desem Yani Değişik Hatırlar mısın en iyi ne zaman uyuduğumu anlatmıştım sana, sarılırdım birkaç kelimeye demiştim bu akşam uyandığımda yine birkaç satıra sarıldım, ama, üşüten acıtan, boğazımı yakan Nasıl Desem Yani değişik… Yapmam demiştim, tereddütte kalmışsın anladım, hatta kesin gözüyle bakmışsın kısacası, kızmadın ama inanmadın da Asıl acıtan da bu oldu yüreğimi Hani dostlukta riya olmazdı Duygularım karmakarışık Nasıl Desem Yani değişik… Oysa sen öğretmiştin, Dostun rengi teni olmaz diye, Oysa sen demiştin sana güvenim Kendimden fazla diye Oysa sen demiştin Sen anamın altıncı çocuğusun diye Kızmadın belki ama inanmadın da, İşte en çok bu yaktı canımı, Ne hissedeyim bilmiyorum ilk defa Nasıl Desem Yani değişik… Arada kalmak nedir bilir misin,? Sağ kolunu sol kolundan üstün tutabilir misin? Yada bir gözünü diğer gözüne tercih edebilir misin? İşte siz beni buna zorladınız, Ne yapacağımı ilk kez bilemiyorum Düşüncelerim alt üst, Ters yüz olmuş bedenim Nasıl Desem Yani değişik… Ne kan davası güttüğüm Ne önyargı yaptığım, arasatta koydunuz Budur anlatmaya çalıştığım Kendimi günlerce sorguladım Zaten olmayan sağlığımı Bir güzelce bozdunuz Düşünemez duyamaz oldum Nasıl Desem Yani değişik… www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ne Çok Ağladım Bilsen Küçüğüm Zifiri karanlık iki göz, henüz yitirmemiş ışığını Hava ayaz mı ayaz, yollar çamur mu çamur Üstte yok, başta yok, elinde bir elma, Gözünün yaşı mı yediği, elindeki elma mı belli değil Yalın ayak kara gözlü kara kız, çamur içinde Morarmış soğuktan, ne üstte var ne başta Ablasının koluna girmiş, bıraksa düşecek belki de yere Gözlerimi yumdum, belki bakmazsam görmem diye Oysa geldi oturdu yüreğimin başköşesine Bir çift kara göz, bakışında kayboldum, oldum biçare Üzüm karası gözleri yaşlı, üstü başı kir pas içinde Ah küçüğüm, biriciğim, kimsin kiminsin bilmiyorum Bildiğimse, sen ağlarken ben mahvoldum Belki içimdeki çocuk senin kadar talihsiz değildi Çekmedi senin kadar kahır ve ayakları çıplak basmadı Buz kalıplarından yollara Ama küçüğüm, ta yüreğinde hissetti inci tanesi gözyaşlarını Keşke ulaşabilsem sana, sarılsam sımsıkı bilmem dindirir mi? Bir nebze de olsa ağlayan o küçücük yüreğini Dinmez bilirim Dinmeyecek de savaşlar bitmedikçe İnsana, insan gibi değer verilmedikçe Her kuytu bin bir tuzakken masumlara Bir bilsen küçüğüm Bir bilsen ne çok ağladım seninle birlikte 11.01.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ne Ekersen Onu Biçersin Arif ol kimseyi düşürme zora Tamahkârlık etme kalırsın dara İyiyi kötüyü kendinde ara Engelleri kuşlar gibi uçasın Susamışa su ver, kansın yüreği Aç olanı doyur, dinin gereği Işık ol aydınlat, aklın ereği Hak katında çiçeklenip açasın Engin tut gönlünü, kibirle uçma Âlemi dost bilip, sırrını açma Dünyayı verseler, özünden geçme Söz içinde söz var, deyip seçesin Ben bir söyleyeyim sen anla bini Düşün taşın öyle yaşa bu günü Garanti edemez kimse yarını Her ne eker isen, onu biçesin Bu dünyaya kimse kalmadı direk Emek verilmeden olamaz yemek Mazlumdan ah alma, korumaya bak Sırat köprüsünü kolay geçesin Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ne Garip Bütün odaları gezdim, kapı kollarını teker teker yokladım, birkaç gün içinde kim bilir hangi hurdacıda, hangi yolculuğa çıkacaklardı, dolap kapaklarını açıp içlerinde herhangi bir şey kalıp kalmadığına baktım, kimileri boş, kimilerinde günlük doküman sayfaları kalmıştı. Tabandaki kaplama malzemeleri üzerlerinde taşınan ağırlıklar yüzünden yer yer soyulmuş, çalışma masaları ve diğer mefruşatların örttüğü yerlerle, her gün üzerinde onlarca ayak izi kalan halıdaki renk farkına baktım. Bu meyanda telefon aparatlarından birini almayı unutmuş olduğumuzu fark ettim, onu görünce içim bir daha burkuldu, sanki herkesi ve her şeyi aldınız, beni neden burada bıraktınız ve/veya vefa dolu hislerle siz gittiniz ama bakın ben hala buradayım der gibiydi, ahizesini kaldırıp kulağıma götürdüm, ses geliyordu, hâlihazırda kapatılmamıştı telefon hatlarımız, sevinçle hüzün arası bir duygu kapladı içimi. Dile kolay, neredeyse yaşımın üçte biri kadarı geçmişti bu dairede, hemen her santimetresine elim dokunmuştu, hep mutlu anılar olmadı elbette ama yaşam için gerekli olan her şeyi o vermişti bize yani işimiz, dolayısıyla da iş yerimiz. Elektrik panosunun bütün şalterlerini kapattım, tam kapıdan çıkacaktım ki klima ilişti gözüme, onada Pazartesiye aldıracağım sözünü verip yavaşça üstlerinden kilitledim kapıyı. Şu an öyle garip duygular içindeyim ki, yani nasıl anlatsam, işyerimizin o kokusu, yani öyle ben ve öyle bizdi ki, sonra geçici olarak taşındığımız yeni hizmet binamızın yağlıboya kokusu ise boyanmasının üstünden bir ay kadar süre geçmiş olmasına karşın bir türlü geçmek bilmedi, üstüne Gazişehirin sıcağını da ekleyince of ki ne of. Mesai arkadaşlarım ve diğer işçiler, sıcak ve oruç bir yandan, boya kokusu öte yandan, resmen kendilerinden geçtiler ve soğutucudaki buzlarla fırsat buldukça yüzlerine kompres yapıp serinlemeye çalıştılar. Yerleşme işlemini pazartesiye bırakıp saat 18:00 gibi paydos edip evlerimizin yolunu tuttuk. Biraz önce meyve almak için dışarıya çıkarken şöyle bir baktım, hayalet şehir gibiydi koskoca işyeri. Sonra birkaç şubemizin kapatıldığı geldi aklıma, acaba o şubelerde çalışan personel hangi duyguları yaşamıştı, acaba ben bir işkolik miydim…? Sorular, sorular…. Ama seviyorum işimi ne yapayım ayıp değil ya...Örneğin, mesai ne zaman bitecek diye hiç hesap yapmadım, iş yaşamım süresince çoğu zaman, öğle olduğunu arkadaşlarımın “Afiyet Olsun “ o günkü mesainin bittiğini de “İyi akşamlar” dileklerini duyduğumda fark etmişimdir. Son dönemde emeklilikten fazlaca söz eder olmuştum, şu an anladım ki, ben henüz emekliliğe hazır değilim. Sebep tadilat bile olsa İşyerimin böyle karanlığa gömülmüş olması beni çok hüzünlendirdi. Hepi topu iki bilemedim üç ay sonra gene kavuşacağız oysa ama olsun, ayrılık ayrılıktır, azı çoğu olmuyor. Neyse ki sonunda kavuşmak var …. Güzel olan yanı bu…. Ya temelli ayrılıklar…? Ayrılığın her türlüsüne alışılır belki ama alışana kadar neler neler kaybedilir… www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sadece yaşayan bilir…. Allah herkesi dönüşü olmayan ayrılıklardan korusun…. 20.07.2012/İşyerimin Manzarası Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ne Olur Tut Ellerimi Irmaklar akıyordu, Çevrende, Tertemizdin, Bembeyazdı giysilerin, Yeşillikler içinden, Çıkıp yanıma geldin... Çok çalışıyorsun, Yorma kendini dedin. Bense bakakalmıştım, Ne olup bittiğini, Anlamaya çalıştım... Yol göster… Yol göster ki; Sana varabileyim, Yol göster ki; Seni bulabileyim, Cennettesin biliyorum, Gördüm seni, Burada bırakma beni, Ne olur tut ellerimi... Bir kuş kadar sensiz, Ve çaresizim, Korkuyorum işte, Anlasana halimi, Haydi, ne olur şimdi, Şimdi tut ellerimi... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ne Olurdu Yanımda olsaydın örneğin; O meş’um gün hiç gelmemiş olsaydı... Ben şiirler yazsam Sen Çeşm-i siyahım türküsünü isteseydin Senin için çalsaydım istediğini.... Sonra bir memleket türküsü Böyle dinlenseydik, dinleseydik... /..Kullar olam yavrum senide doğuran anaya Süt vermişler, haydi senin gibi sunaya aman../ Ben çay içsem, sen izleseydin Nefesin nefesimde, ellerin elerimde Yolun sonu görünüyor yerine Mutluluk türküleri söyleseydik... Beni böylesine mahzun, Böylesine sensiz ve Böylesine çaresiz koymasan Ne Olurdu…? Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ne zaman elime bir kağıt kalem alsam ...Ne zaman elime bir kağıt kalem alsam, bilmiş bilmiş gülümseyen bir çocuk, gelip oturur karşıma… Ona bakarken hüzün çağlamak ne mümkün, Sarı saçları savrulurken rüzgârda, Dalar gider ela gözleri taaa uzaklara… Tutar yüreğimden minik bir serçe gibi, uçan bir halıya bineriz birlikte, bazen bulutlara değse de başımız, başlarız yerle gök arasında gezinmeye… Papatya tarlalarına uğrarız ilk önce, kırlarda koşup oynarız neşe içinde bazen bir tırtıl çıkar karşımıza, uyumak ister avuç içlerimizde… Bazen bir kaplumbağaya takılır ayağımız, hatta düştüğümüz bile olur, yanmadan canımız, çimenlerin üzerinde neşeyle yuvarlanırız… Bazen ip atlar, salıncakta sallanırız bazen, yorgunluktan uyuyakalırız bir ağaç gölgesinde, nerede olduğumuza bakmadan düşlerin en güzelinde. … Hele denizleri aşarken görmelisiniz bizi, Martı sürüleri gibi çığlık atarız, gökyüzünde, denize pike yapar, kâh dalgalarla selamlaşır, kâh ele ele yüzeriz yakamozlarla… Dağ başlarına süzülürüz kimi zaman, Defne ve Zeytin dalları toplarız yüreğimizde, Geçtiğimiz her yere tutam tutam bırakırız sonra, Sevgi, barış ve umut olsun diye tüm insanlığa... 25.09.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Neden Şaşkın mıyım neyim ben de bilmiyorum inanın, ucundan tutsam bir kelimenin, ya bir şehit haberine rastlıyorum, ya altında kalıyor depremin... Ben insanım sizler de öyle, hepimiz insanız, üzülüyoruz elbette, ağlıyoruz ağlayanlarla birlikte, seviniyoruz bir bebek yıkıntılar altından sağ çıktı diye... Elbette sevineceğiz, elbette üzüleceğiz ama neden, yani neden bu depremler sadece bizde bu denli ağır hasarlara sebep oluyor, neden her gün bir şehit haberiyle sarsılıyoruz ve neden güzel şeyler yazabilmek için ellerimizi uzatamıyoruz kalemlerimize.... Neden...? ? ? Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Neden 1 Aynı yöne bakmıştım, Biliyorum; İhmal ve mahrum etmezdin, Tek hazinem dediğin Tebessüm ve şefkatinden, Yoksa güneşin doğduğu Yön mü değişti. Senin mi bu asılan yüz? Güneş bu gün gülmedi, neden...? 12.09.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nefes Doğumla ölüm arası; aslında ne kadar uzak gibi birbirine, yerle gök gibi. Oysa ne kadar da yakın, sevmekle sevmemek gibi. Yani demem o ki, aldığı her nefesin kıymetini bilerek yaşamalı insan.. Her şeyi, her şeye rağmen severek, ve yaşamın hiç kimse için hiç bir garantisi olmadığının bilinciyle Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Neredesin Gökkuşağım Nerdesin Varlığını bilmek avuntum oldu, Şu garip gönlüme sevinçler doldu, Hani sevdiğindim söyle ne oldu, Neredesin gökkuşağım nerdesin? Sevgi ektim, saygı ektim gam biçtim, Hayat boyu türlü sınavdan geçtim, Su diye verdiler zehirmiş içtim, Neredesin gökkuşağım nerdesin? Sıcakta gölgemdin, soğukta kışım, Baharda çiçeğim, yazda güneşim, Benim için yoktu dünyada eşin, Neredesin gökkuşağım nerdesin? Türlü renklerinle karşıma çıktın, Bazen neşe saçtın, bazen de yıktın, Şimdi yüreğimi büsbütün yaktın, Neredesin gökkuşağım nerdesin? Bu son satırlarım sana yazılan, Baharda çiçek ol yine tazelen, Varsın ben olayım bir tek üzülen, Neredesin gökkuşağım nerdesin? Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Neredeyim Bilmiyorum Ne içindeyim hayatın, Ne çıkabildim dışına, Benden habersiz gitmiştin Aradım yana yakıla... Irmaklar tersine akar mı? Ben tersine akıyorum, Bıraksam gövdemi bir akarsuya Sana gelen var mı? Var mı bırakıp gidenim... Bu hasretin tarifi var mı? Sensiz kaldığımdan beri, Neredeyim bilmiyorum... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nereye Kadar Mevsim sonbahar olmuşsa yürekte, Kalmamışsa bahara döndürecek güç ve inanç Gelmiş demektir hayattan demir alma zamanı Ölçülü kullanmak gerek ucu görünürken her anı... Mevsimlerden buzul mevsimi, yürekte sonbahar... Her canlı gibi sona yakınsa yaşam, Bir bir terk etmişse bütün umutlar Düşler denizi kurumuş çöle dönmüşse Direnmenin, çırpınmanın ne anlamı var, Mevsimlerden buzul mevsimi, yürekte sonbahar... Eğer dönmüşse yürek sert kayalara, Ne güven ne de şefkat yumuşatamıyorsa, Kırılmaya görsün bir kez en kıymetlisine Eritemez onu en kuvvetli kimyasallar bile, Mevsimlerden buzul mevsimi, yürekte sonbahar... İstediği sadece samimi dostluklardır Başkasına izin vermeyen yaşlı ve yaslı yürek var Sevda sözcüğü çıkarılmıştır ilânihaye lügatten Mevsimlerden buzul mevsimi, yürekte sonbahar... 2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Neye Yarar Hoyratça koparılmaya çalışılmış Çiçekleri bir gül ağacının, Neden diye sorma canımın içi. Bilmez eğriyi doğruyu, Sanır ki kendi malıdır tüm evren Yalanla dolmuştur yüreğinin kıvrımları. Doğruyu görünce, Yağmura yakalanmış gibi kaçar yanından Ve işte canımın içi, Denizler gibi düz çizgileri olmasa da, Bütün nehirler denize akar. Eğer seni olduğun gibi göstermeyecekse, Boş ver açma pencereni girmesin ikiyüzlü güneş odana, Doğmasın gülüşleri gözlerine ne çıkar. Doğrularla yüreklenmeli ve beslenmelidir yarınlar. Yoksa insan olsan neye yarar, olmasan neye yarar Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Neyim Olmuştun -Kıvranıyorum, sancıdıkça sancıyor yüreğim canım yanıyor, sonra sakinleşmeye çalışıyorum sol kolum uyuşmaya başlayınca hem dilim, hem yüreğim susuyor. Sonra çığlık çığlığa bir tebessüm yayılıyor yüzüme. -Yeni doğan yeğenlerinden söz ederek adres vermen ve onları, senin için öpmemi istemen geliyor aklıma. Hepsini bir bir yerine getirmiştim isteklerinin ne kadar mutlu olmuştun, hiç anlamamıştım tüm bunların anlamını, bembeyazdı saçların, abi mi desem, amca mı? Bilememiştim de neden sonra öğrenmiştim müzmin bekâr olduğunu. -Önceleri hiç oralı olmamıştım, yakınlık göstermene, otobüs durağında sıranı bana vermene dönüp bakmamıştım ama fikrini amca oğullarıma açmışsın, kısmetse olur ama kız küçük sen büyüksün, kendisine soralım demişler. -Konuşuldu, anlaşıldı elimi tuttun, elini tuttum, yüreğine aldın yüreğime sardım nelere katlandık, neleri omuzladık seninle, hatırlar mısın bebeğimiz hasta olmuştu hani paramız yoktu da, nikah yüzüğünü satmıştın oğlumuzu doktora götürmek için ve bir daha da takmamıştın. Tasarruf etmek için beş kilometrelik yolu her akşam yaya yürümüştün aylarca. -İkinci oğlumuz dünyaya geldiğinde sevinçten çıldıracak gibi olmuştun, nasıl gururlanmış nasıl dualar etmiştin ve binlerce kez şükretmiştin Mevlaya, onları omzunda taşırdın hep, beni başının üstünde. Hangisini anlatayım bilmem ki hangi fedakarlığını, hangi güzel huyunu. -Tek kötü alışkanlığın sigara içmekti ama onu da terk etmiştin son zamanlarda, oğullarımız büyümüş boyumuzu çoktan geçmişti ikisi de, küçük oğlumuz öğretmen olmuştu, büyük oğlumuz henüz mezun olmamıştı ama yaza o da bitirecekti tıbbiyeyi. Mezuniyet törenine birlikte gidecektik ama olmadı. Sen Beklemedin Ak Saçlı Adam. -Oysa her şey yolunda görünüyordu, bir hafta önce doktora gitmiştik ve söyledikleri ümit veren sözler yüreğimize su serpmişti. Ben ne seni sevmeyi ne de ellerini hiç bırakmadım ama sen beni bıraktın, ellerimi bıraktın. -Söylesene Ak Saçlı Adam, benim neyimdin…? Eşim mi, dostum mu, arkadaşım mı, abim mi, babam mı, kardeşim mi..? Nereye koysam, bir tarafım noksan kalıyor. Çünkü her şeyimdin Ak Saçlı Adam Her Şeyim. Eşim, aşım, varlığım, yokluğum, acım ağrım sözüm, yürek sızım, diğer yarım, can yoldaşım. Bak gene bahar geldi ama sen yoksun. -Işıklar içinde uyu-Mekanın cennet, ruhun şad olsun--EşinHatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Neyin Eksilir Şikâyet etmedim hiçbir halimden Sana isyan etmek gelmez elimden Hiçbir zaman adın düşmez dilimden Bir derman eylesen neyin eksilir. Şükrettim verdiğin her bir acıya Uykusuz geçirdiğim bunca geceye Bazen duymadığım bir tek heceye Bir ferman eylesen neyin eksilir. Sürdürmedin âleminde bana sefayı Hem de layık gördün bin bir cefayı Senden dilediğim biraz vefayı Bir de bana versen neyin eksilir. Han hamam istemem gözüm de yoktur Sen istersen senin dermanın çoktur Şu aciz kulunun kimsesi yoktur Biraz umut versen neyin eksilir. Hatice AK/2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat O an Bir gün, öyle bir şey olur ki Değer verirsiniz birine İki kelimesinin yolunu gözlersiniz Hiç bir şeyiniz de değildir aslında Tanışıklığınız sadece birkaç kelimedir Her gün tekrar edip durduğunuz… Sonra arar olursunuz o birkaç kelimeyi Bazen uykunuz da kaçar Sorarsınız kim diye, cevabınız yoktur oysa Hiçbir şeyinizdir aslında, ya da pek çok şey… Dosttur, çoğunlukla da arkadaş Başka tanımı yoktur hafızanızda Öyleyse günlük kullandığınız ilaç gibi Bu bağımlılık niye…? İş güç sahibidir de ayrıca Bir düzeni vardır yaşadığı kendince Bazen kaybolur, görünmez günlerce Sonra çıkar gelir, Sanılır ki her şey yerli yerinde… Birinin içi boşalmış gibi olur Bu gün ses çıkar mı diye bekler durur Sonra bir anda, bir şeyler kopar içinden Akıp gitmiştir hisler, O andan sonra gelse de neye yarar... Şunu bilmeli ki insan, Hiçbir şey yerli yerinde durmaz Saliseler içinde nelerin bitebileceğini Yaşamayan anlayamaz… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat O günler ne zaman seni düşünsem bütün sıfatlarımdan arınır sadece insan olurdum pür-telaş sesine doğru koşar duyamadığım an yorulurdum ne zaman seni düşünsem küçük bir çocuk olurdu yüreğim o mahzunlaşır ben onun masumluğunda küçülür, kaybolurdum bulutlar şarkılarını bizim için söyler kuşlar bizim için uçuşurlardı dallarda çiçekler bizim için açar nergisler bizim için gülümserdi kırlarda bütün sözler sevgi üstüneydi sohbetler taze demlenmiş çay kıvamında dünde kalan hislere ağla yüreğim, şimdi sen ağla Temmuz-2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat O Hep Seninle beyninde nice düşünceler ve düşüncelerin düşünceleri yenice sulanmış toprak yoldan yürüdü… Yürüdü… nereye ve neden gittiğini bilmeden… kendine geldiğinde en çok sevdiği yerdeydi kuş cıvıltıları doldurmuştu yüreğindeki sessizliği etrafına bakındı... Bir tanıdık arar gibi… oysa mevsim hasret mevsimiydi; her gün bir yıldız tutup gökyüzünden kırpıp kırpıp düş diye bıraktı aldığı yere olur ya, belki bir tanesi ona gider ve bulur gönül bahçesinde diye... bir tebessüm oturmuştu yüzüne belli belirsiz, beynindeki düşüncelerin aksine, açık ve netti bu bitmek bilmeyen ince sızı da neyin nesiydi… mevsim değilmiş erguvan mevsimi hülyalı gözlerini süzerken, saçları düşse maviliklere işte o zaman büyürdü özgürlükler, salardı bir uçtan bir uca, çarşaf çarşaf açan denizlere… birden bire köprüye çıkmak geldi aklına baştan başa yürümek, dökmek için içindekini dibi belirsiz suya gene uzaklara daldı, aradı sevdiğini o kıpkızıl ufukta durgun suya atılan taşın çizgileri canlandı gözünde nasıl da büyüyor ve çoğalıyordu sonsuza uzanarak sevda salıncağında… ve mevsim sus mevsimiydi, saat vururken geceyi; susmalı ve dinlemeliydi bulutun peşine takılan çoban yıldızını içi acıyla doldu birden, ağlasa ağlayamaz, gülse gülemez, içindeki kederden ve bu mevsimde güller içinde Bir Ses, Sus Diyordu, Sus… İyisi mi... Sus sevdiğinin sevgisinin, sessizliğini dinle boşa kederleniyorsun O hep seninle... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Oğluma Akrostiş Nice sevgilerden üstün bir sevgi Uludur her şeyden duyduğum övgü Ruhumun derinden coştuğu buydu İkinci oğlumun tadı bir başka Anlamak kolaydır, anlaşılmak zor Kimi küçük görür, kimisi de hor Aramıza girmesin sevmeyen nankör Hasılı oğlumun tadı bir başka Elinden tutarım hep sevgi ile Dilerim emeğim olmaz nafile İmanım inancım, sevgim bebeğim Yoğururum yüreğimi ben oğlum ile Eğlen oğul eğlen, sorayım haber, Meramımız bizim, böyleyse kader Olmazmış gönülde ne gam ne keder Leyla mecnununa kavuşmak ile Seni sevdim bütün benliğim ile Unutma sen sen ol ana-atanı Ne geçmişi ne de yerde yatanı Hatice Ak/1988 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Oğluma Akrostiş 1 Meyil verme sen çirkine Eremezsin ki ilkine Hatır sorarsan fikrine Mesteylerler orda seni Evvel ahir bilinmeden Takat kalmaz alınmadan Allah adın bilinmeden Lale nergis neyler seni İlim, bilim için koşar Yaz öğren diyerek coşar Emek veren elbet yaşar Sonra seni hasteylerler Ezeli geldin cihana Var git iste dört bir yana Gönül gözü olmayana İnsan gözü neyler seni Lüzumu yok kör cahilin Elindedir istikbalin Rabbime olsun ahvalin İmanla dolsun yüreğin Mutlu olursun her daim Levh-i mahfuzu anlarsan Evrenleri de yaratan, Yüce tanrım İnan, inan... Hatice Ak/1987 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Okumanın Yaşı Olur mu 1967 Yılının sonbaharı aynen şimdi olduğu gibi, elinde meşin çanta taşıyan bir adam (Köy Muhtarı) yanında da bir başkası, babamla bir şeyler konuşup geldikleri gibi gittiler, sonradan öğrendiğime göre okul çağı gelen çocukları tespite gelmişler ve kayıt altına almışlar. Köydeki koşullar malum, evin en küçüğüne onun bir büyüğü bakıcılık yapar, yedirir içirir temizler v.s. okul sonraki iş, bizde de durum pek farklı değildi elbet, iki yaşındaki kardeşimi sebebini hala bilmediğimiz bir gecelik ateşli hastalıktan kaybedene kadar ve Şubat ayı içerisindeydik okulların tatile girmesine üç gün kalmıştı elimi büyüklerimin ellerine tutuşturup okula yolladılar. O nasıl güzel bir maviydi öyle, önündeki Atatürk Büstü ve bayrak direği, hafta ortası olduğundan bayrak yoktu üstünde ama hayal etmek o kadar zor değildi baktım-baktım bu upuzun ve ucu sanki gökyüzüne değen nesneye o an bayrak çekilmiş olsa kim bilir ne güzel dalgalanırdı hafif hafif esen rüzgârla. Bizlerden farklı bir adam vardı gene bizlere göre upuzun boylu incecik dal gibi bir adam. Vekil Öğretmenmiş, öyle dediler. Öğretmen, öğretmen de vekil neydi ki.? Bu çocuk aklımla çok düşündüm ama o öğretmen gidince anladım vekilin geçici olduğunu. Neyse toplamı 32 kişiden oluşan şimdilerde birleştirilmiş sınıf olarak tanımlanan tek derslikli beş sınıflı ilim ve irfan yuvamıza andımızı da okuyup adım attık işte ne olduysa o an oldu, o sınıfın kokusu bütün benliğimi sarmış ve beni sarsmıştı. İlkokula başladığımda okuma-yazma ve dört işlemi zaten bildiğim için öğretmenin kendi inisiyatifiyle yaptığı minik testi de başarıyla geçince ilköğrenim hayatımın üçüncü gününde karne almaya hak kazanmıştım bileğimin hakkıyla. Sonraki yıllarda içimde gem vuramadığım bir özlem olmuştu öğretmen olma hayalim, olmadı. Sızı işte bir kere girmeye görsün yüreğe ne dur biliyor ne durak, ne yaş tanıyor ne zaman. O hayal hep o yürekte meşalesini yakıp duruyor bu bende sanki bir başka yandı ki; elli yaşımdan sonra tekrar öğrenci oldum. Sözün özü şu an ben bir üniversite öğrencisiyim, Allah ömür ve sağlık verirse, başladığım gibi umutla ve istekle bir hayalimi gerçekleştirmiş olacağım. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okuyorum. Şartlar elverirse aktif olmasa da pasif olarak üzerinde Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni yazan diplomamı çerçeveleyip duvarıma asmak en büyük hayalim. Bu bölümden mezun olanların doğrudan öğretmen olamayacaklarını elbette biliyorum daha formasyonu var tabii olarak. Bölüm dersleriyle ilgili tecrübesi olan şiir dostlarımın yardım ve desteklerini bekliyorum bu beni çok mutlu eder, bu vesile ile herkesin geçmiş bütün bayramlarını kutlar sağlık ve esenlikler dilerim.31 Ekim 2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Olan Var, Olmayan Var Yağışlar yüzünden bir kaç gündür sokağa çıkamamıştım, yani sabah yürüyüşünden mahrum kalmıştım, bu gün odamın içi epeyce aydınlıktı uyandığımda, aslında çok erken uyanırım da bu gün uyanamamışım ne hikmetse. Besmele çekerek fırladım yerimden sandım ki öğle olmuş, hani olacak şey değil ya, (keşke öyle olsaydı, ooohhh ne güzel öğleye kadar uyumuşum derdim ömrümde bir kere olsa bile neyse olmadı, biz güne pozitif bakalım) . Elimi yüzümü yıkayıp sokağa dar attım kendimi, istikamet park marş komutunu da verdikten sonra, hem çevremde keşifler yapıp hem de en son yağan yağmurun ardından tertemiz olan şehrin havasını derin derin soluyup yürümeye başladım. Şahinbey Belediyesinin Kırkayak Parkında kurduğu kermes çadırlarını saymazsak, epey sakindi istikamet. Park da öyle, ağaçlar ve kuşlardan başka pek kimse yoktu görünürde, bütün park hatta Alleben Deresi bile babamdan kalmış gibi bir sahiplenme duygusu içinde yürüdüm de yürüdüm. Bir ara derenin öte yakasında birkaç kişinin daha olduğunu fark ettim, içimden demek o kadar da yalnız değilmişim yürüyüşte diye geçirdim, kuşlar gibi ben de baharın ve sabahın pırıl pırıl havasının keyfini çıkarmaya devam ettim ve bir kez daha Yüce Rabbime şükrettim, biz aciz kullarına böylesine cömert davrandığı için. Siz hiç yaprağı olmadan çiçeklere bezenmiş devasa ağaçlar gördünüz mü, görmediyseniz 100.Yıl Parkına buyurun, her çeşidinden ağacı görmeniz mümkün. Erguvanımız bile var, Akasyalar keza. Kısacası bu sabah hem ağaçlara hem de bana, günlerdir yağan yağmurun ardından bu dupduru hava çok iyi geldi. -Derenin Öte Yakası mı….? Tamam anlatacağım. Elindeki tasmaya hükmetmeye çalışan bir küçük hanım. Tasma görünüyor da, tasmanın ucunda ne var.? Onu ayırt etmek epeyce zamanımı aldı. Aaaaaa o da ne mimi mini bir köpek, peşlerinde bir tane daha, nasıl mutlular, nasıl oynuyorlar. Benden epeyce ileride olduklarından yetişmek istesem de mesafeyi kapatamadım elbette. Sonra çocuk ani bir hareketle tasmanın ucundaki köpeği ağzından, yüzünden öpmeye başladı, o kadar çok öptü ki köpek kızdan kurtulduğunda şöööyleee bir sendeledi. Sendeledi sendelemesine ama mutluluğu da görülmeye değerdi doğrusu. Hayvanları eve hapsetmeye her ne kadar karşı olsam da, çocuk ve köpeğin iletişimi, sevgilerini inanılmaz bir şekilde paylaşmalarını iliklerime kadar hissettiğim o an yüzüme kocaman bir tebessüm yayıldı ve keşke benim de bir köpeğim olsaydı demekten kendimi alamadım. //....Parkta Köpeklerini Gezdiren Küçük Hanım....// -Size sesleniyorum, ulu orta bu ne muhabbet canımOlan var olmayan var….. :))) www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Her gününüzün bahar tazeliğinde olması ve aydınlık günler dileğimle. Mutlu Pazarlar olsun herkese. Hatice AK/21.04.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Olmuyor İşte Olmuyor işte, kokusu güzel ama tadı zehir zıkkım şu kahvenin, tiryakisi de değilim, içiyorum işte seni beklerken ne bileyim… Uyutsun diye mi, yoksa uyanık mı tutsun onu da bilmiyorum… Kaç kez kelime bul oynadım, kaç kez, kaç puanda kaldım, hiç hesabetmedim… Bir parkta, deniz kıyısında, yada ağaçlarının kiminin, rengi kızıla çalan, yemyeşil alanda, bir pınarın başında beklemek daha kolay olurdu ya, nereden bulayım şimdi sana, gecenin bu saatinde.... -boşuna hayaller kurma, ay ışığıyla gelecek pencereme diye“İşte bak, ne fırtınalar dindi içimizde, ne söndü yangınlar yüreğimizde” anlayamadık birimizi, okumadan infaz ettik cümlelerimizi, ne dert ortağı olabildik birbirimize ne içten bir dost, hatta bir çoğumuz çok okuyan çok bilir sandık da, çok bilenin çok yanıldığını hesaplayamadık… ne bir eğri adım atabildik, ne eğilebildik saygımızı hak etmeyenin önünde… www.Antoloji.Com - kültür ve sanat böylece bir yıl daha bitti, hengameler içinde, hoyratça harcanılan zamanlarda, neler kazandık bilemiyorum ama eminim çok kayıplar gördük, insan olmaktan yana… ben giremedim sizin dünyanıza anlayamadım sizleri belli de, siz anlayabildiniz mi kendinizi...? Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Olsanda, olmasanda hani sabah esintileri gibi ilkbaharın, hani büyülü seslerini dinler gibi kumruların, hani bir çiy damlası düşerken daldan yaprağa, hani süzülürken bir damla yaş göz pınarlarından yanağına yokluğunla konuşmak işte böyle güzel doğarken güneş bir ırmağın göğsüne salınırken bir söğüdün dalı nazla sulara titrerken bir kelebek konduğu kırçiçeğinde yokluğunla konuşmak işte böyle güzel Anlatmak yirmidört saatlik dilimi, paylaşmak, dilim dilim sevgileri ve yokluğunu hissetmek işte böyle güzel her gitmeye kalkışmamda dellenme diyorsun ya bana aslında en akıllı olduğum andır gitmeye kalktığım anlar da şimdi susup dinliyorsun ya beni yokluğunla konuşmak işte böyle güzel 25.12.2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Onbeşinde On beşinde değilim ki sen gibi, üstünü örtsem her şeyin, Unutsam akşamdan sabaha, bu yaşta sevdalanmak var ya, Zor arkadaşım zor. Artık ne çeşme başları var, ne bekleyecek yavuklu, Ne papatya tarlaları, Değiştirmiş mehtap bile huyunu, biraz mavi, biraz mor. Yarım asırlık bir ömür, geriye gitsem bir saniye sürer, İleriye gitmek istesem, tökezleyip duruyor adımlarım, Gücüm ve nefesim yetmiyor. Romanlarda, şiirlerde okurdum, hatta gülerdim bile, Şair-yazar durmaksızın âşık olurdu bir şeylere, Öyle sevinirdim ki, ne güzel ne kadar mutlu bu insan diye... Şimdiye bak birde bu yaşta sen kim, âşık olmak kim desem, Ne bileyim, olmasa söyler miydi adamcağız, belli ki vardı bir bildiği, Hece ve ses de yerli yerinde olunca hep inanasım gelirdi. Bir sonraki şiirinde, bir başkasına aşık olduğunu yazınca, İyice kafam karışır, yarım yamalak inanmışlığım biraz daha azalırdı Şimdi anladım ki, aşk hep on beşindeysen doğru ve yaşanırmış İstediğiniz kadar aksini iddia edin, ellisinden ne aşka ne de sevdaya İnandıramazsınız beni, çünkü hepsi düzmece, hepsi de sahte... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Onlar Her şeyi planladınız, yaşamınızı yarınınızı, kimlerle yola çıkacağınızı ya da kimlerden sakınacağınızı, sizinde korku ve/veya endişeleriniz olacak elbette, kazanmak ve kaybetmek adına, önce en olumsuza alıştıracaksınız kendinizi, ağlamaya, gülmeye insani olan her şeye, gün gelip yetişemeyeceğiniz, yetişemediğiniz için de yapamadığınız yarım kalmış işleriniz olacak, hepsi makul elbette… Bir de inandıklarınız vardır, duyumsadıklarınız, özlemleriniz… İşte onlar, yani insanı insan yapan duyguları, gözyaşları, yüreği soyut-somut ne varsa ya onlar, onları kaybederse… İşte onları kaybederse kül olur o adam-insan… Artık ne güneş eskisi gibi aydınlatır adamı, ne yıldızları görür gökyüzünde, yaşama sevincini kaybetmektir ki kül olmak işte budur… İnanıyorum ki, şairler hiç bir zaman kül olmazlar olmamalılar... Hele böylesi mükemmel üstü şiirleri olan şairler... Onlar zaten okurlarının yüreğinde ölümsüzleştiler... Kül bile olsalar, yeniden yeniden doğmasını da bilenlerdir onlar... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Orada Güneş Nasıl Doğuyor Orada güneş nasıl doğuyor, Etrafında hareler var mı? Göğün yedi rengini kuşanır mı her doğuşunda, Kuşlara açar mı kollarını gelsinler diye, Sokaktaki başıboş kedi-köpeği ısıtıyor mu? Ya duvar diplerini mesken edinmiş dilenciyi, Evsiz barksızlara, ışıtaç oluyor mu? Kolluyor mu bulutları/ kızıyor mu kapattınız yüzümü diye Yıldızlarla barışık mı, her gün ışığını çalsalar da, Sahi orada güneş nasıl doğuyor… Ah be canımın içi; bir bilsen, bir görsen buraları, İyi ki,; iyi ki gitmişim dersin Sen gittiğinden beri burada güneş hiç doğmadı… Sen gittiğinden beri dünyam büsbütün karardı. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Orta Kahve Bir orta kahveydi İlk iltifat alma nedenim heyecanla beklerdim o anları sonra aradan yıllar geçti heyecanlar olgunlaştı kahveler yaşlandı şimdi orta kahve tadında dostum oldun bildiğim saydığım, sevdiğim, güvendiğim... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Oysa Ne Güzeldi Bizim Köyümüz Yolları toz duman sise karışmış İşte bu virane bizim köyümüz Kanadımız kırık tutmaz kolumuz Oysa ne güzeldi bizim köyümüz Çam ormanı süsler dört bir yanını Gölgesinde bulur dertli dermanı Kekik kokuları buğday harmanı Oysa ne güzeldi bizim köyümüz Tütmez bacaları, çıkmaz dumanı Vallahi hep doğru yoktur yalanı Bilemedim kimler yazmış fermanı Oysa ne güzeldi bizim köyümüz Yıkık değirmeni, çürük oluğu Köylümüz şehirde aldı soluğu Kimden beklemeli fedakârlığı Oysa ne güzeldi bizim köyümüz Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Öğrendim Önce seni sevmeyi öğrendim, Sonra kaybedebileceğimi, Öğrenmeyi hiç istemediğimse Sensiz de yaşanabileceğiydi -Onu da sen öğrettin... Nasıl olduğumu sorma, Öğrendim işte, Yaşayıp gidiyorum, Buna yaşamak denirse... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ölmez mi Sandın Yangın meydanına dönen yürekler Sular serpme ile söner mi sandın Bir kez değil bin kez kırıldı kalbim Affedip sineme döner mi sandın. Ben de bir insanım taşırım kanı Oysa dost yoluna verirdim canı Her gün sitemlerle birde eza’nı Usanıp sıkılmaz çeker mi sandın. Sevgiler büyükse nefreti çoktur Vefasız canların çilesi yüktür Kesilen hükümler sanma ki haktır Söylerim anlamaz dinler mi sandın. Meyvenin hamına uzanmaz elim Kem söz söylemeye dönmüyor dilim Dost dosta eder mi bu kadar zulüm Başın selamete erdi mi sandın. Kimseye olmadım ne köle ne kul Yolun en doğrusu Hakk’a giden yol Sana tek sözüm var, çokça mutlu ol Sevgi saygı cansız, ölmez mi sandın. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ölü Düşler Kimi gider, Kimi kalır geride, Gideni düşler... Olmayan tek gidendir, Çığlık çığlığa hissedilen, Hüzün, özlem ve sevda… Biraz sonra her şey eskisi gibi olur, Simitçiler gelir bakışları uykuludur, Yaşam belirtilerinde rutine bağlanır işler, Martılar çılgınca şarkı söylemeye başlar... Hadi zehir zemberek sözler söyle düşünme, Daha fazla acıtamazsın bu yüreği, Ne kadar uzun ömür denen muamma, Darıl darılabildiğin kadar pula çevir zamanı, Dolu dolu yaşamak varken sana sunulan anı… Belleğine kazınan her duruma uygun bir söz, Ömrünün yaklaştığı adres ise güz, Gene baş başa kaldık ölü düşlerle biz, Mümkünse senden isteğim, Nasıl yapacaksın bilemem ama Yarına sağ çıkacağını garanti et bana… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ölümden Öteye Yol Yok Bilesin Yine gönül koydun aklım zayi oldu Haber alamadım günler ay oldu Dilim konuşamaz sustu lal oldu Ömrümden bir ömür gitti bilesin... Bilmez misin? Ben de nesin nicesin Ağrı dağı ne ki, daha yücesin Biricik dostumsun candan öncesin Bağrım delik deşik oldu bilesin... Bak susamlar bu gün boynunu bükmüş Belki gelir diye yollara bakmış Safa tepesine derdini dökmüş Dosttan tek bir selam yeter bilesin... Sitem sanma sakın, hata suç benim Açtım yüreğimi önüne serdim Sana dost diyerek sırrımı verdim Kolay harcayamam bunu bilesin... Eğer adın nazsa yeter be zalim Dost, dosta eder mi bu kadar zulüm Benim bu canıma az gelir ölüm Ölümden öteye yol yok bilesin... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ölüyor, Ölüyor, Ölüyorum Fena oluyorum gene bu günlerde, Memleketimden renkler aklıma düştükçe, Kaçmak istiyorum dört duvar arasından, Özgürce süzülmek, yükselmek semaya. Bilmem ki, Yani nasıl tarif etsem size, Dağılıyorum, boğuluyorum işte, Sanki iki kaşımın ortasından, Kurşun yemişim gibi bir acı, Korkular düşüyor yüreğime, Gök kubbe üstüme devriliyor. Gene memleketimi çok özledim, Kış geliyor ya yavaş yavaş, Sen çok üşürdün ya hani, Hep bu yüzden kahroluşum bilki. Ben sıcacık yatağımda uyurken, Sen altındasın ya toprağın, Saramıyorum ya seni bebeğim, Ah benim sevdiğim, can yoldaşım, Bırakıp gidenim. Mor çiçeklerde seni aramak, Nasıl bir çöküntüdür bilir misin? Toprak kokusunda nasıl aranır hasret, Özlem ne demek bilir misin sevdiğim, Bilme ne olur, nasıl yandığımı bilme. Ölüyor, ölüyor, ölüyorum ben…. 02.10.2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ölüyorum Ben Usta Ölüyorum ben usta; Bir bezginlik, bir ağırlık üzerimde Göz kapaklarım önce seyriyip Sonra yavaş-yavaş kapanıyor... Tadı yok, akşamların Yüzü gülmez oldu sabahların Sohbetler keyif vermiyor eskisi gibi Hoş; sohbet edecek kimse de yok ya İç iç bitmiyor bir fincan hazır kahve... Lokmalar boğazıma diziliyor Sebepsiz ağlamalarım sıklaştı Her şeye takar oldum ruh bu haliyle Bazen yitirdiğimi düşünüyorum, aklımı hafızamı Artık bıktım şehit haberleri izlemekten Kan kusmakta yüreğim, duygularım köreldi Aklıma biraz mukayyet olmasam, Kim bilir belki de bir yerlere savrulup Kalacağım bir serseri misali... Şair ne kadar seversen, o kadar sevilirsin demiş ya Yanılmış be usta, sevince tümden ölüyorum Sevmesem insanlığımdan oluyorum.... Her iki durumda da ölüyorum be usta, inan ölüyorum... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ömrüm Bir kuş kadar olamadım Kadir kıymet bulamadım Hep ah ettim gülemedim Kuş misali uçtu ömrüm Ne kat istemiştim ne yat Helal lokma azığımda tat Bir gün geçilecek sırat Böyle geçti benim ömrüm Rabbim verdiğine şükür Herkes kaderini okur İster gümüş ister bakır Şükürlerle geçti ömrüm. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Öykü-Göğsü Sarı Evimizin en küçük çocuğu bendim, yaşıtım olan çocuklar genellikle erkek çocuk olduklarından, kız-kıza çokça oyun oynadığımı söyleyemem, ancak yaz gelip de yaylaya göçünce diğer köylerden aynı yere göçen komşuların çocuklarıyla oyun fırsatı bulurdum ama biraz çılgın mıydım (Felsefi olarak anarşist ruhlu ve ta o zamanlardan, her türlü hiyerarşiye karşı tepkili olduğumu çok sonraları fark edecektim) neydim, oyun arkadaşlarımı pısırık, biraz da nazenin bulur onlarla oyun oynamaktan da tat alamazdım. En son oyunumuzda kızın birine doğru fırlattığım koca bir salkım üzüm koruğu yüzünden bir daha kızlar benimle oyun oynamamışlardı. O yıllarda bizim köyden motorlu taşıt pek nadir geçtiğinden, gördüğüm taşıtların şekillerini önce beynime kopyalayıp, sonrada çam ağacının kırmızı ve yumuşak kabuklarından kamyon maketleri yapıp onlarla oyunlar icat eder olmuştum ama bu oyun da pek sevimsiz gelmeye başlamıştı. Yeni şeyler bulmalıydım, bu arayış içerisindeyken, bir yandan da okula giden büyüklerimin kitap, defter, kalem neleri varsa alıp, okumayı sökmüştüm kendi kendime ama bu da yetmiyordu, rahmetli babamın gözünden bile sakındığı ağaçlarının bellerine meyve vermiyorlar diye kesici aletlerle attığım çentikleri saymıyorum bile. Sonra sapanla kuş avlayanları taktım kafama, ne yani onlar kuş avlayacaklar, ben çıra mı tutacaktım. Benden dört yaş büyük erkek kardeşimin yedek sapanlarından birini kaptığım gibi aşağı bahçeye indim. Kış günüydü serçeler çok kurnaz olduklarından onları vurmak pek kolay değildi ama gene de şansımı deneyecektim. Bağ bozumunun ardından, domates ve fasulyelerden tek-tük kökler kalmış olsa da toprak kendisini dinlenmeye bırakmış yumuşacık bir kıvamdaydı. Kuşlara kedi misali pusu kurup başladım beklemeye ama gelen giden yoktu. Kuş avlama işinden de çabucak bezip tam vazgeçeyim derken, birkaç metre ötemdeki tümseğe güzel mi güzel bir kuş kondu, tüyleri kabar kabar olmuş. Ya Allah ya bismillah, gez-göz-arpacık deyip gücüm yettiğince gerdim sapanı ve gözümü kapatıp bıraktım. Bir de baktım ki kuş tümsekten aşağıya benden tarafa düşmüş, kalbim gümbür gümbür atmakta iken kuşa doğru koştum ve avuçlarımın içine aldım, sonra birden büyük bir pişmanlık duyarak ağlamaya başladım ama kuşu da avuçlarımdan bırakmıyorum, ayakları ve gagası buz gibiydi, neden sonra ısındıklarını hissettim. Pişmanlık heyecan, korku acıma duygusu hepsi birden koşar adım eve vardım ve kuşu annemin ellerine tutuşturdum, bir an önce kurtulmak güdüsü müydü, üzüntü yada korku muydu bilmiyorum. Aaaaa o da ne bizim Göğsüsarı kuş birden canlanmıştı, meğer benim attığım taştan değil de, taşın değdiği yumuşak toprağın titremesi nedeniyle zavallı kuş hem soğuktan hem de korkudan bulunduğu tümsekten düşmüş ve kendinden geçmiş. Hayatımda en çok korktuğum gündü ve bir daha asla ve asla hiç bir canlıya böyle bir davranışta bulunmadım. Bu avcılık merakım sonunda boyumun ölçüsünü aldım elbet. "Ava Giden Avlanır"sözü belli ki bu tür deneyimler neticesinde söylenmiş. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hatice AK/13.07.2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Öyküsel Her gün kilometrelerce yolu arşınlamaktansa ekinliğe göçmek (taşınmak) daha uygun olurdu, olurdu olmasına da, kıraç tarlada ne su vardı ne de çeşme ama illaki bir yanında akan bir derecik olurdu mutlaka, olurdu ya yavaş yavaş aktığından yemyeşil yosunlar kaplardı suyun tabanını. Mersin çalıları, pürenler, karağan çalıları iştahla büyürler arsız arsız işvelenirlerdi kuruyan altın sarısı başaklara inat. O minicik derelerden alınan su içme suyu olarak kullanılmazdı elbet ama ne kirlenirdi, ne de kirleten düşüncesizler vardı, öte yandan tabiattaki tüm canlılar o sulardan görürdü su ihtiyaçlarını. Bir de akarsu pislik tutmaz derlerdi de inanırdık suyun temizliğine ki; tecrübelerle sabittir dereden su içtiği için hiç hastalanan olmazdı ya, içme suyunu da pınarlardan alırdık çoğunlukla. Öyle de güzel çayı olurdu ki, oturup bir demlik çayı yalnız bitirebilirdi bir kişi. Belki çaya olan düşkünlüğüm ta o zamandan kalmadır bilmiyorum. Akşamın olmasını iple çekerdik, gün boyu koşuşturmaktan yorgun düşen bedenlerimiz, uykudan süzülen gözlerimiz isyan naraları atardı da duymazdı kimsecikler. Toprak minderimiz, gökyüzü yorganımız olurdu üstümüzde, televizyon radyo hak getire. Sinemamız uzay boşluğunda oynaşan yıldızların parıltıları, tiyatromuz ormanlık alandan gelen kurt ve çakal ulumalarıydı. Yolunu şaşıran bir baykuş şiddetli kanat çırpmalarıyla gök cismi gibi üstümüzden uçarken hissettiğimiz korkuyla yorganı tepemize kadar çekip kendimizi güvene almak isteyişimizi hangi cümlelerle anlatsam bilmem. Biliyorum anlattıklarımın sizlere masal gibi geldiğini, siz poyrazda nasıl ateş yakıldığını da bilmezsiniz, bir tek karağan çalısı yanınca Orman İşletme Müdürlüğünün kestiği cezadan belinin nasıl büküldüğünden haberiniz bile olmaz ve aniden esmeye başlayan poyrazın tarlaları kuruttukça omzundan kazma-kürek düşmeyen babamın ne korkular yaşadığını ben anlayamamışken size nasıl anlatayım ki. Hayaller demiştik değil mi; Şimdi geriye dönüp baktığımda söyleyebileceğim ya da tek itirafım, keşke hiç hayal kurmasaydım, keşke hiç şehre gelmeseydim, keşke hiç okumasaydım, keşke insan olmasaydım diyorum, yani hangi hayal karnınızı doyurur, hangi hayal nefret ettiğiniz insanları affetmenizi sağlar, hangi hayal üstsüz başsız bir insanı kış günü ısıtır, hangi hayal rahat koltuklarınızda kurulmuşken şikayet ettiğiniz sıcaktan korur, hangi hayal kırdığınız, canını yaktığınız bir insanın gönlünü almanızı sağlar. Yani hangi hayal sizi, kırdığınız canını yaktığınız insanların gözünde yüceltebilirki. Sizin hayalleriniz, hırslarınızın ve egoizminizin tatmin edildiği sürece güzel şeyler üretir. Bense; İnsanların birbirlerini öldürmelerini televizyonlardan izlerken insanlığımdan utanıyorum. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hatice AK-20/08/2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Öyle bir hale geldim ki Öyle bir hale geldim ki Ben ki; serçeler kadar cıvıl cıvıl, Ceylanlar kadar nazlı, Yerdeki karıncaya acıyan, Daldaki kuşa şefkat duyan, Öyle bir hale geldim ki Var mı beni tanıyan Acının, Öfkenin eşiği olur mu? Bilmiyorum… Bilmiyorum, ben de sevdim mi? Ne için güldüm, kimler ağlattı, Ne pahasına aldatıldım, Neyle kandırıldım… Ne açtım, ne susuz, Ne çıplaktım ne yorgun Öyle zalimdi ki, yediğim vurgun Yürek dolusu gülmelerimle birlikte kayboldum Ben, beni tanımaz oldum… Gözyaşlarım kurudu, Dökülmüyor artık eskisi gibi, Üzüleceğim bir şey de kalmadı, Yani üzülmüyorum hiçbir şeye eskisi gibi Öyle bir hale geldim ki, Kendimi tanıyamıyorum… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Öyle Git Bakma sitemime, sözüm yok sana, Sizli- bizli konuşmayı öğrettin bana Bu sevda yük oldu garip canıma Sen, dersem canımı al da öyle git. Kendi gölgem ile konuşur oldum Nehirden boşalıp, bir kaba doldum Senin hasretinden sarardım soldum Sen, dersem canımı al da öyle git. Tırnağına değen taş mı olsaydım Yoluna amade baş mı olsaydım Tam yetiştim derken yine geç kaldım Sen, dersem canımı al da öyle git. Yolun açık olsun, yoldaşın bulut Zorlama kendini, sevgimi unut En zor anlarımda olmuştun umut Sen, dersem canımı al da öyle git. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Öylesine Baharın bütün ihtişamıyla insanlara ve doğaya göz kırptığı şu günlerde, aklıma hep çocukluğum gelir. Ayazda kâh yeşerip, kâh sararan ve birbirine kenetlenmiş çayır çimen aralarından yavaş yavaş ışıldayan papatyalar. Ekinler de öyle, topraktan yeni çıkarmış olurlar başlarını. Zümrüt yeşili renkleriyle göz kamaştırırlar. Bir de kayıpsız çıkmışlarsa toprak üstüne o bir başka keyiftir seyircisine. Efil efil esen yelde bir o yana yaslanırlar bir bu yana. “Papatyalar demiştik ya; hava biraz buğulu olsa da onlar gene de sürdürürler gülümsemeleri, birkaç tanesini kopartıp, kulaklarımıza takardık, kıyamazdık çokça kopartıp ziyan etmeye, bir de koca bir demlik çayı alıp, o manzaranın karşısında içmek vardı işin ucunda, her ne kadar özlenen ve yolu gözlenen birinin olması için çok erken olsa da.” En çok gün ortalarına doğru havada beliren beyaz bulutlar çekerdi dikkatimi, onları çeşitli kılıklara sokardım, kimi dede olurdu kimi nine, kimini hayduda benzetirdim, kimini haramiye. Bir de uçakların artlarından bıraktıkları, yani o zaman tanımlayabildiğim kadarıyla yürüdükleri yolda bıraktıkları izler. Nasıl olurdu da öylece dururlardı boşlukta. Sorular birbirini izler, el-aman ederlerdi elimden evdekiler. Ve Nisanda yağan kırkikindi yağmurları, bakmayın siz adının kırkikindi olduğuna, memur olanlar bilirler birazda mesai bitimlerine denk geldiğinden midir nedir, memur yağmuru der olmuştuk kendi aramızda sonraları. Biz taşralı ailelerin çocuklarıydık, hayal dünyamızda sadece, zümrüt yeşili ormanlarla kır çiçekleri yetişirdi, bir de katıksız sevgiler. Ne zaman büyümeye başladık, hayal balonlarımız bizi taşıyamaz oldu bilmiyorum. Bildiğimse yaşaya, yaşaya öğrendiğim şeylere bakıyorum da keşke hep çocuk kalmanın bir yolu olsaydı diye hayıflandım. Hayıflanmak ne kelime, düpedüz isyan ettim. Çünkü; sevginin de dostluğun da arkadaşlığın da her çeşidini öğrendim, insan olmayı da insanlıktan çıkmayı da hâsılı, zaman neler öğretmedi ki çarklarında öğütürken, severken vazgeçmeyi, özlerken unutmaya çalışmayı. Dahası umut ve umutsuzlukların benliğimizi nasıl etkilediğini öğrendim geç de olsa, yüreklerdeki yazların nasıl kışa döndürüldüğünü, serin serin esen yayla rüzgarları gibiyken nasıl “yangın yeri”ne döndürüldüğünü. İnsanların kendi egolarını tatmin etme telaşıyla nasıl bencilleşebildiklerini, hoşgörü kelimesinin anlamını bile bilmedikleri halde, edinilmiş hak gibi nasıl hoşgörü beklediklerini ve nasıl acımasız olabildiklerini gördüm... Gördüm ve sustum... ...Sustum... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Özgürlük Özgürlük ne güzel değil mi? neden özgürlük, Ne kadar özgürlük, hangi özgürlük? İnsandan insana değişen, algılardır çoğu zaman. Kimi sokakta slogan atmak sanır özgürlüğü Kimi sabaha kadar eğlenmek ve oralarda sızmak Kimi bir devlet büyüğünün yakasına yapışmayı Kimi onsekizine girmeden adam yerine konmayı Bana göre ise doya doya ağlamaktır özgürlük Sana ağlamak, sevdiğime ağlamak, özlemlerime, Özlediklerime ağlamak, Özgürsün işte, köşe bucak kaçmana gerek yok Ağlama diyecek kimse yok, okuduğun dinlediğin Her şeye ağla, ağla yüreğin yettiğince Al sana özgürlük haydi durma, ÖZGÜRLÜĞÜN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİNİ DOYASIYA YAŞA Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Özgürlükse Özgürlük Ne çok severdim, adı farklıydı bizim yörede, Gelincik derlerdi kendiliğinden biten yani ormanların kenarlarını oyalardı bahar aylarında, gene adlarını sonradan öğrendiğim, o zamanlar pek de bayılmadığım Gelinciklere de Lale derlerdi... Özen gösterilmeden yetişirler, hele birde papatyalarla karışmışlarsa ve Ekin otlarıyla...Alabildiğine kırmızı, alabildiğine beyaz, alabildiğine gökyüzü ve alabildiğine Güneş... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Özgürlüktür Sevmek Yakın, uzak demeden katlanabilmektir, Özlemek ve aramaktır sevginin büyüğü... Sevmek sadece el ele tutuşmak değildir, Sevgiliye sarılıp, avarece gezmek hiç değil... Bazen delicesine ağlamaktır sevmek, Bazen de çılgınca gülmek... Bazen bir kuru yaprağı ezmemek için, Üstünden atlamaktır sevmek... Bazen hayal ekmektir, Bazen gül dalında goncadır sevmek, Dokunulduğunda incinecek... Bazen bir fırtınadır sevmek, Bazen sağanak bir yağmur, Bazen tutsaklıktır kendi yüreğinde... Bazen özgürlüktür, Düşler sevgiyle süzülür gönül süzgecinden, Kabına sığmaz taşar, yayılır tüm evrene, Alabildiğine ve özgürce... Küçük yüreklere sığan sevgiler paylaşıldığı, Ve evrene yayıldığı kadar büyüktür... Her şartta sevebilendir, Yüreği küçük olsa da sevgisi büyük olan, Sevginin makbul olanı insan sevgisidir ki; Onun cinsiyeti olmaz... Alabildiğine özgür olmak demektir sevmek, Hesap verilmez, gözle görülmez, Elle tutulmaz, tartıya vurulmaz.... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Özlem Özlem boran olmuş dostun dağında Bir güzel meyvesi seyran bağında Coşkudur sevdadır gençlik çağında Akar uzun uzun özlem pınarı Kimi an çağlayan bazen deryadır Bazen dingin akar düşler hayradır Kavuşmak yaraya derde devadır Bazı bulanıktır özlem pınarı Bazen bir canadır bazen canana Bazen de gözünden iç kana kana Bazen gez oyalan hem yana yana Bulunmaz devadır özlem pınarı Hatice Ak yazar düşü deryadır, Dertlerine canlar gelse dermandır Yaradan dan gelen büyük fermandır Otuz yıldır yakar özlem pınarı. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Özlemi Anlatmak Özlem...! ! ! Özlemi anlatmak da sevgiyi anlatmak kadar zordur işte. Hatta yaşamı anlamak ve anlatmak kadar. Bazen çiçeklerin renklerinde aranır özlenen, Bazen tek başına dolaşan bir kuşun gözlerinde... Bazen daldan düşen bir yaprağın, Dala duyduğu şeydir özlem. Bazen bir bacadan ince ince tüten duman, Yani özlem her şeydir ama Gerçekten özlemi çekilmeye değer biri varsa, Ve özlemeyi hak ediyorsa... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Özlemin Bitmiyor, Hayalin Yetmiyor Bu gün yine beraberdim hayalinle, Gözlerimi gözlerinden ayırmadan, Yanağın yanağımda, ellerin ellerimde, Yine yakalandım kendime, Özlemin bitmiyor, hayalin yetmiyor, Yetmiyor işte... Gülüşlerine sığındım, hüzünlü tebessümüne, Bu akşam gene yakalandım kendime, Bir suçlu gibi sindim, gönlümün köşesine, Umudum bitmiyor, sözlerin yetmiyor, Yetmiyor işte... Kapanmıyor kirpiklerim dargın gibi birbirine, Göz kapaklarımı sorma onlar da yağmura gebe, Birde hayalimdeki resmin, o da yüzüme gülünce, Aklım beni terk ediyor... Resimlere bakmak yetmiyor, Yetmiyor işte... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Öznesizim Sabah serinliklerinde hep sıcacık gelirdi sesin, Gece karanlıklarında yolumu aydınlatırdın, Vazgeçilmezimdin, sevdiğim, saydığım, güvendiğim, Öylesine alışmış, ölesiye müptelandım anlayacağın… Birlikte nefes alır, birlikte gülümserdik yaşama, Öyle çok benziyorduk ki birbirimize, karıştırırdık, Hangimiz sen, hangimiz ben olan yanlarımız diye… Aynı türkülerden hoşlanır, düetlerle içlenirdik, Gülümsemeyi bile sen öğretmiştin yarınlara, Kederlerle geçen uzun uzun yıllardan sonra... Ben konuşurken, sen dinlerdin ilgi ve sevgiyle, Bir an ayrı kalsak, ilk fırsatta birbirimize koşar, Masum bakışlar ve gülümseyişlerle coşardık… Hislerimize tezat, kader miydi bizimle oynayan, Ne idi hatamız? Çok sevmek miydi yanlış olan? Sözler vermiştik hani? Bırakmayacaktık birbirimizi, Neyin uğruna terk ettik, Yürekler dolusu sevgimizi… Ne yönden estiğini anlayamadığımız bir fırtına sürükledi, Un ufak edip dağıttı dört bir yana, mağlup etti bizde bizi, Sakın üzülme canımın içi, bende üzülmem becerebilirsem, Ne bir eksik, ne bir fazla, şu anki hislerim bunlar tamamen... İstemeden de olsa, kapattım tüm kapıları, sevgine ve sevgime, Sensizlikte düşlerim üşüyor, bir sunakta yapayalnız ve kimsesiz. İşte bu yüzden sevdiğim, hem ben, hem de şiirlerim ö z n e s i z… 07.12.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Pamuk İpliği Bir kat olur, kopmasın diye özenle tutarsın Bir ucundan sen, bir ucundan öte yan Çekiştirir durursun, O ne zaman isterse Zamanı saati dolunca bilir ne yapacağını Pamuk ipliği; her gün biraz daha incelir Bu yanla öbür yan arasında, sarkaç gibi Dengeyi tutturmaya çalışır, o çalışırken Sen yavaş yavaş alışırsın, bu sallantıya Sonra bir güzel yürek çıkar meydan okur Pamuk ipliğine ve der ki, ben varım, biz Bizler, al birer kat daha, kaldır başını Hani nerde cesaretin, inadın nerde Göster bakalım o meşhur inadını Korkaklar gibi içine kapanacağın yerde Bir gayret git üstüne açmazların Yüzleş kendinle ve acımasız hayatla Ve pamuk ipliği katları artar bir iki Üç, beş öyle sağlamlaşır ki şimdi Karşı koymak için sebepler sunarlar İş sana kaldı, bundan önce de vardık Bundan sonra da olacağız derler. İyi ki varsınız, iyi ki senlerim var İyi ki pamuk ipliğime kat oldular İyi ki yalnız olmadığımı, anlattılar… 09.11.2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Papatya Falı Kaç yaprak var papatyada Hiç merak etmedim, saymadım da Dün aklıma geldi denemek istedim Bir papatya çizdim kâğıda, Birçok yaprak koydum Başladım saymaya; seviyorum-sevmiyorum Seviyorum çıkmasını çok arzu ettiğim halde Nasıl başlarsam başlayayım Hep sevmiyorum çıkıyordu son yaprak Bunu kendim için yapmıştım, Aynısını senin içinde yaptım Onda da sonuç aynıydı. Hani derler ya, fala inanma Falsız kalma, ben sensiz kalmışken Falsız kalmışım kaç yazar. Papatya falları bile, seni sevmediğimi Beni sevmediğini söylerken Israr etmenin ne faydası var... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Papatyam Mavi Gülüm Gülüşün güllerden daha huzurlu Yuvan şenlik, neşe, huzurla dolsun İçinde biriken tüm dileklerin Dilerim Rabbimden hep gerçek olsun Bu kocaman yürek sana taht kurdu Ne zaman isterse gelsin buyursun, Papatyam, Mavi Gülüm ömrün var olsun... Sana selam saldım seher yeliyle Bu gün doğum günüm sen de gel diye Her ne olsa kabul senden hediye Bu kocaman yürek sana taht kurdu Ne zaman isterse gelsin buyursun, Papatyam, Mavi Gülüm ömrün var olsun... Yine duygu doldum döküldüm bir dem Seni kırıp üzmelere kıyamam ki ben Bilsen beni ne çok mutlandırdın sen Bu kocaman yürek sana taht kurdu Ne zaman isterse gelsin buyursun, Papatyam, Mavi Gülüm ömrün var olsun... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Pembe Düşler Gül ağacına sordum düş’ün var mıydı? Diye, Olmaz olur mu dedi, kavuşmak sevgiliye. Ancak yılda bir gelir bize vuslat zamanı Ömrümüz yeter ise bulacağız o anı. Bazen düşümde duydum o garip heyecanı, Uyandım yoktu kimse, kalbimin hezeyanı. Sevgili gelmiş olsa dallarımda beklerdi, Dokunup incitmeden, güllerimi koklardı. Baharla bir uyanır, yenilerim kendimi, Elbet bir an gelecek, bulacağım dengimi. Yeter ki beni tutan umutlarım solmasın, Yeter ki yüreğime karamsarlık dolmasın. Gül ağacı düşünü böylece yorumladı, Bu yorumlardan sonra bana tek söz kalmadı. Pembe düşler kuracak zamanı geçtik çoktan, Eğer nasipte varsa, sağlık dileriz Hak’tan. Yüreğimiz sevgiyle çarpar tüm insanlara, Biliriz sevgi ilaç kanayan her yaraya. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Pembe Sandaletler Hiç fark etmemiştim, meğer şu üç-beş günde ne kadar da alışmışım o pembe sandaletlere, numara numara büyüyen ve küçülen.. Bazen, yani akşamları onların arasına karışan kocaman ayakkabılar ve erkek terlikleri, tanımadığım dilini bilmediğim bu terliklerin sahiplerinin bir an önce göz hizamdan gitmelerini için için istesem de alışmışım pembe sandaletlere.. Çok şükür devlet babamız var, eli kolu uzun, her yere, herkese yetişir ama dün akşam yağmur yağdı...Bardaktan boşanırcasına, ıslandı pembeler... İçim cız etti ağlayasım geldi, sanki yağmur altında ıslanan sandaletler, çocukluğumda hiç giyemediklerimdi. Bu gün Çevik Kuvvet ekibi, kaymakamlık görevlileri bir oldu ama alamadılar pembe sandaletlerin sahiplerini... Bütün eşyaları bir çuvaldan ibaret, ama gururları kıyamet, tuttu iki kadın iki ucundan attılar bir ticari taksiye, hem onlar hem de pembeler, hepsi birden gittiler... Metruk ve eğreti yapının kapısının önünde minicik, solgun bir çift pembe terlik, içeriden başını uzatan kara gözlü kıvır kıvır saçlı bir oğlancık, onlar ne zaman gider bilinmez... Bilinmeyen bir tek bunlar değil..Kim bilir hangi şartlarda ve nerede kaybolacak önden gidenler... Ve bilinen başka bir şey varki....Küçücük bedenlerindeki kocaman yüreklerinden kopup gelen -Selamın-Aleyküm nidaları kulaklarımda hep çınlayacaklar... Savaş mağduru komşum çocuklar... 23.05.2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Pişman Değilim Ben uzak diyarlara hiç özlem duymadım ki, Hiç aramadım, hiç sormadım, hiç sorgulamadım, Uzaktan sevmeyi seçtim, kefenimi biçtim… Benimki sonsuzluk ülkesinde bir aşktı, Hiç gidemeyeceğim, hiç kalamayacağım, Hiç göremeyeceğim olanak/sızımı, Seni seçtim … Hep maviler yolladım dualarımda, Bulutlar yolladım Ak Güvercinlerin kanatlarında, Baharlar yolladım rüzgarlardan atlarla, Şiirleri sana okudum, yorulmadım, ah etmedim… Çepeçevre oyaladım sevinçlerimi, Sıcaklığını bastım bağrıma, ağrılarımı dindirdim, Okuduğum kitap sendin, söylediğim şarkı sen, Sevdim…Sevdim…Sevdim, ben…. Sevdim be şiir, sevdim işte, anlamsızca sevdim, Alabildiğine sevdim, adam gibi sevdim, Yıllardır koynumda uyuyordun, koynunda uyudum, Birbirimize deliler gibi aşıktık, Uyudukça aşka susadık, aşkla ıslandık... Irmakta taş, derede yosun, ağaçta yaprak, Dalda çiçek, gülde diken gibi, Sevdam oldun, sevdalandım, Sevdim, yaşadım, pişman değilim… Hatice AK/18.12.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Rabbim Şükürler Olsun Aman kimseler duymasın bizim öykümüzü Sen biraz ağrı hatta biraz da ödem oluşsun Ama sakın şikâyet etme, söyleme kimseye Yine ben seni bedenimde sürükleyeceğim... Sen benim yükümü inadına taşımaya çalışacaksın Sızlasa da kemiklerin iliklerinde, yok çaresi Anca beraber kanca beraber, gayretle direneceğiz Bu yola beraber çıktık beraber öleceğiz... Eğer bir gün olurda ben seni taşıyamazsam, Bu günden hakkını helal et, yük olduğum için Biliyorum senin işin de zor, vefada sana, cefada Çünkü ayak nereye çekerse baş oraya gidermiş... Saatlerce ayakta durup az çektirmedim sana Bizim işimizde bu işte, çok şükür Allah’ıma Benden dayanıklısın, şişse de tabanların Ben ise iflasın eşiğine gelmiş bir zavallı... Ya Rabbim şükürler olsun, beden bütünlüğüm için Şükürler olsun hiçbir şeyi noksan vermediğin için Şükürler olsun nefes alabilmemizi ihsan ettiğin için, Şükürler olsun Ya Rabbim İnsan olarak yarattığın için Şükürler olsun verdiğin sevgi dolu yüreğim için... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Renkler ve Karanfiller “Sen-Ben-O” yoktu, ne çoktuk biz bağrına bastığı sevdasıyla baş başa tek başına nöbetteydi bir çocuk gözleri renkler dokuyordu kesintisiz beyaz karanfillerin gözyaşıydı kırmızılara rengini veren yorgun şafakların şıpsevdileriyle savaşmak kadar zordu zordu yaşama tutunmak "oysa, bir kibrit çöpü değil miydi? koca bir ormanı kötürüm eden" o ormanlar ki; geleceğiydi memleketin gökte yıldızlar kadar yalınkılıç yerde toprak gibi kin ve nefretten uzak bir zamanlar aydınlıktı umutlar aydınlığa yürüyordu renkler ellerinde demet-demet kırmızı-beyaz karanfiller Hatice AK/30.01.2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Rüya Yüreğin yüreğimde; Elini uzat bana, kaybolurum sonra sensiz karanlıklarda, Tut yüreğimden, tut ki dursun çırpınışları yoksa, Yoksa dayanamaz, Dayanamaz gider bir bilinmeze besbelli... Gecenin gözyaşları; Şebnemler gibi düştüğünde yanaklarıma, Sil ellerinle ama ne olur incitme, damlacıkları Bir bir topla mendilinle... Yaşam Bir Köprü; Kaç kereler gelip geçeceksin o köprüden, Sadece iki, biri bu dünyaya merhaba, Diğeri ise ölüme… Hasretler çekeceksin belki; Dinmeyecek ağıtların uzun süre, Elini siper edip alnına, Bakacaksın güneşten yana, Belki de uzak bir limana… Bir rüya; Ve döndüğünde mekanına Sabah çoktan olmuş olacak, Yüreğin yüreğimde, ellerin ellerimde. Böylece son bulacak… Hatice Ak Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sadece Merak Birkaç gündür yine yoksun, neler yapıyorsun bilmiyorum beklide hastasındır, nezle yada grip olabilirsin, hava oldukça soğuk, yağış yok, hasta olmak için bütün şartlar mevcut... Yine görünmüyorsun ya, sessizliğin değil şaşırtıcı olan, görünmemen hiç değil, şiir yazmıyorsun, belki okumuyorsun da... Sevdiğim şiirler başlığıyla, ustaların şiirlerini asıyorsun arada, yani tam da senlik, isyan dolu şiirler, Şiir, şiir gibi olmalı bence, sevgi dolu, özlem dolu olmalı acı barındırmamalı içinde, hasret kokmalı her hecesi, ve şiirler yapıcı olmalı, yıkıcı değil, Kim olursan ol gel demeli şiirler... Sen yazmaz oldun böyle şiirler, neden diye sormayacağım, geçerli bir nedenin vardır mutlaka yanlış anlama sakın, görünmediğini sormam ise, sadece merak... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sakın Bir Daha Sevme Ne çırpınıp duruyorsun yüreğim Beş para etmediğini sen de biliyorsun Ne sevmeyi becerebildin adam gibi, Ne sevilmeyi... Uslan artık, dur durduğun yerde Oyun final oyunu, perde son perde Madem beceremiyorsun, Sana tavsiyem sakın bir daha sevme... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sana Geliyorum Anne Sana gelmek için izin aldım, İyi misin çok merak ediyorum, Günlerdir bekliyorum ama yoksun, Gelişini görmek için kapıya yaslandım Kahrolası zil bir türlü çalmak bilmedi, Özledim, sana geliyorum, birlikte Çiçekler ekelim mezarının başucuna, Merak etme kuruyacaklar diye, Sana söz, beni yanına alana dek; Hep sulayacağım gözyaşlarımla, Sana çok ihtiyacım var ama sen yoksun, Mademki dönmeyeceksin bir daha, Karlar düştü elime ayağıma, Özledim, çok özledim... Ne olur al beni de yanına Anne... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sana Ne, Bana Ne Hani diyorum ki, gelsen gelmiş olsan yani beklesen beni merdivende her mesai bitiminde... Telaşla düzeltsem saçlarımı toplasam kalemlerimi, kâğıtlarımı heyecandan elim ayağıma dolaşsa tebessümünü yakalasam heyecanla... Birlikte çıksak sokağa el ele tutuşsak, rotamız bir restorana bir akşam yemeği yesek mesela konuşsak bir süre, havadan sudan öyle... sorsan örneğin bana; beni seviyor musun? ben şöyle cevaplasam -sana ne... aynı soruyu ben sorduğumda senin cevabında -bana ne... ellerimizi birleştirip katıla katıla gülsek halimize ve şöyle desek birbirimizi sevmesek birlikte ve burada işimiz ne... 23.10.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sana şiir yazasım tuttu şimdi iyi mi şair dediler ya; sana şiir yazasım tuttu şimdi iyi mi ama nereden başlasam bilemedim ürkek bakışlarından mı usul usul attığın adımlarından mı umut türküleri besteleyen kahverengi gözlerinden mi sana şiir yazasım tuttu şimdi iyi mi kendi içine akıttığın ürpertilerini mi ak karanfilleri kıskandıracak yüreğini mi utangaç, masum, çocuksu mutluluğunu mu hangisinden başlasam bilemedim ki yasaklı kelimeler var içimde ellerini tutmak, göz göze gelmek bakışlarınla konuşmak yasak bu öyle bir mukaddesat ki açık etmek yasak, her şey yasakken sana şiir yazasım tuttu şimdi iyi mi sana şiir yazasım tuttu şimdi iyi mi ama sen bilmeyeceksin sana yazdığımı olur da bir yabancı gibi rastlarsam bir gün, işte o zaman söyleyeceğim şiirlerde yazamadığım bütün sözlerimi Hatice ak/17.03.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sanki Sanki birisi zorla sevdalan demiş gibi Ya da, bana mı sordun sevdalanırken gibi İşte bazen gerçekten de gerçektir, Bazen hayalden daha hayal, Seçim senin, istediğini seç, istediğin gibi, bağla, çöz, kır-dök, ya da teselli et..... Yani mesele kurgudan ibaretse, İstediğin gibi, istediğin kadar süsle, boyalarınla... Ama sakın ola, gerçeğinde deneme aynı oyunları... İşte o zaman bilemezsin başına neler geleceğini... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sardunyalar açtığında özensiz bir bahçe, çiçeklerle bezeli patika boyunca, sağlı sollu dizilir sardunyalar, alı alına, moru moruna karışınca, çiy damlaları dans eder, yapraklarının üzerinde, dokunur ama kıyamazsın, çiyle yaprağı ayırmaya, güneş, ağır ağır gösterirken sıcacık yüzünü, ikisinden de alır götürür, gecenin buruk hüznünü... vurunca yüzlerine ilk ışık huzmeleri, bilirler gelmiştir bu gün de ayrılık saati, usulca süzülür bir damla çise, karışır toprağa, bir sonraki gün, yaprağa kavuşmak umuduyla... yaşamın tüm boyutları, sevgiyle karılmışsa yani sevmek ve sevilmekse hayatın anlamı, bilmek gerek sabretmeyi ve özlemle beklemeyi... __ve diyorum ki illaki sen, sen...her şeye rağmen__ sevmek bir başka oluyormuş, sardunya mevsimlerinde, gene sardunya mevsimi bak, hepsi açmış köşe bucak, şimdi; yani daha çok gecikmeden iyi ya da kötü ne olursa... “bir ses ver, hatta kız, bağır çağır ama bir şeyler söyle, yoksa adı sensizlik olan bu yara, hiç kapanmayacak...” Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sarıl Boynuma Her gün sana geliyorum, Gittiğinden beri duramadım buralarda, Ne tadı var ne tuzu hiçbir şeyin... Artık acele de etmiyorum bir şeyler yaparken Hoş etsem de yapacak gücüm kalmamış ya Ayakta durmak için çırpınıyorum işte… Yaşayan bir ölüysem, Gülsem ne çıkar ağlasam ne çıkar, Sende biliyorsun fark etmez... Biliyorum şu an beni görüp kızıyorsun, Üzülüyorsun da ağladığım için, Kekliğim ne olur ağlama diyorsun, Ağlamıyorum, sadece toz kaçtı gözlerime, Öyle hasretim ki ela gözlerine, Yarın geliyorum, aç kollarını sarıl boynuma... Kıyamam derdin boyuna bakmaya, Şimdi ben bakıyorum toprakta yatışına, Kalk lütfen, kalk ve sarıl boynuma... 04.08.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sarmaşık Bir kördüğüm olmuşsun, Yüreğimin taa içinde, Çözmeye çalıştıkça, Dolaşan bir sarmaşık Başın sonun belli değil, Büyüdükçe büyüyüp, Sarıldıkça sarılan Uzadıkça uzayıp, Dal budak salan. Bilmiyorsun, bilemiyorsun, Her dalın budağın Canımı acıtıyor, Görememekten Dokunamamaktan, Çünkü hepsi firari, Hepsi yasak Sen sarmaşık, Sen çılgın çiçek, Bütün duygularımı Yaktım da... Bir seni yakamadım, Kıyamam, kıyamadım. Bazen karabulutlar gibi, Çöktün zihnime... Bazen güneş gibi doğdun, Karanlık geceme... www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen deli sarmaşık, Sonunda kuşattın, Çepeçevre, Gel desem gelemezsin, Git demeye dilim varmıyor.... Tüm duygularımı yaktım da, Seni çılgın çiçek, seni sarmaşık Bir seni yakamadım. Kıyamam, kıyamadım... Haydi, git artık, Ben git demeden git. Git ve bitsin. Haydi git lütfen... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sebebimdi Varlığın Ne güzeldi senli günleri yaşamak, Sırılsıklam sevilerin ardından nefes nefese koşmak Bilinseydi bir gün ayrılık anı gelip çatacak Düşler ülkesinde öylece bir başına kalınacak… Vazgeçmem bilesin, vazgeçmedim senden Ayrılık yakışır mıydı böyle delicesine severken Ne olur anma, arama artık, bendeki sen bende kalsın Gözlerime gözlerinin yerine yağmur damlaları yağsın… Değildi sukut-u hayal; sadece düş ülkesindeydim Hazırdım her an düşmeye saltanat beşiğindeydim Olmasın isterdim şimdi, hiç zamanı değildi ayrılığın İlaçtın, dermandın, yaşama sebebimdi varlığın… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Anlat Bize Bizi Sevgi neye benzer sevdiğim, Yeni filizlenmiş dala mı, Bir demet kır çiçeğine mi… Sevgi, zeytin dalımıdır, Ya da defneyaprağı, Suya benzer mi sevdiğim, İçtikçe içilesi… Sevgi toprak mıdır sence, Doya doya koklanası, Koynunda ebediyen saklanılası... Sevgi nehir midir sevdiğim,, Bütün kirlerden arınılası, Ve huzur bulunası… Sevgi tüm tabiattır belki de, Bütün renkleriyle kucaklanası, Ya hepsi ya da hiç biri… İşte gene anlatamadım, İş sana düştü, Haydi canım... Sevdiğim... Sen anlat bize, bizi… 01.04.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen bende değilsen eğer Bir düştün; Hiç uyanmak istemediğim Çorak gönlüme konup Kelebekler uçuşturdun... Bir elinde sevgi; Diğerinde aşk iksiri tuttun Sığmadın yüreğime de Gelincik tarlalarında koşturdun Öyle yoğun bir sevgiydi ki bu İç yüzünü göremedim diye Beni asırlar boyu uyuttun... Şimdi; Acı bir çığlık oldun umutlarıma Seslensem duyar mısın? Bak yine akşam oldu, Hangi kuytuda yağsın, yağmurlarım Avuçlarımda üşüyor, tuz-buz olan hayallerim… Yaz da olsa, kavrulsa da bedenim Isınabilir miyim sanıyorsun Sen bende değilsen eğer Ben hep ölümüne üşüyeceğim... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Değilmiydin Sen değil miydin Bir bahar arifesinde, karşıma çıkan Badem ağaçları bile, henüz çiçek açmadan Anlatılmaz bir sevgiyle yüreğimi kaplayan Sen değil miydin Sen değil miydin Soğukta güneşim, sıcakta gölgem olup ruhuma düşen Gözlerine bakmaya cesaret edemeyip, utandığım Gel deyince, uçarak göğsünün sol yanına saklandığım Sen değil miydin Sen değil miydin Pencerenin camından bulutlara el sallayan Ve kır çiçeği kervanlarıyla sevgiler yollayan Hayal bahçesinde gezinirken, yolları kollayan Sen değil miydin Sen değil miydin Kabuk bağlamış duygularıma neşter vuran Rüyalarıma gelmeyip sensizliği yaşatırken Şimdi hayal-hayal, düş-düş karşımda duran Sen değil miydin Sen değil miydin Uykusuz gecelerimde sol yanımı ağrıtan Varlığınla huzur, yokluğunda hüzün bulduğum Ellerim, ellerinde uyuduğum Geceleri yıldızlardan dilek tuttuğum Sen değil miydin Sen değil miydin Selamsız geçemediğim Özünü sözünü mert bildiğim Yüreği cömert, İnadına gelince benden de berbat Sen değil miydin Sen değil miydin Çok sevdiğini ve sonsuza dek bırakmayacağını söyleyen Sen değil miydin ey hüzün bakışlı, tebessümü sırlı Sözleri efkarlı, yüreği ağrılı Sen değil miydin Sen değil miydin www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Beni onlarca soruyla bir başına bırakıp giden Belki de yüreğindeki beni, temelli öldüren. Sen değil miydin.... Birazcık hatırım varsa ses ver Sorularla bir başıma bırakma Gel ya da, git de yeter… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Neredesin Henüz ağaçlar tomurcuklanmadı Ve durulmadı derelerden akan sular Kış kaybetse de etkisini yavaş yavaş Rüzgâr hala üşütüyor çatıların saçaklarını… Patika boyunca açan püren çiçekleri Dokundukça ellerimize ağlıyor yürekleri Günün ilk ışıklarıyla doluşmuş arılar Mersin çiçeklerine, yitirdiklerini aramaktalar Tıpkı bizler gibi... Desem ki gel sevgili, bul beni ve tut ellerimi, Bak; karışmış birbirine papatyalarla gelincikler Kırçiçeklerinden taç yap, ellerinle tak saçlarıma Mevsimi değil ama… Geç kalmamış olmanı ne çok isterdim... Sen neredesin... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Olmadığın Zaman Sen olmadığın zaman; Erguvanlar açmıyor yüreğimde, Suları çekiliyor denizlerin... Sen olmadığın zaman; Ne güneş, ne ay, ne de yıldızlar doğmuyor, Bulutlar gezinmiyor gökyüzünde... Sen olmadığın zaman; Dallarda yeşermiyor yapraklar, Ve her mevsim kış oluyor gözlerimde... İnsan bir kere ölür bilirsin, Ben, yanımda olamadığın her an… Hatice AK 19.02.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Olmayınca Sen olmayınca; Gün tükenmiyor Açmıyor çiçekleri yüreğimin Kirpiklerim darılıyor birbirine Kapanmıyor göz kapaklarım Gökyüzümü bulutlar kaplıyor Açmıyor güneş, uçmuyor kuşlar Bir yoksunluk fırtınası esiyor yüreğimde Başım dönüp, gözlerim kararıyor Yığılıyorum olduğum yere Sen olmayınca; Hiçbir şeyin tadı yok Yaşadığımın farkında değilim Elimde birikmiş niçin soruları Hırçın bir hal alıyor ruhum Beynim düşünmeyi unutuyor, Tutmuyor ellerim. Gövdem yük ayaklarıma, Savruluyorum. Sen olmayınca; İsyanım birikiyor, öfkem sessizliğe Özlemim küskünlüğe dönüşüyor Engel olamıyorum. Sevgim intihar diyor Yaşam belirtim düz bir çizgi Nefes alamıyorum. Anlasana…! Sen olmayınca ölüyorum... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Seni Bil -Ben sana ne desem, bilmem ki gönül Deli çaylar gibi akar durursun Tam yaramı sardım derken biryandan Sen ıslah olmayıp, neşter vurursunBazen Bazen Bazen Bazen özgür olursun tutsak kendine güneş olursun yoksun mum bile Bazen nehir olursun Karışırsın denize Bazen olmazsın damla Dönersin kuru çöle Bazen dağda taş olur Kuşlara kol geresin Bazen gökte yıldıza Kendince eş olursun Bazen kumsalın kumu Bazen kara topraksın Bir menekşe köküne Can verirsin, nimetsin Bazen Bazen Bazen Bazen derya olursun, ırmak, bazen göl bir kır çiçeği dalda gonca gül Sen istediğini ol Beni çağırma yeter Gün olur gül sinende Yeşil çimenler biter Tek dileğim sevgiye Hasret bırakma yeter Beni kederden sayma Sen seni bilsen yeter 29.06.2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Sevgisin Yüreğimi esir aldın Gam değilsin... Kirpiğimin ucundasın Nem değilsin... Duygularımı coşturdun Sel değilsin... Soldurmaktan korkuyorum Gül değilsin... Kırılmana dayanamam Dal değilsin... Söylesene sen nesin, Aşk mısın? Özlem misin? Sen her şeysin Cansın canımsın... Ölçülemeyecek kadar çoksun Çünkü sen sevgisin... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Taş Kalplisin Kendi gölgem ile konuşur oldum Nehirler gibiyken, bir kaba doldum Kahrının narında sarardım soldum Sevgi deme bana, sen taş kalplisin Tek bir güzel sözün fakiri ettin Gönül köprüsünün hakiri ettin Gönlümdeki çiçekleri kuruttun Sevgi deme bana, sen taş kalplisin Tırnağına değen taş mı olsaydım Yoluna amade baş mı olsaydım Tam yetiştim derken yine geç kaldım Sevgi deme bana, sen taş kalplisin Artık çaresiz ve bedbaht bir kulum Seven sevdiğine eder mi zulüm Ellerinden olsun derken ölümüm Sevgi deme bana, sen taş kalplisin Bırak bütün güller kalsın dalında Tek selamın gelsin seher yelinde Zehirler ağılar baldı dilinde Sevgi deme bana, sen taş kalplisin Yolun açık olsun, yoldaşın bulut En zor anlarımda olmuştun umut Zorlama kendini, beni de unut Sevgi deme bana, sen taş kalplisin Bakma sitemime, sözüm yok sana, Sizli- bizli konuşmayı öğrettin bana Bu sevda yük oldu garip canıma Sevgi deme bana, sen taş kalplisin Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Ve Ben Gibi Uzaklarda bir yıldız, çok uzaklarda Bazen düş gördüm sanıyorum Bazen en yakınımda, belki de yanı başımda İnecek gökyüzünden avuçlarıma, uzatsam ellerimi Yıldız, yıldız aydınlatıyor kederli yüreğimi… Yıldıza uzanan dağlarda kar var Bahara saklamışlar papatyaları Sarıçiçekleri, Gelincikleri, Kır çiçeklerini Minik dereler, yorgun yorgun akarken vadi boyunca Bir yıldız aydınlatan ceylanların yolunu, ses veriyor Yoldaş oluyor yalnızlıklara, sevgisi, saygısıyla... Haydi, bakmayın öyle uzaktan, şimdi zamanı Kutlamak için kuralım muhabbet masasını Örtüsüne ay düşsün, Yıldızın ışığında En çok da saygı, sevgi ve dostluk olsun Dostluk, sevgi ve kardeşlik, ana menüsü… İkramımız sevgi olsun tüm konuklara Bilinsin ki sevginin cinsi, rengi, ölçüsü, tartısı Olmaz milliyeti, Doğusu, Batısı Yaşanılası bir dünya için, illaki sevgi Sevmeli, sevilmeli, hesapsız, yalansız, riyasız Tıpkı sen ve ben gibi… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Yanımda Olsaydın Sen yanımda olsaydın geceler bu kadar uzun gölgelerin sesleri bu denli ürkütücü olur muydu... dolaşırken karanlıklarda yıldız yıldız aydınlanmaz mıydı yollarım... Odamın perdesine vuran sokak lambasının ışığı ürkütür müydü nedensiz... Gördüğüm kâbuslar yüzünden kan ter içinde uyandığımda yanımda olsan boğulur muydum gözyaşlarımla... Nefes nefese koşarken ardından sen uzaklaştıkça soluğum kesilip yığıldığım zaman olduğum yere tutanım olsaydın ellerimden... Bu denli üzülür müydüm, sen diye sarılır mıydı kollarım korkularımın şefkatine... Sen yanımda olsaydın... 17.07.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Yeter ki Gel De Bir gün terk edip de yıkmayacaksan Gözümden yaş olup akmayacaksan Bana elmiş gibi bakmayacaksan Canım feda olsun sana sevdiğim Hatam olur ise kızmayacaksan Olur, olmaz için üzmeyeceksen Benden ayrı durup, gezmeyeceksen İncitmesin bizi zaman sevdiğim Her nerede olsan seni bulurum İster isen rüzgâr, yağmur olurum Gel dersen yanına uçar gelirim Yorma kanadımı aman sevdiğim Deniz derya olur, sana çağlarım Bir gün göremezsem sitem bağlarım Hasretinden gizli, üryan ağlarım Vurma şu gönlümü yaman sevdiğim Sen yeter ki gel de, bu dünya durur Sevgim kanatlanır aşkına yürür Yüreğimi o dem baharlar bürür Kırmasın dalımı zaman sevdiğim Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Yokken Ben Sen yokken ben, Daha az ağlıyorum, Sen yokken ben, Hiç hayal kurmuyorum Sen yokken ben, Seni düşünmüyorum Sen yokken ben, Karanlıktan korkmuyorum Sen yokken ben, Hiç üşümüyorum Sen yokken ben, Daha az üzülüyorum Sen yokken ben, Hiçbir şey kırmıyorum Sen yokken ben, Hiç kitap okumuyorum Sen yokken ben, Daha az konuşuyorum Sen yokken ben, Hiç resmini çizmiyorum Sen yokken ben, Seni hiç özlemiyorum Çünkü Sen yokken ben, Yaşamıyorum… 12.12.2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen, sevilmeyi seversin, ben ise sevmeyi Sanırım ben dahil çoğu kimse İstanbul’da yaşamak istemez ama eminim hemen herkes İstanbul’u yaşamak ister.... İstanbul’u enine boyuna görmedim, boğaz köprüsünü geçişimde sayılıdır... İstanbul’un kalabalığı ve keşmekeşleri yüzünden çoğu insan Orada yaşamak istememesine rağmen Bu kent bütün albenisiyle hep düşleri süsler... Sadece düşlerde görülmek istenilen bir sevgili gibi... Çünkü düşlere kimse karışamaz, müdahale söz konusu değildir, sorgulayamaz hiç kimse.... İstanbul sevdadır, Sevginin aşkın ta kendisidir kimine göre, O bir nazenin, o vazgeçilmez bir canandır yerine göre... Yerine göre çileden çıkaran ama gene de sevilmekten vazgeçilemeyen bir baş belasıdır.... Ertelenir her şey, duvarları tekmelenir onu saran, Koruyan kollayan duvarları... Gene kollarını açar o size neden geç kaldın diye sormaz bile... Eylülde saçları düşer Haliç’e, baharda erguvanlarla salınır nazlı nazlı Göksu’da.... Bilir ki güzelliği baştan çıkarır şairleri.... Bu yüzden o hep sevilmeyi sever, şair ise sevmeyi... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Seni Aradım Memleketimi en çok bu mevsimde özlerim, Kırlarını, gelincik tarlalarını, kıpkırmızı develik çiçeklerini Bahçeleri alabildiğine kuşatan, çitlembikleri, Fesleğenleri, birde güneşe kafa tutan ayçiçeklerini, Yorgun çam ağaçlarıyla yarı çıplak çınarları, Mevsim gözetmeden küllü yeşiliyle salınan zeytin ağaçlarını, Ve dere kenarlarından suya dalgın, dalgın bakan söğüt fidanlarını Canhıraş sesleriyle hafızamı işgal eden ağustos böceklerini birde Kim bilir kaç kilometre yol kat edip Sonunda suya kavuşan kaplumbağanın Boynunu kabuğuna çekişini —boz bulanık akan dereleri—zamanı mıydı sanki bir de sen düştün usuma şimdi Öfkeni asi poyrazlara benzetirdim hep Tebessümünü, saksıdaki beyaz karanfile Ben seni en çok bu mevsimde sorar oldum rüzgârlara Ve Mersin ağaçlarıyla kekiklerin kokusuna Ben seni en çok gün batımlarına doğru arar oldum ufuklarda Zamansız çekip gitmene olan özlem mi, öfke mi? Nefret mi, bilemiyorum ama alabildiğine yoğun bir duyguyla Ve güneş batarken yüzünde en son gördüğüm Hüzün bulutlarını hatırlıyorum Sözün özü, gördüğüm her şeyde seni arar oldum bu sıralar Ben aradıkça sen kayboldun ve sanıyorum artık sen bende yoktun Şimdi elimde bir kördüğüm, çözmeye çalıştıkça Daha da çoğalıyor düğümler ama varsın olsun Bir gün elbet sen de anlarsın, neler kaybettiğini benim kadar Görüyorsun işte, hiç bir güzel şey ulaşmıyor sonsuzluğa www.Antoloji.Com - kültür ve sanat —Ya sen... Sahi sen ne düşünüyorsun bu hususta…? —Peki, söyleme, yani söylesen de olur… — Söylemesen de… Cevabı biliyoruz nasıl olsa ikimiz de... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Seni Düşünmeyeceğim Artık seni daha az düşünüyorum ne gün ortası şekerlemelerin geliyor aklıma ne öğle sonrası dışarıya çıktığında yolunu bekliyorum sabırsızlıkla… dağınık bir yaşama kucak açtım bundan böyle aynalar düşmanım dost oldum karanlık duvarlara sabahları isteksiz kalkıyorum yatağımdan acele de etmiyorum açıkçası sanki yetişeceğim yer yolumu gözleyen yâr mi var diye… coşkun dalgalara bağışladım tüm duygularımı ve çocuksu yüreğimi şimdi serçelerin cıvıltılarla oynaştıkları minicik bir su birikintisiyim kendi halinde durgun, hissiz, yosun tutmuş yüreğimle gözlerine baktığımda boğazıma düğümlenen sen yavaş yavaş eriyerek ciğerlerime doluyorsun, yakıp yıkarak umulmadık sözler gibi zehir zemberek… biraz da bu yüzden, mümkün olsa seni hiç düşünmeyeceğim ama ahhhh... ah şu taş olası yürek var ya duymasa hiçbir şey, hissetmese.... hissetmese ve taş kesilse diyorum Duygularım ne kadar dirense de sonunda aklım seni terk etti keşke yüreğim beni dinlese, o da terk edebilseydi... 15.11.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Seni Düşünürken Sensiz Bazen Bazen Bazen Bazen çiçeklerle bezeli bir bahçede filozofça bir masanın başında bir geminin güvertesinde martıları izlerken bir tren istasyonunda beni beklerken… Bazen bir apronda iki yana açmışsın kollarını Bazen uzun bir yolculuğa çıkmışız Nereye olduğunu düşünmeden Önümüze ilk çıkan otobüse atladığımız gibi… Oturmuşuz beş ve altı numaralı koltuklarımıza Pencere kenarına ben, koridor yanına sen Yaslamışız başımızı omuzlarımıza Saçlarımız karışmış, yüzümüze ve saçlarımıza… Sımsıkı tutmuşsun avuçlarında ellerimi Usulca siliyorsun, alnımdaki terimi Mola yerlerinde bir bardak çay alıyoruz İkimiz aynı bardaktan içelim istiyoruz… Ve sonu gelmeyecek bir film izliyoruz sessizce Önce sen kayboluyorsun karelerden, ardından ben Öylesine dalmış ve öylesine tutunmuşuz ki birbirimize Fark etmemişiz gözlerimizi açtığımızda Düşler ülkesinden sürgün edilişimizi dünyaya… Senli ve sensiz hallerimin özeti işte böyle Bazen avuturum kendimi hiç gerçekleşmeyecek düşlerle Bazen midye misali tüm pencerelerimi kapatırım dünyaya Yani Canımın İçi; seninle her şey çok güzeldir de Kurduğum bütün hayaller, kâbusa döner sensizlikte… Hatice AK 15.09.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Seni Hissetmekse Yaşamak Seni hissetmekse yaşamak, yanımda olmasan da Seni düşünmekse ve özlemekse, yaşamak, Her yudum suyu sen diye içiyorsam, Aldığım her nefesi sen diye alıyorsam, Elime aldığım her çiçek, her kalem, Her kitap, kısacası elimin dokunduğu Canlı cansız her şeye, Senin ellerin diye dokunuyorsam, Ben seni yaşıyorum… Yağan yağmurun bedenimi ıslatması ise yaşamak Ben seni yaşıyorum... İçinde sevgi, özlem, aşk, güven ve dostluk geçen, Her şarkı, her türkü, her roman ve her şiirde, Gözlerimden yaşlar boşanması ise yaşamak Ben seni yaşıyorum… Genellikle bölük pörçük uykuların ardından, Çevremdeki her şeyde seni görmekse yaşamak, Hani bende keşfettiğin inat var ya, Tüm şans ve şanssızlıklarıma inat, Ben seni yaşıyorum... Ve bana yakıştırdığından Fazlasına sahip olduğun şu inadın yüzünden Selam vermediğin uzun günler geçse de Hatta selam vermeden, hatır somadan Sorguya çektiğin hallerini bilerek Ve tüm bunlara rağmen seni sevmekse yaşamak Ben yaşıyorum... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Seni Özlemek Bir Garip Hüzünmüş Meğer “Seni beklerken ben, dururdu akrep, dururdu yelkovan, Saksıdaki çiçekler açmak için hep yolunu gözler, Kuşlar, en güzel şarkılarını senin için saklar, Güneş, gülümsemek için gözlerini beklerdi” Ne çık git kampanasıydı yaşamımızda çalan, Ne bir siren sesiydi, düşlerimizi korkuyla uyandıran, Bilemedim ki, yani hiç hesap etmemiştim, Bir sokak lambası gibi yalnızlaşacağımı, Sensizliğe düştüğüm an… Umutlarım var demiştim, nasıl olsa daha zaman var, Şebboylara geç sayılmaz yani, sonrada Kasımpatılar açar, Hatta Erguvanlar bile ama Nergisleri de göremedim mevsiminde, Bir telaş koştum durdum ruh gibi, oradan oraya ne olduysa, Ama ben yoktum, sadece senin özlemin vardı yanımda oysa… Kendimi aradım durdum çaresizce, hatta kavga bile ettim, Önüme gelen her şeyle, en çok da tanımadığım kendimle. Kitaplarda aradım, şiirlerde, ne bileyim işte, bir fincan kahvede, Bir bardak çayda, hatta ellerimle yaptığım taze ekmek kokusunda… Yoktum… Aynaya her baktığımda silik bir tebessüm, Mahzunlaşmış bir çift gözdü karşılayan, kurgulardaki bizi, Bakmaya cesaret edemediğim ama hissediyordum işte, Ben değil, biz vardık orada, ya da biz olmalıydık, Öyle kavilleşmiştik, sonsuzluk ülkesine birlikte yürüyecektik… Ve bilirdim, hissederdim beni izlediğini bir yerlerden, İşte o an nefesim daralır, boğazıma düğümlenirdi her kelimem, Bilirdim, ne kadar bekletsen de gelirdin sonunda ama Ben hep mahzunlaşır, hep seni özlediğimi düşünürdüm, Kısacası özlemin bir adı da hüzünse eğer, Anladım ki; Seni Özlemek, Bir Garip Hüzünmüş Meğer… 26.12.2011/Hatice Ak Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Seni Seviyordum Eskiden duyduğumda sesini, ürperirdim Heyecanlanırdım yani, korku ile coşku arası Korkardım, yanlış söylemekten, korkardım Seni sevmekten... Hatta sitem ederdin bazen, seyrekleşti Aramaların neden...? Korkuyordum şimdiki gibi Seni sevmekten değil ama kaybetmekten... Söyleyemedim... Alıngansın derdin, korkuyorum seni incitmekten Özgüveni tam bir insanken, korkar oldum kelimelerden Biliyorum senin aradığında, ne bir yasak aşktı Ne adı olmayan bir ilişkiydi... Aradığımız, şimdiye kadar yaşayamadığımız Çocukluğumuzdu belki, belki de doyunamadığımız sevgi Sebep her ne olursa olsun, açıklaması olmayan bir şekilde Seni seviyordum ve sesini duyunca mutlu oluyordum belli ki.. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Seni Seviyorum Dün, önceki gün, Daha önceki gün Yani mütemadiyen Seni düşünüyorum... Biliyorum İnadını kıramayacağımı Söz demiştim, gitmeyeceğim Büyük laf etmişim.... Ama şunu da hatırla Bir gün gidersem Sessizce giderim demiştim, Sana değil Makûs talihime küserim... Bak yine beceremedim Ne adam gibi sevmeyi Ne de sevilmeyi Bir platoniydi belki Belki de aşktı Adı her ne olursa olsun Ben seni çok sevmiştim... Ve biliyor musun? Hala da çok seviyorum Umarsız, karşılıksız Safça, öyle, ölesiye… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Seni Sevmek yapraklarına çiy düşmüş, çiçeklerle bezeli bir bahçede gezinirken, hayal ederdim seni, onlarla konuşan, ve güllere aşkını anlatan bahçıvan gibi... acaba mutlu muydun, gülümser miydin,? yoksa asık yüzlü mü? Nasıl biriydin, uzaktan izlediğimden, fark edemezdim… bir sesinin yankısı, bir de kokun gelirdi, uyanmama yakın, tan vakitlerinde, sesini, içli bir türküye, kokunu fesleğene, benzetirdim... sonra yanıma geldiğini hayal eder, küçük bir kız çocuğu, olurdum aniden, en masum ve en yalın haliyle, sevgiyi sen öğret isterdim, gözlerindeki hüznü gördükçe içlenirdim… bakışlarında kendimi bulmak, senli düşlerde kaybolmak, hep seninle olmaktı tek isteğim, ve hep böyle bir resmi hayal ederdim, seninle süslediğim hayaller cennetindeyken... ne tasa kalırdı yüreğimde, ne de üstesinden gelemeyeceğim bir derdim, sevgi dolu bir dünya kurardım ikimize, ve seni hep fesleğen kokulum diye severdim içten içe, utanır söyleyemezdim, seni deliler gibi sevdiğimi, parantez içi kalırdı tüm kelimelerim… keşke tüm hissettiklerimi söyleyebilseydim, biliyorum artık çok geç, faydası yok dövünmenin, Söylediklerim ve söyleyemediklerim, altı çizilmemiş satırlar içinde kaybolurken, ben, gene bir başına ve gene özleminin esiriyim, ve seni sevmek tedavisi olmayan bir hastalıkmış, hayalin beni terk ettiğinde anladım… 15.02.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Seni Yaşamak Bir bardak kaynar suyu tek yudumda içmiş gibi Öyle bir ateş ki, alev alev göğüs kafesimde Döner dururum yattığım yerde, geçmek yerine Daha da alevlenir közleri belli ki çok derinde… Sesini duymasam da, bir heyecan kaplar yüreğimi Nazlı-nazlı salınan söğüt dallarının meltemle titreştiği gibi Şakacı rüzgârların getirdiği gülüşünle uyanır içimdeki senli umutlar Her sabah sana koşarım uyandırmamak için ayakuçlarıma basarak İlk seni selamlamak isterim, uyku mahmuru gözlerimle konuşarak… Belki de oldum olası bu denli içten bir sevginin özlemiydi düşlediğim Bütün dengelerimi alt üst eden, böylesine vazgeçilmezim oluşun Akan sel suları gibiydim senden önce, durulmaya çalıştıkça hırçınlaştım Sense mağrur bir kaya oldun, ben arsız dalgalar misali eteklerine tutundum… Ben küçüldükçe sen büyüdün, sen büyüdükçe ben kayboldum Yüreğinde hiç izim kaldı mı bilmiyorum? Şimdi gözlerinde sonu olmayan bir yolculuğa çıkıyorum Eğer hissettiklerimin adı aşk’sa, ilk ve son yaprağıma sen’i yazdım İzin verirsen canımın içi, ben seni böyle yaşamak istiyorum... 22.07.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Senin Adın Yorum Şiir Kırmızı gül pek yakışmış sayfaya Narçiçeği selam durmuş havaya Şiirle birlikte daldık hülyaya Dost dediğin konar göçer bir zaman.. Kime siteminiz, ahınız neden Herkes, siz, biz, aynı yorulmuş beden İnsan düş misali, gider aniden Dost dediğin kalır naçar bir zaman... Eğriyi doğruyu karıştırırlar Mal mülk hasetliği yarıştırırlar Sanma seni, senle barıştırırlar Dost dediğin yara açar bir zaman... Şiir sayfanıza, konduk izinsiz Birkaç kelam ettik, ölçü izansız Bu dünya hep böyle, durur düzensiz Dost dediğin senden kaçar bir zaman... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Senin Uğruna Senin Uğruna; Her şeyden Geçebilirdim... Senin Uğruna; Tüm Alışkanlıklarımı Terk edebilirdim... Senin Uğruna; Tüm Ezberlerini Silip Atabilirdim Hafızamın... Senin Uğruna; Aklım Beni Terk etti Ruh Gibi Dolaşıyorum... Senin Uğruna; Mutlu Ol Diye Ben de, Seni Terk ediyorum... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sensiz Üşüyen ellerin ellerimde, Isıtmaya çalışıyorum Bir güvercin kadar masum, Bir serçe kadar ürkek gözlerinin içine, Bakmaya çalışıyorum, Bakamıyorum... Görmeye çalışıyorum göremiyorum Var mısın yok musun bilemiyorum Ani bir sesle kendime geliyorum Rüyadan uyanır gibi, Bunlar hep aklımın oyunları, Anladım… Ben sensiz olamıyorum... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sensiz Günler Dokuz ay bedenine ortak olduk Doğurdun, tüm hayatına İlk ağrılarımızı çeken sendin İlk aşkımızı anlattığımız sen Sırdaşımızdın Korkmadan sırlarımızı anlattığımız Dostumuzdun Karşılık beklemeyen Gizli hesapları olmayan Gülüşümüzdün, çocukça düşlerde Endişemizdin, gittiğimiz her yerde Senin gibi olamadık, senin gibi sarmadı Yaralarımızı hiç kimse Adı anne olan merhemleri Hiçbir yerde bulamadım anne Meğer her annenin merhemi Kendi yavrusunun yaralarına devaymış Deli derdin, itiraz etmezdim sana Bir bildiği vardır canımın bir tanesinin diye Deli demek, safça katıksız sevmek demekmiş Yine benden çok öndesin ne diyebilirim ki sana Mekânın Cennet, ruhun Şad olsun, Anneler günün kutlu olsun anne Hatice AK/11.05.2008 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sensizlik Ölüme EŞ Hece hece sakladım sözlerini Senden sonra tutunabilmek adına hayata, Çok üzgün ve kederliyim gidişinden, Çoğu zaman uykuya dalmadan Heceleri aldım avuçlarıma Ve böyle daldım, Yarı ölümün koynuna… Sen gittin ya, Yıkamadım giysilerini Uykular haram olduğunda, Gömleğini aldım kollarıma, Dizlerimde salladım uyutmak için, Ve böyle daldım, Yara ölümün koynuna… Hani bayramlarda biraz utansam da, Elini öptürürdün ya, anane diye, Sen giderken yine elini öpmüş, Ve saklamıştım bir kısmını, Yüreğimdeki kuytuya, Bu gün birazını çıkarıp, Tekrar öptüm Ve böyle daldım, Yarı ölümün koynuna… Bu gün babalar günü bir tanem, Ağlamadım... Gerçekten… Oğullarımızın canı yanmasın diye, Neşeli görünmeye çalıştım, Yine akşam oldu, yine yoksun, Senden kalanları hece, hece böldüm Ve böyle daldım Yarı ölümün koynuna… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Serbest Şiir Senin adın serbest şiir Ateş ol yak Rüzgâr ol savur Güneş ol kavur Dalga ol kumsala vur Dolunay ol Aşk iksiri doğur Tüm evreni Avucunun içine al Boyalı hamur yap yoğur… Senin adın serbest şiir Kuşları konuştur Bulutlar dile gelsin Saksağan güle gelsin Denizler yürüsün Kayalar çürüsün Koyunlar kurt Kurtlar kuzu olsun… Senin adın serbest şiir Güneş ol, ay ol, yıldız ol Dere ol, tepe ol, bayır ol Çiçek ol, çiğdem ol, çayır ol İster gece ol, ister hece Neyi seçmişsen o ol Sırala kelimeleri Hiçbir anlam taşımasın… Senin adın serbest şiir İster Gerçeküstüden söz et İster gerçeğin En gerçeğinden… Senin adın serbest şiir Yanlış anlama Özgürlüğün Verdiğim izin kadardır Sadece Edepli ol Bil ki; Güzeli Güzel yapan Edeptir Edep ise Sevmeye sebeptir… 27.10.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Serde Yörüklük Var ya Yeşile düşkünlüğüm bir başkadır, Yeşil göz pek sevmem, cin bakışlı olurmuş, Birazda nazarcı derler bizim oralarda, Mavi gözlü olanlara da çakır, Giysilerde de hiç yoktur yeşilim, Ama ben yeşile bir başka vurgunum, Serde Yörüklük var ya…..! Yörük demek yürüyen demektir sözlükte, Nedense kimi görgüsüz sanır Yörüğü, Kimi yabanıl… Oysa Yörük Öz Be Öz Türk’tür, Türkmen’dir. Meşe ağaçlarının gizemi, külünde yıkanan esvaplar, Ama ben yeşile, bir başka vurgunum, Serde Yörüklük var ya…..! Katık, su, pekmez, yoğurt, ayran, tulumlarda saklanır, Kalaylanmış bakır taslardan içilirdi sular, Arada bir, tulumunun dışındaki kıl düşer, Suyun içine, ekin çöpüyle nazikçe alınır, Yine de dökülmez bir kıl yüzünden yere, Kıla tüye kimse bakmaz, hep barışıktır kendisiyle, Ama ben yeşile, bir başka vurgunum, Serde Yörüklük var ya…..! Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ses öyle zamanlar olurki, bir ses duymak ister insan, ama bu ses en güvenilenden gelmeli aynı zamanda, hiç bir riya girmemeli beynin kıvrımlarına, olduğu gibi, hani bir çok ses ve insan yerine tek bir ses olmalı, yani bütün dünyaya bedel olmalı duyacağı ses... SEN sihirli sözcük, neler yazılıp söylenmezki, içtenliğine can-ı gönülden inanıldığında... Neler yakıştırılmaz ki ona... O her şeydir, hayattır kısacası, yaşamın anlamı... Sevendir O, Üzen aynı zamanda, taktir edendir O... Eleştiren aynı zamanda, gururdur O, Verilen emekleri istemeden de olsa Kökünden kazıyan, silip atan... Sevinçtir O, gözlerine baktığında kaybolacağın, Neşendir O, gülümsemelerinde hayat bulacağın.... Velhasıl Sen O, O da sensin... Aslında hepsi Sen... Ya da hepsi O... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sev dedin de sevmedim mi Bir fakir kuldum âlemde, Sev dedin de sevmedim mi? Bazen hayal bazen düşte, Gör dedin de görmedim mi? Bir gün güler bir gün gülmez, Halim hatırımı bilmez, Ağlasam gözyaşım silmez, Gül dedin de gülmedim mi? Alnımıza yazılmışsa, Düzen hepten bozulmuşsa, Yüreğin tozla dolmuşsa, Sil dedin de silmedim mi? Yoktu fakatım ve şartım, Kırıldı kolum kanadım, Cefana az mı katlandım, Naz ettin de çekmedim mi? Her gün ağıtlar mı yaktın, Çıkıp yoluma mı baktın, Yıkıldım viran bıraktın, Topladın da dağıttım mı? Artık tükendi hayaller, Yerlerinde eser yeller, Halime gülüyor eller, Hayal kurdun ben sattım mı? Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevda Kıyıya vurmuş bir söğüt dalıydı sevda, Yumdu gözlerini, hissetmekti istediği, Ürkekçe bıraktı, kendine uzanan ellere, Ellerini... Temkin de tedbir de, kâr etmedi hani, Adı-adımı nereye varacak, hiç düşünmedi. Güvendi, sevdi... sadece yaşamak istedi, Sevda adına bahtına biçileni… En başından bilmeliydi, Kalbe gölgesi düşüşünce sevdanın, Akıntıya kapılıp, sağa sola çarparak, Sürükleyeceğini, Bilmeliydi ya, kaptırmıştı bir kere. İpin iki ucu varsa, biri kendi elindeydi, Sımsıkı tutmuştu, kopsa düğüm atarlardı da, Hem kendisi, hem sevdiği düşecekti yüzüstü, Elinden bırakırsa… Her kopuşta da bir düğüm atacaklardı, Ve gene o düğüm, acıtacaktı canlarını. Oysa sevdalar iki kişilikti, Biri kaçırınca ipin ucunu elinden, tutacaktı diğeri. Olmadı...Olamadı... Sığlaştı sevgileri, sıradanlaştı hisleri... Şimdi sevdanın gözü yaşlı, Suya düş söğüt dalı hesabı, Köşesine çekildi beklemek üzere, Sevdiğinin, ellerine uzatacağı elleri … Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevda Git Başımdan Gördün işte etmedi İki kere iki beş Kar etmedi meth etmeler Ne göze ne kaşa Her defasında Elimde mendil gözümde yaş Olan yine bana olacak Senin için her şey hoş Uğraşma benimle Biliyorsun Ömrüm baharlarda değil “Sevda” git başımdan... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevdiğim Hayalin gözümde canlandığı an, Gönlüm kanatlanır, uçar sevdiğim. Ceylan gibi ürkek, su kadar sessiz, Hasretin sinemi yakar sevdiğim. Önce bir pınardım oldum çağlayan, Hasretin derdinden her gün ağlayan, Yokluğuna bile gönül bağlayan, Gözlerin özüme bakar sevdiğim. Nice yıldan beri sevmişim seni, Bilmem bu his neden yakıyor beni Uğrunda soldurdum canı bedeni Gönlümü bir sözün yıkar sevdiğim. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevdiklerim Beni Hep Üzdü Anne İşte gene sensiz geçecek özel bir gün Hiç bilmedik ki biz böyle günleri Ya geçim derdine takıldık Ya da bir hastalığın pençesine... Senden hiç beklemezdim demiştin Bu nasıl sevmektir böyle Kuşlar gibi beslersin sevdiğini Ben ise kraliçe oldum seksenimden sonra... Sonra karnında taşırken beni Kısmi felç geçirdiğini Yapılan tedaviler yüzünden Sakat kalacağımı düşünüp üzülmüşsün hani... Bir bu değil ki, bir yaşındayken ben Ve sırtına sarıp iş kovalarken Attan düşmüşsün sırt üstü... Ellerini dayanak yapıp ezmemişsin ya Yiyecek ekmeğimiz, çekecek çilemiz Öldürmeyen Allah öldürmeyince Görecek günümüz varmış işte... Hep sakın kâlp kırma kontrol et öfkeni Saman alevi gibi parlar, çabucak sönersin bilirim Harama el uzatma, adaletli ve saygılı ol Sermayesi olmayan tek şeyi ver her canlıya Sevgini ver çevrene, verebildiğin kadar sakınma Bir gün mutlaka döner gelir sana demiştin ya Geri döner mi bilmem ama sevdiklerim beni hep üzdü anne... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Seveceksen Böyle Sev Örneğin; Bir yanardağım, lavlarım yakacak, Bir gök gürültüsü kulaklarını sağır edecek, Ya da bir nisan yağmuru sellerine katıp sürükleyecek… Belki; Fırından yeni çıkmış bir ekmek kokusundayım, Taze demlenmiş bir bardak çay, Kavuran güneşin altında sararan başaklarda bir buğday tanesi... Tut ki; Asi bir deniz, dalgalarıyla durmadan kıyılarını döven, Ve ya bir nehir önüne geleni silip süpüren, Olmadı bir söğüt dalıyım nereye akarsan oraya giden... Bil ki; Yüreğim hep senin için çarpıp duracak olsan da çok ırak, Gökkuşağının yedi rengiyle sarıp sarmalayıp bağrına basacak, Verilen hiçbir güzelliği unutmayacak... Ben buyum; Seveceksen böyle sev…! Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevemezdim ki Sevemezdim ki Paylaşamadığım Hüzünlerimi Biriktirdim Gülüm Kaybolmasınlar Diye Bu Sayfalara Döküyorum. Biliyorsun işte, Mart Ayı Dert Ayı Derler Ya Öyle. Sen Yanımda Olsaydın Belki Daha Kolay Olurdu Atlatmak. Dört Başı Mamur Olan Var Mı Ki Ben Olayım. Seni Seviyorum Gülüm Yanımda Olsan Ne Çıkar Olmasan Ne Çıkar Bundan Daha Fazla Sevemezdim Ki... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Seversem Eğer Önce o gelmeli aklıma Hiç çıkmamalı düşlerimden Sevdiğim her şeyden daha çok En çok onu sevmeliyim Canımda, yüreğimde Her zerremde Benden çok olmalı bende Üşüdüğümde güneşim Yorulduğumda gölgem Ruhum, duygum, varlığım Çiçeklendiğim dalım Sevgisine tutunduğum Huzurum, havam, suyum Göğsünde uyuduğum Sevdam, saltanatım Gönül denizim olmalı Dalgalarıyla coşarken Hep ona susmalı, Hep ona susamalıyım Gökyüzüm olmalı, bulutum Göz göze geldiğimde Sevdasıyla tutuştuğum Yağmur sonralarının Toprak kokusu, Gül yaprağındaki Çiy damlası kadar Saf ve temiz Birini seveceksem Böyle sevmeli Sevebilmeliyim. 05.02.2012/Yenişehir-Mersin Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevgi başka, özlem başka, umut başka dallarda Sevgi başka, özlem başka, umut başka dallara konmuş ise beklemenin yararı olur mu bilmem ki..? Ben o zamanlar çocuktum ama özlem denen şeyin ne demek olduğunu bilecek kadar da büyük. İlk eşini belki kaybetmişti, belki de ayrılmıştı bilmiyorum, iki oğlu vardı yani ben öyle zannediyordum. Bazen karşılaşırdık, gözlerinde hep hiddet dolaşırdı sanki, korkardım gözlerinin içine bakmaya. İkinci evliliğini sanırım çevresi onaylamamıştı, belki de seçtiği eş adayını tutmamıştı yakınlarının gözü de bu yüzden eğreti tutmuşlardı onu belli ki. Sebep ne olursa olsun, iki erkek evladı vardı ve o bir anneydi. Büyük oğlu yani ilk eşinden olan oğlu evli ve iki-üç tane de çocuğu vardı. Maddi olarak muhtaç değillerdi aslında hem oğullarından hem de kendilerini dışlayan akrabalarından gelecek bir kap yemeğe ama her şey maddiyatla bitmiyordu işte. Yüreğindeki yarayı ve isyanı gözlerinden okumak hiç de zor değildi Ali ağabeyin annesinin. Bir kaç dönüm su altında, birkaç dönüm de kıraç yerde, nefislerini körleyecek kadar ekip dikecek toprakları vardı. Yeter ki insanın bir karış da olsa toprağı olsun, aç kalmazdı hiç kimse. Küçük oğlunu bir kere görmüşlüğüm var ama yüzünü hiç hatırlamıyorum, hafızamda canlanan sadece bir siluet, ceketi ve şalvarı aynı renkten bir elbise, başında bir kasket ve ayağında da nalın, resmin tamamı bu kadar. Gedikli Okulunu kazanmış gidecekmiş, Allah’a ısmarladık demeye gelmiş bize. Babama "Dayı" diyordu. Bizimkiler yolluk hazırlamışlardı, ne vardı ne hazırlamışlardı bilmiyorum, annem Ali Ağabeyin şalvarının cebine bir şeyler koydu. Bunun yol harçlığı olduğunu daha doğrusu "yolun açık, şansın bol olsun" anlamına gelen simgesel bir uğurlama geleneği olduğunu çok sonraları öğrenecektim. Babama dayı demesine sebep, gerçekten kan bağımız olduğu için miydi, ya da dil alışkanlığı mıydı onu da bilmiyorum. Zaten bilsem ne olacaktı ki.... Ali Ağabey Gedikli Okuluna gitti... Gidiş o gidiş..... Bir daha köye hiç dönmedi. Evlendi mi, çocukları var mı, nerede yaşar hiç bilmiyorum ama annesinin (aslında kendi www.Antoloji.Com - kültür ve sanat çocuğu değilmiş, ikinci eşinin ilk eşinden ayrılınca kundakta getirdiği bebekmiş) kendi kanından canından olmadığı halde, kendi çocuğu gibi baktığı, koynunda uyuttuğu ve özlemine hep umutlar büyüttüğünü anlattılar durdular senelerce. Mektubu gelir Alimin diyordu, oysa sadece avuntuydu, yani ben öyle sanıyorum. Hem mektup gönderse, köyden ayrılmasının üstünden onca yıl geçtiği halde bir kerecik olsun kendisi gelmez miydi... Deli tütün içerdi, özlemi artık öfke ve karamsarlığa dönmüştü, sanki hırsını kendi eliyle sardığı başparmak kalınlığındaki sigaradan çıkartıyordu, tütünü içmiyor, yiyordu sanki. Ömrü böylece özlemleri saya saya geçiyordu, bir gün kötü hastalığa yakalandı dediler, ziyaretine gittim. Hala gözleri çakmak çakmaktı, göz bebekleri özlem kokuyordu. Hasretini çektiği insan öz evladı olmadığı halde, ona duyduğu özlemi onun yerine öpe-koklaya yolun sonuna gelmişti.. Bu yaşam öyküsünde sevgi başka, özlem başka, umut başka dallara konmuştu, o da ebedi istirahatgahına. Hayat denen bilmecede sevgi başka, özlem başka, umut başka dallara konmuş ise beklemenin yararı olur mu bilmem ama özlem öyle insafsız bir şeydir ki, senden bir şeyleri hep ödünç alır ama hiç geri verdiği olmamıştır... Hatice AK/24.03.2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevgili Dostum “Sevgili Dostum" Sizi terk ediyorum ama, Ayrılma nedenlerimi de biliniz isterim... Böyle başlıyordu cümle... İçten, abartısız.. Kelime kalabalığına gerek görmeden... her sabah uyandığımda, tebessümünü gözlerimde hissettiğim, bukle bukle saçlarıydı, gözümün önünden gitmeyen, ses tonunu bile bilmediğim sıcacık bir gülüştü o… geldiğinde her yeri cıvıl cıvıl eden, gittiğinde hüzünlendiren güpgüzel bir insan, tanışıklığımız bir resim ve şiirleri hepsi o kadar... yıllar yılı hüzünler icat ettik her birimiz kendimize, hiç düşünmedik başkaları neler yaşıyor, nasıl yaşıyor diye, o beyaz bir melek, su kadar şeffaf, ana sütü kadar saf, şifa dağıtır, umut salar yüreklere sağlığı elverdiğince şimdi biraz hasta, yoğunluklu olarak ta kederler içinde… gitmek istedi benden, ne diyebilirdim ki bunalmıştı, yorulmuştu besbelli, hiç istemesem de gitmesini, haydi durma git dedim, güle güle beyaz meleğim, biraz toparla kendini, eğer bir dost ararsan, ben hep buradayım.... bil ki karşılıksızdır, hem sevgim, hem de samimiyetim… bir şeyler düğümlense de gırtlağıma, hüzünlerle dolsa da yüreğim, iyi olacaksan, huzur bulacaksan git benim güzel meleğim, biliyor musun "S e v g i l i D o s t u m" sen söyleyene dek, ben, bu cümlenin özlemindeydim … Hatice AK/28.12.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevgili İnsanlığım Otur bir kuytuya; Başını ellerinin arasına al, insan olduğunu düşün, Yaşadığın hayatı, geçtiğin yolları, Sevdim-sevmedim diye ayırdıklarını düşün, Söylediğin ve işittiğin sözleri… Geriye bak; Senin bu hayat, neler yapmışsın, Hadi durma elinde işte hayatının film kareleri, Başrolde sen varsın, hazırsan izlemeye, Seyirciler çoktan hazır matineye… Sorgula kendini; Hangi yolları yürümüşsün, ne kadar anlamlıydı, Nereden geldin, nereye gidiyorsun, Çok mu anlamsız yürüyüşün, Değerlendir, kendini, kimseye bırakma Zamanının ne kadarını boşa harcamışsın… Erdem yoksunusun; Yaşadıklarından ders alma, ört üstünü, Bulabildiğin en kalın örtüyle, Unut gülmesini, yaptığın her iyiliği, Gözünün içine sok kimi yakalarsan, Dünyaya direk kalacakmış gibi yaşa, Sakın ola ne sevgini ne de malını paylaşma, Bak, hırslarınla kazandığın yerdesin, Birine çalım atmaya, varlığınla atıp tutmaya, Ve istediğin gibi at oynatmaya hazırsın, “tamamsın yani, oldun sen, keyfini çıkar” Sen en büyüksün, bunu aklından çıkarma, Azaldıkça azal, küçüldükçe küçül, Kimsenin gözünde, beş para etme… Erdem sahibisin; Kaldır başını semaya, nereden geldiğini gör, Düşün… İşte hayat… Bitmeyen bir yolculuk, Sen ne olmak istersen, oraya götürecek, Hayatı “olmaya” çalışanlara bakarak yaşa, Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı diyenleri hatırla, Gülümsemeyi unutma, Tevazu sahibi ol, küçüldükçe büyü, Paylaşmayı bil, paylaştıkça çoğal… Bütün bunları bir araya getir, Yaşamını nasıl yapılandırdığını göreceksin. Yetinmeyi bil… Bil ki; insan kaldıkça anlamlar yükleyebilirsin yüreğine 31.10.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevgili İstanbul Kardeş Bilmem seni seven neden sever, Sordum kendime sende olsam seni sever miydim,? Seni sevmem için nedenlerim mi olmalıydı, Bilmiyorum… Boğazına, onca şiirler yazılmış, Yalı evlerine, kıyılarına, her an kuduran, Denizinin köpüklerine.... Mavi kıyınlarında pek az, Gördüğüm kadarıyla sahilin de işgal altında... Amacı neyse, ismi de lazım değil ya, Adını koymuşlar Türkü Bar, Haydi, onu da geçelim bir kalem, Herkes ne ararsa onu bulur da, Çöp tanklarının içini değil de dışını kullananlar, Metruk binalarıyla, kayıp şehir görünümündeki O güzelim yerlere ne demeli bilmem ki. Sağlıklı yaşam için veya kilo sorunu olan, Üç beş kişi sahilde tur atar, Benim yadırgadığım görüntülere alışmışlar belli ki, Ne yerlere pervasızca saçılan kuruyemiş kabukları, Ve onunla birlikte denize nazır tüketilen bira kutuları... Pek de umurlarında değil hani şana âşık olanların, Üstelik bu manzaralar, Atatürk’ün Zaman zaman istirahat ettiği söylenen evin çevresinde Olup bitti. Sevgili İstanbul kardeş, benim gördüğüm bu yüzündü, Ve seni hiç sevmedim diyemem ama Bunca vurdumduymazlığı göre göre seninle de yaşayamam.... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevgimi İçiyorum Neydi sebep bu kadar içime işlemene İşte yine karşıma geçmiş gülüyorsun Keyif aldığını sanmıyorum üzülüyorsun Oysa anlıyorum dediğin zamanlar bile Hiç anlamadığını söylüyordu gözlerin... Aynı dilden konuşmak ne güzel demiştin Neydi konuştuğumuz aynı dilden Ben yüreğimi açtım sonuna kadar Sen galiba eğlendin Söyler misin nasıl anlamaydı bu Birinin duygularını hafife almak Ne zaman olmuştu anlamak... Şimdi düşünüyorum da, Tek damla gözyaşıma değmezmişsin Duyuyor musun? Artık sen bir hiçsin Nefret bile etmiyorum senden Bütün duygularımı koydum bir bardağa Hayalinle birlikte, sevgimi içiyorum... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevgiyle Açardı Şiirlerimiz sessizliğim çaresizce dolaşır çiçek bahçemizde duyarım umuduyla sesini seher vakitlerinde sensiz ıssız her yan, alaycı bakışlarla gülümserken tan işte öyle, yüzümü okşayan bir rüzgâr gibi sözlerin okşar ruhumu, bir ben duyarım bir de daldaki birkaç yaprak… /..düşmek ister toprağa ama bekler, direnir tüm olumsuzluklara çünkü elindedir bir ucu özlemin, bilir ki kıyameti olacak bırakırsa../ el ele tutuşup, sevgiye yürüyememek, dalda açan çiçeğin güzelliğini görememek günler böylece boşa akıp gidiyor canımın içi ve bir şiiri okuyup anlayamamak kısacası yürek koyamamak... /..sen hâlâ dinliyor olsan da gecenin koynunda gün aydınlanıp, sokak lambaları sönmeye başladığında ben susacağım, zamanı gelince konuşuruz nasılsa../ alışılmışın dışında, çoktandır gelmeyi unutan bir demet çiçek, solmuş bir erguvan, mimoza, ortanca ne fark eder işte gerçek olmasa da olurdu, sen ve yalnızca sen yanımda olsaydın tek... /…sevgiyle açardı şiirlerimiz ve sevgiyle kapanırdı gözlerimiz biz sevdiğim; bizi biliriz, elimizdedir hâlâ umut söylencemiz…/ şair dediğin yüreğinde, tam on iki yazan yerde sevgiden başka bir şey tutmamalı bilirim gel gör ki, kimi zaman mani olamıyorum hüzünlerime duy sesimi dön artık, sensiz ve sevgisizim dön ki sararmasın çerçevedeki, bahar coşkulu bizli resimlerin, dön ki, gene ve yeniden sevgiyle açsın şiirlerimiz... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevme Dostum Aklın Varsa Sevmek ateşten gömlektir Giyme dostum aklın varsa Sanma ki sonu ölmektir Dayan dostum aklın varsa Bozma prensibi bence Yüreğin dolmuş sevince Düşler kurarsın sevince Uyan dostum aklın varsa Zararı yok sev duyguyu Bırak vehm ile kaygıyı Duyarlar size saygıyı Unut dostum aklın varsa Aşk ağlatır gündüz gece İsimler dillerde hece İşte sana bir bilmece Çöz bakalım aklın varsa Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevmediysen Vur Beni Akşam karanlığı, sardı çevremi Eğer sevmediysen, vur öldür beni Bilemezsin, ne çok özledim seni Akşam karanlığı, sardı çevremi Eğer sevmediysen, vur öldür beni Beni sevdiğini, bilseydim eğer Çektiğim acılar, dünyaya değer Aşkında sevginde, yalanmış meğer Akşam karanlığı, sardı çevremi Eğer sevmediysen, vur öldür beni Lambalar yanarken birer ikişer Şu garip gönlüme bir çığlık düşer İnsanoğlu olmaz olur mu beşer Akşam karanlığı, sardı çevremi Eğer sevmediysen, vur öldür beni Uyku tutmaz, yatak olur bir diken Yürek yaşlanırmış, beden genç iken Ağlarım bahtıma, herkes gülerken Akşam karanlığı, sardı çevremi Eğer sevmediysen, vur öldür beni Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevmekten Korkulur mu Duyumsamalarım aşk değil, masum bir sevgiydi Yudum yudum yudumladığım ellerinden O ellere artık bir daha asla dokunamam ben... Affet canımın içi, hak etmedim Ne bitimsiz sevgini, ne de şefkatini Son kez yüreğimle ve aklımla sevmek istedim Onu da beceremedim, adım gibi eminim Ah etmem kimseye kabahat tamamen benim... Gülerken ben, ağlama ihtimalindeyse bir başkası Yapamam canımın içi, yok bu işin şakası Gidiyorum senden ebediyyen, affet beni Sevmediğim için değil, çok sevmemdir sebebi... Sevilmekten Korkulur mu? Ben korkuyorum canımın içi, özür dilerim Çoraklaşan bahçemin kuytularına attım kendimi Bir başınalığa alışmak için gezinmekteyim... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sıcak Yıllar önce bir çocukla olan konuşmamızı hatırladım, tam da bu mevsimlerdeydik. Bardaktan boşanır gibi yağmur yağıyordu, bir manavın önündeki tentenin altında durup yağmurun dinmesini beklemeye başladım. Çocuk kendine has hareketleriyle elini tenteden dışarıya doğru uzatıp yağmurun şiddetini ölçmeye çalışıyordu. Aniden bana dönüp; -Abla, köpekler ıslanıyordur şimdi değil mi? Dedi. Beklemediğim bu soru karşısında kısa bir duraksama yaşadım, çocuk hüzünle gözlerimin içine bakıyordu. Onu mutlu edecek bir yanıt vermeliydim, öyle de yaptım. -Hayır küçüğüm, yağmur yağınca onlar da bizim gibi buldukları bir saçak ya da tente altına girip ıslanmaktan kurtulurlar dedim. Çocuğun gözlerindeki hüzün yerini sevince bırakmıştı, elle tutulacak kadar belirgindi o sevinç ve ışıltı. En az çocuk kadar ben de mutlu olmuştum verdiğim yanıttan dolayı. Şimdi ne zaman yaz yağmuruna yakalansam, o günkü konuşmayı ve o çocuğun bir anda sevince dönüşen hüznünü anımsarım. Bu sabah çok sıcak bir güne uyandık. Gününüz serin ve aydınlık,, her şey gönlünüzce olsun sevgili dostlar. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sırdaşım içime sığmayan bir sevgiydi benimkisi uzaklaştıkça yakınlaşan, kaçtıkça kovalayan... ilgim, konuşabileceğim bana önem veren, birine duyduğum hayranlıktı önceleri, sordukça cevap veren, bunaldıkça tutunduğum... yine öyle, yine tutunduğum, yine saydığım, yine sevdiğim ama hiç, sen’li düşler kurmadığım... uzak yerlerdeyken yanımda hissettiğim inandığımdın sen, güvendiğim, sevdiğim, şeffaf yüreklim, mert arkadaşım, gözü pek, deli dolu, pervasızım birazda şımarık, gönül ağacım... tüm bunların, anlamı neydi, ne bir adım ileri, ne bir adım geri, olduğum yerde sabitledim... bundan böyle ne yaparım hiçbir fikrim yok www.Antoloji.Com - kültür ve sanat sonuç; ne sen bana kıyabilirsin, ne de ben sana... sen hâlâ, ve hep ve, her zaman, sevdiğim insan, biricik dostum, umut güneşim tek arkadaşım, sırdaşım olarak kalacaksın... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sildim Arkadaş Gülün yaprağına düşen çiy gibi Sildim sözlerini, seni arkadaş Günüme doğacak son güneş gibi Seni, hayalini sildim arkadaş... Damla damla olur buhardan doğar Gün gelir damlası insanı boğar Bazen çağlayandır ser’ini sular Bağrımdan koparıp, yoldum arkadaş... Hoşgörü kalmamış, insanlar fesat Olmayan olana ediyor haset, Duygun kalmamışsa olursun ceset, Çiy değil çiğ’mişsin bildim arkadaş... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Siz Hep Yalan Söylediniz Pembe çiçekli sardunyaların kuşattığı patika değildi seninle hayal edilen buluşma noktası hanımeli çiçeklerinin süslediği kameriyeler hiç değil… bir şelalenin gölgesindeki söğüt dallarında cıvıltılarıyla yeri göğü inleten kuşların sesi orası da değildi hiç kuşkusuz Neydi…? neydi sana yönelişin temelindeki giz de güvenilmişti sorgusuz sualsiz… tükense gökte yıldız denizde kum dalda çiçek toprakta böcek sandınız ki yüreklerdeki sevgiler okyanustur hiç tükenmeyecek… Ahh şiirler, vahhhh şarkılar sevgileriniz ömür boyu sürecek dediniz, görünüşte içtendiniz ama tecrübelerle sabittir ki siz, hep yalan söylediniz… 17.11.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sizi Sevebilmeyi Ne Çok İsterdim Ne çok severdim gökkuşağını Renklerini saymışımdır çoğu zaman Aynı çocukluğum gibiydiler Ne tasaları olurdu, Ne uğrardı, yanlarına keder Yıllar sonra tekrar gördüm tüm renkleri Hüzünler doğuran gözlerinizin gülüşünde Çocukluğum kadar şen olmasalar da Hazana durmuş mevsimler kadar güzeldiler Nasıl anlatsam. Yüreğimde öldüğünü düşündüğüm Bir şeyler tekrar canlandı sanki Adını bile unutmuştum oysa çoktandır Anladım ki tüm bu duygu fırtınasının “adı sevgi, soyadı özlemdi” Demem o ki; Dalgaların kumsalı okşadığı gibi Martıların çığlıkları kadar yürekten Ve yakamozların maviye tutkusuyla Sizi sevebilmeyi ne çok isterdim Uyuduğunuzda açılan sırtınızı örtmek Usul usul saçlarınızı okşamak Soluk alıp verişinizle Yüreğinizin ritmini dinlemek için Sizi sevebilmeyi ne çok isterdim Bir bardak çayla Bir dilim ekmeği bölüşmek Dışarıya her çıktığınızda Kapıda ayak sesinizi dinlemek Ve uzakta olduğunuz her an Her saniye deliler gibi özlemek için Sizi sevebilmeyi ne çok isterdim Çınar ağaçlarında Cıvıldaşan serçeler gibi Cıvıl cıvıl, şen şakrak Saksıdaki Nergis gibi Yeniden canlanarak Kaygınızda sevincinizde Gökkuşağının yedi rengiyle Bir ömür yanınızda olmayı ve www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sizi sevebilmeyi ne çok isterdim Olmadı… Her işte bir hayır var derler ya Hayır, bunun neresinde ki Ben sizi sevemedim. 04.02.2013-Yenişehir/Mersin Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Son Bu senden son gidişim, Defalarca söz verdim kendime Bir daha kanmamak için sözlerine Bu sana ilk gelişim değil ama Senden son gidişim, inan bana Sakın; sakın hiçbir şekil ve şartta Bir daha çıkma karşıma… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Son Dakika bir gün daha eriyor sona gölgeler düşmüştür kuytulara mutlaka ne düşünmeli neler hissetmeli şimdi ev aynı ev, kapı aynı kapı ama o kapının ardında kolu çevirecek el, ne anne, ne de babamın eli neylemeli, hepsi bir bir gitti son dakika haberleri gibi.... saat-mesai bitimi hatice ak/30.09.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Son Kez Ağlayacağım Bu akşam son kez ağlayacağım Gelmişime geçmişime, aşklara sevdalara Son kez küfredeceğim, vefasız düşlerime Ve son kez düşüneceğim seni… Son kez çınlayacak sesin kulaklarımda Son kez bakacağım resimlerine, Dudaklarımdan ismin son kez dökülecek Bilmiyorum nefesini ve teninin sıcak mevsimini İşim kolay olacak anlayacağın… Bir şey var ki ölene dek o filmi izleyeceğim Çocuksu gülüşünü, masum bakışını Ve boynunu büküp duruşunu, Bu akşam bunları hatırlayıp, Ve yaşanan her şey için, Son kez ağlayıp, Varlığını sonsuza dek unutacağım… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sonsuzluğa mektuplar Masadaki vazoya yaslandırılan mektuba bu not iliştirilmişti. Hiçbir şey hissetmiyor olabilir miyim…? Yada pek çok şey…? Öyleyse bu kadar detaylı empati niye…? Hadi al ve oku, bu mektup sana… Ve “Merhaba” diye başlıyordu mektup; Her sabah uyandığımda önce sana, sonra kendime gülümsüyorum, Tıpkı senin öğrettiğin, tıpkı senin istediğin gibi, elimi yüzümü yıkayıp, saçlarımı tam tepemde topluyorum, kahvaltı hazırlayacağım ya onun için işte biliyorsun. Çaycının fişini prize takıp, akşamdan dolu bırakmışsam demliği temizliyorum önce, sonra içine dört tatlı kaşığı çay bırakıp üzerine ıslatacak kadar su ilave ediyorum, yani neden dört kaşık diye sorarsan, tek rakamları hiç sevmiyorum… Tekrar sana baktığımda ellerini göğsünde kavuşturup, beni izlediğini görüyor ve gene gülümsüyorum. Ben masayı hazırlarken, sen televizyonu açıp, akşamdan kalma haberleri izliyorsun, ben bizi düşünüyorum, bir şeyler canını sıkmış olmalı boncuk boncuk terler birikmiş alnında. Elimdeki kâğıt havluyla silmeye yelteniyorum, öyle bir bakıyorsun ki bana, adeta gözlerinin içinde kayboluyorum… İşte çayımız da demlendi, bardaklarımıza doldurup şekerlerini de ilave ettikten sonra üzerine yağ sürülmüş bir dilim ekmeği sana uzatıyorum, ikiye bölüp yarısını bana ikram ediyorsun, yeşil-siyah zeytinler, tuzsuz bir iki çeşit peynir, markası hiç önemli değil, çilek ve vişne reçeli, bir de öğün ayırt etmeksizin bir kaşık aldığım üzüm pekmezi… Hiç konuşmuyor, sadece arada bir bakışıyoruz, bakışlarımızla anlaşıyoruz kısacası. Sanki birimiz seslense büyü bozulacakmış gibi ürkek ama sevgi yüklü, özlem yüklü, saygı yüklü, yağmur yüklü bulutlar gibiyiz, yağdı yağacak, bir o kadar yaşanılası, bir o kadar tutsak, bir o kadar yasak… Bu güne böyle başladım, değişik bir şey olursa inan ilk sana yazarım, sen de biliyorsun empati yapıyorum ve eminim sende böyle hissettin, yani ne bileyim kaleme bunlar dökülmüşse, bunu hissetmeyen biri yazabilir mi. Sessizliğim kendimle hesaplaşmak içindi yoktu başka bir niyetim, gerçekten ne hissettiğimi anlayacaktım işte, yani kanaatimce... Hatice AK/31.08.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sorma Kaç bahar geçti sensiz Kaç mevsim kaç yaz Hiç fark etmemişim, bu nasıl ayaz Özlemlerim ne çok, sitem dersen az Payıma düşen hep sabır ve niyaz... Sorma; Bu öyle bir boşluk ki ne ben anlatabilirim sana ne sen anlayabilirsin beni… Sorma; suyu olmayan bir nehir yaprağı olmayan bir ağaç öğrencisi olmayan bir okul… Sorma; ağacı olmayan bir orman içindeki tek kahramanı sen olan, roman… Sorma; bu öyle bir boşluk ki yıldızı olmayan bir gece kelime olamayan bir hece ve inadına sevmek, sadece… Sorma; bu öyle bir boşluk ki duyuramadığım ses alamadığım nefes martılardan ayrık bir deniz cansız, ıssız, mavisiz… Sorma; bu öyle bir boşluk ki bütün yolları yokuş bütün mevsimleri kış ve bekleyişlerim Issız, kimsesiz… www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sorma; şimdi ne desem nasıl desem de kandırsam yüreğimi yönünü tekrar sana döndürsem… Sorma; keşke o an, hiç yaşanmamış olsaydı, keşke gülebilseydik, hiçbir şey olmamış gibi, bu öyle bir boşluk ki, sorma...ne olur sorma... 05.09.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Söyleyemedim Gecenin bir yarısı, iki yana düşen kollarımda amansız bir sızı Sol yanımda bir yangın, öylesine güçlü ve öylesine derin ki Beynimi mikser misali karıştıran, cevapsız kalan onlarca sorunun izi Mümkün değil bir daha uyumak, bu da bana has bir uykusuzluk krizi… Nicedir yoktu böyle bir derdim, deliksiz uykularım olmasa da Gene de bedenim dinlenirdi bir iki saatlik dalmışlık anlarımda Dinginlik yaşardım, hiç bir şey duymadığım, yarı ölümün koynunda Ve hep ölesim gelirdi bu huzuru uykumda da olsa bulduğumda… Gene başladım bu günlerde uykusuzluk nöbetleri tutmaya Türlü gerekçelerle, içimde ağıdı dinmeyen boşluğu avutmaya Evreni düşündüm birde, kim bilir şimdi kaç kişi ayakta Kaç kişinin umutları soldu ve yenik düştü münzevi karanlıklara… Yolcu istasyonları, hastane odaları, şehirdeki boş sokaklar Ve sıcacık bir tebessüme hasret, köprü altındaki tinerci çocuklar Derler ki insanı sevmek, kişinin kendisini sevmesiyle başlar Dönüp kendime baktım birde, benim onlardan ne farkım var… Görünen o ki kimse kimseyi olduğu gibi sevemedi, kabullenmedi Oysa insanlar neden mutsuz sorusunun cevabı ne kadar açık ve aleni Gururlar yüzünden hatalar hiçe sayıldı, sevilerse sahipsiz kaldı Her seferinde güle-güle git bileti, masum olanların hesabına kesildi… Bu kez uykumu bölen, ne yokluğun, nede düşlerime gelmemen Odama sinsice dalan minik kediydi, açık unuttuğum pencereden, Biliyorum düşünmemek ve özlememek için harcadığım çaba nafileydi İtirafım; ben sende ne kadarsam, sen bende katlanarak çoğalmıştın inan ki… Aynada kendimi tanıyamadım, bu mu benim sevgi anlayışım Yanlış olan bir şeyler var bu işte ama nedenini anlayamadım Sonra gözümün önüne hayalin geldi, içten gülüşünü dinledim Sağanaklar altındaydı yanaklarım, bütün umutlarım kül olurken Ben sadece seyrettim ve ayrılığı yüreğime söyleyemedim… 01.08.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sözün bittiği yer Hani sözün bittiği yerler vardır bilir misin? Bilir misin söz bitince ne söylenir, Yüreklere.... Nasıl söylenir, bilebilir misin? Bilemedin bilemezsin.... Boğazında düğümlenir, Her duygu, her damla gözyaşı.... Konuşamazsın da hece hece yudumlarsın ya.... Yağmura inat güneş açmaya çalışır ya gözlerin Gece karanlık olsa da yine yıldızlar doğar ya Sen dilek tutmak istersin, oysa yıldızlar, kayar gider ellerinden Hiçbir şey yapamazsın..... çaresizce hücum edersin yüreğine ama nafile............ Boştur bomboştur, ne uyanacak gecen..... Ne de söylenecek tek hecen Kalmamıştır....... Hoşça kal bile diyemezsin....... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sözün özü Düşün ki; Kış günü her yer buz tutmuş, Yavaşça yaklaşıyorsun pencereye, Saçakları sokaklara sarkan çatılardaki kuşları düşün, Birbirlerine sokuluşlarını, kursakları boş belki… Düşün ki; Bir yetim, ışıklı bir spor ayakkabıdır tek hayali, Ya da kırmızı bir bisiklet, düşünmez karnının açlığını, Nasıl olsa somun ekmeği görmüştür fırının camekanında... Düşün ki; İzbede kalmış bir kimsesiz, eli yüzü nicedir sabun görmemiş, Belki de midesi bir sıcak çorba, derindir bakışları, İnsanı delip geçer öylesine etkilidir işte o gözlerin izi... Düşün ki; Hastane odalarında bir hastasın, düşün herkesin isteği, Kavuşmaktır yuvasına bir an öce ve sarılmaktır sevdiklerine, Ve bir muhtacı, nasılda şefkat bekler mimiklerinden... Ve hayal et; Gülsün ister her şey, gülümse ister gözlerinle ve yüreğinle, Sevgi sunduğunu anlar onlar seni görmese de, bilmese de, Sevgi görülmez ki zaten, hissedilir, hayal edilir ve yaşanır... Hissediyorsan ve hayal edebiliyorsan dolu dolu, İşte yaşamak bu ve mutlu olabilmenin tek yolu... Sözün Özü, Sev, hisset, yaşa ve yaşat... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Su Aklar, paklar temizler, serinletir, yeşertir, dal budak verdirir, yangınları söndürür, peki bunca iyiliği varken, neden bir kaşığı öldürür… Boşuna dememiş bilenler, bulanık suya, dibi görünmeyen kuyuya girme diye, doğasıyla oynama, su akar yatağını bulur sakın değiştirmeye kalkma, sel olur, gelir seni bulur… sürükler istemediğin yerlere, takılsan da bir ağaç köküne, kaç yara alırsın, kaç yerinden kırılır kanatların, işte bu yüzden iki gözüm, iki kere temkinli olmalısın… çünkü su, verdiğini almaz, aldığını vermez, bir de yüzme bilmiyorsan, yoksa, salın, sandalın, küreğin, yandığının resmidir, o zaman söylenecek tek söz, Allah kolaylıklar versin… 03.10.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Suç kimde Bir Ahmet vardı çocukluğumuzda, Eli yüzü kir pas içinde, Anamurlu derlerdi, Zat-ı muhteremin takma adına, Gerçekten Anamurlumuydu bilmiyorum, Aynı vilayete bağlı ilçede yaşadığından İhtimal dahilindeydi, muhtemelen… Epeyce yaşlıcaydı, en muzdarip olduğu şey ise, Ayağındaki romatizmal sızısıydı, her kim baksa yüzüne, Ayağın iyimi ayağın diye sorardı… Mehmet Ali sessizdi, Ne kimseye yaklaşır, ne muhabbet ederdi, En çok saçları uzun kızlara, bakar bakar iç çekerdi. Gözleri kan çanağına benzer, Onun gözlerine bakmaya cesaret edemezdi hiç kimse Kendisine bir şey söyleyen olsa öylesine, Cevap vermez, bütün ufukları delercesine, Taaa uzaklara sabitlerdi bakışlarını, Yolunu gözlediği birini arar gibi… Öğrendik ki, Üniversite yıllarında bir kız sevmiş, Adı Leylaymış, peri kızı kadar güzel upuzun sarı saçları ve denizler kadar tutkulu masmavi gözleri varmış, Zor da olsa açılmış kıza, kız da ilgisiz değilmiş ama Vermemiş kız babası, layık görmemiş kızına Üniversite öğrencisi bir çulsuzu, İstemeseler de ayrılmışlar sonunda, Leyla canına kıymış, Mehmet Ali, aklına. O gün bu gündür, Leyla’mı gördünüz mü.? Demesinin sebebi de buymuş aslında… Ben; şiirler yazıyorum kendi çapımda, Şiirler okuyorum, birçoklarının adı şiir, Aklım başımdan gidiyor ara sıra, Evin yolunu şaşırıyor, sebepsiz gülüyor, Delice ağlıyorum, saplantım oldun anlayacağın, Bütün korkum seni unutmak, deli miyim ne...? Haydi söyle... Suç kimde.. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sustun Biz seninle Kasımpatılardan hiç söz etmiş miydik Erguvan mevsimiydi tanıştığımız zaman sanırım Sen her defasında değişik bir buket sunardın Ben adını bilemezdim çiçeklerin, yine sen anlatırdın… Mevsimler boyu her çiçekten bir buket yaptık Yüreğimizin en mahrem köşelerine sakladık Ki; bunlar arasında yoktu Kasımpatılar Yoksa biz bu yüzden mi ayrı iklimlerde kaldık… Yaptığımız en keyifli kaçamaktı çay faslımız hani Düşlerimizde el ele tutuşurduk bir geminin güvertesinde Rüzgâr yüzümüzü öperken, ben dağılan saçlarımı toplardım Sen gözlerime bakarak sevgi sağanağınla beni yıkardın… Olsun be canımın içi, şimdi ne Kasımpatılar Ne Ortancalar, ne Yakamoz gülüşlü Papatyalar Ne de akşam üstülerinin hüzünlü sarhoşluğu Kendimden geçiremez beni, seni özlemek kadar… Sahi biz seninle Kasımpatılardan hiç söz etmiş miydik? Ya da seviyor- sevmiyor diye bakmış mıydık papatya falına Şimdi sırtımı sırtına yasladım, yanımda olduğunu düşünüp Bu gün bir kaç kez baktım, bende hep seviyor çıktı... Sende..? Sus/tun..İstersen söyleme, galiba biliyorum... 21.12.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Suya, Sabuna Dokunmak Sen bana geldiğini sandın, oysa hiç gitmemiştin ki, sen benim darıldığımı sandın oysa ben sana darılamazdım çok çok kızardım bilirsin o da saman alevi gibi olurdu tebessümünü gördüğüm an bütün kederlerimden sıyrılırdım, ben sana papatya ve gelinciklerden taçlar yapardım sen en çok kırlarda kelebeklerle elim sende oynamayı severdin sana gel demedim çünkü hep bende, hep yüreğimdeydi yerin peki şimdi gel desem senin için imar ettiğim gelincik tarlasına gelir misin... Bir şiir buldum okudum.. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sürgün sürgündeyim bu günlerde uykularım firari kapattım kendimi bir hücreye ayağa kalksam başım çarpacak duvarlara... oturup bir köşeye çektim dizlerimi göğsüme düştü başım dizlerime hücrem soğuk hücrem karanlık Ve korkuyorum hem dışarıya çıkmaya hem içerde kalmaya... bir bardak çay eşliğinde birkaç ekmek kırıntısı sabah kahvaltısıymış bila mecburi kabul ettim yaşamak için yemek gerekmiş iyi de neden yaşayayım... bedene zulüm yasakmış peki verdiğiniz perhizler onlar ne olacak karar verin artık açlıktan mı öleyim yoksa yasaklardan mı? sürgündeyim her şekilde yavaş yavaş ölüyorum galiba hadi gelip kurtarsana... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şarapnel Yalnızlığım, yüreğime düşen bir şarapnel, (Bir fincan kahve olsam kırk yıl hatırım vardı) Diyordu fondan sızan müzik, Yüreğim bilmem bölünmüş kaç parçaya Böylesine bir bayram yaşıyorum bu hafta, Eskiden de Kalabalık değildim Ama hiç değilse etrafımda Kendimi feda edebileceğim sebeplerim vardı Birer birer gittiler, kimi ta uzaklara, Kimi hiçbir zaman dönemeyeceği ebediyete, Bana kalan en güzel hatıralar onlardan. Bir gün benden de şu an özlemini çektiklerime Kalacak olan hatıralar gibi harmanlanan. Yine de mutlu olmam gerekiyor biliyorum, Hep böyle kalacak değil ya, Kuzucuklarımla birlikte olacağım günleri düşünüp mutlu olmam gerekiyor aslında…. İşte o an sevinç ve mutluluk yine şarapnel misali Düşecek yüreğime… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şıpsevdi Sevginin izahı ölçüsü var mıdır? Söyleyebilir misin bana, Görmesen de katlanmak, Dokunmasan da hissetmek, Duygularının karşılık bulmadığını Düşünmeden bağlanmak, Ama hiç kavuşamamak, Nostalji olsun diye değil, Gerçekten bir akasya çiçeğini Yıllarca saklayabilmek, Umut etmeden ümidini kaybetmemek, Sadece varlığını bilerek, Yaşama dört elle tutunmak, Ölümüne sevmek ama Öleceğini bilsen de, Sevdiğini özgür bırakmak, Bir merhabaya, bir tebessüme, Tek bir söze karşılık Seni seviyorum demek Gökyüzüne ayaklarınızla tırmanmak kadar Hayali değil mi? Gerçek sevgi ise; O’nun yerine Kendini koyabilmesidir insanın, Hislerini duyumsaması, Acılarını üzüntülerini, www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aynı ölçüde paylaşabilmesi. Ve bunun yıllar geçse de Hiç değişmeyenidir gerçek sevgi. Birden bire seni seviyorum demekse, Olsa, olsa şıpsevdi... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şiddetin Orantısızı Bir şeyler yazmayı çok severim, zaten bunu sizde fark etmişsinizdir, şimdi bu yazıyı nasıl kısa tutayım diye düşünüyorum ama bir yandan da habire bir şeyler geliyor aklıma sizlere anlatacak, konular her ne kadar çok önemli olmasa da. Bizim siteye komşu apartmanlardan birinin bahçesinde kaz ve tavuklar vardı şimdi onlara Güvercinlerle köpekler de eklendi ve tam Bremen Mızıkacıları oldular. Tavuklar renk renk, beyazı, karası, kızılı tam tekmil, kazlar ve güvercinler beyaz. Özellikle kazların sesi hiç kesilmiyor, merak ettim uzun süre izledim, meğer zorları tavuklarla değil güvercinlerleymiş. Güvercinler uçuyor ya, kazlar bunu kıskanıyorlar, güvercinler ne zaman aralarına karışsa kazlar çileden çıkıyor. Dün olaya tavuklar da karıştı, bir kavga bir kıyamet aman yarabbi, önde bir tane siyah tavuk ardında biri beyaz biri kızıl iki tanesi ha babam kovalıyorlar, zavallı uçup bahçenin diğer yanına attı kendini de yakayı kurtardı diye sevinirken bir de ne göreyim ev sahibi olacak adam da aynı tavuğu kovalamaz mı? Yok dedim kendi kendime, bu iş böyle olmayacak….! ! ! Kafaya koydum, bir daha Mersine gelirken tek saçma bir tüfek alıp olaya balkondan müdahale edeceğim.... :)) (Şaka elbette) Olmaz canım, bir tavuğu üç tavuk kovalar mı, aman şey işte iki tavuk bir adam. Orantısız güç efendim, düpedüz haksızlık... Kedileri de sonra anlatırım, onlar oyun oynuyorlardı anne ve yavru kedi.... Bu arada kazlar çıngar çıkarmayı sürdürüyorlar..... En güzel günler sizin olsun....Mutlu Bayramlar.... Hatice AK/05.08.2013 Yenişehir/Mersin Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şiir vardır kitap yazdırır Çocuk; temizlik, saflık, paklık, masumiyet, Güvercin özgürlük ve barış, dikenli teller esaret, Deniz, Aşk, Kumdan Kaleler de hayal dünyası veya hayallerin bitme noktası olunca, gel de çık işin içinden diyesim geldi. Ama ne mümkün, bu şiire de şaire de haksızlık olurdu. Hani çocuğun dünyasına ve yaratıcılığına ulaşmak öylesine zordur ki, onların neyi ne zaman yapacağını hiç kestiremezsiniz. Bir gün giyim mağazasının birinde etrafa bakınıp duruyorum, bayan giyim bir üst katta imiş merdivenlerden üst kata doğru yol almaya başladım, benimle birlikte biri kız biri erkek çocuk olduğu üzere genç bir anne. Erkek çocuk üç ve ya dört yaşında, merdivenlerin yüksekliğinden biraz zorlanıyor, koltuk altlarından tutup çıkardım bir üst kata ama sırtı bana dönük olduğundan kendisini taşıyanın annesi olduğunu sandığı için mutlu. Bize ait kata ulaşınca anne teşekkür etti ben de yavaşça uzaklaştım ama ne hikmetse geriye dönüp baktığımda annenin küçük oğlanı aradığını fark ettim, sen elbiselerin teşhir edildiği rafların tabanına yat kedi gibi sürün orada, neyse erken fark ettik afacanı da annesi elinden tuttu bir daha kaybetmemek için. Gene yakın zamanda çıkmış olduğum bir seyahat dönüşü Havalimanında uçağın kalkış saatini bekliyorum, masmavi ve dupduru bakışlarında insanın kaybolduğu üç, dört yaşlarında bir kız çocuğu, sapsarı saçları atkuyruk bağlanmış ama o kadar hareketli ki, saçlarının bir kısmı kurtulmuş tokasından, fanilası da öyle, eşofmanından dışarıya çıkmış. O da biliyor ne denli şirin olduğunu ve alabildiğine keyfini çıkarıyor, son olarak yaptığına ne demeli. Küçük kız sesli olmasa bile ilgimizin üzerinde yoğunlaştığını anlayınca karşılıksız bırakmadı elbette ve gözden kayboldu, biz meraklı gözlerle etrafa bakınırken bir de ne görelim, oturduğumuz bankların arasında elleri ve dizleri üzerinde emekleyerek dolaşmaz mı, o mavi gözlerin nasıl güldüğünü herkesin görmesini dilerdim. İşte şiire çocuk girince yazmakla bitmiyor, belki de arınıyoruz çocuklara bakarken, onları izlerken ve onlara sarılırken. Ki; geriye dönüp baktığımızda en güzel anılarımız çocukluğumuzda kalanlar değil midir? Tüm ayrıntılarıyla anımsadıklarımız da öyle. Kendimizi çocuk gibi hissettiğimiz an arındığımız andır aslında, tıpkı dikenli tele konan güvercin gibi savunmasız, denizin dalgaları gibi özgür, ufuk gibi aydınlık. Papatyalar kadar masum, Papatyalar kadar zarif…. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şiiri anlamak, şairi tanımakla başlar. Şiir yazmak, ya da yaşadıklarını, yaşamak istediklerini, gördüklerini daha da önemlisi göremediklerini-görmediklerini dökmek kelimelere-cümlelere-dizelere, yani şair kendine biçtiği sorumluluğu sırtlayıp, önemsemişse yaptığı her iş oluş gibi şiiri ve sunduğu okuru... Şiir bazen uykudan uyandığında gelip bulur, bazen uyanıkken... Ama bittiğinde, şairin de dediği gibi derin bir nefestir alınan... Geçip karşısında seyre daldığı bir tablodur artık onun için... Belki kendisi her zaman göremez-fazlasını noksanını ama okur birazcık özen ve dikkatle, (anlamak için okumuşsa) hangi şiire emek verilmiş olduğunu bilir, her şiir ise ipuçları barındırır içinde şairi hakkında. Şiirler her zaman edilgendirler, gün olur şair tarifsiz hüzünler içindedir şiir güler, gün olur şiir tarifsiz hüzünler içindedir şair güler. Kısacası okunan bir şiiri anlamak, şairini az da olsa tanımaktan geçer, tanınmayan kısmı da zaten okurun üstüne vazife değildir.... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şiirlerden dilek tuttum Şiirlerden dilek tuttum umutsuz, Onlarda bana karşılar bu gün, Bilmiyorlar mı ki, çöküşte gönlüm, Bir yudum sevgiye muhtacım bu gün. Oysa koşar adım gittim onlara Hüsranı elime verdiler bu gün Koklayıp sevmeyi düşlerken gönlüm Dikenleri yoluma serdiler bu gün Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şiirlerin Duayeni Okudukça şiirlerinizi Yeniden keşfediyorum Dünyayı Bazen kızıyorum kendime Neden acı çekmek için Harcadım bunca vakti Güzelliklerle Dolduramaz mıydım diye Bencillik içeren tek satırınızı Görmedim Yüzünüze vurmuş Gönlünüzün güzelliği Sizi tanıdığımdan beri Daha çok sevmeye başladım Yaşamı İyi ki yorum yazmışsınız bana Şiirlerin Duayeni Sevgili Şiir Arkadaşım Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Tadım Tuzum Yok Usta Yazmanın da okumanın da Tadı tuzu yok, eskisi gibi Ne bir heyecan nede telaş Bir buruk gülüş anlayacağın... Sayfama her ne zaman baksam Bir yalnızlık, bir karamsarlık Bir şeyler yalnız ama nedir Sen biliyorsan bana da söyle... Bir atalettir sarmış ruhumu Sende aynısını yapıyorsun Damarıma basmıyorsun artık Yoksa dostluğumuzu mu yitirdik... Yazmayayım diyorum aslında Yazdıklarımda bir şeye benzemiyor ya Yazmasam da üzülmeyeceğim hani Bir ara bırakmıştım da sayfamı... Oyuncağımı elimden almışlar gibi Günlerce üzülüp, küsmüştüm herkese Ama bu defa gerçekten hiç keyfim yok Yani bırakıp gidersem eskisi kadar Üzülmeyecekmişim gibi geliyor... Zaten sen inandırmıştın güzel şeyler yazabileceğime, Boşuna emek verdin, boşuna UĞRAŞTIN USTA Çok teşekkür ederim, Fakat; Benden değil şair, hiçbir halt olmaz Anlayacağın Tadım Tuzum Yok Usta... Hatice Ak Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Tanımlama şimdi yazacağım şeyleri okurken, gülümseyeceksin biliyorum, gerek var mıydı bunlara diyeceksin, aşk hissetmektir diyeceksin, sevgi de öyle... sus, sakın söyleme gülümsemektir kendi kendine, aynaya her baktığında... gözlerine düşen özlem, dudak kıvrımlarındaki hüzün, saçlarına yağan kardır işte, yüzündeki meltem serinliği, yüreğindeki çarpıntı, bunların hepsi aşk da, ne zormuş meğer bu duyguyu tanımlama... ....../2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Tartışamamak ve tahammülsüzlüğün hakarete dönüşmesi. Tartışamamak ve tahammülsüzlüğün hakarete dönüşmesinin belgesidir. Gönderen: Bülent Aydınel 1 Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 20:00:00 Konu: BİLGİ -1SORU YANLIŞTIR,DEMİYORUM AMA... 'Yukarıda şiirle ilgili olarak dile getirilen düşünceler,aşağıdaki şairlerden hangisine ait olabilir? ' 2013 edebiyat sınavı 50. sorunun soru kökü budur. 1-'Yukarıda','aşağıda' sözlerinin soru kökünde birlikte kullanılmasının anlatım yetersizliği ve dili kullanma yeteneksizliğinden kaynaklandığını 30 yıldır söylüyoruz.Bu soru 'Burada' diye başlayan bir cümleyle yönlendirilmeliydi. 2-Anlatım bozukluğu sormadan Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne öğrenci alan ÖSYM,bu soru kökündeki 'olarak' sözcüğünün neden kullanıldığını açıklamalı düşüncesindeyim.O sözcüğü cümleden çıkarın,anlamda değişme var mı bakın.Gereksiz sözcük kullanımından doğan anlatım bozukluğudur bu durum.Herhangi bir metin değil,üniversite sınavı soru kökü bu. 3-'olabilir' diye bir yönlendirme edebiyat biliminin doğasına aykırıdır.Bu sözcük,görecelilik içerir.Sence,bence gibi kavramlarla düşünmeyi doğurur.Test sorusunun temel niteliği,iletisinin net olmasıdır. GENE SÖYLÜYORUM:SINAV SİSTEMİNİ DOĞRULAMAYAN BİR ÖĞRETMENİM BEN.AMA BU SİSTEM VAR VE ÇOCUKLARIM BU SİSTEMLE YÜZ YÜZE.KENDİ SİSTEMİNİZİ DOĞRU İŞLETİN HİÇ OLMAZSA,DİYORUM. YILDA 56 TANE SORU HAZIRLANIYOR ARKADAŞLAR.ONU DA KAÇ KİŞİ HAZIRLIYOR.İNSAF... Yeterli zamanım yok şu an,soruların tümü hakkında ilerleyen süreçte yorum yapmayı sürdüreceğim...BÜLENT AYDINEL 24.06.2013 Gönderen: Bülent Aydınel 1 Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 20:01:00 Konu: BİLGİ -2SORU YANLIŞTIR DEMİYORUM,AMA...2 43.soru:'Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır? ' 1-Üniversite sınavı gibi ciddi bir olguda yanlış diye tanımlanan bir olgu 'bilgi' kavramıyla tanımlanmalı mıdır? 2-Türkçede,anlatılmak istenen düşüncenin en az sözcükle anlatılması esas olduğuna göre bu soru kökünün 'Yakup Kadri Karaosmanoğlu'yla ilgili aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır? ' olması gerekmez miydi? www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 3-Sınav sistemi,bireyi zamana dayalı bir ölçmeyle sınadığından soru köklerinin mümkün olduğunca yalın olması gerekmiyor mu? BU SINAV,EDEBİYAT SINAVI...BİRİ BANA HAKSIZSIN,DESİN LÜTFEN... BÜLENT AYDINEL Gönderen: ZEYBEK HOCA Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 20:40:00 Konu: Yn: [turk-dili-ve-ed..] BİLGİ -1İlginç...... Öğretmen olmasam bu kadar ilgimi çekmez, 'ilginç' sözünü de etmezdim... 'Fazladan' kullanılan, gereksizliği aşikar her sözcük, zamandan kayıptır bir kere.. Anlamayı güçleştirir bu da bir başka sakınca... Hele 'olabilir' gibi kişiye göre değişkenlik izafesi atfeden bir söz, sınav ciddiyeti ile zaten uyuşmuyor, kesinlik gerektiren bir disiplin işinde ise hiç kullanılmaması gerekirdi... Size katılıyorum Bülent Bey... Teşekkür ederim bilgilendirmenize... Gönderen: ZEYBEK HOCA Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 20:44:00 Konu: Yn: [turk-dili-ve-ed..] BİLGİ -2Ben demiyorum.. Diyen varsa, açıklasın bence......... Gönderen: Bülent Aydınel 1 Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 20:43:00 Konu: Yn: Yn: [turk-dili-ve-ed..] BİLGİ -1Hocam,sinirden öldüm...Neler var böyle...İnanılır iş değil...Nazım Hikmet'le Mehmet Akif arasında ortak nokta icat eden bir sınav yaşadık...Soru doğru,ama çeldiriciler çok saçma...Saygılar sunuyorum... Gönderen: ZEYBEK HOCA Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 20:48:00 Konu: Yn: Yn: Yn: [turk-dili-ve-ed..] BİLGİ -1Biz zorlama ile 'akraba bile' yaparız, hiç alakası olmayan kişileri... İyi akşamlar Bülent Bey........ Gönderen: Bülent Aydınel 1 Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 20:47:00 Konu: Yn: Yn: [turk-dili-ve-ed..] BİLGİ -2Hocam çok sağ olun... www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gönderen: ZEYBEK HOCA Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 20:49:00 Konu: Yn: Yn: Yn: [turk-dili-ve-ed..] BİLGİ -2Siz de Bülent Bey..... Gönderen: Hatice Ak 2 Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 21:12:00 Konu: Eğri oturalım, doğru konuşalım Sorulardaki çelişkilere, yanıltmacalara siz ne kadar karşıysanız, ben de en az sizler kadar karşıyım, öncelikle bunu altını çizeyim ancak; Şimdi sizlere soruyorum...! ! ! ! ! ! Türkçenin yanlış kullanılıyor olmasında sizin, benim onun yani herkesin biraz katkısı yok mu....? Kendiniz düzgün kullanıyor olsanız bile, yorum yaptığınız şiirlerin hangisinin yanlışının düzeltmesi yolunda ikazınız oldu, hiç eleştirdiniz mi...? Bu yazılıp çizilenleri, sınavlarda mağdur edilen çocuklar okumuyor mu sizce, eteklerinize yapışıp ne olur şiirimi antolojinize alın da popüler olsun diyenlere hiç mi paye vermediniz...? Haydi lütfen kendimizi de eleştirelim, soruları hazırlayanlara cevap hakkı doğuyor, onlar bu eleştirileri okuyamazlar elbette ama eğri oturup doğru konuşacak kaç kişiyiz.... Saygılarımla değerli öğretmenlerime... Gönderen: Bülent Aydınel 1 Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 21:53:00 Konu: Yn: [turk-dili-ve-ed..] Eğri oturalım, doğru konuşalım Edebiyat,göreceli bir alandır...Birey özgürce davranır... Bireysel ilişkiler,kişinin kendisinin uygun gördüğü biçim ve anlamda geliştirdiği özel konumlardır ki bunun açıklamasını istemek doğru değildir. Ben,bir buçuk milyon kişinin yaşamını etkileyecek bir iş yapan insanların sorumluluğundan ve yanlışından söz ediyorum... Ben şiirimde anlatım bozukluğu yaparsam kimsenin ömrü zarar görmez...Kendim sorun yaşarım...Onların yaptıkları,bir neslin geleceğini bağlıyor... Bu kadar basite indirgemenizi komik buluyorum... www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Okuduğunuz çalışmalar muhataplarına ulaştırılmıştır ve bunlar okuduğunuzdan ibaret değildir zaten... Çoluk çocuğun yaşamını test ettiğin yerde bu tip yanlışlar yapılamaz...Buradaki amatör,duygusal ve teknik iletişimle bunun alakası yok. Saygılarımla... Otuz yıldır bu çocuklar için çabalıyorum,burada yazdığım üç beş işe yaramaz şiirle kıyas kabul etmez bu durum. Gönderen: ZEYBEK HOCA Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 21:56:00 Konu: Yn: [turk-dili-ve-ed..] Eğri oturalım, doğru konuşalım Hatice Hanım....... Merhaba... Eleştirmek kadar, düzeltmek de kolay olaydı, keşke...... Fazla söze girmeden....: - Gittiğim şiirlerdeki 'bariz hataları' şahsen düzeltmeye çalıştığımı söylemeliyim... Ama 'sayfada' değil, özeline gönderirim, böyle olması gerektiğini düşünürüm... Zira 'eleştiri/katlanma/olağan karşılama' alışkanlığının olmadığı yerdeyim, biliyorum... Böyle bir geleneği tek başıma yerleştirme gücümün olduğunu da sanmıyorum... Şiirin de sadece 'imla hatalarına' bakarım, gerisi için yetkin biri değilim..... - 'Popülerlik' için 'el etek' yapışanlar var mıdır, vardır herhalde... Deyim yerindeyse 'al gülüm, ver gülüm' üzerine inşa edilmiş ve 'iade-i ziyarete' dönüşmüş ilişkiler yumağı içinde 'sadece popülerlik' değil, bazen anlam veremediğiniz 'keskin dönüşler de' normal değildir.... Kendimizi eleştirmek ise mesele, 'pür-ü pak' bulmak bence asıl mesele... İyi akşamlar, saygılar, selamlar Hatice Hanım...... Gönderen: Bülent Aydınel 1 Gönderen: Bülent Aydınel 1 Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 22:07:00 Konu: MUSTAFA HOCA'M [turk-dili-ve-ed..] Eğri oturalım, doğru konuşalım Şiirlerimin yüzde doksanını kayıtlı değildir,diye yayınlıyorum artık...Bu ayrı bir durum...Gençlerin geleceğini Antoloji'nin durumuyla bağdaştırmayı anlama olanağım yok benim... Yani Antoloji'de saçmalıklar var...İyi...Saçmalığınla uğraş,sana bunlardan...Derdin zorun böyle bir sıkıntıysa müstakil bir makale yazar söylersin...Konunun anlamını ortadan kaldırıcı yayının ne anlamı var... Antoloji kadarsa dünya,elbette görüp göreceğin budur...Saygılar sunuyorum 1.800.000 genç girdi bu sınava...Antoloji nedir bu konuştuğumuz anlamda... www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gönderen: ZEYBEK HOCA Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 22:15:00 Konu: Yn: MUSTAFA HOCA'M [turk-dili-ve-ed..] Eğri oturalım, doğru konuşalım 'Makale' yazılabilir elbet Bülent Bey...... Yazılana cevap vermek yerine, niye yazılmasın? Tavrınızı anlarım... Ama antoloji içinde öyle bir kesim var ki... Ne zaman 'ciddi bir makale' paylaşsam, yüzüme denmese de ardımdan geliyor haberi...: 'Burası şiir sitesi, siyaset yeri değil.....' Buyrun.... Saygı bendendir........ Gönderen: Bülent Aydınel 1 Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 22:19:00 Konu: Yn: Yn: MUSTAFA HOCA'M [turk-dili-ve-ed..] Eğri oturalım, doğru konuşalım Yok efendim,onu demedim...Bizim konuşmamız üzerine sayın kurucunun söylemi anlamsız geldi...Kendimi eksik ifade ettiğim için özür dilerim...Ama durum bu...Sonsuz saygılar hocam... Gönderen: ZEYBEK HOCA Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 22:42:00 Konu: Yn: Yn: Yn: MUSTAFA HOCA'M [turk-dili-ve-ed..] Eğri oturalım, doğru konuşalım Ben 'doğru' anladım Bülent Bey....... 'Yazılana cevap' sözüm ondandı... Yoksa derim zaten.. Hiç kuşkunuz olmasın... Özür yok....... Gerek yok.... Saygılar benden sizedir..... Gönderen: Bülent Aydınel 1 Alan: Grup: Türk Dili ve Edebiyatı Grubu Tarih: 26.06.2013 22:47:00 Konu: Yn: Yn: Yn: Yn: MUSTAFA HOCA'M [turk-dili-ve-ed..] Eğri oturalım, doğru konuşalım Anladım hocam,sağ olun,saygıyla... Günaydın Sayın AYDINEL; “Bildiğinizden hiç şüphem yok ama yazıma Edebiyat Sanatı ve Edebiyat Biliminin tanımlarını yaparak başlamak istiyorum, naçizane Türk Dili ve Edebiyatı ile akademik anlamda daha yeni tanışmış (öğrenci) biri olarak.” “Edebiyat: Duygu düşünce ve hayallerin okuyucuda heyecan, hayranlık ve estetik zevk uyandıracak şekilde dil aracılığıyla ifade edilmesi sanatıdır. Edebiyat bilimi: Söz konusu sanat dalında üretilen eserlerin yapı, biçim ve içerik özelliklerinin, ortaya çıktığı koşullarının, y azarların eser ve okur karşısındaki, okurun www.Antoloji.Com - kültür ve sanat eser karşısındaki tavrının ve edebiyat alanının diğer sanat ve bilim dalları ile ilişkilerinin belirli yöntemlerle incelenip araştırıldığı alandır.” Olarak tanımlanmıştır. Keza benim de vurgulamaya çalıştığım buydu. Öte yandan aydın insanlar konuşurlar, tartışırlar-eleştirirler, eleştirilirler, Eğer; toplumsal ve toplumu ilgilendiren hele de genç kuşağı ilgilendiren bir durum varsa ki, mesleki olarak sizin sorumluluk alanınızda ve grubumuzda paylaştığınız bilgilerden sonra haberdar olduğumuz hata ya da yanılsama varsa ve buna benzer hata ve yanılsamalara bireysel bile olsa öncelikle siz eğitimcilerin karşı çıkmanız beklenir. Sizden beklentim ve sizin yazdıklarınıza bir makale ile görüş bildirmem bu yüzdendi. Kaldı ki; sizin yazdıklarınız, tavrınız ve tarzınız benim yazmış olduğum makale (sorularla ilgili eleştirinizi saymıyorum) ile kıyaslandığında sizin seçtiğiniz kelimelerden çok daha masum ve özenle seçilmiş ve yapıcı bir eleştiriyi dile getiren sözcüklerden kurulmuş olduğu açıktır. Gruptan ayrılmışsınız, kalmanızı isterdim ama takdir ve tasarruf sizin elbette. Bundan böyle size ancak başarı dileyebilirim. Başarılar... Bülent AYDINEL: Saygılarımla efendi, Benim karşı çıktığım ve anlamsız bulduğum nokta,eleştiri değil.Eleştirinin de tanımına bakmanızı öneriyorum. Siz,yazar,şair,edebiyatçı ya da sanat sever bir kimlik olarak beni istediğiniz gibi eleştirebilirsiniz ki bugünlerde gruplar bunun dışında bir işle uğraşmıyor,bunu sorun etmem. Siz,çok önemli bir olguda 'onu yama bunu yap' biçiminde ve ne yaptığımı bilmediğiniz bir alanda,hüküm ve yargı içeren sözlerle geldiniz.Bunu kabullenmiyorum. Bu isteğinizi kendi tavırlarınızla ortaya koyup yani önce kendiniz yapıp ardından müstakil bir yazıyla bildirmenizdi etik olan Ve baktım,Sayın Hatice Ak,bu söylediği konularda kendi ne yapıyor,diye...Hiçbir şey göremedim...Ama o da belki bizim gibi,gerekli gördüğü yerde özelden yazışıyordur,diye düşündüm... Söylememe gerek yok,ama bilin efendim...Cevat Çeştepe hariç,bu antolojide özelden iletişim kurmadığım ve şiirini ya da yazısını tartışmadığım,okuru olduğum tek bir isim yoktur... Şiirlerimin puan butonunu kaldırdım,'puan için yorum yapıyor.'dedikleri için.Artık çok gerekli görmediğim şiirlerimi antolojiye kayıt etmiyorum yani yorum sevdalısı da değilim.'Kayıtlı değildir' diye yayınlıyorum. Burası bir dergi değil yani bir okur kitlesi yok.Genel bir paylaşım alanı ve bu tip www.Antoloji.Com - kültür ve sanat yerlerde temel hak ve insanlık doğruları dışında insanları ikaza kalkmak kimsenin yetki alanında değildir. Size de başarılar efendim... Hatice AK; Sayın AYDINEL; bana kimsenin şunu yapma bunu yap demesini reddedeceğim gibi kendim de bir başkasına asla ve asla böyle bir söz söyleme hakkını kendimde görmem, göreni de hoş karşılamam bu bir, sanırım yazımı dikkatlice okuyamadınız çünkü cevabi yazınızın bahse konu yazımla uzaktan yakından ilgisi yok bu da iki, kaldı ki sizin paylaştığınız yazı evet genç neslin hayatını etkileyecek bir hadisede alkış tuttuğumu düşünüyorsanız bu da en büyük yanılgınız olur bu da üç. Hatırlar mısınız 'İmlasız şiir' başlıklı bir şiir yazmıştınız, bu bir tepki şiiriydi kanaatimce. Ama her neyse, ne kadar yazışırsak yazışalım ne siz beni, ne de ben sizi anlayamayız... İyi akşamlar, her şey gönlünüzce olsun. Hatice AK; Sayın AYDINEL; Kullandığım bir cümle ile ilgili olarak bana bu gibi cümleler kuranlar Türk Dili ve Edebiyatı Mezunu olamasınlar diye uğraşıyorum demiştiniz, ayrıca ne yazdığımı bilmediğimi de, ben ne yazdığımı da kendimi de haddimi de biliyorum, tartışmayı sürdürmek anlamında da yazmıyorum bu cümleleri ama bir iddiada bulunurken daha dikkatli olmanız gerekiyor sanırım... Aşağıda tırnak içindeki cümleler size ait, ben başladığım okuldan mezun olamayabilirim ama bildiklerimin üzerine ne ekleyebilirsem benim için kazançtır yalnız siz mezun olduğunuz halde eleştirdiğiniz yanlışı yapmışsınız, bu gün fark ettim de o yüzden bilginiz olsun istedim. “”””Ve baktım,Sayın Hatice Ak,bu söylediği konularda kendi ne yapıyor,diye...Hiçbir şey göremedim...Ama o da belki bizim gibi,gerekli gördüğü yerde özelden yazışıyordur,diye düşündüm...”””” Kelimemiz YAZIŞMAK’tı sayın hocam. Bundan böyle cümlelerime girmesine izin vermemeye çalışacağım. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İyi akşamlar diliyorum … Yukarıdaki yazıma cevaben (dün akşam) 28.06.2013 tarihinde hakaret dolu bir mail almıştım burada onu da yayınlamak isterdim objektif olmak adına ancak; nasıl olduysa ya ben kopyalayamadım, ya da şair sayfalarına girebilen birileri sildi. Ben öğretmenlere (öğretmenlerime) hep saygı duymuşumdur, bu tavrım ve tarzım hiç değişmedi değişmeyecek, öte yandan “Osmanlı Türkçesiyle ilgili olarak Sayın AYDINEL’den de iki kelime öğrenmiştim, belli ki öğrettiği ilk kelime için tartıştı, ikincisi için de hakaret etti. Bir şey söyleyemiyorum çünkü; KÖTÜ SÖZ SAHİBİNİNDİR. Sayın AYDINEL'in Osmanlı Türkçesiyle ilgili yardım isteğimle ilk öğrettiği ve hakaret etme hakkı elde ettiği ilk sözcük.... 1-Sözcük başındaki 'm,t,s'yi atın 2-İkizlenen harflerden birini atın 3-Sözcük sonundaki '-at,-in,-un'u atın 4-Sesli harflerin tümünü atın 5-Üç sessiz harften düşürmeyin ÖRNEK: MÜTECEHHİL 'M'yi at....ÜTECEHHİL Seslileri at....TCHHL Baştaki 'T'yi at...CHHL İkizlenen harflerden birini at...CHL Ulaşılan sözcük....CAHİL Gibi,tüm sözcüklere uygulanabilir...Kimi zaman başarısız uygulamanın olması,sözcüğün kökünün bilinmemesi,sözcüğün kökünün Türkçede kullanılmaması,Türkçeye geçerken ses değişimine uğraması vs nedenlerden kaynaklanabilir...Saygılar sunuyorum... .....Yorumsuz saygılarımla..... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Taştın Gönlümden Yine ılgıt ılgıt taştın gönlümden Sellerine kattın gördün mü bilmem Bir veda busesi aldın ömrümden Zavallı halime güldün mü bilmem Yine ılgıt ılgıt taştın gönlümden Yol yakınken dedin, gelme dön geri Olmuşken aşkınla garip serseri Gecelerim kayıp, günüm firari Hayal ile düşüm, böldün mü bilmem Yine ılgıt ılgıt taştın gönlümden Badem ağaçları çiçeğe durdu Gülün tomurcuğu hep seni sordu Kararan yapraklar bahara erdi Beni yüreğinden sildindi bilmem Yine ılgıt ılgıt taştın gönlümden Adın dua gibi düşmez dilimden Daha ne diyeyim anla halimden Ölüm gelse ayıramaz yolumdan Ayrılık marşını çaldın mı bilmem Yine ılgıt ılgıt taştın gönlümden Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Tatsızlık Hani en son konuşmamız var ya, benim hep konuştuğum, seninse hep sustuğun... gidiyorum dediğimde, aldırmaz göründüğün işte… Hiçbir şey göründüğü gibi değildi aslında, mutluluk elimizden uçacak diye korkuyorduk ikimizde, ve birbirimize geç kaldığımız için hayıflandık bir süre, sonra bir cesaret, ben gittim, sen gidişimi seyrettin… Özlemin, öyle çok yakıyordu ki içimi, günlerce divane gibi dolandım durdum, dönmek istedim kaç kez, kaç kez sana koştum, kaç kez şefkatine sığınmak istedim, olmadı, yapamadım, yapmamalıydım… İşte ben geldim, sana geldim dememek için, çok direndim, öyle zordu ki bu anları atlatmak, hep tuttum kendimi, ellerimle zincire vurdum yüreğimi, bir daha, bir daha, savrulup sarsılarak, yanarak yıkılarak… kaç kez seslenmek istedim, kaç kez sana geldim demek, kaç kez kapına kadar gelip, kaç kez döndüm geriye, cesaret edemedim, sil baştan başlayalım demeye, biliyorum gelebilseydim, biraz sitem eder, gene bağrına basardın, kaç kez yüzümü göğsüne gömüp, gözyaşlarım beni boğsun, yok etsin istedim, yapamadım… kısacası ne sende kalabildim, ne temelli gidebildim, ama sen sakın üzülme, ağlamalarım seyrekleşti, iyiyim inan, yavaş yavaş rutine dönecek her şey, artık sabahları yürüyüşe bile çıkabiliyorum örneğin… ilaç olduğunu gösteriyor zaman, tüm yıkıntıları onarıyor yavaş, yavaş şimdi kötü hissediyor olsakta geçecektir mutlaka, belki sen de aynı şeyleri düşünüyorsun, benim gibisin yani, şen şakrak olmasan da, belki biraz daha huzurlu, ama tatsızsın… 25.05.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Terk Etmedin Neden ve nasıl tanışmıştık seninle bilmiyorum Ya da ilk kim çalmıştı diğerimizin kapısını. Ne fark ederdi ki mutlaka şiirlerdi sebebi. Kaç kez kapatmaya yeltenmiştik kapıları da Engel olmuştu bir şeyler işte, kapatamamıştık yani. İşte bunları düşündüm bu sabah geçerken bir parkı. Havanın ayazına aldırmadan elindeki çay bardağıyla Elini ısıtmaya çalışan bir sabahçı ne kadar mutluysa Ben de o kadar mutluydum bu sabah anlayacağın. Sonra birden sen düşüyorsun aklıma, Bütün umutlarım dağılıyor, tuz buz oluyor her şey Umutlarım yerle bir olup, mutsuzluk çöküyor omuzlarıma, Biliyorum mutlu olmak için çok sebep var ama Keşke aklıma her gelişinde, göğüsümdeki ağrı da olmasa, Dayanılmaz bir sancı işte ve hissettiğim sadece acı. Geçse diyorum bir yandan, bir yandan da istemiyorum geçmesini, Ki; seni her hatırlayışımda bulutlar doluşuyor gözlerime, Sağanaklar kopuyor gök gürültülü, canım yanıyor, yüreğim kanıyor, Bu öyle bir yara ki, şifa bulmuyor, vefalı bir dost gibi terk etmiyor. Terk etmiyor sözlerin, terk etmiyor gözlerin, terk etmiyorsun. 27.01.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ters Giden Bir Şeyler Var Kırmaktan korktuğum için kabuğuma çekildim En çok, en fazla sevdiklerime çektirdim Ani çıkışlarımla anladım kalplerini kırmışım Ondan bundan bana ne deyip geçemedim... Nedendir bilemem, hep yanlış anlaşıldım Sevende sevmeyende sitemkâr oldu Oysa tek düşüncem sevgiler üstüneydi Sanırım kendimle kör ebe oynadım durdum… Ne kimsenin hayatı ilgilendirdi beni Ne kimin ne ettiğini merak ederim Kendi halimde ayakta durmaya çalıştım Tercihiniz bıktırmaksa alır başımı giderim… Beklemem özveri, hak edilmemiş sevgi ve saygı Olmak istemem kimsenin yüreğinde yapmacık kaygı Hadi beklemeyin eşikte, gidin hepiniz benden Değilse sevginiz yürekten, ölümsüz ve ebedi… Sırdaşımdır her konuda, bendeki kalır bende Huysuzluğum üstüne türküler yakılsa da Bedenimdeki ciğerim bile isyan ettikten sonra Bu gidişte bir terslik var adını koyamadığım… Hadi bırakın beni ve gidin, tam zamanıdır Hasta bir insanım olmaz sağım solum belli Hani bırakmazdınız siz tuttuğunuz eli Bu gidişte bir terslik var, adını koyamadığım… Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Teşekkürler Değerli Şair Arkadaşım, Teşekkürler Değerli Şair Arkadaşım, Teşekkürler Sayın Bülent AYDINEL I-ÖNSÖZ Artık benim gel-git lerimi bilmeyen kalmadı sanırım Antoloji. Com’da, yani şiirlerimi sildim, yorumlarımın canına okudum, hele benim için çok değerli olan bir şair ve sanatçı dostumuzun kurmuş olduğu gruplar ki, hepside örnek gruplardır, o kadar çok girdim çıktım ki sayısını ben bile unuttum. Sözünü ettiğim gruplara giriş nedenim kurucusu olan çok değerli büyüğümün kimi zaman daveti, kimi zaman da gene kendilerine destek olmaktan öte ne bir düşüncemin, ne de bir beklentimin olmadığını defaatle belirtmek isterim. Sözünü ettiğim gruplardan dün gene ayrıldım, ayrılma gerekçemle birlikte grupta paylaşmış olduğum veda yazımı burada noktasına virgülüne dokunmadan paylaşıyorum. Şunu da açık yüreklilikle ifade edeyim, sözünü ettiğim gruplardaki kurucusundan yöneticisine ve üyelerine kadar hiç kimseyle hiç bir sorun yaşamadım ve her zaman sözünü ettiğim grupların içinde olmaktan gurur duydum. Tepkim tamamen paylaşımların paylaşılmadığı ve iletilerin alıcısına ulaştığı anda silinmesineydi. II-AYRILDIĞIM GRUPLARDA PAYLAŞMIŞ OLDUĞUM YAZI Gruplarla ilgili düşüncem hiç bir zaman değişmedi, görünen o ki değişmeyecek de. Grupların kurulma amacı nedir-üretileri paylaşmak, eleştirmek ve grup üyelerinin gelişmesini sağlamak ise nerede eleştiri, nere de okumak nerede şairlerin birbirlerine verdikleri destek. Hepimiz sadece yazıyoruz habire yazıyoruz ama okumuyoruz, örneğin grupta bir paylaşımda bulundunuz, daha siz sayfanıza dönmeden alıcısı siliyor. Netice itibariyle; ne olur bana gücenmeyin kırılmayın üyesi bulunduğum tüm gruplardan izninizle ayrılmak istiyorum. Bu arada bir şiir dostumun da hakkını teslim etmeyi borç biliyorum. 'Sayın Bülent AYDINEL; örnek şairlerimizden gerek yorumlarıyla, gerek şiirleriyle, gerekse şahane kişiliğiyle. Elbette Bütün şiir emekçileri çok çok değerliler ama hiç bir duyuruyu atlamadığı için örnek verdim. Herkesin huzurunda değerli şair arkadaşıma şükranlarımı sunmak isterim. Kabul buyurmaları dileğim ve bilgilerine saygımla. Hatice AK/10.10.2012 III-Değerli Şair Arkadaşım, Dostum, Kardeşim, Sayın Bülent AYDINEL'in ben gruptan ayrıldıktan sonra yazdıklarını gene noktasına, virgülüne dokunmadan burada paylaşıyorum. Aşağıda okuyacağınız şiir ve gene aynı kalemden dökülen yorumda geçen, www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 'Bir çığlık düşer kimsesiz bir bozkıra,duyan da olur,duymayan da... Ve çığlık, çığlıklığından bir şey kaybetmez asla' Bu cümle o kadar çok şey anlattı ki bana, yani ben de biliyorum grupta paylaşılan her şeyin herkes tarafından anında paylaşılamayacağını, kişi uygun değildir, zamanı yoktur, en kötü ihtimalle o şairle sosyal veya siyasi düşünceleri örtüşmüyordur veya o üyeyi sevmiyordur ya da şiirlerini beğenmiyordur ama okunmadan silinen bir gönderi hakkında bu savlar da tamamen çürümüş oluyor ki geriye sadece bir iki şey kalıyor, bu da sadece önyargı olarak değerlendirilebilir, bunlar elbette olağan şeyler, herkes herkesi sevecek diye bir kural da yok. Açık yüreklilikle söylüyorum, üstüne basarak belirtmem gerekirse yukarıya alıntı yaptığım cümleyi daha önce okuma şansım olsaydı, sırf bu cümlenin anlattıkları için ve Bülent AYDINEL için kalırdım o gruplarda ama biliyorum ki artık çok geç. IV-Kimden: Bülent Aydınel 1 (Bay, 48) Kime: Hatice Ak 2 Tarih: 10.10.2012 20:11 (GMT +2:00) Konu: İZNİNİZLE EFENDİM Lacivert bir feryada döner zaman Azalan kirpikler tutamaz zamanın akışını Biz göçebe şiirlere kanat takıp yılkı atları misali savrulurken Rengini ömürde tamamlayan sözcüklerin yetim ateşlerine Bir kimsesizliklerimiz eklenir çağın yırtılan kimliğine Durur su Gün ışır ve sevdanın sevdasına tutunan martıların okyanuslarında mavi kımıldar Bundandır yaşama dar gelen bütün çığlıklar şiire sığar Siz bir kayasınızdır ya da tüyden hafif bir renk olursunuz serüveninizde Aynı suyun ışığında yıkanır ceylanlar ve kelebekler bilmeseniz de Bir tek umutlu kafiyeler kalır insanlara Sıradan çocukların saçının okşanması kalır Avuç içlerinizin alnınız kadar temiz olması kalır Çağlayan kendini tamamlar arınır Arınan her zerrede sizden bir yudum su kalır Siz tutup değiştirmek istersiniz bir şahini bir serçeye Dökülen tüy sararan ter devran gene devrandır Direnen türküler dinleriz yağan mesnevilerin altında Sıcağı sıcağına bir merhabadan süzeriz dostluğu ve kâfidir Özgürlükleri ışık eyleriz sevdaların saçına Ki her tel geç kalınmış zamanlar için telafidir Hadi şimdi battaniyeyi topla sırtına gece ayazı çarpar şiir iklimlerinin Ateşi karıştırıp çay koyacağız üstüne kafiyede dağ akşamıdır Telaşı ötelemek gerek güneş doğacak elbet Gözlerimizi kapatsak da ufka Yarınlar oradadır www.Antoloji.Com - kültür ve sanat BÜLENT AYDINEL Şu an yazıldı bu dizeler efendim, dostlukla, kardeşlikle ve arkadaşça... Anlatım bozukluğu ve yazım yanlışı varsa özür diliyorum... Ama çok uzun söylemleri kaldırmaz elbet bir şairin bir sayfayı terk edişi... Ve haddimize de sığmaz kararını sorgulamak... Ama şiirler paylaşılmak içindir elbet.Bir çığlık düşer kimsesiz bir bozkıra,duyan da olur,duymayan da...Ve çığlık, çığlıklığından bir şey kaybetmez asla...Saygılar sunuyorum... Saygı Benden Size Değerli Kardeşim. Hatice Ak/11.10.2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Tevazu Kolay olmayacağını biliyordum Ne bileyim işte, utanmak sıkılmak Yadırganmak da vardı işin ucunda Ama her şeyi göze almıştım işte… Memlekete birlikte gidecektik sizinle Derede birlikte balık avlayacaktık belki Belki bir çam ağacının gölgesine oturup Gülüşecektik eski yaşanmışlıklarınıza Toprak yolda yürürken Üstümüz başımız toza belenecekti Siz, bebekken gördüğünüz kız çocuğundan Söz edecektiniz, ben dikkatle dinleyecektim Haa, bir de hani değirmen vardı ya İşte onu da ziyaret edecektik Böğürtlen dikenlerinden yol bulabilirsek İncir ve dut toplayacaktık birlikte Belki de yerfıstığı çalacaktık Hocanın bahçesinden Gördüğümüz toprak çatılı ilk evin mertek aralarına Saklanan sincapları kovalayacaktık bir süre Koşabilirsek tabi arkalarından nefes nefese Üzüm bağlarını gezecek, kekik ve ada çayı toplayacaktık... Bunların hepsi şakaydı aslında Biz memleketi gezecektik bir uçtan, bir uca Tüm bunları, siz de özlemiştiniz en az ben kadar biliyorum Belki her birimiz diğerinden habersiz gene gezeceğiz Ama aynı tadı verir mi bilemeyiz… Örneğin; Siz bana yüzmeyi öğretecektiniz, bu yaştan sonra Ben size yöresel yemeklerimizi, ne kadar gülünç değil mi? Sonra türküler dinleyecek, şiirler okuyacaktık, Belki de yazacaktık Ara sıra da kafayı memleket meselelerine takacaktık … Şair olduysak hep aşk şiiri yazıp okuyacak değiliz ya Kimi zaman hüzün, kimi zaman öfke, kiminde isyan Kiminde de dalga geçeceğiz kendimizle ve hayatla Bazen de anasını satacağız, derdin tasanın mesela Bazen bir bardak çay olacak yoldaşımız Bazen bardakları dolduracak akıttığımız gözyaşımız… Hal böyle olunca gel de efkâr basmasın www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gel de arama közde demlenmiş bir bardak çayı Demem o ki, kafayı toparlamak için ne içtiğin değil de Kiminle içtiğinse mesele, her ne kadar tiryakisi değilsem de İtiraf edeyim efendice, hayatımda içtiklerimin En kötüsü ve en keyifsiziydi o kahve Ama en çok da neye üzüldüm biliyor musunuz? Şiirlerin, yüzleri bile kızarmadan gene yalan söylemelerine…. Hatice AK/25.03.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Teyzeme Ağıt Üç yetim bir evde oturup kalmış Sarı kızın derin düşlere dalmış Yattığın yatağı yad eller almış Uyan teyzem uyan derin uykundan Uykunun sonsuzu sendedir inan Yakıyor içimi sensizlik her an Var mı yas tutacak kardeşin anan Uyan teyzem uyan derin uykundan Evine vardım da bulurum sandım İnan ki kahroldum kavruldum yandım Seni göremedim deliye döndüm Uyan teyzem uyan derin uykundan Yabancıyla dolmuş evin dört yanı Terk ettin tahtını sarayı hanı Biliriz fanidir dünyanın sonu Uyan teyzem uyan derin uykundan Duydun mu feryadım bilmem başında Münevver yazılı mezar taşında Bir kerecik görsem nolur düşümde Uyan teyzem uyan derin uykundan Haticeyim duman sarmış başımı Seçemedim hayal ile düşümü Bulamadım bu yerlerde eşini Uyan teyzem uyan derin uykundan Hatice Ak/1979 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Toprağa Sen Koy Hava; kurşun gibi dokundukça yüreğime Ezilmekteyim; bir ses ver, ya da uzat elini, Tut ellerimi, biliyorsun ki isyanlardayım, Yine en başa döndük, hiçbir yere gelmemişken Hala bitiremedik sorguları, sen sordun hep Ben söyledim, her zaman yaptığın gibi, Sonrada arkanı dönüp gittin, Kim bilir bu gidiş kaç mevsim alacak ömrümden Boş ver be üstat, kaç mevsim geçer, kaç hücre Kaç hücre ölür, umursama bile, hiç dert etme Kendi düşen ağlamaz, iki gözü birden çıkarmış Benim gözlerim çıkalı çok oldu üstat. Şimdi yapmam gereken, öldürdüğüm bedenimi Toprağa vermek... Tutar mısın bir ucundan? Bu Son isteğim Bırakma kimselere Sakın bırakma, bu senden son isteğim İllaki, toprağa sen koy beni Mümkünse iki damla da gözyaşı bırak, Bırak ki,orada da özlemeyeyim … Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Toros Dağı Toros Dağı hikmetin var bilinmez Kışın dumanından çevren görünmez Kar ile kaplanmış başın bulunmaz İzin ver geçeyim gel Toros Dağı Kış gelince giyinirsin akları Akdeniz’e karşı kurdun tak’ları Bağrında besledin hep Yörükleri Aşkına olurum kul Toros Dağı Baharda göverir çiçek açarsın Binbir çeşit kokuları saçarsın Azametle Sertavulu geçersin Yıkma şu gönlümü gül Torsos Dağı Doruğunda bitmez dumanın kar’ın Bize siper oldun çoktur yararın Hangi yolda kıldın ise kararın Bana da bir haber sal Toros Dağı Kim hayran olmaz ki senin başına Bahar ile yazın, karakışına Karacoğlan gibi düşsem peşine Alından bir hisse böl Toros Dağı Adın hep dilimde bal Toros Dağı Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Tutunun sevginize /.. böğürtlenler vardı dere kıyısını mesken edinen tutarlardı süzgeç gibi her şeyi, akıntıya kapılıp gelen neler, neler olurdu, en çok da su kanalı boyunca uzanan cennet görünümlü bahçelerden olgunlaşmadan kaçan elmalar ve narlar vardı suya atlayan.../ Kökleri bu coşkulu topluluğun içinde kaybolmuş göklere başkaldıran bir çınar ağacı var olmuş köpük, köpük akan sulara tepeden bakmakta usulca yaklaşıp yanına, tutundum bir dalına bu seremoniyi kuşlarla böcekler de izlediler uzaktan… Sen çınar ağacı; sana gelen yollar hep dümdüz ya da kumsal sanma öyle yerler var ki, sarp kayalıklar ve dikenlerle kaplı inan buna bak işte sana geldim, güvenle yasladım sırtımı sırtına önce sevdiğimin nehir gözlerini resmettim sonra da rast gele şekiller çizdim serildiğin toprağa… Bakışıp durduk bir süre öylece resimlerle onlar birden gerçek oldular ben ise rüya derken ağaç dile geldi… Dokunsam ağlayacaksın dedi istiyorsan ağla hadi ağla ne duruyorsun belli ki onu çok özlüyorsun varsın akıttığın gözyaşların sevginden olsun… Düşün bir kere, ne onun kadar seven bulabilirsin nede bir başkasını sevebilirsin artık ömrün boyunca madem çok sevdiğinizi söylüyorsunuz birbirinizi böğürtlen dikenleri bile tutmuşsa suya kapılıp gelen her şeyi hayal bile olsa, siz de sımsıkı tutunun sevginize sakın bırakmayın ellerinizi, kenetlenin birbirinize hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde kötü günde… 27.08.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ucuzluk Kitaplar Alıyorum Çokca kitap Ucuz, ucuz Renk, renk Şiir kitapları Hikayeler Romanlar Çok kitaplar İçlerinde Senden Benden Bizden Birileri var Ucuz kitaplar Renk renk Şiirlerini Kitaplaştır Diyorlar Şimdi çok Değerliler Eğer Kitaplaştırırsam Ucuzlamaz mı Şiirler Bu yüzden Çok kitap Alıyorum Hediye Gelenler de Cabası Ucuza gitmesin Yürek emekleri Diye Çok kitap Alıyorum Korkarım Bir zaman Sonra Kiloyla satılacaklar 26.03.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ulu Orta Dertleşiyoruz Çocukken hep annemin beni terk etmesinden korkardım en çok (yani ölmesinden) , çünkü dört yaşında tanışmıştım ölümün soğuk yüzüyle, iki yaş küçüğüm olan kız kardeşimi kaybetmiştik, sonra dört yaş küçüğüm bir de erkek kardeş. Annem onların üzüntüsünden beni tamamen unutmuştu sanki, yani o zaman öyle düşünüyordum, evde iki tane daha kız olmasına karşın iki ağabeyim bakardı bana, en çok da büyük olanı, karnımı doyurur üstümü başımı giydirir temizler kimseye el sürdürmezdi, keza şimdi de öyle bir ağabeyden çok babam gibidir, aramızda 12-13 yaş fark var oysa... Böyle böyle büyüdüm yani 12 yaşına geldikten sonra ortaokul-lise derken hep hasret kaldım anneme, yaz tatillerinde ablam ve ağabeyimle biz yaylaya (şimdilerin tabiriyle yazlığa) giderdik annemle babam sahilde kalırlardı, sebze bahçeleriyle ilgilenmek için. Çok sonraları hatta iki çocuklu bir anne olduktan sonra sormuştum beni seviyor musun diye, anne olur da çocuğunu sevmez mi dedi. O zaman neden bir kere olsun sarılmıyorsun dediğimde, sen çok duygusal bir yapıya sahipsin, ben ölünce dayanamazsın diye sevgimi gösteremiyorum demişti.. Düşünüyorum; acaba sevgisini yeterince göstermiş olsaydı şimdi sevdiğim ve özlediğimden daha mı çok sever ve hissederdim yokluğunu...? Sanmıyorum, çünkü bilirdim, yani hissederdim ne kadar çok sevdiğini, işte tek gerçeğimiz bu biz insanların... Sevgiyi hissetmek, Adı ister duygusallık olsun, ister başka bir şey, Örneğin; benim yazımı okuyup duygulanmışsanız, bu sizin oradaki sevgiyi hissetmenizden kaynaklıdır... Vallahi bu gün gerek gruplarda gerekse yorumlarda şiir dostlarını epeyce sıkmış olmalıyım diye düşünüyorum ama ne yapalım, her günü bir olmuyor işte insanın, bu gün de böyle. Sizin de sözünü ettiğiniz gibi uluorta dertleşiyoruz işte... Bu da benim size mektubum olsun... Annenize ve size bir kez daha sağlıklı bir ömür dileyerek satırlarıma burada nokta koymak istiyorum... Hissediyorsak bu gerçek sevgidir.. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Umut Eğer bilebilseydim hasreti neyin bitireceğini, mutlaka arar bulurdum, ya da söylerdim bir ağıt gibi, türkü türkü... Her gün yollara bakmaktan ve her gün ağıtlar yakmaktan yorgun mu düştüm…Hayır…! Daha bir güçlendim ve daha da güzelleşti yüreğime ektiğim çiçekler... Ve mektup yazmak; ona ise ayrı bir keyif oldu canımın içi diye başlamak, gelemeyeceğini bile bile hasretine katlanmak... Biriktirdim hepsini, dua gibi her gün açıp tekrar okumak ve can katmak, sessiz cümlelere işte bu oldu benim işim birde mektuplarımın köşelerini yakmak... Şimdi gidiyorum, belki bu gün geçtiğin yerlerde ya bir tebessümünü, ya da gözyaşlarını bulmayı umut ederek... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Umut Öğretmen Çiçek çiçek açılırken okullar Bahar bahar saçılırken kokular Çocuklarla dolar cadde sokaklar Gönüller sultanı Umut Öğretmen İlmik ilmik ördün saf beyinleri Nakış nakış işledin hep gönülleri Asla eğdirmedin dik alınları Gönüller sultanı Umut Öğretmen Dil bilmeze sen öğrettin harfleri Hikaye, romansın, şiir defteri Ne de güzel saydın iyilikleri Gönüller sultanı Umut Öğretmen 24 Kasımdır Öğretmen günün Dağlara taşlara yazıldı ünün Asla ödenemez hakların senin Gönüller sultanı Umut Öğretmen Hatice AK cahil kalmış arada Eğri büğrü otururduk sırada Okuyup çalışan erer murada Gönüller sultanı Umut Öğretmen UMUT ÖĞRETMENİM Prensipli bir yüreksin Övgülerin yakar beni Laik olmak gönül işi Saygıların yıkar beni Yaptığımız gönül işi Çok aşsak ta dağı, taşı Mutluluksa gözüm yaşı Mutsuzluklar yıkar beni Şiir şiir gönüldesin Bir öğretmen emeğisin www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevgi,dostluk meleğisin Güzel şiir yakar beni Teşekkürler ÖĞRETMENİM Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Umutlar, umutsuzluktan doğar İşte hayat; dündü daha, Tanıdık kimse hatırlamadı beni, Dün doğum günümdü yani… En sevdiklerim bile, Yani beni, benim kadar, Sevdiklerini düşündüklerim, Unuttular… Gene yaptın, yapacağını… Bilmemek ne güzeldi oysa, Geçinip gidiyorduk biz bize, Her türlü hesaplaşmadan uzak, Mutlu bile sayılırdık aslında… Gel gör ki, sen yalınsın ve yalansın, İşte gerçek ortada, Ayak uyduramadım senin oyunlarına… Desem ki; haydi unutalım tüm bunları, Aklımız da unutsun tüm kırılmışlıklarımızı, Ya yüreğimiz... Yüreğimiz unutabilir mi sence, Asla…! Asla, asla deme bence, unutmaz de sadece... 16.08.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Unutmak İşte hayat; dündü daha, Tanıdık kimse hatırlamadı beni, Dün doğum günümdü yani… En sevdiklerim bile, Yani beni, benim kadar, Sevdiklerini düşündüklerim, Unuttular… Gene yaptın, yapacağını… Bilmemek ne güzeldi oysa, Geçinip gidiyorduk biz bize, Her türlü hesaplaşmadan uzak, Mutlu bile sayılırdık aslında… Gel gör ki, sen yalınsın ve yalansın, İşte gerçek ortada, Ayak uyduramadım senin oyunlarına… Desem ki; haydi unutalım tüm bunları, Aklımız da unutsun tüm kırılmışlıklarımızı, Ya yüreğimiz... Yüreğimiz unutabilir mi sence, Asla…! Asla, asla deme bence, unutmaz de sadece... 16.08.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Unutulur Her Şey Unutulur Her Şey Gökkuşağının rengi Yağmurun zümrüt taneleri Kar damlalarının üşümesi Dönerken baharlar kışa Unutulur sızılar Güller yine açar Sümbüller yine mor mor Nehirler tersine akar Ağaçlar kuş kuşlar ağaç olup Yaprak açar Unutulur her şey Sen unutursun Ben unuturum Yeter ki olmasın Yürekte yaralar Görünen o ki Aynı sen gibi, Unuttum seni… Hatice AK/26.08.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Utangaç Suskunluğum Sular birikmesin yosun tutmuş yataklarda, biraz derin eşele toprağı Sabun da yok ki, mintax, ellerin derisini sıyırır, meşe külünden beter İyice köpürsün, aman diyeyim kalmasın kaplarda zıkkım olası ilaçtan eser Bol suyla durula bulaşıkları, kurutmasın kökünden akıp geçtiği ağaçları… İyi belle; senede bir yenilenecek, haftada bir de yıkanacak çamaşırlar Kat kat dizeceksin taşın üstüne, renkliler dışta en içte de beyazlar Kaynar sudan azar azar dökeceksin, durulacak küllü su tenekede Değme kimyasallara bedeldir meşe odununun külü bu da biline… Günahtır, haramdır yiyecek, içecekte olmayacak zerrece hile Sakın kimsenin ahını alma, bin beteri çıkar senden, mezarda bile Temkini bırakma elden ama bakma kimseye de art niyet ile Gücün yettiğince hayır işle, ancak onlar gider öbür tarafa seninle… Öyle özledim ki canım anam sesini, bitmek bilmeyen öğütlerini Kokunu, kıt kanaat geçimimizi, sövmelerini, sevmelerini Sende, sinende huzur bulmayı, yanı başına kıvrılıp uyumayı Gene o incir ağacının gölgesinde ma-aile çay içip, yemek yemeyi Senden azar işitmeyi, bir yandan gülmeyi, gülerken ağlamayı… Sana olduğu gibi, birine güven duymayı, öyle çok özledim ki Kendin gibi sanma herkesi aman unutma diye söylerdin ya Kimseyi küçümsemiyor ve kırmamaya çalışıyorum inan Belki de en büyük özellik bu, senden bana kalan… Utanıp konuşamazdım ya, anlatamazdım hani derdimi, ağlardım Hiç konuşmasam diyorum, gene ağlasam, açmasam yüreğimi kimseye Olmuyor ki canım anam, bunca kelamı nerede hıfzederim konuşmazsam İnsanları oldukları gibi seviyor, sıfatlardan elbiseler giydiremiyorum Bu yüzden de, utangaç suskunluğumu bir türlü susturamıyorum… 04.11.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Uyu küçük kız Doğumuna kim sevindi, iyi ki doğdun dendi mi Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme, Doğum gününü hiç kutladılar mı, bilen var mı tarihini, Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme, Oyuncakların oldu mu hiç, evcilik oynadın mı, Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme, Saçlarını kim taradı, okşadı mı anne-baban, Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme, Elinden tutup hiç çocuk parkına götürdüler mi, Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme, Geceleri uykunda korktuğunda elini tutan oldu mu hiç, Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme, İlk okula başladığında, saçlarına kurdeleni kim taktı, Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme, Sahi sen mutlu olmak ne demek hiç tattın mı, Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme, Ya kolej sınavını kazandığında ne hayal etmiştin Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme, Sabahları gül yüzüne öpücükler kondurarak uyandırıldın mı, Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme, Uyur gibi şaka yapmış mıydın hiç uyanmamak için, Uyu küçük kız, sen şimdi uyu, uyu da büyüme, Haydi küçük kız, şaka yapmış ol ölmediğini söyle, Uyuma küçük kız, ne olur uyuma aç gözlerini, Daha çok küçüksün, uyuma ne olur….Uyuma.. Lütfen aç gözlerini…Uyan küçük kız, ne olur uyan… 20.09.2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Üstü Kalsın Dün Doğdum Sevgi Var mıydı? Hamurumda Bilmiyorum... İnsana Olan Sevgim ve Saygım Uğruna Bugün Öldüm Gidiyorum... Üstü Kalsın Hepsini Sana Bıraktım İhtiyaç Duyduğunda Yas’lanırsın... Hoş Kal... Hoşça Kal... Mutlu Ol... 01.11.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Üşüdüm Biraz gölgem kadar yakınım, gözüm gibi kıymetli, sözünü sözüm, özünü özüm bildim... zaman zaman uzaklaştın, cisminle ve sesinle, fakat hep taht kurdun, yüreğimde isminle... aylarca, ne sesini duydum, ne nefesini, dar günümde, yine elimden tuttun... yine yanımda, en yakınımda buldum. sonsuz bir sevgiyle, alnımdan öptüğünü duydum, üşüdüm biraz... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Üşümek Yaz Sıcağında Sonbahar günlerini yaşıyor yüreğim, Dışarıda hafif şiddette bir rüzgâr İçimde yalnız sen ve hasretin var, Esinti okşadıkça dalları ağır ağır Yapraklar heyecanla sarılıyor birbirine Gelecek bahara görüşmek dileğiyle, Havada nem kokusu toprakla karışık Ağaçlar suya hasret, ben ise sana Ellerim koynumda, yüreğim darda, Öyle çok üşüyorum sanki nöbette gibi Söyle sevdiğim, haydi söyle bana Nasıl üşünür bilir misin? Yaz sıcağında Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Üşütünce Özlemin loş ışıklar altında, buz gibi bir bank bakışlarım, kendimden uzak mı uzak ahşap bir masayla iki de bardak biri benimse eğer, diğeri senin mutlak. içinde ne var diye hiç düşünmem ister zehir olsun, isterse zemzem ne fark eder, tek yudum alamam ki değilsen yanımda ve yüreğimde sen. bir an hayalin takıldı gözlerime, bekliyordum öylesine mutsuz, umutsuz ve öylesine durgun. özlem; nasıl can yakar, üşütür, sen anlamazsın gülüm ben asıl bu demlerde, yaşama sarıldıkça ölürüm. 29.04.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Üşüyorum Sokak lambaları hızlı adımlarla geçip gitti önümden Bir bilinmeze yol alıyorduk, aklımdaki sorularla ben Hangi istasyonda duracaktı sancılarımız Hangi rıhtım intiharımıza sahne olacaktı Ve kalmış mıydı koylarına sığınacak emin bir liman… Oysa dün; Ne güzellikler yaşanmıştı bu gezegenden geçerken Yarının neler getireceği nasıl bilinirdi ki şimdiden Badem ağaçları yine açmış çiçeklerini erkenden Bir gün güneş görmekle yetindi sonunu hiç düşünmeden… Şimal yıldızımıydı el sallayan gökyüzünden Sen neredesin, bak en kötü hallerimdeyim yine ben Bu uyku hali de neyin nesi, nedir böylesine başımı döndüren Belki de fırtınalardan arta kalan bir yürekti Tutunamayıp dallarına yüzüstü yere düşen, ellerin ellerimdeyken… Buz tuttu ellerim, ellerinsiz çok üşüyorum Ayağa kalkmaya çalıştıkça hızla yere düşüyorum Nedir bu kalabalık, neden toplanmış bu insanlar Bu örtüyü örten kim üzerime, burası neden bu denli dar Tabutta taşınan ben miyim...? Yoksa tanımadığım başka bir ben mi var…? 19.01.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Üzgünüm Usta İki bilinmeyenli denklem gibidir şiir, bilip tanıdığınızda yazacağınızı sanıyorsunuz değil mi,? bence tam tersi, hep bilinmeyendir gizemli olan, hep tanınmayandır yürek koyulan... Uzakta da olsa, görebiliyorsanız, hissedebiliyorsanız, eli hep yüreğinizin üstündeyse, şiiri nerede yazdığınızın ne önemi var, ha bir deniz kenarı, ha şehirler arası bir tren garı... Ha ocağından duman tüten bir köy evi, ha isinden pasından bazen elaman ettiğimiz apartman dairesi... Yani demem o ki usta; şiirin ölçüsü tartısı tarifi belki vardır, yani mutlaka olmalı ama, şairi kim hangi değer ölçüsüyle ölçebilir ki.... Şiirleri okuyucusunu konuşturabiliyorsa, o şiiri yazan da şairdir bana göre ki sizin şiirleriniz de bunu pek ala başarıyor... Neyse; dün dört yıllık ne var ne yoksa sildim usta, En çok da size yazdıklarımı silmek yaktı içimi, Kim küstürdü, kime küstüm ben de bilmiyorum, Küsecek o kadar çok şey oldu ki, her neyse, Netice de, her şeye ve herkese küstüm Usta…. Oysa maksadı aşan tek söz etmedim kimseye, Ama nedense bunu herkes hak gördü kendisinde… Ne için, kazançları ne oldu bilmiyorum…. Bildiğim tek şey var, O DA HADDİMİ BİLDİĞİM… Artık ne kimsenin yoluna çıkarım, Ne kimse çıksın yoluma … Üzgünüm Usta, hem de çok üzgünüm…. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Var Git Yoluna Bugün gördüğümü yormadım hayra Düş’üm gel eyleme var git yoluna Cümle özleyeni Mevla’m kayıra Düş’üm gel eyleme var git yoluna Gölün kenarına kurulmuş çadır Gidip de bir baksam, kimindir nedir İki divanı var bir kırık sedir Düş’üm gel eyleme var git yoluna Ördekleri yüzer boylu boyunca Yiğitleri sever kendi huyunca Taşeli’nin Yörükleri soyunca Düş’üm gel eyleme var git yoluna Sabah erken iner göle kuzular Peşlerine düşer cingöz tazılar Kimi yer yemyeşil, kimi yazılar Düş’üm gel eyleme var git yoluna Üzümü bolcadır aklı karalı Yaylasına varsan aslı nereli Kızanı kısrağı Türkmen hareli Düş’üm gel eyleme var git yoluna Yol boyu ağaçlar selviyle söğüt Atadan dede’den alırlar öğüt Ölümünde ağıt düğünde ağıt Düş’üm gel eyleme var git yoluna. Uzadıkça zaman hasretin düşer Aşlarımız boldur kazanda pişer Sözlerim kemlikse bağışlar beşer Düş’üm gel eyleme var git yoluna. Bir ozanımız var EROĞLU Musa Sihrimiz Akdeniz yolumuz kısa Sana uğramasın gam ile tasa Düş’üm gel eyleme var git yoluna. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Vazgeç Gönlüm Senin canını püren çalıları acıttı, Böğürtlen dikenleri kanattı ellerini, İskarpini onüç yaşında tanıdın, Sinema ve tiyatroyu O zamanki lüks olan, Phılıps marka Transistorlu radyodan dinledin... Işıltılı vitrinler, şık mı şık giydirilmiş suretleri değil, Ayağında lastik çizme, elinde kazma, omzunda kürek, Toprakla savaşan insanları izledin. Görmedin ki, çarşı pazar, hayaller büyütesin. Hepsi bu kadar ve daracıktı dünyan senin... Çakırdikenlerini, İnce Memet Romanından, Kula kulluk edilmeyeceğini, Pir Sultan Abdal’dan, Aşk’ı Karacaoğlan şiirlerinden okudun, Okudukça acılar içtin, dertler dokudun. Esareti tanıdın, bildin, Nazım Hikmet’ten Kahramanlığı Köroğlu’ndan, Kurumuş yaprak gibi sürüklendin, Biraz ondan biraz bundan... Ayağını yerden kesen, Buğday harmanında, sarı öküzün çektiği düvendi, Allığınla pudran, alnında, yanaklarında donan ter’di. Değerli broşlar yerine, buğday kılçıklarıydı göğsüne takılan, Hiç ipek gömlek giymedin ki, kaput beziydi mintanın, Yani düpedüz amerikan... Herkes dilek tutmuştur, gökte kayan yıldızdan, Sen taş sandın, düşüp kıracak bir yerini, Anlayamadın gitti bu işin romantizmini. Sen yakamozları ve mehtabı da bilmezsin, Bilmezsin aşk iki kişiliktir, başköşesine koysan yüreğinin. Kısacası gönlüm dur durduğun yerde, beni ayartmaya çalışma… Azıcık güneş görünce, badem ağaçlarıyla yarışma… 14.12.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Vicdanınız Kurusun Son zamanlarda alışkanlığım oldu Yürüyüşe çıktım bu sabahta İşlerine gidenler, işten gelenler Telaşla yetişmeye çalışırlar Kimi evindeki sıcak döşeğine Kimi fabrikadaki vardiya saatine… Benimki diz kapaklarımın hareketi Kuş, börtü böcek hepsinin var bir derdi Kedi köpek görünce sahipsiz Hele birde karşımızda bir kamera görürsek Hemen vicdan yaparız… Yürüdüm park boyunca etrafı seyreyleyip Baktım yaşlı bir adam oturmuş bir acayip Önünde bir valiz var sanırım bir iki eşya Nefsini körlemekte kurumuş bir somunla Sokağa atılmış belli, belli ki sokak kedisinden Epeyce az değeri... Behey vicdansız evlat, yarın ne olacaksın Yaptığının hükmünü Allahtan bulacaksın Şimdi belki çok gençsin güvenme varlığına Bir gün sende düşersin vicdanın darlığına Allah yürü kulum der belki sen de yürürsün Babanız sokaklarda, vicdanınız kurusun Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yakmasak Olmaz mıydı Yalnızlık öfkelenir mi bilmiyorum, kim bilir, bir insan düşünelim örneğin, herhangi bir yerde gülümserken görülse kendi kendine, biri hemen deli damgasını basıverir, en azından öyle olduğunu düşünür belki... Yalnızlık neden öfkelenmesin diye düşündüm şimdi de, açıkçası bana çok benziyor, yani öfkesi bakımından... Ya tebessüm, o da ne yapacağını kendisi düşünsün... Hep zihinde tutmakla unutmak arası gel-gitlerdir aslında hesaba yazılanlar, kuytu bir köşeye çeker sizi görünmeyen bir el, aklınızda hisleriniz de sizin değildir artık... Hal böyleyken; yapayalnızsınızdır görünürde ama ne kadar engel olmaya çalışırsanız çalışın, yüreğiniz hep o görünmeyen el ile el eledir.... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yalancı baharım Gizlendiğin yerde huzur buldun mu? Yalancı baharım şimdi nerdesin Türlü çiçeklerden balın aldın mı? Yalancı baharım şimdi nerdesin Arayan bulurda tutacak dalı Can bedende durmaz bitecek yolu Sen bülbül olsaydın ben de gül dalı Yalancı baharım şimdi nerdesin Ben bir derya olsam sen de bir balık Anlatsam derdimi dinler mi Halik Dünyaya olmamış hiç kimse malik Yalancı baharım şimdi nerdesin Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yanılsama hoşlanıp, hoşlanmadığınızı bilmeden habire yazıp duruyordum ya size memleketten ortak tanıdıklardan pek az güldüğünüz tahminim dahilinde olsa da neden ille de güldürmeye çalıştığımı ben de bilmiyordum aslında hani hemen hepimizin kaybettiğimiz ya da görmezden geldiğimiz yanlarımız vardır ya öyle işte… epeydir yazmadığımı şimdi hatırladım beklemeyeceğinizi, beklemediğinizi bile bile kim bilir belki bekliyorsunuz da belli etmiyorsunuzdur, ne bileyim gene de yazayım okuyup okumamak size kalmış, belki ilerde okursunuz diye, yani ne bileyim, belki Kaf dağından indiğinizde… bu arada size bir şey söyleyeyim mi çok ilginç bir insansınız biliyor musunuz, çünkü hep hayal dünyasındasınız ve bu gidişatla ayaklarınız asla yere basmayacak anlayınız… aslında kimseyi dış görünüşüyle değerlendirmem yürek işçisiyim, özdür önemsediğim ama her neyse... şunu da hemen belirteyim ne de olsa beş on gömlek büyüksünüz çok değil üç-beş yıl sonra gene görüşürüz sizinle… dedim ya; ben yürek işçisiyim ne garezim olur, ne de kin tutarım kimseye varlığınız mutlu etmemişti ki, yokluğunuza yas tutayım ardınızca... ama itiraf edeyim memleket manzaraları anlatmak çok hoşuma giderdi taraf olmaktan oldukça uzak olduğunuzu sonradan anladığım konuşmalarımızda… siz konuşmaya başladığınızdaysa bana hiç sıra gelmezdi “ağlama duvarı” gibi hissetmeye başlamıştım kendimi siz anlatıyor, anlattıkça rahatlıyordunuz benimse yüküm, arttıkça artıyordu şimdi sıra bende, yani anlatan ben dinleyen siz olacaksınız, isteseniz de istemeseniz de… www.Antoloji.Com - kültür ve sanat bu sabah sahile indim, uzun uzun yürüdüm her şey yerli yerindeydi, her yer yemyeşil, sağımda deniz, solumda baharın gülen gözleri sadece siz yoktunuz, epeyce yokladım kendimi ama nafile… Yoktunuz… meğer tek ortak yanımız aynı ülkenin vatandaşı oluşumuzmuş, geri kalanıysa kocaman bir yanılsama... Hatice AK/04.03.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yanımda olsan ne olurdu Sen yanımda olsaydın örneğin Yoruldum dediğimde, Gülümseseydin gözlerime... Sen yanımda olsaydın örneğin Hiç gam olmazdı, Ne günün yorgunluğu, Ne dünyanın onca yükü... Sen yanımda olsaydın örneğin Birlikte sırtlardık hüznü, neşeyi, Bir fincan çayımız olurdu elimizde, Bir kaç dize de şiir, illaki denize nazır, İllaki iyot kokulu... Sen yanımda olsaydın örneğin Bir yandan uçuşurken, Bir yandan çığlık atsalardı martılar, Sen simit atsaydın, Onlar dönüp dursaydı başımızın üstünde, Biz, inceden bir türkü tuttursaydık... __Bahçada yeşil çınar__ Yanımda olsan ne olurdu yar.... Yanımda olsan ne olurdu... 2 Temmuz 2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yar diyemem ki Kanadım kırılmış, bozulmuş yuvam Bulunmaz kimsede derdime devâm Güneşim doğmuyor bulutlu havam Bu halimle sana yâr diyemem ki Gel gönül yaramı sar diyemem ki Sevgim özümdedir değil sözümde Dünyanın nimeti yoktur gözümde Güllerim dikenli, bağım bozumda Bu halimle sana yâr diyemem ki Gel gönül yaramı sar diyemem ki Kimseye açmadım gönül kapımı Yaradan da böyle yapmış yapımı Büyüklük eylemem belli çapımı Bu halimle sana yâr diyemem ki Gel gönül yaramı sar diyemem ki Ben de sevdim seni, insanım bende Mevsim güze dönmüş bilesin tende Ne bulmayı umdun bu viran canda Bu halimle sana yâr diyemem ki Gel gönül yaramı sar diyemem ki Gönül sevmiş ise, dinlemez ferman Kesilir yürekte dizlerde derman Vefa bekler her an sevdiği yârdan Bu halimle sana yâr diyemem ki Gel gönül yaramı sar diyemem ki İşte budur benim arzı-ahvalim Bende bir insanım sanmayın zalim Seviyorum deyip edemem zulüm Bu halimle sana yâr diyemem ki Gel gönül yaramı sar diyemem ki 14.11.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yarasalar Her gün; Savunmasız bir yüreğe kurşun sıkan sizler Her an; Bir şair adayının duygularını Boğazlayan sorumsuzlar Sakın ola duygunuz olduğunu söylemeyiniz Sizler; Duygusuzluğun diğer tanımları Duygu denen şeyi tanımazsınız ki Ölen bir şaire üzülseniz Ölmek; Sadece cismin ortadan kalkması demek değildir Artık anlayınız Şiirlerini hiç okumamıştım, kimdir nedir bilmem de. Bu gün bir şair öldü diye yazdılar, Bir kaç dilekten sonra zil takıp oynadılar Çünkü onlar kendi niteliklerinden habersiz Birer yarasa'ydılar... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yasaklar Çiğnenmek İçinmidir. Anlamsız şikâyetleri olmazdı, istekleri de ama minik sürprizlere bayılır çocuk gibi sevinirdi. Elimden geldiğince mutlu etmek için çırpınır türlü oyunlarımla da bazen canından bezdirirdim. En çok da öptüğüm zaman kızardı. Abdest aldığı vakitler özellikle, öyle güzel kokardı ki kınalı saçları, illaki bir yolunu bulur soluklanırdım saçlarının ve başına örttüğü oyalı beyaz tülbendinin kokusunda. Kimi zaman kayıtsız kalırdı, işte o zaman bilirdim yaptığım şakalardan ve takılmalarımdan büyük keyif aldığını. Bir gün üzerinde balık resimleri olan bir tane su bardağı aldım ve gururla teslim ettim ellerine, ne kadar mutlu oldu anlatamam. Her bayram mutlaka yeni kıyafetler alır, bazen de en sevdiği renk ve desenlerden kumaşlardan kendim dikerdim. O gün onun keyfini izlemek için bütün işlerimi ertelerdim. Özel bir insandı, çok zeki ve bir o kadar da alıngandı, eşimde rahatsız olduğu için ikisinin arasında mekik dokurdum tabiri caizse ama hiç yorulmaz hiç şikâyet etmezdim. Belki de yaratanın bütün güçlüklerle baş edebilmem için verdiği doğaüstü bir güçtü bilmiyorum. Bir gün kızım dedi tırnaklarım uzamış keser misin.? Tamam, anacığım dedim şu yemekleri ocağa koyup keseyim. Dedim ya alıngandır diye alınmış, başlamış cebindeki çakıyla orasından burasından kesmeye, biraz da derin kesince tırnak diplerinde bir iki gün ağrı hissetti. Ertesi sabah beni göz doktoruna götür dedi, bu gün olmaz demek ne mümkün, işyerine gelip işleri düzene koyduktan sonra anacığımı hastaneye götürüp vakit kazanmak için de hocadan randevu alarak oralarda yormak istemedim. Hemen ameliyat olacak dedi doktor. Katarakt’ı neredeyse elli yıllık olmuş, üstelik her iki gözünde de. Peki dedik, size gün vermek için arayacağız dediler ve bir hafta sonrası ameliyatta kullanılacak merceğine kadar bütün tıbbi malzemeleri reçete edip elimize verdiler, neyse gözlerden birinin kataraktı alındı üç ay sonra da diğerini alacağız dediler ona da tamam dedik. İkinci göz ameliyatına ilkinde deneyim kazandığımız için daha rahat gittik. Diğer gözdeki kataraktta alındı ve anam benden bile net görmeye başladı. Hastanede yattığı günlerde hastane yemeğini yemediği ve başhemşire de çok sevdiği için hep evden getiriyordum yemeğini, bir gün ne olduysa olmuş, hastanede hastanın biri dışarıdan getirilerek yedirilen yemek yüzünden hayatını kaybetmiş o günden sonra meyve suyu bile almadılar kliniklere. Tabi anam da hastanenin yemekleriyle yarı aç yarı tok idare etmek zorunda kaldı ama bir gün benden sütlaç istedi. Yasak olduğunu bile bile istediğine göre nasıl getiremem diyecektim. Eve gelip hemen sütlacı kaynattım, biraz ılındıktan sonra yarı kâse yarı kavanoz benzeri bir kaba koyup anacığıma götüreceğim ama güvenlikten nasıl geçeceğim işte asıl mesele bu. O gün yastığını istemişti, hastanedeki yastığın kokusunu beğenmemişte. Büyükçe bir poşetin içine yastığı rulo şeklinde yuvarlayıp yerleştirdim, ortasına da sütlaç kavanozunu, en üste de birkaç parça içlik giysi. Hastaneye geldim, güvenlik elimdeki poşette ne olduğunu sordu iştahla uzattım, çamaşırları görünce tamam efendim geçebilirsiniz dedi. Aslında çok utandım bir şekilde bir insanın güvenini kötüye kullandığımı düşünerek ama öte yandan anamın gazabından kurtulmak için de yapmak zorundaydım. O sütlacı yerken Başhemşire geldi…. Ne o teyze güvenlik hemşerin miiiii diye öyle bir kahkaha patlattı ki, odadaki herkes kırıldı gülmekten. Sevgili anacığım hiç istifini bozmadan devam etti yemeye… Şimdi düşünüyorum da yasaklar gerçekten çiğnenmeli www.Antoloji.Com - kültür ve sanat mi? Elbette hayır ama bu kadar masum bir istismardan kime ne zarar gelebilir ki… Nur içinde yat canım anam 2003 yılının bu aylarıydı seninle bunları yaşadığımız zaman şimdi yoksun….Bense seninle geçen güzel anılarımızla yaşıyorum. Mekanın cennet ruhun şad olsun… 25.07.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yaşam Pınarım 2 Nice sevgilerden üstün bir sevgi Yücedir her şeyden duyduğum övgü Baharım yazımsın, ışığım duygum Canımda canımsın, yaşam pınarım Hoş geldin yuvana hoş geldin oğlum. Sapsarı saçlıydın, ela gözlüydün Ağlamayı bilmez çok da nazlıydın Bembeyaz benizli, aydın yüzlüydün Canımda canımsın, yaşam pınarım Hoş geldin yuvana hoş geldin oğlum. Bu gün doğum günün, kutlarım seni El üstünde tuttun yücelttin beni En değerli varlığımsın unutma bunu Canımda canımsın, yaşam pınarım Hoş geldin yuvana hoş geldin oğlum. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yaşam Pınarım 1 1981 Haziranı günlerden Cuma Kollarıma verdiler minik bir Hüma Feryatla elimi tuttun bağlandın Benim canım oğlum yaşam pınarım. Minicik bir oğlan omzumda uyudu Türkü ninni dinleyerek O’da büyüdü Annesini kıskanmak zayıf huyuydu Benim canım oğlum yaşam pınarım. Ağlarsam ağladın, gülersem güldün Sevgimin sırrını hemencik bildin Beni hiç yormadın hep dürüst oldun Benim canım oğlum yaşam pınarım. Bir tek sana yetmez kuvvetim gücüm Gönlümün sahibi, çarem ilacım Gözlerimin nuru başımda tacım Benim canım oğlum yaşam pınarım. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yaşama Sevinci Umut etmek bu kadar güzel miydi, Hangi ağaçta dal, dalda çiçekti Neredeydi şimdiye kadar Bu mevsim, bu güneş, Bahçedeki Yenidünya Fidanı Nasıl da açmış çiçeklerini Kumrular çift çit, Serçeler şen şakrak Rüzgârın getirdiği iyot ve çam kokusu Pür neşe bütün evren, Menekşe ve Kardelen Renk renk, tomur tomur Merhaba sana, merhaba hayat 14.01.2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yaz Kalemim Yaz Ne zaman gözüme bir kalem kağıt ilişse, Şiir yazmak gelir içimden, yazamam. Bir şeyler düğümlenir kirpik uçlarıma, Bakamam... Sil bütün belleğini, sil derim yüreğime, Yakayım yaşamak istediğin ne varsa der, Yakamam… Yani söylememek, o iki kelimeyi, Hatta cümle içinde bile kullanmamak için Nasıl mücadele ettiğimi, bir ben bilirim, Bir de Allah... Unutmak isterim düne ait her şeyi, Unutamam... “Onu sevdiğim” gibi hiç kimseyi sevmediğimi Hiç söylemeyeceğim, söylemeyeceğim işte… Eğer sen de söylemezsen yaz, Aksini düşünüyorsan yazma kalemim sakın yazma... Yazma kalemim kurban olayım, yazma derim de Biliyorsun, ne kadar katılaşmış olsa da yüreğim Gözyaşlarına dayanamam, Teslim olurum hecelerine, kendimi savunamam... Kılıçtan üstünsün bilirim, Ama sen benim kalemimsin, Kabahatini infaz için kırılırsın da Asla eğilmezsin, kendi çıkarın için… Uç senin, boya senin, yaz istersen, Bir daha mı geleceksin dünyaya, Sevgiyi yaz, hakkaniyeti yaz, İçtenliği yaz, aşkı yaz, onuru yaz... www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Olur ya, tesadüfen de olsa, Belki bir okuyanın çıkar, Ve yararın dokunur çevrene, Sevgi, saygı ve hoşgörü adına... Yüreğini sıcak, gönlünü ferah tut, Bak; şimdi bahar vakti, önümüzde yaz, Ne insanlığına, ne sevgi dolu yüreğine, Düşürme ayaz... Yaz kalemim yaz…! 21 Nisan 2011 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yaz Yağmuru hani çisil-çisil bir yağmur yağar, hani şarkılar söyler ya ağaçlar... dolanır ya saçlarını damlalar... hani tel-tel dökülürken alnına... şakaklarından sıyrılıp, yanaklarına iner ya... dinlenir ya dudaklarında... billur taneler... tutulmayagör bir kere, sırılsıklam olur üstün başın... ıslanır, belki de üşürsün... ama ne gam... yaz yağmuru bunun adı... toprak kokar, buram buram.... Hatice AK/26.08.2014 Yenişehir-Mersin Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yeni Yıl Kutlu Olsun İyi niyet hoşgörü, mutluluğun emeli Ne para, ne mal-mülk, sağlam tutmaz temeli Bir Piyango bileti, belki şans getirecek Yıllar yılı düş olan, hayal olacak gerçek Kurumlara yararı, düşünülenden çoktur Herkese ışık verir, kendisine pay yoktur Çocuk Esirgemeye, Savunma sanayiine Yatırılır bütçesi, her ay peşi peşine Yılbaşı havalanır, Ak Güvercin göklere Piyango reklâmları, konur bütün tak’lara Sokaklarda bayiler, umut dağıtır bize Çokça şanslar dileriz, dostlar şimdiden size Bu bir şans oyunudur, umarız çıkar deyin Bana çıkmaz demeyin, şansınızı deneyin Bir bilet almak ile, güç verdiniz bizlere Yeni Yıl Kutlu Olsun, İnsanlığa Herkese 29.12.2009 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yerden Yere Vurdun Gönül Sen Beni Ben susmak istedim, susmadı gönlüm Ulaşmak istedim bağlandı yolum Tanımadım senden başka bir zalim Yerden yere vurdun gönül sen beni. Sensiz dolaşamam gülistanları Viran ettin mor sümbüllü bağları Sevdiğimden yaptım tüm isyanları Yerden yere vurdun gönül sen beni. Fark edemez oldum gece gündüzü Baharı görmeden getirdim güzü Yüreğim yaralı sinemde sızı Yerden yere vurdun gönül sen beni. Sevgiye gül derim böyledir bizde Sevda yürektedir değildir sözde Bin cefa etsen de sabrım hep özde Yerden yere vurdun gönül sen beni. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yeşil Üstüne Ağaçlarda tarlalarda Tepe bayır ve kırlarda Şu bitimsiz ovalarda Gezilir yeşil üstüne Baharla birlik yeşiller Açık uçuk pembe güller Sende şakır hep bülbüller Süzülür yeşil üstüne Ağaç yeşil meyve sarı Ben ağlarım zarı zarı Cennetin yeşil diyarı Gezilir yeşil üstüne Hatice Ak/1991 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yirmiiki Temmuz Yirmiiki Temmuz mevsim de yazdı Durup göz ucuyla bizleri süzdü Kimseye demedin bu da bir gizdi Şimdilerde susup gezdiğin gibi.. Güneşe benzerdi yüzün büsbütün Hep puro içerdin içmezdin tütün Bahşedilmiş hayata sımsıkı tutun Herkesin elini tuttuğun gibi.. Hiçbir zaman etmedin kusur saygıda Bizimle bir oldun gamda kaygıda Alçak gönüllüydün dostluk, sevgide Artık dirhem dirhem verdiğin gibi.. Açılsın kapılar kopsun zincirler Kimini duymazdın kimini dinler Yok olsun gam keder, bitsin acılar Yaramızı sıkça sardığın gibi... Zaman doldu geldi, gideceğin gün Nede çabuk geçti, gelmiş iken dün Dikkat et demiştin bu sözlerim son Şimdi köşe bucak kaçtığın gibi... Nitelik nicelik derken yoruldun Bazen coşkun aktın bazen duruldun Bazen çokça kırdın bazen kırıldın İdam yazan kalemi kırarmış gibi.. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yokluğun ve dönmeyişlerin var ya /…Her gün aynı olacak değil ya Bazen karakışta narçiçekleri gibi gülerken yürek Bazen yazda, bazen baharda buz kaplar Geriye dönüp bir baksa belki de bulacak nerede yanıldığını Aramayacak, yazılmamışsa bir başka yürekte ismini../ Düşlerime gelmedin, hayalimde de yoksun Bu işte bir terslik yok, terslik söylemediklerinde Anlatmadıklarında ve sen bende değilsin bu gün… /…Kırgın bir bekleyiş, söylememek için içinden geçenleri Her geldiğinde dilinin ucuna, önce derin bir soluk alıp Sonra başa dönüş, yani beklediğini yine beklemeye yöneliş…/ İyi ki şiirler varda saklanıyoruz, ya onlarda olmasa Gecenin bir vakti kim çeker bu kadar melankoliyi bu sokakta Ya katlanacaksın hak etmemiş olsan da duyduklarına Ya da görmezden geleceksin, Seni sen yapan değerlerin yozlaşması pahasına… Geç olmadan ve güneşin rengi solmadan Sevmek gerek yaşamı tüm renkleriyle, Kin ve nefret hiç olmamalı, yüreklerde Günün rengi beyaza döndüğünde gülümsemeli Sevdim, sevildim ve gidiyorum demeli de... /...Gel gör ki; Yokluğun ve dönmeyişlerin var ya, işte o bir başka elem, bir başka dert, hani katlanılası olmayan türden meret.../ 04.07.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yoksun Sen Sen Sen Sen Sen memleketim memleketim memleketim memleketim memleketim kadar kutsal, kadar güzel kadar sevdiğim kadar güvendiğim gibi saran yaralarımı... Ve sen sevdiğim; Sil beni hayatından, yok say. Ben silmeden sen yap ki, Birden öleyim... Bundan sonra yoksun bende, İznim yok sen’im olmana, Sil lütfen, ben seni silmeden Sil ve yokluğunla yoksun kalayım Yoksun, yok, yok, yok... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yoksunum Hatırlar mısın; Mavi giydiğimde Mutlaka bir terslik olur demiştim Ya yürürken düştüğümü ya da Hastalandığımı söylemiştim... Sen, korkma bundan sonra Hep mavi giyin, Ben varım yanında demiştin, Aşkın rengi mavi derlerdi Her ne kadar Leylaklar olsa da sevdiğim... Sen sevgili, kekik bilmem Görmedim ama şiirlerimde Kullanmayı çok severim demiştin Ah be bir tanem Maviye haksızlık etmişim... Oturduğum koltuk mavi, Baktığım gökyüzü mavi Bütün acılarımı bırakıp geldiğim Adı Akdeniz ama kendi mavi... Peki, söyler misin bana Hani maviydi sevda Bunca mavi içinde Sen neden yoksun Kekik kokuların yok Ve ben sensiz Ve mavisiz yoksunum... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yol Arkadaşım Yine aritmi başladı yüreğimde Oturup seninle konuşacağız diye O yeni yetme meşe fidanının dibinde Ben neler yaptığımı anlatacağım, Sen yanağımdan öpmeye çalışacaksın sinsice, Ben...Heyecandan kanatlanıp uçacağım... Ne zaman yönelsem memlekete Ben sen oluyorum, sen memleket Gene öyle masum, gene öyle sessiz Bir tek ağladığımda tepki verirdin, ağlama be... Bilirsin sulu gözlüyüm, dayanamam ağlamana derdin... Çok olmadı yanından ayrılalı ama Genede çok özledim be gülüm Çocuklar iyi bakıyorlar düşünme o yönünü sen Büyük oğlumuz baba oldu bize bir bilsen Epeyce de otoriter, seni mumla aratıyor anlayacağın... Bütün hesapları o tutar, küçük oğlan Her zamanki gibi bütün sorumluluğu ağabeyine atar Yan gelir yatar, hiçbir şeyi de noksan olmayacak ha Sonra bizim evin içinde küçük bir kıyamet kopar Bunları anlatıyorum diye sakın üzülmeyesin Onların estirdiği fırtınalar, benim meltemim esince biter... Çok özledim be can, yine dört yanımı sardı heyecan Eskiden sabah uykularımdan sen uyandırırdın beni Ne kadar tatlı gelirdi o uykular, bir daha çekerdim Kafama yorganı, sen çayı demledim meleğim kalk Deyinceye kadar, ellerini uzatırdın hadi tut derdin... Nasıl tutmazdım ki, hem ana, hem baba hem yârdın Arsız arsız sorardım kahvaltı hazır mı diye Oysa sofra kurmayı bile beceremezdin Domatesleri kabuklarıyla doğrar Ekmeği etrafa saçar dökerdin... İşte böyle baş tacım, gönül ilacım, yine sana geliyorum Sen gittiğinden beri biraz deli biraz divaneyim Ne bedenim ne ruhum yaşıyor bu dünyada Ambulansa konulduğun anda sen değil Kara toprağın altına giden bendim... Sana geliyorum, göz açıp gördüğüm, ebediyen güvendiğim www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yine aritmi başladı yüreğimde, oturup konuşacağız O yeni yetme meşe fidanının dibinde, Ben neler yaptığımı anlatacağım, Sen yanağımdan öpmeye çalışacaksın sinsice Heyecandan kanatlanıp uçacak gibiyim... Ne zaman yönelsem memlekete, ben sen oluyorum Sen memleket, yine öyle masum, yine öyle sessiz Bir tek ağladığımda tepki verirdin, ağlama be, Bilirsin sulu gözlüyüm senin ağlamana dayanamam derdin Sana geliyorum, göz açıp gördüğüm, tüm varlığımla sevdiğim Ebediyen güvendiğim, tek dostum yol arkadaşım... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yol Belli Değil Bir garip yel eser durur başımda, Yağmur belli değil kar belli değil. Ömrümüzden aldı gitti seneler, Zarar belli değil kâr belli değil. Sevince yürekten sevmeli insan, Sevda belli değil yâr belli değil, Aşkın ateşinde yansa gönüller, Ateş belli değil kor belli değil. Duman duman olur tüter başımda, Gündüz hayalimde gece düşümde, Çalışsam işimde, yatsam başımda, Yatak belli değil yer belli değil. Bir düş gibi gelir fikrime dalar, Çekilmez dertlerin içine salar, Gönül denizime davetsiz dolar, Gerçek belli değil düş belli değil. Yorgun argın döner oldum evime, Sözüm geçmez oldu gönül dağıma, Solumda yaram var dönsem sağıma, Hedef belli değil, yol belli değil. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yolculuk dört numaralı perondan, saat dörtte hareket edecek otobüs kırk numaralı koltuğunda son hazırlıklarını yapıyorum seyahatimin nereye gittiğimin ne önemi var nasıl olsa geldiğim yerde de döndüğüm yerde de olmayacaksan sen. Elimde Usta Ahmed Arif’in şiir kitabı rastgele açıyorum bir sayfayı -Ay Karanlık, a- denk düşüyor elim ___Dört yanım puşt zulası, Dönerim dönerim çıkmaz. En leylim gecede ölesim tutmuş, Etme gel, Ay karanlık...___ Okuyor, okuyor, okuyorum nasıl okuduğumu bilmeden kaç kez okuduğumu saymadan bir ara gözüme bir şeyler takılıyor gencecik, bir çift güzel çocuk birbirlerine sarılıyorlar belli ki vedalaşıyorlar içimdeki yalnızlığa sarılıp -ardımdan ne bir mendil-ne de bir el sallanmasınıbeklemiyorum... dayayıp başımı pencerenin camına düşünüyor, biraz da içleniyorum inceden inceye ama teselli ediyorum kendimi zaten hep tek başına değil miydin hadi topla kendini zamanı mı melankolinin www.Antoloji.Com - kültür ve sanat uyan yolcu uyan….! uyan hayal dünyasından...! otobüs çoktan kalktı perondan 01.03.2013/Hatice AK Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yolumu gözleseydin Yolumu gözleseydin, bu satırları yazıyor olmayacaktım, Yolumu gözleseydin, şu an ağlamıyor olacaktım. Yolumu gözleseydin, evimize uçarak gelecektim. Yolumu gözleseydin, geç kaldığım için üzülecektim. Belki kızacaktın, belki endişe edecektin ama yine de bekleyenim var diye mutlu olacaktım,amacım olacaktı, ya şimdi nasıl avuturum bu yüreği, Senin olmadığın bir yerde benim işim ne diye düşünüyorum. Amaçsız sevgisiz ve sensiz, sadece günleri eskitiyorum. Geride kalanlar her gün artarken önümdekiler azalmakta. Hiçbir şey oyalamıyor artık söz geçiremiyorum gözyaşlarıma. Oysa dün ne çok gülmüştüm, hiç biri içten değilmiş. Bak işte yine salya sümük ağlıyorum, söz de vermiştim ağlamayacaktım, her olur olmaza, öyle demiştim Her zaman avutacak değiller ya, kendimi toparlamalıyım diyorum ama olmuyor işte. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yarım kalmışlık hissetmezdim inan. yolumu gözleseydin. Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yolun Açık Olsun Sevmek zordur sevgili hayal ettiğin gibi olmaz kalemden kağıda dökülür de döküldüğü yerde durmaz… Sözlerin rengi, yoğunluğunu tarife yetmez sevgi yüreğe yazılandır sevgili sevmiyorum demekle bitmez, ki; gerçek sevgiler, asla sevmiyorum-git dedirtmez... Emek verilmeyen sevgi öksüz ve yetimdir sevgili kanadı kırık, boynu büküktür ne özlediğinde sevdasına uçabilir ne baharla çiçek açabilir… Sevgi yürekleri doldurmalı sevgili sayfaları değil… şiirlerde beyan edilense sevgi onlar zaten gerçek değil… Ben yüreğimde büyüttüm sevgimi adını sen koydum, geri istiyorsan ve bakabileceksen benim kadar özenli al senin olsun… Bakamayacaksan söyle, lafı dolandırmadan, yapamam de, arama, sorma ve beni düşünme, yüreğimden çık efendice yolun açık olsun, git güle güle... 26.11.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yoruldum Anne En iyi dostumdun, yıkıldım anne Her gün cayır cayır yakıldım anne Sensiz bu yerlerde çakıldım anne Çok yoruldum inan, tükendim anne Candan yanan kimse bulunmaz oldu Her günüm binlerce acıyla doldu Gözyaşlarım aktı sineme doldu Çok yoruldum inan, tükendim anne Sevgine susuzum, şefkatine aç, Nolur kollarını bir kez daha aç Tek bir güzel söze ettin ya muhtaç Çok yoruldum inan, tükendim anne Sevgi ilaç derdin, yaraya derde Kimde var ki bulsam hani nerede Sermayesi yalan, gönlümde yara Çok yoruldum inan, tükendim anne Bir daha dünyaya getirme beni, Ne kadar özledim bir bilsen seni Karıştırır oldum, dünü bugünü Çok yoruldum inan, tükendim anne Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yosun ve Kaya yüreğinden tutunmuş kayaya gövdesini bırakmış suyun akışına bir tutam yosun yüzer boşlukta... su hızlı aksa kopacak nereye kadar sürükleneceğini bilmeden yavaş aksa, aynı hareketi yinelemekten... ne yosun kayaya bağlanabilecek ne kaya yosundan kopabilecek ikisi de seviyor birbirini muhakkak belli ki bu sevgi ikisine de çok çektirecek... uzaktan gelen uğultulu sesler yosunla kayayı izlemekteler durgunlaştı anlar seyirciler sustular anladılar ki, yosunla kaya ayrılık yolundalar sımsıkı sarılıp birbirlerine gecenin koynunda yenilip düşlerine son kez birlikte uyudular... 05.03.2010 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yüreğimdeki Sendin Ölen Bilirsin saklanmazdı mızrak çuvalda, Ama biliyorum hata ettim, söylemekle Kendi dünyamda mutluydum oysa Hiç bilmemiş olmanı ne çok isterdim, Aslında ben değildim, yüreğimdeki sendin ölen... Bu kadar üzemezdin, bu kadar Horlayamaz ve kıramazdın belki, İçimdeki tüm ışıkkları bir, bir söndürdün, Tek istediğim tutunmaktı hayata, Buna bile izin vermedin, Aslında ben değildim, yüreğimdeki sendin ölen... Benim gibi mi düşünürsün bilemem, Bilemem kimin için ne kadar değerlisin Kıymetlimdin, şimdi neyimsin bilmiyorum, Hangi hırs, neyin hıncı almak istediğin, Aslında ben değildim, yüreğimdeki sendin ölen... Saklayamadım sevgimi, pişmanım, Seni sevdiğime değil, sana söylediğime Anlayamadın yoğunluğunu, heves olmadığını, Her sözün kurşun gibi değdi yüreğime, Umursamadın... Aslında ben değil, yüreğimdeki sendin ölen... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yürek Sızım Gülkurusu bir gündü, Hatırlar mısın? O günün öğleden sonrasını El ele, diz dize ve göz göze geçirmiştik Gülkurusu bir akşam gittin O günden beri, ben yüreksizim Sen yürek sızım... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yürüyüş Ellerde çiçekler yürekte sevgi El ele tutuşup yürüyelim mi Bir yemin edelim biz ilelebet Gönüller yapmaya yürüyelim mi Gökkuşağımızın yedi rengine Bütün tabiatı boyayalım mı Hastaya dermanı, can’a fermanı Elimizle sunmaya yürüyelim mi Birlik olur isek gamda kaygıda Ödün vermez isek sevgi saygıda Maddenin önemi olmaz duyguda Duygu bölüşmeye yürüyelim mi Dostluk fidanını bu gün dikelim Bizler örnek olup başı çekelim Fermanımız alıp, arşa çıkalım Birlik ve dirliğe yürüyelim mi Hazreti Mevlana olsun Pir’imiz On’umuz yüzümüz olsun birimiz Gönüllerde olsun tek adresimiz Sevgi kozasına yürüyelim mi 22.07.2007 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Zanlı Sen bana bakmasaydın Ben seni hissetmezdim Durup dururken Yüreğime efiltiler saldın Demek ki bu kabahatin Zanlısı sensin 2013 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Zarar ziyan “Ne fırtınalar dindi içimizde, Ne yangınlar söndü yüreğimizde” Söz vermiştim bir kere, Sonsuza dek seveceğime, Oysa ne hiç bir şeyi paylaşabildim, Ne içimde ağlayan sesi susturabildim… Ve kuş olup uçsam dedim, Vursam kendimi dağlara taşlara, Yansam, yok olsam sonsuzlukta, Savrulsam kül olup rüzgârlarla... İsterdim ki her şeyim sen olsan, Böyle bedbaht olur muydum? Tutunsam dallarına, sarılsan ellerime, Üstüme devrilen dağlardan, Böylesine yorulur muydum? Oysa yeni filizlenmiş bir çiçek gibi, Tarifsiz bir sevgiydi bendeki... Geri dönüşü mümkün olmayan, Her an, bir şeyler koparken İçimden, Belki de bunun içindir şimdi, Aklımın firar etmesi bedenimden … Korkuyorum zamanın kısalığından, Korkuyorum yüreğimdeki kuşun, Telaşa kapılıp havalanmasından... Ve korkar oldum yüreğimde, Sevgi imzalı yaralar açılmasından... Sevmedim, sevemem demiyorum ama Gel gör ki; hangi dala tutunsam zarar, Ne yöne dönsem ziyan... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Zeytin Dalı Uzunca bir süre gidip görmemiştim, annemi ve babamı kaybettikten sonra, yanmıştı her yer evimiz bağ bahçe ne varsa işte hepsi yok olmuştu. Zaten babam öldükten sonra doğru düzgün bakılmadığından, ormana da elverişli olduğundan sanki terk edilmişliği tasdik eder görünümdeydi her yer. Ne karaağaçtan bir eser vardı ne de asmalara yıllarca yataklık eden başı gövdesinden ayrılan çam ağacından. Kimi ağaçlarında bedenleri yarı yarıya yanmış ama bir gayret yeşermeye çalışıyordu canlı tarafından... Ama içlerinde öyle biri vardı ki, ben babamın ve anamın bile acısını unutmuş o ağaca Zeytin ağacına odaklanmıştım tamamen hatta hipnotize etti diyebilirim.... Alazların kavurduğu koyu kahve dallara inat tek bir dal ya da sürgün buğulu bir gülümseyişle yeşil yeşil bakıyordu gözlerime... İşte demiştim yangına inat hayata tutunmak bu olsa gerek... Tüm olumsuzluklara tezat, zeytin dalı örneğindeki gibi tutunur şiir sevgiye.... Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Zorbalık Değilde Zorbalık değilde; otoriter bir anlayışın vardı, yolunu her zaman el göğüste beklerdik. Eve geldiğinde her iş tamamlanmış, herkes etrafında olmalıydı öncelikle de anam. Anam olmadan odaya çekinerek girerdik, en azından ben öyle hissederdim, sert yapın bana her sözünde azarladığın hissi verirdi. Sonra cebinden mevsimine göre bir meyve ya da kuru yemiş çıkarır hepimize pay ederdin, neşeyle gülümsediğini hiç görmedim. Ne bileyim, belki çocukluğundan beri taşıdığın ağır yükler vardı sırtında, belki umutların-özlemlerin-hedeflerin. Belki de hiç gerçekleştiremediğin bambaşka umutların-hayallerin vardı. Biliyorum mesnetsiz ve ütopik hayallerin olmazdı ama arada bir gönlünün uzandığı dallar mutlaka olmuştur. Kaçıncı çocuğun olduğumu bilmiyorum, ancak hayatta kalan çocuklarının en küçüğüydüm. Zaman zaman nazlanmak, şımartılmak isterdim her çocuk gibi ama nazımı ya anama, ya da iki ağabeyimden hangisi yanımda ise ona döker, ona sokulurdum yavru kuş misali. (Şimdi büyük oğluma yaptığım gibi) . Hiç bir zaman hiç kimseye boyun eğmedin, kendi çıkarın uğruna kimseye boyun bükmedin, bize de büktürmedin. Kısacası hiç birimizi namerde muhtaç etmedin, bütün ömrünü bize adadın. En çok sevdiğin şey ve tek lüksün sabahları demli çay ve ekmek kokusuna uyanmaktı. O an evde kim varsa herkes birlikte sofraya oturmalı ve Allah ne verdiyse yenilip-içilip kalkılmalıydı. Bir keresinde elinde kalan bir parça ekmeği bana uzatmıştın, çekinerek aldım. Biliyor musun baba, sana hiç söyleyemedim ama senin elinin değdiği o bir parça ekmekteki lezzeti bir daha asla tatmadım. Ve elinin kokusu: hani akşamları bahçeden geldiğinde ılık suyla elini ayağını yıkardın ya, işte o zaman elinden yükselen buhar sabun kokardı, ben o kokuya hep baba kokusu derdim, yani öyle yerleştirmiştim aklıma, yüreğime, benliğime. Sonuç olarak bir şey daha öğrendim baba, ne kadar otoriter olsan da elimizi hiç bırakmamıştın. Senin gibi kimsenin sevemeyeceğini, kızsan da her sözün azarlar gibi çıksa da ağzından, her birimiz için yüreğinin titrediğini biliyorum. Seni kaybettiğimde daha otuzlu yaşlardaydım, şimdi ellili yaşlardayım, hele bu günlerde sana olan özlemim ve ihtiyacım öyle çok ki. Zaten ne zaman ihtiyacı olursa çocuğunun aklına o zaman gelirmiş atası derler ya inanma sen. İnan öyle değil...Öyle değil de ne bileyim, özlüyorum be baba, hem de çok özlüyorum, elimi tut istiyorum, elimi tutmasan da beni gözlerinle sev istiyorum. Şefkatine sığınmak istiyorum....Seni, çok özlüyorum baba... Bu pazar babalar günü, kutlu olsun babam...Kızın... 13.06.2014 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Züğürt Tesellisi Züğürt Tesellisi -gene sessizlik, gene sensizlik- ne zaman seni düşünsem bir sessizlik çöker gözlerime, içimden bir ses git der, git ve anlat olmayacak işleri, yapamıyorum, çivilenip kalıyorum bulunduğum noktaya, kendimle konuşarak öylesine, sessizce… -sensizliğin diğer adı sessizlikumut mu umutsuzluk mu bilmiyorum ama eskisi kadar kıskanmıyor, kızmıyorum da sana, ilgisiz… -hatta umursamaz olduğumu anlatmaya çalışıyorumyüreğime… gene de ara sıra, yani aklıma her düştüğünde fena dağılıyorum, biliyor musun o an, sana koşmak geliyor içimden, seni seviyorum diye avazım çıktığı kadar bağırmak, olmuyor, yapamıyorum… -belki de adı gururdur bilmiyorumsağanak sağanak dökülmüyor artık gözyaşlarım, sözümüz söz, biliyorum ben nasılsam sen de öylesin, hani hep söylerdik ya “kendimden biliyorum” diye evet kendimden biliyorum elbette… -kendimden biliyorum gururun ne demek olduğunuama boş ver, sen aldırma sözlerime, biliyorsun işte, hem mevsim, hem ben duygusalım, sitem edecek birini aradım etrafımda anlayacağın… www.Antoloji.Com - kültür ve sanat demem o ki, yani varsayalım hiç tanımadık birbirimizi, iyi yanından bakarsak, bir süreliğine de olsa oyalar bizi, nede olsa umut etmek en iyi züğürt tesellisi… 13.03.2012 Hatice Ak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
© Copyright 2024 Paperzz