Orman kaynakları işletmeciliği oldukça geniş ilgi ve çıkar grubu ile

SÜRDÜRÜLEBİLİR ORMAN İŞLETMECİLİĞİ ÖLÇÜT VE
GÖSTERGELERİNDE KATILIM
Arş. Gör. İdris DURUSOY*
Prof. Dr. Mustafa Fehmi TÜRKER*
ÖZET
Sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir orman işletmeciliği ile ilgili olarak ele alınan, Rio,
Montreal, Helsinki, Yakın Doğu vb. uluslararası ve bölgesel süreçlerde, katılımcılık üzerinde önemle
durulmuştur. Bu süreçlerde, sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir orman işletmeciliğinin sosyal
amaçlarına ulaşmada, halk katılımının vazgeçilmez olduğu ifade edilmiştir. Söz konusu süreçlerde
sürdürülebilir orman işletmeciliğinin tanımlanması amacıyla ortaya konulan ölçüt ve göstergeler
bünyesinde mutlak suretle halk katılımına yer verilmiştir.
Ülkemiz ormancılığında ise, halk katılımına ihtiyaç duyulmamaktadır. Bununla birlikte,
ormancılığa olan ilgiler artmakta ve sivil toplum örgütleri ve değişik halk kesimleri, ormancılığın etki ve
çıkar grupları arasında yerini almaktadır. Türkiye ormancılığında, sürdürülebilir orman işletmeciliğinin
gerçekleştirilebilmesi için etkin halk katılımının sağlanması gerekmektedir. Bu noktada, geniş halk
katılımı ile sürdürülebilirlik ölçütlerinin belirlenmesi ve sertifikalandırma sistemlerinden yararlanılması
gerekmektedir.
Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilir Kalkınma, Orman Kaynakları, Sürdürülebilir Orman İşletmeciliği,
Katılımcılık, İlgi ve Çıkar Grupları, Ölçüt ve Göstergeler, Orman Sertifikalandırma.
PARTICIPATION IN CRITERIA AND INDICATORS FOR
SUSTAINABLE FOREST MANAGEMENT
ABSTRACT
Such international and regional processes as Rio, Montreal Helsinki, and Near East over
sustainable development and sustainable forest management have emphasized on participation. In these
processes, it is stressed that public participation is vital to achieve social goals of sustainable development
and sustainable forest management. Criteria and indicators for sustainable forest management always
included the public participation.
There is no need to public participation in Turkish forestry. However, forestry’s interests groups
are expanding to include non-governmental organizational and various public groups with the increasing
concern over the forestry. Public participation is one of the fundamental prerequisites for the achievement
of sustainable forest management in Turkey. Criteria and indicators for sustainable forest management
should be defined with broad participation of all main interest groups. Also, forest certification schemes
should be started to achieve social, ecological and economic goals of sustainable forest management.
Keywords: Sustainable Development, Forest Resources, Sustainable Forest Managemnet, Participation,
Stakeholders, Criteria and Indicators, Forest Certification.
1. GİRİŞ
Orman kaynakları yönetimi, planlamadan insan kaynakları yönetimine kadar oldukça farklı
uygulamaları kapsamaktadır. Aynı zamanda orman işletmeciliği, sosyal, ekonomik ve ekolojik
boyutlar olarak gruplandırılabilecek hayli farklı boyutları kapsamaktadır. Bu durumda, söz
konusu faaliyetler geniş ilgi ve çıkar grupları ile etkileşim içerisinde gerçekleştirilmektedir.
Özellikle, günümüzde orman ve ormancılığa olan ilgilerin artması ile birlikte, orman
işletmelerinin ilgi ve çıkar grupları sürekli olarak genişlemektedir. Nitekim, orman kaynaklarının
yönetiminde etkili olma uğraşısı içerisinde olan ve sayıları gün geçtikçe artan sivil toplum
örgütleri, söz konusu genişlemenin en belirgin göstergesi olmaktadır.
*
KTÜ Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Bölümü, Orman Ekonomisi Anabilim Dalı, 61080- Trabzon
E-Posta Adresleri: durusoy@ktu.edu.tr, mft@ktu.edu.tr
20. yüzyılın sonlarında, Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma konferansının hızlandırdığı
süreçte, sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir orman işletmeciliği, orman kaynaklarını
yönetiminde izlenilmesi gereken en temel ve uluslararası politikalar olarak benimsenmiştir. Bu
kapsamda, orman kaynaklarının ekonomik kapsamının yanı sıra ekolojik ve sosyal kapsamları
üzerinde durulmuştur. Bu noktada, sürdürülebilir orman işletmeciliği ölçüt ve göstergeleri
tanımlanmıştır. Böylelikle orman işletmeciliğinin ekolojik ve sosyal sürdürülebilirliğinin de
garanti altına alınması gerektiği ifade edilmiştir.
Bu kapsamda orman işletmeciliğinin sosyal sürdürülebilirliğini desteklemede en temel
araçlardan birisi olarak da, katılımcılığın önemi üzerinde durulmaktadır. Bu kapsamda orman
kaynaklarının yönetiminde etkinliği sağlamak amacı ile, ilgi ve çıkar gruplarının karar ve
uygulama süreçlerine katılımının sağlanması gerektiği ifade edilmektedir. Bu amaçla, Rio,
Montreal, Helsinki, Yakın Doğu vb. uluslararası ve bölgesel süreçlerde halk katılımına ilişkin
ölçüt ve göstergeler tanımlanmıştır. Aynı zamanda, sertifikalandırma değerlendirmelerinde de
halk katılımına ilişkin ilkeler dikkate alınmakta ve bu kapsamda denetleme ve ilgi ve çıkar
grupları ile görüşmeler yapılmaktadır.
Türkiye’de orman kaynaklarının yönetimi devlet tarafından gerçekleştirilmekte ve bu
kapsamda, Orman Bakanlığı bünyesinde yer alan genel müdürlükler ve bu kurumlara bağlı ülke
çapında yayılan farklı birimler aracılığıyla ormancılıkla ilgili etkinlikler yürütülmeye
çalışılmaktadır. Ülkemizde, orman kaynaklarının devlete ait olması, halk katılımının önemi ve
gerekliliğini daha da arttırmaktadır. Bununla birlikte, Türkiye ormancılığında katılım konusunda
bir takım darboğazlar bulunmakta, bu araçtan sürdürülebilir orman işletmeciliğinin uygulanması
açısından yeteri kadar yararlanılamamaktadır.
Bu bildiride, öncelikle bildiri kapsamında ele alınması gerekli olan temel kavram ve olgular
açıklanmaya çalışılacaktır. Bu doğrultuda, öncelikle sürdürülebilirlik, sürdürülebilir kalkınma ve
sürdürülebilir orman işletmeciliği, katılımcılık ve ormancılıkta halk katılımı kavramlarına ilişkin
açıklamalar yapılacaktır. Daha sonra, sürdürülebilir orman işletmeciliği bünyesinde
gerçekleştirilen süreçlerde ve sertifikalandırma girişimlerinde ormancılıkta katılıma ilişkin
gelişmeler ele alınacaktır. Bu amaçla, katılımcılığa ilişkin ölçüt ve göstergeler analize tabi
tutulacaktır. Son olarak, ölçüt ve göstergeler kapsamından hareketle, genel olarak ülkemiz
ormancılık sektörünün çeşitli ilgi grupları ile olan ilişkileri ve ülkemiz ormancılığında
katılımcılığın hangi düzeylerde, hangi kapsamlarda uygulanması gerektiği ve muhtemel
faydalarının neler olabileceği ortaya konulmaya çalışılacaktır.
2. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK, SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE
SÜRDÜRÜLEBİLİR ORMAN İŞLETMECİLİĞİ
Günümüzde oldukça yaygın bir şekilde kullanılan sürdürülebilirlik, diğer bir çok sektörün
aksine ormancılık sektöründe, orman kaynakları yönetiminin kendine has özellikleri nedeniyle
eskiden beri kullanılan bir kavramdır. Bilindiği gibi, doğal süreçlerin en önemli özelliklerinden
birisi, değişmedir. Başka bir deyişle, doğada değişmeyen ne bir öğe ne de bir süreç vardır.
Gelişme de, bir anlamda, bu değişmelerin hem kendisi hem de sonucudur ve sürekli olan
değişimdir. Bu gerçeklerin ışığı altında sorgulandığında sürdürülebilirlik, nesnelerin ve
süreçlerin değişebilme ve dolayısıyla da gelişebilme özelliğinin korunması olmaktadır (Çağlar,
1998).
Öte yandan, günümüzde oldukça farklı üç sürdürülebilirlik kullanılmaktadır. Birincisi, bir
kaynaktan sürekli olarak ürün elde edilmesi; ikincisi, türlerin ve ekosistemlerin çeşitliliğinin
sürekliliği ve üçüncüsü, gelecek nesiller için mevcut olan kaynakları tehlikeye sokmaksızın,
sürekli ekonomik ve sosyal kalkınmanın gerçekleştirilmesi olmaktadır (Cook ve O'Laughlin,
1999).
Üretim anlayışı olarak sürdürülebilirlik, eldeki kaynağın sürekli olarak ürün elde edilebilecek
şekilde işletilmesi olmaktadır. Doğal kaynakların veya ekosistemlerin yönetimi noktasında ise,
bir bütün olarak söz konusu ekosistemi tüm bileşenleri ile ve bu kaynaktan elde edilecek
faydaları sürekli kılacak şekilde yönetilmesine yönelik işlemler olmaktadır. İşte, ormancılıkta
yakın bir zamana kadar, odun ürünleri sürekliliği şeklinde ifade edilen üretim anlayışına dayalı
bir sürdürülebilirlik anlayışı kullanılmıştır. Ancak günümüzde, orman kaynaklarının yönetimi
faaliyetlerinde, hem orman kaynağının toplumun talep ve isteklerine yönelik olarak sunduğu
mal, fayda ve hizmetlerin üretiminin, hem de orman ekosisteminin tüm bileşenleri ile sağlık ve
hayatiyetlerinin devamlılığını ifade eden bir sürdürülebilirlik anlayışı temel bir ilke olarak
benimsenmiştir.
Diğer taraftan, 1970'li yılların başında, hızla artan dünya nüfusu ve büyümeye sınırların
getirilmesi tartışmalarına neden olan, artan sanayileşmenin sonucu oluşan çevre kirliliği
sorunlarına ilgilerin artması, kalkınma yaklaşımlarına sürdürülebilirlik boyutunun dahil
edilmesini gündeme getirmiştir. Bu kapsamda, 1972 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler
İnsan Çevresi Konferansı dönüm noktalarından birisi olmaktadır. Stockholm'de düzenlenen bu
konferansta, küresel çevrenin korunmasının ve sürdürülmesinin genel bir endişe konusu olarak
algılanması ve bu noktada ülkelerin daha bilinçli hareket etmeleri gerekliliği üzerinde
durulmuştur. Aynı zamanda, genel tavırların faydalanma merkezliden, ekolojik merkezliye doğru
değişmesi gerektiği ifade edilmiştir (Anonymous, 1996).
İşte, dünya gündeminde son zamanlarda oldukça fazla kullanılan sürdürülebilir kalkınma
kavramı, ilk olarak Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından yayınlanan Ortak
Geleceğimiz Raporu (Bruntland Raporu) bünyesinde, ekolojik ve toplumsal sürdürülebilirliği
içerecek şekilde, “gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini tehlikeye sokmaksızın,
bugünkü kuşakların ihtiyaçlarını karşılayabilen kalkınmadır” şeklinde tanımlanmıştır
(Anonymous, 1987).
Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyümeden farklı olarak, çevre kalitesi, nüfusun sağlık
ve eğitim standartlarından oluşan yaşam kalitesini içermektedir (Ceylan, 1995). Başka bir
ifadeyle, sürdürülebilir kalkınma, klasik kalkınma anlayışlarına çevresel ve sosyal boyutların
eklenmesini öngörmektedir. Sürdürülebilirlik kavramı, genellikle üç farklı temel boyutlu olarak
tanımlanmaktadır. Bunlar ekolojik, sosyal ve ekonomik boyutlar olmaktadır. sürdürülebilir
kalkınma bu üç farklı boyutun kavramsal kesişiminde gerçekleşmektedir.
Sürdürülebilir kalkınmanın amaçları, ekonomik, toplumsal ve ekolojik amaçlar olarak
ayrıldığında, ekonomik büyüme ve etkinlik ekonomik amaçlar olarak görülmektedir. Toplumsal
amaçlar, eşitsizliğin ve yoksulluğun azaltılmasını ifade ederken, doğal kaynak yönetimi ekolojik
amaçları tanımlamaktadır (Ceylan, 1995).
Öte yandan, 1992 yılında Rio'da düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma
Konferansı (UNCED), sürdürülebilir kalkınmanın gündeme iyice oturmasını sağlamıştır. Bu
noktada, sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesi noktasında orman kaynaklarının önemine
vurgu yapılmıştır. Nitekim, sürdürülebilir orman işletmeciliğinin, sürdürülebilir kalkınmanın
önemli bir bileşeni olduğu kabul edilmiştir. Bu konferansta, ortaya konulan Orman
Prensipleri'nde, “orman kaynakları ve orman alanları bugünkü ve gelecek nesillerin sosyal,
ekonomik, ekolojik, kültürel, manevi ihtiyaçlarını karşılamak üzere sürdürülebilir bir şekilde
yönetilmelidir” ifadesine yer verilmiştir.
UNCED, sürdürülebilir orman işletmeciliğinin tanımlaması amacıyla bir takım bölgesel ve
uluslararası süreçlerin başlatılmasını hızlandırmıştır. Bu kapsamda, daha sonra ayrıntılı olarak
verilecek söz konusu süreçlerden birisi olan Helsinki sürecinde, sürdürülebilir orman
işletmeciliği şu şekilde tanımlanmıştır: “Ormanların ve orman alanlarının, biyolojik çeşitliliğini,
verimliliğini, gençleşme kapasitelerini, hayatiyetlerini ve bugün ve gelecekte ilgili ekolojik,
ekonomik ve sosyal işlevlerini yerel, bölgesel ve küresel düzeylerde diğer ekosistemlere zarar
vermeksizin devam ettirecekleri bir şekilde ve yoğunlukta işletimi ve kullanımıdır.”
Diğer taraftan, sürdürülebilir orman işletmeciliği kavramı yine yukarıda ifade edilen,
ekolojik, ekonomik ve sosyal boyutları içermektedir. Sürdürülebilir orman işletmeciliğinin
gerçekleştirilmesi, söz konusu boyutların tümünün dikkate alınması suretiyle mümkün
olabilmektedir.
Sürdürülebilir orman işletmeciliği ekoloji boyutuyla ele alındığında, orman ekosistemini
oluşturan, bitki örtüsü, hayvan, mikro organizmalar, mineral maddeler, hidrolojik ve
mikroklimatik özellikler ve aralarındaki ilişkilerle birlikte sürdürülmesine imkan verebilecek bir
işletme yaklaşımı anlaşılmaktadır. Ancak burada ifade edilen, salt bir koruma yaklaşımıyla
orman ekosisteminin devamlılığı değil, toplumun taleplerinin karşılanması için yapılacak olan
maddesel ve maddesel olmayan faydalanmalarla birlikte sürdürülmesi olmaktadır. Ancak bu
noktada ekosistem ve insan etkileşiminin farklı derecelerde olduğu sürdürülebilirlik yaklaşımları
söz konusu olmaktadır.
Sürdürülebilir orman işletmeciliğinin ekonomik açıdan sürdürülebilirlik boyutunda ise,
orman işletmecilik faaliyetlerini gerçekleştiren birimlerin, başka bir ifade ile orman
işletmelerinin varlıklarını sürdürebilecek bir ekonomik hayatiyete sahip olmaları gerekliliği yer
almaktadır. Sosyal açıdan sürdürülebilir orman işletmeciliği kapsamında ise, orman
kaynaklarının topluma sunduğu toprak ve su koruma, erozyon, sel, heyelan, çığ önleme, hava
kirliliğini azaltma, karbon depolama, kültürel, tarihi ve manevi mirasların korunması gibi
toplumsal faydaların genel olarak sürdürülmesinin yanı sıra, orman işletmeciliğinde etki ve çıkar
gruplarının isteklerinin dikkate alınması ve planlama ve karar verme süreçlerine katılımları,
ormana ve ormancılığa bağlı olarak hayatlarını sürdüren yerli halkın, sosyal ve ekonomik
kalkınmalarının sağlanması gibi hususlar ifade edilmektedir (Gale ve Cordray, 1991).
Dünya orman kaynakları yönetimi uygulamalarından elde edilen tecrübelere göre,
sürdürülebilir orman işletmeciliği programları yöresel, bölgesel ve ulusal öncelikleri yansıtacak
bir şekilde uygulanmalıdır. Orman alanlarına ilişkin yöresel gerçekler ve taleplerin göz ardı
edilmesi, ormancılık projelerinin başarısız olmasına neden olmaktadır. Kullanım haklarının
benimsendiği ve yerel toplumların orman yönetim kararlarına dahil edildiği durumlarda, başarılı
işletmecilik gerçekleştirme ihtimali de artmaktadır (Putz ,1994).
3. KATILIMCILIK VE ORMANCILIKTA KATILIM
Ekonomik, sosyal ve kültürel değişimler, şüphesiz orman kaynakları yönetimi ve
işletmeciliğini de etkilemektedir. Nitekim, toplumun özellikle doğal ve çevresel kaynaklara
yönelik genel eğilimlerinin değişim göstermesi, tüm sektörler için sürdürülebilir kalkınma temel
bir politika olarak benimsenmesine neden olmuştur. Bu kapsamda, ormancılık sektöründe de,
sürdürülebilir kalkınma yaklaşımının bir yansıması olarak, yukarıda ifade edilen sürdürülebilir
orman işletmeciliği anlayışının orman kaynakları yönetiminde en temel bir politika olarak
kullanılması sonucunu beraberinde getirmiştir.
Diğer taraftan, sürdürülebilir kalkınmanın sosyal hedeflerine ulaşma noktasında en önemli
araçlardan birisi olarak, katılımcılık ilkesinin kullanılması gündeme gelmiştir. Nitekim,
UNCED’de ortaya konulan Gündem 21 belgesinde, “sürdürülebilir kalkınmanın
gerçekleştirilebilmesinin temel gereklerinden birisi, karar alma süreçlerine geniş halk
katılımıdır” ifadesine yer verilmiştir.
Yerel halkın katılımı olmaksızın yapılan uygulamalar, beklenmeyen ve istenmeyen sonuçlar
yaratmanın ötesinde, uzun vadede sürdürülebilir bir nitelik de taşımayacaktır. Dolayısıyla,
sürdürülebilir kalkınmaya yönelik herhangi bir strateji, kaynakların yerel kullanıcıları (orman
köylüleri, çiftçiler, diğer kırsal kesim vb.) ile işbirliği içinde, müdahale aracı olarak (plan,
program, proje, vb.) farklı seçenekleri ve yöresel talepleri göz önüne almak durumundadır
(Saltık, 1998).
Katılımcılık, sorunların çözümüne yönelik olarak yapılan mevcut durumun analizi, kalkınma
etkinliklerinin planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesinde hedef grupların yol gösterici,
hatta belirleyici olduğu, yerel nüfus ile kalkınma görevlileri arasındaki iletişim sürecidir. Bu
süreçte kalkınma girişimleri, kaynaklar ve kararlar üzerinde farklı çıkar gruplarının denetim ve
etkide bulunması bakımından, sorumlulukların paylaşılması ve ortak davranış
belirleyicidir(Saltık, 1998).
Başka bir ifade ile, katılımcılık veya halk katılımı, halkın bireysel olarak veya organize
gruplar halinde, bilgi alışverişi yapabildikleri, görüşlerini ifade edebildikleri ve kararları veya ele
alınan konunun çıktılarını etkileme gücüne sahip olabildikleri gönüllü bir süreçtir. Öte yandan,
halk katılımı halkla ilişkilerden farklı bir yaklaşımdır. Çünkü, katılımcılığın aksine, halkla
ilişkilerin temel öğesi bilginin bazen tek yönlü akışı olmaktadır. Benzer şekilde, halkla ilişkiler
baskı bileşenini içeren boykot veya grev gibi etkileşim şekillerini kapsamamaktadır
(Anonymous, 2000a).
Günümüzde, toplumdaki değişimler ve eğilimler, ormancılığa ilişkin sosyal tutumlara
belirgin bir etki yapmaktadır. Sanayileşmiş ülkelerin çoğunda odun ve odun kökenli ürünlerinin
milli ekonomi içindeki payının nispeten azalması, çevresel konuların gittikçe artan önemi ve
rekreasyonel kullanımlar için artan talep, ormanların kullanımına ilişkin toplumun bakış açısını
değiştirmiştir. Toplumun doğal kaynaklara ve bu arada orman kaynaklarına karşı giderek artan
ilgileri, orman kaynaklarının yönetiminde yeni çevresel ve sosyal ilgilerin dikkate alınmasını
gündeme getirmiştir (Anonymous, 2000a). Toplum değerlerindeki bu değişimin bir sonucu
olarak, geleneksel “odun ürünleri sürekliliği” ilkesinden, ormanların ekonomik boyutunun yanı
sıra, çevresel ve sosyal meselelerin daha fazla dikkate alındığı bir sistemi ifade eden
sürdürülebilir orman işletmeciliği kavramına yönelinmiştir.
Orman yönetiminin sürdürülebilirliğinin değerlendirilmesinde; sosyal boyut, ekonomik ve
ekolojik boyutlarla eşdeğer öneme sahiptir. Bu noktada, dikkate alınması gereken temel gruplar,
orman alanlarının içinde ve bitişiğinde yer alan toplumlar, küçük ölçekli orman mülk sahipleri,
orman işçileri ve ormanların önemli rekreasyonel, kültürel veya diğer sosyal değerleri sunduğu
genel halk kesimleri olmaktadır (Baharuddin ve Simula, 1998).
Sürdürülebilir orman işletmeciliğine ilişkin genel sosyal konular; (i) farklı grupların
ormandan sağladığı faydalar ve bu faydaların paylaşım şekli, (ii) grupların özellikle amaç ve
hedeflerin belirlenmesi ve teknoloji seçiminde ormanların yönetimine katılımı, (iii) orman
kaynaklarına erişim ve bu kaynakların kullanılması ile ilgili tasarruf sistemleri ve (iv) çatışmaları
çözümleme yöntemleri olmaktadır. Sürdürülebilir orman işletmeciliği yaklaşımında, yerli halkın
haklarına özel önem verilmektedir (Baharuddin ve Simula, 1998).
Bu noktada, ormancılıkta halk katlımı ise, belli bir orman alanına ilişkin karar verme
süreçlerine, farklı kesimlerin farklı derecelerde etkide bulunmalarını mümkün kılan bir iletişim
süreci olarak tanımlanmaktadır. Yine, halk katılımı kavramında kullanılan halk terimi ile ifade
edilen, belli bir orman alanından elde edilen ürün veya hizmetlere ilişkin amaçları veya yasal
ilgileri olan tüm birey veya gruplar olmaktadır (Côté ve Bouthillier, 2002).
Ormancılık sektörü, çeşitli şekillerde halk ile etkileşim halinde olabilmektedir. Ancak, halk
katılımı diğer etkileşim şekillerinden şu özellikleri ile farklı olmaktadır (Anonymous, 2000a):
 Dışlayıcı değil kapsayıcıdır,
 Katılım girişiminin başlatılması ve sonuçların uygulanmasında gönüllük vardır,
 Yasal gereklere tamamlayıcı olabilir, fakat yürürlükteki yasal gereklerle özellikle
mülkiyet ve kullanım hakları noktasında çelişemez,
 Tüm katılımcılara adil ve şeffaftır ve uzlaşılmış temel kuralları takip eder,
 Katılımcılara dayanır,
 Sonuçların nasıl olacağını önceden garanti etmez.
Halk katılımı süreçlerinin amaçları ise; (i) ormancılıkla ilgili konularda halkın bilinç
düzeylerini arttırmak ve çıkarların karşılıklı olarak tanınmasını (benimsenmesi) sağlamak, (ii)
Bilgi toplamak ve ormanlar ve kullanıcılarına ilişkin bilgileri arttırmak, (iii) Çoklu orman
ürünleri ve hizmetlerinin tedarikini geliştirmek, karar alma ve uygulama süreçlerine katılım
teşvik etmek, (iv) ormancılık politikaları, planları ve uygulamalarının kabulünü sağlamak, (v)
karar alma süreçlerinin şeffaflığını ve güvenirliliğini artırmak, (vi) çatışma ve problemleri adil ve
eşit bir şekilde birlikte saptamak ve yönetmek, şeklinde sıralanmaktadır. Amaçlar; konuya,
katılımcının bakış açısına ve çıkarlarına ve kültürel, politik ve kurumsal yapılara bağlı olarak
değişebilmektedir (Anonymous, 2000a).
Orman kaynakları, değişik ilgi ve çıkar gruplarından genellikle çelişen çeşitli taleplerle karşı
kaşıya kalmaktadır. Halk katılımının amacı, yapıcı işbirliğinin sağlanması ve değişik açılardan
kabul edilebilir nihai sonuçlara ulaşılması olmaktadır. Böylelikle halk katılımı (Anonymous,
2000a, Côté ve Bouthillier, 2002, Poschen, P., 2000);
 Toplumda orman ve ormancılık bilincini arttırabilmektedir: Aktif katılım, bilgi alışverişi ve
işbirlikçi öğrenme, karmaşık ormancılık konularında halkın bilincini artırma araçlarıdır.
Ormancılıkla ilgili kararların karşılıklı olarak benimsenmesi, ormanların sunduğu değerler
konusunda genel bilinci ve ormancılıkla ilgili kesimler arasındaki güveni artırır.
 Ormanların toplam faydasını azami kılabilmektedir: Halk ile yapılan iyi diyaloglar,
ormancılık sektörü için, ormanlar ve orman kaynakları için tüm düzeylerde toplumsal
taleplerin daha iyi saptanması için yeni fırsatlar oluşturmaktadır. Bu, orman ürünleri ve
hizmetlerinin piyasa merkezli dağıtımı için bir araçtır. Ormancılıkta aktif halk katılımı,
ormanların kullanımına ilişkin sosyal değişikliklerin izlenmesine olanak sağlar ve bu
değişimlerin orman yönetimine ve planlamasına yansıtılmasını kolaylaştırır. Bütün bunlar,
çok amaçlı ormancılığın gelişmesine katkıda bulunur ve böylece toplam orman faydasını
azami kılar.
 Fayda ve maliyetlerin adil ve eşit bir şekilde paylaşımını sağlayabilmektedir: Halk
katılımında, sürece katılan tüm kesimler, fikirlerini ifade etme ve çıkarlarını ve haklarını
koruma noktasında eşit bir fırsata sahiptirler. Sürecin gönüllük yapısından dolayı, hiç
kimseye herhangi bir kararın empoze edilmesi söz konusu değildir. Böylelikle, sürecin
sonuçları yalnızca genel kabul gören çözümlere dayanabilecek ve sonuçta oluşacak
maliyetlerin ve faydaların paylaşımının herkes tarafından kabul görebilecek nitelikte
olacaktır.
4. SÜRDÜRÜLEBİLİR ORMAN İŞLETMECİLİĞİ ÖLÇÜT VE
GÖSTERGELERİNDE KATILIM
UNCED’de, tüm sektörlerde ve bu arada ormancılık sektöründe halk katılımı konusu
üzerinde önemle durulmuştur. Sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesi için ve özellikle
kırsal halkın kalkındırılması için katılımcılıktan yararlanılması gerektiği ifade edilmiştir. Bu
konferansta, orman kaynakları ve orman kaynakları yönetimi de üzerinde önemle durulan
konulardan bir tanesi olmuştur. Bu kapsamda, ormancılık sektöründe de halk katılımının
gerekliliği ifade edilmiştir. Bu noktada, konferans sonunda ortaya konulan genel belgelerde ve
yasal bağlayıcılığı olmayan Orman Prensipleri’nde, halk katılımına ilişkin olarak çeşitli kararlar
alınmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır (Anonim, 2000a):
 UNCED’in hedefleri toplumdaki bütün grupların katılımı ile gerçekleştirilebilecektir.
Özellikle kadınlar, yerli halk ve orman içinde yaşayanlar, başta olmak üzere, toplumun bütün
kesimlerinin ormanların korunması ve geliştirilmesine tam katılımına özel önem verilmelidir.
Ulusal ormancılık politikalarında yerli halk ve orman içinde yaşayanların haklarının,
kültürlerinin ve kimliklerinin desteklenmesi ve onların korumacılık ve sürdürülebilir orman
kullanımı bilgilerine saygı duyması ve kullanması vurgulanmalıdır.
 Hükümetler, yerel topluluklar, yerli halk, sanayi ve işgücü, sivil toplum örgütleri, bireysel
olarak orman köylüleri ve kadınlar gibi ilgili tarafların ulusal ormancılık politikalarının
planlanması, uygulanması ve geliştirilmesine katılımları için fırsatlar yaratmalı ve teşvik
etmelidir.
 Ormanların yönetimi, korunması ve sürdürülebilir gelişimindeki tüm aşamalara, kadınların
tam olarak katılımı aktif bir şekilde teşvik edilmelidir.
 Tüm orman tiplerine ilişkin önerileri geliştirme ve uygulamalar, kaynak kullanıcılarının,
kamu ve gönüllü kuruluşların aktif ve eşit koşullarda katılımıyla gerçekleştirilmeli, planlama
çalışmalarında dinamik bir yaklaşım benimsenmelidir. Kırsal alanda doğal kaynakların
kullanımında, kadınlar önemlidir. Bu nedenle sürdürülebilir kalkınmada kadınlar, proje
tasarım ve uygulamalarına katılmalıdırlar.
 Özel sektörün, işçi birliklerinin, kırsal kooperatiflerinin, yerel topluluklarının, yerli halkın,
gençlerin, kadınların, kullanıcı gruplarının ve sivil toplum örgütlerinin ormancılıkla ilgili
faaliyetlere ve ulusal düzeyde bilgilendirme ve eğitim programlarına erişimleri ve katılımları
sağlanmalıdır.
UNCED’den sonra, sürdürülebilir orman işletmeciliğinin uygulanmasını sağlamak için
kapsamlı girişimlerde bulunulmuştur. Bu amaçla, öncelikle bu işletim şeklini tanımlamak üzere,
ölçüt ve göstergelerin geliştirilmesi kararlaştırılmıştır.
Ölçütler, sürdürülebilir orman işletmeciliğinin temel çıktılarını ve kapsamını belirleyen açık
bir şekilde tanımlanmış öğelerdir. Bunlar, ormanların çevresel, ekonomik ve sosyal
fonksiyonlarıyla ilişkili bir takım değerleri yansıtmaktadır. Göstergeler ise, ölçütlere
ölçülebilirlik kazandırmak için seçilirler. Her bir ölçüt, bir takım göstergelerle karakterize edilir
ve alt bileşenler zaman içindeki değişimleri kontrol edebilecek şekilde saptanmaktadırlar
(Durusoy, 2002).
Ölçüt ve göstergelerin geliştirilmesi yönünde ilk girişim, Uluslararası Tropikal Tomruk
Kurumu (ITTO) tarafından yapılmıştır. Kurum 1992 Mayısında yapılan bir toplantısında,
Tropikal Ormanların Sürdürülebilir İşletimi ve Sürdürülebilir Orman İşletmeciliğinin
Gösterilmesi ve Kontrolü İçin Ölçüt ve Göstergeleri kabul etmiştir. Bu amaçla, ülke düzeyinde
uygulanacak 5 ölçüt ve 27 gösterge ile orman yönetim birimi düzeyinde kullanılacak olan 6
ölçüt ve 23 gösterge tanımlanmıştır. Bu ölçütler içerisinde, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel
Hususlar şeklinde ifade edilen ölçüt kapsamında, halk katılımına ilişkin aşağıdaki göstergeler
tanımlanmıştır:
 Orman planlama ve yönetim faaliyetleri ve süreçlerinin yerli halk, yerel toplumlar, ormanda
yaşayanlar ve diğer ormana bağımlı toplumlara ilişkin yasal veya geleneksel hakları dikkate
alma ve tanıma düzeyi,
 Yerli halk, yerel toplumlar, ormanda yaşayanlar ve diğer ormana bağımlı toplumların
ormanlara ilişkin ekonomik faaliyetlere katılım düzeyi,
 Yerel toplumları ortak yönetim sorumluluklarına dahil eden anlaşma sayısı.
Ayrıca “Sürdürülebilir Orman Yönetimi İçin Koşulları Uygun Hale Getirmek” olarak
tanımlanan ölçüt kapsamında;
 Yerel toplumların katılımını sağlamak için kanunlar, politikalar ve düzenlemelerin
mevcudiyeti,
 Planlama, karar verme, bilgi toplama, denetleme ve değerlendirme vb. hususlarda orman
yönetimine halkın katılma derecesi,
 Halkı orman politikaları, kanunları ve sürdürülebilir orman yönetimi uygulamaları
konularında bilinçlendirmek için bilginin yeterliliği,
şeklinde sıralanabilecek ilgili göstergeler tanımlanmıştır.
İlki 1990 yılında Strazburg’ta, ikincisi 1993 yılında Helsinki’de ve üçüncüsü 1998 yılında
Lizbon’da düzenlenen Avrupa’da Ormanların Korunması Bakanlar Konferanslarının
şekillendirdiği, Helsinki süreci olarak da nitelenen ve ülkemizin de aktif olarak yer aldığı
girişimler sonucunda, 1994 yılında Cenevre’de 6 ölçüt ve 27 gösterge tanımlanmıştır. Bunlar
içerisinde, Diğer Sosyo-Ekonomik Fonksiyonların ve Koşulların Sürdürülmesi adlı ölçüt
kapsamında, halk katılımı ile ilgili olan göstergeler aşağıda verilmiştir (Anonymous, 1998).
Kamuoyu Bilincine İlişkin Göstergeler;
 Bir yasal veya düzenleyici yapının varlığı ve halka bilgiye erişme fırsatlarını sağlama düzeyi,
 Bir kurumsal yapının varlığı ve genel kamuoyu için yayım hizmetlerini temin etmek
amacıyla organizasyonları destekleme kapasitesi,
 Ekonomik politika yapısının ve mali araçların varlığı ve orman gelirlerinden bir kısmının
halkı ormanlar hakkında bilinçlendirmek amacıyla kullanılmasını garanti altına alma düzeyi,
 Politik yapının uygulanması için bilgilendirici araçların varlığı ve çevre konularında ve diğer
ormancılıkla ilgili konularda bilgilendirme ve öğretim sağlama derecesi.
Halk Katılımına İlişkin Göstergeler;
 Yasal veya düzenleyici bir yapının varlığı ve kamu politikalarında ve ormanlara ilişkin karar
verme süreçlerine halkın katılma olanakları sağlama derecesi,
 Kurumsal bir yapının varlığı ve karar verme sürecine yerel halkın ve Sivil Toplum
Örgütlerinin katılımını sağlamak için kurumsal mekanizmaları güçlendirme kapasitesi,
 Ekonomik politika yapısının ve mali araçların varlığı ve kamu sosyal yardımlarını ve
hazırlayıcı planlarının oluşmasını sağlama düzeyi,
 Politik yapının uygulanması için bilgilendirici araçların varlığı ve orman politikalarının
uygulanmasına ilişkin karar verme süreçlerine halkın katılımını destekleme kapasitesi.
Ilıman ve Boreal ormanlarının korunması ve sürdürülebilir yönetimi için ölçütler ve
göstergeler üzerine bir çalışma grubunun oluşturulması ve daha sonra 1995 yılında Santiago
deklarasyonu ile sonuçlanan Montreal sürecinde ise, 7 ölçüt ve 67 gösterge saptanmıştır. Bu
ölçütler kapsamında, ormanların sürdürülebilir yönetiminin desteklenmesi için bilgilendirilmiş,
bilinçli ve katılımcı bir halkın vazgeçilmez bir unsur olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca Ormanların
Korunması ve Sürdürülebilir Yönetimi İçin Yasal, Kurumsal ve Ekonomik Yapı şeklinde
belirlenen ölçüt kapsamında, yine katışımcılık kapsamında değerlendirilebilecek aşağıdaki
göstergeler tanımlanmıştır:
 Yasal yapının, kamu politikaları ve ormanlarla ilgili karar verme süreçlerine halkın katılımı
ve halkın bilgiye ulaşması için olanaklar sağlama kapsamı,
 Kurumsal yapının, kamu katılım faaliyetleri, halkın eğitim, bilinçlendirilmesi ve yayım
programları sağlama ve ormanlarla ilgili bilgilere sahip olma kapasitesi
Yukarıda sıralanan uluslar arası süreçlerin yanı sıra, bir çok bölgesel süreç de geliştirilmiştir.
Amazon ormanları için Tarapato Önergesi, Orta Amerika Süreci, Kurak Afrika Süreci ve Yakın
Doğu Süreci Sürdürülebilir Orman İşletmeciliği ölçüt ve göstergelerinin geliştirilmesine ilişkin
bölgesel girişimler, bu kapsamda sayılabilir. Bunlar içerisinde ülkemizin de yer aldığı Yakın
Doğu Süreci kapsamında, Sosyo-Ekonomik İşlevler ve Koşulların Korunması ve Geliştirilmesi
adlı ölçüt kapsamında, ormancılıkta ilgili taraflar arasında katılım göstergeleri olarak, yerel
katılım ve hakkaniyet, ormanda yaşayan halk için iskan programları sayısı ve alanı, orman
suçlarında azalma, ormanların muhafazası ve ormancılığın geliştirilmesi için kırsal toplulukların,
medyanın, sivil toplum örgütlerinin, politikacılar ve genel olarak halkın katılımı şeklinde
sıralanabilecek göstergeler tanımlanmıştır.
Diğer taraftan, sürdürülebilir orman işletmeciliğinin değerlendirilmesi amacıyla geliştirilen
orman sertifikalandırma sistemi ise, orman işletmelerinde yürütülen faaliyetlerin, belirlenen ölçüt
ve göstergeler kapsamında bağımsız bir kuruluş tarafından denetlenmesi süreci olmaktadır. Eğer
işletme söz konusu standartlar dizisini karşılıyorsa, işletmenin sürdürülebilir orman işletmeciliği
doğrultusunda faaliyette bulunduğunu ifade eden yazılı bir belge düzenlenmekte ve işletmeye
verilmektedir (Durusoy, 2002).
Günümüzde Amerika’da ve Avrupa’da bir çok kurum, orman sertifikalandırma işlemlerini
gerçekleştirmektedirler. Bu kuruluşlardan en çok bilinenleri; Orman İdare Konseyi (FSC),
Pan-Avrupa Orman Sertifikalandırma Kurumu (PEFC) ve Uluslararası Standartlar Kurumunun
(ISO) sertifikalandırma sistemleri olmaktadır. Bunlardan ilk ikisi, performans standartlarına göre
değerlendirme yapmaktadır. Başka bir deyişle, önceden saptanmış kriterlere göre orman
işletmesini sertifikalandırmaktadır. ISO ise, sistem yaklaşımına göre değerlendirme yapmakta,
standartlar belirlememektedir (Durusoy, 2002).
PEFC, değerlendirmelerinde Helsinki süreci ölçüt ve göstergelerini esas alırken, FSC,
sertifikalandırma düzeninde 11 ilkeyi temel almaktadır. İlke 3, yerli halkın hakları olarak
belirlenmiş, “yerli halkın kendi arazilerini, alanlarını ve kaynaklarını kullanma ve sahip
olmalarına ilişkin yasal ve geleneksel hakları benimsenecek ve tanınacaktır” şeklinde
tanımlanmıştır. Yine ilke 4, toplum ilişkileri ve işçilerin hakları olarak belirlenmiş, “orman
işletmeciliği faaliyetleri orman işçilerinin ve yerel toplumların uzun dönem sosyal ve ekonomik
refahını devam ettirmeli veya desteklemelidir” şeklinde açıklanmıştır. Bu ilkenin alt bileşenleri
şunlardır (Anonymous, 2000b);
 Orman yönetimi alanı içerisindeki ve bitişiğindeki toplumlara istihdam, eğitim ve diğer
hizmetlere ilişkin imkanlar sağlanmalıdır.
 Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 87. ve 98. anlaşmalarında kararlaştırıldığı gibi, işçilerin
örgütlenme ve işverenleriyle uzlaşmaya gidebilme haklarını garanti altına alınmalıdır.
 İşletme planları ve faaliyetleri, sosyal etki değerlendirmesinin sonuçlarını içermelidir.
İşletme faaliyetlerinden direkt olarak etkilenen insanlar ve gruplarla karşılıklı müzakereler
devam ettirilmelidir.
 Şikayetlerin oluştuğu durumlara çözüm getirecek ve yerel insanların yasal veya geleneksel
hakları, mülkiyetleri, kaynakları veya geçimlerini etkileyen zararlar veya kayıpların oluşması
durumunda, bunları adil bir şekilde telafi edecek uygun mekanizmalar kullanılmalıdır. Bu tür
kayıplar veya zararlardan kaçınmak için gerekli önlemler alınmalıdır.
Tüm bu süreçlerde geliştirilen ölçütler ve göstergeler, ormancılıkta halk katılımı açısından
değerlendirildiğinde, yukarıda sıralandığı şekilde, sürdürülebilir orman işletmeciliğinin temel
elemanlarından olan orman ekosistemlerinin sosyo-ekonomik işlevlerinin diğer iki temel bileşen
olan ekolojik ve ekonomik işlevleri ile dengeli bir şekilde ele alınmasının ve de orman
kaynaklarının yönetimine ilişkin amaç, strateji, politika ve kararların tespitinde ormancılık
sektörü ile toplum arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi gerekliliği üzerinde durulduğu
gözlemlenilmektedir.
Nitekim, ülkemizin de bakanlık düzeyinde katıldığı 1998 yılında Lizbon’da düzenlenen 3.
Avrupa’da Ormanların Korunması Bakanlar Konferansında da, alınan iki karardan birisi, “halk,
ormanlar ve ormancılık” olmuştur. Bu kararlar kapsamında, genel olarak toplum ve ormancılık
arasındaki karşılıklı etkileşimin ve ortaklıkların desteklenmesi ve sürdürülebilir kalkınmada
ormanlar ve ormancılığın rolü ve sürdürülebilir orman yönetimi kavramı konularında genel
anlamda artan toplum bilincinin güçlendirilmesi ve bu nedenle ormancılıkta yeterli katılım,
eğitim, halkla ilişkiler ve şeffaflığın oluşturulması gerekliliği üzerinde durulmuştur (Anonim,
2000b).
5. TARTIŞMA VE SONUÇ
Rio süreci ve ardından başlatılan uluslararası ve bölgesel süreçlerde ve sertifikalandırma
sistemlerinde, katılımcılıkla ilgili olarak; yerli halk ve orman içinde yaşayanlar başta olmak
üzere, özel sektörün, işçi birliklerinin, kırsal kooperatiflerin, yerel toplulukların, yerli halkın,
gençlerin, kadınların, kullanıcı gruplarının ve sivil toplum örgütlerinin tam katılımı, ormancılık
politikalarında ve planlarında yerli halk ve orman içinde yaşayanların haklarının, kültürlerinin ve
kimliklerinin desteklenmesi, yerel toplumların ekonomik ve sosyal yönlerden kalkındırılmaları,
halkın ormanların işlevleri ve sürdürülebilir işletimi hususunda bilgilendirilmesi ve
bilinçlendirilmesi, etki ve çıkar grupları arasındaki çatışmaların azaltılması şeklinde
özetlenebilecek hususlar üzerinde önemle durulmaktadır.
Türkiye ormancılığında çağdaş anlamda ormancılığın başladığı 1937’den bu yana, kamu
orman mülkiyeti ve işletmeciliği niteliğinde olan ormancılık sektöründe, orman kaynakları
yönetimi ve işletmeciliği anlayış olarak benimsenememiş, dolayısıyla planlamadan, uygulama ve
denetime kadar olan süreçlerde katılımcılığa ihtiyaç duyulmamıştır. Orman kaynağının
yönetiminde, işletilmesinde ve korunmasında bu kaynağa en yakın olan orman köylü kesiminin
ve köy tüzel kişiliklerinin katılımı göz ardı edilmiştir (Türker, 1999). Bu noktada, etkin ve
verimli bir orman kaynakları yönetimi gerçekleştirmek mümkün olmamakta, bu durum diğer
darboğazlarla birleşerek, ormancılık sektörü için son derece büyük çıkmazlara sebebiyet
vermektedir.
Diğer taraftan, toplumun genel yapısında meydana gelen değişimler paralelinde, sivil toplum
örgütleri tüm sektörler için ve özellikle ormancılık sektörü için oldukça önemli bir etki ve çıkar
grubu haline gelmiştir. Günümüzde, sivil toplum örgütleri küresel ölçekte sürdürülebilir orman
işletmeciliğinin gerçekleştirilmesi noktasında, kamu kuruluşlarını denetleyen sivil güçler olarak
oldukça önem kazanmıştır. Nitekim sivil toplum örgütleri bu amaçla, sertifikalandırma
uygulamalarının gerçekleştirilmesini desteklemekte ve hatta kendi sertifikalandırma sistemlerini
oluşturmaktadırlar.
Ormancılıkta sertifikalandırma uygulamaları, orman kaynaklarıyla ilintili etki ve çıkar
gruplarıyla, sürdürülebilir orman yönetimini gerçekleştirmek üzere sağlıklı bir iletişim
kurulmasında anlayış ortaklığının oluşmasında da itici bir güç olarak dikkat çekmektedir.
Böylece iletişimsizlik ve bilgi eksikliğinden kaynaklanan çatışmaların büyük ölçüde ortadan
kalkması ve gerçekçi önerilerin gündeme gelmesi beklenmektedir (Geray, 1999).
Diğer taraftan, dünya ölçeğinde meydana gelen değişmeler, sosyal, ekonomik ve dolayısıyla
kurumsal değişikliklere neden olmuştur. Bu değişikliklerin bir bölümü kuşkusuz ekonomik
liberalleşmeyle ilgilidir. Buna bağlı olarak devlet sektörünün rolünde de değişiklikler olmuştur.
Ancak, diğer yandan, yerel toplulukların ve sivil toplum örgütlerinin hayli genişleyen rolleri de
dikkat çekmektedir. Buna ek olarak, köylülerin orman kaynaklarının yönetiminde olumlu
katkıları olduğu bilinci de kazanılmıştır. Bu kesimlerin rollerinin genişlemesi, özel kesimin değil
yerel toplulukların ve katılımcılığın öneminin arttığı anlamına gelmektedir (Geray, 1998).
Kısaca, ülkemiz ormancılık sektöründe, orman kaynaklarının sürdürülebilir işletmeciliğini
sağlamak amacıyla, ulusal politikalardan, proje düzeyine tüm süreçlerde orman köylüleri ve sivil
toplum örgütleri başta olmak üzere, halk katılımının sağlanması gerekliliği ortadadır. Bu
gereklilik doğrultusunda, orman kaynaklarının yönetimine ilişkin politikaların saptanması ve
ormancılığa ilişkin karar verme süreçlerine halkın katılımını sağlayacak bir kurumsal, politik ve
yasal çerçevenin oluşturulması gerekmektedir.
Bu kapsamda, genel müdürlükler bünyesinde halkın eğitimi, bilgilendirilmesi, katılımının
sağlanması, güveninin kazanılması ve kamuoyu gereksinim ve tercihlerinin araştırılması
amacıyla, halkla ilişkiler birimlerinin kurulması veyahut mevcut birimlerin kapasitelerinin
genişletilmesi gerekmektedir (Geray, 2001). Türkiye ormancılığının en önemli etki ve çıkar
grubu olan orman köylülerinin kalkındırılması için, diğer sektörlerin de katılımı ile, havza
bazında çalışmalar başlatılmalıdır. Bu noktada, orman köylülerinin, yasal ve geleneksel hakları
tanınmalı, katılımcılık yoluyla ormancılığa ait kararlarda sorumluluk yüklenmeleri de
sağlanmalıdır.
Tüm temel ilgi ve çıkar gruplarının, sertifikalandırma ölçütlerinin saptanması sürecine
katılımı, sürdürülebilir orman işletmeciliğinin sosyal boyutunun orman kaynakları yönetimine
uygun bir biçimde dahil edilmesi için uygun bir yöntem olmaktadır. Bu kapsamda,
sertifikalandırma sistemi sayesinde, plan yapım sürecine çeşitli kesimlerin dahil edilmesiyle,
katılımcı ormancılık faaliyetlerine geçiş sağlanabilecektir. Nitekim, sertifikasyon süreci,
bilim adamlarından, sivil toplum örgütlerine varıncaya kadar oldukça geniş bir katılım
yelpazesine sahip olmaktadır (Türker vd., 2001) .
KAYNAKLAR
Anonim, 2000a, Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma konferansında Ormancılık, T.C. Orman Bakanlığı
APK Kurulu Başkanlığı, Dış İlişkiler ve AB Dairesi Başkanlığı, Kasım 2000, Ankara.
Anonim, 2000b, Avrupa’da Ormanların Korunması Bakanlar Konferansı (AOKBK) Genel Deklarasyon
ve Kararlar, T.C. Orman Bakanlığı APK Kurulu Başkanlığı, Dış İlişkiler ve AB Dairesi
Başkanlığı, Kasım 2000, Ankara.
Anonymous, 1987, Our Common Future, World Commission on Environment and Development, Oxford
University Press, Oxford (Çeviren: Belkıs Çorakçı, TÇSV, Ankara 1991).
Anonymous, 1996, Intergovernmental Seminar on Criteria and Indicators for Sustainable Forest
Management, Background Document, August 19-22, Ministry of Agriculture and Forestry,
Helsinki, Finland.
Anonymous, 1998, Third Ministerial Conference on the Protection of Forests in Europe (MCPFE), 1998,
Pan-European Criteria and Indicators for Sustainable Forest Management,2-4 June, Lisbon,
Portugal.
Anonymous, 2000a, Public participation in Forestry in Europe and Northern America, Sectoral
Activities Department, International Labour Office, Geneva.
Anonymous, 2000b, Forest Stewardship Council (FSC) Principles and Criteria, Revised February 2000,
Forest Stewardship Council, Oaxaca, Mexico.
Baharuddin, H.G., Simula, M., 1998, Timber Certification: Progress and Issues, Report for the
International Tropical Timber Organization, 130 pp.
Ceylan, T., 1995, Sürdürülebilir Kalkınma, Gelişme İktisadı, Kuram, Eleştiri, Yorum, Editörler: İşgüden,
T., Ercan, F., Türkay, M.; Beta Basım Yayım Dağıtım AŞ, İstanbul.
Cook, P.S., O'Laughlin, J., 1999, Toward Sustainable Forest Management, Idaho, Forest, Wildlife and
Range Policy Analysis Group, Report No: 18, University of Idaho, December 1999, Moscow.
Côté M.-A., Bouthillier, L., Assessing the Effect of Public Involvement Processes in Forest Management
in Quebec, Forest Policy and Economics, Volume 4, Issue 3, July 2002, Pages 213-225.
Çağlar, Y., 1998, Sürdürülebilirlik ve Türkiye Ormancılığı, Sürdürülebilir Kalkınmanın Uygulanması
Tartışma Toplantısı, s.61-75, TÇV Yayını, Ankara.
Durusoy, 2002, Sertifikalandırma ve Türkiye Ormancılığında Gerekliliği, Olabilirliği, Uygulanması
Sürecinde Karşılaşılması Muhtemel Darboğazların ve Fırsatların İrdelenmesi, KTÜ Fen
Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, X+170s., Trabzon.
Gale, R.P.,Cordray, M., 991, What Should Forest Sustain? Eight Answers, Journal of Forestry, May 1991,
Vol.89, No.5, 89(5):31-36.
Geray, U., 1998, Orman Kaynaklarının Yönetimi, DPT Yayını, 115s, Ankara.
Geray, U., 1999, Türkiye’de Orman Sertifikalandırma Olabilirlik Raporu, 31 s., İstanbul.
Geray, U., 2001, Ormancılık Kurumları (İkinci Yazım), 76s., Temmuz 2001, İstanbul.
Poschen, P., 2000, Social Criteria and Indicators for Sustainable Forest Management- A Guide to ILO
Texts, Working Paper 3, ILO and GTZ Forest Certification Project, Geneva and Eschborn, 86 pp.
Putz, F.E.,1994, Approaches to Sustainable Forest Managemnet, Center for International Foresry
Research, Working Paper No:4, Indonesia.
Saltık, A., 1998, Doğal Kaynakların Sürdürülebilir Yönetimi: Kavramsal Bir Yaklaşım, Sürdürülebilir
Kalkınmanın Uygulanması Tartışma Toplantısı, s.27-33, TÇV Yayını, Ankara.
Türker, M.F., 1999, VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ormancılık Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Orman
Halk İlişkilerini Çalışma Grubu Taslağı Oluşumu Üzerine Görüşler, 11s, Ankara.
Türker M.F., Başkent E.Z., Durusoy, İ., 2001, Ormancılıkta Sertifikasyon : Orman Kaynakları ve Orman
İşletmeciliği Üzerine Etkileri, Uluslararası Gelişmeler ve Türkiye Ormancılığında Gerekliliği ve
Olabilirliği, I. Ulusal Ormancılık Kongresi, Kongre Serisi No: 1, Ankara.