ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ANABİLİM DALI TÜRK CEZA HUKUKUNDA TAKDİRİ İNDİRİM NEDENLERİ (TCK m.62) Yüksek Lisans Tezi Alahattin ŞİMŞEK Danışman: Yrd. Doç. Dr. Önder TOZMAN Samsun, 2014 ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ANABİLİM DALI TÜRK CEZA HUKUKUNDA TAKDİRİ İNDİRİM NEDENLERİ (TCK m.62) Yüksek Lisans Tezi Alahattin ŞİMŞEK Danışman: Yrd. Doç. Dr. Önder TOZMAN Samsun, 2014 BİLİMSEL ETİK BİLDİRİMİ Hazırladığım Yüksek Lisans Tezinin bütün aşamalarında bilimsel etiğe ve akademik kurallara riayet ettiğimi, çalışmada doğrudan veya dolaylı olarak kullandığım her alıntıya kaynak gösterdiğimi ve yararlandığım eserlerin kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, yazımda enstitü yazım kılavuzuna uygun davranıldığını taahhüt ederim. 15/07/2014 Alahattin ŞİMŞEK TEZ KABUL VE ONAYI Alahattin ŞİMŞEK tarafından hazırlanan “Türk Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri (TCK m.62)” başlıklı bu çalışma, __/__/__ tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oy çokluğuyla başarılı bulunarak jürimiz tarafından Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir. İmza Başkan: ________________________________ ____________ Üye : __________________________________ ____________ Üye : __________________________________ ____________ Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. __/__/__ Enstitü Müdürü ÖZET Türk Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri (TCK m.62) Alahattin ŞİMŞEK Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Yüksek Lisans, Temmuz/2014 Danışman: Yrd. Doç. Dr. Önder TOZMAN Cezadan beklenen amacın gerçekleştirilebilmesi için hükmedilecek cezada fail muhakkak dikkate alınması gerekmektedir. Cezanın kişiselleştirilmesi için en elverişli kurumlardan biri olan takdiri indirim nedenleri 765 sayılı ETCK’nın 59. maddesinde düzenlenmişken 5237 sayılı TCK’nda ise madde 62’de düzenlenmiştir. Her suç ve suçlunun farklılığı karşısında adil bir cezaya hükmedilebilmesi için suç ve suçlu iyi analiz edilmelidir. Bunun için hakimlerin hukuki bilgi yanında psikoloji, sosyoloji gibi alanlarda da donanımlı olması gerekmektedir. Gelişi güzel kullanılan takdiri indirim nedenleri sonucu toplumda oluşan olumsuz ‘iyi hal indirimi’ algısı bu kurumun daha iyi kavranması ve daha işlevsel olarak yerinde kullanılması ile önüne geçilmelidir. Bu hususta özellikle Yargıtay, hakimlerin, takdiri indirim yetkisi çerçevesinde verdikleri kararlar üzerinde yerindelik denetimi değil hukukilik denetimi yapmalıdır. Hakimler değerlendirmelerinde failin geçmişini, duruşmadaki hallerini, cezanın failin geleceğine etkileri gibi benzer durumları iyi tetkik ederek vicdani kanaati çerçevesinde adil bir cezaya hükmetme hususunda gayret göstermeli ve bu konudaki kanaatlerini gerekçeli kararlarında göstermelidirler. Anahtar Sözcükler: Takdiri İndirim Nedenleri, Takdiri Hafifletici Nedenler, Esbabı Muhaffife-i Takdiriye, Cezanın Bireyselleştirilmesi, Takdir Yetkisi iii ABSTRACT Extenuating Circumstances in Turkish Criminal Law (TCC s.62) Alahattin SIMSEK Ondokuz Mayıs University, Institute of Social Sciences Public Law Department, Master, July/2014 Supervisor: Yrd. Doç. Dr. Önder TOZMAN In case of punishment, before conviction, offender indubitably needs to be paid attention in order to achieve objectives of criminal punishment. Extenuating circumstances, which are one of the most sufficient agencies in order to personalise the punishment, that are enacted under the section 62 of 5237 Numbered Turkish Criminal Code, while it was under section 59 of 765 Numbered Old Turkish Criminal Code. As every crime and offender is different than one another, in order to give a fair punishment both crime and the offender must be thoroughly analysed. Yet, in order to do that judges should be equipped in the areas of psychology and sociology as well as law. By using this agent of extenuating circumstances in a much better comprehended and functionally proper way, the negative perception of “good conduct abatement” in the community due to misuse of extenuating circumstances, needs to be prevented. On this subject, especially, the Supreme Court should make a supervision of legality instead of supervison of appropriateness on the decisions that it makes within its authority of extenuating circumstances. In their assessments, judges should thoroughly consider the circumstances, such as the past of the offender, the state of the offender’s during the trial and the effects of the punishment on the future of the offender. Judges should aim a fair criminal sentence within their conscientious judgement and they should provide this conscientious judgement of theirs on the matter in their reasoned decision statement. Key Vocabulary: Extenuating Circumstances, Discretionary Matter in Mitigation, Power of Discretion, Mitigating Circumstances, İndividualization of Punishment iv İÇİNDEKİLER ÖZET..............................................................................................................iii ABSTRACT....................................................................................................iv İÇİNDEKİLER...............................................................................................v KISALTMALAR...........................................................................................xi GİRİŞ...............................................................................................................1 BİRİNCİ BÖLÜM CEZANIN AMACI VE BİREYSELLEŞTİRİLMESİ 1.1 Genel Olarak .............................................................................................. 6 1.2. Cezanın Tanımı ve Amacı ......................................................................... 7 1.2.1. Cezanın Tanımı................................................................................... 7 1.2.2. Cezanın Amacı ................................................................................... 8 1.2.2.1. Mutlak Ceza Teorisi ..................................................................... 9 1.2.2.2. Nisbî Ceza Teorisi...................................................................... 11 1.2.2.2.1.Özel Önleme ......................................................................... 12 1.2.2.2.2.Genel Önleme ....................................................................... 13 1.2.2.3. Karma Ceza Teorisi ................................................................... 15 1.2.2.4. Türk Doktrininde Cezanın Amacı .............................................. 16 1.2.2.5. Türk Ceza Kanunu’nda Cezanın Amacı .................................... 18 1.3. Cezanın Bireyselleştirilmesi .................................................................... 21 1.3.1. Genel Olarak ..................................................................................... 21 v 1.3.1.1.Yasama Bireyselleştirmesi .......................................................... 23 1.3.1.2.Yargı Bireyselleştirmesi.............................................................. 24 1.3.1.3.İdari Bireyselleştirme .................................................................. 25 1.3.2. Bireyselleştirme Araçları .................................................................. 27 1.3.2.1. Takdiri indirim Nedenleri .......................................................... 27 1.3.2.2. Cezanın Ertelenmesi .................................................................. 27 1.3.2.3. Seçenek Yaptırımlar................................................................... 29 1.3.2.4. Süresiz Hüküm Yöntemi ............................................................ 30 İKİNCİ BÖLÜM TAKDİRİ İNDİRİM NEDENLERİ KAVRAMI VE GELİŞİMİ 2.1.Takdiri İndirim Nedenleri Kavramı ......................................................... 32 2.1.1.Genel Olarak ...................................................................................... 32 2.1.2. Tanım ve Mahiyeti............................................................................ 34 2.1.3. Hukuki Niteliği ve Amacı................................................................. 36 2.1.4. Takdiri İndirim Nedenleri Hakkında ki Eleştiriler ........................... 38 2.1.5. Takdir Yetkisi Kavramı .................................................................... 42 2.1.5.1. Genel Olarak .............................................................................. 42 2.1.5.1.1. Takdir Yetkisi – Hukuk Yaratma ........................................ 45 2.1.5.1.2. Takdir Yetkisi- İdari Takdir ................................................ 46 2.1.5.1.3. Takdir Yetkisi- Yorum ........................................................ 46 2.1.5.2. Hâkimin Takdir Yetkisini Kullanmasında Bazı Kriterler .......... 47 2.1.5.2.1. Önyargılardan Kurtulmak ................................................... 47 2.1.5.2.2. Menfaat Çatışmalarında Adil Denge Sağlama .................... 47 2.1.5.2.3. Benzer Durumlarda Emsal Bir Çözüm Olabilmesi ............. 48 2.1.5.3. Ceza Hâkiminin Takdir Yetkisi ................................................. 48 vi 2.1.5.3.1. Bağlı Takdir Yetkisi ............................................................ 50 2.1.5.3.2 Serbest Takdir Yetkisi .......................................................... 51 2.1.6. Cezaların Arttırılması veya Hafifletilmesi ....................................... 52 2.1.6.1. Kanuni Arttırma veya Hafifletme .............................................. 53 2.1.6.2. Takdiri Arttırma veya Hafifletme .............................................. 54 2.2. Takdiri İndirim Nedenlerinin Ortaya Çıkışı ............................................ 57 2.2.1.Tarihi Gelişimi ................................................................................... 57 2.2.1.1.Roma Dönemi ............................................................................. 57 2.2.1.2.Orta Çağ Dönemi ........................................................................ 57 2.2.1.3.Aydınlık Çağ Dönemi ................................................................. 58 2.2.1.3.1. Fransız Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri .......... 59 2.2.1.3.2. İtalyan Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ........... 61 2.2.1.3.3. Diğer Ülke Ceza Kanunlarında Takdiri İndirim Nedenleri . 62 2.2.1.4.Eski Türkler Dönemi................................................................... 64 2.2.1.5.İslam ve Osmanlı Hukuku Dönemi ............................................. 64 2.2.1.6.Cumhuriyet Dönemi.................................................................... 66 2.2.2.Teorik Gelişimi .................................................................................. 66 2.3.Takdiri İndirim Nedenleri ........................................................................ 67 2.3.1. Genel Olarak .................................................................................... 67 2.3.2. 765 s. TCK’da Takdiri İndirim Nedenleri ....................................... 68 2.3.3. 5237 s. TCK’da Takdiri İndirim Nedenleri ..................................... 72 2.3.3.1. Genel Olarak .............................................................................. 72 2.3.3.2. Kanunda Yer Alan Örnek Sebepler ........................................... 79 2.3.3.2.1. Failin Geçmişi ..................................................................... 79 2.3.3.2.2. Failin Sosyal İlişkileri ......................................................... 85 2.3.3.2.3. Failin Fiilden Sonraki Davranışları ..................................... 87 vii 2.3.3.2.4. Failin Yargılama Sürecindeki Davranışları ......................... 90 2.3.3.2.5. Cezanın Failin Geleceği Üzerine Etkileri ............................ 95 2.3.3.3. Uygulamada Ortaya Çıkan Örnek Sebepler ............................... 97 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TAKDİRİ İNDİRİM NEDENLERİNİN UYGULAMASI 3.1. Takdiri İndirim Nedenlerinde Gerekçe ................................................. 103 3.1.1. Genel olarak .................................................................................... 103 3.1.2. Konu Hakkında Görüşler ................................................................ 104 3.1.3. TCK Uygulamasında Gerekçe ........................................................ 105 3.2. Takdiri İndirim Nedenlerinin Denetlenmesi ......................................... 109 3.2.1. Genel olarak .................................................................................... 109 3.2.2. Denetimi Kabul Etmeyen Görüş ..................................................... 110 3.2.3.Denetimden Yana Olan Görüş ......................................................... 111 3.2.4. Yargıtay’ın Görüşü ......................................................................... 113 3.2.5. Denetim Çeşitleri: ........................................................................... 115 3.2.5.1. Lehe Denetim ........................................................................... 115 3.2.5.2. Aleyhe Denetim ....................................................................... 117 3.2.5.3. Dolaylı Denetim ....................................................................... 118 3.3.Takdiri İndirim Nedenlerinin Uygulanması ........................................... 119 3.3.1. Genel Olarak ................................................................................... 119 3.3.2. TCK’nın 62’nci Maddesinin Uygulanması .................................... 120 3.3.2.1. Ölüm Cezası ............................................................................. 120 3.3.2.2. Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası ..................................... 120 3.3.2.3. Müebbet Hapis Cezası ............................................................. 121 3.3.2.4. Diğer Cezalar ........................................................................... 122 viii 3.3.2.4.1. Süreli Hapis Cezaları ........................................................ 123 3.3.2.4.2. Adli Para Cezaları ............................................................. 124 3.3.2.4.3. Amme Hizmetlerinden Müebbed Mahkûmiyet ................. 125 3.3.2.4.4. Nisbî Para Cezaları ............................................................ 126 3.4. Takdiri İndirim Nedenlerinin Uygulanmasında Bazı Durumlar ........... 126 3.4.1. Birden Fazla Takdiri İndirim Sebebi .............................................. 127 3.4.2. Güvenlik Tedbirleri ve Fer’i Ceza .................................................. 128 3.4.3. Birden Fazla Ceza Öngörülen Suçlar ............................................. 130 3.4.4. Maddi ve Manevi Tazminat ............................................................ 131 3.4.5. Birden Fazla Suç veya Suçlu .......................................................... 131 3.4.6. Erteleme ve Haksız Tahrik ............................................................. 133 3.4.7. Takdiri Tezat................................................................................... 135 3.4.8. İstek ve Talep .................................................................................. 138 3.4.9. 765 s. TCK Uygulamalarının 5237 s. TCK Karşısında ki Durumu 140 3.4.10. Hakimlerin Kişisel Özellikleri ...................................................... 141 3.4.11. Kanunilik İlkesi Bakımından Takdir Yetkisi................................ 142 3.4.12. Özel Kanun Uygulamaları ........................................................... 143 3.4.13. “Kazanılmış Hak” Durumu ......................................................... 143 SONUÇ.........................................................................................................145 KAYNAKÇA...............................................................................................151 ÖZGEÇMİŞ.................................................................................................158 ix KISALTMALAR AD : Adalet Dergisi AİHM : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHS : Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi AMKD : Anayasa Mahkemesi Kararları Dergisi AY : Askeri Yargıtay AÜHFD : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi AYKD : Askeri Yargıtay Kararları Dergisi AYDGK : Askeri Yargıtay Daireler Genel Kurulu bkz. : Bakınız C : Cilt CD : Ceza Dairesi CGK : Ceza Genel Kurulu CGTİHK : Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun CMUK : 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu CMK : 5271 sayılı Ceza muhakemesi Kanunu çev. : Çeviren ed. : Editör EÜHF : Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi ETCK : 765 sayılı Türk Ceza Kanunu f. : Fıkra x İBD : İstanbul Barosu Dergisi İBK : İçtihadı Birleştirme Kararı İÜHFM : İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası k. : Karar Sayısı K : Karar m. : Madde MÜHFD : Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi no. : Numara Örn. : Örneğin RG : Resmi Gazete s. : Sayfa Numarası S : Sayı ss. : sayfadan sayfaya SÜHFD : Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi t.y. : Tarih bilgisi yok T. : Tarih TBBD : Türkiye Barolar Birliği Dergisi TCK : Türk Ceza Kanunu THD : Terazi Hukuk Dergisi y.y. : Basım/yayın bilgisi yok Yar. : Yargıtay YCGK : Yargıtay Ceza Genel Kurulu YD : Yargıtay Dergisi YKD : Yargıtay Kararları Dergisi YTCK : 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu xi GİRİŞ Takdiri indirim nedenleri kurumunun amacı, cezanın şahsa uyarlanması olan cezanın bireyselleştirilmesidir. Gelişen ceza hukukunda, tamamen fiile ya da faile dayanarak cezanın belirlenmesinin yanlışlığı zamanla anlaşılmıştır. Adaletli bir ceza için, suçun tespitinde fiilin esas alınması gereke de cezalandırma aşamasında failin şahsıda dikkate alınması gerekeceği kavranmıştır. Zira suçların, klasik okul savunucularının iddia ettikleri gibi serbest bir irade ürünü olarak ortaya çıkıp doğrudan suçun inceleme konusu yapılmasının yanlışlığını zaman göstermiştir. Bu gün artık anlaşılmıştır ki insan gerek kendi ruh âleminin gerekse yaşadığı toplumsal çevrenin tesirindedir ve gerçekleştirilen hareketler insanın ruhi âleminde oluşsa da bu duyguların oluşmasına çevrenin olumlu veya olumsuz ciddi tesiri söz konusu olmaktadır. Bu yüzden de ceza tayin edilirken suçun önemi kadar suça tesir eden sebeplere de dikkat etmek gerekmektedir. Pozitivistlerinde iddia ettikleri gibi, suç toplum içinde oluşmakta bu yüzdende suç hem ferdi hem de sosyal bir hadisedir. Bu bakımdan ortaya çıkan suç karşısında uygun bir cezaya hükmedebilmek için, gerek suçlu olan failin gerekse sosyal çevre ve suça tesiri söz konusu olabilecek harici etmenlerin bir bütün olarak incelenmesi gereklidir. Bu da söz konusu durumu değerlendirebilecek olan hakimlere tanınacak takdir yetkisi çerçevesinde mümkün olabilecektir. Çünkü hakimler, kanunlarda öngörülemeyen herhangi bir durum ile somut olayda karşılaşabilmektedirler hatta söz konusu durumları kanun koyucunun önceden belirleyebilmesi mümkün olamamaktadır. Bu durumun dezavantajını gidermek için hakimlere belirli alanlarda takdir yetkisi verilmesi kaçınılmazdır. Verilen takdir yetkisi çerçevesinde cezayı hakimler bireyselleştireceklerdir zira hiçbir suçlu ve suç diğer bir suçlu veya suça benzemez, suçlunun akli ve sosyal durumu, ekonomik durumu, sosyal statüsü, eğitimi ve daha birçok faktör vardır ki 1 her bir suç ve suçluyu birbirinden ayırır. Bu yüzden aynı suçu işleseler dahi her faile ayrı bir ceza uygulanması gayet tabidir. Takdiri indirim nedenleri kavramsal olarak son yüzyılda ortaya çıkmış olsa da esası hakimlerin yargılamadaki takdir yetkisine dayanmaktadır. Bu müessese ceza hukukunun birçok esaslı kurumundan daha fazla ceza yargılamalarında esas olarak uygulanmasına rağmen doktrinde üzerinde pek durulmayan bir müessesedir. Bu müessesenin gayesi cezanın şahsa uyarlanması olan cezanın bireyselleştirilmesidir. Zira hiçbir suçlu ve suç diğer bir suçlu veya suça benzemez, suçlunun akli ve sosyal durumu, ekonomik durumu, sosyal statüsü, eğitimi ve daha birçok faktör vardır ki her bir suç ve suçluyu birbirinden ayırır. Bu yüzden aynı suçu işleseler bile her faile ayrı bir ceza uygulanması gayet tabidir. Ceza hukukunda hakimlerin şahıslarından kaynaklanabilecek farklı kararların en fazla söz konusu olabileceği alan, faile ve fiile ilişkin farklılıkların yorumlanması hususunda ki takdir yetkilerinin kullanıldığı alanlardır. Ceza hukukunda hakimlere tanınan en geniş takdir yetkisi, takdiri indirim nedenleri müessesesi ile verilmiştir. Hakimlerin bu yetkiyi kanun koyucunun beklediği fonksiyonellikte kullanabilmeleri için, kanunda sayılmamış, suça doğrudan veya dolaylı etkisi olduğu düşünülen ve failin lehine değerlendirilmesi gereken hususların bu kapsamda ele alınmasıyla sağlanabilir. Ayrıca, failin şahsının cezadan ayrık düşünülmemesi, verilecek cezanın faile olan etkisi üzerine değerlendirmede bulunulması gibi durumların da cezalandırmada değerlendirilmesi bu müessese ile amaçlanmaktadır. Bu bakımdan takdiri indirim nedenleri, hükmedilecek cezada oldukça etkin bir kurum olarak hakimlerce kullanılabilecektir. Ancak bu müessesenin amacı çerçevesinde kullanılamaması günümüz uygulamasının önemli bir problemidir. Uygulamada ya gelişi güzel olarak takdiri indirim nedenleri uygulanmakta ya da tamamen bir kenara bırakılmaktadır. Ceza miktarında kanunun belirlediği aşağı sınırları daha aşağıya indirebilen böylesi bir kurum failin lehine olarak verimli şekilde işlettirilememesi büyük bir sorundur. Aynı zamanda bu kurum hakkında hakimlerin subjektif görüş ve kanaatleri yerine olabildiğince objektif değerlendirmeler ile kullanılmasının sağlanması hususu ayrı bir sorun olarak durmaktadır. Gündelik medya haberlerine dahi sık sık yansıyan ve “böylesine de iyi hal indirimi olur mu” dedirtecek tarzda 2 toplumsal vicdana dokunan kararlara rastlanmaktadır.1 Bu durumda, uygulayıcıların bu kurum hakkında yeterli bilgiye sahip olup olmadığı konusunda toplumu şüpheye sevk etmektedir. Türk ceza hukukunda öteden beri var olan takdiri indirim nedenleri müessesesi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile ayrı bir boyut kazanmıştır. Kanunda örnek takdiri indirim sebepleri gösterilerek kanun koyucu adeta uygulayıcılar tarafından 765 s. Türk Ceza Kanunu döneminde yapılan uygulama hatalarını ortadan kaldırmak istemiştir. Yargıtay denetlemeleri, takdirin yerindeliğinden ziyade daha çok hukuki yönüyle yapılmaya başlanmış ancak tam olarak bu konuda birlik sağlanamamıştır. Zira birçok Yargıtay kararında yerel mahkemelerin takdiri üzerinde değerlendirmeler yapılmaktadır. Bunun dışında takdir yetkisinin kullanılıp kullanılmaması yönündeki kararlarda mutlaka gerekçe aranması, 2 kanaatimizce Yargıtay tarafından fail lehine böyle bir uygulamanın zorunlu hale getirilmesi oldukça yerinde bir uygulamadır. Türk ceza mevzuatında cezanın bireyselleştirilmesi genel olarak ayrı bir başlık olarak ele alınmamaktadır, bireyselleştirme araçları olarak kabul edilebilecek olan “cezanın ertelenmesi” (TCK m.51), “seçenek yaptırımlar” (TCK m.50) ve “takdiri indirim nedenleri” (TCK m.62) kurumları farklı başlıklar altında 1 Sözcü, “Hamile kadın cinayetine ‘iyi hal’ indirimi”, “Kahvaltı hazırlamadığı için hamile yengesini döverek öldüren şahsa mahkeme ‘saygılı tutumu göz önüne alınarak’ iyi hal indirimi uyguladı”, (3 Temmuz 2014), http://sozcu.com.tr/2014/gunun-icinden/hamile-kadin-cinayetine-iyihal-indirimi-547532/ , (Erişim Tarihi 21.06.2014) Milliyet, “Utanç davasında ‘iyi hal’ indirimi!”, “Siirt’te 4 kızı istismar etmekten yargılanan okul müdür yardımcısı Fahrettin K.’ye indirimli ceza uygulandığını ortaya çıktı. Yargıtay da zanlının iyi hal indirimini onadı.”, (3 Temmuz 2014), http://www.milliyet.com.tr/utanc-davasinda-iyi-halindirimi-/gundem/detay/1737176/default.htm , (Erişim Tarihi 21.06.2014) Sendika.org, “6 yaşındaki çocuğun tecavüzcüsüne ‘iyi hal’ indirimi”, “Mahkeme, ilk olarak Şipal’in nitelikli cinsel istismarda bulunduğu için 15 yıl hapsi ile cezalandırılmasına, çocuğun ruh sağlığının bozulması nedeniyle cezanın 18 yıla yükseltilmesine karar verdi. Daha sonra ise Şipal’in sabıkasız oluşu ve iyi hali göz önünde bulundurularak ceza yeniden 15 yıla indirildi.”, (19.09.2013), http://www.sendika.org/2013/09/6-yasindaki-cocugun-tecavuzcusune-iyi-hal-indirimi/ , (Erişim Tarihi 21.06.2014) 2 “Mahkemece, hafifletici bir nedenin bulunduğu kabul veya red olunduğu taktirde, CMUK’un 32 ve 260’ıncı maddelerinin emredici hükümlerine göre bu husustaki gerekçenin karar yerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Hüküm fıkrasında TCK’nın 59’uncu maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken (yukarıdaki gerekçelere binaen) şeklinde atıf yapılmış olması, CMUK’un 32 ve 260’ıncı maddelerinin açık hükümlerine aykırıdır” (10.CD., 08.12.1994, 8811/13903 YKD. Nisan 1995, s.680 vd.) 3 mevzuatımızda yer almaktadırlar. 3 Bir diğer bireyselleştirme aracı olarak kabul edilebilecek olan “süresiz hüküm” yöntemine ise yürürlükteki kanunumuzda yer almamaktadır. Doktrinde takdiri indirim nedenlerinin incelenmesi konusunda farklılık olsa da takdiri indirim nedenlerinin cezanın bireyselleştirilmesi aracı olduğu noktasında tüm yazarların hemfikir olduğu söylenebilir. Bu yüzden biz çalışmamızda takdiri indirim nedenlerini olması gereken kategori içerisinde değerlendirerek çalışmamızın ilk bölümünde cezanın amacında sonra cezanın bireyselleştirilmesini izah ettik. Zira takdiri indirim nedenleri, hâkimlerin kanundan bağımsız olarak hükmedebilecekleri alan olarak öne çıkan bir müessesedir. Bu müessesenin kullanılış şekli ve genel olarak kanunda yer verilişinde esas etken kanun koyucunun cezalandırma ile güttüğü amaç bakımında ele alınabilir. Bu nedenle cezalandırmanın amacı anlaşıldığı zaman, ceza usulleri ve cezalandırmada kullanılacak hukuki müesseseler de ortaya konulabilir hale gelmektedir. Cezanın ne olduğu, cezalandırmanın hangi amaçla yapıldığı ve cezalandırmada hangi hukuki müesseselerin kullanılabileceği konuları doktrinde üzerinde çokça durulan konulardır. Bu yüzden çalışmanın birinci bölümünde konunun girişinde cezanın amacı hakkında kısaca bilgi verilerek ardından cezanın bireyselleştirilmesi izah edilmeye çalışılmıştır ve daha sonrada bireyselleştirme araçlarına kısaca temas ettikten sonra bireyselleştirme araçlarından biri olan ve çalışmamızın esasını oluşturan takdiri indirim nedenlerini ikinci bölümde açıklamaya çalıştık. İkinci bölümde takdiri indirim nedenlerini öncelikle kavramsal olarak olarak açıklarken, kurumun esasını oluşturan takdir yetkisi kavramı üzerinde özellikle durulması gerektiği için detaylıca konuyu açıkladıktan sonra takdiri indirim nedenlerinin tarihi ve teorik olarak ortay çıkışını inceledik. Kurumun gerek 765 s. gerekse 5237 sayılı TCK dönemlerine ayrı ayrı ele aldıktan sonra kanunda sayılan örnek takdiri indirim nedenleri üzerinde teker teker durarak kararlar ışığında inceledik. Kanunda sayılan örnek takdiri indirim nedenleri dışında uygulamada ortaya çıkan sebepler üzerinde de durduktan sonra özellikle konu hakkında sıkça tartışılan bir husus olan takdiri indirim nedenleri hakkında gerekçe sorunu ve bu gerekçenin Yargıtay tarafından denetlenmesi sorunlarını üçüncü bölümde ayrı 3 Takdiri indirim nedenleri 765 s. Türk Ceza Kanunu’nda “Cezaya Ehliyet ve Bunu Kaldıran veya Hafifleten Sebepler” başlığı altında ele alınmaktayken, 5237 s. Türk Ceza Kanunu’nda ise “Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi” bölümünde yer almıştır. 4 başlıklar olarak inceledik. Çalışmamızın sonunda konu hakkında özellikle tartışılabilecek hususları on üç alt başlık olarak ayrı ayrı incelemeye çalıştık. 5 BİRİNCİ BÖLÜM CEZANIN AMACI VE BİREYSELLEŞTİRİLMESİ 1.1 Genel Olarak Cezanın bireyselleştirilmesi ve bireyselleştirme araçlarının kullanılması bakımından cezalandırılma ile güdülen amaç ayrı bir öneme sahiptir. Ceza, gerek soyut gerekse somut belirlenirken ya da infazı süresinde güdülen temel amaç, cezadan beklentinin ne olduğuna yöneliktir. Aranan adalete hangi yoldan ulaşılmak istendiği yönündeki genel politikalar, cezanın amacı bakımından güdülen en temel bakış açılardan hangisi ile yaklaşıldığına göre şekil almaktadır. Bu bakımdan gerek cezanın bireyselleştirilmesi gerekse çalışmamızın esas konusu takdiri indirim nedenleri bakımından cezanın amacı konusu ayrı bir öneme sahiptir. Cezanın amaçları çerçevesinde, gerek kanun koyucu tarafından gerekse uygulayıcı tarafından değişik cezalandırma amaçları güdülebilir. Cezaların türlerinin ve miktarlarının farklı olması, sistem içerisinde aralarında bir denge ve ahenk kurulmasını gerektirir. Ayrıca cezaların çeşitleri itibariyle de güdülen değişik amaçlara ulaşmaya elverişli olması sağlanmalı ki yerine göre bu amaçlardan bazılarına üstünlük tanınabilmelidir.4 Hakimler soyut cezanın somutlaştırılmasında, cezalandırmadan beklenen amaçları gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar.5 Cezadan beklenen amaca göre kanunun tanıdığı imkanlar çerçevesinde, hakimler cezanın miktar ve türünden kaynaklanan farklılıkları, cezadan güdülen amaç ile gerçekleştirilmek istenen adalet dengelerini nazara alarak fail üzerinde müsahaslaştırmaktadırlar. Bu bakımdan hâkimler sonuç 4 İlhan Akbulut, “Cezanın Amaçları, Özellikleri ve Ceza Mahkumiyetinin Sonuçları”, İstanbul Barosu Dergisi, 77/4-5-6, (Haziran 2003), s.299. 5 İlhan Üzülmez, “Yeni Ceza Kanunu'nun Sisteminde Cezanın Belirlenmesi Ve Bireyselleştirilmesi”, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 10/3-4, 2006, s.204. 6 cezayı belirlerken cezanın amaçları çerçevesinde işlem yapmaktadırlar. Bu yüzden de cezanın amacı, ceza belirlenmesinde takdir hak ve yetkisini kullanan hakimler bakımından yol gösterici niteliktedir. Kanun koyucu soyut cezayı belirleme noktasında takdir yetkisi sınırsız olsa da, ceza kanunlarının yapılış tekniği ve cezalandırmadan beklenen amaca göre ceza miktarları değişebilmektedir. Ceza türlerini kanun koyucu bazen sabit cezalar olarak kabul etse de ağırlıklı olarak cezaların belirli bir alt üst limitler arasında öngörülmesi şeklindedir, yani kanun koyucu basamaklı (mütefavit) ceza sistemini daha sık tercih etmektedir. Hakim vereceği ceza hükümlerinde belirlenmiş olan bu sınırlarla bağlı olsa da asıl gözetilecek husus cezanın faile uydurulması ve onun için en ideal ceza miktarını tespit edilmesidir. Bu konuda belirlenen soyut cezanın doğrudan hükmedilmesi bazı adaletsizliklere sebebiyet vermesi kaçınılmaz olacaktır. Bu yüzden belirlenen kanuni sınırlar içerisinde hakimlere takdir yetkisi tanınarak belirli bir esneklik tanınması yerinde olacağı kabul edilmiştir. Ayrıca kanunda belirlenen ceza sınırlarını hakimin kısmen de olsa aşabilmesine imkan tanıyan bireyselleştirme araçlarına kanunda yer verilerek güdülen ceza amacına uygun şekilde cezanın bireyselleştirilmesine imkan tanınmaktadır. Bu yüzden kanun koyucunun belirlediği yasalar, cezadan beklenen amaca hizmet edecek şekilde bazı esnekliklere sahip olmalı ve bu konuda hakimlere takdir hakkı tanınmalıdır. Cezanın soyut olarak belirlenip kanun haline getirilmesi, ardından bu soyut cezanın hakimler tarafından fertlere titizlikle uygulanması ve son olarak belirlenen cezanın uygulanması yani infaz edilmesi ile son bulan cezalandırma sürecinin her aşamasında cezadan beklenen amaç öne çıkmakta. Burada, özellikle sürecin her aşaması ayrı bir öneme sahip olsa da ikinci aşamada cezanın mahkemece belirlenmesi ve cezanın bireyselleştirilmişi safhaları ayrı bir önem taşımaktadır, zira belirlenen ceza için “fail için en ideal ceza bu cezadır” denilmekte ve cezanın infazı aşamasına geçilmektedir. 1.2. Cezanın Tanımı ve Amacı 1.2.1. Cezanın Tanımı Ceza teriminin birçok farklı tanımından bahsedilebilir. Ceza ve cezalandırma hakkında felsefeciler, sosyologlar ve hukukçular başta olmak üzere değişik birçok 7 tanımlamalar yapılmıştır. 6 Türk dil kurumu sözlüğünde “Uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı, acı verici işlem veya yaptırım”7 olarak ifade edilen ceza terimi hakkında burada sadece Türk ceza hukuku doktrininde bazı ceza hukukçularının tanımlarına yer vermekle yetineceğiz. Centel/Zafer/Çakmut’a göre ceza, “toplumda korunmaya değer görülen yararların ihlali durumunda devletin gösterdiği tepkidir.”8 Nevzat Toroslu’ya göre; “ ceza, bir emri ihlal eden kimseye çektirilen acıyı ifade eder.” 9 Ayhan Önder’e göre “ceza, toplumca değer verilen yararların önemli derecede ihlaline karşı devletin bir reaksiyonudur.” 10 Faruk Erem’e göre; “Suç işleyen kimsenin ıslahını sağlamak için devletin kanunla tespit ve hükümle tatbik ettiği tedbirler cezadır” 11 şeklinde tanımlanmaktadır. Yani ceza, kanun koyucunun yapılmasını istemediği veya istediği davranışlara aykırı davrananlar için yine kanunda belirlediği müeyyideler ceza olarak adlandırılabilir. 1.2.2. Cezanın Amacı Topluluk halinde yaşayan insanlar arsında bazı çatışmaların, uyuşmazlıkların çıkması kaçınılmaz bir gerçektir. Söz konusu çatışma ve uyuşmazlıkların toplum düzenini bozmayacak bir şekilde bertaraf edilmesi herkesin ortak arzusudur. Zira hiç kimse daimi olarak çatışma halinde bulunmak istemeyecek ve bu durumdan olabildiğince kaçınmak isteyecektir. Bu bakımdan yapılan davranışlar toplumca kabul edilmeyecek tarzda ise toplum bu davranışlara reaksiyon gösterecektir. Bu reaksiyon zaman içerisinde farklılıklar arz etse de genel olarak cezalandırma tarzında tarih sahnesine çıktığı kabul edilebilir.12 Cezalandırma önceleri, “bana zarar verildi, bende zarar vereceğim” anlayışı ile kişisel intikam tarzında ilerlese de, zamanla kabile ve ilkel devlet organizasyonlarının teşekkülü ile toplumlarda sistemleştirilerek uyuşmazlıkları çözme ve cezalandırma hakkı devlet mekanizmasına devredilmiştir.13 Zaten devlet organizasyonundan beklenen asıl amaçlardan biride zaman içerisinde 6 Bu konudaki tanımların kısa özeti için bkz. Akbulut, “Cezanın Amaçları,..” s.292 vd. Büyük Türkçe Sözlük veri tabanı, http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts , Türk Dil Kurumu, (Erişim Tarihi 18.05.2014). 8 Nur Centel, Hamide Zafer ve Özlem Yenerer Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, (Gözden geçirilmiş 4.baskı), İstanbul, Beta Yayınları, (Ekim 2006), s.547 9 Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, Ankara, Savaş Yayınevi, Ekim 2012, s.402 10 Ayhan Önder, Ceza Hukuku Dersleri, İstanbul, Filiz Kitabevi, s.484 11 Faruk Erem, Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku, C:II, Ankara, Seçkin Kitabevi, 1985, s.202 12 Frank D.Day, “Ceza Hukukunun Kökeni ve Doğası”, Devrim Aydın (çev.), Ceza Hukuku Dergisi , S.16, (Ağustos 2011), s.240. 13 D.Day, “Ceza Hukukunun Kökeni ve Doğası”,s.241. 7 8 toplumda oluşan çatışma ve uyuşmazlıkları çözmesi bunun içinde gerekli araçları kullanmasıdır. Bu konuda devletin uyuşmazlık giderme ve çatışmaları önleme konusunda elinde bulundurduğu en önemli araç ise cezalandırma yetkisidir.14 Cezanın mecburiliği konusunda bazı bilim adamı, sosyolog ve düşünürler cezanın haksız, yarasız hatta zararlı olduğunu savunmuş ve böylece cezalandırmanın yanlış bir yöntem olduğunu iddia etmiş olsalar da cezanın vazgeçilemez ve gerekli bir araç olduğu konusunda genel bir ittifak olduğu söylenebilir.15 Cezalandırma ile güdülen maksat ve cezanın fail üzerindeki etkileri bakımından ulaşılmak istenen amaç, cezalandırmaya yön verecek nitelikte esas bir fonksiyona sahiptir. Bu bakımdan cezalandırma aracının kullanılış şekli ve bununla elde edilmek istenen hususlar bakımından zamanla farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Zaman içerisinde bu farklı görüşlerden toplumun içinde bulunduğu sosyal, ekonomik ve ideolojik durumlara göre öne çıkanlar olmuştur.16 Cezalandırma ile güdülen amaç, belirlenecek ceza siyaseti açısından önemli olduğu için sahip olunan bu amaçlara göre cezanın türü, miktarı, infazı gibi yaptırıma ilişkin kurallar belirlenecek ve uygulamacılardan hedeflenen bu amaç istenebilecektir. Ayrıca toplumdaki her ferdin cezalandırma ile beklediği bir takım amaçlar söz konusu olabilir, özellikle hakimler cezalandırma ile güttükleri şahsi amaca kanunların el verdiği nispette ulaşmaya yönelik kararlar verebilirler. Bu bakımdan doktrinde cezanın amacına ilişkin öne çıkan görüşlere değinmek yerinde olacaktır. 1.2.2.1. Mutlak Ceza Teorisi Bu teoriye göre ceza başlı başına bir amaçtır. Cezanın anlamı ve amacı; failin, toplumun koyduğu kurallara karşı gerçekleştirdiği fiilden ötürü faile acı, ızdırap 14 15 16 Nevzat Toroslu Cezalandırma yetkisinin devletin bir beka sorunu olarak görmüştür; “Devlet ancak bu aracın yardımıyla kendisine itaat ettirmeyi ve böylece hedefine ulaşmayı sağlayabilir. Bu itibarla devlet, hiçbir zaman cezadan vazgeçemez; çünkü bu devletin intiharı olur.” N.Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, s.405; Benzer şekilde Ayhan Önder, “Ceza yaptırımı uygulamayan bir toplum çözülmeye, dağılmaya mahkumdur” demektedir. Önder, Ceza Hukuku Dersleri,s.477. Bkz. Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.532; N.Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım,ss.404 vd.; Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.477; Haluk Toroslu, Ceza Müeyyidesi, Ankara, Savaş Yayınları, 2010, ss. 29 vd. Cezanın amacının tarihi gelişimi için bkz. Richard Honig, “Ceza Gayeleri Nazaryesinin Tarihine Dair”, M. Yavuz Abadan (çev), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 2, 1936, ss.413426. 9 şeklinde karşılık verilmesi ve yapılan kötülüğün kefaretini ödettirilmesidir. 17 Bu yüzden ceza ortaya konulan kötülük nedeniyle uygulanır ancak ceza bir araç olarak düşünülemez zira ceza mutlak amaçtır. Cezanın geleceğe yönelik bir amacı yoktur, verilen ceza sadece yapılan kötülüğün karşılığı olarak bir öçalmadır ve ceza uygulanması ile yapılan kötülüğün kefareti ödenmiş kabul edilerek insanların kefaret ve adalet istekleri de karşılanmış olmaktadır. Ceza, adeta kuralları ihlal edilen topluma ve hakları ihlal edilen mağdurlara ödenen bir diyet şeklinde algılanmaktadır.18 Dayanak noktası kusur olan mutlak teoriye göre, faile kusuruyla orantılı olarak verilecek cezanın infazı ile artık suçlunun toplum için zararsız hale geldiği kabul edilmektedir.19 Mutlak teori hakkında farklı nitelikte görüşler söz konusu olsa da bunlar sadece yaklaşım farklılıklarıdır. Burada konu hakkında öne çıkan birkaç yaklaşımdan bahsetmek yerinde olacaktır. Teorinin öncülerinden Kant’ın yaklaşımı son derece farklı bir örnek olarak durur.20 Kant’a göre bir adada yaşayan topluluk, birliklerini anlaşarak dağıtma kararı almış olsa dahi, bu durumda ceza evinde bulunan son idam mahkûmunun infazı gerçekleştirilmeden dağılmamalıdırlar, onu infaz etmek zorundadırlar. 21 Bu yaklaşımla Kant adaletin yerini bulması için mutlaka ceza verilmesini savunmuştur. Mutlak teoriyi farklı bir yaklaşımla ele alan Hegel’e göre, suç hukukun inkârıdır, suç ile inkâr edilen hukukun tesisi için verilecek ceza ile suçun kefareti ödettirilmeli ve hukuk düzeni yeniden tesis edilmelidir. 22 Hegel inkârın inkâr edilmesi tarzında mantıki diyalektik şeklinde meseleye yaklaşmıştır. 17 18 19 20 21 22 Önder, Ceza Hukuku Dersleri,s.478. ; Mehmet Emin Artuk ve Ahmet Gökcen ve Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler,4.baskı, Turhan kitabevi, (Kasım 2009),s.703.; Sururi Aktaş, “Cezalandırmanın Amacı Üzerine”, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, XIII/12, 2009,s.15.; Kayıhan İçel ve Süheyl Donay, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Hukuku Genel Kısım 1.Kitap, Gözden Geçirilmiş 5.Bası, Beta Yayınları, (Eylül 2006),s.6. Aktaş, “Cezalandırmanın Amacı Üzerine”, s.17.; Devrim Aydın, “Ceza Hukukunda Okullar”, Ceza Hukuku Dergisi,15, ( Nisan 2011), s.48.; Bu teorinin esasının göze göz, dişe diş anlayışı olduğu hakkında Bkz. Nur Centel, “Cezanın Amacı ve Belirlenmesi”, Prof.D.r Turhan Tufan YÜCE’ye Armağan, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir, 2001, s.338. Önder, Ceza Hukuku Dersleri,s.478.; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.704.; Centel, “Cezanın Amacı ve Belirlenmesi”,s.338. Kant’ın bu örneğinin eleştirisi için bkz. Kayıhan İçel vd., İçel Yaptırım Teorisi, 1.Baskı, İstanbul, Beta Yayınları, (Nisan 2000),s.29. Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.704.; Toroslu, Ceza Müeyyidesi,s.44. Önder, Ceza Hukuku Dersleri,s.479.; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler,s.704.; Toroslu, Ceza Müeyyidesi,s.46.; Aktaş,“Cezalandırmanın Amacı Üzerine”,s.16. 10 Bir başka yaklaşıma göre ise, suç bir ahlak bozukluğudur ve bu yüzden verilecek ceza ahlakiliğin gereğidir. Suç ile ihlal edilen ahlak kuralları ve ahlaki düzen, kefaret ile yeniden tesis edilerek korunmuş olunmaktadır. 23 Böylelikle toplumsal hoşnutsuzluklar ceza altına alınarak ahlak korunmaktadır. İşlenen suçu din kurallarının ihlali olarak değerlendiren ilahi kefalet düşüncesine göre de suç işleyen kimse ilahi kanunları ihlal etmektedir bu yüzden de Devlet, tanrının temsilcisi olarak gereken kefareti dini esaslar çerçevesinde suçluya ödettirmelidir.24 Mutlak teori çerçevesinde farklı yaklaşımlara sahip olan düşünürler; cezanın amacı bakımından cezanın asıl amaç olduğu, cezanın geriye etkili olarak uygulandığı ve geleceğe yönelik amaç aranmaması gerektiği konularında birleşmektedirler. Bu teoriye karşı diğer düşünürler tarafından farklı eleştiriler de ileri sürülmüştür.25 1.2.2.2. Nisbî Ceza Teorisi Önleme-caydırıcılık teorisi ya da faydacı teori olarak ta adlandırılan bu görüşe göre, cezanın amacı gelecekte suç işlemesinin önlenmesidir. Bu, failin tekrar suç işlememesinin sağlanması şeklinde olabileceği gibi, suç işlememiş olan fertlerinde suç yoluna sapmalarının önlenmesi şeklinde de olabilir. Bu bakımda cezanın önleyici bir niteliğe sahip olması gerekli olduğu ifade edilerek cezanın başlı başına bir amaç değil26, pratikte faydası olduğu müddetçe başvurulabilecek bir araç olduğu savunulmaktadır.27 Bu teori, cezanın uygulanması geleceğe yönelik olarak iyi sonuçlar vermesi halinde cezaya izin verilmesi gerektiğini savunarak, cezalandırmada sonuç odaklı bir 23 24 25 26 27 Önder, Ceza Hukuku Dersleri.age.,s.479; Artuk/Gökçen Yenidünya.age.,s704; Toroslu, Ceza Müeyyidesi,s.42. Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.478.; M.Tahir Taner; Ceza Hukuku Umumi Kısım, 3.baskı,İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1953, s.21.; Ayrıca bu fikrin esasen kaynağının Hristiyanlık dininin günah anlayışına dayandığı hakkında bkz. E.Garçon,“Ceza Hukuku, Menşe, Tekamül ve Halihazır Vaziyeti”, Naci Şensoy (çev.), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 12/2-3,1946, s.754. Çalışmamızda bu bölüm ile amacımız sadece cezanın amacına ilişkin genel bilgilendirme olduğundan dolayı teoriler hakkında ileri sürülen eleştirilere yer vermeyi uygun bulmadık. Mutlak teori hakkında ileri sürülen eleştiriler hakkında bkz. Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.479. vd.; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler,s.705 vd.; Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş,s.533 vd.; Centel, “Cezanın Amacı ve Belirlenmesi”, s.338 vd. Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.480.; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler,s.706.; Aydın, “Ceza Hukukunda Okullar”, s.49. Aktaş, “Cezalandırmanın Amacı Üzerine”,s.2.; Beccaria’da cezalandırmayı, özgürlükleri koruyucu bir araç olarak görmektedir. Bkz. Aktaş, “Cezalandırmanın Amacı Üzerine”,s.4. 11 yaklaşım sergilemiş ve adeta cezayı sonuçları açısından meşrulaştırmaya çalışmıştır. 28 Zira cezanın uygulanmasındaki son amaç sosyal faydadır. Bu teoriyi kabul eden yazarlar arasında son amaca ulaşma noktasında farklı yöntemler ileri sürülmüştür. Bunlardan genel olarak öne çıkan genel önleme ve özel önleme olarak adlandırılan amaçlardır. 1.2.2.2.1.Özel Önleme Suç işleyen failin gelecekte tekrar suç işlemesinin önüne geçilmesinin amaçlanması esasına dayanan özel önleme düşüncesine göre, cezanın hedefi faile verilecek etkili ceza ile cezanın korkutucu yapısından yararlanılmalı ve fail bunun etkisi ile tekrar suç işlemekten çekinmesi sağlanmalıdır.29 Bu bakımdan cezanın esas amacı önlemedir, ceza ise suçların önlenmesi için bir araçtır.30 Çünkü verilecek olan etkili bir ceza ile fail uslandırılmış ve topluma uyumlu bir fert haline getirilmiş olması sağlanabilir. Bunun içinde verilecek ceza failin kusuru oranında değil yeniden sosyalleştirilmesi için gerekli olan miktarda verilmelidir.31 Ayrıca verilecek ceza ile fail toplumdan tecrit edilerek zararından toplum emin hale getirmiş olmalıdır.32 Cezanın özel önlenmesinin genel olarak üç yolu vardır. 33 Birinci olarak suçluya verilecek etkili bir ceza ile suçlunun bir daha suç işleme düşüncesinin önüne geçilmek istenir. Suçluda artık suçun sonucunun ağır ve acı verici olduğu bir daha cezalandırılma riskini göze alamayacağı duyguları oluşturulmalıdır.34 Bunun içinde verilecek olan ceza, az olsa da muhakkak infaz edilmelidir ki cezalandırma süresi boyunca suçlu yaptığı kötülüğü tekrar etmeme kararı alabilsin. 28 29 30 31 32 33 34 Aktaş, “Cezalandırmanın Amacı Üzerine”,s.2. Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.8.; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler,s.707. Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.536.; Centel, “Cezanın Amacı ve Belirlenmesi”, s.340. Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.707.; Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.536. Osman Dolu, Suç Teorileri Teori, Araştırma ve Uygulamadaki Kriminoloji, Seçkin Yayınları, (Ekim 2012), s.94.; Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.8. Özel önleme bakımında nisbî teorinin üç temel amacı olması gerektiğini daha çok nisbî ceza teorinin önde gelen düşünürlerinden Bentham sistemleştirerek ifade etmiştir. (Aktaş, “Cezalandırmanın Amacı Üzerine”,s.9.)Bu konuda Liszt’de aynı kategorileri ifade etmiştir. Marburg ise aynı kategorileri farklı suçlular için öngörmüştür. Marburg’a göre, 1)Islahı mümkün ve gereksinimi bulunanları ıslah etme, 2) tesadüfi suçluları ürkütme, 3) ürkütülmesi ve ıslahı mümkün olmayan itiyadi suçluları zararsız hale getirme (Centel, “Cezanın Amacı ve Belirlenmesi”, s.341.). R.Saleilles, “İtalyan Mektebi”, Saim Apay (çev.), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 13/1, 1956, s.77.; 42.; Sulhi Dönmezer ve Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II., İstanbul, 11.baskı, Beta yayınları, (Ocak 1997),s.563; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.708. 12 İkinci olarak suçlu toplumdan tecrit edilerek toplum suçlunun zararlarından emin hale getirilmelidir. Hatta bu fikir için “suçluları kilitleyelim, kilitleri de atalım” şeklinde bir düşünce sıklıkla dile getirilmiştir.35 İdam cezalarını temelinde suçludan toplumu koruma fikri yattığı gibi günümüzde yaygın şekilde uygulanan hapis cezasının temel düşüncesinde de bu fikir yatmaktadır. 36 Cezanın alıkoyma ya da tecrit amacı suçtan ziyade suçlunun karakteristik özelliğine göre uygulanması gereken bir yöntemdir. Örneğin aile içi şiddet gören bir kadının bir anlık kızgınlık ile eşini öldürmesinde suçluya daha az ceza verilebilir çünkü suçlu tekrar suç işleme düşüncesinde görünmemektedir. Ancak hırsızlık suçunu itiyad haline getirmiş olan bir suçlu hakkında tekrar suç işleyebileceği için daha şiddetli bir cezaya hükmedilebilir. Özel önlemenin üçüncü şekli ise suçluların ıslah ve rehabilite edilerek tekrar topluma kazandırılmasıdır. 37 Böylelikle suçtan uzak üretken bir toplum hedefine ulaşılabilir. Modern anlamda cezanın en önemli meşrulaştırma kaynağı suçlunun rehabilite fikrine dayanmaktadır.38 Bu nedenle 20.yüzyılda daha çok suçlunun suça yönlenmesinde etkili olan sosyal, psikolojik ve biyolojik etmenler üzerinde durulmuş ve bu etmenlerin giderilmesi suçla mücadelenin en etkin yolu olarak düşünülmüştür.39 1.2.2.2.2.Genel Önleme Faile verilecek ceza aynı zamanda suç işlememiş olan toplumun diğer fertleri içinde ibret etkisi yapacak ve cezanın korkutuculuğu toplumda hissedilecektir. 40 Böylelikle henüz suça bulaşmamış fertlerin suça bulaşmalarının önüne erkenden geçilebilecektir. Genel önleme adı verilen bu yaklaşıma göre kanunda yer alan soyut 35 36 37 38 39 40 Önder, Ceza Hukuku Dersleri,s.8.; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler,s.708. Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.564.; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.708. R.Saleilles, “İtalyan Mektebi”, s.77.; Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II,s.563.; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.709. Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.563.; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.709. Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.709.; Suçlunun ıslah ve sosyalleştirilmesi amacıyla cezalandırılması hakkında bkz. Sulhi Dönmezer, “Türk Toplumunda Sosyal Kontrol Aracı Olarak Ceza Ve Ödüllendirme”. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası (İÜHFM), 48/1-4, 1982-1983. s.309 vd.; Güncel bir çalışma olarakta Bkz. Mehmet Emin . Artuk, “Ceza Kanununun Suç Siyaseti Bilimi Açısından Değerlendirilmesi”, Ceza Hukuku Dergisi (CHD), 1/2, Seçkin Yayıncılık, (Aralık 2006), s.9 vd. Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.706. 13 cezalar toplumda daima bir tehdit olarak algılanması sağlanmalıdır. Kanunda gösterilen cezaların suç ile elde edilecek faydalardan fazla olduğu sonucuna toplum ikna edilmelidir.41 Ayrıca cezaların suçlulara uygulanarak gösterilmesi sağlanmalıdır ki söz konusu cezaların uygulanması toplumda psikolojik etki olarak hissedilmesi sağlanmalıdır. 42 Çünkü cezalandırma yoluyla korkutma ancak kanunda ceza tehdidine yer verilmesi, bu cezanın suçu tespit edilen faile hükmedilmesi ve ardından infazının tam olarak uygulanması ile gerçekleştirilebilir. Böylelikle bireylerde suç işlemeden evvel, suç işlenmesi halinde yakalanıp yargılanacakları ve kanundaki cezanın aynen infazının gerçekleştirileceğine ve cezanın da ciddi olduğuna tam olarak inandırılmaları gerekmektedir. 43 Yani cezanın genel önlemesi ile ulaşılmak istenen toplum fertlerinin kanundan kaçamayacaklarının şuurunda tam olarak varmalarının sağlanması gerekmekte ancak bu şekilde ceza amacına ulaşarak suç işlenmesini önleyebilir denilmektedir. Bu şekilde önlemeye olumsuz genel önleme adı da verilmektedir.44 Bu yaklaşımın olumlu genel önleme olarakta ifade edilen bir diğer yönü de; suçlu hakkında verilecek ceza ile halkın, hukuka olan güveni artar ve haksızlıkların cezalandırıldığına şahit olarak hukuk düzeninin bozulmayacağına olan güveni pekişir. Bu durum da, toplum fertlerinin hukuka saygılarını artırarak hukuka uygun davranmalarını sağlar. 45 Hatta günümüzde genel önlemenin bu yönü korkutma etkisinden daha önemli olduğu kabul edilmektedir.46 Nisbî ceza teorisinin uygulanması halinde genel önleme veya özel önleme amaçlarının birbirinden ayrılması pek mümkün görünmemektedir. Zira özel önleme doğrudan faile bakarken genel önleme toplumun diğer fertlerine bakmakta ve bunlar birbirinden bağımsız olarak etkilerini doğurmaktadır. Özel önleme amacıyla ceza 41 42 43 44 45 46 Bu düşünceyi Bentham genel olarak “elem ve haz” denkleminde ele alarak, şayet kişiler gerçekleştirecekleri eylemler sonucunda duyacakları elemin elde edecekleri hazdan fazla olacağını algılarlarsa söz konusu hareketlerden kesinlikle kaçınacaklarını savunmaktadır. Ayrıca bu yaklaşım Bentham’ın suç ile ceza arasındaki oran konusunda ifade ettiği beş kuraldan ilkini oluşturmaktadır. Buna göre, “Cezalandırmanın ortaya koyduğu kötülük(zarar), suçun suçluya sağladığı avantajı geçmelidir” demektedir. Diğer maddeler için bkz. Aktaş, “Cezalandırmanın Amacı Üzerine”, s.14 vd. Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.562.; Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.8. Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.707. Bernd Heinrich, Ceza Hukuku Genel Kısım-I, Yener Ünver (ed.), Adalet Yayınları, (Mart 2014), s.12. Heinrich, Ceza Hukuku Genel Kısım-I,s.12.; Veli Özer Özbek vd., Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4.Baskı, Seçkin Yayınları, (Eylül 2013), s.570. Centel, “Cezanın Amacı ve Belirlenmesi”, s.346. 14 verilmesi amaçlansa da yapılan infaz uygulaması aynı zamanda genel önleme etkisini de doğal olarak gösterecektir. Aynı şekilde genel önleme amacına üstünlük tanınsa da yapılacak uygulama doğal olarak özel önleme etkisini de gösterecektir. Bu bakımdan hangi amacın kabul edilmiş olup olmamasından ziyade her somut olayda cezanın etkisi daha farklı olabilir ve bunlardan herhangi biri öne çıkabilir.47 1.2.2.3. Karma Ceza Teorisi Cezanın amacına ilişkin ileri sürülen bir diğer teori ise Karma ceza teorisidir. Telifci, bağdaştırıcı veya uzlaştırmacı teori olarakta anılmakta olan bu görüş, gerek mutlak gerekse nisbî cezalandırma teorilerini birleştirerek ideal bir cezalandırma amacına ulaşma gayreti içerisindedir. Buna göre cezanın kefaret amacı esas olsa da bunun yanında gerek özel önleme gerekse genel önleme gibi amaçlar da cezadan beklenmektedir. Ancak burada yine birincil nitelikte her daim kefaret amacı söz konusudur.48 Suçluya verilecek ceza tıpkı mutlak teorinin kefaret yaklaşımındaki gibi kusuruyla orantılı bir ceza olmalıdır, bundan maksat ise failin küçük düşürülmesi değil toplumla yeniden uzlaşması amacıyla bir ceza müdahalesi kabul edilmesidir. Bunun yanında ceza, sosyolojik açıdan da caydırıcı etkiye sahip olmalı ve failinde ıslahı amacına da yönelmelidir.49 Karma teorinin taraftarları mutlak ve nisbî teori arasında uzlaştırmanın yapılması konusunda ittifak olsa da uzlaştırmanın nasıl ve ne oranda yapılacağı hakkında görüş birliği söz konusu değildir. 50 Bu yüzden mutlak ve nisbî teorinin amaçlarına ağırlık verilme durumuna göre karma ceza teorisi farklı şekillerde karşımıza çıkabilmektedir. Bunlardan öne çıkan bir yaklaşım, “dış görünüşü esas almak suretiyle oluşturulan karma teori” ve “faydacı karma” teorilerdir. Dış görünüşü esas almak suretiyle oluşturulan karma teori yaklaşımında ceza esas nitelik taşımakta, ancak cezanın yararının da gözden uzak tutulmaması istenmektedir. Zira ceza devletin devamı için aklın gereğidir ve niteliği gereği kefareti esas alır, ceza gerçekleştirilmiş bulunan haksızlığa karşı kusur oranında 47 48 49 50 Nisbi teoriler hakkında ileri sürülen eleştiriler için bkz. Önder, Ceza Hukuku Dersleri. s.481.; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.709 vd.; Centel, “Cezanın Amacı ve Belirlenmesi”, ss. 341-345 ve 346-347 Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.9. İçel ve Donay, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Hukuku Genel Kısım 1.Kitap, s.9.; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.711. Aktaş, “Cezalandırmanın Amacı Üzerine”, s.21. 15 verilmelidir aynı zamanda fertlerin kanunlara saygısını ve suçluların ıslahına da yardım etmelidir.51 Karma teorilerden özellikle faydacı karma teori taraftarları cezanın esası faydalı olmasıdır noktasından konuya yaklaşmaktadırlar. İşlenen suç ile hem toplum hem de mağdurun ruhu tahrip edilmiştir. Karma ceza teorisinde suçluda bulunan ihlal iradesi ile aynı ölçü ve yoğunlukta ceza verilmesiyle bu tahriplerin giderilmesi sağlanarak cezanın kefaret yönü öne çıkarıldığı gibi suçludaki bu ihlal iradesi de bertaraf edilmesi amaçlanarak cezanın ıslah yönünden de yararlanılmaktadır. Ayrıca suç iradesinin karşılığının verilmiş olması ile onu taklit etmek isteyenlere mesaj verilmekte ve ihlal iradeleri izole edilerek cezanın genel önleme amacından da yararlanılmış olunmaktadır.52 Bir başka yaklaşım tarzı da, adaleti göz önünde bulundurmakla birlikte toplumsal faydaya üstünlük tanıyan “içtimai adaletle mahdut adalet” anlayışı ile toplumsal faydayı dikkate almakla beraber adalete üstünlük tanıyan “adaletle mahdut içtimai fayda” anlayışlarıdır.53 1.2.2.4. Türk Doktrininde Cezanın Amacı Cezanın amacına ilişkin teoriler genel olarak yukarıda ifade edilmeye çalışılmıştır. Söz konusu bu teorilerden esinlenerek cezanın amacına ilişkin Türk doktrinindeki birçok yazarda görüşlerini eserlerinde ifade etmişlerdir. Türk doktrininde daha çok karma ceza teorisi etrafında toplandığı ifade edilebilir. Ayhan Önder karma teori yönünde fikrini belirterek cezanın kefaret amacını asla terk edilemeyeceğini ifade ederek. Cezanın özel önleme fonksiyonu çerçevesinde farklı uygulamalar olsa da infazın genel önleme etkisini de gerçekleştireceğini savunmaktadır. Cezanın kefaret amacı, ceza ne kadar insancıllaştırılırsa dahi terkedilemeyecek bir niteliğidir. Bu itibarla kefaret esası terkedilemez. Ancak kefaretten anlaşılan kusurla uyumlu ve kusurla ölçülü bir cezanın verilmesidir. Ceza özel önleme fonksiyonunu da gerçekleştirmeli, suçluyu toplum kurallarına uyum sağlayan bir kişiliğe sahip hale getirmelidir; çeşitli modern tretman biçimleri içinde bu amaç gerçekleştirilecektir. Islahı mümkün olmayan suçlunun toplumdan uzaklaştırılması, toplumun korunabilmesi bakımından gereklidir ve böyle bir uygulamaya değişik 51 52 53 Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.482. Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.483. Aktaş, “Cezalandırmanın Amacı Üzerine”, s.21. 16 şekillerde yer vermeyen herhangi bir kanun göstermek mümkün değildir. Cezanın kanunda bulunması ve infazının genel önleme etkisini gerçekleştirmekte olduğu da açıktır.54 Artuk/Gökçen/Yenidünya da cezanın amacı bakımından uzlaştırıcı teoriden yana fikir belirtmekteler; Günümüzde suçluların uygun ıslah ve rehabilitasyon araçlarıyla yeniden topluma kazandırılmaları, tekrar suç işlemelerinin engellenmesi vazgeçilmez bir idealdir. Ancak bu ideale ulaşırken, cezanın kefaret teşkil edici niteliğinden de vazgeçilemez. Bu anlamda ceza failin kusuruyla orantılı şekilde hükmedilmelidir. Aynı zamanda toplum düzeninin korunması bakımından genel önleme de sağlanmalıdır. Suçta ve cezada kanunilik prensibi, ceza adaletinin çabukluğu ve cezanın kesinliği, genel önlemeye hizmet eden vasıtalardır. Burada somut olayın durumuna göre, belirtilen niteliklerden birinin diğerine göre öncelik taşıması da mümkündür.55 Centel/Zafer/Çakmut’e göre cezanın amacı; (...) ceza, toplumsal yaşamı olanaklı kılmaya yarayan bir araçtır, bozulan toplum düzeninin, cezadan başka araçlarla, örneğin idari hukuki önlemlerle yeniden kurulması mümkün olacak ise cezaya başvurulamaz. Dolayısıyla ceza ikincil niteliklidir. Cezanın amacı, ne sadece yapılan kötü davranışın kefaretini ödeterek adaleti gerçekleştirmek, ne faili yen, suçlardan alıkoymak için ıslah etmek ve ne de potansiyel suçluları ürküterek suçtan caydırmaktır. Cezanın amacı, bunların tümüdür.56 İçel, Yaptırım Teorisi eserinde cezalandırmanın amacının hem caydırıcılık hem de suçluluğun azaltılması şeklinde iki yöne sahip olduğunu ifade etmektedir. Yararcı ve öç alma teorilerini ifade eden bu yaklaşımın aslında birbirini tamamlayıcı nitelikte olduğunu ifade ederek; (...) ceza caydırmayı amaçlıyorsa, suçluya hak ettiği yaptırım uygulanmalıdır ve suçlulara hak ettikleri ceza uygulanıyorsa bu sonuçta onları caydıracaktır. Bütün bunlar cezanın genel ve özel önleme amacına hizmet eder57 demiştir. Tahir Taner’de suçlular hakkında tatbik edilecek cezaların birçok amacı olduğu bu yüzden tek amaç güdülemeyeceğinin muhakkak olduğunu ifade ederek asıl olan hususun güdülen gayeye göre cezanın infaz edilebilmesi, yani amacın uygulanabilmesinin önemli olduğunu ifade etmiştir.58 Bu bakımdan cezanın bir amaç değil araç olduğunu kabul etmektedir. Taner’e göre, cezada öç alma fikri olmamalıdır, cezada manevi alanda kefaret kavramına, daha doğrusu adaletin 54 55 56 57 58 Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.483. Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.711. Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.547. İçel vd., İçel Yaptırım Teorisi, s.30. Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.569. 17 sağlanması gayesine yer verilmelidir. Adaletle suçun ağırlığıyla orantılı olarak suç failinin sorumluluğu için olduğu gibi kamu vicdanının tatmin edilmesi yönü de ihmal edilemeyecektir. Burada korkutma yönüyle genel önleme öne çıkmış olsa da, cezanın özel önleme amacı bakımından da failin gelecekte tekrar suç işlememesi istenir. Buda suçlunun korkutularak, ıslah edilerek veya toplumdan tecrit edilmek suretiyle yapılabilir.59 Cezanın birçok faydacı işlevi vardır. Sosyal dengeyi sağlamak yanında, suçlunun manevi kusurunu karşılamak, bozulmuş kamuoyunu tatmin etmek, eğitici önleyici fonksiyon yapmak, suçlunun yeniden suç işlemesini engellemek, diğer kişiler için caydırıcı etki yapmak, selamete götürücü misal teşkil etmek, suçluyu toplum ile yeniden bütünleştirmek, bir tretman aracı olmak ve bütün bu çabaların sonuç vermeyeceği hallerde tasfiye yoluna gitmek, cezanın üçlü görüşünü ortaya koymaktadır. Bu görüşler örnek teşkil edici etki, yeniden topluma uyumu sağlamak, tasfiyeden ibarettir.60 “ceza hukukunun toplumsal yaşantı yönünden en önemli değerleri özel biçimde korumak işlevi, bir yandan ceza yaptırımının korkutucu niteliği sayesinde suç işlenmesini önlemek (genel önleme9, diğer yandan suçluyu uslandırarak, onun yeniden sosyalleşmesini sağlamak (özel önleme) amaçları içinde gerçekleşmelidir.61 1.2.2.5. Türk Ceza Kanunu’nda Cezanın Amacı Türk ceza mevzuatında cezanın amacı 765 sayılı kanunda yer almamış fakat 5237 sayılı kanunun 1.maddesinde “cezanın amacı” başlığı ile düzenlenmiştir62, Bu madde de “suçun işlenmesinin önlenmesi” önemli bir amaç olarak belirtilerek cezanın genel ve özel önleme amacına işaret edildiği söylenebilir. Ayrıca kanunda yer alan cezaların birçoğunda alt üst sınırlar arsında geniş bir aralık gösterilmiş olması cezanın bireyselleştirilmesi ve failin durumuna göre uygun ceza verilmesinin amaçlanmış olması 5237 s. TCK’nın özel önleme amacını daha bir ön plana çıkardığı da ifade edilebilir. Ancak cezalandırmada fiilin ağırlığı yani suçla topluma ve mağdura verilen zararın ağırlığı dikkate alınarak ceza verileceğinin ifade edilmiş olması (TCK m.3/1) ceza ile oluşan öç duygularının tatmininin giderilmesi şeklinde 59 60 61 62 Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.568. Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.564. İçel ve Donay, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Hukuku Genel Kısım 1.Kitap , s.11. TCK m.1’de “cezanın amacı”nın düzenlenmiş olması hakkında ki eleştiriler için Bkz. Zeki Hafızoğulları, “Türk Ceza Kanunu 1., 2. 4 ve 6. Maddeleri Üzerine Düşünceler”,Prof.Dr.Fikret Eren’e Armağan, Ankara, Yetkin Yayınları, 2006, s.1169 vd.; Özbek vd., Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, ,s.44 vd.; Mehmet Emin Artuk, “Yeni Türk Ceza Kanununun Genel Hükümlerine İlişkin Düşünceler”. Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2/2, 2005, ss.329-341. 18 de anlaşılabilmektedir.63 Ceza kanununda yer verilen “cezanın amacı” maddesi ile öncelikle suç ve cezaları düzenleyen 5237 s. TCK’nın amaçlarını göstermekte olsa da bu amaçlar aynı zamanda cezanın ve cezalandırmanın da amaçlarıdır. Bu madde cezanın amaçları bakımından kanunun genel düzenlenişine şümullü olduğu için hakim cezanın amacına uygun bir yaklaşımla ceza belirlemesi yoluna gidecektir. 5237 s.TCK m.3/1’de “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” denilerek adaletçi mutlak teoriye yer verildiği ifade edilmiş 64 olsa da maddenin gerekçesinde farklı amaçlardan bahsedilmektedir. Suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak ceza hukuku yaptırımlarının haklı ve ölçülü olması gerekir. Çünkü ancak haklı ve suçun ağırlığıyla orantılı bir yaptırım ile suç işleyen kişinin bu fiilinden pişmanlık duyması sağlanabilir ve yeniden topluma kazandırılması söz konusu olabilir. Yine bireylerin hukuka olan güvenlerinin pekişmesi ve cezanın caydırıcılık etkisinin doğru biçimde gösterilebilmesi için de ceza hukukunun temel ilkelerinden olan oranlılık ilkesine uymak gerekir. Madde ile bu hususa ceza kanunda açıkça yer verilerek, ceza kanunun adaletçi bir karaktere sahip olduğu da vurgulanmak istenmiştir.65 Gerekçedeki açıklamalar ile karma ceza teorisi yönünde bir ceza amacı güdüldüğü anlaşılmaktadır. Fakat sadece kanunun madde metni esas alındığında gerekçede belirtilen amaçların hiçbirine ulaşılamadığı rahatlıkla ifade edilebilir. Yine TCK m.61/1’de cezanın belirlenmesi kriterleri arasında “kast veya taksire dayalı kusurun ağırlığı” kriterine yer verilerek kusurla orantılı bir cezanın verilmesi gerektiğini vurgulanarak mutlak ceza teorisine değinildiği anlaşılabilir. Bu bakımdan ülkemizde cezanın amacı kefaret niteliğini kaybetmemiştir66, bunun yanında genel ve 63 64 65 66 Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.544. Bu konuda Centel, Zafer ve Çakmut, fiil ağırlığının değil doğrudan kusur ağırlığına önem verilmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. “Belirtelim ki cezalandırmada fiilin ağırlığı esas alınarak biçimsel adaletle yetinilmiştir. Oysaki, kötülüğü eşit ağırlıktaki kötülükle ödetmek istersek, cezaları, cezalandırılan kişiye etkisine göre tayin etmek gerekirdi. Cezalandırmada kusurun ağırlığının ön planda tutulması, kötülüğe karşı eşit ağırlıkta bir kötülükle karşılık verilmesine ve failin ıslah edilerek topluma kazandırılmasına fiilin ağırlığı kriterinden daha iyi hizmet eder.” Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.544. 5237 sayılı TCK m.3 Gerekçesi Centel, Zafer ve Çakmut’a göre ise Türk yasa koyucusu cezanın amacı olarak kefareti kabul etmediği, suçu sadece cezanın genel ve özel önleme fonksiyonu ile engellemek istediğini ifade etmektedir. Bkz. Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.545. 19 özel önleme etkilerinden de yararlanılmaktadır. Bu yönüyle ceza kanunumuz açısında karma teorinin benimsendiği söylenebilir.67 Ayrıca 5275 s. Ceza ve Güvenlik tedbirlerinin infazı hakkındaki kanunun “infazda temel amaç” başlıklı 3. maddesinde; Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır. Şeklinde ki düzenleme ile infazın amacı bakımından genel ve özel önlemeyi vurgulamıştır. 68 Aynı kanunun 6.maddesinde de hapis cezalarının infazında hükümlünün iyileştirilmesi konusunda mümkün araç ve olanakların kullanılacağı ve bu hususta kanunilik ve hukuka uygunluk temel ilkellerinin esas alınacağı belirtilmiştir. Sonuç olarak, ceza kanunumuz karma ceza teorisi çerçevesinden hareket edilerek hazırlandığı mevzuatın içeriğinden anlaşılmaktadır. Öncelikle kanunun kusur prensibini esas alması ve cezalandırmada da bir kriter olarak kabul ederek, kusurla orantılı cezaya hükmedilmesi gerektiğini belirtmiş olması mutlak ceza teorisini esas aldığının bir göstergesidir. Bunun yanında kanunumuzda korkutma amacı güden sıkı güvenlik rejimine tabi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası gibi farklı ağırlıklarda hürriyeti bağlayıcı cezalar kabul edilerek cezanın toplum bakımından korkutucu bir etkiye sahip olmasının amaçlanması genel önlemenin amaçlandığını gösterir. Ayrıca hürriyeti bağlayıcı cezalar ile aynı zamanda suçluların toplumdan tecrit edilmesinin de hedeflediği söylenebileceğinden özel önlemenin de hedeflendiği kabul edilebilir. Suçlunun ıslah edilmesine yönelik tedavi tedbirlerine kanunda yer verildiği gibi cezalandırma yerine farklı seçenek yaptırımlar uygulanarak suçlunun ıslahının özel önleme çerçevesinde hedeflendiği de söylenebilir.69 67 68 69 Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.9.; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.711. İnfaz kanunda yer alan bu düzenlemenin yerinde olmadığı hakkındaki görüş için bkz. Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.545. Soner Hamza Çetin, Türk Ceza Kanununda Seçenek Yaptırımlar, Adalet yayınevi, 2011, s.22 20 1.3. Cezanın Bireyselleştirilmesi 1.3.1. Genel Olarak Bireyselleştirme ceza tayininde önemli bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır zira aynı tür ve miktardaki cezalar kişiler üzerinde çok değişik etkiler doğurmaktadır. Aynı tür cezalar; failin karakteri, sosyal ve ekonomik durumu gibi hallere göre meydana getirdiği sonuçlar değişmektedir. Nasıl ki aynı hastalığa yakalanmış hastalara doktorlar her şahsa göre farklı tedavi uygulamakta, cezalandırmada da aynı şekilde her ferde göre cezanın farklı olması gerektiği yaklaşımından hareket edilmektedir. Cezanın bireyselleştirilmesi müessesi bu bakımdan ceza hukuku yaptırım teorisinin önem verdiği özel bir alanı oluşturmaktadır Cezanın bireyselleştirilmesi genel bir ifade ile; kanunlarda soyut halde belirlenen müeyyidelerin somut vakıalar karşısında suçlunun kişiliğine cezanın uydurulması olarak kısaca ifade edilebilir. Cezanın bireyselleştirilmesi hakkında doktrinde farklı tanımlar yer almaktadır, bu tanımlardan bazılarına kısaca yer verecek olursak; Ersoy’a göre; İşlenen suç için kanunda öngörülmüş olan soyut ceza kuralının suça ve suçlunun kişiliğine uygun olarak verilmesi ve yine buna uygun olarak çektirilmesi cezanın bireyselleştirilmesidir.70 Soyaslan’a göre; Hukukta bireyselleştirme ceza veya güvenlik yaptırımının, suçlunun psikolojik, psikiyatrik, patolojik durumuna uydurulması olup, amaç suçluyu topluma yeniden kazandırmaktır.71 H. Toroslu’ya göre; Cezanın bireyselleştirilmesi, cezayı kanunda belirlenen sınırlar ve ölçütler doğrultusunda, her somut olayda farklı şekilde ortaya çıkan suça ve suçlunun kişiliğine uydurma faaliyeti olarak tanımlanabilir.72 Kısagün’e göre; suç dolayısı ile suçluya tatbik edilecek müeyyidenin, ceza hukuku gayelerine, müeyyideden murad olunan maksada göre suçlu şahsına intibak ettirilmesi demektir.73 Dönmezer/Erman’a göre; Müeyyidenin bireyselleştirilmesi, ceza hukukunun izlediği amaçlar bakımından müeyyidenin her suçlunun kişiliğine uydurulması demektir.74 70 71 72 73 74 Yüksel Ersoy, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 1. Baskı, İmaj Yayıncılık, 2002, s.172. Doğan Soyaslan, “Cezaların Bireyselleştirilmesi”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 11/1-2, 2003, s.26. Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.148. Adli Kısagün, “Cezanın Ferdileştirilmesi”, Adalet Dergisi, 11-12, 1962,,s.1100. Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.575. 21 Şeklinde bireyselleştirmenin farklı tanımları olsa da genel olarak “cezanın suçlunun şahsına uydurulması” olarak ifade edilebilir. Cezalandırmada, suç ile fail arası ilişki genelde üç temel yönden ele alınmaktadır. Birinci olarak fiili esas alan “fiil ceza hukuku” anlayışıdır. Bu anlayış tamamen fiilden hareketle cezalandırmayı hedef alan bir anlayıştır. İkinci durum “fail ceza hukuku” olarak nitelendirilebilecek olan durumdur. Bu anlayış ile hukuka aykırı fiiller aşırı şekilde bireyselleştirilmek amaçlanmaktadır. Üçüncü anlayış ise fiil ve faili esas alan anlayışların karması olarak karşımıza çıkan bir durumdur. Buna göre de fiil esas olarak suça dayanak olsa da failin cezalandırılmasında cezanın tipi, niteliği, süresi gibi hususların tespitinde failin kişiliği de esas alınmakta ve daha etkili bir cezalandırma uygulanması amaçlanmaktadır.75 Burada özellikle suç tespit edildikten sonra cezanın türü, niteliği ve süresi gibi durumların belirlenmesinde failin şahsi özellikleri, karakteri, sosyal çevresi, geçmişi, suç öncesi ve sonrası davranışları gibi kişiye bağlı durumların nazara alınması cezanın bireyselleştirilmesinde esas alınmaktadır. Cezanın bireyselleştirilmesi anlayışı Klasik okul yazarlarınca dar şekilde kabul edilmiş76 olsa da asıl olarak Pozitivist okul taraftarlarınca geliştirilip hayata geçirildiği söylenebilir. 77 Klasik okul yazarları ceza hukukunun temel uğraş alanı olarak suç konusunu esas almışlardır, suçluyu dikkate almamışlardır.78 Ancak Klasik okul yazarlarından Bentham, cezaların her faile kanunda ifade edildiği şekilde tatbik edilmeyebileceğini, “her suçlu için gerçek olarak tatbik edilen ceza miktarı genel olarak benzer suçlara tatbik edilen ceza miktarına uygun olabilir, (ancak) esnekliği gerektirecek bazı şartları daima göz önünde tutmak gerekir” 79 şeklinde ifade etmiştir. Beccaria ise cezanın şiddetinin suçluya göre değil suçun niteliğine göre belirlenmesi şeklinde, cezanın fiile göre bireyselleştirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.80 Ancak Klasik okul savunucularının “suçlu yok, suç var” şeklindeki temel yaklaşımları suçlunun kişiliğinin, sosyal çevresinin ve suç sebeplerinin tamamen göz 75 76 77 78 79 80 Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, s.347. Soyaslan, “Cezaların Bireyselleştirilmesi”, s.30. Elif Tüfekçi, Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi, (Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008), s.94.; Cezanın bireyselleştirilmesine dair ilk dönem filozofları Protagoras, Eflatun, Aristotales’in görüşleri hakkında bkz. Honig, “Ceza Gayeleri Nazaryesinin Tarihine Dair”, s.416 vd. Burhan Köni, “Ceza Hukukunda Tenkil ve Önleme Meselesi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 1/1, 1943, s.48. Aktaş, “Cezalandırmanın Amacı Üzerine”, s.15. Aktaş, “Cezalandırmanın Amacı Üzerine”, s.5. 22 ardı ettiği ve sadece suça önem vermek şeklinde uyguladıkları cezalandırmanın yerinde olmayacağı pozitivist okul savunucularınca eleştirilmiştir. Pozitivist okul savunucuları, suçta asıl olan failin kişiliğidir anlayışı ile hareket ederek suçun önlenmesinde asıl olan suçlunun iyileştirilmesi yani ıslahıdır.81 Bu fikir de cezanın ferdileştirilmesi düşüncesini ortaya çıkarmıştır. Bu bakımdan cezanın amacının sadece cezalandırma yani bir kefaret olduğunu savunan ve cezanın suç ve suçlunun sorumluluk derecesi ile orantılı olmasını savunan mutlak ceza teorisi zayıflayarak, cezanın amacının genel ve özel önlemenin yanında failin ıslahının da amaç olması gerektiğini ifade eden nisbî ceza teorisi ağırlık kazanmaya başlamıştır. 19.yüzyılın ilk yarısından sonra Avrupa’da gelişen cezalandırma anlayışı ile cezanın kefaret, acı ve ızdırap yönleri azaltılarak ikinci plana atıldığı yerine bireyselleştirmenin öne çıkarıldığı görülmektedir.82 Bu günkü cezalandırma anlayışında da suçlunun kişiliği sorunu, cezanın bireyselleştirilmesi olarak çağdaş ceza hukukuna girerek artık vaz geçilemez bir kurum halini almıştır. Bu bakımdan modern hukukta bireyselleştirme ile ceza veya güvenlik tedbirlerinin, suçlunun psikolojik, patolojik durumlarına uydurularak suçlunun topluma yeniden kazandırılması amaçlanmaktadır. Cezaların bireyselleştirilmesi sadece mahkemelerde gerçekleştirilmektedir zannedilse de, aslında cezalar öncelikle kanun koyucular tarafından belirlenir. Bu belirleme en kapsamlı ve herkese uygulanabilir nitelikte bir belirlemedir. Ardından gelen safhalarda halka adeta daraltılmakta ve cezanın belirlenmesi ferde giydirilen bir elbise gibi kişiye özgü uyarlanmaktadır. Cezanın son safhası olan infaz aşamasında ise artık daire iyice daraltılmış ve ferde en uygun infaz şekli tatbik edilmeye çalışılmıştır. Bu yüzden bireyselleştirmeyi yapan organa göre cezanın bireyselleştirilmesi yasama bireyselleştirilmesi, yargısal bireyselleştirilme ve idari bireyselleştirilme şeklinde tasniflenebilmektedir. 1.3.1.1.Yasama Bireyselleştirmesi Yasma bireyselleştirilmesi; kanun hazırlanırken suçluların tasniflenerek her birinin sorumluluk ve mesuliyetleri çerçevesinde cezaların nitelikleri ve nicelikleri hususunda ayrı kategoriler öngörülerek cezanın kanunla bireyselleştirilmeye 81 82 Hıfzı Veldet, “Cezai Sosyoloji, Cezaların Şahsileştirilmesi ve Enrico Ferri”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası (İÜHFM), 6/1, 1940, s.29.; Soyaslan, “Cezaların Bireyselleştirilmesi”, s.30. Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II., s.576.; Soyaslan, “Cezaların Bireyselleştirilmesi”,s.26. 23 çalışılması halidir. 83 Bu şekilde yapılan bireyselleştirilmede, yasa koyucu aslında doğrudan suçlu kişiyi bilemediğinden suç vasfına göre genel bir şahsileştirme yapmaya çalışmaktadır, belirlenen suçlu kategorilerine göre farklı cezalandırma yöntemleri veya miktarları öngörülmeye çalışılmaktadır. 84 Örneğin mütemadi suçlular, çocuk suçlular, akıl hastası gibi kanunla şahsa bağlı kategoriler oluşturulmaktadır. Kanun koyucu tarafından, suçlunun ne şartlar altında ve ne sebeplerle suç işleyebileceği eksiksiz şekilde öngörülerek tespit edilmesi ile cezaların kanun tarafından ferdileştirilmesi, cezaların objektifliği açısından ideal bir cezalandırma yöntemidir. Ancak normal şartlar altında suça ilişkin her ihtimalin evvelden kanun koyucu tarafından öngörülmesi pek mümkün gözükmemektedir. Bu nedenle yasama bireyselleştirilmesi ne kadar ideal şekilde hazırlansa da soyut bir bireyselleştirme olmaktan kurtulamayacaktır.85 Ayrıca ve özellikle ifade etmek gerekir ki kanunlarda yer alan cezayı hafifletici veya ağırlaştırıcı haller ile cezanın alt üst limitler arasında tayininin kanunda öngörülmüş olması halleri cezanın bireyselleştirilmesi olarak değerlendirilemez, zira burada kanun koyucu failin şahsiyetinden ziyade fiilin ağırlığını dikkate alarak bir ceza öngörmektedir. 86 Cezanın bireyselleştirilmesinde asıl olan failin şahsiyetinin cezalandırmada esas alınmasıdır. 1.3.1.2.Yargı Bireyselleştirmesi Yapılacak olan yargılama sonucunda, hakime tanınan takdir yetkisine dayanılarak kanunda yer alan bireyselleştirme araçlarının kullanılması, failin kişiliğinin dikkate alınmak suretiyle cezaya hükmedilmesine yargısal bireyselleştirme denilmektedir. 87 Kanunda öngörülen bireyselleştirme araçlarından ayrık olarak kanunda iki seçimlik cezadan birinin failin durumuna göre hakime 83 84 85 86 87 Domenico Rende. “Yeni İtalyan Ceza Kanununda Cezalar Emniyet Tedbirleri ve Bunların Şahsileştirilmesi” Burhaneddin. Köni (çev.), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası (İÜHFM), 2, 1936,s.90.; Veldet, “Cezai Sosyoloji, Cezaların Şahsileştirilmesi ve Enrico Ferri”, s.30.; Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.576. 1930 tarihli İtalyan Ceza kanununda suçların tasnif edilerek şahsileştirilmesi hakkında bkz. Rende. “Yeni İtalyan Ceza Kanununda Cezalar Emniyet Tedbirleri ve Bunların Şahsileştirilmesi”,s.90 vd. Yasama bireyselleştirmesinin soyut olması ve şahıstan uzak olması nedeniyle bir bireyselleştirme yöntemi olarak kabul edilemeyeceği hakkında bkz. Soyaslan, “Cezaların Bireyselleştirilmesi”, s.28.; Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II,s.577. Veldet, “Cezai Sosyoloji, Cezaların Şahsileştirilmesi ve Enrico Ferri”, s.32.; Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.577. Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.148. 24 seçme takdir hakkının tanınması da bir bireyselleştirme yöntemidir.88 Zira kanunda hakime tanınan takdir yetkisini, failin şahsi durumuna göre kullanma imkanının tanındığı alanlarda bireyselleştirmeden bahsedilebilir. Aynı suç faillerin de dahi kişisel özellikler, suç işleme nedenleri gibi birçok farklı neden suç işlemede şahsa münhasır olarak devreye girmektedir. Bundan dolayı cezalandırmada adaletin sağlanması ve etkin bir cezalandırmanın uygulanabilmesi için kanun koyucu tarafından hakimlere bireyselleştirme araçları sağlanmaktadır. Sağlanan bu bireyselleştirme araçları ile hakimler, faillerin şahsi farklılıklarını olabildiğince optime etme imkanı elde etmektedirler. Yasama tarafından soyut olarak yapılan bireyselleştirme yargı mekanizması olan mahkeme hakimine tanınan bireyselleştirme araçlarının kullanılması ile tamamlanmakta ve şahsın diğer fertlerden ayrık durumları nazara alınarak ceza bireyselleştirilmektedir. Anayasa mahkemesi de bir kararında cezanın belirlenmesinin iki yanı olduğu ve bunun bir yanı kanun koyucu ile ilgili iken diğer yanı kanun normunu uygulayacak mahkemelere ilişkin olduğunu ifade etmektedir.89 Yargısal bireyselleştirmede kullanılabilecek araçlar genel olarak, takdiri indirim nedenleri, cezanın ertelenmesi müessesi, seçenek yaptırımların uygulanması ve süresiz hüküm yöntemleri olarak ifade edilebilir. 1.3.1.3.İdari Bireyselleştirme Cezayı infaz eden kurumlara kanunca tanınan yetkiler çerçevesinde, faile hükmedilen cezanın infazı aşamasında infaz kurumunun, failin kişiliğine göre cezayı infazla kişiye uydurması haline idari bireyselleştirme denir. 90 Cezaevlerinde suçluların sınıflandırılması, kişiliklerine göre farklı iyileştirme rejimlerinin uygulanması, kapalı cezaevinden açık ceza evlerine gönderilmesi, şartlı salıvermeden yararlandırılması gibi cezanın infaz sırasında kullanılabilecek bireyselleştirme araçlarından yararlanılarak infaz idaresince de ceza bireyselleştirilebilmektedir. 88 89 90 Akbulut, “Cezanın Amaçları,..”, s.297. “Cezaların hesaplanması, biri kanun koyucuyu, öteki onu uygulayacak mahkemelere ilişkin olmak üzere iki evreyi kapsar. Soyut olan birinci evrede, kanun koyucu önce, suçlara uygulanacak ceza ve emniyet önlemlerinin oran ve türlerini genel ve soyut olarak belli eder... Cezanın mahkemelerce uygulanması evresinde hakim, yalnız suçun ağırlığını ya da hafifliğini değil, suçu işleyenin kişiliğini de göz önünde tutarak, kanunun o eylem için alt ve üst sınırlarını belirleyip saptadığı cezayı, buna göre takdir etmek zorundadır.” AYM. 20.09.1990, E.1990/17, K.1990/23, Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, 26, 1992, s.373. Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.577.; Tüfekçi, Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi, s.93. 25 İnfaz kurumlarına verilen, cezanın infaz sürecinde bireyselleştirilmesi yetkisi zamanla ciddi şekilde daraltılarak tekrar hakimlere verilmeye başlanmıştır. Suçlu kişinin hakimce evvelden biliniyor olması ve infaz kurumuna nazaran daha tarafsız olması nedenlerinden ötürü infaz hakimliği zamanla öne çıkmıştır. İlk olarak 1930 tarihli İtalyan Ceza Kanunu ile getirilen “denetim yargıcı” ve “denetim mahkemesi” düzenlemeleri zamanla yaygınlaşmıştır. Türk hukuk sisteminde ise 2001 yılında yürürlüğe giren 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu ile cezaların infaz idaresince bireyselleştirilmesinden vazgeçilerek ceza infazının da yargı tarafından bireyselleştirilmesi hedeflenmiştir. Söz konusu kanun ile infaz hakimleri cezaların infazına ilişkin infaz idaresi91 kararlarına itiraz makamı olarak ihdas edilmiştir. Görüldüğü gibi genel olarak üç temel bireyselleştirme yöntemi, suç işlenmesinden önce, suç işlenmesi sonrası cezanın hükmedilmesi ve hükmedilen cezanın infazı esnalarında, adeta her aşamada bireyselleştirmeyi sağlayacak ölçüde kabul edilebilmektedir. Kanunla ne kadar yasama bireyselleştirilmesi yapılmaya çalışılsa da kanunlar yapıları gereği şahsi değillerdir, genele bakarlar bu nedenle asıl bireyselleştirme safhası yargısal bireyselleştirme aşamasında karşımıza çıkmaktadır. Burada özellikle hakimlerin olaya vukufiyetleri ve suçluyu yakından tanıma imkanlarının olması yasama bireyselleştirmesini daha önemli kılmaktadır. Cezada bireyselleştirmenin başarılı olabilmesi için de, hakime tanınan yetkiler, sürekli farklılık gösteren suçlu tipolojileri karşısında yeknesaklık sağlayabilecek ölçüde geniş olmalıdır ancak keyfi uygulamalara yol açacak ölçüye ulaşmamalıdır. Hakim, kanunun tanıdığı bireyselleştirme araçları hakkında tam bilgiye sahip olmalı ve cezalandırmadan güdülen amaç doğrultusunda da fail üzerinden bu amaca ulaştıracak bireyselleştirme araçlarını etkin şekilde kullanabilmelidir. 91 Hürriyeti bağlayıcı cezaların infazından asıl olarak Cumhuriyet Savcısı sorumludur, bunun yanında ceza evi yönetim ve disiplin kurulları ile ayrıca Bakanlık bünyesinde ki Ceza ve Tevfik Evleri Genel müdürlüğü de infazdan sorumlu kuruluşlardır. 26 1.3.2. Bireyselleştirme Araçları Cezanın bireyselleştirme araçları genel olarak takdiri indirim nedenleri, cezanın ertelenmesi müessesi, seçenek yaptırımların uygulanması ve süresiz hüküm yöntemleri olarak ifade edilebilir.92 1.3.2.1. Takdiri indirim Nedenleri Failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki davranışları veya yargılama sürecindeki davranışları gibi hallerin dikkate alınarak ya da cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurularak ceza üzerinde hakimin takdiri ile cezada indirim yapılabilmesine imkan tanınan hallere takdiri indirim nedenleri denir. Takdiri indirim nedenleri, temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulmayan hallerin dikkate alınmasına imkan sağlayarak cezanın bireyselleştirilmesinde etkili olan önemli bir müessesedir.93 Türk ceza hukukunda, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu 59. maddesinde yer verilen takdiri indirim nedenleri 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 62. maddesinde kısmi değişikliklerle aynen yer almıştır. Bu konu çalışmamızın ikinci kısmında teferruatlı şekilde açıklanacağı için burada sadece takdiri indirim nedenlerinin bir bireyselleştirme aracı olduğu ifade edilmesi amacıyla yetinilmiştir. 1.3.2.2. Cezanın Ertelenmesi94 İlk defa suç işleyip de, bu suçtan ötürü hapis cezasına mahkum olan sanığın, yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık ve ileride tekrar suç işlemeyeceği yönünde mahkemede oluşturduğu kanaat çerçevesinde hakimin takdir yetkisi ile cezanın infazını belirli süre geri bırakabilmesine erteleme denir.95 Cezanın ertelenmesi iyi bir 92 93 94 95 Mahsup sisteminin de bireyselleştirme aracı olduğu ifade edilse de, mahsup aslında şartlarının varlığı halinde uygulanmak zorunda olunulan (TCK m.63) ve hakimin herhangi bir takdirinin olmadığı bir müessese olduğundan bireyselleştirme aracı olarak kabul edilemeyecektir. Karşı görüş için bkz. Özbek vd., Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.663. Mahmut Koca ve İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınları, (Ağustos 2013),s.581. Erteleme konusunda geniş bilgi için bkz. Ali Rıza Töngür, Ceza Hukukunda Yeni boyutlarıyla Erteleme, Adalet Yayınevi, 2009.; 71. Faruk Turhan, “Yeni Türk Ceza Kanununa Göre Cezaların Ertelenmesi ve Uygulamada Ortaya Çıkan Bazı Sorunlar”, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (EÜHFD), X/3-4, (Aralık 2006), ss.27-54. Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler Temel Bilgiler, Seçkin Yayınları, 2014, s.417. 27 suç politikası aracı olduğu gibi aynı zamanda cezanın bireyselleştirilmesine hizmet eden elverişli bir kurumdur.96 5237 s. TCK m.51’de düzenlenen erteleme kurumuna göre; iki yıl veya daha az süreli hapis cezası alan (bu süre, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır. TCK m.51/1) ve daha önce herhangi kasten işlenen bir suçtan ötürü üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmiş bulunmayan ve suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaat oluşturan sanık hakkında cezanın ertelenmesi kararı verilebilir (TCK m.51/1a.b). TCK m.51/8’e göre cezası ertelenen kimse denetim süresi içerisinde 51. Madde de ifade edilen şekilde tekrar suç işlememesi halinde ceza infaz edilmiş sayılır. Bu haliyle af müessesinden ayrılarak, infaz edilen cezaların hüküm ve sonuçlarını doğurur. Cezanın ertelenmesi taraflarca talep edilebilecek bir hakkı olmayıp, hâkimin duruma göre uygulayıp uygulamamakta takdir yetkisinin bulunduğu bir müessesedir.97 Ancak tarafların talepte bulunması halinde mahkeme gerekçeli olarak olumlu veya olumsuz bir karar vermek durumundadır.98 Erteleme kararı mahkûmiyet kararı ile beraber verilir, temyiz mahkemesi olan Yargıtay’ın erteleme kararı verme yetkisi bulunmamaktadır. Ancak istinaf mahkemelerinin yürürlüğe girmesi halinde bölge adliye mahkemeleri erteleme kararı verebilir. 99 Erteleme kararı verilmiş olan hükmün temyiz incelemesi sonucunda bozulması halinde, önceki erteleme şahsa bağlı olduğu için kazanılmış hak teşkil eder. Bu durumda bozma sonrası yeni hükmün süre sınırında problem olmaması halinde sanık kazanılmış hakkından istifade ederek ceza ertelenir. 100 Cezanın ertelenmesi mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen ya da suçtan önceki hale getirilmek suretiyle tazmini şartına bağlanabilir. Bu durumda şart gerçekleştirilene kadar fail ceza infaz kurumunda tutulabilir (TCK m.51/2). 96 Bahri Öztürk ve Mehmet Ruhan Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, Seçkin Yayınları, (Nisan 2013), s.432. 97 Hapis cezası ihtiva eden bütün özel ceza yasaları ve ceza içeren kanunlar ertelemeye TCK m.5’in atfı ile konu olabilir. Ancak 5739 sayılı kanunla Terörle Mücadele Kanununda yapılan değişiklik ile “Bu Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak… verilen hapis cezası… ertelenemez. Ancak bu hükümler onbeş yaşını tamamlamamış çocuklar hakkında uygulanmaz." denilerek istisna getirilmiştir. 98 Hüseyin Turan, “Hakime tanınan Takdir Yetkisi”, Adalet Dergisi, .8, (Temmuz 2001), s. 111 99 Töngür, Ceza Hukukunda Yeni boyutlarıyla Erteleme, s.105. 100 Öztürk ve Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, s.443. 28 Cezası ertelenen hükümlü hakkında denetimli serbestlik süresi öngörülebilir. Bu süre hükmedilen cezadan az olmamak kaydı ile bir yıldan az üç yıldan fazla olamaz (TCK m.51/3). Hakim denetim süresine, failin yeniden suç işlememesini sağlamaya yeteceği kanaatine ulaştıracak bir süreye takdir yetkisi ile hükmedecektir.101 Denetim süresi içerisinde madde 51/4’e göre; a) Bir meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün, bu amaçla bir eğitim programına devam etmesine, b) Bir meslek veya sanat sahibi hükümlünün, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına, c) Onsekiz yaşından küçük olan hükümlülerin, bir meslek veya sanat edinmelerini sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmesine Mahkemece karar verilebilir. (5) Mahkeme, denetim süresi içinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişiyi görevlendirebilir. Bu kişi, kötü alışkanlıklardan kurtulmasını ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin hususunda hükümlüye öğütte bulunur; eğitim gördüğü kurum yetkilileri veya nezdinde çalıştığı kişilerle görüşerek, istişarelerde bulunur; hükümlünün davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişme hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir. (6) Mahkeme, hükümlünün kişiliğini ve sosyal durumunu göz önünde bulundurarak, denetim süresinin herhangi bir yükümlülük belirlemeden veya uzman kişi görevlendirmeden geçirilmesine de karar verebilir.” Şeklinde tedbirler uygulanabilir. Fail denetim süresindeki yükümlülüklerine iyi halli olarak geçirmesi halinde cezası infaz edilmiş sayılır (TCK m.51/8). Ancak hükümlünün denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde veya yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi durumunda erteleme kararı düşer ve kalan cezanın tamamı veya bir kısmı infaz kurumunda çektirilerek cezanın tamamı infaz edilmiş sayılır (TCK m.51/7). 1.3.2.3. Seçenek Yaptırımlar102 Suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna ve yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre bir yıldan az cezaya mahkûm edilen failin cezası kanunda öngörülen farklı seçenek yaptırımlara 101 102 Özbek vd., Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.681. Seçenek yaptırımlar hakkında geniş bilgi için bkz. Çetin, Türk Ceza Kanununda Seçenek Yaptırımlar. 29 çevrilebilmesine seçenek yaptırımlara hükmetme denir. Seçenek yaptırımlar kısa süreli cezaların bireyselleştirilmesine oldukça müsait bir kurumdur. TCK m.50’de genel olarak ifade edilen seçenek yaptırım türleri kısaca, adli para cezası, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilmesi, bir eğitim kurumuna devam ettirilme, belirli yerlere gitmenin veya belirli etkinlikleri yapmanın yasaklanması, belirli meslek veya sanatın icrasından men edilme veya kamuya yararlı bir işte çalıştırılma gibi cezaların kısa süreli hapis cezası yerine uygulanabilen seçenek yaptırım türüdür (TCK m.50/1-a,b,c,d,e,f). Hâkim kanunda yer alan kısa süreli hapis cezalarını failin durumuna göre cezanın bireyselleştirilmesi amacıyla seçenek yaptırımlardan birisine çevirip çevirmeme takdir salahiyetine sahiptir. Ancak mahkum olunan cezanın otuz gün ve daha az bir hapis cezası olması halinde veya fiili işlediği tarih itibariyle onsekiz yaşından küçük ya da altmış beş yaşından büyük olan sanığın cezasının bir yıldan az süreli bir hapis cezası olması hallerinde hâkim bu hapis cezalarını seçenek cezalardan birisine çevirmek zorundadır (TCK m.50/3), bu konuda kanun takdir yetkisi tanımamıştır. Ancak her halükarda kişilerin evvelden hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmalıdır. Ayrıca CGTİHK m.110’da düzenlenmiş bulunan özel infaz usulleri de cezanın bireyselleştirilme yöntemi olarak değerlendirilebilir. Zira altı ay veya daha az hapis cezası 103 almış olan hükümlü hakkında, özel infaz hükümlerinin uygulanmasına karar verecek olanda mahkemedir. Mahkeme bu konuda tam bir takdir yetkisine sahiptir. Özel infaz şekilleri CGTİHK m.110’a göre; hafta sonu infaz, geceleri infaz, konutta infaz yöntemleridir. Bu infaz şekillerinin 104 belirlenmesinde de esas etken hükümlünün şahsiyetidir. 1.3.2.4. Süresiz Hüküm Yöntemi Cezanın bireyselleştirilmesinde gelinen en uç nokta süresiz hüküm yöntemidir. Buna göre hâkim sadece sanığın suçlu olduğuna ve ceza evinde kalmasının uygun olacağına hükmetmekte ancak hapiste ne kadar kalacağı konusunda bir kısıtlama belirtmemektedir. Cezanın fail üzerindeki etkilerinin sürekli olarak değerlendirilerek ıslah olduğu ve topluma geri dönmeye hazır olduğu 103 Bu süre; “a) Kadın veya altmışbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları altı ay, b) Yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları bir yıl, c) Yetmişbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları üç yıl” şeklinde uygulanır. CGTİHK m.110/2 104 Özbek vd., Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.592. 30 kanısının uyanması halinde kişinin cezasının sona erdirilmesini gerektiren ancak toplum için tehlikeli halinin devam ettiği hallerde ise hapis cezasının devam ettiği bir hüküm yöntemidir.105 Cezanın süresinin belirsiz olarak cezaya hükmedilerek cezanın failin şahsındaki gelişimlere göre verilmiş olmasının bireyselleştirmeye oldukça elverişli olduğu savunulsa da suiistimallere oldukça açık olması ve kanuniliğin sağladığı güvenceyi ihlal etmesi yönleriyle eleştirilmiştir.106 Bu eleştiriler karşısında cezanın miktarına üst sınır veya alt sınır koyan farklı uygulamalar şeklinde de tezahürü zaman içerisinde söz konusu olmuştur. Ancak genel olarak özellikle ceza hukukunun en önemli prensip ilkelerinden olan kanunilik ilkesinin ve belirlilik ilkesinin sağladığı güvenceyi ortadan kaldırması bakımından, her ne kadar bireyselleştirme aracı olarak idealize edilse de sosyal hayatta tatbik edilmesi oldukça güç bir cezalandırma yöntemi olduğundan uygulaması oldukça sınırlı kalmış bir cezalandırma tarzıdır. 105 Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.152.; Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.581.; Tüfekçi, Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi, s.131. 106 Süresiz hüküm yöntemi hakkında ileri sürülen olumlu ve olumsuz görüşler hakkında bkz. Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.583 vd. 31 İKİNCİ BÖLÜM TAKDİRİ İNDİRİM NEDENLERİ KAVRAMI VE GELİŞİMİ 2.1.Takdiri İndirim Nedenleri Kavramı 2.1.1.Genel Olarak Takdiri indirim nedenleri kavramsal olarak son yüzyılda ortaya çıkmış olsa da esası hakimlerin yargılamadaki takdir salahiyetlerine dayanmaktadır. Bu kurum, ceza hukukunun birçok esaslı kurumundan daha fazla ceza yargılamalarında esas olarak uygulanmaktadır ancak aynı oranda doktrinde inceleme konusu olarak değerlendirilmeye alındığı söylenememektedir. Bu müessesenin gayesi cezanın şahsa uyarlanması olan cezanın bireyselleştirilmesidir. Zira suçların, klasik okul savunucularının iddia ettikleri gibi serbest bir irade ürünü olarak ortaya çıkıp doğrudan suçun inceleme konusu yapılmasının yanlışlığını zaman göstermiştir.107 Bu gün artık anlaşılmıştır ki insan gerek kendi ruh aleminin gerekse yaşadığı toplumsal çevrenin tesirindedir ve gerçekleştirilen hareketler insanın ruhi aleminde oluşsa da bu duyguların oluşmasına çevrenin olumlu veya olumsuz ciddi tesiri söz konusudur. Bunun içindir ki ceza tayin edilirken suçun önemi kadar suça tesir eden sebeplere de dikkat etmek gerekmektedir. Pozitivistlerinde iddia ettikleri gibi, suç cemiyet içinde teşekkül etmekte bu yüzdende suç hem ferdi hem de sosyal bir hadisedir. 108 Bu yüzden ortaya çıkan suç karşısında gerek suçlu olan failin gerekse sosyal çevre ve suça tesiri söz konusu olabilecek harici etmenlerin bir bütün olarak incelenmesi ve buna göre ceza tayinine gidilmesi suçluya daha uygun bir cezalandırma için gereklidir bu da ancak cezaların bireyselleştirilmesi ile mümkün olabilir görünmektedir. Çünkü hiçbir suçlu ve suç diğer bir suçlu veya suça benzemez, 107 108 Veldet, “Cezai Sosyoloji, Cezaların Şahsileştirilmesi ve Enrico Ferri”, s.25. Veldet, “Cezai Sosyoloji, Cezaların Şahsileştirilmesi ve Enrico Ferri”,s.27. 32 suçlunun akli ve sosyal durumu, ekonomik durumu, sosyal statüsü, eğitimi ve daha bir çok faktör vardır ki her bir suç ve suçluyu birbirinden ayırır. Bu yüzden aynı suçu işleseler bile her faile ayrı bir ceza uygulanması gayet tabidir. Yukarıda da izah edildiği gibi cezanın bireyselleştirilmesi de bunu amaçlayan bir uygulama olarak, kanun koyucu tarafından soyut ve genel olarak tespit edilen cezaların, suçlunun şahsının nazara alınarak cezanın tayin edilmesine denilmektedir. 109 İşte cezaların bireyselleştirilmesine imkan tanıyan en önemli müesseselerden biride “takdiri indirim nedenleri” müessesesidir. Bu kurumun ceza hukuku bakımından önemini ifade etmesi bakımından ETCK m.59. maddenin kabulü sırasında bir meclis üyesinin sözleri dikkate değerdir; “Esbabı muhaffifei takdriye usulü, asrı hazır ceza mevzuatının en büyük fütuhatından birisidir. Hakimin fiili, beşeri hataların takdiri hususunda vazıı kanunun mesaisini itman eder”110demiştir. Türk ceza mevzuatında cezanın bireyselleştirilmesi genel ve ayrı bir başlık olarak ele alınmamaktadır, bireyselleştirme araçları olarak kabul edilebilecek olan “cezanın ertelenmesi” (TCK m.51), “seçenek yaptırımlar” (TCK m.50) ve “takdiri indirimler” (TCK m.62) kurumları farklı başlıklar altında mevzuatımızda yer almaktadır.111 Bir diğer bireyselleştirme aracı olarak kabul edilebilecek olan “süresiz hüküm” yöntemine ise mer’i kanunumuzda yer almamaktadır. Türk doktrininde takdiri indirim nedenleri konusunun incelenmesinde farklı eğilimler söz konusu olsa 109 Erem, Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku, C.I., s.241.; Zeki Hafızoğulları ve Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5.baskı, USA Yayıncılık, 2012, s.515. 110 Servet Sezgin, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Bir İnceleme”, Adalet Dergisi, 8, 1951, s.1314. 111 Takdiri indirim nedenleri 765 s. Türk Ceza Kanunu’nda “Cezaya Ehliyet Ve Bunu Kaldıran Veya Hafifleten Sebepler” başlığı altında ele alınmaktayken, 5237 s. Türk Ceza Kanunu’nda ise “Cezanın Belirlenmesi Ve Bireyselleştirilmesi” bölümünde yer almıştır. 33 da takdiri indirim nedenlerinin cezanın bireyselleştirilmesi aracı olduğu noktasında tüm yazarların hemfikir olduğu söylenebilir.112 2.1.2. Tanım ve Mahiyeti Takdiri indirim nedenleri kurumu çerçevesinde, her somut olayın kendine özgü şartları ve her failinde farklı hususiyetler taşımasından kaynaklanan farklılıkları kanun önceden belirlememektedir. Hakim, bu hususları somut olaya göre değerlendirerek takdir yetkisi çerçevesinde cezada indirim yapabilmesini bu kurum sağlamaktadır. 113 Bu kurumu Gözübüyük; “takdiri azaltıcı sebepler suçlu lehine mevcudiyeti ve mahiyeti hakimin serbest takdirine bırakılmış cezayı indirici sebeplerdir” 114 şeklinde tarif etmektedir Bu kurum özellikle suçlu lehine kanun koyucunun evvelden tahmin edemeyeceği durumlarla somut olayda karşılaşılmasında hakime bir manevra alanı sağlanmaktadır. Ayrıca fail işlediği suç için hakkında yasada gösterilen cezanın alt sınırını aşmaya elverişli olan, özelliklede sabit cezalar bakımından somut vakıada ağır olduğu hissedilen cezanın hâkimin takdiri ile hafifletilmesine imkân sağlayan bir müessesedir takdiri indirim nedenleri. Takdiri indirim sebebi çerçevesinde hâkimin takdir yetkisini kullanması, kanunun hâkime tanıdığı alt üst limitler arasında temel cezayı takdir etme yetkisinden farklıdır. Temel cezanın tayininde, kanunun herhangi bir maddesi çerçevesinde muayyen limitler belirlenmesi ve hâkimin bu limitler aralığında, cezayı hafif vermek istiyorsa alt sınıra yakın, fazla cezaya hükmetmek istiyorsa üst sınıra yakın bir noktadan temel cezayı belirlemesi söz konusudur. Takdiri indirim nedenlerinin varlığı halleri ise temel ceza belirlendikten sonra kanunda yer alan 112 Bu konuda Hakan Hakeri, İzzet Özgenç, Bahri Öztürk/M. Ruahn Erdem, M.Emin Artuk/ Ahmet Gökce/ A. Caner Yenidünya, Nur Centel/Hamide Zafer/ Özlem Y. Çakmut, Ayhan Önder, Ceza Hukuku Dersleri, Erdal Yerdelen, Haluk Toroslu ve Mahmut Koca/ İbrahim Üzülmez hocalar kanunun sistematiğine uygun olarak “Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi” başlığı altında bu konuyu incelemişlerdir. Tahir Taner, Ersan Şen, Hamide Zafer, Doğan Soyaslan, Sulhi Dönmezer/Sahir Erman, Zeki Hafızoğulları/ Muharrem Özen ve Nevzat Toroslu hocalar ise bu konuyu genel olarak “cezaya etki eden nedenler” veya “cezayı hafifleten nedenler” başlıkları altında incelemişlerdir. Türk doktrininde Cezanın bireyselleştirilmesi konusunu ayrı bir başlık olarak ve bu bireyselleştirme araçlarını da bu kategoride inceleyen sadece Veli Özer Özbek/M. Nihat Kanbur/Koray Doğan/Pınar Bacaksız/İlker Tepe hocaların eseri söz konusudur. Ayrıca İzzet Özgenç hocanın danışmanlığını yaptığı Elif Tüfekçi’nin yayınlanmamış “Cezanın Belirlenmesi Ve Bireyselleştirilmesi” adlı yüksek lisans tezinde de takdiri indirim nedenleri cezanın bireyselleştirilmesi araçları olarak ayrı bir bölümde ele alınmıştır. Bu çalışmalar dışında birçok makalede de bu konu “cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi” başlığı altında TCK m.61’de ifade edilen sistematik içerisinde yeri gelince ifade edilmektedir. 113 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.361. Şeref Gözübüyük, Hukuka Giriş ve Hukukun Temel Kavramları, 35. Baskı, Turhan Kitabevi , (Ağustos 2013), s.234. 114 34 artırım ve indirimler yapıldıktan ve sonuç cezaya son şeklinin verileceği anda hakimin kullanılabileceği bir yetkidir takdiri indirim nedenleri yetkisi. Böylelikle takdiri indirim nedenleri hâkime, kanunun belirlediği alt sınırdan daha aşağı bir cezaya hükmetmesine imkân tanır. Bu yönüyle dahi bu müesseseye ihtiyaç bulunduğu Dönmezer/Erman tarafından şu şekilde belirtilmektedir; “cezaların aşağı ve yukarı sınırlarını gösteren ve hâkime bu sınırları aşma yetkisi vermeyen bir sistemde takdiri hafifletici sebeplere ihtiyaç vardır.”115 Takdiri indirim nedenleri müessesesinin mahiyeti hakkında çok şey ifade edilebilecek olsa da genel olarak şu dört husus her zaman öne çıkmaktadır; Birinci olarak, takdiri indirim nedenleri genel olarak sınırsızdır. Takdiri indirim nedenlerinin nelerden ibaret olacağı genel olarak kanunlarda belirtilmemesi yani suç ve suçluya ilişkin nelerin takdiri indirime neden olacağının takdiri hâkimin salahiyetine bırakılarak sınırsız bir sebepler alanı bırakılmaktadır. İkinci olarak, takdiri indirim sebepleri yapısı gereği şahsidir. Yani birden fazla fail olsa da, takdiri indirime konu sebep hangi şahısta ortaya çıkmışsa sadece o şahıs bundan yararlanabilir, diğer şeriklere sirayeti söz konusu değildir.116 Bu yüzden hâkim her şahıs için takdiri indirimin varlığının olup olmadığını ayrı ayrı değerlendirmelidir. Ancak takdiri indirime sebep olan şey müşterek gerçekleştirilen fiile ilişkinse bu durumda tümü için geçerli olabilir. Üçüncü olarak, takdiri indirim nedenlerinin varlığına karar verme yetkisi son hükmü verecek olan hâkime veya mahkemeye aittir. Bu konuda mahkeme gerek tarafların gerekse iddia makamının ileri sürdükleri takdiri indirim nedenleri ile bağlı değildir. Dördüncü olarak, Takdiri indirim sebebi sadece cezayı azaltan bir kurumdur. Suçluluğu ortadan kaldırmayacağı gibi cezayı dahi ortadan kaldırmaz ya da suçun mahiyetini değiştirmez.117 115 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.365. J.Güral, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Mukayeseli Bir İnceleme I”, Ankara Barosu Dergisi, 63, 1949, s.16. 117 Bir dönem Fransız ceza sisteminde takdiri indirim nedenleri suçun mahiyetini değiştirmekteydi, buna göre takdiri indirim nedenlerinin varlığı halinde suç kendinden sonra gelen daha hafif bir cezaya çevrilmekteydi. Örneğin Kabahat suçunun cünha suçuna dönüşebileceği kabul edilmekteydi. Bkz. J.Güral, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Mukayeseli Bir İnceleme I”, s.17. 116 35 2.1.3. Hukuki Niteliği ve Amacı Mahkemelere intikal eden birçok olayda, özellikle ceza hukukuna bakan yönüyle, yapılan davranışın karşılığı olarak kanunun belirlediği cezaya hükmeden hâkim birçok kriteri cezalandırmaya esas almaktadır. Ancak sosyal hayatta öyle durumlarla karşılaşılabilir ki kanun koyucu bunu evvelden tahmin edipte söz konusu durumu failin lehine veya aleyhine değerlendirip kanunda yer vermesine imkan yoktur. İşte böylesi durumların hayatta karşılaşılabileceğini öngören kanun koyucu hâkimi bu durumlarda çaresiz ve ortada muallakta bırakmamak için failin lehine olarak değerlendirilebilecek durumlarda önceden belirli olmayan nedenlere dayanılarak cezada indirim yapabilmesini sağlayan takdiri indirim nedenlerini benimsemiştir. Takdiri indirim nedenleri, suç ile ceza arası adil bir oranın bulunması şeklinde beliren adalet duygularına cevap verebilecek nitelikte bir kurumdur. Zira “kanunsuz suç ve ceza olmaz” şeklinde klasik okulun temel dayanağı olan kanunilik ilkesinin tavizsiz uygulanması ile ortaya çıkan bazı durumlarda adalet duyguları ile çelişen durumlarla karşılaşılmıştır. 118 Kanunlarda yer verilebilecek olan basamaklı ceza sistemi ya da hafifleştirici kanuni sebepler gibi araçlar öngörülmüş olsa da, birbirine benzemeyen her bir suç ve suçlu karşısında tam olarak adaletin temini bu araçlarla sağlanamayabilecektir. İşte burada ceza adaletinin tatmin edici şekilde sağlanabilmesi için suçun tüm vasıflarının dikkate alınması kadar suçlunun da kişiliğinin tüm yönleri ve suça etki eden sosyal etmenlerin mahiyeti hakkıyla değerlendirmeye alınabilmelidir. Bu durumlarda takdiri indirim nedenlerinin hâkime tanıdığı imkân nispetinde somut olaylarda bu eksiklikler giderilebilecek ve kanunilik ile adalet duyguları arasında orantılı bir denge sağlanabilmiş olacaktır. 119 Bu bakımdan cezaların adil olarak tayininde takdiri indirim nedenleri gibi bir müessese ile büyük bir boşluk doldurulmuş olmaktadır. Zira sağlanacak adalet gerek mağdur, gerek toplum, gerekse fail açısından etkili ve tatminkâr olabilmesi hâkime tanınacak böyle bir yetki ile sağlanabilecektir.120 Kanun koyucu tarafından cezalar belirlenirken suçlu dikkate alınamamaktadır, zaten kanunun yapılış tekniği ve usulü dikkate alındığında bunun 118 Sezgin, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Bir İnceleme”, s.1313. Tüfekçi, Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi, s.100.; Levent Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”, Adalet Dergisi, 12,1993, s.568. 120 Artuk, “Ceza Kanununun Suç Siyaseti Bilimi Açısından Değerlendirilmesi”, s.16. 119 36 pek mümkün olmadığı da aşikârdır. Hükmedilecek cezanın amacına ulaşabilmesi, daha adil ve tatminkâr bir cezaya hükmedilebilmesi ancak cezanın suça ve suçluya uydurulması yani cezanın bireyselleştirilmesi yöntemi ile mümkün olacaktır. Bu bakımdan takdiri indirim nedenleri, kanun koyucunun belirlediği soyut cezaları, hâkim somut olayda failin kişiliğine uyarlaması şeklindeki cezanın bireyselleştirme yönteminde hâkime tanınmış önemli bir araçtır.121 Uygulamada bazı öyle hallerle karşılaşılabilir ki kanunun kabul ettiği ceza, adalet bakımından çok sert görünebilir. Bu haller kanunda cezayı azaltıcı nedenlerin belirlenmemesi şeklinde de olabilir. Karşılaşılan böylesi hallerde çok sert hükümle failin cezalandırılmasındansa, cezayı başka yollu hafifletme imkânı da yoksa ağır ceza vermektense faile ceza vermeme cihetine gidilebilmektedir. Bu da toplumun menfaati ve adaletin sağlanması bakımından tezat bir durum ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. İşte takdiri indirim nedenleri ile somut olayda tespit edilen suç karşısında bir cezaya hükmetmek zorunda olan hâkim kanunun sertliğini bir nebzede olsun giderebilecek ve doğabilecek bazı mahzurları önleyebilecektir. 122 Aslında bu durumlarda hâkim temel cezanın belirlenmesi esnasında takdir yetkisini kullanmakta olsa da, sabit cezalar, yani alt üst sınırları belirlenmemiş cezalar, karşısında hâkimin kanundaki cezayı ilan etmeden başka fonksiyonunun olmamaktadır. Hâkimin bu konuda takdir yetkisinin bulunmaması oluşabilecek mahzurların giderilebilmesi için takdiri indirim nedenleri oldukça fonksiyonel bir kullanıma sahip bir araçtır. 123 Örneğin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını, hâkimin takdiri indirim nedenleri çerçevesinde kullanacağı takdir yetkisi ile süreli bir hapis cezasına çevirebilmesi gibi. Hâkimlere tanınacak takdiri indirim nedenleri yetkisi özellikle ceza kanunu bakımından hâkimlerin en geniş takdir yetkisine sahip oldukları alanlarından birini oluşturmaktadır. Zira birçok hukukçuda ceza hukukunun gelişmesinde insancıl duyguların ve yeni bakış açılarının ceza kanunları içerisine girmesinde takdiri 121 Halûk Çolak, ve Uğurtan Altun, “Ceza Yaptırımının Bireyselleştirilmesi Vasıtası Olarak Takdiri İndirim Nedenlerinin Normatif Hükümleri Ve Hukukî Sonuçları”, Adalet Dergisi, 30, (Ocak 2008),s.4.; Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.219.; Tüfekçi, Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi, s.100.; Adil Sanal, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, Adalet Dergisi, 9, 1956,s.1015. 122 J.Güral; “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Mukayeseli Bir İnceleme II”, Ankara Barosu Dergisi, 64-65, 1949, s.30 123 Toroslu, Ceza Müeyyidesi,s.220. 37 indirim nedenleri müessesinin büyük etkisi olduğunu kabul etmektedirler. 124 Bu müessese sayesinde kanun koyucuların uzun süre müdahale etmelerine ihtiyaç kalmayan ve sürekli değişebilen toplumsal vicdanın gereklerine uygun cezaların verilebilmesine imkân veren bir kanun topluma kazandırılmış olmaktadır. Zira kanun koyucu ancak soyut ve genel şablonlar oluşturabilir. Söz konusu şablonları bireye uygulayacak hâkimlere bu konudu cezayı kısmen de olsun daraltma ve bireye uygun hale getirme noktasında tanınacak bir esneklik payı ile hâkim benzer suçun çok farklı şekillerde karşısına gelmesi durumlarında veya faillerin kişilik özelliklerinin farklılık arz etmesi hallerinde bu yetki ile daha uygun ve adil cezalandırma kararları verebilecektir. Çünkü kanun koyucunun olaysal ve bireysel farklılıkları önceden belirleyip buna göre müeyyide öngörmesi pek mümkün gözükmemektedir. Bu yüzden bu durumları aşmak için hâkime belirli bir özgürlük tanınması kaçınılmaz gözükmektedir. 2.1.4. Takdiri İndirim Nedenleri Hakkında ki Eleştiriler Takdiri indirim sebeplerinin gerekliliği ve faydası evleviyetle dile getirilse de, söz konusu kurumun bazı sakıncalı yönleri ile de eleştirilmektedir. Bu hususta en çok eleştirilen nokta, kısa süreli hapis cezalarının ana kaynaklarından birinin bu müessese olarak görülmesidir. Kısa süreli cezalar sebebiyle faillere verilen ceza, cezanın önlenmesi amacına özellikle cezanın özel önleme amacına ulaşılmasında engel olacağı düşünülmektedir. Bu durum da failin pişmanlığına sebep olmadığı gibi kısa süreli de olsa mahkûmların bir arada bulunması sebebiyle kötü huyların birbirlerine sirayet etmelerine ve üç beş günlük bir mahkumiyet bile olsa faillerin zaten sorunlu olan ahlaklarının daha da bozulması riski barındırıldığı ifade edilmektedir. 125 Bu eleştiriyi yerinde ve haklı bulmayanlar ise söz konusu iddialar karşısında şunlar ifade etmektedirler; kısa süreli cezaların bahsedilen riskleri mevzubahis olsa da özellikle kısa süreli mahkûmiyetlerin genel olarak sorumluluğu takdiri indirim nedenleri kurumunun mevcudiyetinden değil daha çok bu yetkinin yerinde ve uygun şekilde 124 J.Güral; “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Mukayeseli Bir İnceleme II”,s.31.; Sezgin, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Bir İnceleme”, s.1314. 125 Taner; Ceza Hukuku Umumi Kısım,s.451.; Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”, s.569. 38 kullanılmayışından ortaya çıkan bir durumdur.126 Zira failin söz konusu kısa süreli cezadan olumsuz olarak etkileneceği düşünülmekte ise cezanın adli para cezası gibi seçenek yaptırımlara çevrilerek infaz edilebilir ve böylelikle hapishaneye girmesi engellenerek hapishanenin söz konusu kötü etkilerinden kurtarılabilir. Ayrıca kısa süreli cezaların tek kaynağı takdiri indirim nedenlerinin gösterilmesi de yerinde değildir, kaldı ki birçok suçun cezası olarak doğrudan kanun koyucu kısa süreli hapis cezası öngörmüştür. Bir başka eleştiri olarak, ceza kanununda suçlar için öngörülen cezaların miktarının aşağı ve yukarı sınırları kanunda belirlenmiş olması hâkimin cezayı bu iki sınır arasında takdir edebilir olmasından dolayı takdiri indirim nedenlerine gerek olmadığı ifade edilmiştir. Ancak söz konusu durum alt üst limitleri belli olan cezalar için geçerli olsa da sabit cezalarda bu durum mevzu bahis olmaması dolayısıyla yerinde bir eleştiri olmadığı ifade edilmektedir.127 Ayrıca takdiri indirim nedenleri ile kanunda belirlenen cezaların alt miktarından daha aşağıya inme imkanı sağlanmaktadır. Bu yönüyle aşağı ve yukarı sınırlar arasında ceza belirlenmesi ile eşdeğer bir müessese olduğu iddia edilemez. Takdiri indirim nedenleri hakkında ifade edilen bir başka eleştiri ise, akıl ve mantık çerçevesinde uygulanması gereken hukukun, özellikle jüri sistemi benimsenen mahkeme türlerinde takdiri indirim sebeplerinin hukuku bir merhamet ve duygular çerçevesinde uygulanır hale getirmekte olduğu ve bu yüzden hukuka olan güvenin zedelenmesine sebep olduğu ifade edilmiştir.128 Zira davalarda hemen her olayda bu yetki ileri sürülmekte ve ilgili ilgisiz herhangi bir sebepten dolayı ceza indirimi talep edilip jürice kabulü sağlanmaktadır. Bu eleştiri karşısında; nasıl ki kanuni hafifletici sebepler hukuka olan güveni sarsmıyorsa takdiri indirim sebepleri de hukuka olan güveni sarsmayacağı ifade edilmiştir. Hatta kanun koyucunun her şartı önceden öngöremeyeceği kabul edilerek oluşacak boşluğu hâkim takdiri indirim nedenleri çerçevesinde sahip olduğu yetki ile failin lehine olarak giderebilmesine imkân sağlanması yönüyle hukuka olan güveni daha da kuvvetlendireceği ifade 126 Erem, Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku, C.I., s.259.; Erem, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, III/2-3-4,s.358.; Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.365.; Taner; Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.451. 127 Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”,s.569. 128 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.364.; Toroslu, Ceza Müeyyidesi,s.220. 39 edilmiştir. 129 Ayrıca davayı izleyenler hangi hallerin takdiri indirim sebebi olarak kabul veya ret edildiğini bilebileceklerinden dolayı adaletin tesisini vicdanlarında duyabilirler. Cezanın failin kişiliğine uydurulmadan verilmesi toplumda adalete olan duyguyu daha da zedeleyecektir bu yüzden de bu kuruma ihtiyaç zaruridir.130 Takdiri indirim nedenlerinin belirsiz olması da bazı yazarlarca eleştirilmiş ve belirsiz takdiri indirim sebepleri ile hâkim adeta kanun koyucu konumuna getirilerek kanun boşluklarını doldurma yetkisi verildiği ileri sürülmüştür. Şayet kanunda yer alan ceza ile söz konusu suç arası bir orantısızlık mevzubahis ise bunu düzeltebilecek ancak kanun koyucu olmalıdır denmiştir.131 Bu yetki ile adeta kanun koyucu gibi davranan hâkim, kanunda öngörülmeyen farklı durumları sanki kanunda varmış gibi cezayı belirlemede etken kabul etmesi ve bu yüzden de söz konusu yetkiye sahip hâkim adeta kanun koyucu durumuna getirilmesi eleştirilmektedir. Bu yetki ile yer yer kanun koyucu gibi davranması sağlanan bir hakim yetkisinin ortaya konulması ile adeta kanun koyucu bazı durumlar karşısında aczini göstermektedir.132 Bu eleştiri karşısında; hâkimin herhangi bir durumu takdiri indirim sebepleri çerçevesinde cezada indirim yapmaya neden görmesi hali onu kanun koyucu durumuna değil bilakis hakimleri adaleti tesis edici konumuna getirir ki zaten hâkimlik sıfatını taşıyandan da bu vasıf beklenir. Beşeri bir durum karşısında karar verici konumda olan birisi vicdanının rehberliğinde somut olayı analiz etmeli ve çıkarımlarını kararına yansıtabilmelidir. Zira verdiği karar ile hâkim öncelikle kendi vicdanını tatmin edebilmelidir. Örneğin, kanun failin ikrarını lehe bir indirim sebebi saymış olsa bu durumda ikrarda bulunan her faile bu indirimin uygulanması doğru gözükmekte iken, ikrarı yüzsüzlüğünden ve utanmazlığından kaynaklanan fail içinde aynı indirimin uygulanması adaleti zedeleyici olacaktır. Ancak ikrar takdiri bir indirim sebebi olması halinde ise hâkim failin ikrarını değerlendirip indirim yapıp yapmama noktasında adaleti tesis edici isabetli bir takdirde bulunabilecektir.133 Hatta takdiri indirim nedenlerinin varlığı değil de bilakis takdiri indirim nedenleri 129 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.364.; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.893.; Erdal Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi (Türk ve Alman Uygulaması), Adalet Yayınevi, (Mart 2013), s.287. 130 Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.220. 131 J.Güral, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Mukayeseli Bir İnceleme I”, s.17.; Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.394.; Taner; Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.451. 132 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.287. 133 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.364.; Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.221.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.287. 40 olabilecek durumların kanun koyucu tarafından önceden tespit edilerek kanuni birer indirim sebebi yapılması hali adaletsizlikle yol açabilir.134 Takdiri indirim sebeplerinin kötüye kullanılabilmesinin mümkün olması veya suiistimalle açık bir müessese olması yönüyle de eleştirilmektedir. 135 Bu eleştiri karşısında; söz konusu durumun bir uygulama problemi olup, müessesenin sorunlu olmasından kaynaklanmadığı ifade edilebilir. Bu durumun düzeltilmesinde kanun uygulayıcılarının iyileştirilmesi durumunda suiistimallerin söz konusu olmayacağı ifade edilebilir. Ayrıca kanunu kötüye kullanmak isteyen her uygulayıcı her durumda bu yola başvurabilir, bu yüzden söz konusu durum kanundan değil uygulayıcıdan kaynaklanan bir arızi sebeptir. Takdiri indirim nedenlerinin eleştirilebileceği bir diğer esaslı nokta da kanunilik ilkesine aykırılık oluşturduğu iddiasıdır. Buna göre ceza müeyyideleri kişinin en temel haklarına dokunduğundan dolayı kanuniliğe sıkı sıkı bağlı kalınması gerekmektedir. Kişiler kanunda öngörülmeyen herhangi bir halden dolayı ceza miktarları değişmemelidir şeklinde eleştirilebilir. Ancak buna karşılık olarak, takdiri indirim nedenleri ile failin cezası arttırılmamaktadır sadece lehine indirim yapılması gibi durumlar da kullanılabildiği için sanığın lehine olarak kanunilik ilkesini zedelememektedir. 136 Bilakis cezanın amacına uygun verilmesi bakımından ceza kanununda en kullanışlı genel bir indirim maddesi olarak kabul edilebilmektedir. Bu yönüyle modern ceza siyasetine de uygun bir düzenlemedir. Yapılan eleştirilerden bir diğeri de, takdiri indirim nedenlerinin her suçta indirime imkân verecek şekilde kullanılması şeklinde gelişi güzel kullanılması eleştirilmiş ve özellikle kanunda belirlenen bazı hallerde örneğin tekerrür oluşturmayan ancak mükerrer suç hallerinde veya faillerin çocukları suçta kullanması gibi durumlarda takdiri hafifletici sebeplerin uygulanmamasının daha iyi olacağı ifade ediliştir.137 Bu durum tamamen uygulamacıdan kaynaklanan bir problem olup takdiri indirim nedenlerinin uygun ve elverişli olarak kullanılması halinde faydalı bir müessese olduğu söylenebilir. 134 Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.394. Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.364. 136 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.306. 137 Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.452. 135 41 Ceza kanunu içerisinde yapılan değişiklikler sonucunda bazı cezalar arası dengesizlik oluşması karşısında takdiri indirim nedenlerinin bu gibi ihmali orantısızlıkları gidermede bir araç olarak ta kullanılabileceği ifade edilmiştir. 138 Takdiri indirim nedenleri daha az ceza verilmesi gerekirken kanuni sebeplerden dolayı daha fazla ceza verilmek zorunda kalınan halleri tolere edebilecek bir sistem olarak da düşünülebileceği ifade edilmiştir. 139 Diğer bir ifade ile takdiri indirim nedenleri bazı hallerde kanunun aksayan yerlerinde düzeltici etki yapabilecek şekilde adeta kanunda boşluk dolduran bir müessese olarak değerlendirilmiş ve geniş yorumlanarak amacı dışında kullanılmaya müsait hale getirilmesi yönüyle eleştirilmiştir. Ancak bu durum kurumun aslında ne kadar fonksiyonel olabileceğini göstermesinin yanında amacı dışında kullanılması kuruma getirilecek bir eleştiri değil kullanıcılarına getirilecek bir tenkit olabileceği söylenebilir. Ayrıca söz konusu haldeki aksaklıkları sadece kanun koyucu gidermelidir, kanaatimizce takdiri indirim nedenleri kanun koyucunun hatalarını tolere edecek bir müessese olarak kabul edilemez. 2.1.5. Takdir Yetkisi Kavramı 2.1.5.1. Genel Olarak Toplumsal ihtiyaçlardan doğan uyuşmazlıkların giderilmesi için yapılan kanunlar, kanun koyucu tarafından soyut olarak genel bir suç fiilinin toplumda yarattığı etkiyi ve suçla ihlal edilen varlık veya menfaate bir değer yükleyerek tespit ettikten sonra bağımsız bir varlık kazanırlar ve kanun koyucunun denetiminden çıkarlar. 140 Bu aşamadan sonra somut olay için belirlenen soyut kurallar tatbik edilecektir. Bu uygulama için, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız mahkemelere ihtiyaç vardır. Bu mahkemenin başında bulunan hâkim mahkemede önüne gelen 138 765 s. TCK döneminde bazı kararlarda bu tür uygulamalara da rastlanmış ve Yargıtay bu gibi hallerde adaletin tesisi için takdiri indirim nedenlerinin uygulanması gerektiğini içtihat halini alan kararlarına rastlanmaktadır; “TCK’nın 430. maddesinin 1 ve 2. fıkraları, ceza müeyyidesi bakımından farklıdır. Ancak, 432. Maddede gösterilen şartların tahakkuku halinde iki fıkradaki cezalar eşit duruma gelmektedir. TCK. nın 430/2 maddesinde yazılı fiili işleyen şahsın, mağduru iade ve serbest bırakması sebebiyle, 432, madde uygulandığında göreceği ceza aynı kalmakta, bu ise sanık aleyhine adil olmayan uygulamayı husule getirmektedir. Bu nedenle, hak ve nesafet kurallarına dayanılarak 59, maddenin uygulanması yerinde olur” (CGK, 5.6.1972, 41 /239). Aynı şekilde, “ölüm cezasını gerektiren halde 59. Maddenin 1. Fıkrasının uygulanması halinde 59. maddenin de göz önünde bulundurulması gerektirmektedir.”( CGK. 23.9.1985, I-I77/474; bkz. 1. CD, 16.11.1988, 3948/4101) 139 Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.570. 140 Seyfullah Edis, “Hukukun Uygulanmasında Yargıca Tanınmış Takdir Yetkisi”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 30/1-4, 1973, s. 169. 42 olaylar hakkında iddia, savunma ve deliller ışığında hukuki bilgisi ile mesleki tecrübesini kullanarak ulaştığı vicdani kanaati ile olay hakkında karar verecektir. İşte bu safhada kanunun gerek olay gerekse sonuç hakkında bağlanabilecek neticeler konusunda hâkime yetkiler vermesine takdir yetkisi denir.141 Takdir etmek ise genel bir kanaatte bulunma, ihtimaller arasında görüşünü belirtme olarak ifade edilebileceği gibi bir şeyin değerini, önemini belirtme ya da değer biçme olarakta ifade edilebilir.142 Takdir yetkisi hakkında yapılan bir diğer tanım ise şu şekildedir: Takdir yetkisi kanun koyucunun bilerek ve isteyerek, yani bilinçli olarak bıraktığı kural içi boşlukların hukuk kurallarını uygulamakla yükümlü olanlarca, olaylardaki özelliklere toplumdaki ahlaki düşünceler, hukukun birliği takdir yetkisini tanıyan kuralın amacı, sosyal adalet gibi hususlar göz önünde tutularak ferdileştirilip doldurulması yetkisidir.143 Olayların ilk elden hâkimlerin önünde anlatılması, delil olarak nitelenebilecek delillerin doğrudan hâkimlerin önüne gelmesi, tarafların iddia ve savunmalarının sözlü veya yazılı olarak doğrudan hâkimlere iletmesi bakımından mahkemeler adeta olayların tekrar edildiği bir alandır. İşte burada her bilgi ve belgeye sahip olan ve gerektiğinde inceleme veya keşif yapabilme yetkisi olan hâkimlere takdir yetkisinin tanınması gerekmektedir. Ayrıca kanunun belirleyeceği çerçeve kuralların, önceden beklenmesi ve düzenlenmesi öngörülemeyen yeni olaylara kanunun uyarlanması ve sürekli gelişen toplumsal devinime kanunların uydurulması ile beklenen adaletin gerçekleştirilmesi hedefine ulaşabilmek için hâkimlere takdir yetkisi tanınması adeta kaçınılmaz hale gelmiştir.144 Bu nedenlerle kanun koyucu tarafından hâkimlere takdir yetkisi bilerek ve istenerek tanınmaktadır.145 Ayrıca bu yetkinin hâkimlere tanınması hâkimlere olan güvenin de bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Kanun tarafından tanınacak takdir yetkisi hakkında bazı durumlarla karşılaşılabilir. Takdir yetkisine herhangi bir kıstas getirilmemesi halinde takdirin genişliği oranında takdir hataları artabilecek ve benzer suçlarda farklı uygulamaların olmasına neden olacaktır. Bunun yerine takdir yetkisi tanınmaması hallerinde de, aynı suçlar söz konusu olsa bile suçun işleniş şekli, suç öncesi ve sonrası durumlar 141 Kemal Gözler, Hukuka Giriş, Bursa, Ekin Kitabevi Yayınları, (Ağustos 2013), s.279. http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts 143 Edis, “Hukukun Uygulanmasında Yargıca Tanınmış Takdir Yetkisi”, s.170. 144 Bilgen Kükner, “Hakimin Hukuk Uygulamasındaki Serbestinin Sınırları”, Terazi Hukuk Dergisi, 7/72, (Ağustos 2012),.s.19. 145 Gözler, Hukuka Giriş, s.281.; Turan, “Hakime Tanınan Takdir Yetkisi”, s.108. 142 43 cezanın belirlenmesinde önemli olabilmektedir, bu durumda bunlar dikkate alınmamaktır. Yargıtay bir kararında bu durumu; “CezaIarın miktarının Saptanmasının, hiçbir kriter getirilmeden tamamen hakimin takdirine bırakılması takdirin genişliğine paralel olarak, hataları çoğaltacağı gibi kişisel takdirler sonucu aynı suç için çelişkili sonuçlar doğabilecektir, Buna karşılık aynı suçu işleyenler için değişmez cezaların öngörülmesi ise, suçun işleniş şekli ve şartlarını suçlunun kişiliğini, onu suça iten etkenleri göz önüne alma olanağı vermeyeceğinden ve hakimi sadece maddede yazılı cezayı bildiren bir konuma sokarak cezanın kişiselleştirilmesi olanağını önleyecektir, Bu nedenle hakime aşağı yukarı sınırları arasında ceza belirleme yetkisi verilmek suretiyle cezadan beklenen amaç sağlanmış ve suçlu içinde en uygun cezanın tayin ve hükmedilmesi olanağı tanınmış bulunmaktadır”(6. CD, 20.06.1995, E.1994/92, K.1995/14 Şen 2006, 82-96) şeklinde bu ve benzeri durumları açıkça ifade etmiştir. Ceza kanunu kapsamında tanınan takdir yetkisi maddede belirtilen suçun şartlarının oluşup oluşmadığı hakkında olabileceği gibi ceza miktarının belirlenmesi bakımından da söz konusu olabilir. Örneğin TCK m.185/1’de “içecek sulara veya yenilecek veya içilecek veya kullanılacak veya tüketilecek her çeşit besin veya şeylere zehir katarak veya başka surette bunları bozarak kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye düşüren..” denilerek suçun oluşum şartları hakkında “başka surette” ifadesi ile suçun şartlarının herhangi bir şekilde oluşup oluşmadığının tespiti hakimin takdir yetkisine bırakılmıştır. Ceza miktarlarının belirlenmesinde ise kanunda bazı suçlar için sabit ceza öngörülmekte bazıları için ise alt ve üst sınırlar arasında bir ceza belirlenmektedir. Örneğin TCK m.81’de kasten öldürme suçunu işleyen failin müebbet hapis cezası ile cezalandırılacağı ifade edilerek hakime herhangi bir takdir yetkisi tanınmamıştır. Ancak failin işlediği suçun TCK m.85’te düzenlenen taksirle öldürme suçu olduğu tespit edildiği takdirde üç yıldan altı yıla kadar ceza verilebileceği kabul edilerek hakime alt üst sınırlar arasındaki ceza miktarları bakımından takdir yetkisi tanınmıştır. Yine ceza miktarının türünün seçilmesi şeklinde de hakime takdir yetkisi tanınabilir. Örneğin; TCK m.151’de düzenlenen mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde faile hapis veya adli para cezası verilebileceği kanunda ifade edilerek, hakime bu cezalardan birini seçme noktasında takdir yetkisi tanınmıştır. Hakim, suçun ve somut cezanın belirlenmesi konusunda tanınan takdir yetkisini kanunun gösterdiği sınırlar içerisinde objektif olarak kullanmalıdır, kişisel görüş, sahip olunan önyargılar, duygusallık ve benzeri subjektif hallerden olabildiğince sıyrılmalı ve hakim nesnel mantıkla davranarak takdir yetkisini 44 kullanmalıdır. 146 Bunun yanında hakim ceza belirlemesi yaparken sadece kanunda yazılan unsurlarla da bağlı değildir bunun yanında hukukun genel ilkeleri, hak ve nısfet kuralları 147 ile takdir yetkisini ideale en yakın şekilde kullanmaya çalışacaktır. 148 Nihai olarak hakim önüne gelen somut olaylarda kanunun tanıdığı takdir yetkisi çerçevesinde bir cezaya hükmetmekle yükümlüdür ve bundan kaçınamaz. Hakimin takdir yetkisini benzer bazı hukuki müesseselerden ayırt etmek gerekmektedir. 2.1.5.1.1. Takdir Yetkisi – Hukuk Yaratma Hukuk yaratma hususunun söz konusu olabilmesi için somut olaya uygulanabilecek herhangi bir hukuk kuralı olmaması gerekir. Özellikle medeni hukukta söz konusu olan hukuk yaratma kurumunda, hakim adeta kanun koyucu gibi davranarak söz konusu hukuk boşluğu ile ilgili ve olaya özgü bir kural getirmesi mevzu bahis olmaktadır.149 Ancak ceza hukuku gibi kanunilik ilkesinin katı şekilde uygulandığı bir kamu hukuku dalında hukuk yaratma müessesine hayat hakkı tanınmamaktadır. Zira ceza hukukunda kural olarak herhangi bir konuda düzenleme olmaması demek o alandaki hareketlerin kanun koyucu tarafından serbest bırakıldığı anlamı taşımaktadır. Bunun kanun koyucu tarafından iradi veya gayri iradi olması önemli değildir. Hak ve özgürlükler ülkesinde esas kural, hareketlerin özgürlüğüdür. Takdir yetkisinde ise olaya uygulanabilecek bir hüküm vardır ve bu hükmün çerçevesi dâhilinde kanun koyucunun iradi olarak hâkime bıraktığı bir alan mevzu bahistir. Bu yetkinin kullanılması yeni bir kural oluşturulduğu manasına gelmez. Çünkü takdir yetkisinde kural içi boşluk vardır buda kanun koyucu tarafından istenerek bilinçli şekilde bırakılmış boşluktur, hâkimden de takdir yetkisi ile kanun koyucunun kendisine çizdiği çerçevede kalmak şartı ile bu boşluğu doldurması 146 Sami Selçuk, “Yargıcın Nesnel Mantıkla Davranması İlkesi”, Prof.Dr. Mahmut Tevfik BİRSEL’e Armağan, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir,2001, s.654. 147 Hak ve nısfet kavramları hakkında geniş bilgi için bkz. Abdullah Dinçkol, “Hakimin Takdir Yetkisini Kullanırken Hak ve Nısfet”, Yargıtay Dergisi, 19/3, (Temmuz 1993). s.216 vd. 148 Gözler, Hukuka Giriş, s.283. 149 Gözler, Hukuka Giriş, s.275.; Edis, “Hukukun Uygulanmasında Yargıca Tanınmış Takdir Yetkisi”, s.173.; Kükner, “Hakimin Hukuk Uygulamasındaki Serbestinin Sınırları”,s.19. 45 istenir. 150 Takdir yetkisini kullanan hâkim söz konusu kurallın güttüğü amaç doğrultusunda ideal cezalandırmayı sağlayacak şekilde yetkisini kullanacaktır. 2.1.5.1.2. Takdir Yetkisi- İdari Takdir İdari takdir yetkisi; hukuk kurallarının idareye yer, zaman ve durumun gereklerine göre bir serbestliği tanıdığı alanlardır. İdareye tanınan bu yetki idari işlemin yerindeliği ile ilgili olup hukuka bağlılığın istisnası değildir. 151 Bu yetki Anayasa’da belirtilen “her türlü idari elem ve işlem” kapsamında değerlendirilmektedir. Hâkimlere tanınan takdir yetkisi ise sadece kanunda belirtilen durumlarda söz konusu olabilen bir yetkidir, özel hukuk bakımından daha geniş takdir yetkileri söz konusu olabilse de ceza hukuku bakımından, ceza hukukunun mahiyeti gereği, oldukça sınırlı takdir yetkileri tanınmıştır. İdari takdir yetkisi herhangi bir problem karşısında birçok alternatif üretilip bunlar arasından birinin seçilmesi şeklinde idari makamlarca kullanılan bir yetkidir. Oysa hâkimlerin takdir yetkisi sadece kanunda belirtilen sınırlı alanda söz konusu olabilmektedir. İdari takdir yetkisi ile herhangi bir seçim yönünde takdir hakkının kullanılmasında “adil” nitelemesinden ziyade “hal ve icaba uygunluk” veya “ kamu yararına” uygunluk gibi kriterler aranırken, hakimlerin takdir yetkisinde daha ziyade “adil”, “hak ve nısfete uygunluk”, “hukukun genel kurallarına uygunluk” gibi nitelendirmeler aranır. 152 Bu yüzden İdari takdir yetkisi ile daha çok adaletin dağıtılması değil kamu hizmetlerinin ve devlet işlerinin iyi bir biçimde yürütülmesi amaçlanırken 153, hakimlere tanınan takdir yetkisi ile adaletin gerçekleştirilmesi ve kanunun belirlediği ölçüler içerisinde adil ve tek bir çözüm amaçlarına ulaşılmak arzulanmaktadır. 2.1.5.1.3. Takdir Yetkisi- Yorum Hukukta yorum ile ifade dilmek istenen; kanunların anlam ve kapsamının belirlenmesi ve kanun koyucunun iradesinin ne olduğunun ortaya çıkarılması için 150 Gözler, Hukuka Giriş, s.284.; Turan, “Hakime tanınan Takdir Yetkisi”, s.110. Nur Karahan, Kamu Davasının Açılmasında Takdir Yetkisi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013), s.51. 152 Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.156. 153 Edis, “Hukukun Uygulanmasında Yargıca Tanınmış Takdir Yetkisi”, s.176.; Karahan, Kamu Davasının Açılmasında Takdir Yetkisi, s.52. 151 46 yapılan zihinsel faaliyet şeklindedir.154 Hakim yorum yolu ile söz konusu kanunun anlamını ortaya çıkarmaya çalışarak amaca uygun karar vermede yorum yöntemini araç olarak kullanmaktadır. Hukukta yorum ilke olarak serbestken ceza hukuku bakımından yorum daha dardır ve ancak kıyasa yol açamayacak şekilde yorum yapılması mümkündür. Bu husus TCK m.2/3’te “suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz” şeklinde belirtilmiştir. Bu şekilde bakıldığında hâkimlere yorum ile sadece kanun hükmünün açık olmayan hallerde ne ifade etiğini tespit etmek şeklinde bir yetki salahiyeti verilmiştir, oysa takdir yetkisi ile kanunun anlamını ortaya çıkarma değil belirtilen alanda bir iç boşluğu doldurma veya tamamlama yetkisi verilmektedir. Bu yetkiyi kullanırken de yine kanunun belirlediği sınırlar içerisinde hareket edecektir.155 2.1.5.2. Hâkimin Takdir Yetkisini Kullanmasında Bazı Kriterler 2.1.5.2.1. Önyargılardan Kurtulmak Hakim önüne gelen somut olayda önemli önemsiz tüm ayrıntıları ile olaya vakıf olmaya çalışmalı ve bunu gerçekleştirirken kişisel önyargılarından uzak olarak somut olaya bakıp kavramaya çalışmalıdır. Burada özellikle hakimin gerek olayın taraflarına yansız yaklaşması gerektiği gibi kendine karşıda kayıtsız, yansız kalabilmesini başarabilmelidir156 ki bu şekilde olayı kavrayan hakim takdir yetkisini somut olaya daha uygun şekilde tatbik edebilsin. Aksi halde yargıcın önünde gelen sanık hakimin kişisel ve hevesani duyguları çerçevesinde bir takdir yetisi ile belirlenmiş cezaya muhatap olur ki buda kişilerin öncelikle hukuka ve adalete olan güvenlerini yitirmelerinin yanında meşruiyet kaynaklarından biri bağımsız yargı olan devlete olan güvenide sarsar. 157 Hakim kararlarını sadece mesleki bilgisi ve tecrübesini kullanarak mer’i kanuna dayandırarak vermelidir. 2.1.5.2.2. Menfaat Çatışmalarında Adil Denge Sağlama Hakim önüne intikal eden somut vakıada öncelikle hak uyuşmazlığı noktalarını belirlemeli. Söz konusu haklardan hangisinin ne oranda ihlal edilip bu hakları kanunların ne ölçüde öncelikli olarak koruduğunu tespit etmeli ve söz konusu 154 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.171.; İçel ve Donay, Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Hukuku Genel Kısım 1.Kitap, s.132. 155 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.171.; Gözler, Hukuka Giriş, s.282. 156 Selçuk, “Yargıcın Nesnel Mantıkla Davranması İlkesi”, s.655. 157 Edis, “Hukukun Uygulanmasında Yargıca Tanınmış Takdir Yetkisi”, s.178. 47 ihlalleri gidermek için nasıl adilane bir çözüm yapacağı noktalarında mesleki bilgi ve tecrübesi ile muhakeme yürütmeli. Nihai olarak adil bir dengeyi sağlayıcı karar ile cezayı takdir etmelidir. Hakim bu adil dengeyi kurmada, kişinin ve toplumun sosyal şartları ve ekonomik şartlarını da dikkate alarak cezayı ideal şekilde bireyselleştirmeyi sağlayabilmeli böylelikle beklenen adaleti kanun koyucunun belirlediği çerçevede gerçekleştirmeye çalışmalıdır.158 2.1.5.2.3. Benzer Durumlarda Emsal Bir Çözüm Olabilmesi Kendisine takdir yetkisi verilmiş bir hâkim, söz konusu vakıada en yetkili karar mekanizması olarak verdiği kararlar hal ve şartları benzerlik arz eden vakıalarda da emsal olarak kullanılabilecek nitelikte olması gerekir. Bu durum özellikle özel hukuk alanında daha uygulamaya elverişli iken kamu hukuku ve özellikle ceza hukukunda aynı derecede kullanışlılığa sahip değildir. Zira özellikle ceza hukuku alanında tıpa tıp aynı vakıa hâkim önlerine gelme olasılığı çok azdır. Vakıada ufak bir farklılık olsa da bu hâkimin takdir yetkisi bakımından esaslı bir karar değişikliğine yol açabilmektedir. Ancak hâkimlerin kullandıkları takdir yetkileri emsal olarak kullanılmayacak olsa da, kullandıkları her takdir yetkisi çok afaki olmayan hal ve şartlara uygunluk arz eden bir yetki kullanımı olmalıdır. Hâkimler takdir yetkilerini kullanırken toplumda söz konusu vakıalar için oluşan toplumsal vicdandan uzak düşecek bir karar vermeleri, toplum vicdanını zedeleyecektir. 159 Hâkimler toplumsal vicdanı da dikkate alarak takdir yetkilerini kullanmaları toplumsal adalet algısının ikamesi adına uygun olacaktır. 2.1.5.3. Ceza Hâkiminin Takdir Yetkisi Hâkim, öncelikle ceza usul yasalarında gösterilen çerçevede önüne gelen olayın gerekli iddia ve savunmalarını duruşmalarda veya yazılı olarak alacak ve gerekli delil tespitlerinde bulunacaktır. Bu aşamalar ışığında hâkim suçun oluştuğu veya oluşmadığı hususunda gerekli kanaate ulaşıp ulaşmadığını gerekçeli olarak izah edecektir. Şayet suçun oluştuğu kanaatine ulaşmışsa bu durumda gerekli yaptırımın türü ve miktarını belirleme aşamasına geçecektir. Ceza genel olarak üç aşamalı olarak ele alınmaktadır. Birinci olarak, kanun metninde yer alan soyut bir ceza normunun yer alması. İkinci olarak, hüküm safhası, 158 Kükner, “Hakimin Hukuk Uygulamasındaki Serbestinin Sınırları”,s.20.; Edis, “Hukukun Uygulanmasında Yargıca Tanınmış Takdir Yetkisi”, s.179. 159 Edis, “Hukukun Uygulanmasında Yargıca Tanınmış Takdir Yetkisi”, s.180. 48 yani soyut ceza normunun uygulanarak gerçekleşen vakıada belirli kişi veya kişiler üzerinde cezanın hâkim tarafından somutlaştırılması aşamasıdır. Üçüncü ve son aşama ise infaz aşamasıdır, bu da soyut olarak kanunda yer alan maddenin hâkim tarafından somut olaya uygulanması neticesinde hükmedilen cezanın çektirilmesi yani infazıdır.160 Ceza verilmesinde hâkimin rolü ikinci safha olan cezanın hükmedilmesi aşamasında ortaya çıkmaktadır. Burada hâkime soyut normun belirlediği ceza miktarını belirli şahsa duyurmasından ziyade, kanunun tanıdığı alt-üst sınırlar arasında bir cezayı belirleme hakkı tanınması yanında, seçenekli cezalardan birini seçme hakkı, takdiri indirim hakkı ve başkaca tanınan haklarını kullanıp kullanmama yönünde serbest iradesini kullanması imkânı tanınmaktadır. Yani hâkimlerin hukuki değerlendirme yapması ve ulaştığı kanı çerçevesinde bir ceza kararı verme yetisini kullanması ceza hâkiminin takdir yetkisinin temelini oluşturmaktadır.161 Bu hakkın hâkime tanınmaması halinde veya kanunda sabit ceza sisteminin kabul edilmiş olması hallerinde hâkimler ancak mekanik bir araç konumuna düşürülmüş olmakta, sadece faile kanunu ilan eden tellal niteliği arz eder bir durumda olmaktadırlar. Faile verilecek cezanın türü, kanunda belirtilen iki sınır arasında temel cezanın belirlenmesi, artırım indirim oranları ile miktarının belirlenmesi, cezanın ertelenmesi, takdiri indirim nedenlerinin uygulanması, cezayı paraya çevirme gibi birçok alanda ceza hâkimlerine takdir yetkisi tanınmıştır. Verilen bu yetkiler cezalandırmada ve ceza adaletinin sağlanması bakımından çok ciddi bir öneme sahiptir. Cezanın şahsa uydurulması bakımından kritik yetkilere sahip olan hâkim bu yetkilerini belirli ilkeler ve esaslar çerçevesinde kullanması istenir. Hâkimin takdir yetkisini kullanması, hâkimlik sıfatını kazanmasında ve mesleki tecrübesi çerçevesinde edindiği teknik bilgiyi somut olayda uygulayabilmesini gerektireceği gibi aynı zamanda bu yetkiyi gerek suçluyu gerekse toplumu tatmin edecek şekilde kullanmalıdır. Bunun içinde hakimler, hakim oldukları kadar bir psikolog, bir sosyolog ve bazen bir pedegog gibi hareket etmeleri gerektiğini unutmayarak takdir yetkilerini kullanmalıdırlar. 162 Kanun koyucu bir 160 Erem, Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku, C:II, s.241. Erem, Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku, C.II, s.247.; Doğan Gedik, “Basamaklı(Alt Üst Sınırlı) Ceza Sisteminde Temel Cezanın Tayini ve Türk Ceza Kanununun 29/Son Maddesi Üzerine Bir İnceleme”, Adalet Dergisi, 15, 1995, s.363. 162 Bülent Akmanlar, “Ceza Hakiminin Takdir Selahiyeti”, Ankara Barosu Dergisi, 2, 1960, s.18. 161 49 yandan sabit ceza sistemini diğer yandan sınırsız cezaya hâkimin hükmedebilmesi yöntemlerine izin vermeyerek hâkimi belli bir çerçevede sınırlamış ve teknik bilgi ve tecrübesi mukabilinde ona kanunda tanıdığı alan içerisinde takdir hakkı tanımıştır. Bu durum cezanın ferdileştirilmesi bakımından kaçınılmaz bir durumdur. Anayasa Mahkemesi’de vermiş olduğu bir kararında takdir yetkisinin cezanın ferdileştirilmesinin bir sonucu olduğunu vurgulamıştır. Cezaların, suçların ağırlık derecelerine göre önleme ve ıslâh amaçlan da göz önünde tutularak adaletli bir ölçü içinde konulması ceza hukuku esaslarındandır. Cezanın, kanunda gösterilen iki had arasında tayini yetkisinin, hâkimin takdirine bırakılması da cezanın ferdileştirilmesi prensibinin sonucudur.163 Takdir yetkisi öğretide bağlı takdir yetkisi ve serbest takdir yetkisi şeklinde ifade edilmektedir. 2.1.5.3.1. Bağlı Takdir Yetkisi Bağlı takdir yetkisi; hâkimlerin kendi kişisel kanaat ve görüşlerini dikkate almaksızın doğrudan kanun koyucunun iradesi ve amacı doğrultusunda hareket etmesidir. 164 Örneğin; suçun cezasının “ağırlaştırılmış müebbet hapis”, “müebbet hapis” gibi sabit cezalar olarak belirlenmiş olması hallerinde hakim doğrudan “bağlı işlem” de bulunmuş olmaktadır. Bunun yanında alt üst limitleri belirlenmiş sınırlar arasında ceza tayin edilmesi halinde de hakim takdir yetkisini kullanmakta ama belirlenen sınır ve şartlara bağlı olduğu için bu tür durumlarda da bağlı takdir yetkisinden bahsedilmektedir. 165 Bağlı takdir yetkisinin amacı; kanunilik ilkesinin garanti fonksiyonunu pekiştirmek ve söz konusu yetki ile cezanın bireyselleştirilmesi ihtiyacı arasında dengeyi sağlamaktır.166 Yeni Türk Ceza Kanununda, kanun koyucu hakimlerin bu takdir yetkisine gerek doğrudan gerekse dolaylı olarak yönlendirdiği yada tanınan yetkinin alanını belirttiği bir çok madde vardır. Bu anlamda; ceza kanununun amacı (TCK m.1), kıyas ve geniş yorum yasağı (TCK m.2/3),suçta ve cezada kanunilik ilkesi (TCK m.2/1) gibi maddeler sayılabilir. Yine bunun yanında takdir yetkisinin kanunda 163 Anayasa Mahkemesi Kararı: Resmi Gazete 8.11.1967/12745 Esas No : 966/32 Karar No: 967/13 Karar tarihi: 25.5.1967. 164 Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.555.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.101. 165 Gedik, “Basamaklı(Alt Üst Sınırlı) Ceza Sisteminde...”, s.363.; Toroslu, Ceza Müeyyidesi, ss.155156. 166 Öztürk ve Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, s.319.; Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.155.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.102. 50 belirtilen kriterleri bakımından; ilgili maddelerde yer alan cezayı artıran veya azaltan nitelikli haller, temel cezanın belirlenmesindeki temel esaslar (TCK m.61/1),cezayı erteleme (TCK m.51/1),takdiri indirim nedenleri (TCK m.62/2) maddeleri sayılabilir. Bu maddeler ışığında ceza kanunumuz hakimlere takdir yetkisi tanımış olsa da bu yetki daha ziyade belirlenen sınırlar içerisinde kullanılabilmektedir. Bu yönüyle kanunumuzdaki bu tür takdir yetkileri “bağlı takdir yetkisi” olarak değerlendirilebilir.167 Kanunumuzda tanınan takdir yetkileri bakımından bağlı takdir yetkisine istisna olarak; suç için kanunda öngörülen seçimlik cezalardan birini seçme yönünde hakimi bağlayan herhangi bir kanun olmadığı fikri ileri sürülse de, Hakim bu belirlemeyi yaparken TCK m.61/1’de yer alan kriterlerden bağımsız davranamayacaktır. Bu yüzden yine bağlı bir takdir yetkisi kullanması söz konusudur.168 Yine hakimin belirleyeceği seçimlik ceza alternatiflerinin seçilebilme koşullarında farklılık arz etmesinden dolayı yine kanunla bağlı bir takdir yetkisi mevzu bahistir. 2.1.5.3.2 Serbest Takdir Yetkisi Hakim kanun koyucunun etkisinde kalmadan, hür iradesi ile kanunun içeriğine ilişkin düşüncesini ifade edip kanunun sınırlamadığı ölçüde bunu uygulayabilmesi haline serbest takdir yetkisi denir. 169 Buna göre, takdir hak ve yetkisinin niteliği, kurumun hedefi ve öngörülüş amacı mahdut sınırlar çizmeye hakimi sınırlamaya imkan vermemektedir. Bir nevi serbest takdir yetkisi, hakime tanınan takdir yetkisinin herhangi bir kanun maddesi ile çerçevelendirilmeden hakim salahiyetine tevdi edilmesi halidir. Serbest takdir sisteminde, cezayı azaltıcı takdiri nedenlerin varlığının kabul ve değerlendirme yetkisi, tamamen yargıca ait bir haktır.170 Nitekim Erem “... herhangi bir hadisede cezayı azaltıcı takdiri nedenlerin var olup olmadığının belirlenmesi davayı gören yargıca aittir”171 demek suretiyle bu konuyu açıkça ifade etmektedir. 167 Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.155.; Önder, Ceza Hukuku Dersleri.age.,s.555; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.102. 168 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.102. 169 Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.555. 170 Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”, s.571. 171 Erem, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”.agm., s.358 51 Serbest takdir yetkisi mutlak serbest takdir yetkisi tarzında olabileceği gibi nisbî serbest takdir yetkisi şeklinde de olabilir. Nisbi serbest takdir yetkisi ile yazılı mevzuatta açıkça hakime takdir yetkisi tanındığı ifade edilmekte ancak nelerin takdiri indirim nedeni olup olmayacağı mevzuatta ifade edilmeden hakimin tayin ve tespitine bırakılan bir serbest takdir yetkisi halidir. Nisbi serbest takdir yetkisi cezaların bireyselleştirilmesinde adeta kanunla hakimin ortak hareket etmesi halini ifade etmektedir, kanun cezayı belli safhaya kadar getirmekte ardından hakime bırakmaktadır. 172 Türk ceza hukukunun takdiri indirim nedenleri konusunda kabul ettiği sistemin Nisbi serbest takdir yetkisi olduğu ifade edilebilir. Nitekim Yargıtayda bir kararında bu hususu açıkça belirtmiştir. 5237 sayılı TCY’nın 62’incimaddesinin 2’inci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra ‘gibi’ denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin yasada sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak sayıldığı açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan ‘faili geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri’ nedenleri uygulamada hakimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak ta 5237 sayılı TCY’nın tıpkı 765 sayılı TCY’nda olduğu gibi takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistem değil serbest değerlendirme sistemi benimsediği kabul edilmelidir. (YCGK 19.02.2008 9/13-41) Mutlak serbest takdir yetkisi ise daha ziyade Amerika, İngiltere gibi ülkelerde uygulanan ve hakime kanunda açıkça tanınmış bir takdir yetkisi verilmiş olmasa da genel anlamda ceza adaletinin sağlanması ve cezanın bireyselleştirilmesi bakımından hakimlere zımni olarak tanınan bir takdir yetkisidir. 173 Örneğin; Amerika Birleşik Devletlerinde yargıç ölüm cezaları hariç diğer cezalarda en aşağı ve yukarı ceza miktarları arasında dilediği bir cezayı tayin edebileceği gibi, cezanın uygulanmasını sonraya da bırakabilir veya suçluyu probation (deneme süresi) kurumunun gözetimi altına da koyabilir. Cezaların kişiselleştirilmesi konusunda bu kurum geniş rol oynamaktadır. 2.1.6. Cezaların Arttırılması veya Hafifletilmesi Kanunda yazılı hallerde dışında cezaların miktar ve oranı hâkimlerce arttırılamaz, eksiltilemez ve değiştirilemez. TCK m.61/(10) “Kanunda açıkça yazılmış olmadıkça cezalar ne artırılabilir, ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir.” 172 173 Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”,s.571. Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”,s.570.; Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.152. 52 ifadesi bunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu kural Anayasa m.38/3 te belirtilen “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.” ve TCK m.2/1’ de belirtilen “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz” hükümlerinin belirttiği ve koruduğu kanunilik ilkesinin sonucudur. Zira kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi, (nullum crimen, nulla poena sine lege) modern ceza hukukunun en saygın ilkelerinden biridir. Bu yüzden ancak kanunda açıkça yazılı haller çerçevesinde cezalar arttırılabilir veya eksiltilebilir. 2.1.6.1. Kanuni Arttırma veya Hafifletme Kanuni çerçevede cezanın artırım ve eksiltme imkanı tanıyan haller, genel sebepler ve özel sebepler diye ikiye ayrılabilir. Genel sebepler, Türk Ceza Kanununun genel hükümler kısmında yer alan teşebbüs (TCK m.35), iştirak (TCK m.37,38,39,40), zincirleme suç (TCK m.43), haksız tahrik (TCK m.29), yaş küçüklüğü (TCK m.31), akıl hastalığı (TCK m.32) gibi durumlardır.174 Özel sebepler ise her suç hakkında yasa koyucunun kabul ettiği müstakil sebeplerdir. Maddelerde her suç için sayılan nitelikli cezayı ağırlaştırıcı veya hafifletici hallerdir. Hırsızlıkta malın değerinin az olmasının (TCK m.145) cezayı azaltması veya cinsel taciz suçunun nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi (TCK m.105/2) halinin cezayı arttırması gibi. Kanunumuz cezaların arttırılması için genel bir sebep kabul etmemiş bu konuda cezayı artıran özel ağırlaştırıcı sebepler belirlemiş ve buna bağlı kalınmasını istemektedir. Olayda kanuni artırım veya hafifletme hallerinin mevcut olması olayda ayrıca takdiri indirim nedenlerinin uygulanamayacağı manasına gelmemektedir. Ancak hakimin takdiri indirim sebebi saydığı neden aynı zamanda kanuni bir indirim hali ise, takdiri indirim değil özel norm- genel norm ilişkisi gereği söz konusu indirim nedeni sadece kanuni indirim nedeni olarak uygulanabilecektir. Aynı neden hem takdiri indirim nedeni hem de kanuni indirim nedeni olarak iki kere uygulanamaz. 174 Sayılan bu müesseseler asıl olarak doktrinde farklı olarak ele alınmaktadır, burada cezayı arttıran veya azaltan kanuni hal olarak değerlendirmesinin sebebi sadece sonuç cezaya olan etkileri bakımından yapılan değerlendirme açısındandır. Doktrinde genel olarak; teşebbüs ve iştirak cezayı genişleten hal, yaş küçüklüğü ve akıl hastalığı kusurluluğu ortadan kaldıran ya da azaltan hal, haksız tahrik ise kusuru azaltan hal olarak kabul edilmektedir. 53 Yasa koyucu bazen cezanın bireyselleştirilmesinde doğrudan failin statüsü, ünvanı vs. gibi durumlara göre cezayı arttırabileceği gibi indiredebilir de hatta yer yer cezasızlık sebebi de sayabilir. Örneğin, cinsel saldırı suçunu işleyen failin kamu görevlisi olması gibi. Veya milletvekillerine tanınan yasama sorumsuzluğu gibi. Bunlara genel olarak “yasama bireyselleştirmesi” adı da verilmektedir. 175 Bu tür bireyselleştirmenin Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuş olsa da Anayasa Mahkemesi bu durumlarda Anayasa’ya herhangi bir aykırılık olmadığına hükmetmiş ve cezalandırma siyasetine uygun bir durum olduğunu belirtmiştir.176 2.1.6.2. Takdiri Arttırma veya Hafifletme Takdiri sebepler, hakime kanunun tanıdığı ölçüler çerçevesinde öngörülen ceza miktarına göre fail için bir cezanın tayin edilip belirtilmesidir. Bunu da hakim TCK m.61’ de belirtilen usul çerçevesinde yapacak ancak nihayetinde cezayı alt sınıra veya üst sınıra yaklaştırmayı şahsi takdiri yönünde belirleyecektir. Burada özellikle arttırma veya hafifletmenin adı takdirdir ve bu durum içerisinde açıkça arttırma veya hafifletme sebeplerini içerir.177 Yasa koyucu hakimin takdir yetkileri çerçevesinde hakime, TCK m.62’de yer verdiği “takdiri indirim nedenleri” ile ceza hakiminin tamamen hür iradesi çerçevesinde şekillenebilecek bir takdir yetkisi tanımıştır. Hâkimin bu yetkisi, iki sınır arasında belirlediği ve diğer kanuni artırım ve hafifletici sebepleri de uyguladıktan sonra cezaya son şeklini veren bir takdir yetkisidir. Takdiri indirim sebeplerinin cezaya etkisi bazen doğrudan veya dolaylı olarak da olsa kanuni indirim hallerinden daha fazla etkiye sahip olabilmektedir. Örneğin TCK m.62’ye göre “müebbet hapis cezası yerine, yirmi beş yıl hapis cezası verilir” şeklinde ki düzenleme söz konusu olamasaydı, fail normal müebbet cezasının karşılığı olarak koşullu salıverme kuralarına göre infaz kurumunda 24 yıl (5275 s. CGTİHK m.107/2) kalacaktır. Takdiri indirim nedenlerinin uygulanması ile müebbet hapis cezası 25 yıl süreli hapse çevrilecek ve bu süre üzerinden koşullu salıverme süresi hesaplanacaktır. İnfaz kurumunda kalma süreside 2/3 oranıyla tespit edileceğinden failin infaz kurumunda kalacağı süre yaklaşık 16 yıl 8 ay gibi bir 175 İçel vd., İçel Yaptırım Teorisi, s.159. AYM K. 02.07.1968, E.1967/52, K.1968/29, Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, 6, 1969, s.243. 177 Erem, Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku, C.II., s.244. 176 54 süreye inecektir. Bu durumda takdiri indirim nedeni ile her ne kadar genelde 6/1 oranında indirim yapılsa da dolaylı olarak daha yüksek bir oranda failin mahkûmiyetinde indirime sebep olmaktadır, yaklaşık 8 yıl bu da cezanın 1/3’e yakın gibi ciddi bir oran oluşturmaktadır. Böylelikle bazı durumlarda hakimlere tanınan takdiri indirim nedenleri ile kanuni indirime oranla daha fazla cezada indirim yetkisi verilmiş olmaktadır.178 5237 sayılı TCK madde 62/1’de yer alan “indirilir” şeklinde biten cümleden bazı yazarlarca bu cümlenin emredici nitelikte olduğu ve hakimin bu konuda uygulayıp uygulamama yönünde takdir hakkı olmadığı ifade edilmektedir. Hakim bu emredici cümle karşısında her olayda takdiri indirim nedeni olarak cezada indirim uygulayacaktır. Her ne kadar madde başlığı takdiri şeklinde ifade edilse de bu emredicilik karşısında kanuni bir indirim haline gelmektedir. Bu yönüyle başlıkla fıkra çelişmektedir. Ayrıca maddede takdiri indirim oranı konusunda yine hakim kısıtlanarak iddia edildiği gibi bir takdir yetkisi verilmediği ileri sürülmüştür. Her ne kadar maddeden lafzi olarak bu şekilde bir anlam çıkarılması mümkün görülse de, maddenin ruhuna ve uygulamasına bakıldığında bu yetkinin tamamen hakimlere tanınan bir takdir yetkisi olduğu açıktır. Madde metninde yer alan “Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı hâlinde” şeklindeki ifade zaten lafzen de bunu teyit etmektedir. Buna göre, fail lehine cezayı hafifleten nedenlerin varlığı halinde takdiri nedenler uygulanmalıdır. Ancak bu durumu tespit edecek hakimdir ve bu konuda da serbesttir. Olayda hangi durumları fail lehine indirim sebebi kabul edilip edilmeyeceğine hakim karar verecektir. Zaten hakim fail lehine herhangi bir durum tespit ettiğinde bunu zaten uygulamaktan kaçınamamaktadır. Maddenin ilk fıkrasındaki bu emirde bu durumu korumak içindir. Yani hakim fail lehine herhangi bir durumun varlığını tespit ettikten sonra ilk fıkranın emrediciliği ortaya çıkmakta ve hakim artık keyfi davranamamakta, söz konusu fail lehine tespit ettiği duruma dayanarak cezada indirim uygulayacaktır. Ayrıca bu emredicilik Yargıtay’ın bu kararları incelemelerine sebep teşkil eden bir durum olarak düşünülmekte. Bu durum yine de takdiri indirim nedenlerini kanuni indirim olarak kabul edilmesini gerektirmemektedir. İkisi de tamamen farklı birer indirim halidir. Takdiri indirime neden olan haller tamamen genel ifadelerle gösterilmekteyken (örneğin TCK m.62/2 gibi), kanuni indirim nedenleri kanunda tek tek ve açıkça gösterilmek zorundadır. 178 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.312. 55 Takdiri sebepler genel olarak cezayı azaltıcı yönde değerlendirilirken, cezayı ağırlaştıran takdiri nedenler olması mümkün olup olamayacağı da irdelenmelidir. Öncelikle mevzuatımızda takdiri indirim sebeplerine açıkça yer verilmişken takdiri ağırlaştırıcı sebepler gibi bir müesseseye yer verilmemiştir. Bu yüzden mevzuatımız bakımından cezanın takdiri olarak arttırılmasından bahsedilemeyecektir. Tabi bu sonuç kanunilik ve belirlilik ilkelerinin diğer hukuk dallarına nispeten daha katı uygulanan ceza hukuku bakımından beklenebilir doğal bir sonuçtur. Burada hakime tanınan aşağı ve yukarı sınırlar arasında bir cezanın belirlenmesinde özellikle ETCK dönemi uygulamasında ifade edilen “takdiren ve teşdiden” ifadesi ile belirlenen cezayı takdiri ağırlaştırıcı sebep olarak kabul etmek mümkün değildir. Kanun koyucu verdiği bu yetkinin aşağı veya yukarı sınırlara yakın olarak kullanılmasının gerekçesini ve hangi kıstaslara göre artırıp azaltabileceğini açıkça ifade ettiği gibi hüküm gerekçesinde de bu yönde izah aramaktadır. Bu nedenle iki sınır arasında cezanın belirlenmesi takdiri ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilemez.179 Kanunumuzda madde 62 dışında Cezan kanunun özel hükümler kısmında da yer yer indirim sebepleri mevcuttur, bunlar her ne kadar takdiri olarak algılanabilse de kanaatimizce bu durumlar yine de kanuni birer indirim hali sayılırlar. Çünkü kanun koyucu hangi halde bu indirimin uygulanabileceğini yine madde metninde ifade etmektedir. Örneğin Kamu Görevinin Terki Veya Yapılmaması başlıklı YTCK md.260/2. fıkrasına göre; Kamu görevlilerinin meslekî ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları hâlinde, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da verilmeyebilir. denilmektedir. Burada hakimin cezayı indirme takdir yetkisi var ama şartı kamu hizmetinin aksamamış olmasıdır, bu halde cezayı hakim indirebileceği gibi ceza vermekten imtina da edebileceğini kanun ifade etmektedir. Şarta bağı bir yetki olduğu için kanımızca kanuni bir takdir yetkisidir. Fakat söz konusu durumun şarta bağla olsa da takdiri bir indirim hali olduğunu ifade eden yazarlarda söz konusudur.180 179 180 Önder, Ceza Hukuku Dersleri, s.568. Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 16.baskı, Adalet Yayınevi, (Ekim 2013),s.666. 56 2.2. Takdiri İndirim Nedenlerinin Ortaya Çıkışı 2.2.1.Tarihi Gelişimi 2.2.1.1.Roma Dönemi Roma hukukunun ilk dönemlerinde kesin ve sabit cezalar kanunlarda yer aldığı için, hâkimlere takdir yetkisi tanınmış değildi ve bu dönemde faillerin manevi sorumlulukları kabul edilmemekteydi. Doğu Roma İmparatorluğu devrinde ise bu günkü ceza hukukuna dahi sirayet eden saik, suçun niteliği, kişi, yer gibi cezayı gerektiren fiilleri inceleyen ve buna göre hâkimin cezayı indirebilmesi yetkisi tanınmıştır.181 Söz konusu bu hak devletin İmparatorluk dönemlerinde geniş şekilde bahşedilmiş olup hatta failin geçmişteki hayatını da karara etki edecek şekilde göz önüne alınabileceği belirtilmiştir.182 İmparatorluk döneminde hâkimlere verilen geniş takdir yetkisi suiistimallere ve ölçüsüz kullanımlara sebep olmuştur. Bu suiistimallerden ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkması üzerine Justinyen döneminde hâkimlerin bu yetkisi kısmen kısıtlanmış ve kanunilik ilkesi daha katı şekilde uygulanmaya başlanmıştır. 2.2.1.2.Orta Çağ Dönemi Orta çağ dönemlerinde daha çok cezaların keyfiliği sistemi hakimdi. Hâkimler ölçüsüz ve neredeyse sınırsız bir takdir hakları vardı cezayı arttırıp azaltma noktalarında. Öyle ki, bir fahişe ile evlenmek, bir kardinalle yolların kesişmesi, bir meslek mensubu olmak cezayı indirmeye sebep olabileceği gibi arttırmaya sebepte olabiliyordu. Bu durum karşısında dönemin önemli düşünürlerinden Bacon “en iyi kanun, hakimin takdirine en az payı bırakan kanundur” 183 diyerek tepkisini göstermiştir. Dönemin Kanonik hukuku kanunda gösterilmeyen genel bir takdiri indirim nedeni kabul etmiştir. Bu durumda uygulayıcılara yol gösterme adına Saint Thomas “Kim, neyi, kimin yardım veya vasıtasıyla, niçin, nasıl, ne zaman, ne 181 Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59.”,s.568; Sezgin, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Bir İnceleme”, s.1314. 182 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.361.; “Hatebur … ratio … et antectae vitae” (geçmişteki hayat da göz önünde tutulur.) 183 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.361.; Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”,s.568. 57 hakkında” (quis, quid, quibus auxilis sive instrumentis, cur, quomodo, quando, circa quod)184 şeklinde formülleştirmiştir. 2.2.1.3.Aydınlık Çağ Dönemi Aydınlık çağ dönemine doğru ceza kanunların da yer alan hâkimlerin geniş takdir yetkileri toplumda ciddi tepkilere sebep olmuş ve uygulamada ortaya çıkan keyfilikler ve adaletsizlikler son derece sakıncalı olduğu anlaşılarak bu duruma tepki olarak hâkimlerin takdir yetkileri ortadan kaldırılmıştır. Dönemin anlayışı keyfiliğin hâkimlerde bile tehlikeli olduğu ve hâkimlerinde birer insan olması nedeniyle hata yapabilecekleri düşüncesi yaygınlık kazandı ve hâkimlerin bile kanun otoritesine tabi olması gerektiği lüzumu hissedildi. 185 Bu anlayış doğrultusunda yapılan düzenlemelerle hâkim sadece kanunda yazılı olan hükümleri uygulayan, söz konusu cezaları hesaplamakla görevli bir kişi durumuna getirilmiştir. Bu durumu Montesquieu “hakimi kanunun dudakları saymışlar “ şeklindeki ifadesiyle özetlemiştir.186 Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin kanunlarda daha görünür olmaya başladığı aydınlanma dönemi sonrasında artık her şeyin evvelden kestirilemeyeceği uygulamalardaki problemler sonucu anlaşılmıştır. Bunun üzerine failin ve diğer koşulların farklılıklarının da göz önüne alınması ancak bu durumun önceden kanun koyucu tarafından öngörülemeyeceğinden bu yetkinin hâkimlere bırakılması düşünülmüştür. Bu amaçla failin sosyal ve ailevi yaşantısı yanında fiilin ağırlığı gibi durumları hâkimlerin takdirine bırakılarak, belirlenen sınırlar arasında hâkimlerin cezaya belirlemesi kabul edilmiştir.187 Takdiri indirim nedenlerinin tarihi gelişimi ele alınırken, takdiri indirim nedenlerinin doğduğu yer olarak kabul edilen Fransa ve Türk ceza kanununun iktibas edildiği İtalya’da ki takdiri indirim nedenleri müesseselerinin tarihi gelişimleri üzerinde ayrıca durmak yerinde olacaktır. 184 Sezgin, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Bir İnceleme”, s.1315.; Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.361. 185 Garçon,“Ceza Hukuku,...”, s.759. 186 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.42. 187 Garçon,“Ceza Hukuku,...”, s.760.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.43. 58 2.2.1.3.1. Fransız Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri Fransız hukukunda ilk örf hukuku dönemlerinde ve sonra 16, 18. yüzyıllarda Fransız laik cezacıları hâkimlerin geniş takdir yetkisinin olması gerektiğini savundular. Ancak daha sonraları hakimlerin cezaları dilediği gibi artırıp azaltmaları konusundaki takdir yetkilerinin keyfi kullanımlara neden olduğu için ciddi sorunlar olarak ortaya çıkmaya ve toplumsal huzursuzluğa sebep olmaya başlamıştı. Bu durumda cezaların kanuniliği sistemini doğumuna vesile olmuştur. Magna Charta’nın 39. maddesinde zımnen yer alan ve sonrasında 1789 tarihli İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamesinin 7. maddesi ile 1791 tarihli Fransız Anayasasının 8. maddesinde kabul edilen Kanunilik ilkesine yani kanunsuz suç ve ceza olmaz prensibi açıkça kabul edilmiş oldu.188 Ayrıca 22 Temmuz 1791 tarihinde kabul edilen Fransız ceza kanununda da cezaların kanuniliği ilkesine yer verilerek, geniş takdir yetkisine dayanan adaletsizlikleri önlemek amacıyla sabit cezalar sistemi kabul edildi. Bu yüzden Fransız ihtilali döneminde kabul edilen Fransız ceza kanunları kanunilik ilkesinin katı şekilde uygulanmasının başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Özellikle Fransız devrimi sonrası suç ve cezaların kanuniliği ilkesi ve bunun neticesinde sabit cezalar sisteminin kabul edilmiş olması hâkimlere kanunda belirtilen cezayı olduğu gibi hükmetmeden başka hiçbir yetki tanımadı. Bu nedenle sabit cezalar karşısında hakimler, suçlu zannolunan ve belki de cezalandırılması faydalı ve haklı kabul edilebilecek olan bir kimseyi, ceza hukukunun kanunilik vasfını ihlâl etmektense beraat ettirmek evlâdır anlayışıyla yaklaşmışlardır. Bu yüzden dönemin götürmüştür. 189 ceza kanunları kanunilik ilkesinin uygulanmasını ifrata Çok geçmeden mahzurları anlaşılan sabit ceza sisteminden, 1810 tarihli ceza kanunu 463.maddesiyle ilk defa cezayı azaltıcı takdiri sebeplerinin sınırlı ve belirli suçlar için kabul edilmesiyle kısmende olsa vazgeçilmeye başlandı. 1810 tarihli Fransız Ceza Kanunu ile suçlarda sabit cezalar getirilmiş olsa da özellikle cünha ve kabahatler bakımından iki sınır arasında bir ceza takdiri şeklinde sınırları belli bir ceza sistemi kabul edildi. 190 Böylelikle hâkime alt üst limitler arasında cezayı belirleme yetkisi tanınmış oldu. Buna rağmen yine de cezada kanunilik 188 Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”,s.569.; Garçon,“Ceza Hukuku,...”, s.760. 189 Garçon,“Ceza Hukuku,...”, s.760. 190 Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”,s.569.; Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.449. 59 sistemi katı şekilde uygulanmaya devam etmiş ve çok sınırlı durumlara özgü olarak hâkimler takdir yetkilerini kullanabilir hale gelmişlerdir. Fransız hukukçu Chauveau et Hélie katı şekilde uygulanan kanunilik ilkesi ile hâkimlerin takdir yetkilerinin “demir çember” içerisine alındığını söylemektedir. 191 Ayrıca bu kanun ile cünha fiillerinde, verilen zararın 25 frankı aşmaması durumunda, cezayı azaltan takdiri indirim nedenleri de kabul edilmişti. 1791 ve 1810 tarihlerinde kabul edilen bu ceza kanunları dönemin keyfi anlayışına karşılık bir tepki olarak kabul edilmişlerdir. Fakat özellikle cinayet suçları için kabul edilen sabit cezalar birçok uygulamada şiddetli olduğu ve haksızlıklara sebebiyet verdiğinden dolayı jüriler ağır cezadansa failin beraatini tercih eder olmuşlardı. Bu durumun ortaya çıkardığı mağduriyetler karşısında 25 Haziran 1824 tarihli ceza kanunu ile cinayet suçları için de cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenler kabul edildi. 192 Fakat bu kanunla kabahat fiillerinde cezayı takdiri indirme yetkisi sadece, anaları tarafından öldürülen çocuk suçları, 20 günden fazla çalışmaya engel yaralama suçları ve bazı hırsızlık suçları gibi belirli bazı suçlar hakkında tanındı. Ayrıca dilenciler, serseriler ve mükerrirlere takdiri indirim nedenlerinin uygulanmaması da kabul edilmişti.193 Cezaların şahsileştirilmesi yönünde zamanla gelişen anlayış karşısında kanunlarda hakimlere tanınan takdir yetkileri için yer verilen bir çok sınır zamanla hoş görülmemeye başlandı ve 20 Nisan 1832 tarihinde Fransız ceza kanununda büyük bir adım atılarak cinayet suçları, hangi kanunda yer alırsa alsın hepsi hakkında takdiri indirim nedenleri kabul edildi. Cünha ve kabahat fiillerinde de ceza kanununda yazılı tüm suçlar için genel bir cezayı azaltıcı takdiri indirim nedeni olarak kabul edildi, bunun dışındaki diğer kanunlarda ise ilgili kanunda açıkça yer verilmesi halinde geçerli olmak üzere takdiri indirim nedenleri kabul edilmiş oldu. Bu kanunla kabul edilen sisteme göre, cünha ve kabahat suçlarında, cezaların hapis yerine para cezalarının asgari miktarı olan bir franka kadar indirilebilme imkanı tanındı. Para cezasının bu şekilde alt sınırının adeta bir franka indirilmesi cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenlerinin küçük suçlar, cünha ve kabahat suçlarında 191 Chauveau et Hélie, V 628 (aktaran; Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.362.) 192 Garçon,“Ceza Hukuku,...”, s.760.; Sezgin, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Bir İnceleme”, s.1315. 193 J.Güral, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Mukayeseli Bir İnceleme I”, s.14. 60 suçluluğu cesaretlendirmesinin verdiği rahatsızlıklardan dolayı kanunda yeni düzenlemelere ihtiyaç duyuldu. Bunun üzerine 13 Mayıs 1863 tarihinde kabul edilen kanunla cünha fiillerinde cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenlerine birçok sınırlamalar getirildi. 26 Aralık 1888 tarihli kanunla da, hapis cezalarının para cezasına çevrilmesi durumlarında para cezasının üst sınırı üç bin franka kadar çıkarıldı. Yapılan sınırlamalara rağmen Bureou, Gadart ve Sigfrid gibi dönemin hukukçuları takdiri indirim nedenleri ile birçok büyük suçlunun basit cezalı suçlar haline getirilmesinden dolayı mükerrir suçluların artmakta olduğu tenkitlerini ileri sürmüşlerdir. Bu mesele 1912 yılında Grenoble’de gerçekleştirilen Milli Ceza Hukuku kongresinde de gündeme getirilip kabulü noktasında ittifak edilse de ceza kanununda bu yönde herhangi bir değişiklik gerçekleştirilmedi. 194 Ancak bunun yerine takdiri indirim sebeplerini uygulayan hakimin bu konuda gerekçe getirmesi şartı kanuna konuldu. Tabi bu konuda da Magnol gibi bazı ceza hukukçuları tenkitler ileri sürerek, kullanılacak takdiri nedenler hakkında hakime gerekçe getirilmesi şartının pek hoşa gidecek bir durum olmadığını zira hakime cezayı uygularken güçlük çıkarmaktan başka işe yaramayacağını ifade etmişlerdir. Yapılan tenkitler neticesinde 19 Aralık 1928 tarihinde ceza kanununda yapılan değişiklik ile cezayı azaltan takdiri indirim nedenleri hakkında getirilen kayıtlar kaldırılarak diğer kanunlar bakımından da bu yetki kabul edildi. Daha sonra 1945 yılında yapılan bazı düzenlemeler ile Fransız ceza hukukunda cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenleri müessesesinin gelişimi tamamlanmış oldu.195 2.2.1.3.2. İtalyan Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri Fransa’da gelişen takdiri indirim nedenlerinin gelişimine paralel olarak benzer gelişmeler İtalya’da da yer almıştır. İtalyan Ceza hukukçuları hakime takdiri indirim nedenleri adı altında kanuni olarak belirtilmemiş bir takım sebeplerle cezada indirim yapma yetkisi tanınması dönemin hukukçuları tarafından eleştirilere uğramıştır. Bu eleştiriler doğrultusunda İtalya’da hazırlanan özellikle 1876 Mancini ceza kanunu tasarısı ile takdiri indirim nedenleri yetkisi ciddi şekilde tartışılmıştır. Aynı husus daha sonra 1921 Ferri tasarısında da gündeme gelmiş ve söz konusu tasarı metinlerine göre takdiri indirim nedenlerinin kanunlarda yer almasının 194 195 Sezgin, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Bir İnceleme”, s.1316. Sezgin, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Bir İnceleme”,s.1317.; Yalkut, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler ...”, s.325. 61 kaçınılmaz olduğu ancak bunların belirli bir sınırlarının olması gerektiği savunulmuştur. Takdiri indirim nedenlerinin nelerden ibaret olacağı kanunda açıkça gösterilmesini bu tasarılarda öne sürmüşler ve hazırladıkları tasarı metinlerinde de takdiri indirim nedenlerini teker teker gösterme yöntemini tercih etmişlerdir. 196 Ancak ne Mancini tasarısı ne de daha sonraki Ferri tasarısı yasalaşmıştır. Mancini tasarısını terk eden İtalyan kanun koyucuları daha sonra Zanardelli tasarısını 1889 yılında kanunlaştırmışlardır. Zanardelli kanunu ise madde 59’da Mancini’nin aksine belirli takdiri indirim sebepleri yerine belirli olmayan takdiri indirim nedenleri sistemini kabul etmiştir. 59. maddeye göre kanunda açıkça belirtilen hafifletici nedenlerden ayrık olarak, mahkemece fail lehine cezayı hafifletecek nedenler kabul edilirse, idam cezasını kabul etmemiş olan İtalyan ceza kanunu, ömür boyu hapis cezası yerine otuz sene ağır hapis cezası hükmolunacağı, diğer cezaların da altıda bir oranında indirileceği kabul etmiştir.197 Söz konusu bu oranlar bir asra aşkın süredir aynen uygulanmaktadır. İtalya’da faşizmin hakimiyetinde kabul edilen 1930 tarihli İtalyan Ceza kanunu 62. maddesinde de takdiri indirim nedenleri düzenlenmiş ancak Zanardelli sisteminin aksine, takdiri indirim nedenlerini sınırlayarak kabul edilmiştir. Bu maddeye göre failin, özel bir öneme sahip ahlakı ve sosyal sebeplerle hareket etmesi, hüküm verilmesinden evvel mağdurun zararının tamamen tazmini gibi ancak belirli ve sınırlı hallerin takdiri azaltıcı sebep olarak sayılacağı kabul edilmiştir.198 İtalya’da faşizmin yıkılması sonrası 1944’te ceza kanununda değişiklik yapılarak, kanunda sayılan indirim sebeplerinden başka herhangi bir durumdan dolayı failin lehine ceza takdir edilmesi gerekiyorsa söz konusu durumları dikkate alarak hakim cezada indirim yapabilir. Şeklinde düzeleme yapılarak tekrar takdiri indirim nedenleri önceki düzenlemeler gibi sınırsız olarak kabul edilmiştir.199 2.2.1.3.3. Diğer Ülke Ceza Kanunlarında Takdiri İndirim Nedenleri Takdiri indirim nedenleri, Fransa ve İtalya’da esaslı olarak gelişme göstermiş olsa da diğer ülke ceza kanunlarında da yavaş yavaş yer alarak esaslı bir kurum haline gelmiştir. Bu konuda bazı ülke ceza kanunları (İspanya ceza kanunu-mülga-, 196 Sezgin, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Bir İnceleme”, s.1317. Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”,s.569. 198 Necdet Yalkut, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerinde Mukayeseli Bir İnceleme”, Adalet Dergisi,3-4, 1978,s.325. 199 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.362. 197 62 İsviçre ceza kanunu) sınırlı ve takdiri indirim nedenlerini kabul ederken, ülkemizin de arasında bulunduğu bazı ülke ceza kanunları ise sınırsız ve belirsiz takdiri indirim nedenlerini kabul etmiştir. Suçların sadece üst sınırını göstererek hakime geniş takdir yetkisi tanıyan bazı ülke kanunları (İngiltere ceza kanunu –mülga-) da takdiri indirim nedenlerine hiç yer vermemiştirler. 200 Ancak bu konuda 1937 tarihli İsviçre Ceza kanunu önemli düzenlemeler barındırmaktaydı. Buna göre hakimlere kanuni indirimler sayıldıktan sonra serbest takdir yetkisi tanınarak, “ cezanın serbestçe tahfifi mevzubahis olan hallerde hakim suç için gösterilen cezanın ne nev’i ne de aşağı haddi ile bağlı değildir” şeklinde ifade edilmiştir. Ancak her çeşit ceza türleri kanunda yazılı olan genel aşağı sınır ile bağlıdır. Hukuki yanılma, işlenemez suç hallerinde hakimin cezayı serbestçe indirebileceği ifade edilmiştir. Hatta dikkate değer bir husus hukuki yanılma vaziyetinde kanun hakimin sanığı cezadan büsbütün ayrık tutabileceği kabul edilmiştir.201 Takdiri indirim nedenleri konusu diğer dünya ülkelerinde genel olarak üç grup yaklaşım çerçevesinde meseleye ele alınarak gelişmiştir. Birinci grup, cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenlerini kanunda belirterek nelerin indirim nedeni olarak kabul edilebileceğini açıkça düzenleyen ve bu konuda hakimlere takdir yetkisi tanımayan yaklaşımdır. 202 Bu yaklaşım, takdiri indirim nedenlerinin uygulanması bakımından en dar hareket alanı sağlayan yaklaşımdır. 1862 Avusturalya, 1870 İspanya, 1875 Şili 1930 İtalya, 1933 Danimarka, 1938 İsviçre ceza kanunları genel olarak bu yaklaşıma göre takdiri indirim nedenleri müessesine yer vermiştir. İkinci yaklaşım anlayışına göre, Cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenleri konusunda hakimleri tamamen serbest bırakan sistemdir. 203 1832 Fransız, 1889 İtalya, 1903 Rusya, 1932 Polonya, 1926 Türkiye ceza kanunlarının kabul ettiği yaklaşım modelidir. Takdiri indirim nedenleri konusunda ortaya çıkan üçüncü anlayış ise, takdiri indirim nedenlerinin kabul etmenin yanında cezanın şahsileştirilmesi için bunun gerekli olduğunu ifade eden ve hakimlere bu konuda çok geniş yetkiler veren 200 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.363. Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.451. 202 Sezgin, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Bir İnceleme”, s.1318.; Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.450. 203 Sezgin, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Bir İnceleme”, s.1319. 201 63 sistemdir. Hatta bu yaklaşıma göre takdiri indirim nedenlerine kanunda dahi yer verilmesine lüzum olmadığı şeklinde yaklaşmaktadır. 204 İngiltere, Hollanda ve bilhassa Amerika ceza hukuku bu şekilde meseleye yaklaşmışlardır. 2.2.1.4.Eski Türkler Dönemi İslam hukuku ve örfi hukuk haricindeki hukuk sistemlerini kullanan Türk toplulukları için genel olarak eski Türkler diye ifade edilmektedir. Bu döneme ait devletler de suçun cezasını tayin, takdir ve tespiti, yani hangi eylemlerin suç vasfına haiz olduğunu belirleme yetkisi devlete, devleti temsil eden devlet başkanına yada onun görevlendirdiği yetkililer tarafından kullanılmaktaydı. Hangi fiillerin suç oluşturacağı hakkında örf adet esas belirleyici olsa da devlet başkanlarının buyrukları da doğrudan uygulanan emirler olarak suç oluşturan hareketleri belirlemede esas alınmaktaydı. Eski Türklere ait olarak suçları ve müeyyidelerini öngören ya da genel itibariyle cezalandırmadaki kriterleri belirten genel bir kanunname bulunmamaktadır. Bunun yanında faillere ceza verilirken suçun niteliği, hafifliği yada ağırlığı, failin kişiliği, cezanın ve suçun topludaki ağırlığı ve etkisi, örf adetlere uygunluğu gibi hususların da dikkate alınıp alınmadığı hakkında kesin bir kanıya varılamamaktadır.205 2.2.1.5.İslam ve Osmanlı Hukuku Dönemi İslam hukukunda cezanın amacı, genelde suçun aleniyetine ve yayılmasına engel olarak toplum vicdanı ve yapısını korumak, özelde ise suçu önlemek, suçluyu te’dib etme ve ıslah etmektir şeklinde ifade edilebilir.206 İslam hukukunda, fail normal cezalarla suçtan alıkonulamıyorsa süresi belirlenmeksizin hapse atılmakta ve ıslah olduğu kanaati oluşana kadar tutulabilmekteydi. Yine bazı durumlar için öngörülen süreli hapis cezalarında da gözetilecek esas kriter, işlenen suç ile ceza arası denge bulunmasıydı. İşte bu belirleme ve failin süresiz hapsinde ıslah olduğu kanaati ifade edecek olan kadıların yani hakimlerin takdir yetkisidir.207 204 Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.450.; Sezgin, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Bir İnceleme”, s.1319. 205 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.46. 206 Akbulut, İlhan.” İslam hukukunda suçlar ve cezalar”,s.169. 207 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.48. 64 İslam hukukunda hakimlere tanınan en büyük takdir yetkisi, tazir 208 cezalarının tam olarak belirlenmesi konusunda verilen takdir yetkisidir. Şeriatın, hakkında belirli bir ceza tespit etmediği suçlara verilen cezalar "tazir" cezalarıdır. Bu yüzden tazir, takdir edilmiş bir cezanın var olmadığı hadler türünden fiiller için gelmiştir. 209 Tazir cezaları hakkında Maliki “konu dikkatlice ve derinlemesine incelendiği zaman şeriatın, tazir cezasını belirleme yetkisini mutlak surette halifeye, emîre ve kadıya (hakime) bıraktığı görülür” 210 diyerek İslam ceza hukukunda hakimlere geniş takdir yetkisi verildiğini ifade etmiştir. Verilen bu takdir yetkisinin halife tarafından yada yetkilendirdiği kadı tarafından içtihadına ve bu konuda ki görüşüne göre, suçlunun durumu, suç olayının neyi getirdiğine ve ülkenin içerisinde bulunduğu durumları dikkate alarak cezayı şahsileştireceği ifade edilmiştir. 211 Bu bakımdan islam ceza hukukunda takdiri indirim nedenlerini tazir suçları bakımından zımnen geniş şekilde ve sınırsız olarak kabul edildiği ifade edilebilir.212 Takdiri indirim sebeplerine Osmanlı kanun sisteminde, 1858 Ceza kanunu döneminde 4 Haziran 1911 yılında yapılan değişiklik zamanına kadar yer vermemişti ve kanunda yazılı cezanın muhakkak tatbik edilmesi gereği ifade edilmişti. Hatta 1858 tarihli ceza kanununun 47. maddesi bu hususu açıkça şu şekilde ifade etmiştir: İdam cezasının küreğe ve kürek cezasının kalebentliğe ve müebbet kalebentliğin nefyi ebede ve mubvakkat kalebentlik ile hapsin nefyi muvakkate tebdili mutlaka iradei mahsusai padişahiye menuttur ve bervechi muharrer iradei seniyei mahsusa bulunmadıkça ve kanunnamede sarahat bulunmadıkça bir veçhile bir cezanın afvı veyahut tadil ve tahtifi caiz değildir. 213 208 “Tazir, Şari tarafından hakkında belli bir ceza belirtilmeyen hususlar için teşri edilmiştir. Şeriat tarafından ceza miktarı belirlenen filleri işleyenler için şeriatın tespit ettiği ceza uygulanır. Bu nedenle hakkında belli bir ceza tespit edilmeyip hakimin takdirine bırakılan cezalar için "tazir" ifadesi kullanılmıştır.” Abdurrahman Maliki, İslam Hukukunda Ceza, 1. Baskı, y.y.,2002, s.281. 209 Maliki, İslam Hukukunda Ceza, s.281. 210 İsmail Acar, “Osmanlı Kanunnameleri Ve İslam Ceza Hukuku (I)” Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, XIII-XIV, 2001, s. 68.; Maliki, İslam Hukukunda Ceza, s.285. 211 Maliki, İslam Hukukunda Ceza, s.285. 212 Tazir, takdir hakkı hakime bırakılmış bir cezadır. Ancak bu, hakimin dilediği gibi ceza verebileceği anlamına gelmemektedir. Şeriatın yasakladığı bazı ceza türleri vardır ki bunlarla cezalandırmak caiz değildir. Üstelik Kitap ve sünnette var olan şer'i nasslar, sınırlandırılmış muayyen cezalar ortaya koymuşlar ve bunlarla cezalandırılması hususunda emir gelmiştir. Öyleyse tazir cezasında hakimin ictihadı, uygun gördüğü herhangi bir cezayı vermesi hususunda değil cezanın miktarı hususunda olacaktır. Şari’in (yasa koyucusunun) muayyen cezaları göstermiş olması, tazir cezalarında uygulanacak olan cezaların bu ceza türleri ile sınırlı olmasına ve bunların dışına çıkılmamasına delalet etmektedir. Bkz. Maliki, İslam Hukukunda Ceza, s.288. 213 Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.450. 65 Bu madde II. Meşrutiyet devrinde 4 Haziran 1911 tarihli kanunla değiştirilerek takdiri indirim sebeplerinin mevcudiyeti halinde hakimlerin cezaları indirebilmeleri kabul edilmişti.214 2.2.1.6.Cumhuriyet Dönemi 1889 İtalya Zanardelli kanununu mehaz alınarak hazırlanan 765 s. Türk Ceza Kanunu 1926 da kabul edilerek, İtalya’daki uygulamaya paralel olarak cumhuriyet dönemi bizim mevzuatımıza da takdiri indirim nedenleri girmiş oldu. Kanunun 59. maddesinde düzenlenen takdiri indirim nedenlerinin belirlediği sistem, takdiri indirim nedenlerinin belirli ve sınırlı olmayan genel bir madde olarak düzenlenmesidir. Bu madde kanunumuzun “Esaslar” başlıklı birinci kitabın dördüncü babında düzenlenen “cezaya ehliyet ve bunu kaldıran veya hafifleten sebepler” başlıklı bölümünde yer almıştır. Türk ceza hukukunda 1926 tarihli 765 s. Türk Ceza Kanununda olduğu gibi 2005’te yürürlüğe giren 5237 s. Türk Ceza Kanununda da takdiri indirim müessesesine yer verilmiştir. 1926 ile 2005 yılları arasında yapılan 1989, 1997 ve 2001 ceza kanunu tasarılarında da bu kuruma hep yer verildiği görülmektedir. Yer verilen bu takdiri indirim nedenlerinin hepsi de belirli ve sınırlı olmayan sistemi benimseyerek sadece oran veya düzenleniş yeri itibariyle farklılık göstermiştir. Hatta 2003 yılında TBMM’ne sunulan Türk Ceza Kanunu hükümet tasarısı gerekçesinde bu kurumun gerekliliğinin kaçınılmaz olduğu “Bu kurumun kabul olunmadığında ceza adaleti sosyal gerçeklerden kopuk ve soyut bir nitelik alır”215 ifadeleri ile izah etmiştir. 2.2.2.Teorik Gelişimi Takdiri indirim nedenlerinin teorik gelişimi aslında hâkimlerin takdir hakkın üzerinde gelişen teorik gelişimle paralel olduğu ifade edilebilir. Zira takdiri indirim nedenlerini takdir yetkisinden ayıran husus, genel itibariyle bu yetkinin hakime takdir yetkisi vermesinin yanında söz konusu yetkinin kabul edilen anlayışa göre sınırlı ve belirli bir takdir yetkisi yada sınırsız ve belirsiz bir takdir yetkisi olarak karşımıza çıkabilmesidir. Ancak bu hususu tartışabilmek için öncelikle cezanın bireyselleştirilmesi sisteminin kabul edilmiş olması kaçınılmazdır. Zira cezanın 214 215 Yalkut, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler ...”, s.322. 12.05.2003 Tarihlinde meclise sunulan Türk Ceza Kanunu Hükümet tasarı metni madde 33’ün gerekçesi http://www2.tbmm.gov.tr/d22/1/1-0593.pdf (Erişim. 13.05.2014) 66 bireyselleştirilmesini kabul etmeyen bir anlayışta takdiri indirim nedenlerinden bahsedemeyiz. Bu bakımdan takdiri indirim nedenlerinin gelişimine öncelikle pozitivist teori anlayışı çerçevesinde şekil aldığı rahatlıkla ifade edilebilir. Klasik okul anlayışında suç karşılığı ceza kanunda belirtildiği şekilde aynen uygulanması gerektiğini burada asıl olan suçun varlığı anlayışı hakimdi. Oysa pozitivist okul yaklaşımında verilecek olan cezada asıl belirleyici olan failin kişiliği ve sosyal etmenlerdir, aksi halde suçların türü ve miktarı konusunda önceden soyut olarak belirlenen cezaların tatbiki tıpkı hastayı muayene etmeden, bünyesinin yapısını bilmeden ilaç vermek ve bununla iyileşeceğini kabul etmek gibi pek makul gözükmediği pozitivist okulca ifade edilmiştir. 216 Özellikle Enrico Ferri’nin suç telakkisi çerçevesinde oluşan ‘insan mücrim doğmaz, sonradan mücrim olur. Cürüm işleyen adam toplumun kurbanıdır” fikirleri ve daha sonra Lacassagne, Garraud, Tarde, Maxvel gibi düşünürlerin fikirleri çerçevesinde suçun sadece bireye has değil sosyolojik etmenlerinin de varlığının kabul edilmesi ile bunun cezalandırmada dikkate alınması fikri ceza hukuku üzerinde esas tesirlerini göstererek birçok ceza kanununda takdiri indirim nedenleri gibi müesseselerle söz konusu etkinin giderilmesi amaçlanmış.217 Bu durumlar söz konusu kurumun doğuş fikirleri arasında sayılsa da takdiri indirim nedenlerinin teorik çerçevesini asıl olarak pozitivist okul anlayışı ile ortaya çıkan cezanın bireyselleştirilmesi anlayışı çerçevesinde takdiri indirim nedenleri geliştiği, bu yüzdende takdiri indirim nedenleri pozitivist teori anlayışı çerçevesinde zamanla şekillendiği ifade edilebilir.218 2.3.Takdiri İndirim Nedenleri 2.3.1. Genel Olarak Takdiri indirim sebepleri kurumu mevzuatımızda uzun yıllardır yer alan müesseselerin başında gelir. Ceza hukukumuz zamanla birçok esaslı değişikliklere uğramış olsa da bu kurum genel hatları itibariyle mevzuatımızdaki varlığını korumuştur. Bu konuda Türk ceza kanunu ön tasarı çalışmaları esnasında madde gerekçelerinde “takdiri indirim nedenleri” kurumunun yerindeliği hakkında ki bazı tespitler bu kurumun vazgeçilmezliğini veciz şekilde ifade etiği söylenebilir. 12.05.2003 Tarihlinde meclise sunulan Türk Ceza Kanunu Hükümet tasarı metni 216 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.89. Behçet Tahsin Kamay, “Kriminolojik Determinizm”, Ankara Barosu Dergisi, 1, 1953, s.9. 218 Bu konu hakkında, çalışmanın birinci bölümünde yer alan “cezanın bireyselleştirilmesi” ve ikinci bölümde yer alan “takdir yetkisi” kısmındaki açıklamalara bakılabilir. 217 67 madde 33’te yer verilmiş olan takdiri indirim nedenlerinin gerekçesinde aşağıdaki ifadeler yer verilerek kurumun gerekliliği ve dünyadaki örnek uygulamalarına da bakıldığında vazgeçilemezliği ifade edilmiştir: Hayatin karmaşık ve değişik şartları kapsaması ve dolayısıyla suçların birbirine nazaran çok farklı şartlar altında işlenebilmesi sebebiyle hukuku, hayatın zaruretlerine uydurabilmek için takdiri hafifletici sebepler müessesesinin kabul edildiği bilinmektedir. Bu müessesenin, yukarıda belirtilenler dışında, diğer birtakım fonksiyonlarının da mevcut bulunması sebebiyle dünyanın bütün hukuk sistemleri, hakime bu yetkiyi vermiştir. Bu müessese kabul olunmadığında ceza adaleti sosyal gerçeklerden kopuk ve soyut bir nitelik alır. Hakimin, maddede belirtilen yetisini, maddede belirtilen amacı doğrultusunda kullanması elbette ki lazımdır ve bu gerekten uzaklaşıldığı takdirde Yargıtay’ın kontrol yetkisi elbette ki vardır.219 1926 yılında kabul edilen 765 s. Türk Ceza Kanununun 59’uncu maddesinde Takdiri indirim nedenleri düzenlenmiştir. Buna göre: Madde 59 - Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur. Diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir. Zamanla 765 s. Türk Ceza Kanununda değişiklikler yapılmış ve son olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 62 ile yeni kanunumuzda da takdiri indirim nedenlerine kısmi farklılıklar ile yer verilmiştir. Madde 62 – (1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. (2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir. 2.3.2. 765 s. TCK’da Takdiri İndirim Nedenleri Takdiri indirim nedenleri, 1889 İtalyan Ceza Yasası’nı kaynak alan 1926 tarihli 765 s. Türk Ceza Kanunu’nun 59’uncu maddesinde yer almaktaydı. Mehaz İtalyan Ceza kanununun 59’uncu maddesinde yer alan takdiri indirim sebebinin kanundaki hali hali; Kanunda sarahaten tayin olunan esbabı muhaffefeden ayrı olarak mahkemece fail lehine cezayı hafifletecek sebepler kabul edilirse, 219 http://www2.tbmm.gov.tr/d22/1/1-0593.pdf (Erişim. 13.05.2014) 68 müebbet ağır hapis yerine otuz sene ağır hapis cezası hükmolunur ve sair cezaların altıda biri indirilir. şeklindeydi. İktibas edilen 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 59’uncu maddesinin 13.03.1926 tarihli madde metni ise şu şekildedir; Kanuni esbabı muhaffifeden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek esbabı takdiriye kabul edilirse idam ve müebbet ağır hapise bedel 24 sene ağır hapis hükmolunur. Müebbet sürgün cezası 5 sene muvakkat sürgüne tebdil edilir. Diğer cezaların altıda birinden üçte birine kadarı indirilir. Uzun süre yürürlükte kalan 765 s. Türk ceza kanunu, geçen zaman dilimlerinde kanun doğal olarak defaten farklı değişikliklere uğramıştır, kaçınılmaz olarak 59’uncu maddede bu değişikliklerden nasibini almıştır. Bu düzenlemede, idam mahkûmu ile müebbet ağır hapis cezasına mahkum olanların cezasında uygulanacak takdiri indirim nedenlerinin aynı sonucu doğurması bazı eleştirilere sebep olmuştur. Ayrıca sürgün cezasının kaldırılması ile maddede ki bu durumların tekrar gözden geçirilmesi gerekmiştir. 23.06.1936 tarih ve 3038 sayılı yasa ile yapılan değişik ile madde; Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ölüm cezası yerine 30 ve müebbet ağır hapis yerine 24 sene ağır hapis cezası hükmolunur. Diğer cezaların altıda birinden üçte birine kadar indirilir. halinde yeniden düzenlenmiştir. Yapılan değişikliklerle, idam cezaları hakkında uygulanacak takdiri indirim nedenleri ile cezanın 30 yıl gibi süreli hapse çevrilmesi kabul edilmiş, müebbet ağır hapis cezasındaki oran ise aynen 24 yıl olarak muhafaza edilmiştir. Sürgün cezası hakkında ki düzenlemede kaldırılarak herhangi bir mevzuat boşluğuna sebebiyet verilmemiştir. Madde de yer alan müebbet ağır hapis cezası hakkında öngörülen 24 yıllık süre, koşullu salıverilme durumlarında, failin daha az cezalandırılmış gibi olduğu algısından dolayı toplum vicdanı kabul etmemiş ve ceza siyaseti gereği cezanın arttırılması ihtiyacı duyulmuştur. Bu nedenden ötürü 15.07.1953 tarihli 6123 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle; Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse idam cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur. Diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir. 69 şeklinde 59’uncu madde son halini almıştır. Bu değişikliğe göre, artık takdiri indirim nedenlerinin varlığı halinde idam cezaları ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına, müebbet ağır hapis cezaları da süreli hapis cezalarının en üst sınırı olan 30 yıla çıkarılmıştır. Burada ayrıca dikkat edilecek bir diğer değişiklik ise diğer cezalar hakkında uygulanacak indirim oranı konusunda ki değişikliktir. Diğer cezalar konusunda ki indirim oranı yapılan son değişiklikler öncesi “altıda birinden üçte birine kadar” şeklinde iken, hakime verilen bu konudaki indirim yetkisinin fazla olduğu zira çoğu zaman bir çok kanuni indirim sebebinden bile fazla miktarda cezada indirim yapılabilmesine sebep olmasından dolayı eleştirilmiş. Öyle ki, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun mehaz alındığı 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanunu’nda yer verilen takdir yetkisi 765 s. kanundaki kadar diğer cezalar bakımından hâkime geniş oran tanımadığı gibi sabit bir indirim oranı kabul etmişti. 765 s. Kanun bu konuda sabit oran kabul etmemiş olması olumlu kabul edilmiş olsa da, indirim oranının cezada ciddi indirimlere sebebiyet verecek kadar fazla olması eleştirilmiş ve anılan bu değişikliğe ihtiyaç duyulmuştur. Yapılan değişiklikle diğer cezalar bakımında bu oran, “altıda birden fazla olmamak üzere” kısıtlanmıştır. Kanunumuzdan idam cezasının kaldırılması220 ile madde metninde de tekrar bir değişiklik yapılması zorunluluğu doğmuştur. İdam cezasının kaldırılmasına uygun olarak madde metninde, 21/07/2004 tarih ve 25529 s. Resmi Gazetede de yayımlanan 14/07/2004 kabul tarihli ve 5218 sayılı kanunun 1’inci maddesi ile 59’uncu maddenin birinci fıkrasında yer alan "idam" ibaresi, "Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak değiştirilmiştir. Ve madde; Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur. Diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir. haline bürünmüştür. 220 “İdam” cezaları, 03.08.2002 gün ve 4771 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”un 1’inci maddesinin (A) bendine göre; savaş ve çok yakın savaş tehdidi hallerinde işlenmiş suçlar için öngörülen idam cezaları hariç olmak üzere, Türk Ceza Kanunu, Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun ile Orman Kanununda yer alan idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüştür. “İdam” cezaları 5218 sayılı 14.07.2004 tarihli “Ölüm Cezasının Kaldırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” ile tüm istisna hallerde dâhil olmak üzere tamamen kaldırılmıştır 70 E TCK madde 59’da hangi nedenlerin takdiri indirim nedeni olarak kabul edileceği ifade edilmemiş ve bu somut durumun özelliklerinin dikkate alınması221 ile cezanın failin şahsına en uygun şekilde bireyselleştirilmesi amaçlanmıştır. Bu bakımdan takdiri indirim nedenleri, hâkimin göz önünde tutabileceği bir takım özellikler dolayısıyla cezanın bir ölçüde indirilmesine imkan sağlayan, kabul ve reddi hâkimin takdirine bırakılan hal olarak takdiri bir yetki olarak düzenlenmiştir. Yasada nelerin takdiri indirime neden olabileceğine ilişkin herhangi bir kayıt konulmamış olması nedeniyle, belirsiz sebeplere dayalı serbest takdir yetkisi şeklinde düzenlendiği ifade edilebilir. 222 Ayrıca bu yetki istisnasız her suçun cezasında indirimi mümkün kılabileceğinden genel özellik taşır. 765 s. Türk Ceza Kanunu’nda cezanın belirlenmesi bakımından takdiri indirim nedenlerinin düzenlenişi de bazı farklılıklar barındırmaktadır. Madde 29/5’te “esbabı muhaffifei takdiriye” olarak adlandırılan “takdiri indirim nedenleri” cezanın belirlenmesinde uyulacak sırayı gösteren madde 29’a göre, takdiri indirim nedenleri sondan bir önce olarak düzenlenmiş ve en son tekerrür hükümlerinin uygulanması ile sonuç cezanın belirleneceği ifade edilmiştir. 223 Madde 29’da düzenlenen cezanın belirlenmesi hükmüne 21.11.1990 tarih ve 3679 sayılı kanun ile son fıkra olarak eklenen hüküm çerçevesinde daha evvel doktrin ve Yargıtay kararları ışığında 221 “TCK’nın 59’uncu maddesinin uygulanmasını gerektiren hallerin neler olduğu yasa metninde sınırlandırılmamıştır. Yasa koyucu, bir suçu oluşturan unsurlarla çatışmamak veya yasal indirim sınırlarını geçmemek kaydıyla hâkimi bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında bir tanımlama yapmaktan isteyerek kaçınmıştır. Her olayın özelliği dikkate alınarak uygulanacak cezanın sanığın kişiliğine uydurulması suretiyle dengeli bir adaletin sağlanmasını amaç edinmiştir. Böylece hüküm anına kadar sanığın davranışları değerlendirilecektir.” YCGK., 10.03.1980, 26/89 222 “Türk Ceza Kanunu, takdiri azaltıcı sebepler yönünden sınırlayıcı sistemi değil, takdiri azaltıcı nedenlerin varlığını hâkimin bağımsız değerlendirilmesine bırakarak serbest takdir sistemini kabul etmiştir. Nitekim 59’uncu maddenin, (kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece, her zaman fail lehine cezayı hafifletici takdiri sebepler kabul edilirse, idam cezası yerine müebbet ağır hapis, müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur. Diğer cezalar, altıda birden fazla olmamak üzere indirilir) şeklindeki hükmü ile bu kural kabul edilmiş bulunmaktadır. Takdiri indirme nedeni, yasa koyucu tarafından, cezaların kişiselleştirilmesi amacıyla kabul edilmiştir. Serbest takdir sisteminde takdiri azaltıcı sebeplerin mevcut olup olmadığı ve mevcut olanların mahiyetlerine göre, takdir yetkisi hâkime bırakılmıştır. Hâkim, her olayın nedenini, saiklerini, olay öncesi ve sonrası, sanığın kişisel durumunu göz önünde tutarak, takdiri azaltıcı nedenin bulunup bulunmadığını belirtecektir. Yasaya kesin aykırılık olmadıkça bu takdire karışılamaz. Olayımızda yerel mahkeme, sanıkların olaydan önce ve olay sonrasındaki kişiliklerini, onları suça sürükleyen saikleri, geçmişteki hallerini ve ikrarlarıyla suçu meydana çıkarmalarını göz önünde tutarak, cezayı sanıklara uygun hale getirmek amacıyla takdir hakkını açıklanan kurala uygun bir biçimde kullanarak, TCK’nın 59’uncu maddesi ile idam cezalarını, müebbet ağır hapis cezasına çevirmiştir. Bu itibarla, direnme hükmü doğru bulunduğundan, katılan vekilinin uyulan kısma ait temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.” YCGK., 29.09.1986, 1-219/398 223 765 s. TCK m.29/5: “Bütün hallerde mücrimin yaşı, akli haleti, esbabı muhaffifei takdiriye ve tekerrür hususları bu sıra takip olunmak şart ile en sonra nazara alınır.” 71 oluşmuş olan ve cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulması gerekli hususlar olarak yerleşen bazı haller de kanun maddesine fıkra olarak eklenmiştir.224 Böylelikle yargı erkinin takdir yetkisinin sınırsız olmadığı ve kanun koyucunun belirttiği ölçüler dâhilinde cezanın amacına uygun bir ceza belirlenmesi hususunda hâkime bazı kıstaslar getirilmiştir. Sayılan bu ölçütlerin “gibi hususlar” ibaresi ile sınırlı olmadığı ifade edilmiş, bunların yazılı olmayan diğer hususlara birer ölçüt olarak düşünülebileceği bu yüzden farklı sebeplerden de hakimin takdir yetkisini kullanmada istifade edebileceği belirtilmiştir.225 5237 sayılı kanunda ise bu durum değişmiş ve takdiri indirim sebeplerinin en son uygulanacağı madde 61’ de ifade edilmiştir.226 765 s. Kanunda, kanun koyucu açıkça “kanuni tahfif sebepleri” ile “takdiri tahfif sebepleri” ayrımını vurgulamış ve kanuni indirim sebebi olarak belirtilen haller ayrıca takdiri indirim nedeni olarak kabul edilemeyeceğini “Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak” şeklinde ki ifadesi ile vurgulamıştır. Yargıtay’ın ETCK dönemindeki içtihatları da bu yöndedir.227 2.3.3. 5237 s. TCK’da Takdiri İndirim Nedenleri 2.3.3.1. Genel Olarak 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun zamanla beklenen durumlara cevap veremez hale gelmiş olması, yaklaşık seksen yıla yakındır uygulanma sürecinde birçok değişikliklere uğraması artık kanun içinde dahi yer yer çelişkilere sebep olması, dilinin oldukça güncellikten uzak olması, dünya çapında gelişen yeni ceza hukuku anlayışından ve siyasetinden uzak kalması gibi nedenlerden ötürü yeni bir 224 765 s.TCK m.29/son (Ek fıkra: 21/11/1990 - 3679/2 md.) Hakim, iki sınır arasında temel cezayı, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suç konusunun önem ve değeri, suçun işlendiği zaman ve yer, fiilin diğer özellikleri, zararın veya tehlikenin ağırlığı, kastın veya taksirin yoğunluğu, suç sebepleri ve saikleri, failin amacı, geçmişi, şahsi ve sosyal durumu, fiilden sonraki davranışı gibi hususları göz önünde bulundurmak suretiyle takdirini kullanarak belirler. Cezanın asgari hadden tayini halinde dahi takdirin sebepleri kararda mutlaka gösterilir 225 İçel, Kayıhan vd., İçel Yaptırım Teorisi, s.160. 226 5237 s. TCK m.61/5: “Yukarıdaki fıkralara göre belirlenen ceza üzerinden sırasıyla teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç ceza belirlenir.” 227 “Silahla memura mukavemet suçunda kendi veya akrabasını kurtarmak maksadı varsa, TCK’nın 258/4’üncü maddesi yerine, aynı yasanın 59’uncu maddesi uygulanamaz.” 4.CD., 02/09/1953, 6173/8145 ; “Mağdur, suçluyu takiben dükkana kadar gelerek, fena küfürlerde bulunduğu kabul edilmiş olduğu halde, bunun kanuni tahfif sebebi (haksız tahrik) sayılması gerekirken, takdiri tahfif sebebi sayılması” YCGK, 21.03.1982, K.47/49; “zararın tamamı ile ödenmesi kanuni tahfif sebebi teşkil ettiği ve bu sebeple ceza indirildiği halde, aynı sebebin ayrıca takdiri tahfif sebebi sayılması” 4.CD., 09.09.1933, K.8928/6810 72 ceza kanununa ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaç çerçevesinde geçmişte üç farklı kanun komisyon kurulmuş ve bu komisyonların 1889, 1997 ve 2001 tarihlerinde ortaya koydukları kanun tasarıları tam olarak yasa haline getirilememiş, yer yer önerilen bazı hükümler mevcut kanuna derc edilmek suretiyle geçiştirilmiştir. Yeniden hızlanan kanunlaştırma hareketleri kapsamında öncelikle 2003 yılında hükümetin ceza kanunu tasarısı ortaya çıkmıştır. Ardından mecliste kurulan geniş katılımlı alt komisyonda hükümet tasarı ciddi değişikliklere uğramış ve adeta yeniden düzenlenmiş olarak meclise gelerek 26.09.2004 tarihinde 5237 s. Türk Ceza Kanunu TBMM’de kabul edilmiş ve 2005 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.228 Kabul edilen 5237 s. Türk Ceza Kanunu ile ceza hukukunda ciddi köklü değişiklikler yapılmıştır. Takdiri indirim nedenleri de genel olarak 765 s. kanun dönemindeki şeklini muhafaza etmiş olsa da kısmende olsa bazı ciddi değişikliklerden bahsedilebilir. Öncelikle hükümet tasarısında ki durumundan irdelenmeye başlanırsa; “Takdire bağlı hafifletici nedenler” kenar başlığı şeklinde ifade edilen takdiri indirim nedenleri, tasarının “dördüncü bölümünde” “suça etki eden nedenler” üst başlığı altında “haksız tahrik” (m.31) ve “taksirli suçlarda indirim” (m.32) maddeleri ile birlikte tasarının 33’üncü maddesinde yer verilmiştir. Buna göre: Kanun’da belirtilen hafifletici nedenlerden ayrı olarak fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenler kabul edildiğinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birinden üçte birine kadarı indirilir. şeklinde ifade edilmiştir. Takdiri indirim nedenlerinin varlığı halinde, tasarıda kabul edilen özellikle diğer cezalar bakımından kabul edilen indirim oranlarının takdiri indirim nedenlerinin 765 s. kanunun ilk kabul edildiği şeklinde ki gibi “altıda birinden üçte birine kadarı” indirilmesinin TBMM Adalet Komisyonundaki çalışmalarda kısmen değişiklik yapılmıştır. Ayrıca, takdiri indirim nedenlerinin neler olabileceği, sınırlı olmamak üzere ve örnekler şeklinde belirlenmesi ve bunun yanında takdiri indirim nedenlerinin düzenlendiği bölüm de değiştirilmesi komisyonda kararlaştırılmıştır. Ancak Hükümet tasarısı üzerinde TBMM adalet komisyonunda yapılan ciddi 228 Hazırlanan 5237 s. Kanun gerek kısa sürede hazırlanması ve hızlıca yürürlüğe girmesi gerekse içeriği yönünden birçok eleştiri yapılmıştır. 5237 s. Türk Ceza Kanunu hakkındaki eleştiriler için bkz. Türk Ceza Kanunu Reformu II. Kitap Makaleler, Görüşler, Raporlar, Teoman Ergül (ed.), Türkiye Barolar Birliği Yayını, (Eylül 2004). 73 değişiklikler sonucunda 5237 s. Türk Ceza Kanunu’nda “takdiri indirim nedenleri”(m.62) kenar başlığı, kanunun “üçüncü bölümünde” “Cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi” ana başlığı altında “cezanın belirlenmesi” (m.61) ve “mahsup” (m.63) maddeleri ile beraber yer almıştır. Ayrıca 5237 s. Türk Ceza Kanunu’nun 62’inci maddesi üzerinde kanun daha yürürlüğe girmeden değişiklik yapılması lüzumu görülmüştür. 765 s. kanun 59’uncu maddesinde kabul edilmiş olan “Diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir” hükmü yeni düzenlemede “Diğer cezaların beşte birine kadarı indirilir” şeklinde kabul edilmişti. Bu durum nedeniyle neredeyse 765 s. kanun döneminde madde 59’un uygulandığı bir çok dosyanın yeniden değerlendirilmesi ve cezaların buna göre hesaplanması gerekeceği ve bununda adli işleyiş için ciddi bir iş yükü oluşturacağından229 bahisle bu oran tekrar, 31.03.2005 tarihinde kabul edilen 5328 sayılı kanun ile “altıda bir” şeklinde değiştirilerek mülga kanundaki oranla paralel bir düzenlemeye gidilmiştir. Anılan bu değişiklik sonrasında 1 Haziran 2005 tarihinde 5237 s. Türk Ceza Kanunu’nun 62’inci maddesi şu halde yürürlüğe girmiştir; Madde 62 - (1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. (2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir. 5237 s. kanunda madde 62’de yer alan “takdiri indirim nedenleri” hakkında ki düzenleme ile 765 s. kanunda 59’uncu maddesinde yer alan “esbabı muhaffifei takdiriye” bazı değişikliklere uğramıştır. Bu değişikliklerden genel olarak bahsetmek yerinde olacaktır. Ceza kanunumuzda belirtilen takdiri indirim nedenleri müessesesi ile hâkime, suçun kanuni unsurları ile çatışmaması ve kanuni oranı geçmemek üzere, failin lehine durumlarda cezayı indirime konusunda geniş bir takdir yetkisi verilmiştir. Kanun koyucu uygulamada çıkabilecek bir çok farklı durumları nazara alarak takdiri indirim nedenlerini hakkında belirli bir ölçüt belirterek tanımlama yapmamış ve 229 Zaman, “Yeni TCK’nın iyi hal indirimi mahkemenin yükünü artıracak”, (11 Ocak 2005), http://www.zaman.com.tr/gundem_yeni-tck-nin-iyi-hal-indirimi-mahkemenin-yukunuartiracak_130973.html (21.05.2014) 74 sadece örnek birkaç husus saydıktan sonra yetkiyi hakime devrettiğini ifade etmiştir. Bu hususta, 765 s. Türk Ceza Kanunu’nun 59’uncu maddesinde takdiri indirim sebepleri hakkında bilgi verecek veya örnek oluşturacak herhangi bir belirlemeye yer verilmemişti zira bu konuda verilebilecek her türlü bilgi veya ölçünün kayıtsız şartsız olmadıkça bir ehemmiyet taşımayacağı ve takdir yetkisinin bu kısıtlamalar ile uygun düşmeyeceği ifade edilmiştir.230 Ancak 5237 s. Türk Ceza Kanunu madde 62/2’de esas olarak 765 s. kanun döneminde ki anlayışla hareket etmiş olsa da hâkimlere yol gösterici nitelikte olan örnek bazı takdiri indirim nedenleri sayılmıştır. Bunlar; 62/2’ de “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” şeklinde örnek olarak sayılmışlardır. Ancak bu konuda nelerin takdiri indirim nedeni olup olmayacağının açıkça çerçevesi belirtilmemektedir. Getirilen her ölçüt sadece tahmini, soyut, farazi durumlar için öngörü niteliğinde olacağından somut olaylarda çok farklı, atipik durumlarla karşılaşan hâkimlerin yetkilerini ve kanunu uygulamalarını ciddi şekilde kısıtlamakta hatta yer yer engellemektedir. Bundan dolayı hâkimlerin takdir yetkisi kısıtlayacak sabit ölçütler getirilmesi gerek kanun koyucu gerekse doktrin tarafından uygun görülmemiştir.231 Bu nedenle herhangi bir davada takdiri indirim sebeplerinin olup olmadığı hususunu tespit ve tayin edecek olan davanın hâkimidir.232 5237 sayılı Kanunda gösterilen bu örnekler, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’na 1990 da 3679 sayılı kanun değişikliği ile madde 29’a son fıkra olarak eklenen kısımda “failin amacı, geçmişi, şahsi ve sosyal durumu, fiilden sonraki davranışı gibi hususları göz önünde bulundurmak suretiyle…” şeklinde yer almaktaydı. Ancak söz konusu madde cezanın belirlenmesine ilişkin bir madde olması sebebiyle sayılan haller takdiri indirim nedenleri olarak değil, takdiri indirim uygulama aşamasından evvelki çerçevede cezanın belirlenmesinde dikkate alınmak zorundaydı. Hakimler failin geçmişi veya sosyal ilişkileri gibi olayda sayılan nedenlerden bir durum söz konusu olduğunda bunu takdiri indirim nedeni olarak kabul edemiyor cezanın belirlenmesi aşamasında madde 29 çerçevesinde incelemek zorundaydılar. YTCK’nu söz konusu durumlara cezanın belirlenmesi maddesinde (TCK m.61) 230 yer Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”, s.571. Erem, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, s.361. 232 “cezaların kişiselleştirilmesi amacı güden TCK’nın 59’uncu maddesi, takdiri azaltıcı sebepler yönünden sınırlama getirmemiş, olayda takdiri azaltıcı nedenlerin bulunup bulunmadığının takdiri hâkime bırakılmıştır. Ancak, bu takdir hakkı kullanılırken gösterilen gerekçenin yasanın amacına aykırı düşmeyecek ve vicdanları rahatsız etmeyecek bir nitelik taşıması, hak ve nesafet kurallarına uygun olması gerekir” YCGK., 10.02.1992, 356/15 231 75 vermeyerek bu durumların sadece takdiri indirim nedenlerine örnek sebepler olarak kabul edilebileceğini ifade etmiştir. Yapılan değişiklikle, mükerrer değerlendirme yasağı dolayısıyla, sayılan nedenlerin temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınmaması, sadece takdiri indirim nedenleri olarak göz önünde bulundurulmasının uygun olacağı 233 kabul edilerek “takdiri indirim nedenleri” maddesinde (m.62) sayılan örneklere yer verilmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 62’de sayılan takdiri indirim nedenlerinden sonra gelmek üzere “gibi hususlar” ifadesine yer verilmiş olması; bu sayılanların sadece örnek nev’inden olduğunu, bunun gibi başka sebeplere dayanılarak da takdiri indirim nedenleri çerçevesinde failin cezasında indirim yapılabileceği ifadeden anlaşılmaktadır. Takdiri indirim nedenlerinin sayılanlarla sınırlı olmadığı, bunların örnekler şekilde gösterildiği madde gerekçesinde şu şekilde iade edilmiştir; Ayrıca, takdiri indirim nedenlerinin neler olabileceği, sınırlı olmamak üzere ve örnekler şeklinde belirlenmiştir. Bunlar, maddenin ikinci fıkrasında failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar olarak belirlenmişlerdir. Bu nedenler, Hükûmet Tasarısında da temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilecek hususlar arasında gösterilmişti. Kanunda örnek olarak sayılanların dışında, hâkim tarafından belirlenen farklı durumlarında takdiri indirim nedenleri olarak kabul edilip cezanın indirilmesinde kullanabilmesi sağlanmıştır. Yeter ki hâkimin belirlediği sebepler kanunda suçun unsuru veya nitelikli hali olarak düzenlenmiş bulunmasın. Zira bu hallerde söz konusu nedenler takdiri indirim nedeni olarak kabul edilemez. Sayılan bu örneklerden de yola çıkılarak maddenin uygulama kriter ve şartlarının ayrı ve genellikle failin kişiliği ile ilgili olması nedeniyle belirlenecek sebepler tamamen subjektif durumlara dayanan bir değerlendirme olarak kabul edilebileceği234 gibi fiile bağlı niteliklerinde dikkate alınabileceğinden objektif nitelikte taşıyabilmesi mümkündür.235 233 5237 s. Türk Ceza Kanunu Madde 62 Gerekçesi bu konuda Yerdelen takdiri indirim nedenlerinin sadece faile ilişkin olabileceğini ve bu yüzden subjektif nitelikte olabileceğini ifade etmektedir. Bkz. Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.287. 235 Ersan Şen, Türk Ceza Hukuku Suçun Genel Esasları ve Unsurları, İstanbul, DER yayınevi, 2002, s.480. 234 76 Cezanın belirlenmesinde esas alınan kriterlerin (TCK m. 61/1) 236 , aynı zamanda kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların seçenek yaptırımlara çevrilmesinde (TCK m. 50) veya takdiri indirim hükümlerinin (TCK m. 62) uygulanmasında sebep olarak kullanılabilip kullanılmayacağına dair kanunda açık hüküm mevcut değildir. Örneğin; tedbire çevirmek için suçlunun kişiliği, suçun işlenmesindeki özellikler (TCK m. 50/1); temel cezanın belirlenmesindeki kriterlerden sırasıyla failin güttüğü amaç ve saik237 (TCK m.61,1-9) ve suçun işleniş biçimi (TCK m. 61/1-a); takdiri indirim nedeninde failin geçmişi (TCK m. 62/2), temel cezanın belirlenmesindeki kriterlerden failin güttüğü amaç ve saik ile örtüşebilir. Çifte değerlendirme yasağı şüphesiz bu durumu kapsamamaktadır.238 Ancak bu iki halde aynı gerekçeler farklı kararlar vermek için kullanılmamalıdır. Lehe uygulama yapılırken gösterilen gerekçenin, aleyhe bir başka uygulama sırasında gerekçe yapılarak çelişkiye düşülmesi, sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin iyi değerlendirilmediğini gerektirir. Benzer şekilde alt üst sınırları arasında cezanın belirlenmesinde kullanılan sebeplerin TCK m.62 bakımından da kullanılabileceği ifade edilmektedir.239Ancak kanımızca temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınan kriterlere dayanılarak takdiri indirim nedenlerinin uygulanıp uygulanmamasına karar verilmesi pek yerinde değildir. Zira temel cezanın belirlenmesinde esas alınması gereken kanuni kriterlerin bu çerçevede değil de doğrudan takdiri indirim nedenleri çerçevesinde esas alınması uygun olmayacaktır. Fiil ve faile ilişkin her türlü durum takdiri indirime konu olabilmesi anacak kanunda ayrıca bu durumların dikkate alınmadığı durumlarda söz konusu olmalıdır. Yargıtay’da kararlarında bu görüşü desteklemektedir. 5237 sayılı TCK’nın 62/2. maddesindeki nedenlere dayanılmaksızın TCK’nın 61/1-f maddesinde yer alan ve temel cezanın belirlenmesine esas alınan kusurun ağırlığına dayanılarak, 62. Maddenin uygulanmasına karar verilmesinde yasal ve yeterli gerekçenin gösterilmemiş olması (1.CD., 17.11.2009, 8898/7018, Parlar ve Hatipoğlu,2010); sanığın üzerine atılı suçun niteliği suçun işleniş şekli 236 Madde 61 - (1) Hâkim, somut olayda; a) Suçun işleniş biçimini, b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları, c) Suçun işlendiği zaman ve yeri, d) Suçun konusunun önem ve değerini, e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, g) Failin güttüğü amaç ve saiki, Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. 237 Cezanın belirlenmesinde Amaç ve Saik hakkında detaylı bilgi için bkz. Haluk Toroslu “Temel Cezanın Belirlenmesinde Amaç ve Saik”, Uğur Alacakaptan'a Armağan, Cilt I, ,İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,2008, ss.697-703. 238 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.77.; Erdal Yerdelen, “Çifte Değerlendirme Yasağı”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 20/2, 2012,.118 239 Bkz. Öztürk ve Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, s.496.; Aksi görüş için bkz. Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, s.267. 77 olaydaki kastın yoğunluğu’ nedenleri gösterilerek bu madde gereğince cezada indirim yapılmamasına karar verildiği, oysa ki; söz konusu nedenlerin 61. Maddede sayılan temel cezanın belirlenmesine yönelik olarak değerlendirilmesi gereken nedenler olduğunun düşünülmemesi (5.CD., 27.06.2006, 6489/6045, Artuk vd. 2009:1662). Cezalandırma oranı bakımından ise ETCK m.59 ile YTCK m.62 arasında herhangi esas bir farklılık bulunmamaktadır. ETCK m.59’ a göre: “(…) ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur Diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir.” ifadesi YTCK m.62’de; “(…) ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının ancak müebbet hapis cezasına çevrilebileceği aynen kabul edilmiş ancak ağır hapis cezalarında ise öngörülen süreli hapis yeni kanunla miktar olarak daha az tutularak 30 yıl yerine 25 yıl hapis cezasına çevrilebileceği ifade edilmiştir. Diğer cezalar için öngörülen indirim oranı ise iki kanun düzenlemesinde de aynı olması sağlanmıştır. ETCK m.59’da yer alan “kanuni tahfif nedenlerinden ayrı olarak fail lehine cezayı hafifletecek takdiri indirim nedenleri” ifadesine YTCK m.62’de yer verilmemiş olması bu indirim yetkisinin kanunda tanınan indirim sebeplerinden farklı bir indirim imkanı tanıyan bir takdir yetkisi olması niteliğini değiştirmeyecektir. Ayrıca YTCK m. 62/1’de fıkranın sonunda “indirilir” ifadesi emir kipi şeklinde kullanılmış olsa da maddenin mahiyeti ve madde başlığından da anlaşılacağı üzere bu yetki hakimin takdirinde bir durumdur. Hakim, olayda takdiri indirim nedeninin olup olmadığını tespit ettikten sonra, varlığı halinde hakimin bunu mutlak surette uygulayarak cezada indirim yapması şeklinde bir mecburiyet düşünülemez. Aksi halde bu yetkisinden dolayı failin cezasında indirim yapmayı uygun görmeyen hakimler gerçeğe aykırı tespitler yapmaya itilmiş olur ki bu da kanun tarafından hakimler vicdanları ile mer’i hukuk arasında tercih konumunda bırakır. Konu hakkında bir görüşe göre; Kanaatimizce maddenin birinci fıkrasında emir kipinin kullanılmış olması, olayda takdiri indirim nedeninin varlığı durumunda artık indirim yapıp yapmama konusunda hakimin keyfi hareket etmesini önlemeye, her şekilde buna gerekçe gösterilmesi, olayın oluşuna uygun uygulama yapılıp yapılmadığının yüksek mahkeme tarafından denetlenmesi gereğini ortaya koymaktadır. Bu emredici ifade nedeniyle bu kurumun kanuni indirim olduğu konusu kabul edilemez. Takdiri indirime neden olan konular genel terimlerle belirtilmiştir, halbuki kanuni indirim nedeni 78 olarak kabul edebilmek için o nedenin kanunda ayrıca ve açıkça düzenlenmiş olması gerekir.240demektedir. Konu hakkında aksi bir görüş ise şunları ifade etmektedir: Bize göre, takdiri indirim nedenleri başlığını taşıyan TCK m 62/1’de yer alan ifade, emir kipindedir. Yani, takdir hakkını ortadan kaldırmakta, indirimi zorunlu kılmaktadır. Bu ise, maddenin kenar başlığı ile içeriğinin farklı ya da çelişkili olmasına neden olmaktadır. Bu düzenleme karşısında, TCK m. 62, takdiri indirim nedenleri değil, kanuni indirim nedenlerini düzenleyen bir madde niteliğindedir.241 Takdiri indirim nedenleri, YTCK m.61/5’te cezanın belirlenmesi aşamasında en son uygulanacak bir müessese olarak kabul edilmiştir. Madde 61’de belirtilen sıra takip edilerek somut ceza tayin edilip gerekli indirim ve artırımlar gerçekleştirilecek ardından son olarak takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç cezaya hükmedilecektir. Bu durum ETCK döneminde madde 29’da ifade edilen cezanın belirlenmesinde ki sıradan farklıdır, söz konusu maddede takdiri indirim nedenleri tekerrür hükümlerinden evvel uygulanıyor ardından da tekerrüre ilişkin madde tatbik edilerek sonuç cezaya hükmediliyordu (765. TCK m.29/5). 2.3.3.2. Kanunda Yer Alan Örnek Sebepler 2.3.3.2.1. Failin Geçmişi Genel olarak ceza hukuku fiil ve kusurluluk esasına dayanmaktadır ve cezalandırmada kusurluluktur. 242 temel aranan husus bu yönüyle suçun işlendiği andaki Ancak bazı durumlarda failin suç öncesi yaşamı cezanın belirlenmesinde lehe veya aleyhe olarak değerlendirilebilir. Örneğin failin önceden başka bir suç işlememiş olması, yani sabıkasının olup olmaması durumu gibi haller cezalandırmada değerlendirilebilmektedir. 243 Failin suç öncesi yaşam durumu, suç koşullarına olan eğilimine neden olan etkin sebeplerin izinin sürülebilmesi için bir alan olarak bakılmaktadır, zira kişilerin önceki davranışları veya mahkumiyetleri kişinin suça olan eğilimi hakkında bilgi verici olabilmektedir. Failin geçmişi kriteri 240 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.313. Mustafa Özen, “Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi”, Hukuk Araştırmaları DergisiHukuk Araştırmaları Dergisi (MÜHFD- HAD), 15/1-2 ,2009. s.104. 242 İçel, Kayıhan vd.; İçel Yaptırım Teorisi, s.165.; Özbek vd., Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.664.; Veli Özer Özbek, Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı Cilt:I, 4.Baskı, Seçkin Yayıncılık, (Ocak 2010), s.974.; Gedik, “Basamaklı(Alt Üst Sınırlı) Ceza Sisteminde...”, s.376. 243 "Sanığın sabıkasız oluşunun takdiri indirim nedeni olup olmayacağının kararda tartışılması gerekir. (Yaşar, 196). 9.CD. 09.12.1981 ,4232/4377; “Sabıkası bulunmayan, dosyaya yansıyan başkaca olumsuz davranışıda tespit edilemeyen sanık hakkında, 5237 sayılı TCK’nın 62. Maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi” 9.CD., 06.12.2007, 6120/10789 Ahmet Gündel, Yeni Türk Ceza Kanunu Açıklaması, 4 Cilt/II, Sözkesen Matbacılık, Ankara, 2009, s.1724. 241 79 son derece büyük bir titizlikle ve tamamen somut şartlara göre analize tabi tutulmalıdır ki, yanlış genellemelerle failin lehine olan durumlar göz ardı edilmiş olmasın. 765 s. TCK döneminde “failin geçmişi” temel cezanın belirlenmesinde (ETCK m29/son) dikkate alınan bir husus olduğundan, hakim failin geçmişiyle ilgili olumsuz durumların varlığı halinde bunu temel cezanın belirlenmesinde aleyhine olarak değerlendirip cezayı kanunda öngörülen alt sınırdan uzaklaşarak verebilme imkanına sahipti. Yeni Türk ceza kanunu yapılması sürecinde 2003 yılı hükümet tasarısında da cezanın belirlenmesi başlığı altında yer verilmiş iken Meclis Alt Komisyonu tarafından hazırlanan ve yasalaşan 5237 s. Türk Ceza Kanunu’n da failin geçmişi madde 61’de cezanın bireyselleştirilmesi başlığını altında değil madde 62’de takdiri indirim nedenlerinde düzenlenmiştir. Bu yüzden hakim failin geçmişini ancak lehe olarak değerlendirebilecektir. Failin geçmişi ile genel olarak ifade edilmek istenen; suç fiili öncesi hayatı, suça eğilimi, eylem öncesi tutum ve davranışları, toplumsal edimleri ve toplum yararına hizmetleri gibi haller göz önünde bulundurulabilir.244 Aslında burada kanun koyucu tarafından, failin kusurluluğuna kişisel olarak doğrudan değil ama dolaylı katkısı olan sebeplerden failin lehine olanların cezalandırmada dikkate alınması sağlanmaktır. Burada özellikle failin geçmişinde işlediği suçlar ayrıca değerlendirmek gerekecektir. Failin evvelki hayatının toplumsal kurallar çerçevesinde normal, temiz addedilebilecek bir yaşama sahip olarak değerlendirilebileceği ve herhangi bir suç işlememiş olması failin kişiliğinin önemli bir göstergesi olarak cezanın indirilmesinde takdiri indirim nedeni olarak değerlendirilebilir. Fakat bu hususta failin geçmiş yaşamında sabıkalı olması, yani herhangi bir suçtan veya mevcut suç ile paralellik arz eden ya da benzer bir suçu işlemiş olması hallerinde bunun mevcut yargılandığı suç bakımından failin aleyhine değerlendirilerek takdiri indirim uygulanmasına engel olup olmayacağı hususu doktrinde ve Yargıtay kararlarında tartışılmıştır. 245 Madde metninde bu konuda herhangi bir açıklık olmasa da, madde de sadece “failin geçmişi” şeklinde genel bir ibare yer alıyor olması söz konusu 244 Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.588.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.289.; Koca ve Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.582. 245 Bkz. Üzülmez, “Yeni Ceza Kanunu'nun Sisteminde...”, s.229. 80 failin, suç öncesi tüm yaşamına şümullü olarak değerlendirilmesini gerektirir. Bu döneminde herhangi olumsuz durumların olması, yani kanun koyucunun kurallarına aykırı davranışlar sergilemiş olması mevcut durumda da hâkim tarafında göz önünde alınabilir ve bundan dolayı mevcut suça takdiri indirim nedenleri uygulanmayabilir.246 Örneğin işlenen suçlar arasında ki benzerlik, failin belirli çıkar karşılığında benzer suçları sürekli işlemesi gibi haller de önceki mahkûmiyetler takdiri indirime engel olarak değerlendirilebilir. Zira burada failin evvelki cezalarına rağmen cezanın özel önlemesi fonksiyonu gerçekleşmemiş ve fail suç yollarından vazgeçmemiştir. Bu durumda yeni bir suç karşısında failin lehine bir durum değil bilakis aleyhe bir durum olarak kabul edilerek hâkim takdiri indirim yetkisini fail lehine kullanmaktan içtinap edebilecektir. Hatta bu durumlar failin aleyhine değerlendirildiğinde, imkân ve şatların mevcudiyeti halinde cezada artırım nedeni olarak dahi değerlendirilebilir. Örneğin şartların varlığı halinde tekerrür hükümlerinin uygulanması gibi. Failin evvelki cezaları bakımından kanaatimizce somut durumlara göre farklı değerlendirilmelidir. Örneğin fail evvelden işlediği kasıtlı suçlar bakımından şayet yeni suç ile benzer ise ve tekerrür olarakta değerlendirilemeyecekse bu durumda önceki cezalandırma ile ıslah amacına ulaşılamamasından dolayı fail lehine olacak takdiri durumları hakim uygulamak istemeyebilmesi beklenebilir bir durum olmalıdır. Evvelki suç ile mevcut suç kasten işlenen suçlardan olsa da farklı suçlar ise bu durumda somut duruma göre hakim yine takdiri indirim nedenleri uygulamaktan çekinebilir zira ihlal edilen kurallar farklıda olsa fert toplumsal kurallara aykırı davranışlarını bir şekilde sürdürmektedir ve fail tehlikeliliğini göstermektedir. Ancak evvelki suç taksirli suçlardan ise bu durumda hakim önceki mahkumiyetleri mümkün olduğunca lehe değerlendirilmesine engel olarak kabul etmemelidir ve başka bir sebeple de olsa fail lehine bir tekdiri indirim sebebi varsa buna mani olarak kabul etmemelidir. 247 Aslında söz konusu durumlarda hâkim, önceki suç ile mevcut suçun karşılaştırmasını iyi yaparak takdiri indirim nedenlerinin uygulanıp uygulanmayacağına karar vermelidir. Suçların fail tarafından kolay ve rahat işleniyor olması ya da suçların manevi unsurları bakımından gösterdiği 246 Çolak ve Altun, “Ceza Yaptırımının Bireyselleştirilmesi...”, Kanunu'nun Sisteminde...”, s.229. 247 Üzülmez, “Yeni Ceza Kanunu'nun Sisteminde...”, s.229. 81 s.7.; Üzülmez, “Yeni Ceza paralellik tek başına kriter olarak yeterli olmamalıdır.248 Burada bu tür durumlara şu şekilde de yaklaşılabilir: Suç işleyen failin cezalandırılmasından amaçlanan ceza siyasetinden birisi de; özel önlemedir, yani cezanın failin kişiliğine uydurularak suç fillerini tekrar işlemesinden alıkoymaktır. Ancak faile bu yaptırım yeterince uygulanamamış ve amaca ulaşılamamışsa bu durumda failin tekrar suç işlemesi halinde bunun tekrar cezalandırılması esnasında doğal olarak geçmişte ulaşılamayan amaca tekrar ulaşılmak istenmesi bulunmaktadır. Zira failin birden fazla suçla anılıyor olması kusurluluğunda daha kuvvetle şüphelenilmesi demektir. Fail şayet kasıtlı suç işliyor ise tekrar kurallara karşı gelmemesi, taksirli suç işliyor ise konulan kurallar bakımından daha dikkatli ve umursar şekilde tavır alması istenir. Çünkü verilen ceza uyarılarına rağmen aldırış etmemektedir. Bu sebeple de hakimler failin lehine olan takdiri durumların dikkate alınmayacağı yönünde bir değerlendirmede bulunabilirler. Failin evvelki suçlarını, mevcut suçtan cezalandırma esnasında dikkate alınması yargılamanın işlenen fiille sınırlı olması ilkesine aykırılığı düşünülebilir. Yine fail evvelden suç işlemiş olsa da fail cezasını çekince adeta o suçun kefaretini ödemiş ve temize çıkmış sayılması karşısında yeni yargılamalarda bu suçların tekrar ortaya çıkarılıp, fail aleyhine olarak düşünülmesi masumiyet karinesine aykırı olduğu iddia edilebilir. Ancak burada bir suçtan dolayı iki kere cezalandırma olması söz konusu olmadığından evvelki suçların sadece takdir yetkisinde dikkate alınıyor olması mükerrer değerlendirme olarak düşünülemez. Burada hâkim, failin geçmişi hakkında olumlu ve olumsuz tüm bilgileri edinmeye çalışmakta ve bu bilgiler ışığında olumlu veya olumsuz bir kanaate varmaktadır ve bu kanaatin oluşmasında da geçmiş dönemde işlenmiş olan suçlar esas katkıyı yapabilmektedir. Hakim failin evvelki davranışlarından bazısının suç teşkil etmiş bazısının suç teşkil etmemiş olmasını muhakkak nazara almalıdır ki failin geçmişi hakkında bir bütünsel kanıya ulaşabilsin. Bu sebeple de failin geçmişindeki olumsuzlukların tekrar dikkate alınması masumiyet karinesinin ihlali olarak değerlendirilmez. Sadece cezalandırmayı belirlerken takdir yetkisi mevzu bahis olunca, failin olumlu veya olumsuz geçmişi hakimin bu takdirine doğrudan veya dolaylı etki edecektir. Aslında burada failin önceki davranışları çerçevesinde ve failin geçmişi bakımından faile bir yüklenebilirlik sonucu çıkarma gayreti vardır ve tekrarlanan hukuka aykırı 248 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.289. 82 davranışlar ile failin iç dünyası hakkında bilgi edinme söz konusudur. 249 Burada failin geçmişinde suç işlememiş olması her zaman takdiri indirim sebebinin uygulanmasına tam olarak elverişli olmadığı da dikkatten kaçırılmamalıdır.250 Failin geçmiş yaşamında kabahat fiillerinden dolayı 5236 sayılı kanunda veya diğer kanunlarda yer alan kabahat fiillerinden dolayı idari bir yaptırım cezası almış olması failin geçmiş yaşamındaki suçlar gibi değerlendirilmemeli ve failin aleyhine olarak takdiri indirim nedenlerinin uygulanmamasına doğrudan engel olarak kabul edilmemelidir. Burada dikkat edilecek husus işlenen kabahat fiillerinin failin sefahat bir yaşam sürmesine neden olan veya çevresinde huzursuzluklara yol açan bir nitelik taşıması halleri gibi suça meyil ifade eden kabahat halleri olması aranmalıdır. Örneğin kabahat olarak nitelenebilecek davranışları süreklilik arz etmekte ise ya da sık sık tekrarlamakta ise bu durum aleyhe olarak değerlendirebilir. Örneğin sarhoşluk, dilencilik, gürültü ve kumar gibi kabahat fiillerini sürekli işleyen kişilerin durumu bu şekilde düşünülebilir. Kabahat fiilleri olmasa da örneğin kişinin alkol kullanması doğrudan olumsuz bir durum olarak değerlendirilmemeli, alkol sebebiyle sefahat bir yaşam tarzına sahipse bu geçmiş yaşamın olumsuzluğu olarak değerlendirilebilir. Aksi halde her alkol kullanan failin adeta lehine yasalar hakkında kullanılmayarak zımmi yasak getirilmesi söz konusu olabilir. Benzer şekilde suç öncesi yaşamında yurt dışına sürekli kumar oynamaya giden failin bu yaşam tarzı sosyal hayatında bir olumsuzluğa yol açmıyorsa sırf bu yüzden takdiri indirim nedenlerinden yoksun tutulması uygun olmayacaktır. Ancak yurt dışında da olsa oynadığı kumar suç işlemesinde etkin olmuşsa mesela kumar oynadığı arkadaşı oyundaki tutumundan veya buna benzer bir durumun yol açtığı nedenden ötürü suç işlemişse bu durumda kumar hayatı suç yoluna girmesinde etken olduğundan failin geçmiş kumar yaşamı aleyhine olarak değerlendirilebilir. Kişinin yaşamı, toplumsal genel anlayışa göre farklılık arz etmesi yani genel hayat görüşü, felsefi, siyasi ve dini anlayışlarının aykırı hatta çok atipik olması dahi lehe olan durumları değiştirmemelidir. Örneğin failin toplumca hoş görülmeyen bir cinsel eğilime (travesti, gay, lezbiyen gibi) sahip olması durumu failin çevresinde ve 249 250 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.291. Özbek vd., Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.664.; Özbek, Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı Cilt:I, s.974. 83 toplumla çatışır hayat tarzı gibi ya da farelere tapmak gibi toplumca sapkın inanç olarak algılanabilecek derecede farklı bir değere sahip olması, kanaatimizce takdir indirim nedenlerine engel olmamalıdır. Çünkü kişinin bu tür bir yaşam tarzının olması kişileri potansiyel suçlu olması ya da kötülüklere açık kişiler olarak değerlendirilmesi ve toplumsal savunma araçlarından cezalandırma yetkisi ile bu davranışlarından aleyhine değerlendirilerek bu davranışlarından adeta vazgeçirilmeye çalışılır gibi her durumda olumsuz değerlendirilmesi kişi hak ve özgürlükleri ile bağdaşmayacağını düşünmekteyiz. Toplumsal genel vicdan bu tür davranışları kabul etmese de kanunlarla açıkça yasaklanmadığı müddetçe devlet ve devleti temsil eden mekanizmalar bu tür durumlardan dolayı vatandaşlar arası farklı muamele yapmaları, ayrımcılık olarak değerlendirilebilir. Daha önce işlediği bir fiilden aldığı mahkûmiyet kararından dolayı sabıkalı olan fail, sabıka kaydını oluşturan fiilin suç vasfını yitirmesi halinde, yani o fiilin suç olmaktan çıkarılması durumunda artık bu sabıkaya esas teşkil eden fiil; yapılan yargılamada ve cezanın belirlenmesinde dikkate alınmamalıdır.251 Zira evvelden suç olarak kabul edilen suça konu bu davranış yeni düzenlemeler ile suç olmaktan çıkarılarak artık toplumca kınanmayan ve hoş karşılanan bir davranış olarak değerlendirilmektedir. Ancak zamanaşımına uğramış suçlar, iade talebi kabul edilmeyen suçlar aynı değerlendirilemez, bu durumlarda geçmiş suçlar fail aleyhe değerlendirilebilmelidir, zira burada işlenen suçlar söz konusu. Bu suçlardan dolayı farklı sebepler ile mahkum edilme söz konusu olmasa da işlenen fiiller toplumca hala hoş karşılanmamaktadır, mevcut mevzuatta suç vasıflarını korumaktadır bu nedenle failin aleyhine olarak takdiri indirim nedenlerinin kullanılmamasına engel olabilir.252 Benzer şekilde hükümlülükle sonuçlanmamış olsalar bile, fail hakkında yürütülmüş bulunan ve beraat dışında çeşitli sebeplerle sona eren davalar da ceza tayininde dikkate alınabilir. Burada önemli olan önceki hükümlülüklerin cezaya kanuni sebep olarak ağırlaştırıcı etki göstermemesi ve suçlar arasında ki mevcut bağlantı sonucu failin kişilik yapısının tespiti ve suç işlemeye olan eğilimidir. Genel af gibi durumlarla daha önceki suçların ortadan kalkması hallerinde suç kaydi olarak 251 252 Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.226. Mustafa Özen, Bu konuda aksi görüştedir. Failin daha önceki suçunun zamanaşımına uğraması, suç olmaktan çıkarılması, iade talebinin kabul edilmemesinin failin aleyhine değerlendirilemeyeceğini ifade etmektedir. Bkz. Özen, “Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi”, s.107. 84 ortadan kalkmış olsada bu durum pozitif olarak varlığını koruduğundan dolayı hakim takdiri indirime engel neden olarak affa uğrayan suçu kabul edebilir.253 Cezanın bireyselleştirilmesi aşamasında, failin geçmişi bir unsur olarak kabulü mukayeseli hukukta da söz konusudur. Özellikle Alman ceza hukuku gerek cezanın kişiselleştirilmesi gerekse cezanın özel önleme amacı bakımından bu unsura büyük önem vermektedir. 254 Alman ceza kanununda madde 46/2’de failin fiiilden önceki yaşamı cezanın belirlenmesi şartlarından birisi olduğu açıkça ifade edilmiş, benzer şekilde Amerikan hukukunda da failin geçmişi cezanın belirlenmesinde oldukça öneme sahipken Türk hukukunda bunlara nispeten daha az dikkat edilmekte ve sadece takdiri indirime konu olabilmektedir.255 2.3.3.2.2. Failin Sosyal İlişkileri 765 sayılı kanunun 29. maddesinde yer verilen bu neden kanunda “failin şahsi ve sosyal durumu” olarak yer almaktaydı ancak bu neden 5237 s. Kanunun 62. maddesine taşınmış halinde “failin sosyal ilişkileri” olarak yer almıştır. Burada farklı bir ayrım yapılması gerektiği düşünülebilir zira failin kişisel durumu ile failin sosyal durumu farklı iki durumu ifade eden kavramlardır. Ancak failin sosyal durumu ile kişisel durumunun birbirinden ayırt edilmesi her zaman kolay olmamaktadır.256 Bu yönüyle mülga kanun düzenlemesi daha şümullü iken yeni düzenleme ile sadece failin sosyal ilişkileri düzenlenmiş olmaktadır. Kanunilik ilkesinin sıkı şekilde uygulanması gereken ceza hukuku hükümleri esasına göre; madde de sayılan hallerden olan “sosyal ilişkileri” kavramı failin münhasıran kendisi dışındaki insanlarla olan ilişkisini ifade etmektedir. “ilişki” kavramı TDK sözlüğüne göre:” İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas”, “sosyal ilişki” kavramı ise; “Birbirlerinden haberi olan, en az iki insan arasında bir süre devam eden, anlamlı, belirli amaçları bulunan sosyal bağ” 257 şeklinde tanımlanmaktadır. Buna göre kanunda belirtilen bu ifade failin sadece insanlarla olan münasebeti açısından değerlendirmeye dayanak teşkil etmelidir, bu da failin ailesiyle, çocuklarıyla olan ilişkisi olabileceği gibi iş çevresi veya üçüncü şahıslarla sosyal hayattaki ilişkisi 253 Mehmet Tan, TCK Genel Hükümler Kırmızı Kitap, II.Cilt, Seçkin Yayıncılık, 2011, s.2312. İçel, Kayıhan vd.; İçel Yaptırım Teorisi, s.165. 255 Pınar Bacaksız, “Federal Ceza Yönergesi Işığında Amerikan Hukuku’nda Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi”, Ceza Hukuku Dergisi (CHD), 6/16, Seçkin Yayıncılık , (Ağustos 2011), s.97. 256 Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.588. 257 http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts (Erişim Tarihi: 21.06.2014) 254 85 olabilir. Mesela failin eşi ile sürekli kavga etmesi veya arkadaşları arasında problem çıkaran, aykırı, sosyal insani ilişkilere uyumsuz biri olması ya da tersi durumlar olabilir. Failin ekonomik durumu, eğitim durumu, sanığın kişisel bağımlılık veya alışkanlıkları, sağlık durumu gibi haller sosyal ilişki kavramını değil “sosyal durum”, ”sosyal statü” veya “sosyal çevre” gibi kavramları içerisinde ifade edilebilir. Şayet bu durumlara ilişkin bir nedenden dolayı hakim takdiri indirim nedenleri uygulayacaksa bunu gerekçede “sosyal ilişkiler” kavramına değil ait olduğu kavram içerisinde ele almalıdır. Zaten kanun koyucu “gibi hususlar” tabiri ile benzer durumlarında takdiri indirim sebebi olabileceğini, sayılanların sadece örnek olduğunu ifade etmiştir. Bu yüzden doktrinde “sosyal ilişkiler” nedeni açıklanırken, failin eğitimi, sağlığı, ekonomik durumu, medeni hali, çalıştığı yer gibi haller “sosyal ilişkiler” kavramı altında toplanması yerinde değildir. 258 Bu konuda Anayasa mahkemesi; şahsî durum” deyimi, suçlunun psikolojik ve sosyo-psikolojik durumu ile ilgili olup kişisel yapısı ve buna etkili olan ailevi ve toplumsal konumunu ifade eder. “Sosyal durum” ise, suçlunun toplum içinde bulunduğu mevkidir. Sosyal durum, objektif ve subjektif olarak değerlendirilir. Kişinin geliri, öğrenimi ve eğitimi ile mesleği, medenî hâli gibi hususlar objektif ve subjektif değerlendirmenin ölçüleridir.259 Şeklinde tarif etmektedir, bu nedenle kavramların kararlarda yerinde kullanılması daha uygun olacaktır. Cezalanın bireyselleştirilmesinin en önemli amacından biri failin tekrar sosyal yaşama adaptasyonunu sağlanmasıdır. Zaten fail, suç oluşturan hareketi gerçekleştirerek sosyal yaşam kurallarına aykırılığını ifade etmiştir. Bu yüzden failin sosyal yaşamı ve ilişkilerinin incelenmesi sosyal kurallara aykırı davranmasının ardında yatan nedenleri göstermesi bakımından önemlidir. Hakimin failin suç öncesi sosyal ilişkileri, aile, iş ve mahalle gibi çevrelerindeki ilişkileri mesleki ilişkileri gibi durumları bu kapsamda değerlendirirken failin tekrar bu çevrelerine adaptasyonu bakımından kolaylık sağlayacak veya uzaklaştırılarak tehlikesinden emin kılınacak durum olup olmadığını ortaya çıkaracaktır. Ve bu konuda vardığı kanı yönünde takdiri indirim uygulayıp uygulamayacağına karar verecektir. Failin sosyal 258 Bkz. Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.395.; Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.226.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.294.; Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.588.; Özen, “Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi”, s.108. 259 Anayasa Mahkemesi, 20.06.1995, E:1994/92, K:1995/14 86 ilişkilerinin kötü olması aleyhine değerlendirilemeyecektir, 260 bu hususta hakim sadece takdiri indirim yetkisini kullanmaktan çekinebilir. Failin bu tür sosyal ilişkileri değerlendirilirken yöresel farklılıklar ve toplumsal ananelerde yer yer dikkate alınabilecektir. İncelenen olayda Asiye davet etse bile sanık yakinen görüştüğü komşusu müştekinin güvenini kötüye kullanarak onun nişanlı kızıyla cinsel ilişkide bulunup müşteki aileyi ve Aysel’in nişanlısının ailesini güç duruma düşürmüştür. Bu oluş sanığın ahlaki redaeti ve eylemin yöresel boyuttaki etkinliği nazara alındığında hakkında TCK’nın 59’uncu maddesinin uygulanmamasında bir isabetsizlik yoktur. (YCGK. 10.02.1992, 356/15 Malkoç ve Güler, 1996:426) Takdiri indirim sebeplerinin getiriliş esasının temel düşüncesi çerçevesinde meseleye bakacak olursak; her somut olayı meydana getiren fiil ve faile ilişkin gerek kişisel gerekse sosyal etmenler son derece farklılık arz eden hususlardır. Bu yüzden failin sosyal ilişkilerinin cezanın bireyselleştirilmesinde göz önünde yer yer bulundurulması son derece zaruret kesb eder hale gelmektedir. 261 Adaletin tesisi amacıyla özellikle cezanın özel önleme fonksiyonunun işlevselleştirilmesi adına ceza en ideal şekilde failin kişiliğine uydurulmalıdır. Bu da failin psikolojik sosyopsikolojik durumunu, alışkanlıklarını ve toplumsal konumunu değerlendirmek ve analize tabi tutmak suretiyle söz konusu olabilir.262 2.3.3.2.3. Failin Fiilden Sonraki Davranışları 765 s. TCK’da failin suç sonrası gerçekleştirdiği olumlu veya olumsuz tutum ve davranışlar madde 29 çerçevesinde temel cezanın belirlenmesinde esas alınan bir kriter olarak düzenlenmişti. Yani failin suç sonrası davranışları lehine bir durum olarak değerlendirilebileceği gibi aleyhine de değerlendirilebilmekteydi. 5237 s. TCK suç sonrası davranışları madde 61’de temel cezanın belirlenmesi maddesinde değil, madde 62’de takdiri indirim nedenleri olarak örnek nedenler arasında sayılmıştır. Buna göre fiilden sonraki davranışlar kanun koyucu tarafından ayrıca kanunda belirtilmedikçe, artık cezanın belirlenmesinde sadece takdiri indirim nedenleri çerçevesinde indirim olarak dikkate alınabilecektir, yani cezanın arttırılmasında artık dikkate alınamayacaktır. 260 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.295; Özen, “Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi”, s.108; Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.588. 261 Özen, “Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi”, s.108. 262 Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.228.; Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.588. 87 Failin suç ile oluşturduğu zararı gidermeye çalışması veya doğan zararı kısmen veya tamamen tazmin etmeye çalışması 263 gibi durumlarda ya da başka şekilde suçtan dolayı pişmanlığını gösteren aktif davranışlarda bulunması halleri failin lehine olarak değerlendirilebilecek hususlar olabilir. Failin suç sonrası fiilleri bu yönüyle sadece cezanın bireyselleştirilmesi amacıyla değil aynı zamanda mağdurun zararının giderilmesi, eylemin muhtemel yan etkilerinin azaltılması yada tamamen tespit ve önlenmesi gibi nedenlerden dolayı oldukça önemli bir husus olarak ele alınmaktadır. Örneğin; kasten yaraladığı bir kişiyi hastane yakınına getirip bırakan biri ile yaraladığı kişiyi dağın başında çaresiz bırakan kişi arasında muhakkak cezalandırmada farklılık olmalıdır. İşte bu tür suç sonrası davranışlar kanuni olarak düzenlenmemiş ise failin aleyhine değerlendirilemese de lehine cezada indirim sebebi olarak kabul edilebilmelidir. Ancak bu durumların kanunda özel olarak düzenlenmesi halinde suç sonrası bu davranışlar tekrardan takdiri indirim nedenleri olarak değerlendirilemeyecektir. Failin tekrar suç işlemeyeceğini gösteren pişmanlığı ve bu yöndeki tutum ve davranışlarını hakim göz ardı etmeyecek yeri gelince takdiri indirim yetkisini kullanarak sonuç cezada indirime gidebilecektir. Çünkü failin suç sonrası ile mahkeme safhası arasında ki tutum ve davranışları, işlediği suça ilişkin olarak failin iç dünyasını yani manevi hissini kavrama bakımından gözlemlenmesi gereken alandır. Failin suç sonrası iş edinmesi, toplumla barışık yaşaması, aile kurması vs. gibi suçun etkisinin kırıldığını gösteren davranışları da bu kapsamda değerlendirilebilir. Failin suç sonrası davranışları işlediği suçtan pişmanlık olarak ortaya çıkabileceği gibi pişmanlık değil bilakis işlenen suç ile gurur duyma, iftihar etme şeklinde de ortaya çıkabilir. Suç sonrası davranışların pişmanlık olarak ortaya çıkması, verilen zararın giderilmesi, mağdurun yardım alacak konuma getirilmesi veya yardım almasının imkanını sağlama gibi davranışlar şeklinde görülebileceği gibi suç sonrası teslim olma, zararın artmasını engelleme veya gönüllü vazgeçme gibi kanuni olarak belirlenmiş bir kapsama girmeyen hallerde suçun tamamlanmasını önleme şeklinde de oluşabilir. Ortaya çıkan durum etkin pişmanlık kapsamında 263 “Dava açıldıktan sonra yapılan ödemenin iade sayılmayıp TCK’nın 59’uncu maddesinin uygulanmasını gerektireceği gözetilmeden” 6.CD., 07.06.1983, 1949/5289 M.Muhtar Çağlayan, Türk Ceza Kanunu, Genişletilmiş 3. Baskı, Yetkin Hukuk Yayınları.t.y., s.641.; “Suçunu ikrar eden ve çalınan eşyanın tamamının rızaen iadesini sağlayan sanık hakkında, gerekçe gösterilmeden, TCK’nın 59’uncu maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir” 6.CD., 20.04.1983, 2049/3497, Çağlayan, Türk Ceza Kanunu,s.642. 88 değerlendirilmeyecek durumdaysa takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilir, aksi halde çifte değerlendirme yasağı ihlal edilmiş olacaktır. Özellikle, etkin pişmanlık durumlarının düzenlenmediği suç tiplerinde bu tür durumların cezada takdiri indirim nedeni olarak kabulü daha önemli konuma gelmektedir. Bu konuda failin suç sonrası davranışlarının değerlendirilmesinde özellikle etkin pişmanlık kapsamına giren alana dikkat etmek gerekir. Zira etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilebilecek bazı durumların tekrar takdiri indirim nedenleri arasında değerlendirilmesi çifte değerlendirme yasağına aykırı olacak ve hükmün bozulmasına neden olur. Uygulamada bu durum sık sık karıştırılmakta ve failin etkin pişmanlık kapsamındaki davranışlarına göre yapılabilecek kanuni indirim nedenleri tekrar takdiri indirim nedeni olarak dikkate alınmaktadır. Failin suç sonrası davranışları, 765 sayılı kanunun 29. maddesinde cezanın belirlenmesinde dikkate alınırken 5237 sayılı kanunda sadece takdiri indirim nedeni olarak benimsenmiş olması eleştirilmiş. Bu tür durumlardaki hal ve davranışlar failin lehine olarak değerlendirilebileceği gibi aleyhine de değerlendirilebilir durumlar olmalıdır bu nedenle de takdiri indirim nedenlerine örnek olarak değil madde 61 çerçevesinde cezanın belirlenmesinde bir kriter olarak kabul edilmiş olması daha yerinde olabilirdi denilmektedir.264 Failin suç sonrası yasal haklarından istifade etmek istemesi ve bu konuda diretmesi failin takdiri indirim nedenleri ile cezasının indirilmesine engel olarak kabul edilmesi düşünülemez. Örneğin emniyette avukatı olmadan ifade vermek istememesi gibi haller fail hakkında suç sonrası olumsuz davranışlar olarak değerlendirilerek takdiri indirim nedenlerinin uygulanmamasına gerekçe yapılamaz. Ancak failin suç sonrası delileri gizlemesi, mağdura yönelik kendisinin ihbar edilmemesi yönündeki zorlayıcı davranışları yada kaçması gibi hallerin bu kapsamda değerlendirmede dikkate alınması yerinde olacaktır.265 Yargıtay da; sanığın olaya müteakip kaçtığı, aracındaki çarpma izini kaybetmeye çalıştığı ve olaydan altı gün sonra tesbit edilip yakalandığı anlaşılmakla, kişiliğinin açıklanmasında olumsuz olan bu davranışların cezanın tayin ve şahsileştirilmesinde inceleme dışı bırakılmaması gerekir.”(2.CD., E:1999/11082, K:1999/12051, T:30.09.1999) kararında bunu vurgulamıştır. 264 265 Bkz. Yerdelen, “Çifte Değerlendirme Yasağı”, s.113. Hüsnü Aldemir, “Yeni Türk Ceza Kanunu Açısından Bireyselleştirilmesi”, Terazi Hukuk Dergisi, 3, (Kasım 2006), s.42. 89 Cezanın Belirlenmesi ve 2.3.3.2.4. Failin Yargılama Sürecindeki Davranışları Failin yargılama sürecindeki davranışları hakkında 765 s. TCK döneminde gerek madde 29’da gerekse madde 59’da herhangi bir düzenlemeye yer verilmemişti. Fakat failin yargılama sürecindeki davranışları sanığın kişiliği hakkında fikir verebileceğinden dolayı cezanın bireyselleştirilmesinde etkin olabileceği o dönem doktrininde ve uygulamasında da ifade edilmesi karşısında5237 sayılı kanunla failin yargılama sürecindeki tutumları takdiri indirim nedeni olarak değerlendirilebileceği madde 62’de düzenlenmiştir. “suçun cezalandırılmasındaki amaç, onun kişisel özelliklerine en uygun olan ceza ölçüsünün bulunarak uygulanmasıdır. Başka bir deyim ile cezanın kişiselleştirilmesidir. Bu ölçü, sanığın suçu işleyiş özelliklerine bakılarak saptanabileceği gibi, duruşma sırasında ki tutumuna ve davranışına göre de tespit olunabilir” (YCGK.,20.09.1976, 390/386, Gözübüyük C.I, s.376) Failin özellikle duruşmadaki iyi halinin cezanın belirlenmesinde dikkate alınması gerektiği 765 s. kanun döneminde gerek doktrin 266 gerekse uygulamada sıkça dile getirilmesi karşısında 5237 s. kanunda yerini bulmuştur. Fail yargılama süreci boyunca suçtan duyduğu pişmanlığını hal ve davranışları ile gösterebilir ve hakim bu durumu değerlendirmesinde dikkate alabilir. Çünkü failin yargılama sürecindeki tutum ve davranışları sanığın kişiliği hakkında hakime fikir verebilir. Yargılama süreci boyunca faili gözlemleyebilecek olan hakim suç sonrası davranışları olan pişmanlık durumu, suçun ortaya çıkarılmasında ki rolü, suç ortaklarına ilişkin verdiği bilgiler gibi suçtan aktif pişmanlığını gösteren tutum ve davranışları lehine değerlendirilebilecektir. Burada failin adaletin tesisine katkısı yargılama düzenine uyumu yönündeki davranışları dikkate alınmaktadır.267 Uygulamamızda da en sık karşılaşılan ve adeta bir atıfet maddesi gibi kullanılan takdiri indirim nedenlerinde failin yargılama sürecindeki davranışları, hal ve tutumları yargılama süresince “iyi halli davranması” durumu adeta her yargıcın doğrudan kullanarak indirim yaptığı bir durumdur. Takdiri indirim nedenlerinin ismi “iyi hal indirimi” olarak anılacak kadar uygulamada çok sık olarak failin yargılama sürecindeki iyi halli davranışların takdiri indirime konu yapılması bu müessesenin 266 Özbek vd., Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.665.; Özbek, Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı Cilt:I, s.975.;Centel,“Cezanın Amacı ve Belirlenmesi”,s.367.; Özbek, Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı Cilt:I, s.975.; Koray Doğan, “Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi”, Ceza Hukuku Dergisi (CHD), 4, Seçkin Yayıncılık , (Ağustos 2007), s.298. 267 Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.396.; Üzülmez, “Yeni Ceza Kanunu'nun Sisteminde...”, s.230. 90 hakkıyla kullanılmaması ve uygulanması zorunlu bir madde gibi görülmesine yol açmaktadır. Failin mahkeme esnasında adeta masumca durması yada takım elbise ile gelmesi her zaman bir indirim nedeni olarak değerlendirilmemelidir. 268 Özellikle tutanaklara da yansıyan bazı olumsuz tutum ve davranışların rahatlıkla bu müessesenin kullanılmasına engel olarak kabul edilebilmelidir. Failin yargılama sürecindeki davranışları konusunda özellikle dikkat edilmesi gereken husus; sanığın mahkeme huzurunda yasal haklarını kullanması halinde, örneğin susma hakkı gibi, hakim bunu dikkate alarak takdiri indirim nedenlerini uygulama veya uygulamama yönündeki kararına neden olarak kabul edip edemeyeceğidir. Failin Anayasal ve ceza muhakemesi kanunundan kaynaklanan söz konusu haklarını kullanması adil yargılanma çerçevesinde aleyhine veya lehine olarak düşünülmemelidir. Bu hususta özellikle uygulamada en sık karşılaşılan, failin susma hakkını kullanması veya yapılan isnatları kabul etmeyerek inkar etmesi ya da suç konusunda itiraflarda bulunması durumları üzerinde ayrıca durmak yerinde olacaktır.269 Sanık, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının yasal haklarından olduğu gerek ifade ve sorgulama esnasında (CMK m.147/1-e) gerekse duruşma esnasında (CMK m.191/3-c) sanığa bildirilmektedir. Sanığın duruşma esnasında bu yasal hakkını kullanması ve yapılan isnatlar karşısında kısmen veya tamamen sükut durması sanık hakkında hakim tarafından olumsuz kanaatte bulunulmasına sebep olarak kabul edilemez. 270 Aynı şekilde olumlu olarak da değerlendiremez, yani hakim yasal hakkının kullanılıp kullanılmaması sebebiyle failin lehine bir hükmü uygulama ya da uygulamama kararı veremez. Aksi halde sanık yasal haklarını 268 Bu hususta medyaya yansıyan bir iyi hal indirimi davasında sanık avukatının sözleri dikkate şayandır: “Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesi, sevgilisi Çilem Hülya Berkil'i üzerine benzin döküp yakarak öldüren Abdurrahman Gazi Göçer'e verdiği cezadan "iyi halden" 6 yıl indirim yaptı. Mahkeme, "canavarca hisle insan öldürmek" suçundan mahkum ettiği sanığa yaptığı iyi hal indirimini "sanığın sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki olumlu davranışları, cezanın sanığın üzerindeki olası etkileri ve dosya kapsamı" gerekçelerine dayandırdı. Müdahil avukatları ise iyi hal indirimine "Sanıkların takım elbise giyip gelmesi iyi hal sebebi olarak alınırsa toplumsal vicdanımız ve kadının insan hakları kavramının zedelenmesi söz konusu olacaktır" diyerek isyan etti.” Sol Portal, “Sevgilisini yakarak öldürdü, 'iyi hal indirimi'nden yararlandı” (17.06.2014), http://haber.sol.org.tr/kadinin-gunlugu/sevgilisini-yakarak-oldurdu-iyihal-indiriminden-yararlandi-haberi-93767, (Erişim Tarihi: 21.06.2014) 269 Susma hakkı ve gerçeği söyleme yükümlülüğü hakkında bkz. İzzet Özgenç, “Suç Zanlısı Kişinin Gerçeği Söyleme Yükümlülüğü ve Bunun Hukuki Sonuçları”, Hukuk Araştırmaları DergisiHukuk Araştırmaları Dergisi (MÜHFD- HAD), 19/1-3, 1995, ss.129-142. 270 Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş,s.590.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.298.; Tüfekçi, Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi,s.107.; Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler,s.666. 91 kullanma ya da kullanmama noktasında zorlanmış olur ki bu durumda adil yargılanma hakkının ihlali olarak değerlendirilebilir. Yargıtay da gerek 765 sayılı Türk Ceza Kanunu gerekse 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dönemlerinde bu görüş çerçevesinde hareket ederek birçok yerel mahkeme kararını bozmuştur. CYY’nin 135’inci maddesine göre susma hakkı bulunan sanığın, “olayı aydınlatacak ölçüde bir ikrarı bulunmadığı” biçimindeki yasal olmayan gerekçeyle TCY’nin 59’uncu maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi bozma nedenidir (4.CD., 19.03.1998, E.1998/1609, K.1998/2562 Çolak ve Altun, “Ceza Yaptırımının Bireyselleştirilmesi...”, s.9.).; CMK’nın 147. Maddesine göre, susma hakkı bulunan sanığın ‘savunmalarında yargılama boyunca eylemi açıklayıcı hiçbir beyanının olmaması’ biçimindeki yasal olmayan gerekçe ile TCK’nın 62. Maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi (5.CD., 23.09.2008, 8086/7913, Gündel,2009:1723).; CYY 147/1-e maddesine göre susma hakkı bulunan sanığın ‘…pişmanlığını belirtmediği, …suçlamaları kabul etmediği…’ biçiminde gerekçelerle TCY 62.maddesinin uygulanmaması (4CD.,27.12.2011 23992/253271 Malkoç,2013:1000). Sanığın mahkemede iddia edilen isnatları inkar etmesi, kabul etmemesi halleri de susma hakkı gibi takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasına engel olarak kabul edilmemelidir. Yargıtay kararlarında da bu durumu görebiliriz; 5271 sayılı CMK’nin 147’nci maddesi uyarınca susma hakkı bulunan sanığın savunmasının inkâra yönelik bulunduğundan söz ederek yasal olmayan gerekçe ile 5237 sayılı TCK’nin 62’nci maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi bozmayı gerektirir. (5.CD., T.17.04.2006, E.2006/721, K.2006/3191, Çolak ve Altun, “Ceza Yaptırımının Bireyselleştirilmesi...”, s.9.); sanığın… suçunu saptırmak istemesi gibi olguların takdiri indirim nedenlerinin uygulanmamasına gerekçe yapılması kanuna aykırıdır (3.CD., 11.04.2007, 3251 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.298.); CYUY’nın 135’inci maddesine göre susma hakkı bulunan sanığın savunmasının yadsımaya (inkara) yönelik bulunduğu biçiminde ki yasal olmayan gerekçe ile TCK’nın 59’uncu maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,( 4.CD., 18.09.2002, 11037/13145, Erol, TCK 2003, s.202). Yargıtay bazı kararlarında atılı suçu inkar edilmesi hallerini sanığın savunma yollarından biri olduğunu özelikle vurgulayarak bu durumun aleyhe değerlendirilmesinin önüne geçmek istemektedir. Sanık A.A.’nın sorgu ve savunmasında mağduru bıçaklamadığını, olayda bıçak kullanmadığını, yaşanan arbedede iteklemesi sonucu dengesini kaybeden mağdurun bıçağın üzerine düştüğünü söylemek suretiyle atılı suçu inkarının savunma yollarından biri olduğu gözetilmeden, yasal olmayan gerekçe ile 765 sayılı TCK’nın 59. Maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi. (3.CD., 21.10.2009, Parlar ve Hatipoğlu,2010); Sanığın suçu inkar etmesinin yasal ve doğal bir hakkı olduğu gözetilmeden, yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden , sadece sanığın inkarı nedeniyle hakkında TCK’nın 62. Maddesinin 92 uygulanmamasına karar Malkoç,2013:999). verilmesi,(CD 19.12.2011 29118/24315, Ancak inkar halinin sanığın bozuk kişiliği olarak değerlendirildiği durumlarda olabilmektedir. TCY’nin 59’uncu maddesinin uygulanması açısından genel bir ilke koymak mümkün değil ise de; susma hakkını kullanmayarak, somut olayı değiştirme ve yargılamanın seyrini olumsuz yönde etkileme gayretinde bulunan sanık hakkında suçunu inkâr ettiği gerekçesiyle TCY’nin 59’uncu maddesinin uygulanmamasında “inkâr” sözcüğü sanığın olumsuz kişiliğini sergilenmesi açısından kullanıldığından, susma hakkı ile çelişmemektedir.(YCGK, T.9.6.1998, 8-163/216, Çolak ve Altun, “Ceza Yaptırımının Bireyselleştirilmesi...”, s.9.). Ayrıca, suçun inkar edilmesi ile savunmada isnatlar karşısında yalan beyanda bulunmak aynı şekilde değerlendirilmemelidir. Sanığın duruşmada sorulan sorular karşısında gerçeklere aykırı cevaplar vermesi failin olumsuz tutum ve davranışı olarak kabul edilerek hakkında takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasına engel olarak kabul edilebilir. Zaten mahkemenin amaçlarından biride failin hakim huzurunda söz konusu ithamlara cevap vermesidir. Failin mahkemede doğruyu söylemek vazife-i asliyesidir, sükut hali ithamlar karşısında bir başka şekilde cevap verme şekli ve davranışıdır. Asıl olarak sanığın yalan söylemesi hukuka aykırı bir davranıştır ve gerekli şartları taşıması halinde resmi belge olarak kabul edilen mahkeme tutanaklarının düzenlenmesinde yalan beyan olarak TCK m.206’da düzenlenen “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu” oluşturabilir. Bu konuda Askeri yargıtay’ın vermiş olduğu karar oldukça yerindedir. Uygulamada sanığın suçunu ikrar etmesi, genel olarak anılan maddenin uygulanması nedenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Ancak bunu, suçunu itiraf eden her sanığın bu indirimden yararlanacağı şeklinde bir kural hâline getirmek mümkün olmadığı gibi, aynı şekilde suçunu inkar etmeyen bir sanık hakkında da sadece bu nedene dayanılarak takdirin aleyhe kullanılması doğru değildir. Her olayın özelliğine ve suçlunun kişiliğine göre hâkimin takdir yetkisini kullanması gerekmektedir. Ancak, burada zikredilmesi gereken bir husus, sanığın suçunu gizleme amacıyla yalan söylemesinin, usul yasaları ile tanınmış “susma hakkı” gibi bir hak olmadığıdır. (As Yar. Drl. Krl. T.02.04.1998, 49/53 Çolak ve Altun, “Ceza Yaptırımının Bireyselleştirilmesi...”, s.9.) Sanığın duruşma esnasında suçunu itiraf etmesi genel olarak uygulamada takdiri indirim nedeni olarak kabul edilse de, suçun itiraf edilmiş olması bir daha suç işlenmeyeceği anlamına gelmemektedir. Bu yüzden suçunu mahkeme huzurunda ikrar eden kişinin olumlu davranışları sebebiyle söz konusu durum doğrudan failin 93 lehine olarak değerlendirilmemelidir. 271 Aksi halde sanığın yasal hakkını kullanmaması yönünde zorlanmışı söz konusu olacaktır. Ancak söz konusu durum failin tekrar suç işlemeyeceği yönünde bir fikir vermese de failin hatasının farkına vardığı bu yüzden yeniden sosyalleşmesinin daha kolay olabileceğini gösterdiğinden cezanın özel önleme amacına daha kısa süreli bir ceza ile de ulaşılabileceğinin göstergesi olarak değerlendirilebilir. Fakat bu durumlarda hakim sanığı her yönüyle iyi tanıyabilmiş olmalıdır yoksa her ikrar hali sanığın kusurunu azaltmadığı gibi daha az ceza verilmesini gerektirecek kadar doğrudan olumlu bir davranış olarak kabul edilemez. Eğer her suçun itirafı doğrudan şartsız olarak cezada takdiri indirim nedeni olarak kabul edilecekse suçun inkar etmesi yada sukut hakkını kullanması dolaylı olarak aleyhine sonuç doğuran bir durum haline getirilmiş olur ki bu durumda savunma hakkı ile bağdaşmaz. 272 Yargıtay’da genel olarak aynı kanı ile hareket ederek yerel mahkeme kararlarını özellikle sanığın mahkemeye yardım etmemesi nedeniyle takdiri indirim nedenlerinin uygulanmadığı durumlarda bozma sebebi yapmaktadır. “mahemeye yardımı olmadığı gibi yasal olmayan gerekçe ile sanık hakkında 62.maddenin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi” (5.CD., 21.12.2006, 11246/10504 Gündel,2009:1729). Bu tür durumlar, özellikle failin suçla ilgili samimi ikrarı ve hakkında sanığın beyanından başka ispatlama durumu bulunmayan ve yargılamanın nihayete erdirilmesi için herhangi bir delil veya başkaca bir durum yokken mümkün olabilir. Olayın aydınlığa kavuşması sadece sanığın doğruyu söylemesine bağlı olması hallerinde durum farklı değerlendirilebilir ve bu konudaki ikrar ifadeleri takdiri indirim nedeni olarak gözetilebilir. Zira sanık bu durumda adaletin tecellisine samimi ikrarı ile esas katkıyı yapmış bulunmaktadır. Bu konuda Yargıtay gerek eski gerekse yeni dönem kararlarında olay hakkında herhangi bir delil bulunmayan, görgü tanığı vs olmayan ve sanığın ikrarı dışında ispat imkanı bulunmayan olaylarda sanığın samimi ikrarının takdiri indirim nedeni olarak düşünülmesi gerektiği yönünde kararlar vermektedir. (…) olayın görgü tanığı yoktur. Sanık kendisi lehine olacak şartları oluşturmak ve bunları kabul ettirmek olanağına sahip iken böyle yapmamış, suç delillerini ve cesedi gizlememiş, ikrarı ile suç vasfının belirlenmesini sağlamıştır. TCK m. 59 (62) uygulanması hak ve adalete 271 Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.230.; Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.590.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.298.; Çolak ve Altun, “Ceza Yaptırımının Bireyselleştirilmesi...”, s.9. 272 Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.590.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.298. 94 uygun olacaktır. (YCCK, 2.4.7991,1/81-103); Görgü tanığı bulunmayan ve sanığın açıkça ikrarından başkaca delili olmayan olayda, sanığın olayın hemen akabinde polis karakoluna giderek atılı suçu işlediğini belirtmesi, suç aletinin yerini göstermesi ve hazırlık soruşturması sırasında alacağı cezayı azaltıcı herhangi bir savunmada bulunmaksızın eyleminin ne suretle işlediğini açıkça anlatması ve sabıka kaydına göre hak, adalet ve nesafet kuralları da nazara alınarak TCK’nun 62. Maddesinin uygulanması sureti ile bir hüküm kurulması gerekirken, TCK’nun 62/1. Maddesi uygulanmaksızın sanık hakkında yazılı şekilde karar verilmesi (1CD., 02/05/2012 4436/3289 Malkoç,2013:1001)273 Ayrıca suçun ikrarı şartlarının varlığı halinde etkin pişmanlık olarakta değerlendirilebilir, bu durumda suçun itirafı gerek takdiri indirim nedeni gerekse etkin pişmanlık olarak kabul edilmesi çifte değerlendirme yasağının ihlali olacaktır. Bu tür ikrar durumlarında hakim öncelikle itirafın etkin pişmanlık kapsamında olup olmadığını inceleyecek, şayet etkin pişmanlık hususunda gerekli şartların bulunmaması durumunda yapılan ikrarın takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilir olup olmamasına bakacaktır. Uygulamada bu durum sık sık karıştırılmakta ve failin etkin pişmanlık kapsamındaki davranışlarına göre yapılabilecek kanuni indirim nedenleri tekrar takdiri indirim nedeni olarak dikkate alınabilmektedir. Özellikle bazı suçlarda failin itirafı, suç ortaklarını ortaya çıkaran beyanları özel olarak etkin pişmanlık kapsamına alınmıştır. 2.3.3.2.5. Cezanın Failin Geleceği Üzerine Etkileri Takdiri indirim nedenleri olarak sayılanlar arasında en son cezanın failin geleceği üzerinde ki olası etkileri hususu belirtilmiştir. Verilecek ceza failin sosyal hayatına ciddi etki edebilir ve gelecekte sosyal yaşama uyumunu zorlaştırabilir. Zaten hapis cezasının kanuni neticesi olarak TCK m.53’te sayılan belli hakları kullanmaktan yasaklanma bile yer yer ciddi etki doğurabilir failin geleceği üzerinde. Örneğin alacağı ceza ile kamu görevinden uzaklaştırılacak olması yada belirli sanat ve meslek icrasından men edileceği gibi durumlarla karşılaşılabilecek olması işlenen suçun dolaylı ve yan etkilerini azaltmak amacıyla takdiri indirim nedenleri müessesesinden istifade edilebilir.274 273 274 diğer kararlar için bkz. YCGK; 12.11.1987, 1-329/506 (Mollamahmutoğlu ve Savaş,s.1123) Üzülmez, “Yeni Ceza Kanunu'nun Sisteminde...”, s.230.; Çolak ve Altun, “Ceza Yaptırımının Bireyselleştirilmesi...”,s.10.;Özen, “Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi”,s.110.; Ahmet Gökcen ve A. Caner Yenidünya, “5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesine İlişkin Kurallar (TCK m.61-63)”, Uğur Alacakaptan'a Armağan, Cilt I, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2008, s.358.; Aldemir, “Yeni Türk Ceza Kanunu...”, s.42.; Tüfekçi, Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi, s.106. 95 Fail hakkında hükmedilecek sonuç cezanın infazı süresinde failin yaşamına olabilecek doğrudan veya dolaylı etkilerini hakim karar verirken göz önüne alması gerekebileceği durumlarla karşılaşılabilir. Şayet yapılacak indirim ile fail daha kısa sürede özgürlüğüne kavuşması ile suç öncesi sahip olduğu hayattan kopmayacak ve yapılan indirim ile nispeten kısalan veya türü değişen cezanın faili tekrar suç işlemekten alıkoymaya yeteceği fikir ve kanaatine hakim sahip olabiliyorsa bu sebebe istinaden cezadan takdiri indirim hakkı çerçevesinde indirim yapabilecektir. 275 Hakim, failin suç öncesi yaşamı ile suç sonrası verilecek ceza ardından devam edeceği hayat arasındaki muhtemel olumsuz farkları değerlendirecek ve bu etkinin en aza indirilmesi için yetkisini fail lehine kullanabilecektir. Ancak burada failin suç öncesi yaşamının iyi olması gerekir yoksa, failin suç öncesi yaşamı zaten iyi bir hayat değil ve tekrar kısa sürede o ortama kavuşmasıyla birlikteliği faili suç işlemekten alıkoymayacaksa failin biran önce önceki sosyal hayatına dönmesi lehine değerlendirilmeyebilir. Şayet fail çekeceği ceza sonucu sosyal çevresi özellikle yakınları hatta ailesi ciddi zarar görecekse, örneğin ailenin dağılmasına sebep olma durumu varsa veya failden başka ailede gelir imkanı sağlayacak yoksa hakim bu durumları değerlendirmeye alabilir. (…)işlediği suç nedeniyle aile düzeninin de bozulacağı anlaşılan sanık hakkında ayrıca TCK 62’nci (mülga TCK 59) maddesinin uygulanmak suretiyle cezada şahsileştirme amacının da gerçekleştirilmesinin mümkün olacağı (…) (YCGK, 28.1.1980, 1-459/33. Mollamahmutoğlu ve Savaş, s.1034). Tabi hakim cezanın failin geleceği üzerine etkilerini ancak tahminen belirlemeye çalışacak ve bunun azaltılmasına yönelik kanaati çerçevesinde söz konusu takdirde bulunacaktır.276 Cezanın fail üzerinde olası etkileri değerlendirilirken, failin hayattan beklentisi de nazara alınmalıdır. Şayet fail AIDS gibi ölümcül bir hastalık içerisindeyse veya ileri bir yaşta olmasından dolayı hayattan beklentisizliği suç işlemesini kolaylaştırabilir yada tam tersi kalan az ömrünü özgürce yaşamak istiyor olabilir. Hakim bu tür durumları da verilecek cezanın etkisi kapsamındaki değerlendirmelerinde dikkate almalıdır. 275 Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s..231.; Özbek vd., Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.665; Özbek, Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı Cilt:I, s.975. 276 Çolak ve Altun, “Ceza Yaptırımının Bireyselleştirilmesi...”, s.10.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.301.; Cengiz Otacı, “5237 sayılı Türk Ceza Kanununda Takdire Bağlı İndirim ve Uygulaması”, Adalet Dergisi, 26,2006, s.117. 96 Cezanın failin geleceği üzerindeki etkileri aslında cezanın özel önleme amacına hizmet etmesi bakımından takdiri indirim nedeni olarak değil de cezanın belirlenmesinde bir kriter olarak kabul edilmiş olması daha uygun olurdu.277 2.3.3.3. Uygulamada Ortaya Çıkan Örnek Sebepler Takdiri indirim nedenleri hakkında kanunda sayılan haller birer örnek neden olarak kabul edilmektedir. Burada yer almayan herhangi bir durumda hakim tarafından takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilir. Madde de yer alan “gibi hususlar” ifadesi de bunu göstermektedir, zaten madde gerekçesinde “Ayrıca, takdiri indirim nedenlerinin neler olabileceği, sınırlı olmamak üzere ve örnekler şeklinde belirlenmiştir” denilerek bu durum açıkça ifade edilmiştir. Böylelikle kanunumuzda yer alan takdiri indirim nedenleri maddesi ceza hukukunda esas olan ceza hükümlerinin dar yorumlanması konusuna da istisna teşkil eden bir maddedir. Kanun metninde ifade edilen “gibi hususlar” terimi de bize bu maddenin geniş yorumlanacağı hükmüne ulaştırmaktadır. 278 Takdiri indirim nedenleri kapsamında değerlendirme yapılırken, faile ilişkin durumları gözlemleyecek olan hakim burada kanuni olarak dikkat edilmesi gereken etkin pişmanlık, suçun unsurlar ve nitelikli halleri, zorunluluk halleri yada şahsi cezasızlık nedenleri gibi durumlara özellikle dikkat etmeli ve bu kapsamda failin lehine veya aleyhine değerlendirilebilecek durumlar ayrıca takdiri indirim nedenleri kapsamında değerlendirilmemelidir. Aksi halde çifte değerlendirme yasağına aykırılık meydana gelir.279 Takdiri indirim nedenleri Yargıtay uygulamalarında daha çok failin kişiliğin yönelik sebepler nazara alınarak uygulanması talep edilmekte, fiile ilişkin hususlar bu konuda sebep olarak kabul edilmemektedir.280 TCK’nın 62’inci maddesinde düzenlenen ceza indirimini gerektiren takdiri nedenler fiille ilgili olmayıp failin kişiliği ile ilgili olduğu, 2. fıkrada bu nedenler sınırlı olmayarak sayıldığı, mahkemece ‘sanığın üzerine atılı suçun niteliği suçun işleniş şekli olaydaki kastın yoğunluğu’ nedenleri gösterilerek bu madde gereğince cezada indirim 277 Yerdelen, “Çifte Değerlendirme Yasağı”, s.113. Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.299. 279 Erem, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, s.359.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.305. 280 “TCK’nın 62’inci maddesinde düzenlenen ceza indirimini gerektiren takdiri nedenler fiille ilgili olmayıp failin kişiliği ile ilgili olduğu, 2. fıkrada bu nedenler sınırlı olmayarak sayıldığı, mahkemece ‘sanığın üzerine atılı suçun niteliği suçun işleniş şekli olaydaki kastın yoğunluğu’ nedenleri gösterilerek bu madde gereğince cezada indirim yapılmamasına karar verildiği, oysa ki; söz konusu nedenlerin 61. Maddede sayılan temel cezanın belirlenmesine yönelik olarak değerlendirilmesi gereken nedenler olduğunun düşünülmemesi” 5.CD., 27.06.2006, 6489/6045 parlak, Hatipoğlu s.1059 278 97 yapılmamasına karar verildiği, oysa ki; söz konusu nedenlerin 61. Maddede sayılan temel cezanın belirlenmesine yönelik olarak değerlendirilmesi gereken nedenler olduğunun düşünülmemesi (5.CD., 27.06.2006, 6489/6045 parlak, Hatipoğlu s.1059). Burada kanaatimizce “gibi hususlar” denilmek suretiyle fıkrada sayılan örneklere benzer durumların söz konusu olabileceğini ifade edilmek istenmiştir. “gibi hususlar” ibaresinde evvel sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” durumlarının her birisi failin şahsı ile ilişkili nedenler olduğu anlaşılmakta olsa da kanunun takdiri indirim nedenleri bakımından sadece faile ilişkin hususların takdiri indirime konu olacağı kabul edilemez. Zira takdiri indirim nedenleri müessesesinin getiriliş amacı çerçevesinde meseleye yaklaşıldığında, amaç cezanın bireyselleştirilmesi olup bu bireyselleştirme de kullanılacak argümanların şahsa veya olaya yada tamamen üçüncü bir sebebe bağlı olup olmayacağı konusunda bir kısıtlama söz konusu değildir. Hakime tanınan böyle bir takdir yetkisi karşısında kanunda belirtilen nedenlerden ayrık olarak belirlenecek cezaya etki etmesi düşünülen herhangi bir sebep takdiri indirime neden olarak kabul edilebilmelidir. Yargıtay’ın bazı kararlarında bu tür uygulamalarında rastlayabilmekteyiz; “Profosyenel ehliyetnamesi bulunan sanık şoförün B ehliyetnamesi ile kamyon kullanması halinde, hiç ehliyetli olmayanlara göre durumunda bir özellik gözetilmesi ve cezasında indirim yapılmasının düşünülüp tartışılması gerekir.” (CGK. 08.05.1978, 7-133/158, İçel ve Yenisey, 1994:385). Zaten kabul edilen nedenlerin gerekçeleri kararda ifade edileceğinden ve Yargıtay’ın bunu yer yer denetleyebileceğini kabul ettiğimizden dolayı, kabul edilen herhangi bir takdiri indirim nedeni atipik bir nedende olsa kabul edilebilmelidir ve makul olduğu müddetçe bir sorun teşkil etmemesi gerektiği görüşündeyiz. Aksi halde bu müessesenin kabulünde sadece faile ilişkin kriterlerin dikkate ele alınacağından bahsedersek, takdiri indirim nedenlerinin alanını oldukça daraltmış ve ceza hukukunda hakimin elinde bulunan geniş takdir yetkisini yarumla daraltmış olunacağı ifade edilebilir. Ceza bireyselleştirilirken en önce fail dikkate alınacak fakat faile etki eden diğer nedenler failden kaynaklı veya fiilden kaynaklı olması söz konusu olması fark etmeksizin dikkate alınacaktır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus hakimin takdiri indirim nedenlerini kabul veya reddetmesi sadece olaya bağlı olmamalıdır, 98 TCY’nın 62’inci maddesinde belirtilen sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ve cezanın sanığın geleceği üzerine olası etkileri gibi hususlar değerlendirilmeden anılan yasa maddesinde bulunmayan olayın oluş şekli gerekçe gösterilerek takdiri indirime yer olmadığına karar verilmesi” (4.CD., 17.11.2009, 5557/18805, Parlar ve Hatipoğlu,2010). yani olayın ağırlığı değil olayın ağırlığı dolayısıyla durumun fail üzerindeki etkisine binaen takdiri indirim nedeni uygulanıp uygulanmamasına karar verilmelidir. Zannımızca Yargıtay’ın vermiş olduğu Sırf suçun işleniş biçiminin ağırlığından bahsedilerek TCK’nın 59. maddesinin uygulanmasından vazgeçilemez. Aksi hal; olaya göre değil, kişiye göre uygulanması gereken 59. maddenin amacına aykırıdır.” (CGK. 02.04.1990, 1-81/103 ,Önder.age.,s.569) kararı da bu anlayışla verilmiş bir karardır. Zira sırf suçun ağırlığı değil, suçun ağırlığının fail üzerindeki etkisine binaen takdiri indirim hakkında karar verilmelidir yoksa olayın hiç dikkate alınmaması olarak yorumlanmamalıdır. Doktrinde Ersan Şen’de takdiri indirim nedenlerinin faile ilişkin olabileceği gibi fiile ilişkin olabileceğini ifade etmektedir.281 Fail hakkında takdiri indirim sebebi olarak ele alınabilecek diğer sebepler Yargıtay uygulamalarından ve mahkeme kararlarından ortaya çıkabilecek farklı durumlar olabilir. Bu konuda özellikle başka bir kapsamda değerlendirilemeyen durumların burada ele alınması şeklinde hareket edilebilir, böylelikle fail ile ilgili her durum cezalandırmada irdelenmiş ve az çok olumlu ve ya olumsuz da olsa karşılığı faile yansıtılmış olmaktadır. Bu değerlendirme kapsamında failin suç öncesi veya suç esnasındaki tutum ve davranışları ya da suç sonrasına ilişkin sebepler dikkate alınabilir. Suç öncesi davranışlar failin fevri hareketleri, herhangi bir psikolojik travma etkisinin doğrudan olmasa da izleri ile hareket etmesi, cahillik, ciddi sağlık problemleri yaşaması gibi haller olabilir. 282 Suç esnası nedenlere örnek olarakta; ihtiras etkisi, toplu hareket hezeyanı, gençlik heyecanı, korku, acıma hissi gibi haller 281 282 Şen, Türk Ceza Hukuku ..., s.480. Bu durumlar için doktrnde bazen örnekler gelişi güzel verilmekte ve sayılan örnekler aslında başka takdiri indirim sebepleri kapsamına girdiğinden şüphe duyulmamaktadır. Örneğin Yerdelen bu konuda verdiği “failin iyi koşullarda yaşaması, topluma hizmetleri, önemli bir hastalığa yakalanmış olması gibi haller, suçun işlenmesinden önce var olan nedenler kapsamında değerlendirilebilir” şeklinde ki örneklerin tamamı failin geçmişi kapsamında değerlendirilebilecek örneklerdir. Zaten eserinin ilgili bölümünde de bunları failin geçmişi veya failin sosyal ilişkilerine örnek olarak saymaktadır. Bkz. Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.305. 99 sayılabilir.283 Suç sonrası davranışlar ve geleceğe yönelik etkenler olarak failin suç sonrası etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilmeyen aktif davranışları, suç sonrası ciddi nedamet hisleri taşıması, gelecekte tekrar suç işlemeyeceği konusunda umut barındırması gibi haller söz konusu olabilir. Kanuni diğer durumlara girmedikçe örneğin aynı olayla ilgili failin medeni hukuk yargılamada haklı çıkmış olması284 gibi durumlar da diğer nedenler olarak düşünülebilir. Özellikle Yargıtay, kararlarda madde 62’de ifade edilen failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki davranışları, cezanın failin geleceği üzerine etkileri gibi hususlar tartışılmadan başka sebeplere binaen takdiri indirim sebeplerinin uygulanıp uygulanmamasına karar verilmesini uygun bulunmamaktadır. Yargıtay birçok kararında öncelikle madde de yazılan örnek sebeplere bakılmasını ardından diğer sebeplere bakılması gerektiği şeklinde yaklaşım sergilemektedir. 5237 sayılı TCY’nin 62’inci maddesinde yazılı sanıkların geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki etkileri gibi hususlar tartışılmadan, sanığın kişiliği ve ekonomik sosyal durumu dikkate alınarak TCY’nın 62. Maddesinin uygulanmasına yer olmadığına denilme suretiyle yasal ve yeterli olmayan bir gerekçe ile takdiri indirim nedeninin uygulanmasına yer olamdığına karar verilmesi. (4.CD. 25.02.2010 – 29454/3261 Parlar ve Hatipoğlu,2010:1050); Sanık müdafiin 24.08.2006 tarihli oturumda , mahkumiyet halinde sanığın lehine olan maddelerin uygulanmasını talep ettiğinin anlaşılması karşısında ‘failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerine etkileri gibi’ hususlar tartışılmadan nedenleri tespit edilmediğinden denilmek suretiyle yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile sanığın cezasından başkaca indirime yer olmadığına karar verilmesi (8.CD., 21.05.2007, 10949/3930 Parlar ve Hatipoğlu,2010:1058). Özelikle madde de sayılan failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar irdelenip tartışılmadan takdiri indirimin uygulanmamasını birçok kararında bozma sebebi saymıştır. TCY’nın 62. Maddesinde belirlenen failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar irdelenip tartışılarak anılan yasa maddesinin uygulanıp uygulanmayacağına karar verilmesi gerekirken ‘başkaca’ sözcüğü ile yetinilerek indirime yer olmadığına karar verilmesi (4.CD., 28.04.2009, 2244/8271 Parlar ve Hatipoğlu,2010:1056). 283 Artuk, Gökcen ve Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.397.; Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.452.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.305. 284 "… hukuk mahkemesinde verilen karar ancak takdiri indirime neden olabilir. Suçluluğu bertaraf etmez…” 6.CD., 26.03.198O.,2258/2304 Tan s.2342 100 Kanaatimizce Yargıtay’ın madde 62/2’de ifade edilen örnek sebeplerin mutlaka tartışlmasını gerektirecek şekilde tutum sergilemesi yerinde değildir. Zira kanunda sayılan bu haller kanun koyucu tarafından birer örnek olarak ifade edilmiş bu ve benzeri sebeplere binaen takdiri indirim nedenlerinin uygulanıp uygulanmamasına karar verilmesi noktasında hakimleri serbest bırakmıştır. Anılan sebeplerin her olayda tek tek tartışılmasının yapılması ve en son hakim kanunda yer almayan başka bir sebep dayanarak takdiri indirim nedneini uygulaması veya uygulamaması halinde söz konusu nedenlerin uzun uzun tartışılması sadece yargılamayı uzatacaktır. Hatta hakimler çoğu kararlarda olduğu gibi sadece madde metnini tekrarlayıp geçeceklerdir. Oysa Yargıtay bu konuda mahkemeleri kararlarında serbest bıraksa hakimler sadece takdiri indirime konu olan sebebi detaylıca izah etse yada takdiri indirim uygulamasına mani olan sebep üzerinde durması gibi hali Yargıtay tetkik etse kanaatimizce bu yetkiyi kullanacak hakimleri daha yönlendirici nitelikte olacaktır. Yargıtay’ın bu tutumu takdiri indirim nedenleri kurumunun kanun koyucunun iradesine aykırı olarak daraltılması manasına da gelmektedir. Hakim herhangi bir sebebi takdiri indirim nedeni olarak kabul ederken neleri göz önünde bulundurup bulundurmayacağı hatta bunun Yargıtay’ca irdelenip denetlenmesi tartışılmakta ise de genel itibariyle hakim aldığı kararlarda gösterilen takdiri indirim sebepleri makul ve hukuk kaidelerini zedelemeyecek tarzda olması önemlidir. Kanun esas ve maksadı ile çelişen mağdur ve kamu vicdanını zedeleyecek nedenlerin takdiri indirim nedeni olarak kabul edilmesi düşünülemez. Bu konuda eski tarihli bir Yargıtay kararı örnek oluşturabilecek mahiyettedir. Buna göre; (...) Bu takdir hakkı kullanılırken gösterilen sebeplerin makul olması, hukuk kaidelerini zedelemeyecek, kanunların esas maksat ve amacına aykırı düşmeyecek, vicdanları rahatsız etmeyecek bir mahiyet taşıması gerekmektedir. Dört yaşında bir kız çocuğunun ırzına geçtikten sonra bu suçun delil ve emarelerini ortadan kaldırmak için onu öldüren sanık hakkında 59. Maddenin uygulanması yasaya uygun görülmemiştir (CGK. 15.12.1980, 225/428, Erdurak, 1984:13). 765 s. kanun döneminde cezanın belirlenmesinde (m.29) yer alan failin sosyal durumu 5237 s. kanun düzenlemesi kapsamında ancak diğer sebepler başlığı altında değerlendirilebilecektir. Sosyal durumu ifadesi ile genel ifade edilmek istenen husus failin toplum içinde bulunduğu mevki, kişinin geliri ve benzeri durumlar olabilir. 765 s. kanun döneminde sosyal durumun cezalandırmada göz önünde tutulması hususu Anayasa’nın “eşitlik ilkesine” aykırı olduğu düşüncesiyle Anayasa Mahkemesi’ne 101 başvurulmuştur. Anayasa Mahkeme’si ise kişini içerisinde bulunduğu sosyal şartların cezanın belirlenmesinde dikkate alınmasını eşitlik ilkesine aykırı görmemiştir. Eşitlik ilkesinin herkesin her yönüyle aynı kurallara tabi olması demek olmadığını, esas itibariyle eşitliğin farklı durum ve konumdakilerin, farklı hususlardaki değişik hukuki statülerin sahip olduğu özelliklerin, kimi kişiler veya topluluklar için değişik kurallar farklı uygulamalar doğurabilmesini, ancak aynı durumda olanların aynı düzenlemelere tabi olması şeklinde anlaşılmalıdır, tarzında belirtmişti. Zira Anayasa’nın amaçladığı eşitlik, hukuksal eşitliktir. Ayrı hukuksal durumlara ayrı kuralların uygulanması eşitlik ilkesine aykırı olmayacağı kanaatine sahipti Anayasa Mahkemesi.285Bu yönüyle cezanın sosyal mevkilere göre farklı uygulanmasına yol açan durumların eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürenlerin gerekçeleri makul görülmemiştir.286 285 286 Anayasa Mahkemesi, 20.06.1995, E:1994/92, K:1995/14. Bkz. Anayasa Mahkemesi, 20.06.1995, E:1994/92, K:1995/14 kararı karşı görüş. 102 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TAKDİRİ İNDİRİM NEDENLERİNİN UYGULAMASI 3.1. Takdiri İndirim Nedenlerinde Gerekçe 3.1.1. Genel olarak Genel olarak gerekçe, düşünsel faaliyet sonucunda ulaşılan kanının verilen hükme esas olan kısmıdır şeklinde ifade edilebilir. Yani gerekçe sonucun mantıksal yönden dayanağının gösterilmesidir. 287 Yargıtay kararlarında da genel olarak gerekçenin tanımı ve nasıl olması gerektiği izah edilmiştir: Gerekçe, süreklilik gösteren ceza genel kurulu kararlarında da vurgulandığı gibi hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklamasıdır (YCGK, 2.10.2001, 7 -179/189, www.kazancr.com,tr ).; Gerekçe; istem konusundaki değerlendirmenin, hukuka ve dosya içerisindeki bilgi ve belgelere uygun açıklanmasıdır. Anılan maddelerin uygulanmasına veya uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçe, sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde, yasal ve yeterli olmalıdır(YCGK, 4.11.2003, 8 -239/259, www.kazancı. com. tr ). denilmiştir. Hakimler suçun varlığını tespit ettikten sonra failin cezasını tespit etme aşamasında gerçekleştirilen her hareketin kanunda cezayı artıran veya azaltan bir neden olarak kabul edilip edilmediğini öncelikle tespit ederek cezayı neden artırıp neden azalttığını gerekçe ile taraflara ve üçüncü kişilere göstermektedir. Ancak bunun için kanunda cezayı artırıcı ve azaltıcı kanuni sebepler açıkça ifade edilmiş olmalıdır. Fakat kanunda açıkça sayılmamış ve sadece genel yol gösterici örnekler olarak belirlenmiş olan takdiri indirim nedenleri açısından, hakim karar verirken gerekçesinde takdiri indirim nedenlerini uygulamada gerekçesini gösterip göstermeyeceği tartışmalıdır. Çünkü bu yetkiyi kullanan hakim; “olayda gerçekleşen 287 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.64. 103 vakada şu ve bu durumlar vardır, kanunda bunları indirim veya artırım sebebi olarak göstermektedir yani tipik hareketlerdir” şeklinde bir değerlendirme yapabilmesi mümkün değildir. Kanunda takdiri indirim nedenleri olarak gösterilen hususlar bile esas değil, sadece yol gösterici birer örnek nedenlerdir. 3.1.2. Konu Hakkında Görüşler Takdiri indirim nedenleri hakkında gerekçe gösterilip gösterilmeyeceği hususunda ileri sürülen bir görüşe göre; hakim gerekçe gösterme zorunluluğu altında bırakılırsa, hakim sanık ve olay hakkında edindiği bilgiler çerçevesinde oluşan vicdani kanaatini karara arzuladığı şekilde yansıtamaz çünkü bazı vicdani kanaatlerin somut dayanağı olmayıp hakim gözlemleri ile kişiden edindiği karar çerçevesinde bir ceza vermek durumundadır. Aksi halde hakim oluşan vicdani kanaatini gerekçe olarak karara aksettirmede problem yaşayabileceğinden başka sebeplerle yine aynı kararı verme yoluna gidecek ve adeta hakim kanunu dolanmaya zorlanmış olunacaktır. Ya da hakim gerekçe külfetinden kaçınmak için olayda takdiri indirim sebebi olarak kabul edilebilecek durumlar olsa da uygulamaktan kaçınabilecektir.288 Ayrıca gerekçe zorunluluğu müessesenin ruhuna da aykırıdır, çünkü takdiri indirim nedenlerinin amaçlarından biride ceza kanunlarının sertliğini gidermek ve daha esnek bir hüviyet kazandırmaktır.289 Gerekçe gösterilmesi gerektiğini iddia eden diğer bir görüşe göre, gerekçe gösterilmesi konusunda devletin adalet mekanizması olan mahkemelerin kararlarının halka yön gösterici ve adaletin tesisini vicdanlarda duyurucu etki yapmasını gerekçenin olmasına bağlamaktadırlar. Devlet bu şekilde vatandaşlarına güvence verir ve savunma haklarının hiçbir şekilde ihmal edilmediğini, taleplerin neden kabul veya ret edildiği açıkça mahkemenin gerekçeli kararları ile gösterilmiş olmaktadır. Bu yüzden gerekçe her kararda olduğu gibi takdiri indirim nedenlerinin kabul veya reddinde de kesinlikle olmalıdır. Takdiri indirim yetkisi ile kanunun tanıdığı çok istisna bir yetkiyi kullanan hâkim bu yetki çerçevesinde belirlenen ceza hadleri dışına 288 Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.223.; Taner; Ceza Hukuku Umumi Kısım,. age.,s.453; J.Güral; “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Mukayeseli Bir İnceleme II”, s.36.; Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.370.; Fahrettin Kemal Yerli, “Cezanın Kişiselleştirilmesinde Takdiri Hafifletici Sebepler İle Para Cezaları ve Taksitlendirme”, (https://www.xing.com/communities/posts/para-cezasi-para-cezasinin-taksitlendirilmesi-cezasinkisisellestirilmesinde-takdiri-hafifletici-nedenler-1005415165 ) (Erişim Tarihi; 20.05.2014). 289 J.Güral; “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Mukayeseli Bir İnceleme II”, s.36. 104 çıkmasını veya belirlenen sınırda kalsa da hâkimi söz konusu indirimleri yapmaya sevk eden vicdani olguları aldığı kararın gerekçesini kamuoyuyla paylaşmalıdır.290 3.1.3. TCK Uygulamasında Gerekçe Türk ceza kanunu uygulamasında takdiri indirim nedenlerinin kabul edilip edilmemesi hakkında gerekçe gösterilmesi hususu da tartışmalıdır. 765 s. Türk Ceza Kanunu döneminde madde 59’un metninde bu konuda herhangi bir düzenleme yer almamış olsa da Yargıtay, yerleşmiş içtihadında, gerekçe gösterilmesi görüşünü benimsemiştir. “TCK’nın 59 uncu maddesinin uygulanmamasına ilişkin kararın gerekçesiz olması… yasaya aykırıdır” (1.CD., 25.03.1999, 4523/1030, Artuk vd. 2009:897). Esasen “Ceza Kanunu umumi surette daha hafif bir cezanın tatbikini esbabı muhaffife vücuduna bağlı kılmış ise, bu sebeplerin vücudu kabul veya reddolunduğu taktirde, hükmün gerekçesi bunlara müteallik kararları dahi gösterir” diyen mülga CMUK’un 260/4’üncü maddesinin açık hükmü bunu ifade etmektedir. Mahkemelerin kararlarının gerekçeli olması gerektiği yolundaki Anayasanın 141 ve CMUK’un 32 ve 260/4’üncü maddelerinin emredici kuralları takdiri hafifletici sebepleri de kapsamına almaktaydı. Yargıtay da bu konudaki bir talebi gerekçesiz bırakılması veya uygulamamaya ilişkin gerekçe gösterilmemesi CMUK’un 308/7’nci maddesi uyarınca bozma nedeni kabul etmekteydi. Mahkemece, hafifletici bir nedenin bulunduğu kabul veya red olunduğu taktirde, CMUK’un 32 ve 260’ıncı maddelerinin emredici hükümlerine göre bu husustaki gerekçenin karar yerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Hüküm fıkrasında TCK’nın 59’uncu maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilirken (yukarıdaki gerekçelere binaen) şeklinde atıf yapılmış olması, CMUK’un 32 ve 260’ıncı maddelerinin açık hükümlerine aykırıdır. (10.CD., 08.12.1994, 8811/13903 YKD. Nisan 1995, s.680 vd.); 59’uncu maddenin uygulanmasına yer olmadığının belirtilmesi halinde Anayasanın 141 ve CMUK’un 32’nci maddesine göre gerekçesi açıklanmalıdır. (5.CD., 15.11.1983, 3246/3769, Yerli, “Cezanın Kişiselleştirilmesinde ...”) 5237 s. Türk Ceza kanununda takdiri indirim nedenlerinin düzenlendiği madde 62’de gerekçe konusunda ki problemin giderilmesi için maddenin son cümlesinde “Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir” ibaresine yer verilmiştir. Zaten Anayasa madde 141 291 ve CMK 34 292 ’üncü maddelerine göre mahkeme 290 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.369.; Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.223.; Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.452.; J.Güral; “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Mukayeseli Bir İnceleme II”, s.37.; Yerli, “Cezanın Kişiselleştirilmesinde ...”. 291 1982 Anayasa’sı Madde 141/3 - “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” 105 kararlarının ve hatta karşı oyların da gerekçeli olması açıkça düzenlenmesi karşısında takdiri indirim nedenleri konusunda gerekçe hususunun tartışılması pek yerinde değildir. Zira gerekçe mahkemelerce gösterilmesi ihtiyari bir unsur değil, gerek sanığın gerekse diğer tarafların hakkıdır. Çünkü mahkeme huzurunda ki sanığın gerek ithamları öğrenme hakkı, gerek yargılama ile ilgili açıklama ve ispat hakları; dayanağını insan onuru ve eşitlik ilkelerinden alan hukuki dinlenilmenin kapsamında yer alan haklarındandır. Bu hakların mahkeme tarafından dikkate alınıp alınmadığı ancak gösterilen gerekçe ile açıklığı kavuşabilir. Zira hukuk devletinde, hukuki güvenliğin teminatı ve mahkemelerin keyfilikten uzak karar vermelerinin gereği kararların gerekçeli olmasıdır. Böylelikle hakimler Yargıtay’da ki uzman hakimlerce kararlarının irdeleneceği fikri ile verdiği kararlar üzerinde daha titiz davranmaya çalışacaktır.293 Ayrıca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunluluğu AİHS’de açıkça yer almış olmasa da AİHM kararlarında AİHS m.6’ kapsamında yorumlayarak mahkemelerin gerekçe göstermesi gerektiğini adil yargılanma hakkının temel bir unsuru olarak nitelendirmektedir.294 Verilecek olan mahkeme kararlarında takdiri indirim nedenlerinin kabul edilerek indirim uygulanması konusunda Hakim takdir yetkisini kullanıp kullanmamakta serbesttir; yani takdiren indirime gitmemesi de, gerekçe göstermek koşuluyla, mümkündür. Ancak bu durumda hakim hukuk kurallarının amacına aykırı hareket etmeden, keyfiliğe kaçmadan makul gerekçeler gösterebilmelidir. Sanıklar hakkında ‘takdiri indirim nedeni tespit olunmadığından’ denilmek suretiyle gerekçesi gösterilmeden TCK’nın 62. Maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi. (4.CD., 30.03.2009, 20635/6039 Yaşar vd.,2010:2134)295 Burada makul gerekçeler aranmasının sebebi, takdiri indirim nedenleri failin lehine bir sonuç doğurduğundan dolayı hakim fail lehine olan her durumu incelemelidir ve olayda uygulamaya yer olup olmadığı yönünde karar vermelidir. Yani fail lehine durumları hakim herhangi bir sebep göstermeksizin doğrudan 292 5271 s. Ceza Muhakemesi Kanunu madde 34/1 – “Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu Madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir” 293 Serdar Gülener, “Yargı Bağımsızlığını Güçlendirici Bir Mekanizma Olarak Yargısal Hesap Verebilirlik ve Türk Yargı Sistemi”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, XV/2, (Nisan 2011), s.224. 294 Hadjianastssiou- Yunanistan; Higgins- Fransa; De Moor- Belçika vd. kararları, Çetin Aşçıoğlu, “Yargıda Gerekçe Sorunu”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 48,2003, s.110. 295 Benzer kararlar için bkz Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan ve Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 6 Cilt/II, Adalet Yayınevi, 2010, s.2133 vd. 106 değerlendirme dışı bırakamaz. Burada hakimin takdiri indirim nedenlerini kabul etmeyerek cezada indirime gerek görmemesi fail aleyhine bir durum oluşturulacağı için bunun da karar gerekçesinde açıkça belirtilmesi gerekmektedir. 296 Çünkü denetime tabi olmayan tamamen keyfi kullanıma elverişli bir kurumun ceza hukuku gibi bir alanda oluşturulmaya çalışılması düşünülemez. Zira Türk Ceza Kanunun madde 62’de ifade edilen takdiri indirim yetkisini uygulayıp uygulamaması hakimin isteğine bağlı değildir, kanunun hakime tanıdığı bir takdir yetkisidir. 297 Bu yüzden de bu takdiri kanıya ulaştıran sebeplerin kararda ifade edilmesi Yargıtay kararlarda istemektedir. 7.6.1976 gün ve 3-4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; yasa koyucu, hakime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme olanağı bulunmayan çeşitli halleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında hakimin bu yetkisini kısıtlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCY’nda da devam ettirmiştir. Ancak hakimin bu konuda ki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlarda gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nesafet kurallarıyla dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tabi olacağında da kuşku bulunmamaktadır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 27.9.2011 gün ve 122187 sayılı kararında da benzer hususlara işaret edilmiştir. (YCGK,31.1.2012-8-2807/13, www.sinerjias.com.tr) Yargıtay’da bu konudaki kararlarında özellikle birçok mahkemenin yaptığı “takdiren indirilmesine” gibi genel ifadeler kullanarak verilen kararı bozmuş ve karalarda takdiri indirim nedeni uygulama gerekçesini aramıştır. 5237 s. TCK’nın 62. Maddesinin uygulanması konusunda yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden ret kararı verilmesi… kanuna aykırıdır. (9.CD., T. 15.02.2006, 91/824); Sanıklar hakkında yeterli koşullar oluşmadığından ve sanıklar yararına hafifletici nedenler bulunmadığından, denilmek suretiyle yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile … karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. (8.CD., 03.04.2006, 750/2744); Duruşma tutanaklarına yansımış olumsuz hal ve hareketleri görülmeyen ve sabıkasız olan sanık hakkında herhangi bir gerekçeye dayanılmaksızın ‘dosya kapsamına göre cezadan başkaca artırma ve eksiltme yapılmasına takdiren yer olmadığına’ denilmek suretiyle 5237 s. TCK’nın 62. Maddesinin uygulanmaması bozmayı gerektirmiştir. (8.CD. , 02.04.2007, 5743/26040). 296 297 Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.223.; Şen, Türk Ceza Hukuku ..., s.484. Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.585.; Sedat Bakıcı, “Temel Cezanın Belirlenmesi TCK 61”, Alman Türk Karşılaştırmalı Ceza Hukuku C:III, Eric Hilgendorf ve Yener Ünver (hzl.), Yeditepe Üniversitesi Yayını, İstanbul, 2010, s.232. 107 Aynı şekilde Yargıtay takdiri indirim nedeni uygulamama sebeplerinin de gerekçede açıkça ifade edilmesi gerektiği görüşündedir. Bunu Yargıtay hakimlerin keyfiliğe kaçmalarının teminatı olarak istemektedir. Yasal hiçbir gerekçe gösterilmeksizin, soyut bir şekilde takdiren denilmek suretiyle sanıklar hakkında takdiri indirim yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi kanuna aykırıdır. (8. CD, 6.11.2007,7349); Sanıklar hakkında ‘… takdiren başkaca… eksiltmeye yer olmadığına’ denilmek suretiyle yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden 5237 sayılı TCK’nın 62. Maddesinde öngörülen takdiri indirimin uygulanması. (8.CD., 22.01.2007, 10295/204, Parlar ve Hatipoğlu,2010). Kanaatimizce de, hakimler takdir yetkisi verilen her alanda kullandığı takdir yetkisinin gerekçesini izah etmelidir ki kullanılan yetkinin yerinde ve uygun kullanıldığı, adil yargılanmayı gerçekleştirdiği ortaya konulabilsin. Aksi halde kullanılan takdir yetkilerinin keyfi kullanılmaları ortaya çıkacağından ve bunun denetiminin mümkün olamayacağından adil yargılanma zedelenecektir. Mahkemelerin tüm kararlarının gerekçeli olunması durumunda hakimler bazı takdir yetkilerini kullanmaktan çekinebileceği ve bazı hallerde gerekçe göstermenin zorluğu, özellikle takdiri indirim gibi sınırlı sebebe dayanmayan hususlarda hakim fail lehine bazı hakları kullandırmak istese de gerekçe zorunluluğu sebebiyle kaçınacağı gibi hususlar sebebiyle hakimlerin gerekçe göstermekten kaçınmaları söz konusu olmamalıdır. Bu düşünceler pek yerinde ve makul gerekçeler değildir, çünkü hakimler zaten düşünsel faaliyeti sırasında ulaştığı kanı çerçevesinde verdiği kararın gerekçesi bilincinde muhakkak vardır. Her hüküm önce hakimlerin bilincinde gerekçelendikten sonra karar olarak sonuç düşünce ortaya çıkmaktadır. Gerekçenin ifade edilmesinin zaman kaybı olduğu savı da hükmün varoluş gayesine zıttır.298 Söz konusu olaylarda hakim gerekçe oluşturmadığı bir kararı vermesi hükmün keyfiliğine dalalettir. Gerekçeyi sonradan oluşturması yersizdir, karar öncesi olgunlaşan gerekçe metnine de yansımalı ki mağdurda sanıkta hükmün kurulmasına neler sebep oldu hakkında bilgilendirilsin. Özellikle sanık hükmün gerekçesini her yönüyle bilmeli ki hangi hareketleri hakimce tasvip edilip uygun görülmedi bilebilsin ki sonraki hayatında bu hareketleri gerçekleştirmekten çekinsin. Cezanın bireyselleştirilmesinde şahsıyla ilgili olarak nelerin olumsuz olarak değerlendirildiğini fail öğrensin ki söz konusu olumsuz şahsi nedenlerden uzaklaşabilsin veya terk edebilsin. Bu yüzden 298 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.72. 108 takdiri indirim konusunda da mahkemeler muhakkak kararlarında neleri dikkate alıp almadıklarını gerekçeleri ile izah etmelidirler. 3.2. Takdiri İndirim Nedenlerinin Denetlenmesi 3.2.1. Genel olarak Takdir yetkisinin önemli bir özelliği, takdir edenin kişiliğine sıkı sıkıya bağlı olmasıdır. Çünkü kişi takdir yetisini kullanırken yaptığı zihinsel değerlendirmeler de tamamen kişisel bilgisi ve görgüsüyle hareket etmektedir. Bu yönüyle de takdir edilen hususta isabet ve yerindelik bu hakkı kullanan kişinin vasıflarındaki üstünlük oranında olacaktır. Bu nedenle takdir kanısının bir denetime tabi olup olamayacağı tartışılmıştır. Zira bu konuda getirilen her bir ölçü, kayıtsız ve şartsız olmadıkça bir anlam taşımayacak olan takdir yetkisine aykırı olacaktır. Ancak ciddi bir öneme sahip ve denetimsiz bir hakkın kullanılabilmesi de üstün hukuk bilgisi yanında mesleki tecrübe yanında, psikoloji, sosyoloji, kriminoloji gibi alanlarda da ciddi bilgiyi gerektirmesi gibi ayrıca kişide öngörü, sezi, zeka gibi melekelerin daha gelişmiş olmasını da gerektirir. Bunlarda ancak teorik olarak ideal bir hakim profilinde söz konusu olabilen ancak uygulamada pek karşılaşılamayan bir gerçektir.299 Türk hukukunda üst yargı denetim Yargıtay’ca yapılmaktadır. Bu üst mahkeme, takdir yetkisinin kanunun belirlediği yerlerde ve belirlenen sınırlar çerçevesinde kullanılıp kullanılmadığını denetlemektedir. Uygulanan soyut normun koruduğu değerlere göre öngörülmüş yaptırımları hakim, önündeki vakıaya uygulamada gerekli bütünlük sağlanmakta olup olmaması incelenmektedir.300 Yargıtay hakimlerin takdir yetkisini denetlenmesinin gerekçesi olarak, bu yetkinin kötüye kullanılmasının güvencesi olarak bakmaktadır. Bu durumu bir kararında; 299 Y.Şahin Anıl, “Ceza Yargılamasında Takdir Hakkı”. Adalet Dergisi, 67/1-2, 1976, s.155.; Abdullah Dinçkol, “Hakimin Takdir Yetkisine Dayanarak Verdiği Kararların Denetlenmesi”, Hukuk Araştırmaları Dergisi- Hukuk Araştırmaları Dergisi (MÜHFD- HAD), 9/1-3, 1995, s.145. 300 “Birden fazla sabıkası olup, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilen ve aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan sanık hakkında, savunmasını tespit edip tutum ve davranışlarını bizzat gözlemleyen yerel mahkemece takdiri indirim nedenlerinin uygulanmamasına dair gösterilen ‘nedenleri bulunmadığından sanığın cezasından başkaca yasal veya takdiri sebeplerle artırma veya indirim yapılamamasına takdiren yer olmadığına’ şeklindeki gerekçenin dosya içeriğine uygun, denetime elverişli, yasal ve yeterli olduğu kabul edilmelidir.” YCGK., 14.02.2012, 8-275/41 109 Yasal artırıcı veya indirici nedenler ya da kusur veya isnat yeteneğini azaltan nedenler uygulanırken hakime takdir hakkı tanınmıştır. Ancak, hakim takdir hakkını kullanırken, yasal gerekçesini göstermek suretiyle tarafları tatmin etmek, denetime olanak sağlamak, hak, nesafet ve adalet kurallarını gözetmek zorundadır. Bu nedenle gerekçe göstermesi gerekmektedir, Böylece keyfiliğin önlenmesi amaçlanmıştır. Takdir hakkının kullanılmasın da, yanılgıya düşülüp düşülmediği, Cezanın kişiselleştirilmesinde hatalı davranılıp davranılmadığı, gösterilen gerekçenin yasal, yeterli ve oluşa uygun bulunup bulunmadığı hususlarının denetimi de açıklanan nedenlerle Yargıtay'a aittir. Böylece ülkede hukuk uygulamasında birlik ve istikrarın sağlanması, takdirde yanılgıya düşülüp düşülmediği, kararlarda hak, nesafet ve adalet kurallarının isabetle uygulanıp uygulanmadığı denetlenecektir.( YCGK, T.79.06.1995, S.1/191-219, Malkoç ve Güler, 1996:148) şeklinde ifade etmiştir. 3.2.2. Denetimi Kabul Etmeyen Görüş Davayı gören mahkemenin takdiri indirim nedeni olarak kabul ettiği veya etmediği hususları Yargıtay’ın inceleyip incelemeyeceği yönünde kesin bir genel kurul kararı yoktur. Ve bu durum doktrinde de uzlaşılamamış bir konudur. Bazı yazarlar denetimli bir takdir hakkından bahsetmenin takdir hakkı kavramı ile çelişeceğini ifade etmektedirler. 301 Zira ceza kanunumuzun kabul ettiği “serbest takdir sistemi” niteliği gereği Yargıtay denetiminin uygun olmayacağı ayrıca denetimli bir “takdir hakkı” kavramından bahsetmek kavramla çelişen bir durum olacağı ifade edilmektedir.302 Yargıtay’ın görevi hukuki ihlal yapılıp yapılmadığının tespitidir, mahkemenin takdir hakkını kullanışının yerindeliğini sorgulaması uygun olmayacaktır. Yargıtay’ın karar veren mahkemenin kararını makul bulup bulmadığı takdiri meseleleri kritik etmesi, karar verecek olan mahkemeler üzerinde ciddi bir baskı olarak algılanmaya müsaittir. Ayrıca dava önünde cereyan eden hakim olay hakkında daha sağlıklı gözlemleyebilmektedir. 303 bilgilere ulaşmakta ve sanığı daha yakından Oysa temyiz aşamasında, sadece hakimlerin dava 301 Dönmezer/Erman’a göre “kanuni sınırlamalar dışında, bir sebebin haifletici nitelik taşıyıp taşımadığını takdir yetkisi hakime aittir ve Yargıtay bu yetkinin kullanılış biçimine, mesela takdiri hafifletici sebep olarak mahkemece kabul edilen bir durumun bu niteliği taşıyıp taşımadığına ilke olarak karışmamalıdır” Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.366.; Erem’e göre “herhangi bir hadisede cezayı azaltıcı takdiri sebeplerin mevcut olup olmadığının tayini davayı gören yargıca aittir. Yasa hükmü yanlış uygulanmadıkça 59. madde bozma sebebi yapılmamalıdır” Erem, Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku, C.I., s.360. 302 “Denetimli bir takdir hakkından bahsetmek kolaylıkla savunulacak bir konu olmasa gerektir. Bir dosyayı temyiz yolu nedeniyle inceleme fırsatı bulan Yargıtay’ın, o olayda cezayı azaltıcı takdiri nedenin varlığını veya yokluğunu tartışma olanağına sahip olmaması, (takdir hakkı) kavramının doğal sonucudur.” Mehmet Handan Surlu, “Cezada Takdiri Hafifletici Nedenler TCY m.59”,Adalet Dergisi, 11,1970, s.682. 303 Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.454. 110 dosyasına kabul edip koydukları belgeler ve olayları kendi anlayışları çerçevesinde dosyaya yansıtmaları karşısında Yargıtay vaka hakkında daha az bilgiye sahip olmakta ve sadece dosya üzerinden bir kanıya ulaşmaya çalışmaktadır buda cezanın şahsileştirilmesinde esas alınması gereken şahsın ciddi şekilde dikkate alınamamasına sebep olacağından Yargıtay’ın takdiri indirim nedenleri hakkında denetlemede bulunması uygun olmayacaktır.304 Bu konuda görüşlerini Ersan Şen şu şekilde ifade etmektedir; Bizce, 59. maddenin uygulanmasına karar veren mahkemenin bu kararını Yargıtay'ın inceleme ve bozabilme yetkisinin olmaması gerekir, çünkü yargı makamı 59. maddenin hükmü esas alındığında her sebebi takdiri hafifletici sebep olarak görebilecektir. Davayı gören, hadiseyi değerlendiren, faili ve fiili inceleyen esas mahkemesi ve bu mahkemedeki hakim veya hakimler olmaktadır. Bununla birlikte, yargı makamının 59. maddeyi uygulamasında hiçbir haklı gerekçe bildirilmemişse, sanığın aleyhine yapılan temyizlerde Yargıtay'ın gerekçesiz olan mahkeme kararını bu yönden bozabilme yetkisi kendisini gösterebilecektir. Maalesef mahkemenin kararlarında 59. maddeyi uygularken gerekçe belirtmesinin yeterli olduğunu söylememize rağmen, belirtilen bu gerekçelerin Yargıtay tarafından uygun görülmeyebildiğini ve kararların da bozulabildiğini görmekteyiz.305 Kanaatimizce, mahkemelerin takdiri indirim nedenlerinin uygulanması veya uygulanmaması yönündeki kararlarını üst merciler inceleme konusu yapmamalıdırlar, yukarıda anılan gerekçelere katılmakla beraber Yargıtay’ın sadece takdiri indirim nedenlerinin varlığını gerekçesiz kabul veya reddetmesi hallerinde yada yanlış ve yersiz gerekçelerle uygulamadan kaçınılması hallerinde üst mercileri denetlemesi söz konusu olabilmelidir. 3.2.3.Denetimden Yana Olan Görüş Üst mahkemelerin denetlemesi ile güdülen en önemli amaçlardan biride, yasaların uygulanmasında ‘aynılık’ sağlamak böylelikle özellikle takdir yetkilerinin benzer olaylarda benzer şekilde uygulanabilmesi ve açık nispetsizliklerin ortaya çıkmaması için bu yetkinin denetlenmesi gerekmektedir. 306 Takdir yetkisinin denetlenmesi kanunların herkese eşit olarak uygulanması amacının bir sonucu olduğu gibi hakimlerin kişisel farklılıklarından kaynaklanabilecek halleri olabildiğince 304 Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”,s.573.; Surlu, “Cezada Takdiri Hafifletici Nedenler TCY m.59”,s.682.; Sezgin, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Bir İnceleme”, s.1321. 305 Şen, Türk Ceza Hukuku ..., s.483. 306 Dinçkol, Abdullah. “Hakimin Takdir Yetkisine Dayanarak Verdiği Kararların Denetlenmesi” s.148 111 azalmasını sağlayarak uygulamada bir yeknesaklık sağlanması bu yetkinin Yargıtay’ca denetlenmesini kaçınılmaz kılmaktadır. Bu konuda başka bir görüş takdiri indirim nedenleri maddesinin bir atıfet maddesi olmadığını, bu yüzden yapılan atıfların değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Takdiri indirim nedeni olarak ele alınacak hususlar makul ve geçerli sebepler olması gerektiği ifade edilmektedir. Seçilen takdiri indirim nedenleri hukuk kurallarını zedelemeyecek nitelikte olması ve kanunların amacı ile çelişecek nitelikte olmaması gerekir. Bu yetkinin kullanılmasında seçilecek sebepler toplum vicdanında kabul görebilecek hak ve nısfet kurallarına uygun olarak seçildiği açıkça anlaşılabilir olması gerektiğinden bu yetkinin denetime tabi tutulması gerekmektedir. Hakimlerce tesis edilecek kararlar, fiili durumlar göz önüne alınarak yorumlanmalı ve kararlar tesis edilmelidir. Bunun da Yargıtay tarafından gerekçe yönüyle de olsun denetlenmesi gerekmektedir.307 Takdir yetkisini kullanılmasında hakimler kanunun içerik ve anlamına uygun kararlar verilmesi özellikle Yargıtay’ın yeni dönemlerde aradığı bir kriter olmuş ve bir çok kararı bu gerekçelerle bozarak, takdir yetkisinin kullanılmasını veya kullanılmamasını doğrudan denetlemektedir. Sabıkalı olan sanığın suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak ve işlenmesini kolaylaştırmak maksadıyla öldürmeye teşebbüsten, cinsel saldırı, hırsızlık ve hürriyeti tahditten yapılan yargılamasında; insani değerlerden tamamen uzak bir kişilik yapısı sergileyen sanığın olaydan sonra gerçek anlamda pişmanlık duymadığı, maktuleden aldığı cep telefonunun sim kartını çıkarıp yerine kendi sim kartını takarak cep telefonunu kullanması üzerine yakalandığı, maktulenin giysileri üzerinde başka bir erkeğe ait sperm artıkları bulunmasına rağmen bu konuya açıklık getirmediği, olayın yapılan teknik inceleme ve fenni bulgular sonucu ortaya çıkarıldığı, sanığın ise duruşmalarda olaya açıklık getireceği yerde eski ifadelerini tekrar etmekle yetindiği olayda; cezanın bireyselleştirilmesi sırasında uygulanma yeri bulunmayan takdiri indirim nedeni uygulanıp, tevilli ikrar nedeniyle indirim yapılmış olması isabetli değildir. (1.CD 19.12.2011, T.,2009/10241 E.2011/8043 K) Şahin Anıl’a göre “ bu gün için, denetimsiz bir takdir hakkından söz etme olanağı bulunmamaktadır, böyle bir durum arzu da edilemez Ancak takdir hakkının niteliği gereği bazı koşulları ve sınırları olacağı da doğaldır”308 demektedir. Türk 307 308 Bu görüşte olan; Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.367. Anıl, “Ceza Yargılamasında Takdir Hakkı”, s.155. 112 doktrini de genel itibariyle takdiri indirim nedenlerinin Yargıtay denetiminden yana olduğu ifade edilebilir.309 3.2.4. Yargıtay’ın Görüşü Mahkemenin kabul ettiği veya etmediği takdiri indirim nedenleri konusunda Yargıtay’ın denetlemesi hususunda Yargıtay’ın yerleşmiş kesin bir içtihadı yoktur. Takdiri azaltıcı nedenlerin olayda olup olmadığının ve bunun kabul edilip edilmemesinin davayı gören mahkemeye ait olduğu yönünde kararları olduğu 310 gibi aksini ifade eden kararlarına da rastlanmaktadır.311 Ancak bu konuda Yargıtay’ın net kararları olmasa da zamanla denetimin olması yönündeki kararları artmaktadır ve bu yönüyle de artık Yargıtay’ın da takdiri indirim nedenleri hakkında yerel mahkemelerin kararlarını ağırlıklı olarak denetlemekten yana hareket ettiği ifade edilebilir.312 Özelliklede Yargıtay bu konuda ki incelemelerinde genel olarak dosya içeriği ile uygun313 makul sebep aramaktadır314, bu yüzden makul sebep olarak kabul edilemeyecek takdiri indirim nedenlerini kabul etmeyerek bozma sebebi yapabilmektedir. Örneğin; 309 Bkz. Öztürk ve Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, s.496.; “Takdire bağlı hafifletici sebeplerin mevcut olup olmadığının takdiri mahkemeye aittir” 1.CD.,30.12.1943, 2515/3120, Temyiz Kararları Dergisi, 1944, s.31; Kaçak kerestelerin ihbar edilmeksizin mektep inşasında kullanılmasının takdiri hafifletici sebep addedilip edilmemesi mahkemeye aittir” CGK., 05.01.1942, Temyiz Kararları Dergisi, 1941-1942, s.107. 311 “Kavganın esbabı gayri malumeden çıkmış olmasının esbabı muhaffifei takdiriyeden olarak kabul edilmesi veçhinin izah edilmemesi yolsuzdur” 2.CD., 13.11.1937, 12785/14080, Temyiz Kararları Dergisi 1937 s.333; “Aralarında resmi rabıtaya müstenit evlilik birliği bulunmasa dahi yedi senedenberi beraber yaşadığı ve bu münasebetten üç de çocukları olduğu kadın hakkında maktulün şurada burada almayacağım diye söylemiş olmasının suçluda husule getirdiği tabii olan tesirle fiilin ika edilmesinde cezayı azaltıcı halin kabulü icap ederken yazılı şekilde hiçbir tahfif sebebi olmadığına karar verilmesi yolsuzdur.” 1.CD., 15.5.1941, Temyiz Kararları Dergisi 1941-1942, s.260. 312 “62.madde uyarınca indirim yapılıp yapılmayacağının hakim tarafında serbestçe takdir edileceğinden kuşku bulunmamakta ise de; bu ifadenin, indirim yapılmasına veya yapılmamasına esas alınan nedenlerin temyiz merciince denetlenemeyeceği şeklinde anlaşılmaması gerekir. Nitekim maddenin son cümlesi, ‘takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir’ şeklinde olup; bu cümle ile 62. Maddenin uygulanması veya uygulanmaması açısından yargıca tanınan takdir hakkının ‘dayanılan nedneler itibariyle denetlenebilir nitelikte bir takdir hakkı’ olduğu anlatılmak istenmiştir.” YCGK., 07.07.2009, 9-62/191, İzzet Özgen, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, gözden Geçirilmiş 8.Bası, Seçkin Yayıncılık, 2013,s.804. 313 “Sorgusu talimatla yapılan sanık, hiçbir duruşmada hazır olmadığı halde , duruşmadaki hal ve tavrından bahisle ve dosya içeriğine uymayan gerekçeye dayalı olarak TCK’nın 59’uncu maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi, bozmayı gerektirömiştir” 8. CD., 03.10.1996, 11048/11854 Tan s.2341 314 “Hakimin davada cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenlerinin var olup olmadığını en iyi şekilde değerlendireceğinin kabulü gerektiği gibi, dosya kapsamına göre, makul olmayan veya yerinde kullanılmayan bu husustaki takdir hakkının Yargıtay tarafından denetleneceği de kuşkusuzdur. Gösterilen gerekçenin makul olması, hukuk kurallarını zedelemeyecek, yasaların maksat ve amacına aykırı düşmeyecek, vicdanları rahatsız etmeyecek bir nitelik taşıması gerekir.” YCGK., 31.01.2012, 4-277/4 310 113 takdir hakkı kullanılırken gösterilen gerekçenin makul ve hukuk kurallarını zedelemeyecek bir nitelik taşıması gerekir. Dört yaşında bir kız çocuğunun ırzına geçtikten sonra bu suçun delil ve emarelerini ortadan kaldırmak için onu öldüren sanık hakkında 59. Maddenin uygulanmamalıdır. TCK m. 59 bir atıfet maddesi değildir. Denetime tabidir. Bu maddenin uygulanması mahkemeye ait olmakla beraber, bu takdir hakkı kullanılırken gösterilen sebeplerin makul ve makbul olması gerekir. (YCGK 15.12.1980, 335/480, Koray Doğan,s.298) Zamanla yerleşen içtihatlar karşısında ve 1982 Anayasası’nın 141’inci maddesi karşısında zorunlu hale gelen gerekçelerin Yargıtay tarafından denetlenmesi yerleşmiş bir uygulamaya dönmüş ancak bu defada söz konusu denetlemenin kapsamı konusunda ihtilaflar ortaya çıkmaktadır. Yapılacak denetlemenin söz konuşu kanun hükümlerinin yanlış uygulanması mevzu bahis olmadıkça karar veren hakime ait olduğu içerik denetimi yapılamayacağı ifade edilse de Yargıtay bazı kararlarında doğrudan yerel mahkemenin kararının yerindeliğini denetleyen kararları oldukça fazladır. Yasa koyucu 59. Maddenin uygulanmasını tamamen hakimin takdirine bırakmıştır. Denetlenmesinde kanunun bir hükmü yanlış uygulanmadıkça, örneğin yasal bir indirme nedeninin TCK’nın 59’uncu maddesinin uygulanmasına esas alınması gibi bir hata yapılmadıkça, Yargıtay’ca bozma nedeni yapılmamalıdır”. (YCGK. 31.01.1977, 574/36 Mollamahmutoğlu ve Savaş,s.1034) Bu konuda Yargıtay Genel Kurulu kararı olsa da daha sonraki uygulamalarında ve günümüz uygulamasında daha ziyade yerel mahkemelerin söz konusu kararlarda kabul edilen takdiri indirim nedenlerinin yerindeliği, olaya ve duruma uygunluğunun makbuliyeti hakkındaki gerekçe üzerinden dosya içeriği ve olayın özelliği çerçevesinde hakimlerin takdir yetkilerini sıkı denetime tabi tutmaktadır. Sanığın taşıdığı tabancasının ruhsatlı ve bulundurduğu yabancı menşeli Geco marka mermi adedinin iki adet olduğu olduğu anlaşıldığından, kararlılık gösteren uygulamalara ve içtihada nazaran bu hususların TCK’nın 59’uncu maddesinin uygulanmasını gerektirici takdiri azaltıcı sebep olarak kabulü lazım geldiği halde, mahkemenin bu hususu tartışmasız bırakarak bir karar vermemesi bozmayı gerektirmiştir” (YCGK. 24.05.1976, 235/234 Mollamahmutoğlu ve Savaş,s.1036) Ayrıca bu konuda mahkemelerin yeterli gerekçe ile madde 62’yi neden uygulayıp uygulamadıklarını izah etmemelerini doğrudan bozma sebebi olarak kabul etmektedir. Yargıtay, kararların denetiminde takdiri indirim nedenlerinin uygulama veya uygulamama yönünde gerekçe gösterilmemesini ise doğrudan bozma nedeni 114 yapmaktadır. Bu konuda özellikle “takdiren indirilmesi” ya da “takdiren indirim uygulanmasına yer olmadığı” gibi soyut ve takdiri nedenlerin neden uygulandığı ya da uygulanmadığını ifade etmeyen ifadeleri uygun bulmayarak bozma nedeni yapmaktadır. Örneğin; Sanık müdafiin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62’nci maddesinin uygulanması talebi hakkında, ‘suç vasfı gözetilerek’ şeklinde yasal olmayan gerekçe ile uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi bozmayı gerektirir.( 10.CD., 4.12.2006, 12376/13602, Özbek, Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı Cilt:I, s.976.); benzer şekilde; yasal hiçbir gerekçe gösterilmeksizin, soyut bir şekilde ‘takdiren’ denilmek suretiyle sanıklar hakkında takdiri indirim yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi kanuna aykırıdır. (8.CD., 06.11.2007, 7349 Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler,s.666.); yasal ve yeterli geekçe gösterilmeden soyut biçimnde takdire dayanılarak 5237 sayılı TCK’nın 62. Maddesinin uygulanmaması. (4CD., 26.01.2009, 15648/751 Parlar ve Hatipoğlu,2010) 3.2.5. Denetim Çeşitleri: Yargıtay’ın denetim çeşitleri failin lehine veya aleyhine olabileceği gibi dolaylı bir denetim şeklinde de zuhur edebilmektedir. 3.2.5.1. Lehe Denetim Yerel mahkemenin takdiri indirim nedeni uygulamadığı bir kararın Yargıtay’ın önüne gelerek incelenmesi sırasında dosyada takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasını gerektirecek bir durumu tespit etmesi ve bunun üzerine mahkeme kararını bozarak söz konusu takdiri indirim sebebi ile cezada indirim yapılmasını sağlaması hali lehe denetim olarak ifade edilebilir.315 Yargıtay’ın lehe denetim konusunda bir çok kararına rastlanmaktadır. ben affımı istiyorum, müdahilin beni affetmesini sizin huzurunuzda ve tanrının huzurunda talep ediyorum, son diyeceğim söz budur, başka bir sözüm ve diyeceğim yoktur. Takdir mahkemenindir; tarzındaki sözlerin cezayı hafifletici bir neden olup olmadığının tartışmasının yapılmaması yasaya aykırıdır. (5.CD., 15.11.1983, 2876/3789 Önder.age.,s.569); Mağduru yaralayan sanık Y.K.’nın olay sonrası mağduru yalnız bırakmayıp durumu jandarmaya haber verip jandarmanın olay yerine gelmesini sağladığı ve mağduru ambulansa koyarak hastaneye gönderdiğine dair 03.10.2008 tarihli jandarma müracaat tutanağı ve her ne kadar sanık yargılama aşamasında mağduru yaralamadığını belirtmiş olsa bile soruşturma aşamasındaki ifadesinde ‘bu olaydan dolayı çok pişmanım, ben şahsı korkutmak için bıçak salladım. Onu yaralamak gibi bir kastım yoktur’ beyanları dikkate alındığında sanık hakkında TCK’nın 315 Surlu, “Cezada Takdiri Hafifletici Nedenler TCY m.59”,s.682.; Aldemir, “Yeni Türk Ceza Kanunu...”, s.42. 115 62. Maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi. (3.CD., 09.12.2009, 19615/22180) Yargıtay bazen bu takdir yetkisini adeta kanun koyucunun ihmal ettiği bazı durumları düzeltmek amacıyla dahi kullandığı olmuştur. Bazı suçların taşıdıkları özellikleri sebebiyle yumuşatılması gerektiği ancak öngörülen cezanın yine de suça göre fazla olduğu durumlarda takdiri indirim nedenleri ile cezanın daha da hafifletilmesi amacıyla söz konusu kararları fail lehine tekrar değerlendirilmesini istediği durumlarda lehe denetim olarak söz konusu olabilmektedir. Bu durum bazı suçların yasal hiçbir indirimin uygulanamamış olmasının verdiği katılığın ceza siyaseti ve adaletine uygun olarak yumuşatılması halidir. 316 Bu gibi durumlarda, Yargıtay, yerel mahkeme kararlarını “lehte denetim” de bulunmak amacı ile değil, sadece ortaya çıkan ceza adaletsizliğini bir miktar da olsa gidermek için takdiri indirim nedenlerinin mutlaka uygulanmasını istemektedir. Ancak bu durumlarda failin lehi hususlar gözetilerek verilen bir karar olduğu için lehe denetim olarak kabul edilmektedir. Sanığın rızaen kaçırdığı gayrıreşit mağdureyi hiçbir şehevi harekette bulunmaksızın iradi olarak jandarma karakoluna teslim ettiği oluşa uygun biçimde kabul edilmesine göre, TCK’nın 432. Maddesinin uygulanmasında ceza miktarı yönünden fark bulunmaması nedeniyle doğan adaletsizliğin kısmen de olsa giderilmesi için TCK’nın 59. Maddesinin tatbikinin zorunlu olduğunun gözetilmemesi. (5.CD., 03.05.1991, 2138/2359, Malkoç ve Güler, 1996:424)317 Kanımızca kanun koyucunun iradesinin kanun metnine yanlış da yansımış olsa bu durumların başka müesseselerin amacı dışında kullanılarak hakimlerce giderilmeye çalışılması uygun değildir. Ancak bu tür uygulamalara 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde rastlanmamaktadır. Lehe denetim hususunda Yargıtay’ın tutumu kanaatimizce yerinde değildir. Zira mahkeme tutanağına göre dosya kapsamında bazı hadiseler yeterince anlaşılamamakta ve olaylar istenen çerçevede ifade edilememektedir. Bu durumun eksikliği olmaması gerekirse de normal şartlar altında fiilen cereyan eden mahkeme ile duruşmasız dosya üzerinden yapılan yargılamada sanıklar hakkında hakimlerde oluşacak kanaatler farklılık arz edecektir. Özellikle dosya üzerinden yapılan yargılamayı itirazlar çerçevesinde değerlendiren Yargıtay’ın yerel mahkemelere 316 317 Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”,s.574. Benzer karar için bkz. 5.CD., 04.05.1976, 1441/1431, Erduraki Yılmaz Güngör; İçtihatlı Türk Ceza Kanunu, Savaş Yayınları, (Ocak 1984),s.117. 116 tanınan takdir yetkilerini kullanış şekillerine dosyadan edindiği intiba çerçevesinde müdahale etmesi yerinde değildir. Sadece hukuki inceleme ile yetinerek yasaların aykırı uygulanmamasını denetlemekle görevli olan Yargıtay’ın denetimi bir gerekçe denetimidir, adeta yargılamayı yapan yerel mahkeme gibi “Sabıkasız olan sanıkların duruşma tutanaklarına yansıyan olumsuz kişiliklerinin de bulunmadığı gözetilmeden, 5237 sayılı yasanın 62. Maddesi uyarınca haklarında takdiri indirimin uygulanması gerekirken” (8.CD., 05.10.2006, 7913/7323, Meran, 2007:322) şeklinde takdir yetkisine müdahale etmesi yerinde değildir. Bu durum yargılamada geçerli olan “doğrudanlık ilkesi”ni ihlal ederek yerel mahkemenin takdir yetkisi hakkında yerindelik denetimi yapmak suretiyle takdiri indirimin uygulanması veya uygulanmaması gerekeceğini telkin eden kararları yerinde değildir. Yargıtay kararlarının birinde yer alan karşı oy yazısında bu durum şu şekilde ifade edilmektedir: Hiç kuşkusuz ‘takdir etme’ hukuksal bir kavramdır ve gösterilen gerekçe bağlamında temyiz denetimine tabidir. Yargıç bu takdir hakkını kullanırken gösterdiği gerekçenin hukuk kurallarına ve yasaya aykırı olmaması gerekir. Ancak Yargıtay denetimi bir gerekçe denetimidir. Olaya ve sanığı baştan sona gözlemleyen ve kanıtları değerlendiren yargıcın yerine geçerek yerindelik açısından denetim yapması ‘yargılamada açıklık ve doğrudanlık ilkesine’aykırılık oluşturur. Yerel mahkeme yargılama sürecinde edindiği kanıya göre, ‘suça sürüklenen çocuğun duruşmada gözlemlenen olumsuz kişiliği, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri’ gerekçesine dayanarak takdiri indirim nedeni uygulamasına gerek bulunmadığına karar vermiştir. Gösterilen gerekçede hukuka ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Yargılamada sürecin dışında bulunan, dosya üzerinden gerekçe denetim yapması gereken temyiz mahkemesinin, yerel mahkeme yerine geçerek, ‘suça sürüklenen çocuk hakkında dosya içeriği ile örtüşmeyen gerekçe ile TCK 62. Maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi’ gerekçesiyle kararın bozulması, kanımızca yerinde olmamıştır. (1CD., 09.05.2011, 3623/2913 Malkoç,2013:1001) Söz konusu bu karşı görüş tamamen yerinde olup Yargıtay’ın bu konudaki tutumu yerinde değildir. 3.2.5.2. Aleyhe Denetim Aleyhe denetimden kastedilen durum, hakimin takdiri indirim nedeni olarak kabul ettiği herhangi bir durumu Yargıtay denetleyerek söz konusu nedeni takdiri indirim nedeni olarak kabul edilemeyeceği yönünde fail aleyhine olarak kararı bozması halleridir. 117 Kız kaçırmak gibi ahlak dışı bir eylemi gerçekleştiren sanığın amacına ulaşmak için bir kişiyi öldürmeye kalkışmış olmasına göre, 59’uncu madde ile hiçbir surette indirim yapılamaz. (1.CD.,20.12.1983, 3774/4168, Önder.age.,s.569); Dört yaşındaki maktulenin ırzına geçip kızlığını bozan ve suçlarının meydana çıkmaması için onu öldüren sanık hakkında TCK m.59. maddesi uygulanamaz. (1CD., 11.11.1982, 4146/4089 Tan s.2343); Uzaktan akrabası olan bir kadını, iki altın bileziğini almak için öldüren, olaya müteakip kaçan, duruşmada suçu akrabası Zeki adlı şahsa yüklemeye çalışan sanığa veilen cezadan TCK’nın 59’uncu maddesiyle indirim yapılmaması gerekirdi. (YCGK. 27.05.1985, 73/307 Mollamahmutoğlu ve Savaş,s.1030). Yargıtay bu denetlemesinde gösterilen gerekçelerin daha çok “makul sebep” olmayışını ileri sürerek aleyhe denetlediği söylenebilir. 59. maddenin uygulanması için gösterilen sebeplerin, makul olması, hukuk kaidelerini zedelemeyecek, kanunların esas maksat ve amacına aykırı düşmeyecek ve vicdanları rahatsız etmeyecek nitelik taşıması gerekir. (1.CD., 09.05.1967, 2612/1219, Resmi kararlar Dergisi 1968/111-2’de s.56,Surlu.agm.,s.683) Tabi bu durum doktrinde tartışma konusu olmuştur. Neyin makul olup olamayacağı hususunun üst yargı tarafından denetleniyor olması hâkimlerin takdir yetkilerini kullanmalarına bir darbe olacağı ifade edilmektedir. Zira dava dosyasında makul gözükmeyen durumlar davanın bütünü içerisinde makul olarak kabul edilebilir. 318 Bu söyleme karşı olarak ta bazı yazarlar, hakimlerin keyfiliklerinin önlenmesi hususunda kararların denetimi mümkün olmalıdır, zaten hakimlerce kabul edilecek olan takdiri indirim nedenleri makul ve mantıki olmalıdır, bu durumu da Yargıtay’ın denetlemesi normal karşılanmalıdır şeklinde ifade edilmiştir. 3.2.5.3. Dolaylı Denetim Yargıtay’ın takdiri indirim müessesesini dolaylı denetim yolu ile denetlediği de olmaktadır. Dolaylı denetim ile ifade edilmek istenen, kararın takdiri tezat teşkil etmesi hallerinden dolayı bozulması durumlarıdır. Hakim, kanunda belirtilen alt üst limitler arasında temel cezayı belirlerken alt sınırdan uzaklaşılarak cezanın daha ağır olmasının istemesine rağmen takdiri indirim nedenlerinin uygulanması ile cezanın hafifletilmesini savunması takdiri tezat olarak değerlendirilmektedir.319 Yargıtay’ın bu şekilde değerlendirmeleri doktrinde ciddi şekilde eleştirilmiştir, çünkü bir hadisede temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınacak 318 Aldemir, “Yeni Türk Ceza Kanunu...”, s.42.; Surlu, “Cezada Takdiri Hafifletici Nedenler TCY m.59”,s.683. 319 Surlu, “Cezada Takdiri Hafifletici Nedenler TCY m.59”,s.685.; Aldemir, “Yeni Türk Ceza Kanunu...”, s.43. 118 kriterler ile takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasını gerektiren kriterler genel itibariyle farklı olması bu değerlendirmelerin hep aynı yönde yapılmasını gerektirmemektedir. Yargıtay’da zamanla bu görüşünü terk ettiği ve artık kararları genel itibariyle takdiri tezattan bozmadığı ifade edilebilir. 3.3.Takdiri İndirim Nedenlerinin Uygulanması 3.3.1. Genel Olarak Cezayı indiren takdiri indirim nedenlerinin varlığı halinde faile verilecek olan ceza TCK m.62’de belirtilen oranda indirilir. Bu indirim hakimin takdir ettiği temel ceza üzerinden yapılır. Eğer cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenlerinin yanında diğer sebeplerde mevcutsa önce TCK m.61’de belirtilen sisteme göre ceza önce arttırılarak ardından da azaltılarak belirlenir ve en son sonuç ceza üzerinden takdiri indirim nedenleri uygulanır. 5237 s. TCK m.61’de yer alan kanun sistematiğine göre takdiri indirim nedenleri en son uygulanacak olsa da Yargıtay sonuca etkili olmamak kaidesi ile takdir indirim nedenlerinin en son uygulanmamış olması hallerini bozma nedeni saymamaktadır.320 Ceza Genel Kurulu söz konusu kararında 20.05.1957 tarihli ve 1953/5 esas no'lu, bir hususun bozmaya neden olması için esasa ve neticeye tesir eder nitelikte olması gerektiğini hükme bağlayan İçtihadı Birleştirme Kararı'na dayanmaktadır.( YCGK, 04.02.1997/6-21, K.1997/13. Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.232.); İki ayrı bankaya ait kredi kartlarının birden fazla alışverişte kullanıldığı gözetilmeden eksik ceza tayini sanık aleyhine temyiz bulunmadığından, TCK’nın 61/8 maddesi uyarınca adli para cezası hesaplanırken belirlenen tam gün sayısı üzerinden bireyselleştirmeye yönelik artırım ve indirimler yapıldıktan sonra sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı ödenecek miktarın çarpılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde tayin olunan tam gün sayısı bir gün karşılığı takdir edilen miktarın çarpılarak bulunan miktar üzerinden TCY’nın 62.maddesinin uygulanması sonuç ceza değişmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.(11.CD., 26.04.2006, 750/2744 Artuk vd. 2009:1643) Cezayı hafifleten takdiri indirim nedenlerinden dolayı indirim yapılması halinde sonuç cezanın kanunun öngördüğü alt limitten daha aşağı bir seviyeye inmiş olması mümkün olabileceği gibi bunun şart olması da gerekmez. Yani hâkim aşağı ve yukarı sınırlar arasında belirlediği temel ceza üzerinden m.61 çerçevesinde belirtilen sıraya göre gerekli arttırmaları ve indirmeleri yaptıktan sonra en son takdiri 320 YCGK, 04.02.1997/6-21, K.1997/13. “Ceza Genel Kurulu söz konusu kararında 20.05.1957 tarihli ve 1953/5 esas no'lu, bir hususun bozmaya neden olması için esasa ve neticeye tesir eder nitelikte olması gerektiğini hükme bağlayan İçtihadı Birleştirme Kararı'na dayanmaktadır.” (Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.232.) 119 indirim nedenlerini uygulayacaktır. Bunun sonucunda hükmolunan ceza miktarı kanunun o suç açısından öngördüğü aşağı sınırdan daha az olabileceği gibi daha fazla olması da mümkündür.321 Bu yönüyle takdir indirim nedenleri cezaya etki eden diğer hallerden farkı bir müessesedir. 3.3.2. TCK’nın 62’nci Maddesinin Uygulanması Takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasına karar veren mahkeme 5237 s. TCK madde 62/1’e göre; Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. Şeklinde uygulamaya gidilecektir. Ancak söz konusu takdiri indirim yetkisi hakimlere tanındığından dolayı hazırlık soruşturması yapan, ön inceleme yapan mercilerin bu konuda bir yetkisinden bahsedilemez.322 Madde de ifade edilen hususları ceza çeşitlerine göre ifade edecek olursak: 3.3.2.1. Ölüm Cezası 5237 s. Türk Ceza kanunumuzda yer almayan ölüm cezası, 765 s.TCK’da mevcuttu. 323 Buna göre ise Takdiri indirim nedenlerinin varlığı halinde ölüm cezası yerine müebbet ağır hapis cezası verilirdi. 3.3.2.2. Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası Türk hukukundan ölüm cezası çıkarılınca yerine Fransız kaynaklı olarak müebbet hapis cezasının infaz kuralları daha da sıkılaştırılarak uygulandığı hali olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası getirilmiştir. Cezayı süreli hapisten ayıran kısmı ise ömür boyu sürmesi bakımındandır. 5237 s. Türk Ceza Kanunu madde 47’de ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası şu şekilde tanımlanmıştır; “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlünün hayatı boyunca devam eder, kanun ve tüzükte belirtilen sıkı güvenlik rejimine göre çektirilir”. 321 Erem, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, s.362. Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.455. 323 765 sayılı TCK’nın 11.maddesinden 5218 s. Kanunun 1. Maddesi ile ölüm cezası çıkarılmış maddeden ve 13.maddeye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası eklenmiştir. 21/07/2004 tarih ve 25529 S.R.G de yayımlanan 14/07/2004 kabul tarihli ve 5218 sayılı kanunun 1.maddesi ile de 59’uncu maddenin 1’inci fıkrasında yer alan "idam" ibaresi, "Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis" olarak değiştirilmiştir 322 120 Ağırlaştırılmış müebbet hapis mahkumlarının koşullu salıverme imkanı, mahkumiyetlerini iyi halli olarak otuz yılını geçirmeleri halinde mümkündür. Bu süre terör kurma ve bazı suçlarda otuzaltı yıldır, bazı suçlarda ise mümkün değildir324 (CGTİHK m.107 vd.). Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası süreli hapis cezası gibi alt üst limitleri olmadığından dolayı sabit cezalardandır. Sabit cezaların mahiyeti gereği takdir yetkisi ile indirim yapılması mümkün değildir. Ancak kanunda açıkça hakkında nasıl bir indirim uygulanabileceği yazıyorsa bu durumda kanunda belirtilen şekilde cezanın mahiyeti değiştirilebilir. Madde 62/1’e göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmedilen sanık hakkında takdiri indirim nedenleri dolayısıyla cezasında indirim yapılması halinde ceza müebbet hapis cezasına çevrilmektedir. Buna göre cezanın süresinde değişiklik olmasa da failin infaz rejimi hakkında ağırlaştırılmış müebbet gibi sıkı koşullarla çektirilmeyecektir. Yine şartlarının oluşması halinde koşullu salıverilme imkanlarından, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına göre daha kısa sürede faydalanabilecektir. 3.3.2.3. Müebbet Hapis Cezası Müebbet hapis cezaları, Sanığın ömür boyu cezaevinde kalmasını sağlayan bir ceza türüdür. Buna göre fail belirlenen infaz kuralları çerçevesinde ömrünü hapishanede tamamlayacaktır ancak ömür boyu hapisten çıkma ümidi olmayan failin daha fazla suç işlemekten geri durmayacağı da kaçınılmaz bir gerçektir. Bu nedenle ceza kanunundaki en ağır suçları da ihlal etse fail hakkında koşullu salıverme kurumu işletilmesi kaçınılmazdır. Müebbet cezalar da sabit cezalardan olduğundan, süreli cezalar gibi ceza miktarı üzerinden takdir yetkisi bakımından oransal bir indirim gerçekleştiremeyecektir. Bu nedenle hakim kanunda belirtilen müebbet cezalar hakkında takdiri indirim uygulayabilirken m.62 gereği verilecek cezanın çeşidi değiştirilmekte ve süreli hapse çevrilmektedir. TCK m.62/2 çerçevesinde hakkında takdiri indirim uygulanması gereken müebbet hapis cezaları yirmi beş yıl ağır hapis cezasına çevrilmektedir. 765 s. TCK 324 Ağırlaştırılmış müebbet cezasında koşullu salıverilme imkanı tanınmayan suçlar için cezanın insani olmadığı, kişinin çıkış ümidi olmayan bir mahkumiyetin sürekli psikolojik bir işkence olduğu gibi iddialarla kabul edilemeyeceği hakkındaki görüşler için bkz. Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.22 vd. Ayrıca AİHM’de 2013 tarihli Vinter ve Diğerleri Birleşik Krallık kararında ve 2014 Öcalan Türkiye kararında da hapisten çıkma ümidi konusunda vurgu yaparak bu hakkın herhangi bir şekilde verilmemiş olmasını AİHS md.3’e aykırı olduğunu vurgulamıştır. 121 döneminde müebbet hapis cezaları yine süreli hapis cezasına çevrilmekteydi ancak bu durumda süre 30 yıl olarak kabul edilmekteydi. Eğer kanunda cezayı azaltıcı özel bir kanuni neden ile takdiri indirim sebebi aynı olaya uygulanacak olursa öncelikle kanuni nedenden ötürü müebbet ağır hapis cezası süreli bir cezaya çevrilmesi gerekmektedir daha sonra uygulanacak olan takdiri indirim nedenleri ile yapılacak indirim uygulaması da çevrilen bu süreli hapis cezası üzerinde yapılacaktır.325 3.3.2.4. Diğer Cezalar Takdiri indirim nedenlerinin varlığı halinde diğer cezalar altıda bir oranında indirim yapılacağı 5237 s. Türk Ceza Kanunu madde 62/1 son cümlesinde ifade edilmektedir. 765 s. Türk Ceza Kanunu’nun kabul edildiği ilk halinde, maddede diğer cezalar konusunda indirim oranı “altıda birinden üçte birine kadar” şeklinde iken, hakime verilen bu konudaki indirim yetkisinin fazla olduğu zira çoğu zaman bir çok kanuni indirim sebebinden bile fazla miktarda cezada indirim yapılabilmesine sebep olmasından dolayı eleştirilmiştir. Öyle ki, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun mehaz alındığı 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanunu’nda yer verilen takdir yetkisi 765 s. kanundaki kadar diğer cezalar bakımından hâkime geniş oran tanımadığı gibi altıda bir şeklinde sabit bir indirim oranı kabul etmişti. 765 s. Kanun bu konuda sabit oran kabul etmemiş olması olumlu kabul edilmiş olsa da, indirim oranının cezada ciddi indirimlere sebebiyet verecek kadar fazla olması eleştirilmiş ve 15.07.1953 tarihli 6123 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle diğer cezalar bakımında bu oran, “altıda birden fazla olmamak üzere” şeklinde kısıtlanmıştır. 5237 s. kanunun 26.09.2004 tarihinde kabul edilen ve resmi gazetede yayımlanan halinde takdiri indirim nedenlerinin düzenlendiği madde 62 “Diğer cezaların beşte birine kadarı indirilir” şeklinde kabul edilmişti. Bu durum neredeyse ETCK döneminde madde 59’un uygulandığı tüm dosyaların yeniden değerlendirilmesi ve cezaların buna göre hesaplanmasını gerektireceğinden adli işleyiş ciddi bir iş yükü altında bırakılacağı endişeleri karşısında 31.03.2005 tarihinde kabul edilen 5328 sayılı kanun ile “altıda bir” şeklinde değiştirilerek mülga kanundaki oranla paralel bir düzenlemeye gidilmiştir. 325 Erem, Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku, C.I., s.265., Erem, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, s.263. 122 Diğer cezalar bakımından uygulanacak olan indirim miktarı altıda birinden fazla olmamak kaydı ile 1/8, 1/7, 2/9 vb. oranlarda da olabilir. Ancak bu oran belirlenen cezanın 1/6’sından fazla bir oranda uygulanamaz. Aynı şekilde 1/6 oranını aşmayacak şekilde diğer cezalarda sabit indirim miktarları da belirlenerek indirim yapılabilecektir.326 3.3.2.4.1. Süreli Hapis Cezaları Madde de ifade edilen “Diğer cezalar” tabiri bakımından en önde gelen husus süreli hapis cezalarıdır. 5237 s. TCK m.49’a göre “Süreli hapis cezası, kanunda aksi belirtilmeyen hâllerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz” şeklinde ifade edilmiştir. Ancak bu süreler ceza hakkında uygulanacak olan kanuni veya takdiri artırım ve indirim nedenleri ile daha fazla olabileceği gibi daha az da olabilir. Yapılacak olan gerek kanuni gerekse takdiri artırımlar ile bu sürenin en fazla otuz yıl olabileceği TCK m. 61/7’de açıkça ifade edilmiştir. Yani söz konusu ceza hakkında kanunda bir alt ve üst limit belirlenmiş olsa da madde 61 çerçevesinde ki değerlendirme esnasında bu cezanın daha da artabileceği konusunda kanun koyucu iradesini belirtmiştir. Takdiri indirim sebeplerinin varlığı halinde süreli cezalarda nasıl bir indirim yapılacağı “diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir” şeklinde madde 62/1’de son cümle olarak ifade edilmiştir. Süreli cezalar bakımından uygulanacak olan indirim miktarı altıda birinden fazla olmamak kaydı ile 1/8, 1/7, 2/9 vb. oranlarda da olabilir. Ancak bu oran belirlenen cezanın 1/6’sından fazla bir oranda uygulanamaz. Yargıtay’da kararlarında bu durumu vurgulamıştır; 5237 s.TCK’nın 62/1. Maddesi ile cezada en fazla 1/6 oranında indirim yapılacağı gözetilmeden, 1/5 oranında indirim yapılması suretiyle eksik cezaya hükmolunması bozmayı gerektirir. (6.CD.,21.01.2008, E.2005/15438, K.2008/256, Özbek, Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı Cilt:I, s.976); 5237 sayılı kanunun 62. Maddesinde 1/5 oranında indirim yapılması öngörülmüşse de, neşir olduktan sonra 5328 sayılı Kanun ile 62. Maddede değişiklik yapılmak suretiyle indirim oranının en fazla 1/6 olarak belirlendiği ve neşir olunsa da yürürlüğe girmeyen metnin kanun olarak kabul edilemeyeceği dolayısıyla uygulanamayacağı nazara alınmaksızın, uygun olmayan gerekçe ile sanık hakkında 1/5 oranında takdiri indirim yapılması. (3.CD., 05.03.2007, 6664/1985, Parlar ve Hatipoğlu,2010) 326 Surlu, “Cezada Takdiri Hafifletici Nedenler TCY m.59”,s.686. 123 Süreli cezalarda indirim yapılırken hâkim önce m.61 çerçevesinde süreli ceza miktarını belirleyecek ve m.61/5 son cümlesinin göndermesi ile madde 62’ de tanınan takdiri indirim nedenleri çerçevesinde cezada yapmayı düşündüğü indirimi sağlayacak bir oran tespit etmeli ardından bunu belirlediği süreli cezaya tatbik ederek nihai cezaya ulaşmalıdır. Ayrıca hâkim takdiri indirim nedenleri çerçevesinde diğer cezalarda indirimi doğrudan oransal olarak uygulamayabilir. Belirlenen ceza üzerinden altıda bir oranını aşmayacak şekilde sabit bir ceza miktarının indirilmesi suretiyle de bu takdir yetkisi kullanılabilir. Çünkü madde de ifade edilen oran sadece yapılacak indirim miktarının üst limitini göstermektedir yoksa indirimin nasıl yapılacağını değil. Bu yüzden hâkim örneğin 6 yıl olarak belirlenen bir cezada 5 aylık bir indirimi takdiri indirim çerçevesinde uygulayabilir ancak 1 yıl 2 gün şeklinde ki bir indirimi 1/6 oranını aştığı için yapamayacaktır. Bu durum özellikle oransal olarak bölünmesinde problem yaşanabilecek ve karışıklıklara sebebiyet verilebilecek olan durumlarda tercih edilebilecek bir indirim yöntemi olarak uygulanabilir. Bu nedenle kanaatimizce Yargıtay’ın “5237 sayılı TCY’nın 62.maddesi uygulanırken indirim oranı gösterilmeyerek”(4.CD., 12.12.2007, 6120/10789, Gündel, 2009:1724) şeklinde bu hususta mutlaka indirim oranı belirtilmesini ifade eden kararları yerinde değildir. 3.3.2.4.2. Adli Para Cezaları Topluma belli ölçüde zarar veren fiilin karşılığı olarak, failin kusur ve ekonomik durumuna göre hesaplanarak mahkeme tarafında hesaplanıp hükmedilebilen ve devlete ödenen mali bir yaptırım olan kamu para cezalarının Türk Ceza hukuku sistemindeki görünüşü adli para cezalarıdır. 327 5237 s. Türk Ceza Kanunu madde 52’de “Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesi” şeklinde ifade edilmiştir. Adli para cezalarının infazı da tıpkı hapis cezaları gibi CGTİHK’da düzenlenmiştir. Buna göre ödenmeyen adli para cezaları hapis cezasına çevrilebilmektedir ve kişinin devlette olan herhangi bir alacağı ile takası mümkün 327 Haluk Çolak ve Uğurtan Altun,“Bir Yaptırım Türü Olarak Para Cezalarının Teori ve Uygulamadaki Analizi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 69, 2007, s.266. 124 değildir. Zamanaşımı bakımından da ceza hukukunda geçerli olan genel zamanaşımı sürelerine tabidir. Takdiri indirim nedenlerinin varlığı halinde diğer cezalarda da indirim yapılacağı ifade edilerek sadece hapis cezası kastedilmiş değildir. Türk Ceza Kanunu kapsamında ceza olarak kabul edilmiş tüm yaptırım türlerini kapsayıcı olduğu madde düzenlemesinden anlaşılmaktadır. Adli para cezaları da TCK kapsamında düzenlenen bir ceza yaptırımı türü olarak takdiri indirim nedenlerinin varlığı halinde indirime konu olabilecektir. Bu yüzden takdiri indirim nedenlerinin varlığı halinde adli para cezalarında da altıda bir oranına kadar indirim yapılabilecektir. Yada oran yerine miktar belirtmek suretiyle de adli para cezası üzerinden indirim yapılabilecektir fakat bu indirim miktarı da altıda bir oranından fazla bir indirim sağlayacak şekilde kabul edilmemesi gerekmektedir. 3.3.2.4.3. Amme Hizmetlerinden Müebbed Mahkûmiyet Daimi olarak kamu hizmetlerinden yasaklılık cezasında takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasına imkân yoktur. Zira müddeti belli olmayan böyle bir cezadan oransal bir indirim yapılması mümkün değildir. Kanunun ölüm cezasında bile indirim yetkisi tanırken böylesi daha hafif bir cezada tanımamış olması doktrince eleştirilmiştir. 328 Ancak bu konuda Taner aynı görüşte değildir ve bazı hallerde amme hizmetlerinden yasaklılık hallerinde de indirim söz konusu olabileceğini şu şekilde ifade etmektedir: Müebbeden amme hizmetlerinden memnuiyet cezasına gelince, her ne kadar madde metninde bahis yoksa da bu ceza, fer'i olduğu hallerde, zaten asli cezaya göre tesbit edileceğinden (m. 31), bazı hallerde dolayısile indirilmek lazım gelir.329 Bu ifadeyi destekleyen Yargıtay karalarına rastlamak mümkündür. Örneğin; 59. Madde ile asli cezada yapılan indirim memuruktan sürekli olarak yoksun kılma cezasına da uygulanması gerekir.(5.CD. 8.12.1982, 4412/4605, önder); TCK’nın 59’uncu maddesiyle yapılan indirmenin, memurluktan sürekli olarak yoksun kılma cezasına uygulanmaması, yasaya aykırıdır. (5.CD., 08.12.1982 4412/4605, Çağlayan:642) Kamu hizmetlerinden yasaklılık hali 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda bir ceza yaptırım türü olarak değil madde 53’te bir güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiştir. Güvenlik tedbirlerinde ise takdiri indirim nedenlerinin uygulanması 328 Erem, Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku, C.II., s.265., Erem, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, s.264. 329 Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.455. 125 mevzubahis olmadığı için takdiri indirim halinin mevcudiyeti durumlarında kamu hizmetlerinden müebbet mahkumiyet hali değerlendirme kapsamında olması söz konusu değildir. 3.3.2.4.4. Nisbî Para Cezaları Kamu para cezası türü olan nisbî para cezalarında kanun tarafından miktarı belirtilmeyen ve suçtan doğan zarar veya failin elde ettiği ya da elde etmeyi umduğu yarar veya katlarının para cezasının tespitinde esas alınmasına nisbî para cezası denir. 330 Yani Para cezasının miktarı belirli bir oran dahilinde, olaya bağlı olarak azalabilir veya çoğalabilir nitelikte ise, nispîdir.331 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer verilmeyen nispi para cezalarına 332 mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu m.19’da nitelikleri düzenlenen bu cezaya, aynı Kanunun 129, 202, 203, 206, 207, 222, 225, 248, 320, 354 ve 403. maddelerindeki para cezaları örnek olarak verilebilir 765 sayılı kanun döneminde diğer cezalar tabirinden nisbî para cezaları da anlaşılmaktaydı. Hakimin önündeki vakıada takdiri indirim nedeni mevcutsa hakim nisbî para cezalarında da indirim uygulayacaktır. Ancak nispi para cezalarına takdiri indirim nedenlerinin uygulanamayacağını ifade eden yazarlarda vardır. 333 Söz konusu para cezası 5237 s. TCK’da yer almadığı için artık uygulanması mevzubahis değildir. 3.4. Takdiri İndirim Nedenlerinin Uygulanmasında Bazı Durumlar Gerek 765 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 59, gerekse 5237 sayılı Türk ceza kanunu madde 62 cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi başlığı altında 330 Çolak ve Altun, ,“Bir Yaptırım Türü ...”, s.251. “Para cezaları, yasalar ile uygulama ve öğretide kamu para cezaları, tazminat kabilinden para cezalan, medeni para cezalan, disiplin para cezalan, idarî para cezaları, nispî para cezaları, ağır ve hafif para cezalan biçiminde ayrımlara tabi tutulmuştur. Türk Ceza Yasası’nda ise, ağır ve hafif para cezalan şeklinde nitelendirilmiştir. Para cezasının miktarı yasada belirtilmiş ise maktu olup alt ve üst sınırları, ağır para cezalarında TCY’nin 19. ve hafif para cezalarında ise 24. maddesine göre belirlenecektir. Para cezasının miktarı belirli bir oran dahilinde, olaya bağlı olarak azalabilir veya çoğalabilir nitelikte ise, nispîdir.” YCGK T: 22.06.2004, E: 2004/5-119, K: 2004/142, Kaban, Mater/Aşaner, Halim/Güven, Özcan/Yalvaç, Gürsel, Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararları, (Eylül 2001-Temmuz 2004), (2001-2004), Ankara 2004, s. 237-239 332 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun, “Zimmet” kenar başlıklı 160. maddesinde düzenlenen zimmet suçunu işleyen failler hakkında, hapis cezası ile birlikte nispî nitelikte adlî para cezası da öngörülmüştür. Böylece, 5237 s. TCK sisteminde yer almayan nispî para cezası, bazı özel kanunlarda yer alabilmektedir. Bkz. Çolak ve Altun, ,“Bir Yaptırım Türü ...”, s.296. 333 Sanal, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, s.1026. 331 126 düzenlenirken, cezanın belirlenmesinde sonuç cezanın belirlenmesi adına hakime çizdiği çerçeve içerisinde en geniş yetki olarak tanıdığı alan “takdiri indirim nedenleri” alanıdır. Her iki kanuni düzenleme sonuç cezanın belirlenmesinde en son olarak takdiri indirim nedenlerinin uygulanacağını düzenlemiştir. Bu yönüyle cezanın belirlenmesinin son aşamasını ifade eden takdiri indirim nedenleri cezanın bireyselleştirilmesi adına son derece önemli bir kurumdur. Bu kurumun uygulanmasında bazı durumlarda ciddi karışıklıklar ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenler bunları etraflıca ve genel olarak tek tek ayrı başlıklar altında izah etmek yerinde olacaktır. 3.4.1. Birden Fazla Takdiri İndirim Sebebi Bir olayda, mahkeme birden fazla takdiri indirim nedeni olabilecek durumların varlığını kabul edebilir. Kabul edilen birden fazla takdiri indirim sebebinin olaya ayrı ayrı mı yoksa bir bütün olarak mı değerlendirilerek cezada indirim yapılması gerektiği hususu aydınlatılmalıdır. Yani birkaç takdiri indirim sebebinin varlığı halinde aynı suça madde 62, birden fazla uygulanmalı mı uygulanmamalı mıdır? Sorusu karşımıza çıkmaktadır. Olayda hakim birden fazla takdiri indirim nedeninin olduğunu tespit etmesi halinde örneğin, hem failin geçmişi, hem de yargılama sürecinde ki tutum ve davranışları hatta suç sonrası davranışları nedenlerine dayanarak takdiri indirim uygulanması gerektirse hakim tüm sebepleri bir bütün olarak değerlendirecek ve ancak bir kez takdiri indirim uygulayabilecektir. Cezayı azaltıcı takdiri sebeplerin kül halinde mütalaa edilerek 59’uncu maddenin bir defa uygulanması gerekir. Ölen çocuğun direğe çarpması ihtimalinden bahis ile 59’uncu madde uygulandıktan sonra, ayrıca sanığın maişetini hamallık ile temin edip iyi huy sahibi olduğu ileri sürülerek maddenin ikinci defa uygulanması yolsuzdur. (1.CD., 27.02.1962, 425/60 Tan, TCK Genel Hükümler Kırmızı Kitap, II.Cilt , s.2322). Hakim bu durumlarda kanunda belirtilen indirim oranının kendisine verdiği imkan nispetinde gerekirse en üst sınır olan altıda bir oranında indirim yaparak fail bakımından daha lehe olacak şekilde bu yetkisini kullanabilecektir. Örneği sadece bir nedenden ötürü indirim yapacakken indirim oranının az olması için 1/10 şeklinde bir oran kabul ederken, birden fazla indirim nedeni olduğu düşündüğünde bu oranı cezadan daha fazla indirim yapabilmek için 1/6 oranına yaklaştırabilir. Böylelikle birden fazla durumun etkisini kararına yansıtabilecektir. Aksi halde 62’inci madde ile 127 ifade edilen oranın her bir indirim nedeni için tekrar tekrar uygulanacak olması kanunda belirtilen indirim oranının ciddi şekilde aşılması şeklinde bir indirime sebep olabilecektir. Olayda kanuni indirim sebeplerinin uygulanabilir olması takdiri indirim nedenlerinin kabul edilerek uygulanmasına mani değildir. Her iki halde cezada indirim sağlayan farklı durumlardır. Taaki hakim aynı sebebe dayanarak hem kanuni indirim hem de takdiri indirim uygulamış olmasın. Yani kanunda açıkça yer alan kanuni indirim sebepleri ile aynı sebebe dayanılarak bir de takdiri indirim uygulanması yerinde olmayacaktır. Mağdurun ölmemiş olması gibi ceza tayininde 464/2 maddenin unsurlarından olan bu halin 59’uncu madde ile indirmeye neden alınmış olması bozmayı gerektirmiştir. (1.CD.,27.9.1977, 2729/2740, Önder.age.,s.569) Ayrıca bu konuda Soyaslan hoca birden fazla takdiri indirim sebebinin bulunması halinde temel cezanın daha aşağı bir seviyeden belirlenebileceği ve bunun yanında birde takdiri indirim nedeninin de uygulanabileceğini söyleyerek dolaylı olarak her takdiri indirim nedeninin dikkate alınması sağlanmış olacağını ifade etmektedir. 334 Ancak kanaatimizce bu şekilde bir uygulama yerinde olamayacaktır zira temel cezanın tayininde dikkate alınacak kriterler ile takdiri indirim nedenleri kriterleri farklıdır. Hakim madde 61’de ifade edilen kriterler dışında başka kriterlere dayanarak temel cezayı üst sınıra veya alt sınıra yakın şekilde alamaz. Hakimin birden fazla takdiri indirim nedenlerini kararına yansıtabilmek için temel cezayı alt sınıra yakın belirlemesi kanunu dolanmak şeklinde olacak ve Ceza Kanunu müesseseleri yerinde kullanılmış olmayacaktır. Kanun koyucu takdiri indirim hallerinin varlığı durumunda cezada en fazla altıda bir oranında indirim yapılabileceğini kabul etmiştir, bunun farklı şekillerde aşılması kanuna karşı hülle olacaktır ki buda tasvip edilemez. Şayet bu oranın az olduğu düşünülmekte ise kanun koyucunun bu oranı arttırmasını savunmak daha makul olacaktır. 3.4.2. Güvenlik Tedbirleri ve Fer’i Ceza Takdiri indirim sebeplerinin kabulü halinde sadece cezalarda indirim yapılmakta olup ceza yaptırımı olarak kabul edilmeyen güvenlik tedbirlerinde takdiri 334 Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5.baskı, Yetkin Yayınları, 2012,s.486. “Kanaatimizce birçok takdiri hafifletici nedenin bulunması temel cezanın daha az olarak tespitine ve fazla olarak takdiri hafifletici neden uygulanmasına engel değildir.” 128 indirim müessesine başvurulamayacaktır. 335 Bu yüzden küçükler ve akıl hastaları bakımından kabul edilen çeşitli güvenlik tedbirleri hakkında takdiri indirim sebepleri ile indirime gidilmesi mümkün değildir. “Cezayı azaltıcı sebeplerden dolayı genel güvenlik gözetimi tedbirinde indirme yapılması kanuna aykırıdır” (4.CD., 19.11.1963, 5422/6222 Mollamahmutoğlu ve Savaş,s.1044) Eski TCK madde 59’da cezalarda indirim yapılmasını kabul etmiş olması o suç hakkında kanunun kabul ettiği asli ve fer’i bütün cezalarda indirim yapılmasını gerektirmekteydi çünkü diğer cezalar deyimi fer’i cezaları da kapsamaktaydı. 336 Ancak emniyet tedbirleri ceza olmadıkları için söz konusu indirimin uygulanmayacağı belirtilmekteyken Yargıtay’ın bu konuda eski tarihlerde verdiği farklı kararları mevcuttur. kanuni sebepler haricinde fail lehine cezayı azaltıcı takdiri sebeplerin mevcudiyeti halinde kanun vazıı 59. Madde ile hakime Ceza kanununda yazılı bilumum cezaları ya tebdil veya bir kısmını muayyen nisbet dahilinde tenzil hak ve salahiyetini tanımış olmasına göre hadisede Ceza Kanununun 191. Maddesinin 2. Fıkrası ile tayin edilen fer’i ceza üzerinden de tenzilat yapılabilmesi 59. Maddenin sarih hükmü muktezasından iken 59. Madde hükmünün Ceza Kanunun 11. Maddesinde yazılı cezalara hasrı suretiyle mutlak olan bir salahiyetin kabul edilmemesi yolsuzdur.337 Bu ve benzeri kararlarda Yargıtay’ın fer’i ceza ile emniyet tedbirleri mefhumunu ayırt edememesi bu yönde kararlara sebep olduğu yönünde eleştiriler mevcuttur.338 765 sayılı kanun döneminde söz konusu olan fer’i cezalar bakımından takdiri indirim nedenleri asıl ceza yanındaki fer’i cezalara da uygulanmaktaydı. Ancak fer’i ceza türleri 5237 sayılı kanun ile kaldırıldığından artık söz konusu uygulama mevzu bahis değildir. Asıl cezaya bağlı olarak bazı hakların kullanılmasından men edilmesi gibi durumların düzenlendiği TCK m.53’ün uygulanmasında ise asıl ceza sonrasında söz 335 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.372.; Soyaslan, Ceza Hukuku Genel Hükümler,s.486.; Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler,s.666.; Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”,s.572.; Surlu, “Cezada Takdiri Hafifletici Nedenler TCY m.59”,s.687.; Hafızoğulları ve Özen, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.390. 336 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.371.; Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.455. 337 Kararı aktaran: Erem, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, s.263. 338 Erem, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, s.263. 129 konusu olduğundan dolayı bu tür hak yoksunlukları hakkında takdiri indirim uygulanması mevzubahis değildir.339 3.4.3. Birden Fazla Ceza Öngörülen Suçlar Bir suç hakkında kanunun tayin ettiği cezalardan yalnız biri değil takdir edilen tüm cezalardan indirim yapılması gerekmektedir. Bu yüzden o suç hakkında kanunun birlikte kabul ettiği müteaddit cezalardan birinin indirilip diğerinin indirilmemesi doğru değildir. Kanunun hem hürriyeti bağlayıcı ceza hem de adli para cezası öngördüğü hallerde takdiri sebebin uygulanması söz konusu olduğunda ikisinde de indirim yapılmaması hukuka aykırı olacaktır. 340 TCK m.62 takdiri indirim sebeplerinin varlığı halinde cezalar için “indirilir” ibaresini kullanmakla her türlü cezalar hakkında bu hususun dikkate alınmasının vurgulandığı doktrince ifade edilmektedir. 341 Bu takdir hakkı kullanılacaksa söz konusu olayda kanunun öngördüğü bütün ceza tedbirleri için uygulanmalıdır. Örneğin kanunda bir suç için hem “hürriyeti bağlayıcı ceza” hem de “adli para cezası” öngörülmesi hallerinde, söz konusu suçta takdir yetkisi kullanılacaksa bu cezaların her birisi için kullanılması gerekmektedir. Cezalardan sadece hürriyeti bağlayıcı cezada indirim yapılarak, diğer cezalarda indirim yapılmamak suretiyle bir ceza hükmedilmesi kanuna uygun sayılmamaktadır. Öte yandan suç karşılığı birden fazla ceza öngörüldüğü hallerde, her iki cezanın da aynı biçimde takdir edilmesi gerektiği Yargıtay’ca ifade edilmiş olsa da “temel ağır hapis cezası alt sınırdan belirlenmesine karşın, aynı gerekçe ile özgürlüğü bağlayıcı cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak hükmolunması” (4.CD., 09.09.2002 12047/12591 Gedik, “Basamaklı(Alt Üst Sınırlı) Ceza Sisteminde...”, s.366.), kanımızca mahkeme bir suç hakkında birden fazla ceza öngörülmüşse bunların aynı yönde olması gerekmez. Cezalardan biri hakkında alt sınıra yakın belirlenebilirken diğeri hakkında alt sınırdan uzaklaşılarak karar verilebilmelidir. Sonuçta hakim takdir yetkisi ile vicdani bir kanı çerçevesinde ceza vermektedir. Örneğin işlenen suç hakkında hem hapis hem de adli para cezası kabul edilmiş ise 339 Tan, TCK Genel Hükümler Kırmızı Kitap, II.Cilt , s.2330. Erem, Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku, C.I., s.264.; Şen, Türk Ceza Hukuku ..., s.481.; Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.368.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.310.; Özbek vd., Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.666.; Özbek, Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı Cilt:I, s.976.; Yerli, “Cezanın Kişiselleştirilmesinde ...”. 341 Erem, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, s.362.; Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.586. 340 130 hakim takdir yetkisini hapis cezasında kullanarak cezanın süresini azaltırken adli para cezası için aynı oranda cezayı azaltmayarak daha fazla adli para cezasına çarptırılmasına hükmedebilmelidir. Nitekim Askeri Yargıtay’da benzer şekilde konuyu değerlendirerek hürriyeti bağlayıcı ceza ile para cezasının takdire dayanılarak aynı oranda indirim yapılmasının zorunlu olmadığına hükmetmiştir.342 Adli para cezası hallerinde takdiri indirimin ne üzerinden yapılacağı 5237 s. kanunun ilk halinde müphem haldeydi ve indirimin gün üzerinden mi yoksa belirlenen günün paraya çevrilmesinden sonra mı yapılacaktı. Bu belirsizlik 5237 s. Kanunun 61. Maddesine 2005 tarihinde 5337 s. kanunla eklenen 8. Fıkra ile giderilerek, indirimin gün üzerinden yapılacağı kabul edilmiştir. 3.4.4. Maddi ve Manevi Tazminat Tazminat niteliğindeki para cezaları hakkında takdiri indirim nedeni uygulanması söz konusu değildir.343 Yargıtay Eski kanun döneminde içtihatlarla bazı cezalarda takdiri indirim nedenleri ile indirim uygulanamayacağını belirtmiştir. Örneğin; tazminat türü para cezaları hakkında takdiri indirim nedenleri ile indirim yapılamaz denilmiştir. “Tazmini nitelikteki para cezasından TCK 59. Madde ile indirme yapılması bozma sebebidir…” (7.CD.,22.04.1976, 3616/3792 Tan.age.,2326). Ancak, tazminatın ödenmemesi halinde hapis cezasına çevrileceği durumlarda önce madde 59’a göre indirim yapılacağı sonra hapis süresinin belirleneceğini Yargıtay kararlarında ifade edilmektedir. “Sanığın tazmini nitelikteki para cezasını ödemekten aczi halinde, çevrilecek hürriyeti bağlayıcı ceza miktarının karar yerinde gösterilmesi zorunludur." (7.CD.,27.01.1976,E.1976/408,K. 1976/374) böylece takdiri indirim sebeplerinin uygulanması adeta ödeme şartına bağlanmış olacaktır. 3.4.5. Birden Fazla Suç veya Suçlu Sanık birden fazla suç hakkında yargılanmaktaysa her suç için takdiri indirim nedenleri ayrı ayrı düşünülmelidir.344 Suçlardan biri hakkında takdiri indirim nedeni 342 Bkz. Askeri Y.Drl.Krl., 03.12.1981, 136/17 , Mollamahmutoğlu ve Savaş,s.521 Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.586.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.311.; Surlu, “Cezada Takdiri Hafifletici Nedenler TCY m.59”, s.686.; Otacı, “5237 sayılı Türk Ceza Kanununda Takdire Bağlı İndirim ve Uygulaması”, s.118.; Tan, TCK Genel Hükümler Kırmızı Kitap, II.Cilt , s.2325. 344 Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.455.; Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.586.; Soyaslan, Ceza Hukuku Genel Hükümler,s.486. 343 131 uygulanırken diğer suç hakkında uygulanmaması halinde bunun gerekçesinin iyi izah edilmesi gerekmektedir. Kabul edilen indirim nedenleri fail hakkında ki tüm suçlar hakkında kabul edilebilecek tarzda ise örneğin, ikrar veya duruşmalarda ki iyi halli davranılması gibi, mevcut dava konusu bütün suçlara uygulanması gereklidir. Nitekim Yargıtay’da bu şekilde düşünmektedir. Sanıklardan N. Hakkında silahla etkili eylem suçundan kurulan hükümle ilgili olarak; sanık hakkından- kasten adam öldürmeye yardım suçundan sanığın duruşmadaki hal ve davranışları ve pişmanlık hali dikkate alınarak takdiri indirim sebebiyle 5237 sayılı TCK’nın 62. Maddesi uyarınca cezasında indirim yapıldığı halde, silahla etkili eylem suçundan kurulan hükümde gerekçesi gösterilmeden takdiri indirim sebebiyle cezada indirim yoluna gidilmemesi.(1.CD., 23.09.2008,1413/2753, Parlar ve Hatipoğlu,2010); hürriyeti kısıtlamaya teşebbüs suçundan verilen cezada sanığın duruşmadaki olumlu davranışları lehine takdiri indirim sebebi kabul edilip 5237 sayılı TCK’nın 62. Maddesi gereğince cezada indirim yapılmasına karşın , kasten yaralama suçundan verilen cezada ‘sanığın suç işlemeye yönelik eğilimi dikkate alınarak’ denilmek suretiyle cezanın aynı Kanunun aynı maddesi gereğince indirilmesine yer olmadığına karar verilerek çelişkiye düşülmesi. (14. CD., 31.01.2012 2333/555 Malkoç,2013:1001) Bu tür durumlarda birden fazla suçtan fail yargılanmış ve hakim her suç için takdiri indirim uygulamak istiyorsa, bu indirimi suçların cezası toplandıktan (içtimaından) sonra değil, her suçun ceza miktarı için ayrı ayrı uyguladıktan sonra ceza miktarları toplanmalıdır. Aksi halde sonuç cezada ciddi bir farklılık oluşabilmektedir. Davaların birleştirilmesi halinde birden fazla suç hakkında yargılama yapılıyor olmasında verilen hükümlerde suçlardan biri hakkında kabul edilen takdiri indirim nedeni mutlaka diğer suçlar bakımından da kabulü zorunlu değildir.345Ancak uygulanan sebep diğer suçları da kapsayıcı bir niteliğe haiz ise bu durumda uygulanmamasının gerekçesi açıkça izah edilmesi gerekmektedir. Zincirleme suç hallerinde, zincirleme suçu oluşturan suçlardan biri veya birkaçında bulunan takdiri indirim nedeni cezaya etki eder.346 İştirak hallerinde işlenen suçlarda takdiri indirim nedenini üzerinde bulunduran kişi hakkında takdiri indirim nedeni uygulanabilir, diğer şeriklere sirayeti söz konusu değildir.347 345 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.371.; Yerli, “Cezanın Kişiselleştirilmesinde ...” 346 Soyaslan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.486. 132 8 yaşında olan çocuğu acımasızca öldürme fiiline iştirak eden ve diğer sanıklardan farklı olarak suç delillerinin ortaya çıkarılmasında katkısı olmayan, kararda belirtildiği gibi cesedin yerini gösterme gibi davranışı bulunmayan, sanığın cesedin yerini gösterdiğinden ve suçun ortaya çıkmasında katkıda bulunduğundan söz edilerek dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile 5237 sayılı TCK’nın 62’inci maddesi uygulanmak suretiyle eksik ceza verilmesi. (1.CD., 16.11.2006, 2547/4958 Meran,2007: 321) Ancak kabul edilen neden suçun işlenişine yönelik bir neden ise bu durumda diğer şeriklere de sirayeti söz konusu olabilecektir. 3.4.6. Erteleme ve Haksız Tahrik Hakim önüne gelen olayda takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasını gerektiren bir halin varlığını tespit etmiş olması halinde aynı sebeplerden ötürü cezanın ertelenmesi istenmesi halinde bunun kabul edilecek olmasını gerektirmez. Her iki müessesenin şartları farklıdır sadece bir sebebin ortak olması yeterli değildir. Bu nedenle hakim failin lehine olarak takdiri indirim müessesini kullansa da, bunun dışında failin lehine olan diğer ceza hukuku müesseselerini de dikkate alması gerektiği şeklinde bir yaklaşım uygun olmayacaktır. Bu nedenle hakim fail lehine cezanın indirilmesini uygun bulurken failin suç sonrası durumunu ilgilendiren cezanın ertelenmesi ile ilgili fail lehine olan kurumu uygulamak istemeyebilir. Bu noktada hakimin takdir yetkisini belli şartlara bağlamak uygun olmayacaktır. Zaten esas itibariyle iki müessese ne kadar fail lehine de olsa uygulanma şartları farklıdır.348 Yargıtay bu konuda eski kanun döneminde verdiği bir kararında; “59. Maddenin uygulanmasına dair olan gerekçe anlatımı itibariyle geçmiş zaman ile karar anındaki hali içermektedir. Tecile yer olmadığına ilişkin gerekçe ise geleceğe yöneliktir. Bu sebeple bu tür kararda çelişkinin olduğundan bahsedilemez.”( 9.CD. 10.11.1980, 4294/4204, Önder.age.,s.570) diyerek takdiri indirim ve cezanın ertelenmesi kurumlarının farklılığına işaret ederek her iki müessesenin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini kararlarında ifade etmektedir. “Takdiri indirim nedenleri ile ertelemenin her bir hüküm yönünden ayrı ayrı değerlendirilip uygulanması gerekirken”(4.CD., 26.11.2007, 5577/9880 Artuk vd. 2009:1663). 347 348 Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.311.; Soyaslan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.486. Kayıhan İçel, İçel Ceza Hukuku Genel Hükümler II, 5.Bası, Beta Yayınları,(Temmuz 2013), 435.; Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.311. 133 Kanaatimizce takdiri indirim nedenlerinin uygulanma veya uygulanmama gerekçesi cezanın failin geleceği üzerindeki olası olumlu veya olumsuz etkileri sebebi gibi erteleme kurumu ile ortak nedene dayanmakta ise kararda çelişki olmamalıdır. Yani erteleme kurumunun uygulanması şartlarından diğerlerinin sağlanmasına rağmen TCK m.51/1-b’de yer alan “Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir” şartına dayanılarak ertelemenin uygulanıp uygulanmamasına karar verilmesinde aynı durum takdiri indirim hakkında da tezat oluşturacak şekilde değerlendirilmemelidir. Yargıtay’da bu tür durumları bozma sebebi kabul etmektedir gerekçede çelişki sebebiyle. Sanığı duruşmadaki tavrı olumlu bulunarak lehine 5237 sayılı TCK’nın 62.maddesinin uygulanmasına karar verildiği halde aynı kanunun 51. Maddesi uyarınca ertelemeye yer olmadığına karar verilirken aynı ölçüt bu sefer aleyhe değerlendirmek suretiyle gerekçede çelişki yaratılması (2.CD., 05.12.2007, 13662/16424, Gündel, 2009:1724)349 Yani cezanın failin geleceğine olası etkileri ve tekrar suç işleyebileceğinden bahisle takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasının yararsız olacağına takdir eden hakim, erteleme kurumunun uygulanmasını değerlendirirken failin tekrar suç işlemeyeceği kanaatine dayanarak erteleme hükmünü uygulaması tezat bir durum olacağından uygun olmayacaktır. Fakat farklı gerekçelerle bu iki kurumun uygulanıp uygulanması kararı verilebilir. Yada aynı sebebe dayanarak bu iki müesseseyi failin lehine veya aleyhine olarak değerlendirebilir. Örneğin failin yargılama sürecindeki tutum ve davranışlarından bahisle takdiri indirim nedenlerini uygulamaya karar veren hakim aynı nedene dayanarak aynı zamanda kısa süreli hapis cezasını adli para cezasına çevrilmesine yada cezanın ertelenmesine karar verebilir.350 Takdiri hafifletici nedenler ile haksız tahrik müesseseleri de aynı olayda bulunabilir. Ancak haksız tahrik oluşturan eylem ayrıca takdiri indirim nedeni olarak kabul edilemez. Koşulları gerçekleşmesi halinde cezayı hafifleten her iki müessese de aynı suçta söz konusu olabilir. Tahrik hali fail ile mağdur arası ilişkiyi zorunlu kılarken takdiri indirim halinde böyle bir zorunluluk yoktur. Maktulden gelen haksız hareketin sadece ağaç fidanı kesmekten ibaret olmayıp, aynı zamanda hakaretin de vaki olması halidir. Bunların her birinin ayrı ayrı bir azaltıcı nedene yol açacağından duraksamaya yer bulunmamaktadır. İlk bozmada ‘bu haksız hareketler’ biçimindeki 349 350 Benzer karar için bkz. 4. Ceza Dairesi 2008/13623 E., 2008/19815 K. UYAP Mevzuat Programı. İçel, İçel Ceza Hukuku Genel Hükümler II, s.435. 134 niteleme, haksız hareketleri teke indirecek değildir. Başka bir deyişle, ağaç fidanı kesmek, başlı başına takdiri tahfife yol açacağı gibi, ağacın kesilmesinin sebebinin sorulması üzerine, vuku bulan hareketin de adi tahrik oluşturacağı doğaldır. (CGK. 1980, 16258/319 Tan, 2011:2329) Haksız tahrik ile takdiri indirim nedenleri aynı suçta söz konusu olabilirse de, haksız tahrik hükmü olarak kabul edilebilecek durumların takdiri indirim nedeni olarak kabul edilmesi uygun olmayacaktır ve kararın bozulmasını gerektirecektir. Mağdurların müşterek apartman sahanlığı içinde top oynayarak, gürültü yaparak sanığı rahatsız ettikleri… bu eylem ve hareketler suça tahrik niteliğinde bulunmuş olduğuna göre TCK 51’inci maddesi yerine 59. maddesinin uygulanması isabetsizdir. (CGK. 29.051978, 144/234 Tan, 2011:2329) Tahrik derecesine varmayan eylemlerin varlığı hainde ise takdiri indirim nedeni olarak kabul edilerek uygulanması mümkündür. Eşinden boşanmak isteyen, iki çocuk sahibi olmasına rağmen geçimi için çalışma gayreti de sergilemeyen sanığın, maktul babasıyla bu konularda zaman zaman tartışır olmasının tahrik düzeyinde kabul edilemeyeceği, olay geçeside maktul babanın sanık oğlunu sofraya çağırırken ‘kaynanan seni seviyor’ tarzında sosyal yaşantıda sıkça kullanılan bir deyimi sarf etmesinin de yasal bağlamda kışkırtma sayılamayacağı gözetilmeden, sanığın sonradan geliştirdiği beyanlarının samimiyetsizliğine işaretle TCY 59. Maddesi kapsamında kabul edilebilecek işbu olguların yasanın 51/1. Madde ve fıkrasına uyduğundan bahisle hüküm kurulması. (1.CD., 2002, 350/1015 Tan, 2011:2329) 3.4.7. Takdiri Tezat Hakim cezayı belirlerken sahip olduğu ilk takdir yetkisi; kanunun tanıdığı aşağı ve yukarı sınırlar arasında bir temel ceza tayininde bulunmasıdır. Daha sonraki takdir yetkisi ise, temel ceza üzerinde gerekli kanuni artırım ve indirimleri yaptıktan sonra belirsiz olan takdiri indirim hakkını kullanıp kullanmayacağı yönündeki takdir yetkisidir. Yargıtay’ın bazı kararları bu iki durumun birbiriyle çelişmesini yani bir olayda hem temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tespit edilmesi hem de olayda takdiri indirim nedenlerinin varlığının kabul edilmiş olmasını bir çelişki olarak kabul etmiş ve birçok kararı bu sebepten ötürü “takdiri tezat” söz konusu olduğundan bahisle bozmuştur. Aynı şahıs hakkında aynı suçtan dolayı takdiri azaltıcı sebep kabul edildiği halde yine takdiren cezanın arttırılması yolsuzdur. (1.CD.,6.7.1936, 2401/1802 Temyiz Kararları 1936, s.255); B.nin öldürülmesi suçundan cezayı azaltıcı sebebin bulunduğu kabul ve takdir edildiği halde yaştan dolayı ceza tenzilinde fiilin mahiyetinin takdiren cezayı arttırmağa esas tutulması ve birbirine uymıyan bu takdirlerin ne suretle telif olunduğunun kararda gösterilmemiş olması yolsuzdur. (1.CD.,06.01.1936, 534/665, Temyiz Kararları 1936, s.121) 135 Hakim önündeki failin cezasının fazla olmasını düşünmekte ise, bu noktada kanunun kendisine verdiği alt üst limitler arasında cezayı belirleme takdir yetkisini kullanabilecek ve cezayı üst sınıra yaklaştırarak takdir edebilecektir. Hakim, bu hususta gösterdiği gerekçe çerçevesinde failin daha fazla cezaya çarptırılması gerektiğini ifade ederken, daha sonra kanunda belirtilmeyen bir sebepten ötürü failin cezasında indirim yapılması gerektiğini düşünmekteyse, hakimin kanunun verdiği takdiri indirim nedenleri kapsamında cezada indirim yapmasını Yargıtay kararlarda tezat olarak nitelemektedir. Yani hakim kararda takdiren hem artırım hem indirim yapamayacağını ifade etmiştir. Halbuki herhangi bir suç hakkında kanunun öngördüğü alt-üst limitler arasında hakimin temel cezayı belirlemesi farklı bir takdir yetkisidir, cezaya en son şeklini vereceği anda uyguladığı takdiri indirim sebeplerini uygulayıp uygulamama veya uygularsa oranı notasındaki kararı farklı bir takdir yetkisidir. Bu sebeple her iki noktada yetkisini kullanan hakim, sebepleri yönünden farklı davranması veya bir yetkisi ile daha ağır ceza öngörürken diğer yetkisi ile cezayı hafifletmesi mümkündür. 351 Çünkü her olayda bir çok farklı hareket tespit eden hakim bu hareketlerin hiçbirisini olabildiğince karşılıksız bırakmamaya çalışmakta ve bu hareketlerinin sonucunu faile olumlu veya olumsuz olarak etkisini göstermektedir. Bu yüzden tezat gibi görünen, cezanın arttırılıp sonra azaltılması olayların mahiyetinin farklılığı gereği “takdirde tezat” sayılmamalıdır. Ancak cezada takdiri indirim nedenlerinin bulunması artırımı gerektiren başka durumların olmayacağı manasına gelmediğinden aynı davada her iki kurumunda işlettirebilecek nedenler ortaya çıkabilir. Bu hususta doktrinde Faruk Erem Yargıtay’ca takdirde tezat sayılan hallerin aslında tezat sayılmaması gerektiğini şu şekilde ifade etmektedir: “cezanın tayini ameliyesi, netice verinceye kadar, cezanın arttırılması, eksiltilmesi faaliyetine ihtiyaç gösterir. Bir külden ibaret olan bu ameliyenin muhtelif safhalarında, yargıç takdirini daima aynı şekilde kullanmak mecburiyetinde değildir.”352 Bu konuda doktrinde bir başka görüş olarak söylenen ve kısmen Yargıtay’ın takdiri tezat savını destekleyen Dönmezer/Erman hocaların görüşüne göre; bu gibi hallerde hakim ne ceza vermek istediğini iyi bilmeli ve şayet basamaklı ceza limitleri arasında bir cezaya hükmedecekse temel cezayı bu noktadan hareketle seçmelidir. 351 352 Erem, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, s.359.; Şen, Türk Ceza Hukuku ..., s.482. Erem, “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, s.359. 136 Hakim alt sınırdan aşağı bir ceza vermeyi gerek görmedikçe takdiri indirim nedenleri kurumundan bahsetmemelidir. Aynı olayı hem cezası ağır olması düşüncesi ile cezayı alt sınırdan uzaklaşılarak ağır suç kabul etmek, hem de takdiri indirim nedenlerinin uygulanması gerektiği düşüncesiyle suçun hafif olduğunu kabul etmek Yargıtay’ın da belirttiği gibi tezat bir durum göstermektedir. Takdiri indirim sebepleri kurumunun benimsenmesindeki temel düşünce kanunda aşağı sınırı belirtilen cezanın daha da aşağısında bir cezaya hükmetme imkanının hakime tanınması gereğidir.353Ancak hakimlerin bu konuda tezat şekilde verdiği her karar bozulmamalı. Hakimlerin çelişkiye düşecek şekilde karar vermesi halinde Yargıtay’ bunu bozma sebebi olarak sayması için, verilen karardaki çelişki neticeyi etkilemesi gerekir. Bu hususu Dönmezer/Erman; Hakim böyle bir çelişkiye düşse bile, bunun bozma sebebi sayılması doğru değildir: madem ki, hakim basamaklı cezalar sisteminde aşağı sınırın üstünde bir cezaya hükmedebilir, o halde bu cezaya ister temel ceza olduğu için, ister daha yüksek bir temel cezada takdiri hafifletici sebepler dolayısıyla indirim yaptığı için varmış olmasının, neticeye etkili olmaması gerekir. Demek oluyor ki, hükümde çelişki varsa da, neticeye etkili olmadığı için, bozma sebebi yapılmamalı, fakat hakim de bu gibi çelişkilere düşmekten kaçınmalıdır.354 Şeklinde görüşlerini ifade etmişlerdir. Centel/Zafer/Çakmut’da, mahkemenin fail hakkında temel cezayı alt sınırın üstünde tayin edip sonra takdiren hafifletilmesini bir çelişki olarak ifade etmektedirler. Aynı şekilde cezanın ertelenmesi düşünülmüyorsa veya adli para cezası gibi diğer başka türlü bir fail lehine uygulama düşünülmüyorsa kararda takdiri indirim nedenlerinin tartışılmaması herhangi bir çelişki oluşturmayacağı ifade edilmektedir. 355 Bu konuda bir diğer görüşe göre ise; hakimlerin cezayı belirlerken esas aldıkları ölçütlerin farklı olmasından dolayı yani temel cezayı belirlemedeki takdir yetkisi ile takdiri indirim nedeninin uygulanıp uygulanmamış yönündeki takdirlerde nazara alınan ölçütler nitelikleri itibariyle farklıdır. Bu yüzden bu iki kurum işletilerek cezanın artırılıp azaltılması halleri tezat teşkil etmeyecektir. Temel ceza belirlenirken daha çok fiile ilişkin hususlar hakimce dikkate alınırken, takdiri indirim nedenlerinin kullanılmasında ise daha çok faile ilişkin hususlar dikkate alınmaktadır. Bu yüzden bu iki kurum aynı hususu farklı yönleriyle de olsa, değerlendirmeye esas 353 Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.368. Dönmezer ve Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, C. II, s.368. 355 Centel, Zafer ve Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.586. 354 137 tutmadıkça takdiri tezat olmayacağı ifade edilmektedir. Haluk Toroslu bu durum; “fiile ilişkin bir husus cezanın artmasına neden olduktan sonra failin kişisel durumu dikkate alınarak ceza indirilebilir. Böyle bir durumda herhangi bir çelişki söz konusu değildir, yeter ki aynı husus iki farklı şekilde değerlendirilmiş olmasın.” 356 şeklinde ifade etmektedir. Kararda oluşabilecek bu şekildeki bir takdiri tezat halinin 5237 sayılı TCK döneminde söz konusu olamayacağı ifade edilmektedir. Öncelikle hakim madde 61 çerçevesinde cezayı belirlerken dikkate aldığı kriterler daha ziyade fiile ve suç işleme anındaki failin durumuyla ilgili kriter olarak kanunda belirlenmişken. Madde 62’de yer alan takdiri indirim nedenleri halinde ise daha ziyade failin kişiliği ve sosyal ilişki ve durumuyla ilgili nedenleri kanun dikkate almaktadır yani suçtan ayrık durumlar dikkate alınmakta. Her iki konunun nitelik olarak birbirinden ayrık olması uygulamada çelişkili durumun ortaya çıkmasına mani olduğu ifade edilebilir. Bu husustaki çelişki oluşması durumunda kararda ki indirim veya artırım nedenlerinin gerekçesi yanlış tespit edilmiştir denilmektedir. Bu konuda Yerdelen; “Kanaatimizce, her ikisi için aynı gerekçeyi kullanan hakimin kararı, gerekçenin çelişkili olmasından dolayı değil, bunlardan biri için yasal olmayan gerekçe kullanmasından dolayı kanuna aykırı olacaktır.” şeklinde ifade etmektedir.357 3.4.8. İstek ve Talep Takdiri indirim nedenleri hakim tarafından re’sen araştırılan ve varsa cezada belirlenen oranlarda indirim yapılmasını sağlayan bir kurumdur. Tarafların bu konuda istemi olup olmaması önemli değildir. “TCK’nın 59’uncu maddesinin uygulanması ve uygulanmaması isteğe bağlı olmayıp, hakimin takdirine bağlıdır.” (2.CD., 29.06.1994, 8051/7501, YKD Aralık 1994, 1977 vd.). Sanık duruşmada hakkında doğrudan takdiri indirim hükümlerinin uygulanmasını isteyebileceği gibi “lehe hükümlerin uygulanması” şeklinde bir talepte bulunması hali de madde 62’yi kapsamaktadır. Bu durumda mahkeme muhakkak sanığın talebini karşılamalı ve hakkında takdiri indirim nedenlerinin uygulanıp uygulanmayacağı yönünde talebi karşılayan gerekçeli karar vermelidir. Bu kararı hangi yönde olursa olsun muhakkak izah eden bir gerekçeye sahip olmalı ki sanık söz konusu haktan neden dolayı 356 357 Toroslu, Ceza Müeyyidesi, s.225. Bkz. Yerdelen, Cezanın Belirlenmesi, s.310. 138 yararlanabildiğini veya yararlanamadığını açıkça bilebilsin. Yargıtay’da kararılarında bu durumu sıkça vurgulamaktadır. sanık veya müdafinin lehe olan yasal hükümlerin uygulanması yönünde talepte bulunmaları, durumunda TCK’nın 62. maddesinin sanık yararına uygulama olasılığının mutlaka tartışılması gerekir. (4. CD, 4.12.2006, 17131); Sanık müdafii tarafından, lehe hükümlerin uygulanması talep edildiği ve bu talep takdiri indirim maddesinide kapsadığı halde, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeyerek.(1.CD., 21.10.2009, 7075/6141, Parlar ve Hatipoğlu,2010:1051)358 Tarafların bu yönde herhangi bir talepleri olmasa dahi hakim failin lehine uygulanabilecek her durumu re’sen dikkate alarak değerlendirmelidir. Ancak hakim muhakkak takdiri indirim nedeni bulmak zorunda değildir fakat araştırmak zorundadır. Bu konuda özellikle takdiri indirim nedenlerinin fail lehine sonuç doğurmasına binaen incelemeli ve neden uyguladığı veya uygulamadığı hakkındaki kanaatini hükümde ifade etmesi gereklidir. 359 Yargıtay da kararlarında bunu belirtmektedir; TCK 62’inci maddesinde yer alan takdiri indirim nedenleri hükmünün uygulanabilmesi için, sanık veya müdafinin talepte bulunması gerekli değildir. Talep yoksa ve sözü edilen hüküm uyarınca cezada indirim yapılmayacak ise, mahkemenin bu konuda karar vermesine gerek bulunmamaktadır. Buna rağmen takdiri indirim hükmünün uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiş ise, bunun gerekçesinin gösterilmesi zorunludur. Bu durumda gösterilecek gerekçenin, delilere ve olgulara dayanması, başka bir anlatımla soyut olmaması gerekir. Somut olayda sanığın sabıkalı olması mutlak olarak TCK 62. Maddesinin uygulanmasına engel değildir. (YCGK, 7.2.2012-8-273/19, Özgenç,2013:803) Ancak Yargıtay bazı kararlarında sanki takdiri indirim nedenlerinin uygulanabilmesi için talep gerekir tarzında kararlarına rastlanmaktadır. Örneğin; Sanıklar müdafinin 26.10.2005 tarihli duruşmada sanıklar hakkında tüm takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasına ilişkin talebinin 5237 sayılı TCK'nın 62. maddesini de kapsadığı gözetilmeden, bu konuda olumlu olumsuz bir karar verilmemesi bozmayı gerektirir.' (8. CD., 13.12.2007, 2006/8349-2007/9010) 358 “Sanık savunmasında 23/3/2006 tarihli oturumda ‘lehe kanun maddelerinin uygulanmasına’ ilişkin isteminin TCK’nın 62/1. Maddesini de kapsadığı gözetilmeden bu konuda olumlu yada olumsuz bir karar verilmemesi” 6.CD.,08.02.2007, 12479/959, Parlar ve Hatipoğlu,2010:1058; bkz. 5.CD.,23.09.2008, 8086/7913 (p/h); ve benzeri kararlar için bkz. 11. CD, 12.12,2007, 9191; 8. CD, 09.10.2006, 7371, 359 Şen, Türk Ceza Hukuku ..., s.485.; Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler,s.666.; Özbek vd., Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.663.; Özbek, Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı Cilt:I, s.973.; Ersan Şen, Yeni Türk Ceza Kanunu Yorumu C.I (m1-140), İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2006, s.198.; Otacı, “5237 sayılı Türk Ceza Kanununda Takdire Bağlı İndirim ve Uygulaması”, s.119. 139 Cumhuriyet savcıları da hazırladıkları iddianamede veya mütalaalarında takdiri indirim nedenlerinin söz konusu olayda uygulanmasını için olayda takdiri indirim nedenlerinin de değerlendirilmesini talep edebilecekleri gibi savcı kendince takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilecek herhangi bir durumu mahkemeye arz ederekte bunun takdiri indirim nedeni olarak değerlendirilmesini mahkemeden talep edebilir. Tabii bu konuda karar verme hakkı hakimlerindir, savcının talebi sadece uyarı veya bir davet olarak kabul edilebilir. Böylelikle aslında savcılar failin lehine durumlar hakkında herhangi bir hata olmaması veya değerlendirmede eksiklik olunmaması arzusu ile hareket ettiği söylenebilir. Bu tür bir talep karşısında da hakimler takdiri indirim nedenlerini kesinlikle değerlendirmeli ve neden kabul ettiğini veya etmediğini kararında göstermelidir. 3.4.9. 765 s. TCK Uygulamalarının 5237 s. TCK Karşısında ki Durumu Mülga 765 sayılı TCK’nin 59’uncu maddesinde; Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur. Diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir. Hükmüne yer verilmişti. Yeni TCK’nin getirmiş olduğu farklılık, maddenin ikinci fıkrasında kendisini göstermektedir. Mülga 765 sayılı TCK madde 59’da herhangi bir indirim nedeni belirtilmemiştir. 5237 sayılı TCK madde 62/2’de ise, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki dav- ranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri, takdiri indirim nedenlerine örnek olarak gösterilmiştir. Kanun koyucu son olarak “gibi hususlar” demek suretiyle, bu sıralamanın sınırlayıcı olmadığını belirtmiştir. Oysa, mülga TCK madde 29, “failin geçmişi, şahsî ve sosyal durumu, fiilden sonraki davranışı gibi hususları” temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulunması gereken kriterlerin arasında sayılmaktaydı. Yeni kanunun yürürlüğe girmesi karşısında 765 s. kanun döneminde cezanın belirlenmesinde dikkate alınan failin geçmişi, şahsî ve sosyal durumu, fiilden sonraki davranışı halleri acaba 5237 s. kanun döneminde dosya yeniden ele alınarak cezada takdiri indirim nedeni olarak uygulanıp uygulanmayacağı tartışmalı hale gelmiştir. Bu konuda YCGK’nin bir kararında aşağıdaki hususlara yer vererek konuyu izah etmeye çalışmıştır. 140 (…) somut olayı değerlendirdiğimizde; sanık hakkında hüküm kurulurken, 765 sayılı TCK’nin temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınacak kıstaslara ilişkin 29’uncu maddesi göz önünde bulundurulup temel ceza asgarî düzeyde belirlenmiş, ancak aynı Yasa’nın cezada takdiri indirimi düzenleyen 59’uncu maddesi uygulanmamıştır. 5237 sayılı Yasa ile getirilen yeni düzenlemede, temel cezanın belirlenmesi ve cezanın bireyselleştirilmesine ilişkin kurallarda değişiklikler yapılmış olması ve önceki düzenlemede temel cezanın tayininde kullanılan bazı kıstasların bu yasal düzenlemede takdiri indirim nedeni olarak belirlenmesi karşısında, 5237 sayılı Kanun’un 62’nci maddesinde öngörülen takdiri indirim hükmünün somut olayda sanık bakımından uygulanması gerekip gerekmediğinin öncelikle yerel mahkemece değerlendirilip tartışılmasında zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, özel daire kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmelidir (...) (YCGK, 29.11.2005 tarih ve E.2005/8-141, K.2005/149, Bakıcı, “Temel Cezanın Belirlenmesi TCK 61”, s.233.) Karadan da anlaşılacağı üzere, 765 s. kanun döneminde cezanın belirlenmesin kapsamında madde 29’de ifade edilen “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları” sebebiyle ceza alt sınırdan belirlenmiş ve takdiri indirim nedenleri de uygulanmamış ise bu durum yeni kanun karşısında tekrar değerlendirilirken hakim 5237 s. kanunun 62. maddesinde yer verilmiş olan failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları” sebeplerine istinaden takdiri indirim nedenlerinin varlığını tekrar değerlendirecektir. 3.4.10. Hakimlerin Kişisel Özellikleri Hakimlerin takdir yetkisini kullanmasının önemli bir özelliği de bu yetkinin, yetkiyi kullanan hakimin kişiliğine sıkı sıkıya bağlı olmasıdır. Hakim tümüyle kendi kişisel yetenekleri, bilgi ve görgüsü ile nedenleri takdir etmekle bir karara varmaktadır. Hatta yetkiyi kullanan hakimlerin kişisel üstünlükleri ölçüsünde takdirin yerindeliği ve uygunluğu daha isabetle takdir edilebilmesi söz konusu olacaktır. Söz konusu kişisel farklılığı Beccaria’nın söyleyişi ile ifade edecek olursak: Her insanın kendine has bir görüş tarzı vardır. Hatta aynı adam, aynı şeyi, ayrı ayrı zamanlarda başka başka şekillerde görüyor. Böyle olunca da bir kanunun ruhu, hakimin doğru veya hatalı mantık mülahazalarına bağlı kalacaktır. Hakimin iyi veya kötü çalışan midesine, ihtiraslarının şiddetine, maznunun acıklı hallerine, mağdurla aralarındaki münasebetin tarzına ve mütehavvil insan mefkuresindeki şeylerin manzarasını değiştiren bütün diğer küçük amillere bağlı olacaktır. Hal böyle olunca, bir vatandaşın akıbeti, her mahkemede başka şekilde tecelli edecek; hayat ve hürriyet kusurlu bir tahlil tarzına veya hakimin üzüntü veya öfkesine terkedilmiş bulunacaktır; (…) bundan maada, aynı mahkeme 141 tarafından aynı nevi suçların ayrı ayrı zamanlarda başka şekillerde cezalandırıldıklarını da görecektir. Bu başkalık, kanunların sesini daha kuvvetli duyurmak için olmayacak, lakin keyfi surette yapılan tefsirlerin istikrarsızlığından tahassül eyleyecekti (…)360 Takdiri indirim nedenlerinin uygulanması hâkimlerin takdir yetkisine bırakılmış olsa da uygulamada aşırı farklılıkların önüne geçilmesi için, uygulamada birliğin temini adına kabul edilen takdiri indirim nedenlerinin uygulayıcıya göre aşırı farklı olmaması gerekmektedir. Bunun için hakimlerin takdir yetkilerinin somut kriterlere bağlanması takdiri indirim nedenleri müessesesi ile ulaşılmak istenen amaca aykırı olacaktır. Ancak bu konuda hakimlere somut kriterler getirmekten ziyada bu müessesenin amacı ve kullanımı hakkında yargıçların daha iyi bilinçlendirilerek bu kurumun gelişi güzel her olayda kullanılmasının önüne geçilmeli ve hakimlere göre diğer şartların benzerliği halinde aynı sebeplerin takdiri indirim için makul veya makul olmadığı yönünde olabildiğince ortak uygulama çıkmasını sağlamak gerekmektedir. Aksi halde kurumun elverişliliği sebebiyle her uygulayıcıya göre hatta aynı hakimde olsa farklı zamanlarda ki halet-i ruhiyesine göre takdiri indirim nedenlerini kabul veya reddi değişebilecektir. Bu konuda hakimlerin kişisel eğitimleri, ahlakları, görgüleri gibi durumların ciddi tesiri söz konusudur. Kararlara bunların olabildiğince sirayetinin engellenmesi ve objektifliğin yakalanabilmesi için takdiri indirim nedenleri müessesesinin hakimlerce iyi anlaşılıp kavranması gerekmekte, eğiticilerinde bu kurumu iyi izah etmesi gerekmektedir. 3.4.11. Kanunilik İlkesi Bakımından Takdir Yetkisi Takdiri indirim nedenleri kanunda yer alan cezayı alt sınırdan daha aşağıya indirebilmesi bakımından kanunilik ilkesine aykırı gibi görünse de, bu müessesede kanunilik ilkesine ters düşen ve keyfi olarak cezaları alt sınırından daha aşağıya indiren bir kurum değildir361, keyfilik ile takdir farklı kavramlardır. Takdir yetkisini kullanacak hakim yine bilgi görgü ve olaya, faile göre oluşan bir kanısı söz konusudur ve kararına gerekçede bu söz konusu oluşan kanıdır. Bu yüzden Takdiri indirim nedenleri failin lehine bir düzenleme olup bundan dolayı suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırılık taşımayacağı kabul edilmektedir.362 Takdiri ağırlaştırıcı nedenlere kanunda yer verilmeyerek kanunilik ilkesi göz önünde tutulmuş ancak 360 Cesare Beccaria, Suçlar Ve Cezalar Yahut Beşeriyetin Mecellesi, Muhiddin Göklü (çev.), 3.baskı, İstanbul, İnkılap ve Aka Kitabevleri Yayını, 1964, s.126. 361 Koca ve Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.583. 362 Ünsal, “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”,s.571. 142 takdiri hafifletici nedenler bakımından failin lehine olması ve cezanın amaçlarına hizmet etmesi bakımından kanunilik ilkesine aykırı olmayacağı genel olarak kabul edilmektedir363. 3.4.12. Özel Kanun Uygulamaları Takdiri indirim nedenleri ceza kanununda yer alsa da, açıkça veya zımni bir hükümle ifade edilmedikçe özel kanunlarda yer alan ceza içeren hükümler içinde uygulanması söz konusu olabilecektir. 364 YTCK m.5’e göre; “Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır” ifadesinden anlaşılan; cezayı azaltan takdiri indirim nedenlerinin özel yasalarda bulunan suçlar bakımından sanık olan kişiler hakkında da uygulanacağı anlaşılmakta olup ayrıca özel yasalarda bu durumun belirtilmesine gerek bulunmamaktadır. Sanık müdafii tarafından 14.01.2008 tarihli dilekçe ile sanık lehine yasal ve takdiri indirim hükümlerinin uygulanmasının talep edilmesi karşısında, sanığın kasten öldürme suçu yönünden takdiri indirimi düzenleyen TCK’nın 62 maddesi ile 6136 sayılı kanuna muhalefet suçu yönünden TCK’nın 50,51 ve 62. Maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağının hükmün esasını teşkil eden kısa kararda karara bağlanmaması. (1.CD., 13.12.2010, 6924/7938 Malkoç,2013:1007) Bu hususta ifade etmek gerekir ki; özel kanunlardan bir olan 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nun 17/2’inci fıkrasının ikinci cümlesinde 14.11.1980 tarihinde 2342/5 s. Kanunla eklenen “Sanık hakkında, duruşmadaki iyi hali sebebine dayanılarak Türk Ceza Kanununun 59 uncu maddesi hükmü uygulanamaz” hükmü ile sanığın duruşmadaki iyi halinin sıkıyönetim mahkemelerinde takdiri indirim sebebi olarak kabul edilemeyeceği yönünde kanuni bir sınır getirilmiş olması gerek TCK madde 5’in ifadesi gerekse maddenin yeni kanun karşısında düzenlenmeyerek içi boş hüküm haline getirilmesi sebebiyle söz konusu kanun yürürlükte olsa da anılan fıkrasının uygulanmasına pek imkan bulunmamaktadır. 3.4.13. “Kazanılmış Hak” Durumu Takdiri indirim nedenlerinin uygulandığı bir karar Yargıtay tarafından bozulmuş ise sonrada kurulacak yeni karar için takdiri indirim nedeni tekrar 363 İçel vd., İçel Yaptırım Teorisi, s.186; Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler TCK 1-75, 3.Baskı, Beta Yayıncılık, (Kasım 2013), s.391. 364 Taner, Ceza Hukuku Umumi Kısım, s.455.; Yaşar, Gökcan ve Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu,s.2118.; Otacı, “5237 sayılı Türk Ceza Kanununda Takdire Bağlı İndirim ve Uygulaması”, s.118. 143 uygulanmak zorunlu mudur? Bu durumun bir kazanılmış hak teşkil edip etmeyeceği bozulan kararın mahiyetine göre farklılık arz edecektir. Eğer bozma kararı takdiri indirim nedenlerinden değil de karardaki başka herhangi bir hukuka aykırılıktan ise bu durumda yeniden tesis edilecek hüküm bakımından önceki kararda uygulanan takdiri indirim nedeni bir kazanılmış hak teşkil edecek ve hakim bunu uygulanmaktan kaçınamayacaktır. Yağmaya teşebbüs suçundan verilen önceki hükümde 765 sayılı TCK’nın 59’uncu maddesi uygulandığı halde , yeniden kurulan hükümde 5237 sayılı TCK’nın 62.maddesinin uygulanmaması. (1.CD., 04.04.2007, 2564/2319 Gündel, 2009:1727); Bozam öncesi verilen kararda ‘sanığın tutum ve davranışları lehe indirim sebebi kabul edilerek’ TCK’nın 59’uncu maddesi uyarınca cezasında indirim yapıldığı halde; bozma üzerine verilen hükümde, ‘sanığın fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ve geçmişi dikkate alınarak sanık hakkında takdri indirim maddesinin uygulanmasına yer olmadığına’ karar verilerek kazanılmış hak kuralına aykırı davranılması (1.CD., 22.11.2006, 2711/5103, Gündel, 2009:1730). Ancak Yargıtay’ın bozma kararına esas olan konu uygulanan takdiri indirim nedeni ise bu durumda kurulacak yeni karar bakımından kazanılmış hak mevzu bahis olmayacaktır. Yargıtay’ın herhangi bir sebepten ötürü bozmuş olduğu kararın yeniden tesisinde acaba önceki kararda uygulanılmayan takdiri indirim nedenleri uygulanılabilecek midir? Problemi ile karşılaşılabilmektedir. Kanımızca hakim failin lehine olabilecek böyle bir durumu temyiz sonrası bozulan karar esnasında fark etmiş olsa da takdiri indirim nedenleri uygulayabilecektir. Ancak yerel mahkemenin uygulamadığı bir takdiri indirim nedeni hakkında Yargıtay, takdiri indirim nedenini uygulayarak kararın düzeltilerek onanmasına karar veremez. Ayrıca takdiri indirim nedenleri gerekçesiz ya da yetersiz gerekçe ile uygulanırsa sanık lehine bir uygulama olacağından, usul hükümleri çerçevesinde aleyhe bozma yasağı ilkesi çerçevesinde aleyhe temyiz olmadıkça bu durum Yargıtay tarafından eleştiri konusu yapılacak, bozma nedeni yapılamayacaktır.365 365 İsmail Malkoç, Açıklamalı Türk Ceza Kanunu (madde 1-81), I. Cilt, Ankara, 2013, s.997 144 SONUÇ Ceza uygulamasında en çok kullanılan bir müessese olan takdiri indirim nedenleri müessesesi her takdire bağlı hususta olduğu gibi üzerinde titizlikle durulması gerekir ve vicdanları tatmin edecek şekilde uygulanması gerektiği hiçbir zaman hatırdan çıkarılmamalıdır. Gelişen ceza hukuku anlayışı çerçevesinde cezadan beklenen amaçlar tarihsel süreçten geçtiği gibi günümüzde daha ziyade fail odaklı olmuş ve artık suçlu kişiye tedavi edilmesi gereken bir hasta nazarıyla yaklaşılmakta ve uygulanan cezalar daha ziyade failin iyileşmesi için yapılmaktadır. Ayrıca toplumun da bu süreçte güvende olması için kişi toplumdan uzaklaştırılabilmektedir. Fail odaklı bir cezalandırma anlayışı çerçevesinde güdülen ceza siyaseti ile uygun bireyselleştirme araçları ile ceza bireyselleştirilmektedir. Cezanın bireyselleştirilmesinde kaçınılmaz olarak ceza uygulayıcısı hakimler öne çıkmaktadır. Bireyselleştirme araçlarından takdiri indirim nedenlerinin kullanılmasında hakim; failin geçmişi, sosyal yaşamı, suç öncesi ve sonrası tutum ve davranışları ile cezanın failin geleceğine olası etkilerini iyi değerlendirerek fail için uygun cezayı belirlerken kaçınılmaz olarak fail hakkında geçmişe yönelik kanısı geleceğe yönelik algısı hakimin kişisel istidat ve kabiliyetine bağlıdır. Bu yetkinin kullanılmasında söz konusu kişisel etkileri en aza indirmek ve hakimlerin bazı önyargılar ile hareket etmelerinin engellenebilmesi için hakimler bu konuda hukuk bilgileri yanında gerek psikolojik eğitim gerek sosyolojik eğitim olarak desteklenmelidirler. Hakim, failin suç öncesi, suç sonrası ve duruşma esnasında ki tutum ve davranışlarından kişisel karakterini kavrayabilecek donanım ve kabiliyete ehil hale getirilmesi gerekmektedir. Bu durum hakimlerin aynı zamanda kişisel gelişim ve hayat şartlarını yakinen bilmek ile doğrudan orantılıdır. Hakimlerin bu konuda yeterli gerek mesleki gerekse hayat tecrübesine sahip olması gerek cezanın bireyselleştirilmesi gerekse bireyselleştirme araçlarından takdiri indirim nedenlerinin yerinde kullanılması adına aranan gerekli bir husustur. 145 Takdiri indirim nedenleri konusunda en çok tartışılan hususlardan birisi bu kurumun hemen hemen her davada gelişi güzel kullanılması olmaktadır. Öyle ki bazı hallerde bu durum adeta medyaya yansımakta ve toplum tepkisini göstermektedir. Hakimler, takdiri indirim nedenlerinin kullanılması konusunda önlerindeki olayda takdiri indirim sebeplerinin var olup olmadığını titizlikle irdelemelidirler. Hemen hemen her olayda ele alınması gereken takdiri indirim nedenlerinin söz konusu kararda neden uygulanıp uygulanmadığın hakimler gerekçeli kararlarında iyi izah etmeli ve kararları ciddi ve esaslı hususlara dayanarak verilmelidir. Hakimler, faillerin mahkeme sürecindeki tutum ve davranışları hususunda toplumda oluşan ‘sadece takım elbise ile duruşmada durmak iyi hal indirmi sağlar’ şeklindeki olumsuz algıları bu müesseseyi yerinde ve uygun şekilde işlettirerek kırmaları gerekmektedir. Takdiri indirimin uygulanmasında failin geçmişi hususunda özellikle sabıkalı olması hali iyi değerlendirilmeli ve her zaman gelişi güzel takdiri indirim nedenlerine engel olarak kabul edilmemelidir. Zira fail gerçekten de evvelki suçundan ciddi pişman olmuş ve mevcut suçu da bazı şartlar altında işlemiş olabilir. Hakim, somut olaylarda bu durumların üzerine dikkatle eğilmeli ve gerçekten failin önceki suçlarına rağmen yeni suçlar işlemekten vazgeçmediği kanısına ulaşırsa takdiri indirim nedeninin uygulanmamasına hükmedebilmelidir. Yine aynı şekilde failin suç sonrası tutum ve davranışları, duruşmadaki hal ve tutumu gibi durumlar dikkatle analiz edilmelidir. Uygulamada bazı olumsuz örnekler olarak şayia şeklinde ifade edilen, failin avukatı veya yakınlarına herhangi bir sebeple kızan hakimin, olayda takdiri indirim sebebi olmasına rağmen sanığa uygulamama gibi bir art niyetle hareket etmesi tarzındaki hukuk ve adaletle bağdaşmayan ve hiçbir şekilde izahı mümkün olmayan kararlar ile bu müesseseyi amacı dışında ki hesaplar için kullanmamalıdır. Failin sosyal ilişkileri veya sosyal durumu hususları çerçevesinde failin makamı, serveti, popülerliği gibi kriterlerden ziyade daha somut sebepler takdiri indirime neden olarak kabul edilmelidir. Yoksa kişinin makam, servet sahibi olması makam ve servet sahibi olmayan kişilere nazaran ayrı bir özellik katmaz iki grupta aynı şekilde suç karşısında muamele görmelidir. Örneğin servet sahibi bir kişinin kasten öldürme suçu işlemesi ile fakir bir kişinin kasten öldürme suçu işlemesi bakımından servet yönü sebebiyle takdiri indirim uygulaması farklı olmamalıdır, 146 fakat cezanın failin geleceğinden bahisle farklı olarak takdiri indirime gidilebilir. Çünkü bu durumda verilecek ceza muhtemelen failler için etkisini gelecek bakımından farklı doğurabilecektir. İşte bu ve benzeri durumlarda aslında aynı sayılan suç için farklı sebeplerle takdiri indirim nedeni farklı şekillerde tatbik edilebilmelidir. Burada hakimler özellikle gerekçelerini iyi tespit etmelidirler ve bunu kararlarında açıkça izah ederek sanıklar söz konusu indirimden neden yararlandıklarını veya yararlanamadıklarını bilebilsinler, ayrıca söz konusu gerekçeli kararlarla toplumda aydınlatılmış olmaktadır. Böylelikle toplumun hukuk ve adalete olan güvenleri artmakta ve toplumsal güvenin tesisine yardım edilmiş olmaktadır. Mahkemelerin takdiri indirim nedenleri üzerine göstermiş oldukları gerekçeler uygulamamızda Yargıtay tarafından denetlenmektedir. Söz konusu denetleme gerek takdiri indirim nedenleri için gerekse diğer kararlar için olması gerekli ise de bu denetlemenin yapılış şekli bakımından özellikle takdiri indirim nedenleri hususunda yanlış tutum sergilenmekte. Yargıtay’dan beklenen, verilen kararların hukuka uygunluğu ve usule riayetin denetlenmesi iken Yargıtay özellikle yerel mahkemelerin takdir yetkilerine ciddi müdahalelerde bulunmaktadır. Mahkemelere 5237 s.TCK madde 62’ kapsamında tanınan takdiri indirim yetkisi çerçevesinde belirlenen nedenlerle takdiri indirimin uygulanması veya uygulanmamasına yerel mahkemeler hükmetmesine rağmen Yargıtay bu nedenlerin yerindeliğini dosya üzerinde vardığı kanaat çerçevesinde irdelemektedir. Yargıtay uygun bulmadığı takdiri nedenleri eleştirerek bozmaktadır ya da dosyada takdiri indirim nedenlerinin uygulanması kanısına varmış ve yerel mahkemede uygulamamışsa bahsedilen nedenlere dayanarak sanık hakkında takdiri indirim nedenlerinin uygulanması için kararı bozarak göndermektedir. Yargıtay’ın bu tutumu yerel mahkemelerin takdir yetkilerine doğrudan müdahale etmektedir ve hakimler üzerinde adeta otorite gibi davranarak hakimleri tasallutu altında sadece Yargıtay’ın çizdiği çerçevede karar veren mekanizmalar haline dönüştürmektedir. Bu durum en başta hakimlik mesleğinin doğasına aykırıdır zira hakimler kararlarında da belirttikleri gibi toplum adına vicdani kanaatleri ile karar verirler, vicdani kararlarına etki edecek herhangi bir müessesenin fiilen veya manen varlığı adalet duygularını örseleyecek ve hakimlerin vicdanlarını ipotek altına alacaklardır. Yargıtay’ın takdiri indirim nedenleri konusunda izlemiş olduğu gerek lehe gerek aleyhe denetim yolları ile hatta yer yer dolaylı denetimlerle hakimlerin takdir yetkilerine müdahale etmesi 147 tasvip edilemez. Özellikle takdiri indirim nedenleri gibi uygulanması için doğrudan failin esas alındığı bir takdir yetkisinde faili hiçbir surette görmeyen Yargıtay’ın söz sahibi olması düşünülemez. Madde de sayılan örnek hususlardan sonra “gibi hususlar” denilmek suretiyle fıkrada sayılan örneklere benzer durumların söz konusu olabileceğini ifade edilmek istenmiştir. “gibi hususlar” ibaresinde evvel sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” durumlarının her birisi failin şahsı ile ilişkili nedenler olduğu anlaşılmakta olsa da kanunun takdiri indirim nedenleri bakımından sadece faile ilişkin hususların takdiri indirime konu olacağı kabul edilemez. Zira takdiri indirim nedenleri müessesesinin getiriliş amacı çerçevesinde meseleye yaklaşıldığında, amaç cezanın bireyselleştirilmesi olup bu bireyselleştirme de kullanılacak argümanların şahsa veya olaya yada tamamen üçüncü bir sebebe bağlı olup olmayacağı konusunda bir kısıtlama söz konusu değildir. Hakime tanınan böyle bir takdir yetkisi karşısında kanunda belirtilen nedenlerden ayrık olarak belirlenecek cezaya etki etmesi düşünülen herhangi bir sebep takdiri indirime neden olarak kabul edilebilmelidir. Tabi fail dışındaki durumlar kanuni unsur olarak sayılmamış olması her durum için geçerlidir. Kanuni sebepler dışında faile, fiile veya herhangi bir sebebe dayanarak takdiri indirim imkanının tanınmış olması cezaya etki edebilecek herhangi bir hususun değerlendirme dışı bırakılmasını engelleyecektir. Ancak burada dikkat edilecek husus kabul edilecek olan nedenlerin makul ve kabul edilebilir olması gerekmektedir. Yargıtay’da kabul edilen nedenler konusunda makuliyet hususunu aramaktadır ancak neyin makul neyin makul olmadığı hususunda karar verme konusunda tartışma olsa da kanımızca yerel mahkemelerin kabul ettikleri veya etmedikleri takdiri indirim nedenleri konusunda yeteli gerekçe ile bahsetmeleri bu tartışmanın önüne geçecektir. Ancak ne yazık ki uygulamamızda sık sık takdiri indirim nedenleri konusunda gerekçeye ya hiç yer verilmemekte ‘takdiren’ gibi sözcüklerle geçiştirilmekte ya da kanun maddesi aynen tekrarlanarak gerekçe hususu geçiştirilmektedir. Yargıtay uygulamasında ne yazık ki yapılan bir diğer esaslı hata hakimlerin takdiri indirim nedenleri konusunda adeta öncelikle kanunda yer verilen örnek hususları irdelemeleri gerektiği ve buna ilişki karar verdikten sonra diğer hususları değerlendirmeleri gerektiği gibi bir tutum sergilemektedir. Yargıtay’ın bu tutumu 148 mahkemeleri gereksiz değerlendirmelere itmektedir. Kanaatimizce hakimler madde de sayılan örnek sebepler hakkında bir intibada bulunmamış olsalar da hangi sebebe dayanarak takdiri indirim uygulayıp uygulamadıklarını doğrudan değerlendirip gerekçelendirmeleri yeterli olmalıdır. Takdiri indirim konusunda uygulanan bir başka genel uygulama hatası; diğer cezalar bakımından kanunun 62’ci maddesinde yer alan 1/6 oranının sabit orana olarak algılanmasıdır. Takdiri indirime dayanılarak verilen bir çok ceza indiriminde oran miktarı hep kanunda ifade edilen 1/6 olması da bu kurumun yeteri şekilde kullanılmadığının bir göstergesidir. Kanunumuz “altıda birine kadar” indirilir demektedir. Hakimler kabul ettikleri nedene dayanarak 1/6 oranında indirim yapabilecekleri gibi bu oranı aşmayan 1/7,1/8, 1/9… gibi oranlarda da cezada indirim yapılabilmektedir. Hatta yine 1/6 oranını aşmayacak şekilde bir miktar olarakta indirim yapılabilir. Örneğin 6 yıl 2 ay 4 günlük bir ceza üzerinden 3 ay gibi belirli bir miktar takdiri nedenlere dayanılarak cezadan indirim yapılabilir. Bu şekilde bir uygulama özellikle oransal olarak bölündüğünde sorun olan ceza miktarlarında gayet tabi uygulanabilmelidir. Hatta bu şekilde bir uygulama özellikle birden fazla takdiri indirim nedeninin varlığı halinde en üst indirim uygulanmasına imkan tanırken, sadece çok kısmi bir takım sebeplere dayanılarak takdiri indirim uygulanması gereken hallerde de düşük bir oranda indirim yapılmasını sağlayacaktır. Hakim failin geçmişine dayanan sebeplerden ötürü takdiri indirim uygulanmasını uygun bulmazken haksız tahrik derecesine ulaşmayan tahrik nedeni ile de cezada az da olsa indirim yapmak istediğinde söz konusu durumu takdiri indirim nedeni olarak kabul edebilecek ve buna uygun miktarda bir ceza indirimi ile olayda failin lehine değerlendirilebilecek herhangi bir durumu mahkemede değerlendirme dışı bırakmamış olacaktır. Türk Ceza Kanunu 62.maddenin birinci fıkrasında yer alan “indirilir” ifadesinin emir kipinin kullanılmış olması, olayda takdiri indirim nedeninin varlığı durumunu kanuni takdir olarak algılanmasını gerektirmez. Söz konusu ifadenin emir kipi olması, tespit edilen takdiri indirim sebebi halinde artık mahkemenin bunu göz ardı edemeyecek olması ve buna dayanarak tespit edilen takdiri indirim oranında hakimin cezada indirime gitmek zorunda olmasını ifade ermektedir. Hatta bu şekilde emir kipi ulaşılmış olması verilecek olan takdiri indirim kararlarının Yargıtay’ca 149 denetlenmesini dahi ifade ettiği söylenebilir. Çünkü burada kanun bir kesin hüküm koymuştur, buna riayetide Yargıtay hukuki çerçevede muhakkak irdeleyecektir. Takdiri indirim nedenleri müessesesi yerinde ve istenen ölçüde kullanılabildiğinde failin lehine olduğu gibi aynı zamanda suç mağduru ve suçtan zarar gören toplumunda faydasına olan bir kurumdur. Yeterli işlevsellik kazandırıldığında yer yer kanunun failin lehine olarak kabul etmediği hallerde bile kullanılabilecek ve cezanın fail üzerinde en ideal şekilde tesirini icra etmesine aracılık edebilecek bir ceza hukuku müessesesidir. Bu çalışmada ele alınan bu ve buna benzer daha bir çok faydası inkar edilemeyen bu kurumun vazgeçilmezliği ortadadır. Bu nedenle takdiri indirim nedenleri kurumunun daha iyi anlaşılmaya ve üzerine ciddiyetle eğilmeye ihtiyaç vardır. 150 KAYNAKÇA Acar, İsmail; “Osmanlı Kanunnameleri Ve İslam Ceza Hukuku (I)” Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, XIII-XIV, 2001, ss. 53-68. Akbulut, İlhan; “Cezanın Amaçları, Özellikleri ve Ceza Mahkumiyetinin Sonuçları”, İstanbul Barosu Dergisi, 77/4-5-6, (Haziran 2003), ss. 291-320. -----------; “İslam Hukukunda Suçlar Ve Cezalar”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 52/1, 2003, ss. 167-181. Akmanlar, Bülent; “Ceza Hakiminin Takdir Selahiyeti”, Ankara Barosu Dergisi, 2, 1960, ss,12-18. Aktaş, Sururi; “Cezalandırmanın Amacı Üzerine”, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, XIII/1-2, 2009, ss.1-25 Aldemir, Hüsnü; “Yeni Türk Ceza Kanunu Açısından Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi”, Terazi Hukuk Dergisi, 3, (Kasım 2006), ss.31-44. Parlar, Ali ve Hatipoğlu, Muzaffer; Açıklamalı Yeni içtihatlarla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Yorumu 1.Cilt (1-75.maddeler), Ankara: Seçkin Yayınları, 2010 Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi (AMKD), 26, 1992. Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi (AMKD),6, 1969. Anıl, Y.Şahin; “Ceza Yargılamasında Takdir Hakkı”. Adalet Dergisi, 67/1-2, 1976, ss.154-162 Artuk, Mehmet Emin ve Gökcen, Ahmet ve Yenidünya, Ahmet Caner; Ceza Hukuku Genel Hükümler,4.baskı, Ankara: Turhan kitabevi, (Kasım 2009) ------------ ; TCK Şerhi Genel Hükümler, 5 Cilt/II, Ankara: Turhan Kitabevi, 2009. Artuk, Mehmet Emin; “Ceza Kanununun Suç Siyaseti Bilimi Açısından Değerlendirilmesi”, Ceza Hukuku Dergisi (CHD), 1/2, Ankara: Seçkin Yayıncılık, (Aralık 2006), ss.9-18. Artuk, Mehmet Emin; “Yeni Türk Ceza Kanununun Genel Hükümlerine İlişkin Düşünceler”. İstanbul: Yeditepe Üniversitesi hukuk Fakültesi Dergisi, 2/2, 2005, ss.329-341. Aşçıoğlu, Çetin; “Yargıda Gerekçe Sorunu”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 48,2003, ss.109-116. Aydın, Devrim; “Ceza Hukukunda Okullar”, Ceza Hukuku Dergisi,15, Ankara: Seçkin Yayıncılık ( Nisan 2011), ss.47-57. Bacaksız, Pınar; “Federal Ceza Yönergesi Işığında Amerikan Hukuku’nda Cezanın Belirlenmesi Ve Bireyselleştirilmesi”, Ceza Hukuku Dergisi (CHD), 6/16, Ankara: Seçkin Yayıncılık , (Ağustos 2011), ss.82-99. Bakıcı, Sedat; “Temel Cezanın Belirlenmesi TCK 61”, Alman Türk Karşılaştırmalı Ceza Hukuku C:III, Eric Hilgendorf ve Yener Ünver (hzl.), İstanbul: Yeditepe Üniversitesi Yayını, 2010, ss.229-272. Beccaria, Cesare; Suçlar Ve Cezalar Yahut Beşeriyetin Mecellesi, Muhiddin Göklü (çev.), 3.baskı, İstanbul: İnkılap ve Aka Kitabevleri Yayını, 1964. 151 Büyük Türkçe Sözlük Veri Tabanı,http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts Türk Dil Kurumu, (13.05.2014). Centel, Nur ve Zafer,Hamide ve Çakmut,Özlem Yenerer. Türk Ceza Hukukuna Giriş, (Gözden geçirilmiş 4.baskı), İstanbul: Beta Yayınları, (Ekim 2006) Centel, Nur; “Cezanın Amacı ve Belirlenmesi”, Prof.D.r Turhan Tufan YÜCE’ye Armağan, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, 2001, ss.337-372 Çağlayan, M. Muhtar; Türk Ceza Kanunu, Genişletilmiş 3. Baskı, Ankara: Yetkin Hukuk Yayınları.t.y. Çetin, Soner Hamza; Türk Ceza Kanununda Seçenek Yaptırımlar, Ankara: Adalet Yayınevi, 2011. Çolak, Halûk ve Altun Uğurtan; “Ceza Yaptırımının Bireyselleştirilmesi Vasıtası Olarak Takdiri İndirim Nedenlerinin Normatif Hükümleri Ve Hukukî Sonuçları”, Adalet Dergisi, 30, (Ocak 2008),ss.4-20. ------------; “Bir Yaptırım Türü Olarak Para Cezalarının Teori ve Uygulamadaki Analizi”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 69, 2007, ss.241-338. D.Day, Frank; “Ceza Hukukunun Kökeni ve Doğası”, Devrim Aydın (çev.), Ceza Hukuku Dergisi, 16, Ankara: Seçkin Yayıncılık ,(Ağustos 2011), ss.240-247 Dinçkol, Abdullah; “Hakimin Takdir Yetkisine Dayanarak Verdiği Kararların Denetlenmesi”, Hukuk Araştırmaları Dergisi- Hukuk Araştırmaları Dergisi (MÜHFD- HAD), 9/1-3, 1995. ------------ ; “Hakimin Takdir Yetkisini Kullanırken Hak ve Nısfet”, Yargıtay Dergisi, 19/3, (Temmuz 1993). Doğan, Koray; “Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi”, Ceza Hukuku Dergisi (CHD), 4, Ankara: Seçkin Yayıncılık , (Ağustos 2007), ss. 277-304. Dolu, Osman; Suç Teorileri Teori, Araştırma ve Uygulamada Kriminoloji. Ankara: Seçkin Yayınları, (Ekim 2012). Dönmezer, Sulhi ve Erman, Sahir; Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Kısım, 3 Cilt, 11.baskı, İstanbul, Beta yayınları, (Ocak 1997). Dönmezer, Sulhi; “Türk Toplumunda Sosyal Kontrol Aracı Olarak Ceza Ve Ödüllendirme”. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası (İÜHFM), 48/1-4, 1982-1983, ss.295-315. E. Garçon; “Ceza Hukuku, Menşe, Tekamül ve Halihazır Vaziyeti”, Naci Şensoy (çev.), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 12/2-3,1946, ss.752-764. Edis, Seyfullah; “Hukukun Uygulanmasında Yargıca Tanınmış Takdir Yetkisi”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 30/1-4, 1973, ss.169-196. Erdurak, Yılmaz Güngör; İçtihatlı Türk Ceza Kanunu, Ankara: Savaş Yayınları, (Ocak 1984). Erem, Faruk; “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, III/2-3-4, ss. 357-364 ----------- ; Ümanist Doktrin Açısından Türk Ceza Hukuku, 3 Cilt, , Ankara: Seçkin Kitabevi, 1985 152 Ersoy, Yüksel; Ceza Hukuku Genel Hükümler, 1. Baskı, Ankara: İmaj Yayıncılık, 2002. Gedik, Doğan; “Basamaklı(Alt Üst Sınırlı) Ceza Sisteminde Temel Cezanın Tayini ve Türk Ceza Kanununun 29/Son Maddesi Üzerine Bir İnceleme”, Adalet Dergisi, 15, 1995, s s.360-381. Gökcen, Ahmet ve Yenidünya, A.Caner; “5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesine İlişkin Kurallar (TCK m.6163)”, Uğur Alacakaptan'a Armağan, 2 Cilt, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2008, ss.339-367. Gözler, Kemal; Hukuka Giriş, Burs: Ekin Kitabevi yayınları, (Ağustos 2013). Gözübüyük, Şeref; Hukuka Giriş ve Hukukun Temel Kavramları, 35. Baskı, Ankara: Turhan Kitabevi , (Ağustos 2013). Gülener, Serdar; “Yargı Bağımsızlığını Güçlendirici Bir Mekanizma Olarak Yargısal Hesap Verebilirlik ve Türk Yargı Sistemi”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, XV/2, (Nisan 2011), ss.215-252 Gündel, Ahmet; Yeni Türk Ceza Kanunu Açıklaması, 4 Cilt/II, Ankara: Sözkesen Matbacılık, 2009. Hafızoğulları, Zeki ve Özen, Muharrem; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5.baskı, Ankara: USA Yayıncılık, 2012. Hafızoğulları, Zeki; “Türk Ceza Kanunu 1., 2. 4 ve 6. Maddeleri Üzerine Düşünceler”,Prof.Dr.Fikret Eren’e Armağan, Ankara: Yetkin Yayınları, 2006, ss.1169-1183. Hakeri, Hakan; Ceza Hukuku Genel Hükümler, 16.baskı, Ankara: Adalet Yayınevi, (Ekim 2013) ----------- ; Ceza Hukuku Genel Hükümler Temel Bilgiler, Ankara: Seçkin Yayınları, 2014. Heinrich, Bernd; Ceza Hukuku Genel Kısım-I, Yener Ünver (ed.), Ankara: Adalet Yayınları, (Mart 2014). Honig, Richard; “Ceza Gayeleri Nazaryesinin Tarihine Dair”, Yavuz Abadan (çev), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası,2, 1936, ss.413-426 İçel, Kayıhan vd.; İçel Yaptırım Teorisi, 1.Baskı, İstanbul: Beta Yayınları, (Nisan 2000). İçel, Kayıhan ve Donay, Süheyl; Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Hukuku Genel Kısım 1.Kitap, Gözden Geçirilmiş 5.Bası, İstanbul: Beta Yayınları, (Eylül 2006) İçel, Kayıhan ve Yenisey, Feridun; Karşılaştırmalı ve Uygulamalı Ceza Kanunları, 4. Bası, İstanbul: Beta Basım Yayım, 1994. İçel, Kayıhan; İçel Ceza Hukuku Genel Hükümler II, 5.Bası, İstanbul: Beta Yayınları,(Temmuz 2013). J.Güral; “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Mukayeseli Bir İnceleme I”, Ankara Barosu Dergisi, 63, 1949, ss.11-19. 153 -----------; “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Mukayeseli Bir İnceleme II”, Ankara Barosu Dergisi, 64-65, 1949, ss.30-42. Kamay, Behçet Tahsin; “Kriminolojik Determinizm”, Ankara Barosu Dergisi, 1, 1953, ss.6-12. Karahan, Nur; Kamu Davasının Açılmasında Takdir Yetkisi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2013). Kısagün, Adli; “Cezanın Ferdileştirilmesi”, Adalet Dergisi, 11-12, 1962, ss.10971116. Koca, Mahmut ve Üzülmez, İlhan; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara: Seçkin Yayınları, (Ağustos 2013). Köni, Burhan; “Ceza Hukukunda Tenkil ve Önleme Meselesi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 1/1, 1943, ss.47-55. Kükner, Bilgen; “Hakimin Hukuk Uygulamasındaki Serbestinin Sınırları”, Terazi Hukuk Dergisi, 7/72, (Ağustos 2012),ss.16-21. Maliki, Abdurrahman; İslam Hukukunda Ceza, 1. Baskı, y.y.,2002. Malkoç, İsmail ve Güler, Mahmut; Uygulamada Türk Ceza Kanunu Genel Hükümler-1, Ankara: Adil Yayınevi, 1996. Malkoç, İsmail; Açıklamalı ı Türk Ceza Kanunu (madde 1-81), 4 Cilt/I, Ankara: 2013. Meran, Necati; Açıklamalı-İçtihatlı Yeni Türk Ceza Kanunu, Gözden Geçirilmiş 2.Bası, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2007. Mollamahmutoğlu, Sadık ve Savaş, Vural; Yargısal ve Bilimsel İçtihatlarla Türk Ceza Kanununun Yorumu, 4 Cilt/II, Ankara: Sevin Matbası, t.y. Otacı, Cengiz; “5237 sayılı Türk Ceza Kanununda Takdire bağlı İndirim ve Uygulaması”, Adalet Dergisi, 26,2006, ss.116-125. Önder, Ayhan; Ceza Hukuku Dersleri, İstanbul: Filiz Kitabevi, 1992 Özbek, Veli Özer vd.; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4.Baskı, Ankara: Seçkin Yayınları, (Eylül 2013). Özbek, Veli Özer; Türk Ceza Kanunu’nun Anlamı Cilt:I, 4.Baskı, Ankara: Seçkin Yayıncılık, ( Ocak 2010). Özen, Mustafa; “Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi”, Hukuk Araştırmaları Dergisi- Hukuk Araştırmaları Dergisi (MÜHFD- HAD), 15/1-2 ,2009, ss.75120. Özgenç, İzzet; “Suç Zanlısı Kişinin Gerçeği Söyleme Yükümlülüğü ve Bunun Hukuki Sonuçları” Hukuk Araştırmaları Dergisi- Hukuk Araştırmaları Dergisi (MÜHFD- HAD), 19/1-3, 1995, ss.129-142. ---------- ; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Gözden Geçirilmiş 8.Bası, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2013. Öztürk, Bahri ve Erdem, Mehmet Ruhan; Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, Ankara: Seçkin Yayınları, (Nisan 2013). 154 Parlar, Ali ve Hatipoğlu, Muzaffer; Açıklamalı-Yeni İçtihatlarla 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu Yorumu, 4 Cilt/I, Gözden Geçirilmiş 3. Bası, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2010. R.Saleilles; “İtalyan Mektebi”, Saim Apay (çev.), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,13/1, 1956, ss.69-85. Rende, Domenico; “Yeni İtalyan Ceza Kanununda Cezalar Emniyet Tedbirleri ve Bunların Şahsileştirilmesi” Burhanettin Köni (çev.), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası (İÜHFM), 2, 1936, ss.68-101 Sanal, Adil; “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler”, Adalet Dergisi, 9, 1956, ss.10151018. Selçuk, Sami; “Yargıcın Nesnel Mantıkla Davranması İlkesi”, Prof.Dr. Mahmut Tevfik BİRSEL’e Armağan, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir,2001. Sezgin, Servet; “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerine Bir İnceleme”, Adalet Dergisi, 8, 1951, ss.1313-1326. Soyaslan, Doğan; “Cezaların Bireyselleştirilmesi”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 11/1-2, 2003, ss.25-49. ---------- ; Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5.baskı, Ankara: Yetkin Yayınları, 2012. Surlu, Mehmet Handan; “Cezada Takdiri Hafifletici Nedenler TCY m.59”,Adalet Dergisi, 11,1970, s.677-694. Şen, Ersan; Türk Ceza Hukuku Suçun Genel Esasları Ve Unsurları, İstanbul: DER yayınevi, 2002. ----------- ; Yeni Türk Ceza Kanunu Yorumu C.I (m1-140), İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2006. Tan, Mehmet; TCK Genel Hükümler Kırmızı Kitap, 2 Cilt, Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2011. Taner, M.Tahir; Ceza Hukuku Umumi Kısım, 3.baskı, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1953 Temyiz Kararları Dergisi, s.y., 1941-1942. Temyiz Kararları Dergisi, 31, 1944. Toroslu, Haluk; “Temel Cezanın Belirlenmesinde Amaç ve Saik”, Uğur Alacakaptan'a Armağan, 2 Cilt ,İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2008, ss.697-703. -----------; Ceza Müeyyidesi, Ankara: Savaş Yayınları, 2010 Toroslu, Nevzat; Ceza Hukuku Genel Kısım, Ankara: Savaş Yayınevi, Ekim 2012 Töngür, Ali Rıza; Ceza Hukukunda Yeni boyutlarıyla Erteleme, Ankara: Adalet Yayınevi, 2009. Turan, Hüseyin; “Hakime tanınan Takdir Yetkisi”, Adalet Dergisi, .8, (Temmuz 2001), ss.108-113. Turhan, Faruk; “Yeni Türk Ceza Kanununa Göre Cezaların Ertelenmesi ve Uygulamada Ortaya Çıkan Bazı Sorunlar”, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi (EÜHFD), X/3-4, (Aralık 2006), ss.27-54. 155 Tüfekçi, Elif; Cezanın Belirlenmesi ve Bireyselleştirilmesi, (Yayınlanmamış Yüksek lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008). Türk Ceza Kanunu Reformu II. Kitap Makaleler, Görüşler, Raporlar, Teoman Ergül (ed.), Türkiye Barolar Birliği Yayını, (Eylül 2004). Ünsal, Levent; “Ceza Hukukunda Takdiri İndirim Nedenleri ve TCK m.59”, Adalet Dergisi, 12,1993, ss.568-578. Üzülmez, İlhan; “Yeni Ceza Kanunu'nun Sisteminde Cezanın Belirlenmesi Ve Bireyselleştirilmesi”, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 10/3-4, 2006, ss.203-235 Veldet, Hıfzı; “Cezai Sosyoloji, Cezaların Şahsileştirilmesi ve Enrico Ferri”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası (İÜHFM),6/1,1940, ss.23-35. Yalkut, Necdet; “Cezayı Azaltıcı Takdiri Sebepler Üzerinde Mukayeseli Bir İnceleme”, Adalet Dergisi,3-4, 1978. Yaşar, Osman ve Gökcan, Hasan Tahsin ve Artuç, Mustafa; Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 6 Cilt/II, Ankara: Adalet Yayınevi, 2010. Yerdelen, Erdal; “Çifte Değerlendirme Yasağı”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 20/2, 2012, ss.105-138. ----------; Cezanın Belirlenmesi (Türk ve Alman Uygulaması), Adalet Yayınevi, (Mart 2013). Yerli, Fahrettin Kemal; “Cezanın Kişiselleştirilmesinde Takdiri Hafifletici Sebepler İle Para Cezaları ve Taksitlendirme”, https://www.xing.com/communities/posts/para-cezasi-para-cezasinintaksitlendirilmesi-cezasin-kisisellestirilmesinde-takdiri-hafifletici-nedenler1005415165 (20.05.2014) Zafer, Hamide; Ceza Hukuku Genel Hükümler TCK 1-75, 3.Baskı, Ankara: Beta Yayıncılık, (Kasım 2013). Milliyet; “Utanç Davasında ‘İyi Hal’ İndirimi!”, (3 Temmuz http://www.milliyet.com.tr/utanc-davasinda-iyi-hal-indirimi/gundem/detay/1737176/default.htm (21.06.2014) 2014), Sendika.org; “6 Yaşındaki Çocuğun Tecavüzcüsüne ‘İyi Hal’ İndirimi”, (19.09.2013), http://www.sendika.org/2013/09/6-yasindaki-cocuguntecavuzcusune-iyi-hal-indirimi/ ( 21.06.2014) Sol Portal; “Sevgilisini Yakarak Öldürdü, 'İyi Hal İndirimi'nden Yararlandı” (17.06.2014), http://haber.sol.org.tr/kadinin-gunlugu/sevgilisini-yakarakoldurdu-iyi-hal-indiriminden-yararlandi-haberi-93767 (21.06.2014) Sözcü; “Hamile Kadın Cinayetine ‘İyi Hal’ İndirimi”, (3 Temmuz 2014), http://sozcu.com.tr/2014/gunun-icinden/hamile-kadin-cinayetine-iyi-halindirimi-547532/ (21.06.2014). Zaman; “Yeni TCK’nın İyi Hal İndirimi Mahkemenin Yükünü Artıracak”, (11 Ocak 2005), http://www.zaman.com.tr/gundem_yeni-tck-nin-iyi-hal-indirimimahkemenin-yukunu-artiracak_130973.html (21.05.2014) UYAP Mevzuat programı www.sinerjias.com.tr 156 http://www2.tbmm.gov.tr/d22/1/1-0593.pdf ( 13.05.2014) 157 ÖZGEÇMİŞ 22.04.1988 tarihinde Ordu’ nun Çamaş ilçesinde doğdu. Fatsa Anadolu Lisesini 2006’da bitirdikten sonra Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde hukuk eğitimine başladı ve 2011 yılında mezun oldu. 2012 yılından bu yana 19 Mayıs Üniversitesi Ali Fuad Başgil Hukuk Fakültesi’nde Araştırma Görevlisi olarak görev yapan Alahattin ŞİMŞEK, orta derecede İngilizce ve Almanca bilmektedir. Ceza hukuku ile ilgili çalışmalarını sürdürmektedir. İletişim Bilgileri: 0507 483 6889 E mail: alahattinsimsek@hotmail.com 158 159
© Copyright 2024 Paperzz