E- BÜLT E N S AY I 4 1 5 N İ S AN 2 0 1 4 Yıldırım Beyazıt Üni. Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Öğr. Üyesi Doğal Gaz Piyasası bir süredir 4646 Sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanununda yapılacak değişikliklere odaklanmış durumda. Yeni Kanun tasarısı esasen önemli yenilikler getirmekle birlikte, mevcut kanunun bazı hatlarını da tekrar etmekte. 2001 yılında Türkiye doğal gaz piyasasının liberalleşmesine ilişkin önemli hedeflerle çıkarılan 4646 Sayılı Kanun aradan geçen 13 yıla rağmen içerdiği hedeflerin önemli bir kısmını gerçekleştiremedi. BOTAŞ’ın iç piyasadaki payının yüzde yirmilere düşürülmesinden tutun da doğal gaz piyasa faaliyetlerinin ayrışmasına kadar serbest piyasanın gereği olarak görülen birçok hedefe yönelik hükmün uygulanamadığını görüyoruz. Kanaatimizce bu durumun üç önemli sebebi mevcuttur. Öncelikle kanunda belirlenen bazı hedeflerin gereğinden fazla iddialı olduğunu görmekteyiz. Bu anlamda Türkiye’de özel sektör yeterli bir gelişime sahip olmadan Türkiye’nin doğal gaz piyasa faaliyetlerinin yüzde seksenini üstlenebileceğini düşünmek biraz hayalci bir yaklaşım olmuştur. Dolayısıyla serbestleşmeye ilişkin hedefler koyarken somut şartların göz önünde bulundurulması, piyasa araştırmaları ve tahminlerin iyi yapılması gerekirdi. Burada özel sektörden kaynaklanan bazı agresif taleplerin de rol oynadığını belirtmekte fayda görmekteyiz. 4646 Sayılı Kanunda belirlenen serbestleşme hedeflerinin tutturulmamasının diğer bir sebebiyse Türkiye’nin bu alanda dışa bağımlı olması sebebiyle devlet kontrolünü bırakmakta biraz tereddüt etmesidir. Bu anlamda özellikle Rusya’ya olan bağımlılık gerçeği ve kaynak çeşitliliğinin yeterince sağlanamamış olması arz güvenliğinin özel sektöre terk edilmesi noktasında geçmiş dönem hükümetlerinde tereddütler oluşturmuştur. Bununla birlikte Rusya’nın da doğal gaz alım kontratlarının özel sektöre devrinde, kendince haklı bazı nedenlerle, pek istekli davranmaması da rol oynamıştır. Doğal Gaz Piyasasının liberalleşme hedeflerinin tutturulamamasının belki en önemli sebebi ise devletin BOTAŞ’ı sübvanse etmesi olmuştur. Bu anlamda BOTAŞ’ın doğal gaz satış fiyatları özel sektöre rekabet imkânı bırakmamış, özel sektör emekleme aşamasını tamamlayamamıştır. 2007 yılında BOTAŞ İletim Sistemine, taşıtan sıfatıyla ilk özel sektör şirketinin girmesinden bu yana yaşanan çeşitli krizlerden piyasa olumsuz etkilenmiş, hızlı bir gelişme kaydedememiştir. BOTAŞ’ın piyasa payındaki azalma hedeflerinin tutturulamamış olmasında müşterilerin çeşitli nedenlerden dolayı BOTAŞ’tan alma konusunda ısrarcı davranmalarının da etkili olduğunu belirtmekte fayda var. Yeni Doğal Gaz Piyasası Kanununa baktığımızda eski kanunda tutturulamamış olan ayrışma ve BOTAŞ’ın piyasa payının azaltılması gibi hedeflerin tekrar edildiğini görmekteyiz. Serbest bir piyasa için bu hususlar elzem olmakla birlikte, öngörülen sürelerin kısa tutulmuş olması ve özel sektörün Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş. (BOTAŞ) ‘ın yerini tutabilecek alt yapıya ve gelişmişliğe sahip olduğu yanılgısı gibi sebeplerden dolayı doğal gaz piyasası reformunun mevcut kanunla aynı kaderi paylaşması muhtemeldir. Bu tehlike de kısmen fark edilmiş olacak ki taslakta “son kaynak tedarikçisi” gibi özel sektöre yönelik sigorta görevi görecek bazı mekanizmalara yer verildiğini görmekteyiz. Son kaynak tedarikçisi görevi verilecek olan kuruluş elbette BOTAŞ olacaktır. Bu mekanizma özel sektörün tedarik konusunda başarısız olduğu durumlarda devreye girecektir. Şüphesiz Türkiye Doğal Gaz Piyasasının reforme edilmesi bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu amaçla hazırlanan kanun taslağı hem övgüye hem de eleştiriye açık değişiklikler içermektedir. Sonraki sayılarda değişikliğe ilişkin kanun taslağı hükümlerini sektörün ve piyasanın somut talep ve sorunlarını göz önünde bulundurarak değerlendirebilmeyi umuyoruz. Eğitimde İşlenecek Genel Konu Başlıkları ♦ Enerji Sektöründe Şirket Birleşmeleri, Devir, Bölünme Ve Hisse Değişimi Uygulamalarının Vergilendirme Karşısındaki Durumu; - Birleşme, devir, bölünme ve hisse değişiminin enerji sektörü açısından önemi - Şirket birleşmelerinde kurumlar vergisi uygulaması - Devir, bölünme ve hisse değişimi uygulamasında vergi sorumluluğu - Devir, bölünme ve hisse değişimi uygulamasında kurumlar vergisi avantajı - Kısmi bölünme uygulaması ve vergi avantajları - Devir bölünme hisse değişimi uygulamasında KDV avantajı - Birleşme, devir, bölünme ve hisse değişiminde Tapu harcı avantajı - Birleşme, devir, bölünme ve hisse değişimi sözleşmelerinde damga vergisi avantajı ♦ Enerji Yatırımlarında İndirimli Gelir ve Kurumlar Vergisi Uygulaması ♦ Enerji Sektöründe KDV Ve Damga Vergisi Avantajları ♦ Yatırım Teşvik Mevzuatı Armada İş Merkezi Kat: 11 & 14 BB:1104 Söğütözü / ANKARA T: +90 (312) 295 62 06 • F: +90 (312) 295 62 00 www.enerjihukuku.org.tr • info@enerjihukuku.org.tr Kuruluşundan bu yana sektördeki bilgi paylaşımının artması ve insan kaynaklarının geliştirilmesi amacıyla birçok eğitim programı düzenleyen Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü eğitim programlarına devam ediyor. Bu kapsamda; 22 Nisan 2014 tarihinde ‘’Enerji Yatırımlarında Vergi ve Teşvikler’’ Eğitimi düzenlenmektedir. Eğitimler hakkında detaylı bilgi için: https://enerjihukuku.org.tr/tr/egitimler/26 adresi ziyaret edilebilir. Bundan on yıl önce, uzun zamandır üzerinde çalışılan Petrol Piyasası Kanun Tasarısı 04/12/2003 tarihinde Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilmiş ve iki hafta içerisinde Resmi Gazetede de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. O güne kadar çeşitli Bakanlar Kurulu Kararları ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının çıkardığı tebliğlerle düzenlenen, akaryakıt fiyatlarının Devlet eliyle belirlendiği, sektörün başat aktörlerinin kamuya ait şirketler olduğu, kaçak ve standart dışı ürün sorunlarından mustarip, kayıt dışılığın oldukça yüksek olduğu ve ancak kamu denetiminin de yetersiz kaldığı akaryakıt sektörü artık faaliyetlerinin tabi olduğu temel bir yasaya kavuşmuş ve piyasa aktörlerinin karşısına Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu muhatap olarak çıkarılmıştır. Gerekçesinde piyasa ekonomisinin kurumsallaştırılması hedefinin altının çizilerek belirtildiği, rekabet ortamını geliştirme politikaları çerçevesinde uluslararası norm ve standartlar ile Avrupa Birliği Müktesebatına uyum çalışmaları açısından kaçınılmaz olduğu dile getirilen 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun amacı da “yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan temin olunan petrolün doğrudan veya işlenerek güvenli ve ekonomik olarak rekabet ortamı içerisinde kullanıcılara sunumuna ilişkin piyasa faaliyetlerinin şeffaf, eşitlikçi ve istikrarlı biçimde sürdürülmesi için yönlendirme, gözetim ve denetim faaliyetlerinin düzenlenmesini sağlamak” olarak kaleme alınmıştır. Literatürde “piyasa ekonomisi” terimiyle eş anlama gelecek şekilde fiyat mekanizması, serbest piyasa, liberal ekonomi, kapitalist sistem deyimleri kullanılmakla birlikte ülkemizde bu ekonomi modeli daha çok “serbest piyasa ekonomisi” kavramıyla ifade edilmekte, bu modele uygun olarak organize olmuş piyasalar için de “serbest piyasa” kavramına başvurulmaktadır. Bir ekonominin piyasa ekonomisi sayılabilmesi için bazı temel özellikleri taşıması gerekmektedir: Üretim araçlarının özel mülkiyete ait olması; üretim ve yatırım kararlarının piyasa koşullarını değerlendiren girişimciler tarafından alınması; üreticilerin kendi aralarında, üretim faktörü sahipleri ile girişimciler arasında ve üreticiler ile tüketiciler arasında mübadele ve sözleşme özgürlüğü bulunması; piyasalara giriş ve çıkışın serbest olması; mal, hizmet ve faktör fiyatları arz ve talep koşullarına göre belirlenmesi; rekabetçi serbest fiyatların kaynakları merkeziyetçi olmayan bir biçimde tahsis etmesi; tüketici tercihlerinin üretim kararlarının alınmasında ve fiyatların belirlenmesinde etkili olması; piyasa hakkında bilgi edinmenin maliyetinin çok düşük, bilgiye erişimin kolay olması ve Devletin piyasalardaki aksaklıkları gidermekle yükümlü olarak, sınırlı bir vergi yüküyle ekonomide küçük bir yer tutması. 5015 sayılı Kanunun Türkiye akaryakıt sektöründe piyasa ekonomisinin kurumsallaştırılması yolunda getirdiği en önemli yenilik, hiç şüphesiz, 01/01/2005 tarihinden itibaren fiyat serbestisine geçişin öngörülmüş olmasıdır. Piyasaya girmek isteyen müteşebbisler için somut şartları belirlemesi ve bu şartların herkese eşit uygulanması, doğal tekel niteliğindeki iletim hatları ile depolama tesislerine üçüncü tarafların yine eşit şartlar altında erişimini güvenceye alması, piyasanın düzenlenmesi ve denetimini özerk bir düzenleyici Kurum olan EPDK’ya bırakması, piyasa gözetimi kapsamında bilgilerin derlenerek kamuoyu ile paylaşılması yine piyasa ekonomisinin geliştirilmesi adına 5015 sayılı Kanunun önemli düzenlemeleri olarak öne çıkmaktadır. Bununla birlikte, 5015 sayılı Kanun incelendiğinde akaryakıt sektöründe piyasa ekonomisinin geliştirilerek kurumsallaştırılmasına katkı sağlayacak düzenlemelerden ziyade, kaçakçılıkla mücadele ve belli kesimlerin korunması kaygısıyla serbest ve rekabetçi bir piyasanın önünde engel olacak hükümlere yer verildiği görülmektedir. Evet fiyat serbestisi rejimine 2005 yılı itibariyle geçildi, ama Kanunun 10 uncu maddesiyle “petrol piyasasında faaliyetleri veya rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran veya doğurabilecek nitelikte anlaşma veya eylemlerin piyasa düzenini bozucu etkiler oluşturması halinde” EPDK’ya bölgesel veya ulusal düzeyde taban ve/veya tavan fiyat tespiti yetkisi verildi. Fiyatlara müdahale, serbest bir piyasada mümkünse hiç yapılmaması ya da sadece olağan dışı durumlarda başvurulması gereken bir enstrüman iken bugüne kadar EPDK(Kanuni yetkisini kullandığı konusunda şüphe yok) ilki 2009 yılında diğeri ise Mart 12014’Te olmak üzere iki defa tavan fiyatı tespiti yoluna gitmiştir. Kanunun aynı maddesinde ayrıca yerli ham petrol için hem alım hem de fiyat garantisi getirilerek, serbest piyasa mekanizmalarının dışına çıkılmıştır. Sınırlı bir vergi yüküyle ekonomide küçük bir yer tutması gereken devlet ise, akaryakıt türleri için öngördüğü %50’nin üzerindeki vergi yükü ile piyasanın merkezinde yer almaya devam etmektedir. Ki yüksek vergi yükünün, birçok kesim tarafından kaçakçılığın temel sebebi olarak kabul görüldüğünü belirtmek de malumun ilamından öteye gitmez sanırım. Akaryakıt istasyonları için ilk olarak 1997 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bir tebliği ile öngörülen, ancak pek de sonuç alınamayan kilometre tahdidi uygulamasına Kanunun 8 inci maddesine yer verilerek, piyasada yeni akaryakıt istasyonu kurulması dolayısıyla yeni aktörlerin piyasaya girmesi ciddi oranda kısıtlanmıştır. Mevcut istasyonlar için haksız bir avantaj sağlayan ve pazar kapatma sonucunu doğuran bu kısıtlamanın esnetilmesi amacıyla EPD Kurulu’nun almış olduğu muafiyet sağlayan kararlar ise yetki aşımı gerekçesiyle yargıdan dönmüştür. Kanunda pazar kapatmaya örnek başka bir düzenleme ise Geçici 3 üncü maddede dağıtıcı lisansı sahiplerine ticari deniz vasıtalarına ÖTV’siz yakıt satma konusunda getirilen münhasır haktır. Böylece, ticari deniz vasıtalarına satılan ÖTV’siz yakıt pazarı dağıtıcı lisansı sahipleri lehine diğer lisans sahiplerine kapatılmış bulunmaktadır. Sözleşme hürriyetinin unsurlarından olan sözleşme yapacağın kişiyi seçebilme imkanı da çeşitli hükümlerle kısıtlanmış bulunmaktadır. Kanun’un 8 inci maddesinde bayilerin dağıtım şirketleri ile yapacağı tek elden alım(Kanundaki Armada İş Merkezi Kat: 11 & 14 BB:1104 Söğütözü / ANKARA T: +90 (312) 295 62 06 • F: +90 (312) 295 62 00 www.enerjihukuku.org.tr • info@enerjihukuku.org.tr İfade “satış” şeklindedir) sözleşmesi niteliğindeki bayilik sözleşmesi imzalayacağı ve sözleşme yaptıkları dağıtıcı haricinde başka dağıtıcı ya da onların bayilerinden akaryakıt ikmal edemeyeceği emredilmiştir. Dikey anlaşma niteliğinde olan ve rekabet etmeme yükümlülüğü getiren bu tür sözleşmeler kural olarak rekabete aykırı olup, yasaktır. Ancak, belli şartları taşımaları kaydıyla Rekabet Kurulu tarafından bu tür sözleşmelere muafiyet tanınmakta lakin her halükarda bu sözleşmeler belli bir süreyle sınırlandırılmaktadır. Öngördüğü rekabet etmeme yasağı nedeniyle kural olarak yasak olan bir sözleme, 5015 sayılı Kanun ile zorunluluk haline getirilmiştir. Bu durumun serbest piyasa mantığıyla bağdaştırılması pek kolay olmasa gerek. Kaldı ki tek elden satın alma sözleşmesi niteliğindeki bu sözleşmeler nedeniyle bayi kullanıcılara satacağı akaryakıtı temin etmek için tek bir kanala mecbur kalmakta ve çoğu zaman tek mecburi kanal dağıtım şirketleri bayilerin tüketicilere akaryakıt satış fiyatlarını da (tavan fiyatla sınırlı da olsa) belirlemektedir. Bu uygulamaların, bayilerin fiyat rekabeti yapmasının önünde önemli bir engel oluşturduğu genel kabul görmektedir. Kanuni zorunluluk olan bu tek elden satın alma sözleşmesinin gerekçesini de kaçakçılıkla mücadele ve tüketicinin korunması saikleri oluşturmaktadır. Bu saiklerin ne kadar başarıya ulaştığı tartışılır. Başarıyı tartışmaya başlamışken de, daha fazla rekabet ve serbestlik aşkına beyaz bayraklı bayi sistemini de bu tartışmaya dahil etmek katkı sağlayacaktır. Kanunun serbest ve rekabetçi piyasa hedefinin nihai hedefi tüketiciye kaliteli ve ekonomik (buna ucuz da diyebilir) ürün sağlamak ise dağıtım şirketlerinin nihai tüketicilere akaryakıt satışının önündeki engelleri de anlamak zor görünmektedir. Dağıtım şirketleri, hali hazırda serbest kullanıcılara, deniz ve hava araçlarına doğrudan satış yapabilen bayiler diğer tüketicilere satış yapabilmek için kendi istasyonlarını kurup, bu istasyonlar için alacakları bayilik lisansı kapsamında satış yapabilmektedir. Ancak bu satışlarda toplam bayi satışlarının %15’i ile sınırlandırılmıştır. Sahadaki uygulamalardan dağıtım şirketlerinin kendi istasyonlarından yaptıkları satışlarda fiyatların, diğer bayilere oranla %5 civarında daha düşük olduğuna şahit olunmaktadır. Tüketicilerin lehine olan bu uygulamanın % 15 gibi bir sınırlamaya tabi tutulmasının, ne gibi bir fayda sağladığı konusunda ise elde somut bir veri ve makul bir gerekçe bulunmamaktadır. Serbest ve rekabetçi bir petrol piyasası önünde engel olarak görülen ve yukarıda özetlenmeye çalışılan hususların kaldırılmasının serbest ve rekabetçi bir piyasa için yeterli olup olmayacağı tartışılabilir, ama bu engeller var olduğu sürece de serbest ve rekabetçi bir piyasanın oluşmayacağı da su götürmez. Lİ – DER Yönetim Kurulu Üyesi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı İstatistik Sistemi Veri Yönetmeliği 04.04.2014 Tarih ve 28962 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Tüm sorunlarına rağmen iyiden iyiye hayatımıza giren lisanssız elektrik üretiminde gelinen son nokta oldukça dikkat çekici! Birkaç rakamla açıklayalım. Bu bilgileri “Lisanssız Elektrik Üretimi Derneği”nin web sayfasında da bulabilirsiniz. Mart 2014 itibarıyla ülke genelindeki; *Toplam başvuru sayısı 1710 adet *Olumlu başvuru sayısı 876 *Değerlendirmede olan başvuru sayısı 552 Olumlu başvuruların kaynak bazında dağılımı; * 567 adet güneş (203 MW) * 238 adet rüzgar (102 MW) * 17 adet biyokütle (6 MW) * 16 adet kojenerasyon (50 MW) * 81 adet hidroelektrik (26 MW) * 9 adet hibrid (2 MW) Doğal Gaz Depolama Şirketleri İçin Tarife Hesaplama Usul ve Esasları”nın Kabulu 02.04.2014 Tarih ve 28960 Sayılı Resmî Gazete’de Yayımlanmıştır. Gene Mart 2014 itibarıyla; * TEDAŞ’a teslim edilen toplam lisanssız proje sayısı 298 adet (130 MW) * Onaylanan proje sayısı 130 adet (51 MW) * Eksiklik bildirilen proje sayısı 97 adet * İnceleme aşamasında olan proje sayısı ise 61 adet Tahmin edeceğiniz gibi bu projelerin büyük çoğunluğu güneş enerjisine yönelik başvurular: * Toplam proje sayısı 249 adet (88 MW) * Onaylanan proje sayısı 125 adet (39 MW) * Eksiklik bildirilen proje sayısı 63 adet * İnceleme aşamasında olan proje sayısı ise 59 adet 01/04/2014 tarihinden itibaren Dağıtım şirketleri tarafından dağıtım sistemi kullanıcılarına ve görevli tedarik şirketleri tarafından serbest olmayan tüketicilere, serbest tüketici olmasına rağmen tedarikçisini seçmeyen tüketicilere ve genel aydınlatma alt abone grubundaki tüketicilere yönelik tarife onayları 01.04.2014 Tarih ve 28959 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanmıştır. Değerlendirme aşamasındaki başvuruların çoğunluğunun yeni yönetmelikten dolayı 1 MW’lık olacağı tahmin edilirse, özellikle lisanssız güneş başvurularının kapasite bazında lisanslı güneş başvurularını geçebilme ihtimali var. Elbette mevcut sıkıntıların devam etmemesi ve yatırımların önündeki engellemelerin ortadan kaldırılması ile. Bu arada başvuruların en yoğun olduğu bölge olan MEDAŞ'ta uzun zamandır beklenen toplu "çağrı mektupları" nihayet geçen hafta yayınlandı. Özetle de, Ekim ayından beri yapılan 381 adet başvurunun; *140 tanesi onaylandı *187 tanesi hala TEİAŞ bekliyor *40 tanesi ise olumsuz oldu Görülüyor ki birçok trafoda epey cömert olan TEİAŞ'a rağmen MEDAŞ teknik sebeplerden dolayı epey eli sıkı davrandı. Umarız en azından hala TEİAŞ onayı bekleyen projeler hızla sonuçlanır. Dağıtım Sistemi Gelirinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğin ek 2 nci maddesindeki (16) numaralı formül gereğince kayıp-kaçak bedeli hesaplamalarına konu olan kayıp-kaçak enerji tedariki kapsamında oluşan damga vergisi, teminat gideri ve finansman giderlerinden uygun görülenler ile dengeleme ve uzlaştırma piyasasındaki işlemler kapsamında sıfır bakiye düzeltme tutarı, geçmişe dönük düzeltme kalemi, piyasa işletim ücreti, iletim ek ücreti, süresinde ödenmeyen alacaklar payına ilişkin Karar 01.04.2014 Tarih ve 28959 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanmıştır. 19/10/2012 tarih ve 4090 sayılı Kurul Kararı ile 01/04/2013-31/03/2014 tarihlerinde uygulanmasına karar verilen 18/04/2012 tarih ve 3791 sayılı Kurul Kararının 1 inci maddesi birinci fıkrasında yer alan depolama tarifelerinin, ikinci fıkrada yer alan aynı güncellenme yöntemi kullanılarak 01/04/2014-31/03/2015 döneminde uygulanmasına devam edilmesine ilişkin Karar 01.04.2014 Tarih ve 28959 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanmıştır. Armada İş İş Merkezi Merkezi Kat: Kat: 11 11 & & 14 14 BB:1104 BB:1104 Söğütözü Söğütözü // ANKARA ANKARA Armada T: +90 +90 (312) (312) 295 295 62 62 06 06 •• F: F: +90 +90 (312) (312) 295 295 62 62 00 00 T: www.enerjihukuku.org.tr •• info@enerjihukuku.org.tr info@enerjihukuku.org.tr www.enerjihukuku.org.tr
© Copyright 2024 Paperzz