BİLGE SÖYLEŞİ – 11 2012 TÜRK HAVA KUVVETLERİ’NİN BUGÜNÜ VE YARINI E. Korgeneral Şadi ERGÜVENÇ ile Söyleşi Emine AKÇADAĞ Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi TÜRK HAVA KUVVETLERİ’NİN BUGÜNÜ VE YARINI E. Korgeneral Şadi ERGÜVENÇ ile Söyleşi Emine AKÇADAĞ BİLGE SÖYLEŞİ - 11 Ocak 2012 TÜRK HAVA KUVVETLERİ’NİN BUGÜNÜ VE YARINI E. Korgeneral Şadi ERGÜVENÇ ile Söyleşi Emine AKÇADAĞ BİLGESAM YAYINLARI Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Wise Men Center For Strategic Studies Mecidiyeköy Yolu Caddesi (Trump Towers Yanı) No:10 Celil Ağa İş Merkezi Kat:9 Daire:36-38 Mecidiyeköy / İstanbul / Türkiye Tel: +90 212 217 65 91 Faks: +90 212 217 65 93 Atatürk Bulvarı Havuzlu Sok. No:4/6 A.Ayrancı / Çankaya / Ankara / Türkiye Tel : +90 312 425 32 90 Faks: +90 312 425 32 90 www.bilgesam.org bilgesam@bilgesam.org Copyright © OCAK 2012 Bu yayının tüm hakları saklıdır. Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin izni olmadan elektronik veya mekanik yollarla çoğaltılamaz. SUNUŞ BİLGESAM’ın amaçlarından birisi de uluslararası ilişkiler, iç ve dış güvenlik gibi konularda ülkemizin önde gelen akil insanları ile söyleşiler yapmak ve bunları devletin üst kademe yöneticileri ile kamuoyunun dikkatine sunmaktır. “Bilge Söyleşi” adı altında gerçekleştirilen söyleşilerin onbirincisi olan “Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını” başlıklı söyleşi, Mili Güvenlik Konseyi Sekreterliği’nde İstihbarat Dairesi Başkanlığı, Genelkurmay Strateji ve Kuvvet Planlama Daire Başkanlığı, NATO Askeri Komitesi bünyesinde Milli Temsil Heyeti Başkanlığı ve İkinci Taktik Hava Kuvvetleri Komutanlığı görevlerinde bulunmuş olan E. Korgeneral Şadi ERGÜVENÇ ile yapılmıştır. Söyleşi BİLGESAM Güvenlik Uzmanı Emine AKÇADAĞ tarafından gerçekleştirilmiş ve yayına hazırlanmıştır. Başta E. Korgeneral Şadi ERGÜVENÇ olmak üzere Uzman Emine AKÇADAĞ ve emeği geçen diğer BİLGESAM personeline teşekkür ederiz. Doç. Dr. Atilla SANDIKLI BİLGESAM Başkanı Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını Sayın Komutanım, söyleĢimize hava gücünün günümüzde ulaĢtığı seviyeden ve özellikle uzay boyutundan baĢlayabilir miyiz? Hava hâkimiyeti teorisinin öncülerinden General Douhet, savaĢta havaya egemen olanın belirleyici üstünlüğü ele geçireceğini öne sürmekteydi. Hava gücünün sağladığı imkân ve kabiliyetler kapsamında bu teorinin günümüzdeki durumunu değerlendirebilir misiniz? Hava gücü, uçağın ilk kez 1911’de Trablusgarp Savaşı’nda İtalyanlar tarafından bir savaş aracı olarak kullanılması ile ön plana çıkmaya başlamıştır. Bu tarihten sonra savaş sanayinin havacılık kolundaki gelişmeler oldukça hızlı bir seyir izlemiştir. Hava gücü kullanımının ilk teorisyenlerinden Douhet’e göre; hava hâkimiyeti olmadan diğer kuvvet unsurlarının, harekâtları başarıyla yerine getirmeleri mümkün değildir. Hava hâkimiyetini sağlayamayan bir ülke düşmanın tüm taarruzlarına boyun eğmiş ve zaferden uzaklaşmış olacaktır. Douhet, hava hâkimiyetini ele geçirmenin, zarar görmeden düşmanın herhangi bir noktasına taarruz etmek manasına geldiğini savunmaktadır. Douhet; Körfez harplerini, NATO’nun Bosna, Libya ve Afganistan harekâtlarını izleyebilseydi herhalde “ben size demedim mi” diye haklı bir tepki verirdi. Zira öncelikle havada egemenliğin sağlanması ve kara ve deniz harekâtlarından bağımsız olarak derinlikteki hedeflere yönlendirilerek düşmanın savaşma azim ve yeteneğinin ortadan kaldırılması işlevine öncelik verilmesi tezinin doğruluğu daha II. Dünya Harbi bitmeden kanıtlanmıştır. Bir diğer hava gücü teorisyeni Alexander P. de Seversky, kara ve deniz kuvvetlerinin hava gücünün olağanüstü hâkimiyet potansiyeli karşısında, göreli olarak önemini yitirdiğini söylemektedir. Uçaklar ve füzeler coğrafi zorlukları ortadan kaldırmış, zaman ve mesafe kavramlarını da değiştirmiştir. Artık hava kuvveti, deniz kuvvetinin dayandığı hareket kolaylığından daha fazla bir serbestî ve deniz kuvvetinin nüfuz edemeyeceği noktalara erişmek gibi üstünlükler sağlamaktadır. Bugün hava gücünün ulaştığı seviyeye baktığımızda özellikle kitle imha silahları, uzay platformları, bilgi teknolojisindeki DÜNYADA HAVA GÜCÜNÜN gelişmeler ve stealth (görünmezlik) hava ULAŞTIĞI BOYUTLARI TAM gücüne yeni boyutlar eklemiş olduğunu OLARAK BİLMİYOR DA görüyoruz. Uzaya konuşlandırılan OLABİLİRİZ. platformlardaki izleyiciler iletişim, istihbarat, seyrüsefer - güdümleme, haritacılık alanında sonsuz fırsatlar sunmaktadır. Bilgi teknolojileri ile birleşen bu olanaklar, hava gücüne artık radarlara ve çıplak göze yakalanmadan tek bir uçak veya insansız hava haracı ile, binlerce kilometre uzaktan, derinlikteki bir nokta hedefini kesin bir vuruş ve tahrip güvencesiyle ortadan kaldırma yeteneği kazandırmış bulunmaktadır. 30 yıl kadar önce Amerikalı bir meslektaşım F-17 uçağı ve stealth teknolojisini NATO’da ilk defa açıklarken o dönemde uzay teknolojileri ile taktik alanda bir tankı imha edebilecek yeteneklere de sahip olduklarını kulağıma fısıldayıvermişti. Başka bir deyişle hava gücünün ulaştığı boyutları tam 1 Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını olarak bilmiyor da olabiliriz. Bazı yeniliklerin sır olarak saklanıyor olması da olasılık dahilindedir. Günümüzde kavramsal çerçevede hava gücünden söz ederken iki noktanın özellikle vurgulanması gerekmektedir: Birincisi, 21. yüzyılın hava gücü ABD’nin tekelindedir ve ABD bu alandaki üstünlüğünü kaptırmaya niyetli görünmemektedir. ABD ortaklarını kendisi ile birlikte görev yapabilecek yeteneklere sahip olmalarını isterken uzayda da işbirliğine açık bir tutum izlemeye devam etmektedir. Küreselleşme ülkeleri birbirine bağımlı kılarak uluslararası çatışma olasılığını azalttığından ve benzer değerleri paylaşanlar arasında çıkar birliği sağladığından olsa gerek ABD’nin bu tekelinin görülür bir rahatsızlık yaratmadığı söylenebilir. Bu arada güvenlik kavramı da değişmiş savunma odaklı olmaktan çıkarak milli gücün bütün boyutlarını kapsayacak şekilde genişlemiştir. Bu bağlamda, hava gücünü öncelikle askeri bir güç olarak değil, sivil ve askeri alanda bütün boyutlarıyla ve etkinliğiyle bir rekabet alanı olarak görmek daha doğru görünmektedir. Havacılık alanında açık veya kapalı, derin ve kıyasıya bir rekabetin sürüp gittiği söylenebilir. İkincisi, ABD’nin askeri alandaki üstünlüğünün yarattığı asimetrik ortamda asimetrik savaş öne çıkmaktadır. Bu savaşta ABD’nin o üstün hava gücünün bile tek başına zafer kazanmaya yetmediği görülmektedir. Bu nedenle hava, kara ve deniz gücünün işbirliği halinde müşterek şekilde çalışması büyük önem taşımaktadır. Son tahlilde, Douhet ne kadar haklı ise Mitchell’in müşterek harekât tezi de o kadar haklı çıkmaktadır. Türk Hava Kuvvetleri’nin ulaĢtığı seviyeyi nasıl buluyorsunuz? Bilindiği üzere asimetrik tehdit kapsamında yürütülen terörle mücadele baĢta olmak üzere barıĢı koruma ve sağlama türü operasyonlar günümüzde büyük önem arz eder hale gelmiĢtir. Bu bağlamda Hava Kuvvetleri’nin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Ġmkân ve kabiliyetleri yeterli midir? Söz konusu imkân ve kabiliyetlerin geliĢtirilmesi hususunda göz önünde bulundurulması gereken unsurlar nelerdir? Dünyanın ilk askerî havacılık teşkilatlarından biri olan Türk Hava Kuvvetleri’nin (THK) tarihçesi, 1909 yılına kadar uzanmaktadır. Türk ordusunda havacılıkla ilgili ilk çalışmalara 1909 yılında başlanmış, ilk resmî havacılık kuruluşu olan Havacılık Komisyonu da 1911 yılında faaliyete geçmiştir. Sürekli yükselen bir ivme gösteren THK, 1940 yılında envanterindeki 500 civarındaki uçak sayısı ile Balkanlarda en güçlü hava kuvveti hâline gelmiştir. 1944 yılında THK, Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ilave olarak Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde ayrı bir komutanlık hüviyetine kavuşmuştur. 2 Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını THK geçmişten günümüze uluslararası tatbikatlarda ve atış yarışmalarında Türkiye’yi dünya hava kuvvetleri arasında başarıyla temsil etmiş, gelişen teknolojiye paralel olarak özellikle F16 uçağının envantere girmesiyle çağıyla yarışan bir hava kuvveti olma yolunda ilerlemiştir. Öte yandan günümüzde büyük önem arz eder hale gelmiş olan barışı koruma ve sağlama türü harekâtlara da katılım gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda THK, 1993 yılından itibaren Birleşmiş Milletler kararları doğrultusunda Ghedi Üssü’nde, 29 Mayıs 2000 tarihinden itibaren ise Aviano Üssü’nde bir filosu ile konuşlanarak Bosna-Hersek ve Kosova harekâtlarına katılmıştır. Ayrıca yakın geçmişte gerçekleştirilen Libya harekâtına katılan THK, harekâtın ambargo bölümüne etkili bir şekilde katkı sağlamış, Libya topraklarına yönelik taarruz faaliyetlerine ise iştirak etmemiştir. NATO harekâtına sağlanan desteğin yanı sıra, milli olarak da Libya'ya insani yardım faaliyetleri icra edilmiştir. Benim görevde olduğum günlere kıyasla bugün Hava Kuvvetlerimiz, kuşkusuz, çağının hava kuvveti olmaya daha yakın. 100. yılına yakışır şekilde nicelik ve nitelik açısından saygınlık taşıyan, dikkate alınması gereken bir güç. “Yeterli mi?” sorusunu genelleştirirsek komuta kontrol, silah sistemleri, uzay desteği, hava savunma, sürdürülebilirlik (sustainability) gibi alanlarda uzun bir pazar listesi yapılabilir. Sorunuz kapsamında ise Hava Kuvvetlerimiz yaptıklarıyla yeteneklerinin düzeyini göstermektedir. Hava Kuvvetlerimiz eş zamanlı görüntü ve hassas güdümlü silah sistemleri, havada yakıt ikmali, gece harekât kabiliyeti gibi yeteneklerle çoktan tanışmış bulunmaktadır. Bu yetenekler terörle mücadelede emniyet güçlerine kendi güçleri ile gerçekleştiremeyecekleri özellikte katkılar sağlamaktadır. Türkiye’de 1980’lerden itibaren boy gösteren terör, THK envanterine giren yeni uçak ve silah sistemlerinden büyük darbe almaktadır. Fiziksel etkisinin yanında önemli psikolojik etki sağlayan hava gücü, terör örgütü mensupları üzerinde başlıca korku unsuru olmuştur. Bu psikolojik etkinin yanı sıra silah sistemlerindeki gelişimle beraber hassas vuruş imkânının sağlanması, yürütülen operasyonlarda yan etki hasar derecesini sıfıra indirgemiş ve sivil kayıp vermeksizin harekât icra eden hava gücü olarak THK’yı ön plana çıkarmıştır. İcra ettiği harekâtlarda özellikle merkezi kontrol ve yerinden icra prensiplerini uygulamadaki başarısı, her türlü hava şartı ve koşulda eş zamanlı ya da kısa sürede reaksiyon göstererek icra ettiği görevlerle teröristlere önemli kayıplar verdirerek terör örgütünün taktik değişimlerine önemli oranda etki etmiştir. Ne var ki, Hava Kuvvetlerimiz hâlâ edilgen bir güç olmaya devam etmektedir. Başka bir deyişle, başkalarından satın alınan uçak, teçhizat ve silah sistemleriyle oluşturulan bir güçtür. Havacılık sanayii dalında üretim yapan kurumlar ve yetenekleri arttıkça kendi uçağımızı yapabiliriz sesleri yükselmeye başlamıştır. Ancak askeri ve sivil alanda dünya çapında rekabet edebilir uçaklar yapabilmemiz için daha uzun yıllara ihtiyaç olduğu bir gerçektir. Bu çerçevede Hürkuş uçağı ve insansız hava aracı ile atılan ilk adımların gerçekçi ve daha azimli hedeflerle sürdürülmesini beklemeliyiz. Uzay konusuna gelindiğinde caydırıcılığı sağlamada, kriz ve tehditlere müdahale etmede en belirleyici vurucu güç olan hava kuvvetlerinin sadece havada değil, uzayda ve siber uzayda da 3 Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını güçlü olması bir zorunluluk haline gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, dünyada bölgesel dengelerde meydana gelen hızlı değişimler karşısında bulunduğu coğrafyada büyük bir güç ve denge unsuru olma rolünü sürdürmektedir. Bu rolünü korumada temel dayanaklardan biri olan THK uzay alanında yetenekler kazanmak maksadıyla 2000 yılı içerisinde çalışmalara başlamıştır. Bu çerçevede, TSK adına tüm birimlerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde sistemler geliştirilmesine yönelik projelerin hayata geçirilmesi görevi Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na verilmiştir. Geleceğin harekât ortamı olarak değerlendirilen uzayda milli varlığımızın garanti altına alınması, her şartta uzaya güvenli erişim imkânına ulaşılması, uzayın kesintisiz kullanım imkânlarına sahip olunması ve hava uzay gücü oluşturulması öncelikli hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Bu doğrultuda Türkiye'deki uzaya ilişkin potansiyelin belirlenmesi, bu alanda faaliyet gösteren kurum/kuruluşların bir araya getirilmesi ve kısa vadede elde edilmesi planlanan teknolojik kabiliyetlerin kazanılması amacıyla yerli savunma sanayi, araştırma kuruluşları ve üniversitelerin katılımlarıyla yapılan Ar-Ge çalışmaları da desteklenmelidir. Ayrıca Türkiye'de uzay faaliyetlerini koordine edecek olan Türk Uzay Kurumu'nun en kısa zamanda teşkil edilmesi, uzay çalışmalarının etkin bir şekilde yürütülmesi açısından büyük öneme sahiptir. Öte yandan TSK'nın hedef istihbaratına yönelik uydu görüntüsü ihtiyacını, karasuyu ve hava sahası kısıtlamaları olmaksızın gündüz ve iyi hava şartlarında karşılamak amacıyla başlatılan GÖKTÜRK-1 uydusunun 2013 yılı sonunda yörüngeye yerleştirilmesi planlanmaktadır. GÖKTÜRK-2 Projesi ile Türkiye'de, keşif gözetleme uydularına yönelik teknolojik altyapının oluşturulması; uydu tasarım, Hava Kuvvetlerimiz eş zamanlı görüntü entegrasyon, montaj, test ve ve hassas güdümlü silah sistemleri, üretim yeteneğinin havada yakıt ikmali, gece harekât geliştirilmesi, çeşitli alt kabiliyeti gibi yeteneklerle çoktan sistemler bazında teknolojik tanışmış bulunmaktadır. yetenek kazanılması hedeflenmektedir. Bildiğiniz gibi F-35’ler son insanlı savaĢ uçağı olarak nitelendirilmekte ve gelecekte hava gücünün ana unsurunun Ġnsansız Hava Aracı (ĠHA) olacağına vurgu yapılmaktadır. Bu bağlamda geleceğin hava gücü kullanma doktrininde ne gibi temel değiĢiklikler beklenebilir ve Türk Hava Kuvvetleri’nin bu konudaki öngörüsü nasıldır? Hava Kuvvetlerimizin 2025’e kadar olan dönemde F-35 ve F-16 ağırlıklı bir kuvvet yapısını sürdüreceğini söyleyebiliriz. Söz konusu kuvvet yapısı; caydırma, bölgesel barış ve istikrarın korunmasında uluslararası girişimlere katkıda bulunmak işlevine yönelik olacaktır. Havadan erken ihbar ve komuta-kontrol uçaklarının ve keşif amaçlı insansız hava araçlarının envantere girmesiyle Hava Kuvvetlerimizin terörle mücadele dahil bütün hava harekât türlerinde etkinliğinin artması doğaldır. 4 Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını F-35, gelişiyle “tüfek icat oldu mertlik bozuldu” dedirtecek kadar gelişmiş bir uçak modelidir. Ancak yapımında karşılaşılan sorunlar ve artan maliyetler bu projenin geleceği üzerinde kuşkular yaratmakta, yaşanan ekonomik kriz bu kuşkuları daha da arttırmaktadır. Öte yandan insansız hava araçları, F-35 dengi olmasa da daha ucuz bir seçenek oluşturmaktadır. Dolayısıyla teknoloji bu kadar çabuk gelişirken F-35’in hangardan çıkışının zamanlaması gerçekten ayrı bir önem kazanmaktadır. Geleceğin hava harekât ortamında insansız uçaklar ile uzayda konuşlu sistemlerin önemli roller üstleneceği ve bilinen birçok hava gücü kullanma prensibini değiştireceği söylenebilir. Geleceğin harekât ortamının, ağırlıklı olarak, uzayda konuşlu bilgi sistemleri ile desteklenen, F-35 gibi dördüncü nesil insanlı platformlar ve İHA’ların entegrasyonu çerçevesinde biçimleneceği düşünülmektedir. Türkiye açısından, İHA’nın askeri olarak gittikçe artan kullanım alanı, askeri harekâtın İHA’ya olan bağımlılığının artması ve sivil alandaki kullanım potansiyeli göz önüne alındığında, milli imkânlarla İHA üretilmesinin vazgeçilmez bir gereklilik olduğu açıktır. Türkiye’nin istihbarat oluşturma bağımlılığını azaltmak/ortadan kaldırmak için de aynı ihtiyaç geçerlidir. Bu bağlamda ANKA ile bu konuda önemli bir adım atılmıştır. Türkiye’de milli savunma sanayinin hava gücünü desteklemesi anlamında, ihbar kontrol, ANKA, keĢif gözlem uydusu, ATAK helikopteri gibi projeler ile önemli atılımlar sağlanmıĢtır. Ayrıca Savunma Sanayi MüsteĢarlığı, Hava Kuvvetleri için 2023 yılına kadar “milli muharip uçak” geliĢtirmeyi kendine hedef edinmiĢtir. Milli projelerdeki bu geliĢmeyi nasıl yorumluyorsunuz? Bunlar hep özlemini duyduğumuz gelişmelerdir. Yakın zamanda THK’nın ileri teknolojinin milli olarak elde edilmesi konusundaki hassasiyetini ortaya koymasıyla dışa bağımlılığı az olan bir kuvvetin oluşturulması çalışmaları büyük bir hızla devam etmektedir. Bu doğrultuda ilk eğitim uçağımız Hürkuş, ilk insansız hava aracımız ANKA üretilmiş olup, ilk savaş uçağı çalışması FX projemiz büyük çabalarla gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Yine ihbar kontrol, keşif gözlem uydusu ve ATAK helikopteri gibi projelerle de önemli atılımlar sağlanmıştır. 5 Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını Geliştirilmekte olan milli sistemler ve envantere giren yeni ve modern mühimmatlarla, her türlü harekât görevinde olduğu gibi iç güvenlik görevleri ile barışı sağlama ve koruma görevlerinde de hava kuvvetlerinin başarısı artarak devam edecektir. Silah ve uçak sistemlerindeki gelişime ek olarak İHA’ların envantere girmesi, istihbarat ihtiyacının karşılanmasından başlayıp terör unsurlarının tahrip edilmesine uzanan süreçte hava gücünün daha etkin kullanılmasına yardımcı olmakta, dost unsurların zayiatını asgari, hatta sıfır düzeyine indirgemektedir. Envantere girmesi planlanan milli İHA’lar (ANKA) komuta-kontrol sürecinin etkinlikle yapılmasına önemli katkıda bulunacak, özellikle uzay desteğinin sağlanmasıyla asimetrik tehditlere karşı yürütülecek operasyonlarda daha zamana duyarlı, eşgüdümlü ve etkili olacaktır. Savunma taĢerona bırakılacak bir konu olmadığına göre kendi silahımızı kendimiz yapmalı ve edilgenlikten, baĢkalarının ürettiği silah sistemlerine bağımlı olmaktan kurtulmalıyız. Savunma taşerona bırakılacak bir konu olmadığına göre kendi silahımızı kendimiz yapmalı ve edilgenlikten, başkalarının ürettiği silah sistemlerine bağımlı olmaktan kurtulmalıyız. Ancak kendi yaptığımız sistemlerin işe yaraması için en az başkalarının yaptıkları kadar iyi olmaları gerektiğini de unutmamalıyız. Kısacası, tarihi hızlı yaşamalıyız. Neyi daha iyi yapabileceğimizi doğru olarak belirlemeli ve fark yaratacak üretimlere yönelmeliyiz. Başka bir deyişle, savunma sanayimizin yapacağı teknolojik sürprizlere özlemimiz daha büyüktür. Türk Hava Kuvvetleri’nin personel eğitimi hakkında kısaca bilgi vermeniz mümkün mü? THK’nın en önemli ve stratejik seviyedeki imkân ve kabiliyetlerinden olan ve bir süredir gündemi meĢgul eden “Anadolu Kartalı” (AE) eğitiminin diğer uluslararası tatbikatlardan farkı nedir? Bu eğitime diğer ülkelerin katılımı nelere bağlıdır? Bu katılım sürecinin siyasi bir yönü var mıdır? Günümüzde THK’nın elde ettiği başarı ivmesindeki en önemli faktörlerden biri kuşkusuz sahip olduğu nitelikli personeldir. THK’nın subay ihtiyacı ana kaynak olarak Hava Harp Okulu’ndan karşılanmaktadır. Sivil veya askeri lise öğreniminden sonra Hava Harp Okulu’na subay adayı olarak alınan öğrenciler, Hava Harp Okulu’nda lisans seviyesindeki 4 yıllık eğitime tabi tutulmaktadır. 4 yıllık eğitim süresince bu adaylar, zihinsel ve bedensel olgunluğu, askeri görevleri için gereken liderlik niteliklerini askeri, teknik, sosyal bilimlerde yeterli bilgi ve beceriyi, Atatürk ilke ve inkılâplarına uyarak ülkesinin ve dünyanın karşı karşıya bulunduğu problemlerin önemini takip etme ve anlama yeteneğini, modern çağın ve teknolojinin gereklerine intibak etme yeteneğini kazandıktan sonra teğmen rütbesiyle ve pilot adayı olarak mezun olmaktadırlar. Pilot adayı teğmenler uçuş eğitimini tamamladıktan sonra pilot olarak Hava Kuvvetlerinin çeşitli birliklerine atanmaktadırlar. Pilotların tabi olduğu zorlu eğitimler arasında özel bir yeri olan ve bir süredir gündemi meşgul 6 Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını eden Anadolu Kartalı (AE) eğitiminden bahsetmek gerekirse, 80-90’lı yıllarda ABD Hava Kuvvetleri bünyesinde gerçekleştirilen “Red Flag” benzeri bir tatbikat olup 30 Haziran 2000 yılında hayata geçirilmiştir. Ancak Anadolu Kartalı tatbikatının Hava Kuvvetleri bünyesinde yeşermesi ve gelişmesi 1980’li yıllara uzanmaktadır. “Silah sistemleri ne kadar mükemmel olursa olsun bu sistemlerin etkinliği kullanıcısına, kısaca insana bağlıdır” felsefesini temel alan Hava Kuvvetleri, Anadolu Kartalı eğitimini geliştirmiştir. Buna göre İç Güvenlik Harekâtı, Birinci Körfez Harbi, Bosna ve Kosova Savaşlarının getirdiği tecrübenin de etkisi ile muharip eğitim alanında bir reform olarak, benzetilmiş harekât ortamında çoklu eğitim imkânı sağlayan Anadolu Kartalı eğitimlerini benimsemiştir. Anadolu Kartalı eğitiminin vizyonu; muharip eğitimin, hava-hava ve hava-yer şeklinde, havayer atış sahalarında ve/veya herhangi bir bölgede belirlenecek (simüle) ve silah ailesi prensibine göre kademeli bir hava savunması ile savunulan; stratejik, konvansiyonel harp ve terörizmle mücadele hedeflerine yapılacak taarruzların gerçek zamanlı olarak izlenmesi ve kıymetlendirilmesi şeklinde öngörülmüştür. Anadolu Kartalı eğitimleri başladığı 2001 yılından itibaren Hava Kuvvetlerimizin pilotları ile katılımcı yabancı ülke Hava Kuvvetleri pilotlarına ve Türk Kara Kuvvetlerinin çeşitli unsurlarına muharebeye yönelik olarak çok kıymetli kabiliyetler kazandırmıştır. AE eğitimleri kapsamında, yüksek teknolojinin sağladığı imkânlar vasıtasıyla oluşturulan gerçeğe yakın harekât ortamında, “Nasıl harp edeceksen öyle eğitim yap” özdeyişindeki anlayış gerçekleştirilmiş ve bu yolla Hava Kuvvetlerimizin harbe hazırlığının ve etkinliğinin artırılmasına, bununla birlikte taktik eğitim ihtiyacının yönlendirilmesine önemli katkılar sağlanmıştır. Kısaca AE imkân ve kabiliyetleri; ufku geniş, geleceği parlak ve sürekli gelişme eğilimindeki bir muharip laboratuar olarak hizmet sunmaya devam etmektedir. Katılım şartlarının siyasi boyutuna gelince AE eğitimlerine hangi ülkenin katılacağı Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı seviyesinde belirlenmektedir. Katılmaya istekli ülkelerle görüşmeler Dışişleri aracılığıyla ile yürütülmektedir. Ancak katılanların eğitim düzeyini, taktik ve doktrinlerini ortaya koyması sebebiyle bu tatbikatlara katılım şüphesiz dost ve müttefik ülkelerle sınırlı olmalıdır. Kasım 2010 tarihinde Lizbon’da yapılan NATO Zirvesi’nden beri gündemi meĢgul eden “Füze Kalkanı” projesi, Türkiye’nin tedarik etmeyi planladığı yüksek irtifa hava savunma sistemini de gündeme getirmiĢtir. Bu iki konu hakkındaki değerlendirmelerinizi alabilir miyim? Öncelikle kalkanın yanlış bir deyim olduğunu ifade etmek gerekir, zira 7 Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını aslı füze savunma sistemidir. Soğuk Harp döneminden miras kalan bu proje, Ruslarla ilişkiler düşmanlıktan ortaklığa dönüşünce güncelliğini yitirmiş idi. Teknolojinin güvenilir bir hale gelmesi de zaman aldı. Bu arada, ABD silahlı kuvvetlerini Amerika kıtasından uzak, sorunlu yerlerde görevlendirip dururken, eş zamanlı olarak füze teknolojilerinin yayılması ve füze tehdidinin artması üzerine, bu kuvvetlerin füze savunma ihtiyacı ön plana çıktı. Bugün ABD kendi kuvvetlerine füze savunma yeteneği kazandırmış durumdadır. Bu kuvvetler diğer ülkelerle birlikte NATO harekâtına da katılmakta ve dolayısıyla NATO ile bu konuda bir paylaşım gerçekleştirilmektedir. Son zirve kararı ile füze savunmasının NATO ülkelerini ve uluslarını koruyacak şekilde aşamalı bir planla geliştirilmesi öngörülmektedir. Lizbon’da ikinci aşama uygulamaya konacak ve Romanya’ya füzeler konmaya başlanacaktır. Türkiye yıllardır bir füze saldırısına açık bulunması nedeniyle böyle bir gelişmeyi olumlu karşılamış bulunmaktadır. Füze savunma sistemi, Türkiye’nin Nike füzelerinin hizmetten çıkartılmasıyla zayıflayan yüksek irtifa hava savunmasını da güçlendirecektir. Ayrıca NATO dayanışması zor bir dönemden geçerken füze savunması bu dayanışmayı tazeler bir nitelik de taşımakta ve Transatlantik bağın güçlenmesini sağlamaktadır. Kısacası, işin politik bir yanı da mevcuttur. Ne var ki, bu projenin İran’a karşı İsrail’i koruma görüntüsü verdiği ve Rusya’yı tedirgin ettiği de açıktır. Bu yönüyle önümüzdeki Mart ayında NATO’nun Şikago zirvesinde uzlaşmayı zorlamaya aday bir konudur. Sayın Komutanım son olarak, diğer üye ülkeler ile karĢılaĢtırıldığında Türk Hava Kuvvetleri’nin NATO içerisindeki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Jeopolitik ve jeostratejik konumu gereği Türkiye’nin NATO’da özel bir yeri vardır. Bu, Soğuk Harp döneminde olduğu kadar bugün için de, belki eskisinden daha çok geçerlidir. Türk Hava Kuvvetleri de gerek maddi anlamda gerekse personel anlamında NATO’ya ciddi bir katkı sağlamaktadır. NATO dayanışması zor bir dönemden geçerken füze savunması bu dayanışmayı tazeler bir nitelik de taşımakta ve Transatlantik bağın güçlenmesini sağlamaktadır. Ayrıca Bosna-Hersek’te görevlendirilen NATO Uygulama Kuvveti ve NATO İstikrar Kuvveti’nin hava desteğini sağlamak için oluşturulan hava gücüne katkıda bulunmuş, Eski Yugoslavya hava sahasının kontrolü için tesis edilen “Day Flight” harekâtına ise bir F-16 filosu ile iştirak etmiştir. 2006 yılında Litvanya’da hava polisliği görevini yürütmüştür. Yakın zamanda da Libya’da gerçekleştirilen gerek ambargonun desteklenmesi gerekse de sivillerin korunması harekâtlarında etkin şekilde yer almıştır. Özetle Türk Hava Kuvvetleri nitelik ve niceliği ile ittifak için değerli bir varlıktır. 8 Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını E. Korgeneral ġadi ÖZGÜVENÇ Emekli Korgeneral Şadi Ergüvenç, 1957 yılında Hava Kuvvetleri Okulu’ndan mezun olmuş ve akademik öğrenimini Hava Harp Okulu, Silahlı Kuvvetler Akademisi ve İngiltere’deki Royal Airforce Staff College’ta tamamlamıştır. General oluşunun ardından Mili Güvenlik Konseyi Sekreterliği’nde İstihbarat Dairesi Başkanlığı, Genelkurmay Strateji ve Kuvvet Planlama Daire Başkanlığı, NATO Askeri Komitesi bünyesinde Milli Temsil Heyeti Başkanlığı ve İkinci Taktik Hava Kuvvetleri Komutanlığı görevlerinde bulunmuştur. 1992’de emekli olan Sayın Şadi Ergüvenç, NATO Savunma Koleji ve Dış Politika Enstitüsü gibi ulusal ve uluslararası pek çok kuruluşta aktif rol almıştır. Güvenlik konularında çeşitli yayın organlarında yayınlanmış çok sayıda makale ve bildirisi bulunan Sayın Ergüvenç, halen GPOT Yüksek Danışma Kurulu üyesidir. Emine AKÇADAĞ 1984 yılında İstanbul’da doğdu. Notre Dame de Sion Lisesi’nden mezun olduktan sonra Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde lisans eğitimine başladı. 2007 yılında Erasmus öğrenci değişim programı ile Strasbourg Marc Bloch Üniversitesi Sosyoloji bölümüne gitti. 2009 yılında Fransız hükümeti bursu ile gittiği Strasbourg Robert Schuman Üniversitesi Yüksek Avrupa Bilimleri Enstitüsü’nden yüksek lisans derecesini aldı. Halen Strasbourg Siyasal Bilimler Enstitüsü'nde Avrupa Savunma Politikası üzerine doktora eğitimine devam etmektedir.Avrupa Birliği Güvenlik ve Savunma Politikası, Transatlantik ilişkiler ve uluslararası güvenlik hakkında çalışmalar yapmaktadır. Haziran 2010 tarihinden itibaren BİLGESAM Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nde Uzman olarak çalışmaktadır. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca bilmektedir. 9 Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını BİLGESAM YAYINLARI Kitaplar Çin Yeni Süpergüç Olabilecek mi? Güç, Enerji ve Güvenlik Boyutları (Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI Değişen Dünyada Türkiye'nin Stratejisi Doç. Dr. Atilla SANDIKLI Türkiye'nin Bugünü ve Yarını E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN Türkiye Cumhuriyeti'nin Ortadoğu Politikası E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN Türkiye’nin Vizyonu: Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri (Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI İleri Teknolojiler Çalıştayı ve Sergisi (İTÇ 2010) Bildiri Kitabı Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK IV. Ulusal Hidrojen Enerjisi Kongresi ve Sergisi Bildiri Kitabı Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK Selected Articles of Hydrogen Phenomena Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK Raporlar Rapor 1: Küresel Gelişmeler ve Uluslararası Sistemin Özellikleri Prof. Dr. Ali KARAOSMANOĞLU Rapor 2: Değişen Güvenlik Anlayışları ve Türkiye’nin Güvenlik Stratejisi Doç. Dr. Atilla SANDIKLI Rapor 3: Avrupa Birliği ve Türkiye E. Büyükelçi Özdem SANBERK 10 Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını Rapor 4: Yakın Dönem Türk-Amerikan İlişkileri Prof. Dr. Ersin ONULDURAN Rapor 5: Türk-Rus İlişkileri Sorunlar-Fırsatlar Prof. Dr. İlter TURAN Rapor 6: Irak'ın Kuzeyindeki Gelişmelerin Türkiye'ye Etkileri E. Büyükelçi Sönmez KÖKSAL Rapor 7: Küreselleşen Dünyada Türkiye ve Demokratikleşme Prof. Dr. Fuat KEYMAN Rapor 8: Türkiye'de Bağımsızlık ve Milliyetçilik Anlayışı Doç. Dr. Ayşegül AYDINGÜN Rapor 9: Laiklik Türkiye'deki Uygulamaları Avrupa ile Kıyaslamalar Politika Önerileri Prof. Dr. Hakan YILMAZ Rapor 10: Yargının İyileştirilmesi/Düzeltilmesi Prof. Dr. Sami SELÇUK Rapor 11: Yeni Anayasa Türkiye’nin Bitmeyen Senfonisi Prof. Dr. Zühtü ARSLAN Rapor 12: Türkiye'nin 2013 Yılı Teknik Vizyonu Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK Rapor 13: Türkiye-Ortadoğu İlişkileri E. Büyükelçi Güner ÖZTEK Rapor 14: Balkanlarda Siyasi İstikrar ve Geleceği Prof. Dr. Hasret ÇOMAK-Doç. Dr. İrfan Kaya ÜLGER Rapor 15: Uluslararası Politikalar Ekseninde Kafkasya Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY Rapor 16: Afrika Vizyon Belgesi Hasan ÖZTÜRK 17 Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını Rapor 17: Terör ve Terörle Mücadele M. Sadi BİLGİÇ Rapor 18: Küresel Isınma ve Türkiye'ye Etkileri Doç. Dr. İrfan Kaya ÜLGER Rapor 19: Güneydoğu Sorununun Sosyolojik Analizi M. Sadi BİLGİÇ Dr. Salih AKYÜREK Doç. Dr. Mazhar BAĞLI Müstecep DİLBER Onur OKYAR Rapor 20: Kürt Sorununun Çözümü İçin Demokratikleşme, Siyasi ve Sosyal Dayanışma Açılımı E. Büyükelçi Özdem SANBERK Rapor 21: Türk Dış Politikasının Bölgeselleşmesi E. Büyükelçi Özdem SANBERK Rapor 22: Alevi Açılımı, Türkiye’de Demokrasinin Derinleşmesi Doç. Dr. Bekir GÜNAY-Gökhan TÜRK Rapor 23: Cumhuriyet, Çağcıl Demokrasi ve Türkiye’nin Dönüşümü Prof. Dr. Sami SELÇUK Rapor 24: Zorunlu Askerlik ve Profesyonel Ordu Dr. Salih AKYÜREK Rapor 25: Türkiye-Ermenistan İlişkileri Bilge Adamlar Kurulu Raporu Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY Rapor 26: Kürtler ve Zazalar Ne Düşünüyor? Ortak Değer ve Sembollere Bakış Dr. Salih AKYÜREK Rapor 27: Jeopolitik ve Türkiye: Riskler ve Fırsatlar Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 18 Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını Rapor 28: Mısır’da Türkiye ve Türk Algısı M. Sadi BİLGİÇ-Dr. Salih AKYÜREK Rapor 29: ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Türkiye’ye Etkileri Doç Dr. Cenap ÇAKMAK-Fadime Gözde ÇOLAK Rapor 30: Demokratik Açılım ve Toplumsal Algılar Bilge Adamlar Kurulu Raporu Dr. Salih AKYÜREK Demokratikleşme ve Sosyal Dayanışma Açılımı Bilge Adamlar Kurulu Raporu İleri Teknolojiler Çalıştayı ve Sergisi (İTÇ 2010) Sonuç Raporu BİLGESAM Dergiler Bilge Strateji Dergisi Cilt 1, Sayı 1, Güz 2009 Bilge Strateji Dergisi Cilt 1, Sayı 2, Bahar 2010 Bilge Strateji Dergisi Cilt 1, Sayı 3, Güz 2010 Bilge Strateji Dergisi Cilt 2, Sayı 4, Bahar 2011 Söyleşiler Bilge Söyleşi-1: Türkiye - Azerbaycan İlişkileri Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi Elif KUTSAL Bilge Söyleşi-2: Nabucco Projesi Arzu Yorkan ile Söyleşi Elif KUTSAL-Eren OKUR Bilge Söyleşi-3: Nükleer İran E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN ile Söyleşi Elif KUTSAL 19 Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını Bilge Söyleşi-4: Avrupa Birliği Dr. Can BAYDAROL ile Söyleşi Eren OKUR Bilge Söyleşi-5: Anayasa Değişikliği Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi Merve Nur SÜRMELİ Bilge Söyleşi-6: Son Dönem Türkiye-İsrail İlişkileri E. Büyükelçi Özdem SANBERK ile Söyleşi Merve Nur SÜRMELİ Bilge Söyleşi-7: BM Yaptırımları ve İran Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI ile Söyleşi Sina KISACIK Bilge Söyleşi-8: Füze Savunma Sistemleri ve Türkiye Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi Eren OKUR 20 Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını 21
© Copyright 2024 Paperzz