SANAT ÜRETİMİNDE EŞZAMANLILIK DURUMU y o g u n l u k Sempozyumda ele alınacak olan konu, sanatsal kendi içinde bitmiş bir nesne olarak tasarlanmış eylemin mekânsallığı ve içinde bulunduğu olsa da, mekânla buluştuğu an bir çarpışma mekân ile ilişkisi olacaktır. Burada iki kavramın oluştuğunu söylemek olası. Bu çarpışma, tanımına gerek var: İlki "sanatsal eylem". genellikle bir rastlantısallık üretiyor. "Beyaz Sanat disiplinleri gün geçtikçe daha açık uçlu küp" olarak tanımlanan sergileme mekânları hale geliyor. Kendi içlerindeki sınırları kırıp, belki de bu çarpışmanın beklenmeyen sanat dışı disiplinlere doğru uzandıkça "sanat" sonuçlarını en alt düzeye indirebildiği için kavramı sabit tanımlardan uzaklaşıyor. yeğleniyor. Soyut, zamansız ve dünyanın İkinci kavram olan "mekânsallık" ise en temel neresine giderseniz gidin aynı olan bu "yersiz" anlamıyla "eşzamanlılık durumu", yani aynı mekânlar, özerk nesneleri neredeyse rahat anı paylaşma hali. Buna göre mekân yalnızca ettiriyor. Öte yandan içine yerleşeceği mekân ile "belirli fiziksel sınırlar içinde kalan boşluk" en baştan varoluşsal bir ilişki kurmayı amaç olarak değil, o anı paylaşanlar ve aralarındaki olarak ortaya koyan ve bunu başarabilen bir ilişkisellik ile oluşuyor. Buna göre belirli bir sanatsal üretim, içine yerleştiği mekânda ortamın eşzamanlı olarak paylaşılmasının her tümden bir değişime de yol açabiliyor. seferinde yeni bir mekânsallık oluşturduğu Bu durum yepyeni bir mekânsal bütünlük rahatlıkla söylenebilir. deneyimi oluşturabiliyor. Kullanılan araçlar, malzemeler ve teknikler Sanatsal üretimin kendi içinde de bir farklı olsa da her tür sanatsal eylem mekân mekânsallığa sahip olduğu gözden kaçmamalı. içerisinde cereyan ediyor. Eylemin (dolayısıyla Renklerin tuval üzerindeki eşzamanlılığı resmi sanatsal ürünün) mekân ile ilişkisi ise üretim meydana getiriyor, seslerin eşzamanlı sürecindeki niyetlere göre değişkenlik örgütlenmesi bir müzik yapıtını doğuruyor. gösteriyor. Sanat ürünü, içinde yer aldığı Renklerin tuval üzerindeki yerlerinin değişmesi mekânsal bağlamdan bağımsız, özerk, nasıl resimde nitel bir değişime yol açıyorsa, 1/6 ses kaynaklarının mekân içerisindeki SEMPOZYUM TAKVİMİ Özet teslimi 15.01.2015 Özet değerlendirme duyurusu 15.02.2015 Bildiri tam metin teslimi 11.05.2015 konumlarının, giderek -yer parametresine bağlı olarak- aralarındaki ilişkinin değişimi de müzik yapıtının niteliğini değiştiriyor. Ya da bir tiyatro metninin zorunlu artzamanlı BİLİM KURULU Aykut Köksal Mehmet Nemutlu Gülşen Özaydın Önay Sözer Uşun Tükel yapısına boyun eğmeyen, seyirciyi de içeren tiyatral mekânın eşzamanlılık olanağını kullanan tiyatro üretimi, sözünü bu ilişkisellik üzerinden söylüyor. DÜZENLEME KURULU Ömer Devrim Aksoyak Nil Aynalı Eğler İsmail Eğler Semra Güler Elif Tekir Saadet Tuğçe Tezer Sempozyum yukarıda tanımlanan türde ilişkiselliğin olanakları üzerine düşünmeyi amaçlıyor. Mekânı ve mekânsallığı kendi varoluşunun bir parçası olarak gören sanat ürünleri ve onları ortaya koyan sanatsal eylemler sempozyumun ana konusunu oluşturuyor. Bu vesile ile, mekân ve mekânsallık kavramlarını ÖZET TESLİMİ Bildiri özeti teslimi, 15.01.2015 tarihinde maksimum 500 sözcük içinde katılımcının kimlik bilgisiyle birlikte, telefon numarası ve e-mail adresi bilgilerini içerecek biçimde, aşağıda belirtilen sempozyum iletişim adresine iletilecektir. sanat üretiminin içinden ele almak, mekân hakkında ancak sanatsal eylem içinde ortaya çıkabilecek yeni kavrayış derinliklerine ulaşmak temel niyetlerin başında geliyor. Sempozyum temasının kuramsal açılımı için, aşağıda, Aykut Köksal’ın konuya ilişkin SEMPOZYUM İLETİŞİM ADRESİ aksam@msgsu.edu.tr bir metni yer alıyor. 2/6 Bir Eşzamanlılık Durumu Olarak Mekânsallık Üzerine Lessing olur. Lessing Laocoon başlıklı çalışmasında, şiirin zaman içinde art arda sıralanan, eklemlenmiş seslerden yararlandığını, resmin ise şiirden farklı gösterge ve araçları, yani mekân içinde yer alan biçim ve renkleri kullandığını söyler ve resimde yer alan Felsefenin bugün de tartıştığı kavramların düzenlemelerin eşzamanlılık içerdiğini belirtir.³ büyük bir bölümünü ortaya atan Kant, Saf Aklın Lessing'in açtığı yoldan ilerleyerek, zamansal Eleştirisi'nde şöyle diyordu: "a priori bilginin olanın karşısında mekânsallığın bir ilkeleri olarak duyusal görünün iki saf biçimi eşzamanlılık durumu/olanağı oluşturduğunu vardır: mekân ve zaman"¹. Deleuze, Kant'ın bu söyleyebiliriz. Eşzamanlılık durumu, Lessing'in kavramsallaştırmasını, "beliren her şey zaman resim üzerinden verdiği örnekte, bir ontolojik ve mekânın koşulları altında (...) belirir"² diye olanağın sonucu olan belirli bir olgu olarak aktarır. Buradan yola çıkarak, sanat nesnesinin, ortaya çıkıyor. zamansal ve mekânsal olmak üzere iki farklı gerçeklik tanımladığını söyleyebiliriz. Yapısal bir çözümleme, zamansal olanın, öğelerin ¹ Emmanuel Kant, Critique de la Rasion pure, Frans.: A. Tremesaygues ve B. Pacaud, Paris, 1968, s. 55. zaman içindeki peş peşeliğine dayandığını, mekânsallığın ise öğelerin eşzamanlılığıyla ² Gilles Deleuze, Kant Üzerine Dört Ders, Çev.: Ulus Baker, İstanbul, 2007, s. 27. gerçeklik kazandığını gösterir. Bu bağlamda ³ Lessing, Laocoon, Paris 1990, s. 120 Sanat tarihçisi Lionello Venturi, Lessing’in bu kuramsal açılımı yapmasından sonra, o güne dek sadece “güzel sanatlar” olarak tanımlanan resim, heykel ve mimarlığın, “figüratif sanatlar” ya da “plastik sanatlar olarak adlandırılmaya başlandığını söylüyor; bkz. Lionello Venturi, Histoire de la critique d’art, Frans.: Juliette Bertrand, Paris 1969, ss. 159-160. eşzamanlılığı kavramsallaştıran düşünürlerin başında Lessing gelir. 18. yüzyılda, şiirle resmin temsil olanaklarının karşılaştırılması, önde giden estetik tartışmalarından biridir. Ayrımı net bir biçimde yapan ve tartışmayı sonlandıran 3/6 Bugün şiir gibi zamansallıkla, resim gibi söylüyor.⁴ Sanat nesnesinin içerdiği öğelerin mekânsallıkla kendini gösteren disiplinlerin iç ilişkileri, sadece plastik sanatlarda değil, yanı sıra, müzik, tiyatro ya da çağdaş sanat gibi öteki sanat disiplinlerinde de belirleyici olur. mekân-zamansal bir yapı taşıyan disiplinlerden İkinci Viyana Okulu'nun hocası Schönberg, söz ediyoruz. Eşzamanlılık olanağının önce -atonal yazıyla- sesler arasındaki ilişkiyi yer/mekân/bağlam ilişkisinde nasıl bir rol özgürlüğe kavuşturacak, doğa modellerini oynadığını görebilmek içinse tarihsel sürece terkedip soyutlama düşüncesine geçecek, daha bakmak gerek. sonra da, atonaliteden geriye dönüşü olanaksız kılacak bir dizge olarak 12 ses yazısını 20. yüzyıl başının modernizmi hem geliştirecektir. Schönberg-Kandinski yakınlığı modernleşme sürecinin zorunlu sonucu olarak ve mektuplaşmaları iki disiplin arasındaki ortaya çıkar, hem de modern sanat nesnesini koşutluğun göstergesidir. bir kendilik olarak ontolojik sınırlarına götürür. Modernleşme sürecinin başında, anlam Modernizmin bu içe kapalı anlam bağlamı, bağlamını doğa modellerini yeniden üretme kendiliği (entité'yi) de ontolojik bir olarak tanımlayan sanat üretimi, bu kez sorgulamanın eşiğine getirir. Bunun zorunlu nesnenin içine yönelecek, nesneyi oluşturan sonucu, 20. yüzyılın ikinci yarısında kendiliğin öğelerin soyut iç ilişkiler düzeni yeni anlam dağılması olacaktır. Başka bir deyişle bağlamını oluşturacaktır. Önay Sözer, böylece modernleşme sürecinin bağlamdan kopardığı Lessing'in tanımladığı genel anlamdaki sanat nesnesi, yeniden bağlamla ilişki içine eşzamanlılıktan, özel anlamda bir eşzamanlılığa giren ve bağlamla birlikte anlamlanan bir geçildiğini ve "bu resim için tek ve temel bir ilke üretim alanı tanımlar. aranacak olursa bunun tüm resmin, yalnızca yüzey üzerindeki biçim ve renklerin eşzamanlı ⁴ Önay Sözer, “ Sanatın Kendine Bakışı”, Cumhuriyet, 31 Mart 1979, s. 2. bağıntılarından kalkılarak üretilmesi olduğunu" 4/6 İçe dönük bir gerçeklik olarak nesnenin Başka bir deyişle, metnin artzamanlı dağılması, bağımsız disiplinlerin tanımladığı (diachronique) kuruluşu sahne üzerindeki resim, heykel gibi özerk kendiliklerin de ortadan oyunun tek doğurucu/belirleyici öğesiydi. kalkmasını getirecek, artık sözünü mekânsal Kuşkusuz, oyun alanı-seyirci ilişkisindeki kopuş bağlamla kurduğu ilişki üzerinden söyleyen ve sahnenin apollonsu içe kapanması sonucunda çağdaş sanat üretimi, disiplinlerarası tiyatral yerin parçalanması, tiyatronun, akışkanlığa kapılarını açacaktır. Belirgin tümel mekânın olanaklarını kullanmasını da özelliklerinden biri medium çoğulluğu olan bu engelliyordu. Tiyatronun, metnin yapı üretim, eşzamanlılık/mekân/bağlam ilişkisine de kuruculuğundan kurtularak özgürleşmesi, yeni açılımlar getirir: eşzamanlılık olanaklarıyla mekânın getirdiği eşzamanlılık olanağına yeni bir ontoloji tanımlayan güncel medium'ların kavuşmasının da yolunu açacaktı. varlığı, farklı medium'ların bu olanağı daha da Metnin zorunlu kıldığı artzamanlı yapının çoğaltan eşzamanlı birlikteliği, üretimin karşısında eşzamanlılık olanağını ilk kez öne tanımladığı mekân-zamansal yapı ve bu yeni süren Vsevolod Meyerhold oldu. Brecht, yapının verili bağlamla kurduğu ilişki. tiyatral mekânı bütünlüğüne kavuşturamadı, ama yanılsama sahnesinin dördüncü duvarını Tiyatro ve müziğin içe kapalı kendilikler yıkarak bu bütünlüğe doğru giden yolda büyük olmaktan kurtulması, bu disiplinlerde de bir adım attı ve çağdaş tiyatronun kutu sahnenin eşzamanlılık olanağını belirleyici kılıyor. kısıtlarından kurtulmasında belirleyici oldu. Rönesans'ta, yani modernleşme sürecinin başında, seyirciden uzaklaşarak kendisini yanılsama sahnesine (kutu sahneye/Aristotelesçi sahneye) kapatan oyun alanı, oyun metninin ⁵ Burada yeniden, Lessing’in, resmin şiirden eşzamanlılık olanağıyla farklılaştığını belirtirken şiirin zamansal yapısından söz ettiğini anımsayalım; bkz. Lessing, s. 120. (yazınsal metnin) zorunlu zamansal yapısını⁵ yeniden üretmekten öteye gidemiyordu. 5/6 Tiyatro gibi müzik de, sadece zamansal değil yeni anlatım yollarına kapı açtığını ve mekânsal bir üretim alanı. Müzik yazısında sanatçının dünyaya yanıt vermesi için geniş bir zamansallık yatay eksende kendini gösterirken, söz alanı oluşturduğunu söyleyebiliriz. mekânsallık/eşzamanlılık düşey eksende ortaya çıkıyor. Mekânsallık olanağının, pek çok bestecinin üretiminde mekânsal çalışmaların Aykut Köksal’ın doğuşunu getirdiğini biliyoruz. “Bu Mekân Artık Bu Yer Değil” Mozart, 4 Orkestra İçin Re Majör Serenat'ta, başlıklı yazısından (İsimsiz, 12. İstanbul Bienali, 2011 dört orkestranın eşzamanlı birlikteliğini kataloğu, İstanbul, 2011, ss. 68-78). müziğinin yapı kurucusu kılıyor. Don Giovanni operasının balo sahnesinde ise, üç ayrı orkestra, farklı ritmlerdeki üç ayrı dansı (saray dansı, burjuva dansı, köylü dansı) eşzamanlı seslendirerek, üç farklı toplumsal sınıfı müziğe (sahneye) eşzamanlı aktarıyor. Eşzamanlılık olanağını taşıyan mekânsallığın ana paradigma konumuna yükselmesi ise, 1950 sonrasında gerçekleşiyor. Müziğin de kapalı bir kendilik olmaktan çıkması ve ses kaynaklarının mekân içinde dinleyiciyle birlikte örgütlenmesi, bu dönüşümün ana göstergesi oluyor.⁶ Sonuç olarak, eşzamanlılık olanağının sadece ⁶ 1950 sonrası müzik üretimindeki mekânsallık için bkz. Aykut Köksal, “Çağdaş Müzikte Mekânsal Çalışmalar”, Anlamın Sınırı, İstanbul, 2009, ss. 224-245. bir ontolojik durumun zorunlu sonucu olmakla kalmadığını, tüm mekânsal üretim alanlarında 6/6
© Copyright 2024 Paperzz