MEKTUBUNDA DİYORSUN Kİ

MEKTUBUNDA
DİYORSUN Kİ
1
MEKTUBUNDA DİYORSUN Kİ
Orijinal Adı: Letters from Skye
Yazarı: Jessica Brockmole
Genel Yayın Yönetmeni: Meltem Erkmen
Çeviri: Duygu Filiz İlhanlı
Editör: Elif Dinçer
Düzenleme ve Kapak Uygulama: Nurhan Seyrekbasan
1. Baskı: Eylül 2014
ISBN: 978-9944-82-923-6
YAYINEVİ SERTİFİKA NO: 12280
© 2013 Jessica Brockmole
Türkçe Yayım Hakkı: Anatolialit Ajans aracılığı ile
© Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. San. Ltd. Şti.
Baskı ve Cilt: Kitap Matbaacılık
Davutpaşa Cad. No: 123 Kat: 1 Topkapı / İstanbul
Tel : (0212) 482 99 10 (pbx)
Fax : (0212) 482 99 78
Sertifika No: 16053
Yayımlayan:
Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. San. Ltd. Şti.
Osmanlı Sk. Osmanlı İş Merkezi 18/4-5 Taksim / İstanbul
Tel: (0212) 252 38 21 (pbx) Faks: (0212) 252 63 98
İnternet adresi: www.epsilonyayinevi.com
e-mail: epsilon@epsilonyayinevi.com
2
MEKTUBUNDA
DİYORSUN Kİ
Jessica Brockmole
Çeviri:
Duygu Filiz İlhanlı
3
4
Nefesim,
ışığım,
yüreğimin uçuştuğu.
Jim’e.
5
6
Birinci Bölüm
Elspeth
Urbana, Illinois, A.B.D
5 Mart, 1912
Sayın Bayan,
Umarım çok ileri gittiğimi düşünmezsiniz, ama Bir Kartalın Yuvasından isimli kitabınıza duyduğum hayranlığı ifade
etmek üzere yazmak istedim. İtiraf etmeliyim ki genelde şiir
seven bir adam değilim. Çoğu zaman sayfa uçları kıvrılmış bir
Huck Finn baskısıyla ya da ölümcül riskler ve kaçışların konu
edildiği romanlarla ilgilenirim. Ama şiirleriniz yıllardır hiçbir
şeyin başaramadığı kadar dokundu bana.
Bir süredir hastanedeyim ve sizin kısa kitabınız beni hemşirelerden daha fazla neşelendirdi. Özellikle de amcam Phil gibi
bıyıkları olan o hemşireden. O da bana yıllarca herkesin dokunduğundan fazla dokundu, ama daha az heyecan verici bir
şekilde. Çizimime dönebilmem için beni kaldırmaları konusunda sık sık doktorların başının etini yiyorum. Daha geçen
7
hafta dekanın atını mavi renge boyadım ve aynı şeyi teriyerine
de yapmayı ummuştum. Ama kitabınız elimde olduğu müddetçe, bir de portakallı jöle getirmeye devam ettikleri sürece
burada kalmaktan memnunum.
Şiirlerinizin çoğu hayatın korkularını ezmek ve bir sonraki
zirveye tırmanmakla ilgili. Tahmin edebileceğiniz gibi, sinirlerimi oynatan birkaç şey var (kıllı hemşirem ve onun ısrarcı
termometresi haricinde). Ancak sizin gibi eseri yayınlanmış
bir yazara davetsizce mektup yazmak, açık ara en cüretkâr davranışımmış gibi görünüyor.
Bu mektubu Londra’daki yayıncınıza gönderiyorum ve size
ulaşması için dua ediyorum. Ve eğer size, ilham veren şiirinizin karşılığını bir şekilde verebileceksem -örneğin bir at resmetmek gibi- sadece söylemeniz yeterli.
Büyük hayranlıkla,
David Graham
Skye Adası
25 Mart 1912
Sayın Bay Graham,
Siz Amerikalıların deyimiyle bir ‘hayrandan’ bana gelmiş
ilk mektubumu okurken, izlemek için toplanan herkesin minicik postanemizde yarattığı tantanayı görmeliydiniz. Sanırım
zavallılar, adamızın dışında kimsenin benim şiirlerime göz
atacağını düşünmemişlerdi. Onlar için hangisi daha heyecan
vericiydi bilmiyorum; birisinin gerçekten kitabımı okumuş
olması mı yoksa o kişinin Amerikalı olması mı. Ne de olsa
hepiniz kanun kaçağı ve kovboysunuz, öyle değil mi?
8
Mütevazı küçük çalışmalarımın Amerika’ya kadar yayılması konusundaki şaşkınlığımı itiraf etmeliyim. Bir Kartalın Yuvasından en son kitaplarımdan biri ve bu kadarcık zaman içinde okyanusun diğer tarafına gidebileceğini hiç tahmin edemezdim. Lakin siz kitabı edindiğinize göre, o lanet olası şeyi
okuyan tek kişinin ben olmadığımı bilmekten memnunum.
Şükranlarımla,
Elspeth Dunn
Urbana, Illinois, A.B.D
10 Nisan, 1912
Sayın Miss Dunn,
Beni daha çok sersemleten hangisi bilmiyorum; Bir Kartalın Yuvasından’ın ‘en son kitaplarınızdan’ biri olması mı yoksa
böyle değerli bir şairden cevap almak mı. Eminim şiirde ölçüleri yazmak ya da olağanüstü uyaklardan oluşan (dâhiyane,
şaşırtıcı, zekâ dolu uyaklar) bir liste oluşturmakla çok meşgulsünüz. Ben ise, James Gang, diğer kanun kaçakları ve kovboylarla banka soymakla meşgulüm.
Kitabınızı bana, Oxford’da olan bir arkadaşım gönderdi. Çalışmalarınızın burada, Birleşik Devletler’de basıldığını
görememem beni şaşırttı, hatta dehşete düşürdü. Üniversite
kütüphanesindeki detaylı araştırmam sonucunda bile bir şey
çıkmadı. Artık kitapçı raflarında başka kitaplarınızın da olduğunu bildiğime göre, arkadaşıma bana daha fazlasını göndermesi için başvurmalıyım.
Benimkinin ilk ‘hayran’ mektubunuz olmasına hayret ettim. Mektubumun bir yığının içinden bir tanesi olacağından
9
emindim, bu yüzden yazdıklarımı ilginç ve esprili hale getirebilmek için çok uğraşmıştım. Belki de diğer okuyucular benim gibi cüretkâr (ya da atak) değillerdi?
Saygılarımla,
David Graham
Not: Skye Adası nerede?
Skye Adası
1 Mayıs 1912
Bay Graham,
Benim güzeller güzeli adamın nerede olduğunu bilmiyor
musunuz? Rezalet! Bu benim Urbana, Illinois’i hiç duymadığımı söylemem gibi olurdu.
Yaşadığım ada, İskoçya’nın kuzeybatı kıyısında yer alıyor.
Başka bir yerde olduğunu düşünmediğim vahşi, çarpıcı, yeşil
bir güzellik. Koyun etrafındaki tepelerin üstünde yer alan, evimin olduğu, yaşadığım yer Peinchorran’ın bir resmini ilişikte
gönderiyorum. Şunu bilmenizi isterim ki, size bunu çizebilmek için koyun etrafından tırmanmak, karşı tepedeki keçi
yolundan ağır ağır çıkmak ve dikenler ya da koyun dışkısıyla
kaplı olmayan bir parça ot bulmak zorunda kaldım. Sizden
de, bana Urbana, Illinois’in bir resmini gönderdiğinizde aynısını yapmanızı beklerim.
Urbana’da ders mi veriyorsunuz? Tahsil mi görüyorsunuz?
Korkarım Amerikalıların üniversitede yaptıklarının ne olduğunu bilmiyorum.
Elspeth Dunn
10
Not: Bu arada bana ‘Bayan’ Dunn1 diye hitap ederseniz
sevinirim.
Urbana, Illinois, A.B.D.
17 Haziran 1912
Sayın Bayan Dunn (lütfen varsayımım için beni affedin!),
Öyle muhteşem şiirler yazmanızın yanında bir de resim mi
yapıyorsunuz? Bana gönderdiğiniz resim olağanüstü. Yapamadığınız bir şey var mı sizin?
Bir kuruş değeri olacak kadar resim yapamadığım için, size
onun yerine birkaç kartpostal gönderiyorum. Bir tanesi üniversitedeki oditoryum; ikincisi kütüphane binasındaki kule.
Fena sayılmaz, değil mi? Illinois muhtemelen Skye Adası’ndan
mümkün olabileceği kadar farklı. Görünürde bir tane bile dağ
yok. Kampustan çıkınca tek görebildiğim şey, göz alabildiğine
uzanan mısır tarlalarından ibaret.
Sanırım herhangi bir üniversite öğrencisi Amerikalının
yapacağını yapıyorum: ders çalışmak, çok fazla turta yemek,
dekana ve atına işkence etmek. Doğa bilimleri dalındaki çalışmalarımı bitiriyorum. Babam tıp fakültesine girmemi ve bir
gün onun yanında çalışmamı umuyor. Geleceğimle ilgili onun
kadar kararlı değilim. Şimdilik yalnızca, okuldaki son yılımı
sağ salim bitirmeye çalışıyorum!
David Graham
1 Burada ‘Bayan’ sözcüğü evli kadınlara özgü Mrs. hitabı yerine kullanılmıştır.
(e.n.)
11
Skye Adası
11 Temmuz 1912
Bay Graham,
‘Yapamadığınız bir şey var mı?’ diye soruyorsunuz. Evet,
dans edemiyorum. Ya da deri tabaklayamıyorum. Fıçı yapamıyorum ve zıpkınla da avlanamıyorum. Ve yemek yapmak
konusunda da pek iyi sayılmam. Geçen gün çorbanın altını
yaktığıma inanır mısınız? Ama oldukça iyi şarkı söyleyebilir,
tüfekle isabetli atış yapabilir, boru çalabilirim (hepimiz yapmıyor muyuz?). Ayrıca amatör bir jeolog olduğum söylenebilir.
Hayatım buna bağlı olsa bile fırında kuzu pişiremem ama harika Noel tatlısı yaparım.
Açıksözlülüğümü affedin ama neden bütün zamanınızı (ve
sağlığınızı) ruhunuza hitap etmeyen bir çalışmaya adıyorsunuz? Eğer üniversiteye gitme şansım olsaydı, ilgimi çekmeyen
bir konu üzerinde bir dakikamı bile harcamazdım.
Üniversite günlerimi şiir okuyarak geçirdiğimi düşünmek
hoşuma gider, çünkü zaman geçirmenin daha iyi bir yolu yoktur, ama ‘gerçek bir şair’ olarak kendimi kanıtlamaya çalıştığım onca yıldan sonra bana bir şeyler öğretebilecek bir profesörü muhtemelen bulamam.
Hayır, ben her ne kadar bir hanımefendiye yakışmayacak
gibi gelse de, jeoloji okurdum. Ağabeyim Finlay sürekli denize
açılıyor ve bana okyanustan taşlar getiriyor. Bu taşların nereden geldiğini ve nasıl olup da Batı Adaları’na sürüklendiklerini merak etmeden yapamıyorum.
İşte, artık gizli arzularımı biliyorsunuz! Karşılığında ilk doğan çocuğunuzu almam gerekebilir. Ya da sanıyorum bunu
sizin bir sırrınızla değiş tokuş edebilirim. Eğer doğa bilimleri
12
okuyor olmasaydınız ne okurdunuz? Hayatınızda yapmayı her
şeyden çok isteyeceğiniz şey nedir?
Elspeth
Urbana, Illinois, A.B.D.
12 Ağustos 1912
Sayın Rumpelstiltskin,2
Eğer bana boru çalmayı öğretirseniz size dans etmeyi öğretebilirim!
Bence jeolojinin bir hanımefendiye uygun olmayan hiçbir
yanı yok. Neden adanızdan üniversite eğitimi için kaçmadınız? Eğer Illinois’den jeolojik anlamda daha ilginç bir yerde
yaşasaydım, benzer bir alanı düşünebilirdim. Hep Amerikan
Edebiyatı okumayı hayal etmiştim -Twain, Irving, ve benzerleri- ama babam, dört yılımı ‘hikâye okuyarak’ geçirmem için
para ödemeyi reddetti.
Peki her şeyden çok neyi yapmak isterdim? Bu basit bir
soru ama cevabı itiraf etmek konusunda pek istekli değilim.
Korkarım sonunda ilk doğan çocuğumu kabul etmek zorunda
kalacaksınız.
David
2 Grimm Kardeşler tarafından derlenen bir masalın kahramanı (e.n.)
13
Skye Adası
1 Eylül 1912
Bay Graham,
Şimdi ilgimi çektiniz! Yoksa hep minik bir oğlan çocuğu
olma özlemi mi çektiniz? Bir gemi kaptanı? Sirk akrobatı?
Seyahat eden bir parfüm satıcısı? Söylemelisiniz, yoksa kendi
kendime tahminler yürüteceğim. Ne de olsa ben bir şairim ve
perilerle hayaletlere inanan insanlar arasında yaşıyorum. Hayal gücüm oldukça canlı.
Neden adanın dışında bir yere okumak için gitmediğimi
sormuşsunuz. İtiraf etmem gereken bir şey var. Ve bu oldukça
utanç verici.
Derin bir nefes alayım.
Skye’ın dışına hiç çıkmadım. Tüm hayatım boyunca.
Gerçekten! Nedeniyse… şey, teknelerden korkuyorum. Yüzemiyorum ve yüzme öğrenmek için bile denize girmekten
korkuyorum. Biliyorum, muhtemelen bana gülerken sandalyenizden düşmek üzeresiniz. Adada yaşayan bir insan, sudan
mı korkuyor? Ama işte duydunuz. Üniversitenin cazibesi bile
beni bir tekneye ayak basmaya ikna edemez. Ah, denedim.
Gerçekten denedim! Bir burs sınavına girmeyi bile planladım.
Hatta valizimi bile topladım. Finlay ve ben, birlikte deneyecektik. Ama o feribotu gördüğümde… şey, denize açılmaya
değmeyeceğini düşündüm. Teknelerin suyun üzerinde yüzmesi bana doğru gelmiyor. Ne kadar viski içersem içeyim bu
konuda ikna olmam.
İşte! Şimdi benimle ilgili iki sırra sahipsiniz. Jeolojiye yönelik saçma tutkumu da sulara ve teknelere karşı olan çok daha
saçma korkumu da biliyorsunuz. Artık bana sırrınızı rahatlıkla
14
verebilirsiniz. Bana gerçekten güvenebilirsiniz, söyleyecek başka kimsem de yok zaten (koyunlardan başka).
Elspeth
Not: Lütfen bana Bayan Dunn demeyi bırakın.
15
İkinci Bölüm
Margaret
Sınır hattı
4 Haziran 1940, Salı
Anneciğim,
Bir başka grup daha teslim edildi! Yemin ederim, tüm
Edinburgh’da o bombalardan uzağa, kırsal kesime tahliye etmediğimiz bir çocuk bile kalmadı. Bu üçü pek çoğundan iyiydi; en azından kendi burunlarını düzgünce silebiliyorlardı.
Bu grubu yerleştirmek zorundayım, sonra da Bayan Sunderland’e Peebles’taki çocuklarını ziyaret edeceğime söz verdim. Paul’den mektup var mı?
Sevgiler ve öpücükler,
Margaret
16
Edinburgh
8 Haziran 1940
Margaret,
Kendini çok hırpalıyorsun; Aberdeenshire’dan daha yeni
döndün! Çoğu genç kadın sargı sararak, zırh dikerek ya da
bugünlerde genç kadınlar ne yapıyorsa onu yaparak tek bir
yerde kalmayı tercih ediyor. Ama sen, Fareli Köyün Kavalcısı
gibi, peşinde tüm o zavallı çocuklarla İskoç kırsalında dolaşıp duruyorsun. Senin, pusulanın bir ucunu diğerinden ayırt
edemediğini bilmiyorlar mı? Ayrıca sen de burnunu düzgünce
silmeye daha yeni yeni başlamadın mı?
Hayır, canım, Paul’den mektup yok. İnancını koru. Eğer
o çocuktan bekleyeceğin tek bir şey varsa o da bir mektuptur.
Sonra belki yüz tane daha.
Kendine dikkat et,
Annen
Hâlâ sınır hattı
12 Haziran 1940, Çarşamba
Anneciğim,
Eğer en iyi arkadaşım, Kraliyet Hava Kuvvetleri ile Avrupa’da uçmaya gidebiliyorsa, neden ben İskoçya’ya uçamıyorum?
Ancak ondan haber almadın, değil mi? Herkes Kraliyet
Hava Kuvvetleri’nin Dunkirk’te olmadığını söylüyor, fakat
Paul, “Hemen döneceğim,” demişti, o zamandan beri de yazmadı. Başka nereye gitmiş olabilir? Ya pulu bitti ya da Fransa’dan dönmedi.
17
Gerçekten, endişelenmemeye çalışıyorum. Ufaklıklar annelerinden uzakta yeterince endişe ediyorlar; onları daha fazla
üzmek istemiyorum.
Sabah Peebles’a, oradan da Edinburgh’a geçeceğim. Çay
hazırlayıp Mackie’nin fırınından kek al ve beni bekle! Veya
Inverness’a varana dek trenden inmeyebilirim…
Sevgiler ve öpücükler,
Margaret
Edinburgh
15 Haziran 1940
Margaret,
Eğer seni eve gelmen için kandıracak şeyin Mackie’nin kekinden bir tabak olduğunu bilseydim, bunu uzun zaman önce
denerdim, şeker karneyle olsun ya da olmasın!
Hâlâ Paul’den haber yok. Ama savaş zamanı mektuba bel
bağlayamazsın. Daha önce onun için bu kadar çok endişelendiğini hatırlamıyorum. Bu genç sadece bir mektup arkadaşı
değil miydi?
Annen
Peebles
17 Haziran 1940, Pazartesi
Anne,
Evet, hâlâ Peebles’tayım. Trenler kargaşa halinde ve burada
onu valizime atıp beraberimde Edinburgh’a götürmem için
18
bana yalvarıp duran, çok ısrarcı bir Annie Sunderland var.
Onu ayaklarını yere yapıştırmakla tehdit ettiğimde, bir tane
daha masal için yalvarıyor. Biliyorsun onu, o kocaman kahverengi gözleri. Nasıl karşı koyabilirim? Tabii ki annesini özlüyor, ama burada Annie ve oğlanların yanında kaldıkları aile bir
harika. Bayan Sunderland’e iyi haberler verebilirim.
Sanırım, Paul’ün bir mektup arkadaşından daha fazlası
olabileceğini sana söylemeliyim. En azından o böyle görüyor.
Bana âşık olduğunu söylüyor. Bence bu oldukça gülünç, bunu
ona da söyledim. Biz sadece arkadaşız. Şüphesiz çok iyi arkadaşlarız. Tepelere ve kayalıklara nasıl tırmandığımızı ve bir
sandviçi nasıl paylaştığımızı hatırlıyor musun? Ama aşk? Sana
daha önce söylemedim çünkü güleceğinden emindim. Saçmalıyor, değil mi?
Yarın ya da ertesi gün evde olabilirim, Peebles’tan oraya kadar tüm yolu adım adım yürümek zorunda kalsam bile. İleri!
Sevgiler ve öpücükler,
Margaret
POSTANE TELGRAF
18.06.40 PLYMOUTH
MARGARET DUNN, EDINBURGH
MAISIE ENDİŞELENME GÜVENDEYİM=
PLYMOUTH’TAN AYRILIYORUM=
SENİ DÜŞÜNÜYORUM=
PAUL+
19
Anne!
Yazdı!
Telgrafı masanın üzerine bırakılmış halde gördüm ve kiliseden dönüşünü bekleyemedim. Güneye giden treni kaçıracağımdan endişe ettim. Bütün kekleri paketledim. Onun için
çok makbule geçecek. Umarım senin için sorun olmaz.
Valizim ve ben doğruca Waverley İstasyonu’na gidiyoruz.
Oraya vardığımda sana yazarım.
Paul yazdı.
Margaret
Edinburgh
18 Haziran 1940
Ah, Margaret’im,
Bu mektubu asla gönderemeyeceğimi biliyorum; kelimeleri kâğıda döktüğüm an mektubu yırtıp atacağım. Keşke
masadaki notunu okumamın yanında boş kek tabağındaki
kırıntıların da kalbimi nasıl paramparça ettiğini bilseydin.
Keşke birisinin ardından küçücük bir an için bile koşmanın
nasıl bir his olduğunu bilseydin. Onu kollarında tuttuğunda,
sadece bir anlığına dünyanın durduğunu sonra yeniden son
hızla dönmeye başladığını, başının dönmesiyle yere düştüğünü hissetseydin. Keşke her merhabanın yüz elvedadan daha
fazla incittiğini bilseydin. Ah bir bilseydin.
Ama bilmiyorsun. Sana hiç anlatmadım. Senin benden
sakladığın hiç sırrın yok, ama ben bir yanımı senden gizli tuttum hep. Bu, her savaş başladığında duvara çizikler atmaya
başlayan, senin askerinle buluşmak için gittiğin gün hemen
20