Ş E H İ R L E R D E K İ ARAZİLERİN KULLANILIŞ SORUNLARI Charles Abrams Bu yazı Charles Abrams'm «Scientijic American» dergisinde yayımlanan «.The uses of Land in citiesD isimli makalesinden derlenmiştir. Derleyen : Dr. Ayten Çetiner Mimar (İ.T.Ü.) İ.T.Ü. Mimarlik Fakültesi Asistanı Çağımızda şehirlerin başlıca problemi, çeşitli fonksiyonları yerine getirmek için ayrılan arazilerin kullanılışlarının nasıl kontrol edileceğidir. Süratle şehirleşen ülkelerde bu problemin ehemmiyeti daha açık görülmektedir. Çünkü, şehirleşme olayı insanların arsa ve konutlara karşı tutumlarmda derin değişiklikler meydana getirmiştir. Bir nesil önceye kadar iktisatçılar ve politikacılar insan neslinin geleceği hakkında tahminlerde bulunurken, toprak azlığı ve tekeli endişesi içindeydiler. Thomas Malths'tan John Stuart Mill'e kadar olan klâsik toprak iktisatçılarının bu düşünceleri, Henri George'nin teklif ettiği arazi sahiplerinin, dünyanın hakimi olmasını önleyen «Tek vergi» sistemi ile huzura kavuştu. Bu gün ise böyle fikirler geçmişin saflığını hatırlatmaktan ileri gidememektedirler. Çünkü, endüstrileşmiş ekonomide para, hisse senedi, kredi zenginlik ve kuvvet senbolü olarak arazinin yerini almıştır. Günümüzde, toprak ile nüfus arasındaki ilişkide toprak azlığını ve sıkıntısını bize hissettirmemektedir. Lebensraum'un teklif ettiği .şehir ölçeğine göre (acre başına 50 kişi) Batı Almanyada'ki topraklar dünya nüfusunun yerleşmesine yeter. Bu yoğunlukta A.B.D.'nin bütün nüfusu batı sahillerinde (herkes pasifik okyanusunu görecek şekilde) toplanabilir. Halen A.B.D.'nin nüfusunun % 70 i şehir ve banliyölerde toplanmıştır ki, bu saha ancak ülke topraklarının % 1 ini teşkil etmektedir. 2000 senesinde tahmin edilen büyük nüfus artışıda sadece ülke topraklarının % 2 sini kapla- yacaktır. ingiltere'de ise nüfusun % 4 0 ı topraklarının sadece % 4 nü işgal etmektedir. İkinci Dünya Harbi sırasında arazi için ümitsiz harbe giren Japonya'da Tokyo'nun merkezinden yapılan yarım saatlik bir tren yolculuğu inşam, pirinç tarlalarıyle kaplı kırlara götürmektedir. O halde, zamanımızda şehirli için toprak sıkıntısı yoktur. Elindeki sahanın effektif kullanış ve organizasyon problemleri vardır. Çalışma uyku ve dinlenme faaliyetleri için şehir arazisinin kullanma alanlarına dağıtımı gibi... Şehrin entansif gelişmesi, yani arazinin uygun kullanılması halâ incelenmemiş konudur. İtiraf edilmelidir ki, bu hususta söz sahibi olacak şehir ekonomisi henüz bir ilim dalı olarak adlandırılamaz. Bu gün için bir kaç uzman, çok az sayıda teori mevcuttur. Bir başlangıç yapmak üzere tespit edilmiş hakikatler v e gözlemler bulunmaktadır. Şehirlerde arazi problemi, o şehrin gelişmiş veya daha az gelişmiş ülkede olmasma göre değişiklikler arzetmektedir. İktisaden kalkınmış bir memlekette saha problemi arazi kıtlığından değil, toprağın tahsisi, faaliyetlerin yerleştirilmesi ve bunla rın koordinasyonundan doğmaktadır. Daha iyi bir deyimle, plânsızlıktan, sahaların lüzumsuz maksatlar için kullanılmasından, iyi arazilerin yağmasından ortaya çıkmaktadır. Daha az gelişmiş ülkelerdeki şehirler başka türlü bir yer problemine sahiptirler. Bu problem, fakir köy bölgelerinden gelen halka ne yapacaklarıdır. Kendilerine ait olmayan boş arazileri işgal eden bu kütle yanlız dış mahallelerde değil şehrin merkezi kısımlarında da yerleşerek kendilerine gecekondu inşa etmektedirler. Örnek; Peru'nun metropolis sahasındaki gecekondu halkı 1940 da 45.000 iken 1960 da 958.000 olmuştur. Filipinlerde'ki Manila'da 1963 deki 283.000 gecekondu nüfusunun 1980 de 800.000 i bulacağı tahmin edilmektedir. Caracas'ta şehir nüfusunun % 35 şi, Maracaibo'da % 50 si, Santiago'da % 25 i, Ankara'da % 50 si, İstanbul'da % 20 den fazlası gecekondu halkıdır. Bunların çoğu belediye hizmetlerinden mahrumdur. Okulları, kanalizasyonları, su tesisleri bulunmamaktadır. oSu mahalleler, şehirleri sağlık ve yangın tehlikesi altında bırakmaktadırlar. Buna rağmen şehir idarecileri bunları kontrolden ve durumlarını geliştirmekten acizdirler. A z gelişmiş ülkelerde gecekondu probleminin başlıca sebebi, arsa spekülâsyonu ve yüksek arsa fiatlarıdır. Gelişmiş ülkelerin metropolis sahalarında arsa fiatları, vergi ve modern ulaştırma sistemleri ile kont : rol altına alınmaktadır. Bir karşılaştırma yaparsak, ABD'inde arsaya ödenen para (hizmetler hariç) merkezî yerde mülkün (inşaat + arsa) dörtte birinde, banliyölerde ise % 10 undan fazla değildir. A z gelişmiş ülkelerde ise arsaya ödenen para mülke harcananın % 60'mı bulmaktadır. Buna rağmen konut yapımmda ve konut sahibi olmada engeller sadece yüksek arsa fiatları değildir. Yıllık aile geliri umumiyetle 100 dolardan az olan toplumlarda hangi fiatla olursa olsun arsa, bu ailelerin imkânları haricindedir. Ev sahibi olacaklar ipotekle para bulamazlar. Çünkü ipotek sistemi mevcut değildir. Şahsi kredi almak için % 100 e yakın yıllık faiz ödemelidirler. Bazı yerlerde tapu kayıt sistemi de mevcut olmadığından açıkça bir yerin tapusunu da almak mümkün değildir. örnek. Gana'da olduğu gibi... Düzensizliği halletmek, şehirleri yaşanır hale getirmek, fena gelişmeye mani olmak ve gerekli hizmetleri gerçekleştirmek için toprağm kullanılışının kontrolü gerekmektedir. Bunu söylemek yapmaktan çok daha kolaydır. Mutlak krallıklar zamamnda bu ameliye çok basitti. Kral yapılmasını istediği bir şeyi hemen yaptırırdı. Hukukî bir karşı durma yoktu. Oysa günümüzde, hükümetler şahsi toprak sahipliği kavramım saymak mecburiyetindedirler. Toprağm kamuya ait olduğu hallerde dahi, onun kullanılışı, ihtiyacın baskısı v e efkârı umumiyenin fikirleriyle şarta bağlanmıştır. Toprağm kullanılışının kontrolü, dünyanın hiç bir şehrinin henüz tamamiyle tatmin edici bir şekilde çözemediği bir problemdir. Bu problemin çözümüne yardım eden 3 esas mevcuttur. • Uygun bir düzenleme • Vergileme • Toprağm kamulaştırılması Toprağm kullanılışını bir düzene koymak fikri, yeni bir şey olmayıp eski Babylonia şehirlerinde dahi bazı kısıtlamalarla yapılırdı. Endüstri çağı hükümetleri, sıhhat ve emniyeti sağlamak amacı ile konut, diğer fonksiyon alanlarım koruyacak bir kontrol kurmaya zorladı. Bu tarihten sonra şehir gelişmeleri ile ilgili düzenleme çalışmaları ilerlemiş, bölge şartlarının tayini, mesken yapımı, hatta kira kontrolünü içine almıştır. Fakat bu kaidelerin şehir problemlerini çözmede ana faktörler olduğu ispat edilmiş değildir. Örnek. Bina yapımında konulan kaideler her ne kadar hoşa gitmeyecek bir gelişmeyi önlediysede, aynı zamanda mâl oluş fiatmı da artırarak yeni meskenleri dar gelirli ailelerin imkânları dışına çıkardı. Bir çok metropolit sahada bölgelere ayırma (zoning), mesken şartlarını islâh etmekten ziyade, fakir zümreyi cazip yaşayış sahalarmdan uzaklaştırmak için kullanılmıştır. Az gelişmiş ülkelerde arazi kullanma alanlarım bir düzene bağlama siyaseti 212 KONUT KONUT RWDÜSTRI SOSYAL VE IDARI TESISLER KÜLTÜR TICARET ENDÜSTRI V E ULAŞıM SOSYALVE IDARI TESISLER BOS SAHALAR VE DINLENME KÜLTÜR BOS SAHALAR VE VE DINLENME B900 663 NUFUS YÜZ ÖLÇÜMÜ (ACRE) 2698900 (1670tB) B4960 2 599 600 4 609 300 7 592 900 1 647900 5T70000 16138900 NUFUS (604 300) (2002500) (24^000) (876 000) (3950400) (7 782 000) (ŞEHİR MERKEZİNDE) 342 100 322050 958430 155530 360190 1 536000 YÜZÖLÇÜMÜ (ACRE) a. o 10.5 NUFUS VOĞUNLUĞU 161 7.6 *3 7.9 106 20.6 23.9 10.5 x» £9.5 U.7 36J 187 *.8 m. KONUT ALANLARıNDA NUFUS YOĞUNLUĞU mutlak bir başarısızlıktır. Çünkü, bu problemi çözebilmek, iyi bir sonuç elde etmek için gerekli malî ve teknik imkânlara sahip değillerdir. Toprağın vergilenmesi, düzenlemeden çok daha kuvvetli bir kontrol metodudur. Bu, şehir arsalarının uygun şekilde kullanılmasını sağlamak için, sağlam ve arzu edilen bir araç olabilir. Örnek. Pakistan (Birleşmiş Milletler heyetinin tavsiyesi üzerine) muayyen zaman içinde üzerinde bina yapılmayan arsalara ceza vergisi koyan bir kanun çıkarttı. Diğer bir kaç ülkede bu siyaseti takip etmektedirler. Vergileme, spekülâtif kârlar için arsayı elde bekletmeğe engel olan fakat her yerde tatbik edilmek imkânından yoksun olan bir metoddur. Vergileme siyaseti, çeşitli memleketlerde değişiklikler arzetmektedir. Gelişmiş ülkelerde arsadan alman vergi, sosyal bir araç olarak başka işlerde kullanmağa elverişli hale getirilirken, yeni egemenliklerini kazanmış ülkelerde, arsadan hiç vergi alınmamakta bunun dışındaki ülkelerde ise, vergi miktarının yüksekliği ev sahipleri için bir yük olmakta ve arsaya para yatırmamayı teşvik etmektedir. Bilhassa şehirlerde vergileme, şehirlerin ilerlemesinden ziyade gerilemesine sebep olmuştur. Git- NURJS YOĞUNLUĞU tikçe şehirleşen toplumlar için uygun bir verileme sisteminin bulunması, büyük bir çalışmayı icap ettiren problemdir. Toprağm kamulaştırılması, arazinin yalnız kamu hizmetleri için değil endüstri, ticaret, mesken yapımı gibi özel teşebbüse ait olan eylemler içinde istimlâk edilmesidir. Düzenleme ve vergileme işlemleri ile toprağm kullanılışını kontrol edemeyen hükümetler bir hal çaresi bulmak amacı ile, kamulaştırmaya sarıldılar. Bu suretle bir nesil önce düşünülmeyecek olan şahsi haklara tecavüz eden yeni bir siyaset takip ettiler. Bu siyaset, şehirlerin gerilemesine mani olmak için düşünülen bir hal çaresidir. Günümüzde toprak ve paramn serbestçe mübadele edildiği bir dünyada yaşadığımızdan, bu husus ahlâki bakımdan da uygun görülebilir. Bu siyasî buluş, ayni zamanda slumlarmda ortadan kaldırılmasına yardım edecektir, ancak, bazı plâncılar, iktisaden geri kalmış memleketlerde «plânlanmış slumlarm» asgarî hizmetlerle donatılırsa, daha iyi bir çözüm yolu olacağım gösterirken, ABD ve diğer gelişmiş ülkeler acı tecrübelerden sonra, bu fakir ve sıhhat şartlan bozuk, pis semtleri daha iyi şartlarla değiştirmenin kamulaştırmadan sihirli ve kolay bir formülü bulunmadığımda öğrendiler . JŞJL, YGG KONUT ALANLARıNDA NUFUS YOĞUNLUĞU Şehirlerin yapımında ve imarmda hükümetlerin, dolayısiyle mahalli idarelerin aktif bir rol oynamağa başlamaları şahsi toprak mülkiyeti davasını yeni bir şekilde ortaya çıkardı. Bu davada her ülkenin kendine mahsus davranışları vardır. Bilhassa bu husustaki tutumları farklı olan üç devletin karşılaştırılmalarının faydalı olacağı kanısındayız. ABD'ler 175 sene önce, kurulduğu zaman toprak reformu yapıp kullanacaklara toprak teklif etti. Ve sıkı bir mülkiyet hakkı garantisi verdi. Bu suretle şahsi toprak ve mesken mülkiyeti, demokrasinin kuruluşunda «Anayasa» dan daha önemli bir kuvvet oldu. Bu ülke gelişirken, köylü toplumdan endüstrileşmiş şehirli topluma geçişte de devam etti. Son yıllarda Federal Mesken idaresi ve hükümet yardımları ile ferdi mesken mülkiyeti, şimdiye kadar görülmemiş derecede kuvvetlendi. Bugün ülke 210 dan fazla metropolitan araziye ve bunların her biri yüzlerce şehir ve banliyö idarelerine bölünmüştür. Bu idareler çok farklı ve karmakarışık tutumlarla menfaatlerini düşünerek bölgeleme (zoning) kuralları koymaktadırlar. Federal hükümet «Tennessee Valley» projesinde olduğu gibi 'federal gayeler' için bazı sınırlı sahalara yayılabilir. PENNSYLVANtA ÇİFTLİKLERİ VF. BUGÜNKÜ DURUMU. Parsellenen çiftliklerde iki asır sonunda 65.000 nüfuslu, eyaletin 11. ci şehri olan Levittoıvn kuruldu. (Sol üst ve alt) .İNKARA Arazi kullanılışına örnek. (Sağ üst) Fotoğraf, Giiltekin Çizgen 1I0NG KONG Burada az gelişmiş ve endüstri/eşmiş ülke şehirlerinin arazi kullanılış örneklerini beraber görmek mümkündür. Limanı, tepeleri, merkezi dolduran gecekondular ve yanıstra yükselen gökdelenler. (Sağ alt) I I Ancak son zamanlarda eyâletler ve şehirler mesken problemini halletmek, şehir hizmetlerini gerçekleştirmek için toprak istimlâk edebilirler. Bunların adet ve ölçüleri de günden güne artmaktadır. Bunu endüstri ve iş sahiplerinin iş yerleri için gerekli tesisleri kiralamayı, satın almaya tercih etmesi de desteklemektedir. İngilizler, bunun aksine kuvvetli bir kamu mülkiyetine ve şehir arazilerinin millî bir kontrole tabi tutulmasına taraftardırlar. Onların bu kanaate varmalarına sebeb, harpten sonra yeniden inşa ihtiyacı, şehirlerdeki kesafet ve kır topraklarını koruma istekleri oldu. İngiltere'de harpten sonra inşa edilen yeni şehir peyklerinde, plân idaresi tarafından satın alman toprakların kamu mülkiyetinde kalması prensibi kabul edilmiştir. Moskova konferansında, İngiliz delegesinin, bütün ülkelerde inşa edilen yeni şehir ve kasabalardaki toprakların, kamu mülkiyetinde kalması teklifi itifakla kabul edilmiştir. i' * *A A\\ U i SSCB. de ihtilâlin koyduğu şalisi mülkiyeti kaldıran tutum, Moskova konferansından sonra İngilizlerin teklif attiği kamu mülkiyet tutumu olarak biraz değişmiştir. Rusyada fertler halen toprak sahibi olamazlar. Fakat «Dasha» (banliyö ve köy evDların mülkiyet hakkına müsade edilmiştir. Bir rus vatandaşı kooperatif tarafından yapılmış apartmanı satın almağa başlamıştır. SSCB, birçok ülkelerdeki gibi her şahsın kendisine ait bir yere olan evrensel arzu ve ihtiyacını yavaş yavaş tanımıya başlamıştır. Arazi mülkiyeti ülkeden ülkeye bir hayli farklı olarak devam edeceğe benzemektedir. Bazıları hâkim bir şahsi mülkiyete, bazıları sosyalist mülkiyete, bazıları ise bu ikisinin karışımı olan bir sisteme meyledeceklerdir. Kiralama ananesinin hakim olduğu (İngiltere) ve toprak mülkiyetinin bir çok şahıslar için hissi mana ifade etmediği ülkeler olduğu gibi, açlık ve kesafetin şehirlerde ev mülkiyetini bahis konusu olmaktan çıkaran ülkelerde mevcuttur. Bununla beraber zengin ve fakir ülkelerde, insanın kendimin diyeceği bir toprak parçasına veya eve sahip olma arzusu, tatmin edilemez insan emeli olarak kalmaktadır. Bu manada, Plâncı, dünya şehirlerine hala yerleşilmemiş (yerleşilmesi ta marnlanmamış) hudutlar olarak bakmalıdır. Şehirler yaşayan bir organizma olduğuna göre yapıları, nüfusları ve topraklarının kullanılışı kat'i şeklini almamıştır. Bu sebebten metropolislerin bünye ve hudutları günden güne değişecektir. Şehirlerde finansmanları ayarlanmış, kendilerini, toprakların, ihtiyaçlara cevap verecek şekilde kullanılmasına hasrederek, insanları yaşadıkları ortamı mutlu kılacak kuruluşların bulunması çok faydalı olacaktır.
© Copyright 2025 Paperzz