Oku - Seyyid IRMAK

BİR DEMET HÜZÜN
1
BİR DEMET HÜZÜN
Ş İ İ R L E R
SEYYİD IRMAK
BİR DEMET HÜZÜN
TEFEKKÜR YAYINLARI: 2
Haberleşme Adresi :
E-mail : seyyidirmak@hotmail.com
GSM : 0 505 6543404
ISBN
Baskı
2. Baskı
:978-975-01723-1-1
: Burak Matbaası
: Ocak 2008- ADANA
2
BİR DEMET HÜZÜN
3
ŞİİR
Aristo'dan bu yana, şiiri tarif etmeye çalışıyorlar.
Bu esrarlı nesne, üzerine gidildikçe meçhulün karanlık
sokaklarında gizleniyor. Bütün bu ceht ve gayretlere
rağmen, yine de şiirin yeraltı şehrinde, esrarengiz
dehlizlerini tam keşfetmiş sayılmayız.

 
Şiirin en güzel tarifi, yine şiirin kendisidir.
Nậmahremlerin, onun esrarını gizleyen peçesini açmaya
çalışması, şiirin hassas ruhunu rencide eder. Hele şậir
olmayanların şiiri tarif etmeye kalkışması büyük bir
talihsizlik...

 
Şiir çok sesli ve çok buutlu, tarifte idrakleri acze
düşüren bir aşk bestesidir. Onu kavrayabilmek için,
değişik perspektiflerden bakıp, bir yönünü yakalamaya
BİR DEMET HÜZÜN
4
çalışmak icap eder. O da, sadece şiirin bir cephesidir, onu
bütünüyle ifade etmez.

 
Şiir, şậirin iç dünyasındaki iniş-çıkışların,
yakarışların, aşk ve hüzünlerin, inkısậr-ı hayậllerin, zevk
ve sürurların dil ile ifadesidir. Şậir aklı ile değil, ruhuyla
düşünür ve hisseder.

 
Şiir, şậirin gönül bahçesinde gonca güller gibi
açan, etrafına sihirli kokular saçan bir nevi solmayan
çiçeklerdir.

 
Şiir, şậirane ruhların sonsuzluk semalarında kanat
çırpışlarının esrarlı sesleridir. Bu sesler, Kaf Dağı‟nın
arkasından, metafizik iklimlerin esrarlı dünyalarından
haber verir.

 
Şiir, edebiyatların mebde ve müntehasıdır. Edebi
türler içerisinde mazisi en eski olan şiirdir. Yazının
icadından önce bile şiir vardır. Daha ilk insan
BİR DEMET HÜZÜN
5
topluluklarında şiir, destan şeklinde yeşermeye başlamış,
fakat onu devam ettirecek yazı olmadığından dilden dile,
gönülden gönüle aktarılarak, tevarüs ettirile gelmiştir.
Bugün de, dünya edebiyatının şaheserleri destanlardır.
Şiir, edebiyatın özü, özeti ve ulaşılması güç Everest‟idir.

 
Şiir, Mutlak Güzel‟i arama san‟atıdır ve bu itibarla
san‟atların en yücesidir. Şậir, zaman ve mekan buutları
içerisinde Mutlak Güzel‟in cemậlinin tecellilerini görür,
harika eserlerini müşahede eder ve nazarını kesretten
vahdete çevirerek, O‟nun izzet ve azameti karşısında
hayret ve muhabbet secdesine kapanır.

 
Şiir, ince ve hassas bir terzilik san‟atıdır. Şậirin
gönlüne, ötelerden ilham olarak yuvarlanan mậnậlara
kelimelerden elbise biçme san‟atı… Mahir san‟atkar, usta
terzi elbiseyi modele göre keser, biçer, ayarlar; modeli
kumaşa göre değil… Şiirde mana vücut gibidir, üslup ve
kafiye ise onun libậsıdır. Güzel şiir, üslup ve manası
tenasüp içinde olan şiirdir. İlle de birisinden fedakậrlık
yapmak gerekiyorsa, üslup ve kafiyeyi manaya göre
ayarlamak en uygun olanıdır. Diğer bir tabirle safiyeyi
kafiyeye fedâ etmemeli. Kafiye yapacağım diye mânâyı
preslemek, şiirin ruhuna, asliyetine hakârettir. Vücuda
tam oturmayan, kolları uzun ya da çok kısa bir elbise,
BİR DEMET HÜZÜN
6
sahibinin üzerinde emânet gibi sırıtır. Şiirde de en ufak bir
alelâdelik hemen kendini ele verir.

 
Bugün şiir, tarihinin en talihsiz devrini yaşıyor.
Şiir yazanların, okuyanlarından daha çok olduğu bir
devirdeyiz. Bu da, şiire bir işporta malı kadar bile değer
verilmediğinin göstergesidir. Bir şâirin bir mısraı ile
orduların savaştığı, devletlerin barıştığı devirlerin
olduğunu tarih kaydetmektedir. Şâirin en kutlu insan, şiir
yazmanın da en yüce meslek sayıldığı devirler, şiirin altın
çağı olarak kabul edilebilir. Altın ve gümüşten sarrafların
anladığı gibi, şiirden de ince ve hassas ruhlu, şâirane
fıtratlar anlar.

 
Şiir, tebliğ vasıtası değildir, ama onunla kısa fakat
çarpıcı mesajlar verebilir.

 
His ve fikir, şiirin vazgeçilemez iki unsurudur.
Birisi arının göz göz dokuduğu petekleri, diğeri içine
doldurduğu tatlı bal özüdür. İkisi birlikte olduğu zaman
baldır. Fikirden mahrum his, muhafazasız kalmış bal özü
gibi akıp gider; hissiz kuru fikir de balı süzülmüş, petek
BİR DEMET HÜZÜN
7
posası gibidir. Kuru bir kışırdan ibaret… Daima biri
diğerine muhtaç…

 
Şiirde serbestçilik iptılasına karşı olanlardanım,
ama bence, şiiri edebiyat dergilerinin dar boyutları
içerisine hapsetmek de doğru değildir. Zira şu koca kâinat
baştan başa kudret kalemi ile yazılmış manzum ve
mevzun büyük bir kitaptır. Onun her sahifesi bir mersiye,
her satırı bir kaside ve her harfi bir şiirdir. Hem de
manzum, ölçülü, pürüzsüz, akıcı ve her uzvu tenasüp
içinde olan, edebiyat dehâlarını gölgede bırakabilecek
beliğ bir şiirdir. Bence her çiçek bir şiir, her ağaç kudret
kalemi ile yazılmış bir kasidedir. Bu kitabın Nazzâm‟ı
gökte yıldızlarla, zeminde çiçeklerle mütemadiyen yeni
yeni şiirler, kasideler yazar. Her bahar, ehil olanlar
nazarında bir şiir demetidir. Bu şiiri, bu kitabı ârifler ve
şâir ruhlu mütefekkirler okur ve anlarlar. Aklı gözüne
inmiş, maddede boğulan şekilperestler, o kitabin mânâ
iklimine asla nüfuz edemezler.

 
Şiire canlılık ve ebedilik kazandıran ve ilhama
dâyelik yapan iki önemli unsur: Aşk ve ızdıraptır. Aşk ile
yanmış muzdarip bir gönlün ilhamı, coşkun akan dereler
gibi gürül gürüldür. Mecậzi aşklar da şiire ilham kaynağı
olabilir, ancak, böyle aşkların mahsulü olan şiir de,
BİR DEMET HÜZÜN
8
kaynağı gibi mecazi olur. Şiirin solmayan lâhuti çiçekleri,
ilâhi aşk ile yoğrulmuş çilekeş gönüllerin has bahçesinde
açar. Eğer şiir, çile süzgecinden geçmiş ilham ile
beslenmiyorsa, toprağı çorak, iklimi kurak, ömrü de kısa
olur. Kısa bir müddetçik taze ve canlı kalsa da, sonunda
solup, gitmeye mahkûmdur.

 
Şiir, ilhama ve şâirin hâlet-i ruhiyesine göre bazen
inceden inceye açan nazlı bir çiçek, bazen gürül gürül
akan bir ırmak bazen de düştüğü gönülleri yakan bir kor
lav olur.

 
Hayâl, şiirin kanatlarıdır. Şiir bu kanatları takınca,
sonsuzluk semâlarında kanat açarak, tâ Kab-ı Kavseyn
önlerine kadar uçabilir ve Sonsuz‟un kapılarına dayanır.

 
Halis şiir, halis bir imanın semeresidir. Allah‟a
inanmayan bir toplulukta, aşkın, vecdin, ızdırabın
olmadığı yerde şiir de olmaz. Böyle kurak ve çorak bir
iklimde bize şiir diye takdim edilenler, renkli kağıt ve
kumaş parçalarından yapılmış çiçek taklitlerinden
BİR DEMET HÜZÜN
9
ibarettir. Allah‟a inanmayan bir cemiyette, şâir
sermayesini ve en önemli dayanağını kaybetmiş demektir.
Einstein‟in “Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır‟‟ veciz
sözü şiir için de geçerlidir. Dinden uzaklaşan şiir,
saksağan kuşu gibi sekmeye, edebiyatın engin
sahralarında topallamaya başlar.

 
Değerli okuyucularıma, gönül bahçemin en
nâzenin çiçeklerinden derlediğim bir demet, bir buket
takdim ediyorum.
Seyyid IRMAK
BİR DEMET HÜZÜN
10
BİR DEMET HÜZÜN
BİR DEMET HÜZÜN
11
BİR DEMET HÜZÜN
12
GECELER
Sular kararırken bir gurup vakti,
Dağların ardından gelin geceler.
Gönlüme hicrậnın muştusu çöktü,
Gelin beni benden alın geceler.
Geceler renk katın hülyậlarıma,
Akşamdan kararan dünyalarıma,
Sarılın tül gibi, rüyậlarıma,
Düşlerime yorgan olun geceler.
Her gece rüyậmda bir başka perde,
Tüllenir ruhuma vakt-i seherde,
Kızıl şafakların sökdüğü yerde,
Gitmeyin, benimle kalın geceler.
( 1992 )
BİR DEMET HÜZÜN
13
BİZİM
Kaç asır yüzüstü süründük yerde,
Kaç yerde kan ağlar Karabağ‟larımız var!..
Bir fecr-i sậdık doğacak, bir gün seherde,
Önümüzde altın çağlarımız var...
Gün olur, yurdundan sürülürüz biz,
Kopmayan yay gibi geriliriz biz,
Heyhat, bir ölür, bin diriliriz biz,
Ölmedik daha, sağlarımız var !...
Bu vatan uğrunda canımız bizim,
Gerekirse akar kanımız bizim,
Bu yolda can vermek şậnımız bizim,
Mazi ile güçlü bağlarımız var...
Zulme baş kaldırmak bizim huyumuz,
Zậlimin keyfince akmaz suyumuz,
Hür yaşamış bizim bütün soyumuz,
Hürriyet cenneti dağlarımız var....
( 1998 )
BİR DEMET HÜZÜN
BÜLBÜL
Seher vakti yana yana,
Daldan dala konma bülbül.
Ateş düştü ậşiyậna,
Kaç, bir de sen yanma bülbül !..
Yakıp, yıkıp kül ettiler,
Cennet yurdu çöl ettiler,
El aleme kul ettiler,
Gel de buna yanma bülbül...
14
BİR DEMET HÜZÜN
15
Ben gezerdim yollarında,
Sen şakırdın dallarında,
Bu cennetin kollarında,
O günleri anma bülbül !...
Şu dünyanın cefậsını,
Sürmedin mi sefậsını ?
İnsanların vefậsını,
Karşılıksız sanma bülbül...
Seni yoldan şaşırırlar,
Kafeslere düşürürler,
Kesip seni pişirirler,
Her gülene kanma bülbül...
Git, buradan uzaklara!..
Tutulmadan tuzaklara,
Gül pembesi şafaklara,
Git, bir daha dönme bülbül !...
( 1999 )
BİR DEMET HÜZÜN
BOSNA’DA DOĞAN GÜNEŞ
Kanların zậlimi boğacak bir gün,
Bosna‟da ırmaklar kan akıyor, kan !..
Beklenen güneşin doğacak bir gün,
Az kaldı, Bosnalı yiğidim dayan !..
Bosna‟da işlenen insanlık suçu,
Hilậl ‟in üstüne diktiler haçı,
Ne olur ağlama Bosnalı bacı !..
Yeniden doğuyor nesl-i Fậtihận...
16
BİR DEMET HÜZÜN
17
Analar mậtemli, gelinler yasta,
Kundakta yaralı bebekler hasta,
Ümidim kalmadı en sadık dosta,
Bunca çığlıkları yok mudur duyan ?
Koskoca bir dünya sağır ve dilsiz !..
Yürekler taşlaşmış, insanlar hissiz...
Ya İslam dünyası, o niye sessiz ?
Zulmü lậnetleyen Hazret-i Kur ‟an !...
Ey koca dev, artık gücünü göster !...
Bosna‟da geceler bir sabah ister,
Yeter, beş yüz yıldır yattığın yeter !...
Artık, Kur ‟an‟ın sabahında uyan !...
( 1994 )
BİR DEMET HÜZÜN
18
PERİŞAN
Yine baş kaldırdı Moskof uşağı,
Karabağ ‟da bizim iller perişan !...
Getirin mavzeri, verin kuşağı,
Dağlar geçit vermez, yollar perişan !...
Hocali, Kelbecer, Fuzuli derken,
Serhatlerim bir bir düşüp giderken,
Bizde şom ağızlı gậfiller varken,
Orada biçậre kullar perişan !...
Kundakta bebekler yurdundan sürgün,
Yaralı yüreğin derinden vurgun,
Azeri kardeşim bana mı dargın ?
Derdini söyleyen diller perişan !..
Karabağ‟dan şeydậ bülbül göçerken,
Ermeniler kardeş kanı içerken,
Atı alan Üsküdar‟ı geçerken,
Kır atın sırtında Çiller perişan !..
( 1993 )
BİR DEMET HÜZÜN
19
DAĞLAR
Çekilin yolumdan dağlar çekilin,
Ben ki şu dağları aşmak isterim.
Dört yanımı saran bağlar çekilin,
Bosna‟da cepheye koşmak isterim.
Ferhat‟ın önünde diz çöktü dağlar,
Dağlar ki benim yolumu bağlar,
Dağların ardında bir çift göz ağlar,
Varıp dertlerini deşmek isterim.
Ferhat‟ın dağları aştığı gibi,
Mecnun‟un Leylậ‟ya koştuğu gibi,
Baharda suların coştuğu gibi,
Sel olup bendimi taşmak isterim.
Dönüp de tarihten sorsunlar beni,
Er meydanlarında görsünler beni,
Kanlı gömleğime sarsınlar beni,
Hilậl‟in gölgesine düşmek isterim.
( 2000 )
BİR DEMET HÜZÜN
20
ÜNİVERSİTELİ BACIMA
Makam-ı bậlậda görelim seni,
Sokakta satılan mal değilsin sen !..
Mehtabın tülüne saralım seni,
Yerde çiğnenecek gül değilsin sen !..
Konuşup, dậvậnı haykıracaksın,
Sana vurulan zinciri kıracaksın,
Zulmün karşısında dik duracaksın,
Ağızsız, dilsiz lậl değilsin sen !..
Sen ki, Nene Hatunların soylu kızısın,
Al bayrağımın nazlı yıldızısın,
Savaşta aslansın, sulhta kuzusun,
Ülkemin şerefisin ; zül değilsin sen !..
Senin örtün, Kậbe‟nin örtüsüdür,
Bacımın örtüsü en saf süsüdür,
Ninnilerin kahramanlık türküsüdür,
Meyvesiz, çiçeksiz dal değilsin sen !..
Okyanuslardan derin şefkatin vardır,
Semậlardan engin saffetin vardır,
Pak ve tertemiz iffetin vardır,
Nậmus tậcirine kul değilsin sen !...
( 1999 )
BİR DEMET HÜZÜN
21
HİÇ
Şu çaresiz milletin ittifak derdiyle,
Seherde oturup ağladın mı hiç?
Yokluk nedir, tattı mı hiç yüreğin ?
Açlıktan karnına taş bağladın mı hiç ?
Ban ban bağırırsın, var mıdır hiç amelin ?
İnsanların ensesinde oturmak mı emelin ?
O geniş karnınla iki büklüm olurken belin,
Allah korkusuyla yüreğini dağladın mı hiç ?
İpi kopmuş tespih gibi dağılırken ümmet,
Hani nerde canhıraş olacak himmet ?
Sen rahat adamısın, neyine zahmet ?
Coşkun akan dereler gibi çağladın mı hiç?
Hani baş koyacaktın O‟nun yoluna ?
Ne çareler arayacaktın şu milletin haline,
Darda kalmış, Allah‟ın bir kuluna,
En ufak bir imkận sağladın mı hiç ?..
( 1999 )
BİR DEMET HÜZÜN
GÜLMEYİ UNUTAN ÇOCUK
Yere düşen bir tomurcuk,
Kar üstünde yatan çocuk...
Kan terlemiş boncuk boncuk,
Korkularda yiten çocuk...
Yandı, Saraybosna yandı !..
Hançer gırtlağa dayandı,
Sular kızıla boyandı,
Al kanlara batan çocuk...
22
BİR DEMET HÜZÜN
23
Anasız kuzular gibi,
Kan ağlıyor sular gibi,
Seherde kumrular gibi,
Hazin hazin öten çocuk...
Gözü dönmüş kanlılara,
Ah, timsah vicdanlılara !..
Ateş kusan namlulara,
Elinde gül tutan çocuk...
Mahzun mahzun bakıyorsun,
Yüreğimi yakıyorsun,
Sular gibi akıyorsun,
Gülmeyi unutan çocuk...
Ben zaten yaralıyım,
Bir bahtı karalıyım,
Can evimden pậreliyim,
Derdime dert katan çocuk !..
( 1994 )
BİR DEMET HÜZÜN
24
KİM YANACAK
“Sen yanmazsan, ben yanmazsam”,
Bu dậvậya kim yanacak ?
Omuz verip dayanmazsam,
Dậvậ kime dayanacak ?
Yanacak, yandıracaksın,
Hep ayakta duracaksın,
Nefsine gem vuracaksın,
Bu gafletten uyanacak…
Eriyecek bir mum gibi,
Kızgın çölde bir kum gibi,
Sevdalanmış Mecnun gibi,
Boyasıyla boyanacak…
( 1998 )
BİR DEMET HÜZÜN
25
ZİNDAN
Gün doğar, gün batar ve akşam olur,
Güneş‟in doğmadan battığı yerdir.
Nice koç yiğitler senden gam alır,
Hazreti Eyyüb ‟ün yattığı yerdir.
Yoklama düdüğü öttüğü zaman,
Ümitlerin uçup, gittiği zaman,
Her şeyin orada bittiği zaman,
Rabbimin elimden tuttuğu yerdir.
Ay olur, yıl olur uzar günleri,
Akşamdan kuşatır seni cinleri,
Ne postacı gelir, ne güvercinleri,
Uğursuz baykuşun öttüğü yerdir.
Elimde senedim yoktur sabaha,
Girip de çıkamam belki bir daha,
Tek suçum inanmak benim, Allah‟a,
Arifin çileyi tattığı yerdir.
( 1998 )
BİR DEMET HÜZÜN
HÜZÜN COĞRAFYASI
Çilekeş bir milletim,
Ne dumanlı başım var !..
Filistin‟de, Keşmir‟de,
Ağlayan kardaşım var...
Bosna‟da ağlayan ben,
Tuna ‟da çağlayan ben,
Karalar bağlayan ben,
Irmak gibi yaşım var.
26
BİR DEMET HÜZÜN
Öksüz kalmış bir millet,
Halkından uzak devlet,
Sabret, yüreğim sabret,
Sönmeyen ateşim var...
Bellolmaz yazım, kışım,
Dört mevsim eser başım,
Gün olur akar yaşım,
Baharım var, kışım var ...
Haykırdım şafaklara,
Duyulsun uzaklara,
Nakşettim bayraklara,
Benim de bir marşım var !...
Kanadımda serhatlar,
Ufukta beyaz atlar,
Hür dağların kartalı,
Eğilmez bir başım var.
( 1998 )
27
BİR DEMET HÜZÜN
AHİRZAMAN
Başsız başsız gövdeler,
Bak, işte ậhirzaman !..
Şer için görevdeler,
Günahlar tufận tufận !..
Her şey kurulmuş tuzak,
Rafta tozlanmış Kur ‟an...
Zincir vurulmuş tutsak,
Öz yurdunda Müslüman...
28
BİR DEMET HÜZÜN
Kora soktum elimi,
Ateşten gömlek imận...
İnkar şimdi bir moda,
Mậrifet olmuş gümận...
Giydirilmiş kütükler,
Kesilmiş birer aslan...
Soydan, soptan güdükler,
Olmuşlar bir kahraman...
Cehennem inmiş yere,
Caddeler dolu şeytan...
İnsan olmuş bir kere,
İki ayaklı bir hayvan...
Fili yutmuş cüceler,
Mikrop, olmuş gergedan...
Zift kokuyor geceler,
Günahlar olmuş ummận...
( 1998 )
29
BİR DEMET HÜZÜN
30
BİR DEMET HÜZÜN
GÜNEŞ BATAR AY DOĞAR
31
BİR DEMET HÜZÜN
32
BİR DEMET HÜZÜN
GÜNEŞ BATAR AY DOĞAR
Güneş batar, Ay doğar,
Karanlık devam etmez.
Bir nur zulmeti kovar,
Bu dünya böyle gitmez.
Her inişin bir çıkışı,
Bahar izler her kışı,
Suların bir akışı,
Bu suya perçin tutmaz.
33
BİR DEMET HÜZÜN
Yine Güneş doğacak,
Yine sabah olacak,
Nur zulmeti kovacak,
Bu gün yarın fark etmez.
Elimde rehber Kur‟an,
Odur bizi kurtaran,
Vur davula mehterận,
Bu şarkı burda bitmez !...
Rabbim bırakmaz darda,
Bir gün düşecek perde,
Zalimin bastığı yerde,
Yağmur yağmaz, ot bitmez...
Güneş doğmaya başlar,
Ayılacak sarhoşlar,
Yarasalar, baykuşlar,
Bir daha böyle ötmez...
(1999)
34
BİR DEMET HÜZÜN
BEKLENEN NESİL
Delikanlım haydi nerede kaldın?
Hani ya yangını söndürecektin?
Sen de mi dünyaya, oyuna daldın?
Akan gözyaşını dindirecektin...
Şu ağlayan senin bacın değil mi?
Acıları senin acın değil mi?
Ak saçlı ninen duacın değil mi?
Ümit ateşini yandıracaktın...
35
BİR DEMET HÜZÜN
36
Alarak gücünü şanlı mậziden,
Fatih„ten, Yavuz‟dan, Orhan Gazi‟den,
Gülbankı titreten çelik pazıdan,
Feleği tersine döndürecektin...
Ateşe atsalar Nemrutlar seni,
Tutup kaldıracaksın bu yüce dini,
Gel artık haydi, bekletme beni,
Bu yükü omzuna bindirecektin...
Yıldızlarda mı, bulutlarda mısın?
Her sabah tüllenen umutlarda mısın?
Ahiret eksenli boyutlarda mısın?
Göklerden İsa‟yı indirecektin...
Şöyle bir irkil, doğrul yerinden!..
Volkanlar gibi kükre derinden.
Kahramanlık sende irsi pederinden,
Düşmanı köşeye sindirecektin...
( 1998 )
BİR DEMET HÜZÜN
GEL
Bir nesil bekliyoruz,
Kalk yiğidim, kalk da gel !..
Asırlar oldu yeter,
Şafak vakti çık da gel !..
Hizmet için yurduna,
Şu milletin derdine,
Dönüp bakma ardına,
Gemileri yak da gel !..
37
BİR DEMET HÜZÜN
38
On dördünde Ay gibi,
Küheylan bir tay gibi,
Gerilmiş bir yay gibi,
Şimşek olup çak da gel !...
Dayan civậnım dayan,
Gerçek olacak rüyận,
Şafak sökmeden uyan,
Bir lav olup ak da gel !..
Civan boylum, nur yüzlüm,
Küheylanım, ay gözlüm,
Delikanlım, gül benizlim,
Boyuna bir bak da gel !..
( 1998 )
BİR DEMET HÜZÜN
39
GELSİN
Ne bilsin bu yolda yậd eller bizi,
Gelsin, bizi bilen yậrenler gelsin !..
Gönlümde azatlık, içimde sızı,
Sıdk ile bu yola girenler gelsin...
Bu yol çilelidir, cefậkar ister,
Dậvậya gönülden vefậkar ister,
Her şeyi verecek fedakậr ister,
Ömrünü bu yolda verenler gelsin...
Bu yolda yer yoktur kine, kavgaya,
Yüz elim olsa da yetmez dậvậya,
Gönlünü açacak sonsuz sevdậya,
Muhabbet gülleri derenler gelsin...
Girecek ateşe, koşarcasına,
Kabaran ırmak gibi coşarcasına,
Basacak, bir taşa basarcasına,
Benliği yerlere serenler gelsin...
( 1999 )
BİR DEMET HÜZÜN
GÖNÜL ERLERİ
Biz gönül erleriyiz,
Aşk gibi yolumuz var.
Hakk ‟ın askerleriyiz,
Bükülmez kolumuz var...
Küfrü getirdik dize,
Koca dünya dar bize,
Ne sorarsan sor bize,
Susmayan dilimiz var...
Volkan olur akarız,
Şimşek gibi çakarız,
Uçar, arşa çıkarız,
Nurdan düldülümüz var...
Dünyayı neyleriz biz,
Tefekkür eyleriz biz,
Dilsiz de söyleriz biz,
Konuşan hậlimiz var...
Ariflerin peşinden,
İçtik nur çeşmesinden,
Dostun aşk bahçesinden,
Solmayan gülümüz var...
( 1998 )
40
BİR DEMET HÜZÜN
41
BAK
Petekteki mühürlere,
Ballardaki birliğe bak !..
Irmaklara, nehirlere,
Göllerdeki birliğe bak !..
Gözündeki perdeyi çek,
Her şey yalan; O ‟dur gerçek,
Yaprak yaprak, çiçek çiçek,
Güllerdeki birliğe bak !..
Yağmur yağar, şimşek çakar,
Sular O ‟na doğru akar,
Bütün yollar O ‟na çıkar,
Yollardaki birliğe bak !..
Bak dağlara, bak taşlara,
Desen desen nakışlara,
Çiçek açmış ağaçlara,
Dallardaki birliğe bak !..
Her simậya vurmuş mühür,
Dikkat ile bakan görür,
Her şey O ‟ndan haber verir,
Mallardaki birliğe bak !...
( 1995 )
BİR DEMET HÜZÜN
SENİ HAKKIYLA BİLEMEDİM
Hayat verdin ağaçlara, taşlara,
Kanat taktın uçmak için kuşlara,
Akıl verdin şu akılsız başlara;
Yıllar geçti, ömrüm bitti, dedim ah !...
Ben seni hakkıyla bilemedim, eyvah !...
Oysa bu dünyaya niçin gelmiştim?
Şu dünyaya balıklama dalmıştım,
Hayatın gayesi bunu bilmiştim;
42
BİR DEMET HÜZÜN
43
Yıllar geçti, ömrüm bitti, dedim ah !..
Ben seni hakkıyla bilemedim eyvah !...
Ben senin nuruna bakan bir gözdüm,
Yıllarca hep senin mülkünde gezdim,
Ben seni görür de yine bilmezdim;
Yıllar geçti, ömrüm bitti, dedim ah !..
Ben seni hakkıyla bilemedim eyvah !...
Hakkıdır, yerden yere çalsam başımı,
Fırat Nehri gibi döksem gözyaşımı,
Kendi ellerimle diksem mezar taşımı;
Yıllar geçti, ömrüm bitti, dedim ah !..
Ben seni hakkıyla bilemedim eyvah !...
(1994)
BİR DEMET HÜZÜN
44
GÖRMÜYOR MUSUN ?
Sen nesin, dünyaya niçin gelmişsin?
Her akşam kendine sormuyor musun?
Bu dünyaya balıklama dalmışsın,
Bir bir ölenleri görmüyor musun?
Gökte Güneş bile emrini dinler,
O‟na doğru akıp gidiyor günler,
Birazcık düşünen her şeyi anlar,
Kafanı birazcık yormuyor musun?
Bakıp da Güneşi görmeyen kördür,
Görüp de anlamamak daha da zordur,
Her şeyin mutlaka bedeli vardır,
Beş vakit huzurda durmuyor musun ?
( 1993 )
BİR DEMET HÜZÜN
SEN ADAM OLAMAZSIN
Sen Allah‟ı bilmezsen,
Sen adam olamazsın...
O ‟nu candan sevmezsen,
Sen adam olamazsın...
Ene ‟yi kırmadıkça,
Hüve ‟yi görmedikçe,
Hakk için vermedikçe,
Sen adam olamazsın...
Uzak durma, gel beri,
Kur ‟an gibi rehberi,
Sevmezsen Peygamberi,
Sen adam olamazsın...
Mide dolu, kafa boş,
Sünger beyinli sarhoş,
Havuç burunlu hoşhoş,
Sen adam olamazsın...
Bir taş attım Hasan‟a,
Ha Hasan‟a, ha sana,
Sen sana anlasana,
Sen adam olamazsın...
( 1997 )
45
BİR DEMET HÜZÜN
GEÇTİK
Biz bu yola düşeli,
Mayınlı telden geçtik.
Karlı dağlar aşalı,
Geçilmez yoldan geçtik.
Aktık aktık durulduk,
Bir sevdậya vurulduk,
Ballar balını bulduk,
Petekten, baldan geçtik.
46
BİR DEMET HÜZÜN
Sarpa sarınca yollar,
Darda kalınca kullar,
Geçit vermiyor çöller,
Sahradan, çölden geçtik.
Bağları, bostanları,
Köşkleri, mestậnları,
Koyduk gülistậnları,
Goncadan, gülden geçtik.
Şu dünyanın yükünü,
Koy malını mülkünü,
Düşünsene ilkini;
Servetten maldan geçtik.
Güneş içime doğsun,
İçim, dışım nur dolsun,
Damlalar sizin olsun,
Deryadan, gölden geçtik.
( 1999 )
47
BİR DEMET HÜZÜN
NİSAN YAĞMURU
Cemre düştü toprağa,
Yağ, Nisan Yağmuru yağ !..
Güneş vurdu yaprağa,
Yağ, Nisan Yağmuru yağ !..
Yere, Güneş‟e, Ay‟a,
İçime doya doya,
Gönlümü nura boya,
Yağ, Nisan Yağmuru yağ !..
48
BİR DEMET HÜZÜN
49
Taş yürekli dağlara,
Bahçelere bağlara,
Susamış dimağları,
Yağ, Nisan Yağmuru yağ !...
İçimde bir kor ateş,
Sanki içimde Güneş,
Sen ki zemzemlere eş,
Yağ, Nisan Yağmuru yağ !..
Boynu bükük çiçekler,
Kundaktaki bebekler,
Hasretle seni bekler,
Yağ, Nisan Yağmuru yağ !..
Mis kokulu buhardan,
Gelsin ezeli nurdan,
Nur damlasın yağmurdan,
Yağ, Nisan Yağmuru yağ !..
( 2001 )
BİR DEMET HÜZÜN
GERÇEK HUZUR
İslam‟da gerçek huzur,
Beşer Kur ‟an ‟a muhtaç...
Şimdi nerdesin ey nur?
İnsanlık sana muhtaç !..
Özden kopmuş curuflar,
Ruhsuz ruhsuz güruhlar,
Kanı çekilmiş ruhlar,
Taze bir kana muhtaç !..
Şefkat yüklü sinende,
Dostluk, kardeşlik sende,
Yollar kesişir dinde,
Kalpler imậna muhtaç...
Yarasalar, baykuşlar,
Ayık gezmez sarhoşlar,
Yerden Güneş‟i taşlar,
Akla, irfana muhtaç !..
( 1999 )
50
BİR DEMET HÜZÜN
51
TERENNÜM EDER
Çağlayan sularda dinledim seni,
Irmaklar hep seni terennüm eder.
Gün doğar, Ay batar dinler emrini,
Şafaklar hep seni terennüm eder.
Baharda tüllenir renk, desen desen,
Yağmurlarda sen varsın, rüzgârlarda sen...
Senin meltemindir içimde esen,
Topraklar hep seni terennüm eder.
Bülbüller zikreder, güller titreşir,
Çiçekler raks eder, dallar titreşir,
Senden bahsederken diller titreşir,
Yapraklar hep seni terennüm eder.
Her şeyin üstünde mührünü gördüm,
Hayretler içinde secdeye vardım,
Nakış nakış çiçeklere diyordum;
Bayraklar hep seni terennüm eder.
( 2001)
BİR DEMET HÜZÜN
52
EY NEMRUT
Ey Nemrut! Sen ki kaç masumun kanına girdin,
Şimdi, sen de onlar gibi sürünüyorsun...
Hazreti İbrahim‟i ateşe verdin?
Yaptıklarından pişman gibi görünüyorsun...
Hazreti İbrahim kaç defa kapında durdu,
Sabırla, sana doğru yolu göstermek için.
O‟na iman edenler göklere yükseliyordu,
Sen ise yerin dibine batıyordun, niçin?
Sarayında saklambaç oynuyor ecinniler,
Sen azap çekiyorsun taşlaşmış cesedinle...
Üstünde geziniyor, şimdi kim bilir kimler?
Yürekler hoplatırdın nemrutlaşmış sesinle...
( 1999 )
BİR DEMET HÜZÜN
53
YOLUN YARISI
“Yaş otuz beş, yolun yarısı” demiş adamın biri,
Galiba, yetmiş yıl yaşayacağını hesap etmiş.
Heyhat! Yolun sonuna gelmiş, adamın yok haberi,
Meğer birkaç yıl geçmeden adamcağız vefat etmiş...
( 2000 )
BİR DEMET HÜZÜN
54
KAVAKLAR
Kavaklar, şu uzun, ince kavaklar,
Uçuşuyor, sarı sarı yapraklar;
Ölüm, her an geliyorum diyor da,
Yine de anlamıyor, şu ahmaklar !...
( 2000 )
BİR DEMET HÜZÜN
55
RÜZGÂR
Beni de bindirsen kanatlarına,
Uçsam, uçsam Arz‟ın öbür ucuna...
Binsem rüzgậrın beyaz atlarına,
Binsem de yükselsem Başak Burcu‟na...
Bazen müjdeler getiren bir bậd-ı sậbậ,
Bazen sabahlara kadar kükreyip duran.
Sen misin içimdeki meltem acaba?
Kaldırıp insanı yerlere vuran !...
Sen ki dans ettiren kum taneciklerine,
Yapraklara şarkı söyleten sensin...
Issız çöllerde derinden derine,
Kayaları inletip, ağlatan sensin...
Bazen de yolumda bir deli rüzgậr,
Sinsice döşemiş tuzaklarını...
Rüzgậrlarda ölüm ürpertisi var,
Gezdirir ensemde dudaklarını !...
( 1993 )
BİR DEMET HÜZÜN
56
YANMAYINCA
Demir bile ham demirdir,
Ateş ile yanmayınca.
Ha elmastır, ha kömürdür,
Cevher adı konmayınca…
Sensin Rahim, sensin Rahman,
Sensin Gafur, sensin Gufrận,
Günahlarım sanki umman,
Tövbe ile yunmayınca.
Bir mum gibi yanmayınca,
Mecnun olup dönmeyince,
Suyun kadri bilinir mi?
Susayıp da kanmayınca…
( 1998 )
BİR DEMET HÜZÜN
SAN’AT
San‟at manat diyorlar,
Bilmezler nedir san‟at?
San‟atkậr geçiniyor,
Üç beş tüysüz hayvanat…
Haberi yok san‟attan,
İlậhi saltanattan,
Muhteşem kậinattan,
Bir şậh eser kậinat !...
( 1998 )
57
BİR DEMET HÜZÜN
MÜRTECİ
Bana mürteci diyen,
Kaç asır geridesin…
Ben çağla yarışırken,
Sen hậlậ yerindesin…
Ben ileri, sen geri,
Geçirdik devirleri,
Âdem devrinden beri,
Hep şer üzerindesin.
Ey gerici, ey yobaz !..
Laf ebesi hokkabaz !..
Fikir yoksunu, bağnaz !..
Cehậlet devrindesin.
Battıkça batıyorsun,
Her telden ötüyorsun,
Sen hậlậ yatıyorsun,
Oldukça derindesin…
Merdiven kurdum Ay‟a,
Gidip, geldim uzaya,
Sen hậlậ yerde yaya,
Midenin derdindesin.
( 1999 )
58
BİR DEMET HÜZÜN
59
HAYKIRACAĞIM
Beyhude uğraşma, beni susturamazsın,
Sen sus dedikçe, ben haykıracağım !..
Yurdumda bana zincir vuramazsın,
Prangaları bir bir kıracağım !..
Ne banka soydum ben, ne kıydım cana,
“Düşünce suçlusu” diyorlar bana,
Düşünmek suç mudur, sorarım sana?
Bir gün elbet, ben hesap soracağım !..
Her şeyi keyfince tutamazsın,
Her fermanı bana okutamazsın,
Suları tersine akıtamazsın,
Azgın sulara perçin vuracağım !..
Ben ki söylüyorum diriliş marşı,
Mazlumun feryadı titretir Arş‟ı,
Senin o tükenmez zulmüne karşı,
Kaleler gibi dimdik duracağım !..
( 1998 )
BİR DEMET HÜZÜN
DURDURUN SAVAŞLARI
Dünyaya gelmez huzur,
Silahlar susmadıkça !...
Ne de savaşlar durur,
Zalimi asmadıkça !...
Durdurun savaşları,
Söndürün ataşları;
Analar ağlamasın,
Akmasın göz yaşları !..
60
BİR DEMET HÜZÜN
61
Firavunlar, Nemrutlar,
Dimdik ayakta putlar,
Yıkılır mı tağutlar,
Boynuna basmadıkça…
İndirin şu başları,
Susturun sarhoşlar;
Gelinler ağlamasın,
Akmasın gözyaşları…
Sonu gelmez savaşların;
Surdaki şu kuşların,
Baştaki sarhoşların,
Sesini kısmadıkça…
Surdaki şu kuşları,
Susturun baykuşları;
Nineler ağlamasın,
Akmasın gözyaşları…
( 1997 )
BİR DEMET HÜZÜN
SONSUZLUĞA ERENLER
Bu diyậrdan göçtüler,
Bu kapıdan girenler.
Kanat açıp uçtular,
Sonsuzluğa erenler.
Geçti, geçti bu dünya,
Bitti artık bu rüyậ,
Serap dolu bir hülyậ,
Aldanmasın görenler.
Nura girdinse eğer,
Bir ậnı cihan değer,
Gerçek, ölmezmiş meğer,
Hak yolunda ölenler.
Ne verirsen o kalır,
Eksilmez, hep çoğalır,
Bir verirse, bin alır,
Allah için verenler.
Halis Müslüman onlar,
Yiğit, pehlivan onlar,
Gerçek kahraman onlar,
Zulme göğüs gerenler.
( 1997 )
62
BİR DEMET HÜZÜN
63
MENEKŞE
Issız dağ başında bir mor menekşe,
Rüzgậra karşı gülümsedi durdu.
Açılıp kapandı, kaç gün kaç gece,
Ufukta bir misafir bekliyordu.
Melekler göz kırptı, uzaktan ona,
Yıldızlara döktü duygularını.
Her akşam bir adım yaklaştı sona,
Bu yüzden kaçırdı uykularını.
Kuş uçmaz, kervan geçmez doruklarda,
Mor dağların mor çiçeği menekşe.
Al al pembesi akseder sularda,
Tatlı tatlı tebessümü Güneş‟e.
Ve derken dalına bir bambus kondu,
Okşadı çiçeği kanatlarıyla.
Menekşe bal dolu kaseyi sundu,
Bambusa karşılık yanaklarıyla.
( 1997 )
BİR DEMET HÜZÜN
64
ÖLÜM
Ne zaman virậne bir şehir görsem,
O anda aklıma sen geliyorsun.
Ne vakit ölüler yurduna varsam,
Her taşın üstünden yükseliyorsun.
Her yerde benimle gezip dolaşan,
Hậyậlin üstümde bir böcek gibi.
Bir gölge gibi peşimden koşan,
Bir anda kanımı emecek gibi…
Yine bir cenaze geçti yolumdan,
Yine bir adım daha yaklaştım sana.
Kaçıp da kurtulmak var mı ölümden?
İnsan ölmek için gelmiş cihậna !..
( 2003 )
BİR DEMET HÜZÜN
65
CEMRE
Cemre toprağa değil; gönlüme düştü cemre,
Çiçekler tomur tomur, derdimi deşti cemre !...
( 2001 )
BİR DEMET HÜZÜN
66
KARINCA
Karınca deyip geçme; bu yolda bir karınca,
Dağlardan büyük olur, hedefine varınca…
( 2001 )
BİR DEMET HÜZÜN
67
ŞAİR
Ben ki, çilekeş bir milletin mahzun şậiriyim,
Ağlarım, gam çekerim, ben ki onlardan biriyim…
( 2000 )
BİR DEMET HÜZÜN
IZDIRAP ÇİÇEKLERİ
68
BİR DEMET HÜZÜN
69
BİR DEMET HÜZÜN
70
GÖSTER ALLAHIM GÖSTER
Göster Allah‟ım, nurunu göster,
Karanlık geceler sabaha gebe.
Cihangir ordular bir Fatih ister,
Köhnemiş şu zaman bir çağa gebe.
Bir fecir atıyor, sabaha yakın,
Bir nesil geliyor, geliyor bakın…
Kızaran ufukta bir büyük akın,
Zulmet surlarını kırmaya gebe.
Anlat tarihimi ey ulu çınar,
Gönlüm hasretle o günleri anar,
Yıllardır içimde kaynayan pınar,
Bir deli havuz ki, ırmağa gebe.
Yıllar, bu yolda tükendi, yıllar,
Kaç mevsim meyveyi bekledi dallar,
Sonunda bahara çıkacak yollar,
Büklüm büklüm yollar varmağa gebe.
Bilmem, o günlere erecek miyiz?
O kutlu zaferi görecek miyiz?
Muhabbet gülleri derecek miyiz?
Atılan her tohum bir bağa gebe.
( 1992 )
BİR DEMET HÜZÜN
71
VEDA
Bugün Karabağ‟da bülbüller yasta,
Seher vakti açan güllere vedậ.
Ümidim kalmadı en sadık dosta,
Dost diye uzanan ellere vedậ.
Candan çok severiz can Azerbaycan‟ı,
Uğrunda severek veririz canı,
Dostluk ve kardeşlik nerede, hani?
Laf değil, iş yapan dillere vedậ.
Deli rüzgậr yine tersinden esti,
Bugünde bellolur karagün dostu,
Nahçıvận‟da düşman yolları kesti,
Anayurda giden yollara vedậ.
Karabağ‟da bizim iller kan ağlar,
Gönüller yas tutar, diller kan ağlar,
Bülbüller mậtemde, güller kan ağlar,
Artık bu bağda bülbüllere vedậ.
( 1992 )
BİR DEMET HÜZÜN
İSTER
Yeter, Allah‟ım yeter,
Bu millet bir nur ister !..
Hayat, ölümden beter.
Gönüller huzur ister.
Bitsin artık bu gece,
Bitmeyen şu işkence,
Dudaklarda bir hece,
Zulmete bir “dur” ister.
Bu gece, zulmet niye?
Bıçak değdi kemiğe,
Ya Sabir diye diye,
Deli gönül vur ister.
Her derde sende çậre,
Yandırma bizi nậr‟a,
Yandık, susadık nura,
Kalbimiz sürur ister.
( 1988 )
72
BİR DEMET HÜZÜN
AHDETTİM
Bu dậvậya gönül verdim,
Bu yoldan dönmeyeceğim.
Eğer dönersem namerdim,
Bu yoldan dönmeyeceğim.
Bu can tenden çıkmadıkça,
Kan damardan akmadıkça,
Sel bendini yıkmadıkça,
Bu yoldan dönmeyeceğim.
73
BİR DEMET HÜZÜN
74
Zindana sürseler beni,
Ateşe verseler beni,
Çarmıha gerseler beni,
Bu yoldan dönmeyeceğim.
Kaf Dağı‟na uçursalar,
Kızgın kezzap içirseler,
Beni benden geçirseler,
Bu yoldan dönmeyeceğim.
Gökten düşse yıldırımlar,
Uzansam yerlere kadar,
Şahit olun kaldırımlar,
Bu yoldan dönmeyeceğim.
Bu yollarda ölsem bile,
Çölde Mecnun olsam bile,
Dünyada tek kalsam bile,
Bu yoldan dönmeyeceğim.
Ben bu yola sevdalıyım,
Ona gönülden bağlıyım,
Sanmayın ki ben deliyim,
Bu yoldan dönmeyeceğim.
( 1991 )
BİR DEMET HÜZÜN
SERDENGEÇTİLER
Serdengeçti derler bize,
Biz bu candan geçeceğiz.
Ecel şerbeti sunsalar,
Yudum yudum içeceğiz.
75
BİR DEMET HÜZÜN
Seher vakti çıkıp geldik,
Gemileri yakıp geldik,
Bir sel olduk, akıp geldik,
Ummanlara göçeceğiz.
Nur söyleriz, nur okuruz,
Bülbül oluruz şakırız,
Gerçi aciziz, fakiriz,
Defineler açacağız.
Gerçek mü‟min düşmez yese,
Ne gam çeker ne de tasa,
Yıldızlara basa basa,
Kanatlanıp uçacağız.
Bu sır saklanır mı serde,
Açılırken perde perde,
Biz bu nuru her yerde,
Dört bir yana saçacağız.
( 1982 )
76
BİR DEMET HÜZÜN
BEDİÜZZAMAN
Şu yalan dünyada bir garip yolcu,
Gurbet illerinde Bediüzzaman.
Yolcunun halinden anlamaz hancı,
Gurbet illerinde Bediüzzaman.
77
BİR DEMET HÜZÜN
78
Vefậsız dünyada düşmanı çoktur,
Makamda, mevkide sevdası yoktur,
Sözleri hakikat, dậvậsı haktır,
Gurbet illerinde Bediüzzaman.
Gönüller sultanı, maznunlar piri,
Mevlậ‟nın dostudur, Habib‟in yậri,
Âlem-i bekada cennettir yeri,
Gurbet illerinde Bediüzzaman.
Barla bağlarında bülbüller öter,
Hastadır üstadım muzdarip yatar,
Hazreti Eyüp ‟ten derdi bin beter,
Gurbet illerinde Bediüzzaman.
Mukaddes çileni bir nebze tattım,
Medet et üstadım hırkanı tuttum,
Ben senin yolunda nurlara battım,
Gurbet illerinde Bediüzzaman.
( 1982 )
BİR DEMET HÜZÜN
ÜSTADIM
Has bağın gülü,
Bediüzzaman.
Asrın bülbülü,
Bediüzzaman.
Elinde Kur‟an,
Dilinde bürhan,
Muini Rahman,
Bediüzzaman.
79
BİR DEMET HÜZÜN
Üç devir gördün,
Bir ömür verdin,
Mührünü vurdun,
Bediüzzaman.
Zindanda sultan,
Kükreyen aslan,
Sanki bir volkan,
Bediüzzaman.
Yıkıldı putlar,
Nerde tağutlar?
Zaferi kutlar,
Bediüzzaman.
İnsanlık hayran,
Değişti devran,
Dostlara bayram,
Bediüzzaman.
Vasfetmez yâdım,
Haktır muradım,
Aziz üstadım,
Bediüzzaman.
( 1990 )
80
BİR DEMET HÜZÜN
PALANDÖKEN
Palandöken Palandöken,
Nedir bu efkậrın senin?
Yine dumanlanmış başın,
Bitmez mi hiç zậrın senin?
Kaçkar Dağı senin eşin,
Pek amansız geçer kışın,
Tipi, boran eser başın,
Uğuldar rüzgậrın senin.
81
BİR DEMET HÜZÜN
82
Duman duman yamaçların,
Yine çatılmış kaşların,
Bağrı yanık dadaşların,
Erzurum diyậrın senin.
Güneş evvel sana doğar,
Yağmur önce sana yağar,
Sanki başın göğe değer,
Soğuktur suların senin.
Soğuk akar pınarların,
Eriyince o karların,
Hani ulu çınarların?
Öksüzdür pınarın senin.
Bu dünyada gülmez yüzün,
Doruklarda yoktur düzün,
Eksik olmaz kışın, yazın,
Başındaki karın senin.
( 1982 )
BİR DEMET HÜZÜN
83
SIRLAR ÂLEMİ
Seyrettim Güneş‟i, bir katre suda,
Damlalar deryậyı içinde taşır.
Bir tohum içinde ağaç uykuda,
Minnacık vücudun yorganı kışır.
Sırlar ậlemidir bu dünya, sırlar,
Bir ậnın içinde gizli asırlar,
Sırları kuşatıp, hapseden surlar,
Kırılacak bir gün gelince haşir.
( 1988 )
BİR DEMET HÜZÜN
İSTERİM
Sensin gönüller tabibi,
Derdime derman isterim.
Cerrah kıldın ol Habib‟i,
Kalbime Lokman isterim.
Anladım ki dünya fậni,
Terk ettim canı, canậnı,
İstemem kasrı, cinậnı,
Rü‟yet-i Rahman isterim.
Bu canım kurban olacak,
Yüreğim biryận olacak,
Derdime derman olacak,
Kevser-i Kur ‟an isterim.
( 1985 )
84
BİR DEMET HÜZÜN
REHBER
Derdine derman istersin,
Yetmez mi dert derman sana.
Kalbine Lokman istersin,
Kendi derdin Lokman sana.
Arş‟tan inen ulu ferman,
Akl-ı beşer olur hayran,
Ondadır her derde derman,
İşte rehber Kur ‟an sana.
( 1984 )
85
BİR DEMET HÜZÜN
ALLAH DİYOR
Yerde, gökte ne varsa,
Dinle bak, Allah diyor.
Eğer insan anlarsa,
Dinle bak, Allah diyor.
Okyanuslar, bậhirler,
Gürül gürül nehirler,
Petekteki mühürler,
Dinle bak, Allah diyor.
86
BİR DEMET HÜZÜN
Kırk bin başlı bir melek,
Her dalında bin çiçek,
Hepsi nutka gelerek,
Dinle bak, Allah diyor.
Ağaçlara, taşlara,
Böceklere, kuşlara,
Dikkat et Güneş‟lere,
Dinle bak, Allah diyor.
Yeşeren yapraklara,
Çatlayan topraklara,
Kulak ver dudaklara,
Dinle bak, Allah diyor.
Seherde bir bülbüle,
Nazar et gonca güle,
Her biri bir dil ile
Dinle bak, Allah diyor.
Yıldızlar ve felekler,
Hazin hazin melekler,
Denizdeki semekler,
Dinle bak, Allah diyor.
( 1992 )
87
BİR DEMET HÜZÜN
GÖNÜLLER BİRLEŞİNCE
Birlikte bir dirlik var,
Gönüller birleşince.
Birlik beraberlik var,
Kalplere yerleşince.
Gelin, ey dostlar gelin !
Bir ve beraber olun,
Sesi duyulur elin,
Bir yerde buluşunca.
Güneş vurur kavrulur,
Can sineden devrilir,
Bir toz olur savrulur,
Yaprak daldan düşünce.
( 1991 )
88
BİR DEMET HÜZÜN
VİRANE
Bir kor düştü içime,
Yaktı, yıktı; virậne…
Bir ben değil dünyada,
Baktım herkes divậne.
Pest ey gönül sana pest,
Bütün ậlem dest bedest,
Benim gibi her şey mest,
Yıldızlar da pervậne.
( 1987 )
89
BİR DEMET HÜZÜN
90
HARABE
Kiminin gönlü saray, kiminin ki Kậbe‟dir,
Benimse dışım gibi, içim de harậbedir.
( 1982 )
BİR DEMET HÜZÜN
91
KURTULUŞ
Kitabımız Kur‟an‟dır, yolumuz Allah yolu,
Sarılalım Kur‟an‟a, kurtulsun Anadolu.
( 1985 )
BİR DEMET HÜZÜN
92
BAHAR
Her bahar insana söylüyor haşri,
Dört yüz bin ağızdan dili baharın.
Her tohum çatlatır kabuğu, kışrı,
Sümbüllenip açar gülü baharın.
Yamaçlar yeşildir, etekler sarı,
Leylekler müjdeler gelen baharı,
Kıştan arta kalan dağların karı,
Eriyip coşturur seli, baharın.
Her yerde, herkeste bahar neşesi,
Mest eder çobanı kavalın sesi,
Açılır sümbülü, gülü, lậlesi,
Giyer fistanını yolu baharın,
Aşıklar methini edemez gülün,
Dalında şakıyan şeydậ bülbülün,
Başına hậleler takınmış gelin,
Yaprağı, çiçeği, dalı baharın,
( 1982 )
BİR DEMET HÜZÜN
TUNA NEHRİ
Tuna Nehri, Tuna Nehri,
Hani nerde yoldaşların?
Hep beraber çağlardınız,
Nil, Sakarya gardaşların.
Serdarların yarışırdı,
Allah için vuruşurdu,
Kanına kan karışırdı,
Gül rengiydi akışların…
93
BİR DEMET HÜZÜN
94
Yeşil donlu atlıların,
Hani kırk kanatlıların,
Viran olmuş serhậtları
Yurdu musun baykuşların?
Hatırladıkça dünleri,
Estergon‟u, Budin‟leri,
Zafer dolu o günleri,
Taştı yine göz yaşların.
Tuna Nehri döne döne,
Yatağından taştı yine,
Vahşi Sırplar azdı gene,
Bugün Tuna berduşların.
Durgun durgun akıyorsun,
Neden mahzun bakıyorsun?
Bir kor gibi yakıyorsun,
Hançer gibi bakışların !..
( 1991 )
BİR DEMET HÜZÜN
KOCATEPE
Kocatepe, ezansız semtlerin ulu mậbeti,
Kocatepe, bu şehir sende tattı saậdeti.
Ölü bir şehrin başucunda mezar taşısın sen,
Ayasofya‟nın, Selimiye‟nin gardaşısın sen.
Bir devir böyle geçti, ezansız ve mậbetsiz,
Bir millet nasıl yaşar duasız, ibadetsiz?
95
BİR DEMET HÜZÜN
96
Şahlanan bir milletin nabzı sende atıyor,
Gümüş kubbelerinden bir kandil uzatıyor.
Şu cadde senin yolun, sana çıkar şu sokak,
Bu şehrin insanları, oluk oluk akacak.
İmana susayanlar hep sana koşacaklar,
Yıllardır özlediği nura kavuşacaklar.
Billur avizelerinden bir nur uzatacaksın,
Kararmış dünyalara sen ışık tutacaksın.
Kırıldı bir bir artık, sana uzanan eller,
Gölgende çürüyecek yosun tutmuş heykeller.
Bütün dünya yıkılsa, sen ayakta duracaksın,
Kıyamete kadar Tevhid‟i haykıracaksın.
( 1992 )
BİR DEMET HÜZÜN
DOĞA
Nedir, bu “doğa” nedir?
Deve mi, yoksa at mı?
Saati yapan usta,
Acep yine saat mı?
En basit şeye kadar,
Her şeyin sahibi var,
Bunca Ay‟lar, yıldızlar,
Sahipsiz saltanat mı?
( 1987 )
97
BİR DEMET HÜZÜN
AŞKINLA YANDIR BENİ
Aşkınla yandır beni,
Gaflete dalmayayım.
Mecnun‟a döndür beni,
Ben, beni bilmeyeyim.
Karlı dağlar aşayım,
Çöllerde dolaşayım,
Irmak olup taşayım,
Bendime dolmayayım.
Ağlatma güldür beni,
Nurlara daldır beni,
Bir kere öldür beni,
Bir daha ölmeyeyim.
Şu dünyada bir mola,
Ölüm haktır her kula,
Kervanlar çıktı yola,
Arkada kalmayayım.
( 1987 )
98
BİR DEMET HÜZÜN
ŞU DÜNYANIN YÜZÜNE
Şu dünyanın yüzüne,
Bir kez dönüp bakmadım.
Kậrun gibi, hazine,
Doldurup bırakmadım.
Yıllar geçti, ậh yıllar !..
Meyveye durdu dallar,
Bitirdi beni yollar,
Ben yolumdan bıkmadım.
( 1988 )
99
BİR DEMET HÜZÜN
ÖLÜM
Ölüm sarınca seri,
Bir yudum içemezsin.
Ne ileri ne geri,
Bir adım geçemezsin.
Ölüm, ölüm, hep ölüm,
Ölüme mahkûm kulum,
Kabre uğrarsa yolum,
Kuş olup uçamazsın.
Bu sokak, çıkmaz sokak,
Sonu ölüm muhakkak,
Dur kaçma, kaçma korkak,
Ölümden kaçamazsın.
( 1992 )
100
BİR DEMET HÜZÜN
SON NEFESTE
Omuzlarda bir tabut,
Gider aheste aheste.
Bir top kefen, bir kaput,
Sana kalan son nefeste.
Kabir, zifir mi zifir,
Ötelerden bir sefir,
Gelecek Münker, Nekir,
Bir ışık ve bir seste.
( 1988 )
101
BİR DEMET HÜZÜN
BİR NEFES GİBİ
İnsanoğlu şu dünyaya,
Üryận gelir, üryận gider.
Âşık ise mậsivậya,
İki gözü giryận gider.
Kırılan bir kafes gibi,
Yankılayan bir ses gibi,
Bir ömür, bir nefes gibi,
Bir ận gelir, bir ận gider.
( 1988 )
102
BİR DEMET HÜZÜN
EY YOLCU
Ey yolcu, dinle beni !..
Bu yol uzağa gider.
Ölüm bekliyor seni,
Yolun tuzağa gider.
Yollar, ayrılan yollar,
Toz olup savrulan yollar,
Azrail yolları kollar,
Yollar, berzậha gider.
( 1985 )
103
BİR DEMET HÜZÜN
YÜRÜMEK
Yürümek, sonsuza dek adım adım yürümek,
Bu yolda damla damla, yudum yudum erimek.
Her şey yürür, Gök‟te yıldızlar; yerde karınca,
Sular ancak durulur, hedefine varınca.
Yürümek alın yazım, hedefime yürümek,
Gerekirse bu yolda, yerde bile sürünmek…
Yürümek vakti bugün, yürü, yürü Sakarya!
Gün olur insanlar da senin gibi akar ya!
İşte bak! Dicle, Fırat; yan yana yürüyorlar,
Geçtikleri çöllere, ne hayat veriyorlar!
104
BİR DEMET HÜZÜN
105
Göklerde yarış varken, herkes giderken Ay‟a,
Benim kör talihim mi, arkada kalmak yaya?
Feleğin inadına, talihi yenmek için,
Sulara vurmalıyım, çelik ve taştan perçin.
Ey yürüyen ölüler, canından bezmiş ruhlar!
Dirilip, kalkın artık; haşre kadar yarış var.
Sulara gem vurulur, biliyorsun Sakarya,
Koca koca adamlar, koyun gibi bakar ya!
Devran tersine döndü; çağ, artık benim çağım,
Sonu hedefe varan, bir çığır açacağım!
Ölürsem de bu yolda, yiğitçe ölmeliyim,
Dişimle, tırnağımla; dağları delmeliyim.
Yürümek bana yetmez; ben artık koşacağım,
Surlar, setler, duvarlar; hepsini aşacağım!
( 2006 )