Nikpur CABBARLI – Müseyib [Musa Eyüp] Zeyem ve Şiirleri

Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi / Journal of Turkish World Studies, XIV/1 (Yaz 2014), s.75-88.
MÜSEYİB [MUSA EYÜP] ZEYEM
VE ŞİİRLERİ
Müseyib [Musa Eyüp] Zeyem and His Poems
Nikpur CABBARLI *
ÖZ
Bu makalede 1920'den sonra Azerbaycan'da Sovyet istilasının sebep olduğu siyasî
baskılar ve karışıklıklar sebebiyle Türkiye'ye kaçan Müseyib [Musa Eyüp]
Zeyem'in hayatından ve şiirlerinden söz edilmektedir. Özellikle Müseyip
Zeyem'in şiirlerinin muhtevası ele alınmış ve şiirleri tahlil edilmiştir.
"Azerbaycan Muhaceret Edebiyatı"nın temsilcilerinden olan bu şahıs hakkında
Türkiye'de çıkan birkaç yazı dışında bilgi ve belge yoktur. Onun eserlerinin
önemli bir kısmını derlemiş ve hayatı hakkında bilgiler vermiş olan Süleyman
Büyükdağ'dan elde edilen materyal malumatımızı genişletmiş, şair hakkında daha
tutarlı görüş bildirmemize yardım etmiştir.
Anahtar Kelimeler; Azerbaycan muhaceret edebiyatı, XX. Yüzyıl Azerbaycan
Edebiyatı, Azerbaycan şiiri, Türkiye-Azerbaycan edebî ilişkileri, bağımsızlık.
ABSTRACT
This article is about the life and poems of Müseyib [Musa Eyüp] who escaped
from Azerbaijan to Turkey after 1920 because of the Soviet political oppression
and confusion. In this article especially contents of the Müseyip Zeyem's poems
have been considered and analyzed.
There isn’t enough information and document available about this representative
of the Azerbaijan Immigration Literature except the ones that were published in
Turkey. We get information about Müseyib from Süleyman Büyükdağ who compiled a significant part of Museyib's work and give information about his life and
his works give us the chance to express a consistent opinion about Müseyib.
Key words; Azerbaijan emigration literature, Azerbaijan Literature in the 19th
century, Azerbaijani poetry, Literary Relations between Azerbaijan and Turkey,
independence.
*
Doç. Dr., Azerbaycan Milli Elmler Akademiyası Nizami Adına Edebiyat Enstitüsü,
nikpur@live.com
76 NİKPUR CABBARLI
Azerbaycan muhaceret şiirinin oluşumunda ve gelişmesinde, muhteva ve şekil bakımından
zenginleşmesinde kendine özgü bir rolü olan Müseyib Zeyem’in sanatının araştırılması bir
yana, adı bile kendi vatanında 1990'lı yılların başlarına kadar çok az insan tarafından biliniyordu. 1991 yılının Nisan ayında "Nizami Edebiyat Enstitüsü" tarafından Bakü'de gerçekleştirilen "Azerbaycan Muhaceret Edebiyatı" adlı uluslararası bilimsel sempozyumda Türkiye'deki Azerbaycan Kültür Derneği'nin Iğdır'dan gelen temsilcisi Süleyman Büyükdağ'ın sunduğu bildiri, edebî-ilmî muhitimizde bu şairin hayatı ve sanatı hakkındaki ilk tasavvuru
oluşturdu. O tarihten bu yana yirmi yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen M. Zeyem'in
hayatı daha geniş bir şekilde araştırılmadığı gibi şiirleri de toplu olarak yayınlanmadı. Makalemizde şairin elde edebildiğimiz eserlerini esas alarak onun şiiri hakkındaki görüşlerimizi
açıklayacağız. Şunu da belirtmeyi gerekli görüyoruz ki bu şiirlerin büyük bir çoğunluğunu
Süleyman Büyükdağ, şairin ailesinden elde etmiş ve onların fotokopilerini yukarıda sözü
geçen bildirisiyle beraber bize göndermiştir. Bu lütfundan dolayı Süleyman Büyükdağ'a müteşekkiriz. Şairin hal tercümesiyle ilgili bilgiler de S. Büyükdağ'ın bildirisinden alınmıştır.
M. Zeyem, 1900 yılının yaz mevsiminde Şemkir'in Bayramlı köyünde dünyaya gelmiştir. O dönemde Sultanzadeler olarak bilinen tanınmış, zengin bir aileye mensuptur. Altı
yaşında babası Hüseyin Bey’i, sekiz yaşında ise annesi Püste (Fatma) Hanım’ı kaybeden
Müseyib, ağabeyi Hankişi'nin himayesinde büyür. Bir süre sonra kardeşinin yardımı ile
"Gori Muallimler Seminariyası"1nın temel hazırlık sınıfına kabul edilir. Fakat Birinci Dünya
Savaşı'nın getirdiği problemler ve zorluklar yüzünden eğitimini yarım bırakarak Şemkir'e
döner.
1917 yılında Şemkir'de ortaya çıkan sosyal, siyasî karışıklıklar sırasında evleri yağmalanıp yakın akrabaları öldürülen Müseyib birkaç kaçağın2 yardımıyla ailesiyle birlikte
Gence'ye gider. Böylece aile yok olmaktan kurtulur.
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti devrinde Gence valiliğinde tercümanlık yapan
Müseyib, millî hükümet devrilince Gence İsyanı’na katılarak işgalci Rus ordusuna karşı savaşır. İsyan bastırıldıktan sonra hapse atılır ve 25 gün hapiste kalır. Dayısı önemli miktarda
rüşvet vererek Müseyib'i hapisten kaçırmış, bir süre gizli yaşamasını sağlamıştır. Birkaç ay
sonra Gürcistan'a giden Müseyib önce Tiflis'e yerleşir, Bolşevik Rus ordusunun orayı da işgal
etmesi üzerine Kutaisi'ye, oradan da Batum'a gider. Ancak bu şehirde de uzun süre kalamaz.
Türk ordusu Batum'dan geri çekilirken onlarla birlikte Batum-Hopa yoluyla Trabzon'a geçer. 1921 yılından itibaren Trabzon'da kuyumculuk ve saatçilik yaparak zor şartlar altında
geçimini sağlayan M. Zeyem, 1924 yılında Zekiye adlı bir kızla evlenir. Şairin bu evlilikten
bir oğlu ve iki kızı olur. 1934 yılında iflas eden M. Zeyem iki yıl boyunca oldukça sıkıntılı
günler yaşar. Azerbaycan Türklerinin teşvikiyle 1936 yılında Iğdır'a yerleşerek orada muhtelif işlerde, o cümleden Iğdır belediyesinin tahsildarlık ve gelir müdürlüğünde çalışır. Lakin
şairin hayatı Iğdır'da da maddî-manevî sıkıntılar içinde devam eder. Bütün olumsuzluklara
1
Gori Öğretmen Okulu: Çarlık döneminde 1876'da Tiflis yakınlarındaki Gori'de kurulan ve o
bölgenin çocuklarından ilkokullara öğretmen yetiştiren okul.
2
Kaçak: Çarlık döneminde Rus yönetimine başkaldıran küçük çete mensuplarına Azerbaycan'da verilen isim.
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XIV/1, Yaz 2014. 77
rağmen yaşama sevincini ve millî istiklal mücadelesine olan inancını hiçbir zaman kaybetmez. Torunu Turhan Zeyem'in söylediğine göre, her yıl 28 Mayıs'ta Azerbaycan'ın istiklal
günü ve her 27 Nisan'da da işgal günü dolayısıyla düzenlenen merasimlere M. Zeyem de
katılır. Ayrıca bu merasimlerin birçoğunu kendi evinde de düzenler, onları güzel sesiyle
okuduğu şiirler ve türkülerle renklendirirmiş. Bu merasimlerin Iğdır'daki muhacir Azerbaycan Türklerinin bir araya gelmesinde önemli rolü olmuştur. Şairin her cuma akşamı evinde
yüksek sesle Kur'an-ı Kerimi okumayı da âdet edindiği bilinmektedir. Ömrünün sonuna
kadar şiir yazmaya devam eden M. Zeyem, 23 Şubat 1957 tarihinde Iğdır'da vefat etmiştir.
M. Zeyem'in şiirleri sayı itibarıyla çok fazla değildir. Aile üyelerinin S. Büyükdağ'a
verdiği bilgiye göre, şairin kaleminden yüzden fazla şiir çıkmıştır. Bu şiirlerin Arap alfabeli
el yazmaları, şairin büyük kızı Nadide Hanım’dan olan torunu Turhan Zeyem'dedir.3 S.
Büyükdağ aileden M. Zeyem'in şiirlerinin sadece 65 tanesini elde edebilmiştir. Bunların
hepsi de daktilo ile yazılmışlardır. Turhan Zeyem'in adresine ulaşamadığımız için şiirlerin
Arap alfabesiyle yazılı asıllarının durumu hakkında bilgi edinemedik.
Azerbaycan siyasî muhacirlerinden Dr. Aziz Alpaut, Mücahit dergisinde yayınladığı
"Vatan Şairi Zeyemli" başlıklı yazılarından birinde şairin "kapağı zamanla yıpranmış, açık
mor renkli şiir defterini elinde tuttuğunu" ve defterin kapağında da ‘Zeyemli, Azeri Şair
Musa Eyüp Zeyem, 1953 Iğdır’ yazılı olduğunu açıklıyor.4 Ayrıca defterin içinde başka kâğıtlara yazılı şiirler de varmış. Aziz Alpaut'un yazdığına göre, o, şairle 1955 yılında Iğdır'da ilmî
bir araştırma seyahati sırasında tanışmış ve bir yıl sonra aralarındaki dostluğa dayanarak
Zeyem, şiirlerini yayınlaması için ona göndermiş.5
A. Alpaut'un yayınladığı M. Zeyem'in iki şiiri ("Sevgili Bacı" ve "Dr. İsmayıl Sanyal'a
Mektup 15.12.1955"), S. Büyükdağ'ın topladığı şiirler arasında yoktur.
Iğdırlı yazar Nizameddin Onk da Müseyib Zeyem hakkındaki makalesinde şairin "eski
yazı defterleri"nin varlığından bahsediyor.6 N. Onk'un bu makalesinde yayımladığı şiirlerden biri olan "Melekli"7 de S. Büyükdağ'ın topladığı şiirler arasında yoktur.
Süleyman Büyükdağ yukarıda adı geçen bildirisinde M. Zeyem'in şiirlerinin 1939 yılının Eylül ayından itibaren Kars'ta yayımlanan Doğuş Dergisinde basıldığını kaydederek
bütün araştırmalarına rağmen bu dergiyi elde edemediğini açıklar. Bununla birlikte, N. Onk
yukarıda bahsettiğimiz makalesinde M. Zeyem'in "Iğdır" adlı şiirini adı geçen derginin Ekim
1939 tarihli sayısından alarak yayımlamıştır. Bu şiirin bir kopyası S. Büyükdağ'ın topladığı
şiirler arasında da vardır.
3
Turhan Zeyem 1980'li yıllarda Manisa'nın Salihli ilçesinde lise müdürü olarak çalışıyormuş.
Bütün gayretimize rağmen Turhan Zeyem hakkında daha fazla bilgi edinemedik.
4
Aziz Alpaut, "Vatan Şairi Zeğemli", Mücahit Dergisi, İstanbul, 1961, Sayı: 41-42, s. 16.
5
Aziz Alpaut, "Vatan Şairi Zeğemli", Mücahit Dergisi, İstanbul, 1959, Sayı: 21-22, s. 20.
6
Nizamettin Onk, “Müseyib Zeğem”, Azerbaycan Türk Kültürü Dergisi, Ankara, 1970, S. 191196, ss. 21-28.
7
Iğdır'a çok yakın büyük köylerden birinin adıdır.
78 NİKPUR CABBARLI
Böylece, elimizde Müseyib Zeyem'in 68 şiiri bulunmaktadır. Bunların 65 tanesini S.
Büyükdağ bize göndermek nezaket ve anlayışını göstermiştir. Araştırmamızın esasını da bu
şiirler oluşturmuştur.
M. Zeyem ilk kalem tecrübesi olan "Yaralı canım" şiirini, 10 yaşında "Gori Muallimler
Seminariyası"nda öğrenci iken yazmıştır. Şiirin el yazmasının altındaki “5.2.1910” tarihi de
bunu gösteriyor. Bu şiir bir yandan on yaşındaki bir çocuğun şairlik yeteneğini ortaya çıkarırken, diğer yandan sanki onun gelecekteki sıkıntılı, acılı hayatından da haber veriyor:
Bir quş idim, gezer idim havada.
Atam öldü, néce àaldım cefada.
Anam öldü, yetim àaldım yuvada,
Düşdün gerib éle, yaralı canım.
Ağlaram, tutaram Hağğa üzümü,8
Anam yohdur sile ağlar gözümü,9
Görmezsen bir daha ana üzünü,
Derd elinden néce saralı,10 canım.
Mekânım Kür üstü, élim Şemseddin,11
Qardaşlarım étdi buraya sürgün.
Yetim olduğumu eyledin yeàin,12
Ondan oldun sen de buralı, canım.
M. Zeyem'in "Derdli Könül", "Gara Behtiın", "Kırık Könül", "Deyim, Demeyim", "Hanendesi Var", "Iğdırlı Bağır Aras'a Mektub", "İşletme Şefi Şamil Bey'e”13 gibi şiirlerinde ise
şairin Trabzon ve Iğdır'da yaşadığı yılların maddî ve manevî sıkıntıları görülmektedir.
Çekdiyim tamamen ah ile zardır,
8
9
Yüzümü
Ağlayan gözümü
10
Sararıyor
Şemseddin: Bugün Gürcistan sınırları içinde kalan, yoğunlukla Türklerin yaşadığı bir bölgenin adıdır.
12
Mutlaka bildir
13
"İşletme" olarak adlandırılan Iğdır'da Ermenistan-Türkiye Iran sınırlarının kavşak noktasında 1955'te kurulan ve halk arasında dil çiftliği olarak da adlandırılan devlet üretme çiftliğidir.
Şamil Bey ismi yanlış hatırlanmış olabilir. Bu çiftliğin 1955-60 yılları arasındaki müdürü, bölgenin tanınmış simalarından ziraat mühendisi Ziya Ayrım idi. Şiir, bu şahıs hakkında da yazılmış olabilir (Editör).
11
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XIV/1, Yaz 2014. 79
Gündelik hercliyim yarım dinardır,
Herkesin milyonlar serveti vardır.
Bizim yuvada yoh fol,14 gara behtim.
Seninle bu geder çekdiyim yeter,
Neler étdin mene ölümden beter.
Deme ki, bir daha elimden tutar,
Heyirsiz başına kül, gara behtim.15
("Gara Behtim")
" Kırık Könül" şiiri M. P. Vagifin16 "Bayram Oldu" koşmasındaki ruh halini hatırlatır.
Muhacir şair de büyük üstadın yoksul zamanlarında olduğu gibi, halkın bayramı olan Nevruz'u gerektiği gibi kutlayabilmek için maddî imkânının olmamasından yakınır:
Sabah,17 o biri gün, bayram gelirmiş,
Gel bunu kéçirek hoş, kırık könül,
Gezib kef éyleyek, qüsse ne imiş?
Bu dünyanın sonu boş, kırık könül.
Ayran, pencer18 olsa, var gazan, tava,
Doğrusu bedeldir südlü pilava.
Herkes bişirende ballı pahlava.
Sen bişir ayrandan aş, kırık könül.
Düşmüşsen ateşe, yanarsan nara,
Düşeli beri sen gurbet diyara,
Lazım olsa sene yüz guruş para,
Gırh yere vurursan baş, kırık könül.
Tağetim yoh durub sene ağlayam,
Tebib de deyilem yara bağlayam.
Deyirdiın vahtile bir bey oğluyam.
İndi çek dişine daş,'19 kırık könül.
14
Folluk
Kara bahtım senin başına kül dökülsün, mahvolasın
16
M.P. Vagif: 18. yüzyılda yaşamış meşhur Azerbaycan şairi.
17
Yarın
15
18
Yenilebilen bütün yabani otlara verilen isim (ısırgan, ebegümeci vs.)
80 NİKPUR CABBARLI
"Ğarib" şiirinde ise Müseyip Zeyem, aynı üzüntünün ifadesi olarak nüfuzlu, soylu bir
neslin evladı olduğunu kederle hatırlıyor, talihin ağır imtihanlarına katlanmaktan başka
çaresi kalmadığını söylüyor:
Áafàazdır vetenim, ismi ucadı,20
Elimi sorsalar Şemseddin adı.
Kim déyer eslin bir beyzadedi.
İndi bu günlere döz,21 ğarib canım.
M. Zeyem'in şiirlerini değerlendiren Süleyman Büyükdağ sözü edilen bildirisinde şöyle der: "O, sadece olayların, vatan hasretinin, eşten dosttan ayrılmanın verdiği hüzünle gelişi
güzel şiirler yazan biri değildir. O, doğuştan şairdir, türlerindeki duygu, düşünce, estetik ve
üslup bunu göstermektedir." Biz de bu düşünceye katılıyoruz.
Muhaceret şiirimizin karakteristik motifleri olan vatan ve millet sevgisi, yurt hasreti,
gariplik, keder, istiklal aşkı, M. Zeyem'in şiirleri için de karakteristiktir.
Muhaceret hayatının ilk yıllarında yazdığı "Ayrı Düşdüm" şiirinde şair, vatanından,
evinden, nişanlısı Dilşad'dan ayrı kalmasından dolayı duyduğu üzüntüyü dile getiriyor:
Menden salam olsun bizim éllere,
Qeza22 saldı meni yolumdan ayrı.
Yaşıllı bağlara, açan güllere,
Bülbülem, düşmüşem gülümden ayrı.
Ahdı da, sel oldu bu gözyaşımdan,
Sevgili vetenim çıhmaz huşumdan.23
Bir ala gözlümden, gelem àaşlımdan
Néce24 düşdüm şirin dilimden ayrı.
Tebib isen gel bu yaramı bağla.
Ciyerim yaradı, gel bunu sağla.
Ağla, ey biçare Müseyyib, ağla,
19
Şimdi canını dişine tak
20
Yücedir
Katlan, tahammül et.
22
Kader
23
Aklımdan
21
24
Nasıl
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XIV/1, Yaz 2014. 81
Çün düşübsen oba, elinden ayrı.
Aynı motifi vatanından ve sevgilisi Dilşad'dan ayrılmanın verdiği acıyı anlattığı "Ayrıldım" şiirinde de görüyoruz:
Felek saldı meni tahdan.
Ömrüm kéçdi ah u vahnan,25
Dayım qızı Dilişaddan,
O perizaddan ayrıldım.
Müseyyib'i derde saldı,
Ey ya Rebbi bu ne haldi?26
Sevgilimi éller aldı,
Daş idim, daşdan ayrıldım.
"Sonra" adlı şiirinde M. Zeyem, annesinin vasiyetinden bahsediyor gibi görünse de aslında vatanı düşmandan kurtarmak ve millî istiklali tekrar kazanmak konusunda Azerbaycan'daki tüm annelerin oğullarına birer vasiyet gibi bıraktıkları arzuyu dile getirir:
Sorsanız ki "Nedir yandırır seni?"
Deli ve divane éyleyir meni.
Elimden vérmişem nazlı veteni.
Bu yangınım söner, ölenden sora.
Géceler bir duman tüter başımdan.
Anamın sesleri çıhmaz guşumdan,27
Der: "Oğlum, intiqam get al rejimden.
Gel mene intiqam alandan sora".
Vatan hasreti ve üç renkli bayrağımızın vatan semalarından inmesinden dolayı duyulan derin keder M. Zeyem'in şiirine de yansımıştır:
Veten diyarından gelen durnalar,
Söyleyiniz bizim éller durur mu?
Çemenli, çiçekli şirin obalar,
25
26
27
Ah u vah ile
Haldir?
Kulağımdan
82 NİKPUR CABBARLI
Bülbüllü bağçalar, güller durur mu?
Sözüme bir cavab vérin ucadan,
Veten hesretiymen àorhun Hudadan.
Uçdunuz, geldiniz hansı28 obadan.
Bizim geldiyimiz yollar durur mu?
Esir midir söyle Aslan yatağı?
Düşmenler mi sarmış solu ve sağı?
Ğarib Müseyyib'in "üç reng bayrağı",29
Üç rengi de mövcud el-an30 durur mu?
Gurbette vatanını, dostlarını, akrabalarını hatırlayan şair "Dolandım Her Yanı Gördüm" şiirinde rüya âleminde gezip dolaştığı vatanını anlatıyor:
Yatmış idim men yuhuda.
Dolandım, her yanı gördüm.
Gezirdim ata yurdunda,
Qohum, eqrebanı gördüm.
Gördüm açıb teze güller,
Her yanda ötür bülbüller.
Çayır, çemen, yaşıl eller.
Men Azerbaycan'ı gördüm,
Uyandığında rüyasında gördüklerinin aksine, şairin gözlerinin önünde vatanının gerçek manzarası canlanır ve şiiri yeniden kederle devam eder:
Oyandım ki sağ ve solda,
Bayquşlar öter budağda,31
Müseyyibem, gurbet elde.
Nar ile niyranı32 gördüm.
28
Hangi
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bayrağı: kırmızı, yeşil, mavi.
30
Şu anda, hâlen.
31
Ağacın dalında
29
32
Cehennemi
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XIV/1, Yaz 2014. 83
M. Zeyem'in "ağlar ağlasın" şiiri de aynı duyguların ifadesidir. Şiirde ayrılık derdi, rüyasında vatanı ile ilgili gördükleri ve gerçekler arasındaki zıtlık anlatılmıştır:
Ey berader, derd ü àemler elinden.
Bu çeşm-i rühsarın ağlar, ağlasın.
Bülbül ayrı düşmüş gülşen bağından.
Yad etsin bağçalar, bağlar ağlasın.
Géceler yuhumda veteni görrem,33
Gaibimin meyvesin dostlara verrem,34
Birden bidar olub35 ayağa durram,36
Ol yuhuda olan bidar ağlasın.
Ayrılık derdi ile yanan şair "A Dağlar" şiirinde yüzünü dağlara dönerek kendisi gibi
muhacir olan yüzlerce hemşerisinin derdini anlatıyor:
Dağlar sizden çoh küsmüşem,
Bu mu dağın étibarı, a dağlar?
Çoh dolanıp hesretinizi çekmişem.
Var gezmeli mahalların,37 a dağlar.
Billem çekdiyiniz ah ile zardır.
Bu da bizim üçün çoh böyük ardır.
Gurbet diyarında ne geder vardır,
Müseyyib tek qurbanların, a dağlar.
Muhacir şairin vatan hasreti "Aman Felek, Üzme Meni" şiirinde folklor üslubunda,
bayatı şeklinde söylenir:
Aman felek, üzme meni.
Men ürekden yaralıyam.
Yaralıyam, çoh yaralı,
33
Görürüm, görüyorum
Veririm
35
Uyanıp
36
Kalkıyorum, kalkarım
34
37
Gezilmesi gereken yerlerin
84 NİKPUR CABBARLI
Hem vetenden aralıyam.
Çerh-i felek üzdü meni,
Tülbendlerden süzdü meni,
Vetensizler defterine.
Utanmadan yazdı meni.
Bu şiirdeki ümitsizlik duygusu "Yene Gelerem" şiirinde daha iyimser bir hava ile işlenir. Şair bir gün vatanına yani Zeyem'e döneceğine inanmaktadır:
Çoh zamandır senden ayrı düşmüşem,
Ağlama, Zeyem'im, yene gelerem.
Gurbet diyarından men de bezmişem,
Ağlama, Zeyem'im, yene gelerem.
"Yaz, Ey Könül" şiirinde M. Zeyem baharın kalbinde harekete geçirdiği duyguları anlatır. Baharın gelişi ile her taraf çiçek bahçesine dönüşmüştür. Fakat vatan hasreti ile beli
bükülmüş, saçları beyazlamış olan şairin kalbi bir türlü sevinemez:
Yéne geldi yaz ayları.
Men deyim, sen yaz, ey könül.
Gördüyün güllü bağları.
Dur gedek,38 bir gez, ey könül.
Bah her teref lalezardı.
Çiçekler etrafı sardı.
Bel büküldü, baş ağardı
Ömür qaldı az, ey könül.
Şair özgürlüğe susamış bir istiklal âşığıdır. Yoklukların ve zorlukların her türlüsünü
yaşadığı için artık ölümden korkmaz. Hiçbir şey onu özgürlük yolundan, istiklal mücadelesinden döndüremez:
Aşiqem, qorhmam ölümden.
Ölsem de dönmem yolumdan.
Bu sözü menim dilimden.
Vetenime yaz, ey könül.
38
Kalk gidelim
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XIV/1, Yaz 2014. 85
M. Zeyem "Hoş Gelir Hoşuma Halı Iğdırın", "Iğdır", "Melekli" şiirlerinde ise muhaceret hayatının aşağı yukarı 21. yılını yaşadığını ve memleketi gibi sevdiği bu şehrin güzelliğini, mert, misafirperver insanlarını şöyle tasvir eder:
Sürmeli Çuhuru denilen ezel,
Çoh eski Türk yurdu, élidir Iğdır.
Bağı, bağçaları cennete bedel
Doğrusu cennetin yoludur Iğdır.
Bir yandan ucalan Ağrı'dır sağı,
Bir yanında yaşıl bağçası, bağı.
Bir yanında açar beyaz pambığı
Bir yanı Karasu Dilidir Iğdır.
"Bayrağım" şiirinde ise şair millî bayrağımıza karşı beslediği samimi duyguları ifade
ederken, vatanında istiklal mücadelesini devam ettiren soydaşlarına selam gönderir:
Gurbet diyarından bu qerib canım,
Çoh salamlar eler sene, bayrağım.
Üzün görmedikçe artar ferağım,
Merhemet ele gel mene, bayrağım.
Sensiz bu qeribin güler mi üzü?
Sensen onun parlaq şefeq ulduzu.
Bir ucal39 sevgilim, şad éyle bizi,
Bilirsen aşiqiz sene, bayrağım.
Milli bayrağımızın üç renginin de kırmızı kana boyanması şairi ne kadar sarsıp kederlendirse de istiklal aşkını ve vatanın kurtulacağına dair inancını yok edemez. Şair, düşmandan intikam alınacağına ve bayrağımızın yine kendi renklerini alacağına emindir:
Bil ki, bu intiqam düşmende qalmaz,
Seni elimizden kimse alamaz,
Boyatma reng40 sende daima qalmaz,
Alarsan rengini yene, bayrağım.
39
Bir (defa) yücel
40
Asıl rengini değiştirmek amacıyla bir kumaşı başka bir renge boyamak.
86 NİKPUR CABBARLI
Şaire bu inancı aşılayan milletinin şerefli tarihi, özgürlük ve istiklal ideallerine bağlı,
imanlı vatan evlatlarının mücadeleci ruhudur:
Bilirsen ki, coşqun bir qanımız var,
Celbimizde bütün imanımız var.
Tarihlerde şeref ve şanımız var,
Şahidsen sen özün ona, bayrağım.
Milletin ve devletin geleceği için genç neslin vatanperverlik, millî-manevî değerlere
bağlılık ile yetiştirilmesini gerekli gören M. Zeyem bu düşüncesini şiirlerinde de ifade eder.
Oğlu Mehmet'in dilinden kaleme aldığı "Şerq" şiiri de Azerbaycan-Türk gençliğinin vatanperverliğini, istiklal mücadelesine katılmalarını anlatır:
Allahdan budur dileyim.
Men de bir esger olaydım!
Şanlı veten ordusunda
Düşmeni yener olaydım!
Olaydım, ah var olaydım.
Millete nöker olaydım.
Azerbaycan ordusunda
Men de bir esger olaydım!
Üç rengli bayraà elimde,
Allahın adı dilimde.
Ata àılıncı elimde.
Vetende esger olaydım!
Olaydım, ah var olaydım!
Millete çeper olaydım,
Şanlı veten ordusunda
Bir kiçik nefer olaydım!
Vetenin bir misli cennet.
Onu çoh severem elbet.
Déyer kiçik qerib Mehmet,
Vetene géder olaydım!
Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XIV/1, Yaz 2014. 87
Gençlere büyük ümit bağlayan şair gençler arasında içki ve sigara düşkünlüğünün
artmasını milletin geleceği için çok tehlikeli bulmaktadır ve bu konudaki rahatsızlığını
"Gençler Zehirleniyor" adlı şiirinde dile getirir:
Bu gédişle olur işimiz berbad,
Gençler zeherlenib olmasın sakat.
Her yerde başlamış gizli fuhuşat,
Hanki birisini deyim, önlüyüm.41
İçer rakı, şerab, yakar sıàara.
Géce sabahadek çekiyor nara.
Bir àarış çocuklar olmuş zampara,
İpde-sapda durmaz, nasıl éyliyim?
Bu acıklı vaziyeti bütün çıplaklığı ve yürek ağrısı ile dile getiren M. Zeyem ilgili devlet kurumlarını bu konuda tedbir almaya, gençleri bu kötü alışkanlıklardan kurtarmaya çağırır:
Zeyemli, çağla da duyulsun sesin;
Hökumet tebibi duysun, dinlesin.
İlçe kaymakamı işi önlesin.
Sayın bayımıza "çoh sağol" deyim.
M. Zeyem'in şiirleri arasında "güzelleme"lerin özel bir yeri vardır. Şairin "Géden Gelin", "Süzdüren Gelin", "Söyle Maşallah Gözele", "Gözeller", "Yollanıb Géder", "Yasemen
BuHaklı" gibi şiirleri âşık şiiri tarzında yazılmış değerli örneklerdir:
İğdır diyarında tayın tapılmaz.
Baharken gözünü süzdüren gelin.
Cennetin hurisi sene tay olmaz.
Yanağında gülü gezdiren gelin.
Aşiqsen, bilirem sohbete, saza.
Bahan heyran àalır işveye, naza.
Aşıqlar görende gelir avaza.
Gözümden meramı sezdiren gelin.
41
Önleyeyim
88 NİKPUR CABBARLI
Dodağa tökülüb qüdretin balı,
Yanağında açıb baharın gülü,
Üzünde saz çalar yasemen teli,
Buhağa benövşe düzdüren gelin.42
("Süzdüren Gelin")
Şunu da belirtelim ki muhaceret edebiyatı çerçevesindeki şiirlerimizde güzellemelere
şimdilik sadece M. Zeyem'in eserlerinde rastladık.
Son olarak bir fikrimizi daha bildirmek istiyoruz: M. Zeyem'in hem düşünce hem de
estetik yönüyle değerli olan şiirlerinin çağdaş metin inceleme metotlarına uygun olarak ayrıntılı bir şekilde ele alınmasını ve yayımlanmasını gerekli görüyoruz. Bu iş gerçekleşirse
muhaceret şiirimiz ve genel olarak millî muhaceret edebiyatımız hakkındaki fikirlerimiz
daha da genişleyecek ve derinleşecektir.
KAYNAKLAR
BÜYÜKDAĞ Süleyman, "Müseyip Zeğem", Azerbaycan Mühaciret Edebiyyatı Beynelhalg Elmi
Simpozyum, Bakı 2 Aprel 1991-ci il.
ALPAUT Aziz, "Vatan Şairi Zeğemli", Mücahit Dergisi, İstanbul, a) 1959, Sayı: 21-22, s. 20; b) 1960,
Sayı: 25-26, s. 16; c) Sayı: 27-28, s. 21; d) Sayı: 29, s. 31; e) 1961, Sayı: 41-42, s. 16.
ONK Nizamettin, “Müseyib Zeğem”, Azerbaycan Türk Kültürü Dergisi, Ankara 1970, S. 191-196, s.
21-28.
42
Çene altına (boynuna) menekşeden kolye yapan gelin.