İmplant Üstü Protezlerde Oklüzyon

İmplant üstü protezlerde oklüzyon
Dt. Erhan DİLBER*, Doç. Dr. A. Nilgün ÖZTÜRK**
*Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi AD. Konya
**Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi AD.
Konya
Summary
Implant dentistry continues to struggle with what are the appropriate occlusal concepts
for implant-supported restorations. The biological and mechanical consequences of the
loading environment leads to establishing and maintaining an implant interface in a wide
variety of bone quality and quantity, implant and prosthesis designs. To the restorative dentist,
the role of occlusion is more focused on extending the service life of the restoration and the
connecting abutments than protecting the osseous integration of the implants. The purposes of
this review are to discuss the importance of implant occlusion for implant longevity and to
provide clinical guidelines of optimal implant occlusion and possible solutions managing
complications related to implant occlusion.
Key Words: implant, implant occlusion, implant longevity
Diş ile implant arasındaki temel fark periodontal ligament (PDL)’in varlığıdır. Diş
soketinin aksiyal yer değiştirmesinin ortalama değerleri 25-100 mm arasındayken
implantlarda yaklaşık 3-5 mm’dir (1, 2, 3). PDL’den kaynaklı diş mobilitesi, iskelet çene
deformasyonuna ya da doğal dişte torsiyona karşı uyum yeteneği sağlayabilir (1, 3, 4). Buna
karşın implantlar PDL’in eksikliğine bağlı olarak bu avantajlara sahip değildir (Tablo 1).
Yükleme altında, doğrusal olmayan ve karmaşık başlangıç fazıyla başlayan doğal dişin
hareketini alveol kemiğin sıkışmasıyla oluşan ikinci hareket takip eder (1, 2). Buna karşın
yükleme altındaki implant, başlangıçta doğrusal ve elastik olarak dönmektedir ve yükleme
altındaki implantın hareketi kemiğin elastik deformasyonuna bağlıdır. Doğal dişte PDL’in
sıkıştırılabilirliği
ve
şekil
değiştirebilirliği
adaptasyonunda farklılıklar sağlamaktadır.
implantlarla
kıyaslandığında
kuvvetlerin
Bu kinetik dezavantajlarına uyumlu olarak
aşamalı yükleme tavsiye edilir (1, 5, 3). Doğal diş 56-108 mm arasında hızlıca hareket eder,
lateral yüklemede kökün apikal üçlüsünde dönme yapar (1, 6), ve kök ekseni boyunca hızlıca
dişteki lateral kuvvetleri azaltır (1, 7). Diğer taraftan, implant kademeli olarak hareket eder,
benzer lateral yüklemede 10-50 mm ye kadar ulaşabilir. Buna ek olarak implantlarda herhangi
bir rotasyon olmadan, implantları çevreleyen kemiğin tepesinde aşırı kuvvetlerin
toplanmasına neden olur (1, 2). Richter (1998) enine yüklemelerin ve sentrik temasta
klencing’in krestal kemikte en yüksek stresle sonuçlandığını belirtmiştir (8). PDL’in
fonksiyonlarının varlığı ya da yokluğu açısından, dişle implant arasındaki okluzal kuvvetlerin
erken fazı dikkate değer bir farklılık meydana getirmektedir (1, 3).
İmplantlar bazal kemikle bir çeşit ankiloz oluşturup kemiğe osseoentegre olmaktadır.
Çiğneme sırasında yatay kuvvetlerden kaçınılmalıdır çünkü yatay stresler, implantın zarar
görmesine ya da implant etrafındaki kemiğin rezorbe olmasına neden olmaktadır (9).
İmplant üstü oklüzyonda sentrikte serbestlik, dişlerin aksiyal yükleriyle uyumlu
olarak ayarlanmalıdır (9).
Tek ya da birçok implant uygulanmasının planlama fazında arkın tek ya da her iki
tarafına, geçiciler yapılmalıdır. Bu geçiciler çokgen kuvvet prensibine göre bütün çiğneme
kuvvetlerini doğru şekilde yönlendirmelidir (Şekil 1). implant gövdesinin (frontal ve sagital
görünümden) uzun aksı, birbirine paralel olan çiğneme kuvvetlerini sağlamak için, oklüzyonu
sağlayan elemanlarla uyumlu olmalıdır. Bu normdan herhangi bir sapma, implantın
stabilizasyonuna zararlı olabilen yatay kuvvetlerin oluşmasına eğilim gösterir (9).
Doğal dentisyondaki duruma benzer olarak, sentrikte serbestlik konseptine göre
oklüzyonu planlamada, karşıt fonksiyonel kasplar için 2-3 mm’lik sahada sentrik platform
oluşturulmalıdır (Şekil 2). Bu parametreye göre implanttaki temaslar ayarlanmalıdır (9).
Eğer arkta tek bir implant varsa, karşıt dişin fonksiyonel kaspı, kuronu taşıyan
abutmentin aksiyal merkezine mümkün olduğunca yakın temas etmelidir. Yanındaki doğal
dişler maksimum interkuspidasyonda çeşitli şekillerde sentrik temasta olduğu halde, implantın
okluzal yüzeyi konturlanmalı ya da sadece tek sentrik stop olacak şekilde ayarlanmalıdır
(Şekil 3) (9).
İmplant kuronunun abutmenti kendi meziyo-distal boyutundan daha meziyale ya da
distale yerleşirse; karşıt fonksiyonel kasp, implantın aksiyal hattında tek bir yerde temas
etmelidir (Şekil 4) (9).
Lateral ve protruziv hareketler boyunca, implant üstü kuronun bütün diğer anatomik
okluzal komponentleri temas etmemelidir. Örneğin, mandibuler molar bölgesindeki implant
için, implantın uzun aksına uygun, sadece santral fossada sentrik stop sağlanabilir.
Mandibulanın lateral çalışan ve protruziv hareketleri boyunca karşıt dişlerle kayma
hareketinden kaçınmak için bukkal ve lingual kasplar kısaltılmalıdır (Şekil 5). Bütün balans
temasları kaldırılmalıdır (9).
İmplantta oklüzyon temelleri ve tipleri diş üstü restorasyonlardaki oklüzyon
prensiplerinden kaynağını almaktadır. Üç okluzal konsept (balanslı, grup fonksiyon ve
karşılıklı koruyuculu oklüzyon) klinik tecrübeler ve kavramsal teorilerle tespit edilmiştir (1,
10, 11, 12). Bütün bu konseptler, habitüel ya da sentrik oklüzyon boyunca maksimum
interkuspidasyonda olabilir. Bilateral balanslı oklüzyonda bütün gezinmelerde, dişlerin
tümünün teması sağlanmalıdır. Bu oklüzyon primer olarak tam protezlerde kullanılmaktadır
(1, 13). Grup fonksiyon oklüzyonunda, lateral hareketlerde, çalışan taraftaki posterior dişlerin
teması çalışmayan tarafta da temassızlık sağlanmaktadır. Bu oklüzyon ilk olarak, kanin dişin
yerine posterior dişlerin lateral baskıları dağıtmasında kullanılmaktadır (1, 14). Karşılıklı
koruyuculu oklüzyon;
habitüel ya da sentrik oklüzyonda posterior dişlerin korunup,
maksimum interkuspidasyonda posterior temasın olduğu ve bu esnada ön dişlerin hafif
temasta ve bütün hareketlerde anterior rehberliğin sağlandığı bir durumdur. Bu okluzal plan,
posterior dişlerde ağır lateral baskılardan kaçınarak, kaninin oklüzyonda anahtar olarak
kullanıldığı bir konsepttir. Bu okluzal konseptler (balanslı, grup fonksiyon ve karşılıklı
koruyuculu oklüzyon) implant destekli protezlerin modifikasyonlarına da uyumlanabilir (1,
15, 16, 12). İmplant koruyuculu oklüzyon, implant üstü protezler için kesinlikle
önerilmektedir (1, 17). Bu konsept, implant üstü protezdeki okluzal yükleri azaltmak ve
implantı korumak için dizayn edilmiştir. Bundan dolayı, okluzal temaslarda yük paylaşımının
sağlanması, okluzal tablanın ve anatominin modifikasyonları, yük doğrultusunun ayarlanması,
implant yüzey alanının arttırılması ve uygun olmayan biyomekaniğe sahip implantların
okluzal temasların kaldırılması ya da azaltılması gibi faktörleri içeren geleneksel okluzal
konseptler önerilir. Apikal doğrultudaki okluzal kuvvetlerin rehberliğindeki okluzal morfoloji,
çapraz kapanışlı oklüzyondan yararlanım, dar okluzal tabla, kasp eğimlerinin azaltılması ve
kantileverlerin meziyo-distal ve bukko-lingual boyutlarının azaltılması gibi faktörler implant
oklüzyonunda önerilmektedir (16, 12, 18, 17, 19).
İmplant oklüzyonunun temel prensiplerinde;
1.
Sentrik oklüzyonda bilateral stabilizasyon
2.
Okluzal temasların ve kuvvetlerin eşit olarak dağılımı
3.
Geri pozisyonla sentrik oklüzyon arasında interferens olmaması
4.
Sentrik oklüzyonda geniş serbestlik
5.
Anterior rehberlik
6.
Çalışan ve çalışmayan interferensler olmadan lateral gezinme hareketler vardır.
Okluzal temasların eşit olarak dağılımı, bilateral okluzal stabiliteyi ve uygun kuvvet
dağılımını sağlamaktadır (1, 20). Bu durum, her bir implanttaki kuvvet birikimini azaltıp
erken temasların olasılığını azaltabilir. Buna ek olarak, sentrikte geniş serbestlik, kuvvetlerin
elverişli dikey doğrultuda olmasını sağlayıp fonksiyon sırasında erken temasları azaltabilir.
Weinberg’ (1, 21) sentrikte geniş serbestlik için 1.5mm’lik aralıksız düz fossa alanı
sağlamıştır. Ayrıca, Gibbs ve ark. (22), anterior ya da kanin rehberliğinin, posterior rehberliğe
göre çiğneme kuvvetlerini azalttığını tespit etmişlerdir. İmplant destekli karşıt arklı
köprülerde anterior temasın olmadığı durumlarda, posterior implantlarda aşırı marjinal kemik
kaybı oluştuğu rapor edilmektedir. Posterior implantlardaki olası yıkıcı kuvvetler, kanin ya da
anterior rehberlikle azaltılabilmektedir. Anterior rehberliğe ek olarak, posterior bölgede
kantileverlerin temas etmediği düz ve homojen çalışan taraf temasları uygun kuvvet
dağılımını sağlamada ve anterior bölgeyi korumada tercih edilebilir (1, 16, 23). Çalışan taraf
temasları, devrilme momentini azaltmak için mümkün olduğunca anteriorda sağlanmalıdır (1,
18).
İmplant-üstü protez dizayn ederken, diş morfolojisi aksiyal yüklemede önemli bir
faktördür. Vidalı implantlarda aksiyal yükleme, implant kemik arayüzü boyunca dağıtılabilir
ve kortikal kemik baskılayıcı streslere iyi bir biçimde direnebilir (1, 24, 5, 25). Sentrik
temasların etrafındaki düz alan, okluzal kuvvetleri apikal doğrultuda iletebilir. Weinberg (21),
kasp eğimlerinin dönme momentini oluşturan en önemli faktörlerden birisi olduğunu iddia
etmektedir.
Okluzal tablanın boyutu düşünüldüğünde, implantın dağılımı, çapı ve doğal dişe olan
uyumu önemli faktörlerdendir. Okluzal tablanın molarlar bölgesinde % 30-40 azaltılması
tavsiye edilir, fakat implant çapından daha geniş boyutta olması kantilever etkisi ve tek
implant üstü protezde olası dönme momenti oluşturabilir (1, 5, 25). Dar okluzal tabla, offset
yükünün ihtimalini azaltır ve dönme momentini azaltan aksiyal yüklemeyi arttırır (1, 25, 19).
Misch (19) ayrıca dar okluzal tablanın oral hijyeni arttıracağını ve porselen kırık riskini
azaltacağını savunmuştur. Bukkal kemikte rezorbsiyon görülen posterior maksiller bölgede,
doğal dişlerin pozisyonuyla kıyasen implantlar palatinale yerleştirilmeye zorlanmalıdır.
Palatinale yerleştirilen implantlarda normal okluzal kontur, biyomekanik olarak zayıf ortamda
(sert ısırış, zayıf kemik ve yetersiz kuron/implant oranı), önemli bukkal kantilever etkisi
yapabilir. Bu durumda çapraz kapanışlı oklüzyondan yararlanma, bukkal kantileverden
kaçınmayı ve aksiyal yüklemeyi arttırmayı sağlar (1, 5, 21).
Parsiyel dişsiz bölgede doğal dişlerle implantlar arasındaki kuvvet dağılımı, seri ve
aşamalı olarak yapılan okluzal ayarlamalarla sağlanabilinir (18). Dişin ilk hareketi boyunca
önemsiz mobilitesine bağlı olarak (3-5 mm), doğal dişler (25-50mm) kolaylıkla intruze
olurken implantlar yüksek ısırma kuvvetlerini abzorbe etmektedir. Misch (5, 19), yüksek
ısırma kuvvetleri altında implant ve dişler arasındaki mobilite farkının kaldırılmasıyla okluzal
ayarlamaların gerçekleşmesini savunmuştur. Bu yaklaşımla implantla diş arasındaki yükler
eşit biçimde dağıtılacaktır. Yıllar boyunca doğal dişler mezial ve vertikal olarak yer
değiştirirken implantlarin pozisyonları sabit kalmaktadır.
Dişlerin
pozisyonlarının
değişimi
implant
üstüne
gelen
okluzal
stresleri
yoğunlaştırabilir. Pozisyon değişiminden dolayı implantlardaki aşırı yüklemeyi önlemek
amacıyla, yeniden değerlendirme ve periyodik okluzal ayarlamalar zorunlu hale gelmektedir
(1, 26, 19).
Tek Diş Eksikliğinde İmplant Üstü Protezde Oklüzyon
Tek implant oklüzyonu, implant üstüne gelen okluzal kuvveti azaltıp yanındaki doğal
dişlere gelecek kuvvet dağılımını arttıracak şekilde dizayn edilir (1, 5, 18, 23). Bunu
başarmak için doğal dentisyonda anterior ve lateral rehberlik sağlanmalıdır. Tek
restorasyonda çalışan ve çalışmayan taraf temaslarından kaçınılmalıdır (1, 23). Sert ısırışta
hafif temas ve MI’da hafif ısırışta temassızlık, implantlarla dişler arasındaki okluzal kuvvet
dağılımı için mantıklı bir yaklaşımdır (18). Posterior sabit protezlerdeki gibi kasp eğimlerinin
azaltılması, 1-1,5mm’lik düz alanda merkeze yakın temaslar ve daraltılmış okluzal tabla,
posterior tek diş eksikliğindeki implantlarda uygundur (1, 21, 27). Tek üye molar implantlarda
merkeze yakın temaslar, mekanik problemler ve implant kırıklarına sebep olan devrilme
momentini azaltmaktadır. Proksimal temasların posterior bölgede arttırılması restorasyona ek
stabilite sağlayabilir (1, 28).
Full Ark İmplant Destekli Sabit Protezlerde Oklüzyon
Karşıt çenede tam protez varlığında bilateral balanslı oklüzyon, doğal dişler varlığında
genelde grup fonsiyon sağlanmalıdır. Yüzeyel anterior rehberlikle karşılıklı koruyuculu
oklüzyon, karşısında doğal dişler varsa ayrıca tercih edilebilir (1, 16, 12, 29). Oklüzyon tipine
bakmaksızın, gezinmeler boyunca okluzal kuvvetlerin homojen dağılımını sağlamak için,
maksimum interkuspidasyonda ve sentrik ilişkide bilateral anterior-posterior eş zamanlı
temaslar elde etmek gerekir (1, 16, 18). Kantileverlerde çalışan ve çalışmayan tarafta
temaslardan kaçınarak, düzgün ve homojen lateral hareketler sağlanmalıdır (1, 18, 23 ).
Okluzal temaslar için sentrik ilişkide ve MI’da geniş serbestlik (1-1,5 mm), fonksiyon
süresince erken temaslar azaltılıp daha uyumlu vertikal kuvvetler sağlanmalıdır (1, 20, 30).
Ayrıca çalışan taraf temaslarının anteriora alınması, posterior bölgede aşırı yüklemeyi
azaltmaktadır (1, 12, 31).
Mandibulada 15 mm’den daha kısa kantileverli implant üstü protezlerin uzun olanlara
göre daha uzun ömürlü olduğu gösterilmiştir (1, 32).
Diğer taraftan, mandibula ile kıyasen elverişsiz kemik kalitesi ve kuvvet doğrultusuna
bağlı olarak, maksillada 10-12mm’den daha kısa kantilever tavsiye edilmektedir (1, 33, 32,
34). Wie (35) kanin koruyuculu oklüzyonun, bölgedeki stres birikimine bağlı olarak kanin
bölgesindeki vida bağlantısında olası riski arttırdığını savunmaktadır.
Overdenture’larda Oklüzyon
Overdenture’larda, normal kretlerde bilateral balanslı lingualize oklüzyon tavsiye
edilmektedir. Aşırı rezorbe olmuş kretlerde ise monoplane oklüzyon tavsiye edilmektedir (1,
36, 29, 37). Bilateral balanslı oklüzyonun overdenture’larda daha iyi stabilite sağladığına dair
fikir birliği olmasına rağmen (23), diğer oklüzyon tiplerine kıyasen overdenture’larda bilateral
balanslı oklüzyonun avantajları klinik çalışmalarla ispatlanmamıştır. Peroz ve ark. (38) klinik
araştırmasında 22 geleneksel tam protez kullanan hastalarda, balanslı oklüzyonla kanin
rehberlikli oklüzyonu kıyaslamıştır. Analog skala kullanarak yaptığı ölçümlerin sonucunda;
protez retansiyonunda, estetik görünümünde ve çiğneme yeteneğinde kanin rehberliğinin
balanslı oklüzyonla karşılaştırılabilir olduğunu bildirmiştir.
Posterior İmplant Destekli Sabit Protezlerde Oklüzyon
Doğal dişlerdeki ilk okluzal temas ve gezinmelerdeki anterior rehberlik implantlardaki
olası lateral kuvvetleri azaltacaktır. Grup fonksiyonlu oklüzyondan sadece anterior dişlerin
periyodontal olarak tehlikede olduğu durumda faydalanmalıdır (16, 12, 17). Lateral
hareketlerde, posterior restorasyonlarda çalışan ve çalışmayan taraflarda interferenslerden
kaçınılmalıdır (18). Kasp eğimlerinin azaltılması, 1-1,5mm’lik düz alanda merkeze yakın
temaslar, daraltılmış okluzal tabla ve kantileverlerin kaldırılması gibi faktörler, posterior
restorasyonlarda devrilme yüklemesini kontrol altına almak için önerilir (1, 21, 27). In vivo
bir çalışmada, okluzal yüzeyin bukko-lingual genişliğinin %30 oranında daraltıldığında
yumuşak yemekleri çiğnendiği zaman, posterior sabit restorasyonlarda devrilme momentinin
azaldığı tespit edilmiştir (1, 39). İmmediat yükleme, ilk iyileşme fazı ve zayıf kemik kalitesi
gibi elverişsiz yükleme koşularında, yumuşak beslenme ve okluzal yüzeyin bukko-lingual
olarak azaltılması dikkate alınmalıdır.
Wennerberg ve ark. (1, 40), maksillaya eklenilen implantların tripodizmi sağladığı ve
klinik
komplikasyonları
ve
aşırı
yüklemeyi
azalttığını
savunmuştur.
Aksiyal
pozisyonlanmanın ve posterior implantlar arasındaki uzaklığın azaltılmasının aşırı yüklemeyi
azalttığı düşünülmüştür (1, 41). Palatinale yerleştirilen posterior maksiller implantlarda çapraz
kapanışlı oklüzyondan yararlanmak, bukkal kantilever etkisini azaltıp aksiyal yüklemeyi
arttırabilir (1, 5, 21). İmplantın sayısı, aksı ve pozisyonu şüpheliyse, rijit ataçmanlarla doğal
dişin implanta bağlanmasının, implantlara ek destek sağlayacağı düşünülmüştür (1, 42, 41).
Klinik durumları özetleyen tablo aşağıda gösterilmiştir (Tablo 2).
KAYNAKLAR
1. Kim Y, Oh T-J, Misch CE, Wang H-L. Occlusal considerations in implant
therapy: clinical guidelines with biomechanical rationale. Clin Oral Impl Res
2005; 16: 26-35.
2. Sekine H, Komiyama Y, Hotta H, Yoshida K. Mobility characteristics and tactile
sensitivity of ossointegrated fixture-supporting systems. In: van Steenberghe, D.,
eds. Tissue integration in oral maxillofacial reconstruction, 1986; 326–332.
Amsterdam: Excerpta Medica.
3. Schulte W. Implants and the periodontium. International Dental Journal 1995;
45: 16–26.
4. Lindhe J, Karring T. Anatomy of perodontium. In: Lindhe, J., Kkarring, T. &
Lang, N.P., eds. Clinical periodontology and implant dentistry. 3rd edition,
Copenhagen: Munksgaaard. p:45-49, 1998.
5. Misch CE. Occlusal considerations for implant supported prostheses. In: Misch,
C.E., eds. Contemporary implant dentistry. 1st edition. St. Louis: Mosby. p:705–
733, 1993.
6. Parfitt GJ. Measurement of physiological mobility of individual teeth in an axial
direction. Journal Dental Research 1960; 39: 608–618.
7. Hillam DG. Stresses in the periodontal ligament. Journal of Periodontal
Research 1973; 8: 51–56.
8. Richter EJ. In vivo horizontal bending moments on implants. International
Journal of Oral & Maxillofacial Implants 1998; 13: 232–244.
9. Santos JJr. Occlusion Principles and Treatment. Quitessence Publishing Co.
2007.
10. Pameijer JHN. Occlusion. In: Periodontal and occlusal factors in crown and
bridge procedures. 1st edition, Vol. 85. Amsterdam: Dental Center for
Postgraduate Courses, 1983.
11. Santos JJr. Concepts of occlusion. In: Occlusion: principles and concepts. St.
Louis, Tokyo: Ishiyaku Euro America, Inc. p: 179–190, 1985.
12. Hobo S, Ichida E, Garcia LT. Ideal occlusion. In: Osseointegration and occlusal
rehabilitation. 1st edition. Tokyo: Quintessence Publishing Company. p:315–
328,1989.
13. Stuart CE. Articulation of human teeth. In: Collum, B.B. & Stuart, C.E., eds. A
research report. South Pasadana, CA: Scietificpress. p:91–123,1955.
14. Schuyler CH. Factors of occlusion applicable to restorative dentistry. J Prosthet
Dent 1953; 3:772-782.
15. Adell R, Lekholm U, Rockler B, Branemark
PI. A 15-year study of
osseointegrated implants in the treatment of the edentulous jaw. International
Journal of Oral Surgery 1981; 10:387–416.
16. Chapman RJ. Principles of occlusion for implant prostheses: guidelines for
position, timing, and force of occlusal contacts. Quintessence International 1989;
20: 473–480.
17. Misch CE, Bidez MW. Implant-protected occlusion: a biomechanical rationale.
Compendium 1994; 15: 1330–1344.
18. Lundgren D, Laurell, L. Biomechanical aspects of fixed bridgework supported by
natural teeth and endosseous implants. Periodontology 2000 1994; 4: 23–40.
19. Misch CE. Occlusal considerations for implant supported prostheses. In: Misch,
C.E., eds Contemporary implant dentistry. 2nd edition. St. Louis: Mosby. p: 609–
628, 1999.
20.
Beyron HL. Optimal occlusion. Dental Clinics of North America 1969 37:
537–5.
21. Weinberg LA. Reduction of implant loading with therapeutic biomechanics.
Implant Dentistry 1998; 7: 277–285.
22. Gibbs CH, Mahan PE, Lundeen HC, Brehnan K, Walsh EK, Sinkewiz S,
Ginsberg SB. Occlusal forces during chewing – influences of biting strength and
food consistency. Journal of Prosthetic Dentistry 1981 46: 561–567.
23. Engelman MJ. Occlusion. In: Clinical decision making and treatment planning in
osseointegration. 1st edition. Chicago: Quintessence Publishing Co. p: 169–176,
1996.
24. Reilly DT, Burstein AH. The elastic and ultimate properties of compact bone
tissue. Journal of Biomechanics 1975; 8: 393–405.
25. Rangert BR, Sullivan RM, Jemt TM. Load factor control for implants in the
posterior partially edentulous segment. International Jour nal of Oral &
Maxillofacial Implants 1997; 12: 360–370.
26. Dario LJ. How occlusal forces change in implant patients: a clinical research
report. Journal of the American Dental Association 1995; 126:1130–1133.
27. Curtis DA, Sharma A, Finzen FC, Kao RT. Occlusal considerations for implant
restorations in the partially edentulous patient. Journal of the California Dental
Association 2000; 28: 771–779.
28. Misch CE. Endosteal implants for posterior single tooth replacement:
alternatives, indications, contraindications, and limitations. Journal of Oral
Implantology 1999; 25: 80–94.
29. Wismeijer D, van Waas MA, Kalk W. Factors to consider in selecting an occlusal
concept for patients with implants in the edentulous mandible. Journal of
Prosthetic Dentistry 1995; 74: 380–384.
30. Weinberg LA.
Atlas of Crown and Bridge Prosthodontics; C.V.Mosby Co.
U.S.A. p: 95-103, 1965.
31. Taylor TD. Fixed implant rehabilitation for edentulous maxilla. International
Journal of Oral & Maxillofacial Implants 1991; 13: 539.
32. Shackleton JL, Carr L, Slabbert JC, Becker PJ. Survival of fixed implantsupported prostheses related to cantilever lengths. Journal of Prosthetic Dentistry
1994; 71: 23–26.
33. Rangert B, Jemt T, Jorneus L. Forces and moments on Branemark implants.
International Journal of Oral & Maxillofacial Implants 1989; 4: 241–247.
34. Rodriguez AM, Aquilino SA, Lund PS. Cantilever and implant biomechanics: a
review of the literature, Part 2. Journal of Prosthodontics 1994; 3: 114-118.
35. Wie H. Registration of localization, occlusion and occluding materials for failing
screw joints in the Branemark implant system. Clinical Oral Implants Research
1995; 6: 47–53.
36. Lang BR, Razzoog ME. Lingualized integration: tooth molds and an occlusal
scheme for edentulous implant patients. Implant Dentistry 1992; 1: 204–211.
37. Mericske-Stern R, Assal P, Mericske E, Burgin W. Occlusal force and oral tactile
sensibility measured in partially edentulous patients with ITI implants.
International Journal of Oral & Maxillofacial Implants 1995; 10: 345–353.
38. Peroz I, Leuenberg A, Haustein I, Lange KP. Comparison between balanced
occlusion and canine guidance in complete denture wearers – a clinical,
randomized trial. Quintessence International 2003; 34: 607–612.
39. Morneburg TR, Pröschel PA. In vivo forces on implants influenced by occlusal
scheme and food consistency. International Journal of Prosthodontics 2003; 16:
481–486.
40. Wennerberg A, Jemt T. Complications in partially edentulous implant patients: a
5-year retrospective follow-up study of 133 patients supplied with unilateral
maxillary prostheses. Clinical Implant Dentistry & Related Research 1999; 1:
49–56.
41. Belser UC, Mericske-Stern R, Bernard JP, Taylor TD. Prosthetic management of
the partially dentate patient with fixed implant restorations. Clinical Oral
Implants Research 2000; 11 (Suppl. 1): 126.
42. Rangert B, Gunne J, Sullivan DY. Mechanical aspects of a Branemark implant
connected to a natural tooth: an in vitro study. International Journal of Oral &
Maxillofacial Implants 1991; 6: 177-186.
Şekiller Listesi
Şekil 1- İmplantlara gelen çokgen kuvvet konsepti (Santos 2007)
Şekil 2- Molar dişlerde sentrikte serbestlik alanı (Santos 2007)
Şekil 3- Maksimum interkuspidasyondaki dişlerin teması (Santos 2007)
Şekil 4- Sentrik temasta implantın karşıt dişle ilişkisi (Santos 2007)
Şekil 5- (W) Çalışan ve (B) balans hareketlerindeki eksentrik hareketlerde sentrikte
serbestlik vardır. Sentrik temas sadece karşıt fonksiyonel kaspta sağlanmaktadır (Santos
2007).
Bağlantı
Diş
İmplant
Periodontal ligament(PDL)
Osseoentegrasyon (Branemark et
al. 1977), fonksiyonel ankiloz
(Schroeder et al 1976)
Proprioreseptör
Periodontal mekanoreseptör
Kemik algılaması
Taktil his (Mericske-stern et al.
Yüksek
Düşük
25-100mm
3-5 mm
Hareket fazları
İki faz
Bir faz: doğrusal ve elastik
(Sekine et al. 1986)
İlki: Doğrusal olmayan ve
1995)
Aksiyal mobilite (Sekine et al.
1986; Schulte 1995)
karmaşık
İkincisi: Doğrusal ve elastik
Hareket paterni
İlki: immediat hareket
(Schulte 1995)
İkincisi: aşamalı hareket
Lateral kuvvetlerde fulkrum
Kökün apikal üçlüsü (Parfitt
ekseni
1960)
Yük taşıma karakterleri
Şok absorbe etme
Aşamalı hareket
Krestal kemik (Sekine et al. 1986)
Krestal kuvetlerde stres
toplanması (Sekine et al. 1986)
Stres dağılımı
Aşırı yükleme
PDL’ dekalınlaşma, mobilite,
Vida gevşemesi ya da kırık,
fremitus, ağrı
abutmentte ya da protezde kırık,
kemik kaybı, implant kırığı
(Zarb&Schmitt 1990)
Tablo 1- Dişle implantın karşılaştırılması(Kim et al. 2005)
Oklüzal prensipler
Klinik durum
*Karşısında tam protez olduğunda bilateral balanslı oklüzyon
*Karşısında doğal dişler olduğunda grup fonksiyonlu oklüzyon ya da yüzeyel anterior rehberlikli
karşılıklı koruyuculu oklüzyon
Ful-ark sabit protez
*Kantileverde çalışan taraf ya da balans tarafında temas olmaması
*Kantileverde infraoklüzyon(100mm)
*Sentrikte serbestlik (1-1.5mm)
Overdenture
*Lingualize oklüzyonlu bilateral balanslı oklüzyon
*Aşırı rezorbe olmuş kemiklerde monoplane oklüzyon
*Doğal dentisyonlu anterior rehberlik
*Tehlikeli kanin varlığında grup fonksiyonlu oklüzyon
Posterior implant-üstü sabit protez
*Merkezi temaslar, dar oklüzal tabla, düz kasplar, kısaltılmış kantileverler
*Gerektiğinde çapraz kapanışlı oklüzyon
*Yeterli destek varlığında dişle rijit bağlantı
*Doğal dentisyonda anterior ya da lateral rehberlik
Tek diş eksikliğinde implant üstü
*Sert kapanışta hafif temas, hafif ısırmada temassızlık
protez
*Merkezi temaslar (1-1.5 mm lik düz alan)
*Ofset temassızlığı, proksimal temasların arttıtılması
Zayıf kalitede/greft uygulanmış
*Daha uzun iyileşme süreci
kemik
*Diyet ve oklüzal temaslar/materyalleri baz alan progresif (kademeli) yükleme
Tablo 2- Çeşitli klinik durumlarda okluzal prensipler
(Kim et al. 2005)
Yazışma adresi
Dr. Erhan Dilber
Selçuk Üniversitesi, Dişhekimliği Fakültesi, Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı, 42079
Konya/Türkiye
Tel: +903322231202
E-mail:dilberhan@gmail.com