Psikolojiye Giriş


Psikoloji, insan ve hayvan davranışları ile bu
davranışların altında yatan nedenleri araştıran
bilim dalıdır.

Psikoloji, “çevre, insan ve davranışlar”
arasındaki ilişki üzerinde önemle durmaktadır.

Psikolojinin insan davranışlarını anlamak,
açıklamak, yordamak ve kontrol altına almak
üzere dört temel işlevi bulunmaktadır.

Psikoloji oldukça yeni bir bilim alanıdır. 18.
yüzyıla kadar felsefenin kapsamı içinde yer
almıştır.

Almanya`da 1879`da Wilhelm Wundt
tarafından ilk psikoloji laboratuarının
kurulmasıyla birlikte felsefeden ayrılmıştır.

Wilhelm Wundt`un 1879 yılında deneysel psikoloji laboratuvarı
kurmasıyla “insan davranışının kontrollü koşullarda
gözlenmesi” ne yönelik çalışmalar başlamış ve psikoloji bilim
haline gelmiştir.

Yapısalcılığın temelini oluşturan düşünce, insan zihninin çeşitli
bilinç öğelerinden ve saf duyumlardan oluşmasıdır.

Bu öğelerin ve duyumların incelenmesinde içebakış yöntemini
kullanmışlardır.

Yapısalcılık, bireyin kendi duygusal durumu ve zihinsel
süreçlerini yine kendisinin test edebileceğini vurgulayarak içsel
duygular, seziş ve düşünce üzerinde odaklanmıştır.








1. Yapısalcılık – W. Wundt, E. Titchener
2. Fonksiyonalizm – W. James, J. Dewey
3. Olgunlaşma Kuramı - Gessel
4. Davranışçılık – Watson, Pavlov, Skinner
5. Psikoanalitik – S. Freud
6. Bilişsel Yaklaşım – Gagne, Wertheimer,
Koffka, Köhler
7. İnsancıl Yaklaşım – C. Rogers, A. Maslow
8. Nörobiyolojik – D. O. Hebb

Ana düşüncesi organizmanın çevresine uyum sağlamak
için zihnin nasıl çalıştığıdır.

Darwin`in “doğal ayıklanma” kuramından
etkilenmişlerdir.

İşlevselciler, yapısalcıların zihnin sadece yapısı üzerinde
durduğunu, bu durumunda psikolojiyi kısıtladığını
düşünmüşlerdir. Onlara göre zihnin yapısından daha
önemli olan şey işlevleridir.

Bireylerin gündelik yaşamda karşılaştığı problemlerin
çözümünde kullanılan algılama, düşünme, öğrenme gibi
zihinsel işlevlere vurgu yapmışlardır.

Gessel tarafından 1920`lerde geliştirilmiştir.

Gessel, çocuklarda fiziksel, duygusal, sosyal, dil ve
motor gelişimi uzum zaman dilimlerinde sistematik
çalışmalarla test etmiş ve gelişimin biyolojik bir süreç
olduğunu, olgunlaşma tarafından yönlendirildiğini
açıklamıştır.

Gessel`e göre çevresel faktörlerin gelişimde önemli bir
rolü yoktur.

Bireysel farklılıklar dahil olmak üzere, gelişimi
belirleyen genlerdir. Gelişim evrensel bir süreçtir ve
tüm bireylerde olgunlaşma sonucu ortaya çıkar.

Kurucusu John B. Watson`dır.

Davranışçı yaklaşıma göre psikoloji gözlenebilir
davranışların bilimidir ve davranış içinde oluştuğu çevre
koşullarıyla açıklanmalıdır. Bu nedenle “çevreciler” olarak
da bilinirler.

Yapısalcılığı son derece yetersiz gören bu görüş, sezgilerin,
duyguların, düşüncelerin gözlenemeyeceği düşüncesinden
yola çıkarak içebakış yöntemini reddetmiştir.

Davranışçılar, davranışın niçin olduğuna değil nasıl
oluştuğuna önem verirler. Bunun için çevredeki uyarıcı
koşullarla, ortaya çıkan davranış arasındaki ilişkiyi
incelemişlerdir.

Davranışçı yaklaşım, davranışı uyaran-tepki bağı
içerisinde incelemiş, öğrenme sürecini çevredeki
ödüllendirme koşullarına bağlamıştır.

Watson “Bana rastgele bir bebek verin, soyu-sopu,
yetenekleri, eğilimleri, becerileri vs. ne olursa olsun,
ondan istediğim şeyi yaratayım: Bir doktor, avukat,
tüccar, hatta bir hırsız, bir katil.” diyerek çocukların
doğduklarında şekillendirilmeyi bekleyen bir kil
kütlesine benzediğini belirtmiştir. (Watson bu
yönüyle, J. Locke`un boş levha/tabula rasa bakışını
kabul etmiştir.)

Kurucusu Sigmund Freud`tur.

Avrupa`da yaygınlaşan bu yaklaşım, davranışı cinsel
güdüler ve toplumsal baskıların bilinç dışı etkileri
boyutunda incelemiştir.

Freud`a göre insanların cinsellik ve saldırganlık olmak
üzere iki temel güdüsü vardır. Bu güdüler toplum
tarafından kabul görmez ve bilinçdışına itilir. Ancak bu
itilme bir yok oluş değildir. Aksine davranışlarımıza
buradan yön verir.

Her ne kadar tarihi çok eskiye dayansa da, Freud
Psikanalizin kurucu olarak kabul edilmektedir.

1960`lı yıllarda ortaya çıkan gestalt (bütünselci) ekol, bilişsel
yaklaşımın öncülüğünü yapmıştır.

Bu yaklaşıma göre insan edilgen bir varlık değildir. Tam tersine
çevresindeki uyarıcıları seçer, algılar ve işler; böylelikle onları
anlamlandırır. Tüm bu süreç boyunca etken olan kendisidir.

Bilişselciler, davranışçıların tam tersine zihinsel süreçlerin
incelenmesinin gerekli olduğunu vurgulamşılarıdır.

Gestalt kuramcıları aynı yapısalcılıkta olduğu gibi içebakış yöntemini
benimser. Ancak onlara göre yapısalcılar içebakış yöntemini yanlış
kullanmışlardır. Çünkü bu yöntem parçalamak için değil
bütünleştirmek için vardır. “Bütün kendini oluşturan parçaların
toplamından daha fazla ve başka bir şeydir” diyerek bütünsel bakış
açısının önemini vurgulamışlardır.

Temelini C. Rogers ve A. Maslow`un oluşturduğu bu
yaklaşım, insanı davranışlarını denetleyebilen özgür bir
varlık olarak ele alır.

Birey tüm potansiyellerini gerçekleştirip geliştirebilmek,
yaşamını daha da anlamlandırabilmek çabasındadır.

Her bireyin tek ve benzersiz olduğu inancı hakimdir.

Olaylara bakış açısı, gestalt düşüncesinde olduğu gibi
bütünseldir.

İnsancıl kuramcılar, Freud`un düşüncesinin aksine, insanın
doğuştan iyiye dönük bir canlı olduğunu benimserler.

Temelini W. James ve J. Dewey`in işlevselcilik
ekolünden alan bu yaklaşım, Darwin`in evrim
kuramından derinden etkilenmiş, D. O.
Hebb`araştırma sonuçlarıyla son şeklini almıştır.

Davranışı çevreye uyum süreci olarak ele alan bu
yaklaşıma göre, çevresel değişiklikler vücuttaki
nörokimyasal olayları etkileyerek davranışta
nörokimyasal değişiklikler ortaya çıkabilir.

Örnek: Havanın aşırı nemli olması, bireyde sıkıntı,
öfke gibi ruh hallerini ortaya çıkartabilir.
J. Watson
Davranışçılık
S. Freud
Psikoanalitik
Koffka, Gagne
Bilişsel (Gestalt)
C. Rogers, A. Maslow
İnsancıl (Hümanist)
• İnsanın doğası doğuştan boş bir levhaya
benzer. Bu levha çevre tarafından doldurulur,
şekillendirilir.
• İnsanın doğası doğuştan kötüye yönelik,
şiddet ve saldırganlıkla doludur.
• İnsan edilgen bir varlık değildir. Çevresindeki
uyarıcıları, bilgileri kendi zihinsel süreçleri ile
anlamlandırır.
• İnsanın doğası doğuştan iyiye yönelik
gelişmeye açıktır.
PSİKOLOJİ
DENEYSEL
PSİKOLOJİ
Fizyolojik psikoloji
Karşılaştırmalı psik.
SOSYAL
PSİKOLOJİ
PSİKOMETRİK
PSİKOLOJİ
UYGULAMALI
PSİKOLOJİ
Eğitim psikolojisi
Gelişim Psikolojisi
Öğrenme Psikolojisi
Klinik psikoloji
Endüstri ve örgüt psk.
Danışmanlık psik.
Siyaset psik
Din psik.
….

Psikolojinin en eski dallarından biri olup Wundt`un
deneysel çalışmalarıyla ortaya çıkmıştır.

Deneysel psikologlar, davranışı anlamak, açıklamak ve
kontrol edebilmek için araştırmalarında deneysel
yöntemi kullanırlar. Bu tür çalışmalar çoğu kez özel
laboratuarlarda yapılır.

Çalışmaların çoğu davranışın fizyolojik temelleri,
duyum, algı, güdü, öğrenme ve belek gibi konuları
kapsar.

Deneysel psikolojiyle ilgili önemli iki alt dal olarak
fizyolojik psikoloji ve karşılaştırmalı psikoloji
gösterilebilir.

Psikolojinin dalları arasında biyolojik bilimlere
en yakın olanıdır.

Bu alt dalda, davranışın biyolojik temellerinin
incelenmesi, çeşitli davranışların birbiriyle
ilişkili yapı ve süreçlerinin belirlenmesi ve ilgili
ilkelerle kuramların ortaya çıkması amaçlanır.

Bu alt daldaki psikologlar, önce değişik
hayvan türlerini kendi içinde ele alarak
davranışlarını inceler, sonra da bu türlerin
davranışlarını birbirleriyle karşılaştırıp
benzerlik ve ayrılıklarla bunların nedenlerini
bulmaya çalışırlar.

Psikolojinin en yaygın dallarından biri olan
sosyal psikoloji, daha çok 1920`lerden sonra
gelişmiş bir daldır.

Sosyal psikologlar, sosyo-kültürel kurumlar ile
değerlerin, değişik grup, ortam ve üyeliklerin,
teknoloji ve bilim gibi kurumların bireyin
davranışlarını, inançlarını tutumlarını ve
kişiliğini nasıl etkileyip şekillendirdiğini
inceler.

Davranışın ölçülmesi ve değerlendirilmesi,
istatistik ve matematiksel teknik ve
yöntemlerin psikolojiye uygulanması,
davranışın açıklanmasında ve yordanmasında
yararlanılabilecek matematiksel modellerin
geliştirilmesi gibi konularla ilgilenir.

Son dönemlerde gelişmiş olan ve çok geniş
bir alanı belirleyen bir daldır.

Psikolojinin davranışa ilişkin bulguların,
endüstri, iletişim, sağlık gibi toplumsal
yaşamın çeşitli alanlarında karşılaşılan
problemlerin çözümünde de yararlı
olabileceği düşüncesinden kaynaklanmıştır.

Bu alt daldaki psikologlar bir yandan kişiliğin
gelişmesi ve bunu etkileyen etmenler ile
normalden ayrılıklar gösteren davranışlar ya da
davranış bozuklukları üzerinde araştırma
yaparlar, diğer yandan da bireyin değişme ve
olaylar karşısında uyumlu bir yaşam
sürdürebilmesi için neler yapılabileceğini, değişik
davranış bozuklukları olan bireylere nasıl yardım
edilebileceğini belirlemeye çalışırlar, gerekli
araç, teknik ve yöntemleri geliştirirler, bunları
uygularlar.

Her derecedeki eğitim kurumunda öğrencilerin
eğitim-öğretime ilişkin ve bireysel sorunlarıyla
ilgilenen bu alt dal, bir yandan okul psikolojisiyle,
öbür yandan da klinik psikolojisiyle yakından
ilişkilidir.

Bu alt daldaki psikologlar öğrencilerin sorunlarını
belirlemeye çalışırlar, onların kendi kendilerini
daha iyi tanımalarında ve bireysel sorunların
çözümünde yardımcı olurlar, eğitim ve mesleki
konularda öğrencilere danışmanlık ve rehberlik
yaparlar.

Endüstri ve işletmelerde kişilerin birbiriyle,
işletmeyle, teknoloji ve araç-gereçle
etkileşimi konularıyla ilgilidir.

İşletmelerin verimli çalışabilmeleri için gerekli
ve daha çok insan yanıyla ilgili olan yönleri
araştırır, ilgili ilkeleri belirlemeye çalışır,
teknik ve yöntem geliştirir ve uygular.

Bu alt daldaki psikologlar, genelde, verimli
öğrenme ortamlarının araştırılması ve
araştırma bulgularının eğitim ortamlarında
uygulanması sorunları üzerinde çalışırlar.

Bunun için bir yandan gelişim, öğrenme, ruh
sağlığı, başarının ve yeteneklerin ölçülüp
değerlendirilmesi gibi konular üzerinde
durarak, ilgili ilke, teknik ve yöntemleri eğitim
ortamlarında uygularlar.

Gelişim Psikolojisi: İnsan davranışlarında, doğum
öncesinden ölüme kadar, tüm yaşamı boyunca geçirdiği
bedensel, zihinsel, duyuşsal ve sosyal yönlerden
gelişimini ve değişimini inceler.

Öğrenme Psikolojisi: Öğrenme ilkelerinin
araştırılmasına, insanların uyumlu – uyumsuz
davranışları neden gösterdiğini anlamamıza, olumsuz
davranışların değiştirilmesine, bireye yaşadığı ortama
uyum sağlaması için yeni davranışlar öğretilmesine
yardımcı olur.

Algılama, hatırlama, unutma, problem çözme ve bellek
süreçleri de öğrenme psikolojisi kapsamında incelenir.






Bilimsel Yöntemin Özellikleri
Düzenlidir. Konuları gelişigüzel değil bir düzen
içinde inceler.
Veriye dayanır. Gözlenebilen, toparlanabilen
verilerle uğraşır.
Nesneldir. Bu konuda eğitilmiş biri tarafından
tekrarlanabilir.
Analitiktir. Olguları parçalara ayırarak ve her bir
olgunun altında yatan temel değişkenleri ayırt
ederek, neden-sonuç ilişkisine ulaşır.
Tekrar edilebilir. Yalnız bir kez olan ve daha
ortaya çıkmayan olaylar bilimsel yöntemlerle
incelenemez.
•
•
•
•
•
•
Betimsel Yöntemler
Deneysel Yöntemler
Doğal gözlem
Sistematik gözlem
Testler
Anket
Görüşme
Olay (Vak`a)
İncelemesi
• Bağımlı değişken
• Bağımsız Değişken
• Kontrol Değişkeni
İstatistiksel
(Korelasyonel)
Yöntem
• Pozitif İlişki
• Negatif İlişki
• İlişkisizlik
Araştırma, “sorunlara güvenilir çözümler aramak
amacıyla, planlı ve sistematik olarak verilerin
toplanması, yorumlanarak değerlendirilmesi ve
rapor edilmesidir.”
 Bir araştırmanın beş temel aşaması vardır:
1. Bir sorunla karşılaşma
2. Belli kurallara uygun olarak bilgi toplama
3. Toplanan bilgileri inceleme
4. İncelenen bilgileri yorumlama
5. Yorumlanan bilgileri belli ölçütlere göre
raporlaştırma.

Bir davranışın tanımlanması, sınıflanması ve diğer
davranışlarla olan ilişkilerinin belirlenmesi
amaçlanır.
 a. Doğal Gözlem: Gözlenecek şeyin doğal
ortamında ve hiçbir müdahalede bulunmaksızın
gözlenmesidir. Bu gözlem türünde gözlemci
koşulları etkilemez ve değişkenleri kontrol etmeye
çalışmaz.
 b. Sistematik Gözlem: Koşullar araştırmacı
tarafından belirlenir. Yani, sadece araştırma konusu
olan davranışlar seçilerek gözlem bu davranışlar
üzerinde yoğunlaştırılır.





c. Testler: Belli davranışların özelliklerini ölçmek için
kullanılır. Testlerin gerçekçi bir anlam ifade edebilmesi
için geçerli ve güvenilir olması gerekir.
d. Anket: Bireylerin bir konuya ilişkin düşünce ve
duygularını, önerilerini belirlemek üzere düzenlenmiş
birçok sorudan oluşur.
e. Görüşme (Mülakat): Psikolojinin uygulamalı dallarında
sıklıkla kullanılan bu yöntemde, yüz yüze etkileşim ile
düşünce ve davranışların belirlenmesine yer verilir.
f. Olay (Vak`a) İncelemesi: Bir olayın oldukça
derinlemesine araştırılarak bilgi elde edilme
yöntemidir.Özellikle psikolojik danışma alanında sıklıkla
kullanılır.
Deneysel yöntemin her uygulamasında
bağımlı değişken, bağımsız değişken ve
kontrol değişkeni bulunur. Deney yapan kişi,
1. Bir şeyleri değiştirir ya da düzenler,
2. Diğer koşulları olabildiğince sabit tutar,
3. Değişkenlerin ya da değişimlerin incelenen
durum/koşul üzerindeki etkisini saptamaya
çalışır. Böylece neden-sonuç ilişkisi kurmaya
çalışır.


Araştırma Konusu: Alkollü araç kullanımının dikkat
seviyesine etkisi

Bu araştırmada dikkat seviyesi sonuç durumundadır
yani bağımlı değişkendir.

Sonucu etkileyen faktör olan alkollü araç kullanımı
ise neden durumundadır yani bağımsız değişkendir.

Araştırmada alkol kullanmayan sürücülerin dikkat
seviyesi de incelemeye alınır. Bu noktada alkol
kullanmayan sürücüler, deneyin kontrol değişkenidir.

Bağımlı değişken: Bir araştırmada sonuç
durumundaki değişkendir. Yani bağımsız
değişkenden etkilenen değişkendir.

Bağımsız değişken: Bir araştırmada neden
durumundaki değişkendir. Yani bağımlı
değişkeni etkileyen değişkendir.

Kontrol değişkeni: Deneysel işlem gören şey
ne ile karşılaştırma yapmak için kullanılır.

Herhangi iki değişken arasındaki ilişkiyi
anlayabilmek, bu değişkenler arasındaki
ilişkiyi ortaya koyabilmek için korelasyon
yöntemi kullanılır.

Korelasyon katsayısı +1.00 ile -1.00 arasında
bir değere sahiptir.

Bir değişken artarken diğeri artıyor ya da bir
değişken azalırken diğeri de azalıyorsa, bu iki
değişken arasında pozitif korelasyon vardır.

+1.00, iki değişken arasında tam bir pozitif
ilişki olduğunu gösterir.

Örnek: Zeka ile problem çözme başarısı
arasındaki ilişki

Bir değişken artarken diğeri azalıyor ya da bir
değişken azalırken diğeri artıyorsa, bu iki
değişken arasında negatif korelasyon vardır.

-1.00, iki değişken arasında tam bir negatif
ilişki olduğunu gösterir.

Örnek: Alkol kullanımı ile dikkat seviyesi
arasındaki ilişki

İki değişken arasında anlamlı hiçbir ilişkinin
görülmediği durumlarda, bu iki değişken
arasında ilişkisizlik (sıfır korelasyon) vardır.

Örnek: Boy uzunluğu ile zeka seviyesi
arasındaki ilişki







Bebeklerin
kişilikleri
doğduklarında
şekillenmemiş bir kil kütlesi gibidir. Geçirdikleri
yaşantılar, kişiliklerini bir heykeltıraşın kil
kütlesini şekillendirmesine benzer biçimde
şekillendirir.
Yukarıdaki
görüşü
savunan
yaklaşım
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Davranışçı
B) Psikoanalitik
C) Bilişsel
D) Ekolojik
E) Yapısalcı







Canlı organizmalar sürekli bir etkinlik içerisindedir.
İnsan davranışını anlamak için gözlenebilir davranışlar
incelenmelidir. Bir davranış ne kadar karmaşık
görünürse görünsün, en küçük birimine kadar
incelendiğin bir uyarıcı tepki bağıntısı görülecektir.
Bu düşünce aşağıdaki yaklaşımlardan hangisiyle
doğrudan ilgilidir?
A) Davranşçı yaklaşım
B) Yapısalcılık
C) Biyolojik yaklaşım
D) Sosyal öğrenme
E) Fenomenolojik yaklaşım