Kişisel-Sosyal Rehberlik

KPSS KONU ANLATIMI
Web: http://www.rehberlik.biz.tr
Mail: civelek.murat@gmail.com
7. ÜNİTE
KİŞİSEL-SOSYAL REHBERLİK
VE
İLETİŞİM, ÇATIŞMA
KPSS’de bu bölümden her
ortalama 2-3 soru gelmektedir.
yıl
Bu bölümdeki sorular genellikle bilgi
veya örnek verilerek sorulan yarı bilgi
sorusu şeklindedir.
Kişisel-Sosyal rehberlik;
• öğrencinin kendini tanıması, anlaması,
• güçlü ve zayıf yönleriyle kendini kabul etmesi ve geliştirmesi;
• kendine güvenen, kişiler arası ilişkilerde becerikli;
• kişisel ve sosyal yönden dengeli ve uyumlu
bir birey olarak yetişmesine yönelik hizmetleri kapsar.
Kişisel rehberlik, bireyin kendisiyle ilgili, her türlü kişisel
problemlerinin çözümüne yönelik yapılan yardım hizmetlerini
kapsar.
Kişisel-Sosyal gelişim alanında bireyin temel amacı; “yaşamayı
öğrenmesi” yani kişisel ve sosyal uyumunu sağlaması için sunulan
hizmettir.














Özgüven ve özsaygı geliştirme
Sosyal beceriler kazandırma ve geliştirme
Günlük yaşam becerileri, Sosyal ilişkileri ve İletişim becerileri geliştirme
Cinsel roller öğrenme
Ailevi problemlerin çözümüne yardımcı olma
Olumsuz duyguları (kaygı, korku) ile baş edebilmesine yardımcı olma
Kaygıyla, Öfkeyle baş etme ve Çatışma Çözme becerileri geliştirme
Sağlık ve ekonomik sorunları gidermede yardımcı olma
Atılganlık becerileri geliştirme
Problem çözme ve karar verme becerileri geliştirme
Sorumluluk ve görev bilinci geliştirme
Oto kontrol becerisi ve Olumlu kimlik gelişimi geliştirme
İlgi ve yeteneklerini fark etme
Bağımlı ve bağımsızlık ile ilgili sorunlarla baş etmede yardımcı olma
Dersi dinleyip öğretmenin sorduğu soruları
bilmesine rağmen çekindiği için parmak
kaldıramayan
bir
ilköğretim
öğrencisine
verilmesi
gereken
rehberlik
hizmeti
aşağıdakilerden hangisidir?
A)
B)
C)
D)
E)
Eğitsel
Kişisel
Mesleki
Gelişimsel
Tamamlayıcı
İki yıldır üniversite sınavlarını kazanamıyorum. Bu kez önceki yıllara
göre çok daha programlı hazırlanıyorum ancak insanların “Hâlâ
kazanamadın mı?” diye sormaları, kendime olan güvenimi azaltıyor.
Yine kazanamazsam diye düşündüğümde uykularım kaçıyor. Sağlığım
bozuldu. Çok istediğim hâlde mühendis olamayacak mıyım?
Yukarıdaki ifadeleri söyleyen bir öğrencinin kendine olan güvenini
yeniden kazanması için verilecek yardım öncelikle rehberliğin
hangi alanına yönelik olmalıdır?
A)
B)
C)
D)
E)
Eğitsel
Mesleki
Kişisel-sosyal
Sosyal yardım
Sağlık
Başarılı bir öğrenci olan Selin ilköğretim 8. sınıfa devam
etmektedir. Sınıf öğretmeni son zamanlarda Selin’in başarısında
belirgin bir düşme olduğunu gözler ve okul rehber öğretmeniyle
görüşmesini ister. Okul rehber öğretmeniyle yaptığı görüşmede
Selin “Annem teyzemle konuşurken beni evlendireceklerini
söyledi. Nasılsa beni liseye göndermeyecekler. Onun için kendimi
derslere veremiyorum.” der.
Rehber öğretmenin Selin’le yapacağı görüşmeler öncelikle
rehberliğin hangi problem alanına yönelik olmalıdır?
A) Eğitsel rehberlik
C) Mesleki rehberlik
B) Ev ziyareti
D) Bireyi tanıma
E) Kişisel rehberlik
Aşağıdaki uygulamalardan hangisi, daha çok kişisel
rehberlik kapsamında yer alır?
A)
B)
C)
D)
E)
Etkili zaman kullanımını öğretmek
Verimli ders çalışma yollarını tanıtmak
İletişim becerilerini geliştirmek
Üst eğitim kurumları hakkında bilgi vermek
Meslekleri tanıtmak
Bireylerin birbirleriyle sağlıklı iletişim kurabilmeleri için etkin dinleme,
edilgin dinleme ve iletişimde “ben dili” kullanma önemlidir.
 Etkin (aktif) dinleme: Etkin dinleme söylenenleri tam anlamıyla
anlamaktır. Konuyu ortaya çıkaracak sorular sorularak konuşma
desteklenmeli, konuşan kişiyle empati kurulmalı, anlatılanlar
konuşmacının bakış açısıyla değerlendirilmelidir. En sağlıklı iletişim
yöntemi olarak kabul edilir. Konuşan bireyin söylediği sözleri açarak
tekrar etmekten ibarettir genelde.
 Edilgin (pasif) dinleme: Dinleyici söylenen her şeyi sessizce dinler,
konuşmaya herhangi bir katkı sunmaz, eleştiri ve yorum getirmez.
Dinlenildiğine dair bazı onay tepkilerinin verilmesi gerekir. Karşı tarafı
gerçekten dinlediğinizi göstermek için “hı hı”, “evet”, “seni anlıyorum”
gibi sözlü mesajlarla; baş sallama, jestler ve mimiklerle, beden duruşu
gibi sözsüz mesajlarla onay tepkilerinin verilmesi gerekir.
 Ben dili: Bireyin karşılaştığı davranış ve durum karşısında bireysel
tepkisini, kendi duygu ve düşüncelerini karşı tarafı tehdit
etmeden, suçlamadan, eleştirmeden ifade etmesidir. Ben dilinde
birey karşısındaki kişinin davranışının kendi üzerindeki somut
etkisinden bahseder.
Ben dili öznesi genellikle 1.tekil şahıstır. Ben dili karşı tarafı
savunmaya itmez ve karşı tarafta suçluluk da hissettirmez,
duygunun nedeni anlaşıldığı için iletişim sağlıklı olur. Ben iletisi alan
kişi başkalarını düşünmeyi de öğrenir. Yakınlaşmayı sağlar. Kişiler
arasındaki anlaşmazlıkları azaltır ve bireydeki özsaygıyı geliştirir.
 Sen dili: Bireyin kendi duygu ve düşüncelerini karşı tarafı tehdit
edici, suçlayıcı, eleştirici, emir verici bir şekilde ifade etmesidir.
Sen dili öznesi 2.tekil şahıstır. Sen dili, suçlama içerir ve diğer kişi
doğal olarak kendini savunmaya Sen dili, bireydeki özsaygıyı
zayıflatır. Yeniden konuşma isteğini engelleyicidir. Kişiyi incitir, kırar.
Kişinin direnmesine, yani savunucu iletişime neden olur.
Sen dili
Ben dili
Derslerine çalışmıyorsun
Derslerine çalışmadığından zayıf
almandan korkuyorum
Geceleri geç geliyorsun
Geceleri geç geliyorsun başına bir
şey geleceğinden korkuyorum
2007 KPSS: “Konuyla ilgili tartışmalar sırasında hep bir
ağızdan konuşmanızdan hoşlanmıyorum, çünkü ne
dediğinizi
anlayamıyorum.”
diyen
bir
öğretmen
aşağıdakilerden hangisini kullanmaktadır?
A) Yansıtma
B) Açıklama
B) Pasif mesaj
D) Tehdit
E) Ben dili
Bülent Öğretmen son dersinde öğrencileriyle birlikte dersle ilgili bir
değerlendirme yapmıştır.
Bu değerlendirme sırasında, Bülent Öğretmen aşağıdaki ifadelerden
hangisini söylerse, kendisini “ben diliyle” ifade etmiş olur?
A) Demek ki, bu dönem dersin sizlere katkı getirdiğini
düşünüyorsunuz, sözlerinizden bu sonuca vardım.
B) Önemli olan benim ne düşündüğüm değil, sizin ne düşündüğünüz,
değil mi…
C) Benim öğrenciliğim döneminde öğretmenlerimizi böyle
eleştirmeye hiç cesaret edemezdik, sizler çok şanslısınız.
D) Benim verdiğim bilgileri ve bu derste kazandığınız deneyimleri
kullanırsanız başarılı olursunuz.
E) Ders içeriğini çok geniş tuttuğum için yaptığınız eleştiriler
karşısında haksızlığa uğradım, hayal kırıklığı yaşıyorum.
Aşağıdakilerden
verilebilir?
A)
B)
C)
D)
E)
hangisi
“sen
dili”ne
örnek
Beni iğnelemekten zevk alıyorsun.
Bu gece erken yatacağını söylemiştin uyumamışsın.
Ahmet seninle maça gelmek istemiyor.
Bir şey yok diyorsun ancak üzgün görünüyorsun.
Beceriksiz olduğunu hissetmene neler neden oldu?
ÖZSAYGI
Özsaygı: Bireyin ne olduğu (gerçek benlik imgesi) ile ne olmak
istediği (ideal benlik) arasındaki farka ilişkin duygulardır.
Özsaygı düzeyi ile akademik başarı arasında pozitif bir ilişki vardır.
Özsaygı düştükçe başarı düşer, başarı düştükçe özsaygı düşer. Tersi
de geçerlidir.


Özsaygısı yüksek bireyler; sosyal ilişkilerinde ve okul
çalışmalarında daha atak ve girişimcidir. Risk almaktan
kaçınmazlar ve meraklıdırlar.
Özsaygısı düşük bireyler; çekingen, utangaç ve içedönüktürler.
Risk almaktan kaçınırlar ve duygularını açıkça ifade edemezler.
Öğrencinin düşük özsaygı geliştirmesinin asıl sebebi, yaşadığı
başarısızlıklardan çok, çevresinde bulunan ve onun için önemli olan
kişilerin onun başarısızlığına verdiği olumsuz tepkilerdir.
Bireylerin öz saygı duygularındaki eksikliğin,
aşağıdakilerden en çok hangisinin sonucu olarak
ortaya çıkması beklenir?
A)
B)
C)
D)
E)
Benlik tasarımının olumsuz gelişimi
Çevresel faktörlerin hızlı değişimi
Zihinsel gelişimin yetersiz olması
Fiziksel gelişimin hızlı olması
Aile içi ilişkilerin güçlü olması
Benlik kavramı oldukça olumsuz olan Ali, sürücü belgesi
(ehliyet) almak için girdiği sınavda başarısız olmuştur.
Alinin başarısızlığını açıklamak için aşağıdakilerden hangisini
kullanma olasılığı en yüksektir?
A)
B)
C)
D)
E)
Bu sınavda çok az kişi başarılı olmuştur.
Sınav komisyonu bana karşı objektif değildi.
Araba kullanmayı hiçbir zaman öğrenemeyeceğim.
Bu sınavda bu kadar heyecanlanacağımı beklemiyordum.
Dün şanssız bir günümdeydim.
Öğretmenlerin öğrencileriyle olan iletişimlerindeki sözel ve sözel
olmayan mesajları da öğrencilerin özsaygısı üzerinde etkilidir.
SÖZEL MESAJLAR: Öğretmenler, öğrencilerine onlara değer
verdiklerini gösteren, moral verici sözcükler kullanabildikleri gibi,
onları küçük düşürücü, aşağılayıcı, alaycı, yargılayıcı sözcüklerde
kullanabilirler.
 Özsaygı (ego) geliştirici dil: İletişim sürecinde karşısındakini
aşağılamayan, onun kendisini değersiz hissetmesine yol açmayan
ego bütünlüğünü ve özgüvenini zedelemeyen mesajlara dayalı
iletişim şeklidir. Mesela; kilolu bir insana "şişkosun" demek
yerine, "toplu görünüyorsun" demek özsaygı geliştiricidir.
 Özsaygı (ego) zedeleyici dil: Özsaygı geliştirici dil’in tam tersidir.
Yani bireyin özellikleriyle ilgili aşağılayıcı, incitici vb. ifadeler
kullanmaktır. Mesela; çok tembelsin, şişkosun, baş belalısın
demek gibi.
Özsaygı zedeleyici dil
Özsaygı geliştirici dil
Çok tembelsin
Çalışmayı pek sevmiyorsun
Şişkosun
Toplu görünüyorsun
Baş belalısın
Zor birisin
Sakarın birisin
Biraz dikkatsizsin
Hasan oburun tekisin Hasan yemek yemeyi çok seviyorsun.
Birisiyle konuşurken "sıskalaşmışsın" yerine
"incelmişsin";
"şişkosun"
yerine,
"toplu
görünüyorsun" demek hangi tür iletişim diline
örnektir?
A)
B)
C)
D)
E)
Sen dili
Biz dili
Ben dili
Öz saygı zedeleyici dil
Öz saygı geliştirici dil
1) Koşulsuz saygı: Her insan; maddi durumu, fiziksel özellikleri,
başarıları başarısızlıkları, davranışları ne olursa olsun, sadece insan
olduğu için saygı gösterilmeye layıktır. Saygı duyan kimse, saydığı
insana kendisi olma hakkı tanır. Onu olduğu gibi kabullenir ve
bireyin kendisini olduğu gibi kabul etmesini de yardım eder. Saygı,
sadece öğretmen-öğrenci ilişkilerinin değil, insani ilişkilerin ve iyi
iletişimin temelidir.
2) Koşulsuz kabul: Karşımızdaki kişiyi olumlu ve olumsuz tüm
yanlarıyla, olduğu gibi kabul edebilmektir. Dini, ırkı, cinsiyeti ne
olursa olsun tüm insanları olduğu gibi kabul etmektir. Bu da ön
yargısız olmak demektir.
Yetmiş iki millete bir gözle bakmayan, halka müderris
olsa da, Hakk’a asidir.
Yunus Emre’nin bu sözü, insancıl yaklaşıma göre,
öğretmen-öğrenci
iletişiminde
aşağıdakilerden
hangisinin önemine örnek verilebilir?
A)
B)
C)
D)
E)
Empati
Koşulsuz kabul
Tarafsızlık
Bağdaşım
Kendini gerçekleştirme
Bir şarkı sözünde geçen “Hatasız kul olmaz, hatamla sev
beni.” sözleri insancıl (hümanistik) kuramın hangi
kavramıyla ilişkilendirilebilir?
A)
B)
C)
D)
E)
Saydamlık
Özerklik
Psikolojik sağlamlık
Empati
Koşulsuz kabul
3) Saydamlık (içtenlik, dürüstlük, tutarlılık, bağdaşım
içinde olma): Bireyin karşısındaki kişiyle ilgili kendisinde
oluşan duygu ve düşüncelerini dürüst bir şekilde
karşısındakiyle paylaşmasıdır.
Öğretmen-öğrenci ilişkileri açısından ise öğretmenin
gerçek duygularını yapmacıklıktan uzak, içten ve dürüst
bir biçimde ortaya koymasıdır.
Saydamlık, “içi-dışı, özü-sözü bir olmaktır”.
Mesela; öğretmenin “bu davranışınızda dolayı çok
kırgınım” demesi saydamlıktır.
Hacı Bektaş-i Veli’nin “Biz dile ve söze değil, öze ve
hâle bakarız. Özünle, gözünle, sözünle ve işinle ol.”
sözü, insancıl yaklaşıma göre aşağıdaki kavramlardan
en çok hangisiyle açıklanabilir?
A) Tutarlılık
B) Empati
C) Kendini gerçekleştirme
D) Başarılı kimlik
E) Psikolojik sağlamlık
Rehberliğin "içtenlik ve dürüstlük" ilkesini benimsemiş
bir
öğretmenden
beklenecek
bir
davranış
aşağıdakilerden hangisi değildir?
A)
B)
C)
D)
E)
Gerektiğinde öğrencilerini uyarması
Rol yapmaktan kaçınması
Davranışlarında saydam ve içten olması
Hatalı davranışları için özür dilemesi
Öğrencilerinin tüm davranışlarını onaylaması
Öğrencileriyle
ilişkilerinde
insancıl
(hümanist)
yaklaşımın “saydamlık ilkesi”ne bağlı kalan Ayşenur
Öğretmen’in, durumuna en uygun olan konuşma tarzı
hangisidir?
A)
B)
C)
D)
E)
Dersle ilgili başka sormak istediğiniz var mı?
Derste sürekli sıkıldığınızdan söz ediyorsunuz. Niçin?
Bu davranışınız beni çok duygulandırdı.
Ders bitti. Evinize giderken trafiğe dikkat edin.
Tüm derslerinizde bu kadar başarısız mısınız?
4) Empatik anlayış: Empati; bir kişinin tarafsızlığını
kaybetmeden, kendisini bir başkasının yerine koyarak, onun
duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışması ve bunu karşıdakine
ifade etmesidir.
Her insan, dünyayı kendine özgü gerçeği ile algılar (fenomenal
alan). Bu nedenle olayların, birey tarafından nasıl algılandığını
bilmek, onu anlama adına önemlidir. Bir kişinin fenomenal
alanından dünyaya bakmak, o kişiyle empati kurmak demektir.
Empati, karşımızdaki kişiye “seni anlıyorum” mesajı vermektir.
Mesela; sınava hazırlanan bir öğrenciye “Önünde önemli bir
sınav olduğu için kaygılanıyorsun” demek empatidir.
“Ailem beni hiç anlamıyor, kendimi çok yalnız
hissediyorum.” diyen bir öğrenciye öğretmeni
aşağıdakilerden hangisini söylerse empatik bir tepki
vermiş olur?
A)
B)
C)
D)
E)
“Sence ailen seni neden anlamıyor olabilir?”
“Sen yanlış düşünüyor olabilir misin?”
“Çocukluğundan bahsedebilir misin?”
“Bunu onlara söylemelisin.”
“Ailenin sana daha yakın davranmasını istiyorsun.
“Rahmetli dedemden hatıra kalan kol saatimi kaybettim,
moralim çok bozuk.” diyen bir öğrenciye verilebilecek
aşağıdaki yanıtlardan hangisi etkili bir empatik tepkiye
örnektir?
A) Dedenle arandaki önemli bir bağı kaybetmiş gibisin.
B) Bence bunu kendini derslere vererek unutabilirsin.
C) Paniğe kapılmadan önce saati iyice aramalısın.
D) Saati nerede, nasıl kaybettiğini düşünsen iyi olur.
E) Saatin olmayınca vakti bilemeyeceğine üzülüyorsun.
Öğretmenin öğrencinin söylediklerini adeta onunla
birlikte
yaşayarak
hissetmesi
şeklinde
tanımlanabilecek olan kavram aşağıdakilerden
hangisidir?
A)
B)
C)
D)
E)
Antipati
Koşulsuz kabul
Empati
Saydamlık
Saygı
Sempati başka bir birey ile duygudaş (aynı duyguyu
yaşaması) olma veya o an içinde yaşadığı duygunun
etkisinde kalması, olaylara objektif bakamamasıdır.
Birey, sempati ile dinlediğinde kendi bakış açısını
kaybederek karşısındaki gibi hisseder; onun duygu ve
düşüncelerini yaşar ve aynısına sahip olarak paylaşır. Yani
sempatide bir yandaşlık, hak verme vardır. Oysa empatide
duygu ve düşünceleri yaşamak değil, anlamak vardır.
Birey karşısındakiyle özdeşim kurduğunda, kendi benlik
sınırlarını kaldırarak kendini onunla bir ve aynı kabul eder.
Onun kişilik özelliklerini ve davranışlarını içselleştirerek
onun gibi davranır.
Empatik yaklaşım: Annenle babanın ayrılmasına
üzülüyorsun (Karşısındakinin duygularını anlama
vardır- dıştandır).
Sempatik yaklaşım: Annenle babanın ayrılmasına
bende üzüldüm (Taraf tutuyor – bireyin yanında yer
alıyor – Kendisinin de o durumu yaşadığını düşünür,
aynı duyguyu yaşar).
Özdeşim kurma yaklaşımı: Senin yerinde olsam
bende aynı üzüntüyü duyardım. - aynısını yapardım.
Aşağıdaki görüşlerden hangisi rehberlik ilkelerine uygundur?
A) Gönüllü olmalarını beklemek yerine, rehberlik yardımı
almaları için çocukları ikna etmek gerekebilir.
B) Öğrenciye acımak ya da sempati duymak empati
kurulmasını engelleyebilir.
C) Kararsızlık yaşamaları durumunda seçenekleri sınırlayarak
öğrencilerin doğru kararlar vermeleri sağlanabilir.
D) Bir okulda okul rehber öğretmeni yoksa deneyimli bir sınıf
rehber öğretmeni rehberlik hizmetlerini yürütebilir.
E) Okul rehber öğretmeni bir öğrencinin öğretmeniyle yaşadığı
sorunları çözebilmesi için öğrencisi adına öğretmeniyle
görüşebilir.
PSİKOLOJİK DANIŞMA TERAPÖTİK BECERİLERİ VE KOŞULLARI
Soru sorma: Psikolojik danışma sürecinde danışman danışanı iyi
duyamadığı, söylediğini tam anlayamadığı, danışanın bir düşüncesi,
duygusu ve davranışı hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olmak istediği
zaman veya uzun süren bir sessizliği bozmak için danışana soru sorabilir
(Mesela: Sence niye bu kadar streslisin?). Psikolojik danışman sık soru
sormamalı ve daha çok açık uçlu sorular sormalıdır.
Kendini açma: Danışmanın danışana karşı zaman zaman kendi duygu ve
yaşantılarıyla ilgili paylaşımda bulunmasıdır. Yani danışmanın kendi
yaşantısından çeşitli örnekler vererek kendini açmasıdır. Ancak, bu sık
sık yapılırsa, danışanın danışmanı bir model olarak alma tehlikesi vardır.
2005 KPSS: Bir öğretmenin “Öğrenciyken yıl sonunda ben de sizin gibi
hissederdim.” ifadesi kendini açmadır.
Duyu yansıtma: Mesajı veren kişinin duygularının açıklığa
kavuşturulmasıyla ilişkilidir. Duygu yansıtmada kişinin duyguları
açık ve net bir şekilde ortaya konur.
 Danışan (Ağlamaklı): Üzerimde o denli sorumluluk var ki
zaman zaman çocuklarımı bile istemiyorum. Onlara ihtiyaçları
olan şeyleri veremiyorum. Ancak onlar olmadan yaşayamam.
 Danışman: Üzerindeki baskılardan boğulduğunu hissediyorsun
ve çocuklarına iyi annelik yapamıyorsun.
 Danışan: Kendimi önemsiz hissediyorum. Sanki karıma
sağlamam gereken tek şey maddi destek. O, o denli yeterli ki
sanki bana ihtiyacı yok gibi.
 Danışman: Bir eş olarak kendini yetersiz hissediyorsun. Sanki
sadece maddi olarak bir şeyler vermen gerekir.
İçerik yansıtma (yeniden ifade): Danışanın söylediklerinin içerik
bakımından açıklığa kavuşturulmasıdır. İçeriğin yansıtılması,
danışanın düşüncelerinin psikolojik danışmanca doğru anlaşılıp
anlaşılmadığını kontrol etmeye, fikirlerin daha belirgin bir şekilde
ifade
edilerek
netleştirilmesine,
danışmanın
danışanın
düşüncelerini anlamaya çalıştığını iletmeye yarar.
 Danışan: Öğretmen iyi hazırlanıyor, tartışma ortamı sağlıyor,
öğrencilerine ders dışında da yardım ediyor.
 Danışman: Yeterli biri.
 Danışan: Kasabada oturmak… Burada hiçbir şey yapılmıyor.
 Danışman: Özgür değilsin.
 Danışan: Okul rezil, ulaşım kötü, kaloriferler yanmıyor.
 Danışman: Kötü bir okula düştün.
Onaylama: Danışmanın danışanın düşüncelerini anladığını
belirtecek geribildirimlerde (baş sallayarak, evet, hı hı diyerek)
bulunmasıdır.
Yüzleştirme: Psikolojik danışma sürecinde danışmanın,
danışanın sözleri arasındaki tutarsızlıkları veya sözleri ile
davranışları arasındaki çelişkileri göstererek onun bunları fark
etmesini sağlamasıdır. İçgörü kazandırır.
Mesela; ders çalışması gerektiğini söyleyen fakat bir türlü
bunu eyleme dökmeyen bir danışana danışmanın “Başarılı
olmak için ders çalışman gerektiğini söylüyorsun. Fakat bunu
yapmıyorsun.”
Bağlama: Psikolojik danışmanın, danışanın daha önceki oturumlarda
anlattıkları, yaşadıkları ile o anda anlattıkları ve yaşadıkları arasında
paralellik kurmasıdır. Bağlama becerisi, danışanın farkındalık
kazanmasını sağlar. Farklı olaylar karşısında danışanca aynı duygu
yaşanıyorsa danışanın dikkati bu noktaya çekilmelidir.
Destekleme ve cesaretlendirme: Destekleme; danışanı duygu ve
düşüncelerini incelemeye, kendini tanımaya, değişik davranış
tarzlarını denemeye veya alınacak bir kararı gerekçeli olarak teşvik
etmektir.
Cesaretlendirme ise; danışana, kendini tanıma, anlama ve yönetme
konusundaki girişimlerinin, aldığı kararlarının yerinde olduğunu
söylemek ve bu yolla davranmaya teşvik etmek, cesaret vermek,
yüreklendirmek olarak nitelendirilir.
Yorumlama: Danışmanın danışanın ifade ettiği duygu,
düşünce ve olaylar arasında bağlantı kurarak danışanın
tutumlarına açıklık getirmesi ve danışana davranışlarının
arkasında yatan duygusal nedenlerini göstermesidir.
Açıklama: Danışanın ifade ettiği duygu ve düşünceleri
danışmanın daha açık ve anlaşılır hale getirmesidir.
Mesela: Söylediklerinden anladığım şu; sınıfta bazı
arkadaşlarınla problemin var ve bu seni çok rahatsız ediyor.
 Emir vermek, hükmetmek (2011 STS: Söz veriyorum kalemini
bulacağım, şimdilik sus istersen)
 Yargılamak, eleştirmek, suçlamak (Ne zaman verdiğin sözde durdun ki)
 Ahlak dersi vermek (2006 KPSS: Sorumluluklarını yerine getirmen
gerektiğini biliyor musun?)
 Uyarmak, tehdit etmek ve gözdağı vermek (2006 KPSS: Ödevini bir an
önce bitirmezsen kötü olur)
 Öğüt vermek, çözüm ve öneri getirmek (2011 STS: Kalemini
aradığında bulmak istiyorsan kutusuna koymalısın)
 Teselli etmek (Boşver, Aldırma. 2011 STS: Benim kızım akıllıdır, kalemi
kayboldu diye ağlamaz)
 Güven vermek, desteklemek, avutmak (Korkmana gerek yok,
başaracaksın. Bunların hepsi geçecek)
 Ad takmak, alay etmek (2006 KPSS: Bu dersi başarman için bir fırın
ekmek yemen lazım)
Çatışmaların çoğu, insanlar arasındaki iletişim sorunlarından
kaynaklanmaktadır. Çatışmayla başa çıkabilmede ve çözebilmede
temel iletişim becerilerinin kazanılmış olması gerekmektedir.
Akran arabuluculuğu; çatışma yaşayan kişi ya da grupların sorunu
aşmak için tarafsız üçüncü kişi yardımı ile sorunun çözümüne ilişkin
ortaya konan bir iletişim sürecidir.
Eğitim almış bir arabulucu çatışma yaşayan tarafları bir araya getirir;
böylece her iki tarafta yüz yüze gelerek karşılıklı konuşabilme
şansına sahip olurlar. Arabuluculuk, gönüllülük ilkesine göre
yürütülen bir süreçtir.
Crawford ve Bodin’e göre, çatışmaları çözmek için başvurulabilecek üç
değişik sorun çözme süreci vardır.
1) Müzakere: Aralarında anlaşmazlık olan tarafların ya bizzat kendilerinin ya
da eksikliklerinin başkalarından yardım almaksızın birlikte çalışarak
aralarındaki anlaşmazlığı çözmek amacıyla yüz yüze geldikleri bir sorun
çözme sürecidir.
2) Arabuluculuk: Aralarında anlaşmazlık olan tarafların ya bizzat
kendilerinin ya da temsilcilerinin “arabulucu” denilen tarafsız birinin de
yardımıyla aralarındaki anlaşmazlığı çözme amacıyla yüz yüze geldikleri
bir sorun çözme sürecidir.
3) Oy birliğiyle karar alma: Aralarında anlaşmazlık olan bütün tarafların ya
da temsilcilerinin, bütün tarafların destekleyebileceği bir eylem planı
oluşturarak anlaşmazlığı çözmek için işbirliği yaptıkları bir grupla sorun
çözme sürecidir.
Johnson ve Johnson, çatışmada beş farklı çözüm stratejisi belirlemiştir.
Her biri hayvanla simgelenmiştir, hangisinin kullanılacağı ise amaç ve
ilişki faktörüne bağlamıştır.
Amaç faktörü; çatışmaya yol açan amaç, birey açısından ne ölçüde
önem taşımaktadır?
Kişi faktörü; çatışmaya girdiği kişi ile olan ilişkileri ne ölçüde
önemlidir?
1)
2)
3)
4)
5)
Ayıcık taktiği (alttan alma, yatıştırma, uyma): Amaç (-) / İlişki (+)
Kaplumbağa taktiği (kaçınma ve geri çekilme): Amaç (-) / İlişki (-)
Baykuş taktiği (yüzleşme, işbirliği yapma): Amaç (++) / İlişki (++)
Tilki taktiği (uzlaşma): Amaç (+) / İlişki (+)
Köpek balığı taktiği (güç kullanma, zorlama): Amaç (+) / İlişki (-)
Johnson ve Johnson Çatışma Çözme Stratejileri
1. Ayıcık taktiği (alttan alma, yatıştırma, uyma): Amaç (-) / İlişki (+)
 Eğer ilişkiler çok önemli, amaçlar önemli değilse bu strateji
uygulanır.
 İlişkilerini devam ettirebilmek için yatıştırma, alttan alma ve karşı
tarafa uyma davranışlarını benimserler.
 Oyuncak ayılar başkaları tarafından kabul edilmeyi ve sevilmeyi
isterler.
 İlişkilerini sürdürebilmek için kendi amaçlarından vazgeçerler.
Oyuncak ayı sanki “amaçlarımdan vazgeçiyorum ve istediğin şeyi
yapmana izin veriyorum; yeter ki beni sev” der gibidir.
 İnsanların ilişkilere zarar vermeksizin tartışamayacaklarını, bir
tatsızlık çıkmasın diye çatışmadan kaçınılması gerektiğini
düşünürler. Çatışma devam ederse, birilerinin kalbinin
kırılacağından ve ilişkilerin zarar göreceğinden ya da
bozulacağından korkarlar.
Sloganı: BEN YOKUM SEN VARSIN!
2. Kaplumbağa taktiği (kaçınma, gerileme, geri çekilme): Amaç (-) / İlişki (-)
 Eğer amaçlar ve başkalarıyla ilişkilerimizi de korumak çok önemli
değilse bu strateji uygulanır.
 Çatışmadan kaçınmak için geri çekilirler. Çatışma yaratan
sorunlardan ve çatışma kişilerden kaçınırlar.
 İsteklerinden ve ilişkilerinden vazgeçmedir.
 Çatışmaları çözmeye uğraşmanın boş bir çaba olduğuna inanırlar.
 Çatışmayla yüz yüze gelmektense, fiziksel ya da psikolojik olarak
geri çekilmenin daha kolay olduğuna (kabuğuna çekilmek
gerektiğine) inanır.
 Çatışmanın üzerine gitmez, çatışmayı geçiştirir, erteler ya da geri
çekilir.
Sloganı: BEN YOKUM SENDE YOKSUN!
3. Baykuş taktiği (yüzleşme, işbirliği yapma): Amaç (++) / İlişki (++)




Baykuşlar hem amaçlarına hem de ilişkilerine çok önem verirler.
Bu strateji, kaplumbağa stratejisinin tam zıddıdır.
Çatışmaları, çözülmesi gereken sorunlar olarak görürler.
Her iki tarafı tatmin edecek (her iki tarafın çıkarlarını gözeten) bir
çözüm ararlar. Böyle bir çözüm yolu bulunmadıkça da tatmin
olmazlar.
Sloganı: BEN VARIM SENDE VARSIN!
4. Tilki taktiği (uzlaşma): Amaç (+) / İlişki (+)
 Tilkiler hem kendi amaçlarına hem de ilişkilerine orta (normal)
derecede önem verirler.
 Tilkiler uzlaşma ararlar. Kendi amaçlarının bir kısmından
vazgeçerler ve çatıştıkları kişiyi de amaçlarının bir kısmından
vazgeçmeye ikna ederler.
 Her iki tarafın da bir şeyler kazanacağı bir çözüm yolu ararlar.
 Bu stratejiyi kullanan bir kişinin amacı, her iki tarafı da kısmen
tatmin eden, karşılıklı olarak kabul edilebilir, uygun bazı
çözümler bulmaktır.
Sloganı: BEN VARIM SENDE VARSIN!
5. Köpek balığı taktiği (güç kullanma, zorlama): Amaç (+) / İlişki (-)
 Kendi amaçları önemli, ilişkileri ise önemsizdir.
 Kendi çözüm önerilerini kabul etmesi için, çatıştığı kişiyi zorlar
veya ona karşı güç kullanmayı dener.
 Bu kişiler, ne pahasına olursa olsun amaçlarına ulaşmayı isterler.
 Başkalarının ihtiyaçlarıyla ilgilenmez.
 Çatışmayı, bir kişinin kazanması, diğer kişinin kaybetmesi olarak
görürler. Kazanan taraf olmak için ilişkilerini feda edebilirler.
 Bu stratejiyi kullanan bir kişi, diğer kişinin zararına da olsa kendi
çıkarlarında ısrar eder.
Sloganı: BEN VARIM SEN YOKSUN!
Çatışma çözme stratejileri arasında sadece
baykuş ile simgelenen yüzleşme ve işbirliği
stratejisi ile her iki tarafın da kazançlı
çıkacağı çözümler bulunabilir.
Diğer stratejiler kullanıldığında taraflardan en
azından biri kaybeder, diğeri kazanır ya da
her ikisi de kaybeder.
O halde ailede çocuklara özellikle işbirliğine
yönelik çatışma çözme yönteminin ve bu
yöntemin gerektirdiği becerilerin öğretilmesi
gerekmektedir.
51
Lise rehber öğretmeni Aysun Hanım son haftalarda öğrenciler arasında sürtüşmeler
yaşandığını gözler. Bunun üzerine sürtüşme yaşayan öğrencilerle bir çalışma
yapar. Çalışma sırasında öğrencilerine aşağıdaki şemayı gösterir ve bir çatışma
durumunda, çatışma yaşanan kişiyle ilişki ve çatışma konusunda kişinin kendi
düşüncelerine verdiği öneme bağlı olarak şu beş taktikten birinin kullanıldığını
söyler: ayıcık, baykuş, kaplumbağa, köpek balığı ve tilki.
Aysun Hanım çatışma taktiklerini anlattıktan sonra herkesin kendisini
ve sıra arkadaşını en iyi yansıtan bir taktiği seçmesini ve seçtikleri
taktikleri aralarında paylaşmalarını ister.
Şemada yer alan ayıcık taktiği (alttan alma), kendi düşüncesinden
vazgeçip çatıştığı kişiyle ilişkisini korumaya çalışma ve
karşısındakinin istediklerini yapmasına izin verme olarak
tanımlandığına göre, bu taktiği kullanan kimselerde aşağıdaki
düşüncelerden hangisine sahip olmaları en çok beklenir?
A) Savaşı bırakıp gitmek, savaşı başka güne bırakmaktır.
B) Gerçek, çoğunluğun inandığında değil, bilginin kendisindedir.
C) Kazanılan yerler, kazanacağına inanan insanlar tarafından
kazanılmıştır.
D) Hiçbir şey uğruna mücadele edecek kadar önemli değildir.
E) Hatır için çiğ tavuk bile yenir.
Çatışma çözmede iletişim becerileri çok önemlidir. İletişim
becerilerinin başında bireyin kendisini tanıması gelir. Bireyin
kendisini tanımasına yönelik olarak kullanılan tekniklerden
birisi de Johari Penceresidir.
Bu modelde 4 pencere vardır ve her bir pencere bireylerin
davranış, duygu, ihtiyaç ve tercihlerine işaret etmektedir.
Kişinin hangi pencerede duracağı diğerleriyle kuracağı iletişimi
etkilemektedir.
BİREYİ TANIMA (JOHARİ) PENCERELERİ
1) Açık (arena) pencere: İlişkiler açısından pencerenin en avantajlı
bölgesidir. Çünkü bu bölge, birey hakkında hem kendisinin,
hem de başkalarının bildiği şeyleri ifade eder.
2) Yarı açık (kör) pencere: Bireyin kendisi hakkında bilmediği,
başkalarının bildiği hususları kapsar. Ağzının koktuğundan
haberi olmayan bir insanın bu durumu başkaları tarafından
bilinebilir.
3) Yarı karanlık (gizli, saklı) pencere: Sadece bireyin bildiği,
başkalarının bilmediği bilgiler bulunur. Bireyin kendisine ait
sırlar bölgesidir.
4) Karanlık (bilinmeyen) pencere: İlişkilere yansımayan bir
bölgedir. Ne birey ne de başkaları kişiyi niteleyebilmektedir.
Şartlar yerine geldiğinde ortaya çıkacak bireysel özellikleri içerir.
KENDİNİ TANIMA (JOHARİ) PENCERESİ
Bireyin yarı karanlık (gizli) bölgesine nüfuz edebildiğiniz ölçüde,
onu daha iyi tanır ve yönlendirirsiniz.
Her davranışın bir nedeni vardır. Bu davranışın nedeni de yarı
karanlık (gizli) bölgede saklıdır.
Kişiler arası anlamlı bir iletişim, ancak kişilerin AÇIK (arena) olan
bölümlerinin büyüklüğüyle mümkün olabilir.
Bir insanın AÇIK bölümü ne ölçüde büyükse o ölçüde daha zengin
iletişim olanaklarına sahiptir. Öte yandan AÇIK bölümü küçük olan
kişi, diğerleriyle o ölçüde az iletişim kurabilir.
1. Akran zorbalığı: Tahrik edilmeden bir veya daha fazla öğrencinin
kendilerinden daha güçsüz öğrencileri kasıtlı ve sürekli olarak rahatsız
ettiği ve kurbanın kendisini koruyamayacak durumda olduğu bir istismar
türüdür. Zorba öğrencilerin kişisel kontrol stratejileri geliştirmeleri adına
“öfke ile başa çıkma becerisi” kazandırmaya yönelik eğitim verilebilir.
Akran zorbalığında yapılan olumsuz davranışlar genellikle; fiziksel zorbalık
(itmek, vurmak) sözel zorbalık (korkutmak, hakaret etmek, utandırmak,
lakap takmak), dolaylı zorbalık (dedikodu yapmak, gruptan dışlamak,
görmezlikten gelmek) gibi davranışlardır.
2. Siber zorbalık: Diğer kişilere zarar vermek amacıyla, bir kişi veya grup
tarafından, elektronik posta (e-mail), cep telefonu, kısa mesaj servisi,
karalayıcı web siteleri gibi bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımını
içeren; kasıtlı ve sürekli olarak düşmanca davranışlar sergilemedir. Yani
akran tacizinin elektronik bir formudur.
Okul zorbalığı; bir ya da birden çok öğrencinin kendilerinden daha güçsüz öğrencileri
(kurban) kasıtlı ve sürekli olarak rahatsız ettiği ve kurbanın kendisini koruyamayacak
durumda olduğu bir istismar türüdür.
Bir öğrencisinin zorbalığa maruz kaldığını fark eden bir sınıf rehber öğretmeninin aşağıda
belirtilen davranışlardan hangisini yapması, sorunun rehberlik anlayışına uygun şekilde
çözümüne yardımcı olur?
A) Zorba ve kurban öğrencilerin zorbalığa ilişkin tutum ve inanışlarının ne olduğunu
belirlemek
B) Öğrencilerin zorbalık içeren davranışları fark etmelerini sağlamak ve zorbalıkla baş
edebilmek için belirlenmiş kuralları uygulamak
C) Kendini denetleme stratejileri, kişiler arası sorun ve çatışma çözme becerileri gibi
konularda öğrencilere verilecek eğitimleri planlamak
D) Çeşitli testler ve test dışı teknikler kullanarak sorunun kaynağını saptamak ve
çözümünde okul rehber öğretmeni (psikolojik danışman) ve velilerden yardım almak
E) Zorbalığı büyüme çağı davranışı olarak değerlendirmek ve bir süre sonra kendiliğinden
ortadan kalkacağından, pekiştirmemek için zorbalık davranışlarını görmezlikten gelmek
3. Akran baskısı: Kişinin kendi isteğinden bağımsız, bir şekilde
davranması için zorlanmasıdır. Mesela; markalı giyinme, çete
üyeliği, kötü madde kullanımı, okuldan kaçma gibi.
Akran baskısına uğrayan çoğu ergende ciddi özgüven eksikliği
vardır. Bu gibi sorunları azaltmak için atılganlık/özgüvenli
davranışlar geliştirme çalışmaları yapılabilir.
Akran baskısı, ergenlerin arkadaşları tarafından kabul edilme ve
onaylanma gereksinimlerinden, dışlanma korkusundan, adam
yerine konma, sözünü dinlettirme ihtiyacından, sosyalleşme
becerilerindeki eksiklikten, aşırı baskıcı veya aşırı izin verici aile
tutumlarından, ilgi ve sevgi eksikliğinden, ev ortamının dengesizliği
gibi nedenlerden doğar.
Atılganlık; başkalarının haklarını küçük görmeden ve
zedelemeden kişinin kendi haklarını korumasıdır. Atılganlık,
çekingenlik ile saldırganlığın tam ortasında yer alır. Atılgan birey;
kendinden emin ve dik durur. Konuştuğu kişiden fazla uzak
durmaz, konuşması akıcıdır, ses tonu normaldir ve karşısındakiyle
göz teması kurar.
Benlik saygısı düşük, çekingen, saldırgan olan bireylere
atılganlık eğitimi verilir. Atılganlık eğitimiyle, kaygıyı azaltma,
hayır demeyi öğrenme, soru sorabilme, olumlu/olumsuz
duyguları ifade edebilme, duyguları/fikirleri ben cümleleriyle
söyleyebilme, sohbete başlayabilme ve devam ettirebilme,
atılganlığı saldırganlıktan ayırabilme gibi durumlar ele alınır.
Sosyal becerileri, kişinin başkalarıyla sağlıklı ilişkiler
kurabilmesi için gerekli olan becerilerdir.
Mesela; atılganlık, empati, çatışma çözme, öfkeyle başa
çıkma, işbirliği yapma, kişilerarası ilişkileri başlatma ve
sürdürme gibi.
Sosyal beceriler olarak kabul edilen birtakım beceriler,
sınıf öğretmenleri tarafından ders etkinlikleri içerisinde
kazandırabilmektedir.