DOSYA İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ TÜRKİYE İNŞAAT SANAYİCİLERİ İŞVEREN SENDİKASI EYLÜL - EKİM 2014 YÜZKIRKBEŞ İnşaat Sanayii Editörden Ülkemizde siyasette, ekonomide yeni bir kalkınma hamlesi için köklü reformlar gerçekleştiriliyor. 2015-2017 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program, Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan Hükümet Programı, 2023 hedeflerimize ulaşmak için gerekli atılımları gerçekleştirmek üzere hazırlandı. Gerçekleştirilecek reformlar ile Türkiye bölgesinde güçlü ve uluslararası alanda rekabetçi bir ülke olacaktır. Türkiye kalkınırken, bu süreçte ekonominin lokomotifi olan inşaat sektörü aktif bir rol üstlenmektedir. Zira, ülkemizde her alanda bir yapılanma süreci yaşanacaktır. Artık, nitelikli yapılı çevrenin, insanlara kaliteli bir yaşam getireceği konusunda toplumumuz bilinçlenmiştir. Sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşamak vatandaşlarımızın öncelikleri olmuştur. Dergimizin bu sayısının konusu İnşaata Hayat Veren Çizgi: Mimari oldu. Dergimizde bu kez inşaat sektörünün önemli aktörlerinden mimarlarımız kaliteli inşa sürecindeki rollerini açıkladılar. Çevre ve Şehircilik Bakanımız İdris Güllüce, nitelikli ve güvenli kentlerin inşa edilmesinde Bakanlığın politika ve hedeflerini aktardı. 58. ve 59. Hükümetin Bayındırlık ve İskan Bakanı Zeki Ergezen, şehirlerimizin özgün bir şekilde gelecek kuşaklara miras bırakılması için nasıl bir yapılaşma olması gerektiğine ilişkin görüşlerini paylaştı. Mimarlarımızı yetiştiren teknik fakültelerimiz mesleğin gelişmesinde mimarlık eğitiminin rolünü aktardılar, ülkemizde mimarlık eğitiminin niteliğini sorguladılar. Serbest mimarlarımız, estetik ve teknoloji unsuru ile yaşamı daha çekici hale getiren mimari yapıların nasıl olması gerektiğini anlattılar. Dergimizde etkinliklerimize ilişkin bilgileri okuyucularımıza anlatmaya devam ediyoruz. 30 yıldır sektörün buluşma noktası Geleneksel Toplantılarımızda camiamızla bu ay iki toplantı ile bir araya geldik. Geleneksel toplantılarımızın 168’incinin onur konuğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Faruk Çelik, 169’uncunun ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Taner Yıldız oldu. Başkanımız Celal Koloğlu ve Yönetim Kurulu üyelerimiz, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan’ı ziyaret ederek, Hükümet programından, inşaat sektörüne bakışa kadar ilişkin ayrıntılı bir görüşme gerçekleştirdi. Ekim ayı, Cumhuriyet Bayramımızı kutlamamız nedeni ile özel bir nitelik taşıyor. Bu yıl Cumhuriyetimizin 91. yılını coşkuyla kutladık. Ülkemizin birlik, beraberlik ile tüm güçlükleri aşacağına inanıyoruz. Milletimize, barış, huzur ve refah içinde bir yaşam diliyoruz. YÜZ KIRK BEŞ İNTES İşveren Sendikası Adına Sahibi Celal KOLOĞLU Sorumlu Müdür H. Necati ERSOY Yayına Hazırlayanlar Ercan DEVA Demet SOMUNOĞLU Yönetim Yeri 4. Cadde 719. Sk. No: 3, Yıldız, Çankaya, Ankara T: 0312 441 43 50 (pbx), F: 0312 441 36 43 intes@intes.org.tr / www.intes.org.tr ‘’İnşaat Sanayii Dergisi® 556 Sayılı KHK Uyarınca Türk Patent Enstitüsü Tarafından Tescile Bağlanmıştır’’ İNTES Kuruluş Tarihi 5 Şubat 1964 Sendikamız Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu üyesidir. İnşaat Sanayii Dergisi Ocak-Şubat 2004 tarihinden itibaren hakemli dergidir. İNTES İnşaat Sanayii Dergisi’nin adı da dahil olmak üzere tamamı üzerindeki telif hakları İNTES’e aittir. 08 32 36 GÜNCEL: 62. Hükümet Programından Satır Başları DOSYA: İdris GÜLLÜCE T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanı DOSYA: Zeki ERGEZEN 58. ve 59. Hükümet Bayındırlık ve İskan Bakanı Dergide yayınlanan yazılar yazarlarının kişisel görüşü olup hiçbir şekilde İNTES tüzel kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilemez. Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklı olup, İNTES’ten yazılı izin alınarak ve kaynak gösterilmek suretiyle kullanılabilir. ISSN: 1303-8028 Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın, Ücretsizdir. İki ayda bir yayımlanır. Abonelerine ücretsiz olarak gönderilir. Yapım Reta Reklamcılık ve Tanıtım Ltd. Şti. Ziyaurrahman Cd. 285. Sk. No: 26/19 Çankaya, Ankara T: 0312 440 20 56, F: 0312 440 53 69 info@reta.com.tr / www.reta.com.tr Basım Desen Ofset San. ve Tic. A.Ş. Birlik Mh. 448. Cd. 476. Sk. No: 2 Çankaya, Ankara T: 0312 496 43 43, F: 0312 496 43 47 info@desenofset.com.tr www.desenofset.com.tr Basım Tarihi ve Yeri 24 2Kasım 2014 / ANKARA 04 BAŞYAZI: Celal KOLOĞLU Yönetim Kurulu Başkanı 06 GÜNCEL: Yeni Türkiye'nin Mimarları. 46 16 GÜNCEL: Türkiye Halk Oylaması ile İlk Cumhurbaşkanını Seçti. 52 DOSYA: Mimarlık Teknolojinin Arkasındaki En Önemli İtici Güç. Prof. Dr. Celal Abdi GÜZER 22 GÜNCEL: Türkiye Cumhuriyeti Altmışikinci Hükümet Üyeleri. 56 DOSYA: Sanat ve Teknoloji Birbirini Bütünleyen Oluşumlardır. Kerem YAZGAN, Begüm YAZGAN 30 DOSYA: İnşaata Hayat Veren Çizgi: Mimari. 60 DOSYA: Kendi Dünyamızı Zenginleştiremediğimiz Gibi, Kentlerimizi de Zenginleştiremedik. Kerem PİKER 42 DOSYA: Kentsel Dönüşümden Bizim Kentlerimiz Doğsun. Mustafa DEMİR DOSYA: Çağdaş Yapılaşma Vazgeçilmez Bir Unsurdur. Süheyla Çebi KARAHAN 48 70 76 100 108 DOSYA: Doğan HASOL Mimar TOPLANTI: 168. Geleneksel Toplantı TOPLANTI: 169. Geleneksel Toplantı KÜLTÜR - SANAT: Binalarda Yol Bulmada Etkin Araç Olarak Renk. Doç. Dr. Nilgün OLGUNTÜRK HABERLER: Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ı Ziyaret Y. Doç. Dr. Elif GÜNEŞ İnşaat Sanayicileri 116 YENİ YAYIN: Açıklamalı – İçtihatlı – Sorun Çözümlü KAMU İHALE KANUNU ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu. 104 İGY'DEN: Şantiyeden Dönüyoruz Etkinliği ile İGY ve Sektör Bir Araya Geldi. 117 YENİ YAYIN: Kamu İhale Hukuku ve Yapım İşleri İhaleleri. 66 DOSYA: Sorgulayan, Tartışan, Araştıran Bir Öğrenci Profiline Sahibiz. Yrd. Doç. Dr. Nezih AYSEL 112 HABERLER: Başkan Koloğlu Yüksek Fen Kurulu Başkanı Mehmet Şahkulubey’i Ziyaret Etti. 118 SUMMARY 68 DOSYA: Ege'nin En Köklü Mimarlık Fakültesi: Dokuz Eylül Mimarlık Bölümü. Yrd. Doç. Dr. Ayça TOKUÇ 114 HABERLER: 7. İGY Zirvesi Gerçekleşti. 124 VEFAT: A. Erdoğan YARAMANOĞLU 62 DOSYA: Mimari Tasarımda Refleks. Gözdenur DEMİR 64 DOSYA: Mimarlık Eğitiminin Geleceği. Prof. Dr. Nuray ÖZASLAN 82 3 BAŞYAZI Mimarlık ve İnsan Celal KOLOĞLU Yönetim Kurulu Başkanı Türkiye her alanda güçlenerek yeni bir döneme girdi. Son dönemde pek çok ilk yaşanmaya başlandı. Önce 10 Ağustos 2014 tarihinde Cumhurbaşkanımız halk oyu ile seçildi. Çevremizdeki birçok olumsuz gelişmeler bile büyümemize ve güçlenmemize engel olamıyor. 2023 yılında Dünyanın ilk on ülkesinden biri olma hedefi artık hayal olmaktan çıkıyor. Yeni Türkiye’nin inşasını tamamlamak için tüm taraflara önemli roller düşüyor. Artık bütçemizde de, Orta Vadeli Mali Planlarda da odak nokta insan olarak alınıyor. İnsan için kentlerimiz yeniden inşa ediliyor. İnşa edilecek yaşam alanlarının dizaynında mimarlarımıza, inşasında mühendislerimize aktif roller düşüyor. 4 Zira mühendislik ve mimarlık, bir ülkenin uygarlık düzeyinin göstergesidir. Teknik fakültelerimiz, yoğun bir çabayla ve kararlılıkla çağın koşullarının farkında olan, insani değerlerini öne çıkaran teknik eleman yetiştirmeye çalışmaktadırlar. Mimarlar, çevre sorunlarına duyarlı çözümler üretmek ve bu önemli mesleğin evrensel yeterliliklerine sahip olmak için eğitim almaktadırlar. Ancak, tüm mimarlık fakültelerinin aynı titizlikle hizmet verdiklerini söylemek oldukça zordur. Hiç kuşku yok ki, farklı nitelikte mimarlık eğitimi alan mimarların 4 yıllık okuldan mezun olduktan sonra aynı yetkinlik ve yeterlilikte olduklarını varsaymak da yanıltıcı olabilir. Öncelikle bu sorunun çözümü için “ortak akıl” oluşturulmalıdır. Bu uyum sağlandıktan sonra kültürel mirasımızı koruyan, çevre sorunlarına çok daha duyarlı tasarımlar sergileyen mimarlarımızın sayısı hızla artacaktır. Mimarlık eğitiminde, bilimsel ve sanat becerilerinin karşılanması, yeniden oluşum kültürünün geliştirilmesi, mimarlığın toplumsal ve kültürel sorumluluğu asla ihmal edilmemelidir. Mimari yapılar bir sanat ürünü niteliği taşır. Bu sanat, gelişmiş teknoloji ile bütünleşerek yeni oluşumlara imza atmalıdır. Mimarlar, sosyal ve kentsel dokunun temelini oluştururlar. Yaşamın en iyi şekilde sürdürülmesi için mekânların hem işlevsel hem de estetik çözümlerle tasarlanması için mimarlar yoğun çaba harcamalıdır. Mimarlar, tasarımlarında sağlam, güzel ve kullanışlı mekânlara öncelik vermelidir. Şehirlerimizin tüm planlamalarının merkezinde “insan” olmalıdır. Tasarlanan şehirler, orada yaşayan insanların mutluluğuna katkıda bulunmalıdır. Tarihi ve kültürel birikimleriyle özgün kimlikleriyle bize miras kalan şehirlerimizi maalesef koruyamıyoruz. Kimi zaman inşa ederken rant uğruna eskiye ait olan değerleri de yok ediyoruz. İçinde yaşadığımız şehirleri, tüm toplumun refahını ve mutluluğunu düşünerek kurgulamalıyız. Başlatılmış kentsel dönüşüm çalışmalarında da gereken duyarlılığı göstermeliyiz. Bu ülke hepimizin… Ankara, İstanbul, İzmir ve Antalya başta olmak üzere tüm şehirlerimizde çağdaş mimari anlayışını yansıtan yapılar görmek ve bu güzelliği özümleyerek mutlu olmak tüm vatandaşlarımızın hakkıdır. Yolumuz uzun olabilir, ama bu duyarlılıkla yürümeye biz hazırız. Mimar Sinan’ın ruhunun ve teknik donanımının tüm mühendis ve mimarlarımızda var olduğuna yürekten inanıyoruz. Bu ruh ile hem ülkemizi hem de geleceğimizi hep birlikte inşa edeceğiz. Saygılarımla. 5 GÜNCEL YENİ TÜRKİYE’NİN MİMARLARI Yeni Türkiye, 6 Yeni Yaşamlar Türkiye siyasi istikrar ile ekonomide günü kurtarmayı çalışan politikalardan ziyade geleceği hedefleyen bir ülke olmuştur. Geleceğe dönük hedefler, ulaşılması güç hayaller olmaktan çıkmıştır. Asya’dan Avrupa’ya; Amerika’dan Afrika’ya geniş bir coğrafya Türkiye’ye yüzünü dönmüştür. Türk işadamlarımız Dünyanın dört bir yanında Türk markasını taşımışlardır. Gençlerimiz Dünya üniversitelerinde eğitim görerek bizleri gururla yurt dışında temsil etmektedirler. Türkiye’de üniversitelerimiz Dünya literatüründe eğitim vermektedirler. Türkiye küresel kriz ortamında büyüyen bir ülke olmuştur. Yeni Türkiye’nin güçlü ekonomisi istikrar ortamı içerisinde kendisine daha yüksek hedefler koymuştur. Ülkemizde 2000’li yıllardan sonra büyüme olgusu konuşulur hale gelmiştir. 1998 krizinin ardından %69,7’lik bir enflasyon yaşanmıştır. Ardından 2000 yılında enflasyon oranı %39 oranına düşmüştür. 2000’li yıllardan itibaren enflasyonun kademeli olarak azalması ile 2004 yılından itibaren tek haneli rakamlar alışılır hale gelmiştir. Artık enflasyon ve kamu açıkları gibi temel makroekonomik istikrarsızlık unsurları geçtiğimiz dönemde büyük oranda sorun olmaktan çıkmıştır. Türkiye faiz ile gelir elde eden değil, sermayesi yatırıma yönlenen bir ülke olmaya başlamıştır. Ekonomide finansmana erişim kolaylaşmış ve yatırımları önemli ölçüde artmış, özel sektörün rekabet gücü yükselmiştir. Güven ve istikrar ortamı Türkiye’yi yabancı sermaye için cazip hale getirmiştir. Türkiye bu gelişmeler ile finans merkezi haline gelmiştir. Tüm bu başarıların yakalanmasının nedeni insanımıza odaklanma olmuştur. Bu dönemde sağlıkta, eğitimde, çevre duyarlılığında çok önemli reformlar yapılmıştır. Adil gelir dağılımı için çalışılmıştır. Örneğin eğitim, sağlık ve sosyal koruma harcamalarının tamamını içeren sosyal harcamaların GSYİH’ya oranı 2002 yılındaki %13,5 seviyesinden 2013 yılında %18,2 seviyesine çıkarılmıştır. Halkımız 10 Ağustos 2014 tarihinde Onikinci Cumhurbaşkanını seçmek üzere sandık başına gitmiştir. Çoğulcu bir katılım ile ilk kez halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Hükümet programının temelleri 2023 hedefleri doğrultusunda inşa edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etmesi açısından, cumhuriyetin ilanından bugüne kadar cumhurbaşkanlığı makamı daima büyük bir öneme sahip olmuştur Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu ve 62. Hükümet üyeleri kalkınan, kalkınırken içine insanı merkez alan bir Türkiye istiyor. İnsanı hedef alan büyüme ile Türkiye hedeflerine ulaşan bir ülke olacaktır. Her halükarda ülkemiz bu hedeflere doğru hızla yol alacaktır. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan siyasi uzlaşı içerisinde ülkemizin refahına ve kalkınmasına yönelik olarak, görevini icra etmeye başlamıştır. Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız ve Bakanlar Kurulumuz bir toplum mühendisi gibi gerek Hükümet Programını, gerekse Orta Vadeli Mali programı bu temel üzerine hazırlamıştır. Bu hedefe hızla ilerlerken yeni bir Türkiye temellerinde yükselecektir. Türkiye kalkınan ve refah inşa eden bir ülke olurken, demokrasi de yeni bir dönüm noktasına girmiştir. Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’nu Hükümeti kurmakla görevlendirmiş ardından Davutoğlu’nun sunduğu Bakanlar Kurulu listesini onaylamıştır. Öncelikle 2007 yılında yapılan kanun değişikliği ile birlikte halk ilk kez Cumhurbaşkanını doğrudan kendisi seçme hakkını kazanmıştır. Davutoğlu Başkanlığındaki 62. Hükümetin Programı mecliste okunarak ardından Türkiye Büyük Millet Meclisinin Güven oyunu almıştır. 2023 yılında; - GSYİH’nın 2 trilyon dolara, kişi başına gelirin 25 bin dolara yükseltilmesi; - İhracatın 500 milyar dolara çıkarılması; - İşsizlik oranının yüzde 5’e düşürülmesi; - Enflasyon oranlarının kalıcı bir biçimde tek haneli ve daha düşük rakamlara indirilmesi hedeflenmektedir. 62. Hükümet üyeleri Türkiye’nin kalkınma sürecini inşa edecek yeni Türkiye’nin mimarları olacaklardır. İnşaat Sanayi dergimizin sayfalarını öncelikle yeni Türkiye’nin mimarlarına, ve bu tasarımın içeriği olan programlara ilişkin önemli maddelere ayırdık. Anlattıklarımız sadece özetten ibaret. Tablonun tümü Türkiye’nin güçlü bir ülke yolunda ilerlemesini sağlayacaktır. 7 GÜNCEL YENİ TÜRKİYE’NİN MİMARLARI 62. Hükümet Programı’ndan Satır Başları Türkiye Cumhuriyeti’nin 62. Hükümetinin Programı Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından 1 Eylül 2014 tarihinde TBMM’de okundu. Davutoğlu Başkanlığında Hükümet TBMM’den güvenoyu almıştır. Demokrasi, İnsani Kalkınma, Yaşanabilir Mekânlar , Çevre, Güçlü Ekonomi ve Öncü Ülke programın temel ana başlıklarını oluşturmaktadır. İnsani kalkınma anlayışı ile hareket eden hükümetimiz sosyal alana 8 bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da birinci önceliği vermeyi planlamaktadır. Eğitim, sağlık, araştırma ve geliştirme, sosyal güvenlik, sosyal yardım ve destekler refahı artırırken, Türkiye’nin ekonomik olarak yeni bir atılım yapmasının da zeminini güçlendirilmesine çalışılacaktır. Demokratik standartlarını yükselterek insani kalkınmasını geniş bir zeminde geliştiren ülkemiz, donanımlı insanları ve nüfusu ile küresel düzeyde yaşanan süreçlere de çok daha güçlü bir tecrübe ile katkıda bulunacaktır. Hükümet Programında ekonominin lokomotifi konumundaki inşaat sektörüne ilişkin bazı öneriler de yer aldı. Programda 2013 yılında 31,7 milyar dolara çıkarılan yurt dışı müteahhitlik hizmetleri tutarının, 2018 yılında 50 milyar dolara çıkarılacağı, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülke pazarlarında lider ülke konumuna ulaşılacağı taahhüdünde bulunuluyor. Bu arada, İNTES’in işçi sağlığı ve güvenliği konusunda duyarlı işverenlerin teşvik edilmesi ile ilgili önerileri de Hükümet Programında yer buldu. Buna göre, belirli bir dönem boyunca çalışma ve sosyal güvenlik mevzuatına uyduğu tespit edilen, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alan ve kayıt dışı işçi çalıştırmayan işverenlerin bu durumlarını gösteren ve ödüllendiren düzenlemeler yapılması hususu da Hükümet Programına konuldu. sayısını tüm sektörlerde 750’ye çıkarmayı hedeflediği kaydedildi. Hükümet Programında, Soma’da yaşanan ve 301 maden işçisinin ölümüyle sonuçlanan kazayı dikkate alan bir düzenleme de yer aldı. Buna göre, en kısa sürede de Madenlerde Sağlık ve Güvenlik hakkındaki 176 sayılı ILO Sözleşmesi ile İnşaatlarda Sağlık ve Güvenlik hakkındaki 167 sayılı ILO Sözleşmesinin onay işlemleri tamamlanacaktır. Yeni dönemde demokrasimiz artık yeni bir evreye geçecektir. Bu hedefe yönelik olarak Sivil Toplum Kuruluşlarının yönetime daha aktif katılımı sağlanacaktır. Temel hak ve özgürlükler alanında uluslararası normlar, tüm politikalara temel teşkil edecektir. Yine İNTES’in yıllardır titizlikle üzerinde durduğu ve büyük önem verdiği meslek standartları konusu da Programda yer aldı. Hükümetin, meslek standardı Avrupa Birliği sürecine ivme kazandırmak ve her alanda reform çalışmalarını hızlandırmak amacıyla 2014-2017 dönemini kapsayan “AB’ye 62. Hükümet Programı ana başlıklar halinde şöyle: Demokratikleşme Avrupa Birliği 9 Yerel Yönetimler Topluma Yönelik Hizmetler Yerel yönetimlerin devlet yapısı içerisindeki ağırlığını artırmaya yönelik faaliyet ve çabalar aynen devam edecektir. 2015 yılına kadar aylık 65 doların altında bir gelirle yaşamak zorunda olan vatandaş kalmayacaktır. Hükümetin 2023 için temel hedefi, hak ve sorumluluk temelli aileyi merkeze alan bütüncül sosyal politikalarla mutlak yoksulluğu tamamen ortadan kaldırmak olacaktır. Merkezî yönetim tarafından yürütülmesi zorunlu olmayan hizmetler yerel yönetimlere devredilecektir. Yerel tercihler dikkate alınarak sağlık, eğitim, kültür, sosyal yardımlaşma, turizm, çevre köy hizmetleri, tarım, hayvancılık, imar ve ulaşım hizmetlerinde yerel yönetimlerin etkinliğinin artırılmasına yönelik çabalar devam edecektir. Türkiye, sosyal hizmet alanında evrensel yaklaşımlarla model bir ülke haline getirilecektir. Nitelikli İnsan Yaşanabilir Kentler Mesleki eğitimin nitelik ve nicelik olarak geliştirilmesi, sektör ile ortak projelerin hayata geçirilmesi konusunda önemli adımlar atılacaktır. Kentsel dönüşüm kapsamında 6,5 milyon birim konutun 2023 yılına kadar dönüştürülmesi hedefi doğrultusunda çalışmalarımıza devam edilecektir. Okullaşma oranının artırılmasına yönelik çalışmalar aynı kararlılıkla sürdürülecek, bu kapsamda bilhassa kız çocukların okullaşma oranının artırılması ve okul öncesi eğitimin teşvik edilmesi hükümetin önemli önceliklerinden olacaktır. Kentsel dönüşüm projelerinde yenilikçi ve katma değer yaratan sektörleri, yaratıcı endüstriler ile yüksek teknolojili ve çevreye duyarlı üretimi destekleyen uygulama-lara ve vatandaşın da sürece katılımına öncelik verilecektir. Şehirlerimizin ve insanlarımızın sorunlarını çözmeye kararlı bir şekilde devam edilecektir. Kadının bireysel ve toplumsal olarak daha da güçlenmesi için hayata geçirilen politikalar ve başlatılan çalışmalar kararlılıkla uygulanmaya devam edecektir. Katılım İçin Ulusal Eylem Planı” hayata geçirilecektir. Geçmişte olduğu gibi, gelecekte de çok yönlü dış politikamızın en önemli ayaklarından biri AB ile katılım müzakereleri olacaktır. Vize Muafiyeti Diyaloğu sürecinin başarılı biçimde tamamlanmasına özel önem verilecektir. Yeni Anayasa Yeni Türkiye’nin Yeni Anayasası’nda her türlü temel hak ve hürriyetin, demokrasinin, hukukun üstünlüğü ilkesinin ve düşünce ile inanç özgürlüğünün temeli, toplumsal meşruiyet olacaktır. Bilgi Toplumu Kamunun e-dönüşümü (e-Devlet) büyük oranda tamamlanacaktır. Tüm vatandaşlarına Elektronik Kimlik Kartı dağıtımı gerçekleştirilecektir. Elektronik Kimlik Kartı, kamu hizmetlerinin sunumunda kimlik doğrulama işlemleri için kullanılacaktır. Vatandaşlar, kamu hizmetlerine 7 gün 24 saat evlerinden ve işyerlerinden ulaşabilecektir. 2015 yılında, en gelişmiş güvenlik öğelerini içinde barındıran kimlik kartlarını üretip en kısa zamanda vatandaşlara dağıtımı yapılacaktır. Mekânsal Adres Kayıt Sistemi Projesi uygulamaya konulacaktır. Kamuda “kağıtsız ofis” dönemini başlatılacak ve yazışmaların elektronik ortamda gerçekleştirilmesi yaygınlaştırılacaktır. 10 Sosyal Güvenlik Sistemi Yeni dönemde sosyal güvenlik sisteminin nüfusun tamamını kapsayacak bir yapıya kavuşturulması hükümetin temel hedefi olacaktır. Sosyal güvenlik ve sağlık politikaları, ekonomi, istihdam ve sosyal yardım politikalarıyla uyumlu şekilde yürütülecektir. 87 büyük proje devam edecek, yeni projelere başlanacaktır. Hükümetimizin hedefi öncelikle insan dostu şehir anlayışımızı hakim kılmaktır. “Kimlikli ve kişilikli şehirler” oluşturarak medeniyetimizin şehir tasavvurunu ihya etmektir. Bunu yaparken en modern, en ileri tekniklerden, yöntemlerden de yararlanılacaktır. 2023 yolunda hedef, şehirlerimizi insan dostu, çevre dostu, estetik, katılımcı ve müreffeh marka şehirler haline getirmektir. Bu doğrultuda, imar mevzuatını günün ihtiyaçlarına uygun olarak revize edilecektir. Kentsel tasarım ilkelerini ve uygulamalarını; engelli, yaşlı, hareket kısıtlılığı olanlar gibi özel ilgi bekleyen kesimlerin hizmetlere erişimini kolaylaştırmak üzere geliştirilecektir. Çarpık kentleşmeyi düzeltmek ve deprem gibi afetlere karşı hazırlıklı olabilmek için kentsel dönüşüm çalışmalarına devam edilecek ve bu süreç yerel yönetimler ve özel sektör ile sağlıklı bir şekilde yönetilerek, alt ve orta gelir grubunun konut ihtiyacının karşılanmasına öncelik verilecektir. Dönüşüm ve yenileme projeleriyle tarihi veya geleneksel kent merkezlerini, özgün kimliğini koruyarak yeniden canlandırılacaktır. Büyükşehirlerde akıllı sistemlerle desteklenen bütünleşik toplu taşıma sistemleri hayata geçirilecektir. Elektrikli demiryolu hatlarını yaygınlaştırarak sera gazı emisyonları azaltılacaktır. yaygınlaştırılacaktır. Ana-yan sanayi bağlantılarını güçlendirerek, ARGE ve yenilik kültürünü tabana yayarak, yenilikçi girişimciler ve işletmeler için yerelde çalışan destek modeller oluşturulacaktır. Atık yönetimi hizmetlerinin desteklenmesine devam edilecektir. Atık yönetiminin, geri dönüşüm yoluyla hem enerji üretimini, hem de istihdamı artırıcı bir yatırım alanı olması sağlanacak. Hazırlıkları büyük ölçüde tamamlanmış olan Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi uygulamaya konulacaktır. HES’lere ilişkin çevre duyarlılığı en üst düzeyde hayata geçirecek, bu amaçla gerekli düzenlemeler hızlı bir şekilde yaparak etkili bir şekilde uygulanacaktır. Havza bazında entegre atıksu ve su yönetimi sistemi oluşturma çalışmalarına hız verilecek. Ormancılıkta 2023 hedefi orman alanlarını ülke yüzölçümünün % 30’una denk gelen 23,3 milyon hektara yükseltmek olacaktır. Yürütülmekte olan kentsel dönüşüm çalışmalarının yanı sıra, yöresel dokuyu ve kimliği de yansıtan kırsal dönüşüm çalışmaları başlatılacaktır. Planlama, projelendirme ve yapılaşma konularında kaliteli hizmet ve denetim için il, ilçe ve belediyelerde yeterli sayıda nitelikli teknik personel çalıştırılacaktır. İçme ve kullanma suyunun, yeterli miktarda ve uygun standartlarda temin edilmesi sağlanacaktır. Gelecek İçin Çevre Yeşil büyümenin başta istihdam yaratma ve teknoloji gelişimi olmak üzere getireceği bütün fırsatlardan faydalanılması benimsenecek, kamu alımlarında çevre dostu ürünler tercih edilecektir. Yeni Türkiye ve Güçlü Ekonomi Uzun vadeli kalkınma amacı, milletin temel değerlerini ve beklentilerini esas alarak gerçekleştirilecek yapısal dönüşümlerle ülkenin uluslararası konumunu yükseltmek ve halkımızın refahını artırmak olacaktır. Bu yapısal dönüşümün kalıcı bir şekilde hayata geçirilebilmesi için: Toplu konut uygulamalarının kapsamı genişletilecektir. TOKİ’nin öncelikle nüfus artışının hızlı ve konut fiyatlarının yüksek olduğu şehirlerde ve alt ve orta gelir grubunun temel konut ihtiyacına yoğunlaşması temin edilecektir. Kalkınmada önce-likli bölgelerde sosyal konut üretimine ağırlık verilecektir. Kaliteli ve ekonomik konut arzını temin etmek üzere yeterli altyapısı hazır arsa geliştirilmesine önem verilecek, kendi konutunu yapanlara kapsamlı teknik destek sunulacaktır. 2014-2020 yılları için hazırlanan yeni Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisini yürürlüğe konularak yeni Kırsal Kalkınma Planının hazırlıkları tamamlanacaktır. Kırsal alanların ekonomik gücünü ve cazibesini artıracak yenilikçi ekonomik faaliyetler teşvik edilecektir. Bölgesel Kalkınma Bölgesel kalkınmanın yeni organizasyon yapısı ve politika araçları kullanılarak, yur-dun her yerinde bölgesel gelişmenin hızlandırılmasına yönelik program ve projeler güçlendirilecektir. Kalkınma ajanslarının kaynakları ve imkânları artırılacak olup, 2014-2023 dönemini kapsayan 26 bölge planı ilan edilecek ve uygulamaya başlanacaktır. Bölgesel ve sektörel teşvik sistemi güçlendirilecektir. Bütün bölgelerde özel sektörün gelişmesi için, kredi garanti sistemi, girişim sermayesi, mesleki yatırımcılar gibi yeni mali araçları ve sistemleri bölgesel farklara ve önceliklere göre faaliyet gösterebilecek yetkinliğe ve esnekliğe sahip bir şekilde yerel düzey-de • Yurt içi tasarruflar artırılacak. • Fiyat istikrarını, finansal yapı ve maliye politikasında elde edilen kazanımlar güçlendirilecek. • Bilim, teknoloji ve yenilik kapasitesi geliştirilecek. • İmalat sanayiinde yerli girdi kullanımına dayalı ve yüksek katma değerli bir üretim yapısına geçilecek. • İşgücü verimliliği artırılacak. • Girişimcilik geliştirilecek ve KOBİ’ler desteklenecek. • Fikri mülkiyet hakları geliştirilecek. • Bilgi ve iletişim teknolojileri etkin bir şekilde kullanılacak. • Lojistik ve ulaştırma altyapısı iyileştirilecek. 2023 hedeflerine ulaşmak ve kalkınma planlarında yer alan politikaların daha etkin uygulanması amacıyla ilk defa 10. Kalkınma Planında 25 Öncelikli Dönüşüm Programı belirlenmiştir. Bu programlar arasında Üretimde Verimliliğin Artırılması, Yurt içi Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi, Kamu Harcamalarının Rasyonelleştirilmesi, İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi, İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi, Kayıt Dışı Ekonominin Azaltılması, Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretimi, Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi, Temel ve Mesleki Becerileri Geliştirmesi 11 Temel Öncelikler Bu dönemde, gelir politikaları açısından temel öncelikler vergilemede adalet ve etkinliğin artırılması, istihdamın ve yatırımların teşviki, bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması, rekabetin geliştirilmesi, tasarruf oranlarının artırılması, şirketlerin öz sermaye yapılarının güçlendirilmesi ve daha etkin bir vergi siste-minin oluşturulması olacaktır. Haksız rekabetin önlenmesi, kaynak dağılımında etkinliğin sağlanması, ekonomide rekabet gücünün ve kamu gelirlerinin artırılması amacıyla kayıt dışılıkla mücadeleye kararlılıkla devam edilecektir. programları, Nitelikli İnsan Gücü İçin Çekim Merkezi Programları yer almaktadır. kaynaklarına ulaşımı kolaylaştıracak makro ve mikro politikalara öncelik verilecektir. Özel sektörü teşvik edecek ve müteşebbislerin önünü açacak politikalar uygulanmaya devam edecektir. Bunun için; makroekonomik istikrarın sürdürülmesinin yanında; ekonominin dış etkenlere karşı dayanıklılığını artıracak, mal ve hizmet sektörlerinde rekabet ve verimlilik artışlarını sağlayacak, ucuz finansman Mali disiplin, enflasyonla mücadele ve istihdam esaslı yüksek ve sürdürülebilir büyüme konusundaki kararlılık sürdürülecektir. Yoksulluk ve fakirlikle mücadelede uygulanan güçlü sosyal politikalarla başlatılan sosyal restorasyon süreci devam edecektir. 12 Vergi mevzuatının sadeleştirilmesi ve anlaşılır kılınması, vergi tabanının genişletilmesi ve vergilemenin daha adil olmasına yönelik çalışmalar sürdürülecektir. Kamu harcamalarının finansmanında doğrudan vergilerin ağırlığının artırılması sağlanacaktır. Kamu harcama politikaları, vatandaşının refahını artıracak, beşeri sermayeyi geliştirecek; kalkınma hamlesini güçlendirecek, üretimi ve istihdamı destekleyecek şekilde öncelikli olacaktır. Kamu Özel İş Birliği Modeli çerçevesinde gerçekleştirilecek yatırımlar kapsamında işletmeciye verilen garantiler ile işletmecinin taahhütlerini devlet muhasebe sisteminde takip edilecektir. Başta Güneydoğu Anadolu Projesi, Doğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi ve Konya Ovası Projesi olmak üzere, bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmayı hedefleyen ekonomik ve sosyal altyapı projelerine önem verilecektir. Kamu kesimi yatırımlarını özel kesim yatırımlarını tamamlayacak şekilde ele alınacak, başta Kamu-Özel İşbirliği yöntemleri olmak üzere kamu altyapı yatırımlarında özel sektörün katılımını da sağlayan uygulamalara daha fazla ağırlık verilecektir. Para politikası alanında temel amaç fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olacaktır. Hükümet, enflasyonla mücadelede daha fazla yoğunlaşacaktır. Enflasyon hedeflemesi temel para politikası rejimi olmaya devam edecektir. Dalgalı döviz kuru rejimi uygulaması sürdürülecektir. Faizsiz bankacılığın geliştirilmesi için kamu sahipliğinde katılım bankalarının kurulmasına yönelik çalışmalarımı sürdürülecek. lokomotif sektörleri olmaya devam edecektir. Bununla birlikte, yeni rafineri inşası, elektrikli otomobil imalatı, ileri teknoloji içeren hava taşıtı motorları ve parçalarının üretimi konularında teşvik sistemi güçlendirilerek yurt içi üretim kapasitesi artırılacaktır. İstanbul’un 2023 yılında dünyadaki en önemli 10 finans merkezi içinde yer alması hedefi ile İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Projesi hayata geçirilecektir. İhracatta firmaların küresel rekabet gücünü artırmak amacıyla yenilikçiliğe ve ARGE’ye dayalı katma değeri yüksek markalı ürün ve hizmetlerin üretim ve pazarlama süreçleri desteklenecektir. İhracat Yapısında Dönüşüm Sanayi girdilerinin ülke içinden karşılanma oranının artırılmasını teminen, yüksek yatırım gerektiren ara malı ve sanayi hammaddelerinin üretimine öncelik verilecektir. Yeni Türkiye’de ihracatın yapısı dönüştürecektir. Bu dönüşüm çerçevesinde bilgiye dayalı, yüksek teknolojili-yüksek katma değerli malların üretimi ve bu yolla ihracatta yüksek teknolojili ürünlerin %4’lerde olan payının %15’e çıkarılmasını sağlayacak yatırımlar desteklenecektir. Türk Lirasının dış ticaretimizde kullanımının artırılması için çalışmalar sürdürülecektir. Başta makine ve otomotiv olmak üzere, demir-çelik, tekstil, hazır giyim ve konfeksiyon, elektrik ve elektronik ile kimyevi maddeler ihracat stratejisinin Yurt dışı Müteahhitlik Hizmetler 2002 yılından bugüne 10 kattan fazla artırarak 2013 yılında 31,7 milyar dolara çıkarılan yurt dışı müteahhitlik hizmetleri tutarı, 2018 yılında 50 milyar dolara çıkarılacak, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülke pazarlarında lider ülke konumuna ulaşılacaktır. Diğer yandan, inşaat malzemeleri ihracatının ve yurt dışı müteahhitlik sektörü tarafından üstlenilen projelerin 13 artışına doğrudan katkı sağlayan teknik müşavirlik sektörüne yönelik destek programı uygulanmaya devam edilecektir. devletçe karşılanması uygulaması sürdürülecekti. İş Gücüne Yönelik Düzenlemeler Madenlerde Sağlık ve Güvenlik hakkındaki 176 sayılı ILO Sözleşmesi ile İnşaatlarda Sağlık ve Güvenlik hakkındaki 167 sayılı ILO Sözleşmesinin onay işlemlerini kısa süre içinde tamamlanacaktır. İstihdamın artırılması ve kayıt dışılığın azaltılması amacıyla güvenceli esneklik anlayışı ve “işi değil insanı koruma” ilkesi çerçevesinde işgücü piyasamızın katılıklarını gidererek başta genç, kadın ve vasıfsız işgücü olmak üzere işsizlere nitelik kazandırarak işe giriş kolaylaştıracaktır. Sendikal örgütlenme oranları ile toplu sözleşmeden yararlanma oranlarını 2023 yılında AB ortalaması düzeyine çıkarmayı hedeflenmektedir. Kayıt dışılıkla mücadele için yeni bir eylem planını yürürlüğe konulacaktır. Denetimlerin etkinliği ve sayısı artırılarak kayıt dışı istihdamla daha kararlı bir şekilde mücadele edilecek. Gençlerin, kadınların ve mesleki eğitim alan işsizlerin istihdamı halinde 54 aya kadar işveren sigorta prim payının 14 SOMA Kazasından Ders Belirli bir dönem boyunca çalışma ve sosyal güvenlik mevzuatına uyduğu tespit edilen, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alan ve kayıt dışı işçi çalıştırmayan işverenlere, bu durumlarını gösteren ve ödüllendiren düzenlemeler yapılacaktır. 2015 yılında ARGE firmalarına yer tahsisine başlanacak olup, bilim, teknoloji ve ARGE Yeni Türkiye’nin ekonomisinde çok daha kritik bir role sahip olacaktır. Otomotiv, makine ve imalat teknolojileri, bilgi ve iletişim teknolojileri ile sağlık gibi alanlardaki araştırma altyapıları oluşturmaya ve araştırmacı insan gücünü yetiştirmeye daha fazla önem verilecektir. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları en üst düzeyde değerlendirecektir. Nükleer santral kurulmasına ilişkin çalışmalarımızı hızlandıracaktır. Yatırım Teşvik Sistemleri Güneş enerjisinde yeni bir döneme girilecektir. Konya güneş enerjisi üssü haline getirilecektir. 2009 yılında uygulamaya başlanan yeni yatırım teşvik sistemi geliştirilerek uygulamaya devam edilecektir. 2015 - 2017 Orta Vadeli Program’dan Satır Başları Teknolojiye Yatırım Yenilikçi fikirlere dayalı, katma değeri yüksek, markalı ürün ve hizmetlerin üretim ve pazarlama süreçleri desteklenecektir. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı Hükümet Programı son 12 yılda yapılanları yeni bir atılım dönemi ile taçlandırmak ve 2023 Vizyonunu artık uzak bir vizyon olmaktan çıkarmak amacını taşıyordu. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın açıkladığı Orta Vadeli Program da yine aynı amacı gerçekleştirmeyi hedefliyordu. Ancak, Babacan, hedeflenen başarılara ulaşabilmek için Orta Vadeli Programda hem temkinli bir yaklaşım sergiliyor, hem de ekonomide aynı kararlı tutumun sürdürülmesinin önemini ısrarla vurguluyordu. Kamu Maliyesi Kamu Yatırım Politikası Kamu kesimi açığının GSYH’ya oranının 2015 yılı sonunda %0,4’e düşmesi ve Program dönemi sonunda %0,1 fazlaya dönmesi hedeflenmektedir. Kamu yatırımlarının büyümeye, özel kesim yatırımlarını desteklemeye, bölgelerin gelişme potansiyellerini harekete geçirmeye, istihdamı ve ülke refahını artırmaya katkısının azami seviyeye çıkarılması temel amaçtır. 2015-2017 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programdan bazı önemli noktalar şöyle: Ödemeler Dengesi 2015-2017 dönemini kapsayan OVP’nin temel amacı enflasyonla mücadeleye kararlılıkla devam etmek ve cari işlemler açığını tedricen düşürerek büyümeyi artırmaktır. Bu amaca yönelik olarak, para ve maliye politikasında sıkı duruş devam ettirilecek, gelirler politikasıyla da bu duruş desteklenecek ve yapısal reformlara hız verilecektir. Program, dönemi hedef ve göstergeler, ekonominin son derece dikkatle izlenmesi gereken veriler ortaya koyduğunu gözler önüne sermiştir. Özellikle büyüme, kamu maliyesi, ödemeler dengesi, enflasyon ve istihdam açısından veriler, ekonomi yönetimi için bir anlamda uyarı niteliği taşımaktadır. Büyüme Babacan, 2014 yılındaki büyüme oranının %4’ten %3,3’e çekildiğini kaydetmiştir. 2015 yılında GSYH büyümesi %4 olarak öngörülmektedir. 2016 ve 2017 yıllarında ise üretken alanlara yönelik yatırımları destekleyen, daha çok yurt içi tasarruflarla finanse edilen, verimlilik artışına dayalı bir büyüme stratejisiyle GSYH artış hızı %5 olarak hedeflenmektedir. Program döneminde, reel olarak yıllık ortalamada, özel tükettim harcamalarının %4, kamu tüketim harcamalarının %3,1, özel sabit sermaye yatırımlarının %8,7, kamu sabit sermaye yatırımlarının ise %2,7 oranında artması öngörülmektedir. Son yıllarda önemli ölçüde düşen yurt içi tasarrufların Program dönemi sonunda %17,1’e ulaşması beklenmektedir. 2015 sonunda %0,5 açık vermesi öngörülen genel devlet dengesinin 2017 yılı sonunda %0,1 fazla vermesi hedeflenmektedir. Program döneminde yıllık ortalamada reel olarak ihracatın %8,4, ithalatın ise %7,6 oranında artacağı tahmin edilmektedir. 2015 yılında 173 milyar dolar olması beklenen ihracatın dönem sonunda 203,4 milyar dolara, 258 milyar dolar olması beklenen ithalatın dönem sonunda 297,5 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Böylece, 2015 yılında 85 milyar dolar olan dış ticaret açığı dönem sonunda 94,1 milyar dolara yükselecektir. 2015 yılında %5,4 olarak gerçekleşmesi beklenen cari işlemler açığının GSYH’ya oranının dönem sonunda %5,2’ye inmesi hedeflenmektedir. 2015 yılı sonunda 57,3 milyar dolar olacağı tahmin edilen enerji ithalatının dönem sonunda 63,9 milyar dolara yükselmesi beklenmektedir. 2015 yılında 31,5 milyar dolar olacağı tahmin edilen turizm gelirlerinin Program dönemi sonunda 35,5 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Enflasyon Oranları Kamu yatırım ödenekleri özel sektörün üretken faaliyetlerini destekleyecek nitelikteki altyapı yatırımlarına yönlendirilecek, bu kapsamda, demiryolu, liman, lojistik merkezi gibi alanlara özel önem verilecektir. Kamu yatırım projeleri önceliklendirilecek, kısa sürede tamamlanacak projelere odaklanılacak, mevcut sermaye stokundan daha etkin yararlanmak amacıyla idame-yenileme, bakım-onarım ve rehabilitasyon harcamalarına ağırlık verilecektir. Kamu ve özel kesim yatırımları birbirlerini tamamlayacak şekilde bütüncül bir bakış açısıyla ele alınacak, kamu yatırımları, özel sektör tarafından gerçekleştirilemeyecek ekonomik ve sosyal altyapı alanlarında yoğunlaştırılacaktır. Kamu yatırımlarında, KÖİ modeliyle yürütülenler dâhil, eğitim, sağlık, içme suyu ve kanalizasyon, bilimteknoloji, bilişim, ulaştırma ve sulama sektörlerine öncelik verilecektir. Ekonomik ve sosyal altyapı ile beşeri kaynakların geliştirilmesine yönelik projelerin gerçekleştirilmesine devam edilecektir. Kamu Gelir Politikası İstihdam Ekonominin uluslararası düzeyde rekabet edebilir bir yapıya kavuşturulmasına yönelik ARGE faaliyetlerini ve yüksek katma değerli ürünlerin geliştirilmesini destekleyen vergi politikaları uygulanacaktır. 2014 yılında %45,3 olması beklenen istihdam oranının dönem sonunda %45,9’a yükselmesi, istihdam edilen kişi sayısının 27.599 bine ulaşması beklenmektedir. Vergilemede istikrar ve öngörülebilirlik esas olacak; vergi mevzuatına ilişkin düzenlemeler toplumun ve ilgili tarafların katkılarının alındığı bir süreç içinde gerçekleştirilecektir. 2014 yılı sonunda %9,6 olacağı tahmin edilen işsizlik oranının 2017 yılında %9,1 seviyesine gerileyeceği öngörülmektedir. Kamu mali dengelerinin imkân verdiği ölçüde, ekonomik faaliyetler üzerinde yük oluşturan işlem vergilerinde indirime gidilecektir. TÜFE artış hızının 2015 yılında %6,3’e gerileyeceği dönem sonunda ise %5 olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir. Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık web sitesi - www.basbakanlik.gov.tr - Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma Bakanlığı web sitesi - www.kalkinma.gov.tr 15 GÜNCEL YENİ TÜRKİYE’NİN MİMARLARI Türkiye Halk Oylaması ile İlk Cumhurbaşkanını Seçti Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanını belirlemek için 10 Ağustos 2014 tarihinde seçimler yapıldı. Bu seçim ile Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde ilk kez Recep Tayyip Erdoğan, doğrudan halkoyuyla Cumhurbaşkanı seçildi. Halk tercihini siyasi hayatına pek çok başarıyı sığdıran ve Türkiye’yi sürdürülebilir bir kalkınma seviyesine ulaştıran Recep Tayyip Erdoğan’dan yana kullandı. İşte 16 Türkiye Cumhuriyetinin 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başarılarla dolu özgeçmişi: Halk oyuyla seçilen Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 1954 yılında İstanbul'da doğdu. Aslen Rizeli olan Erdoğan, 1973 yılında ise İstanbul İmam Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Fark dersleri sınavını vererek Eyüp Lisesi'nden de diploma aldı. Üniversiteyi Marmara Üniversitesi İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesi'nde okuyan Erdoğan, bu okuldan 1981 yılında mezun oldu. Gençlik yıllarından itibaren gerek sosyal hayat ve gerekse siyasetle içiçe bir yaşamı tercih eden Erdoğan, disiplinli ekip çalışmasının ve takım ruhunun önemini kendisine çok genç yaşlarda öğreten futbolla uzun yıllar amatör olarak ilgilendi. Bu yıllar, genç bir idealist olarak memleket meseleleri ve toplumsal sorunlarla ilgilenen Erdoğan'ın aktif politikaya adım attığı döneme rastladı. Lise ve üniversite yıllarında Milli Türk Talebe Birliği öğrenci kollarında aktif görev alan Recep Tayyip Erdoğan, 1976 yılında MSP Beyoğlu Gençlik Kolu Başkanlığı'na ve aynı yıl MSP İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı'na seçildi. 1980 yılına kadar bu görevlerini sürdüren Erdoğan, siyasi partilerin kapatıldığı 12 Eylül döneminde, özel sektörde bir süre müşavirlik ve üst düzey yöneticilik yaptı. de model olan yeni bir örgütsel yapı geliştiren Erdoğan, bu dönemde özellikle kadınların ve gençlerin siyasete katılımını artırmaya yönelik çalışmalar yaptı. O dönemde, siyasetin tabana yayılarak geniş halk kitleleri tarafından benimsenip itibar görmesi yolunda önemli adımlar attı. Bu yapılanma, yurt genelinde de parti çalışmaları için bir örnek oluşturdu. 1983 yılında kurulan Refah Partisi ile fiilî siyasete geri dönen Recep Tayyip Erdoğan, sırasıyla Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı, Refah Partisi İstanbul İl Başkanı ve Refah Partisi MKYK üyesi oldu. 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan, siyasî yeteneği, ekip çalışmasına verdiği önem, insan kaynakları ve malî konulardaki başarılı yönetimiyle dünyanın en önemli metropollerinden biri olan İstanbul'un kronikleşmiş sorunlarına İstanbul İl Başkanlığı görevi sırasında diğer siyasi partiler için 17 doğru teşhis ve çözümler üretti. Su sorunu, yüzlerce kilometrelik yeni boru hatlarının döşenmesiyle, çöp sorunu ise dönemin en modern geridönüşüm tesislerinin kurulmasıyla çözüme kavuştu. Hava kirliliği sorunu Erdoğan döneminde geliştirilen doğalgaza geçiş projeleriyle son bulurken, kentin trafik ve ulaşım açmazına karşı 50'den fazla köprü, geçit ve çevre yolu inşa edildi, sonraki dönemlere ışık tutacak birçok proje geliştirildi. Belediye kaynaklarının doğru kullanımı ve yolsuzluğun önlenmesi amacıyla olağanüstü önlemler alan Erdoğan, 2 milyar dolar borçla devraldığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin borçlarını büyük 18 ölçüde ödedi ve bu arada 4 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdi. Erdoğan, 14 Ağustos 2001'de arkadaşlarıyla birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi'ni (AK Parti) kurdu ve Kurucular Kurulu tarafından AK Parti'nin Kurucu Genel Başkanı seçildi. Milletin teveccüh ve güveni AK Parti'yi daha kuruluşunun ilk yılında Türkiye'nin en geniş halk desteğine sahip siyasî hareketi haline getirdi ve 2002 yılı genel seçimlerinde üçte iki parlamento çoğunluğuyla tek başına iktidara taşıdı. Erdoğan, 9 Mart 2003'te Siirt ili milletvekili yenileme seçimine katıldı. Bu seçimde oyların %85'ini alan Erdoğan, 22. Dönem Siirt Milletvekili olarak parlamentoya girdi. 2003 yılı Mart ayında Başbakanlık görevini üstlenen Erdoğan, aydınlık ve sürekli kalkınan bir Türkiye idealiyle, hayatî öneme sahip birçok reform paketini kısa süre içinde uygulamaya koydu. Demokratikleşme, şeffaflaşma ve yolsuzlukların engellenmesi yolunda büyük mesafeler alındı. Buna paralel olarak ülke ekonomisi ve toplum psikolojisini olumsuz yönde etkileyen ve yıllardır çözülemeyen enflasyon kontrol altına alındı. Başbakanlığı dönemde Türk Lirası'ndan 6 sıfır atıldı. Devletin borçlanma faiz oranları aşağı çekildi, kişi başına düşen millî gelirde büyük artış gerçekleştirildi. Ülke tarihinde daha önce görülmemiş hız ve sayıda baraj, konut, okul, yol, hastane ve enerji santrali hizmete girdi. Bütün bu olumlu gelişmeler, bazı yabancı gözlemciler ve Batılı liderler tarafından "Sessiz Devrim" olarak adlandırıldı. Erdoğan, Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde ülke tarihinin dönüm noktası olarak nitelenen başarılı girişimlerine ek olarak, akılcı dış politikası ve yoğun ziyaret-temas trafiğiyle Kıbrıs sorununun kalıcı çözüme kavuşturulması ve dünyanın çeşitli ülkeleriyle verimli ilişkiler geliştirilmesi konularında önemli adımlar attı. Tesis edilen istikrar ortamı iç dinamikleri harekete geçirirken, Türkiye'yi bir merkez ülke haline getirdi. Türkiye'nin ticaret hacmi ve siyasal gücü, yalnız içinde bulunduğu coğrafî bölgede değil, uluslararası alanda da hissedilir düzeyde arttı. Erdoğan, 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde %46.6 oy alarak Ak Parti’nin Genel Başkanı olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 60. Hükümeti’ni kurdu ve tekrar güvenoyu aldı. Erdoğan, 12 Haziran 2011 seçimlerinden de daha büyük bir zaferle çıktı ve %49.8 oy alarak 61. Hükümeti kurdu. 10 Ağustos 2014 Pazar günü halkın oyları ile 12. Cumhurbaşkanı seçildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan evli ve 4 çocuk babasıdır. Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı web sitesi / www.tccb.gov.tr 19 GÜNCEL YENİ TÜRKİYE’NİN MİMARLARI T.C. Başbakanı Ahmet Davutoğlu T.C Başbakanı Ahmet Davutoğlu 27 Ağustos 2014'te, Adalet ve Kalkınma Partisi 1. Olağanüstü Büyük Kongresinde Genel Başkan seçildi. 28 Ağustos 2014'te cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan başbakanlık vekaletini alan Ahmet Davutoğlu 62. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini kurmakla görevlendirildi. Davutoğlu’nun akademiden siyasete uzanan özgeçmişi: T.C. 26. Başbakanı Ahmet Davutoğlu, 26 Şubat 1959'da Konya'da doğdu. Davutoğlu, 1983 yılında Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Ekonomi bölümlerinden çift anadal yaparak mezun oldu. 20 Boğaziçi Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümünde Yüksek Lisans, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde Doktora yaptı. 1990 yılında, Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde yardımcı doçent ünvanlı ile çalışmaya başladı. Üniversitenin Siyaset Bilimi bölümünü kurdu ve 1993 yılına kadar bu bölümün başkanlığını yürüttü. 1993 yılında doçentlik unvanını,1999 yılında profesörlük unvanını aldı. 1995-2002 yılları arasında İstanbul’da farklı üniversitelerde ders verdi ve yönetici kadrolarında görev aldı. Makedonya Dostluk Ödülü (2012) gibi ödüller başta olmak üzere bir çok ödül aldı. 1999'da profesör olduktan sonra da Beykent Üniversitesi'ne geçti. En çok yankı uyandıran kitabını da bu üniversitedeyken yayınladı. "Stratejik Derinlik" bir yıl içerisinde 13 baskı yaptı. Giderek akademik yaşamın dışında da aktif olmaya başladı. Harp Akademisi'nden MÜSİAD'a kadar birçok yerde konferanslar verdi. 1980'li yıllarda bir makalesi, Türkiye Cumhuriyeti 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ilgisini çekmiş, bunun üzerine tanışmışlardı. Aralarındaki dostluk, 1990'lı yıllarda Gül'ün, Suudi Arabistan'dan dönüşünden sonra oluştu. Dış politika konusunda Türkçe ve İngilizce kaleme aldığı çok sayıda eseri bulunmaktadır. Ayrıca eserleri Arapça, Arnavutça, Farsça, İtalyanca, Japonca, Portekizce, Rusça ve Yunanca başta olmak üzere çeşitli dillere tercüme edildi. Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun adı Foreign Policy Dergisi’nin 2010, 2011 ve 2012 yıllarında “İlk 100 Küresel Düşünür” listesinde yer aldı. 2012 yılında Time Dergisi’nin seçtiği “En etkili 100 kişi” arasında ismi yer aldı. Woodrow Wilson Kamu Hizmeti Ödülü (2010), AMSS UK Building Bridges Ödülü (2010), Uluslararası Hümanistler Ligi 21. Yüzyılın Lideri Ödülü (2012) ve Devlet Bakanlığı sırası ihtiyaç duyduğunda Gül'e yardımcı oldu. Danışmanlığı, Gül'ün 2002 sonrasında başbakan olarak hükümet kurmasıyla resmileşti. Davutoğlu, Başbakanlık Başdanışmanı olarak göreve başladı. Gül'ün önerisi dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in onayıyla büyükelçilik unvanı aldı. Gül'ün Başbakanlığı Erdoğan'a devretmesinden sonra da görevine devam etti. Davutoğlu, o dönemde bilgi birikimi, deneyimi ve zekası ile dış temaslarda etkili olmaya başladı. Cumhurbaşkanı ve Başbakanın dış temaslarının, ikili görüşmelerinin değişmez ismi oldu. 2002 yılının Kasım ayında Başbakan, kendisini Dışişleri Başdanışmanlığı görevine atandı, 2009 yılının Mayıs ayına kadar Başbakan Başdanışmanlığı görevini sürdürdü. Görev süresi boyunca dış politikanın oluşturulması ve uygulanmasında etkin bir rol oynadı. 1 Mayıs 2009 tarihinde 60. T.C. Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı olarak atandı. 61. T.C. Hükümeti’nde de Dışişleri Bakanı olarak görevine devam etti. 2014 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin 62. Hükümetini kurmak üzere görevlendirildi. Davutoğlu’nun kurduğu T.C. 62. Hükümetinin Programı 1 Eylül’de TBMM’de okundu, daha sonra hükümet güvenoyu alarak göreve başladı. Evli ve dört çocuk babası olan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu İngilizce, Almanca ve Arapça biliyor. Başbakan Davutoğlu, evli ve 4 çocuk babasıdır. Eserleri Alternative Paradigms: The Impact of Islamic ve Western Weltanschauungs on Political Theory. University Press of America, 1993 Civilizational Transformation and the Muslim World. K.L., Quill, 1994 Tarih idraki oluşumunda metodolojinin rolü: Medeniyetlerarası etkileşim açısından dünya tarihi ve Osmanlı. Divan Dergisi, 1999/2 Rewriting of Muslim Politics in the 20th Century: A Retrospective. Border Crossings (ed. Fred Dallmayr, Lexington, 2000, 91-112) Stratejik derinlik: Türkiye'nin uluslararası konumu. Küre Yayınları, 2001 Küresel Bunalım. Küre, 2002. Osmanlı Medeniyeti: Siyaset İktisat Sanat. Klasik, 2005 "Teoriden Pratiğe: Türk Dış Politikası Üzerine Konuşmalar". Küre Yayınları, 2013 Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık web sitesi 21 GÜNCEL YENİ TÜRKİYE’NİN MİMARLARI Türkiye Cumhuriyeti Altmışikinci Hükümet Üyeleri Ahmet Davutoğlu başbakanlığında kurulan 62. Türkiye Hükümeti bakanlar kurulu listesini 29 Ağustos 2014 tarihinde açıkladı. 6 Eylül 2014 Cumartesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yapılan güven oylaması sonucunda 133 ret oyuna karşılık alınan 306 kabul oyuyla 62. Türkiye Hükümeti Davutoğlu başbakanlığında güven oyu alarak resmen göreve başladı. 29.08. 2014 Mükerrer Resmi Gazetede Yayımlanan Bakanlar Kurulu Listesi BÜLENT ARINÇ BAŞBAKAN YARDIMCISI Bülent Arınç, 25 Mayıs 1948'de Bursa'da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Serbest avukatlık yaptı. Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu Üyesi oldu. 20, 21, 22. Dönem Manisa Milletvekili. 22. Dönem'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak görev yaptı. 23. Dönem'de Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) Türk Grubu Başkanı oldu. İyi düzeyde İngilizce bilmektedir. ALİ BABACAN BAŞBAKAN YARDIMCISI 1967 yılında Ankara'da doğdu. 1985'te Türk Eğitim Derneği Ankara Koleji Vakfı Özel Lisesi’ni birincilikle bitirdi. 1989 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü'nden üniversite birincisi olarak mezun oldu. 1990 yılında Fulbright bursunu kazanarak, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Northwestern Üniversitesi Kellogg School'da İşletme dalında Yüksek Lisans (MBA) yaptı. 1992-1994 yılları arasında, ABD’de finans sektörünün üst düzey yöneticilerine danışmanlık yapan özel bir şirkette çalıştı. 1994-2002 yılları arasında, Ankara'da özel sektörde iş hayatını sürdürdü. 2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Kurucu Üyesi olarak siyasete adım attı ve Parti’nin Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. 22, 23 ve 24. Dönem Ankara Milletvekili oldu. 58. ve 59. T.C. Hükûmetlerinde “Ekonomiden Sorumlu” Devlet Bakanı olarak görevlendirilmesinin yanı sıra, 3 Haziran 2005 tarihinde, Avrupa Birliği ile müzakereleri yürütmek üzere Başmüzakereci olarak atandı. 60. T.C. Hükümeti’nde önce Dışişleri Bakanı, ardından yapılan bir değişiklikle Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı; 61. T.C. Hükümeti’nde “Ekonomik Konularda Genel Koordinasyondan Sorumlu” Başbakan Yardımcısı olarak görevlendirildi. 62. T.C. Hükümeti’nde de “Ekonomik Konularda Genel Koordinasyondan Sorumlu” Başbakan Yardımcısı olarak görev yapmaktadır. Çok iyi düzeyde İngilizce bilmektedir. 22 YALÇIN AKDOĞAN BAŞBAKAN YARDIMCISI Yalçın Akdoğan, 22 Eylül 1969'da Üsküdar'da doğdu. Siyaset Bilimi Doçenti ve Yazar; Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın ve Yayın Bölümünden mezun oldu. Yüksek lisansını Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bölümünde, doktorasını Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset ve Sosyal Bilimler Bölümünde tamamladı. Milliyet gazetesinde staj yaparak gazeteciliğe başladı. İç Anadolu Gazetesini çıkardı. Yeni Şafak ve Star gazeteleri ile çeşitli dergilerde yazarlık yaptı. Pendik Belediyesi Eğitim Kültür ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Devlet Bakanı Basın Müşavirliği, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Danışmanlığı ve Başbakan Başmüşavirliği görevlerinde bulundu. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi ile Bahçeşehir Üniversitesi Liderlik Okulunda ders verdi. 8 adet kitabının yanında çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanmış çok sayıda makalesi vardır. Akdoğan İngilizce bilmektedir. PROF. DR. NUMAN KURTULMUŞ BAŞBAKAN YARDIMCISI Numan Kurtulmuş 23 Mart 1959 Ünye/Ordu'da doğdu, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'nde lisans eğitimini 1982 yılında ve 1984 yılında yüksek lisans eğitimini tamamladı. 1988-1989 yılları arasında ABD'de Temple Üniversitesi School of Business & Management’da lisansüstü çalışmalarına devam etti. 1990-1993 yıllarında yine ABD’de Cornell Üniversitesi New York State School of Industrial & Labor Relations’nda misafir öğretim üyesi olarak görevde bulundu ve doktorasını verdi. 1994 tarihinde İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde doçent oldu. 2004 yılında ise profesör unvanını aldı. Kurtulmuş İngilizce bilmektedir. BEKİR BOZDAĞ ADALET BAKANI Bekir Bozdağ, 1 Nisan 1965'te Yozgat Akdağmadeni'nde doğdu. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni bitirdi. Yüksek lisansını Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dinler Tarihi Anabilim Dalı'nda tamamladı. Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Serbest avukat olarak çalıştı. 22. ve 23. Dönem Yozgat Milletvekili olan Bozdağ Orta düzeyde İngilizce ve Arapça bilmektedir. 23 DOÇ. DR. AYŞENUR İSLAM AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI Ayşenur İslam, 16 Ocak 1958'de İstanbul Üsküdar'da doğdu.Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Yüksek lisansını aynı üniversitede, doktorasını Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde tamamladı. Sırasıyla Ankara, Kırıkkale ve Başkent Üniversitelerinde öğretim üyesi olarak görev yaptı. 2005'te doçent oldu. 2007'de Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim ile Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü görevlerinde bulundu. 24. Dönemde Sakarya Milletvekili seçildi. Yayınlanmış 10 kitabı ve 40 kadar makalesi bulunmaktadır. İyi düzeyde İngilizce bilmektedir. VOLKAN BOZKIR AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI Volkan Bozkır, 1950'de Ankara'da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Dışişleri Bakanlığında sırasıyla, Stuttgart Başkonsolosluğu Muavin Konsolosu, Bağdat Büyükelçiliği Başkâtibi, OECD Daimi Temsilciliği Müsteşarı, New York Başkonsolosu, Bükreş Büyükelçisi ve AB nezdinde TC Daimi Temsilcisi görevlerinde bulundu. Başbakanlık Dışişleri Danışmanlığı, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürlüğü ve Dışişleri Başdanışmanlığı, AB Genel Sekreter Yardımcılığı, Dışişleri Bakanlığı AB'den Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı ve AB Genel Sekreterliği görevlerini yürüttü. Romanya Ulusal Liyakat Madalyası sahibidir. Çok iyi düzeyde İngilizce bilmektedir. FİKRİ IŞIK BİLİM SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI Fikri Işık, 13 Eylül 1965'te Gümüşhane Babacan köyünde doğdu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Matematik Öğretmenliği Bölümünü bitirdi. İzmit ve İstanbul'da özel okullarda İngilizce ve matematik öğretmenliği yaptı. Gıda sektöründe yönetici olarak çalıştı. 20 Ekim 2001 tarihinde AK Parti Kocaeli Kurucu İl Yönetim Kurulu Üyesi ve AR-GE’den sorumlu İl Başkan Yardımcısı olarak görev aldı. 22 Haziran 2003 tarihinde AK Parti Kocaeli İl Başkanı oldu ve bu görevi 4 yıl sürdürdü. 23. ve 24. Dönemlerde AK Parti'den Kocaeli Milletvekili olarak seçildi. 2007-2013 yılları arasında AK Parti Genel Merkez Teşkilat Başkanlığında Bölge Koordinatörü ve Teşkilat Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanlığına seçildi ve bu görevi bir yıl sürdürdü. ODTÜ Mezunlar Birliği Vakfı, Hereke Eğitim ve Kültür Yardımlaşma Derneği, Kızılay,Yeşilay, Ay Işığı Yetim ve Öksüz Çocuklar Yardımlaşma Derneği ile Kocaeli Gümüşhaneliler Vakfı'nın üyesidir. İyi düzeyde İngilizce bilmektedir. 24 FARUK ÇELİK ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI 1956 yılında Artvin-Yusufeli ilçesinde doğdu. Bursa Yüksek İslam Enstitüsü'nü bitirdi. Yıldız Üniversitesine bağlı Kocaeli İşletme Enstitüsünde iki yıl işletme eğitimi gördü. Dört yıl lise öğretmenliği yapan Çelik, çeşitli dallarda ticaretle meşgul oldu. Siyasete gençlik kollarında başladı. Bursa İl Başkanlığı ve Fazilet Partisi Genel Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 18 Nisan 1999 yılında yapılan seçimlerde 21. dönem Bursa Milletvekili seçildi. İçişleri Komisyonu ve Dilekçe Komisyonu üyeliklerinde bulundu. 2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucuları arasında yer alan Faruk Çelik 22. dönem Bursa Milletvekili olarak 2. defa seçildi. 5 yıl süre ile Ak Parti Grup Başkan Vekilliği yaptı. 23 Temmuz 2007 yılında yapılan seçimlerde 23. dönem Bursa Milletvekili olarak 3.defa seçilen Faruk Çelik 60. Hükümette Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve Devlet Bakanı olarak görev yaptı. 12 Haziran 2011 yılında yapılan 24. Dönem Milletvekili seçimlerinde Şanlıurfa’dan Milletvekili seçildi ve 61. Hükümette 2. kez Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak atandı. İDRİS GÜLLÜCE ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İdris Güllüce, 11 Şubat 1950'de Erzurum Hasankale'de doğdu. Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesini bitirdi. Yüksek lisansını Gebze Yüksek Teknoloji Üniversitesi’nde Yönetim Organizasyon alanında tamamladı. Libya'da mühendis ve yönetici olarak çalıştı. Özel sektörde bir sanayi kuruluşunun hissedarı oldu ve Genel Müdürlüğü görevinde bulundu. Kartal Belediye Meclis Üyesi, 3 Dönem Tuzla Belediye Başkanı, Üsküdar Belediye Meclis Üyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Başkanvekili olarak görev yaptı. Yerel Yönetimlerin Sorunları ve Çözüm Önerileri adlı bir kitabı yayınlandı. 23. Dönemde İstanbul Milletvekili seçildi. 24. Dönemde Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı oldu. Güllüce orta düzeyde İngilizce ve Arapça bilmektedir. MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU DIŞİŞLERİ BAKANI Mevlüt Çavuşoğlu, 5 Şubat 1968 Alanya’da doğdu. Çavuşoğlu 2010-2012 döneminde Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanlığına seçilmiş, bu göreve getirilen ilk Türk Parlamenter olmuştur. AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunmuştur. Türkiye-Japonya ve Türkiye-ABD Parlamentolar arası Dostluk Grubu Başkanlıklarını yürütmüştür. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. New York Long Island Üniversitesi Ekonomi alanında yüksek lisans derecesi almıştır. 1993’te Ankara Üniversitesi Avrupa Topluluğu Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde “Avrupa Birliği Uzmanlığı Programı”nı tamamlamıştır. 1993 yılında Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde özel öğrenci olarak doktora programına başlamıştır. 1993 – 1995 yılları arasında, kazandığı Jean Monnet bursuyla London School of Economics (LSE)’te doktora çalışmasına devam etmiştir. Çavuşoğlu İngilizce, Japonca ve Almanca bilmektedir. 25 NİHAT ZEYBEKÇİ EKONOMİ BAKANI Nihat Zeybekci, 1 Ocak 1961'de Denizli Tavas İlçesi Pınarlar beldesinde doğdu. Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. İngiltere South London College'de ekonomi eğitimi aldı. Özel sektörde üst düzey yöneticilik yaptı. 1994'te Turkuaz Tekstil'i kurdu. Denizli Platform Sözcülüğünde, Denizli Sanayi Odası Meslek Grubu Üyeliğinde bulundu. İki dönem Denizli Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçılar Birliği Başkanlığını yürüttü. 2004-2011 tarihleri arasında Denizli Belediye Başkanlığı ile Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Kongresi Türkiye Heyeti Başkanlığı; 2005-2011 tarihleri arasında Türkiye Belediyeler Birliği Başkan Vekilliği yaptı. 2009-2012 yılları arasında Türk Dünyası Belediyeler Birliği Başkanlığı görevinde bulundu. Zeybekçi çok iyi düzeyde İngilizce ve Almanca bilmektedir. TANER YILDIZ ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI Taner Yıldız, 3 Nisan 1962'de Yozgat Devecipınar'da doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Fakültesi Elektrik Mühendisliği Bölümü'nü bitirdi. Kayseri Elektrik Üretim Şirketi'nin Yönetim Kurulu Üyesi, Kayseri ve Civarı Elektrik TAŞ'nin Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü olarak görev yaptı. 22. 23. ve 24. Dönem Kayseri Milletvekili olan Yıldız iyi düzeyde İngilizce bilmektedir. AKİF ÇAĞATAY KILIÇ GENÇLİK VE SPOR BAKANI Akif Çağatay Kılıç, 15 Haziran 1976'da Almanya Siegen'de doğdu. Lisans Eğitimini İngiltere deki Herfordshire Üniversitesinde "Siyaset Bilimi ve Avrupa Ekonomisi" bölümünde tamamladı. Sabancı Holding Universal Trading Uk Şirketinde satın alma görevlisi olarak çalıştı. 2003'te Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Merkezinde Danışman olarak çalıştı. Başbakan Müşaviri, Özel Kalem Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. 24. Dönemde Samsun'dan Milletvekili seçildi. Dışişleri Komisyonu Üyeliği, NATO Parlamenter Asamblesi (NATOPA) Türk Grubu üyeliği, AK Parti Dış ilişkiler Başkan Yardımcılığı ve Türkiye-Almanya Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanlığı görevlerini yaptı. Kılıç çok iyi düzeyde Almanca ve İngilizce bilmektedir. MEHDİ EKER GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI Mehdi Eker 1956 yılında doğdu.- Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun olan Eker İngiltere University of Aberdeen Tarım Ekonomisi Master derecesi yaparak Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü'nde Doktora yaptı. Eker Tarım Ekonomisi Uzmanı - Lalahan Hayvancılık Merkez Araştırma Enstitüsü Md.Yrd., İstanbul Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü, Tarım Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Md.Yrd., Koruma ve Kontrol Genel Müdürü ve Bakanlık Müşaviri - Tarım ve Köyişleri Bakanı görevlerinde bulundu. Eker iyi derecede İngilizce bilmektedir. 26 NURETTİN CANİKLİ GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI Nurettin Canikli, 15 Mayıs 1960'da Giresun Alucra'da doğdu. Yeminli Mali Müşavir; Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Ekonomi Bölümünü bitirdi. Yüksek lisansını İngiltere Sheffield Üniversitesi'nde para-banka-finansman alanında tamamladı. Maliye Bakanlığı’nda Maliye Başmüfettişi, Gelirler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı, Genel Müdür Yardımcısı ve İstanbul Defterdarı Vekili olarak görev üstlendi. Yeni Şafak Gazetesi’nde ekonomik konularda köşe yazarlığı yaptı. Yeminli mali müşavirlik şirketinin ortağı olarak faaliyette bulundu. Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucu Üyesi oldu. 22 ve 23. Dönemde Giresun Milletvekili seçildi. Canikli İngilizce bilmektedir. . EFKAN ALA İÇİŞLERİ BAKANI 21 Şubat 1965'de Erzurum’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden 1987’de mezun oldu. Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü’nde yüksek lisans yaptı. İçişleri Bakanlığı’nda Sakarya Kaymakam Adayı, 1991-1993 yılları arasında Trabzon ili Dernekpazarı ilçesi Kaymakamı, 1993-1995 yıllarında Ordu ili Kabataş ilçesi Kaymakamı, 1995-1997’de Tunceli Vali Yardımcısı, 2000-2001 arasında İçişleri Bakanlığı'nda Şube Müdürü ve İller İdaresi Daire Başkanı, 2001-2002 Turizm Bakanlığı Turizm Eğitimi Genel Müdürü, 2003-2004 Batman Valisi, 2004-2007 Diyarbakır Valisi ve 2007-2013 arasında Başbakanlık Müsteşarı olarak görev yaptı. DR. CEVDET YILMAZ KALKINMA BAKANI Cevdet Yılmaz, 1 Nisan 1967'de Bingöl'de doğdu. Bürokrat; Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü'nü birincilikle bitirdi. Yüksek lisansını ABD Denver Üniversitesi uluslararası ilişkilerde; doktorasını Bilkent Üniversitesi siyaset bilimi ve kamu yönetiminde tamamladı. Başbakanlık Devlet Plânlama Teşkilatı Müsteşarlığı'nda Planlama Uzman Yardımcısı olarak göreve başladı. Planlama Uzmanlığına atandı. Devlet Plânlama Teşkilatı AB ile İlişkiler Genel Müdürlüğü görevini yürüttü. AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi İzleme ve Yönlendirme Komitesi Üyeliği, Ulusal Ajans, ATAUM ve Sümerhalı'da Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulundu. 23. Dönem'de Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Üyesi ve Parlamentolar arası Birlik (PAB) Türk Grubu Başkanı oldu. Yılmaz çok iyi düzeyde İngilizce bilmektedir. ÖMER ÇELİK KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI 15 Haziran 1968'de Adana'da doğdu. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirdi; yüksek lisansını yine aynı üniversitede Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Siyaset Bilimi alanında yaptı. 22. ve 23 ve 24'üncü dönemlerde TBMM'de Adana Milletvekili olarak yer aldı. NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu ve TBMM Dışişleri Komisyonu üyeliklerinde bulundu. Çelik, ayrıca, Türkiye-ABD Dostluk Grubu Başkanlığını da yürüttü. AK Parti'nin kuruluşundan bugüne kadar Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK) üyesi olan Çelik, Mart 2010 tarihinde AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı oldu. Siyaset Bilimi, Strateji ve Dış Politika konularında uzman olan Çelik 24 Ocak 2013 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığına getirildi. Çelik halen Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev yapmaktadır. 27 MEHMET ŞİMŞEK MALİYE BAKANI Mehmet Şimşek, 1 Ocak 1967'de Batman Arıca'da doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Yüksek lisansını İngiltere'de University of Exeter'de tamamladı. ABD Büyükelçiliği'nde ve Deutsche Menkul Kıymetlerde kıdemli ekonomist olarak çalıştı. Bir süre UBS Bankası Hisse Senedi Analiz Birimi'nde görev yaptıktan sonra uluslararası finans kuruluşu Merrill Lynch'te ekonomist ve stratejist olarak çalıştı. Aynı kurumun Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesi Makroekonomik Araştırmalar Bölüm Başkanlığı görevini yürüttü.60. Hükümet'te Devlet Bakanlığı görevine getirildi. Şimşek, çok iyi düzeyde İngilizce bilmektedir. PROF. DR. NABİ AVCI MİLLİ EĞİTİM BAKANI 1953'te Bilecik'te doğdu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesini bitirdi. Doktorasını Anadolu Üniversitesi'nde İletişim Bilimleri alanında yaptı. 1974 yılında Kültür Bakanlığı'nda memuriyete girdi. Anadolu Üniversitesi’nin kuruluşunda İletişim Bilimleri Fakültesi’nde öğretim görevlisi oldu. Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği ve Başbakanlık Müşavirliği görevlerinde bulundu. Çeşitli ulusal televizyon, dergi ve gazetelerde program yapımcısı, köşe yazarı ve genel yayın danışmanı olarak çalıştı. 2000 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde profesör oldu. 2003'te Başbakan Baş müşavirliği görevine getirildi. TÜBİTAK Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu Üyeliği ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanlığı yaptı. Telif ve tercüme olarak çok sayıda kitabı bulunmaktadır. 24. Dönemde TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı oldu. 25 Ocak 2013’te 61. Hükümette Milli Eğitim Bakanlığı görevine atandı. Avcı, çok iyi düzeyde İngilizce, orta düzeyde Almanca bilmektedir. İSMET YILMAZ MİLLİ SAVUNMA BAKANI 1961 yılında Sivas’ın Gürün ilçesinde doğdu. Gürün Cumhuriyet İlkokulu ve Gürün Ortaokulu’nda öğrenim gördükten sonra İstanbul Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi (Denizcilik Yüksek Okulu) Makine Bölümü’nden 1982 yılında; İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1987 yılında mezun oldu. İsveç Dünya Denizcilik Üniversitesi’nde “Gemi İşletmeleri Teknik Yönetimi” alanında ve Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalında iki ayrı Yüksek Lisans yaptı. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk alanında Doktorasını tamamladı. Kamuda ve özel sektörde yaklaşık 20 yıl mühendis ve müşavir avukat olarak hizmet verdikten sonra 31.12.2002 tarihinde Denizcilik Müsteşarı olarak atandı. Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 114. maddesi uyarınca bağımsız olarak 08.05.2007 tarihinde Ulaştırma Bakanı oldu. 01.11.2007 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarlığı görevine atandı. Evli ve üç çocuk babası olan Yılmaz, iyi derecede İngilizce bilmektedir. 28 PROF. DR. VEYSEL EROĞLU ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI Veysel Eroğlu, 18 Ağustos 1948'de Afyonkarahisar Şuhut'ta doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. Doktorasını İTÜ'de tamamladı. Hollanda Delft'de araştırmalar yaptı. 1984'de doçent, 1991'de profesör oldu. İTÜ İnşaat Fakültesi Yönetim Kurulu Üyeliği, Çevre Mühendisliği Bölümü Çevre Teknolojisi Ana Bilim Dalı Başkanlığı, İSKİ Genel Müdürlüğü, İSTAÇ, KİPTAŞ, BİMTAŞ, HAMİDİYE, İSFALT AŞ, İstanbul Ağaç ve Peyzaj AŞ'de Yönetim Kurulu Başkanlığı, İGDAŞ'da Yönetim Kurulu Üyeliği ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yaptı. BEDAŞ, AYEDAŞ, TEMSAN Yönetim Kurulu Üyeliklerinde bulundu. Su Vakfı kurucusu ve mütevelli heyet üyesi olup, Dünya Su Konseyi guvernörüdür. 45'i yabancı dilde olmak üzere 350'nin üzerinde kitap, ilmi makale, tebliğ ve mesleki teknik raporları yayınlandı. 23. Dönem Afyonkarahisar Milletvekili. 60. Hükümet'te Çevre ve Orman Bakanlığı görevini üstlendi. Eroğlu iyi düzeyde İngilizce bilmektedir. DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU SAĞLIK BAKANI 9 Ocak 1955'te Batı Trakya Gümülcine'de doğdu. 1982 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Batı Trakya’ya döndü. Genç bir doktor olarak ideallerini gerçekleştirmenin ancak ata vatanında mümkün olduğunu düşündüğünden 1983 yılında Meriç Nehri’ni aşarak Türkiye’ye iltica etti.1983-1986 yılları arasında İstanbul Haseki Hastanesi’nde İç Hastalıkları ihtisasını tamamladı. 1986 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu. 1992 yılında Refah Partisi’nde aktif siyasete katıldı. AK Parti’nin kuruluş çalışmalarında bulundu ve İstanbul Kurucu İl Yönetim Kurulu Üyesi oldu. 2002 - 2007 yılları arasında AK Parti İstanbul İl Başkanı olarak görev yaptı. 2007 Genel Seçimlerinde İstanbul, 2011 Genel Seçimlerinde Edirne ilimizden milletvekili seçilen Müezzinoğlu, 61. Hükümette Sağlık Bakanlığı görevine getirildi. Avcılar Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ve Batı Trakya Eğitim Kültür Vakfı ve Balkan Medeniyeti Derneğinin Kurucu Üyesi, Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneğinin Üyesidir. Müezzinoğlu orta düzeyde Yunanca, İngilizce ve Arapça bilmektedir. LÜTFİ ELVAN ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI Lütfi Elvan, 12 Mart 1962'de Karaman Ermenek'te doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi'ni bitirdi. İngiltere'de Leeds Üniversitesi’nde maden ve yöneylem araştırması alanında, ABD'de Delaware Üniversitesi’nde ekonomi dalında yüksek lisanslarını yaptı. Etibank'ta yüksek mühendis olarak göreve başladı. DPT'de planlama uzman yardımcısı, uzmanı, Kalkınmada Öncelikli Yöreler Daire Başkanlığı ve Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Ayrıca, OECD Kırsal Kalkınma Grubu Başkan Yardımcılığı, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı ve AB Müzakere İzleme ve Yönlendirme Komitesi Üyesi olarak görev yaptı. 23. Dönemde Karaman Milletvekili seçildi. 23. Dönemde Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanlığı, Türkiye Macaristan Dostluk Grubu Başkanlığı ve Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Türkiye Temsilciliği görevlerinde bulundu. 24. Dönemde Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı oldu. Elvan çok iyi düzeyde İngilizce bilmektedir. Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık web sitesi / www.basbakanlik.gov.tr 29 İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ DOSYA 30 Yeni Türkiye’nin İmarında Mimari Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu 62. T.C. Hükümeti, “Yeni Türkiye” mesajıyla işbaşı yapmıştır. Yeni Türkiye yaklaşımında, vatandaşlara çağdaş, medeni ve müreffeh yaşam mesajı vardır. Yeni Türkiye mesajı kentlerin geleceği için de daha modern, sağlıklı ve yaşanabilir bir arayışın işareti niteliğindedir. Hiç kuşku yok ki, hayallerini önce kağıtlara çizen, sonra da insan yaşamının ayrılmaz bir parçası haline getiren mimarlarımız da Yeni Türkiye’nin oluşumunda etkin bir rol üstleneceklerdir. Türkiye büyürken tüm coğrafyasında medeniyeti inşa edecektir. Ülkemizin tüm illeri kaliteli yollar ile birbirine bağlanacaktır. Köprüler inşa edilecektir. Demir yolarında dev yatırımlar hızla tamamlanacaktır. Şehir içi ulaşımında mesafeler raylı sistemler ile kısalacaktır. Havayolu taşımacılığında Dünyanın ulaşım merkezi Türkiye olacaktır. Limanlar inşa edilecektir. Enerjide boşa harcanan kapasitemiz kalmayacak, doğal kaynaklarımız hızla hizmete sokulacaktır. Türkiye kentlerini yeniden inşa etmeye başlamış olup, birbiri ardına üretilen dev projeler de hızla hayata geçmektedir. Kentsel dönüşümle, yapı stokumuzun yenilenmesi sağlanırken her türlü afete karşı dayanıklı yaşam alanları geliştirilecektir. Daha güvenli, daha kaliteli, sosyal donatıları ile yaşam alanları Türkiye’nin dört bir yanında üretilmektedir. Yapıların üretimde kalite, güvenilirlik ile birlikte estetik de ön plana çıkmaya başlamıştır. Zira mimari kalite kentsel çevrenin en önemli öğelerinden birisini oluşturmaktadır. Dergimizin bu sayısında yeni Türkiye’yi yeni kentlerin en önemli unsuru olan mimari ile anlatmak istedik. Çünkü Türkiye değişim ile gelişirken, tarihinden kültüründen ve yaşam çevresini bu süreçten ayrı tutamaz. Mimarlığın zenginliği kentsel ve kırsal çevrenin yapısal ögelerinden birini oluşturur. Mimarlarımız eserlerinde sanat ve teknoloji unsurunu da göz ardı etmemelidir. Yetişmiş mimarlarımız uluslararası alanda özgün eserleri ile ülkemizi başarı ile temsil etmektedirler. Geleceğe miras bırakacağımız şehirlerimizin bütün planlamalarının merkezinde insan olmalıdır. Son dönemde mimarlık alanında düzenlenen yarışmalar da yapıların niteliğine önemli katkı sağlamaktadır. Yarışmaların sayısı ve yarışma türleri çoğalmalı ki daha nitelikli ve derinliği olan mimarlık ortamına katkı sağlanabilsin. Şehirlerimizin tasarlanmasında fonksiyonel, kültürel ve sanatsal ve tarihi dokusuna yönelik değerlerinin bir arada olması gerekmektedir. Şehirlerimiz sosyal donatı ve yaşam alanları ile inşa edilmelidir. Tüm bu konularda mimarlar baş rol alacaktır. Ülkemizde mühendislik alt yapısı olduğu kadar ciddi bir mimarlık alt yapısı da mevcuttur. Dergimizin bu sayısının da konusunu sektörümüzün en önemli yapı taşlarından birisi olan mimariye yer verdik. Teknolojiyi, sanatı, estetiği ön planda tutan yazılarımızı keyifle okuyacağınızı umuyoruz. 31 31 DOSYA İdris GÜLLÜCE Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanı Yapı müteahhitliğinin, teknik ve mali yeterliliği haiz olanların faaliyet gösterecekleri bir sektör haline getirilmesi hedeflenmektedir. İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ İnsan Olgusu Kentsel Tasarımın Başlangıç Noktasıdır Bilindiği üzere; inşaat sektörü için önemli kurumsal yeniliklerden biri de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kurulmuş olmasıdır. Bakanlığımızın temel görevleri arasında; yerleşmeye, çevreye ve yapılaşmaya dair imar, plan, çevre, yapı ve yapım mevzuatını hazırlamak, uygulamaları izlemek ve denetlemek, Bakanlığın görev alanı ile ilgili mesleki hizmetlerin norm ve standartlarını hazırlamak, geliştirmek, uygulanmasını sağlamak ve ilgililerin kayıtlarını tutmak yer almaktadır. Uygulamalar: Müteahhitlik Karnesi Mülga Bayındırlık ve İskan Bakanlığı döneminde özellikle 2886 sayılı İhale Kanunu çerçevesinde müteahhitlik karnesi düzenlenmekte idi. 4734 sayılı 32 Kamu İhale Kanunu ile birlikte ihalelerde iş bitirme belgelerinin esas alınmaya başlanmasına paralel olarak müteahhitlik karnesi talebi de azalmıştır. 2886 sayılı İhale Kanunu kapsamındaki bitmeyen işlerde, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na tabi olmayan işlerde, kat karşılığı yapılan belediye ihalelerinde ve özel yapı kooperatiflerinin işlerinde Yurt içi Müteahhitlik Karnesi halen geçerliliğini sürdürmektedir. Halen “Yapı Tesis ve Onarım İşleri İhalelerine Katılma Yönetmeliği” ne göre C, H, B, G, D, A (A veya Her miktar (Sınırsız) olmak üzere, 6 grupta; “Müteahhitlik Karnesi” düzenlenmektedir. Diğer bir uygulama ile “Yapı Tesis, Bakım, Onarım İşleri”, “Sınai ve Teknolojik İmalat, Tesisat ve Montaj İşleri”, “İşletme, Yönetim, Bakım ve İdame İşleri”, “Proje Mühendislik, Müşavirlik İşleri” Kentsel planlamalarda bütün planlama çalışmalarında, sosyologlar, ekonomistler, mühendisler, mimarlar, plancılar ve peyzaj mimarları gibi farklı disiplinlerin birlikte çalışması gerekiyor. olmak üzere, dört grupta Yurt dışı Müteahhitlik Belgesi verilmektedir. Bu belge firmaların yurt dışına işçi götürmeleri işlemlerinde Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafından, yurt dışı kredi işlemlerinde ise Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş./Türk Eximbank tarafından zorunlu evrak olarak istenilmektedir. Ayrıca, bazı ülkelerde ihaleye kabul aşamasında talep edilmektedir. Bakanlığımızın kurulduğu 04.07.2011 tarihinden 10.10.2014 tarihine kadar ülkemizde iş yapan gerçek ve tüzel kişilere 497 adet müteahhitlik karnesi, 193 adet yurt dışı müteahhitlik belgesi ve 296 adet yurt dışı geçici müteahhitlik belgesi verilmiştir. Yetki Belgeli Müteahhit ve Sertifikalı Usta Uygulaması Ülkemizde, inşa edilen yapıların yaklaşık %95’inin özel sektör tarafından üretildiği gerçeğinden hareketle belgelendirme ve kayıt altına alma konusuna Bakanlığımızca önem verilmekte ve yetkinliğin sağlanmasına yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Bu alanda Bakanlığımızın 2012 yılı itibarıyla uygulamaya koyduğu önemli bir düzenleme de Yapı Müteahhitlerinin Kayıtları İle Şantiye Şefleri ve Yetki Belgeli Ustalar Hakkında Yönetmelik’tir. Bu düzenleme ile ruhsata tabi inşaat yapan yapı müteahhitlerinin tescili, yetki belgeli ustaların çalıştırılması, yapı müteahhitlerinin, şantiye şeflerinin ve yapı ustalarının kayıt altına alınması, takibi ve denetlenmesi sağlanmıştır. Yapı müteahhitliğinin, teknik ve mali yeterliliği haiz olanların faaliyet gösterecekleri bir sektör haline getirilmesi hedeflenmektedir. 01 Ocak 2012 tarihinden itibaren yapı ruhsatına tâbi bütün yapıların bir yapı müteahhidinin sorumluluğu altında inşa edilmesi ve her müteahhidin “Yetki Belgesi Numarası” alması zorunlu kılınmıştır. Bu çerçevede, Yetki Belgesi Numarası uygulamasına başlanılmıştır. Bu uygulama ile müteahhitlik sisteminin düzenlenmesinin yanı sıra sektördeki kayıt dışılığın önlenmesi de amaçlanmaktadır. İmar Kanunu’nun 42’inci maddesinden temel alınarak, yapım işinin ruhsata ve ruhsat eki etüt ve projelere aykırı olarak gerçekleştirilmesi ve verilen süre içinde aykırılığın giderilmemesi hâlinde 5 (beş) yıl, ruhsat eki etüt ve projelere aykırı olarak gerçekleştirilen imalâtın can ve mal güvenliğini tehdit etmesi hâlinde 10 (on) yıl, Bakanlıkça olumsuz kayıt değerlendirmesi yapılan hallerde 1 (bir) yıl süreyle yetki belgesi numaralarının Bakanlıkça iptal edileceği Yönetmelikte hüküm altına alınmıştır. 33 Hizmetin, alanında ihtisaslaşmış meslek mensupları tarafından yürütülmesi gerekliliği; meslek aktörlerinin ehliyet ve yeterlik yönünden sertifikasyonu konusunda İmar Kanunu’nda yapılan düzenlemeler ile önemli bir adım atılmış ve inşaat ve tesisat işlerinde yetki belgesi olmayan usta çalıştırılması 01 Ocak 2012 tarihinden itibaren engellenmiştir. İlgili mevzuat uyarınca 2017 yılından itibaren geçici belgelerin kalıcı belgeye dönüştürülmesi zorunlu olup, bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte çalışmalar sürdürülmektedir. Ayrıca, Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) ile birlikte meslek standartlarının oluşumuna ve belgeleme çalışmalarına 34 destek verilmektedir. İllerinde çeşitli kurum veya kuruluşlarca düzenlenen ustalara yönelik eğitim faaliyetlerine Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerimizce de destek sağlanmaktadır. Yapı Müteahhitliği Bilişim Sistemi (YAMBİS) Yine belirtilen yönetmelik kapsamında “Yapı Müteahhitliği Bilişim Sistemi (YAMBİS) Projesi” geliştirilmiştir. YAMBİS projesi kapsamında tesis edilen Müteahhit ve Müellif Bilgi Sistemi (MÜBİS) ile Bakanlığımız sorumluluğunda olan yapı müteahhitleri, yurt içi müteahhitler, plan müellifleri ve yurtdışı müteahhitlerine dair belgelendirme iş ve işlemlerinin takibi elektronik ortamda gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Bakanlığımızın kuruluşundan 04.07.2011 tarihinden 10.10.2014 tarihine kadar, 286.864 adet gerçek ve tüzel kişilere Yapı Müteahhitliği Yetki Belgesi Numarası ve 433.984 adet gerçek kişilere Geçici Ustalık Yetki Belgesi Numarası verilmiştir. Yapı Malzemelerinde Güvenliğin Artırılması Kaliteli yapı için kaliteli ve standarda uygun yapı malzemeleri en önemli bileşendir. piyasa gözetimi ve denetimi uygulamaları 81 İlimizde hâlihazırda devam etmektedir. Hedefimiz, PGD faaliyetlerini yıllık 10.000 e çıkartmak böylece yapı malzemelerinin güvenli olarak yapılarda kullanılmasında etkin rol oynamaktır. Halihazırda Bakanlığımızca tüm yapı malzemelerine yönelik gerçekleştirilen PGD faaliyetlerinin yaklaşık %35’ini, en önemli yapı malzemelerinden olan hazır beton denetimleri oluşturmaktadır. Bakanlığımızca hazır beton ürününe yönelik yapılmakta olan denetim faaliyetlerinin sektördeki gelişmelere ve günümüz koşullarına uygun olarak yapılabilmesi amacıyla 2014/22 sayılı Genelge yayımlanmıştır Yapı malzemelerinde bulunması gereken asgari özellikler ve malzemelere CE işaretinin iliştirilmesine ilişkin kuralları oluşturarak, yapı malzemelerinin piyasaya arz edilmesi ve piyasada bulundurulması ile ilgili usul ve esaslar belirlenmiştir. Yapı malzemesi sektörü için Bakanlığımızın yanı sıra imalatçıların ve bunları denetleyerek belgelendiren Bakanlığımızca yetkilendirilmiş olan “Onaylanmış Kuruluşlar”ın da rol aldığı bir denetim mekanizması kurulmuştur. Bakanlığımız Yapı Malzemeleri Yönetmeliği kapsamındaki ürünlerin piyasa gözetim ve denetiminde (PGD) tek yetkili otoritedir. Bakanlığımızın Söz konusu genelgede açıklanan prosedüre göre, ülke çapında tüm hazır beton santrallerinin üretmiş oldukları hazır betonun daha sıkı ve düzenli denetlenmesi sağlanırken, farklı şantiyeler bazında denetleme yapılacaktır. Bu şekilde daha önceki 16.11.2012 tarihli ve 1619 sayılı Genelge’ye göre beton santralinden numune alınması uygulamasına son verilirken hazır beton firmaları bir haftalık üretimleri bazında denetlenecektir. Uygunsuzluk veya güvensizlik durumunda, idari para cezasının yanı sıra ürünün piyasa arzının yasaklanması dahil, bir dizi yaptırım uygulanabilmektedir. Bakanlığın mimarlardan beklentileri Kentsel dönüşüm, bozulma ve çökme olan kentsel alanın ekonomik, toplumsal, fiziksel ve çevresel koşullarının kapsamlı ve bütünleşik yaklaşımlarla iyileştirilmesine yönelik olarak uygulanan strateji ve eylemlerin bütününü ifade ediyor. Dönüşüm, faaliyet alanı ve doğası gereği, mevcut şehrin yapısına ve burada yaşayan insanların fiziksel, sosyal ve ekonomik geleceği üzerine ve buna bağlı olarak da Bakanlık 04 Temmuz 2011’den 10 Ekim 2014 tarihine kadar, 286.864 adet gerçek ve tüzel kişilere Yapı Müteahhitliği Yetki Belgesi Numarası ve 433.984 adet gerçek kişilere Geçici Ustalık Yetki Belgesi Numarası verdi. kentin bütün geleneklerine etki ediyor. Bu nedenle, bütün planlama çalışmalarında, sosyologlar, ekonomistler, mühendisler, mimarlar, plancılar ve peyzaj mimarları gibi farklı disiplinlerin birlikte çalışması gerekiyor. Fiziki çevrenin tasarlanması sanatı olan mimarlık, sosyal ve kentsel dokuyu oluşturan omurganın temelidir. Yaşamsal fonksiyonların sürdürülebilmesi için gerekli mekanların işlevsel ve estetik çözümlerle tasarlanması mimarinin temelini oluşturur. Geçmişten günümüze mimari tasarımın kullanışlılık, sağlamlık ve güzellik unsurlarını bir bütün olarak barındırması hedeflenmektedir. Bakanlık olarak, kentleri tasarlarken yaşamsal kurgunun temelini oluşturan insan faktörünü başlangıç noktamız olarak kabul ediyoruz. Bu doğrultuda, yaşam alanlarını üretirken bölge halkının kültürel değer ve alışkanlıklarını baz alarak hareket ediyoruz. Kentsel tasarım ve dönüşüm projelerimizde planlama, çevre tasarımı ve inşaat mühendisliği ile bütün, yaşayan mekanlar üretmeyi hedefliyoruz. 35 DOSYA İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ Zeki ERGEZEN 58. ve 59. Hükümet Bayındırlık ve İskan Bakanı Rant Anlayışıyla Şehirler Yaz - Boz Tahtası Olmamalı Geleceğe aktarılmasını düşündüğümüz şehirlerimizin bütün planlamalarının merkezinde ‘insan’ olmalıdır. 36 Şehirlerimizin gelecek nesillere aktarımı için; mevcut halin korunması ve yeni yapılaşmanın şehrin kültür ve etnik yapısı dikkate alınarak planlanmalıdır. Şehirlerimizin yapıları bir dönemin kültürünü, yaşam tarzını, mimari ve sanatsal özelliklerini yansıtıyor ise mutlaka korunmalıdır. Yıkılmaya tahrip olmaya yüz tutmuş ise elden geçirilmelidir. Rant anlayışına feda edilmemeli, şehirlerimiz yaz-boz tahtası olmamalı. Örneğin Bahçelievler, Ankara Kalesi ve çevresi, Saraçoğlu Mahallesi bu anlayış ile geleceğe taşınmalıdır. Şehirler canlı birer organizmadır ve geliştirilerek geleceğe taşınmalıdır. Şehirlerin sağlıklı bir biçimde büyümesi ve mevcut yapısal varlığını sürdürebilmesi merkezi yönetim, yerel yönetim ve özel sektörün ortak paydası ile olur. Dokusu ve mimarisi korunan şehirler merkezi hükümetin gücünü, yerel yönetimin bulunduğu topluma olan saygısını gösterir. İmar planı yetkisi önce yerel yönetimlere verildi, son zamanlarda merkezi hükümet müdahaleci olmaya başladı. Her iki durum da iç açıcı değil. İmar planlarının esasları kanun ile güvence altına alınmalıdır. Örneğin yoğunluklar, tahsisler v.s. İstanbul ve benzeri yerlerin silueti kaybolur yani tarihi görüntü ve doku kaybolur. Sosyo-ekonomik yapıyı sürdürebilirlik anlayışı, yönetimsel amaç için ülke mekânsal strateji planı, çevre düzeni planları, kent planları, koruma amaçlı imar planları ve özellikle kentsel tasarım proje ve rehberleri oluşturularak gelecek nesillere aktarımı mümkündür. Geleceğe aktarılmasını düşündüğümüz şehirlerimizin bütün planlamalarının merkezinde insan olmalıdır. Merkezine insanı değil de rant anlayışını koyan planlamalarda yaşam, ulaşım, sosyal yapılar (okul, camii, sağlık tesisleri, kültür evler, yeşil alanlar, otoparkları v.s.) ikinci plana atıldığını günlük hayatımızda görmekteyiz. Bu anlayışla yönetilen şehirlerin yaşayışlarında gerginlik adeta hayatın bir parçası olmuştur. En az 4000 yıllık İstanbul şehri ile 200 yıllık New York şehirlerini ele aldığımızda biri eski dünyanın biri de yeni dünyanın gözde şehirleridir. 20. yüzyılın başında bu şehirlerdeki yapılaşmalar insan odaklı olmaktan çıkmaya başlamış, yüzyılın sonuna doğru tam bir rant merkezleri olmuştur. Tüm insanların cazibe merkezi olan bu şehirler maalesef insani yaşamı zorlaştıracak hale gelmiştir. İstanbul bizim için en büyük laboratuvar; 1999 Depreminden sonra tespit edilen 540 toplanma yeri vardı, şu anda bu sayı 240’a düştü, çünkü durmadan iskâna açılıyor. Toplanacak yerler azalıyor. Olası bir depremde toplanılacak yer kalmıyor. Ana caddeler, yollar değişmiyor ama bina yoğunluğu artıyor. Bu durumda trafik başta olmak üzere bu yoğunluğu alt yapıyı kaldırmıyor. Şehirlerin ve eserlerin miras olabilmesi için fonksiyonel, kültürel ve sanatsal değerlerinin olması gerekir. 37 Şehirlerimizin gelecek kuşaklara miras olarak bırakılması için rant anlayışından ve gösterişten uzak bir yapılaşmaya ihtiyaç vardır. TBMM lojmanlarını koruyabildik mi? Rant anlayışı bu yapılaşmayı yok etti. Başka bir yapılaşma meydana geldi. Bu örnekten yola çıkarak, yukarıda belirttiğimiz gibi kentlerimiz rant anlayışına kurban edilerek yaz boz tahtası olmamalıdır. Ayrıca yapılaşmanın miras özelliğini koruması için, o yapılaşmanın yüreklerde saygınlığının olması gerekir. Selçuklunun ve Osmanlının bıraktığı miraslar gibi. Türkiye’nin bu konuda zihniyet değişikliğine ihtiyacı var. Beton yığınları ile yükselen binaların heybetiyle şehirleri yaşanmaz hale getirdik. Kapitalist anlayış ile sosyalist anlayış uygulamalarını taklit ettiğimiz için milletimizi 38 şehircilikte de memnun edemiyoruz. Kendimize özgü bir anlayış ile şehirlerimizi, binalarımızı ele almalıyız. Kentlerin Çağdaş Bakışla Tasarlanması Günümüzde kentlerimizi maalesef ihtiyaçlar yerine ticari rantlar şekillendirmektedir. Kentlerimizi çağdaş bir tasarımla şekillendirmek ve daha yaşanılır kılmak için öncelikle anlayışın değişmesi gerekmektedir. Ticari rantların tasarımları etkilemesi yerine tasarımların ve doğru şehircilik anlayışının rantı yönlendirdiği şehircilik anlayışı ile başlayabiliriz çağdaş kent tasarımına. Kentlerimiz tasarlanır iken önceliklerimiz önemlidir. Bu, hiçbir zaman değişmez. Tasarlanan kent insanın mutluluğuna katkıda bulunmalıdır. İhtiyaçlar dikkate alınmadan 10 yıl - 20 yıl sonrası düşünülmeden yapılan planlamaların getirdiği sıkıntıları en basitinden günlük hayatımızdaki trafik ve araç parklarında yaşıyoruz. Çağımızdaki şehirleşmede hangi sıkıntılar var onlara bakmak gerekir. Örneğin on yıl önceki caddeler, bugün o semt için yetersiz ise planlamamızın ufkunda bir eksiklik vardır. Mevcut kentlerde zaman zaman yüksek yoğunluklu binalar yapılır iken caddeler, sokaklar, yeşil alanlar ve diğer umumi ihtiyaçlar için ayrılan yerler sabit kalıyor. Bu anlayış orda yaşayan insanları devamlı sıkıntıya sokuyor. Beton yığınları ile yükselen binaların heybetiyle şehirleri yaşanmaz hale getirdik. Nitelikli kentsel tasarım projelerinin elde edilme yöntemleri ile nitelikli kentsel yaşam çevrelerinin oluşturulabilmesi için kentsel mekân ve yapı projelerinin elde edilmesi; katılımcı proje geliştirme süreçleri gibi mekanizmaların uygulanması, bu amaçla merkezi ve yerel yönetimlerin, meslek odaları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yaparak araştırma ve geliştirme çalışmaları yapılmalıdır. özen ile yaşatıldığı yatay yapılanmalarla; mahalle kültürü, oluşturulmalıdır. Kentlerin özgün mimari, doku ve mekânsal özellikleri, var olan kent kimliğinin tespit edilmesi, yeni gelişen alanların kimliğinin geliştirilmesi için kentsel tasarım projeleri önem taşımaktadır. Tasarımların projelendirilmesi aşamasında dikkat edilmesi gereken bir başka husus da kentlerin büyümesinde kontrol edilebilirlik ve bu bağlamda kentin kendini yenilemesi ön planda tutulmalıdır. Mimari mirasın gelecek kuşaklara aktarılmasında mimarların rolü büyüktür. Mimarlık günlük hayatın bütün ihtiyaçlarını karşılayan projelerin vazgeçilmez bir parçasıdır. Mimarlık aynı zamanda değerler ve kültür olgusudur. Bu cümleden olarak; mimari miras iki şekilde gelecek kuşaklara aktarılır. İshak Paşa Sarayı, Süleymaniye, Sultan Ahmet, Selimiye, Sivas Divriği Camisi gibi eserlerin mimarlar tarafından şaheser olarak yapılması, o eserleri günümüze taşımıştır. Çağdaş tasarımda öncelik ile şehrin dokusu yanında tarihi, etnik, kültürel v.b. konuları içeren ciddi bir rehber çalışma ve bellek oluşturularak yapılmalıdır. Toplumun en ufak yapısı aile olgunsunun İkincisi yeni yapılan eserlerde mimari mirasın dikkate alınması gerekir. Örneğin Mardin ilimizde yapacağımız projelerde, Mardin’in tarihi dokusunu, taş yapısını, iklim durumunu, inanç Şehirlerimizi tasarlarken yeşil bina, araziye uygun tasarım, iklime duyarlı yönlenme, gün ışığı, güneşlenme, rüzgârlanma, bakış, gri su, yağmur suyu gibi detayların göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Mirasın gelecek kuşaklara aktarılması 39 ve yaşam tarzını dikkate alarak projelendirdiğiniz takdirde mimari mirası geleceğe taşımış olursunuz. Ayrıca, mevcut yapıların korunmasına gerekli önemin verilmesi, bu mirasın gelecek kuşaklara taşınmasını pekiştirecektir. Mimari mirasın korunması, gelecek kuşaklara aktarılması bir ideal meselesi ve geçmişine saygıdır. Ayrıca, gelecek kuşakları faydalandırmaktır. Bu idealler devlet ve hükümetler desteği ile mümkündür. Kişilerin yeteneklerini hayata geçirmedeki en önemli husus arkalarında hissettikleri güçtür. Mimar Sinan ne kadar yetenekli olursa olsun arkasında Osmanlı Devleti'nin gücünü görmeseydi bunca eseri hayata geçirebilir miydi? Kısacası, mimari mirasın gelecek kuşaklara aktarılması mimarların ortaya koyduğu şaheserlerle mümkündür. Bir diğeri de yapacakları projelerde geçmişin mimari mirasını dikkate alarak 40 ortaya koyacakları çalışmalardır. Her iki halde de devlet ve hükümetlerin destekleri ve politikaları çok önemlidir. Bu sayede, Hacı Bayram ve Hamamönü semt planlarının mimari miras değerleri canlı tutuluyor. Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Elbette görev alanı içinde her konuda olduğu gibi mimari özelliklere haiz yapıların inşa edilmesinde de katkılarımız fazlası ile oldu. Bilindiği gibi, bizim dönemimizde bakanlığımız Çevre ve Şehircilik Bakanlığı değil idi. Bakanlığımızın ismi Bayındırlık ve İskân Bakanlığı idi. Bakanlığımızın birinci önceliği karayolları ve acil eylem planındaki bölünmüş yollar idi. Ayrıca, kamuya ait binaların yapımı afet işleri ve afet konutları ülkenin tapu ve kadastrosu, İller Bankası’nın görev alanları ile teknik araştırma genel müdürlüğü ve toplu konut hizmetlerini yürütmekteydik. Ülkemizdeki gelişi güzel yerleşim ve kentleşmeler, afet sorunları yapıların depremlere dayanıksız oluşu kırsal kesimdeki deprem konutlarının ihtiyaçlara cevap vermemesi ve yıllardır uygulanan tip projelerden doğan sorunlar Bakanlığı harekete geçirdi. Bu anlamda, özellikli projelere gerekli katkılar birikimlerim dâhilinde sağlanırken, (Anayasa Mahkemesi Binası gibi) diğer projelerin de serbest mimarlık ofisleri tarafından geniş katılımlı olarak yapılmasına gerekli önem verildi. Şehirlerde ve kırsal kesimde şartlar ve ihtiyaçlara uygun projeler üretildi. Gerekli çalışmalar yapıldı. Bu çalışmaların en önemlilerinden biri Deprem Şurasıdır. Bayındırlık ve İskân Bakanı olarak, yukarda kısaca ifade edilen anlayış içerisinde 29 Eylül -01 Ekim 2004 tarihleri arasında İstanbul’da çeşitli üniversite, kamu kuruluşu ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinden oluşan 357 kişinin katılımı ile Deprem Şurası düzenlenmiştir. arasından geçiliyordu. Sonuçta bir başkente giriyorsunuz. Bu beni çok rahatsız ediyordu. Yabancıların Türkiye’ye yakışmayan çarpık yapılaşma yerine, bugünkü görüntü ile girmeleri gerekiyordu. Bir milletvekili olarak Meclis’e girdiğimden beri tasarladığım projenin hayata geçirilmesinden dolayı çok mutluyum. Şura sonucu ülkemiz genelinde bütüncül bir anlayış ile yerleşme ve yapılaşma süreçlerinin düzenlenmesi imar ve yapı sistemini yeniden ele alınmasını içerecek şekilde kurumsal yapılanmada mevzuat düzenlenmesine kadar olan hususların hayata geçirilmesi ve bunun için kamu kurum ve kuruluşları ile çeşitli meslek grupları arasındaki işbirliğinin en üst seviyeye çıkarılması hedeflenmiştir. Bu bağlamda imar, kat mülkiyeti, kamulaştırma, kentsel dönüşüm ve birçok konuda deprem yönetmenliği dâhil yapılan bütün düzenlemeler Deprem Şurası sonuçları olarak mastır planı kapsamında yapılan yasal düzenlemeler olmuştur. Türkiye’nin bir ilki olan Deprem Şurası bugün ve gelecekte yararlanılacak çok önemli bir çalışmadır. Mevcut yapıların incelenmesi ve kentsel dönüşüm bu kararlar ile başlamıştır. Şura kararları yerleşme ve yapılaşma ile ilgili bütün kurumların ve özel sektörün el kitabı niteliğindedir. Bu kapsamda; Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Bakanlığımın bir projesidir. Bu proje daha önceleri Sayın Necmettin Erbakan’ın Başbakanlığı döneminde gündeme getirilmişti. Çok olumlu karşılanmıştı. 54. Hükümetin ömrü çok kısa olunca bu projeyi hayata geçirecek kanuni düzenlemeyi yapamamış idik. Takdiri ilahi 2002 yılında 58. Hükümette Bakan olunca şu anda devam eden Ankara Kuzey Kentsel Dönüşüm Projesinin çalışmaları şahsımın başkanlığında bir heyet ile hummalı bir çalışma sonucu gerçekleşmişti. O zaman Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kaynak imkânları yetersiz olunca, Bakanlığıma bağlı olan TOKİ’yi projeye dâhil ettim. Bunun Sayın Başbakanım ile ( Şimdiki Sayın Cumhurbaşkanımız ile) konuşarak ve onayını alarak gerçekleştirdim. Çünkü, yıllardır Esenboğa Havaalanı’ndan Ankara’ya gecekondular, çarpık yapılar Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi’nin yapımına 14 Mart 2004 tarihinde 5104 numaralı Kanun ile başlanılmıştır. Kuzey Ankara girişini ve çevresini kapsayan alanlarda kentsel dönüşüm çevresini fiziksel durumun ve çevre görüntüsünün geliştirilmesi, güzelleştirmesi daha sağlıklı bir yerleşim düzeni sağlanması ile kentsel yaşam düzeyinin yükseltilmesi amaçlanmıştır. Bunun kadar mutlu olduğum ikinci konu ise Türkiye’nin Kentsel dönüşümüne öncülük eden, ışık tutan Deprem Şurası’nın düzenlenmesi ve Şurada alınan kararlar ile bu kararlardan üniversitelerin ilgili bölümlerinde yararlanmalarıdır. Geleceğe ışık tutacak bir başka uygulamamız afet nedeni ile kırsal kesimde devlet eli ile vatandaşlara yapılan konutlardır. Bu örnek uygulamaların Bingöl ve Erzurum kırsalında afet gören köylerde görmek mümkündür. Bakanlığım dönemine kadar afet nedeni ile kırsal kesimde yapılan konutlar ya vatandaşlar tarafından kabul görmemiş ya da çaresizlikten sahiplenilmiştir. 2003 Bingöl 2004 Erzurum depremlerindeki afet konutlarını çağımız ihtiyaç ve standartları ele alınarak yöresel şartlara uygun yapılmıştır. 41 DOSYA Mustafa DEMIR Kazova İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı İNTES Yönetim Kurulu Başkanvekili Yapı ve insanın psikolojisi, uyumlu olmalıdır. Bu uyumun sağlanma katsayısı, mutluluğun da katsayısıdır. İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ Kentsel Dönüşümden Bizim Kentlerimiz Doğsun Mimarlık ; yapıda fonksiyon, ekonomi ve estetiği bir arada çözme sanatı olarak tarif edilir. Yapı sadece barınma ihtiyacını karşılayan bir ürün olmayıp, öncelikle fonksiyonel ve olabildiğince de ekonomik olmalıdır. Estetik kavramı ise gerek mimara ve gerekse kullanıcıya göre değişiklikler gösterebilir. Yapı sürekli olarak onu kullanan insanla beraber yaşar. Yapı ve insanın psikolojisi, uyumlu olmalıdır. Bu uyumun sağlanma katsayısı, mutluluğun da katsayısıdır. Yapıları tasarlarken, kullanıcıları oluşturan bireylerin tarihlerini, kültürlerini, yaşam tarzlarını, sosyal yaşantılarını, yöresel yapı malzemelerini, göz ardı edemezsiniz. Dünyada özgün yapı tarzları ile göz kamaştıran, hatta koruma altına alınan şehirler vardır. Kudüs ve 42 Halep’in geleneksel yapı tarzı olan kesme taş mimarisinin, günümüzde nasıl modernize edilerek uygulandığını görmekte idik. Bizde de çok başarılı olamamakla beraber nadir örneklerden olan, Bodrum evleri mimarisinin çatısız ve beyaz badanalı sınırlaması da iyi bir uygulamadır. Geçen 40-50 Yılda Mimarimizi Etkileyen Faktörler Diğer meslek gurubundakiler alınmasın ama, bana göre mühendislik, mimarlık, imar vb. yasaların eksik, hatalı, yaptırımsız, olmasının sebeplerinden birisi de, Cumhuriyetin kuruluşundan son 30 yıla kadar, TBMM’deki yasa yapan üyelerin büyük çoğunluğunun emekli doktor, avukat veya öğretmenlerden oluşması idi. Mühendis ve mimarlar şantiyede, doktorlarla avukatlar Meclis’te idi. Yaptıkları kanunların içinde teknik konular azınlıktaydı. Nihayet, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Turgut Özal ile Meclis’te mühendis milletvekilleri dönemi açıldı. Hatırladığım kadarı ile, önceki dönemlerde inşaat mühendislerinin sınırsız, orman ve ziraat mühendislerinin 2 veya 3 katlı binaların mimari ve statik projelerini onaylama yetkileri vardı. Üzülerek ifade etmeliyim ki, son 40-50 yıldır imar, ruhsat , iskan vb. yetkilerini sınırsız kullanan, öncelikle korkusu, sonra da bilgisi, kadrosu olmayan belediyelerimiz kötü yapı stoğumuzun baş sorumlularıdır. Kaçak yapılar, gecekondular, imar afları işin tuzu biberi olmuştur. Kabul etmek gerekir ki, bu sorumsuzluğa meslektaşlarımız da alet olmuşlardı. Rant her şeyin önüne geçmişti. Arsa sahipleri özellikle küçük yerlerde Belediye seçimlerini dizayn eden baş aktör durumunda idiler. Ülkemizde betonarmeye aşırı ve bilinçsizce güvenmek, ehil olmayan ellerde kontrolsuz kullanıldığı dönemde mimarinin nasıl katledildiğini birkaç açıdan sorgulayabiliriz. Hangisine üzülelim. En önemlisi ülkemizin tamamına yakını deprem kuşağında olmasının getirdiği kötü yapı stoğunun insan canını ve malını risk etmesidir. Daha sonra Trabzon, Bursa, İzmir, Ankara Demetevler örnekleri gibi bir çok yerde altyapı standartları ile uyuşmayan, komşu mesafelerine uymayan, sosyal donatılara (okul, cami, park, sağlık, ticaret,vb.) yer ayırmayan, teknik zorunlulukları önemsemeyen, denetimden uzak, gereken vergileri ödemeyen sözde barınma ihtiyacını çözen sağlıksız bir dönem yaşadık. Bu dönemin önceliği olan RANT her şeyin önüne geçti. Sağlam yapıyı, doğru imarı, emsali, teknik standartları, hakkı, hukuku tesis edemediğiniz bir ortamda fonksiyonelliği, estetiği, özgün mimariyi değil uygulamak, düşünmek dahi komik karşılanıyordu. Kentsel dönüşümün, mimari dönüşüm de olabilir Sağlıksız, kimliksiz en önemlisi güvensiz kötü yapı stoğundan kurtulmak için, bugün hükümetimiz son derece doğru olan kentsel dönüşüm kararı almıştır. Bu büyük bir fırsattır. Bu dönemde, kentsel dönüşüm ister, TOKİ, Belediyeler, Şehircilik Bakanlığı isterse özel sektör tarafından uygulansın, uygulama yerine uygun geleneksel mimarinin figürlerini taşıyan , sosyal yaşamın, tarihimizin izlerini yaşatan mimari projelerle yapılması teşvik edilmelidir. Bu amaçla proje yarışmaları açılmalı, alternatifler değerlendirilmelidir. Belediyelerce şehirlerinin Mimari Danışma Konseyi oluşturulmalı, onaya gelen projeler için, özellikle dış cephelerinin olur alma zorunluluğu getirilmelidir. Bu sürecin oldukça zor ve uzun olduğunu da kabullenmeliyiz. 43 Tarihte Türk Mimarisi Türklerin yaşadığı değişik coğrafi koşullar, idari yapılar ve değişik kültür çevreleri içinde, uzun zaman aralığında oluşturduğu mimari eserler incelendiğinde, Anadolu Türk Mimarisi özel bir yer tutmaktadır. Tek tek eserler üzerinde durmadan , bugün konuya daha büyük ölçekte yaklaşılmalı örneğin, eski bir kentten bu kentin en yalın evine kadar uzanan bir bütünlük duygusu içinde yapılanlar değerlendirmelidir. Ayrıca, Türk Kenti- Türk Evi de yalnız fiziksel görüntüsü içinde düşünülmemeli, oluşumundaki siyasal, ekonomik, sosyal yapıyla birlikte verilmeye çalışılmalıdır. Mimari projelerin önemini vurgulayan bir örnek olan Ağa Han Mimarlık Ödülünü saygı ile örnek alalım. 1977 yılından beri her üç yılda bir, İslam kültürünü başarıyla yorumlayan çağdaş tasarım, sosyal konut, toplumsal gelişim, restorasyon, yeniden kullanım ve 44 bölgesel koruma projelerini kapsayan mimarlık ürünleri Ağa Han Geliştirme Ağı tarafından Ağa Han Mimarlık Ödülleri ile ödüllendirmektedir. Ağa Han Ödülünü kazanan 13 yapı arasında Turgut Cansever'in Bodrum'daki Ertegün evi ve Ankara Türk Tarih Kurumu binası, Ertan Çakırlar'ın Rüstem Paşa Kervansarayı onarımı, Nail Çakırhan'ın Akyada'daki evi, Sedat Hakkı Eldem'in Sosyal Sigorta Kurumu binası, Çelik Gülersoy'un Sultanahmet evleri, Behruz Çinici'nin TBMM Camii, Cengiz Bektaş'ın Antalya Olbia sosyal tesisleri, Han Tümertekin'in Çanakkale B2 evi gibi yapılar var. Ülkemizle hiç ilgisi olmayan tamamen gönüllü olarak Ağa Han Vakfı gibi bir vakfın kurduğu jüri aracılığı ile yaptığı değerlendirmeler ile verdiği ödüller bizim yetkili kurumlarımıza örnek olmalıdır. Bizim tarihimizde, son derece estetik mimari yapılar ve detayları bulunmaktadır. Geçmişte uygulanan projeler son derece fonksiyonel ve estetiktir. Örnekler verecek olursak; Malabadi Köprüsü, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, İsa Bey Camii , Yivli Minare, Gevher Nesibe, Gök Medrese (Sivas), Karatay Medresesi, Sultan Alaeddin Camii, Çifte Minareli Medrese, İnce Minareli Medrese, Kervansaraylar, Darüşşifalar vb. Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki uygulamaları da her açıdan arar durumdayız. Kaldı ki, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde uygulama yapmak üzere Avrupa’dan getirilen mimarlar ile ilk dönem Cumhuriyet mimarları özgün Türk mimarisi ve sosyal yaşamına uygun projeler yaptılar. Örnek olarak; Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın temsilcileri başta Mimar Kemalettin ve Vedat Tek olmak üzere Arif Hikmet Koyunoğlu, Ali Talat Bey ve Giulio Mongeri'dir. Birinci Ulusal Mimarlık Akımı örnekleri arasında Mimar Kemalettin’in İstanbul’da inşa edilen Kamer Hatun Camisi, Tayyare Apartmanları ve Ankara’daki Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları merkez binası verilebilir. Mimar Kemalettin Bey tarafından tasarlanan ve 1926 ile 1927 yıllarından inşa edilen II. Vakıf Apartmanı Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi’nin diğer bir eseridir ve halen Devlet Tiyatroları’na hizmet vermektedir. Vedat Tek'in tasarımları arasında ise İstanbul Sirkeci'de yer alan Büyük Postane ve Haydarpaşa Vapur İskelesi yer alır. Arif Hikmet Koyunoğlu’nun uygulanmış projeleri arasında Ankara’da inşa edilen Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi ve Etnoğrafya Müzesi yer almaktadır. Giulio Mongeri’nin Ankara'da inşa edilen Birinci Ulusal Mimarlık Akımı örnekleri arasında Ulus’ta yer alan Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Binası ile Osmanlı Bankası ve İş Bankası binaları yer almaktadır. Ayrıca Ali Talat Bey tarafından tasarlanmış olan Beşiktaş İskelesi ve Kuzguncuk İskelesi de dönemin uygulamalarındandır. Daha sonraki dönemlerde, yabancı mimarlar ve şehir plancıları arasında Gudrun Baudisch, Rudolf Belling, Paul Bonatz, Ernst Arnold Egli, Martin Elsaesser, Anton Hanak, Franz Hillinger, Clemens Holzmeister, Werner Issel, Hermann Jansen, Theodor Jost, Heinrich Krippel, Carl Christoph Lörcher, Robert Oerley, Bernhard Pfau, Bruno Taut ve Josef Thorak yer almaktaydı. Belediyelerce şehirlerinin Mimari Danışma Konseyi oluşturulmalı, onaya gelen projeler için, özellikle dış cephelerinin olur alma zorunluluğu getirilmelidir. Bu döneme hâkim olan yabancı mimarların ağırlıklı olarak Orta Avrupa’dan (Avusturya ve Almanya) gelmeleri nedeniyle, o dönemde yaygın olan neo-klasik akım da mimari üslup olarak uygulamalara yansıdı. Bu dönemde inşa edilen yapılara bakıldığına ağırlıklı olarak simetrik planlara sahiptirler. Ağır basan diğer mimari özellikler de yalın ve simetrik cepheler, seri şekilde kendini tekrarlayan pencereler, neo-klasik üslupta yaygın bir tasarım olan anıtsal boyutta merdivenler ve sütunlu giriş düzenlemeleridir. Dönemin önemli eserleri arasında Çankaya Köşkü’nün bir parçası olan Pembe Köşk (Gudrun Baudisch ve Clemens Holzmeister), Ankara Opera Sahnesi (Paul Bonatz), Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (Bruno Taut), TBMM binası (Clemens Holzmeister), Yargıtay binası (Clemens Holzmeister) yer almaktadır. Sonuç olarak, bizler, özgün mimarlık kavramını taşıyan projeleri gelecek nesillere aktarma sorumluluğunu taşımaktayız. Bu dönemde kentsel dönüşüm süreci önemli bir fırsattır. Ancak, kentsel dönüşüm yaparken mahalle, sokak, komşuluk kavramlarının yaşamasına olanak verecek plan tiplerine gidilmelidir. Eğer bu kavramlara cevap veren yapılaşmalara gidilirse kentsel dönüşüm ülkenin geleceği için bir şans olacaktır. Bu nedenle mevcut imar planlarındaki yapılaşma şartlarına göre şekillenen bugünkü kentlerimizden memnun değil isek, buna sebep olan imar plan koşulları yeniden ele alınmalıdır. Güncel plan bazında en önemli eksiğimiz planlamayı parsel bazında ele alıp bütüncül bir yaklaşımla konuyu değerlendirmedeki planlama eksiklerimizdir. Bütün tarafların; başta Hükümetimiz olmak üzere, mimarların, müteahhitlerin, belediyeler, TOKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerinin, odaların bu fırsatı lehte kullanmalarını diliyorum. Geçmişteki uygulamalardan şehirlerimizin durumunu görenlerin aklından geçen “Bu ülkede hiç mimar yok mu acaba?” dedirtecek örneklerden utanıyoruz. Kimlikli yapılar, kimlikli şehirleri gelecek nesillere taşımak bütün yöneticilerin ve meslektaşlarımızın sorumluluğundadır. Ancak ilgili yasa ve yönetmenlikler de bu isteklere göre revize edilmelidir. 45 DOSYA Süheyla Çebi KARAHAN Dorçe Prefabrik ve İnşaat Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ Çağdaş Yapılaşma Vazgeçilemez Bir Unsurdur Yapılaşmayı, mutlaka çağımızın teknolojik yeniliklerini de içerecek şekilde kontrol altına almak gerekmektedir Çağımızın malzeme ve tasarım yeniliklerini takip ederek yeni yerleşim yerleri oluşturulurken, eski yerleşim yerleri renovasyon yapılarak korunmalı. Avrupa’da buna örnek bir çok şehir görebiliyoruz. Planlama ise çok kalabalık ve yüksek nüfuslu şehirler yerine, dengeli nüfus dağılımına sahip şehirlerde oluşturulabilirse, sırf çok rant getirecek diye tarihi yerler yıkılıp yerine yeni yerleşim yerleri yapılmaya kalkışılmaz. 46 İç İşleri Bakanlığı Stratejik Konut Yapısı - Abu Dabi 598 Adet Angodje Konut Projesi - 446 Yataklı Basra Üniversite Hastanesi - Irak İç İşleri Bakanlığı Polis İstasyonu - Abu Dabi Mirası Gelecek Kuşaklara Aktarmak Biz mimarlar, mimarlık eğitimi alırken, mimarlık tarihi ve sanat tarihi gibi dersler de alıyoruz. Bunun amacı yaşadığımız çağın malzeme ve tasarım özelliklerine hakimken, geçmiş kuşaklarında mimarisine ve tasarımına hakim olup, her ikisini kullanarak önümüzdeki kuşaklara aktarmaktır. Kuşaklara bu bilgileri aktarırken vizyonumuzu geniş tutarak, mimari prensipler ve değerlere uygun olarak yapmalıyız. Gelecek kuşaklara mimari mirası aktarmak, mimarların en öncelikli görevidir. Tasarımda Vazgeçilmez Unsurlar Mimarlar, mimari tasarımlarda, öncelikle yaşadığımız çağın kültürel ve şahısların, kurumların tasarım talepleri ile hareket etmektir. Şehirlerimiz hızlı bir değişim süreci yaşarken, kalabalıkların görmek istediği teknolojik yapılaşmalarda, şehir planlamalarında vazgeçilmez unsurlar öncelikli insan unsuru, çevre, yeşil alanların korunması, insanlara rahatlama hissi verecek meydanlar ve alanların oluşturulması olmalıdır. Çağdaş Bir Bakış Açısı Ben mimar olarak geçmiş kuşaklardan gelen mimari yapıların korunması ve kuşaktan kuşağa aktarılması gerektiğinin şart olduğuna inanırım. Yaşadığımız kuşağın talepleri, teknolojilerin ve yeni malzemelerin getirdiği yenilikler ile oluşturulan mimari yapılarlarda bir ülkenin ya da şehrin daha sonraki kuşaklara aktarılacağı yapılardır. Dolayısıyla çağdaş yapılaşma vazgeçilemez bir unsurdur. Güvenli Yapılar İnşa Edilmesi Deprem kuşağında olan ülkemizde öncelikle devlet kurumlarının yönetmelik ve standartlar ile yapılaşmayı mutlaka çağımızın teknolojik yeniliklerini de içerecek şekilde kontrol altına alması gerekmektedir. Çağın şartları altında yönetmelik ve standartlar ile kontrol altına alınan bir yapılaşmada mimari tasarımlar istenilen her şekilde sağlanabilir. 47 DOSYA İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ Doğan HASOL Mimar Mimarlık Uygarlığın Göstergesi İse… Tarihsel ve kültürel birikimleri ve özgün kimlikleriyle bize miras kalan şehirlerimizi ne yazık ki koruyamadık. Mimarlık bir ülkenin uygarlık düzeyinin göstergesidir… Fransız Mimarlık yasası buna yakın bir tanımlamayla başlar: Yasanın birinci maddesi, “Mimarlık kültürün bir dışavurumudur.” der. Öte yandan, Fransa’nın olduğu gibi, gelişmiş pek çok ülkenin mimarlık yasaları ya da resmen kabul edilmiş mimarlık politikaları vardır. Biz şu anda bunların çok uzağındayız. Tarihsel ve kültürel birikimleri ve özgün kimlikleriyle bize miras kalan şehirlerimizi ne yazık ki koruyamadık. 1950’lerden bu yana yoğun bir şekilde süren 48 iç göç, başıboş yerleşmeleri ve yapılaşmaları getirdi. Buna karşı alınabilecek önlem “planlama” olabilirdi. Planlamanın ülke, bölge ve şehirler çapında yapılması, göçün bilimsel, akılcı önlemlerle düzenlenmesi gerekirdi. Ne yazık ki o konuda başarılı olamadık. Nüfus patlaması özellikle büyük şehirlerimizi çözümü güç sorunlarla karşı karşıya getirdi. Şehirlerimiz, gecekondu ve kaçak yapılaşma furyasıyla gelişigüzel büyüdüler. Siyasetçiler, planlama yolunda gerekli adımları atmadıkları gibi, oy deposu Türkiye nüfusunun yüzde 18,4’ünü toplayan İstanbul dev gibi sorunlarıyla, yaşanabilir bir şehir olmaktan uzaklaşıyor. Bu hormonlu büyüme sürdürülebilir değildir. olarak gördükleri gecekondu kesimini yüreklendirmekten geri kalmadılar. Bu, kentsel dönüşümün birinci evresiydi. Başlangıcı masum olarak görülebilecek gecekonduların 1980’den sonra, yine siyasal ödünlerle dört, beş katlı apartmanlara dönüşme süreci başladı. Bu gelişme, dönüşümün ikinci evresi oldu. Gelişmeler karşısında toplumumuz “çarpık kentleşme”den yakınmakla yetindi. Yüzde 70-75’i kaçak yapılardan oluşan çarpıklığın sorumluluğunu mimarların üzerine yıkmak da seçilen en kolay yoldu. Bu arada, doğal, tarihsel, kültürel değerlerini ve özgün kimliklerini büyük ölçüde yitiren şehirlerimiz bugün daha hızlı bir dönüşüm içinde. Bu kez yaşanan, yakın tarihimizdeki kentsel dönüşümlerin üçüncü sürecidir. Dönüşüm, bir yandan eskinin biriktirdiği çarpık yapıları ortadan kaldırma amaçlı olarak ele alınırken, bir yandan da kent toprağının değer artışını vahşi ranta dönüştürme yolunda yoğun ve yüksek yapılaşmayla ilerliyor. Gelişmelere hâkim olması gereken plan düzeni ve disiplini yine yok. Biliyoruz ki plan, geleceği ve hedefleri belirlemek için hazırlanan en önemli stratejik belgedir; vizyon ve bilimsel yöntemle hazırlanır. Buna karşılık, bugün bölge planı, şehir planı yine göz ardı edilmekte. Bütüncül planlama yerine plan değişiklikleri ve noktasal kararlar, ayrıcalıklı imar durumları ve kayırmacı emsal uyarlamalarıyla çoğu kez yoğun ve yüksek yapılaşma söz konusu. Tıpkı birçok AVM’leşme ve gökdelenleşmede olduğu gibi… Sanayi Çağının yerini Bilişim Çağı aldığı halde başta İstanbul olmak 49 Sorabilirsiniz: “Ülkede iyi mimarlık örnekleri yok mu?” Elbette var, ama onlar da bu kargaşa içinde kaybolup gidiyor. üzere belli merkezlere doğru kentleşme hala yoğun biçimde sürüyor. Kentleşmeyi hiç değilse yavaşlatacak adımlar atılmazken, büyük şehirlerde nüfusu daha da artıracak türden yatırımlara yöneliniyor. Bu konuda en çarpıcı örnek İstanbul’dur. Bir “azman şehir” haline gelen İstanbul’un 2014 nüfusu 15 milyona çok yaklaştı ve 130 ülkenin nüfusunu geride bıraktı. Daha ne kadar, nereye kadar artacak? Türkiye nüfusunun yüzde 18,4’ünü toplayan İstanbul dev gibi sorunlarıyla, yaşanabilir bir şehir olmaktan uzaklaşıyor. Bu hormonlu büyüme sürdürülebilir değildir. 2009 yılında onaylanan, sonra nedense bir kenara itilen 1:100.000’lik Çevre Düzeni Planı İstanbul’un 2023 nüfusunu 16 milyon olarak öngörmüştü. O 50 rakama şimdiden yaklaşıldığı halde o planda olmayan büyük nüfuslu yeni yerleşmeler tasarlanıyor. Bir yandan şehrin, ormanları ve su havzalarını yok edecek şekilde kuzeye yayılması teşvik ediliyor. Bütün bunlar şehirciliğin öncelikli sorunları... Gelelim mimarlık sorunlarına… Günün resmi anlayışı, mimarlığı bazı kalıplara sokma ve –olabilirmiş gibi- Selçuklu-Osmanlı özentili yeni bir üslup yaratma peşinde. Kamu kesiminin son dönemde yaptığı yapılar bu eğilimi ortaya koyuyor. O tarzın denendiği kamu yapıları ve konutlar son derece başarısız. Sanatların anası olarak kabul edilen mimarlık, öteki sanat dallarında da olduğu gibi, taklitten, kopyadan uzak kalmak ve yeni, özgün eserler yaratmak zorundadır. Bu bakımdan, mimarlardan eski örnekleri tekrarlayarak eserler vermelerini beklemek, işin özüne aykırıdır. Tarihte zaman zaman bu anlamda yapılmış olan denemeler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Mimarın, çağdaş olanaklarla çağdaş gereksinmelere cevap verecek ve geleceğe miras olarak bırakılabilecek türden eserler üretmesi gerekir. Özetlersek, ne yazık ki meslek odalarının ve meslek derneklerinin yoğun çabalarına karşın ülkemizde iyi mimarlık için gerekli ortam ve prosedür bir türlü yaratılamadı. Ülkeyi yönetenler 1980’den bu yana, önce İmar ve İskân Bakanlığı’nın kapatılması, sonra da Bayındırlık Bakanlığı’nın eritilmesinin ardından iyi mimarlık için gerekli koşulları yaratmaktan ve mimarlığa, “ülke kültürünün en açık göstergesi olan sanat” şeklinde bakmaktan uzak kaldılar. Özetlersek; • Vizyon ve hedeflere yönelik bölgesel ve kentsel strateji ve planlama yok. Var olan planlar da uygulanmıyor. • Kentsel tasarım anlayışı sıfır… • Doğal ve tarihsel çevrelerin ve mimari değerlerin korunması zayıf… • Ülkenin mimarlık konusunda ne bir yasası, ne de tutarlı resmi politikası var. • Kamunun proje yaptırma düzeni perişan… • Kamu kesimi, mimarlıkta bugünü ve geleceği unutmuş yalnızca geriye, geçmişe bakıyor… Özel kesime yol göstericilikte de sınıfta kalmış durumda. Varılan sonuç apaçık ortada: Çağın mimarisini yansıtmaktan uzak, geçmiş yüzyıllardan alıntılarla yüklü, özentili, kopyacı mimarlık fukarası yapı örnekleri… Adliye sarayları, okullar gibi kamu yapıları, kimi TOKİ konutları… Devlet destekli camiler de öyle… Yaratıcılığı, yeniliği, çağdaşlığı dışlayıp eskiyi taklitle yetinmek ülkemize yakışmıyor. Geriye dönük özentiler ne yazık ki kısmen bazı özel kesim yapılarına da yansımaya başladı. Sorabilirsiniz: “Ülkede iyi mimarlık örnekleri yok mu?” Elbette var, ama onlar da bu kargaşa içinde kaybolup gidiyor. Bu kargaşa ortamında yalnızca harcanan paraya, yitirilen arsalara değil, ülke mimarlığına da yazık! Gelecek kuşaklar, kendilerine bugünden kalacak çağdışı mimarlık mirası karşısında, çağımızı hiç yaşanmamış sayacaklar. www.doganhasol.net / @DoganHasol 51 DOSYA İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ Prof. Dr. Celal Abdi GÜZER Mimarlık Teknolojinin Arkasındaki En Önemli İtici Güç Tıpkı başka sanat dallarında olduğu gibi mimarlıkta da başlıca gelişme zemininin sınırlarını o ortamda baskın olan kültür belirler. 52 Türkiye kentleri bir yandan nüfus artışı öte yandan kırsal alanlardan kente göç nedeni ile sürekli bir büyüme baskısı altında kalmaktadır. Mevcut yapı stoğunun sağlıksız ve niteliksiz yapısı da kentsel ölçekte bir dönüşümü kaçınılmaz kılmakta, kentler büyümenin yanısıra özellikle merkez alanlarını içeren bir yeniden yapılaşma süreci ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu büyümenin yoğunluğu ve giderek ivmelenen hızı bütüncül ve uzun vadeli bir planlama içinde gerçekleşememekte, kentsel yapılaşma ve dönüşüm kararları çoğu zaman tekil proje bazında ve noktasal olarak ele alınmaktadır. Rant baskıları, siyasal tercihler, kısa vadeli beklentiler büyüyen ve değişen kentin planlamanın gereği olan mekansal önceliklerden çok eklektik biçimde gerçekleşmesini getirmekte, bugünün sorunları çözülmeye çalışılırken geliştirilen parçacı modeller önemli tahribatlara neden olmakta, bir yandan kentsel değerler yok edilmekte, öte yandan gelecek için sorunlu bir kentsel altyapı hazırlanmaktadır. Kent ve onu oluşturan yapılar her şeyden önce kültürel ve geleneksel birikimi, bu birikimin değerlerini temsil eden, kuşaklar arasında süreklilik oluşturan fiziksel temsiliyet ortamıdır. Bu ortamın ani ve radikal değişimi bu sürekliliği kesintiye uğratacak, temsiliyet ilişkisini zayıflatacaktır. Benzer biçimde başta ulaşım olmak üzere mevcut altyapı, yeşil alan ve açık alan yoğunlukları Kentsel dönüşümün yapı ölçeği ile sınırlı olmayan bir şans olarak işlevselleştirilmesi, ancak daha büyük alanların bütüncül ve kentsel önceliklerle ele alınması ile olanaklı olacaktır. bu ivmelenmiş yoğunluğun medeni gereklerini sağlamaktan uzak kalacaktır. Bu dönüşümün sağlıklı olabilmesi her şeyden önce kentin öncelikleri gözetilerek geliştirilmiş bütüncül bir planın işlevselleştirilmesi ile olanaklıdır. Ancak unutulmamalı ki plana girdi oluşturan veriler politik tercihlerden, sosyal ve kültürel önceliklerden bağımsız değildir. Bu tercihler sonucunda sadece belli merkezlerin çekim merkezi oluşturduğu, bazı bölgelerin ihmal edildiği coğrafyalarda göç ve hızlı kentsel büyüme kaçınılmazdır. Bu nedenle kentlerimizi korumaya yönelik önlemlerin başında onların büyüme baskısını azaltmak bu anlamda sadece mekansal değil, ekonomik, demografik politikaları, üretim ve istihdam planlamalarını işlevselleştirmek gerekir. Bu baskı azaldığında uzun vadeli hedeflere odaklanan bütüncül planlar ve bunları destekleyen altyapıları gerçekleştirmek olanaklı olacaktır. Mimari Mirasın Gelecek Kuşaklara Aktarılması Bugün içinde olduğumuz ortamda mimar baskın bir karar verici olmaktan çok kendi dışında oluşan dinamiklerin ve öncelik beklentilerinin meşrulaştırıcı unsuruna dönüşmüş durumdadır. Bir başka deyişle mimar disipliner önceliklerden çok önünde bulduğu kentsel veriler içinde ve çoğu zaman parsel bazında çalışmakta, özellikle merkezi alanlarda ve büyük ölçekli yapılaşmalarda kentsel ve mekansal önceliklerden çok yoğunluk ve ekonomik verimlilik beklentileri içinde çalışmaya zorlanmaktadır. Sadece yapı ölçeğine indirgenmiş bir “mimari kalite” anlayışı kent için anlamlı bir değer oluşturmamakta hatta tek yapı ölçeğinde çok nitelikli olarak gerçekleşen bir çok yapı kentsel ölçekte sorun kaynağı olabilmektedir. Bu nedenle mimarlık sadece parsel ölçeğine indirgenmiş bir olgu olarak algılanmamalı, nitelikli yapıların tesadüfi biraradalığından nitelikli bir kent dokusu oluşmayabileceği unutulmamalıdır. Benzer biçimde mevcut ihale yasası, mimari müellif seçme yöntemleri yapı ve ölçek bazında uzmanlıkları, birikimleri dışlamakta, proje süreçleri kentsel, mekansal ve sanatsal beklentileri öne almayan teknik süreçlere indirgenmektedir. Bu ortam içinde mimarların tekil proje bazında yaptıkları katkılar yapı ölçeğini aşmayan noktasal katkılar olarak kalmakta, bir planlama ve tasarım anlayış ve geleneğine dönüşememektedir. Unutulmamalı ki bir mimarın projeye yönelik katkısının en belirgin kısıtlayıcısı ya da özgürlük zemini işverenin vizyon ve birikimidir. İşverenin kendi kısıtları doğrultusunda oluşturduğu talep ve bu talebin mimara sağladığı zemin projelerin temel belirleyici unsurudur. Özellikle Türkiye ortamında popüler kültür uzun vadeli planlamaları ve eleştirel kültürü dışlayan bir baskınlık göstermektedir. Tıpkı başka sanat dallarında olduğu gibi mimarlıkta da başlıca gelişme zemininin sınırlarını o ortamda baskın olan kültür belirler. Bu yapı içinde sadece mimarların değil, hepimizin görevi eleştirel bir kültürün ve duyarlılık ortamının oluşmasına katkı koymaktır. Mimaride Sanat ve Teknoloji Unsurunun Dengesi Sanat ve teknoloji karşıt ya da çatışan kavramlar değil, birbirlerinden beslenen, birbirlerini içeren ve birbirlerini tamamlayan kavramlardır. Bu nedenle özellikle mimarlıkta sanat onu oluşturan teknolojik yapım ortamından bağımsız bir gösterim ve dışavurum ortamı gibi algılanmamalıdır. Modern mimarlık anlayışının arka planının yapının inşai sistemini ve bileşenlerini bir dile, doğrudan dışavuruma dönüştürme çabası oluşturur. Böyle yaklaşıldığında sanat ve teknoloji arasındaki denge doğrudan bir tasarım girdisidir, mimarlığın bir sanat olarak temsiliyeti onun özünü oluşturan inşai sistemden bağımsız düşünülemez. Mimarlık aynı zamanda teknolojinin arkasındaki en önemli itici güçlerden birini oluşturur. Bir ülkede gerek mimarlık gerekse teknolojinin birbirlerine bağlı gelişimi o ortamda yaratıcı, yenilikçi, deneysel ve alternatif projelere sağlanan olanaklarla doğru orantılıdır. Türkiye’de gerçek anlamda araştırma projelerine yönelik talebin azlığı mimarlık ve 53 teknoloji ilişkisinde yaratıcı ve özgün çözümleri kısıtlamakta, Türkiye mimarlık ortamını ikinci elden üretim ortamına dönüştürmektedir. Yaşamı Çekici Hale Getiren Alternatif Yaşam Modelleri Bugünün dünyası bir yandan iletişim toplumu öte yandan tüketim toplumu gibi isimlerle anılmaktadır. Bu kültürel durum içinde “hızlanan zaman anlayışı” kaçınılmaz ve olumlu bir olgu olarak sunulmakta, yaşamın anlamı etkinlik ve tüketim yoğunluğuna indirgenmektedir. Ancak özellikle eleştirel kültürün geliştiği ortamlarda bu düşünce mesafe ile karşılanmakta alternatif yaşam modelleri örneğin “yavaş kentler” işlevselleştirilmeye çalışılmaktadır. Benzer biçimde çevre duyarlılığı ve enerji verimliliği kavramları kaçınılmaz olarak yükselen değerlerdir. Tüketim toplumu kültürü başka pek çok konuda olduğu gibi çevre konusunu da indirgeyici bir çerçevede ele almakta, “yeşil yapı” 54 kavramı yere ve yöne saygılı bir tasarım duyarlılığı kavramı olmaktan çok enerji verimliliği teknolojileri ile yüklenmiş yapı kavramına indirgenmektedir. Çevre ile uyumlu yapı her şeyden önce bağlamsal veriler öne alınarak tasarlanmış, içinde olduğu iklim, kültür, tarih, topoğrafya, yer ve yöne duyarlı yapı demektir. Bugün Türkiye’de geçerli olan ve özellikle başta TOKİ olmak üzere devlet eliyle sürdürülen “tip proje” anlayışı bu duyarlılığı dışlamakta, iklim, kültür ve coğrafya farklarını gözetmeyen biçimde aynı yapıları farklı bölgelerde uygulanmasına neden olmaktadır. Türkiye özgün ve çevreye uyumlu bir mimarlık birikimi oluşturmak için her şeyden önce “tip yapı” yapma alışkanlığını terk etmelidir. Kentlerimiz Dönüşüm Sürecinde Mimari Anlayış Türkiye kentsel dönüşüm süreci içinde önemli bir şans yakalamıştır. Bir yandan sağlıksız yapılaşma yenilenirken öte yandan sorunlu kentsel alanların yeniden ele alınması, plansız ve eklektik gelişmiş alanların kentsel önceliklere göre düzenlemesi, bu anlamda yetersiz olan altyapının yenilenmesi olanağı doğmuştur. Ancak bugüne kadar gerçekleşen uygulamalar yapı ve parsel odaklı olarak gelişmekte, rant ve yoğunluk artışı ile ekonomik elverişlilik kazanan alanlarda yapılar daha yüksek ve yoğun yapılarla yer değiştirmekte, daha büyük ölçekli planlama şansı göz ardı edilmektedir. Bu indirgemeci yaklaşım mimarların yoğunluk artışına yönelik talepleri öne almak zorunda kalması ile sonuçlanmakta, kentsel öncelikler ikinci planda kalmaktadır. Kentsel dönüşümün yapı ölçeği ile sınırlı olmayan bir şans olarak işlevselleştirilmesi ancak daha büyük alanların bütüncül ve kentsel önceliklerle ele alınması ile olanaklı olacaktır. Burada bir başka önemli konu mahalle ölçeğinin ve mahalle bazlı belleğin tahribata uğraması, insanların yakın çevresi ile yabancılaşmasıdır. Dönüşüm bölgelerindeki yapıların içe dönük korunaklı siteler olarak ele alınmak yerine mahalle ölçeğinin sürdürülebilir olmasına katkı sağlayan bir dil ve program içinde ele alınması gerekir. Benzer biçimde korunması gereken yapılar sadece tescilli yapılarla sınırlı tutulmamalı, kent ve mahalle belleğinde yeri ve anısı olan yapı ve mekanlar korunmalı, kent belleğinin kendisi bir koruma çerçevesi olarak değerlendirilmelidir. Grubumuzun Önemli Projeleri Celal Abdi Güzer ve Onbirkırkbir Mimarlık Grubu tarafından tasarlanan ve 2014 yılı içinde tamamlanan Ankara Zafer Koleji Yerleşkesi özellikle çağdaş bir okul yerleşkesi için model oluşturması ve farklı işlev ve büyüklükleri bir araya getiren kentsel bir yapı olması nedeni ile önemli. Burada bu yapıdan bahsedebiliriz. Ankara’nın gelişim aksı olan batı ekseni üzerinde Eskişehir yoluna paralel olarak konumlanan ve yaklaşık 38.000 m2 kapalı alana sahip eğitim kompleksi arazi formuna referansla lineer bir atrium etrafında şekilleniyor. Atrium eğitim blokları ve kafeterya, spor salonu, kapalı yüzme havuzu ve toplantı salonları gibi ortak kullanım alanlarını birleştiren bir iç sokak olarak değerlendiriliyor. Merdivenler, köprüler ve galeri boşlukları ile yapı içindeki dolaşımın ve dinamizmin algılandığı bir sosyal iletişim ve etkinlik alanı olarak işlev kazanıyor. Arazi topografyasının potansiyelini ışık alan ve dış mekana açılan bir zemin altı kullanımı oluşturacak şekilde yorumluyor, tören alanı dış mekandaki araziyi tutan bir etkinlik amfisi ile birlikte ele alınıyor. Profesyonel sahne sanatları gösterilerine uygun planlanan büyük performans ve etkinlik oditoryumu malzeme ve form ile vurgulanan bir hacim olarak ana kitleye eklemleniyor. Yapının mimari dilini oluşturan renkli cam cephe ile ana kitlede dinamik ve davetkar bir etki hedefleniyor. Farklı eğitim kademelerini barındıran eğitim blokları arasında dış mekan oyun ve teneffüs avluları yer alıyor. Buz pateni sahası, kapalı ve açık yüzme havuzları, spor ve beden eğitimi salonları, çok amaçlı salonlar ve öğrenci kulüp odaları gibi sosyal donatılarla zenginleşen eğitim kompleksinde sunulan ortak kullanımlı iç mekan ve dış mekan alternatifleri ile öğrencilerin iletişim ve etkileşim içinde olmaları öngörülüyor. Proje, yoğunluğunu yeşil ve açık alanlar lehine kullanan, bir okul yapısı için çok önemli olan ortak yaşam alanlarını ve sosyal alanları olabildiğince arttırmaya çalışan bu anlamda yapım ve işletme verimliliğinin ötesinde insan verimliliğini öne alan bir proje olarak gerçekleştirilmiştir. 55 DOSYA Kerem YAZGAN Mimar Begüm YAZGAN Mimar 56 İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ Sanat ve Teknoloji Birbirini Bütünleyen Oluşumlardır Şehrin, nasıl yapılaşacağı belirli bir kesimin tekelinde olmamalı, konunun uzmanları ile hazırlanan bir sistem tasarımıyla şekillenmelidir. Şehirlerimizin özgün bir şekilde gelecek kuşaklara bırakılması için şehir bölge planlama prensiplerinin öncelikli olarak yer aldığı bir sistem planlaması yapmak gerekir. Bir sistem planlaması çerçevesinde biraraya gelecek olan planlamacılar, mimarlar, tasarımcılar, restorasyon uzmanları, belediyeden uzmanlar, finansörler, ekologlar, yazılım uzmanları gibi çeşitli disiplinden uzman kişiler, planlamanın hangi aşamasında ve nasıl yer alacaklarına dair kapsamlı bir program hazırlanmasına yardımcı olmalıdırlar. Şehirde hangi bölgenin hangi planlama çerçevesi içinde Aselsan Rehis Gölbaşı Kampüs Tema İstanbul Showroom Ankara Arena Mimari yapıları bir sanat ürünü olarak düşünürsek, günümüz teknolojilerini kullanarak ortaya çıkması zaten kaçınılmaz bir durumdur ONS İncek Residences yapılaşacağına bu program çerçevesinde karar verilmeli ve bu çerçeveden çıkılmamalıdır. Şehrin nasıl yapılaşacağı belirli bir kesimin tekelinde olmamalı, konunun uzmanları ile hazırlanan bir sistem tasarımıyla şehir şekillenmelidir. sayesinde ortaya çıkmaktadır. Mimari yapıları bir sanat ürünü olarak düşünürsek, günümüz teknolojilerini kullanarak ortaya çıkması zaten kaçınılmaz bir durumdur. Mirasın Gelecek Kuşaklara Aktarılması Zaman tasarrufu sağlayan ve çevreye uyumlu mimari yapılar için teknolojiden daha çok yardım almak gerekiyor. Zaman tasarrufu sağlayan yapılar için öncelikle yapıyı mimari açıdan iyi kurgulamak gerekir. İkinci olarak elektronik kontrol panelleri aracılığıyla yapıdaki elektro-mekanik sistemleri yönetmek gerekir. Çevreye duyarlı mimari ürünler için yapıyı yine mimari açıdan iyi kurgulamanın yanısıra teknoloji yardımıyla yapının tamamen geri dönüşmesini sağlamak gerekir. Atık suyu yeniden dönüştüren, güneş enerjisinden yararlanan elektromekanik sistemlerin kullanılması gerekmektedir. Yapıyı oluşturan Mimarlar tasarlayacakları yapıyı bir tasarım anlayışı çerçevesinde değerlendirirler. Bu tasarım anlayışı mimarın yaşadığı sosyo kültürel çevreyi de yansıtır. Bu yansıtmanın niteliği çok önemlidir. Bu anlamda mimarlara görevler düşmektedir. Mimaride Sanat ve Teknoloji Dengesi Sanat ve teknoloji, birbirinden bağımsız var olamayan ve birbirini bütünleyen oluşumlardır. Günümüzde sanatı icra etmek için kullanılan araçların çoğu teknoloji Çevreyle Uyumlu Mimari Yapılar 57 Volkswagen Arena elemanların, zehirli kimyasallardan arındırılmış olan, insan sağlığına ve çevreye duyarlı elemanlardan seçilmesi gerekir. Kentlerde Dönüşüm Süreci Kentlerin dönüşüm sürecinde sistemci bir anlayış benimsemek gerekiyor. Şehri oluşturan tüm öğelerin bütünleyici bir sistem oluşturularak birbirleriyle ilişkilenmesi gerekir. Şehrin planlama aşamasında çeşitli disiplinler bir araya gelerek birbirleriyle ilişkilenmeli ve bir sistemler bütünü ortaya koyabilmelidir. Her duruma bu bütün açısından yaklaşılmalı ve 58 ilişkilenmelerin düzenli yürümesi sağlanmalıdır. Şehrin yönetimi ve işletmesi sırasında da aynı prensip bozulmamalıdır. Şehrin mimari, altyapı, mekanik, elektrik ve ekolojik sistemlerinin doğru bir biçimde çalışması, gelecek kuşaklara yaşanabilir bir çevre bırakmak için çok önemlidir. Mimarların da bu sistemler bütününün iyi çalışmasını ve sürdürülebilirliğini sağlaması gerekmektedir. Mimar Esnek Bir Sistemin Tasarımcısı Biz tüm tasarımlarımıza belirli bir anlayış çerçevesinde yaklaşmaktayız. Kısaca “dizaynografi” olarak adlandırdığımız, tasarım sürecini oluşturan eylemler ve üretim biçimlerinin araştırılması anlamına gelen bir kavram üzerinden projelerimizi gerçekleştirmekteyiz. Bu projeler, başlangıçta verilen programın üzerine, tasarımın programının yazılması ve binanın plan çözümleri - imajından önce “ilişki tasarımının” yapılması, üretimi yönlendiren, referanslandıran eylemler aracılığıyla ilişkinin tarifi ve sürecin organizasyonu sonucu oluşmuş projelerdir. Öncelikle dizaynı oluşturan elemanların arasında diyagramlarla spesifik “ilişkiler” kurulur. Bu elemanların yönlendiricileri de eylemlerdir; her eleman, kendi fonksiyonel, teknik, taleplere, ölçülere bağlı, gereklilikleri doğrultusunda şekillendirilirken, ilişkiler bunları birbirine bağlar. Farklı parçalar, sınıflandırma-gruplama, yanyana getirme, boyutlandırma, döndürme, kaydırma, meşhur etme, parçası kılma, katmanlaştırma, katlama, birleştirme, çakıştırma, fona atma, fonu çoğaltma, kesiştirme, tamamlama, bölme, sarmalama, çerçeveleme, büzülme, genleşme, vb. eylemlerle ilişkilendirilir. Bu ilişkiler aynı zamanda bütünü kurgulamak ve süreçte yönlendirmek içindir. Diyagramla kurulan ilişki modülatördür, süreçteki genleşmelerin, büzülmelerin ortak paydası gibi hareket eder. İlişkilerin eylemler aracılığıyla tasarımı manüel (mimarın eline bağlı olan) dünyayı parçalar, farklı referans sistemleri kurar. Biz bu araştırma alanını “mimarlıkta dizaynografi” (designography of architecture) olarak adlandırıyoruz. “Mimarlıkta dizaynografi”, sinematografi, koreografi'dekine benzer, eylemler aracılığıyla tasarım üretimi kurgulandırılmasına dair ilişkilerin ve yapıya ve mekana doğru giden yolun üretim biçim ve sistematiklerinin oluşturulması ile ilgili araştırma alanıdır. Hedef, müzikteki kadans ve crescendolar gibi mimari tasarımın üretme eyleminin içinden doğan bilginin araştırılması, mimari tasarımın kendine özgü crescendolarının geliştirilmesi, bu bilginin mimari kültür birikimi ve çevresel faktörlerle desteklenerek proje bazında değerlendirilmesi ve uygulanması ve tüm tasarım, üretim ve inşa süreçlerinde paylaşılabilir, net ilişkilendirilmiş, esnek, özgürleştirici, sistematik ve berrak mimari proje süreçlerinden geçerek yapıların oluşturulmasıdır. Burada yayınlanan projelerdeki deneyimimize göre, süreçte takip edilen referanslar sistematiği aynı zamanda, işverenden, mühendislere ve inşaatı yapan ustaya kadar etkisini hissettirmektedir. Mimarın tüm süreçte baskın rol oynadığı yapı tasarımı anlayışlarından farklı olarak mimar burada esnek bir sistemin tasarımcısıdır. 59 DOSYA İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ Kendi Dünyamızı Zenginleştiremediğimiz Gibi, Kentlerimizi de Zenginleştiremedik Kerem PİKER Mimar İçinde yaşadığımız kentleri tepeden inme kararların ötesinde bütün toplumun refahını düşünerek nasıl kurgulayabiliriz? İçinde yaşadığımız şehirlerin özgün bir şekilde korunması, bugünün değil maalesef dünün konusuydu. Son bir kaç on yıldır, fazla üzerine düşünmeden, sadece inşa ettik. İnşa ederkenki hoyratlığımız, yalnız eskiye dair değil, bugüne dair de değerli ne varsa, neredeyse hepsini yok etti. Bugün içinde yaşadığımız şehirler birbirinin neredeyse aynı. Hayatlarımız gibi; kendi dünyamızı zenginleştiremediğimiz gibi, kentlerimizi de zenginleştiremedik. O yüzden bugün sosyal hayatımızda da, kentsel yaşantımızda da büyük bir yoksunluk çekiyoruz. O yoksunluk içerisinde bizim için anlamlı olan tek özgün şey, geçmişten günümüze her nasılsa kalıvermiş bir kaç parça eski eser oluyor. O eski olan eserin de ne olduğuna dair ne bir merak duyuyoruz, ne de onun hakkında bir fikir üretiyoruz. Onu, her gün gördüğümüz şeylerden biraz başka türlü olduğu için seviyoruz, hepsi hepsi o. Oysa farkında değiliz, esas olarak sorunumuz geçmişte ürettiklerimizi muhafaza edememekle sınırlı değil; öyle olsaydı elimizde kalan o bir kaç parça eski yapının içerisinde pekala yaşantımızı sürdürür giderdik. Daha önemli olan, bugün bizler için 60 birbirimizin ayağına basmadan, kentsel konforumuzu ve yaşam kalitemizi arttıracak çözümleri nasıl gerçekleştireceğimiz. Herkes için nasıl mimarlık üreteceğiz? İçinde yaşadığımız kentleri tepeden inme kararların ötesinde bütün toplumun refahını düşünerek nasıl kurgulayabiliriz? Yaşam kültürümüzü zenginleştirmek için nasıl müdahaleler yapacağız? Eğer bu soruların yanıtlarını birlikte üretebilirsek, o zaman zaten miras bırakabilecek bir kent kültürü üretmişiz demektir. Yapılar ve yapanlar bu kültürün izlerini sürecektir. Mimari Mirasın Gelecek Kuşaklara Aktarılması Mimarların rolünün toplumun diğer bireylerinden çok farklı olduğunu düşünmüyorum; hepimizin üzerine çokça görev düşüyor. Hayati Tabanlıoğlu’nun Atatürk Kültür Merkezi binasını ele alalım, yüzyılın en önemli mimari yapısı değildir AKM, ancak kentin hafızasında yer etmiş, önemli toplumsal olayların sahnesi olmuş, kentli için işaret bir yapı haline gelmiş ve bu anlamda kent kültürünün önemli bir parçası olmuş bir yapıdır. Bu yönleriyle mimari özellikleri bir yana çoktan kültür varlığı olmuş ve kendi kültürünü oluşturmuş bir yapıdır. Dolayısıyla, benim için sözgelimi AKM’nin korunması veya yıkılması, mimari bir konu olmaktan öte kent yaşantısının sürekliliğine ve kentsel hafızaya ilişkin bir konudur, zira bu yapı salt mimarlık kültürünün değil, artık İstanbul kent kültürünün bir parçasıdır. Bu gibi yapıları kentli ya sever ve sahiplenir, yaşantısının bir parçası haline getirir, bu yapıların önünde yamacında içerisinde yöresinde vakit geçirir veyahut benimsemez ve dışlar, neredeyse yok sayar. AKM bu tür bir eşiği geçmiş ve kentin bir parçası olmuş bir yapıdır; bunu mimarlar değil bu kentin sakinleri sağlamıştır. Mimar tek başına acizdir. Mimaride sanat ve teknoloji unsurunun dengesi nasıl olmalı? Bunun için genel bir söz söylemek zor, ancak denilebilir ki, her mimari proje için başka pek çok unsurla birlikte sanatın, sanatçıların yahut teknoloji ürünü gereçlerin ve yapım tekniklerindeki gelişmelerin farklı oranlarda katkıları olabiliyor. Bu hem konuyla, hem de projenin o günkü koşulları ile çok yakından ilişkili olduğundan, formüle etmek çok olası değil. “Yeni yaşam anlayışı, zamanı çok daha önemli hale getiriyor. Yaşamı daha çekici hale getiren ve zaman tasarrufu sağlayan ve çevreyle uyumlu mimari yapılar nasıl olmalıdır?” konusuna gelince… Bu soru ancak yanıtını gördüğünüz zaman işte böyle olmalı diyebildiğiniz türden bir soru. Çok uzaklara gitmeden bugünlerde meslektaşlarımın ürettiği bir kaç yapıdan örnek verebilirim rahatlıkla: Şanal Mimarlık’ın İstanbul Şişhane’de tasarladığı katlı otopark, alışılmış otopark şemasının bir adım ötesine geçmeyi becerebilen, iddialı kolon kiriş açıklığı sayesinde park etmeyi çok kolaylaştıran ve böylelikle size zaman tasarrufu sağlayan, bir otopark yapısı olmasına karşın katlar arasındaki ilişkileri doğru kurmuş ve bulunduğu çevreye doğru kot ilişkileri ile oturduğu için son derece uyumlu tasarlanmış bir yapı. Superpool Mimarlık’ın İstanbul Fındıklı’da mevcut bir yapının giriş katında düşük bir bütçeyle gerçekleştirdiği olabildiğince sade ve bir o kadar da cazip Studio-X galerisi, önemli bir etkinlik mekanı olarak varlığını sürdürüyor. Ahmet Alataş’ın yine İstanbul Galata’daki İpera 25 yapısı çevreyle uyum konusunu yeniden sorgulamamızı sağlarken, yapım tekniklerinin olanaklarını ustaca kullanarak yeni ve çok çekici bir yaşam vadediyor. EAA-Emre Arolat Architects’in İstanbul Eyüp Belediyesi için tasarladığı ve içerisinde bir nikah salonunun da yer aldığı kültür merkezi, kıyı ile yol ilişkisini yeniden tarifleyen bir topografya yapı olarak ön plana çıkıyor ve bir kamu binasının başka türlü tasarlandığında aslında ne türden imkanlar doğurabileceğinin ipuçlarını taşıyor. Örnekler çoğaltılabilir. Projelerimizde zihinsel yatırım ve emek harcıyoruz Ölçeği veya konusu ne olursa olsun bütün projeler için hatırı sayılır bir zihinsel yatırım ve emek harcıyoruz, dolayısıyla gerçekleşsin ya da gerçekleşmesin işlerimizin birini diğerinden değerli saymak, en azından benim için, çok güç. Ancak inşa ettiğimiz ilk yapı olduğu için elbette Gündüz Mühendislik ve Sarıyıldız İnşaat için tasarladığımız Ataşehir ofis yapısı biraz farklı bir yerde duruyor. Her mimari proje için başka pek çok unsurla birlikte sanatın, sanatçıların yahut teknoloji ürünü gereçlerin ve yapım tekniklerindeki gelişmelerin farklı oranlarda katkıları olabiliyor. Bildiğiniz üzere bugünlerde finans merkezi olarak yeniden tariflenen Ataşehir’in yeni iş merkezinden uzakta, bölgenin kısmen “organik” olarak gelişen ofis alanında yer alan Ataşehir-1 projesi, orta ölçekli bir ofis yapısı. Bulunduğu fiziksel çevrenin en azından önümüzdeki on yıl boyunca inşa edilmeye devam edeceği gerçeğini sessizce kabul eden proje, bulunduğu fiziksel çevre ile arasına aldığı yarı geçirgen cephe sisteminin arkasında, olabildiğince çıplak bir yapı olarak kendisini var ediyor. Bu çıplaklık ya da açık seçiklik, sadece yapısal elemanlar için değil, aynı zamanda plan kurgusu için de anlamlı; zira plan şeması servis veren ve servis alan alanların birbirinden ayrıştığı net kullanım alanlarına ve tariflerine sahip bir iç düzenleme üzerine temelleniyor. Servis veren alanlar ile servis alan alanlar arasındaki geometri ve büyüklük farkı ise, ara alanların açık bahçeler halinde düzenlenmesine ve ikincil cephe sisteminin arkasında kurulan iç dünyanın “neşelenmesine” olanak sağlıyor. 61 DOSYA İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ Mimari Tasarımda Refleks Gözdenur DEMİR Yüksek Mimar Mimarın bir yapının o zaman ve yer için gerekli olup olmadığını anlama süreci ile ilgili doğal bir refleks geliştirmesi gerekir. Kent bileşenlerinin durumlar, kararlar, koşullar sonucu oluştuğunu bilmek ya da düşünmek kadar bana heyecan veren bir şey yok. Mimarlığın görünen yüzünden çok görünmeyen katmanları da bir çok bilgi taşıyor ve oluşan çevreyi anlamak ve daha sonrası için karar almak için danışabileceğiniz eşsiz bir değer olarak duruyor. Kentleri oluşturan hücrelere, yani hepsi bir insan ürünü olan yapı hücrelerine mimar olarak nasıl yaklaşmalı, kendi küçük ölçekleri dışında bu hücreler ile kent arasında nasıl ilişkiler kurmalı, bu bağlamda mimarın sorumluluğu nelerdir, bir mimar olarak bunları yorumlamaya çalışacağım. Mimarın karşılaşabileceği problem, X yapısını Y arsasına inşa etmek gibi önceden kararlaştırılmış bir süreç de olabilir, problemi üretme süreci de olabilir. İki problem birbirinden oldukça farklı olup, analize ihtiyaç duyan süreçler üretirler. Birinci tur bir problemde mimar yapının tasarımına kolaylıkla yoğunlaşabileceği gibi, 62 şanslıysak verilen fonksiyonla ilgili bir tartışma içine de girebilir. Diğer problem ise mimarın süreç üzerindeki sorumluluğunu buram buram hissettiğimiz bir süreçtir. Mimar, tasarım sürecine uzak gibi gözükse de analiz sürecini tasarlamaya başlar ve yapıyı da tasarlamaya başlamış olur. Mimarın bu analiz surecinde kurgulayacağı dil, yapının yer ve zaman kimliğini oluşturacak olan temelinden bile daha sağlam olabilecek bir duruş ve fikir oluşturur. Bu analiz tasarımı sürecinde mimarın sormasını beklediğim ilk soru, bu yapıyı neden yapması gerektiğidir. 1966 yılında Architectural Design adlı Dergide yayımlanmış makalesine İngiliz mimar Cedric Price şöyle demiştir: ‘..The architect/planner must exercise all his expertise, on being asked for artifactual conditioning, on the relevance of or necessity for doing anything at all. (the best technical advice may be that rather than build a house your client should leave his wife.)’ Değerli mimarın da belirttiği gibi, mimarın bir yapının o zaman ve yer için gerekli olup canlandırabilir. Bu açıdan pilot bölge ile ilgili her türlü tekil çalışma yani; forum, rapor, analiz, haber, blog okuma ve yorumlama ve etkileşim ile gerçekleştirilebilecek, bölgenin yetkili ve yerel ağızlarından alınabilecek bilgililer, mimarı bu hissi yaşamaya daha çok yaklaştırır. Anlama ve analiz süreçlerinin kent ölçeklerine göre karmaşıklık düzeyleri farklılaşabilir. olmadığını anlama süreci ile ilgili doğal bir refleks geliştirmesi gerekir. Anlama ve analiz süreçlerinin kent ölçeklerine göre karmaşıklık düzeyleri farklılaşabilir. Anlaşılmak istenen kent ölçeği; tarihsel bağlam, politika, teknoloji, ekoloji, ekonomi, demongrafi, alt yapı, iklim, kentsel program, turizm, mimari tipolojiler, v.b. bir çok konuda tarihsel akıştan elde edilebilecek bilgiler ile mimara zengin bir içerik sağlayacaktır. Üstelik farklı konulardaki bağlantılar ve paralellikler de, bakış açısını yapı programı ve tekniğiyle sınırlandırmış mimar için oldukça öğretici olacaktır. Analiz edilecek ölçek küçüldükçe, ‘oralı olmak’ önem kazanmaya başlar. Mimar, analiz edilen pilot bölgeyi, bir analist, bir mimar ya da başka bir kimlik ile soyutlamak yerine; bölge ile ilgili edinilmiş bilgiler ile, bölgenin bir sakini olma duygusunu Mimarın anlama sürecinde, başka mimarların yaklaşımlarını da araştırması faydalı olabilir. Bizzat bölgede çalışmış, çalışmayı düşünmüş mimarları ya da fikir paralelliği yakaladığımız yerel ve uluslararası mimarların duruşlarını, bakış açılarını, yaptıklarını, yapmak istediklerini, yaklaşımlarını anlamaya çalışmak da mimara hem yalnız olmama hissi hem de meydan okuma hissi verebilir. Bu araştırma, anlama ve analiz sürecinde mimar farkında olarak veya olmayarak aslında yapıyı tasarlamaya başlamış olur. İlişkiler verileriyle, kararlar sebepleriyle netleşmeye başlar. Yapının kentin değişik ölçekleri ile ne ile ilişkilerde olduğu açıktır. İleride oluşacak irili ufaklı soruların cevapları için konuyu özümsemiş bir mimar vardır artık. Elbette bahsettiğim yaklaşımlardaki anlama süreçleri ve de analizler mimarın kendi ilgi alanları ile seçilecek ya da elenecek, tecrübeleri ile değer kazanacak ya da kaybedecektir. Yapı henüz ortada yokken bile kurulan ilişkilerle bir üsluba kavuşmuştur. Bu yaklaşımım yapıların ne olduğuyla ilgili değil, nasıl ortaya çıktığı ile ilgilidir. Mimar tarafından özümsenip o kent için, o yer ve zaman için özelleşmiş olması ile ilgilidir. Yoksa zaman; ilerledikçe, o yapının mevcut durumu ile ilgili kararı verecektir ve bunu bile analiz etmek güzeldir. 63 DOSYA Prof. Dr. Nuray ÖZASLAN Anadolu Üniversitesi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölümü Başkanı Çağın yerel ve küresel koşullarının farkında olan ve bunlara insani değerleri öne çıkaracak, çevre sorunlarına duyarlı çözümler üretebilen, mesleğin evrensel yeterliliklerine sahip mimarlar yetiştirmeyi hedefliyoruz. 64 İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ Mimarlık Eğitiminin Geleceği İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli yapı ve mekanları doğal, kültürel, ekonomik ve tarihsel değer ve koşullarla ilişkili olarak tasarlama ve inşa etme işi olarak tanımlayabileceğimiz mimarlık, uygarlık tarihi ile eşzamanlı gelişen kadim bir meslek ve bilgi alanıdır. Mimarlık, insanın bireysel ve toplumsal gereksinimlerine entelektüel ve eleştirel nitelikleri, teknik ve sanatsal özellikleri ile yaratıcı çözümler üretmelidir. Konuttan kent ölçeğine kadar, tarihsel olarak mimarlık tarafından inşa edilen fiziksel-mekânsal yaşam alanlarımızın yenilenmesi ve sürdürülebilirliği de bu mesleğin bilgi ve uygulama alanında bulunmaktadır. Her çağın koşulları içinde mimarlık mesleğinin toplumsal bağlamda farklı bir konumu olduğu bilinmektedir. Günümüzde de mimarlığın ve mimarların içinde yaşanılan tarihsel koşulardan etkilendiği açıkça görülmektedir. Ekonomik parametrenin en önemli değer haline geldiği postmodern çağda mimari ürünlerin bu durumu yansıttığı görülmektedir. Önemli bir rant alanı olarak kentin yeniden ve yeniden inşa ediliyor olması mimarlığın küresel ekonomik ve siyasi güçlerin müdahale alanı olması ile sonuçlanmaktadır. Bu bağlamda mimarlık bir yandan salt bir ekonomik değere indirgenirken bir yandan da çevre sorunlarına duyarlı, kültürel mirasın sürdürülebilirliği ve sürekliliğini savunan değerleri öne çıkaran önermeleri ile tarihsel bir ikilik deneyimlemektedir. Çevre Sorunlarına Duyarlı Çözümler Uygulama alanındaki bu durum mimarlık eğitimini de etkilemektedir. Anadolu Üniversitesi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölümü çağın yerel ve küresel koşullarının farkında olan ve bunlara insani değerleri öne çıkaracak, çevre sorunlarına duyarlı çözümler üretebilen, mesleğin evrensel yeterliliklerine sahip mimarlar yetiştirmeyi hedeflemiştir. Öğrenciler ile birebir ilişkide olmayı gerektiren mimarlık eğitiminde konusunda uzman, yetkin akademik kadro eğitimin kalitesi ve yeterliliği açısından son derece önemlidir. Bunun yanı sıra üniversitenin Anadolu Üniversitesi Mimarlık bölümü, yetkin ve yeterli akademik kadrosu ile üniversitenin sahip olduğu olanakları ve bir dünya üniversitesi olma vizyonunu doğru değerlendiren bir anlayışa sahip bulunuyor. olanakları, eğitim anlayışı ve vizyonu eğitim kalitesini etkileyen çok önemli bir faktördür. Bölümümüz, yetkin ve yeterli akademik kadrosu ile üniversitenin sahip olduğu olanakları ve bir dünya üniversitesi olma vizyonunu doğru değerlendiren bir anlayışa sahiptir. Bölümümüz, Mimarlık Akreditasyon Kurulu (MİAK) tarafından ilk akredite olan program olup 2014 yılından itibaren 6 yıl akredite edilmiştir. Üniversitemizin tüm ulusal üniversiteler içinde lider olduğu uluslararası ilişkiler açısından bölümümüz öğrencilere önemli fırsatlar ve olanaklar sağlamaktadır. Erasmus öğrenci değişim programı ve Erasmus staj programı ile her yıl öğrencilerimizin önemli bir kısmı Avrupa’daki mimarlık okullarını ve bürolarını deneyimleme şansı bulmaktadır. Erasmus öğretim üyesi değişim programı da bölümümüz tarafından etkin olarak kullanılmaktadır. Her yıl yapılan çok sayıdaki etkinlik ile öğrencilerimizin müfredatın dışında kalan konular hakkında bilgi sahibi olmasının yanı sıra konuşmacı olarak davet ettiğimiz ve sergisini konuk ettiğimiz tecrübeli mimarlar ile tanışmaları sağlanmaktadır. Mimari tasarım stüdyolarında ve diğer derslerde öğrencilerin çevre, kent, kentsel dönüşüm ve kültürel miras konularının tartışılabileceği çalışmalar yapılmakta olup bu konulara dikkat çekilerek lisansüstü eğitimlerini yurt dışı ya da yurt içinde bu konularda sürdürmeleri teşvik edilmektedir. Akredite Edilmiş Okuldan Mezun Olmak Ancak, ülkemizde mimarlık eğitiminin uluslararası standartlara uygun ve sürdürülebilir bir kaliteye sahip olması için akredite edilmiş bir okuldan mezun olmanın bir zorunluluk olmasının yanı sıra mesleğe kabul koşullarının mutlaka yenilenmesi gerekmektedir. 100’e yakın mimarlık okulunda sürdürülen eğitimin genel olarak niteliği tartışmalıdır. Farklı kalitelerde mimarlık eğitimi alan mimarların 4 yıllık okuldan mezun olduktan sonra aynı yetkinlik ve yeterlilikte kabul edilip mesleki uygulama alanında eşit hak, sorumluluk ve yetkilere sahip olması çok ciddi bir sorundur ve ivedilikle çözülmesi gerekmektedir. Bu sorun çözülmeden eğitim kurumlarındaki sorunların giderilmesi mümkün görülmemektedir. İnsanın fiziksel çevresinin inşasından sorumlu bir mesleğin eğitimi ve uygulama alanı bir bütünlük olarak kabul edilmelidir. Ancak bu uyum sağlandıktan sonra kentsel dönüşüm, kültürel mirasın korunması, çevre sorunlarına duyarlı tasarım yaklaşımları, insan ve çevre gibi varoluşun asli unsurlarını esas alan çözümler üretebilen mimarlar çoğalabilir. 65 DOSYA Yrd. Doç. Dr. Nezih AYSEL Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Bölüm Başkan Yardımcısı Bölümümüzün Misyonu, günümüzün değişen koşullarında, özünü ve kimliğini koruyarak, çağdaş mimarlık eğitimi alanında ulusal ve uluslararası platformdaki varlığımızı sürdürmektir. İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ Sorgulayan, Tartışan, Araştıran Bir Öğrenci Profiline Sahibiz. Ülkemizin mimarlık eğitimi tarihinde köklü geçmişiyle özel bir konumu ve önemi olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü, geçmişinden günümüze sürdürdüğü eğitim anlayışıyla ülkemiz mimarlığının düşünce ve uygulama alanında özgün değerlerinin yaratılmasında, sorgulanmasında ve nesillere aktarılmasında öncüdür. Özgün ve çağdaş mimari tasarım ve uygulamaları gerçekleştirebilmek için bilimsel ve teknolojik gelişmelere dayanan bilgi ve becerilerle donatılmış, mimarlığın aynı zamanda bir sanat dalı olduğunun bilincine sahip, yaratıcı, geleneksel ve kültürel değerlere, kimliklere saygılı, mimarlığın kamu yararına, kültürel ve doğal değerleri koruyarak sürdürülmesi gerekliliğine inanan mimarlar yetiştirmeyi hedefler. Mimarlık bölümünün misyonu, günümüzün değişen koşullarında, özünü ve kimliğini koruyarak, çağdaş 66 mimarlık eğitimi alanında ulusal ve uluslararası platformdaki varlığını sürdürmektir. Buna bağlı olarak mimarlık eğitiminde, bilimsel ve sanatsal becerilerin karşılanması, yaratıcılığın geliştirilmesi, mimarın ve mimarlığın toplumsal ve kültürel sorumluluğunu vurgulayarak, eğitimde araştırmacı, sorgulamacı, düşünce geliştirici, öğrenen merkezli yaklaşımı benimsemektir. Geçmişinden bu yana sürdürdüğü gelenekle, özellikle bir dünya kültür kentinin ve tarihinin eğitim kurumu olarak kuram ve uygulama alanlarını sentezleyen, bireyin mesleki ve toplumsal rolünü tartışan, sürdürülebilirlik anlayışını çok yönlü ele alan felsefesini eğitime yansıtmaktır. Bölümümüz, zengin ve güçlü kadrosu ile dört yıllık lisans eğitimi ve sonrasında yüksek lisans ve doktora programları ile çağdaş ve gelişmiş eğitim olanakları sunmaktadır. Eğitim müfredatı, mesleki zorunlu derslerin yanı Verilen temel mimarlık eğitimi, mesleğin her alanında çalışan mezunlarımızın kendilerini geliştirmeleri için yeterli altyapıya sahip olmalarını hedefler. günümüze uzanan ve sürdürülen sanat ve mimarlık alanındaki bilgi zinciri bütünlüğü ve mimarlık alanında benzeştirme programlarına karşın kuram ile birlikte uygulamalı derslerden oluşan müfredatının yanı sıra, kurumumuzun hem batılılaşma döneminin hem de cumhuriyet modernleşmesinin, mimarlık alanındaki tek ve etkin aktörü olması hem ülke hem de dünya çapında özgün bir konumda olmasının nedenlerinden bazılarıdır. Tabii mezunların kurumla kurdukları bağın da bunda çok önemli rolü olduğunu unutmamak gerekir. sıra, temel eğitimi destekleyen ve öğrencilerin ilgi alanlarına yönelik olarak düzenlenmiş, kültür, sanat, teknoloji, bilişim alanlarında, toplumsal ve etik konularda çok sayıda ve çeşitlilikte seçmeli dersleri içermektedir. Mezun Mimarlara Lisansüstü Program Fırsatı Yurdun her bölgesinden gelen, ne istediğinin bilincinde, soran-sorgulayan, tartışan ve araştıran bir öğrenci profiline sahibiz. Bu, kurumun şanslı yanlarından biri, çünkü mimarlık eğitimi özellikle atölye derslerinde çift taraflı olarak yürütülür, öğrenci de hocayı ve diğer arkadaşlarını düşünmeye ve çalışmaya sevk eder, duruma göre 'öğreten' olur. Atölyelerde karşılaştığımız öğrenciler mesleğin bir üyesi olarak görebileceğimiz olgunluk ve değerdedir. Üniversitemizin konumu, bölümün bir Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin parçası olması, kurulduğu günden Mimarlık bölümü, araştırma ve uygulama merkezleri, teknoloji laboratuvarları, tasarım atölyeleri, ulusal ve uluslararası atölye çalışması etkinlikleri, Erasmus değişim programı olanakları, sanat ve tasarım sergileri, bilimsel ve mesleki toplantıları ile öğrencilerin gelişimine katkı sağlayacak paylaşımlı akademik ve mesleki ortam yaratmayı hedeflemektedir. Verilen temel mimarlık eğitimi, mesleğin her alanında çalışan mezunlarımızın kendilerini geliştirmeleri için yeterli altyapıya sahip olmalarını hedefler. Alanında uzmanlaşmak ve kendini geliştirmek isteyen mezun mimarlar için ise farklı disiplinlerde açılan lisansüstü programlar ve araştırma programları önemli bir fırsat oluşturur. Gerek atölyelerde gerek teorik derslerde, profesyoneller aktif katılımcı olarak yer alırlar. Bu sistem, güncel meslek pratiğine ilişkin tartışmaları ve meseleleri eğitim ortamına taşır. Öğrencilerin ileride meslektaşları olacak profesyonellerle mimarlığın güncel konularını paylaşma sürecinde, mesleki bilgi ve görgüleri güçlenmesi amaçlanmaktadır. Bu önemli kazanımın yanı sıra üniversite, eğitimci-uygulamacı-üretici birlikteliğini sağlamaya olanak vermektedir. Mimarlık ortamı ve eğitimi açısından önemli olduğunu düşündüğüm bir konuya dikkat çekmek isterim. Geçtiğimiz yıl itibarıyla, yaklaşık yüz civarında mimarlık bölümünde yirmi binin üzerinde mimarlık öğrencisi kayıtlı idi. Yalnızca bu yılın toplam kontenjanı altı bin civarında. Bu sayılar bir yandan önemli bir potansiyelin, gücün varlığına işaret ediyor, diğer yandan da okullara ve eğitimcilere büyük bir sorumluluk yüklüyor. Mesleğe her yıl ortalama beşaltı bin genç katılıyor. Aldıkları eğitim özünde aynı temel bilgi ve değerleri içeriyor görünmesine karşın kurumların kadro ve olanakları açısından çok farklı niteliklerde olmaları ise kaçınılmaz bir sonuç. Mimarlık eğitiminin özelliği olan bire bir, yüz yüze eğitim sistemi ve mesleğin çok disiplinli yapısı, kurumların kadrolarının da yetkin ve yeter sayıda olmasını zorunlu kılıyor. 67 DOSYA İNŞAATA HAYAT VEREN ÇİZGİ: MİMARİ Yrd. Doç. Dr. Ayça TOKUÇ Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Bölümü Başkan Yardımcısı Ege’nin En Köklü Mimarlık Fakültesi: Dokuz Eylül Mimarlık Bölümü Kentlerimizin dönüşüm sürecinde oluşturulacak yapıların niceliğinin yanında niteliğinin de ön planda gözetilmesi gerekmektedir. Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Bölümü akademik kadrosu, eğitim müfredatı ve öğrenci profili ile ülkemizin önde gelen fakültelerinden birisidir. Ege’deki en eski ve köklü Mimarlık Bölümü olarak öğrencilerine verdiği teorik ve uygulamalı müfredatı uzun süre denenmiştir ve güncel konulara göre revize edilmektedir. Gerek öğretim üyeleri gerekse öğrencileri tasarım yarışmalarında görülür başarılar kazanmaktadır. Ayrıca mezunlarımızdan gelen yapı uygulamalarında bir adım ileri oldukları geri dönüşleri gelmektedir. Mezunlarımız kariyerlerine atılmadan önce gerek yurt içi gerekse yurt dışı uygulamalara katılım sağlamaları ve iş hayatına 68 yönelik kontaklar kurmaları konusunda cesaretlendirilmektedir. İş hayatındaki mezunlarımızın konuşmaları, sektör firmalarının derslerimize katılmaları, yaz dönemi özellikle şantiye ve büro stajları ile kurulan iletişimlerin daha ileri noktalara taşınmasında öğretim üyelerimiz öğrencilerimize yardımcı olmaktadır. Ülkemizde kentlerimiz yeniden inşa edilirken, dönüşüm sürecinde oluşturulacak yapıların niceliğinin yanında niteliğinin de ön planda gözetilmesi gerekmektedir. Burada tek elden çıkmış bir mimari yapı yerine mimarların daha aktif rol üstlenebileceği bir ortam yaratılması arzusundayız. 69 TOPLANTI 168. Geleneksel Toplantı YOL-İŞ İNTES Ortaklığı ile Gerçekleşti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik: Bazı teşvik uygulamaları getireceğiz. Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası'nın (İNTES) Geleneksel Toplantısı 23 Eylül 2014 Salı akşamı Ankara Swiss Otel’de yapıldı. Türkiye YOL-İŞ Sendikası'nın ev sahipliğinde gerçekleşen “Çalışma Hayatındaki Son Gelişmeler” konulu toplantının onur konuğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik oldu. Bakan Çelik, İNTES ile YOL-İŞ Sendikası’nın ortaklaşa düzenlediği 168. Geleneksel Toplantı'da yaptığı konuşmada, iş kazalarıyla ilgili, "Hassasiyet ve farkındalığı oluşmuş işadamı ile oluşmamış işadamı arasında fark olması gerekiyor. Dolayısıyla bazı teşvik uygulamaları getireceğiz" dedi. 70 Bakan Çelik, Soma faciası ve asansör kazasına değindi, ''Karşımıza çıkan tablo, Türkiye’de iş kazaları devam ediyor. Bu kazaların devam ettiği, bu fotoğrafların gazetelerin manşetlerini süslediği bir ülke, kalkınmış bir ülke olamaz. Kimseyi inandıramazsınız. Bundan çıkmamız gerekiyor'' diye konuştu. Çelik, Türkiye'nin ve çalışma hayatının yoğun bir gündemi olduğunu belirterek, bölgedeki olaylar, küresel ekonomideki durağanlığa rağmen, Türkiye'nin başarılarına başarı kattığını söyledi. Türkiye'de 2002 yılından bu yana, İş Kanunu'ndan Sosyal Güvenlik Reformuna, genel sağlık sigortası düzenlemesinden, istihdam üzerindeki yükleri azaltan pakete kadar, çalışma hayatında çok önemli adımlar atıldığını anlatan Çelik, çalışma hayatındaki örgütlenmenin önemine değindi. Tahripkar sendikacılığın modasının geçtiğini Türkiye'nin ücret sendikacılığını, tahripkar sendikacılık anlayışını mutlak suretle artık geride bırakması gerektiğini vurgulayan Çelik, işçiyle işvereni artık birbirinden ayırmanın mümkün olmadığını uzlaşmaya, diyaloğa dayalı bir sendikacılık anlayışının, yalnız ücreti değil, ücretin yanında başka hakları da konuşabilen bir sendikacılık anlayışının mutlaka oturması gerektiğini ifade etti. Asgari ücretin bir koruma ücreti olduğunu, geçim ücreti olmadığını ifade eden Çelik, asgari ücreti bir geçim ücretine dönüştürme anlayışının kabul edilebilir bir anlayış olmadığının altını çizdi. Müteahhitlikte destan yazıldığını AB standartlarında bir İş Sağlığı Güvenliği Yasası çıkardıklarını anlatan Çelik, kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkını getirdiklerini söyledi. “İnsanı Merkez Aldık” Hiçbir maddi kazancın insan hayatından daha değerli olmadığını vurgulayan Çelik, kendilerinin insanı merkezi alan, merkeze oturtan programlar yaptıklarını, ancak yaşanan olaylara bakıldığında bazı alanlarda bunun gerçekleşmemesinin üzüntüsünü yaşadıklarını ifade etti. 2012 yılında İş Sağlığı Güvenliği Yasası'nın yürürlüğe girdiğini hatırlatan Çelik, son dönemde medyada sıkça söz edilen 167 ve 176 sayılı İLO sözleşmelerinin Bakanlar Kurulu olarak imzalarının tamamlandığını, Ekim ayıyla birlikte Meclise geleceğini söyledi. Kalkınmış Ülke Olmanın Kıstası İş sağlığı ve güvenliği konusunda yasanın gerekli mevzuat düzenlemelerinin olduğunu, her türlü önlemlerin alındığını anlatan Çelik, maden faciasının meydana geldiği yerde yasayla iş güvenliği uzmanları ve Maden Kanunu'na göre, maden mühendisini bulundurmayı getirdiklerini ifade ederek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yapı denetim firmasından, makine mühendisleri odası, Blim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na kadar işin her alanında sorumlular olduğunu, ancak karşımıza çıkan tabloda kazaya baktığımızda, bu kazaların devam ettiğini aktararak “Türkiye'de bu kazaların devam ettiği, bu fotoğrafların gazetelerin manşetlerini süslediği bir ülke, kalkınmış bir ülke olamaz. Kimseyi inandıramazsınız. Bundan çıkmamız gerekiyor. Eksiklik nerede? Eksiklik, az önce başkanlarım konuşuyorlar. Efendim yahu bir günah keçisi aranıyorsa buyurun Çalışma Bakanlığı. Hiç mahsuru yok, ben bundan gocunmam. Ben işimi en iyi şekilde yapmanın mücadelesini veriyorum. Eksiğini gediği bırakmama konusunda gecemizi gündüzümü harcıyoruz. Fakat sen kömürde 1,5 milyon ton üretecekken, eğer yılda 3 milyon ton üretirsen, hesabı vereceksin. Yok böyle bir şey. Sen asansörü kurup, binayı kat kat yükseltiyorsan, eyvallah, eline sağlık, yüreğine sağlık. Binalar yüksek, ülkemiz de yükselsin ama bunu yükseltirken, asansörü yükseltirken 50 liralık durdurucuyu takamıyorsan, inşaatı yapamassan daha iyi.'' dedi. Kendilerinin farkındalığı oluşturmak için işverenlerin önünü açacaklarını anlatan Çelik, cezanın da müfettişin de yasanın amacının da farkındalığı oluşturmak olduğunu söyleyerek. iş sağlığı güvenliği konusunun sadece kanuni bir konu değil, insani ve vicdani bir sorumluluk olduğunun bilinmesi gerektiğine işaret etti. İş Sağlığı Güvenliği Öncelikli Çelik, ''Vicdan mı, cüzdan mı? Mal mı, Can mı? Böyle mukayeseleri doğru bulmuyorum. Tabii ki can. Tabii ki önce vicdan. Bu konuları da tartışma, 71 belirten Koloğlu, “Bu örnek sosyal diyalogun en önemli kanıtı, Türkiye Eğitim Şantiyesi’dir.” dedi. mukayese konusu şeklinde ele almanın doğru olmayacağını düşünüyorum'' dedi. İş sağlığı güvenliğine harcanan her kuruşun işyerinin itibarını artıracağını, aynı zamanda çalışanların istikbaline de yatırım olacağını ifade eden Çelik, güvenli bir ortamda hem işçinin hem de işverenin kazanacağını söyledi. Koloğlu: İNTES MYM yılda 500 bin kişiye kadar sınav yapabilecek yer kapasitesine sahip. 72 Türkiye Eğitim Şantiyesi’nin 2003 yılında Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından temelinin atıldığını ve açılışın da 2004 yılında yine kendileri tarafından yapıldığını belirten Koloğlu, sektörün tüm meslek gruplarında eğitim ve sınavların yapılabildiği TES’in şu anda ayda 10.000 kişi, yılda 120.000 kişiye kadar sınav yapabilme kapasitesine sahip Türkiye’nin örnek tesisi olduğunu söyledi. Koloğlu, “İNTES MYM yılda 500 bin kişiye kadar sınav yapabilecek yer kapasitesine sahiptir.”dedi. Son dönemde birbiri ardına yaşanan iş kazalarından büyük üzüntü duyduklarını kaydeden Koloğlu, “Umarız ki bu tür kazalar, böylesi büyük olayların yaşanmaması için uyarı niteliği taşır. Herkes gereken dersi alır.” diye konuştu. TES: “Sosyal Diyaloğun Önemli Bir Örneğidir” İş sağlığı ve güvenliğinin Türkiye’nin önem vermesi gereken konuların başında geldiğini, inşaat sektörünün, dünyanın hemen her yerinde en çok ölümlü iş kazasının görüldüğü sektör olduğunu vurgulayan Koloğlu, iş kazalarının azaltılması için toplumsal bilincin yaygınlaşmasının gerektiğini söyledi. Koloğlu, bu amaçla İNTES, Bakanlık ve YOL-İŞ Sendikası ile ülke genelinde Güvenliği İnşa Edelim kampanyasını gerçekleştirildiğini belirterek “ Sayın Çelik’in liderliği ve Bakanlığımızın teknik koordinasyonunda yeni etkinliklere ve çalışmalara hazır olduğumuzu belirtmek isterim.” dedi. İNTES Başkanı Celal Koloğlu, toplantının açılışında yaptığı konuşmaya, Türkiye YOLİŞ Sendikası'na toplantının ev sahipliğini üstlenmelerinden dolayı teşekkür ederek başladı. İNTES ile YOL-İŞ Sendikası arasında gerçekleştirilen çalışmaların örnek teşkil edecek düzeyde olduğunu Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği konusuyla ilgili yasal alt yapının yeterli olduğunu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik’in gayretlerini takdirle karşıladıklarını, mevzuatta getirilen düzenlemelerin işyerlerinde barışçıl, sağlıklı ve güvenli çalışma ortamını İşverenlerin mevzuatın gerekli kıldığı tedbirleri almakla, çalışanların ise tedbirlere harfiyen uymakla yükümlü olduğuna dikkati çeken Çelik, ''Şimdi bu önümüzdeki düzenlemelerde ceza geliyor ama teşvik de getiriyoruz. Bu konuda hassasiyet ve farkındalığı oluşmuş işadamı ile oluşmamış işadamı arasında fark olması gerekiyor. Dolayısıyla bazı teşvik uygulamalarını önümüzdeki düzenlemeyle getireceğiz'' dedi. tesis edecek düzeyde olduğunu belirten Koloğlu, “En önemli gelişmelerden birisi Bakanlığımızın cezalandırmak yerine iletişimi, işbirliği ve diyaloğu yani çalışma barışı tesis edecek bir yaklaşımı esas almasıdır. Artık denetimler sadece denetim olmaktan çıkmış, işyerini, işçiyi ve işvereni eğitim noktasına getirecek düzeye gelmiştir.”dedi. Mesleki Yeterlilikler Sistemi Çalışma hayatındaki sorunların çözümünde önemli gelişmeler yaşandığını belirten Koloğlu, artık ülkede yetkin ve mesleki yeterlilik belgeli işgücünden söz edildiğini söyledi. Koloğlu, mesleki yeterlilik belgeli usta çalıştırılması zorunluluğuna doğru gidildiğini, kanunların, mesleki eğitim aldığını belgeleyemeyenlerin çalıştırılamayacağına hükmettikleri aktararak yakın zamanda hiçbir işçinin belgesiz çalıştırılamayacağı bir döneme girileceğini vurguladı. 2015 yılından itibaren sahada yeterliliği tespit edilmemiş ve belgesiz hiçbir işçi kalmayacağını ifade eden Koloğlu, bu sürecin işleyişinin teminatı olarak Mesleki Yeterlilik Kurumu'nun faaliyetlerine hızla devam ettiğini ifade ederek “Mesleki yeterlilik sistemi kapsamında gerçekleştirilen çalışmalar mesleki yeterlilik belgeleri ile taçlandırılmalıdır.” dedi. İNTES MYM’nin İşlevi İNTES’in inşaat sektöründe belgelendirme amacına hizmet vermek üzere 2010 yılında İNTES Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezini kurduğunu, bu kuruluşun inşaat sektöründe ‘Mesleki Yeterlilik Belgesi’ veren ilk yetkili kurum olduğunu anlatan Başkan Koloğlu, “İNTES MYM 05 Ocak 2012 tarihinde TÜRKAK tarafından, 19 Ocak 2012 tarihinde ise Mesleki Yeterlilik Kurumu’nca sınav ve belgelendirme yapmak üzere yetkilendirildiğini ve yürütülen çalışmalar sonucunda “İNTES MYM’nin 18 meslekte akredite olan bir kurum haline geldiğini ifade etti. Koloğlu Türkiye Eğitim Şantiyesi ile on yılda çok önemli tecrübeler edinildiğini aktararak deneyimli ve alanında uzman kadroların Türkiye’nin ve dünyanın her köşesinde sınav yapma kabiliyetine sahip bulunduğunu belirtti. İNTES MYM için şantiyenin bulunduğu her yerin bir sınav merkezi olduğunu belirten Koloğlu, Türkiye Eğitim Şantiyesi’nin yanı sıra bir yılda; Adana ve Mersin’de 30.000, Adapazarı ve Sakarya’da 30.000, İstanbul (Gebze) ve Bolu’da 75.000, Sivas, Kahramanmaraş ve Ağrı’da 25.000 kişiye 73 sınav ve belgelendirme yapabilecek sürekli sınav merkezlerinin mevcut olduğunu, İstanbul, Elazığ, Malatya, Erzurum, Trabzon, Diyarbakır gibi illerdeki şantiyeler ve yurt dışındaki şantiyelerin de geçici sınav merkezi olarak kullanılabildiğini anlattı ve “Netice itibari ile İNTES MYM yılda toplam 500.000 kişiye kadar sınav yapabilecek yer kapasitesine sahiptir.” dedi. Koloğlu konuya ilişkin sözlerine şöyle devam etti. “Bu sistem desteklenir ise hizmete hazırız. İNTES MYM olarak kısa vadede inşaat sektöründe yoğun olarak talep gören tüm mesleklerde akredite belge vermeyi hedefliyoruz.” dedi. Koloğlu sistemin sürdürülebilirliği ve kalitesi için Mesleki Yeterlilik Belgesi vermek üzere yetkilendirilecek ve akredite edilecek kuruluşların belirli seviyelerdeki kuruluşlardan seçilmesi ve bu kuruluşların sıkı denetimlere tabii tutulması gerekmekte olduğuna vurgu yaparak “Gerek TÜRKAK ve gerekse MYK yetkilileri çalışmalarımızı en ince ayrıntılarına kadar inceliyorlar ve varsa eksikliklerimizi tespit ediyorlar. Merdiven altı eğitimlerin ardından gelecek tehlikelere ve merdiven altı belgelendirmeye engel olunmalıdır. Mesleki Yeterlilik Sistemi devlet, işçi, işveren tüm tarafların sosyal sorumluluğudur.” dedi. İNTES üyelerinin kayıtlı işverenler olarak tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, 74 Sosyal Güvenlik Kurumu nezdinde teşvik edici uygulamalar yapılmasının etkili olacağını belirten Başkan Koloğlu, her yıl vergi rekortmenleri sıralaması açıklandığı gibi, en fazla sigorta primi ödeyen işverenlerin isimlerinin kamuoyuna açıklanması ve ödüllendirilmesi önerisinde bulundu. Koloğlu, “Diğer yandan, sıfır iş kazası olan işletmeler için özel teşvikler getirilmesinin bu konudaki disiplini artıracağını düşünmekteyiz.” dedi. Ağar “Tes’in Gelişmiş Pek Çok Ülkede Bile Örneği Yoktur” YOL-İŞ Başkanı Ramazan Ağar, toplantıda yaptığı konuşmaya İNTES'in işbirliğinde kurulan Türkiye Eğitim Şantiyesi’nin önemini belirtmesinden dolayı Koloğlu’na teşekkür ederek başladı, “Türkiye Eğitim Şantiyesi işçi ve işveren kuruluşları arasındaki sosyal ortaklığın çok güzel bir örneğini oluşturmaktadır.”dedi. TES’in gelişmiş pek çok ülkede dahi örneği bulunmayan bir mesleki eğitim kurumu olduğunu belirten Ağar, inşaat sektöründe üretimin vazgeçilmez bir parçası olan işgücünün eğitimine desteğin YOL-İŞ açısından bir övünç kaynağı olduğunu söyledi. Ağar, şöyle konuştu: “Sendikamız uzun yıllardır Türkiye'nin önde gelen İNTES'e bağlı özel sektör inşaat işyerlerinde de örgütlenmiştir. YOL-İŞ bu firmalarla ve genellikle de üyesi oldukları İNTES ile 40 yıldır toplu sözleşmeler bağıtlamış, üretim süreçlerinin iş barışı içinde en iyi şekilde sonuçlandırılmasına katkı sağlamıştır. Sendikamız faaliyetini sürdürdüğü geçmiş elli yılda olduğu gibi, bugün de giderek geliştirdiği bu bilinçle hareket etmekte, örgütlendiği işyerlerinde taraf olmanın ötesinde kendisini üretim sürecinin bir parçası ve ortağı olarak görmekte, sosyal diyalogu işyerlerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde ilk ve asıl araç olarak benimsemektedir. YOL-İŞ hiçbir zaman işveren olmazsa işyerinin ve istihdamın diğer deyişle işçinin olmayacağını göz ardı etmemiştir.” dedi. İnşaat sektörünün, iş kazalarının en çok yaşandığı sektörlerden üçüncüsü olduğunu Aktaran Ağar, ölümlü iş kazalarında sektörün ilk sırada yer aldığını, her gün inşaat işyerlerinde meydana gelen iş kazalarında 2-3 işçinin yaşamını yitirdiğini aktararak “Soma’da, İstanbul’da ve duyulmayan başka yerlerde meydana gelen iş kazalarında yaşamlarını yitiren işçi kardeşlerime Allahtan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum.” dedi. Bakan Çelik’e Teşekkür Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliğinin korunmasına ilişkin yasal alt yapının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca en iyi şekilde, hem ülke koşullarına, hem de Avrupa Birliği müktesebatına uygun şekilde yeniden düzenlendiğini belirterek Bakan Çelik’e teşekkür eden Ağar, şunları söyledi: “İşçilerde iş sağlığı ve güvenliği bilincinin oluşturulmasında takdir edersiniz ki, işçi sendikalarına büyük görevler düşmektedir. İncelendiğinde görüleceği üzere işçilerin örgütlü oldukları işyerlerinde iş kazaları çok daha az görülmektedir. Zira, işçilerin eğitilmesi sendikaların başlıca görevleri arasındadır. YOL-İŞ Sendikası da bu bilinçle hareket etmektedir. Örgütlü olduğu işyerlerinde yapılan işler ağır ve tehlikeli olmasına karşın iş kazası oranları düşüktür. Bu nedenle örgütlendiğimiz inşaat işyerlerinde işverenlerimizin Sendikamızı taraf değil, bir çözüm ortağı olarak görmelerini bekliyor ve diliyoruz.” İşverenlere Yönelik Çağrı YOL-İŞ Başkanı Ramazan Ağar, işverenlere yönelik çağrı yaparken de şunları söyledi: “Buradan inşaat işverenlerine sesleniyorum; gelin bizleri işyerlerinizde sorun üreten bir taraf olarak değil, çözüm ortağı olarak görünüz. Geçmiş dönemde kötü örneklerden kaynaklanan yanlış algıları ortadan kaldırıp, iş gücünün güvenli ve güvenceli bir biçimde istihdamı için olduğu kadar, üretimde verimliliğin artırılması için sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kalkmasına yardımcı olunuz. Gelin güçlü bir Türkiye’nin inşası için, işyerlerinde sendikalaşmanın önünü açarak sosyal ortaklığımızı güçlendirelim.” Toplantı Bakan Faruk Çelik ve YOL-İŞ Genel Başkanı Ramazan Ağar adına Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrol Seferberliği Kampanyası kapsamında fidan dikilmesi için yapılan bağışa ilişkin sertifikaların sunulması ile sona erdi. 75 TOPLANTI 169. Geleneksel Toplantı: Enerji Bakanı Yıldız, “Ham Petrol Fiyatlarındaki Düşüş Tüketici Ülkeler İçin Fırsat.” Dedi. İNTES Başkanı Koloğlu,"İşçi sağlığı her türlü maddi varlığın üzerindedir" dedi. 76 Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası'nın (İNTES) 169. Geleneksel Toplantısı 20 Ekim 2014 Pazartesi akşamı Rixos Grand Ankara Hotel’de Çelikler Holding ev sahipliğinde yapıldı. “Enerjide Yeni Dönem” konulu toplantının onur konuğu ve konuşmacısı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız oldu. imkanlarının da kolaylaştırılacağını ifade etti, inşaat sanayicilerine “yatırım yapmaları” çağrısında bulundu. Yıldız, Türkiye'nin ilerleme ve büyümesine devam edeceğini belirterek, bu kapsamda yatırım Petrol fiyatlarındaki düşüşe ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yıldız, 118-120 dolara çıkan ham Bakan Yıldız, ham petrol varil fiyatlarındaki düşüşün, 1 yıl boyunca bu şekilde devam etmesi halinde Türkiye'nin 3,4 milyar dolar kar edeceğini vurguladı. petrol varil fiyatının şu anda 86 dolar civarında seyrettiğini belirtti. Yıldız, bu düşüşün petrolün siyasi bir araç olarak kullanılmasından kaynaklandığına dikkati çekerek, "Yerin altındayken savaş gerekçesi, yerin üstündeyken de barış gerekçesi haline gelen ham petrol ve doğalgaz şu anda bu noktalara geriledi. Üretici için bir tehdit ama bizim gibi tüketici ülkeler için de bu bir fırsattır" ifadelerini kullandı. "İşverenle işçi birbirinden ayrılmaz iki unsur" düzenlenmemiş olması bir eksikliktir" diye konuştu. Maden işçilerinin ücretleri ile ilgili düzenlemelere değinen Yıldız, "Soma'dan sonra sektörel bir ücret düzenlemesi yapıldı. ‘Maden işçilerinin ücreti 2 kat fazla olmak zorundadır’ denildi. İşçilerimizin haklarının düzenlendiği bir ortamda Kamu İhale Kurumu ve rödevans işletmeciliği vasıtasıyla iş almış olan işverenlerimizin haklarının Yıldız, konuyla ilgili önergenin, Plan Bütçe Komisyonu’ndan sonra TBMM Genel Kuruluna geldiğini söyledi. Söz konusu maddeye, genel kurulda muhalefet partilerinin itiraz ettiğini anlatan Yıldız, şunları kaydetti: "Muhalefetin itiraz konusu şuydu; biz burada işçinin haklarını düzenlemeye geldik, siz işverenin hakkını düzenlemeye geldiniz. Biz, işverenle 77 işçi birbirinden ayrılmaz, birbirini tamamlayan iki unsurdur, dedik. O yüzden birini diğerinden ayırt ederek hak düzenlemesi olmaz. İşverene yeni bir hak ihdasında bulunmayacaktık. Yalnızca, maliyetlerinden dolayı artış miktarını kendilerine tebliğ etmek için önergeyi verdik. Önerge TBMM'de çıkarıldı. Büyük bir yanlışlıktı, kendilerini ikaz ettim. Bu kapsamda Torba Yasa çıktı. Cumhurbaşkanı onayladı iki gün geçti, 4 bin 200 işçi işverenlerimiz tarafından işten çıkartıldı. Bunun uzaktan gelişi belliydi. Şimdi muhalefetten de arkadaşlar 'bu önergeyi tekrar gündeme getirebilir miyiz?' diyorlar. Tamam getireceğiz de, bu olaylar yaşanmadan önce bunları rahatlıkla yapabilmek lazımdı. Biz maden kanunuyla alakalı suyun kendi mecrasında akmasını teminen, 78 Başbakan ve Cumhurbaşkanımızla da konuştuk, bir kanun tasarımız vardı. İnşallah, önümüzdeki ay genel kurulda kanunlaşmasını hep beraber sağlamış olacağız, bu önergede içinde olmak kaydıyla bunları dikkate almış olacağız. Biz haklı veya haksız bütün taleplerin değerlendirildiği ve gerçekten bütün şeffaflığıyla cevaplandırıldığı bir ortam istiyoruz." "42 HES projesi mahkeme kararıyla iptal edildi" Mahkeme kararlarıyla iptal edilen enerji yatımlarına da değinen Yıldız, 42 HES projesinin mahkeme kararıyla iptal edildiğini kaydetti. Bunu bir şikâyet değil, tespit olarak dile getirdiğini söyleyen Yıldız, söz konusu HES projelerinin kurulu gücünün yaklaşık 1263 megavat olduğunu bildirdi. Yıldız, enerji yatırımlarındaki iptal kararlarının "makul" ve "keyfi" olanların değerlendirileceğini belirterek, "İthal kömürde 1245, yerli kömüre dayalı termik santrallerde yaklaşık 8 bin 777 megavatlık yapı, Türkiye'de bulunduğu yere, yani yer altına gömülmek isteniyor... Doğalgazda da toplam 14 bin 707 megavatlık kurulu güce sahip, 3521 megavatlık 3 santral de mahkeme kararıyla durdurulan yatırımlar arasında" diyerek sözlerini tamamladı. "İşçi sağlığı her türlü maddi varlığın üzerindedir" İNTES Başkanı Celal Koloğlu, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, maden ve inşaat sektöründeki yeni yasalara değinerek, "İşçi sağlığı ve güvenliği her türlü maddi varlığın üzerindedir. Ancak, şartlar çok zorlanırsa ortaya kayıt dışılık ve büyük sorunlar çıkacağı endişesi taşıyoruz. Yasalarımızı tabiri caizse 'vur' deyince öldürmeyen şekilde düzenlemeliyiz" dedi. Toplantının konusunun "Enerjide Yeni Dönem" olduğunu söyleyen Koloğlu, enerjide "milat" denilecek gelişmelere tanık olunduğunu ifade etti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının çabalarıyla ülkenin elektrikte Avrupa elektrik sistemiyle senkron hale geldiğini belirten Koloğlu, Türkiye'nin köprü ve merkez ülke konumunda bulunduğuna dikkati çekti. kaynağı olduğunu belirten Koloğlu, “Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyoruz. Ülkemizin birlik ve beraberliğini her şeyin üstünde tutuyoruz. Bu sağlandıktan sonra hiç kimse ülkemizin önünde duramaz. Türkiye, kalkınan ve sürekli gelişen, tutulamayan bir ülke olur.” dedi. Kalkınmanın temel dinamiklerinden birisinin enerji olduğunu belirten ve enerjiye olan talebin karşılanmasının önemine değinen Koloğlu, şunları kaydetti: “Bu talebin, düşük maliyetlerle, zamanında, sürekli karşılanabilmesi de bir o kadar önemlidir. Doğal Türkiye'nin enerji ihtiyacının yaklaşık dörtte üçünü dışarıdan sağladığını kaydeden Koloğlu, 2015 yılında enerji ithalatı için 57,3 milyar dolar, 2017'te ise yaklaşık 64 milyar dolar harcanacağı söyledi. Cari açığın bir çok makro ekonomik değişkeni tehdit ettiğini ifade eden Koloğlu, ekonomik ve verimli bir elektrik enerjisine sahip olmak için başta rüzgar, su ve güneş enerjisi gibi yerli ve yenilenebilir kaynaklarının iyi değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti. Türkiye’de yaşanan olayları üzüntü ile takip ettiklerini, bu dönemde verilen şehitlerin derin üzüntü 79 kaynaklar hızla tükenmektedir. Petrol ve doğal gaz sınırlı miktarda üretilmektedir. Aynı zamanda sürekli fiyat değişikliği yaşanmaktadır. takip edilmesi gerekmektedir. Yerli kömüre dayalı alternatif enerji santrallerimizin etkinliğinin arttırılması da önemlidir. Yerli kaynakların ekonomiye kazandırılması önemlidir. Ekonomik durgunluklar dikkate alınmazsa Türkiye’de elektrik tüketimi her yıl yüzde 10‘a yakın oranda artmaktadır. Bu nedenle yenilenebilir enerji kaynakları enerji üretiminde önemli bir alternatiftir. Hidrolik, Türkiye’nin İNTES Başkanı Koloğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının elektrik dağıtımının özelleştirmelerini başarıyla sonuçlandırdığını, özelleştirmeler ile 12.7 milyar dolar gelir elde edildiğini, böylece kamu elinde bulunan şirketlerin daha etkin ve verimli kullanılır hale geldiğini, verimlilik ve kalite artışında süreklilik sağlandığını kaydetti. Koloğlu, şunları söyledi: “Bu konuda başta Bakanımız Sayın Yıldız olmak üzere emeği geçen herkesi kutlamayı görev biliyorum. Biz bu dünyada geçiciyiz. Gelecek nesillere temiz bir çevre bırakmalıyız. Fosil yakıtlar ve petrol, dünyada kıt olan kaynaklardır. Kıt olduğu kadar çevreye de zararı büyüktür. Bu nedenle elektrikli otomotiv üretimini ve kullanımını yaygınlaştıracak teşvikler getirilmelidir.” en büyük birincil yenilenebilir enerji kaynağıdır. Hidrolik kapasitemizi sonuna kadar değerlendirmemiz gerekmektedir. Devam etmekte olan projelerin takibini yaparak hızla sonlandırılmasının sağlanması, yeni projelerin yapılabilmesi için önündeki engellerin aşılmasına yardımcı olunarak devreye alınması, lisansı verilmiş bulunan projelerin yapılmasının sağlanması için yakın 80 Çelikler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Çelik de toplantıda bir konuşma yaptı. Kuruluşundan bugüne Çelikler Holdingin çalışmalarını aktaran Çelik, dünyadaki ekonomik krize rağmen Türk inşaat sektörünün büyük başarılara imza attığını belirtti. İnşaat sektörünün Avrupa'nın ve dünyanın en modern ülkeleriyle yarışır duruma geldiğini ifade eden Çelik, başta Cumhurbaşkanı ve hükümet üyeleri olmak üzere emeği geçenlere teşekkür etti. Çelik, konuşmasında enerji sektöründe gerçekleşen yatırımların önemli olduğunu da belirtti, Bakan Yıldız’a hitaben “TANAP gibi bir projenin gerçekleşmesinde büyük başarı gösterdiniz ve yine enerji yatırımlarının desteklenmesinde vermiş olduğunuz alım garantileri ile özellikle yenilenebilir enerji ve özellikle jeotermal alanında 50 megavat olan ülkemiz üretimi bugün 1.000 megavatları zorlamaktadır. Yine döneminizde, yerli kömürden elektrik üretimine vermiş olduğunuz desteklerden dolayı size ve bütün ekibinize iş dünyası adına teşekkür ediyoruz.” dedi. Toplantı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ve Çelikler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Çelik adına Orman ve Su İşleri Bakanlığı Ağaçlandırma Genel Müdürlüğü Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrol Seferberliği Kampanyası kapsamında fidan dikilmesi için yapılan bağışa ilişkin sertifikaların sunulması ile sona erdi. 81 İNŞAAT SANAYİCİLERİ ÇALLIOĞLU İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET A.Ş. Kuruluş Tarihi 1953 Firma Yetkilileri İbrahim Şencan Onursal Başkan Mehmet Şencan İletişim Bilgileri Vatan Bulvarı, Çallıoğlu İş Merkezi 2 P.K. 25 Antalya T: (0 242) 345 28 58 F: ( 0 242) 345 75 18 info@callioglu.com.tr www.callioglu.com.tr Yönetim Kurulu Başkanı Azime Nur Aksoy Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Faruk Çevikol Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Akbaş Genel Müdür Yardımcısı 82 Faaliyet Alanları - Drenaj ve Sulama Şebekeleri - Baraj ve Hidroelektrik Santrallar - Tünel, Köprü ve Yol - Konut - Prefabrik Kanal, Kanalet Üretimi - Hazır Beton Üretimi - Prefabrike Betonarme Yapı Elemanları - Üretimi ve Montajı. 305 REZİDANS DAİRE İNŞAATI - KUNDU ANTALYA BAYRAMPAŞA KÖPRÜSÜ - İSTANBUL ANTALYA STADYUMU Gruba Dahil Firmalar ÇALLIOĞLU Beton Sanayi ve Ticaret A.Ş. ÇALLIOĞLU Prefabrik Yapı ve Ticaret A.Ş. ÇAP inşaat Sanayi ve Ticaret A. Ş İlk Üstlenilen Proje Kasım 1953 - DSİ Antalya – Ağva Deresi Islahı DÖŞEMEALTI BETON TESİSLERİ - ANTALYA 83 İNŞAAT SANAYİCİLERİ CEMİL ÖZGÜR İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET A.Ş. Kuruluş Tarihi Faaliyet Alanları 1946 - Konut, Turistik Tesisler, İş Merkezleri, Sosyal ve Kültürel Tesisler, Hastaneler, Askeri Tesisler, Sanayi Tesisleri, Fabrikalar, İdari Binalar, AVM'ler. - Yol, Otoyol, Tünel, Viyadük, Köprü, Havaalanı - Barajlar, Hidroelektrik Santraller, Sulama Sistemleri - Enerji Hatları, Depolar ve Hangarlar - Şehir Altyapısı, İçme Suyu, Boru Hattı - Hazır Harç Beton Üretimi - Sun`i ve Tabii Mermer Üretimi. Firma Yetkilileri Cemil Özgür Yönetim Kurulu Başkanı - Murahhas Aza Coşkun Özgür Yönetim Kurulu Üyesi Cahit Özgür Yönetim Kurulu Üyesi Erdoğan T. Gök Genel Müdür İletişim Bilgileri Ahlatlıbel Mah. İncek Yolu No: 1 Çankaya Ankara T: (0 312) 489 80 30 (pbx) F: (0 312) 489 30 35 - 36 info@cemilozgur.com.tr www.cemilozgur.com.tr 84 UZUNÇAYIR BARAJI - TUNCELİ ANTALYA - KORKUTELİ YOL İNŞAATI DİCLE ÜNİVERSİTESİ KOMPLEKSİ - DİYARBAKIR Gruba Dahil Firmalar, Ortak Girişimler - Özmak Makine ve Elektrik Sanayi A.Ş. - Özgür İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. - İmpaş İnşaat Malzemeleri Pazarlamave Ticaret A.Ş. - Öztuğsan Özgürler Toprak Sanayi A.Ş. - Özgürler İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. - İSTAŞ Beton Asfalt Taşımacılık İnşaat Petrol Ürünleri Maden Tarım Turizm Ticaret ve Sanayi A.Ş - PARKORMAN Enerji Üretim ve Dağıtım A.Ş. Yurt Dışı Faaliyetleri GİMART AVM VE OTEL İNŞAATI - ANKARA - Rusya Federasyonu (Sanayi Entegre Tesisleri ve Müteahhitlik Hizmetleri) - Fil Dişi Sahili Cumhuriyeti: Müteahhitlik Hizmetleri, Yol Yapım 85 İNŞAAT SANAYİCİLERİ EKO İNŞAAT VE TİCARET A.Ş. Kuruluş Tarihi Faaliyet Alanları 4 Mart 1965 Üstyapı - Turistik Tesisleri - Askeri Tesisler - Konut ve Toplu Konutlar - İş Merkezleri - Alışveriş Merkezleri - Terminal Binaları - Endüstriyel Tesisler - Çelik Yapılar Firma Yetkilileri Cengiz Köksal Yönetim Kurulu Başkanı. İbrahim N. Yaykıran Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Halim F. Balkaya Genel Müdür İletişim Bilgileri Turan Güneş Bulv. No: 84 Yıldız, 06550 Ankara T: (0 312) 409 96 00 F: ( 0 312) 409 96 10 contact@ekoinsaat.com.tr www.ekoinsaat.com.tr 86 Altyapı - Anahtar Teslimi Sivil ve Askeri Havaalanları (Aydınlatma Sistemleri ile Birlikte Beton ve Asfalt Kaplamalı Pistler / Taksiyolları / Apronlar, Yolcu ve Kargo Terminalleri, Elektronik Uçuş Kontrol Sistemleri, Hava Trafik Kontrol Kuleleri, Uçak Hangarları ve Sığınakları, Diğer İlgili İnşaat ve Elektromekanik İşleri) ATATÜRK HAVALİMANI PAT SAHALARI ONARIMI VE TEVSİİ İŞİ - Anahtar Teslimi Yol ve Otoyollar - Köprü, Tünel ve Viyadükler - Kentsel Altyapı - Akaryakıt Depolama Tesisleri - Hidroelektrik Santralleri Gruba Dahil Firmalar - PREKONS İnşaat ve Sanayi A.Ş. - ALCA Turizm İnşaat ve Tic. Ltd. Şti. - BOLSU Enerji Elektrik Üretim San. ve Tic. Ltd. Şti. - PREKONS Taah. Yat. İnş. ve Tic. A.Ş. KAHRAMANMARAŞ-NARLI-GAZİANTEP YOLU PROJESİ ÖZDEMİR İnşaat Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş. - EKO İnşaat ve Ticaret A.Ş. Adi Ortaklığı / Konya - Ereğli – Ulukışla Yolu İnşaatı YEŞİLKÖY İnşaat Adi Ortaklığı Atatürk Havalimanı Pat Sahaları Onarımı ve Tevsii İşi Yurt Dışında İlk Üstlenilen Proje Sana Havalimanı Geliştirme Projesi 1. Aşaması, YEMEN Ortak Girişimler Yurt Dışı Faaliyet Yerleri EKO İnşaat ve Ticaret A.Ş. - KHALID RAUF Pvt. Ltd. Ortak Girişimi Multan - Khanewal M4 Otoyolu - Yemen – Havalimanı Projesi - Kazakistan – Havaalanı Projesi - Bulgaristan – Otoyol Projesi - Kazakistan – Otoyol Projesi - Pakistan – Otoyol Projesi - Romanya – Otoyol Projesi ÖZDEMİR İNŞAAT ENERJİ SANAYİ VE TİCARET A.Ş. EKO İNŞAAT VE TİCARET A.Ş. ADİ ORTAKLIĞI KONYA - EREĞLİ – ULUKIŞLA YOLU İNŞAATI EKO İNŞAAT VE TİCARET A.Ş. / KARAMAN ÇEVRE YOLU PROJESİ 87 İNŞAAT SANAYİCİLERİ GÖÇAY İNŞAAT TAAHHÜT VE TİCARET A.Ş. Kuruluş Tarihi Faaliyet Alanları 1979 - Karayolları, Köprüler, Tüneller, Metro - Sulama ve Drenaj Şebekeleri - Barajlar ve Hidroelektrik Santraller - Kanalizasyon, Deşarj ve Arıtma Tesisleri - İçmesuyu ve Tasfiye Tesisleri - Uluslararası Havaalanı Proje ve İnşaatı İşleri - Toplu Konutlar - Alışveriş ve İş Merkezleri - Oteller, Kongre Merkezleri - Ticari ve Endüstriyel Yapılar Firma Yetkilileri Mustafa Göçen Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdal Eren Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Göçen Yönetim Kurulu Üyesi İletişim Bilgileri Saniye Sokak No: 6 G.O.P. 06700 Ankara T: (0 312) 447 67 88 (pbx) F: (0 312) 447 67 99 gocay@gocay.com.tr www.gocay.com.tr 88 Gruba Dahil Firmalar - GÖÇAY-ONUR Turizm İşletmecilik İnşaat Yatırım Nakliyecilik Madencilik ve Ticaret A.Ş. - GÖÇAY Taşımacılık Turizm Taahhüt Ltd.Şti. BURSA ÇEVREYOLU HİLTON DALAMAN OTELİ BURSA ÇEVREYOLU Ortak Girişimler - GÖÇAY - IC İÇTAŞ Ortak Girişimi Ağrı Ovası Yazıcı Sulaması - TÜRKİYE - GÖÇAY - GÜRİŞ Ortak Girişimi Bursa Çevre Yolu - TÜRKİYE - OTOYOL YATIRIM VE İŞLETME A.Ş. (Nurol-Özaltın-Makyol-Astaldi-YükselGöçay) Gebze-Orhangazi-İzmir (İzmit Körfez Geçişi ve Bağlantı Yolları dahil) Otoyolu Projesi - GÖÇAY-MAKYOL İş Ortaklığı Gebze-Orhangazi Kesimi (8+411-19+213) İlk Üstlenilen Proje Şehirlerarası Otobüs Terminali Aydın Belediye Başkanlığı / AYDIN 31.01.1980 – 26.08.1982 İZMİR GEBZE OTOYOLU 89 İNŞAAT SANAYİCİLERİ GÜLSAN İNŞAAT SANAYİ TURİZM NAKLİYE VE TİCARET A.Ş. Kuruluş Tarihi Faaliyet Alanları 1946 - Karayolları, Köprüler, Tüneller - Enerji Santralleri ve Toptan Elektrik Ticareti - Prefabrike Beton Yapı Elemanları - Otel, Hastane, İş Merkezi, Konut Projeleri, Sanayi Tesisleri Firma Yetkilileri Şefik Gül Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Gül Yönetim Kurulu Başkan Vekili Refik Gül Yönetim Kurulu Üyesi İletişim Bilgileri Hilal Mah. R. Tagore Cad. No: 74 Çankaya Ankara T: (0 312) 409 63 00 F: (0 312) 409 63 63 info@gulsanholding.com.tr www.gulsanholding.com.tr 90 Gruba Dahil Firmalar - Agen Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş. - Cemre Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş. - Değirmenüstü Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş. - Gülce Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş. - Güliş Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş. - Gülsan Elektrik Enerjisi Toptan Satış A.Ş. - Gülsu Enerji Üretim Tic.ve San. A.Ş. - Gülsan Yatırım Holding A.Ş. - Herav Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş. - Mar-En Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş. - Nur Elektrik Üretim Tic. ve San. A.Ş. SEFAKÖY BARAJI KİIEV - CHOP OTOYOLU GEBZE - İZMİT OTOYOLU - Pamir Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş. - Petek Enerji Üretim Tic. ve San. A.Ş. - Petpa Ak. Mad. Yağ. Pet. San. ve Tic. A.Ş. - Promarket Mut.Eş. Züc. Med. İth. İhr. Ltd. Şti. - Sur Enerji Yatırımları A.Ş. - Taçyıldız Enerji Sanayi Tiç.A.Ş. - Tekpa Bet. San. Mot. Arç. Paz. ve San. A.Ş. - Gülsan Hcg Adi Ortaklığı - Gülsan Ayhanlar Adi Ortaklığı - Doğuş Gülsan Adi Ortaklığı (Kazakistan) - Doğuş Gülsan Kömürhan Adi Ortaklığı - Çamyuva Turizm Yatırımları A.Ş. - Çamyuva Otelcilik İşletmeleri A.Ş. NİSSİBİ KÖPRÜSÜ Yurt Dışı Faaliyetleri - Sudan; Juba-Nimule Yolu 2. Kısım, Km:55+000-125+000 arası yol yapım inşaatı. (Tamamlanmıştır.) - Kenya; Works Contract for Upgrading of Merille-Marsabit Road (A2) (Kenya) yol inşaatı işi (Devam ediyor) - Ukrayna; Kiev Chop Karayolu inşaatı (Tamamlanmıştır) - Kazakistan; Almaty - Khargos Yolu İnşaatı Yapımı Lot -1, Lot - 2 (Doğuş – Gülsan Ortaklığı kapsamında devam etmektedir.) Firmanın İlk Üstlendiği Proje Malatya E - Tipi Cezaevi İnşaatı Firmanın Yurt Dışında İlk Üstlendiği Proje Afganistan: Kabil-Kandahar ve Kandahar-Herat Yolu İnşaat İşi Yapımı (Gülsan Çukurova Ortak Girişimi İle tamamlanmıştır) 91 İNŞAAT SANAYİCİLERİ GÜNAL İNŞAAT TİCARET VE SANAYİ A.Ş. Kuruluş Tarihi Faaliyet Alanları 4 Kasım 1983 - Baraj ve Hidroelektrik Santral İnşaatları - Sulama İnşaatları - İçme Suları ve Atık Su Arıtma Tesisleri - Endüstriyel Tesisler ve Fabrikalar - Turistik Tesisler - Alışveriş Merkezleri, Konut Projeleri Firma Yetkilileri Mehmet Nazif Günal Başkan Murathan Doruk Günal Başkan Yardımcısı Güven Balkan Başkan Yardımcısı Mehmet Saim Güriş Başkan Yardımcısı İlk Üstlenmiş Olduğu Proje Gölbaşı Trafo Merkezi Sosyal Tesisler İnşaatı, Ankara Türkiye Vedat Çetintaş Başkan Yardımcısı İletişim Bilgileri Uğur Mumcu Caddesi No: 88 G.O.P. Ankara T: (0 312) 436 30 00 F: ( 0 312) 436 36 17 - 437 11 01 92 Yurt Dışında İlk Üstlenmiş Olduğu Proje Gorna Oriahovitza Bölgesel Atık Su Toplama ve Arıtma Tesisi, Bulgaristan GORNA PİSSU ARITMA TESİSİ JUMEIRAH VİLLALARI KRALKIZI BARAJI VE HİDROELEKTRİK SANTRALİ Gruba Dahil Firmalar - MNG Holding A.Ş. - Mapa İnşaat ve Ticaret A.Ş. - MNG Targem Araştırma Teknoloji Geliştirme, Müşav. Proje ve İnşaat A.Ş. - MNG Esmaş Elektro Sistemler Mühendislik Sanayi ve Ticaret A.Ş. - MNG Tesisat Klima Havalandırma Isıtma Sanayi ve Ticaret A.Ş. - MNG Zemtaş Zemin ve Temel Mühendisliği İnşaat A.Ş. - MNG Turizm ve Ticaret A.Ş. - MNG Havayolları ve Taşımacılık A.Ş. - MNG Kargo Yurt İçi ve Yurt Dışı Taşımacılık A.Ş. Yurt Dışında Faaliyet Gösterilen Ülkeler ve Faaliyet Alanları - Bulgaristan: Pissu Arıtma Tesisi İnşaatı - Birleşik Arap Emirlikleri: Villalar ve Köprülü Kavşak İnşaatları - Suudi Arabistan: Sağlık Tesisleri İnşaatları ve Karayolu İnşaatları HALKBANKASI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 93 İNŞAAT SANAYİCİLERİ IC İÇTAŞ İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET A.Ş. Kuruluş Tarihi Faaliyet Alanları 16 Haziran 1969 Havalimanı , liman , marina , demiryolu , karayolu ve köprü inşaatları, baraj, enerji santralleri, akıllı binalar, iş merkezleri, turizm tesisleri, sulama sistemi inşaatları, kamu binaları, toplu konutlar, sağlık tesisleri, üniversite ve okul inşaatları, mayın temizleme işleri. Firma Yetkilileri Fırat Çeçen Yönetim Kurulu Başkanı Ruhi Yamaner Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Serhat Çeçen Yönetim Kurulu Üyesi Yıldırım Akdemir Yönetim Kurulu Üyesi Fuat Altıntop Genel Müdür - Yönetim Kurulu Üyesi İletişim Bilgileri Konur Sokak No: 58 06640 Kızılay Ankara T: (0 312) 419 29 50 F: ( 0 312) 419 86 06 info@ictas.com.tr www.ictas.com.tr 94 Gruba Dahil Firmalar - IC İBRAHİM ÇEÇEN Yatırım Holding A.Ş. - TREYSAN Prefabrik Çelik Yapılar Sanayi ve Ticaret A.Ş. - IC İçtaş Zafer Uluslararası Havalimanı Yatırım ve İşletme Anonim Şirketi - IC ANTBEL Antalya Belek Turizm A.Ş. - FRAPORT IC İÇTAŞ Havalimanı Terminal Yatırım ve İşletmeciliği A.Ş. - Fraport-IC İçtaş Havalimanı Yer Hizmetleri Anonim Şirketi - Trabzon Enerji Üretim ve Ticaret Anonim Şirketi WHSD OTOYOL PROJESİ ST. PETERSBURG RUSYA HİLTON ISTANBUL BOMONTİ PULKOWA HAVAALANI PROJESİ ST. PETERSBURG RUSYA - Bomonti Uluslararası Kongre ve Turizm Yatırımları Ticaret Anonim Şirketi - İçtur Yiyecek ve İçecek Hizmetleri Turizm Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi - IC İçtaş - Astaldi İnşaat Anonim Şirketi - ICA Astaldi-IC İçtaş WHSD İnşaat Anonim Şirketi - ICA IC İçtaş Astaldi Üçüncü Boğaz Köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu Yat. ve İşlt. A.Ş. - IC İçtaş Sakarya Karasu Limanı Yatırım ve İşletme Anonim Şirketi - Bilkent Ankara Entegre Sağlık Hizmetleri Yatırım ve İşletme Anonim Şirketi - Trakya Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi - Trakya Elektrik Perakende Satış Anonim Şirketi - IC ÇEŞME MARİNA Yatırım Turizm ve İşletmeciliği A.Ş - IC İÇMAK Makine İnşaat ve Lojistik A.Ş. - IC İÇTAŞ Elektrik Üretim A.Ş. 3. BOĞAZ KÖPRÜSÜ KUZEY MARMARA OTOYOLU PROJESİ ODAYERİ - PAŞAKÖY KESİMİ YAP - İŞLET - DEVRET MODELİ İLE YAPILMASI, İSTANBUL TÜRKİYE Ortak Girişimler - IC İÇTAŞ - GÖÇAY İş Ortaklığı - CRCC - CMC-CENGİZ - IC İÇTAŞ Konsorsiyumu - ICA IC İçtaş - Astaldi Adi Ortaklığı İlk Üstlenmiş Olduğu Proje 1969 yılında yatılı bölge okulu inşaatı Bitlis Yurt Dışında İlk Üstlenilen Proje 1991 yılında Kuveyt mayın ve savaş artığı temizleme Yurt Dışında İş Üstlenilen Ülkeler ve Faaliyet Alanları 2011 Rusya St. Petersburg Pulkovo Havaalanı Projesi 95 İNŞAAT SANAYİCİLERİ MAPA TİCARET VE SANAYİ A.Ş. Kuruluş Tarihi Faaliyet Alanları 24 Şubat 1978 - Baraj ve Hidroelektrik Santral İnşaatları - Sulama İnşaatları - İçme suları ve Atık su Arıtma Tesisleri - Otoyollar – Yollar ve Köprüler - Tüneller - Demiryolları - Boru Hatları - Endüstriyel Tesisler ve Fabrikalar - Turistik Tesisler Firma Yetkilileri Mehmet Nazif Günal Başkan Murathan Doruk Günal Başkan Yardımcısı Güven Balkan Başkan Yardımcısı Mehmet Saim Güriş Başkan Yardımcısı Vedat Çetintaş Başkan Yardımcısı İletişim Bilgileri Uğur Mumcu Caddesi No: 88 G.O.P. Ankara T: (0 312) 436 30 00 F: ( 0 312) 436 36 17 - 437 11 01 96 İlk Üstlenmiş Olduğu Proje Afşin Elbistan Termik Santralı Yardımcı Binalar İkmal İnşaatları Kahramanmaraş Türkiye Yurt Dışında İlk Üstlenmiş Olduğu Proje Kremenchug Rafinerisi Polikliniği Ukrayna KARADENİZ SAHİL YOLU SIDI LAHDJEL İÇME SUYU ARITMA TESİSİ Gruba Dahil Firmalar - MNG Holding A.Ş. - Günal İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş. - MNG Targem Araştırma Teknoloji Geliştirme, Müşav. Proje ve İnşaat A.Ş. - MNG Esmaş Elektro Sistemler Mühendislik Sanayi ve Ticaret A.Ş. - MNG Tesisat Klima Havalandırma Isıtma Sanayi ve Ticaret A.Ş. - MNG Zemtaş Zemin Ve Temel Mühendisliği İnşaat A.Ş. - MNG Turizm ve Ticaret A.Ş. - MNG Havayolları ve Taşımacılık A.Ş. - MNG Kargo Yurt İçi ve Yurt Dışı Taşımacılık A.Ş. Ortak Girişimler - MAPA - CENGİZ - LİMAK - KOLİN Yerköy - Yozgat - Sivas Demiryolu İnşaatı - MAPA - LİMAK Ras Al Khair - Hafar Al Bateen Su İletim Sistemi Suudi Arabistan CHELIFF BARAJI SOFYA ÇEVRE YOLU - MAPA - LİMAK Ras Al Khair - Riyadh Su İletim Sistemi Suudi Arabistan Yurt Dışında Faaliyet Gösterilen Ülkeler ve Faaliyet Alanları - Libya: Karayolu İnşaatları - Suudi Arabistan: Sağlık Tesisleri, Su İsale Hatları, Çelik Su Depoları ve Altyapı İnşaatları, - Cezayir: Pompa İstasyonları , Su İsale Hattı, Baraj, İçme Suyu Arıtma Tesisi İnşaatları - Azerbaycan: Uluslararası Havalimanı Terminal Binası, Uçak Bakım Hangarları ve Otel İnşaatları - Gürcistan: Otel İnşaat İşleri - Birleşik Arap Emirlikleri: Karayolu İnşaatı ve Köprülü Kavşak İnşaatları - Bulgaristan: Pissu Arıtma Tesisi İnşaatı, Karayolu İnşaatları 97 İNŞAAT SANAYİCİLERİ TEPE İNŞAAT SAN. A.Ş. Kuruluş Tarihi Faaliyet Alanları 1969 - Konutlar - Alışveriş Merkezleri - Ofis Yapıları - Sağlık Tesisleri - Eğitim Yapıları ve Yerleşkeleri - Spor ve Rekreasyon - Oteller - Askeri Tesisler - Endüstriyel Tesisler ve Santraller - Ulaşım Yapıları ve Yollar - Kentsel Altyapı - Boru Hatları - Prefabrik Yapılar Firma Yetkilileri Ali H. Kurtdarcan Yönetim Kurulu Başkanı Bahadır Güngenci Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi (CEO) Atila Kemal Oğuz Genel Müdür Ali Karaca Genel Müdür Yardımcısı (Yurt İçi İşler) Şafak Kolay Genel Müdür Yardımcısı (Yurt Dışı İşler) Mustafa Kalender Genel Müdür Yardımcısı (Mali İşler) İletişim Bilgileri Beytepe Köyü Yolu No:5 Bilkent Ankara T: (0 312) 266 58 00 (13 hat) F: ( 0 312) 266 78 38 (2 hat) info@tepeinsaat.com.tr www.tepeinsaat.com.tr 98 Gruba Dahil Firmalar - TEPE Home Mobilya ve Dekorasyon A.Ş. - TAV Havalimanları Holding A.Ş. - TAV Yatırım Holding A.Ş. - TEPE Betopan A.Ş. - TEPE Emlak A.Ş. NARLIFE KONUT PROJESİ KOZYATAĞI ANADOLU PLAZA AND PROJESİ - TEPE Savunma ve Güvenlik Sistemleri A.Ş. - TEPE Servis ve Yönetim A.Ş. - TEPE Prefabrik İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. - SPORTS International Bilkent Fitness ve Spor Merkezi A.Ş. - METEKSAN A.Ş. - BİLENERJİ A.Ş. - BİLİNTUR A.Ş. - ANKARA TEKNOLOJİ A.Ş. - İDO İstanbul Deniz Otobüsleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. İlk Üstlenmiş Olduğu Proje Bilkent Üniversitesi Yurt Binaları TAURUS BALGAT ALIŞVERİŞ MERKEZİ TRAKYA GLASS RUS ZAO FLOAT FABRİKASI Yurt Dışı Faaliyet Alanları - Arnavutluk, Ukrayna: Sağlık Yapıları ve Hastaneler - Azerbaycan: Konutlar - Rusya, Ukrayna, Kazakistan, Afganistan: Ofis Yapıları - Irak, Kazakistan: Eğitim Yapıları ve Yerleşkeleri - Mısır: Oteller - Afganistan: Askeri Tesisler - Rusya, Türkmenistan: Endüstriyel Tesisler - Hırvatistan, Bosna Hersek, İran, Irak, Azerbaycan, Çeçenistan, Afganistan: Prefabrik Yapılar - Kazakistan, Afganistan: Ulaşım Yapıları ve Yollar Yurt Dışında İlk Üstlenmiş Olduğu Proje Kremenchug Rafinerisi Polikliniği - Ukrayna 99 KÜLTÜR / SANAT Doç. Dr. Nilgün OLGUNTÜRK Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü GSTM Fakültesi Y. Doç. Dr. Elif GÜNEŞ Atılım Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Binalarda Yol Bulmada Etkin Araç Olarak Renk Form açısından, sade, dik açılarla karelere bölünmüş hayali bir ızgara etrafında organize edilen binalar, düz olmayan şemalara göre daha az problemli bulunmaktadır. 100 Renk, insanların binalarda ya da binalar arasında hareket edip yol bulmalarında güçlü bir araç olmaktadır. Binalarda ya da binalar arasında etkin yol bulmak için mekanların birbirleriyle nasıl ilişkilendiklerini anlamak ve bu mekanların organize edilmelerini sağlayan temel plan şemasını algılamak gereklidir. Bu işlemler aslında biliş ve kavrama ile ilgilidirler ve çoğu zaman iyi bir organizasyon ve plan sonucu, neredeyse içgüdüsel denebilecek bir hızla gerçekleşebilirler. Planlar fonksiyonları bakımından büyüyüp, alanlar genişledikçe, bu anlayışlar zorlaşır, dolayısıyla daha "zor" algılanan binalar oluşur. Yol bulma, tanıdık ya da yabancı çevrelerde önceden kararlaştırılmış bir yere varma işidir (1). Bu iş, karar verme ve problem çözme işlemini gerektirir (2). İnsanlar yollarını bulurken, doğru kararlar vermek için bilgiye ihtiyaç duyarlar. Kuvvetli birer iletişim aracı olan renkler yol bulmada yardımcı hale gelebilirler. Renkler yapı malzemesinden ışığa, mobilyadan sanat eserine çeşitli şekillerde etrafımızda yer alırlar. Renk, herhangi bir malzemenin temel bir bileşenidir ve bu yolla tasarımın ayrılmaz bir parçasını oluşturur. Örneğin, bir mekanın zeminini ahşap kaplama istiyorum dediğimizde, o mekanın zemin rengini belirli bir renk yelpazesinde belirlemiş oluyoruz. Ahşap örneğinde, siyahlar, beyazlar, sarımtrak ya da kırmızıya çalan kahverengiler aklımıza gelirken, özellikle boyanmadığı takdirde lacivertten pek de bahsetmiyoruzdur. Bazı malzemeler, brüt beton gibi, bize daha da sınırlı bir renk söylerler (gri). Her malzeme seçimi aslında içerisinde doğal bir renk seçimini de getirir. Bu yönüyle tüm yapılı çevre mekanları doğaları itibari ile renklidirler. Pekiyi bu renkleri, çok fonksiyonlu (hastane) ya da yüksek dolaşımlı (havaalanı) gibi bina türlerinde yol bulmada yardımcı hale getirebilir miyiz? Sorunun cevabı olumludur ve bu yazıda bunun farklı yolları irdelenmektedir. Kendimizi karmaşık mekanlarda güvende hissetmek için nerede olduğumuzu bilmeye ihtiyaç duyarız. Binalarda yol bulmayı kolaylaştırmak için yol bulmayı tasarım elemanları ile destekleriz. Bu tasarım elemanları mimari ya da bilgisel olabilirler. Bilgisel tasarım elemanları işaret levhaları, dijital bilgi panoları gibi elemanları kapsar. Mimari tasarım elemanları ise binanın planı ve röper noktalarıdır. Binanın planı bir kişinin yol bulmasında bilgi veren kaynaklardan biridir. Plan, bir yerin formu, organizasyon ve dolaşım sistemi hakkında tüm bilgileri içerir. Kullanıcı tarafından okunur bir plan, o kullanıcının yolunu bulabilmesi için kullanabileceği mekan ya da bina gruplarından oluşur. Binalardaki çeşitliliklere kullanıcılar kolay uyum sağlayamazlar. Net olarak tanımlanmış ve gruplandırılmış bir plan yol bulmaya yardımcı olur. Form açısından ise, sade, dik açılarla karelere bölünmüş hayali bir ızgara etrafında organize edilen binalar, düz olmayan şemalara göre daha az problemli bulunmaktadır. Simetri aksları, uzayan yerleşimler ve görünür yapılar (orta avlular, atriyumlar gibi) okunur çevreler sağlarlar. Kullanıcıların dolaşım sistemlerine (merdivenler, asansörler vb gibi) kesintisiz görüşlerinin sağlanması önemlidir. Mimari kompozisyonun monotonluğu, karşılaştırma noktalarının azlığı yol bulma güçlükleri yaratırken, ana yollara görüş sağlanması yol bulmayı kolaylaştırmaktadır. Renk, okunur bir plan oluşturulmasına farklı seviyelerde katkıda bulunur. Tüm binaya stratejik bir renk şeması uygulamak büyük fayda sağlayabilir. Bu, içmimarlar ya da mimarlar tarafından binanın temel plan organizasyonunu okutmaya yönelik bir renk şeması uygulanarak yapılabilir. Renk bu uygulamada formu ve mekan hissini destekleyen bir tasarım elemanı olarak yerini alır. Rengi ön plana çıkartmak renk kodlaması yapılabilen bölgeleme ile mümkündür. Bölgeleme, binayı kanatlara ya da bloklara ayırarak, planı sadeleştirmeye yöneliktir. Böylece binanın benzer bölge ve kısımları, diğerlerinden ayrılmış olur. Bölgelemenin renk ile yapılması renk kodlaması ile mümkündür. Bu uygulama, farklı bina bölgelerinde, o bölgeye ait (kodlanmış) renkleri kullanmak ile gerçekleştirilir. Renk kodlu çevrelerde bulunan insanların yol bulmada daha az hata yaptıkları gözlenmiştir(3). Bu yöntemin en zor tarafı renk kodlamasının bazen kullanıcılar tarafından anlaşılmaması olmaktadır, 101 Binalarda renk, monotonluğu kırmak, farklı mekanların ön plana çıkmasını sağlamak için kullanılır. 102 bu sebeple de uygulamanın renk konusunda bilgili içmimar ve mimarlar tarafından yapılması gerekmektedir. Renk kodlaması, en iyi olarak temel bölgelemelerde en fazla dört renk kullanılması ile uygulanmaktadır. Bu az miktardaki renk, farklılaşan formların olduğu mekanlarda kısmi olarak kullanılmalı, böylece renk, zaten farklılaşan mekanlarda bir hatırlatıcı olarak, yakın çevre ile bina arasında bir ilişki kurmalıdır. Örneğin; "Şu an otobüs durağının karşısındaki kırmızı binadayım." Bir başka başarılı kullanım ise rengi sınırlamak yoluyla olur. Kırmızı binadaki tüm koridorları kırmızıya boyamak yerine, koridor duvarlarının birini kırmızıya boyamak gibi. Renk kodlaması uygulamalarında renk, mekana egemen olmamalı, bir araç olarak görsel çevrenin önüne geçmemelidir. Röper noktaları binada bulunan belli yerler ile kuvvetle ilişkilendirilen noktasal referanslardır. Önünde süs havuzu olan toplantı salonu için süs havuzu bir röper noktasıdır. Röper noktaları mümkün olan her yönden görülebilecek şekilde stratejik olarak seçilmelidir. Bu noktalara konulan objeler insanların binalarda daha kolay dolaşmalarına ve binayı daha iyi anlamalarına yardımcı olur. Röper noktaları sadece kullanılan objenin kalite yüksekliği ile değil kullanıcının o objeyi etrafı ile ilişkilendirmesindeki başarısı ile de ölçülür. Bu objeleri kullanıcılar sıklıkla yol tarif ederken anlatırlar ve yollarını bulurken tanıdık bu objelerle karşılaşmak onların doğru yolda olduklarını teyit eder. Röper noktaları, bir yolu aklımızda canlandırırken de bize fayda sağlar. Röper noktalarına konan objeler kolay hatırlanır, kolay tanınır ve insanların onlar hakkında konuşmalarına müsaade eder. Röper noktaları görsel birer çekim yeri olarak işlev görmelidir. Görsel çekim görünür olma, şekil, renk, doku ve boyut gibi ögelerle sağlanabilir. Röper noktalarının karar verme yerlerine konmaları önemlidir; iki farklı yöne giden yolların kesişme yeri gibi. Sadece doğru yerde olmaları değil, bu yerde görünür olmaları da gereklidir. Bu kapsamda renk bize büyük fayda sağlar. Görünür olmak arka fon ile ön planda bulunan objenin gözle ayrıştırılabilmesi ile mümkün olur. Fon ile obje arasında renk farkı bunu sağlar. Fon ile obje arasında renk farkı olmaması da kamuflajı, yani görünmemeyi sağlar. Dolayısıyla renk farkı, şeyleri görünür ya da görünmez yapar. Röper noktalarının görünür olmalarını istediğimiz için obje ve fonu birbirleriyle uyumlu, birarada ahenkli ancak farklı renk kombinasyonları ile yaparız. Mekanı renk ile organize etmek, yol bulmada okul çağı çocuklarına ve yetişkinlere aynı derecede yardımcı olur(4). Yedi – Sekiz yaş okul çocuklarının katıldığı bir çalışmamızda röper noktaları olarak renkli kutuları karar verme yerlerine koyduk. Renkli röper noktaları olan yol, gri renkli (renksiz) ya da hiç röper noktası olmayan yol bulma görevlerine göre daha etkili ve olumlu olmuştur (5). Aynı çalışma, çocukların yolları üzerlerindeki ilk, ikinci ve sonuncu renkleri hatırladıklarını da ortaya koymuştur. Bu çalışmada da renkli röper noktalarının yol bulmada fayda sağladığı kanıtlanır. Ancak hatırlanma açısından dikkatli, sınırlı renk ve yer seçimi gerektiğini de vurgular. Binalarda renk, monotonluğu kırmak, farklı mekanların ön plana çıkmasını sağlamak için kullanılır. Bina içerisindeki farklı yerlerin çeşitlenen mekan hisleri ve renklerle vurgulanması bina planını kavramamıza da yardımcı olur. Renk kullanımı, özellikle renk kodlaması dikkatle uygulanmalı ve renkler sınırlı olarak kullanılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, renkler tamamen malzemeler ile ilişkilidir ve tüm malzemeler sınırlı renk seçimleriyle bize sunulur. Zaten yapılan malzeme/renk seçimlerinin dikkatli ve bilinçli yapılması binalarda yol bulmada da katkı sağlayacaktır. Kaynaklar: 1. Arthur P., Passini R. Wayfinding: People, Signs, and Architecture. McGraw-Hill Book Company, New York, 1992. 2. Passini R., Wayfinding in Architecture. Van Nostrand Reinhold, New York, 1984. 3. Evans G.W., Fellows J., Zorn M., Doty K. "Cognitive mapping and architecture," Journal of Applied Psychology, Vol. 65, No. 4, 1980, 474-478. 4. Osmann P.J., Wiedenbauer G. "The representation of landmarks and routes in children and adults: A case study in virtual environment," Journal of Environmental Psychology, Vol. 24, 2004, 347-357. 5. Helvacıoğlu E., Olguntürk N. “Colour contribution to children’s wayfinding in school environments,” Optics and Laser Technology, Vol. 43, No. 2, 2011, 410-419. 103 İGY’DEN Şantiyeden Dönüyoruz Etkinliği ile İGY ve Sektör Bir Araya Geldi İNTES Genç Yöneticiler Grubu 15 Ekim 2014 tarihinde Limak Ambassadore Otel’de "Şantiyeden Dönüyoruz III" etkinliğini düzenlediler. İGY Yönetim Kurulu Başkanı Burak Çelik ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları Emrah Yaykıran ve Emre Güray’ın ev sahipliği yaptığı etkinliğe İGY üyeleri ve İNTES üyelerinin temsilcileri, İNTES Yönetim Kurulu Üyelerinden Deha Emral, Türkiye Genç İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Üyeleri ve Ankara Genç 104 İşadamları Derneği iştirak etti. Basın mensuplarının da katıldığı etkinlikte Başkan Burak Çelik ve İGY üyeleri sektörün sorunlarını ve Türkiye'nin yanı başında yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Başkan Çelik, 2015 yılının inşaat sektörü için iyi bir yıl olacağını belirtti. Çelik, sektörün sorunlarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: "Taahhüt sektörünün en büyük kanayan yarası fiyat farkı. Diğer bir sorun ise, mevzuatlardaki eksiklikler. Tamamlanması ve kanun tasarılarına girmesi gereken konular var. Bunların başında sosyal güvenlik ve inşaat güvenliği ile ilgili konular geliyor. Bu eksiklikler İNTES ve Türkiye Müteahhitler Birliği aracığı ile hep sunuluyor. Bu eksikliklerin tamamlanması lazım. Ayrıca, dolar ve avronun istikrarlı gitmemesi, firmaların önünü görememesi, faizlerin artması, bunlar en büyük sorunlar. 2015'in özellikle inşaat sektörü için iyi bir yıl olacağını düşünüyorum. Sektörün sıkıntılarının başında ödeneklerin yetersizliği geliyor." İNTES Genç Yöneticiler Grubu Başkan Yardımcısı Emrah Yaykıran ise sektör sorunlarına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: "Karayolları müteahhitlerinin yaşadığı sıkıntıların başında ödeneklerin yetersizliği geliyor. Bir sürü ihale çıkmakta, fakat Türkiye'deki altyapı yatırımlarının alabileceği pay belli. Bunları finanse edebilecek bir bütçe olmadığı için bir 105 takım projelerin ödeneklerinde, finansmanlarında sorunlar yaşanmakta ve bunlar desteklenememekte. Yurt dışında birçok ülkede, altyapı yatırımları ihaleye çıkarken minimum yüzde 20-25 oranında tutar hazinede veya ilgili bakanlığın hesabında olmadığı zaman ihaleye çıkamıyorlar. Böyle bir uygulama maalesef Türkiye'de yok. Firmalar yeterince uzmanlaşabilmiş değil, herkes her işi yapıyor." 106 Etkinliğe katılan İGY üyelerinden Can Adiloğlu da şu değerlendirmelerde bulundu: "Sektör, dünya çapında büyük tecrübe kazanmış, birçok ülkede çalışan firmaların bulunduğu bir sektör. Ama, buna rağmen, Türk inşaat sanayii hala bir geçiş döneminde. Firmalar kendi alanlarında yeterince uzmanlaşabilmiş değiller. Herkes her işi yapıyor. Bu da çok yoğun bir rekabet oluşturuyor. İhale sistemi de aşırı rekabeti nedeniyle zarar veren rekabeti bir bakıma teşvik ediyor. Bu da hem kaliteyi düşürüyor hem de firmaları çok zorluyor. Sürece, ihale sisteminden başlanarak, daha sağlıklı, daha ayakları yere basan bir sisteme, firmaların da kaliteye, kendini geliştirebilecek bir seviyeye gelmesi gerekiyor.” Demir Çelik sektöründe faaliyet gösteren İGY üyesi Murat Güleç de faaliyet gösterdiği sektöre ilişkin değerlendirmeler yaparken, “Sektör dünyada ilk 10 içerisinde bulunuyor. 2015 yılı muhtemelen 2014 yılı ile aynı olacaktır. En azından seçimlere kadar böyle olacağını düşünüyorum. Piyasaların ancak Eylül - Ekim gibi açılacağını tahmin ediyorum. Müteahhitler ise ödenek alamamaktan ötürü büyük sıkıntı çekiyorlar.” dedi. Davetliler önümüzdeki sene de aynı etkinlikte bir araya gelmek üzere keyifli sohbetler ile geceyi sonlandırdılar. 107 HABERLER Babacan: İnşaat Hayati Bir Sektör Başkan Koloğlu ve Yönetim Kurulu’nun Başbakan Yardımcısı Babacan’ı ziyareti… 108 İNTES Yönetim Kurulu, sektörel konuları aktararak görüş alış verişinde bulunmak üzere 24 Ekim 2014 Cuma günü ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ı ziyaret etti. Toplantıda Yönetim Kurulu Başkanı Celal Koloğlu, inşaat sektörünün ekonomimizin kalkınmasını destekleyecek en önemli sektör olduğunu belirterek, Orta Vadeli Programda açıklandığı üzere, büyüme oranının %5’in altında olmasının, Koloğlu,“Aşırı düşük tekliflerin sigortalanması sistemine geçilsin” önerisinde bulundu… kalkınmayı sekteye uğratacağını düşündüklerini, bu nedenle başta sektörümüz olmak üzere bu oranın artırılması için yeni politikalar oluşturularak tüm sektörlerin yapılanmasının önemine değindi. Başkan Koloğlu, 2014 yılında da son beş yılda olduğu gibi Yurt Dışı Müteahhitlik Hizmetlerinin başarılı işler gerçekleştirmeye devam ettiğini aktararak, sektörün desteklenmesinin inşaat sanayicilerimizin en önemli beklentisi olduğunu vurguladı. Koloğlu, yurt dışında büyük ölçekli işler gerçekleştiren müteahhitlerimizin Türk işçileri ile çalışmak istediklerini, ancak maliyetlerin yüksek olması nedeniyle istihdam potansiyelinin harekete geçirilemediğini belirtti. Başkan Koloğlu, Yurt dışı Müteahhitlik Hizmetlerinin yaklaşık 1 milyar dolar olduğu yıllarda yaklaşık 50.000 Türk işçisi çalışıyorken bugün 31 milyar dolar iş hacmi ile yine 50.000 işçi çalıştığını, iş hacminin 31 kat artmasına rağmen ancak işçi sayısının aynı düzeyde kaldığını oysa şimdi Türk işçisinin yüz binlerle ifade edilmesi gerektiğini ifade etti. Başkan Koloğlu, Sosyal Güvenlik Kurumu Primlerinin Düşürülerek İşverene Teşvik Sağlanması hususuna ilişkin 6552 sayılı Torba Yasa ile 5510 sayılı Kanun’un 82’nci maddesinde değişiklik yapılarak birinci fıkrasında yer alan sigortalının günlük kazanç alt sınırının“6,5 katıdır.” ibaresine ilave olarak “ ancak sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri için 3 katıdır.” şeklinde düzenleme yapıldığını, bu uygulamanın 5510 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği 2008 tarihinden itibaren geçerli olmamasının yaşanan sorunların ve risklerin devam etmesine neden olduğunu belirterek, konuya ilişkin destek istediğini söyledi. Kamu İhalelerinde sektörün önemli konularının başında yer alan aşırı düşük teklifler sorununa ilişkin olarak Koloğlu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişiklik ile aşırı düşük teklifler için ekstra teminat mektubu istendiğini, Kamu İhale Kurumu tarafından yapılan mevzuatta yapılması düşünülen yeni bir düzenleme ile bankalar tarafından aşırı düşük tekliflerin sigortalanması sistemine geçilebileceğini, sigorta edilmeyen tekliflerin kabul edilmemesi durumunda gerçek dışı tekliflerin önüne geçilebileceğini, işin sigorta edilen fiyat üzerinden yapılmasının kamu yararına katkı sağlayacağı görüşünü dile getirdi. Başkan Koloğlu, Babacan’a ülkemizde yeni dönemde devletin birçok alandan çekilerek buraların daha etkin, daha 109 verimli çalıştırabilecek özel sektör kuruluşlarının devredildiğini, bu süreçten hem devletin hem de özel sektörün kazançlı çıktığını söyledi. Bu verimlilik sürecinin sürdürülebilirliği açısından elde edilen gelirlerin alt yapı yatırımlarına yönlendirilmesi ve alternatif finansman modelleri olan Kamu Özel Sektör Ortaklığı ile gerçekleştirilen projelerin arttırılarak desteklenmesinin önemini vurguladı. Ziyarette, Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri, Başbakan Yardımcısı Babacan’a kamu ile yapılan işlerde hak edişlerin zamanında tahsil edilememesine ilişkin sıkıntıları da aktarıp kendilerinden destek istediklerini ifade ettiler. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan görüşmede İNTES’in çok önemli işler gerçekleştiren bir Sivil Toplum Kuruluşu olarak sektörün büyümesine ve gelişimine katkı verdiğini kaydetti. Dünya genelinde güçlü ve sürdürülebilir bir büyümeye ulaşılamadığını, büyüme oranları küresel bazda kriz öncesi seviyelerin altında seyrettiğini ifade eden Babacan, küresel ekonomi politikalarının belirlendiği ana platform olan G-20 Dönem Başkanlığı'nın 2015'te Türkiye tarafından yapılmasının son derece önemli olduğunu vurguladı. 110 Yeni küresel ekonomik sistemi şekillendirecek tartışmaların Türkiye'de yapılacağını ve tüm gözlerin Türkiye'ye çevrileceğini dile getiren Babacan, Türkiye'nin tüm bu önemli etkinliklere ev sahipliği yapacağını, dünyanın en önemli 20 ekonomisini oluşturan bu yapının bir yıl boyunca hem gündem belirlemesinde hem de dünya ekonomisiyle alakalı çözümler üretilmesinin de önemli katkıları olacağını ifade etti. Babacan, ayrıca G20 Dönem Başkanlığı’nın başarılı biçimde yürütülebilmesi için kendilerinin başkanlığında bir Yönlendirme Komitesi kurulduğunu, söz konusu Komite’de Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı’ndan yetkililerin bulunduğunu ve bu kapsamda İçerik ve Lojistik komitesi olmak üzere 2 ayrı Alt Komite kurulmuş olduğu bilgisini de verdi. Başkan Koloğlu’nun 2015-2017 dönemi Orta Vadeli Mali Program’a ilişkin görüşleri üzerine Babacan, Orta Vadeli Mali Program’ın dünya ve ülkemizde konjonktürel gelişmeler dikkate alınarak, uzun bir hazırlık sürecinden sonra hazırlandığını aktarmış ve Avrupa Birliği ülkelerinin ekonomilerinin küresel ekonomik kriz sonrasında tam olarak toplarlanamadığını ifade etmiştir. 2014 büyüme rakamlarının %3,3 olarak revize edilmesinin en önemli sebeplerinden bir tanesinin ihracat pazarlarımızla ilgili beklentilerden kaynaklandığını belirten Başbakan Yardımcısı Babacan, özellikle dış ticarette ikinci büyük ihracat pazarımız olan Irak’a ihracatımızın ülkede yaşanan sıkıntılar nedeni ile aksadığını, ayrıca Avrupa’da da arzu edilen ve beklenen performanstan biraz daha düşük bir performans olabileceğine dikkat çekti. Babacan: İnşaat Hayati Bir Sektör Babacan, Rusya ve Ukrayna’da da siyasi konjonktür nedeni ile sorunlar yaşandığını belirterek bu ülkelere de ihracatta azalma olabileceğini, 2013 yılında 153 milyar dolarak olarak gerçekleşen ihracatın, 2014 yılında yaşanan bu gelişmeler nedeniyle 160 milyar dolar seviyesinde kalabileceğini aktardı. Ancak Babacan, sanayi, hizmetler, bankacılık sektörü gibi inşatta da tam rekabet şartlarının geçerli olması gerektiğini, Türkiye'nin kurallı bir piyasa ekonomisine sahip olması için fırsat eşitliği sağlanmasının şart olduğunu, şeffaflık konusuna ağırlık verilmesinin önemini de vurguladı. Sermaye piyasalarına yönelik uygulamalara da değinen Babacan, bu konuda Hükümetin şirketlerin sermaye yapılarını güçlendirecek reform niteliğindeki çalışmalara hız verdiğini, şirketlerin kredi değil sermaye ağırlıklı bilançoya sahip olmalarını teşvik edecek uygulamaların önünün açılacağını söyledi. Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesinin önemli olduğunu ifade eden Babacan, Türkiye’nin doğalgaz ithalatının yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar ile aşılabileceğini belirterek, güneş enerjisinin de önemli bir kaynak olduğunu ve ciddi bir potansiyele sahip olduğunu ifade etti. Babacan, Türk sanayisinin mutlaka daha yüksek katma değer üreten bir yapıda olması gerektiğini, ARGE ve teknolojiye ve yenilikçiye dayalı bir sanayi ile cari açığın azaltılabileceğini söyledi. Babacan, son dönemde gündemde olan inşaat sanayine ilişkin öngörülerini de aktardı. Başbakan Yardımcısı Babacan, inşaat sektörünün ülkemiz için hayati bir sektör olduğunu, sektörün Gayri Safi Milli Hasıladan yaklaşık %5 oranında pay aldığını, bu oranın gelişmiş ülkelerde %8 olduğunu, bu çerçevede inşaat sektörümüzün daha da büyüyebileceğini ifade etti. Başbakan Yardımcı Ali Babacan’a yapılan ziyarete, Yönetim Kurulu Başkanı Celal Koloğlu, Başkan Vekilleri Mustafa Demir, Gürhan Özdemir, Yönetim Kurulu Üyeleri Kemal Güleryüz, Osman Şenol, Deha Emral ve Gültekin Güvensoy katıldı. 111 HABERLER Başkan Koloğlu Yüksek Fen Kurulu Başkanı Mehmet Şahkulubey’i Ziyaret Etti Koloğlu yayımlanan birim fiyatların gerçekçi ve piyasa koşulları ile uyumlu olması gerektiğini ifade etti. 112 İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Celal Koloğlu, sektörel konuları aktararak görüş alışverişinde bulunmak üzere 28 Ekim 2014 Salı günü Yüksek Fen Kurulu Başkanı Mehmet Şahkulubey’i ziyaret etti. Başkan Koloğlu, ziyaret sırasında yaptığı konuşmada, Yüksek Fen Kurulu’nun sektördeki yeri ve önemine değinerek, Kurul tarafından her yıl yayımlanan birim fiyatlar ve analizlerin son derece önemli ve ekonominin yönlendiricisi olduğunu ifade etti. Koloğlu, yapılan ihalelerde gerek idareler gerekse istekliler tarafından hazırlanan yaklaşık maliyetler gerçeği yansıtmadığından aşırı düşük sorunu ile karşı karşıya kalındığını söyledi. Birim fiyatların değişen teknolojik şartlara ve yapım teknolojilerine uyarlanması ve özellikle makine ile yapılan işlerde bu fiyatların güncellenmesi konusunun son derece önemli olduğunu kaydeden Koloğlu, YFK’nın sektörde daha etkin bir rol oynaması gerektiğini belirtti. Yayımlanan birim fiyatların gerçekçi ve piyasa koşulları ile uyumlu olması gerektiğini vurgulayan Koloğlu, yapılacak belirlemelerde meslek gruplarına ilişkin doğru ve güncel tanımlar yapılmasının önemine değinerek bu konuda Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından yapılan çalışmalar ve meslek tanımlarının dikkate alınmasının faydalı ve sistemin bütünlüğü açısından son derece önemli olduğunu ifade etti. Koloğlu Yüksek Fen Kurulu Başkanlığına bağlı ve münhasıran birim fiyat ve rayiçleri belirleme ve güncelleme görevini üstlenecek bir dairenin kurulmasının sistemin sürdürülebilirliğine katkı sağlayacağını da belirtti. Özellikle yapılan ihalelerde işlerin yapım aşamasında sözleşmenin uygulanması konusunda idarelerden kaynaklı bir takım sorunların ortaya çıktığına işaret eden Koloğlu, bazı İdarelerin ihale yapmak konusunda yeterli tecrübeye sahip olmamasının, yükleniciler açısından sorun oluşturduğunu ve bu sorunların kimi zaman idare tarafından çözüme kavuşturulmadığını kaydetti. Koloğlu Yüksek Fen Kurulu’nun ikincil mevzuatın hazırlık aşamasında ve sözleşmeler, teknik şartnameler gibi ihale dokümanlarının belirlenmesinde etkin bir rol oynaması gerektiğini vurguladı. YFK’nın ihale dokümanlarının uygunluğu hususunda son inceleme ve onay mercii olması gerektiğini ifade eden Koloğlu, Danıştay ve Sayıştay gibi yüksek mahkemelerin Yüksek Fen Kurulu görüşlerine müracaat ettiği yargılama sürecinde Yüksek Fen Kurulu’nun görev ve sorumluluklarının artırılarak yeniden yapılandırılmasının, yaşanan sorunların ihale öncesinde çözülmesine katkı sağlayacağını da dile getirdi. Yüksek Fen Kurulu Başkanı Mehmet Şahkulubey, ihale sürecinde yaşanan sorunlar ile idareler ve yüklenicilerin sözleşmeden kaynaklanan sorunlarının YFK’ya yansıdığını, bu süreçte Kurumun daha etkin bir rol oynamasının yararlı olacağını söyledi. Şahkulubey, sektör temsilcilerinin katkıları ile bu yapının oluşturulabileceğini, bu sebeple önümüzdeki dönemde bu konunun da değerlendirilmesi amacıyla Yüksek Fen Kurulu ve İNTES Yönetim Kurulu’nun bir araya geleceği bir toplantı yapılması önerisinde bulundu. 113 HABERLER 7. İGY Zirvesi Gerçekleşti İNTES Başdanışmanı Küçük, “Riskleri önceden belirlemek ve bunların oluşmasını engellemek iş sağlığı ve güvenliğinin temel felsefesi olmalı.” dedi. 114 Kaya Grubu’nun ana sponsorluğu ve Layher İskele’nin gümüş sponsorluğunu üstlendiği 7. İGY-İş, Güvenlik, Yaşam Zirvesi 23 Ekim 2014 Perşembe günü Congresium Ankara Angora Salonları’nda gerçekleşti. Toplantının onur konuğu ve konuşmacısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik oldu. Zirveye katılan İNTES Başdanışmanı Mahmut Küçük toplantıda bir konuşma yaptı. Çalışma hayatında İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili olarak çıkarılan yasaların önemli olduğunu, uygulama, denetimler ile belirlenen kurallara uymanın tüm paydaşların yararına olduğu hususunda bilgilenme ve bilinçlenmesi ile gönülden katılımın sağlanması da önem taşıdığını belirtti. Türkiye’de ve dünyanın her yerinde en çok ölümlü ve kazalarının görüldüğü ve meslek hastalıklarına maruz kaldığı sektörlerin başında inşaat sektörünün geldiğini kaydeden Küçük, yapılan analizlerde ölümle sonuçlanan kazalar arasında insan düşmesi tipindeki kazalar ölümlü kazaların %43’ünü oluşturduğunu söyledi. İş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşmasının önemine değinen ve insan yaşamının her şeyden değerli olduğunu kaydeden Küçük şöyle konuştu: “Ülkemizin bir deprem ülkesi olması, yapılarda güvenliği ve kaliteyi zorunlu kılmakta, çalışanların güvenli ve her türlü dış etkilere karşı dayanıklı yapılar yaparken, çalışmalarını güvenli bir şekilde yerine getirmeleri hususu sektör aktör ve paydaşlarının birinci görevi olmalıdır. Bu nedenle inşaat işçilerinin eğitimden geçirilmesi, bilgi, beceri ve yetkinlik kazandırılması bunun belgelendirilmesi ve bilinç düzeyinin arttırılması son derece önem kazanmaktadır. İş kazalarının birinci önleyici tedbiri mesleğinin ehli, erbabı olan bilinçli ve nitelikli işçinin mesleğinde çalıştırılması büyük önem arz etmektedir. Bilinçli ve eğitimli olan işçi, yüksekte iskelede nasıl çalışacağını, kişisel koruyucu donanımlarının önemini, nasıl davranış içerisinde olacağını bilmektedir. Zorunlu hale getirecek yeni mevzuat çıkartmak, kural koymak uygunsuz çalışanlar için caydırıcı olmakta ise de temel mesele çalışanların koyulan kurallara inanması ve bunların içselleştirilmesinin sağlanması olup, bunun ise bir eğitim süreci sonucu elde edilmesidir.” 2008 yılında 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik kanunu çıkartıldığını, Kurumun yayınladığı meslek standardı ve ulusal yeterliği belirlenen mesleklerde adayların mesleklerinde teste tabi tutularak mesleklerini icra edebilecek bilgi, beceri ve yetkinliklere sahip olduğu belgelendirildiğini belirten Küçük, “Belgeli olarak inşaatlarda çalışanlarda bir sorun yaşanmamakta ancak mesleğinde yetkin olmayan birçok işçi sahada halen çalışmakta hem kendi hayatlarını hem de başkalarının hayatlarını tehlikeye sokmaktadırlar.” dedi. İnşaat sektörü tehlikeli ve çok tehlikeli işler içerisinde olduğu için 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gereği yapacakları işle ilgili mesleki eğitim alması zorunluluğu bulunduğunu, işverenlerin işçi alımlarında eğitimli ve belgeli olma kriterlerine uymakla yükümlü olduklarını anlatan Küçük, gerekli önlemleri alarak ve farkındalık yaratarak inşaat sahalarında yaşanan yüksekten düşme ve çeşitli kazaları önlemenin mümkün olduğunu söyledi. Küçük, İNTES’in Mesleki Yeterlik Kurumu ile imzalamış olduğu iş birliği protokolü ile “İş sağlığı Güvenliği Elemanı (İnşaat) (Seviye 4)” meslek standardı ve ulusal yeterliliğini hazırladığını, TÜRKAK’tan akreditasyon sertifikası sahibi olan İNTES Mesleki Yeterlik ve Belgelendirme Merkezi’nin 18 meslekte ulusal yeterliklere dayalı sınav ve belgelendirme yapma yetkisine sahip bulunduğunu belirtti. Mesleki riskleri önceden belirlemenin ve bunların oluşmasını engellemenin iş sağlığı ve güvenliğinin temel felsefesi olması gerektiğini belirten Küçük, “İş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesinde öncelik ise eğitimde bulunmaktadır.” diye konuştu. 115 YENİ YAYIN KİTAP Açıklamalı – İçtihatlı – Sorun Çözümlü KAMU İHALE KANUNU ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu Sadettin DOĞANYİĞİT Sayıştay Uzman Denetçisi Seçkin Yayıncılık 1040 Sayfa Sayıştay Uzman Denetçisi Sadettin Doğanyiğit, kitabın önsözünde 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun yaşayan bir efsaneye dönüştüğünü, kanun metninin Anayasa Mahkemesi iptalleri de dahil, 35 kez değişikliğe uğradığını belirtiyor. Yazar, 2014 yılının Haziran ayında yapılan köklü ikincil mevzuat değişikliklerinin pek çok yenilik içerdiğini hatırlatarak, bu konu hakkında da ayrıntılı bilgiler aktarıyor. 116 Kitapta, Kamu İhale Sisteminin kendine özgü kullanışlı sistematiği ve akıcı üslubu ile açıklanıyor. Karşılaşılabilecek sorun çözümleri bölümleri ile uygulamada karşı karşıya kalınabilecek soru ve sorunlara ışık tutarak taze yorumlar sunuluyor. Kitabın yargı kararları bölümleri ile emsal nitelikteki içtihatlar irdeliyor ve özenle oluşturulmuş güncel uyuşmazlık kararları ile KİK’in örnek olaylardaki bakış tarzı da aktarılıyor. Güncelliği korumak adına ikincil mevzuat kısmı, içindekiler kısmı ve kavramlar dizini CD ortamında kitap eki olarak veriliyor. Son derece titiz ve ayrıntılı bir çalışmanın ve emeğin ürünü olan bu kitap Kamu İhale Kanunu hakkında bilgi sahibi olmak isteyen herkes için bir kaynak kitap niteliği taşıyor. YENİ YAYIN KİTAP KAMU İHALE HUKUKU VE YAPIM İŞLERİ İHALELERİ Yusuf USLU Kamu İhale Uzmanı Salim DEMİREL Sayıştay Uzman Denetçisi Kamu İhale Hukuku ve Yapım İşleri İhaleleri isimli kitabın son değişiklikler işlenmiş ikinci baskısı yayımlandı. Kamu ihalelerine katılan firmalar gerek teklif dosyası hazırlarken, gerekse idareler tarafından gerçekleştirilen işlemler dolayısıyla bir takım sorunlarla karşılaşabiliyorlar. Bu durum kamu ihalelerine katılan inşaat şirketlerinin başvuru kaynağı olacak bir rehber kitap ihtiyacını ortaya çıkardı. Kamu İhale Uzmanı Yusuf Uslu ile Sayıştay Uzman Denetçisi Salim Demirel’in birlikte kaleme aldıkları “Kamu İhale Hukuku ve Yapım İşleri İhaleleri” adlı kitabın ikinci baskısı çıktı. Kitapta, güncel gelişmelerin getirdiği riski ortadan kaldırmak amacıyla mevzuatta yapılacak değişiklikler ilgili kısımlara işlendi. Kitapta yer alan bu kısımlara internet sitesi üzerinden (www.yusufuslu. net ve www.salimdemirel.net ) ücretsiz erişilebilmesi imkânını da okuyuculara sunuyor. Bu yönüyle kitap mevzuat değişikliklerini takiben güncellenmesi açısından bir ilk olma özelliğini taşıyor. Kitapta konular ihale sürecinin uygun akışına uygun olarak sistematik bir şekilde inceleniyor, uygulamada tereddüt doğurabilecek hususlara ilişkin açıklamalar yapılıyor. Kitapta ayrıca, emsal nitelikteki Kamu İhale Kurulu uyuşmazlık kararları, Kamu İhale Kurulu düzenleyici kararları ve Danıştay kararlarına da yer veriliyor. 117 SUMMARY File: The New Turkey, The New Life Style Turkey has been a growing country in the global crisis environment. Macroeconomic instability factors such as inflation and public deficits are now largely ceased to be a problem in the past period. Access to finance in economy has become easier, investments have significantly increased, and the competitiveness of the private sector have widely enhanced. Environment of trust and stability made Turkey attractive for foreign capital. With these developments, Turkey has become a financial center. The cause of all this success has been putting focus on developing our people. Crucial reforms are made in health, education as well as environmental awareness. Studies to sustain distribution of fair income have been carried out. In the year 2023; it is aimed that; - GDP will increase to 2 trillion dollars, - Income per capita will be raised to 25 thousand dollars, - Export will reach 500 billion dollars, unemployment rate will be reduced to 5 percent, - A single-digit inflation rate will be achieved permanently and be further reduced. Minister Mr. Ahmet Davutoğlu to form the government. The Program of the 62th Government under the Presidency of Davutoğlu has been read in the parliament and received vote of confidence by the Grand National Assembly of Turkey. While rapidly advancing towards these goals, a new Turkey will rise upon its foundations. Members of the 62th Government will be the architects of the New Turkey building up its development process. While Turkey is becoming a country developing and building prosperity, democracy has also entered into a new turning point. First of all, with the law amendments made in 2007, the public has won the right to elect his President directly himself for the first time. On August 10, 2014, our twelfth President Recep Tayyip Erdogan has been elected by the public. Our President has assigned the Prime 118 The foundations of the government program has been built in line with the 2023 goals. Our President Recep Tayyip Erdoğan, Prime Minister Ahmet Davutoğlu and the members of the 62th Government intend for a developing, human-centered Turkey. Like a social engineer; our President, Prime Minister and Council of Ministers, have prepared both the Government Program and also the Medium Term Program on this basis. Headlines From The 62th Government Program The Program of the 62th Government of the Republic of Turkey was read by Prime Minister Ahmet Davutoglu in the Parliament on September 1, 2014. The Government under the Presidency of Davutoğlu has received vote of confidence from the Grand National Assembly of Turkey. Democracy, Human Development, Livable Spaces, Environment, Strong Economy and the Pioneering Country constitute the basic outlines of the program. Acting with humanitarian development approach; our government is planning to give the first priority to the social arena so far as it is. While increasing prosperity through education, health, research and development, social security, social assistance and support; the grounds for Turkey to make a new breakthrough economically will also be strengthened. Raising its democratic standards and accomplishing its humanitarian development on an expansive foundation; our country with its qualified people and population will perform a much stronger involvement also in the processes taking place on global level. Some advises on the construction sector as the locomotive of the economy also took place in the Government Program. 119 SUMMARY In the Program, commitment is made that the volume of the overseas contracting services which was increased to 31.7 billion dollars in 2013, will reach 50 billion dollars in 2018, and that a leading market position among the least developed and developing countries will be achieved. the New Constitution, Knowledgebased Society, Local Administrations, working life, Social Security System, Community Services, building of new cities, environmental issues, regional development, transition process to a strong economy, policies on foreign trade, industry and technology, foreign contracting services. Meanwhile, propositions of İNTES on promoting employers who are cautious about health and safety of workers also took place in the Government Program. In this respect; regulations to denote and award employers who are found to comply with the labor and social security legislations for a certain period, who take occupational health and safety measures and who do not employ unregistered workers, were also covered within the scope of the Government Program. Headlines From 2015-2017 Medium Term Program Regulations taking account of the accident in Soma which resulted with the death of 301 mineworkers were also included in the Government Program. Accordingly, approval procedures of the ILO Convention No. 176 on Safety and Health in Mines and ILO Convention No. 167 on Health and Safety on Construction Sites will be finalized as soon as possible. Occupational standards which INTES has been putting emphasis on and attaching importance to diligently for years, also took place in the Program. It was noted that the Government aims to increase the number of occupational standards to 750 in all sectors. The 62th Government Program contains important issues such as Democratization, European Union, 120 The Medium Term Program announced by Deputy Prime Minister in charge of Economy Ali Babacan, has been broadcasted in line with the 2023 goals of Turkey. Following are some key points from the Medium Term Program covering the 2015-2017 period: The main objectives of the MTP covering the period 2015-2017 are to remain committed to fighting against inflation and to increase growth by gradually reducing the current accounts deficit. For this purpose, holding firm with monetary and finance policy will be sustained which will further be supported with the incomes policy, and structural reforms will be accelerated. Growth rate is foreseen to be 3.3% for 2014, and 4% for 2015. For the years 2016 and 2017, the growth rate is defined as 5%. The core strategy here is a growth strategy aiming to increase efficiency by means of supporting investment in productive areas and financing mostly through domestic savings. During the Program period, an increase of 8.4% in exports and 7.6% in imports is expected at an annual average in real terms. In 2015, it is foreseen that CPI growth rate will decline to 6.3%, while at the end of the period it will be 5%. The unemployment rate which is estimated to be 9.6% at the end of 2014, is expected to go down to the level of 9.1% in 2017. Public investment allowances will be routed to infrastructure investments that would support the productive activities of private sector. Within this context, particular attention will be given to areas such as railways, ports, logistic centers. Public and private sector investments will be treated with a holistic perspective as complementary to each other, whereas public investments will be intensified in areas of economic and social infrastructures that cannot be performed by the private sector. In public investments including those carried out by Public Private Partnership models; education, health, drinking water and sewage system, science and technology, information technology, transportation and irrigation sectors will be given priority. Tax policies supporting development of high value-added products and R & D activities towards attaining an economical structure that can compete on international platform, will be implemented. İdris GÜLLÜCE: Environment and Urban Planning Minister of the Republic of Turkey Formation of the Ministry of Environment and Urbanization is one of the important institutional innovations for the construction industry. Zoning on settlement, environment and housing, making regulations on planning, environment, building and construction, as well as supervising and inspecting the relevant practices are among the main duties of the Ministry. With reference to 95% of the buildings in our country being constructed by the private sector; certification and registration is considered highly important by the Ministry. Within this scope, as of 2012, the Ministry has put into effect the Regulations on Registries of Building Contractors and on Site Chiefs and Licensed Foremen. With these regulations; registration of contractors engaged in construction works subject to licensing as well as registration and employment of site chiefs and licensed foremen and their supervision and inspection are provided. As of January 01, 2012, all buildings subject to license to be built under the responsibility of a building contractor, and all contractors to obtain a "License Number" have been set as mandatory. Within this framework, License Numbers were put in effect. In addition to regulating the contracting system by means of this practice, it is also aimed to prevent informality in the sector. For a quality building, the most essential component is quality building materials compliant with the standards. For this reason, rules were set up on the required minimum specifications for building materials and on affixing the CE marking on these materials. In light of these rules, the Ministry considers that, experts from different disciplines like sociologists, economists, engineers, architects, planners and landscape architects should work together in all planning studies regarding the ongoing urban transformation in Turkey. The design of life-sustaining places with functional and aesthetic solutions form the basis of architecture. Architectural design from the past to the present day is aimed to embrace elements of usability, robustness and beauty as a whole. While designing cities, we as the Ministry take the human factor that forms the heart of life, as the starting point. In this respect, we act on the cultural values and habits of the local community while creating their living spaces. By means of planning, environmental design and civil engineering in our urban designs and transformation projects, we aim to produce whole, living spaces. 121 SUMMARY Zeki ERGEZEN: Public Works and Settlement Minister of the 58th and 59th Governments Cities, the texture and architecture of which are preserved, show the strength of the central government, and the respect of the local government for its community. to the future, there should be human. Our priorities play a crucial role when designing cities. Urban design projects are important for determining the unique architecture, texture and spatial characteristics of the cities and their existing urban identities, as well as for developing the identities of the new emerging locations. In order to establish quality urban living environments through methods of qualified urban design projects; it is substantial to obtain urban settlement and building projects. For this purpose, the central and local governments must be in collaboration with trade associations, universities and non-governmental organizations and carry out research and development studies. Another issue to be considered in planning the designs is to keep in the forefront, the controllability in urban growth and the self-renewal of the cities within this context. At the heart of all the planning of our cities which we wish to be conveyed A contemporary design must be created through an extensive guiding For passing our cities on to future generations; it is required that the present state should be preserved and the new structuring be planed through taking into account the cultural and ethnic makeup of the city. If the buildings of our cities reflect the culture and lifestyle as well as artistic and architectural features of a certain period, they must be preserved. If otherwise they are ruined and almost collapsing, they have to be renovated. Cities are living organisms and should be developed and conveyed to the future. Healthy growth of cities and sustaining their existing structural wellbeing can be maintained through mutual contributions of the central government, local government and the private sector. 122 study and a memory which covers especially the texture of the city as well as its historic, cultural, ethnic, etc. issues. Details which highlight the environmental aspects should be taken into consideration when designing our cities. The role of the architect in passing the architectural heritage on to future generations is substantial. Architecture is an indispensable part of the projects that meet all the needs of everyday life. Architecture also means values and the cultural phenomenon. This is also a reverence to the past. Moreover, it is providing benefit to the future generations. These ideals are possible with the support of the state and governments. The transfer of architectural heritage to future generations is possible with the masterpieces posed by the architects. Another means would be their studies to be put forward by taking into consideration the architectural heritage of the past in the projects they will realize. Visit of İNTES Board of Directors to Deputy Prime Minister Ali BABACAN 2015, which is extremely important. Babacan further noted that, the discussions which will shape the new global economic system will take place in Turkey and within this context, all the attention will be turned towards Turkey. On October 24, 2014 Friday, our Board of Directors visited the Deputy Prime Minister in charge of economy Mr. Ali BABACAN, in order to convey some sectoral issues and exchange views. Stating that the construction sector is the most important sector to support the development of the economy, İNTES President of the Board of Directors Celal Koloğlu has communicated that they consider that the growth rate to be lower than 5%, as described in the Medium Term Program, would obstruct development. Indicating that Overseas Contracting Services have continued to realize successful projects in 2014, as in the last five years; President Koloğlu has emphasized that receiving support to the sector is the most important expectation of the construction industrialists. President Koloğlu has communicated to Mr. Babacan that, the state has set aside from many areas during this new period and transferred these areas to private sector organizations who would operate more effectively and efficiently; and this action has turned out to be profitable both for the private and government sectors. For the sustainability of this efficiency process, he emphasized the importance of directing the revenues to infrastructure investments and also increasing and supporting projects realized through Public Private Partnerships as alternative financing models. Deputy Prime Minister Ali Babacan has stated during the negotiations that, INTES, as a non-governmental organization carrying out very important works, gives significant contribution to the growth and development of the sector. In his speech, Babacan highlighted that, G-20, being the main platform where global economic policies are determined, will be held in Turkey in Babacan stated that the Medium Term Fiscal Program covering the period 2015-2017 has been prepared after a long preparation process where cyclical developments in the world and in our country were attentively considered, and all relevant data have been calculated in line with the dynamics of the global economy. Emphasizing the importance of diversification of energy resources, Babacan further noted that Turkey's natural gas imports can be overcome with investments in renewable energy sources, and that solar energy being an important resource, new regulations will be brought to open the gateways to produce electricity from solar energy. Babacan has added that the Turkish industry must definitely be on a scale producing higher added value, and that the current account deficit could be reduced through an innovative industry based on R & D and technology. Deputy Prime Minister Babacan stated that the construction sector is a vital sector for our country, for which they, as the government, put emphasis on providing support to the sector. 123 A. Erdoğan YARAMANOĞLU 1933-2014 1933 yılında Elazığ'da dünyaya geldi. 1939’da Elazığ İnönü İlkokulu'nda başladığı ilk öğrenimini 1944’de bitirdi. Orta ve Lise öğrenimini Elazığ Lisesi’nde tamamlayarak 1950 yılında mezun oldu. Aynı yıl kazandığı İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden de 1955’de mezun oldu. Eylül 1955 - Mayıs 1956 tarihleri arasında, Elazığ Askeri Hastanesi'nin inşaatında şantiye şefi yardımcısı oldu. Bu görevinin sonunda, Mayıs 1956'da Elazığ Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü emrine atanarak büro mühendisi olarak işe başladı. Haziran 1956'da askerlik görevi yerine getirmek üzere işten izinli olarak ayrıldı ve askere gitti. Kasım 1957'de istihkâm sınıfından teğmen (Yedek subay) rütbesiyle terhis oldu. Bu görevinin dokuz ayını Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü'nde çalışarak geçirdi. Askerlik görevi sonrasında, sırası ile Elazığ Diyarbakır yolu şantiye şefliği, yapım işleri, 8. Bölge Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Ocak 1965 tarihinde, TCK. II. Bölge'ye (Van'a) Bölge Müdürü olarak atandı. Ekim 1965'te TCK Genel Müdürlüğü Yapım, Bakım Dairesi Başkanlığı'na, başkan yardımcısı oldu. Bu sırada, mesleki eğitim için altı ay süre ile Amerika Birleşik Devletleri'ne gönderildi. İki ay da Japonya'da eğitim gördü. Mayıs 1968 ile Nisan 1987 tarihleri arasında özel sektörde Metiş İnşaat A.Ş., Kas Kollektif Şirketi, gibi birçok şirketin ortağı ve yöneticisi olarak yüzlerce projenin gerçekleştirilmesinde fiilen çalıştı. Mayıs 1987'den itibaren kendi kurduğu şirketlerinde iş hayatına devam etti. Erdoğan Yaramanoğlu, evli ve hepsi üniversite mezunu üç çocuk, 2 gelin ve 1 damat babası, 5 torun dedesiydi. 9 Ekim 2014 tarihinde tedavi gördüğü Ankara’da vefat etmiştir. Çok kıymetli dostları, akrabaları, İTÜ ve Karayolcu arkadaşlarının katıldığı törenle Kocatepe Camii’den Kaldırılarak Gölbaşı (Ankara) Mezarlığında ebedi yolculuğuna uğurladık. Mütevazı yaşamı, kişiliği, ülkesine bağlılığı, dostlarına ve ailesine düşkünlüğü ile mesleki-mühendislik başarıları, yaptığı yardımlar ve bıraktığı eserleriyle onu daima hatırlayacağız. 124
© Copyright 2024 Paperzz