Türk Karaciğer Vakfı karaciğerim Eylül 2014 Yıl:1 Sayı:2 Aylık Ücretsiz TKCV Sağlık Dergisi İnsanlığa Vakfedilen Bir Ömür Prof. Dr. Muzaffer Gürakar anısına Valimiz Vakfımıza Destek Sözü Verdi İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu: “Yaşamın Temeli Sağlık” Dr. Necmi Sınanmış Hepatit B Aşılaması ve Ülkemizde Hepatit Aşılama Sonuçları Doç. Dr. Selma Tosun Hepatit B virüsü infeksiyonu: Bulaşma, korunma yolları, klinik sonuçları ve tedavisi Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu Karaciğer hastalıklarında yeni reçetemiz: Hepatit B mutluluğa engel değildir Dr. Karabet Yayla KAHVE Doç. Dr. Yusuf Yılmaz Eylül 2014 İkinci sayımız ve Muzaffer Gürakar hocamıza veda eki ile karşınızdayız… 2 Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu Karaciğerimʼi beklerken 4 Dr. Karabet Yayla İşyeri hekimleri ile toplantı 6 7 Mine Avunca İstanbul Valisi Sayın Hüseyin Avni Mutlu ile Söyleşi; Dr. Necmi Sınanmış TKCV Bülteni “Karaciğerim” TKV Adına Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu TKV Adına Yayın Sorumluları Dr. Karabet Yayla Uz. Dr. Koray Tuncer Yayın Kurulu Üyeleri Yılmaz Çakaloğlu Fehmi Tabak Yusuf Yılmaz Hilal Ünalmış Duda Necmi Sınanmış Karabet Yayla Koray Tuncer Birgül Mete Emre Ertan Cemal Battal Yönetim Yeri Türk Karaciğer Vakfı Halaskargazi Cad. Feza Apt. No:18/2 Şişli - İstanbul 34371 Tel: (212) 231 95 40 Fax:(212) 232 53 70 E-posta:turkkaracigervakfi@yahoo.com.tr Ajans Poseidon Yayıncılık, Basım, Tanıtım ve Organizasyon Tel: (212) 251 27 80 İstiklal Cad. Tokatlıyan İş Hanı K:2 D:20 Beyoğlu/İSTANBUL www.poseidonyayincilik.com BASKI İKON Matbaacılık ve Yayıncılık San. Tic. Ltd. Şti. Çobanşeme Cad. No:14 Kağıthane - İst. TEL: 0212 321 11 93 Süreli Yayın Üç Ayda Bir Yayınlanır ISSN: 2148-4082 Derideki Sorunlar Karaciğer hastalığının belirtisi midir? 10 Dr. Oya Yönal Hepatit B ile tanışma hikayem Dr. Barbaros Akkurt Hepatit B virüsü infeksiyonu: Bulaşma, korunma yolları, klinik sonuçları ve tedavisi 12 13 Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu Hepatit B mutluluğa engel değildir Dr. Karabet Yayla Hepatit B Aşılaması ve Ülkemizde Hepatit Aşılama Sonuçları 16 17 Doç. Dr. Selma Tosun Vakfımızın kurucu üyesi, Kadir Akpınar ile söyleşi 20 Dr. Karabet Yayla Sektörler Arası İletişim Dr. Necmi Sınanmış Karaciğer hastalıklarında yeni reçetemiz: KAHVE 21 22 Doç. Dr. Yusuf Yılmaz Hayata Dokunmak Cemal Battal 28 Temmuz Dünya Hepatit Günü, 2014 Türkiye için durum tespiti: 25 27 Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu / Dr. Hilal Ünalmış Duda Hepatit ve malüllük aylığı Yrd. Doç. Dr. Emre Ertan Uzmanına Danışın 29 30 Uz. Dr. Koray Tuncer/ Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu 2 Türk Karaciğer Vakfı İkinci sayımız ve Muzaffer Gürakar hocamıza veda eki ile karşınızdayız… Prof.Dr.Yılmaz Çakaloğlu ayın vakıf üyeleri, değerli meslektaşlarım ve sevgili okuyucularımız, Karaciğerim dergisinin geciken 2. sayısını, Türk Karaciğer Vakfının (TKCV) kurucusu ve uzun yıllar başkanımız ve son yıllarda da onursal başkanımız olarak görev yapan ve son günlerine kadar her türlü aktivitemizde bitmez tükenmez enerjisi ve olumlu yaklaşımları ile yer alan, 20 Şubat 2014 tarihinde ebediyete uğurladığımız hocamız, Türk Hepatolojisinin duayen ismi, hayatını hastalarına ve halkına adamış Prof. Dr. Muzaffer Gürakar için öğrencileri, sevenleri ve vakıfta birlikte çalıştığı arkadaşlarının yazılarının yer aldığı bir ekle çıkarıyoruz. Dergimizin 2. sayısının orta kısmındaki bu 16 sayfalık küçük kitapçıkta yazısı yer alan, hocamızla ilgili anılarını ve düşüncelerini paylaşan arkadaşlarımıza ve büyüklerimize teşekkür ediyoruz. Prof. Dr. Nurdan Tözün her zaman olduğu gibi kadirşinaslık ve vefanın en güzel örneklerinden birini yaşamamızı sağladı. S oldu diye düşünüyorum. Ayrıntıları sayın Tözünʼün yazısında bulacaksınız. Dergimizin bundan sonraki sayılarında da Muzaffer Gürakar hocamız için yazılmış yazıları ve haberleri her zaman göreceksiniz. Hocamızı kaybetmeden 25 gün önce gerçekleştirdiğimiz olağan genel kurulda yeni yönetim kurulu belirlendi. Yılmaz Çakaloğlu (Başkan), Necmi Sınanmış (2. Başkan), Sadakat Özdil, Karabet Yayla, Hilal Ünalmış Duda, Koray Tuncer ve Emre Ertanʼdan oluşan yeni yönetim göreve başladı. İşlerinin aşırı yoğunluğu sebebiyle ayrılan Prof. Dr. Fehmi Tabak arkadaşımızın yerine yönetime Prof. Dr. Sadakat Özdil seçildi. Fehmi Tabak hocamıza bugüne kadar yaptığı büyük hizmetlerinden (özellikle yıllarca vakfımızda düzenli olarak yüzlerce hasta görmüş ve danışmanlık hizmeti vererek maddi, manevi katkılarda bulunmuştur) dolayı çok teşekür ediyor, birlikte daha iyi şeyler yapmaya devam edeceğimize inanıyorum. TKCVʼnin 2014 Yönetim Kurulu: (Solan Sağa) Prof. Dr. Muzaffer Gürakar, Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, Dr. Hilal Ünalmış Duda, Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu, Prof. Dr. Sadakat Özdil, Dr. Necmi Sınanmış, Uz. Dr. Koray Tuncer, Prof. Dr. Fehmi Tabak, Yrd. Doç. Dr. Emre Ertan, Dr. Karabet Yayla ve Vakıf Md. Mine Güven 2014 EASL kongresi açılış oturumunda 5000ʼden fazla kişinin bulunduğu bir ortamda Muzaffer Gürakar hocanın Avrupaʼlı diğer 2 müteveffa hepatologla birlikte anılmasını sağladı. Böylece EASLʼın kurucularından olan hocamızın ruhu şad Denetleme ve disiplin kurulları oluşturuldu. Dergimizin yayın sorumlularından Karabet Yayla bu dönemdeki faaliyetleri yazısında belirtmiştir. Bunlardan özellikle işyeri hekimliği ve aile hekimliği uzmanları meslektaşlarımızı hedef alan toplan- Türk Karaciğer Vakfı tılarımızın vakfımızın faaliyet alanı açısından önemli bir hedef kitleyi oluşturduğunu belirtmek isterim. Planlı toplantılarımız devam edecektir. Prof.Dr.Ahmet Gürakar ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hepatoloji ünitesindeki meslektaşlarımız ile birlikte Prof.Dr.Muzaffer Gürakar adına ve anısına 20 Şubat 2014 tarihinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi büyük salonunda bir bilimsel toplantı düzenlemeyi, Muzaffer Gürakar Hepatoloji Ödülü ihdas etmeyi ve diğer aktivitelerle hocamızın genç hekimlerimiz tarafından da tanınmasını sağlamayı amaçlamış bulunuyoruz. Bu konularda vakıf üyelerimizin ve Karaciğerim dergisi okuyucularının her türlü desteğine talip ve önerilerine açığız. Her yıl çıkarmayı amaçladığımız “Hepatoloji Yıllığı” kitabının ilkini hocamızın anısına armağan etmeyi düşündüğümüz de belirtmeliyim… Bu sayıda çok ilginç ve yararlı yazılar okuyacaksınız. Derideki her belirti karaciğer hastalığına ait değildir diyor Uzm.Dr.Oya Yönal arkadaşımız. Doç. Dr. Yusuf Yılmaz kahvenin (hangi kahve olduğu yazıda belirtilmiştir) karaciğer hastalıkları açısından yararı ve diğer faydaları konusunu ele aldı. Mutlaka okumalısınız. Doç.Dr.Selma Tosun hocamız çok emek verdiği ülkemizde hepatit B aşılamasını ayrıntılı olarak değerlendirdi ve kafamızdaki bir çok soruyu yanıtladı. Hasta hikayeleri, vakfımızın kurucularından sayın Kadir Akpınar ve sayın İstanbul valisi Hüseyin Avni Mutlu ile yapılan söyleşiler son derece etkileyici. 3 Yakında Karabet Yayla ve Necmi Sınanmış arkadaşlarımız gazetecilik teklifi alırlarsa şaşırmamak gerekir. Koray Tuncer dünyada ve Türkiyeʼde en aktüel konulardan biri olan bitkisel ürünlerle tedavi ve karaciğer toksisitesi konusunu ciddiyetle ele aldı ve inceledi. Ancak bu önemli yazı yer yokluğundan bir sonraki sayıya kaldı. “Uzmanına danışın” ve “Sorunlar ve Çözümleri” diğer yararlı bilgilerle dolu içeriği olan kısımlar… 28 Temmuz 2014 Dünya Hepatit Günü her zaman olduğu gibi, TCKV yönetim kurulu üyesi ve Hep Yaşam Derneği başkanı Dr. Hilal Ünalmış Duda ve vefakar arkadaşlarının olağanüstü çabaları ile TCKV, Hep Yaşam Derneği ve VHSD (Viral Hepatitle Savaşım Derneği) tarafından hep birlikte birden fazla etkinlikle değerlendirildi. Bir sonraki genel kurula kadar daha kurumsallaşmış, vakıf faaliyeteri daha kapsamlı ve kalıcı hale gelmiş, bazı kaynaklardan uzun süreli ve belirli gelir kalemlerine sahip olmuş bir Türk Karaciğer Vakfı olmak, karşınıza daha iyi haberlerle çıkmak istiyoruz. Sonbahar ülkemizde Viral Hepatit , özellikle hepatit C tedavisinde yeni çıkan ve çok etkili olan ilaçların kullanımı ile ilgili bazı kuralların belirleneceği bir dönem olacak. 3.cü sayımızda ağırlıklı olarak Viral Hepatit Tedavisi konusunu ele alacağız. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere hoşçakalın. Saygılarımla. 4 Türk Karaciğer Vakfı Karaciğerim’i beklerken Dr. Karabet Yayla Ekim 2013; Pazar günü İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü Profesörler Evinde katılan üyelerimiz ile vakfımızın geleneksel kahvaltısını birlikte yaptık. Yazdan kalma bir hava vardı. Bu sıcaklık içeriye de yansıdı. Çünkü; Karaciğerim Dergisinin ilk sayısını takdim ettik ve dağıtmaya başladık. 6 Dergi çok ses getirdi ve böylece bir eksiğimizi tamamlamış olduk. İnanılmaz güzel tepkiler aldık. 7-8-9 Kasım 2013; İstanbul Üniversitesi ve Hep Yaşam Derneği ile birlikte; “1.Ulusal Sosyal Yönleriyle Hepatit Sempozyumu”nu gerçekleştirdik. Başkanlığı üstlenen Dr.Hilal Ünalmış Duda ve üniversite adına her türlü desteği veren Prof.Dr.Seçkin Dindarʼa çok teşekkür ederiz. 25 Ocak 2014 günü; Vakfımız binasında, üyelerimizin çoğunluğunun katılımıyla Genel Kurul yaptık. Yeni yönetim kurulunda işlerinin aşırı yoğunluğu sebebiyle görev almak istemeyen de- ğerli hocamız Prof.Dr.Fehmi Tabakʼın yerine Prof.Dr.Sadakat Özdil yer aldılar. Başkanımız ve diğer üyeler gö25 Ocak 2014 Genel Kurul revlerine devam etmektedirler. 1 Şubat 2014; Memorial hastanesi konferans salonunda İş Yeri Hekimleri Derneği ile, “ Viral Hepatitler ve Diğer Hepatobiliyer Hastalıklar” konulu seminer düzenledik. Son derece verimli ve interaktif bir ortamda geçen bu toplantıya yaklaşık 65 işyeri hekimi arkadaşımız katıldı. 20 Şubat 2014; Vakfımızın kurucusu, Türkiyeʼdeki ilk Hepatoloji Uzmanı, çok çalışkan ve fedakar, büyük insan ve hocamız Prof. Dr. Muzaffer Gürakar hakkın rahmetine erdi. Cenazesi, meslektaşları, dostları ve üst düzey bürokratlar eşliğinde zincirli kuyu aile mezarlığında toprağa verildi. 5 Türk Karaciğer Vakfı 29 Mart 2014 Aile Hekimliği Toplantısı ance) tarafından düzenlenen Dünya Hepatit Günü 2013 etkinliğinin raporunda 28 Temmuz 2013ʼde yaptığımız etkinliğin bilgileri bulunuyor. Hepatitʼin önemine dikkat çekmek ve farkındalığı arttırmak için yaptığımız bu çalışmalar için de ayrıca, Dünya Hepatit Birliğiʼnce teşekkür belgesi ile ödüllendirildik. 29 Mart 2014; İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTHAED) ile “Viral Hepatitler ve Diğer Hepatobiliyer Hastalıklara Klinik Yaklaşım” konulu, eğitim toplantılarından ilkini Florence Nightingale Hastanesi konferans salonunda gerçekleştirdik. 28 Temmuz 2013 Dünya Hepatit Günü Etkinlikleri WHA- Dünya Hepatit Birliğiʼnin önderliğinde 24 üye ülke de 26.204 gönüllü ile aynı ortak temalı eylem gerçekleştirildi. Guiness gözlemcileri tarafından izlendi ve yeni bir Guinness Dünya Rekoru ile sonuçlandı. Dünya Hepatit Birliği (World Hepatitis Alli- Türk Karaciğer Vakfı, HepYaşam Derneği, Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği (TKAD), Viral Hepatitle Savaşım Derneği (VHSD) ile birlikte, 28 Temmuz günü İstanbul Kadiköy İskele Meydanıʼnda 80 gönüllü katılımcı organizasyon dahilinde belirlenmiş hareketleri gerçekleştirildi. Avukat Olcay Yezdani ve Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği ( AIFD) Hepatit çalışma grubu başkanı Cemal Battal gözlemci olarak aktiviteleri izledi ve “Guiness Dünya Rekoru Girişimi” olarak ilgili kuruma ilettiler. Sonunda da 2013 yılı sertifikasının sahibi olduk. Belirtmediğimiz, iştirak ettiğimiz daha birçok etkinlikler oluşturduk. Zaman çok hızlı ilerlemekte. Vakıfta hastalarımıza tıbbi danışmanlık hizmeti vermeye devam edeceğiz. Telefonla veya internet üzerinden sorulan soruları uzmanlarımız yanıtlıyor. Karaciğer hastalıkları ile ilgili dünyadaki gelişmeyi takip etmekteyiz… Yurt içi ve yurt dışından, arayanların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bunları cevaplıyoruz ve bu soruları ve cevapları ileride bir kitap haline getirmeyi düşünüyoruz. Gerek işyeri hekimleri ve gerekse aile hekimleriyle yaptığımız eğitim toplantıları sonunda istekli ve yoğun sorularından karaciğer hastalıklarına, ilgilerinin ne kadar çok olduğunu görmüş olduk. Bu mezuniyet sonrası eğitim toplantılarının belli bir program dahilinde sistematik olarak devam etmesi, vakfımızın bir boşluğu doldurması olarak değerlendirmekteyiz. Gerek üyelerimiz gerekse siz okurlarımızın, bu ilgisi devam ettikçe bizler daha çok ve verimli çalışmalar yapacağımıza inancım tamdır... 6 Türk Karaciğer Vakfı İşyeri hekimleri için “Viral Hepatitler ve diğer karaciğer hastalıklarına klinik yaklaşım” toplatılarının ilki gerçekleştirildi... Mine Avurca ürk Karaciğer Vakfı, Hep Yaşam Derneği ve İşyeri Hekimleri Derneği “Karaciğer ve Hepatit” konulu bir seminere imza attılar… 1 Şubat 2014 Cumartesi günü Memorial Hastanesi Toplantı Salonuʼnda işyeri hekimleri için düzenlenen seminer çok başarılı geçti. Seminere, 54 işyeri hekimi ve 4 işyeri hemşiresi katıldı. Türk Karaciğer Vakfı Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Çakaloğlu ve yönetim kurulu üyesi Dr. Koray Tuncer, viral hepatitlerin tanı ve tedavisindeki gelişmeler, karaciğer hastalıklarını düşündüren bulguların değerlendirilmesi konularında konuşurlarken, Yrd. Doç. Dr. Emre Ertan “Çalışma ve iş hukuku açısından hepatitli çalışana yaklaşım” başlıklı konuşmasını sundu. T Hep Yaşam Derneği Başkanı Dr. Hilal Ünalmış Duda “Sosyal bir sorun olarak Hepatit” başlıklı bir konuşma yaptı. İşyeri Hekimleri Derneğiʼnden de Zülal Ateşoğlu, hepatiti işyeri hekimliği açısından değerlendirdi. İş Sağlığı Bilim Uzmanı Dr. Özkan Kaan Karadağʼın konuşması da “Meslek Hastalıkları açısından Karaciğer: İş Sağlığında Kimyasalların Hepatotoksisite Riskinin Yönetilmesi” başlığını taşıyordu. Seminere katılan işyeri hekimleri soruları ile seminerin ne kadar gerekli bir çalışma olduğunu gösterdiler. Türk Karaciğer Vakfı bundan sonra da çeşitli sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde bu tür seminerlere devam edecek. 7 Türk Karaciğer Vakfı İstanbul Valisi Sayın Hüseyin Avni Mutlu ile Söyleşi; “Yaşamın Temeli Sağlık” Dr. Necmi Sınanmış Valimiz Vakfımıza Destek Sözü Verdi ergimizin bu sayısında İstanbul Valisi Sayın Hüseyin Avni Mutlu ile Türk Karaciğer Vakfının adına bir söyleşide bulunduk. Tüm yoğun işlere rağmen bize zaman ayırıp söyleşi imkanı tanıdığı için sayın valimize vakfımız ve şahsım adıma şükranlarımızı sunarız. Sayın Hüseyin Avni Mutlu, Rizeʼnin Fındıklı ilçesinde 1956 yılında dünyaya gelmiş. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra, 1985 yılında Kocaeli kaymakam adayı olarak göreve başlamış. Boluʼnun Gerede ve Çorumʼun Kargı ilçesinde kaymakam vekili görevinden sonra, 1988 yılında Bursaʼnın Büyükalan ilçesinde (ilçenin ilk kaymakamı) kaymakamlık görevine başlamış. 1991-1992 yılları Amerikaʼda lisan öğrenmek için geçmiş. Daha sonra Şırnak Silopi kaymakamı ve Şırnak vali yardımcılığı, Çanakkale Eceabat Kaymakamlığı ve Çanakkale vali yardımcılığı, İstanbul Bağcılar kaymakamlığı görevlerinde bulundu. 2003-2005 Siirt valiliği, 2007-2010 yılları arasında Diyarbakır valiliği yaptı. 11.05.2010 tarihinde İstanbul valiliğine atanan Sayın H. Avni Mutlu halen bu görevde başarıyla çalışmalarını sürdürmektedir. Diyarbakır valiliği sırasında 2010 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde yapılan Gastroenteroloji kongresinde ilginç bir anı yaşanır. Bu anı sayın valimiz ile söyleşi yaptığım tarihten bir hafta sonra yaşamını yitiren Karaciğer Vakfının kurucusu ve başkanı Prof. Dr. Muzaffer Gürakar ile sayın valimiz H. Avni Mutlu arasında geçer. Dicle Üniversitesiʼndeki Tıp Kongresinde ko- D nuşma yapan sayın Mutluʼyu,Türk Karaciğer Vakfı Başkanımız, verilen molada, tebrik eder ve karşılıklı sohbette böyle devlet adamlarına ülkenin ihtiyacı olduğunu belirtir ve inşallah İstanbulʼa vali olarak atanırsın; dileklerini iletir. Sayın Vali bu temenniden kısa bir süre sonra İstanbulʼa atanır. Bu güzel temenniden sonra kurucu başkanımız ve yönetim kurulu olarak Sayın H. Avni Mutluʼyu makamında ziyaret ettik. Böylece kıymetli hocamızdan bize aktarılan bu anı ile hocamızı da burada rahmetle andık. NS: Sayın valim, yoğun işlerinize rağmen bu söyleşi teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler. İzin verirseniz vakfımızın işlerinden kısaca bahsetmek istiyorum. Karaciğer Vakfı 1992 yılında mütevazı ve zor şartlarda kurulmuş bilimsel ve sosyal bir sivil toplum (STK) kuruluşudur. Karaciğer hastalıkları ile ilgili tüzüğümüze uygun olarak halkı, karaciğer hastalıkları konusunda bilgilendirmek, farkındalık yaratmak, hatta tedavisini yaptırmak veya yönlendirmek gibi sağlık işlevlerimiz mevcuttur. Eğitim çalışmalarımız tüm hızıyla sürmektedir. Üniversiteler, belediyeler STKʼlar kamu ve özel tüm kuruluşlarla sağlık işbirliklerimiz devam ediyor. Kurum çalışanları veya halka, hekimlere eğitimlerimiz süreklilik arz ediyor hastanelerde de eğitimler sürmektedir. Taleplere göre ve bir program dahilinde devam eden çalışmalarımızın bir de uluslar arası boyutu var ki vakfımızın ismini “GUINNES WORLD RECORDS”a yazdırdı. 28 Temmuz Dünya Hepatit günü olarak anılmaktadır. Hepatitʼlerle ilgili çalışmaların babası sayılan Dr. Bloomberg in doğum günüdür. 8 28 /7/ 2012 de dünyada 30 ülkede 27 000 kişi nin katıldığı Hepatit farkındalık etkinlikleri aynı saatte- aynı dakikalarda yapıldı. Galatasaray lisesinin önünde başlayıp bando eşliğinde Taksim de 3 maymun gösterisi ile farkındalık yarattık. Böylece dünya rekorlar kitabına girdik. 2013 te de egale ettik. Sertifikalarımızı, Karaciğerim Dergisi ile izninizle arz etmek istiyorum. H. Avni Mutlu: Sağlık ve özelikle Karaciğer Hastalıkları konusundaki gayretlerinizi duyuyor gözlüyorum, dolayısıyla sizleri kutluyor ve destekliyorum. Sağlık: insan mutluluğunun en önemli aracıdır. Sağlıklı insan mutlu insandır. Yaşamın temeli sağlıktır. Sağlık olmayınca hiçbir şey olmaz. Sağlığa ciddi yaklaşmalıyız. Her şey sağlıklı yaşam üzerine inşa ediliyor. Burada en büyük görev devlete aittir. Devletin anayasal görevleri içinde sağlık hizmetleri de mevcuttur. Devlet; toplumun sağlığını da korumakla sorumludur. Ülkemizde Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana sağlık politikaları, alanında kamu kaynaklarının en çok desteklediği alanlardan biridir. Vatandaşlarımızın yurt dışına tedaviye gitmek yerine yurt dışından insanların ülkemize gelerek tedavi olmaya dönüşümü gerçekleşti. Hatta gelişmiş ülkelerden bile hem özel hem de kamu sağlık merkezlerinden hizmetler talep edilmektedir. Sağlık sektörü turizmi oluştu. Başta İstanbul olmak üzere devletimizin bu konudaki gayretlerini takdirle izlemekteyiz. Bunu yeterli bulmayıp, sivil sektöründe sağlık alanında ileriye taşınması gerekmektedir. Devletin yetişemediği alanları sivil sektörün doldurması gerekmektedir. Türk Karaciğer Vakfı da bu alanda etkin başarılı çalışmalar yapan kuruluşlardandır. Karaciğer sağlığı ve hastalıkları ile ilgili eğitim ve tedaviye yönelik çalışmalarınızı takdirle karşılamaktayız. Sizleri yürekten kutluyorum, çalışmalarınızı güçlendirmeniz, yaygınlaştırmak ve halkı bilinçlendirmeniz gerekir. Karaciğer; vücudumuz içinde en temel organlardan biridir. Vücudumuzun olmazsa olmaz organıdır. Karaciğer sağlığı bozuldu mu tüm vücut kimyası alt üst oluyor. Karaciğerimizi işlevleriyle birlikte iyi tanımamız korumamız gerekir. Ülkemizde tedavi hizmetlerinde de iyi yol alındı. Ama karaciğer hastalığını tedavi etmek yerine öncelikle karaciğerimizi korumamız gerekir. Yeme, içme, beslenme alışkanlıklarımızla, fiziksel aktivitelerimizle iyi korunması gerekir. Tıpkı sigaradan ve diğer olumsuzluklardan uzak kalarak akciğerimizi koruduğumuz gibi. Dengeli beslenerek obesiteden uzaklaşmamız gibi. Organ sağlığımızı korursak vücut sağlığımızı korumuş oluruz. NS: Karaciğer Vakfı olarak; halka eğitim vermek, hastalıklardan korunma yolu öğretmek veya te- Türk Karaciğer Vakfı daviye yönlendirmek sağlığımız için FARKINDALIK yaratmaya çalışıyoruz. H. Avni Mutlu: Yeme içme alışkanlıkları, alkol, beslenme bozuklukları konusunda dikkatli olmamız gerekir. Eski yanlış beslenme alışkanlıklarımızı terk etmemiz gerekir. Yerine; bilimsel beslenme alışkanlıklarına sahip olmalıyız. Yapılan incelemelere göre; beslenme alışkanlığı dünya da bozulduğu gibi bizde de yanlışlar yerleşmiştir. Özelikle de “Fast Food”. Oysa neyi tükettiğimizi bilmemiz gerekir. Hastalıklara nasıl yakalandığımızı bilmeliyiz. Bu nedenle vakfımızın yaptığı farkındalık etkinliklerinizi fevkalade önemsiyorum. Topluma doğruları anlatmazsak bozulan sağlığımız yanında maliyetlerimiz, giderlerimiz de artacaktır. Geçen yıl 80 milyar lira civarında ilaç ve tedavi giderlerinde ciddi bir kaynak ayırmak zorunda kaldı devletimiz. Halk sağlığı-koruyucu sağlık alanlarında daha çok mesafe almalıyız. Batı toplumu, hastalıkları azaltmak, giderleri küçültmek için ciddi adımlar attılar. Halkı eğiterek bütçedeki giderleri azalttılar. Daha sağlıklı toplum oluşmaya başladı. Daha mutlu, huzurlu yaşam oluştu. Ortalama insan ömrü uzadı. Bizde sağlıklı toplum oluşturma yolunda koruyucu sağlık çalışmaları yapmak, paramız olsa dahi bütçedeki sağlık giderlerini azaltmalıyız. Çünkü hastalıkların büyük kısmı yaşam şekliyle orantılıdır. Yeme içme denilince; mide-bağırsak-karaciğer-pankreas vs. gelmektedir. Yani Gastroloji bu işin temelidir. Ben; tüm gücümle sizin gibi güzel çalışan sivil toplum kuruluşlarını önemsiyorum. Sizleri sağlık alanında desteklememiz, bilinirliğini artırmamız gerekir diye düşünüyorum. Ülkemize ve geleceğimize güveniyorum. Halkımıza müjdeli haberler verelim. İstanbulʼda Bakırköy Sadi Konuk Eğitim Araştırma ek üniteleri daha sonra Halkalı da 2100 yataklı şehir hastanesi temeli atacağız. Bahçelievler Devlet Hastanesini açacağız. Okmeydanı Araştırma Hastanesinin yeniden temelini atacağız. 1-2 ay sonra Kartal ve Göztepe Eğitim Araştırma Hastanesini yeniden yapacağız. Depreme dayanıklı modern hastaneleri 3,5 yılda tamamlamayı düşünüyoruz. Bunlar İstanbulʼlulara müjdeli haberler. Ama bunlar yetmez. Sivil sektör de bu yatırımlarını çoğaltmalıdır. En az 7-8 tane Ağız Diş sağlığı hastanesi yapacağız. Aile hekimleri sistemini kurduk, artık hastaların hemen yanında doktorları mevcut. 112 Acil Ambulans 3 -5 dakikada gereken yerlere ulaşmaktadır. Sağlıklı ve mutlu toplum oluşturmak için devlet tüm gücünü kullanıyor. Ama devlet ve hükümetler ne yaparsa yapsın en büyük yatırım, kişinin kendine yapacağı yatırımlardır. Hasta olmadan sağlıklı yaşamayı 9 Türk Karaciğer Vakfı Karaciğer Vakfı da etkin başarılı çalışmalar yapan kuruluşlardandır. Karaciğer sağlığı ve hastalıkları ile ilgili eğitim ve tedaviye yönelik çalışmalarınızı takdirle karşılamaktayız. öğrenmeliyiz. NS: Sayın valim size özelden bir soru sormak istiyorum; siz nasıl kilo almadan hep dinamik yaşamayı gerçekleştiriyorsunuz yeme içme alışkanlıklarınız nasıl? H. Avni Mutlu: Aslında ben iştahlı bir insanım. Damak zevkim de iyidir. Güzel de beslenirim, Allah vergisi bu. Yaş ilerledikçe porsiyonları küçültüyorum, tatlılardan uzak durmaya çalışıyorum. Sebze ve protein ağırlıklı besleniyorum. Tuzlu beslenmiyorum, ama hayıflandığım bir konu var. Yüksek tempoda çalışmama rağmen, işlerimin yoğunluğundan dolayı spor yapamıyorum. Çok istememe rağmen zaman bulamıyorum. NS: Günde kaç saat uyuyorsunuz? Dinamizminizi nasıl koruyorsunuz? H. Avni Mutlu: Elhamdülillah 4-5 saat uyuyorum. Gece saat 1.oo-2.oo de başucumdaki kitabımı okuduktan sonra uyumaya çalışıyorum. Sabah güneş doğmadan uyanır ve güne erken başlarım. İstanbul da deliksiz uyumak her zaman nasip olmayabiliyor. Vücut artık 4-5 saat uyumaya alıştı. NS: Teknolojiyi çok iyi kullanıyorsunuz. Özel gündemi kaçırmıyor, izliyorsunuz. Katılımcı oluyorsunuz. H. Avni Mutlu: Bu sosyal medya artık herkesin gazetesi gibi. Sizi takip edenlere rahat ulaşıyorsunuz. Gündemi rahat gözleyebiliyorsunuz. Sizleri bu zenginleştiriyor. Gündemimiz sadece siyaset değil. Sanatla, sporla, sağlıkla, eğitimle de gündemimiz yoğunlaşabiliyor. İzleyicilerin neler üzerinde yoğunlaştığını görebiliyor ona göre gündemi belirliyorsunuz. En çok spor ve siyaset ama diziler, tv, spor ve şehrimizde yoğun gündemi oluşturuyor. İz bırakmış sanatçıları, eserlerini, şiirlerini, şarkılarını, yapıtlarını gündeme getirerek hatırlanmalarını sağlıyoruz. Bir Cem Karaca – Barış Mançoʼnun ölüm yıldönümlerinde şarkılar ile anıp belleğimizi tazeliyoruz. Keyifli anılar oluyor. Kadınlar Gününde, İnsan Hakları Gününde, Kanser Gününde, Diyabet Gününde, Dünya Hepatit Gününde çocuk hakları konusunda gündemlere katılarak, mesaj verip farkındalıkları arttırmaya destek veriyoruz., güzel de oluyor. Bunların çok da yoğun izlendiğini görüyor, biz de mutlu oluyoruz. Farklı konulara gündemi ayırıyoruz. Bu da gündemin neresinde olduğumuzu gösteriyor. Bu sosyal konuları ihmal etmemek lazım. Özel günler özellikle ilgi çekiyor. Devletin yöneticisi olarak görüşlerimizi paylaşıyoruz. Çok keyifli de oluyor. Linklerin dinlenme sayısına bakınca, onbin kez tıklandığını görüyoruz, bizde bundan zevk alıyoruz. Sosyal medyayı, insanlarımızla paylaşmayı önemsiyoruz. NS: Sayın Valimiz tüm yoğunluğunuza rağmen Karaciğerim Dergimiz için söyleşi yapmak, buradan, okuyuculara mesaj verdiğiniz için, Karaciğer Vakfı Yönetim Kurulu adına size teşekkür ediyorum. Ancak sizden başkanımız ve yönetim kurulumuz adına bir ricamız olacak. Vakfımız tüm etkinliklerini mütevazi şartlarla gerçekleştirmektedir. Ekonomik anlamda desteğe ihtiyacımız var. H. Avni Mutlu: Yapacağınız etkinlik veya gece düzenlemek gibi vakıfʼa gelir getirecek sosyal olgulara sağlığa katkı sağlayacağı için yanınızda bulunmaktan keyif alacağım. Planlamanızı yapabilirsiniz. Allah uzun ömür verirse sağlık verirse biz destekleriz. NS: Teşekkür ediyoruz her şey için Sağlıklı günler diliyoruz. 10 Türk Karaciğer Vakfı Derideki Sorunlar Karaciğer hastalığının belirtisi midir? Dr. Oya Yöral erideki sorunlar sıklıkla deri hastalıklarından kaynaklandığı gibi sistemik hastalıkların seyrinde de görülebilir. Kan hastalıkları, böbrek hastalıkları, tiroid hastalıkları, infeksiyon hastalıkları, karaciğer hastalıkları gibi çeşitli organ ve sistemik hastalıkların seyrinde bazı deri belirti ve bulguları mevcut olabilir. Kaşıntı, ürtiker (kurdeşen), egzama ve alerjik deri hastalıkları, sivilceler, siğil, cilt lekesi, deride renk değişikliği, mantar, saç dökülmesi, tırnak bozuklukları, deride yaralar, deri kanseri, bitlenme,uyuz , sedef hastalığı ve zona sık rastlanılan günlük pratikte dermatoloji hekimlerine başvuruların önemli bir oranını içeren deri hastalıklarıdır. D Derideki Hangi Sorunlar Karaciğer Hastalıklarının Belirtisi Olabilir? Sarılık, ciltte koyu renk değişikliği, tırnak değişikliği, saçta dökülme, kılcal damarlarda genişleme, kaşıntı, ürtiker, liken planus gibi deri bulguları karaciğer hastalığı ile ilişkili olabilir. Sarılık Safra pigmentinin yani bilirubinin kanda birikimine bağlı olarak önce göz akları daha sonra da cilt ve mukozanın sarıya boyanmasını ifade eder. sirozu olan Karaciğer hastalıkları- Karaciğer hastada sarılık nın önemli belirtisidir. Ayrıca safrayolları ve pankreas hastalıklarının da bulgusu olabilir. Bazı kan hastalıklarında da (hemoliz) sarılık görülür. Ciltte Koyu Renk Değişikliği Karaciğerde demir birikimi ile giden bir karaciğer hastalığı olan hemokromatozisde, ciltte demir ve melanin pigmentinin sebep olduğu grimsi - bronz renk görülür. Ayrıca uzun süreli ileri sarılıklarda (melas ikter) ciltte yeşil siyahımsı renk görülebilir. Kaşıntı Deri hastalıkları, kronik böbrek yetersizliği, karaciğer hastalıkları, lenfoma gibi kan hastalıklarının önemli bir belirtisi olarak karşımıza çıkabilir. Kaşıntı kolestazın önemli bir klinik belirtisidir. “Kolestaz”; karaciğer ve safra yollarının pek çok hastalığına bağlı olarak oluşabilen ciddi bir bulgudur. Safranın vücuttan yeterince atılamaması sonucu ortaya çıkar. Bu durumda normalde safra ile atılan maddeler kan ve diğer dokularda birikir ve kaşıntı gelişir. Primer biliyer siroz, primer sklerozan kolanjit ve gebeliğin intrahepatik kolestazında kaşıntı sık görülen bulgudur. Karaciğer hastalıklarında kaşıntı genelde avuç içi ve ayak tabanlarından başlar ve tüm vücuda yayılır. Kaşıntı inatçı olabilir ve yıllarca şikayetler devam edebilir. İyileşmeyen veya tekrar eden inatçı kaşıntı veya kaşıntı ile birlikte sarılık, idrar renginde koyulaşma, dışkı renginde açılma, karında şişlik gibi belirtiler var ise bir gastroenteroloji uzmanına başvurulmalıdır. Cilt hastalıklarındaki kaşıntı genelde bölgeseldir ve beraberinde leke,kızarıklık, kabuklanma ve pullanma gibi belirtiler olur. Arteriyal Örümcek Yüz, boyun, göğüs ve kollarda görülen ciltte kırmızı renkli örümceğimsi damarsal geniş- Alkolik karaciğer sirozu olan bir lemelerdir.Kara- hastada tipik arteriyal örümcek ciğer sirozunda görünümleri görülür. Hastalık bulgusu olması için en az 3 arteriyel örümcek görünmesi gerekir. Gebelikte, normal kişilerde de görülebilir. Palmar Eritem Avuç içi kenarlarında belirgin kırmızı beneklenmeler şeklinde görülür. Karaciğer hastalıklarında sık rastlanılan bir bulgudur. Ayrıca normal kişilerde, gebelerde, romatoid artritli, hipertiroidisi olan hastalarda da görülebilir. Elde tipik palmar eritem 11 Türk Karaciğer Vakfı Dupuytren Kontraktürü: Avuç iç derisinin hemen altında yer alan yapının (fasya) anormal kalınlaşması ile meydana gelen bir durumdur . Bu rahatsızlık en çok yüzük parmağı ve küçük parmakta oluşur. Alkolik sirozlarda sık görülen bir durumdur.60 yaşın üzerindekilerde, çiftçilerde ve normalde de görülebilir. Kıllanma Değişiklikleri Erkeklerde kıllanmanın azalması karaciğer hastalığının bir bulgusu olabilir. Özellikle koltukaltı ve göğüs kıllarının dökülmesi, pubik bölgede kadın tipi kıllanma dikkat çekici bir bulgudur . Beyaz Tırnak Çomak Parmak Tırnak Değişiklikleri Beyaz Tırnak, tırnakta lunula kaybı, tırnakta enine çizgilenmeler karaciğer hastalıklarında görülebilir. Beyaz tırnakda tırnak yatağındaki normal pembe renk kaybolmuş ve yerini beyaz opasiteye bırakmıştır. Tırnak uçunda küçük pembe bir hat kalmıştır . Beyaz tırnak en sık görülen tırnak değişikliğidir. Birçok hastalıkta görülebilen çomak parmak, karaciğer hastalıklarında özellikle biliyer sirozlarda dikkat çeken bir bulgudur. Kanama ve Morarma Karaciğer hastalıklarında trombosit düşüklüğü ve pıhtılaşma bozuklukları nedeni ile ciltte kanama ve morarmalar görülebilir. Hepatit Bʼli hastalarda serum hastalığı, poliarteritis nodoza ve Gianotti-Crosti sendromu görülebilir. Serum hastalığı , halk arasında kurdeşen diye bilinen deriden Halk arasında derideki sorunlar karaciğer hastalığından kaynaklanır şeklindeki yaygın inanış doğru değildir. kabarık plaklar ( ürtiker) ve eklem tutulumu ile belirti verir. Gianotti-Crosti sendromu avuç içi ve ayak tabanlarında kırmızı renkli plaklarla karakerlidir ve hepatit Bʼli çocuklarda daha sık görülülür. Poliarteritis nodoza çeşitli organların küçük ve orta çapta damarlarının nekrotizan arteriti (damar iltihabı) ile karakterize cillte ülserler (yara), purpura ( mavi- kırmızı Purpura .renkte yuvarlak lekeler) ile seyreden romatizmal bir hastalıktır. Hepatit C virüs enfeksiyonlarına ise pruritus ( kaşıntı), nekrotizan vaskülit ( damar iltihabı) , ürtiker, liken planus, mikst kriyoglobulinemi eşlik edebilir. Liken planus kaşıntılı morumsu kabarıklıklarla seyreden deri hastalığıdır. Mikst kriyoglobunimede ise ciltte purpura ve vaskülit ( damar iltihabı ) görülür. Halk arasında derideki sorunlar karaciğer hastalığından kaynaklanır şeklindeki yaygın inanış doğru değildir. Örneğin yaygın kanının aksine Liken Planus sivilceler ile karaciğer hastalığının ilişkisi yoktur. Ancak hastaların bir kısmında derideki sorunların nedeni karaciğer hastalığı olabilir, bu konuda ileri tetkiklerin yapılması için gastroenteroloji uzmanına başvurulması gerekmektedir. Ürtiker 12 Türk Karaciğer Vakfı İçimizden biri Hepatit B ile tanışma hikayem Barbaros Akkurt Kimyager Doktor - İTÜ H epatit B ile tanışmam 1996 yılında, üniversite öğrencisi iken 18 yaşında kan bağışı için İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Çapa Kan Merkeziʼne gelmem ile oldu. Kan grubum 0 Rh(-) olduğu için başka insanlara faydam dokunsun dürtüsü ile hareket ederek kan bağışı fikrini gerçekleştirmeye karar vermiştim. Yaklaşık 500 g kan verdikten sonra normal olarak ayaklarımı yukarı kaldırarak biraz istirahat edip rahatlamam gerekmişti. Bir hafta kadar sonra ev adresime gelen bir mektupla beni yine kan merkezine çağırdılar ve doktor ile görüşmemde hepatit B virüsü taşıdığımı öğrendim. En kısa zamanda İstanbul Tıp Fakültesi, Gastroenteroloji-hepatoloji polikliniğine başvurarak durum hakkında ilk bilgileri almaya başladım. Altı ayda bir muayene ziyareti yaparak çeşitli kan değerleri ve üst karın bölgesi ultrasonografisi incelemelerini yaptırdım. 2000 yılına kadar düzenli olarak devam ettiğim muayeneleri bazı sorunlardan dolayı durdurmak zorunda kaldım. İki yıl sonra askerlik görevi için TekirdağÇorluʼdaki 4.Kademe Komutanlığına gittiğimde ilk iş olarak hepatit B virüsü taşıdığıma ait bilgiyi verdim, 19 günlük kışla hayatı içinde en az 2 kere Çorlu Asker Hastanesiʼne giderek kanda çeşitli tahliller yaptırdım ve “6 ay hava değişimi” tanısı ile 1 Temmuz 2003 tarihine kadar izin aldım. Bu tarihte tekrar kışlaya katılarak hepatit B ile ilgili kontrollere devam ettim. 10 gün sonra “Askerliğe elverişli değildir” raporu düzenlenerek terhis edildim. 2002-2003 yılında hepatit B virüs taşıyıcılığı için 6 ay ara ile bakılan serolojik testlerde pozitifliğin kanıtlanması yeterli idi. Şu andaki durumun daha farklı olabileceğini tahmin ediyorum. 2003 yılının başında, kışladan bana Türk Karaciğer Vakfı tarafından hazırlanmış bir broşür verilmişti. Buradan vakfın adresini ve telefonunu öğrenmiş olduğum için bir ziyaret yaparak vakıf hakkında bilgi aldım, vakfın çalışmalarını öğrendim. O zamanki vakıf başkanı olan Prof. Dr. Muzaffer Gürakar hocamız ile tanıştım, o zamandan beri vakıfta üye olarak görev yapmaktayım ve vakıf binasına sıkça ziyaret gerçekleştirerek elimden gelen yardımı göstermeye çalışmaktayım. Hepatit Bʼnin sağlık sorunları boyutuna geldiğimde oldukça şanslı ve “sağlıklı” olduğumu düşünerek daha kötü durumdaki insanlara şifa diliyorum. Şu anda tıbbi olarak incelendiğinde karaciğer fonksiyon testleri olarak bilinen AST ve ALT değerlerim 20 civarındadır, viral testler olarak HBsAg ve Anti-HBe testleri pozitif durumda, 2000 yılından itibaren karaciğer hastalarında tümör belirteci olarak değer kazanan “alfa-fetoprotein” (AFP) testi normal sınırın yaklaşık iki katında seyrederek normal olmayan tek değer olarak dikkat çekiyor. Üst karın bölgesi ultrasonografisinde her şey normal gidiyor, şu ana kadar herhangi bir soruna rastlanmadı. Bir radyoloji uzmanının bana söylemiş olduğu “bu saate kadar bir şey olmadıysa bundan sonra da olmaz” görüşünü aklımda tutmakla beraber son kararı karaciğer hastalıkları uzmanlarına bırakmayı tercih ediyorum. HBV-DNA viral yük testleri de müdahale gerektirecek düzeyde seyretmediği için (50-100 birimi geçmiyor) 6 ayda bir standart testleri yaptırarak takip altında olmak çok huzur verici diye düşünüyorum. Şu anda Bakırköy Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İç Hastalıkları Polikliniği, Gastroenteroloji servisinde takip ediliyorum, bundan sonraki amaçlarım AFP testinin yüksekliğine neden olan sebebi sayın hekimler ile bulmaya çalışmak ve Hepatit B hastalarının fikir sahibi olması gereken “Delta hepatiti” konusundaki durumumu öğrenmek olacak. Bir evlilik yaptım ve eşime durumu açıkça anlattım, aşı olarak korunması gerektiğini belirttim, kendisi de üç doz Hepatit B aşısını oldu ve benden virüs bulaşması imkânını azaltmış olduk (tamamen sıfırlamanın mümkün olduğunu düşünmüyorum, ancak başarı yüzdesi epey yüksek diye biliyorum). 2009 yılında dünyaya gelen oğlumuz Leventʼe de derhal aşısı yapıldı ve doğuştan itibaren Hepatit Bʼye karşı koruma kazanmış oldu. Çevreme mümkün olduğu kadar ve bilgim dahilinde Hepatit Bʼnin tedavisi ve aşısı olan, gelişmiş ülkelerde artık sorun olmaktan çıkmış bir hastalık olduğunu ve aşılanmanın en etkili mücadele olduğunu anlatmaya çalıştım. Türkiyeʼde karaciğer hastalıkları ile mücadelede bir miktar katkım oldu ise kendimi mutlu sayacağım. Selam ve saygılarımla, 13 Türk Karaciğer Vakfı Hepatit B virüsü infeksiyonu: BULAŞMA , KORUNMA YOLLARI, KLİNİK SONUÇLARI ve TEDAVİSİ Prof.Dr. Yılmaz Çakaloğlu Türk Karaciğer Vakfı Başkanı - Hepatit B virusu (HBV) infeksiyonunun önemi nedir? Hepatit B dünyada en sık görülen kronik infeksiyonlardan birisidir. Sebep olduğu kronik hepatit, siroz ve karaciğer kanseri gibi ciddi hastalıklar, her yıl yaklaşık bir milyona yakın insanın ölümüne yol açar. Dünyada ve Türkiyeʼde yaşayan insanların üçte biri (dünyada 2 milyar, Türkiyeʼde 25 milyon kişi) hepatit B virusu ile karşılaşmıştır. Bunların büyük çoğunluğu sarılık olmaksızın, çoğu kez belirtisiz ve tanı konulmadan geçirilen akut infeksiyondan sonra kendiliğinden iyileşmiş ve kanlarında koruyucu antikor (anti-HBs pozitif) bulunan kişilerdir. Akut HBV infeksiyonu olan her 5 kişinin ancak birinde akut hepatit B hastalığının en klasik belirtisi olan sarılık (ikter, “jaundice”) olur. Hastanın doktora gitmesine sebep olan bir belirtidir. Sarılıksız seyredenlerde tablo bir üst solunum yolu ifeksiyonu, gripal infeksiyon veya gastroenterit gibi belirtilerle geçebilir. Yüz akut hepatit B hastasının birinde akut karaciğer yetersizliği (fulminan hepatit) gelişebilir. Bu durumda sarılık yanı sıra diğer karaciğer fonksiyonlarında bozukluk, ileri dönemde şuur bulanıklığı ve koma gelişebilir. Bu hastaların en az yarısında acil karaciğer nakli gerekir… Sağlıklı erişkinlerde akut HBV infeksiyonu olanların %5ʼten azında infeksiyon kronikleşir. Bu kronikleşme oranları, eğer tedbir alınmazsa annesi taşıyıcı olan yeni doğan bebeklerde %90, çocuklarda ise %30 civarındadır. Kronik HBV infeksiyonunun en basit bulgusu, bu kişilerin kanında HBV infeksiyonunun göstergesi olan HBsAgʼnin 6 aydan uzun süreli olarak pozitif olmasıdır. Dünyada 350 milyon, Türkiyeʼde ise 3 milyon civarında kronik HBV infeksiyonlu kişi vardır. Bu kişilerin ortalama %25ʼi, yani HBsAg pozitif her 4 kişiden birisi ömrünün geri kalan kısmında ciddi kronik hepatiti takiben siroz ve karaciğer kanseri riski altındadır. Geriye kalan HBsAg pozitif %75ʼte (yani 4 kişinin 3ʼünde) inaktif HBV infeksiyonu (eski tanımlama ile Sağlıklı? Taşıyıcılık) söz konusudur. Bu inaktif infeksiyonlu grupta siroz ve kanser riski diğerlerine göre çok daha azdır. Ancak bu kişilerin de en az yılda bir kez kontrolü gerekir. Sonuç olarak kronik HBV infeksiyonu çok ciddi sonuçları olan yaygın bir hastalıktır. kullandığımız tanı testlerinin ve koruyucu aşıların geliştitilmesine giden ilk adım 1963 yılında Baruch S. Blumberg ve ark. tarafından Avusturalyalı bir yerlinin (aborigine) kanında saptanan bir antijenik yapıdaki protein ile atıldı. Önce kırmızı antijen, daha sonra Au (Avusturalya) antijeni ve daha sonra HBV ile ilişkisi gösterilince HBsAg denen bu yapı, HBV virusunun dış çeperini oluşturan yüzey (“surface”) antijeni idi. Buna karşı oluşan antikorlar (anti-HBs) ise koruyucu, nötralizan antikorlardır. Bu bilgiler 1970ʼli yıllarda hepatit B aşısının geliştirilmesini sağladı. Blumberg ve ark. bu başarıları üzerine 1976 yılı Nobel Tıp Ödülünü kazandı. Bazı kaynaklara göre yüzlerce yıl öncesinden kalan mumyalanmış kadavralarda HBV DNA testinin pozitiftir. Bu bulgu virusun çok eski zamanlarda var olduğunun bilimsel kanıtıdır. - Hepatit B virusu infeksiyonu ile ilgili sağlanan en önemli bilimsel gelişmeler nelerdir? Hepatit B virusu infeksiyonu ile ilgili gelişmelerin hemen tamamı son 50 yılın ürünüdür. Bunları 3 ana grupta değerlendirebiliriz; Birincisi hepatit B virusu (dolayısıyla hepatit D virusu) infeksiyonu için son derece duyarlı ve özgün tanı testlerinin geliştirilmesi ve bunların hem tarama hem de tanı amaçlı olarak yaygın şekilde kullanılmasıdır. HBsAg testi HBV infeksiyonu tanısı için en önemli ve kolay ulaşılan testtir. HBsAg pozitif kişilerde hastalığın aktivitesi, prognozu, tedavi kararı ve tedaviye cevabı değerlendirmede tek başına en önemli virolojik test ise HBV DNA PCR kantitatif ölçümüdür. Buna HBV viral yükü denir. Pahalı ve her yerde yapılmayan bir testtir. Konunun uzmanı hekimler tarafından istenmeli ve değerlendirilmelidir. HBsAg pozitif herkeste hepatit D (Delta hepatiti) araştırılmalıdır. Bunun için anti-HDV testi yeterlidir. İkinci ve belki de halk sağlığı açısından en önemli gelişme hepatit B için son derece etkili ve emniyetli aşıların geliştirilmesi ve Türkiye dahil dünyanın 200ʼe yakın ülkesinde üniversal aşı programının (bütün yenidoğanlar ve ilköğretim çağındakilerin ve riskli grupların aşılanması) uygulanmasıdır. Üçüncü olarak hepatit Bʼye karşı etkili ilaçların bulunması sonucu tedavide sağlanan gelişmleredir. Bugün hastalığın her aşamasında kullanılabilen ağız yolu ile genellikle günde tek tablet olarak alınan ilaçlar, veya belirli özelliklere sahip hastalarda kullanılan pegile interferonlar başlıca tedavi ajanlarıdır. Oral antiviral ilaçlar ve birlikte kullanılan hepatit B immunglobulini (HBIG) sayesinde karaciğer nakli olan hastalarda hepatit B nüksü büyük oranda önlenebilmektedir. Hepatit B aşısı sizi ve çocuklarınızı korur - Hepatit B virusunun kaynağı ne? İlk kez ne şekilde tanındığını söylermisiniz? Aslında MÖ 400ʼlü yıllarda Hipokrat zamanında sarılık salgınlarından bahsedilimiştir. Ancak viral hepatitlerle ilgili ilk sağlıklı bilgiler 20 yüzyılda, özellikle birinci ve ikinci dünya savaşları sırasında oluşmuştur. İnfeksiyöz hepatit (temiz olmayan su kaynakları ve gıdalardan bulaşan) ve serum hepatiti (ameliyat ve diğer tıbbi girişimler, kan ve kan ürünleri transfüzyonu ile bulaşan) ilk isimlendirmelerdir. Daha sonra infeksiyöz hepatitlerin A ve E hepatit viruslarına, serum hepatitinin ise B ve C hepatitlerine bağlı oduğu anlaşıldı. Hepatit B virusunun modern anlamda tanınmasına ve bugün - Hepatit B için belirlenmiş risk grupları varmıdır? Evet vardır. Ancak risk grubu tanımlaması görece bir kavramdır. Örneğin HBsAg pozitifliğinin çok yüksek olduğu bölge- 14 Türk Karaciğer Vakfı lerde (Güneydoğu Asya, Afrikaʼnın bazı kesimleri) herkes zaten risk grubundadır. Özel risk grupları belirlemek mümkün değildir. Buna karşılık HBsAg pozitifliğinin seyrek (%1 veya altında) olduğu toplumlarda, %2 HBsAg pozitifliği saptanan sağlık çalışanları %100 artmış bir riskle karşı karşıyadır denebilir. Türkiye bu konuda orta grupta yer almaktadır. Ancak ülkemizde HBsAg pozitifliği %4 olduğu için herkesi risk altında gibi düşünmemiz gerekir. Aşağıdaki tabloda HBV (dolayısı ile HDV) için riskli gruplar verilmiştir. - Hepatit Bʼden korunma yolları var mıdır? Bu konuda ne gibi imkanlara sahibiz? Etkili ve emniyetli aşıların varlığı ve ülkemizde olduğu gibi Hepatit B Virusu İnfeksiyonu İçin Riskli Gruplar - HBsAg sıklığı %2 olan coğrafi bölgelerde yaşayanlar - Damar içi uyuşturucu bağımlıları - HBsAg pozitif annelerin bebekleri (“Infants”) - Hepatit B ile infekte kişinin aile üyeleri - İnfekte kişilerin eşleri, seks yaptıkları kişiler - Birden fazla kişi ile emniyetsiz seks yapanlar - Erkeklerle seks yapan erkekler - Hemodiyaliz ve organ nakli hastaları - Kan ve kan ürünleri ile teması olan sağlık çalışanları - Mental özürlüler okulu veya bakımevleri sakinleri ve çalışanları - HBV dışı nedenlerle kronik karaciğer hastalığı olanlar - Orta/ yüksek sıklıkta HBV infeksiyonlu ülkelere gidenler üniversal aşılama programının uygulanması en etkili korunma yoludur. Bunun dışında riskli gruplarda yer alanlarda HBV için tarama yapılması, HBV ile karşılaşmamış olanlarda aşılama önemlidir. HBsAg pozitif sağlık personeli veya seks çalışanlarında HBV DNA testi bakılarak, bulaşma riski olanlarda ilaçla tedavi yapılmalı (amaç HBV DNA PCR testini negatif yapmak) ve risk sıfırlanmalıdır. Ailesinde hepatit Bʼli kişi bulunanlar mutlaka aşı olmalıdır. Hamilelerde rutin olarak HBsAg testi yapılmaktadır. Yenidoğanlar annenin durumuna bakılmaksızın aşılanmaktadır. Ancak annede HBsAg pozitif ise bebeğe ilk 12 saatte aşının ilk dozuna ek olarak bir kereye mahsus HBIG yapılmalıdır. Emniyetli seks (sadece eşi ve uzun süreli partneri ile seks) dışına çıkanlar mutlaka korunmalıdır. Gereksiz yere kan ve kan ürünlerinin kullanılmaması, her türlü tıbbi girişimde ve diş hekimliği uygulamalarında sterilizasyon, mutlaka eldiven giyme ve el yıkama gibi basit temizlik kurallarına uyulması ve tek kullanımlık (disposable) injektörler ve diğer tıbbi malzemelerin tekrar kullanılmaması diğer önlemler olarak sayılabilir. HBsAg pozitif kişiler de herhangi bir kesik, yara, veya kanama (burun kanaması vb) olması halinde kanama durdurulmalı, yara ve kesikleri temizleyerek flaster veya uygun band ile kapatmalıdır. HBsAg pozitif bu kişilerin tırnak makası, traş bıçağı, diş fırçası gibi vücuda nüfuz edici eşyalarını başkaları kullan- mamalıdır. Bunların dışında evde veya işyerinde başka bir önlem almak gerekmez. Her türlü sosyal ve sportif aktivitelere katılabilirler. Başka türlü bulaşma riski yoktur. Vücut sıvılarından pratik olarak bulaşma söz konusu değildir. - Hepatit B kimlerde ve ne sıklıkla siroz ve kansere sebep olur. Bu önlenebilir mi? Kronik HBV infeksiyonu iki ana gruba ayrılır; 1)İnaktif HBV infeksiyonu: HBsAg ve anti-HBe pozitif, HBeAg ve anti-HDV negatif. HBV DNA negatif veya düşük düzeyde (< 2000 IU/ml) pozitif, ALT ve AST normal, tam kan sayımı normal ve ultrasonografi (US) normal. 2)Kronik B Hepatiti (HBeAg pozitif veya negatif): HBsAg pozitif, HBV DNA pozitif ve sıklıkla >2000 IU/ml (sirozlu hastalarda düşük düzeyde pozitif olabilir), ALT ve/veya AST yüksek (devamlı veya aralıklı yüksek olabilir) ve karaciğer biyopsisinde aktif kronik hepatit… HBV infeksiyonlu kişilerde; anti-HDV ve bakılabilirse HDV RNA pozitif ise artık kronik D hepatiti var demektir. Hastalığın seyri daha süratli ve siroz veya kanser gelişme riski daha yüksektir. Bu hastalarda en az 6 ayda bir bu açıdan izlenir ve uygun vakalarda pegile interferon tedavisi yapılır. Asıl karaciğer sirozu, karaciğer kanseri gelişmesi riski taşıyanlar ikinci gruptaki kronik hepatitli, yani karaciğerde kronik hasar olan hastalardır. İnaktif HBV infeksiyonunda da siroz ve kanser gelişebilir, ancak bu çok seyrektir. Bu sebeple inaktif HBV infeksiyonu olanlar yılda bir kez kontrol edilir ve karaciğer kanseri açısından AFP kan testi ve US istenir. Kronik hepatitli hastalardan ilaç tedavisi başlananlar zaten3-6 ayda bir, diğerleri ise 6 ayda bir ve gerekirse daha sık olarak izlenir. Siroz ve kanser gelişimi açısından takip edilirler. Mevcut ilaç tedavileri ile HBV infeksiyonunun baskılanması (HBV DNA negatif olması) sonucu siroza gidiş önlenebileceği gibi sirozlu hastalarda düzelme-iyileşme de sağlanabilir. Diğer taraftan kanserin gelişmesi tam önlenemeyebilir. HBV baskılansa bile özellikle siroz aşamasına gelmiş hastalar kanser riski devam eder ve bu açıdan izlenmeleri gerekir. - Hepatit B aşısı ne kadar etkilidir? Yan etkileri nelerdir? Kimlere yapılmalıdır? Normal sağlıklı kişilerde, yenidoğan bebeklerde ve çocuklarda HBV aşısı usulune uygun yapılırsa çok etkilidir. Ortalama >%90 koruyuculuk sağlar. Anti-HBs miktarının >10 mIU/ml olması koruyuculuk düzeyini gösterir. Genel olarak aşılama sonrası titrenin >100 mIU/ml olması hedeflenir. Özel durumlar dışında 3 doz aşı ve 0, 1 ve 6 kuralına göre yapılır. İlk aşının yapıldığı tarih 0 kabul edilirse, 1 ay sonra ikinci doz, ilk aşıdan 6 ay sonra da üçüncü doz yapılır. Temas sonrası profilaksi (örneğin hepatit Bʼli hastada kullanılmış iğnenin sağlık personelinin eline batması ya da hepatit Bʼli birisiyle korunmasız seks yapma durumu gibi) farklıdır. Bir ay ara ile 3 doz (0, 1. ay ve 2. ay) ve 12. ayda 4. doz aşı yapılır. Hemen evlilik öncesi HBsAg pozitif bulunan kişinin eşine veya endemik bölgeye seyahat edecek sporcu veya işadamına daha da hızlandırılmış aşı uygulamaları olabilir. İlk dozdan 7 ve 21 gün sonra 2. ve 3. dozun ve 12. ayda dördüncü dozun yapılması gibi. Hepatit B aşısının injeksiyon yerinde lokal kızarıklık, ağrı ve bazen hafif ateş dışında ciddi bir yan etkisi yoktur. Diğer bildirilen bazı hastalıkların görülme sıklığı plasebodan farklı değildir. Kişilerin %5-10ʼunda aşı etkili olmayabilir. Bunlarda aşı normal dozda ve çift doz olarak tekrarlanabilir. Obesite, şeker hastalığı, diyaliz hastası olmak, HBV dışı karaciğer hastalığı Türk Karaciğer Vakfı olması, aşırı sigara içimi, alkolizm gibi faktörler aşının etkinliğini azaltır. Bu olumsuz faktörler bulunmayan az sayıda insan (<%5) anerjiktir ve aşıya antikor cevabı olmayabilir. Yenidoğan bebekler, ilköğretim çağındaki çocuklar, bütün sprocu adayları, sağlık meslek lisesi ve yüksek okulu ve tıp fakülteleri öğrencileri, askere alınanlar ve daha önce belirtilen risk gruplarında yer alanlar ve isteyen herkes aşılanmalıdır. - Hepatit Bʼnin sebep olduğu akut ve kronik hastalıkların tedavi yöntemleri nelerdir? Normal seyirli akut B hepatiti (sarılık olsun veya olmasın) sıklıkla kendiliğinden iyileşir. Sarılık 2-4 hafta sürer. Karaciğer testleri ALT ve AST ve bilirubinler 6-8 haftada normalleşir ve 3-6 ay içinde de HBsAg kanda negatif olur ve iyileşmenin belirtisi olarak anti-HBs pozitifleşir. Ancak ciddi seyirli (protrombin zamanı 4 sn.den fazla uzamış, INR >1.5 olan) veya akut karaciğer yetersizliği (AKY) tehdidi altındaki veya AKY gelişmiş hastalarda oral antiviral ilaçlar başlanmalıdır. Lamivudine, telbivudine, entecavir veya tenofovir benzer oranlarda etkilidir, herhangi biri kullanılabilir. Kronik HBV infeksiyonunda, inaktif HBV infeksiyonu olanlarda tedavi gerekmez. İzlenmeleri ve hastalık aktif hale dönüşürse tedavi edilmeleri gerekir. Klasik kronik B hepatiti veya siroz vakalarında yukarda belirtilen oral antiviral ilaçlar kullanılır. Entecavir ve tenofovir direnç gelişmemesi ve kuvvetli antiviral etkili olmaları sebebi ile tercih edilmesi gereken ilaçlardır. Sirozlu hastalarda HBV DNA düzeyine bakılmaksızın entecavir veya tenofovir kullanılabilir. Bu oral antiviral ilaçlarla tedavinin süresi belirsizdir. İdeali HBsAg kaybolup, anti-HBs pozitif olana kadar tedaviyi devam ettirmektir. Bu durumda ilaçlara karşı direnç gelişmesi sorunu ortaya çıkar. Bu lamivudine (5 yılda %70 direnç) ve telbivudine (3 yılda %30 direnç) için ciddi bir açmazdır. Gerek lamivudine gerekse telbivudine direnci daha sonra kullanılacak entecavir için direnç açısından risk faktörüdür. Bu sebeple direnç gelişenlerde tenofovir kullanılır. Genç, kısa süreli ilaç kullanması gereken, HBV DNA düzeyi görece düşük (HBeAg pozitiflerde <200.000.000, Anti-HBe pozitiflerde <20.000.000 IU/ml) olan, ALT >2-3xnüs ve biyopside aktif karaciğer hastalığı bulunanlarda pegile interferonlarla tedavi önerilir. Türkiyeʼde hakim genotip olan HBV genotip Dʼde interferonlar daha az etkilidir. -Karaciğer nakli yapılan hastalarda hepatit B nüksü önlenebilir mi? Evet. Hepatit Bʼya bağlı akut karaciğer yetersizliği, ilerlemiş siroz ve karaciğer kanseri için karaciğer nakli yapılanlarda tedbir alınmazsa hemen daima hepatit B nükseder ve yeni karaciğer de hastalık yapar. Bunun için ameliyat öncesinden başlanan oral antiviral ilaç tedavisi nakilden sonra da devam ettirilir. Ek olarak ameliyat sırasında başlanıp daha sonra 1-2 yıl süre ile devam eden HBIG injeksiyonları (anti-HBs düzeyi >100 mIU/ml olacak şekilde) yapılır. Bu çok başarılı bir uygulamadır. HBV + HDV (Delta hepatiti) olan hastalarda da aynı koruyucu tedavi etkilidir. -Hepatit B ile birlikte Delta hepatiti (Hepatit D) var, hastalığa etkisi nedir? Evet HDV bir asalak, ya da parazit virus. Tek başına patojen yani hastalık yapıcı değil. Ancak HBV varlığında devreye giren ve daha ciddi seyirli ve daha sık siroz ve kanser ile komplikasyonlu hastalık sebebi. Bugün için tedavisinde, o da vakaların %10-20ʼsinde etkili olan tek ilaç pegile interferonlardır. Türkiyeʼnin özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde sıktır. 15 Güneydoğu Avrupa, Akdeniz, Ortadoğu, Asya, Afrika ve Güney Amerikaʼda belli bölgelerde vardır. Giderek azalmaktadır. HBV ile koruyucu mücadele HDV infeksiyonunu da önler. -Türkiyeʼde hepatit B sıklığında bir azalma var mı? Evet var. Bundan 20 yıl önce genellikle %7-8 civarında olan HBsAg sıklığı günümüzde %4ʼtür. Üstelik 18-30 yaş arası gençlerde bu oran (%2.7), 50-65 yaş arası erişkinlere (%5.3) göre yarı yarıya azalmıştır. Yaklaşık 18 yıldır devam eden aşılama sebebiyele 20 yaşına kadar olan grupta HBsAg sıklığının çok daha düşük (<%2) olması beklenir. Ancak gerek Avrupa, gerekse Türkiye çevresindeki sosyoekonomik düzeyi düşük ve HBV infeksiyonu sık olan ülkelerden kayıtlı veya kayıtdışı büyük göç almaktadır. Bunlar yeni HBV bulaş kaynakları olabilir. Tedbir alınmalıdır. HBV infeksiyonunun kontrol altına alınması için en az 2-3 dekat daha geçmelidir. -Hepatit B taşıyıcıları zamanla sıkılıp veya kendilerine bir şey olmayacağını zannedip kontrollere gelmiyorlarmış? Bu bir sorun yaratır mı? İnaktif HBV infeksiyonu genellikle ömür boyu süren ve mevcut ilaçlarla tedavi indikasyonu olmayan bir durum. Aslında yılda %0.5-1.0 oranında (yani 10 yılda %5-10 arasında) kendiliğinden iyileşme (HBsAg negatifleşmesi ve anti-HBs pozitifleşmesi) ihtimali var. Bir diğer önemli husus inaktif HBV infeksiyonu tanısının doğru konulmuş olması. Sıklıkla anti-HBe pozitif kronik B hepatiti ile karışır. İlk görüldüğünde inaktif HBV infeksiyonu düşünülen hasta en az 1 yıl 3 ayda bir ALT ve AST testleri ile izlenmeli, bu testler sürekli normal kalıyorsa tanı konulmalıdır. Aksine ilk görüldüğü zamanki normal ALT ve düşük HBV DNA ile bu tanı konulan hastaların en azından bir kısmı kronik hepatittir ve ilerleyici bir hastalığa sahiptir. Bunlar 5-10 yıl sonra karşımıza daha ciddi karaciğer hastalığı tablosu ile gelebilirler. Her halukarda inaktif HBV infeksiyonlu hastalar yılda bir kez kontrol edilmelidir. -Sporcularda, evlilik öncesi herkeste ve bazen işe girişlerde hepatit taraması yapılıyor. Bu uygulamalar yararlı mı? Aslında çok özel koşullar olmadıkça hiç kimse hepatit testlerini yaptırmaya ve sonuçlarını açıklamaya zorlanamaz. Hekimlerin hastalarına ait bilgileri izinsiz açıklama yetkisi yoktur. Ülkemizde spor okulları, spor kulüpleri, kamu kuruluşlarına ait spor tesisleri ve havuzlara girişte, evlilik öncesi, bir çok kurumda iş başvuruları sırasında yaptırılan hepatit B, hepatit C ve HIV taramaları, sonuçları kötü kullanılmaz ise yararlı sayılabilir. Söz konusu edilenlerin çoğu genç yaşlarda kişiler olup, bu testler sonucu bilgilenirler ve hepatit B için aşı olurlar. Ancak hiç kimseye hepatit B veya hepatit C pozitif diye spor kulüpleri veya tesislerden yararlanma konusunda kısıtlama getirilemez. Eğer kişide aktif bir hepatit B infeksiyonu varsa uzman doktor tarafından verilen ilaçla HBV DNA negatifleşir ve zaten pratikte çok sınırlı olan bulaşma riski sıfırlanır. İnaktif taşıyıcılarda zaten böyle bir risk yoktur. İş hukuku açısından da HBsAg pozitif, yani hepatit Bʼli olmak işe alınmama veya işten çıkarılma sebebi olamaz. Hepatitten korkma! Test yaptır ve aşı ol! 16 Türk Karaciğer Vakfı Hepatit B mutluluğa engel değildir Aile Hekiminin Günlüğünden oğun bir günün ortasında ASM'nin ihtiyaç listesini yaparken bir hasta geldi. Yaşlıca bir hanımefendi, karşımdaki koltukta oturmasını söyleyince yavaşça ve ürkek bir tavır ile oturdu. Nasıl yardımcı olabileceğimi sorduğumda, evlenmek istediğini bununla ilgili rapor almak istediğini söyledi. Bende, hayhay tabii ki de yardımcı olabileceğimi söyledim. Çay içip içmeyeceğini sordum. Teşekkür etti. Kan tahlillerinin yapılıp yapılmadığını sordum. Ne için dedi? Evlenenlere hepatit testlerinin yapılması mecbur olduğunu kendisinin de bu testi yaptırması gerektiğini söyledim. O sırada personel içeri girerek, önce hanımefendiye sonra bana sordu tekrar çay içip içmeyeceğimizi sordu. Personel çıktıktan sonra hastanın ağladığını gördüm. Hayırdır neden ağlıyorsun bir şey mi oldu diye sorduğumda, evlilik için nikah dairesine gittiğini evlenmek için ne gerekli diye sorduğunda bir takım insanların ona güldüğünü söyledi. Bunun üzerine ben kimle evleneceğini sordum. Kimliklerini istedim. Ve bana yarın sabah aç karnına kan vermeleri için gelmelerini söyledim. Hasta mutlu bir yüz ifadesiyle poliklinikten ayrıldı. Hemen hastanın ve evleneceği kişinin TC numaralarından girerek her ikisinin de bana kayıtlı olduklarını gördüm. Hanımefendi 73 yaşında evleneceği kişinin de 96 yaşında bir beyefendi olduğunu öğrendim. Bir araştırmaya girdim tapu dairesini arayarak bu şahıslar üzerinde gayrimenkul olup olmadığını sordum (Ben bir kaç dönem belediye başkan danışmanlığı ve belediye meclis üyeliği görevinde bulunmuştum). Bir gün sonra bana beyefendinin hiçbir mal- Y Dr. Karabet Yayla varlığının olmadığı ancak; hanımefendinin bir hayli mal varlığı olduğunun bilgisi geldi. Kan alındıktan bir gün sonra çıkan netice beyefendi'nin hepatit (B) pozitif olduğu, hanımefendi'nin tahlilinin normal değerler içerisinde çıktığı görüldü. Hanımefendi beni telefonla aradığında kendisini konuşmak için davet ettim. Bir süre sonra hanımefendi kapıyı çalarak içeri girdi. Kendisine hepatit (B) ile ilgili tetkik sonuncun pozitif olduğunu ve endişemi ifade ettim. Hanımefendi benim söylediklerime aldırış etmeden "benim için önemli değil " ben kendisiyle evlenmek istiyorum dedi. Ve bende kendisine aşı yapmamız gerektiğini bu yapılan aşının bir kaç kez devam etmesi halinde kendisin bağışıklı kazanacağı ve korunacağı hakkında bilgi verdim. Aynı zamanda kendilerini müsait bir günde ziyaret etmek istediğimi söyledim. Oda hayhay tabii ki de bekleriz buyurun gelin dedi. Aradan çok geçmeden kapılarını çaldım. Kapıdan içeriye adımımı attığımda karşımda tam bir İstanbul beyefendisi buldum. Bana kahve ikram ettiler, kahvemi içip hoşça sohbet ettik. Yüzlerinden ne kadar mutlu oldukları görünüyordu. Ve neden evlenmek istediklerini sordum. Hanımefendi bana epey uzun zamandır komşu olduklarını ve kendinin bu yaşına kadar hiç evlenmediğini söyledi. Ertesi gün; hanımefendiye evlilik raporu, aklı şuuru yerindedir raporu verdim. Nikah dairesine yönlendirdim. Orada tanıdıklarıma, bu nikah da yardımcı olmaları husun da rica ettim. Gün aldım ve hanımefendiyi gönderdim. Birkaç gün sonra hanımefendi bir kutu çikolata ile ziyaretime gelip bana teşekkür etti. Ayrıca nikah dairesinde çok iyi davranış da bulundurduklarının ve nikah sonrasında pasta ikramında bulunarak evlenerek evliliklerini kutladıklarını söyledi. Sonuç: Hepatit B hiçbir şeye engel değildir. Yeter ki bilinsin ve gerekli önlemler alınsın… 17 Türk Karaciğer Vakfı Hepatit B Aşılaması ve Ülkemizde Hepatit Aşılama Sonuçları Doç. Dr. Selma Tosun Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları epatit B virüsü (HBV) ile ne kadar erken karşılaşılırsa kronikleşme riski o kadar yüksek olduğu için, annesi hepatit B taşıyıcı olan bebeklerin ve küçük çocukların HBV bulaşından korunması tüm dünyada öncelik verilen korunma yöntemi olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle de dünyanın birçok ülkesinde tüm yenidoğan bebekler doğumdan itibaren HBVʼden korunmak için aşılanmakta ve eğer anne taşıyıcı ise bebeklere aşı ile birlikte hepatit B hiperimmünglobulin (HBIG) de yapılmaktadır (1-4). Bu amaçla uygulanmakta olan universal HBV aşılaması 1990 yılında sadece 20 ülkeyi kapsamakta iken günümüzde sayı 180ʼe ulaşmıştır (4-7). Universal HBV aşılamasının çok önemli ve fiyat etkin olduğu bir çok çalışmada gösterilmiştir ve günümüzde HBV aşı önerileri kapsamı oldukça genişletilmiş olup özellikle yüksek riskli erişkinler başta olmak üzere HBV enfeksiyonundan korunmak isteyen herkesin aşılanması gerektiği görüşü benimsenmiştir (1,8,9). Önceleri HBV aşılaması yapılması önerilen belli riskleri taşıyan kişiler ACIP (The Advisory Committee on İmmünization Practices) tarafından tanımlanmış olmakla birlikte giderek bu kapsam oldukça genişletilmiştir. Günümüzde ACIP aşı önerileri içine “HBV enfeksiyonu açısından korunmak isteyen herkes aşılanmalıdır” önerisi eklenmiştir (4,9-12). H HEPATİT B AŞILARI İlk HBV aşıları plasma kökenli aşılar olup 1981 yılında üretilmiştir. Ancak bu aşının elde edilişinin pahalı oluşu, üretim işleminin güç oluşu, özellikle daha sonraki yıllarda gündeme gelen HIV/AIDS olguları nedeniyle oluşan güvensizlik, kısa süre geliştirilen rekombinan aşıların aktif olarak kullanılmasına yol açmıştır (8,9,13-16). Günümüzde kullanımdaki hepatit B aşıları, hepatit B virüsünün rekombinant DNA teknolojisi ile üretilmiş majör yüzey antijenini içerir. Rekombinasyon teknolojisi ile elde edilen aşılar iki grup olup; maya kökenli aşılar maya hücrelerinden, memeli hücresinden yararlanılarak üretilen aşılar ise fare over hücresinden (chinese hamster ovarian cell: fare over hücresi) yararlanmak suretiyle elde edilmektedir. Rekombinasyon teknolojisi (genetik mühendisliği) ile üretilen aşıları hiçbir enfeksiyöz parçacık içermedikleri için plazma aşılarına göre çok daha avantajlı ve güvenilirdirler (1,8,9,17). Günümüzde farklı teknolojilerle geliştirilen yeni aşı çalışmaları da yapılmaktadır (18-21). Dünya genelinde çok sayıda rekombinan aşı bulunmakta olup bu aşılarla ilgili olarak yapılmış sayısız çalışmada hem çocuklarda hem de erişkinlerde oldukça etkin ve güvenilir oldukları gösterilmiştir (2226). Ülkemizde 1998 yılından beri tüm yenidoğan bebeklere HBV aşılaması ücretsiz olarak yapılmakta, ayrıca risk grubundaki bazı erişkinlerin HBV aşılamalrı da yine ücretsiz uygulanmaktadır. Bu uygulama sonucu günümüzde bebek ve küçük çocuklarda akut ve kronik HBV olgusu görülme oranları son derece azalmıştır (4). Bununla birlikte gebelik sırasında HBsAg pozitif olduğu bilinmeyen gebelerin bebeklerine tek başına aşı yeterli olmamakta ve bu bebeklere doğumda HBIG yapılmadığı için az sayıda da olsa bu bebekler taşıyıcı kalmakta ve daha sonra kronik hepatit gelişmektedir. Hepatit A ve B aşılarını birlikte içeren kombine aşılar da bulunmaktadır (Twinrix-GlaxoSmithKline, HEP-A+B-in-VAC). Twinrix ile ilgili olarak FDA 2007 yılında alternatif bir uygulama şemasını daha onaylamıştır. Bu uygulamada 0,7 ve 21-31 günlerde üç aşı yapılıp 12. ayda da bir doz rapel yapılmaktadır. Aşılar arasındaki süre uzamışsa kalındığı yerden devam edilmekte, tekrar başlanması gerekmemektedir. Bu hızlı aşılama şeması özellikle endemik bölgelere seyahate çıkmak üzere olan seronegatif bireyler için önerilmektedir (27-29). 18 Hepatit B aşısı ile ilgili olarak yapılan çok sayıda çalışmanın sonuçlarına göre gerek çocuklarda gerekse erişkinlerde en iyi antikor yanıtının elde edildiği 0,1,6. aylarda birer doz aşı uygulaması şeklindeki aşı şeması günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra hızlı yanıt elde edilmesi istendiğinde aşı şeması 0,1,2,12.aylar şeklinde de uygulanabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütüʼnün HBV aşı programı önerileri 0,1,6ʼıncı ay, 0,1,12ʼinci ay; ya da 0,1,2,12ʼinci ay şeklindedir ve universal aşılamada yaygın olarak kullanılan şema 0,1,6 ay şemasıdır. Ayrıca 0,10,21. günde ve 0,7,28. günlerde birer aşının yapıldığı ve 12. ayda bir doz daha aşının uygulandığı hızlandırılmış aşı şemaları da özellikle bazı özel gruplarda kullanılabilmektedir (26). Aşı dozu çocuklarda 10 mcg, erişkinlerde ise 20 mcg dır. HBV aşılaması sonrası koruyucu antikor düzeyinin 10 mIU/ml nin üzerinde olması gerektiği, antikor titresi bir kez 10 mIU/mlʼnin üzerine çıktıktan sonra bu değerin altına düşse ve saptanamayacak duruma gelse bile, hepatit B enfeksiyonuna karşı koruyuculuğun devam ettiği bildirilmektedir. Virüsle daha sonra tekrar karşılaşıldığında immün sisteme ait bellek hücreleri tarafından antijenik yapı tanınmakta ve kişi aktif şekilde hasta olmamakta; vücuda giren virüs, antikor yapımını uyarmaktadır. Bu anlamda, daha önceleri her 5-10 yılda bir rapel doz yapılması öngörülmekteyse de primer aşılamadan on yıl sonra bile çok düşük titrede antikor yanıtı olan kişilerin virüsle karşılaşıldığında yeterli antikor yanıtı oluşturduğu gösterilmiştir (30,31). Yüksek risk altındaki erişkinlerle çocuklar üzerinde yapılan çalışmalarda immün sisteminde sorun olmayan kişilerde aşıdan yıllar sonra antiHBs yanıtı çok düşük veya saptanamaz düzeyde olsa bile uzun süreli koruyuculuk sağladığı; virüsle karşılaşma durumunda klinik hastalık veya taşıyıcılık durumunun gelişmediği gözlenmiş, ayrıca bu kişilerin rapel aşı dozuna oldukça iyi yanıt verdikleri belirlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü uygun şekilde yapılmış hepatit B aşılamasından sonra rapel doza gerek olmadığını bildirmektedir (32). Avrupa Hepatit B Uzlaşı Grubuʼnun (European Consensus Group on Hepatitis B İmmünity) önerileri de aşıları tam olan ve immün sistemde sorunu olmayan kişilere rapel doza gerek olmadığı Türk Karaciğer Vakfı yönündedir (33). Sonuç olarak immün sisteminde sorun olmayan kişilere rapel doz gerekmemekte, zamanla antiHBs düzeyleri saptanabilir düzeyin altına inse bile immün hafızaya bağlı olarak klinik hastalık tablosu oluşmamaktadır (8,9,16,26). Primer HBV aşılamasından sonra oluşan antikor düzeyi ilk yıl içinde hızla, daha sonra daha yavaş şekilde azalmaktadır. Primer aşılama sonrası antikor yanıtı >10 mIU/mL olan genç erişkinlerin %17-50ʼsinde aşılamadan 10-15 yıl sonra antiHBs kaybına bağlı olarak düşük veya saptanamayacak düzeyde antikor yanıtı kalır. Çocuklarda hepatit B aşılarına anti HBs yanıtı oldukça iyi olup bu oran %95-99 ʻa ulaşmaktadır; bununla birlikte zaman zaman erişkinler arasında anti HBs yanıtsızlığı görülebilmektedir. Kullanımdaki aşılarla yapılan değişik çalışmalarda HBV aşısı uygulanan kişilerde %15 oranında immün yanıt oluşmayabildiği bildirilmiştir. Bu kişilerde sigara içme, obesite, cinsiyet (erkek olma), 40 yaşın üzerinde olma gibi faktörlerin rol oynayabileceği düşünülmektedir. Ayrıca aşının soğuk zincir kurallarına uymadan saklanmış olması, uygun teknikle yapılmamış olması, aşı şemasına uyulmaması gibi faktörler de aşı yanıtsızlığında önemli rol oynamaktadır. Genetik olarak aşı yanıtsızlığı olabileceği de bildirilmektedir (26,34). Hepatit B aşıları tüm dünyada 30 yıldan beri kullanılmakta olup şimdiye dek belirgin bir yan etkileri ya da ciddi komplikasyonları gösterilmemiştir. Dünya Sağlık Örgütü tüm ülkelerde her yenidoğan bebeğin aşılanmasını önermektedir ve birçok ülkede bu uygulama yapılmaktadır. Aşıların yapılmaması durumunda gelişebilecek kronik aktif hepatit, siroz, karaciğer karsinomu gibi komplikasyonlar ve bunların tetkik ve sağaltım maliyetleri göz önüne alındığında hepatit B aşılamasının önemi tartışılmazdır (35). HBV aşısının ilk lisans aldığı 1982 yılından beri yenidoğan bebeklerin yanısıra HBV için risk altında olan erişkinlere de ACIP tarafından aşı önerilmektedir. Ancak, bu öneri ABD gibi gelişmiş ülkelerde bile tam olarak yaygınlaşamamıştır ve risk altındaki erişkinlerin aşılanma oranları düşük kalmıştır. Ülkemizde de bebek aşılamaları oldukça Türk Karaciğer Vakfı iyi yürütülmekle birlikte erişkinlerin HBV aşılamaları oldukça yetersizdir. HBV enfeksiyonunun başlıca bulaşma yolları arasında deri ya da mukoz membran yaralanması ile HBsAg pozitif kişiden bulaşma da yer aldığı için HBV enfeksiyonu özellikle aşısız-korunmasız sağlık çalışanları için her zaman risk oluşturmaya devam etmektedir. Bu nedenle tüm sağlık çalışanlarının HBV ile karşılaşma durumlarını öğrenmek için test yaptırmaları ve bunu takiben eğer bağışık ya da aşılı değillerse aşılanmaları gereklidir. HBsAg pozitif kişilerin aile taramaları yapıldığında öncelikle birinci derece yakınları (anne,baba,çocuk,kardeş) olmak üzere azımsanmayacak sayıda başka HBsAg pozitif kişilerin saptandığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle HBsAg 1)WHO Executive Board (2009) Viral hepatitis. Report by the Secretariat. EB126/15, 12November 2009:http://apps.who.int/gb/ebwha/pdf_files/EB/126/B126_15.en.pdf. Last accessed 25 April 2012. 2)CDC.ʻʼHepatitis B virus: a comprehensive strategy for eliminating transmission in the United States through universal childhood vaccinationʼʼ Recommendations of the Immunization Practices Advisory Committee (ACIP). MMWR, Morbid Mortal Wkly Rep. 1991;40 (RR-13):1-25 3)Prevention&Control of viral hepatitis infection: Framework for Global Action. World Health Organization 2012. http://www.who.int/csr/disease/hepatitis/GHP_framework.pdf Framework for Global Action World Health Organization 2012. WHO/HSE/PED/HIP/GHP 2012.1 Prevention & Control of Viral Hepatitis Infection 4) Tosun S. Türkiyeʼde viral hepatit B Epidemiyolojisi-Yayınların Metaanalizi. Tabak F, Tosun S, editörler. Viral Hepatit 2013. Viral Hepatitle Savaşım Derneği Yayını. İstanbul: İstanbul Medikal Yayıncılık; 2013. p.25-81. 5) Global Immunization Data, October 2009. Available from: URL: http://www.who.int/immunization_monitoring/data/data_regions/en/index.h tml2011 yılı coverage: October 2012 6)http://www.who.int/immunization_monitoring/Global_Immunization_Data .pdf 7)Franco E, Bagnato B, Marino MG, Meleleo C, Serino L, Zaratti L. Hepatitis B: Epidemiology and prevention in developing countries. World J Hepatol. 2012 Mar 27;4(3):74-8 http://www.wjgnet.com/19485182/ejournals/WJHv4i3.pdf (son erişim 8 Aralık 2012) 8)Mast EE, Margolis HS, Fiore AE, Brink EW, Goldstein ST, Wang SA, Moyer LA, Bell BP, Alter MJ; Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP). A comprehensive immunization strategy to eliminate transmission of hepatitis B virus infection in the United States: recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP) part 1: immunization of in fants, children, and adolescents. MMWR Recomm Rep. 2005 Dec 23;54(RR-16):1-31. 9)Mast EE, Weinbaum CM, Fiore AE, Alter MJ, Bell BP, Finelli L, Rodewald LE, Douglas JM Jr, Janssen RS, Ward JW; Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP) Centers for Disease Control and Prevention (CDC). A comprehensive immunization strategy to eliminate transmission of hepatitis B virus infection in the United States: recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP) Part II: immunization of adults. MMWR Recomm Rep. 2006 Dec 8;55(RR16):1-33. 10)Dienstag JL, Werner BG, Polk BF, Snydman DR, Craven DE, Platt R, Crumpacker CS, Ouellet-Hellstrom R, Grady GF. Hepatitis B vaccine in health care personnel: safety, immunogenicity, and indicators of efficacy. Ann Intern Med. 1984 Jul;101(1):34-40. 11) Cainelli F. Liver diseases in developing countries. World J Hepatol 2012 March 27; 4(3): 66-67 12)http://www.immunize.org/catg.d/p2017.pdf 13)Ghendon Y. WHO strategy for the global elimination of new cases of hepatitis B. Vaccine 1990; 8 ( Suppl):129-33. 14)Centers for Disease Control (CDC). Recommendation of the Immunization Practices Advisory Commtee (ACIP) Inactivated Hepatitis B Virus Vaccine. MMWR Morb Mortal Wkly Rep. 1982 Jun 25;31(24):317-322,327328. 15)Mast E, Mahoney F, Kane M, Margolis H. Hepatitis B vaccines. In: Plotkin SA, Orenstein WA, eds. Vaccines. 4th ed. Orlando, FL: WB Saunders 19 pozitif kişilerin aile bireylerinin halen aynı evde yaşıyor olmasalar bile mutlaka tetkik edilmeleri ihmal edilmemelidir. Sonuç olarak ülkemizde mevcut durumda; yenidoğan bebeklerin HBV aşılaması aynı titizlikle devam ettirilmeli, HBsAg taşıyıcı gebeleri saptayabilmek ve bebeklerini doğumda doğru ve yeterli şekilde immünize edebilmek için tüm gebelere HBsAg taraması yapılmalı, HBsAg pozitif kişilerin aile bireyleri tetkik edilip başka olgu varsa takibe alınmalı, henüz HBV ile karşılaşmamış olan kişiler hemen aşılanmalı ve erişkin HBV aşılamalarına ağırlık verilmelidir. Co.; 2003:299--337. 16)Kwon SY, Lee CH. Epidemiology and prevention of hepatitis B virus infection. Korean J Hepatol. 2011 Jun;17(2):87-95. doi: 10.3350/kjhep.2011.17.2.87. 17)Brocke P, et al. Recombinant hepatitis B vaccines: disease characterization and vaccine production. Gellissen G, editors. In: Production of recombinant proteins. Weinheim, Germany: Wiley VCH;2000, pp. 319–359. 18)Betancourt AA, Delgado CA, Estévez ZC, et al. Phase I clinical trial in healthy adults of a nasal vaccine candidate containing recombinant hepatitis B surface and core antigens. Int J Infect Dis 2007; 11:394. 19)Makidon PE, Bielinska AU, Nigavekar SS, et al. Pre-clinical evaluation of a novel nanoemulsion-based hepatitis B mucosal vaccine. PLoS One 2008; 3:e2954. 20)Makidon PE, Bielinska AU, Nigavekar SS. et al. Pre-clinical evaluation of a novel nanoemulsion-based hepatitis B mucosal vaccine. PLoS ONE. 2008 Aug 13;3(8):e2954. 21) http://www.NanoBio.com 22)Faustini A, Franco E, Sangalli M, et al. Persistence of antiHBs 5 years after the introduction of routine infant and adolescent vaccination in Italy. Vaccine 2001;6;19(20-22):2812-8. 23)Shivananda , Somani V, Srikanth BS, Mohan M, Kulkarni PS. Comparison of two hepatitis B vaccines (GeneVac-B and Engerix-B) in healthy infants in India. Clin Vaccine Immunol. 2006 Jun;13(6):661-4. 24)Velu V, Nandakumar S, Shanmugam S. et al. Comparison of three different recombinant hepatitis B vaccines: GeneVac-B, Engerix B and Shanvac B in high risk infants born to HBsAg positive mothers in India. World J Gastroenterol. 2007 Jun 14;13(22):3084-9 25)Hepatitis B.Epidemiology and Prevention of Vaccine-Preventable Diseases. The Pink Book: Course Textbook - 12th Edition Second Printing (May 2012) http://www.cdc.gov/vaccines/pubs/pinkbook/hepb.html 26)Tosun S. Hepatit B aşılaması ve ülkemizde hepatit aşılama sonuçları. Tabak F, Balık İ editörler.Viral Hepatit. Viral Hepatitle Savaşım Derneği Yayını. İstanbul: İstanbul Medikal Yayıncılık; 2013. p.413-39. 27)Centers for Disease Control and Prevention (CDC). FDA approval for a combined hepatitis A and B vaccine. MMWR Morb Mortal Wkly Rep. 2001 Sep 21;50(37):806-7. 28)MMWR. Notice to Readers: FDA Approval of an Alternate Dosing Schedule for a Combined Hepatitis A and B Vaccine (Twinrix). October 12, 2007 / 56(40);1057. http://www.cdc.gov/mmwR/preview/mmwrhtml/mm5640a5.htm 29)Keystone JS. Travel-related hepatitis B: risk factors and prevention using an accelerated vaccination schedule.Am J Med 2005;118 Suppl 10A:63S-68S. 30)Jack AD, Hall AJ, Maine N, Mendy M, Whittle HC. What level of hepatitis B antibody is protective? J Infect Dis 1999;179:489-92. 31)Banatvala JE, Van Damme P. Hepatitis B vaccine-do we need boosters. J Viral Hepat 2003;10(1):1-6. 32)Viral hepatitis: HB vaccine afford long-term protection, even without booster, Viral Hepatitis Prevention Board: conference nows, 1997;5;6. 33)European Consensus Group on Hepatitis B Immunity. Are booster immunisations needen for lifelonghepatitis B immunity? Lancet 2000; 355: 561565. 34) Onay H, Çiftdoğan DY , Özdemir TT, Tosun S, Vardar F ,Özkınay F. Hepatit B aşısına yanıtsızlıkta IL1ve IL-1 antagonisti gen polimorfizmleri. 7. Ulusal Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Kongresi ,söz lü bildiri, J Pediatr Inf 2011;5(Suppl 1):267-293. 35) Zurn P, Danthine JP. Economic evaluation of various hepatitis B vaccination strategies in Switzerland Soz Praventivmed 1998;43:134-137. 20 Türk Karaciğer Vakfı Vakfımızın kurucu üyesi, eski Eyüp Belediye Başkanı Kadir Akpınar ile Söyleşi Karaciğer vakfında hep ahenk içinde çalıştık. Her hangi bir zorluk görmedik, zaten lokomotif olarak Muzaffer Gürakar hoca bu yapının başıydı. O sürüklüyordu. Biz de elimizden geldiğince ona yardımcı oluyorduk. Ama vakfı şunun için her zaman gerekli olduğuna inanıyorum. Bütün vakıfların öyle… Bir çok hasta hastalığının nedenini bilmiyor, nasıl hareket edeceğini, ne tarafa gideceğini, nasıl yönlendirileceğini bilmiyor ve içten içe o hastalığın içinde hepatit C veya B, A bunlarla yaşamaya mecbur kalıyordu ama biz vakfı kurduktan sonra insanları daha bir aydınlattık. Nasıl yaşaması gerektiğini, ne yapması gerektiğini çok daha iyi öğretmeye çalıştık ve faydalı olduğumuza inanıyorum. İnşallah budan sonra da daha iyi olacak. “nedenini bilmiyor Bir çok hasta hastalığının ürk Karaciğer Vakfı (TKV) kurucularından, vakfa her kademede önemli hizmetleri ve katkıları olan eski Eyüp Belediye Başkanı İş adamı Kadir Akpınarʼı güzel bir söyleşi için ziyaret ettik. T - Kısa bir özgeçmiş? 1948 İstanbul doğumluyum. Göçmen kökenli bir ailenin ferdiyim. Uzun yıllar siyasetle uğraştım. Ticaretle uğraşıyorum. Benzin istasyonu sahibiyim. Şu an emekliyim. Siyasetin içinde de yaklaşık, kırk yıla yakın bir çalışmam oldu. “By pass” ameliyatı geçirdikten sonra da onu da bıraktım şimdi torunlarımla uğraşıyorum. Onları seviyorum, onlarla vakit geçiriyorum. Belediye başkanlığı 1989-1994 yılları arasında belediye başkanlığı yaptım. Zaten “by pass” ameliyatım da belediye başkanlığından sonra geçirdim. Siyaseti de bıraktım. Uzun yıllar iyi anılarım oldu. İnsanların daha iyi yaşaması için dilekte bulunuyorum her zaman. Sayın Kadir Akpınar, Eyüp Belediye Başkanlığı yaptığı sırada vakfımızın çalışmalarında son derece faydalı olmuş, esasen Eyüp ilçesi için de inanılmaz işler başarmıştır. Sevilen bir Belediye başkanıydı. Devam edelim. - Karaciğer vakfından bahseder misiniz? Belediye başkanlığı döneminde ufak bir hastalık geçirdim. Kolesterol ilacı yüzünden zehirlendim. Cerrahpaşaʼda Muzaffer Gürakar Hocayla tanıştım. Onlar yardımcı oldular. Nurettin Sözenʼin vasıtasıyla sağ olsun. Daha sonra da Nurettin Sözen hocam, Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Muzaffer hocam ve Aytekin Kotil ağabeyimiz hep birlikte bu vakfı kurduk. Uzun yıllar kuruluşundan beri vakıfta hem kurucu üye, hem de yönetici olarak görev aldım. Geçen sene o görevi de daha genç arkadaşlara bıraktık. Muzaffer Gürakar hocamla beraber. Şimdi ilgiyle takip ediyoruz çalışmalara yardımcı olmaya çalışıyoruz. - Divan Başkanlığını siz yapmıştınız. Demek ki görev henüz bitmedi… Türk Karaciğer Vakfıyla ilgili bir anınız var mı? Bir plan var mı? ” - Başkanım eklemek istediğiniz bir şey var mı? Kısaca söyleyeceklerim bu her zaman her yerde insanların mutluluğu için ne gerekiyorsa toplumsal görevler almaya her zaman hazırım. Sıhhatim el verdiği sürece ve tüm insanları da siyasetle uğraşmasını istiyorum Yani hangi partiyi tutarlarsa tutsunlar siyasetle uğraşsınlar, toplumsal kurumlarda görev alsınlar. İnsanlara faydalı olabilecek her şey de insanların olmasında fayda görüyorum. mmm K adir Akpınar, yıllarca birlikte çalışma fırsatı bulduğum saygıdeğer bir üyemiz, büyüğüm, etrafına pozitif enerji yayan sözü özü bir, arkadaşımız. Bence karaciğer vakfına yaptığı en önemli katkı; belediye başkanlığı döneminde Türk Karaciğer Vakfı önderliğinde belediyenin sağlık işleri müdürlüğü ve sponsor firma ile Eyüp ilçesinde belediye personelini ve tüm ilkokul öğrencilerini kapsayan bir hepatit taraması yaptırmıştır. Türkiyeʼde ilk yapılan on bin kişiyi kapsayan, hepatit taraması sonucu farkındalık yaratıldı. Muzaffer Gürakar hocamız bu tarama sonuçlarını değerlendirdi. Büyük ses getirdi. Bu tarama maliyetli ve büyük bir organizasyon sonucu oluştu. Bunda Eyüp belediye başkanı olan Kadir Akpınarʼın rolü azımsanmayacak kadardı. Hatta Belediye Başkanlığıʼndan ayrıldıktan sonra müfettiş raporu ile mahkemeye verildi. Ancak mahkeme takipsizlik kararı verdi. İşte Kadir Akpınar, böyle bir Eyüp belediye başkanı ve Türk Karaciğer Vakfı kurulu üyesiydir. Şimdi torunlarıyla emekliliğinin tadını çıkarıyor. Teşekkür ederiz. Söyleşi: Dr. Karabet Yayla 21 Türk Karaciğer Vakfı Sektörler Arası İletişim “TAPP ile etkin işbirliği” Dr. Necmi Sınanmış ürk Karaciğer Vakfı kuruluş amacına uygun olarak kendi çalışmalarına devam ederken, sağlık alanında-sosyal alanda ve diğer konularda da işbirliği ve birliktelikler sağlamaktadır. Karaciğer hastalıklarına bağlı ölümleri azaltmak için bilimsel hizmetlerimiz yanında, farkındalık yaratmak ve koruyucu sağlık hizmetlerini de gerçekleştirme çabasındadır. Bu bir halk sağlığı görevidir. Bunun için; tütün, alkol, uyuşturucu ve teknolojik bağımlılıkla mücadele eden, ülkemizin en önemli sivil toplum kuruluşlarından biri olan Yeşilay ile de Türk Karaciğer Vakfı olarak işbirliğimiz sürmektedir. Özellikle alkole bağlı karaciğer yağlanmaları günümüzde en önemli dikkat edilmesi gereken konulardan biridir ve diğer karaciğer hastalıkları içinde önemli bir yer oluşturmaktadır alkole bağlı karaciğer hastalıkları. Yeşilayʼın öncülüğünde kurulan TAPP (Türkiye Alkol Politikaları Platformu) yeni ve etkin bir oluşumdur. Alkole bağlı olarak toplumsal kaos ve dejenerasyonları önlemek için ses verecek faaliyetler yapmaya başlamıştır. Toplumun bilgilenmesi, bilinçli ve koruyucu önlemlerin alınması çabalarının artmasını hedeflemiştir. TAPP, zararlı alkol kullanımı konusunda farkındalığın arttırılması, alkol politikaları ile ilgili mevcut ulusal ve uluslararası mevzuatın evrensel halk sağlığı normlarına uygun hale getirilmesi için çalışan; insan sağlığını ve genç nesilleri tehdit eden zararlı alkol kullanımına karşı mücadele için bir araya gelen kurum ve kuruluşların ortak platformudur. TAPP, Türkiyeʼnin de T içinde olduğu çeşitli uluslar arası kuruluşların alkol politikalarına ilişkin kararlarını ve uygulamalarını takip edecek ve ülkemiz için bağlayıcı ya da örnek olabilecek uygulamaların yasalaşması için çalışacaktır. Alkol politikaları alanında kamuoyu başta olmak üzere karar vericiler nezdinde halk sağlığı kriterlerini temel alarak her tür savunuculuk, lobicilik, araştırma, gözlem, data oluşturma, farkındalık yaratma ve sosyal çalışmalar yapacaktır. TAPP üyesi kuruluşlar arasında ve bu alanda çalışma yapan her tür kurum ve platformlarla bilgi ve tecrübe paylaşımı gibi işbirliği ve koordinasyon imkanlarının arttırılması için çalışacaktır. 2013 yılının Eylül ayında kuruluşunu ilan eden TAPP geçici yürütme kurulu ile çalışmalarını sürdürdü. Tüm kurullar ve çalışma alanlarını tamamladıktan sonra 26.04.2014 de yapılan Genel Kurul ile tüzüğü onaylandı ve kurullar oluşturuldu. Türk Karaciğer Vakfı da; Yönetim Kurulu üyesi ve II. başkanı Dr. Necmi Sınanmış ile temsil edilerek, yürütme kurulunda yer aldı. Halk sağlığı hizmeti alanındaki tüm çalışmalarda vakıf; TAPPʼa destek vermeye devam edecektir. Halkta farkındalık yaratarak alkole bağlı bireysel ve toplumsal dejenerasyonları asgariye indirmek, hatta ortadan kaldırmak temennisi ile TAPPʼa başarılar dileriz. İleriki sayılarımızda bilimsel ve sosyal aktivitelerden okuyucularımızı bilgilendirmeye devam edeceğiz. 22 Türk Karaciğer Vakfı “Bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı vardır, ya üç fincan kahvenin....” Karaciğer hastalıklarında yeni reçetemiz: KAHVE Doç. Dr. Yusuf Yılmaz Kahvenin tarihi hikayesini ve mucizelerini biliyor muyuz? Kahve, Coffea cinsinde bir ağacın meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilir. Kahve ağacının ilk bulunduğu yer olan Habeşistan (Etyopya)'ın Kaffa yöresidir. Kaffaʼnın Arapça karşılığı ʻqahwah (keyif veren içki)ʼdır. Bir rivayete göre 8.yüzyılda Kaffaʼda yaşayan Kaldi adındaki bir çoban, keçilerinin kahve bitkisine ait kırmızı meyveleri yemesinin ardından çok daha hareketli ve canlı olduklarını gözlemlemiş ve kendi de bu meyveyi denemiştir. Verdiği hissi ve keyfi çok beğenmiş ve yerli halkı bu bitki ile tanıştırmıştır. Bu meyvenin taneleri halk tarafından un haline getirilip bir çeşit ekmek yapılıyormuş. Meyveleri kaynatıldıktan sonra da suyu içilmek suretiyle tıbbi amaçlı kullanılıyor ve "sihirli meyve" olarak adlandırılıyordu. Kahve, ünüyle birlikte hızla Arap Yarımadası'na yayıldı ve 300 yıl boyunca Habeşiştanʼda keşfedilen bu yöntemle içilmeye devam edildi. 14. yüzyılda ise yepyeni bir keşif ile ateşte kavrulan kahve çekirdekleri, ezildikten sonra kaynatılarak içime sunuldu. Kahveʼyi ilk olarak işleyip içmeye başlayan Yemen'deki sufi tarikatıdır. Bir Sufi Şeyhi olan Şazili gece ibadetinde dinç ve uyanık kalabilmek için kahve içermiş. Ayrıca Yemenli ez-Zebbani Habeşistan yolculuğu sırasında kahve içen insanlarla tanışmış, Yemenʼe döndüğünde hastalanmış ve yanında bulundurduğu kahveyi içmek aklına gelmiş. Kahve onu iyileştirmiş ayrıca kahvenin yorgunluk, uyuşukluk giderme, canlılık ve dinçlik kazandırma özelliklerini keşfetmiş. Bir diğer rivayete göre kahveyi içen ilk kişi Hz. Süleymanʼdır. Hz. Süleyman yolculuğu sırasında uğradığı bir şehirde şehrin sakinlerinin bilinmeyen bir hastalığa yakalandığını görür ve Cebrailʼin buyruğu üzerine Yemenʼden gelen kahve çekirdeklerini kavurarak bundan hazırladığı içeceği hastalara verir. Bunu içen hastalar iyileşir. Kahvenin İstanbulʼa gelişi Yavuz Sultan Selim dönemine rastlar. Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen'de içtiği ve çok sevdiği kahveyi 1517 yılında İstanbul'a getirmiştir. Türk kahvesi telvesi ile servis yapılan tek kahve çeşididir. İstanbul'a gelen Venedikli tacirler, çok sevdikleri bu içeceği 1615 yılında Venedik'e taşımıştır. Kahve Parisʼe 1643, Londraʼya 1651ʼde ulaşmıştır. Daha sonra Avrupalılar tarafından dünyanın çeşitli yerlerinde kahve plantasyonları kurulmuştur. Kahve bitkisi ve meyvesi, kahvenin kimyasal yapısı ve hazırlanışı Kahve çekirdeklerinin en önemli iki kaynağı daha çok tercih edilen ve dağlık bölgede yetişen Coffea arabica ve daha acı formu olan Coffea canephora (robusta)ʼdır. Arabica kahvesi dünya kahve üretiminin %70ʼini oluşturur, daha lezzetli ve tatlı bir aromaya sahiptir. Robusta arabicaya göre iki kat daha fazla kafein içerir, yetiştirilmesi çok daha kolay ve ucuzdur. Toprağı, aldığı su, güneşlenme zamanı, nem kahvenin tadını ve aromasını değiştirmektedir. Kahvenin içinde kafestol ve kahweol adı verilen lipidler (antikarsinojen, LDL arttırıcı etki), potasyum gibi mineraller, klorojenik asit, alifatik asit, kuinik asit gibi asit, esterler/polifenoller (enerji metabolizmasını arttırır, lipogenezi azaltır, SREBP-1cʼyi downregüle eder, antioksidan, glukoneogenezi baskılar, kolesterol düşürücü etki, PPAR-alfaʼnın upregülasyonu), aminoasitler, peptidler, karbonhidrat, fiber, melanoidler (antioksidan, antiinflamatuar) gibi yüzlerce kimyasal yapı bulunmaktadır. Kahve meyvesi ve onun çekirdeği birçok işleme tabi tutulduktan sonra alışkan olduğumuz kavrulmuş kahve formunu alır. Kavrulma süresi ve ısısı çekirdeğini fiziksel ve kimyasal olarak değiştirerek tadını etkiler. Kavrulma süresince aromatik yağlar ve asitler azalır, kafeol gibi kahvenin aromasından ve tadından sorumlu yağlar ortaya çıkar. Dekafeinasyon ayrı bir süreçtir ve kahve henüz yeşilken yapılır, ekstrakte edilen kafein genellikle ilaç firmalarına satılır. Kahve en iyi have geçirmez seramik, cam veya non-reaktif metal kaplarda saklanır. Kahvenin tazeliği ve tadı nemden, sıcaktan ve ışıktan uzak tutulduğunda en iyi sağlanır. Etraftaki kokuyu absorbe edebileceğinden yiyeceklerden de uzak tutulmalıdır. Buzdolabında saklanması nemden dolayı tavsiye edilmez. Kahvenin demlenme şekli de kimayasal yapısını etkiler. İskandinav ülkerinde, Frennch Press kahvede, Türk kahvesinde kahve kaynatılır. Kafestol Türk Karaciğer Vakfı 23 Amerikada yapılan bir çalışmada alkole bağlı siroz hastalarında kahve tüketiminin hastaneye yatışı ve ölüm riskini azalttığı gösterilmiştir. Farklı bir çalışmada alkole bağlı veya alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı ile ilişkili sirozda kahve içimi ölüm riskini azaltmaktadır. kahvede bulunan bir yağdır. Bu şekilde kaynatılan kahvede daha çok kafestol ortaya çıkar. Kafestol, LDL kolesterolün güçlü bir stimülatorüdür. Filtre kahvede ise kağıt filtre nedeniyle kafestol tutulur, dolayısıyla filtre kahve en az kafestol içeren kahvedir. Espresso ise orta derecede kafestol içerir. Bu nedenle yüksek kolesterol düzeyi olanların filtre kahveyi tercih etmesi akılcıl bir yaklaşımdır. Hazır (instant;sıcak suya katılıp hazırlanan, nescafe gibi) kahvede de az miktarda kafestol vardır. Dolayısıyla kahvenin demlenme şekli (filtre, filtresiz, espresso) ve de kavrulma türünün kahvenin kompozisyonunu etkilediğini öğrenmiş olduk. Filtre kahve kafestol ve kahweol içermez ancak kahvenin filtrasyonu klorojenik asiti barista metodu ile hazırlanan espressodan daha iyi koruyacaktır. Kahve ve Karaciğer Hastalıkları Çok sayıda çalışma, kahvenin kronik karaciğer hastalıklarında etyolojiden bağımsız olarak siroz ve hepatosellüler kanser riskini azalttığını göstermiştir. Kahve ve yağlı karaciğer hastalığı Kahve, içerdiği bir çok komponentiyle (kafein dahil) yağlı karaciğer hastalığında olumlu etkiye sahiptir. Günde en az 3 kap kahve tüketiminin AST, ALT, GGT düzeyini 3ʼden az içenlere veya içmeyenlere göre azalttığı gösterilmiştir. Farklı bir çalışmada regular kahvenin fibrozisi ve inflamasyonu azalttığı gösterilmiştir. Ancak aynı etki espressoʼda gözlenmemiştir. Bunun nedeni Espressoʼya eklenen sükrozun (glukoz+fruktoz) olumsuz etkisi olabilir. Kahvenin karaciğeri koruyucu etkisi antioksidatif, antiinflamatuar, antifibrotik ve hepatokarsinogenezdeki kemoprotektif etkisi ile açıklanabilir. Kahve ve alkole bağlı karaciğer hastalığı Alkole bağlı siroz hastalarında kahve tüketiminin hastaneye yatışı ve ölüm riskini azalttığı gösterilmiştir. Kahve ve kronik hepatit B Kahve ve kronik hepatit B ilişkisine dair neredeyse hiç çalışma yoktur. Bir çalışmada kahve tüketiminin kronik hepatit Bʼli hastalarda Fibroscan sonuçları üzerine olumlu bir etkisi gösterilememiştir. Ancak bu çalışmaya katılan bireylerin çoğunun alkol kullanıyor olması kahvenin olumlu etkisini maskelemiş olabilir. Kahve ve kronik hepatit C Kronik hepatit Cʼde kahve tüketiminin fibrozis şiddetini azalttığı gösterilmiştir. Kahve, hastalığın ilerleyişini yavaşlatabilir. Bir prospektif çalışmada günde 3 kap veya daha fazla kahve tüketiminin kronik hepatit Cʼde nekroinflamatuar aktiviteyi azalttığı gösterilmiştir. Farklı bir çalışmada ise peginterferon ve ribavirinle yeniden tedavide 3 kapdan fazla kahve tüketiminin virolojik yanıtta bağımsız prediktör olduğu ortaya konmuştur. Ayrıca kahve içenlerde ilaçların toleransı da daha iyi olmuştur. Kahve ve Siroz Kahve tüketimi, kronik karaciğer hastalıklarında siroz gelişim riskini azaltır. Bir İtalyan çalışmasında günde 1 kap kahve tüketiminde siroz riski %47, günde 2 kap kahve tüketiminde %23, günde 3 kap kahve tüketiminde %21, 4 kap ve daha fazla tüketimde %16 olarak bulunmuştur. Siroz geliştikten sonra da kahvenin olumlu etkisi vardır. Amerikada yapılan bir çalışmada alkole bağlı siroz hastalarında kahve tüketiminin hastaneye yatışı ve ölüm riskini azalttığı g ö s t e r i l m i ş t i r. Farklı bir çalışmada alkole bağlı veya alkol dışı yağlı karaciğer hastalığı ile ilişkili sirozda k a h v e içimi ölüm riskini azaltmaktadır. 24 Türk Karaciğer Vakfı Kahvenin içinde kafeinden başka yüzlerce değişik madde de bulunmaktadır. Bu nedenle bazı şeyler için iyi bazı şeyler için kötü etkisinin olabileceği muhtemeldir. Kahve içen insanlar genelde daha çok sigara içmeye daha az egzersiz yapmaya meyilli insanlardır. Kahve ve Karaciğer kanseri Çok sayıda çalışma, kahve tüketiminin hepatosellüler kanser (HCC) riskini doz bağımlı olarak azalttığını göstermiştir. Kahve içmeyenlere göre HCC riski 3-4 kap kahve içenlerde etyolojiden bağımsız olarak %60 azalmıştır. HCC dışında diğer karaciğer kanserlerinde (kolanjiosellüler, adenokarsinom) de risk azalmıştır. Singapurda yapılan bir çalışmada 3 veya daha fazla kap kahve içiminin kahve içmeyenlere göre %44 risk azalması sağladığı gösterilmiştir. Bu çalışmalarda kafeinin yanısıra kahweol ve kafestolün antikarsinojenik etki gösterdiği düşünülmektedir. Kahvenin karaciğer hastalıkları dışında da faydalı olduğunu düşündüren araştırmalar var mıdır? Evet, son zamanlarda yapılan araştırmalar kahve tüketiminin tip 2 diyabet, kalp hastalığı, Parkinson hastalığı, inme, safra kesesi taşı hastalığı, prostat kanseri gelişimine karşı koruyucu olabileceğini göstermektedir. Ayrıca Harvardʼdan yapılan bir çalışmada düzenli kahve içiminin kalp nedenli ölümleri nadiren kahve içenlere göre oldukça azalttığı gösterilmiştir. Kahve tüketimi ve mortalite üzerine yapılan son metaanaliz kahve sevenlere iyi haber veriyor. Araştırmacıların bulgusu ne? Yaklaşık 1 milyon kişiyi içeren 20 tane prospektif çalışmanın metaanalizinde kahve tüketiminin bütün nedenli ölüm riskini azalttığı gösterildi. Faydalı olması için günde en fazla içilmesi gereken kahve miktarı nedir? Eğer çok fazla kahve içiyorsanız huzursuzluk, stres, ellerde titremeler, ve uyku probleminiz olacaktır ve bu belirtiler gerçekten de çok kahve içtiğiniz anlamına gelir. Aslında herşeyi orta kararında yapmak gerekir. Kahve için orta derecede tüketim günde 2-4 kap anlamına gelir. Bir kaptan kasıt 100 mg kafein içeren 250 ml (8 ons)ʼlik kaptır. Bir su bardağı 250 mlʼdir. Bir fincan Türk kahvesi 65 mlʼdir (60mg kafein), bir fincan filter kahve 150 ml (115-175 mg kafein), bir fincan hazır kahve 150 ml (65-100 mg kafein) içerir. Starbucksʼdan alınan grande kahvenin 500 ml olup 330 mg kafein içer- diğini unutmayın. Ayrıca araştırmalardaki kahve çok az şeker veya çok az sütle birlikte içilmektedir. Oysa dünyada son yıllarda yüksek kalori içeren kahve içeren içecekler oldukça popüler olmuştur. Örneğin Starbucksda satılan 24 ons mocha Frappachino nerdeyse 500 kalori içermektedir. Bu bir kişinin günlük toplam kalori ihtiyacının %25ʼine denk gelmektedir. Eğer o günün devamında daha az yiyerek bir dengeleme yapmazsak zamanla kilo almaya başalayacağız demektir. Yeni araştırmalar sonuçlanıncaya kadar günde 4 kapdan fazla kahve içilmesinden kaçınılması akılcı olacaktır. Kahve bir zararlı bir faydalı deniyor, neden bilim insanları hep farklı konuşuyor? Kahvenin içinde kafeinden başka yüzlerce değişik madde de bulunmaktadır. Bu nedenle bazı şeyler için iyi bazı şeyler için kötü etkisinin olabileceği muhtemeldir. Kahve içen insanlar genelde daha çok sigara içmeye daha az egzersiz yapmaya meyilli insanlardır. Kahvenin sağlığa etkisini araştıran eski çalışmalar sigara ve daha az egzersiz yapma gibi faktörlerin etkisini çalışmalarında dikkate almamaları sonuçların olumsuz çıkmasına yol açmış olabilir. Yakın zamanda sonuçlanmış iyi tasarlanmış araştırmalarda kahvenin sağlık üzerine olumlu etkisi aşikardır. Öyleyse kahveyi sevmiyorsan bile sağlığını korumak için hemen içmeye başlamalısın diyebilir miyiz? Bunu söyleyebilmek için bu konuda çok daha kanıt düzeyi yüksek büyük bilimsel araştırmalara ihtiyacımız var. Şu ana kadarki çalışmalar kahvenin briçok olumlu etkisi olduğunu düşündürmektedir. Bu nedenle şunu söyleyebiliriz ki bazı özel popülasyonlar dışında (gebelik, kontrolsuz hipertansiyonve diyabet, ritm bozukluğu) kahve en sağlıklı içeceklerden biridir. Sonuç olarak ; Çok sayıda çalışma ile 3 veya daha fazla kap kahve içmenin karaciğer hastalıklarında birçok riski azalttığı ortaya konmuştur. Herşeyin ortası karar diyerek yeni çalışmaların sonuçları ortaya çıkana kadar karaciğer hastalıklarında günlük kahve tüketiminin idealinin 3 veya 4 kap olarak kabul edilmesi uygun olacaktır. 25 13 Türk Karaciğer Vakfı Hayata Dokunmak Cemal Battal Öğretim Görevlisi Kültür Üniversitesi ıl 2012, aylardan Mayıs. Yurtdışında şirket içi yapılan bir toplantının konuşmacısı 45ʼli yaşlarında bir bayan. İnanılmaz güler yüzlü ve pozitif bir şekilde konuşmasına başladı. İngiltereʼde eşi ve bir kızı ile yaşıyormuş ve güzel bir hayatı varmış. Ancak bu günlere gelirken çok engebeli bir yoldan geçmiş. Kısaca özetlemeye çalışayım; 30ʼlu yaşlarının başında bir ilaç firmasında ürün müdürlüğü yaparken eşi ile tanışıp evleniyor. Bol seyahatli bir işi var ama işi ve evi güzel bir şekilde götürmeyi başarıyor, ta ki o halsizlikler başlayana kadar. Önceleri işte kolunu kaldıracak güç bulamıyor ve tabii ki hemen bir doktora gidiyor. İngiltereʼde sistem nedeni ile önce aile hekimine gidildiği için ilk teşhis ondan geliyor “hiçbir şeyiniz yok, size vitamin yazıyorum”. Bir süre daha kendini zorlayarak idare etmeye çalışıyor ancak iş hayatındaki dengeler bozulmaya ve evi de etkilemeye başlıyor. Önceleri kocasından çok destek alıyor ve güzel kızları dünyaya geliyor. Ancak ilk doğum sonrası izin dönemi geçip iş hayatına yeniden başlayınca o halsizlik bir türlü peşini bırakmıyor. Aile hekiminin kapısı bir daha çalınıyor. Bu sefer vitamin ve yanına yeni teşhis “depresyon”. İlaçlar alınmaya başlanıyor ve fakat halsizlik ile ilgili hiçbir gelişme yok. Arada başka sorunlarda yaşadığını ifade ediyor ama tek başa çıkamadığı sorun olan halsizlik onu sonunda işinden ediyor. Evden çalışmaya yönelik bir iş ediniyor ve eğitmen oluyor. Özellikle yine ilaç firmalarına eğitmenlik yapıyor. Bu dönemde başka bir gelişme ve eşi kendisini terk ediyor ve sebep olarak “evlendiği o eski neşeli ve hareketli eşinin olmaması”. Halsizlik onu hem işinden, hem eşinden ediyor. Aile hekiminin kapısını halsizlik dışında da bazı farklı eşlik eden semptomlar ile çalmaya devam ediyor ve sonuç hep aynı. Oluşan semptomları gidermeye yönelik ilaçlar ve ilerlemiş depresyon tedavisi. Evde kendisine ajans tarafından bir eğitim işi verilmesini beklediği bir dönemde her zamanki hali ile; üzerinde hırkası, elinde kitabı, sehpasında çayı ve radyoda her zaman dinlediği haber kanalını dinliyor. Kızı; “anne sen de iyice yaşlılar gibi oldun, dinlediğin radyo kanalına bak” diyor. O an çok üzülüyor, radyo kanalını çevirmeye niyetlenirken konuşulan konu birden ilgisini çekiyor. Radyo spikeri soruyor; “peki nasıl anlaşılır?”. Pür dikkat radyoyu ve hekimin söylediklerini dinliyor. Y Hekim; “Bu hastalığın en önemli belirtilerinden birisi geçmeyen halsizlik. Birçok hastam bana depresyon tedavisinde olduğunu söyleyerek geliyor. Ben özellikle şunu belirtmek isterim; biraz önce saydığım semptomlar var ise ve özellikle 1990ʼlı yıllarda bir operasyon geçirdi iseniz aile hekiminize hepatitten şüphelendiğinizi ve test yaptırmak istediğinizi söyleyin.” Geçirdiği bir kaza sonrasındaki operasyon aklına geliyor, aslında bundan aile hekiminin haberi olduğunu biliyor ama kendisinde olan hastalığın depresyon olmadığına da adı gibi emin. Aile hekimi biraz itiraz etse de test yapmaya karar veriyor. HCV RNA + ve Hepatit-C ile yüzleşme. Hastalık hakkında okudukları hiç pozitif değil ayrıca teşhis biraz gecikince endişe de artmış. Anne olarak ilk önce kızı için endişeleniyor ama yapılan testte onda bir sorun olmadığı anlaşılınca çok rahatlıyor. Kendisine hemen interferon ve ribavirin kombinasyon tedavisine başlanıyor. Yan etkilerde zorlansa da 12 hafta idare ediyor. Ancak ilk haftalarda aldığı pozitif sonuçlar 12. haftada maalesef gelmiyor. Yaklaşık bir yıl sonra yeniden aynı tedavi veriliyor. Bu kez 4. haftada yanıtsız olduğu anlaşılıyor. Bir türlü kurtulamıyor hastalıktan, içinden atmak istediğini söylüyor. Bir çaresi olmalı diyor, deliler gibi araştırıp bir çözüm bulmaya çalışıyor. Çeşitli “kocakarı ilaçları” deniyor ama sonuç yok. Sonra ilaç firmasında çalışan bir arkadaşı “klinik çalışma” olduğundan bahsediyor ve kendisini hekime yönlendiriyor. Hiç çekinmeden hekimin kapısını çalıyor. 26 Her şey güzel, kriterler uyuyor, ilaçla yapılan önceki çalışmalar oldukça yüz güldürücü ama çalışama randomize-çift kör. Mecburen bu riski göze alıyor ve çalışmaya katılıyor. Hekim olası yan etkilerden bahsediyor ama kendinde o yan etkileri görmeyince “acaba plasebo kolunda mıyım?” diye endişeleniyor. Günler ve haftalar geçiyor. Önce 4. hafta kontrolleri ve temiz. Sonra 8, 12, 24, 48…. Tüm kontroller temiz. Klinik çalışma sırasında o kadar uzak bir mesafe kat ederek hastaneye gidiyor ki, bu esnada yolda rastladığı şimdiki eşine (ikinci eşi) aşık oluyor. Yeniden evleniyorlar, işleri oldukça iyi gidiyor ve bunun yanında gönüllü olarak Hepatit Hasta Derneğinde aktif olarak görev alıyor. Sözlerini şöyle noktalıyor “ya o radyoyu dinlemeseydim”. İşte bunun için kendini Hepatit konusunda bilinç seviyesini artırmak için çalışmaya adamış. “Sadece bir kişinin bile hayatını değiştirebilirsem ne mutlu bana” diyor. Biz AIFD Hepatit Çalışma Grubu olarak 2011 yılında çeşitli araştırmalar yaptık. Bunlardan birisi de hastalar ve hasta yakınları ile olan kalitatif çalışma idi. Bu çalışma bize aslında yukarıda anlattığımın bu çarpıcı hikayenin bir hepatit hastası için çok olağan olduğunu gösterdi. Hastaların hastalıkla yüzleştikleri ilk an, yakınlarının verdikleri tepkiler, iş yerindeki arkadaşları ile paylaşma konusundaki sıkıntıları, bulaştırma korkusu vb. Bununla birlikte eczaneler, aile hekimleri, hemşireler ve ilave olarak halk ile yapılan kantitatif araştırma sonuçlarına göre gerek bulaş yolları ve gerek ise tedavi seçenekleri hakkında bilgi düzeyinde eksikler olduğu ortaya çıktı. Gerek bu araştırmadan ve gerek ise hekimlerimizden aldığımız geribildirimlerden yola çıkarak AIFD Hepatit Çalışma Grubu olarak Hep Yaşam Hasta Derneği ve Türk Karaciğer Vakfı ile ortak projeler geliştirmeye çaba gösteriyoruz. 28 Temmuz Dünya Hepatit Günlerinde yapılan aktiviteler başta olmak üzere birçok çalışmada yer almaya çaba gösteriyoruz. Birçok farklı etkin projelerin yapılmasına destek vermeye çalıştık. Bunları yaparken yaşadığımız iki keyifli Türk Karaciğer Vakfı olayı da sizler ile paylaşmak isterim. Geçen sene, 28 Temmuz Dünya Hepatit Gününden bir gün önce yapılan “Kerem Cem” konserinde hem Hep Yaşam Derneği ve hem de Türk Karaciğer Vakfının katkıları ile Hepatitʼe dikkat çekildi. Kerem Cem bir ara verdiğinde Hepatit ve Hepatit gününden bahsedecek ve Hep Yaşam Dernek Başkanı Hilal hanımı sahneye davet edecekti. Hilal hanım konuşmasını yaparken daha etkili olması ve konuyu görsel olarak da aktarmak adına bir de pankart hazırlanmıştı. Ben ve yine ilaç firması çalışanı olan Dr. Tarık Canpolat pankart ile birlikte Kerem Cemʼin arkasına geçtik. Kerem Cem benden yaşça küçük olmasına rağmen Hilal hanımʼa “çocuklar da sizinle ve gönüllü olarak çalışıyorlar sanırım” diye sordu. Çok gülmüştük. Ama şu yine çok net idi; bir kişinin bile hayatına dokunabilirsek ne mutlu bize. Bir diğer keyifli anım ise Türk Karaciğer Vakfında yapmış olduğumuz şirket içi departman toplantısı idi. Şirkette düşünürken aklımıza geldi; “neden toplantımızı hastaları çok iyi bilen, onlar ile kol kola çalışan birilerini de dinleme, anlama fırsatımız olan bir yerde yapmıyoruz?” dedik. Bizler belki AIFD Hepatit Çalışama Grubu olarak çok zaman beraber çalışma fırsatı buluyoruz ancak şirketimizde çalışan asistan arkadaşlar, başka gruplardaki ürün müdürleri veya diğer arkadaşlar bu şansı yakalayamıyor. TKCV Başkanı Yılmaz hocamızın da onayı ile toplantımızı TKCVʼnin Şişliʼde bulunan ofisinde yaptık. Öncesinde Mine hanım bize faaliyetlerinden ve hastalar ile yaşadıkları bazı olaylardan bahsetti. Gerçekten çok keyifli idi ve keyifli olmasının da ötesinde hepimiz çok şey öğrenmiştik. En başa dönecek olur isek. Hekimlerimiz, eczacılarımız, tüm sağlık çalışanları ve bunlara ek olarak Hep Yaşam Derneği ve TKCV bünyesinden çalışan herkes ile birlikte biz AIFD Hepatit Çalışma Grubu bünyesinde olan ilaç firmalarının da tek bir ortak hedefi var. Bir hastanın ve hasta yakınının hayatına o pozitif dokunuşu verebilmek. Herkese Sevgi ve saygılarım ile; 27 Türk Karaciğer Vakfı 28 Temmuz Dünya Hepatit Günü, 2014 TÜRKİYE İÇİN DURUM TESPİTİ VE YAPILMASI GEREKENLER Prof.Dr.Yılmaz Çakaloğlu Dr. Hilal Ünalmış Duda irleşmiş Milletler Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) (“World Healty Organization”), Dünya Hepatit Birliği (DHB) (“World Hepatitis Alliance”) ve Türkiyeʼdeki yol arkadaşları; Türk Karaciğer Vakfı (TKCV) , Hepatitle Yaşam Hasta ve Hasta Yakınları Toplumsal Bilgilendirme, Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği (HepYaşam) veViral Hepatitle Savaşım Derneği (VHSD) olarak, 28 Temmuz Dünya Hepatit Günü 2014 etkinliklerini sizlerle paylaşmak ve ülkemizde viral hepatitle ilgili gerçeklere dikkatinizi çekmek isteriz. 1960ʼlı yıllarda hepatit B virüsünün (HBV) keşfi ve daha sonra HBV aşısının geliştirilmesi çalışmaları ile B 1976 yılı tıp alanında Nobel ödülünü kazanan Prof. Blumbergʼ in (Baruch Samuel Blumberg) 5 Nisan 2011ʼde ölümünden sonra, doğum günü olan 28 Temmuz tarihi Dünya Hepatit Günü olarak belirlenmiş ve bütün ülkelerde her yıl DHB ve DSÖ tarafından belirlenen etkinliklerle değerlendirilmektedir. TKCV, Hep Yaşam Derneği ve VHSD üyeleri olarak bu yıl 28 Temmuz Dünya Hepatit Günü için yapmayı planladığımız etkinlikler ekte belirtilmiştir. Amaç özellikle hepatit B ve C konusunda toplumsal farkındalığı arttırmak, korunma önlemleri ve hasta olanların tedavi olmaları konusunda duyarlılık sağlamaktır. Bu vesile ile sizlere viral hepatit ve Türkiye gerçekleri ile ilgili sağlıklı ve özlü bilgiler vermek, bunları sizin aracılığınız ile halkımıza ulaştırmak istiyoruz. Hepinizi bizimle birlikte olmaya davet ediyoruz. VİRAL HEPATİT İLE İLGİLİ TIBBİ GERÇEKLER 1) Dünyada 350 milyon hepatit B (bunların 15-20 milyonunda Delta hepatit vardır), 170 milyon da hepatit C hastası olmak üzere 500 milyonun üzerinde kişi kronik hepatitlidir. Bu kişiler çoğu enfeksiyonlu veya hasta olduğunu bilmemektedirler ve en önemli bulaş kaynağıdırlar. Ayrıca yaşamları boyunca her 4 kronik infeksiyonlu hepatit B veya hepatit C hastasından biri; karaciğer sirozu ve/veya karaciğer kanseri hastası olma riski altındadır. Yılda yaklaşık 1.5 milyon kişi hepatit B veya hepatit Cʼye bağlı hastalıklardan ölmektedir. 2) Türkiyeʼde 3 milyon kişi hepatit B ve yaklaşık 750 bin kişi hepatit C hastasıdır. Ülkemizde hepatit B (+ Delta hepatiti) ve hepatit C, karaciğer sirozu ve kanserin en sık sebebidir. Karaciğer nakli yapılan her üç hastanın ikisinde sebep hepatit B veya hepatit Cʼdir. Hepatit B sayısal olarak ve sonuçları bakımından ülkemiz için daha büyük bir sorundur. Karaciğer sirozu ve karaciğer kanseri hastalarının 50ʼsinden hepatit B (ve Hepatit Delta) , %25ʼinden ise hepatit C sorumludur. 3) Son 20 yıl içinde etkili ve son derecede güvenli hepatit B aşıları ile yapılan başarılı aşılama programı (bütün yenidoğanlar, ilk ve orta öğrenim çağındaki çocuklar ve risk gruplarının aşılanması) sayesinde hepatit B (+ Delta) infeksiyonu sıklığının ve sebep olduğu hastalıkların azalması önemli bir gelişmedir. Ülkemizde hedef kitlenin yaklaşık %90ʼını kapsayan hepatit B aşılaması sonucu 20-30 yaş grununda hepatit B sıklığı (%2.7) , 40-50 yaş grubuna (%5.3) göre yaklaşık %50 daha azdır. Hepatit B tedavisinde son derece etkili ilaçlar vardır ve zamanında yapılan doğru tedavilerle hastaların büyük kısmında siroz ve kanser gelişmesi önlenebilmekte ve karaciğerin daha iyi duruma gelmesi sağlanmaktadır. 4) Hepatit C için aşı geliştirilmesi çalışmaları başarısızdır. Kan merkezleri ve hastanelerde yapılan taramalarla hepatit C bulaşı büyük oranda önlenmiştir. Mevcut hastaların başarılı tedavisi ile bulaş kaynakları da azalmaktadır. Son yıllarda yeni ve etkili ilaçların devreye girmesi ile hepatit Cʼde kalıcı tedavi (kür) oranları %70-80ʼe ulaşmıştır. Erken dönemde ve hastalık daha ilerlememiş iken tedavi daha etkilidir. Önümüzdeki yıllarda daha da etkili ve yan etkisi az ilaçların ülkemizde de yaygın olarak kullanılması ile 28 Türk Karaciğer Vakfı DHB (WHA), TKCV, Hep Yaşam derneği ve diğer kuruluşların amacı dünyada ve Türkiye’de her 12 kişiden birisini etkileyen hepatit B veya hepatit C gibi ciddi hastalıkların uzun vadede eredikasyonu, yani yok edilmesidir. hepatit C marjinal gruplara (damar içi uyuşturucu kullananlar gibi) özgü bir hastalık haline gelecektir denebilir. 5) Bütün dünyada hepatit B ve hepatit C tedavisi belirli kriterlere göre ve iyi tanımlanmış tedavi rejimleri ile yapılır. Özellikle hepatit C tedavisi görece daha pahalıdır ve sosyal güvenlik kurumu (SGK) bazı kısıtlamalar getirmektedir. Bu kısıtlamalar çoğu kez bilimsel veriler ile çelişmekte ve tedavi edilmesi gereken bir çok hastanın ilaçlara ulaşmasını engellemektedir. Bu son 10 yıldır özellikle hepatit B hastalarının tedavisinde yaşanan bir sorundur. Şimdi hepatit C tedavisi için de bilimsel kriterlere uymayan aşırı kısıtlamalar söz konusu olabilir. SGK bu konuda viral hepatitle ilgili bilimsel dermekler ve sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini dikkate almalıdır. TOPLUMSAL ve SOSYAL YÖNLERİ İLE VİRAL HEPATİT SORUNU 1) Viral hepatit bulaşıcı olması ve ciddi hastalıklara yol açması sebebiyle kişinin sosyal hayatını kısıtlayan bir olgudur. Ancak bu kısıtlamaların çoğu bilimsel bilgiye dayanmaz ve gereksizdir. 2) En önemli sorun hepatit B veya hepatit Cʼli kişilerin sosyal ve toplumsal hayattan ve aktivitelerden dışlanmasına sebep olan damgalanmadır (“stigmatizasyon”). Bu sebeple insanlar hastalıkların gizlemekte ve bulaş kaynağı olmaya devam etmektedir. 3) Halbuki gerek hepatit B gerekse hepatit Cʼli hastaların normal günlük aile içi veya dış yaşamlarında ve iş hayatlarında (sağlık personeli, seks işçisi gibi özel durumlar hariç) başkalarına hastalığı bulaş- tırma riski yoktur. Herhangi bir kısıtlama gerekmez. 4) Ülkemizde evlilik öncesi, spor kulüplerine veya yüzme havuzu tesislerine üyelikte, işe girişlerde ve bazı diğer hallerde (askerlikte, cezaevlerinde vb) özellikle hepatit B ve C taramaları yapılmaktadır. Aslında bu uygulama bir çok hepatitli kişide erken tanı konulmasını ve tedavi olmalarını sağlar, bu yönü ile çok yararlıdır. Söz konusu taramalarda hepatit saptanan kişilere bilgi verilmeli ve bir uzman doktorla görüşmeleri tavsiye edilmelidir. Hepatit B veya hepatit C pozitif kişiler eğer karaciğer hastalıkları engel olmuyorsa her türlü sportif aktiviteye (amatör veya profesyonel) katılabilirler. Özellikle de havuza girmelerinde hiçbir sakınca yoktur. 5) Taramalarda saptanan hepatit B ve hepatit Cʼli kişilerde ve özellikle de sağlık personelinde gerekiyorsa ilaç tedavisi yapılarak bulaş riski sıfırlanmalıdır. DHB, TKCV, Hep Yaşam derneği ve diğer kuruluşların amacı dünyada ve Türkiyeʼde her 12 kişiden birisini etkileyen hepatit B veya hepatit C gibi ciddi hastalıkların uzun vadede eredikasyonu, yani yok edilmesidir. Bu da ancak ilgililerin ve genel olarak toplumun viral hepatit ve sonuçları hakkında bilgilendirilmesi, farkındalık ve duyarlılığın arttırılması ve sağlık sektöründe bu amaçla daha çok harcama yapılması ile mümkün olacaktır. Saygılarımızla. Türk Karaciğer Vakfı RANDEVU İÇİN HER GÜN Haftanın belirli günlerinde uzman hekimler tarafından randevu ile görüşme, danışma ve değerlendirme hizmetleri verilmektedir. TELEFON: 212-231 95 40 / 212-232 53 70 E-mail: turkkaracigervakfi@yahoo.com.tr 29 Türk Karaciğer Vakfı Hukuk ne diyor? Hepatit ve malüllük aylığı Dr. Emre Ertan epatit B ve hepatit C taşıyıcısı sigortalıların malullük aylığından yararlanıp yararlanamayacağı kimi hastalar tarafından sıkça sorulan bir sorudur. Bu soruya doyurucu bir yanıt verebilmek için, öncelikle malullük aylığına hak kazanma koşullarının açıklanması gerekir. Malullük aylığı bağlanabilmesine ilişkin koşullar, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunuʼnun 26. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, sigortalıya malullük aylığı bağlanabilmesi için; H - Sigortalının 25. maddeye göre malul sayılması, - En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması, - Maluliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra Sosyal Güvenlik Kurumuʼndan yazılı talepte bulunması zorunludur . Sigortalının ne zaman malul sayılacağı 5510 sayılı Kanunʼun 25. maddesinde kurala bağlanmış olup; malullük aylığından yararlanmak isteyen sigortalının çalışma gücünün en az %60ʼını kaybetmesi ve bu durumun Kurum Sağlık Kurulu tarafından tespit edilmesi şarttır. Sigortalıların hangi hallerde çalışma güçlerinin %60ʼını kaybedeceklerine ilişkin detaylar, Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğiʼnin ekindeki hastalık listesinde yer almaktadır. Bu bağlamda, yönetmeliğin ekindeki hastalık listesi Hepatit B ve C taşıyıcılarının hangi koşullar altında malul sayılabileceğini açıklığa kavuşturmaktadır: “1.Gastrointestinal Kanamalar Portal Hipertansiyona bağlı olarak gelişen, endoskopik ve medikal tedavi ile hastaneye yatış gerektiren; A.TİPS veya cerrahi tedavi gerektiren veya B. Aşağıdakilerden en az birinin varlığı 1.Parasentez gerektiren asit, 2.Torasentez gerektiren hepatik hidrotoraks, 3.Spontan bakteriyel peritonit, 4. Hepatik ensefalopati, 5. Hepatorenal sendrom, 6. Hepatopulmoner sendrom 1. Karaciğer Sirozu A. Aşağıdakilerden birinin varlığı 1. Son 1 yılda en az 2 defa hastaneye yatış ve terapötik parasentez gerektiren asit 2. Son 1 yılda en az 2 defa hastaneye yatış gerektiren spontan bakteriyel peritonit 3. Hepatopulmoner Sendrom 4. Hepatik Ensefalopati 5. Hepatik Hidrotoraks 6. Portopulmoner hipertansiyon 7. Hipersplenizm B. End Stage Karaciğer Sirozu (SSA CLD skoru 22 veya üzeri olanlar)” Görüldüğü üzere; yeni yönetmelik Hepatit B ve C taşıyıcılarıyla hastalarının malullük aylığı alabilmelerini son derece zorlaştırmış; Hepatitlilerin malul sayılabilmesi için ileri evre (dekompanse) siroz koşulu arayarak asemptomatik taşıyıcıların, kronik hepatit hastalarının ve hastalıkla bağlantılı olarak erken evre siroz gelişen kişilerin malullük sigortasından sağlanan yardımlara hak kazanmasını engellemiştir. Kuşkusuz, asemptomatik taşıyıcılarla az/orta derecede kronik hepatit gelişen hastaların çalışma gücünü yitirdiği ve bundan dolayı çalışamayacağı söylenemeyecektir. Ancak söz konusu saptama, ileri derece kronik hepatit ortaya çıkmış ve erken evre (kompanse) sirozu bulunan Hepatit B ve Hepatit C hastaları bakımından her zaman doğru değildir. Kanımızca, yönetmeliğin kapsamı bu gibi hastaları da kapsayacak şekilde genişletilmeli ve anılan hastalara da malullük aylığından yararlanma imkânı sağlanmalıdır. Türk Karaciğer Vakfı sizin yanınızda 30 Türk Karaciğer Vakfı Uzmanına Danışın Uz. Dr. Koray Tuncer Kırk yaşındaki kızıma karaciğer sirozu tanısı kondu. Ne yapmalıyım? araciğer sirozu farklı karaciğer hastalıklarına bağlı olarak gelişebilir. Öncelikle mümkünse sirozu oluşturan nedeni ortaya koyup, buna yönelik spesifik ve destek tedaviye başlamak gerekir. Bazı durumlarda hastalıkta gerileme, düzelme sağlanabilmektedir. Ama hastalık gerileme olmayacak kadar ilerlemiş veya ilaçlarla istenilen düzelme sağlanamamışsa ve karaciğer sirozunun ileri aşamasında ise karaciğer nakli bir tedavi seçeneği olarak planlanabilir. Nu durumda karaciğer nakli yapılan merkezlerinden birine başvurmanız yapılacak en doğru hareket olur. ooo Hepatit B hastasıyım. Bu hastalığın kesin tedavisi var mı? epatit B virüsü aktif hastalık oluşturduğunda insan karaciğer hücrelerinin yapıtaşı olan DNA içine kendini yerleştirir (ccc-DNA). Günümüzde virüsün çoğalmasını engelleyecek etkili ilaçlarımız (antiviral ilaçlar) sayesinde kanda virüs düzeyini ölçülemeyecek hale getirebilmekteyiz. Fakat karaciğer DNAʼsı içindeki virüs parçasını söküp yok edebilecek bir ilacımız olmadığı için, karaciğer hücreleri kendilerini yenileyip, çoğaldıkça, virüs de otomatik olarak çoğalmaktadır. Bu nedenle de antiviral ilaç kesildiği taktirde kanda virüs tekrar artmaya başlamaktadır. Küçük bir oranda hastada tedavi sırasında Hepatit Bʼden vücusu koruyan Anti-HBs denen madde (antikor) oluşabilmektedir. Bu hastalarda ilacı kesmek, yani kesin tedavi mümkün olabilmektedir. Büyük bir kısım hastada antiviral ilacı uzun yıllar vermek gereklidir. ooo Evlilik öncesi değerlendirmede eşimin Hepatit B taşıyıcısı olduğunu öğrendik. Benim Hepatit B testlerim negatif çıktı. Ne yapmalıyız? epatit B taşıyıcılarında, taşıyıcılık döneminde ilaç tedavisi yapılmaz. Hastalığın aktifleşmesi durumunda ilaç tedavisi uygulanması gerekir. Bu nedenle bu hastaların tanı sonrası ilk bir yıl 3 ay, daha sonra ise 6-12 ay aralarla belli kan tetkikleri ve ultrason ile değerlendirilmesi gerekir. Seyrek de olsa ortaya çıkabilecek karaciğer kanseri olasılığıın erkenden farkedilmesi ve tedavisi bu takipler sayesinde mümkün olacaktır. Sizin Hepatit Bʼden korunmak için aşı programına girmeniz gerekmektedir. Farklı farklı protokoller olmakla birlikte en sık kullanılan ilk dozdan bir ay ve altı ay sonra olmak üzere toplam üç doz aşı uygulanmasıdır. Son dozdan 1-2 ay sonra kanda anti-HBs ölçümü ile aşının etkili olup olmadığının araştırılması gereklidir. Ancak sizinki gibi hepatit Bʼden korunma ihtiyacının ivedi olduğu durumlarda daha hızlı (0,1 ve 2. ayda toplam 3 aşı, 12. ayda 4. aşı gibi), hatta en hızlı (0, 7.gün ve 21. günde toplam 3 aşı ve 6. ayda 4. aşı gibi) aşı uygulamaları da vardır. Aşı etkili olmadıysa ek aşılar veya tekrardan tam programın uygulanması gerekli olacaktır. K H H Evlilik öncesi değerlendirmede eşimin Hepatit B taşıyıcısı olduğunu öğrendik. Benim anti-HBs testim pozitif çıktı. Ne yapmalıyız? şinizin Hepatit B açısından bir önceki soruda açıklandığı şekilde takibi gereklidir. Siz Hepatit Bʼye karşı antikorlara sahip (anti-HBs pozitifliği) yani korunuyor olduğunuz için ek bir şey yapmanıza gerek yoktur. E ooo Eşime karaciğer nakli gerektiği söylendi. Karaciğer nakli nasıl yapılır? Herkes karaciğer nakli için organ verebilir mi? araciğer nakli nakil için özelleşmiş sağlık kuruluşlarında yapılır. Karaciğer nakli için öncelikle verici ile alıcının kan grubunun uyuşması gereklidir. Karaciğer iki türlü elde edilebilir. Kadavra: Sağlıklı iken organlarını bağışlamış kişilerde beyin ölümü geliştiğinde veya beyin ölümü gelişmiş kişilerin aile fertkerinin rızasıyla karaciğer, böbrek, kalp, kornea vb organlar alınarak gereksinimi olan kişilere nakledilebilir. Türkiyeʼde kadavra nakli için bekleyen hasta havuzundan o an için en uygun hasta ve sıradaki merkez seçilerek, organ bu merkezin kullanımına sunulur. Kadavradan organ temini ülkemizde ne yazık ki çok düşük oranda olmaktadır. Canlı verici: Hastanın dördüncü dereceye kadar akrabası olan (kanuni gereklilik) aile fertlerinden gönüllü olanların gerekli değerlendirmeleri yapılarak (kan tetkikleri, görüntüleme yöntemleri), karaciğerinin yaklaşık yarısı ila 2/3ʼünün alınmasında teknik veya tıbbi engel olmadığı anlaşılan kişiler verici olarak kullanılabilir. ooo Canlı vericilerde bir risk var mıdır? Vericinin küçültülen karaciğeri veya alıcıya takılan küçük karaciğer nasıl yeterli olmaktadır? anlı vericilerde bir risk oluşma olasılığı %1ʼin altındadır. Gerek verici, gerek alıcıdaki karaciğer büyüyerek, yaklaşık 6-8 hafta içinde eski hacmine ulaşmaktadır. ooo Sayın yetkili, bir hususta kafam çok karıştı sizden bilgi alırsam çok sevineceğim. Ben hepatit B hastasıyım. Son yaptırdığım tahlilde HBV-DNA 7850 IU/ml, ALT 23, AST 22 ve GGT 30 U/L çıktı. Bir doktor acilen ilaç tedavisi (Lavumidine veya başka) tedavisi başlamalısın derken diğer birkaçı sadece takip öneriyor..Ben ne yapmalıyım? Lütfen yardımınızı bekliyorum. ronik B hepatiti tedavisi için HBV DNA testi sonucunun >2000 IU/ml olması yanı sıra, karaciğerde belirli düzeyde hastalık-iltihap ve bağ dokusu gelişimi (fibrozis) bulunması gereklidir. ALT ve AST testinin yüksekliği karaciğerde hastalık-iltihap olduğunun dolaylı işaretleridir. Kesin karar genellikle karaciğer biyopsisi ile verilir. Eğer ALT, AST test düzeyleri sürekli normal, üst karın ultrasonografi bulguları normal ve kan sayımında trombosit K C K 31 Türk Karaciğer Vakfı sayısı >200.000/mm3 ise tedavisiz izleme kararı daha doğru olabilir. Aksi takdirde karaciğer biyopsisi yaparak karar vermek gerekir. Son yıllarda karaciğer hastalığını göstermek için kullanılan bir yeni inceleme olan “FIBROSCAN/CAP” , biyopsi öncesi normal veya ciddi derecede hasta karaciğer ayrımında güvenilir bir yöntem olarak ileri sürülmektedir. Eğer karaciğerde fibrozis (bağ dokusu artışı) yok veya hafif derecede ise (F0-1) tedavisiz izleme, buna karşılık F ≥2 (F2-3 orta ileri derecede fibrozis, F4 ise siroz demektir) ise karaciğer biyopsisi yapıp ona göre tedavi başlama kararı verilmelidir. ooo Benim babam siroz hastası. Kan gruplarımız tutuyor. Karaciğerimi verebilir miyim başka neler gerekli öğrenebilirmiyim ? (S.Y.) ncelikle babanızın karaciğer nakli adayı olması lazım. Her siroz hastasında karaciğer nakli gerekmez. Bazı hastalar ilaç tedavisinden de yararlanabilir. Ancak ilerlemiş (dekompanse siroz) karaciğer hastalığı varsa o zaman fazla gecikilmeden karaciğer nakli yapılan bir merkeze başvurulması doğru olur. Karında su toplanması (assit), yemek borusu veya midedeki varislerden kanama, böbrek fonksiyon bozukluğu, artan sarılık ve ileri halsizlik ve nefes darlığı, karaciğerde tümör gelişmesi gibi durumlarda artık karaciğer nakli için geç kalınma riski söz konusudur. Netice olarak babanızın bu açıdan değer- Ö lendirilmesi gerekir. Ülkemizde karaciğer nakillerinin hemen hemen %80-90'ı canlı vericilerden alınan karaciğerle yapılıyor. Bunun için vericinin akraba olduğunun belgelenmesi, genel sağlık durumu iyi ve 18-60 yaş arası olması, kan grubunun alıcı ile aynı olması gibi hususlar yerine geldikten sonra, nakil yapılan merkezde hem verici hem de alıcı gerekli diğer ileri incelemelere tabi tutulur ve engel yoksa karaciğer nakli yapılır. Sizin kan grubunuzun babanızla aynı olması çok iyi bir haber. Geçmiş olsun. Pegile interferon injeksiyonunu, iğneyi buzdolabından çıkarır çıkarmaz hemen mi yapmalıyız, yoksa biraz bekletip ısıtıp öyle mi yapmalıyız. Vücudun neresine yapmak daha doğrudu?. Bir de bu ilaç hem injeksiyona hazır şekilde var, hem de toz şeklinde olanı var. Bunu sulandırıp yapmak gerekiyor. Hangisi daha iyidir?. Önceden teşekkürler. ğnenin her iki şeklinin de etkinliği aynı. Tabi ki injeksiyona hazır olanını almak kolaylık sağlar. Buzdolabının normal bölümünde (+4 derece C) saklanan iğne, dışarı çıkarıldıktan sonra beklemeden yapılabilir. İnjeksiyon karından (karnı sağdan sola ve yukardan aşağı çekilen iki çizgi ile 4 kadrana ayırdığınız zaman, her bir kadrana yapılabilir. Önkola ve uyluk bölgesine de injeksiyon yapılabilir. Tıpkı insülin iğnesi gibidir ve onun yapıldığı yerlere uygulanabilir. Geçmiş olsun. İ Gerçek Hayattan Kesitler Prof. Dr.Yılmaz Çakaloğlu Merhabalar adım E.A. Yaklasık 40 gün önce hepatit B akut hastalığına yakalandım. Bu hastalığı iş yerindeki doktorum sayesinde belirledik. Bir aya yakın zamandır tedavi gördüm ve doktorun verdiği ilaclar, iğneler ve yediklerıme dikkat ederek sağlık durumumu düzelttim. Ama beni tek üzen nokta, doktorumdan iş yerinde çalışabilir raporu almama rağmen beni işe başlatmak istememeleridir. Ben iş yerinde idari amirime raporumu verdiğimde, sözlü olarak yüzüme karşı hastalığımın bulaşıcı oldugunu ve benimle kimsenin calısmak istemediği gibi şeyler söyledi. İnanınkı ben şu an ruhsal ve psikolojik olarak çöküntüdeyim. İşin ilginç yanıda şu; Çalıştığım firmada hepatit B hastalıgı olan genel müdür yardimcimız var. Onun hepatit B oldugu biliniyor ve buna ragmen iş hayatına devam edebiliyor ama benim iş hakkıma son veriyorlar. Çok büyük bir haksızlık yapılıyor şu an bana… Lütfen gerekli yardımı sizden istiyorum. Hayırlı günler diliyorum. Ekte raporlarımı da sizlere ulaştırıyorum şimdilik. Selamlar. ncelikle geçmiş olsun. Umarım akut B hepatiti hastalığından tamamen iyileşirsiniz. Bana gönderdiğiniz laboratuvar sonuçlarına göre (HBsAg, HBeAg, anti-HBe ve Anti-HBc IgM ve IgG testleri pozitif, Anti-HBs, Anti-HAV IgM ve IgG testleri negatif) evet doğrudur,bir akut HBV infeksiyonu geçiriyorsunuz. ALT 143, AST 39, GGT 134 U/l ve total bil 1.58mg/dl, PT normal (INR 0.9) olması iyileşmekte olduğunuzun işaretleri. Ancak 3-6 ay içinde Ö HBsAg negatif ve anti-HBs pozitif (>10 mIU/ml) olması tam iyileşmeyi gösterecektir. Sizin ALT testiniz normal ve total bilirubin düzeyiniz <1.5mg/dl olduğu zaman klinik iyileşme olmuş demektir. Çalışmaya başlayabilirsiniz. Hukuki açıdan da akut hepatit geçirip iyileşen bir kişinin herhengi bir iş kolunda çalışmasnın hiç bir sakıncası yoktur ve bu yasa ile korunan bir haktır. Bu konuda size yönetim kurulu üyemiz Emre bey bir hukukçu olarak bilgi verecektir. Geçmiş olsun. Prof.Dr.Yılmaz Çakaloğlu Sayın E.A., Ben de size acil şifalar diliyorum. Akut Hepatit-B hastalığı, kural olarak, iş sözleşmesinin sona erdirilmesi için tek başına haklı veya geçerli neden oluşturmaz. Ancak rapor süreniz yasada öngörülen belli süreleri geçerse işveren iş sözleşmenizi kıdem tazminatınızı ödeyerek feshedebilir. Ancak sizin olayda 40 günlük süre haklı fesih için yeterli değildir. İşvereniniz rapor süreniz sona erer ermez sizi işe başlatmak zorundadır. Hastalığınız kronikleşse bile, işverenin sizi işe başlatmamak gibi bir hakkı yoktur.. Zira Hepatit-B virüsü hukuki anlamda iş sözleşmesinin feshini gerektiren bulaşıcı bir hastalık değildir; işyeri ortamında bulaşmaz. Kan ve cinsel ilişkiyle bulaşan virüsün -normal şartlar altında- işyerindeki diğer işçilere geçmesi olanak dışıdır. Şayet kıdeminiz 6 aydan az ise ve işvereniniz sizi işe başlatmayarak iş ilişkisine son verirse, İş Mahkemesinde dava açarak işvereninizden 28 günlük ücretinize denk gelen ihbar tazminatıyla ihbar tazminatının 3 katı tutarında kötü niyet tazminatı veya 4 aylık üc- 32 retinize kadar ayırımcılık (eşit davranma ilkesine aykırılık) tazminatı talep edebilirsiniz. Buna karşılık, çalışma süreniz 6 ayı aşıyorsa ve işyerinde 30ʼdan fazla işçi varsa iki seçeneğiniz bulunmaktadır: Doğrudan işe iade davası açarak işe iadenizi sağlayabilir, 4 aya kadar boştan geçen süre ücretinizi alabilir ve işveren sizi işe iade etmediği takdirde yargıcın belirleyeceği 4 aydan 8 aya kadar işe başlatmama tazminatına hak kazanabilirsiniz. İkinci şık ise, kıdem/ihbar tazminatlarınızın ödenmediği durumda doğrudan doğruya söz konusu alacaklarınızın tahsili amacıyla dava açmaktır. Ayrıca bu seçenekte de ayırımcılık tazminat hakkınız ortadan kalkmıyor. İş hukuku alanında uzman bir avukattan hukuki destek almanız faydalı olacaktır. Yrd. Doç. Dr. Emre Ertan ooo Merhaba, ben bir hepatit B virüsü taşıyıcısıyım (kronik HBV infeksiyonu). Uzun yıllardır spor yapıyorum ve sürekli insanlarla iç içeyim.. Ata sporumuz olan güreşi yapıyorum. Hepatit B pozitif olmam nedeniyle, acaba bu sporu yapmamda herhangi bir sakınca var mı ? Lütfen bu konuda bana yardımcı olun.. Maalesef ki hiçbir yerde bu bilgiye rastlamadım.. İlginiz için şimdiden teşekkür ederim. (O.B.) ayın O.B.,Hepatit B taşıyıcılarının herhangi bir dalda spor yapmalarına engel bir durum yoktur. Ancak siz madem ki HBsAg pozitif, yani hepatit B virusu infeksiyonu olan bir kişisiniz, mutlaka bir uzman doktora (Gastroenteroloji veya İnfeksiyon Hastalıkları Uzmanı) başvurup daha ayrıntılı incelenmeniz gerekir. Gerekli tetkikler sonucunda taşıyıcı, daha doğru bir ifade ile İNAKTİF HBV İNFEKSİYONU olan (ALT, AST ve kan sayımı normal, HBsAg pozitif, HBeAg ve anti-HDV negatif, HBV DNA PCR negatif veya <2000 IU/ml, US ve FIBROSCAN ile karaciğer normal) bir kişi iseniz herhangi bir ilaç tedavisi gerekmez, virusu başkalarına bulaştırma riskiniz normal koşullarda yok denecek kadar azdır. Eğer AKTİF HBV İNFEKSİYONUNA (ALT ve/veya AST yüksek, HBsAg pozitif, HBeAg ve anti-HDV pozitif veya negatif, HBV DNA pozitif ve sıklıkla >2000 IU/ml) sahip iseniz, doktorunuz karaciğer biyopsisi veya diğer yöntemlerle durumu değerlendirip size ilaç tedavisi başlayacak ve kısa sürede HBV DNA testinizi negatif hale getirip, virusu bulaştırma riskinizi ortadan kaldıracaktır. Bu arada aile üyelerinizin (eş ve çocuklar) mutlaka HBV için test yaptırması ve negatif olanların aşılanması gerekir. Diğer taraftan sporcularda kan yolu ile bulaşan hastalıkların önlenmesi konusundaki düzenlemelerle, spor müsabakaları sırasında alınacak önlemleri belirlenmiştir. Herhangibir yerinde açık yarası bulunan, kanaması olan sporcuya derhal müdahele edilir. Kanama durdurulur ve başkalarına temasla bulaş olmayacak şekilde hasar yeri temizlenerek yara bandı ile kapatılır. Diğer taraftan amatör veya profesyonel bütün sporcuların, spor okullarındaki öğrencilerin tarama amacı ile hepatit testlerinin yapılması ve gerekli olan kişilerin aşılanması bulaşma sorununu azaltmada en önemli yöntemdir. Ülkemizde ve dünyada güreş sporu yapanlarda hepatit B sıklığı diğer insanlardan daha fazla değildir. Ancak aktif HBV infeksiyonlu birisi diğerleri için bulaş kaynağı olma riskini teşkil eder. Hem kendisi hem de sporcu arkadaşları açısından tedavi S Türk Karaciğer Vakfı olup, bulaşma riskini ortadan kaldırması en doğru yaklaşımdır. Günümüzde son derece etkili günde tek tablet şeklideki ilaç tedavisi ile hem aktif spor yaşamınızı sürdürmeye devam eder, hem de olası risklerden korunmuş ve aynı zamanda da gerekli ise tedavi edilmiş olursunuz. Vakfımız bu konuda size yardımcı olmaya hazırıdır. ooo Merhabalar hocam, annem 4 ay önce dişlerine kanal tedavisi yaptırmıştı. Sonra kan tahlili sonuçlarında karaciğerde yağlanma ortaya çıktı. Uzman dahiliyeciye gittik. Anneme ilk kez hepatit C tanısı konuldu ve biz de ailecek anti-HCV testimi yaptırdık, çok şükür hiçbirimizde çıkmadı. Annemin anti-HCVsi 15, HCV RNA testinin sonuçlarını bekliyoruz. Hocam bu hastalıkla nasıl başedebiliriz, nasıl beslenmeli en doğrusu, yalancı pozitif olma ihtimali var mı? Lütfen cevaplarsanız çok sevinirim. 21 Haziran 2013 (ES)… ayın E.S., Annenizin HCV RNA testinin sonucunu bekleyin. Pozitif çıkarsa HCV infeksiyonu var demektir. Daha sonra annenizi bu konuda uzman bir doktorun (tercihan karaciğer hastalıkları ve hepatitle daha çok ilgilenen bir gastroenteroloji uzmanı olmalı) görmesini öneririm. Hepatit C için özel bir beslenme rejimi gerekmez. Genel sağlıklı beslenme kurallarına uymak yeterlidir. Geçmiş olsun. ooo S Ben 18 yıllık hepatit B hastasıyım. Yaklaşık 4 senedir tenofovir DF tb günde 1 tane alıyorum. Geçen Kasım ayında idrar yolları infeksiyonu için ciprofloxacin 500mg tb sabah akşam birer tane içtim. Bu ilaç 3.günde dokunmaya başladı. Fakat mecburen içitim. Her defasında çok kötü oldum. İlaç bittikten bir ay sonra kendime geldim. Ne olduğunu doktorlar bilemedi. Tahlillerde de bir şey çıkmamış. Kendimi çok yorgun ve halsiz hissediyorum. Bu hepatit B ilacımla beraber diğer ilaçların alınması sakıncalı olabilir mi?.. Ben tenofovir ilacını bir süre, hatta bir yıl lamivudin ile birlikte kullandım. Acaba bu bana bir problem yaratmış olabilir mi. Doktorum bir sorun yok diyor, ama inanamıyorum. Bunun cevabını öğrenmek istiyorum. Gerekirse yurtdışına müracat edeceğim. Bana cevap verirmisiniz lütfen. Teşekkür ederim. ayın M.A.,İdrar yolu infeksiyonu için aldığını ilaç sırasında size ne oldu onu bilemiyorum. Ancak hepatit B tedavisi için aldığınız Tenofovir doğru bir ilaç. Hepatit B tedavisinde kullanılan ilaçların en etkili olanlarından birisi. Daha önce tek başına lamivudin, ya da tenofovir ile birlikte lamivudin almış olmanız bir sorun yaratmaz. Ancak muhtemelen bundan sonra hep Tenofovir almaya devam edeceksiniz. Tabi ki iyileşene kadar. Yani doktorunuzun yaptığı şey doğru. Onu haksız yere suçlamayınız lütfen. Eğer bu bilgiler yeterli değilse, yüz yüze görüşmek üzere sizi vakfımıza bekleriz. Yurtdışına sormanıza veya gitmenize hiç gerek yok. Bizim uzman hekimlerimiz hepatit B tedavisi konusunda dünyadaki en deneyimli ve bilgili olanlar arasındadır. Siz hiç canınızı sıkmayın ve tedavinize devam edin lütfen. Geçmiş olsun. S
© Copyright 2024 Paperzz