Univital ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR Yaşamsal Yenilikler Bilgi Pınarı Nanoteknolojinin Türkiye için önemi? ÜÇ BOYUTLU PRİNTER TEKNOLOJİSİ VE ÜÇÜNCÜ SANAYİ DEVRİMİ “Gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek biçimde bugünkü ihtiyaçların karşılanabileceği dengenin kurulabilmesi” DÖRT AŞAMALI İNOVASYON SÜRECİ SAYI 02. EDİTÖRDEN Editörlerden İnovasyon her geçen gün hayatımızda daha da büyük bir yer kaplamaya devam ediyor, öyle ki son yüzyılda yaşanan yeniliklerle beraber artık Üçüncü Sanayi Devrimi’nden bahsedilir oldu. İlk sanayi devrimi İngiltere’de yaşanırken İkinci Sanayi Devrimi ise Amerika’da ortaya çıktı. Son otuz yıldır ise bilişim sektörünün başı çektiği ve her şeyin sayısallaşmaya başladığı yeni bir devrimin ayak seslerini duymaktayız. Ancak Üçüncü Sanayi Devrimi’ni diğer sanayi devrimlerden ayıran en büyük fark üretim ve teknolojinin demokratikleşmesi ve herkes tarafından kolaylıkla ulaşılabilir olması. Bizler de Univital Yaşamsal Yenilikler Bilgi Pınarı isimli dergimizin ikinci sayısında bu devrime öncülük eden üç boyutlu yazıcı teknolojisine, bu teknoloji ile geliştirilen projelere, inovasyon ve girişimcilik ekosisteminde yeni yeni yer almaya başlayan Fab Lab kavramına yer vererek siz değerli okuyucularımızı bir nebze olsun aydınlatmak istedik. Selçuk KARAATA&Fatma HACIOĞLU 2 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR 3 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR Üç Boyutlu Printer Teknolojisi ve Üçüncü Sanayi Devrimi Selçuk Karaata Yaşar Üniversitesi ÜÇ BOYUTLU PRINTER TEKNOLOJISI & ÜÇÜNCÜ SANAYI DEVRIMI ABD’de Obama yönetimi dönemimde başlatılan ve ABD üretim sektörünün rekabet gücünü artırmayı hedefleyen girişim de bu alanda dikkate alınabilecek akımlar arasındadır. Üretim sistemleri hızla gelişiyor. Yenilikçi, insan hayatını kolaylaştıran, üretimi daha erişilebilir maliyetlere yaklaştıran çözüm teknikleri daha sıklıkla gündemde yer ediyor. Bu gerçekten yola çıkarak üretim sistemleri içinde önemli derecede sözsahibi olacağına inandığımız bir teknolojiye değinmek istedik. Üç boyutlu yazıcılar ve genel olarak İngilizce’de ‘additive manufacturing’ olarak anılan süreç odak konumuz. Yaptığımız İnternet kaynaklı araştırmada ‘additive manufacturing’ ifadesinin Türkçe karşılığına ulaşamadık. İngilizce’den çevirdiğimizde; üç boyutlu model verilerinden cisimler üretebilmek amacıyla malzemeleri biraraya getiren üretim tekniği anlaşılmaktadır. Yazımızda, üç boyutlu yazıcı (3D printer) teknolojisini üçüncü sanayi devrimi olarak tanımlayan Paul Markillie’nin The Economist dergisinde yayımlanan makalesinin özetine yer vereceğiz. Yazar, Alman- 4 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR ya’da katıldığı EuroMold adlı fuarda 3 boyutlu yazıcıların çalışma tekniğine yer veriyor. Geleneksel olarak metale şekil veren sertçe vurma veya katlama gibi işlemler yerine, 3 boyutlu yazıcılar sayesinde malzemenin sistem içine tabaka tabaka verilerek bir ürün elde edilebildiği aktarılmakta. Yazar katıldığı EuroMold fuarında, ABD’de yerleşik olan 3D Systems adlı firmanın, bir çekicin tahtadan ve metalden oluşan bölümlerinin 3 boyutlu yazıcı ile nasıl üretildiğine ilişkin gözlemini paylaşıyor. Ve geleceğin üretim sistemlerinin mevcut paradigmalardan çok daha farklı bir şekilde gerçekleşeceği savını ortaya atıyor. Özellikle maliyet açısından avantajlı bir yapının oluşacağı, ölçek ekonomisinin toplu üretimle ürün başına maliyet bağlamında ne denli ekonomi sağladığı örnekleniyor. Üç boyutlu yazıcı teknolojisinde ise ölçek ekonomisinin göreli daha az önemli olduğu gerekçeleriyle açıklanıyor. Gerek- ÜÇ BOYUTLU PRINTER TEKNOLOJISI & ÜÇÜNCÜ SANAYI DEVRIMI çeler arasında yazıcı için kullanılan yazılımın bir kez satın alındığı, makina kurulumunun da üretim adedinden bağımsız olarak maliyet oluşturduğu ileri sürülüyor. ladığı, böylece Amerika’daki, Avrupa’daki ve Çin’deki üretim tesislerinde her bir pazarın ihtiyaç duyduğu aracı yerel olarak üretme olanağını vereceği aktarılmaktadır. ‘Additive manufacturing’ olarak anılan tekniğin henüz bir otomobil veya bir İPhone üretimine olanak verecek kadar ilerlemediği, ancak bu tip ürünlerin bazı özel parçalarının üretilebildiği belirtilmektedir. Genç bir teknoloji olmasına rağmen bazı insanların 3 boyutlu yazıcı ile çeşitli ürünler elde ettiği savunulmakta. Dünyada genellikle üretim sistemlerinin etkinlik düzeylerini artırdıkları, bu artışta örneğin otomatize hale gelmiş olan; kendi kullandığı araçları-parçaları değiştirebilen, çok yönlü kesme yapabilen, hatta yanlış giden bir şeyler olduğunu robotların ve sensörlerin yardımlarıyla hissebilme yeteneğine sahip olan freze makinaları gibi makinaların rolü olduğu öne sürülmekte. Üretim sistemlerindeki dönüşüm işgücünde de haliyle bir dönüşümü taşımakta, istihdam edilen işgücü sayısında düşüş olurken, toplam üretim maliyeti içindeki işgücü maliyetinde de bir düşüş olduğu öne sürülmekte. İşgücü maliyetlerindeki düşüşün, üretim çalışmalarını işgücünün ucuz olduğu ülkelere taşıyan ülkelerin, imalat sektörünü tekrardan kendi sistemleri içine taşıma eğilimini hızlandırdığı belirtilmekte. Additive manufacturing tekniği geleceğin fabrikası kavramının oluşumunda karşı karşıya kalınan bütünün sadece bir parçasını oluşturmaktadır. Bu yapı hakkında uygulamada Volkswagen’ın benimsediği yeni bir üretim yöntemi örnek olarak paylaşılmakta. Volkswagen tarafından benimsenen yeni üretim stratejisi Almanca Modularer Querbauksten (MQB) olarak anılmakta, yöntemin amacı olarak da tüm modellerin tek bir üretim hattı üzerinde yapımını mümkün kılmak olarak aktarılmakta. Projenin 2012 yılında baş- 5 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR Bu yorumda haklılık payını kabul etmekle birlikte, imalat, hizmetler ve tarımdan oluşan ekonomik sistem içinde imalat sektörünü dışarı çıkarmanın ülkelerin rekabet gücü üzerinde yarattığı olumsuz etkinin de bir etken olduğunun altı çizilebilir. ABD’de Obama yönetimi dönemimde başlatılan ve ABD üretim sektörünün rekabet gücünü artırmayı hedefleyen girişim de bu alanda dikkate alınabilecek akımlar arasındadır. ÜÇ BOYUTLU PRINTER TEKNOLOJISI & ÜÇÜNCÜ SANAYI DEVRIMI Üretim için kullanılan malzemelerde de gelişmeler izlendiği belirtilmekte. Örneğin karbon-fiber kompozitler çelikten ve alüminyumdan yapılan dağ bisikletlerinden uçaklara kadar kullanılan malzemelere alternatif olmakta. Bazen yapım aşamasında sadece makinaların rol almadığı, örneğin ilgili bir görev için genetik mühendisliği ile geliştirilmiş mikro-organizmaların kullanıldığı savunulmakta. Geleceğin fabrikalarında daha akıllı yazılımların kullanılacağı, imalatta dijitalleşmenin-sayısallaşmanın, sayısallaşmayı derinlemesine yaşamış olan ofis ekipmanları, telekom endüstrisi, fotografi, müzik, yayın ve film endüstrisinde yaşananlara benzer çok derin bir etki yaratacağı beklenmekte. Ve yaratılacak olan etkinin sadece endüstrinin büyük ölçekli oyuncularında değil, aynı zamanda KOBİ ölçeğindeki firmalar için de fırsatları taşıyacağı dillendirilmekte. İlginç tespitlerden birisi şu: yeni ürünleri geliştirmek ve sunmak eskisine göre daha kolay ve daha ucuz olabilecek. 6 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR Sosyal üretim denen bir olgunun da gelişeceği, 3 boyutlu yazıcı ve diğer üretim hizmetlerini sunan topluluklar gelişeceği beklenmekte. Bu gelişemeye bir örnek olarak Fabrication Laboratory-FABLAB örnek olarak verilebilir. Laser kesme makinalarının, 3 boyutlu yazıcılar gibi teknolojilerin 7 gün, 24 saat sunulduğu 130’un üzerinde FABLAB uygulaması dünyada yaygınlaşmakta. Yaşanan değişimin bir üçüncü sanayi devrimine dünyayı daha da yakınlaştırdığı savunulmakta. Birinci sanayi devrimi 18. Yüzyılda tekstil sanayinin makinalaşması ile, ikinci devrimin ise ABD’de 20 yüzyılda montaj hatlarındaki gelişemelerle gerçekleştiği belirtilmekte. Üretim sistemleri daha çok sayısallaştıkça, üçüncü büyük değişim de yaklaşmakta. Bu değişim ürünlerin daha az sayıda ve daha ekonomik olarak üretimini olanaklı kılacak, daha esnek, daha yeni malzemelerin kullanıldığı, tamamen yeni üretim süreçlerinin yapılanabildiği, kolay kullanımlı robotların varolduğu, eşanlı-online olarak yeni ortak üretim hizmetlerinin sunulduğu yapılara evrileceği ortaya atılmakta. Tekerleğin dönügüyü neredeyse tamamladığı, toplu üretimden bireysel üretime doğru bir akımın varlığının geldiği öne sürülmekte. Gerçekten bir üçüncü sanayi devrimi yolda mı, izleyeceğiz. ÜÇ BOYUTLU PRINTER TEKNOLOJISI & ÜÇÜNCÜ SANAYI DEVRIMI 7 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR Sosyal Medya Üyeliği Sosyalliği Getirir mi? SOSYAL MEDYA ÜYELIĞI SOSYALLIĞI GETIRIR MI? Hatice Özgiden 8 | SAYI 02 | Sosyal medya araçlarından söz edildiğinde artık onları tek başına değil, akıllı telefonlarla birlikte düşünmeye başladık. Akıllı telefonlardan önce sosyal medyayı kullanıyorduk ancak akıllı telefonlar, bize, kullanım kolaylığı sağladı. Akıllı telefonların sosyal medyaya erişimdeki pratikliği, bireylerin, günlük, sosyal medyaya katılımını da böylelikle arttırmış oldu. seçmemize olanak sağlar. Sosyal medya araçlarının neler olduğu artık aşikâr ver her geçen gün bunlara yenileri eklenmekte. Varolan sosyal medya araçlarına yenileri eklendikçe sosyal medya kullanıcıları, yeni olana yöneliyor. Sayıları arttıkça, günlük yaşam içerisindeki zamanımızdan da kendisine çok fazla pay alan sosyal medya hesaplarının bazılarını birbirine bağlayabilme özellikleri, bize çoğu açıdan zaman kazandırabilir. Diğer taraftan da sayılarının artması ile her birinin diğerinden farklı özelliklere sahip oluşu, içlerinden kendimize en yakın olanı İçerik üretimini en etkili hale geliştirmeye çalışarak yeni takipçiler, çok sayıda “like”lar ve “share”ler almaya çalışıyoruz; ancak bunların etkinliği konusunda herhangi bir fikrimiz yok. Bunların sayıları, blog’umuzdaki herhangi bir makaleye tıklanma sayısı, bizim takipçilerimiz ile ilişkimiz olduğunun kanıtı değil. Takipçilerimiz ile gerçek bir ilişki kurmak ve bunu sürdürebilmek istiyorsak bunu yapmanın yolu onlarla etkileşimi sağlayabilmek olmalıdır. ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR Peki, sosyal medya araçlarının kullanım amacı sadece “sosyalleşmek” midir? Yoksa onları, geleneksel medya araçlarının her biri gibi bir “haber alma, bilgi edinme” ortamı olarak mı kullanmayı tercih ediyoruz? İkincisi ile yola çıkmış olsak da sosyal medya araçlarını, günlük ilişkilerin sürdürülmesinde ve daha çok kendi içerik üretimimize yönelik olarak kullanıyoruz. Sosyal medyada iyi bir iletişimin yolu, etkileşimden geçer. SOSYAL MEDYA ÜYELIĞI SOSYALLIĞI GETIRIR MI? Takipçilerinizle etkileşim kurabilmek içerik üretiminde farklılaşmanın yanında onlarla ne şekilde ve ne sıklıkta diyalog kurabildiğinizdir. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse; Twitter’da takipçi satın alma ya da takipçi kazandıran farklı programlar yoluyla takipçi arttıran çoğu kullanıcı, retweet yapmaktan öteye geçemiyor. Bazı kullanıcıların sürekli retweet almasındaki sebeplerden biri de arkasında retweet yapan bir hesap bulunması. Dikkat edilirse bir retweet hesabı sürekli olarak seçmiş olduğu 1-2 hesabı sürekli olarak retweet etmektedir. Bu tarz kullanımlar genellikle boşa çabalardır. Etkileşimden uzak olmanın yanı sıra çoğu amaçsız olarak hesabını açık tutmaya devam eder. geleneksel medya ile arasında bir fark kalmayacaktır. Her geçen gün artan takipçi sayımız, bizim sosyal ağlar üzerinde ne kadar sosyal olduğumuzun tek kanıtı değil, ne kadar sosyal olduğumuzu kanıtlayabilecek birkaç unsurdan yalnızca biridir. Sosyal medyaya her üye olan kullanıcı, bu ortamlarda sosyal değildir; zira burada da kuralın, gerçek hayatta insanlarla etkileşimimizdeki gibi bir sosyalliğe dayandığı unutulmamalıdır. Sosyal medyada takipçilerle etkileşimi sağlayabilmek için onların sorularına, bazen de yorumlarına cevap vermek önemlidir. Onların ürettikleri içeriklere kayıtsız kalınmamalıdır. Sosyal medyanın anlık iletişim özelliği, onu geleneksel medyadan ayıran en belirgin özelliklerden birisidir ve eğer bu özelliği kullanılmaz ise 9 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR SANAL KRİPTO PARA BİRİMİ: BİTCOİN SANAL KRİPTO PARA BİRİMİ: BİTCOİN Çağın Dönmez 10 | SAYI 02 | Bitcoin Nedir? Para üretimi 2008 yılının son aylarında Satoshi Nakomoto adıyla bilinen bir bilgisayar programcısı, Bitcoin adlı kriptografik sanal para birimi protokolünün manifestosunu yayınladı.O günden bu yana Bitcoin, bankaların ve hükümetlerin artık çok ciddiye almaya başladığı sanal bir para birimi haline gelmeyi başardı. Bitcoin, ilk yılında maddi değer kazanamazken, 2010’un Mayıs ayında 1 Bitcoin, yaklaşık 0.01 dolar civarında bir değere ulaşmıştı ve şu an itibariyla 1 Bitcoin yaklaşık 800-900 dolar arasında bir değere tekabül ediyor. 2008 yılında temelleri atılan bu para birimi, günümüzde 10 milyar dolarlık piyasa hacmine sahip ve 124 milyon dolarlık günlük işlem hacmiyle, Western-Union ve Paypal gibi büyük şirketlerin günlük işlem hacmini sollamış durumda. Fiziksel para birimlerinin kontrolü devletlerin elindedir, mevcut sistem parayı yönetme gücünü tamamen tek bir merkeze teslim etmektedir. Bu gücü elinde bulunduranların yanlış hamleleri, parayı elinde bulunduranları etkileyecektir. Bitcoin’in sanal para olmasından dolayı akla ilk gelen soru, fiziksel para yerine neden böyle bir alternatife ihtiyaç duyulacağıdır. Öncelikle, fiziksel paraya kıyasla birçok avantajının olmasının yanında, birçok dezavantajı olduğunu da söylemek gerekir. Bankalar ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR Bitcoin, bu sistem yerine, desantralize yani tek bir merkeze bağlı olmayan bir para üretme gücü yaratmaktadır, isteyen herkese bu güce dahil olabilmektedir. Bu süreç, bilgisayarınıza yüklediğiniz bir madenci yazılımın bilgisayarınızın işlem gücünü kullanarak deneme yanılma yöntemiyle bir kriptografik soruyu çözmesi şeklinde işlemektedir. Çözümü bulduğunuzda, çözüm bütün madencilere ilan edilir ve 25 Bitcoin ödül olarak size verilir. Yani kazanacağınız Bitcoin sayısı, bilgisayarınızın işlem gücüyle doğru orantılıdır. Bankalar, paranızı sizin için saklayan ve para transferi yapmanıza yardımcı olan özel kurumlardır. Ancak bankacılık sistemi kusursuz değildir. * Bankalar para transferlerinde yüksek işlem ücretleri kes SANAL KRİPTO PARA BİRİMİ: BİTCOİN mektedir. gerçekleşmesi için gerekli çekleştirilememektedir. bilgisayar gücünü sağlayan * Uluslararası para transSonuç madencilere dağılmaktadır. ferlerinde ciddi sorunlar Bitcoin bankaları ve hükümeydana gelebilmektedir. Dezavantajları metleri denklemin içinden çıkararak sadece bireylerin * Para transferleri yavaştır. Bitcoin’in çok eleştirilen yanlarından biri de yasaiçinde bulunduğu bir eko* Para transferleri anonim dışı para aktarımlarında sistem oluşmasını sağladı. değildir. kolaylık sağlaması. Anonim Bitcoin sadece bir başBankanın batması duruolması ve paranın takip langıç adımı olarak görümunda, paranız içerde edilmesine olanak verme- lebilir. Bitcoin’in tabanını kalabilir.Bankalar tüzel ku- mesi bu anlamda sorun oluşturan konsept, bir çok ruluşlar oldukları için %100 yaratabilmektedir. Ayrıca, yeni Bitcoin benzeri para kar odaklı çalışırlar ve gü- herhangi bir yasadışı akti- birimleri, hatta daha gevenilir değildirler. Hukukun vite aracılığıyla kazanılan lişmiş para birimlerine yol gerektiği gibi işlemediği gösterici olacaktır. paraya, devlet tarafından ülkelerde, siyasi iktidarın el konulamamaktadır. hedefindeki kişilerin veya kurumların banka hesapla- Güvenlik konusunda, gerına rahatlıkla el konulabi- ride kalan 5 yılda Bitcoin yazılımında herhangi ciddi linir. güvenlik açığı bulunamadı. Bu sorunlar Bitcoin için Ancak hala uzmanların sisgeçerli değildir. Bitcoin’lar tem güvenliği konusunda “wallet” adı verilen sanal kaygıları bulunuyor. cüzdanlarda (adres) sakBir diğer konu ise, sistemin lanır. Bitcoin transferleri, tasarımı gereği yapılan bir kullanıcıların cüzdan adişlem tersine döndürüleresleri arasında gerçekmiyor. Örneğin internetten leşir. Gerçekleşen tüm bir telefon satın aldınız fatransferler anonimdir. Uluslararası transferler çok kat ürün bozuk çıktı. Satın aldığınız şirkete durumu hızlı gerçekleşmektedir bildirerek paranızı geri (Afrika’dan Kanadaya bir alabilirsiniz. Ancak BitcoBitcoin yaklaşık 10 dakika in’de parayı kimse kontrol sürede gönderilebilmeketmediği için bu işlem gertedir.) İşlem ücretleri çok düşük miktarlardadır, zira bu ücretler de, işlemin 11 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR DÖRT AŞAMALI İNOVASYON SÜRECİ Selçuk Karaata Yaşar Üniversitesi DÖRT AŞAMALI İNOVASYON SÜRECI Başarılı inovasyon örnekleri teknik altyapının kurulması, zamana yayılan yönetimsel araçların ortaya konması, müşterilerin istek, beklenti ve görüşleri ile diğer firmaların çalışmalarında alınan dersler gibi çeşitli faktörlerin birarada olduğu bir sürecin sonunda ortaya çıkmaktadır. Başarıyı getiren bu süreç zaman zaman şans faktörünü içerse de, asıl olarak başarılı bir yönetim ve devamlı gelişim esasına dayalı bir sistem olarak algılanmalıdır. Biz de, bu görüşe paralel olarak inovasyonu zamana yayılan çeşitli aktiviteleri içeren temel bir ticari süreç olarak algılamaktayız. Bu süreç bir kurumun, sunduğu ürünlerin, bunların nasıl üretildiğinin ve nasıl dağıtıldığının yenilenmesidir. Bu tanım çerçevesinde inovasyon yönetimi sürecinin tüm firmalar için tanımlanabilecek ortak aşamaları vardır. .. “Managing Innovation” kitabında tanımlanan ve bizim de örnek aldığımız aşamalar şunlardır: Arama/Tarama; Seçim; Uygulama ( Elde Etmek-Acquire, Ortaya Koymak-Execute, Piyasaya Sürmek-Launch); ve Öğrenme-Yeniden İnovasyondur. Arama-Tarama Aşaması: İnovasyonun ilk aşaması ortamdaki değişim potansiyeline dair sinyalleri algılayabilmektir. Bu sinyaller inovasyon gerekliliğini ortaya çıkaran yeni teknolojiler, pazardaki çeşitli mekanizmalardaki ye12 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR nilik gerektiren değişiklikler veya yasal bir değişiklik olabilir. Bundan dolayı, başarılı bir inovasyon yönetimi, ortamdaki farklı kaynaklardan gelen sinyalleri iyi bir şekilde tanımlama, uygulama ve seçme mekanizmalarını ortaya koymalıdır. Seçim Aşaması: İnovasyonun riskli bir süreç olduğu ve şirketlerin sonsuz risk alamayacağı gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, gerek pazarda oluşan, gerekse de mevcut veya potansiyel teknolojik fırsatların değerlendirebilmesi için çeşitli seçimler yapılmalıdır. Bu seçimler pazarın durumuna ve şirketin stratejisine bağlı olarak ortaya konmalıdır. Bu amaçla Arama-Tarama aşamasında üretilen girdilerin daha sonra geliştirilebilecek bir inovasyon konseptine dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu gerekliliği gerektiren (gerekliliği gerektiren yerine başka bir ifade) seçim sürecinde şirketler için 3 önemli girdi vardır. Bunlar: şirkete hitap eden teknolojik ve pazar fırsatlarına dair sinyaller; firmanın mevcut teknolojik altyapı (şirketin önerilen değişiklik ile mevcut durumu arasındaki uyum); ve şirketin genel stratejisi ile uyum. Uygulama Aşaması: Tetikleyici sinyaller alındıktan ve bunlardan bazılarını takip etmek için stratejik bir seçim yapıldıktan sonraki aşama, bu potansiyel Bilgi kaynaklarının elde edilmesi: Bu aşama bir soruna cevap olacak ArGe faaliyetleri ile teknolojik bilginin üretilmesi ve iç-dış kaynaklar arası teknoloji transferinin gerçekleştirilmesi gibi yöntemlerle eski ve yeni bilginin birleştirilmesidir. Bir anlamda bu aşama daha sonra geliştirilecek taslak bir çözüm ortaya konmasıdır. Ortaya konan yeni fikrin özelliklerine göre, yaratıcılığın önemi, kullanılacak kaynakların etkili bir şekilde kullanımı, teknoloji transferi veya doğrudan bilgi üretimi gibi faktörler devreye girmektedir. özellikleri, şirket içi mekanizmalar ve yapılanmalar ile ortaya konulan ürünün özelliklerine bağlı olarak bu süreç içerisinde sürekli bir sorun giderme çalışması yapılmaktadır. DÖRT AŞAMALI İNOVASYON SÜRECI fikirleri yeni bir ürüne, servise veya iş modeline dönüştürmektir. Bu aşama, başta pazarın durumuna, teknolojik altyapıya ve rakiplere bağlı olarak çok fazla risk içeren ancak zaman ilerledikçe yapılan araştırmalara ve çalışmalara bağlı olarak risklerin azaldığı bir süreçtir. Bu aşamalar daha detaylı incelendiğinde 3 önemli unsur olarak ortaya konulabilir. Bunlar: İnovasyonun piyasaya sürülmesi: İnovasyon sürecinde teknik problem çözümüne paralel olarak aynı zamanda yeni ürünün sunulacağı pazara hazırlanması için çeşitli aşamalar gereklidir. Bu süreç yine ürünün ve pazarı özelliklerine bağlı olarak son sunum öncesi sırayla müşteri beklentileri ve pazar durumu hakkında bilgi toplama, farklı kurumlar arasında iletişimi sağlama ve ortaya çıkacak problemleri çözme ve sunum öncesi hazırlıklardan oluşmaktadır. Öğrenme-Yeniden İnovasyon: İnovasyonun piyasaya sürülmesinin doğal bir sonucu da bu döngüyü başlatacak yeni bir uyarıcı unsur ortaya koymaktır. Yeni ürün veya sürecin başarısız olması durumunda, bunun nedenlerinin araştırılması gelecekteki Projenin başlatılması: Bu aşama inoinovasyon süreçleri için önemli girvasyon sürecinin kalbi durumundadır. diler ortaya koyabilir. Burada önemli Bu aşamada girdiler açık bir stratejik bir nokta firmaların bu isteği göskonsept ve bu konseptin gerçekleştermeleri, basit suçlamaların ötesine tirilmesi için önerilen bazı öncü fikirgidip sorunun kaynağına inebilmeleri, lerdir. Aşamanın sonucu ise piyasaya teknolojik süreçler ve yönetimsel sürme öncesi hem gelişmiş bir inoproblemlere dair sorunları ortaya vasyon hem de hazırlanmış bir pazar- koyabilecek geribildirim mekanizmadır. Farklı donanımlara sahip gruplar, larını ve değerlendirme süreçlerini çeşitli aşamalarına dahil oldukları bu ortaya koymaları gerekmektedir. süreçte belirli bir amaca veya sonuca yönelik çalışmaktadırlar. Tüm bunlara bağlı olarak birçok sorunun ortaya çıkabileceği bu süreç en çok zamanın, paranın ve emeğin harcandığı aşamadır. Bundan dolayı beklenen ve beklenmedik teknik ve pazar sorunlarına yönelik, üretim süreci, pazar 13 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR FİKRİ VE SINAİ MÜLKİYET HAKLARI Mesude Ağırdır Sınai mülkiyet hakları, gelişmiş b Sınai mülkiyet hakları, gelişmiş bir sanayiye sahip ülkelerde çok uzun yıllardır yürürlükte olan ve üreticilerin haklarını korumaya yönelik uygulamalardır. Sınai mülkiyet hakları, sanayideki ve ticaret alanındaki yeniliklerin, buluşların, özgün çalışma ve tasarımların ilk hak sahipleri adına kayıt edilmesi anlamına gelir. Bu kayıt, ilk uygulayıcı ya da üretici hak sahiplerine belli bir süre için ürün veya hizmetini üretme ve satma hakkını verir. Bir başkasının bu bahsedilen hakkı kullanma yetkisi bulunmadığından, bu hakka sahip olmak aynı zamanda ekonomik bir avantaj sağlaması açısından da büyük bir önem arz eder. FIKRI VE SINAI MÜLKIYET HAKKINDA KISACA BILGI Aslında çoğumuz sınai mülkiyet haklarını ya da fikri mülkiyet hakları kavramlarını büyük firmalar arasındaki rekabet ve patent savaşlarından dolayı sıkça duymaktayız. Bu davaların milyon dolarlarla ölçüldüğünü, davayı kaybeden tarafın milyon dolarlar ödemek zorunda olduğunu da bilmekteyiz. Dolayısıyla bu sınai mülkiyet hakları dediğimiz konu firmalar açısından anlaşılması ve uygulanması zaman alıcı ve maliyetli iken, aynı zamanda firmaya katılan bir itibar olarak da değerlendirildiğinde büyük önem taşımaktadır. 14 | SAYI 02 | Asıl bahsetmek istediğim sınai mülkiyet haklarının koruma sistemlerinden biri olan patentler ve faydalı modeller. Patent en kısa tanımı ile buluş koruma belgesidir. Sınai mülkiyet anlamında patent; sanayiye uygulanabilen, yeni ve tekniğin bilinen durumunu aşan buluşlar için buluş sahibine buluşunu belli bir süre üretme, kullanma, ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR satma hakkı veren koruma belgesidir. Bu kapsamda buluşun da tanımını vermek isterim. Buluş teknik bir probleme getirilen teknik bir çözüm yoludur. Bu kapsamda buluşlar ürün ya da yöntem olabilmektedir. Koruma süresi olarak incelemesiz patentler için 7 yıl iken incelemeli patentler için başvuru tarihinden itibaren 20 yıldır. Koruma süresi dolan patent tescilleri artık koruma süresi yenilenemez ve halka mal olur. Buradaki amaç tekelciliğin önüne geçilmesi açısından bir adaleti ifade etmektedir. Faydalı model ise sanayiye uygulanabilen ve yeni olan buluşlar için buluş sahibine verilen buluşunu belli bir süre üretme, kullanma ve satma hakkı veren koruma belgesidir. Patentten farklı olarak faydalı modelde tekniğin bilinen durumunu aşma koşulu aranmaz. Yeni ve sanayiye uygulanabilir olması değerlendirilmesi açısından yeterli olmaktadır. Faydalı model için koruma süresi de 10 yıldır. Dileyen buluş sahibi tescillendirdiği incelemesiz patentini 7 yıllık süre içerisinde bu konuda yetkili bir ofise incelemeye göndererek incelemeli patent olarak devam etmesini isteyebilir. Veya patent başvurusu yapan bir buluş sahibi araştırma safhasında buluşunu faydalı modele çevirmek isteyebilir. Patent ve faydalı model arasındaki farkı özetleyebilmek ve anlaşılabilir kılmak açısından TPE’den de ulaşabileceğiniz aşağıdaki tabloyu sizinle paylaşmak isterim. Buraya kadar anlattıklarımla önemli olan bir diğer kısmın buluşu yapmak kadar; buluşu doğru bir şekilde koruma altına almak da olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu koruma ile ilgili olarak sizinle çok kısa bir hikâye paylaşmak isterim. Graham Bell icat ettiği buluş olan telefon için 14 Şubat 1876 yılında patent başvurusu yapmıştır. Başvurusundan sadece birkaç saat sonrasında Elisha Grey isimli bir başka mucit aynı buluş yani telefon için başvuru Çağımız bilgi çağı, internet denilen devasa sonsuz bir bilgi kaynağı var. Dolayısıyla bizim ulaştığımız bilgilere bir başkasının da ulaşması çok da zor değil. Bunun yanı sıra, geliştirdiğimiz buluşları bir şekilde birileri ile paylaşabiliyoruz veya bir ekip çalışması sonucunda yaratılan bir ürün olabiliyor, büyük işletmeler sürekli yan sanayilerle çalışıyor. Yani bilgi bir şekilde yayılmaya çok müsait. Dolayısıyla yaptığımız buluşa patent korsanlarının ya da fikir hırsızlarının ulaşması çok da imkânsız değil. Eğer yaptığınız buluştan maksimum fayda sağlamak, buluşunuzla piyasada öncü hatta tek olmak istiyorsanız öncelikle ve doğru zamanda buluşunuzu koruma altına almanız gerekmektedir. Dünyanın her yerinde kabul gören bir sistem var: first to file. Yani buluşu aynı anda iki kişi yapmış da olsa koruma hakkı her zaman ilk başvuranın olacaktır. Bir diğer önemli konu da başvurunuzun doğru ve kurallara yani mevzuata uygun bir şekilde yapılmasıdır. Örneğin bir patent başvurusu için tarifname ve istemlerin mevzuat çerçevesinde hazırlanması gerekmektedir. İstemler (korunması istenenler) iyi sınırlandırılmamışsa olası bir patent tecavüz durumunda haklı olsanız dahi bu iddianızı kanıtlayamayabilirsiniz. Bir başka önemli konudan daha bahsetmek isterim o da buluşunuzu koruyacağınız ülkelerin doğru belirlenmesidir. Öncesinde de çoğu insanın karıştırdığı bir konuyu açıklığa kavuşturayım. Korumanız başvurduğunuz ülke sınırları içerisinde geçerlidir. Türk Patent Enstitüsü(TPE)’ne başvuru yaptığınızda aldığınız tescil belgesi size ürününüzü/ yönteminizi yani buluşunuzu Türkiye sınırları içerisinde satma, kullanma ve üretme hakkı verecektir. Ancak sizin buluşunuzla birebir aynı konuya dünyanın başka bir ülkesinden örneğin Almanya’dan başvuru yapan bir buluş sahibinin karşısına sizin buluşunuz çıkacak ve onun bu buluşunun patentlenememesine neden olacaktır. Ancak siz korumanızı Almanya’da almadığınız için bu kişi Almanya’da buluşunuzu kullanabilirken, sizin korumanız Türkiye kapsamında olduğundan Türkiye içinde hiçbir şekilde üretim, satıma ve kullanım hakkına sahip olamayacaktır. Bir cümle ile özetlemek gerekirse patent evrensel iken, koruması bölgeseldir. Bu nedenle patentinizin korunmasını istediğiniz ülkeleri doğru belirlemeniz gerekmektedir. Bunun için de piyasayı iyi tanımalı ve piyasa koşullarını iyi değerlendirmeliyiz. Sonuçta ürün satamayacağımız ülkelerde patent koruması sağlamamız bize hem para hem de zaman kaybı olacaktır. Diğer ülkelere giriş için hakkınız patent başvurusu yaptığınız tarihten itibaren bir senedir. Bu bir senenin sonunda başka bir ülkede koruma talep edemezsiniz. FIKRI VE SINAI MÜLKIYET HAKKINDA KISACA BILGI yapmak istemiştir. Eğer; Graham Bell başvurusunu birkaç gün sonra yapmış olsaydı Elisha Grey ismi günümüzde bir şey ifade edebiliyor olacaktı. Sonuç olarak patentler teknolojik yeniliklerin, buluş sahiplerinin haklarının korunması ve bilginin yaygınlaştırılması açısından gereklidir. Bugün dünyadaki birçok gelişmiş ülkenin teknolojik olarak önde olmasının bir sebebi de iyi bir patent korumasına sahip olmalarıdır. Bu bağlamda önerebileceğim iki seçenek bulunmakta ya başkalarının yeni fikirler üretmesini bekleyip dünyayı nasıl yönlendirdiklerini takip edip seyirci kalmak ya da fikirleri kendiniz üretip dünyaya yön vermek. Seçim sizin. 15 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR ELEKTRONİK KONTROLLÜ ZEYTİN HASAT MAKİNESİ Özlem Perşembe Nesne-emt ELEKTRONİK KONTROLLÜ ZEYTİN HASAT MAKİNESİ Proje İçeriği 16 | SAYI 02 | Yeni tarım politikaları sayesinde bugün Türkiye’deki zeytin ağacı sayısı yaklaşık 158 milyonu bulmuştur. Ülkemiz için çok önemli bir kaynak olan zeytin, üretimde iş gücü yoğun, mekanizasyon düzeyi düşük ürünlerin arasında ön sırada gelmektedir. Hasat için gerekli iş gücüne kısa bir dönemde aşırı derecede yüklenilmesi, çalışma koşullarının güç, iş gücünün pahalı ve temininin problemli olması nedeniyle, geleneksel hasat yöntemlerinin maliyeti, özellikle yağlık zeytin üretim giderlerinin %64’ünü oluşturmaktadır. Maliyetin en büyük kalemlerinden biri olan mekanik hasadın, istenilen düzeyde olmamasının en büyük gerekçesi; üretilen veya pazarlanan makinelerin çiftçinin ihtiyaçlarını gerektiği kadar karşılayamamasıdır. İki ayrı bölgede, 50 çiftçi üzerinde yapılan anket ve istatiksel veriler sonucunda, yağlık zeytin hasadı yapan çiftçilerin büyük bir kısmının çırpıcı tip hasat makinesine yöneldiğinin ve bu makinelerinin tamamının ithal olduğunun tespit edilmesiyle, ülkemiz şartlarına uygun, taşınabilir, elektronik kontrollü çırpıcı tip ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR zeytin hasat makinesinin geliştirilmesine karar verilmiştir. Projemiz: elektronik kontrollü zeytin hasat makinesi; enerji kaynağından doğru akım elektrik enerjisi ile tahrik edilen ve el ile komuta edilen bir çırpma makinesidir. Makine bir kişi tarafından kullanılmakta ve güç ünitesi hasat sırasında kullanıcı tarafından seyyar olarak taşınmaktadır. Çırpıcı ise iki elle tutularak, ağaç tacı içinde gezdirilmek suretiyle meyve dallarını çırparak hasadı gerçekleştirmektedir. Projenin ana kriterleri sırasıyla: * Teknolojik İlerleme Kaydetmek * Kullanıcı Kolaylığı Sağlayabilmek * Düşük Maliyetli Çözümler Sunabilmek * Mevcut İhtiyaçları Karşılamak * Kullanım Çeşitliliği Sunmak * Know-How vb. Bilgi ve Beceri Üretmek * İthal Ürünlere Alternatif Olmak ELEKTRONİK KONTROLLÜ ZEYTİN HASAT MAKİNESİ Makinanın Ana Modulleri 17 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR Projenin Teknolojik İçeriği kapasitesini artırılması Meyvenin düşmesini sağlayan mekanizma, 20 Hz (1200 d/d) çırpma frekansı ve ±10º salınım ile düzlemsel yüzey taraması gerçekleştirebilecek olan bir hareket oluşumu sağlamaktadır. Özgün mekanizma tasarımı sayesinde, rakiplerine kıyasla %85 hasat etkinliği gerçekleştirebilen bu makine, * Kablolu (traktör aküsü) ve kablosuz (batarya) enerji kaynağı seçenekleri ile çiftçinin alım gücüne göre alternatif sunulması, * Zor koşullara göre çırpma hızını elektronik olarak ayarlayabilmesi, * Taşınabilir-kablosuz batarya modülleri ile kullanıcının, gerektiği kadar enerji harcayarak, taşınacak ağırlığı asgariye indirebilmesi gibi teknolojik özelliklere sahiptir. Projenin İnovasyon Boyutu ve Özgün Yönleri – Türkiye Ülkemiz açısından bakıldığında projenin inovasyon boyutu özetle: * Türkiye’de herhangi bir yerli üretim çırpıcı tip zeytin hasat makinesinin bulunmaması ve tamamıyla yerli kaynaklar ile üretilmesi dolayısı ile kaynak tasarrufu ve hasatta işçilik maliyetinin düşmesinin sağlanması, ELEKTRONİK KONTROLLÜ ZEYTİN HASAT MAKİNESİ * Zeytinliklerin, arazi (%25’i taban, %75’i dağlık-yamaç) ve ağaç yapıları (sık taç yapısı, sarkık, yüksek dallı) dikkate alınarak makinenin, özgün çırpıcı hareket mekanizması ve yatağı sayesinde taç yapısı yoğun ağaçların, (50 N’luk bir direnç dikkate alınmıştır) her dalına ulaşma şansının yakalanması dolayısıyla rekolte 18 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR * Taşınabilir, kablosuz bataryalar ile kullanıcıya yük vermeyen enerji kaynağı sağlanması, enerji kaynağının (batarya) parçalı olması, sekiz saatlik enerji ihtiyacının ikiye bölünerek, çiftçinin kullanacağı süre kadar batarya taşıması, kullanıcının fiziksel yorgunluğunu azaltarak, verimliliğin artmasının sağlanması * Taşınabilir zeytin hasat makinesi sınırlı bir enerji kaynağına sahip olduğu için, makine sürekli olarak tam güçte çalıştırılmayıp, ihtiyaç doğması durumunda tam güçte çalıştırılması, dallar arasındaki geçişte makinenin boş yere enerji harcamaması * Ağırlığı azaltan, mukavemeti artıran malzemeler kullanarak, makinenin kullanımının kolaylaştırılması ve verimliliğin sağlaması, * Ergonomik analizler ve emniyet faktörleri doğrultusunda kullanım kolaylığını en üst seviyeye taşıyacak özgün bir endüstriyel tasarım çalışmasının gerçekleştirilmiş olması, * Yerli kaynaklar kullanarak yedek parça temin kolaylığı sağlaması ve servis maliyetlerinin düşürülmesi ile çiftçinin alım gücüne avantaj getirilmesi. Uluslararası normlar doğrultusunda tasarlanan bu makine, gerek endüstriyel gerekse mekanik tasarım açısından sağladığı ilave faydalar sonucunda yurt dışı rakiplerine kıyasla %85 hasat etkinliğine ve %9 luk sürgün yaprak oranına sahiptir. İthal ürünlere göre maliyette tasarruf sağlaması ile ihraç edilebilir bir ürün yaratılmıştır. Projenin Yeni Ürün ve Hizmet Bakımından Jenerik Olması Elektronik kontrollü çırpıcı tip zeytin hasat makinesi, yerli kaynaklar ile üretilmesi sonucunda dar gelirli çiftçinin de satın alabilmesinin yanısıra, işçilik, servis ve yedek parça masraflarını asgariye indirerek hasatta işçilik maliyetinin düşmesine ve kaynakların verimli kullanılmasına olanak sağlayacaktır. Yerli üretim olması sebebiyle; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı TÜGEM kredili satışlara uygun ürün kapsamında değerlendirileceği için, çiftçiler tarafından tercih edilebilir bir ürün olacak ve ithalat rakamlarında fark yaratabilecektir. Yurt dışından gelen rakiplerine kıyasla; hasat hızını, ağaca zarar vermeden artırarak, zeytin hasadında verimlilik dolayısıyla Türkiye’nin zeytin ürünlerinde rekabetçiliğinin ELEKTRONİK KONTROLLÜ ZEYTİN HASAT MAKİNESİ Projenin İnovasyon Boyutu – Küresel artmasını sağlayacaktır. Ergonomi ve emniyet kriterlerine uygunluğu sağlayarak, kullanıcı sağlığı açısından her hangi bir risk oluşmasını engelleyecektir. Projenin Buluş Yönü Elektronik kontrollü çırpıcı tip zeytin hasat makinesinin meyvenin düşmesini sağlayan mekanizması, elektrik motorundan gelen hareketi, eksantrik bir uzuv aracılığı ile 90º derece döndürerek, istenilen düzlemsel çırpma (tarama) hareketine dönüştürmektedir. Bu hareketi sağlayan özgün çırpma mekanizması, rakiplerden farklı niteliktedir. Prototip üretimi ve saha testleri sonuçlandırılmış olan bu mekinenin, tasarımının korunması amacıyla: Mekanizması için faydalı model başvuru hazırlığı yapılmaktadır. Endüstriyel tasarımı için ise tasarım başvurusu yapılmış, TPE bülteninde yayınlanmıştır. (TESCİL NO: 201303391) Projenin Pazara Sunulacak Bir Ürüne Dönüşme Olasılığı / İmkanı Ve Ürünün Pazar Başarısı 2012 Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi sektör analizine göre Türkiye’de; * 158 milyon zeytin ağacı bulunmakta, * Yılda ortalama 220.000 ton zeytinyağı üretilmekte, 19 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR * 500’den fazla zeytin ve nulmuştur.) zeytinyağı üretim tesisi bulunmakta, Tasarlanan ve prototipleri üretilerek, saha testleri yapılan elde taşınabilir çırpıcı tipli zeytin hasat makinesi projemizin, ithal rakip makinelerin teknik performansını üstlenebilmesi, yedek parça temininde yerli kaynak kullanımı ve servis kolaylığı sağlayabilmesi, ergonomi ve emniyet kriterlerine uygun, sağlığını tehdit etmeyen özgün endüstriyel tasarımı ile orta ve küçük ölçekli çiftçi için cazip bir alternatif olacağı düşünülmektedir. * Yılda yaklaşık 20 bin ton zeytinyağı ihracatı yapılmakta, * Türkiye, dünya zeytinyağı üretiminde ilk beş arasında yer almaktadır. ELEKTRONİK KONTROLLÜ ZEYTİN HASAT MAKİNESİ Ege ve Marmara bölgesinde yaklaşık 85,5 milyon meyve veren zeytin ağacı bulunduğu bilgisi çerçevesinde ve tahmini hasat günü, ağaç başına rekolte, makinelerin çalışma kapasiteleri göz önüne alınarak yapılan hesaplamalarla Sadece Ege – Marmara bölgesinde yaklaşık 80.000 makinelik bir kapasite olduğu, Türkiye geneli içinde bu kapasitenin 128.000 adet civarında olduğu tahmin edilmektedir. (Mekanik hasatın tüm Türkiye genelindeki potansiyelini hesaplamak için TUIK ve İzmir Ticaret Borsası 2012 verilerinden referans alınarak varsayımlarda bulu- 20 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR ELEKTRONİK KONTROLLÜ ZEYTİN HASAT MAKİNESİ 21 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR Hizmet Şemsiyesi Nedir? Seçil Uğur İzmir Ekonomi Üniversitesi 20 Aralık 2013…Babamın 68. yaşgünü…İnsan 21 yıldır ailesinden uzakta yaşayınca, böyle özel günlerde duygusallaşıyor. Neredeyse ay sonu, cebimde fazla param da yok. Yine de kocaman bir buket kırmızı gül yaptırıp, bulabildiğim en ucuz havayolu ile İstanbul’a ailemi ziyarete gitmeye karar verdim. HİZMET ŞEMSİYESİ NEDİR? Güllerim kırılmasın diye havaalanı personelinin nazik bir şekilde, gül buketini güvenlik bantından dikkatlice geçirmelerinin ardından ben de büyük bir keyifle uçaktaki yerimi aldım. Ancak yolculuk pek de iyi başlamadı. Nereden başlasam bilmiyorum ki! Koltuğumun üzerindeki havalandırmanın çalışmamasından mı, iki koltuk sırasının arasının fazla dar olmasından dolayı neredeyse hareketsiz bir şekilde oturmak zorunda kalmamdan mı, yoksa tam 50 dakika boyunca yanımda aralıksız tesbih çeken yolcunun sebep olduğu sinir bozucu sesden mi? İstanbul’a iniş yapmak üzere iken uçaklarda yapılan klasik “Bizimle uçtuğunuz için teşekkür eder, bir sonraki seyaha22 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR tinizde tekrar birlikte olmayı dileriz!” anonsunu duyduğumda aklımdan geçen tek şey bir dahaki sefere ne olursa olsun biraz daha fazla paraya kıyıp, daha iyi bir havayolu şirketi ile uçmak idi. Havaalanındaki sıcak aile karşılamasının ardından malum İstanbul trafiğinde yaklaşık 1,5 saatlik bir yolculuktan sonra nihayet evimize vardık. Babamın ısrarı üzerine, hava kararır kararmaz Nişantaşı sokaklarındaki ışıl ışıl Yeni Yıl süslemelerini görmek için tekrar yola çıktık. Aman Tanrım! O ne muhteşem bir manzaraydı öyle! Sanki hava hiç kararmamış gibiydi. Her yer şıkır şıkır. Yerlerde kırmızı halılar. Sokaklar tam bir insan seli, herkes adım adım ilerliyordu. Bu büyülü atmosferin havası içinde, vitrinlerde gördüğümüz herşey bize muhteşem görünmeye başladı. Derken, deri giyim sektöründe Türkiye’nin en meşhur mağazalarından birisine girdik. Belki inanmayacaksınız ama, kapıda bizi smokinler içinde iki keman bir de yan flüt sanatçısından oluşan bir trio karşıladı. Son derece neşeli melodilerin eşiliğinde daha 2-3 metre yürümüştük ki mağaza müdürü HİZMET ŞEMSİYESİ NEDİR? olan çok bakımlı, çok hoş bir bayan bize doğru yaklaştı ve bizi biraz ileride duran rengarenk kanepelerden yemeye ve birer içki almaya davet etti. Sonuç? Uçak biletine fazla para vermeye kıyamayan ben, kendime pahalı bir çift ayakkabı alıp, ağzım kulaklarımda mağazadan ayrıldım. nür tarafından araştırıldı, tartışıldı. 1992 yılında pazarlama akademisyeni Mary Jo Bitner tarafından literatüre kazandırılan “servicescape” kavramı, günümüzde yaşanan şiddetli rekabet ortamında, hizmet pazarlamasının daha da kritik önem taşıyan bir faktör haline gelmesine sebep oldu. Bugün yüzbinlerce farklı markanın varlığı, dergi ve televizyon reklamlarından İnternetteki sosyal medya sitelerinde yapılan sohbetlere kadar birçok farklı kanaldan maruz kaldığımız bilgi bombardımanı, biz tüketicilerin satın alma kararlarını giderek daha da komplike hale getirmekte. Söz konusu bir hizmet satın almak olduğunda, işte tam da bu satın alma tereddütünü yaşadığımız noktada, devreye “Hizmet Şemsiyesi”nin ögeleri giriyor. Bu faktörler, tüketicinin karar vermesini kolaylaştırıyor. Ağustos ayının sıcağında bir plajda uzandığınızı hayal edin! Eğer tepenizde kocaman bir plaj şemsiyesi yoksa, aslında çok daha güzel görünmeyi hayal ederken muhtemelen sıcaktan kavrulup, sonunda kötü görüneceksinizdir. İşte “Hizmet Şemsiyesi” de hizmet sektöründe faaliyet gösteren firmaların, rakiplerinin arasından sıyrılıp bir adım daha öne çıkabilmeleri için kullanmaları gereken hizmet pazarlamasının ana ögelerini birarada tutan bir araç gibidir. Bu elemanlar etkili bir şekilde kullanıldığı takdirde, firma tüketicinin gözüne daha hoş görünecektir. 1973 yılında ilk kez, pazarlamanın gurusu Philip Kotler’in dikkatleri çektiği, hizmet ortamının tüketicinin kalite algısı üzerinde önemli bir etki yarattığı gerçeği tam kırk yıldır sayısız akademisyen ve düşü- Peki, bu ögeler neler olabilir? Bir pastaneye girdiğinizde duyduğunuz o nefis kokular; bir restoranda çalan hoş bir müzik, yumuşak bir aydınlatma; yada mesela bir has 23 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR HİZMET ŞEMSİYESİ NEDİR? taneye gittiğinizde ortamın ne kadar hijyenik göründüğü, çalışanların üniformalarının temizliği ve sizi karşılama şekli; veya kahvenizi yudumladığınız bir kafede etraftaki diğer müşterilerin davranış şekilleri yada hizmetten ne kadar memnun göründükleri, bunların her biri ve daha nicesi plajdaki şemsiyenin metal milleri gibidir. Tek bir milin bozulması bile şemsiyenin işlevini yerine getirememesine sebep olacaktır. Hizmet sektörlerinde, eğer firmanızın adını tüketicilerin aklına kazımak ve tekrar tekrar size gelmelerini sağlamak istiyorsanız, faaliyet gösterdi24 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR ğiniz sektörde alıcıların en çok önem verdikleri hizmet pazarlaması faktörlerini ön plana çıkartmalı ve bunları çok etkin bir şekilde yönetmelisiniz. Kaçınılmaz sonuç daha fazla sayıda müşteri, artan satışlar ve kremalı pastadan payınıza düşen çok daha büyük bir dilim olacaktır. HİZMET ŞEMSİYESİ NEDİR? 25 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR FIKIR VE ESERLER TASDIX ILE GÜVENCE ALTINDA Türkiye’nin ilk ve lider elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı E-GÜVEN, Tasdix ile kullanıcılarının fikir ve eserlerini koruma altına alıyor. Yazar, sanatçı ve tasarımcıların yanı sıra fikir ve eser sahibi olan herkes bilgisayar ortamındaki çalışmalarını herhangi bir kuruma ihtiyaç duymadan tek tıkla güvence altına alabiliyor. FİKİR VE ESERLER TASDİX İLE GÜVENCE ALTINDA Kullanıcılar, Tasdix ile çalışmalarının elektronik olarak damgalandığı zamanı ve o tarihten itibaren üzerinde değişiklik yapılmadığını kanıtlayabiliyor. 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu uyarınca yasal geçerliliğe sahip olan Tasdix, herhangi bir uyuşmazlık durumunda kanuni delil niteliği taşıyor. tarihe karışıyor. Tasdix erişim kolaylığı ile tüm yaratıcı eserleri koruyor Çalışmalarını, Tasdix ile pratik bir şekilde güvence altına almak isteyen fikir ve eser sahiplerinin www.tasdix. com adresinden Tasdix’e üye olup; ücretsiz Tasdix masaüstü yazılımını bilgisayarlarına yüklemeleri gerekiyor. Tasdix, kullanıcılarının sahip olduğu bu yazılımla bilgisayar ortamındaki her tür dokümana zaman damgası vurabiliyor. Tasdix’leme işlemi ise Tasdix’in internet sitesinden satın alınabilecek kontörler aracılığıyla yapılıyor. Aracı bir kuruma ihtiyaç duymadan, mesai saatleri ve tatil günlerine bağlı kalmadan çalışmalarını koruma altına alan Tasdix kullanıcıları, ürünün önümüzdeki günlerde yenilenecek olan sitesi sayesinde işlemlerini daha kolay ve pratik bir şekilde gerçekleştirebilecek. Tasdix sayesinde belgeler üzerinde zaman bilgisi elde etmek için çeşitli kurumlarda onaylatmak ya da kendi kendine iadeli taahhütlü gönderim E-GÜVEN hakkında: yapmak gibi yöntemler de E-GÜVEN, 2003 yılında Faruk Eczacıbaşı ve Türkiye Bilişim Vakfı önderliğinde kurulan Türkiye’nin ilk ve lider elektronik sertifika ve mobil imza hizmet sağlayıcısıdır. E-GÜ26 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR FİKİR VE ESERLER TASDİX İLE GÜVENCE ALTINDA VEN, bireylere ve kurumlara bilgi güvenliği ve elektronik imza konusunda dünyada pazar lideri olan çözümler sunar. E-GÜVEN, kurumlara özel projeler geliştirmenin yanı sıra gelişen teknolojiye uygun kullanıcı dostu ürün ve hizmetler üzerinde de çalışmaktadır. www.e-guven.com Ayrıntılı bilgi için: Grup7 İletişim Danışmanlığı Mehtap Çakıroğlu Kaynak / 0212 292 13 13 / mcakiroglu@ grup7.com.tr 27 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR Üç Boyutlu Printer & Yapay Doku Üretimi ÜÇ BOYUTLU PRİNTER VE YAPI DOKU ÜRETİMİ Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Bahattin Koç ve ekibi, canlı hücreler kullanarak üç boyutlu biyobasım yöntemi ile yapay doku üretmeyi başardı. 28 | SAYI 02 | Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde (SUNUM), Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Üretim Sistemleri Programı öğretim üyesi Bahattin Koç ve öğrencileri; Can Küçükgül, Saime Burçe Özler, Forough Hafezi canlı hücreler kullanarak üç boyutlu biyo-basım yöntemi ile yapay doku üretmeyi başardı. Bahattin Koç liderliğindeki 3B doku ve organ basımı proje grubunun nihai hedefi, laboratuvar ortamında bir doku veya organının bir bölümünü, anatomik yapısına uygun olarak üç boyutlu biyoyazıcı ile canlı hücreler kullanarak basmak. Projenin ileriye dönük en önemli hedefi, 3B Biyo-yazıcı ile hastanın kendi normal hücrelerini veya kök hücrelerini kullanarak, gereken doku hatta organının bire bir kopyasını üretebilmek. Böylece hastanın kendi hücreleri ile üretilen yapay doku veya organı has- ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR tanın vücudunun reddetmesi gibi bir durumu ortadan kaldırmak. Ekip MR datalarını kullanarak, MR’daki anatomik yapıya uygun olarak Türkiye’de ve dünyada ilk kez aort damarı doku örneğini, hücreleri ve destek yapılarını kat-kat üç boyutlu basarak oluşturuldu. Proje ekibi, ilk defa canlı hücreler kullanarak 3B bio-basım yöntemi ile aort benzeri, anatomik yapısına uygun, büyük damar dokusu üretti. Dünya’daki diğer tekniklerden farklı olarak Sabancı Üniversitesi’ndeki araştırmacılar geliştirdikleri “kendi-kendini” destekleyen 3B yapılar ile dokunun basılması ile dünyada bir ilke imza attı. Üç Boyutlu (3B) Doku ve Organ Basımı Projesi ekibi, aort doku örneğini 3B olarak basmak için canlı insan fibroblast hücrelerini biyo-mürekkep olarak kullandı. İnsan damar ÜÇ BOYUTLU PRİNTER VE YAPI DOKU ÜRETİMİ dokusu genel olarak üç farklı hücre tipinden oluşmaktadır: Fibroblast, endotel ve düz kas hücreleri. Fibroblast hücreleri bağ dokusunun ana hücreleridir. Dokular için gerekli olan ekstraselüler matriks yapısının ve kolojen proteinin oluşumunu sağlar. Endotel hücreleri ise damarların ince iç tabakasını oluşturan hücrelerdir. Düz kas hücreleri damar, yemek borusu, bağırsak gibi iç organlarda bulunan kas hücreleridir. Bir sonraki aşama olarak fibroblastların yanı sıra endotel ve düz kas hücrelerini de kullanarak oluşturulacak damar dokusunu biyoreaktörde güçlendirmek için çalışmalar devam ediyor. Üniversitesi ve tıbbi konularda GATA’daki danışmanlarından destek alıyor. www.sabanciuniv.edu Disiplinlerarası bir çalışmanın sonucu olarak üretim sistemleri, biyoloji, nanoteknoloji, malzeme, gibi konularda çalışan yüksek lisans öğrencileri ile araştırmacıların yer aldığı dört kişilik ekip, projede ayrıca biyoloji konusunda Yeditepe 29 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR E-Atıklar ve EWASTEU Samsun M. Başarıcı Yaşar Üniversitesi E-ATIKLAR ve EWASTEU E-atık denince aklınıza ne geliyor? Eski bilgisayarınız? Eski cep telefonunuz? Belki eski televizyonunuz? Hepsi doğru, ama bu kadar mı? Başka şeyler de olabilir mi? 30 | SAYI 02 | değer bulundu ve böylece proje planına uygun olarak 29 Nisan-11 Mayıs 2013 tarihleri arasında Yaşar Üniversitesi ev sahipliğinde, Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan, Portekiz, Bir başka soru: Bu konu önem- Belçika ve Litvanya’dan toplam 13 öğretim elemanı ve 38 li mi? Veya ne kadar önemli? öğrencinin katılımıyla ilk otuBizi ne kadar ilgilendiriyor? rumu gerçekleştirildi. Meğer Bu konu ile ilgienmeli miyiz? Yoksa işi “konunun uzmanları- konuya o kadar çok ilgi varmış na” mı bırakmalıyız? Peki ama ki, gerek ulusal gerekse uluslararası basında proje geniş yer uzmanları kim bu konunun? buldu. Her ne kadar bu konuE-atık kavramı devreye girlarda bilimsel ve ticari çalışdiğinde yukarıda bir kısmını malar mevcutsa da, AB içinde saymaya çalıştığımız bir çok konuyu ders olarak ele alan soru ortaya çıkıyor. Soruları ve bu şekliyle gerçekleştiren yanıtlamaya çalıştığınızda ise tek proje EWASTEU imiş. Proje bir sürü kavram kargaşası, bir alt başlığı e-atıklar ile ilgili AB sürü kulaktan dolma bilgiler düzenlemeleri ve uygulamaları ve bir sürü yanlış anlaşılma olduğu için de katılımcılar huve yönlendirmeler karşımıza kuk, işletme, bilgisayar, kimya çıkıyor. vb. gibi farklı bilim alanlarından seçilmişti. Projenin sonuçBu ve benzeri tüm soruları ları ve ilk oturumdan sonrası yanıtlayabilmek ve özellikle aşağıda ayrıca anlatıldığı için de konunun paydaşlarından şimdi dilerseniz tekrar ilk başolan öğrencilerimizi bilgilentaki sorularımıza geri dönelim. dirmek ve uyarabilmek için, 2012 yılında Yaşar Üniversitesi Öncelikle kavramın doğru taöğretim elemanları olarak bu nımlanması gerekmekte. E-atık konuda ne yapabileceğimizi kavramı ilk başta sanki sadece düşündük ve Avrupa Birliği elektronik atıklarla ilgili imiş Erasmus Yoğun Programlar gibi görünmekte. Doğal olarak (IP) kapsamında bir proje herkesin aklına cep televizyogeliştirdik. Projemiz Ulusal nu, bilgisayar vs. gibi cihazlar Ajans tarafından desteğe gelmekte. Ancak konuyla ilgili ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR E-ATIKLAR ve EWASTEU yasal düzenlemelere bakıldığında, kavramın bu kadar dar ele alınmadığı görünmektedir. Bu konuda tüm AB üye ve aday ülkeleri bağlayan temel yönergeler ise 27 Ocak 2003 yılında yürürlüğe giren 2002/95/EC ve 2002/96/EC yönergeleridir. Bu yönergelerden 2002/95/EC kabaca elektrikli ve elektronik cihazlarda kullanılan zararlı maddelerin sınırlandırılmasını, 2002/96/EC ise atık elektrikli ve elektronik cihazları hedef almaktadır. Aslında tüm AB ülkeleri ve bir çok aday ülkenin yasaları incelendiğinde, 2002/95/EC ve 2002/96/EC yönergelerinde sözü edilen yasal düzenlemelerin mevcut olduğu gözlemlenmektedir. Ülkemizde de 09 Aralık 1983 yılında çıkarılan 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda da bu tip düzenlemelerin olduğu görülmektedir. Ancak gerek yasaların her ülkede farklı kriterlere göre düzenlenmesi, gerekse bir çok yasal düzenlemenin eskimiş olmasından dolayı, tüm AB ülkeleri ve aday ülkeler için geçerli olacak yönergelerle birlikte her ülkede yasal düzenlemeler yapılmaya başlanmış, üye ülkelerin hepsinde düzenlemeler tamamlanmış, aday ülkelerin bir çoğunda da tamamlanmak üzeredir. Türkiye’de de önce 2002/95/ EC ile uyumlu olarak 05 Temmuz 2008 tarihinde 26927 sayılı “Elektrikli ve Elektronik Eşyalarda Bazı Zararlı Maddelerin Kullanımının Sınırlandırılmasına Dair Yönetmelik” (EEE Yönetmeliği) yayınlanmış, daha sonra ise 2002/95/EC ve 2002/96/EC yönergelerini tek bir çatı altında toplayan “Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların Kontrolü Yönetmeliği” 22 Mayıs 2012 tarihinde 28300 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. İlk başat sorduğumuz “e-atık nedir?” sorusu tüm bu yasal düzenlemelerde açık bir şekilde ifade edilmektedir. Yasal düzenleme e-atıkları toplam on kategoriye ayırmaktadır. Bunlar; 1. Büyük ev eşyaları (Buzdolabı,çamaşır ve bulaşık makineleri vb.) 2. Küçük ev aletleri (Elektrik süpürgesi, fritöz vb.) 3. Bilişim ve telekomünikasyon ekipmanları 4. Tüketici ekipmanları (Radyo, televizyon, video müzik enstrümanları vb.) 5. Aydınlatma ekipmanları (Flüoresan, düşük basınçlı sod 31 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR yum lambalar vb.) şında tutan yasada, e-atık 6. Elektrikli ve elektronik aletler(Büyük sabit endüstriyel aletler hariç) (Matkap,testere, dikiş makinesi,çim biçme makinesi vb.) ‘‘ * Yukarıdaki kategorilere dahil olan ve alternatif akımla 1000 Volt’u, doğru akımla da 1500 Volt’u geçmeyecek şekildeki kullanımlar maksadıyla tasarlanmış olan, uygun bir biçimde çalışması için elektrik akımına veya elektromanyetik alana bağımlı olan eşyaları ve bu akım ve alanların üretimi, transferi ve ölçümüne yarayan eşyalar 7. Oyuncaklar, eğlence ve spor aletleri 8. Tıbbi cihazlar(*) E-ATIKLAR ve EWASTEU 9. İzleme ve kontrol aletleri(*) 10. Otomatlar (sıcak soğuk içecek otomatları vb.) Tıbbi cihazlar ve izleme ve kontrol aletlerini kapsam dı- 32 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR * Tanımlanan kategorilerde yeralan ürünlerin kullanım ömrü dolduğu andaki bütün bileşenlerini, unsurlarını ve ihtiva ettiği sarf malzemeler ” E-ATIKLAR ve EWASTEU olarak tanımlamaktadır. Yani kısaca aslında çocuğumuzun uzaktan kumandalı arabasından, tost makinamıza kadar evimizde ve çevremizde görebileceğimiz ve artık kullanım ömrünü tamamlamış herşey yasaya göre e-atık tanımına uymaktadır. Bu kavramla karşılaşıldığında insanların genel olarak cep telefonu, bilgisayar vb. cihazları saymaları ilginç olmakla beraber, bu cihazlar dünya genelinde e-atık konusunda (şimdilik) çok ağırlıklı yer kaplamamaktadırlar. Dünya genelinde bakıldığında %30 gibi bir oranla beyaz ve ev eşyaları kategorilerinin en başta yer aldıkları görülmektedir. de sorun hiç de yavaş yavaş ortaya çıkmış bir sorun değil. Çok hızlı bir şekilde ortaya çıkan bu sorun, insanoğlunun yarattığı ve doğanın kapasite ve uyum hızını aşan bir sorun oldu. Elektrikli ve elektronik cihazların gerek üretiminde gerekse gündelik kullanımlarında kullanılan madde ve bileşenlerin içerisinde doğada var olmayan, yapay bir şekilde üretilmiş ve yarılanma süreleri yüksek ve çok dayanıklı bileşenler bulunmaktadır. Örneğin kullanım ömrü bitmiş bir katot tüplü televizyon veya ekranda iki ila dört kilogram arasında kurşun bulunmaktadır. Oysa ki civanın 10 gramı bile 25.000 Bu noktada ilk başta sorduğu- ton toprağı veya 260.000 litre muz birinci soruyu yanıtlamış suyu zehirlemeye yetmektedir. Bir başka örnek; Aydınlatma olduk ama asıl önemli olan ikinci sorunun yanıtı. Bu konu gereksinimimizin vaz geçilmez gerçekten bu kadar önemli mi? ögelerinden olan flüoresan lambalarda civa ve fosfor gibi Bu sorunun yanıtı da aslında gayet basit: Evet konu gerçek- bileşenler bulunmaktadır. Bir flüoresan lambanın içerisinde ten bu kadar önemli. Neden bulunan civa 30.000 litre suyu mi? etkileyebilmekte, bir başka Öncelikle şunu belirtmekte değişle, 80.000 metrekare yüyarar var; Doğa, evrimsel zölçümlü bir göldeki balıkları süreç içerisinde ortaya çıkan yenmez hale getirebilmektedir. veya kendinin ortaya çıkardığı Ve bu sorun sadece yöresel sorunları şimdiye kadar gayet bir sorun değildir. Yine flüoregüzel bir şekilde çözmeyi basan lambada bulunan ve kanşarmıştır. Ancak e-atık konuserojen olduğu bilinen fosfor sunda durum biraz farklı. İlk uygun koşullarda 320 kilometolarak, bu sorun doğal ortaya relik bir mesafeye yayılabilçıkan bir sorun değil. İkincisi mektedir. 33 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR Bir örnek daha; Elektrikli ve elektronik cihazlarda kullanılan ve ısıya dayanıklı tasarlanan kabloların yanması sonucu ise sera gazı etkisi ortaya çıkmakta ve doğal olarak küresel ısınmaya olumsuz etkisi bulunmaktadır ki küresel ısınma ile ilgili uyarıları hepimiz gayet iyi biliyoruz. Bütün bu çevresel sorunlar doğal olarak tüm canlıların yaşamlarını etkilemektedir. Sadece insan açısından bakıldığında kabaca şu sağlık sorunlarına işaret edebiliriz: Civa: Beyin hasarı Fosfor: Çeşitli kanser türleri Berilyum: Akciğer kanseri (Anakartlar ve bağlantılarda bulunur) Kurşun: Özellikle çocuklarda beyin hasarı, büyüme bozuklukları Krom: DNA bozulmaları Arsenik: Kuvvetli bir zehir Baryum: (kısa süreli bile maruz kalındığında) Beyin şişmesi, kas zayıflığı, kalp ve karaciğer hastalığı rahatlıkla söyleyemeyiz. Konu hepimizi ilgilendiriyor. Kaldı ki konunun çevresel ve sağlıksal boyutları dışında ekonomik boyutları da var. Örneğin 30 ton toprak işlendiğinde ortalama yaklaşık 3 gram altın elde edilir. Ancak aynı miktarda cep telefonunu geri dönüşüme ve ayrıştırmaya soktuğunuzda 300 gram altın elde edebilirsiniz. “Eeee, bana ne, ben zaten takı kullanmıyorum ki” diyebilirsiniz. Peki cep telefonu kullanmıyor musunuz? Veya bilgisayar? Veya araba? Tümleşik devre vb. elemanları olan tüm cihazlarda genelde bağlantı noktalarında, daha iyi iletim sağladığı için altın kullanılır. Eğer bu hızla devam edersek belki de 10 yıl sonra bir cep telefonunun artık 200-300 TL’ye alma olanağımız kalmayacak. Altın fiyatlarının durumu meydanda. Bunun da ötesinde e-atık kavramının (bugün için) 11 Milyar dolarlık bir pazar olduğu tahmin ediliyor. Ve bu pazarın daha da büyüyeceği öngörüler arasında. E-ATIKLAR ve EWASTEU Evet, konu çok önemli ve hepiKadmiyum: Böbreklerde birikir mizi ilgilendiriyor. Peki ama ne ve zehirlenme yapar. yapabiliriz? EWASTEU projesi kapsamında, geçtiğimiz yıl Ve burada verilenler sadece öncelikle katılımcı ülkelerin yakısa bir özet. Tüm tablo ise sal düzenlemelerine göz attık. daha da vahim ve ne yazık Her ne kadar yasal çerçeve ki tüm orta ve uzun vadeolarak AB’nin 2002/95/EC ve li sonuçlarını kestirebilmek 2002/96/EC yönergeleri, ülkemümkün değil. Sanırım şimdi konunun önemini daha iyi vur- lerin yasalarına temel oluştursa da her ülkenin kendi yasal gulayabilmişizdir. düzenlemeleri yine de farklıHerhalde tekrar baştaki sorulıklar göstermekte. EWASTEU lara döndüğümüzde, artık kosonuç bildirisinde katılımcılar, nunun bizi ilgilendirmediğini o öncelikle yasal düzenlemelerin 34 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR bu boyutlarda ele alınmasının yeterli olmayacağını düşündüğümüz için Bayraklı Ömer Özkan İlköğretim Okulu’na da bir ziyaret gerçekleştirdik ve miniklere konu hakkında bilgi verip, onlarla konuyu tartıştık. Bu gerek akademisyenler olarak bizler gerekse üniversiteliler olarak yerli-yabancı tüm öğrencilerimiz için eşsiz bir deneyim ve keyif verici bir gün oldu. Miniklerimizin de aslında konuyla doğrudan ilgilendiklerini ve yaşlarından beklenmeyecek kadar da bilgilendiklerini görmek çok sevindirici idi. Hani Barış Manço’nun şarkısındaki gibi “büyükler kös kös otururken, adam oluvermiş çocuklar”. E-ATIKLAR ve EWASTEU ve bu yasal düzenlemelerin toplumdaki iz düşümlerinin uyumlandırılması gerektiğine vurguda bulundular. Ayrıca ülkeler arası eş güdümün ve işbirliğinin artırılmasının gerekliliği de net bir şekilde ortaya konuldu. Doğal olarak bu iş için gençlerin duyarlılığı önemli. Katılımcı öğrencilerin görüş ve düşünceleri gelecek için oldukça umutlu olmamızı sağladı. Her ne kadar e-atıkların bileşenleri gerek sağlık gerekse çevre açısından korku verici ve endişelendirici olsalar da, doğru bir şekilde geri dönüştürülüp, işlendiklerinde yukarıda sayılan risklerin ve sonuçların hiç birisi ortaya çıkmamakta. Doğal olarak bu doğru işlemenin yapılması gerekmekte. Buradaki sihirli sözcükler tabii ki geri dönüşüm, yeniden kullanım. AB üyesi ülkelerden özellikle kuzeydeki ülkeler bu bağlamda çok iyi işleyen bir sistem kurmuşlar. Eskiden atığını, “benden uzak olsun da” mantığıyla az gelişmiş veya gelişmekte olan Kenya, Çin vb. gibi ülkelere, kimi zaman da yasadışı yollarla atıp gelen ve akıbetini hiç merak etmeyen ülkeler, bu atıkların herhalde ekonomik değerlerini de iyice algılamış olmalılar ki, artık geri satın alma yoluna girmeye başlamışlar. Belki de çevresel duyarlılıktan çok ekonomik kaygılardan güdülenen bu tavır, yine de sonuçta insan sağlığına ve çevreye yararlı olmaktadır. EWASTEU projesinin düzenleyici ve katılımcıları olarak, konunun sadece Bütün bunlar iyi hoş ama ülke olarak biz nerelerdeyiz bu konuda? AB ülkelerinin bir çoğu çalışan bir e-atık toplama ve işleme sistemi kurmuşlar bile. Biz de durum ne? İşte işin bu kısmı ne yazık ki ülkemize yakışmayacak bir düzeyde. Evet yasa var, hatta bu yasaya istinaden lisanslı yani bakanlıktan yetkili olarak bu işi yapan ticari kuruluşlar var ama hala eski “hurdacılık” sisteminin ötesine geçebilmiş, e-atık olayını “kablo kırıcılığı” şeklinde algılayan işletmeler bu sektörde etkin bir şekilde çalışmaktalar. Peki yasanın öngördüğü gibi, bu konuda öncü olması gereken yerel yönetimlerde durum ne alemde? Artık hemen her belediyemizde bir çevre mühendisi işe başlamış durumda, ama tüm ilerleme de bu kadar. 35 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR Yasa bu konuda herkese görevler vermiş (Şekil 1). Vermiş ama acaba bu sorumluluklar ve görevler yerine getirilmiş mi? Örnek olarak belediyelerin sorumluluğunda olan getirme merkezlerini ele alalım; Yasaya göre nüfusu 400.000’den çok olan her belediye 01 Mayıs 2013 tarihine kadar bir geri getirme merkezi kurmak zorunda idi. Ancak İzmir’in tanıma uyan belediyeleri olan Bornova, Buca ve Karabağlar’da hala böyle bir merkez ne yazık ki kurulmuş değil. lerde biriktirilmesini sağlamak Üreticiler: *Toplanan evsel AEEE’leri Koordinasyon Merkezince belirlenen lisanslı işleme tesislerine göndermek ve Koordinasyon Merkezine belgelemek *Toplama esnasında kullanılan araçlar üzerinde “Atık Elektrikli ve Elektronik Eşya Toplama Aracı” ibaresinin bulunmasını sağlamak E-ATIKLAR ve EWASTEU *EEE’lerin üretim, ürün temini, ürün geliştirme, AR-GE ve tasarım faaliyetlerinde bu Sorun doğal olarak sadece be- Yönetmelik kapsamındaki zalediye veya kurum kuruluşlararlı maddelerin kullanımından rın sorunu değil. Sorun hepimi- kaçınmak veya yerlerine daha zin sorunu. Biz özetle konunun güvenli alternatif maddeleri tüm ilgililerini de kapsayacak kullanmak için gerekli çalışmaşekilde gerek yasanın öngörları yapmak düğü gerekse uygulanabilirliği *Her yıl Şubat ayı sonuna kaolan bir sorumluluk sınıflandırdar yönetmelik EK-3’teki uyması öneriyoruz: gunluk beyan formunu dolduBelediyeler: rarak Bakanlığa sunmak *Yasanın öngördüğü şekilde ve *Ürün bilgisi açıklamalarında tarihlerde uygun olarak getir“AEEE Yönetmeliğine Uygunme merkezlerini kurarak AEdur” ibaresine yer vermek EE’lerin toplanmasını sağlamak (Yönetmelik yayımı tarihinden itibaren üç yıl süreyle “EEE *AEEE Yönetim Planını haYönetmeliğine Uygundur” zırlamakla ve AEEE toplama başlangıç yılından en az altı ay ürün bilgisi açıklamasına sahip ürünler kabul edilir.) önce Bakanlığa göndermek *Kendileri veya organizasyo*Yönetim planı çerçevesinde Belediyenin toplama programı nunda yeraldığı yetkilendihakkında konutları bilgilendir- rilmiş kuruluş tarafından, bu Yönetmelikten kaynaklanan mek yükümlülüklerin yerine geti*Yönetmelik 15 inci maddede rilmesine ilişkin AEEE yönetim belirtilen gruplamaya göre AE- planını hazırlamak ve Bakanlık EE’lerin uygun konteynerleronayına sunmak *Topladıkları tüm AEEE’leri Koordinasyon Merkezine bildirmek 36 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR maktadır. Peki EWASTEU projesi bitti mi? Bundan sonra ne olacak? İlk soruya yanıtımız kesinlikle hayır. EWASTEU bu yıl ikinci oturumunu 04-17 Mayıs 2014 tarihleri arasında Portekiz’de Tomar *Evsel AEEE’lere dair Yökentinde Yaşar Üniversitenetmeliğin 15 inci maddesi’nin koordinatörlüğünde sindeki toplama hedefleve Tomar Politeknik Ensrinin gerçekleştirilmesini titüsü’nün ev sahipliğinde sağlamak gerçekleştirecek. Bu yıl Eğitim Kurumları: öncelikle geçen yıla göre *Bilinçlendirme çalışmaları katılımcı ülkelerdeki gelişmeler ele alınacak ve e-ayapma tık kavramının teknolojik *Toplamaya ön ayak olmak boyutları işlenecek. Ayrıca *Farkındalık yaratmaya bu yılın ilk yarısında proje yönelik etkinlikler katılımcısı akademisyenlerin katkıları ve Dr. Samsun Ve tabii ki biz bireyler: M. Başarıcı, Dr. İbrahim *Öncelikle bilinçlenmek Zincir ve Tohid Ahmed Rana’nın editörlüğünde yine *Atık ayrımını evden başAB’de bir ilk olarak e-atık lamak kavramının yasal, teknik, *Yetkililere destek olmak çevresel, sağlıksal ve eko*Üreticilere sorumlulukları- nomik yönlerinin birlikte nı anımsatmak incelendiği bir kitap yayınlanacak. Yine geçen yıl Yukarıdaki önerilenlerin olduğu gibi basının yoğun bir kısmı zaten uygulanilgisine yanıt verilmek makta ama yeterli olmaüzere basın bildirileri, canlı ve/veya bant kaydı televizyon yayınlara katılım, okullarla yoğun ilişkiler vb. etkinliklere devam edilecektir. E-ATIKLAR ve EWASTEU *Yönetmeliğin yürürlüğe giriş tarihinden sonra piyasaya sürülen EEE’leri TS-EN’nin 50419 sayılı Türk Standardına uygun olarak Yönetmelikte yeralan sembolle işaretlemek İlk etapta yasanın öngördüğü toplama miktarı olan kişi başı yıllık 4 kilogram hedefinin tutturulması bile ülkemiz ve çevremiz açısından büyük bir kazanç olacaktır. Bunun yeterli olmadığı ortadadır. Bu hedefin yeterli olmadığını gören AB Parlamentosu ve Konseyi de 2002/95/EC ve 2002/96/EC yönergelerinin yerini alacak olan 2012/18/ EC ve 2012/19/EU yönergelerini yayınlamıştır. Ancak bu yönergelere şimdilik burada değinmeyeceğiz. Sonuç olarak özetlemek gerekirse, e-atık sorunu insan olarak bizim yarattığımız bir sorundur. Dolayısıyla çözümünü de bizim bulmamız gerekir. Yoksa doğa bizi bir gün bunun için çok şiddetli cezalandırabilir. 37 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR FAB LAB Fatma Hacıoğlu FAB LAB Üretim laboratuvarı anlamına gelen “Fab Lab” kelimesi, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde Prof. Dr. Neil Gershenfeld tarafından 2000 yılında verilmeye başlanan “Herşeyi Nasıl Yaparsın” adlı dersinde ortaya çıkmıştır. Küçük çaplı bir üretim atölyesi diyebileceğimiz bir “Fab Lab” da lazer kesim makinesi, bilgisayar destekli ahşap kesim makinesi, 3 boyutlu prototipleme cihazı gibi ekipmanlar bulunuyor, tabi ki bu ekipmanlar çevrenin ve kullanıcı grubunun taleplerine göre de şekillenebilir. Bu küçük çaplı üretim atölyelerinin esas hizmet ettiği ideal; toplumun her kesiminden herkesin kafasındaki fikirleri ürüne veya icata dönüştürebilmesi için bir fırsat yaratmak. Açık kaynaklı yazılımların kullanıldığı ve öğrencilerin kendi ürünlerini geliştirebildikleri bir ortam sunun atölyelerin bir özelliği de halka açık olması yani her kesimden bireyler fikrini somutlaştırmak için bu atölyeleri ziyaret ederek makinelerin çalışmasına dair bazı temel eğitimler alabilir ve 38 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR kendi ürünlerinin prototiplerini oluşturabilirler. “Fab Lab”ın kurucusu olan Gershenfeld’e göre “eğer herkes, her şeyi, her yerde yapmaya başlarsa, bu işletme tanımının temel olarak değişmesi anlamına gelecek”.* ABD hükümeti 2013 yılında kabul ettiği “Ulusal Fab Lab Ağı Yasası” ile hem bireysel yaratıcılık hem de işletme boyutunda çok fazla dinamiği harekete geçirmeye aday olan “Fab Lab” oluşumlarını destekleme kararı aldı. Bu kapsamda Amerika’da her 700.000 kişi için bir FabLab kurulacak. Chris Anderson’a göre bu yeni bir endüstri devriminin başlangıcı**, son zamanlarda oldukça popüler hale gelen “kendin yap” felsefesiyle birebir örtüşen FabLab oluşumu girişimcilerin ayaklarının daha sağlam yere basmasını sağlayacak ve hatta global ekonomiyi yeniden şekillendirebilecek bir güç olabilir. 2014 yılı itibariyle 34 ülkede Uluslararası FabLab Derneği’ne bağlı olarak faaliyet gösteren 125 tane FabLab bulunmakta. Ancak bu dernekten bağımsız olarak bireysel çabalarla çok daha uygun maliyetlerle kurulan FabLab oluşumları da son FAB LAB zamanlarda göze çarpmakta. Görülen o ki; herkese üretme ve icat etme şansı tanıyan küçük çaptaki bu üretim atölyeleri önümüzdeki yıllarda girişimcilik ve inovasyon gibi olguların daha demokratik ve açık bir şekilde ifa edilmesini sağlayabilecekler. Ayrıca hem toplumsal hem de bireysel anlamda herkesin yaratıcılığını somut hale getirebileceği yeni iş alanlarının oluşması hatta yeni iş modellerinin yaratılması kaçınılmaz gibi görünüyor. 39 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR Türkler Anneler İtaatkar, Alman Anneler Bağımsız Bireyler Yetiştiriyor Elif Durgel Jagtab Yaşar Üniversitesi -Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Bu araştırmaya sizi iten etmenlerden söz eder misiniz? ELİF DURGEL JAGTAB Ben Ocak 2013’te Yaşar Üniversitesi psikoloji bölümünde yardımcı doçent olarak çalışmaya başladım. Daha önce 6 yıl Hollanda’da yaşadım; doktora ve doktora sonrası çalışmalarımı yürütmek için. Lisans’ım Hacettepe Üni, yüksek lisansım ise Koç Üni’den. İzmir’liyim ve yıllar sonra memleketim olan Foça’ya tekrar yerleşmiş olmaktan çok mutluyum. 40 | SAYI 02 | Kültür ve kültürel farklılıkların insanlar, toplumlar üzerindeki etkisi oldum olası ilgimi çekmiştir. Seyahat etmekten, farklı damak tatlarını denemekten hep hoşlanmışımdır. Yüksek lisans tezim için Almanya’da 5 ay kadar kalmış ve orada Türk-Alman annelerle yürütülen bir projede asistanlık yapmıştım. Orada yaşadıklarım, ailelerin çocuklarıyla ilişkileri, henüz araştırılmamış birçok konunun varlığı, Türkler ve Almanların birbirlerini onca seneye rağmen halen tanımıyor olmaları, farklılıklarının temelinde yatan nedenleri ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR bilmiyor olmaları, önyargılarla dolu olmaları beni bu alanda ilerlemeye itti. Doktoram için de Türk göçmenlerin yoğunlukta bulunduğu Hollanda’da göçmenlik konusunda dünyaca ünlü bir profesörle çalışmayı tercih ettim. - “3-6 yaş grubu” çocuk sahibi bine yakın Türk, Alman ve Hollandalı annenin çocuklarını yetiştirme davranışlarını incelediniz. Almanya ve Hollanda’da yaşayan Türk göçmen ve Avrupalı annelerin yanı sıra İstanbul’da yaşayan Türk anneler ile bire bir görüşmeler gerçekleştirdiniz. Araştırmanın en önemli sonuçlarından biri, Türk annelerin “itaatkâr”, Avrupalı annelerin ise “bağımsız” bireyler yetiştirdikleri. Bu sonuca ulaşmanızı sağlayan veriler nelerdir? Bu tabii araştırmaların çok genel bir özeti. 4 yıla yayılan bir dizi araştırmadan bahsediyoruz, sonuçlarını sadece bu kadarla özetlemek doğru olmaz. Genel olarak, Batı Avrupalı ve Türk anneler kıyaslandığında böyle bir örüntü görüyoruz. Alman/Hollandalı anneler özerk olma, ayakları üzerinde ELİF DURGEL JAGTAB durma, kendi kararlarını kendi alma gibi değerleri ön plana taşıyorlar. Türk annelerin ise aileye yakın olma, otoriteye itaatkar olma, ekonomik ve profesyonel olarak başarılı olma gibi özellikleri daha önemli gördüklerini belirtiyorlar. Önem sırasına göre değerlendirildiğinde Türk ve Batı Avrupalı annelerin önemsediği noktalar farklılaşıyor. Örneğin bir diğer araştırmamızda çeşitli beceriler sıralamıştık annelere (kendi başına yemek yemek, 10a kadar saymak, oyuncaklarını paylaşmak vs). Bu davranışları HERHANGİ bir çocuğun er erken kaç yaşında yapabileceğini söylemelerini istemiştik. Hollandalı anneler, Türklere kıyasla, bütün becerilerin daha erken gelişeceğini düşünüyorlar. Yani bizim annelerimiz çocukların bu tip becerileri daha geç yapabileceğine inanıyor. Başka bir deyişle, Hollandalı anneler çocukların küçük yaşlardan itibaren “gelişen” bir kişi olduğunu düşünürken Türk anneler “çocuktur, anlamaz, yapamaz” bakışını yansıtıyor. Başka araştırmalar da bu gibi düşüncelerin annelerin çocuklarını ne derece bu becerileri gerçekleştirmede eğittikleriyle alakalı olduğunu ileri sürüyor. Yani, siz bir becerinin daha erken yaşlarda yapılabileceğine inanıyorsanız çocuğunuzu daha erken yaşlarda o beceriyi yapabilmesi için desteklersiniz. Bu durumda bizim Türk annelerinin o kadar erken davranmadığı sonucuna varabiliriz belki. Burada tabi önemli olan noktalar şunlar: Hiç bir zaman Türk anneler şöyledir, Hollandalı anneler böyledir gibi bir genellemeye gitmemek lazım. Bizimkisi ortalamaya bakarak yapılan analizler sonucu ulaştığımız bulgular. Birçok faktör kişilerin davranışlarını, düşüncelerini etkiler. Dolayısıyla özerkliği desteklemeyen Hollandalı anne de vardır; itaatkar olmayan Türk anne de. 41 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR ELİF DURGEL JAGTAB Örneğin, annelerin eğitim düzeylerinin önemli bir rol oynadığını görüyoruz. Yüksek eğitimli anneler özerklik değerlerini daha çok benimsiyor ve itaatkarlıktan uzaklaşıyorlar. Aynı şekilde Türkiye’de yaşayan yüksek eğitimli annelerin çocukların erken yaşlarda gelişeceklerine dair inançları Hollandalı annelerinkine benziyor. Düşük eğitimli, düşük sosyoekonomik düzeyden gelen, kırsalda yaşayan anneler ise itaatkarlığı daha çok önemsiyor.Bir diğer önemli faktör de Türk göçmen annelerin kültürleşme dereceleri, yani Türk ve Avrupa kültürüne ne derece adapte oldukları. Hollanda/Almanya kültürüne uyum sağlayan annelerin daha az itaatkar olduklarını görüyoruz, ancak aile bağları halen önemli. 42 | SAYI 02 | -Annelere “Nasıl bir birey yetiştirmek istiyorsunuz?”, “Çocuğunuzdan beklentileriniz neler?”, “Kültürünüzü ne kadar koruyorsunuz”, “Yabancı uyruklu anneleri nasıl buluyorsunuz” gibi sorular yönelttiniz. Verilen cevaplar arasında sizi şaşırtan şeyler ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR var mıydı? Beni en çok şaşırtan Türk annelerin “çocuğumun mutlu olmasını isterim” yazılı kartı önem sırasına göre en sona yerleştirmeleriydi. Türk göçmen annelere göre çocuk aileye yakınsa, büyüklerine saygılıysa, iyi bir eğitim alırsa, iyi bir işi varsa zaten gelecekte mutlu olur. O yüzden ayrıca “mutlu” diye belirtmeye gerek yok diyorlardı. Hollandalı anneler ise nerdeyse istisnasız bu mutluluk kartını ilk sıraya koyuyorlar. -Türk anneler ile Hollandalı ya da Alman annelerin çocuk yetiştirme tarzlarındaki farklılık kültürel kodlardan da kaynaklanıyor. Size göre bu farklılığın art alanında neler var? Bu çok güzel bir soru! Tabii ki Türk anneler doğuştan itaatkar odaklı doğmuyor. Dediğim gibi, eğitim düzeyi, ailenin ekonomik düzeyi, yerleşim yerinin özellikleri, kültürün genel yapısı etkili oluyor. Örneğin Türkiye tipik bir toplulukçu kültür olarak değerlendiriliyor; Hollanda bireyci bir kültür. ELİF DURGEL JAGTAB Yani Türk kültüründe insan ilişkileri, bağlılık, grup aidiyetleri ön plandayken Hollanda/ Almanya gibi kültürlerde birey olmak, diğerlerinden ayrışmak daha önemli. Ama Avrupa’da yaşayan göçmen aileleri hedef alıyorsak, ya da kentte yaşayan aileleri, o zaman özerklik ön plana çıkmalı. Çünkü artık iş yerlerinde, okullarda soru soran, hakkını arayan, kendi kararlarını veren bireyler, çocuklar isteniyor. En -Göç, yoksulluk gibi kültürel dengelisi çocuğa hem özerklik değişkenler ve sosyoekonomik sunmak hem de aileyle yakındüzey ya da annenin çalışmalığı devam ettirmek. Yani bağlı, sı gibi etkenler bu yetiştirme ama bağımlı değil. tarzında değişim yaratıyor mu? Örneğin çalışan annelerin çocuk yetiştirme anlamında ev -Annelere çocuk yetiştirirken hanımlarından ayrılan yönleri ne gibi tavsiyelerde bulunavar mıdır? bilirsiniz? Almanya ya da Hollanda’da ailelerin çocuklarına davranışları konusunda örnek Ben kendi araştırmalarımda ça- alınabilecek uygulamalar var lışan-çalışmayan anne farkına mıdır? bakmadım ancak literatürdeki çalışmalar çalışan annelerin çocuklarıyla daha kaliteli zaman Çocuklarınızın yeni şeyler degeçirdiklerini gösteriyor. nemelerini teşvik edin. Sınırlar çizin, kurallar koyun, ancak bu sınırların içinde çocuğunuzu -Peki hangi şekilde yetiştirilen özgür bırakın. Bazen anneler çocuklar daha başarılı oluyor? gereğinden fazla korumacılık Bu yönde bir saptama da yap- sergileyerek çocuklarına bir mak olası mıdır? iş başarmanın hazzını tatma fırsatı vermiyorlar. Bu anlamda çok müdahaleci olmamak geBaşarı içinde yaşadığınız korek. Kurallar konusunda da tuşullara göre değişir. Eğer siz tarlı olmak çok önemli; çocuklar kırsalda yaşayan çiftçi bir aile ne yaparlarsa kuralları delebiiseniz sizin için toplulukçu yapı leceklerini çok iyi kavrıyorlar. daha sağlıklı ve “başarılı”dır. 43 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR Örneğin, annelerin eğitim Ayrıca, Türk anneleri, hatta yüksek eğitimli olanlar bile, toplulukçu bir örüntü sergiliyor. Birçok annenin “mamamızı yedik; bu gece iyi uyuduk” diye konuştuğuna şahit oluyorum. Mamayı yiyen çocuk ama anneler onu ortaklaşa yapılan bir iş haline getiriyorlar ki bu toplulukçu yapımızı yansıtıyor. -Tam tersi olarak Türk annelerinin korumacı tavırlarının çocuklara özgüven aşıladığı, şevkat ve sevgi ortamında büyümelerinden dolayı mutlu bireylere dönüşmeleri gibi pozitif anlamlar da çıkarmak olası mıdır? ELİF DURGEL JAGTAB Türk annelerin sıcaklığı ve yakınlığı elbette çocuk için çok önemli ve gerekli. Ancak korumacı tavır maalesef özgüven kazandırmıyor. Bu konuda sevgi ile müdahaleci olmayı ayırmak lazım. Çocuğunuzu pamuklara sarıp sarmalamak onu çok sevdiğinizin göstergesi 44 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR değildir. -Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şey var mıdır? İlginiz için çok teşekkür ederim! ELİF DURGEL JAGTAB 45 | SAYI 02 | ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR YAGEM Kimdir? Yaşar Üniversitesi Araştırma, Geliştirme ve Uygulama Merkezi (YAGEM), Üniversitemizin uzman kadrosunun potansiyelini, ulusal ve uluslararası üniversiteler ve kuruluşlarla işbirliği yaparak, AR-GE projelerine dönüştüren profesyonel bir Proje Üretim Merkezi ve Danışmanlık birimi olmak ve Üniversite – Sanayi ilişkilerinde etkin bir ara yüzey kuruluşu olmak üzere kurulmuştur. YAGEM’in amaçları şunlardır: a- Üniversitemizdeki Ar-Ge faaliyetlerini merkezi bir organizasyon erçevesinde düzenleyerek rekabete dayalı, yaratıcı ve verimli bir araştırma ortamı oluşturmak, b- Üniversite-Sanayi işbirliğini biçimlendirerek bölgesel ve ulusal kalkınma çerçevesinde ilişkileri güçlendirmek ve uygulanabilir sonuçların sanayiye aktarımını hızlandırmak, c- Üniversitemizdeki bilimsel faaliyetleri nitelik ve nicelik yönünden artırmak, d- Üniversitemizdeki akademik ve bilimsel faaliyetlerin projecilik anlayışıyla yürütülmesini bir gelenek haline getirmek. YAGEM Yönetim Kadrosu Müdür : Doç. Dr. Fatih TAŞGETİREN fatih.tasgetiren@yasar.edu.tr Müdür Yardımcısı : Yrd. Doç. Dr. Önder BULUT onder.bulut@yasar.edu.tr Müdür Yardımcısı : Yrd. Doç. Dr. Raif Serkan ALBAYRAK raif.albayrak@yasar.edu.tr Proje Koordinatörü : Ece DİZBAY ece.dizbay@yasar.edu.tr Proje Uzmanı : Fatma HACIOĞLU fatma.hacioglu@yasar.edu.tr Koordinatör : Selçuk KARAATA selcuk.karaata@yasar.edu.tr ÜCRETSİZ BİR YAŞAR ÜNİVERSİTESİ YAGEM YAYINIDIR
© Copyright 2024 Paperzz