Tohum - türkted

TÜRKTED
Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği
turkted@turkted.org.tr | www.turkted.org.tr
Sayı 10 | Şubat 2014
TOHUMCULUK
SEKTÖRÜ GÜCÜNÜ
AR-GE’DEN ALACAK
GÜNDEM
RÖPORTAJ
AHDE VEFA
SUÇ VE CEZA
BAKANLIK VE ÖZEL
SEKTÖR UYUM İÇİNDE
ÇALIŞMALI
TARIMIN GİRİŞİMCİ
RUHU: DR. SAVAŞ TİTİZ
SUNUŞ
Değerli Tohum okurları;
Tohumculuk sektörüne vizyon
oluşturmada tarihsel bir görevi
başarıyla üstlenen TÜRKTED’in,
resmi yayın organı olan
Tohum dergisinin 10. sayısını
sizlerin beğenisine sunmanın
mutluluğu içindeyiz. Tohumculuk
sektörümüzün gelişimi ile eş
zamanlı olarak bizler de hem
sektörümüz hem de paydaşlarımız
için nitelikli bilgiye ve sektörel
ihtiyaçlara odaklanan bir yayın
çizgisi izleme gayretindeyiz.
Gayretlerimiz sizlerin de desteği ile
umarız başarıya ulaşacaktır.
Hem ülkemiz hem de sektörümüz
için büyüme eğiliminin devam
ettiği bir yılı geride bıraktık. Genel
olarak baktığımızda 2014 yılında
ekonomik parametrelerde kırılgan
bir iklimin hâkim olabileceğini
öngörmekteyiz. Tarımsal ekonomik
pozisyonumuzun stratejik önemi
bu tür kırılgan dönemlerde çok
daha fazla önem kazanmakta.
Bu nedenledir ki ihracatımızın
lokomotiflerinden olan tarım
sektörünün performansı bu yılın
belirleyenlerinden olacak.
Türkiye gerek yetişmiş insan gücü
gerekse yüksek girişimci zekâsı
ile hepimizi motive eden bir ülke.
Sektörümüzün sahip olduğu
nitelikli insan gücü ve dinamik
potansiyeli ile ülkemizin makro
düzeydeki gelişimine katkıda
bulunacağını düşünüyorum.
Bununla birlikte tohumculuk
sektörünün yapısal değişim
ihtiyaçlarının belirginleştiğini de
gözlemliyoruz.
Tohumculuk Kanunu’ndaki
kimi sorunlu noktaların
giderilmesi konusunda bütün
sektör paydaşlarının üzerine
önemli görevler düşmekte. Bu
konuda hızlı aksiyon almamız,
sektörümüzün mutlak yürüyüşünü
belirlenen hedefler doğrultusunda
ilerletmesini sağlayacaktır.
Tohumculuk sektörünün
gelişiminde temel nüveyi AR-GE
oluşturuyor. Teknoloji kullanımı
ve katma değer yaratabilme
gücünü de firmalarımızın ARGE konusunda küresel ölçeğe
adaptasyon kabiliyetleri belirliyor.
Bu anlamda gerek kamu gerekse
özel sektör aktörlerinin ARGE odaklı bir pozisyon almayı
hedeflemeleri elzem gözüküyor.
Bizler bu konuda geleceğe umutla
bakıyor ve doğru pozisyon
belirleme ile geleceğin hepimiz
için parlak olacağını gözlemliyoruz.
Her başlangıç içinde yeni
heyecanlar ve umutlar barındırır.
Henüz yeni bir başlangıç yapmış
olduğumuz 2014 yılının hepimiz
için sağlık, mutluluk ve başarı
getirmesini dilerim…
Tohumculuk
sektörünün
gelişiminde temel
nüveyi AR-GE
oluşturuyor.
Burak Gönen
TÜRKTED Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı
Şubat 2014
3
İÇINDEKILER
6
GÜNDEM
SUÇ VE CEZA
6
5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu’nun 11. Maddesi “Tazminatlar”, 12. Maddesi ise “Ceza hükümleri” ile ilgili düzenlenmiştir. TÜRKTED, Kanun’un bu maddelerindeki suç ve
ceza orantısızlığına bir kez daha dikkat çekiyor.
9
HABER
TÜRKİYE VE DÜNYA
GÜNDEMİNDEN HABERLER
12
ANALİZ
TOHUMCULUK SEKTÖRÜ GÜCÜNÜ
AR-GE’DEN ALACAK
Daha verimli, daha besleyici ve daha dayanıklı tohuma olan
ihtiyacı takip eden tohum sektörünün AR-GE yatırımları,
insanlığın da geleceğini belirleyecek öneme sahip.
18
R Ö P O RTA J
18
BAKANLIK VE ÖZEL SEKTÖR
UYUM İÇİNDE ÇALIŞMALI
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı İbrahim Yiğit, Komisyon’un yaptığı çalışmaların yanısıra Türk tarım ve
tohum sektörleri hakkında değerlendirmelerde bulundu.
24
26
MAKALE
YEŞİL DEVRİM’İN BABASI:
NORMAN BORLAUG
Yeşil Devrim’in babası sayılan tarımcı Norman Borlaug Nobel ödülünü alan tek ziraatçı olarak tarihe adını yazdırdı.
26
A H D E V E FA
TARIMIN GİRİŞİMCİ RUHU: DR. SAVAŞ TİTİZ
Dr. Kamil Savaş Titiz, tarımın önemli sıçrama noktalarına
tanıklık etmenin verdiği tecrübe ile gelecek kuşaklara daha
profesyonel bir tarım sektörü devrediyor.
28
VİZYONER BAKIŞ
ECOSA TOHUMDA İŞBİRLİĞİNİ ARTTIRIYOR
Ekonomik İşbirliği Ülkeleri Tohumcular Birliği (ECOSA), her
yıl düzenlediği kongre ve fuarlarla üyeleri arasındaki ticari
ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunuyor.
30
ÜYE HABERLERİ
TÜRKTED ÜYESİ FİRMALARIN
GÜNCEL HABERLERİ
4
Şubat2014
İmtiyaz Sahibi Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği
Sahibi Dr. Mete Kömeağaç / TÜRKTED Yönetim Kurulu Başkanı
Yazı İşleri Müdürü Dr. A. Müfit Engiz / TÜRKTED Genel Sekreteri
Editör Bilge Alnıak Yayına Hazırlayan Tematik Medya Yayıncılık
ve Ajans Hz.Ltd Şti. info@tematik.com.tr - www.tematik.com.tr
Baskı Tarihi Şubat 2014
İletişim
Güvenlik Cad. Güvenlik Apt. No:7/1 06540 Aşağı Ayrancı ANKARA
turkted@turkted.org.tr Tel 0 312 419 00 32 Fax 0 312 419 00 32
Baskı A4 Ofset Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Adres Oto Sanayi Sitesi
Yeşilce Mh. Donanma Sk. No:16 34418 Kağıthane İSTANBUL
Tel 0 212 281 64 48 Yayın Türü Yerel Süreli Yayın
Tohum dergisi Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği tarafından
T.C. yasalarına uygun olarak 3 ayda bir yayınlanmaktadır. Dergide yer alan yazı,
fotoğraf, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzin almaksızın, kaynak
göstererek dahi yayınlanamaz, basılamaz, çoğaltılamaz.
KISA KISA
TÜRKTED’den Bakanlık
Bürokratlarına Ziyaret
2014 Yılı Tohumluk İthalatı Uygulama
Genelgesi Yayımlandı
TÜRKTED Yönetim Kurulu 2014’ün ilk
toplantısını 21 Ocak tarihinde Ankara’da
gerçekleştirdi. TÜRKTED Yönetim Kurulu
Başkanı Dr. Mete Kömeağaç’ın başkanlığında yapılan toplantıda, sektördeki son gelişmeler kapsamlı bir şekilde değerlendirildi ve
derneğin 2014 yılı öncelikleri ile izleyeceği
yol üzerinde kararlar alındı. Tohumluk İthalatı Uygulama Genelgesi başta olmak üzere
diğer ilgili mevzuatın sektöre etkilerinin tartışıldığı toplantıda, TÜRKTED tarafından bu
yıl düzenlenmesi öngörülen bazı çalışmalar
da ayrıntılı olarak ele alındı. Yönetim Kurulu
toplantısının ardından 22 Ocak günü Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mete Kömeğaç ve
Yönetim Kurulu Üyeleri Bakanlık bürokratlarını ziyaret etti. Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet
Hadi Tunç, BÜGEM Genel Müdürü Mevlüt
Gümüş, TTSM Müdürü Mehmet Şahin ve
Ankara Tarım İl Müdürü Muhsin Temel ile
makamlarında görüşülerek sektörü ilgilendiren konular hakkında kapsamlı ve yararlı
değerlendirmelerde bulunuldu. Müsteşar
Yardımcısı ve BÜGEM Genel Müdürü ile yapılan görüşmelerde; Kanun ve diğer mevzuat
uygulamalarıyla ilgili olarak tohum firmalarını ilgilendiren birçok konu ile bunların ivedilikle çözümü hakkında görüş birliğine varıldı.
TTSM Müdürü ile yapılan görüşmede ise,
tescil ve sertifikasyon uygulamalarıyla ilgili
muhtelif konular değerlendirildi ve sektör
temsilcileriyle TTSM yetkilileri arasında bu
tip görüşmelerin sıklıkla yapılması hususunda mutabık kalındı.
Tohum sanayicileri ve üreticilerini yakından ilgilendiren Tohumluk İthalatı Uygulama Genelgesi (2014/1), T.C. Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Bitkisel
Üretim Genel Müdürlüğü tarafından
şubat ayının ilk haftasında yayımlandı.
Tohumluk ithalatını düzenleyen 2013
yılı Genelgesi ile mukayese edildiğinde,
önemli hiçbir değişikliğin yapılmadığı
2014 Genelgesinde, TÜRKTED ve diğer
sektör paydaşı kuruluşlarca talep edilen
değişiklik önerilerinin neredeyse tamamının yeni genelgede yer almaması sektör tarafından üzüntüyle karşılandı. Özellikle, hem ülkemiz çiftçisi için hem de
ihraç amaçlı sertifikalı tohumluk üreten
firmaların, ebeveyn tohumlukların ithalatında aranan ISTA-Orange sertifikası
kriterleri nedeniyle, ebeveyn hat tohum-
Anadolu Etap
TÜRKTED’e Üye Oldu
Geçtiğimiz Ocak ayında
TÜRKTED’e üye olan
Anadolu Etap Tarım ve
Gıda Ürünleri San. ve Tic.
A.Ş., 2009 yılı içerisinde Anadolu Grubu,
Özgörkey Holding ve Brezilyalı Cutrale
Grubu’nun güç birliği ile hayata geçirilerek
yeni bir şirket olarak faaliyete başladı.
Anadolu Etap, meyve yetiştiriciliği ile çeşitli meyve püresi ve konsantresi üretimi
faaliyetlerini 37 yıllık bir birikimden güç
alarak sürdürüyor.
luğu tedariğinde meydana gelecek ciddi
zorluklardan dolayı tohumluk üretiminde
önemli darboğazlarla karşılaşmaları kaçınılmaz görünüyor.
“Uluslararası Tohum Ticaretinde Kurallar,
Usuller, İhlaller ve Tahkim” Çalıştayı
TÜRKTED, üyelerinin ve sektördeki diğer
tüm paydaşların ihtiyacına yönelik olarak
önümüzdeki aylarda Ankara’da “Uluslararası Tohum Ticareti – İhlaller ve Tahkim”
konulu bir çalıştay düzenliyor. Çalıştaya
konuşmacı olarak, Uluslararası Tohumculuk Federasyonu (ISF)’nun Tohum
Ticareti ve Teknolojisi Direktörü Piero
Sismondo, Avrupa Tohumculuk Derneği
(ESA)’nden Sınai Mülkiyet Hakları ve
Hukuk İşleri Direktörü Szonja Csörgõ’nün
yanı sıra, tohumculuk endüstrisinde
“ihlaller” konusunda uzman olan AIB
(Anti-Infringement Bureau)’den Casper
van Kempen konuşmacı olarak katılacak.
Yabancı uzmanların yanı sıra, T.C. Adalet
Bakanlığı AB İşleri eski Genel Müdürlerinden ve tahkim ile sınai mülkiyet hakları
konusunda geniş deneyime sahip emekli
Hâkim Dr. Ayşe Saadet Arıkan ile konuya
ilişkin deneyimleri olan TÜRKTED üyesi
firma temsilcileri Fulya Batur ve Hamdi
Çiftçiler de konuşmacı olarak Çalıştaya
katılacak.
Türkiye tohumculuk sektörünün tüm temsilcilerinin ve yurtdışından da katılımcıların davet edileceği etkinlikte, sektörün en
önemli konularından biri olan uluslararası tohum ticaretindeki kurallar ve usuller
ile şirketler arasındaki ihlal ve tahkim
konuları, davetli uzmanlar tarafından
kapsamlı biçimde izleyicilere aktarılacak.
ISF 2014 Kongresi’ne Kayıtlar Başladı
Dünya tohumculuk sektörünü bir araya getiren
ISF (Uluslararası Tohumculuk Federasyonu)’nun
2014 Kongresi, 26–28 Mayıs tarihlerinde Çin’in
başkenti Pekin’de toplanıyor. Bu yılki kongreye
kayıtlar 15 Ocak 2014’de başladı. Kayıt ve ayrıntılı bilgi için Kongre’nin resmi web sitesine
www.worldseed2014.com adresinden erişiliyor.
Şubat 2014
5
GÜNDEM
SUÇ VE CEZA
5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu’nun 11. Maddesi
“Tazminatlar”, 12. Maddesi ise “Ceza hükümleri” ile ilgili
düzenlenmiştir. Ancak bu maddelerde suç ile ceza arasında bir
orantısızlık bulunuyor. TÜRKTED, Kanun’daki bu suç ve ceza
orantısızlığına bir kez daha dikkat çekiyor.
Suçta ve cezada kanunîlik ilkesi hukukun
en temel ilkelerindendir. Bir başka ilkeye
göre de kanunun açıkça suç saymadığı bir
fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik
tedbiri uygulanamaz. Dolayısıyla suçun
kanuni tanımında yer alan fiili gerçekleştiren kişi veya kişilerin tespit edilerek gerçek
failin ortaya çıkarılması ve cezalandırılması
gerekir. Diğer taraftan, suç ile ceza arasında mutlak suretle bir orantı olması da
hukukun en temel ilkelerinin başında gelir.
İçerisinde cezai hükümler taşıyan tüm
kanunların hakkaniyetle uygulanabilirliği,
yukarıda özetlenen bu ilkelere uygunluğu
nispetinde mümkündür.
5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu’nun 11.
Maddesi “Tazminatlar”, 12. Maddesi de
“Ceza hükümleri” ile ilgilidir. Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği (TÜRKTED),
Kanunun uygulanmaya başlamasıyla
birlikte üyelerinden ve sektörün diğer paydaşlarından gelen talepler doğrultusunda
Tohumculuk Kanunu’nun bazı maddelerinde değişikliğe gidilmesi ihtiyacı bulunduğunu ilgili mercilere sürekli bir biçimde
iletmektedir. Kanunun özellikle 11 ve 12.
Maddelerinde ivedilikle değişiklik yapılması tohum sanayicileri ve üreticilerinin gele-
6
Şubat2014
ceği açısından oldukça önemlidir.
Kanun’un tazminatları düzenleyen 11.
Maddesinde “Fiillerinin ayrıca suç sayılma
hâli saklı kalmak üzere, zarara neden olan
kusurlu tohumluğu üreten, satan, dağıtan,
ithal eden veya başka şekilde piyasaya
süren gerçek veya tüzel kişiler, meydana
gelen zararı müteselsilen tazmin etmekle
yükümlüdür. Bunlar zararı, kusurları oranında birbirlerine rücu edebilirler.
Dava, zarara uğrayanın zarara uğradığının
tespit edilmesinden itibaren altı ay içinde,
her hâlde zararın meydana gelmesinden
itibaren iki yıl içinde açılabilir” hükmü bulunmaktadır.
Yukarıdaki hükümde, tazminat miktarının
belirlenmesi net ve açık değildir. Bu nedenle, şimdiye kadar açılan davalarda söz
konusu tazminat belirlenirken, birbiriyle
yakın benzerliği olan durumlarda bile farklı
uygulamalarla karşılaşıldığı gözlenmiştir.
Ayrıca kötü niyetli üreticilerin bu maddeyi
kullanarak tohum firmaları üzerinde baskı
unsuru meydana getirmesi de olağandır.
Bu bağlamda, bazı davalarda karşılaşılan
somut durumları özetlemek gerekirse,
mahkemeye ışık tutmak için hazırlanan raporlar ne yazık ki ehil olmayan bilirkişilerce
hazırlanmakta ve Kanun’da “tazminat”
miktarı ucu açık bir şekilde ifade edildiği
için de tohum üreticisi firmalar aleyhine
çok hatalı ve aşırı tazminat rakamlarının
hesaplanması büyük mağduriyetlere neden olmaktadır. Her şeyden önce bitkisel
üretimde ortaya çıkabilecek kayıpların
sadece tohumluk ile ilgili olmadığının
bilirkişilerce ve mahkemelerce çok iyi bilinmesi ve takdir edilmesi gereklidir. Zira
tohumluk kullanımının yanı sıra gübreleme, yağış durumu-sulama, toprak işleme
vb. diğer birçok üretim faktörü ve girdisi de
bitkisel üretim açısından en az tohumluk
kadar önemlidir. Dolayısıyla, bu faktörlerin
uygun biçimde sağlanıp sağlanmadığı
ehlince tespit edilmeden –ki bazı somut
durumlarda, zaman geçtiği için bunu tespit
edebilme ve ölçebilme imkânı da ortadan
kalkmaktadır- bitkisel üretimde yaşanan
zararın tamamını tohuma bağlamak adalet
ve hukukla asla bağdaşan bir uygulama
değildir. Fakat ne yazıktır ki, çoğu tazminat
davasında karşılaşılan uygulama bu yöndedir. Bu nedenle, Kanundaki “zarar” ve
“tazminat” kavramlarının tanımı tekrar
yapılmalıdır. Dolayısı ile tazminat miktarının, hakkaniyet ölçüsü içerisinde tohumluk
bedeli baz alınarak bir oran dahilinde oluşturulması ve her halükarda tohumluk bedelinin belirli bir oranından (örneğin 5 ya
da 10 katından) fazla olmaması ve tazminat miktarının belirlenmesinde taraf temsilcilerinin de yer alması gerekmektedir.
Yukarıdaki konuyu yakından ilgilendiren
“zamanaşımı” kavramı da yeniden değerlendirilmesi gereken bir diğer önemli
sorundur. Bu kavramın 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (Yeni)
ile 6098 Sayılı Borçlar Kanunu (Yeni)’nun
ilgili hükümleri ile mukayese edilerek değerlendirilmesi, Tohumculuk Kanunu’nun
uygulanmasında ortaya çıkan bir takım
eksikliklerin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır.
Söz konusu durum, Tüketicinin Korunması
Kanunu’nun 12. Maddesi 1. Fıkrasıyla:
“Kanunlarda veya taraflar arasındaki
sözleşmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk,
ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile,
malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren
iki yıllık zamanaşımına tabidir” şeklinde
düzenlenmiştir. Diğer taraftan, 01.07.2012
tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı (Yeni)
Borçlar Kanunu’nun zamanaşımı başlıklı
231. Maddesine göre “Satıcı daha uzun
bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın
ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her
türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden
başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına
uğrar” hükmüyle, 6502 Sayılı Tüketicinin
Korunması Kanunu’na paralel bir düzenleme getirilmiştir. Ancak, Tohumculuk Kanunu’nun 11. Maddesi düzenlenirken her ne
kadar Tüketicinin Korunması Kanunu ve
Borçlar Kanunu’ndaki ilgili düzenlemelerle
uyumlu şekilde olması amaçlanmış ise
de, Maddenin 2. Fıkrasındaki 6 aylık hak
düşürücü ve 2 yıllık zamanaşımı sürelerinin “malın alıcıya teslim tarihi esasına”
bağlanmamış olması, sorumluluk süresini
adeta sonsuz hale getirmekle kalmamış,
tohumu üreten, ithal eden, dağıtan ve
satanlar yönünden büyük sakıncaların
doğmasına yol açmıştır. Aynı Maddenin
2. Fıkrası incelendiğinde, tazminat davalarının “zararın tespitinden itibaren 6 ay
içinde ve her halde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açılabilir”
hükmü getirilirken, Tüketicinin Korunması
Kanunu ve Borçlar Kanunu’nun aksine
“malın alıcıya tesliminden itibaren” ifadesine bu maddede muhtemelen sehven yer
verilmemiştir. Mevcut düzenlemeye göre
satım tarihinden itibaren beş veya on yıl
geçse dahi, zararın doğum tarihi esas alı-
narak bunun dava konusu yapılması, hakkaniyet ve genel hukuk ilkelerine aykırılık
teşkil etmektedir. Bu nedenle, Yargıtay’ın
ilgili Hukuk Dairesi son zamanlarda verdiği
kararlarında, Tohumculuk Kanunu 11.
Maddesini gerekçe göstererek, satımdan
sonra 2 yıldan fazla süre geçmesi nedeniyle yerel mahkemeler tarafından reddedilen
tazminat davalarını esastan bozarak, iş bu
madde doğrultusunda yeniden yargılama
yapılmasını hükmetmektedir. Bu durum
piyasadaki kimi kişi ve kuruluşların, haksız
kazanç temini sağlamak amacıyla, kendi
kusurundan (hatalı ekim - dikim veya
bakım, meteorolojik şartlara uygun davranmama, ürünlere ilişkin bakım ve muhafaza
tedbirlerine uymama, vs.) kaynaklanan
nedenlerden ortaya çıkmış zararları; satıcıya / dağıtıcıya / imal edene atfetme yoluna
başvurmalarına yol açmaktadır. Tohumculuk Kanunu 11. Madde 2. Fıkrasının 6098
sayılı Yeni Borçlar Kanunu ve 6502 Sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
ile uyumlu olacak şekilde değiştirilmesi,
uygulamada karşılaşılan problemleri büyük oranda çözümleyecektir. Zamanaşımı
süresinin hesabında malın teslim tarihi
esas alınmalı ve her halükarda teslimden
itibaren iki yıl ve yine bu süre içinden olmak koşuluyla, zararın tespitinden itibaren
altı ay içinde dava konusu yapılması şartı
getirilmelidir. Yeniden düzenlenecek madde içeriğine, bu konudaki uyuşmazlıkların
Borçlar Kanunu’nun ayıp hükümleri başta
olmak üzere diğer hükümlerine atıf yapılarak çözüleceği ifadesi açıkça yer almalıdır.
Yine ayni şekilde kanun kapsamında yapılan satışların büyük ölçüde ticari satımlar
olması nedeniyle, kanunda düzenlenmeyen konularda Ticaret Kanunu’nun ticari
satımlara ilişkin hükümlerinin uygulanaca-
ğının da belirtilmesi gerekmektedir.
Tohum şirketlerinin karşı karşıya kaldığı,
en az tazminat davaları kadar önemli
olan Kanun’daki diğer hükümler ise 12.
Maddede yer alan “cezalar” ve “faaliyetten
men” ile ilgilidir. Elde edilebilen ve resmi
olmayan verilere göre, bu güne kadar ilgili
merciler tarafından 7–8 tohum firmasına
muhtelif cezalar verilmiş, bir firmaya da
kapatma cezası uygulanmıştır. Her ne
kadar bu sayı şimdilik az gibi görünse de
cezai yaptırımla karşı karşıya kalacak pek
çok tohum sanayicisi firma potansiyel olarak bulunabilir.
Kanunun ceza hükümleri ile ilgili 12.
Maddesinde; suç ile ceza arasında bir
orantısızlık bulunmaktadır. Suç ve cezanın
orantılı hale getirilmesi gerekmektedir. Kanunun mevcut halinde daha ağır bir suça
daha az ceza, daha hafif bir suça daha
ağır ceza öngörülmektedir.
Suç ve cezalar yeni bir sınıflandırmaya
tabi tutularak yeniden düzenlenmelidir.
Kanunun ceza
hükümleri
ile ilgili 12.
Maddesinde; suç
ile ceza arasında
bir orantısızlık
bulunmaktadır. Suç
ve cezanın orantılı
hale getirilmesi
gerekmektedir.
Şubat 2014
7
GÜNDEM
Kanun’a aykırı
davranan
şirketlere
uygulanan para ve
kapatma cezası;
Borçlar, Ticaret
ve Tüketicinin
Korunması
Kanunları’nın
ilgili hükümleriyle
çelişebilmektedir.
8
Şubat2014
Kanun’da suç olarak belirlenen asgari
tohumluk standardının altına düşürülmesi
durumunda kasıt unsuru aranmalı ve bu
maddenin uygulanmasında kasıt unsuru
ön planda tutulmalıdır. Suçun tekrarı halinde, suçu işleyen firmanın 5 yıl süre ile
faaliyetten men edilmesi hükmü çok ağır
bir hüküm olup bu şekliyle uygulanmamalı,
bunun yerine para cezası arttırılmalıdır.
Ancak faaliyetten men cezası gereklilikleri
yeniden değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır.
Esasen Kanun’un bu maddesiyle Kanun’un amaç kısmında belirtildiği üzere,
bitkisel üretimde verim ve kaliteyi yükseltmek, tohumluklara kalite güvencesi sağlamak ve tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti, piyasa denetimi ve kurumsal
yapılanmaları sağlamak gayesini taşıdığı
açıktır. Bu amaç doğrultusunda tohumluk
piyasasında faaliyette bulunan şirketler,
kanun ve yönetmeliklerde bulunan bir kısım belirsizlikler nedeniyle yeni mevzuata
adaptasyonda zorluklar yaşamakta, her
an beş yıl faaliyetten men cezasıyla karşılaşma riski altında bulunmaktadır. Uzun
yıllardan beri büyük çaba ve emekler sarf
ederek, yaptıkları yatırım ve AR-GE faaliyetleriyle Türk tohumculuğuna büyük katkı
sunan şirketleri, kasıt unsuru ve menfaat
amacı taşımayan usulü işlemlerden kaynaklanan nedenlerle faaliyetten menine
yol açacak tasarruflar, ülke ekonomisine
zarar verecektir.
Örneğin Kanun’a aykırı davranan şirketlere uygulanan para ve kapatma cezası;
Borçlar, Ticaret ve Tüketicinin Korunması
Kanunları’nın ilgili hükümleriyle çelişebilmektedir. Çünkü satıcının sorumluluğunun
başladığı tarih Kanun’da belirtilmemiştir
(diğerlerinde sorumluluk fatura kesiminden başlayıp 2 sene sürüyor). Bir tohum
şirketi Bakanlığın koyduğu standartlara
uygun 2 paket tohum sattığında ve tohumlar bir köşeye atılı kaldığında, 10 sene
sonra da birisi bu tohumları alıp ve bir
hafta ara ile analize verdiği zaman, doğal
olarak tohumluk gerekli standartların altında kalacaktır. Bu durumda, Kanuna göre
tohumcunun iki hakkı olduğu için, birinci
ve ikinci paket için para cezası üçüncü durumda ise kapatma cezasıyla karşı karşıya
kalacaktır. Öte yandan, 100 kişi çalıştıran,
20 sene sonra semeresini göreceği AR-GE
yatırımı yapan firma bu şekilde tohumunun
çimlenme oranı yüzde 80 yerine yüzde
79 çıktığı için kapatılma cezasıyla karşı
karşıya kalacaktır. Her ne kadar yetkili
makamlarca “Bu güne kadar kaç firma
kapattık?” şeklinde bir savunma yapılıyorsa da Kanun’daki bu hüküm Demokles’in
kılıcı gibi asılı durduğu sürece tohum firmalarının verimli ve huzurlu bir faaliyet içinde
olması beklenmemelidir. Diğer taraftan,
ülkemizde gıdanın içine kanser yapıcı
tekstil boyası koyup satan yerler var, yakalanırsa para cezası verip kurtulduğu bir
yerde tohum sanayicileri bu müeyyideleri
gerçekten hak etmemektedir. Zira tohum
canlı ve ölümlü bir üründür, gerekli depolanma koşulları sağlanmadığı takdirde
vasfını kaybeder ve ölür. Dolayısıyla, tohum
bayi olarak tanımlanan ve sayıları on binleri bulan ticarethanelerin Bakanlıkça ciddi
bir şekilde denetlenmesi ve tohumlukların
uygunsuz satış ve depolanmasından sorumlu tutulması gerekmektedir. Buralarda gerekli şartlarda satışa sunulmayan
tohumlukların standartlarını kaybetmesi
nedeniyle o tohumluğu üreten, ithal eden
tohum sanayicisine cezai müeyyide uygulamak adil değildir. Kaldı ki, bayilere teslim
edilen tohumluklar –şayet kaçak değilsesertifikalı ve gerekli analiz raporları alınmış
vasıflı tohumluklardır. Ancak, son satış
noktasındaki koşulların yetersiz olması bu
tohumların cezai uygulamaya konu olması
sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla, ilgili
resmi makamların bayi kontrollerini daha
bilinçli ve düzenli yapmaları gerekir. Bu
uygulama ile sadece standartlara uygun
olmayan tohumlukların değil, aynı zamanda etiket bilgisi eksik olan, kayıtlı ve tescilli
olmayan, kaçak yollarla yurda sokulup tağşiş ve sahteciliğe konu olan tohumlukların
tespiti de çok daha kolay olacak ve böylece cezalar sadece tohum sanayicilerine
rücu etmeyecek, gerçek sorumlular tespit
edilmiş olacaktır.
Sonuç olarak, piyasada faaliyet gösteren
şirketlerin büyük çoğunluğu, iş ve işlemlerini mevzuata uygun olarak yürütmeye çalışmaktadır. Şekil eksikliğinden kaynaklanan
nedenlerle, insan ve çevreye zararı dahi
söz konusu olmayan birkaç TL değerindeki
bir paket üründen dolayı yüklü para cezaları ve/veya beş yıl faaliyetten men cezası
müeyyidesine uğraması, ticaret yapma
serbestisi ve güvenliğini ortadan kaldıracağı gibi, birbirleriyle etkileşim halinde olan
birçok şirket açısından telafisi imkânsız
zararların doğmasına yol açacaktır*.
* Bu makalenin yazımında, Hasad Bitkisel Üretim dergisinin 336. Sayısında yayımlanan TÜRKTED’in önceki Yönetim Kurulu Başkanlarından
Yavuz Batur ve Hukuk Müşaviri Av. Kamil Yurtman’ın görüşlerinden kısmen faydalanılmıştır.
HABER
Tohumluk İthalatında Gümrük Vergileri 2014’te de Arttı!
Tohumluk ithalatına uygulanan
gümrük vergisi oranları Bakanlığın
talebi doğrultusunda 31 Aralık’ta
Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile 2014 yılında özellikle birçok sebze tohumluğu için yüzde 50 oranında arttırıldı.
Gürcistan ve Bosna-Hersek dışındaki ülkelerden ithal edilecek domates, biber, hıyar, kabak, patlıcan
gibi türlere ait tohumların 2011 ve 2012 yıllarında yüzde 1 olan
gümrük vergisi oranı, 2013’te yüzde 10’a yükseltilmişken 2014’te
bu oran yüzde 15 oldu. Tohumluk patateste ise 2013’te yüzde 1
olan gümrük vergisi, 2014 için yüzde 15 olarak belirlendi. Konuyla
ilgili görüşlerine başvurulan sektör paydaşları ve uzmanlar; gümrük vergilerinde yapılan söz konusu artışların tohumlukların piyasa
fiyatına yansıyacağını ve bu durumdan hem üreticilerin hem de
tüketicilerin etkileneceğini vurguladılar. Hibrit sebze tohumculuğumuzun gelişimi için ithalatı daraltmanın sürdürülebilir bir çözüm
olamayacağını belirten uzmanlar, çözümün tohum pazarının bu
segmentinin ilgili kurumlarca çok iyi analiz edilmesinden geçtiğini
belirttiler. Ayrıca bitki ıslahıyla uğraşan kuruluşlarca da çiftçi ve
tüketici beklentilerinin ciddi ve kapsamlı bir şekilde araştırılıp
değerlendirilerek ıslah çalışmalarının buna göre yönetilmesi gerektiğinin altını çizen uzmanlar, araştırma enstitülerinden beklentinin
yüksek olduğunu ifade ettiler.
TSÜAB Antalya Çalıştayı
Sektörü Buluşturdu
TIGEM, TAREKS ve FÜAB
Arasında Güçlü İşbirliği
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
ile Tohum Sanayicileri ve Üreticileri
Alt Birliği (TSÜAB) tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Tohumculuk
Çalıştayı 2-3 Aralık 2013 tarihlerinde
Antalya’da düzenlendi. Ana teması
bu yıl “Türkiye Tohumculuğuna Küresel Pencereden Bakış” olarak belirlenen çalıştaya, yurtiçi ve yurtdışından
400’ü aşkın davetli katıldı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, Kırgızistan Tarım Bakan Yardımcısı Zhanybek Kerımalıev, Bosna - Hersek Tarım Bakan Yardımcısı Suad Cambzıc,
önceki Tarım Bakanlarından Hüsnü Doğan ve Mahmut Erdir,
Tarım Bakanlığı’nın önceki dönem müsteşarları, TSÜAB Yönetim
Kurulu Üyeleri, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile söz konusu
bakanlığa bağlı kurumların üst düzey yöneticileri ve çok sayıda
ülkenin tohumculuk birlik başkanları çalıştayda hazır bulundu. 2.
Uluslararası Tohumculuk Çalıştayı’nın açılış konuşmasını Türkiye
Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) ve Tohum Sanayicileri ve Üreticileri
Alt Birliği (TSÜAB) Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Gençer yaptı.
TÜRKTED’in iki üyesi
Tarım İşletmeleri Genel
Müdürlüğü (TİGEM) ve
Tarım Ürünleri Araç ve
Gereçleri İthalat İhracat
A.Ş. (TAREKS) ile Fidan
Üreticileri Alt Birliği
(FÜAB) arasında hibrit
mısır ve fidan üretimi
için işbirliği gerçekleştirilecek. Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, TİGEM, TAREKS ve FÜAB
ile hibrit mısır ve fidan üretimi alanlarında işbirliği yaparak, bu
ürünleri yerli kaynaklardan temin edecek. TİGEM işletmelerinin
ve Türkiye’nin yemlik dane ve silaj mısır tohum ihtiyacının karşılanması için ortak hibrit dane mısır tohumluğu üretimi yapılacak.
Öte yandan TİGEM ve FÜAB arasındaki işbirliği kapsamında da
Türkiye fidancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu virüsten ari ve ismine doğru, güvenilir, sertifikalı kademede üretim materyalinin
karşılanması amacıyla ortak üretim yapılacak.
Türkiye 5. Tohumculuk Kongresi Ekim’de Toplanıyor
TÜRKTED’in de destekleyici kuruluşlar arasında yer aldığı Türkiye 5.
Tohumculuk Kongresi 19–23 Ekim tarihleri arasında Dicle Üniversitesi’nde düzenleniyor. Kongre Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin
öncülüğünde, kamu ve özel kurum-kuruluşlarının değerli katkılarıyla hazırlanıyor. “Uluslararası Katılımlı” olarak gerçekleştirilecek
olan ve “Tohumculuk Sektörü İş Forumu”nun da düzenleneceği
kongreye yurtiçi ve yurtdışından araştırıcılar, ulusal ve uluslararası
tohumculuk kuruluşlarından temsilciler ve lisansüstü çalışma ya-
pan veya mezun olmuş öğrencilerin katılması bekleniyor. Kongre
konu başlıkları ise Çeşit Islahı, Tohumluk Üretimi ve Teknolojisi,
Tohum Fizyolojisi, Tohum Biyolojisi, Tohum Kalitesi, Tohumluk
Kontrol ve Sertifikasyonu, Tohumculukta Bitki Koruma Sorunları,
Organik Tohum Üretimi, Tohumculukta Biyoteknoloji, Tohumculukta
Simülasyon Modelleri, Tohum İşleme, Depolama ve Pazarlama,
Tohumculuk Mevzuatı Politikaları ve Uygulamaları’ndan oluşuyor.
Kayıt ve ayrıntılar için: www.tohumculukkongresi2014.org/tr
Şubat 2014
9
Advertorial
TARIMIN GELECEĞİ AGROMAR’DA YAZILIYOR
Dünyada ve Türkiye’de tarımın ihtiyaçlarını ve teknolojik gelişmeleri yakından takip eden Agromar, yatırım ve
büyüme hedeflerini bu eksende belirliyor. Islah, tohumluk üretimi, pazarlama ve ihracat konusunda yetkinliğini
konuşturan Agromar, geleceğin tarım vizyonuna şimdiden hazırlanıyor.
10
Şubat2014
Bitki çeşitlerinin ıslahı, tohumluk üretimi, ithalatı, ihracatı, yurtiçi ve yurtdışına pazarlanması
faaliyetlerini yürütmek amacıyla 1993 yılında,
Bursa’nın Karacabey ilçesinde faaliyete başlayan
Agromar Marmara Tarım Ürünleri San. ve Tic.
kurulduğu günden bugüne, yüksek verimli çeşitlerin yine yüksek kalite standartlarında müşterilerine ulaştırılması ana ilkesiyle çalışıyor.
Mısır, ayçiçek ve kanola olmak üzere tarla
bitkileri tohumculuğu, sanayi domatesi, ıspanak ve açık saha sebze tohumları ve fidecilik
olmak üzere üç ana iş kolunda faaliyet yürüten
Agromar, AR-GE ve teknoloji alt yapısının gücüyle her yıl onlarca bitki çeşidinin denemesini
yapıyor.
SEKTÖRÜN IHTIYAÇLARI
BÜYÜMEYI GETIRIYOR
Agromar 1993 yılında tarla bitkileri, sebze tohumu ve fide üretimi amacıyla Karacabey’de
kuruldu. Kuruluş yıllarında standart sebze tohumu üretimiyle başladığı faaliyetlerine, ilerleyen
yıllarda yurtiçi ve yurtdışı ıslahçı firmalarla
çalışarak, hibrit sebze ve tarla bitkileri tohumlarının deneme ve demonstrasyon faaliyetleriyle
devam etti.
Agromar’ın bir diğer atılımı 1998 yılında bulunduğu lokasyon itibariyle salça sanayinin taleplerini karşılamak amacıyla 35 dekar sera alanında
fide üretimine başlamasıyla oldu. Bununla
beraber dünyada değişen tedarik koşullarını
takip ederek 2008 yılında mısır ve ayçiçeği
ıslah faaliyetlerine başlayan Agromar, halen yaz
ve kış üretimleri ile bu alandaki çalışmalarına
devam ediyor.
2013 yılında kendi ayçiçeği ıslah programının
çıktısı olarak AGA 1301 adıyla, ayçiçek çeşidini
tescil ettiren Agromar’ın bu çeşidi, Türkiye’de
ayçiçek ekim alanlarında ciddi bir problem
olan orobanşa ve mildiyöye dayanıklı olması
özelliğini taşıyor. Bunun devamı olarak, ıslah
programının diğer çıktılarıyla, gerek hat paylaşımı şeklinde lisans geliri sağlayan gerekse
elde edilen hibrit çeşitlerle sadece yurtiçi değil,
yurtdışı pazarlarda da faaliyetlerine devam eden
Agromar, ihracat odaklı bir firma olarak çalışma
stratejisini yönetiyor.
Kendi iç dinamiğini; güçlü ve enerjik personel
yapısıyla, araştırma ve pazarlamada çok hızlı
ilerleme kaydetmek üzerine konumlayan Agromar, bu niteliklerle daima Türk çiftçisine ve
yurtdışı pazarlara ulaşmayı hedefliyor.
ÜRETIMIN YÜZDE 60’I
IHRAÇ EDILIYOR
Yaklaşık 10 bin ton mısır ve bin ton ayçiçek işleme
kapasitesine sahip Agromar, üretim yaptığı tohumluk miktarının yaklaşık yüzde 60’ını Fransa, Almanya, İspanya, Ukrayna ve Azerbaycan gibi ülkelere
ihracat ediyor. Azerbaycan, Özbekistan, Portekiz,
İspanya, Romanya ve Ukrayna gibi ülkelerde deneme ve demonstrasyon çalışmalarının yanı sıra,
pazarlama faaliyetleri de yürüten Agromar, Türk
ıslahçılarının ve tohum sektörünün gücünü yurtdışında da temsil ediyor.
AR-GE yatırımlarına devam eden Agromar,
bu çalışmalarını 2014’te en az yüzde 20
oranında arttırmayı hedefliyor.
HER ZAMAN
YENILIKÇI VE ÖNDER
Sektöründe aşılı fide faaliyetlerini ilk başlatan firmalardan biri olan Agromar’ın, milli ıslah programından
elde ettiği ayçiçeği, orobanşın mevcut ırklarına ve
mildiyöye olan yüksek toleransı ile de tek yerli hibrit
ayçiçeği olma özelliği taşıyor.
Her yıl yurtiçi ve yurtdışından ıslah ve ürün geliştirme denemeleri yapan Agromar, 2013 yılı itibariyle,
8 bin 500 pilot ıslah ve gerek yurtiçinde gerekse
yurtdışında, yaklaşık 50 bölgede, 200’e yakın ürün
geliştirme faaliyeti yürüttü. AR-GE yatırımlarına
gelecek sezon da devam edecek olan Agromar, bu
çalışmalarını 2014’te en az yüzde 20 oranında arttırmayı hedefliyor. Bununla birlikte gelişen teknoloji ve
ıslah metotlarını yakından takip eden Agromar, son
yıllarda moleküler ıslah faaliyetlerine de başladı. Hali
hazırda saf hat geliştirme amacıyla Almanya’daki
üniversiteler ile işbirliğine devam eden Agromar,
ABD’de faaliyet gösteren firmalar ile MTA anlaşmaları yaparak karşılıklı ıslah programları yürütüyor.
Vizyonunu ve yatırım hedeflerini geleceği planlayarak yapan Agromar, ıslah faaliyetlerini daha geniş
coğrafyalara yaymak, daha rekabetçi pazarlarda,
daha iyi çeşitleri Agromar markası altında pazara
arz etmek istiyor. Agromar, tohumculuğun henüz
bir standarda kavuşmadığı Afrika ve CAS gibi ülkelerin çiftçilerine de kaliteli tohumları ulaştırmayı
görev sayıyor.
Küresel ölçekte tarımsal üretimin gelişimini yakından izleyen Agromar, dünyada olduğu gibi
Türkiye’de de tarım stratejik sektörler arasında yerini
aldığının bilincinde. Daralan tarım alanları ve artan
dünya nüfusuna paralel olarak, gelecek yüzyıllarda
petrol savaşlarının yerini gıda ve su savaşlarının
alacağı realitesine inanan Agromar, bu doğrultuda;
birim alanda daha yüksek verim getiren, daha stresli
koşullar altında hayatını devam ettiren organizmalar
ile çalışmalara devam edilmesi gerektiğine inanıyor.
Agromar’ın bir diğer atılımı 1998 yılında
bulunduğu lokasyon itibariyle salça
sanayinin taleplerini karşılamak amacıyla
35 dekar sera alanında fide üretimine
başlamasıyla oldu.
Yaklaşık 10 bin ton mısır ve bin ton ayçiçek
işleme kapasitesine sahip Agromar, üretim
yaptığı tohumluk miktarının yaklaşık
yüzde 60’ını ihracat ediyor.
Şubat 2014
11
ANALİZ
TOHUMCULUK
SEKTÖRÜ GÜCÜNÜ
AR-GE’DEN ALACAK
Hızla artan dünya nüfusu ile birlikte gıda ihtiyacı,
dolayısıyla da tarımın önemi artıyor. Daha verimli, daha
besleyici ve daha dayanıklı tohuma olan ihtiyacı takip
eden tohum sektörünün AR-GE yatırımları, insanlığın da
geleceğini belirleyecek öneme sahip.
Küresel ısınma, artan dünya nüfusu, yükselen gıda ve tekstil tüketim standartları,
artan çevresel bilinç ve bio-yakıtların ön
plana çıkması günümüzde tarım ve tarıma
dayalı sanayilerin önemini daha da çok
arttırdı. Bununla birlikte Birleşmiş Milletler
(BM) verilerine göre, artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarının karşılanması için gıda
üretiminin 2030 yılına kadar yüzde 50
arttırılması gerekiyor. Öte yandan BM Gıda
ve Tarım Örgütü (FAO), rekolteleri arttırmamaları, ticari engelleri kaldırmamaları
ve gıdayı en çok ihtiyaç duyulan yere götürmemeleri halinde küresel bir felaketin
geleceği konusunda sanayileşmiş ülkeleri
uyarıyor.
İnsanoğlunun yerleşik düzene geçmeye
başladığı ilk çağlardan itibaren tarımsal
üretimle beslenmeye başlaması sonrası
daha kaliteli ve bol üretim amacı ile amatör ıslah, yani “seçme ve çoğaltma” kültürü oluşmaya başladı. Günümüzde yediğimiz gıdaların çoğu, çiftçilerin yüzyıllardır
uyguladığı geleneksel ıslah yöntemleriyle
“genetiği değiştirilmiş” bitki ve hayvanlardan elde ediliyor. Bitki ve hayvan türleri,
daha iyi bir tat ya da yüksek verim gibi
faydalı özellikler taşıyan yeni çeşitler elde
edilmek üzere melezleniyor.
Tüm verilerin ışında, ulusların tarımsal kalkınmalarının temel ekseninde tohum ve
tohumculuk politikalarının geldiğini söylemek yanlış olmaz. Günümüzde tohum
dendiğinde akıllara gelen unsurlar; tarımsal üretimde verim, kalite, ürün, değer
12
Şubat2014
ve ekonomik üretim artışlarının yanı sıra
iklimsel, agronomik, fizyolojik risklerin en
aza indirgenmesi şeklinde özetlenebilir.
Dünya genelinde 35 milyar dolar seviyelerine yaklaştığı hesaplanan tohum pazar
büyüklüğü içerisinde Türkiye 400 milyon
dolarlık bir büyüklüğü temsil ediyor. Oldukça geniş ürün ve üretim yelpazesine
sahip Türkiye’nin tohum pazar potansiyelinin ise 1,5 milyar dolar olarak hesaplandığı biliniyor. Sadece 2 milyon ton
tohumluk buğdayın kullanıldığı Türkiye’de
sertifikalı tohum kullanım oranı ise yüzde
7 ila 8’lerde.
Türkiye’de yüksek girdi maliyetleri ile
üretim yapan çiftçilerin sorunları irdelendiğinde tohum maliyetlerinin de bu eksende
değerlendirildiği görülüyor. Ancak şunu
unutmamak gerekiyor; bugünün yatırımları gelecekteki yeni ürünlerin sermayesi
anlamına geliyor. Yani bir tohuma ödenen
fiyat içinde hem tohumun üretim maliyeti
hem de o tohumun geliştirilmesi için yapılan AR-GE yatırımları yer alıyor.
Özellikle tohumculuk sanayinde sürekli
başarının temininde ıslah faaliyetleri kilit
rol oynuyor. Klasik ıslah programları çerçevesinde pek çok üründe 8 ila 10 yıllık
disiplinli araştırma programlarını içeren
ıslah çalışmalarının başlangıcı batı ülkelerinde eskilere dayanmasına rağmen,
Türkiye’de özel sektörün gelişmesine
paralel olarak son 10 – 15 yıldır yoğun
uygulanıyor.
Öte yandan günümüz tohumculuk ıslah
çalışmaları modern biyoteknolojinin de
katkısı ile çeşit geliştirme faaliyetlerinde
büyük ölçüde hız kazandı. Biyoteknoloji
sadece GDO’larla vaki olmadığı gibi tohum
ıslahında çok geniş uygulama alanları bulunuyor. Günümüzde, mutasyon, genetik
haritalama, embriyo kültürü, anter kültü-
Bugünün yatırımları gelecekteki yeni
ürünlerin sermayesi anlamına geliyor.
Yani bir tohuma ödenen fiyat içinde
hem tohumun üretim maliyeti hem de o
tohumun geliştirilmesi için yapılan AR-GE
yatırımları yer alıyor.
Türkiye’de
çeşit ıslah
faaliyetlerini
gerçekleştiren
firmaların satış
gelirlerinin nispeten
küçük oluşunun yanı
sıra AR-GE ve çeşit
ıslah faaliyetlerine
ayrılabilir kaynak
oranları da oldukça
düşük kalıyor.
rü, genetik işaretleyici yardımı ile seleksiyon (MAS) gibi biyoteknolojik metodlar
ülkemizde yerli ve yabancı bazı tohum
firmaları tarafından kullanılıyor.
Türkiye’nin Islahçı Yönü
Türk tohumculuk sektöründe liberalleşme
ile birlikte yabancı firmalar öncelikle hibrit
tohumlarla ülke pazarına adım attı. Özellikle sebze, hibrit mısır ve ayçiçeği tohumculuğunun gelişmesi sektöre hem genetik
materyallerin hem de insan kaynaklarının
gelişmesini temin ederek büyük bir dinamizm kazandırdı. Bu şekilde 11-12 milyar
dolarlık doğrudan tarımsal üretimin temelini oluşturmanın yanı sıra Türkiye özellikle
sebzede kendi ihtiyacını karşılamanın
ötesinde, yılda 600 milyon dolar ihracat
gerçekleştirir hale geldi. Mısır üretimi,
ülkenin hemen tüm bölgelerine yayılarak
uluslararası düzeyde rekabetçiliği yakalayarak, yem ve şeker sanayinin gelişmesini
destekler boyuta ulaştı. Bununla beraber
bugün yağ açığının halen ithalatla karşılandığı ülke ekonomisine hibrit ayçiçeği
tohumlarının katkısı tartışılamaz boyutta.
Önceleri tohum çeşitleri kalite ve verim
değerlendirmeleri yapılarak yurtdışından
temin edilirken şimdilerde yabancı firmaların bünyesinde gelişen insan kaynakları,
yerli girişimciliği destekliyor ve gelişen
genetik kaynakların yanı sıra pek çok ıslahçının da yetişmesine katkı sağlıyor. Türkiye’de artık tüketim talepleri doğrultusunda çeşit ıslah faaliyetleri kişilere bağımlı
olmanın ötesinde şirketlerin bünyesinde
yer alan farklı uzmanlık alanlarında yetişmiş takımlarla kurumsal olarak yönetiliyor
ve yürütülüyor.
Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen Türk
tohumculuğunda henüz yeterli seviyeye
ulaşmamış olan alan ise AR-GE faaliyetleri. Batıda ortalama bir tohum şirketi toplam satış gelirlerinin yüzde 10-15’ni ARGE ve çeşit geliştirme faaliyetlerine ayırabilirken, Türkiye’de çeşit ıslah faaliyetlerini
gerçekleştiren firmaların satış gelirlerinin
nispeten küçük oluşunun yanı sıra ARGE ve çeşit ıslah faaliyetlerine ayrılabilir
kaynak oranları da oldukça düşük kalıyor.
Örneğin, gelişmiş Batı ülkelerinde tohum
şirketleri 100 milyon dolarlar mertebesinde gerçekleştirdikleri cirolarının onlarca
milyon dolarını AR-GE harcamalarına
ayırırken Türkiye’de yerli firma kaynakları
milyon dolarlar düzeyini yakalamakta oldukça zorlanıyor.
Ancak TÜBİTAK, TEYDEP, TTGV gibi kaynakların proje bazlı verdiği destekler,
Türkiye’de yürütülen AR-GE çalışmalarını
desteklemesi ve uluslararası piyasalara
yönelik tohumculuk çeşit ıslah faaliyetlerinde yeni ufuklar açması bakımından
önem arz ediyor.*
* Bu haberin yazımında TÜRKTED Yönetim
Kurulu eski Başkanı Ali Özbuğday’ın hazırladığı
sunum dosyasından faydalanılmıştır.
Şubat 2014
13
ANALİZ
TOHUMCULUK SEKTÖRÜ
AR-GE’YE NASIL BAKIYOR?
ALI ÖZBUĞDAY: AR-GE’NIN GERI
DÖNÜŞÜMÜ ÖNEMLI
Özbuğday Tohumculuk Yönetim Kurulu
Başkanı Ali Özbuğday, tohumculuk sektöründe yapılan AR-GE faaliyetleri için
çok ciddi finansman yatırımlarına ihtiyaç
duyulduğuna ve bu yatırımların uzun süreli
ve geri dönüşü belirsiz yatırımlar olduğuna
dikkat çekerek: “Geliştirilen çeşitlerin izinsiz veya bedelsiz kullanımı ile geri dönüşüm riskinin giderilmesi sektöre verilecek
en temel destek unsurudur” diyor.
Yapılan ıslah çalışmaları ile dünyada tarımsal üretimde kat edilen yola işaret eden
Özbuğday: “Dünyada son 70 yıl içerisinde
tohum ıslah faaliyetlerinin de katkısı ile
üretimde verimlilik mısırda 6 kat, pamukta 4,5 kat, soyada 2,5 kat arttı. Ülkemizde
son 10 yıl içerisinde pamuktaki verimlilik
artışı yüzde 50’nin üzerinde. Hibrit tohumlar ve sertifikalı tohumluk kullanımının yüksek olduğu kendine döllenen türlerdeki bu
verimlilik artışını maalesef çiftçilerin kendi
tohumlarını ayırarak kullandıkları türlerde
görmek mümkün olmuyor” diyor.
Özbuğday: “Ülkemizde yüzde 7- 8 düzeylerinde sertifikalı tohum kullanımı söz
konusu. Buğday ve arpada ortalama verim
2,2 ton hektar iken, yine sertifikalı tohum
kullanım oranının yüzde 50 – 60’larda
olduğu Avrupa ülkelerinde bu verim düzeyi
6 ton hektarlara ulaşıyor. Ülkemizin geçmişte uluslararası pazarlarda en rekabetçi
olduğu baklagiller artık büyük ölçüde ithalata konu oluyor ki, bu ürünlerde sertifikalı
tohum kullanımını yüzde ile ifade etmek
zor” açıklamasını yapıyor.
Bu durumun geri dönüşümü olmayan
ürünlerde, tohum firmalarının ıslah faaliyetlerinden uzak kalmasına yol açtığına,
dolayısıyla da bu bedeli hem ülke tarımının
14
Şubat2014
hem de tüketicilerin ödediğine işaret eden
Özbuğday, araştırmacıların ve yeni çeşit
geliştirme faaliyetlerinin önünün açılması
gerektiğinin altını çiziyor. Özbuğday ekliyor:
“Ülkemizde 2004 yılında Islahçı Hakları
kanunu çıktı. Bu kapsamda yeni çeşitler
ıslahçısının izni olmadan ticarete konu
edilemezler. Ancak, yeni çeşit geliştirmek
üzere diğer ıslahçıların bu çeşitleri kullanması “ıslahçı istisnası” olarak tanımlanır.
Böylece yeni çeşit geliştirme faaliyetlerinin
önü açılırken, ıslahçıların zaman, finansman ve risk faktörü maliyetlerinin geri
dönüşümü temin ediliyor. Gerçekte yerli
tohum firmalarının ve ıslah faaliyetlerinin
geliştirilmesi gündeme geldiğinde teşvik
sistemleri içerisinde ülkemiz “Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri”nde uygulanan sisteme benzer yerli çeşitlere vergi istisnası gibi
unsurlar mutlaka değerlendirilmeli.”
HAMDI ÇIFTÇILER: AR-GE
BAĞIMSIZLIK DEMEK
AR-GE yatırımlarının tohumculuk sektöründeki rolü hakkında görüşlerini dile getiren MAY Tohum Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcısı Hamdi Çiftçiler, şirketlerde ARGE bilincinin oluşma sürecini şu sözlerle
anlatıyor: “Sektörler için AR-GE faaliyetleri
ilgili iş kolunda ilk olgunlaşma (üretim,
pazarlama, satış faaliyetleri olgunlaşması)
sonrasındaki yeni bir faz ve gelişme etabıdır. Şirketlerin içinde bulunduğu pazarın
değerlerini, problemlerini, ihtiyaçlarını
anlama ve algılama döneminin belli bir
olgunluğa gelmesinden sonra ilgili hususlara çözüm üretme fırsatlarının farkındalığı artar ve AR-GE’ye kaynak ayırma bilinci
oluşur. Tohumculuk sektöründe de bu
süreç benzer şekilde gelişmiştir.”
Tohumculuk sektörünün gelişmesi açısından AR-GE’nin tarımın, üreticilerin ve
tüketicilerin değişen ihtiyaçlarına çözüm
üretme anlamında vazgeçilmez bir öneme
sahip olduğunu söyleyen Çiftçiler, AR-GE’yi
değerlendirirken, sektörün kimin, hangi
fazda olduğunu doğru tespit etmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
“Uluslararası piyasada 100 yılı aşkın
süredir var olmayı başararak günümüze
ulaşan uluslararası şirketler, bugün dünya
çapında pazar araştırmaları ve problem
tespitleri yaparak çok geniş bütçelerle
AR-GE projelerini finanse ediyor. Ülkemiz
ölçeğinde yerli özel sektör yatırımcıları
açısından bakarsak; AR-GE’ye mevcut
durumda yatırım yapmış olan sınırlı sayıda şirket, belli bir olgunlaşma seviyesine
geldi. Bundan sonra AR-GE’ye daha köklü
yatırım yapacak yeni şirketlerin ise hedef
ve odaklarını çok iyi belirlemeleri, orta ve
uzun vadede büyük kayıplara uğramamaları bakımından çok önemlidir” diyen Çiftçiler, AR-GE konusunda izlenmesi gereken
stratejileri paylaşıyor.
AR-GE’nin tohumculuk sektörü açısından
bağımsızlık anlamına geldiğine dikkat
çeken Çiftçiler, bu söylemin yerine gelebilmesi için başarılı ürün geliştiren, ticari
kazanıma dönen ve yatırımların karşılığını belli bir yıldan sonra geri almanın
mümkün olduğu projeler gerçekleştirmek
gerektiğinin altını çiziyor. Çiftçiler ekliyor:
“Ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde
günümüzün uluslararası rekabet koşullarında dev rakipler ile rekabet edebilecek
AR-GE ve ürün geliştirme çalışmalarının
yapılabilmesi içinse devletin gerçek anlamda AR-GE yapan yerli yatırımcı şirketlere çok ciddi destek vermesi önemli ve
gereklidir.”
MAY Tohum’un AR-GE yatırımları hakkında
da bilgi veren Çiftçiler: “Şirketimiz 1997
yılından itibaren ayçiçeği, 1999 yılından
itibaren de mısır türlerinde ıslah yatırımları yapıyor. Geldiğimiz noktada AR-GE departmanımıza bağlı 30 uzman personel,
Bursa, Çukurova ve Trakya’da kurulu 3
araştırma istasyonu, 12 ay üretim yapılabilen tam kontrollü seralar, patoloji ve
biyoteknoloji laboratuvarları, destekli olarak; gerek yurtiçinde TAGEM ve gerekse
uluslararası kuruluşlarla iş birliklerini de
kapsayacak şekilde AR-GE faaliyetlerimizi
sürdürüyoruz. Geliştirdiğimiz çeşitleri ise
Türkiye ile birlikte hedef coğrafya olarak
belirlediğimiz AB, Karadeniz, Orta Doğu,
Orta Asya ve Afrika coğrafyasında tohum
ve lisans satışları kapsamında değerlendiriyoruz” diyor.
MAY Tohum’un 2014 yılı itibarı ile yıllık
cirosunun yüzde 7’lik kısmını AR-GE faaliyetlerine ayırdıklarını ifade eden Çiftçiler: “Bu
konuda çalışmalarımızı sadece ıslah projesi
olarak görmüyor; uzman personel yetiştirme, uluslararası rekabet edebilirlik, komşu
coğrafyalardaki fırsatlar ve katma değer
kazandırma anlamında ülkemize ciddi hizmetler verdiğimizi düşünüyoruz” diyor. “
AR-GE’ye daha köklü yatırım yapacak
yeni şirketlerin hedef ve odaklarını
çok iyi belirlemeleri, orta ve uzun
vadede büyük kayıplara uğramamaları
bakımından çok önemlidir.
AR-GE ıslahtır, yatırımdır, altyapıdır ve
uzun vadeli bir iştir.
SÜLEYMAN KENAR: TOHUMCULUK
AR-GE ILE ÖLÇÜLMELI
Tohumculuk sektörünün gelişiminde ARGE’nin üstlendiği rolü değerlendiren Nunhems Tohumculuk Ülke Müdürü Süleyman
Kenar; “Türkiye’de AR-GE’den ve geliştirilmesinden çok bahsediliyor ancak hemen
konu üretimle bağdaştırılıyor. AR-GE genetik materyal ve çevrenin buluşmasıdır.
AR-GE ıslahtır, yatırımdır, altyapıdır ve
uzun vadeli bir iştir. AR-GE yatırımları istihdamı destekler. Bununla birlikte AR-GE
olmazsa, Türkiye pazarında olamazsınız”
diyor. Türkiye’de tohumculuğun düzeyinin
yapılan AR-GE ile ölçülmesi gerektiğimi
düşünen Kenar: “Üretim de buradan ayrı
tutulmalı. Yabancı sermayenin Türkiye’de
çok önemli AR-GE yatırımları var. Yatırımlar
özendirilerek daha da arttırılmalıdır” diyor.
Nunhems Tohumculuk’un AR-GE’ye ayırdığı bütçe ve bu alanda yaptığı çalışmalar
hakkında da bilgi veren Kenar şunları
söylüyor: “Firmamızın yatırımları 10 milyon
Euro’nun üzerindedir. Türkiye’de sattığımız ürünlerin yüzde 90’ı burada ıslah
ediliyor.”
Şubat 2014
15
RÖPORTAJ
BAKANLIK VE
ÖZEL SEKTÖR
UYUM İÇİNDE
ÇALIŞMALI
Tohum dergisinin sorularını
yanıtlayan Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Başkanı
İbrahim Yiğit, Komisyon’un
yaptığı çalışmaların yanı
sıra Türk tarım ve tohum
sektörlerinin dünü, bugünü
ve geleceği hakkında
değerlendirmelerde
bulundu.
18
Şubat2014
Türkiye
ekonomisinde
tarım ve
gıda sektörü;
istihdam, beslenme,
sanayiye ham
madde temini ve
milli gelir açısından
önemli bir yere
sahiptir.
Sn. Başkanım Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nun yasama dönemi
faaliyetlerinden bahsedebilir misiniz?
Komisyon çalışmalarını genel olarak
özetleyebilir misiniz?
Komisyonumuzda şu ana kadar, Hükümetimiz tarafından gönderilen birçok kanun
tasarısı ve Milletvekillerimizce gönderilen
kanun teklifleri yasalaşmıştır. Bunların
bazılarına örnek verecek olursak; Kamuoyunda 2B kanunu olarak bilinen ve
19.4.2012 tarihli 6292 Sayılı “Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi
İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı
Hakkında Kanun”, 27.2.2013 tarihli ve
6443 Sayılı “Mera Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun”, 14.2.2013
tarihli ve 6427 Sayılı “Yeraltı Suları Hakkında Kanunda Yapılan Değişiklik” gibi
kanun tasarıları komisyonumuzda görüşüldükten sonra kanunlaşmıştır.
Komisyonun öncelikli gündeminde şu
an hangi konular bulunmakta?
Komisyonumuzun öncelikli gündemleri
arasında, tarım arazileri ile tarımsal
işletmelerin miras yoluyla intikalinde parçalanmasının engellenmesini amaçlayan,
“Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanunu’nda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” ile
6831 sayılı Orman Kanunu başta olmak
üzere Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat
Kanunu yer alıyor. Bununla birlikte “Yeraltı Suları Kanunu” ve DSİ Teşkilat Kanunu
başta olmak üzere çeşitli kanunlarda
günün değişen ihtiyaçlarına cevap verebilecek çeşitli düzenlemelerin yer aldığı,
“Orman Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” komisyon
gündemimizde bulunan en önemli kanun
tasarılarıdır.
Ülkemiz tarımı için son derece önemli
bir komisyonun başkanlığını yürütüyorsunuz. Aynı zamanda ziraat mühendisisiniz. Bu itibarla sormak isteriz.
Ülkemiz tarımının bugün gelmiş olduğu
noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Risklerimiz ve fırsatlarımız nelerdir?
Ülkemiz tarımı, daha önceki dönemlerle
kıyaslandığında ciddi ilerlemeler kaydetmiştir. Gerek TÜİK’in, gerekse uluslararası tarım ve gıda kuruluşlarının araştırmaları ve resmi verileri tarımda kat ettiğimiz
yolu bize göstermektedir. Şu anda 62,5
milyar dolar civarında tarım hasılası
olan ülkemiz, bu büyüklükle Avrupa’nın
birinci, dünyanın ise yedinci sırasındadır.
Tarımda riskler her zaman mümkündür.
Özellikle kuraklık ve benzeri bazı doğal
afetler, önlenebilmesi mümkün olmayan
durumlardır. Bu gibi durumlarda sadece
çiftçilerimizin zararlarının temini gibi bir
yola gidilmekte, ama zarar gören ürünlerin yetersizliği ve halkımızın ihtiyacının
giderilmesi ancak bu ürünlerin ithalatı
yoluyla olabilmektedir. Böylesi durumlarda ise özellikle ürün fiyatlarında bazı
istikrarsızlıklar meydana gelmektedir.
Fırsatlarımız ise ülkemizin iyi bir tarım ülkesi olması, iklim koşullarımızın ve tarım
arazisi büyüklüklerimizin birçok Avrupa
ülkesine göre daha elverişli olması, köklü
bir tarım geleneğine sahip olmamız ve
ürün çeşitliliğine elverişli bir coğrafi yapıya sahip olmamızdır. Ayrıca son yıllardaki
desteklemeler de çiftçilerimize iyi fırsatlar sunmaktadır.
Yine bir önceki soruyla bağlantılı olarak, ülkemiz tarım sektörünün ve sektör paydaşlarının genel olarak önüne
koyması gereken hedefler nelerdir?
Türkiye ekonomisinde tarım ve gıda sektörü; istihdam, beslenme, sanayiye ham
madde temini ve milli gelir açısından
önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde tarım
ve gıda sektörlerinden elde edilecek gelir
artışı, halkımızın refahı, zenginliği ve yaşam kalitesini arttırmada önemli bir poŞubat 2014
19
RÖPORTAJ
KİMDİR?
1947 yılında Erzincan’da dünyaya
gelen İbrahim Yiğit, 23. Dönem
İstanbul Milletvekili’dir. Atatürk
Üniversitesi Ziraat Fakültesini
bitirmiş ve yüksek lisans yapmıştır.
Türkiye Şeker Fabrikaları’nda
Bölge Şef Yardımcısı olarak görev
almış olan Yiğit, Balkan Bilim ve
Ekoloji Derneği Üyesi olarak değişik
ülkelerde konferanslar vermiş ve
sırasıyla Zeytinburnu Belediye
Başkan Yardımcılığı, Başkan Vekilliği
ile Büyükşehir Meclis Üyeliği
görevlerinde bulunmuştur. Aynı
zamanda İstanbul Gübre Sanayi
Yönetim Kurulu Üyesi olan Yiğit,
Trakya Üniversitesi’nde öğretim
görevlisi olarak dersler vermiştir.
Yiğit, Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Başkanı olarak görev
yapmaktadır.
20
Şubat2014
tansiyele sahiptir. Sektör bu anlamda sadece ülkemiz için değil, gıda sorununun
giderek daha da büyüdüğü dünya ülkeleri
açısından da son derece önemlidir.
Bu nedenle bilgi ve teknolojiyi iyi kullanan, hijyene önem veren, güvenilir
gıda ve kaliteli tarım ürünlerinde tercih
edilebilir olmayı hedefleyen bir sektör
olmalıdır.
Tohumculuk sektörümüz her geçen
gün gelişerek ilerliyor. Sizin pencerenizden tohumculuk sektörümüz nasıl
görünüyor?
Tohum hayatın başlangıcı ve devamı,
tarımsal üretimin de sürekliliği ve verimi
için hayati öneme sahiptir. Ülkemizde tohumculukla ilgili araştırma faaliyetlerinin
temeli Cumhuriyet dönemine kadar dayanmaktadır. Bu dönemde 1926’dan itibaren tarımın çeşitli dallarında üretme ve
deneme istasyonları kurulmaya başlanmış, son derece kısıtlı imkânlarla önemli
aşamalar kaydedilmiştir. 2002 yılından
sonra ise sektörde çok önemli gelişmeler
sağlanmıştır. Uygulanan politikalarla 145
bin ton olan sertifikalı tohumluk üretimi
yüzde 344 artışla 645 bin tona ulaşmış,
parasal değer olarak ithalatımız yüzde
257 artış gösterirken ihracatımız ise yüzde 597 artış ile 17 milyon dolardan 120
milyon dolara yükselmiştir. Uluslararası
Tohum Federasyonu (ISF) verilerine göre
de tohumculuk sektörümüzün büyüklüğü
yaklaşık 750 milyon dolardır. Tohumculuk sektöründe yakalanan bu başarılarda
Bakanlığımızın, Hükümetimizin tohumculuk sektörü ile ilgili izlediği politikaların
yanı sıra sektör paydaşlarının da çok
önemli katkıları bulunmaktadır. Bugün
ülke genelinde 100’ü aşkın merkez ve 50
civarında araştırma enstitüsü ve istasyonu Türk tarımına hizmet etmektedir.
Tohumculuk sektörümüzün, özellikle
özel sektör kuruluşları bağlamında
riskli alanları sizce nelerdir?
Ülkemizde tohum üretim ve pazarlamasında birçok firma faaliyet göstermektedir. Bu firmalarımızın AR-GE faaliyetlerine
yeterince kaynak ayırmadığı, yerli gen
potansiyelimizin ortaya çıkarılması ve
çeşitliliğin arttırılması konularında eksik
kaldıkları gözlenmektedir. Araştırma geliştirme ve ıslah çalışmalarının yapılması
ve eğitim konularına ağırlık verilmesi;
yerli tohumculuk sektörünün güçlenmesi,
ithalatın en aza indirilmesi ve ihracatın
yonu hakkındaki değerlendirmelerinizi
okurlarımızla paylaşır mısınız?
5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu ile tohumluk üretiminin disipline edilmesi ve
özellikle tohumculuk sektörünün yapılanması sağlanmıştır. Tohumcular Birliği
ve 7 alt birlik şeklinde çalışmalarını
sürdüren tohumculuk sektörü için 5553
sayılı Kanun önemli bir dönüm noktasıdır. Önceki sorularınızda da ayrıntılı
olarak anlattığım gibi bu kanun ülkemiz
tohumculuk sektörünün gelişmesi,
uluslararası pazardaki rekabet gücünün
arttırılması ve sektörün güçlendirilmesi
açısından önemlidir. Bildiğim kadarıyla
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımıza kanunda bazı revizyonlar yapılması
ile ilgili talepler gitmektedir. Uygulamada ortaya çıkacak sorunları, özel sektörümüzün de katkıları ve yönlendirmeleriyle düzeltmek gibi bir yola her zaman
gidilebilir. Ya da bazı taleplerin kanunda
revizyona gidilmeden bile düzeltilmesi
mümkündür. Biz komisyon olarak böyle
bir düzenleme talebi olursa ülkemizin
geliştirilmesi açısından önemlidir. Bakanlığımız ve özel sektör işbirliğinin geliştirilmesiyle, çeşit geliştirme kapasitesinin
arttırılması, sektörün sermaye yapısının
güçlendirilmesi, tohumda sahteciliğin ve
kaçakçılığın önlenmesi, yetişmiş eleman
açığının kapatılması mümkün olacaktır.
Bu hususta Bakanlığımıza bağlı araştırma enstitüleri ile koordineli çalışmak
önemlidir. 5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu ile tohumlukları ıslah eden, yetiştiren,
üreten ve dağıtan herkes kayıt altına alınmış durumdadır. Tohumun geliştirilmesi
hem verimliliği ve kaliteyi arttıracak hem
de rekabet gücüne katkıda bulunacaktır.
Açılmış olan tohum gen bankası da ülkemiz açısından son derece önemlidir.
çıkarları doğrultusunda ne gerekiyorsa
onu yaparız.
Dergimiz okuru olan genç ziraat mühendislerine bir tavsiyeniz olacak mı?
Onlara neler söylemek istersiniz?
Genç ziraat mühendislerine tavsiyem
öncelikle mesleklerinin ülkemiz açısından ne kadar önemli olduğunun farkında
olmalarıdır. İyi bir tarım ülkesi olan Türkiye’de ziraat mühendislerine çok görevler
düşmektedir. İyi bir mühendis olabilmek
için kişisel çabaların da önemi büyüktür.
Uluslararası gelişmeleri, teknolojiyi ve ülkemizdeki tarımla ilgili çıkan kanunları iyi
takip etmelerini, mutlaka yüksek lisans
yapmalarını ve tarımla ilgili bir alanda
uzmanlaşmalarını tavsiye ederim.
Son olarak eklemek istedikleriniz
nelerdir?
Siz değerli TÜRKTED yönetici ve çalışanlarına, ülkemiz tarım sektörüne göstermiş olduğunuz katkılarınızdan dolayı
teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar
dilerim.
Bildiğim kadarıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımıza kanunda bazı revizyonlar
yapılması ile ilgili talepler gitmektedir.
Uygulamada ortaya çıkacak sorunları, özel
sektörümüzün de katkıları ve yönlendirmeleriyle
düzeltmek gibi bir yola her zaman gidilebilir.
5553 Sayılı Tohumculuk Kanunu,
yürürlüğe girdiği 2006 yılından beri
sektörümüzün gelişimine önemli katkılar yapmaktadır. Bununla birlikte hem
ülkesel hem de küresel düzeyde tohumculuk endüstrisinde yaşanan hızlı
ve dinamik süreç nedeniyle ihtiyaçlar
da değişmekte ve sektörün yasal düzenlemelere yönelik değişiklik talepleri
söz konusu olmaktadır. Tohumculuk
sektörünü düzenleyen bu yasanın revizŞubat 2014
21
Advertorial
MULTİ TARIM’LA
MUTLU YARINLAR İÇİN İYİ TOHUM
Sebze tohumculuğu konusunda uzmanlaşan Multi Tarım, yurtiçinde ve yurtdışında kaliteli, pazarın taleplerine
uygun ve güvenli tohum çeşitlerini üreticinin beğenisine sunuyor. Multi Tarım, üreticiler kadar tüketicileri de
memnun edecek yeni çeşitler peşinde.
22
Şubat2014
ve Afrika kıtalarının serbest rekabete açık birçok
ülkesinin pazar isteklerine uygun çeşitler geliştirerek, dünya markası olma yolunda hedeflerine
hızlı adımlarla ilerliyor.
Son derece stratejik öneme sahip olan tarım
sektöründe, sorumluluklarının bilincinde olarak
yatırımlarını sürdüren Multi Tarım, her bir segmentte, doğru çeşitlerle başarı yakalamayı ilke
ediniyor. Tecrübeli, teknik donanıma sahip ve
yetkin personeli ile üreticiden tüketiciye kadar
her kesimin memnuniyetine önem verirken,
sektöründe lider olma gayesi ile hedeflerinin
peşinden koşuyor.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından
tohum ıslahı konusunda araştırmacı kuruluş
olarak tescil edilmiş olan Multi Tarım Tic. Ltd.
Şti. Türkiye’nin hibrit sebze tohumu konusunda
araştırma, geliştirme ve üretim yapan öncü
firmaları arasında yer alıyor.
Kuruluşu 1994 yılına dayanan Multi Tarım, kurulduğu günden itibaren uzmanlaşmasını sadece
hibrit sebze tohumculuğuna odaklayarak tüm
çalışmalarını bu alanda geliştirmeyi ilke edindi.
Başta domates, biber, patlıcan olmak üzere
hıyar, kavun, karpuz, kabak ve fasulye gibi Türk
tarımsal üretiminin en gözde türlerinde ıslah
çalışmaları yürüten Multi Tarım, bugün kendisine ait 200 dekar sera ve 150 dekar açık alanda
ıslah çalışmalarını sürdürüyor.
Gelişen teknolojiye paralel olarak yapılandırılan
tohum işleme ve paketleme tesisleri ile piyasaya yüksek kaliteli tohumlar arz eden Multi
Tarım, ana ilke ve hedef olarak üreticilere doğru
ve kaliteli ürünler sunuyor. Bununla birlikte
üreticilerin, pazar isteklerine ve hızla değişen
taleplere uygun yetiştiricilik yapabilmesi için
doğru çeşitler geliştirmeye, bunun için de pazar
trendlerini yakından takip etmeye devam eden
Multi Tarım, zaman içinde Türkiye tarımına çok
kıymetli çeşitler kazandırdı.
14 ÜLKEDE MULTI TARIM IMZASI
Birçok türde piyasa isteklerine uygun yeni çeşitler geliştiren Multi Tarım, yurtdışı faaliyetleri
ile ürün çeşitleri kadar pazarını da genişletmeyi
sürdürüyor. Bugün Multi Tarım, Türkiye tarımını
yurtdışı pazarlarda da temsil ediyor. 30’dan
fazla ülkede çeşit adaptasyon çalışmalarına
devam eden Multi Tarım, 14 ülkeye değişik
türlerde ihracat yapıyor. Avrupa, Amerika, Asya
YENILIKLERIN TAKIPÇISI
Gelişen teknolojiye paralel olarak
yapılandırılan tohum işleme ve paketleme
tesisleri ile piyasaya yüksek kaliteli
tohumlar arz eden Multi Tarım, ana ilke ve
hedef olarak üreticilere doğru ve kaliteli
ürünler sunuyor.
Şirket merkezi ve tohum ıslah-deneme seraları
Antalya’da bulunan Multi Tarım; kurulduğu
1994 yılından bu yana sebze tohumculuğunda
uzmanlaşmanın adresi oldu. Üreticilerin pazar
isteklerine uygun, dünyadaki yenilikleri de takip
ederek en iyi çeşitleri geliştirmenin azmiyle,
bu hedeflerini gerçekleştirebilmek için gereken
çalışmaları yapıyor.
Multi Tarım, insan sağlığını koruyup, beslenmesini güvence altına almak için yüksek teknolojiyi
kullanarak en iyi ve güvenli çözümleri üretmek
ana ilkesinden hareketle, üreticiden tüketiciye
tüm zincirin halkalarına kaliteli tohumları ile
hizmet vermeyi sürdürecek.
MULTİ TARIM, AVRUPA,
AMERIKA, ASYA VE
Multi Tarım, bugün kendisine ait 200
dekar sera ve 150 dekar açık alanda ıslah
çalışmalarını sürdürüyor.
AFRIKA KITALARININ
SERBEST REKABETE
AÇIK BIRÇOK ÜLKESININ
PAZAR ISTEKLERINE
UYGUN ÇEŞITLER
GELIŞTIREREK, DÜNYA
MARKASI OLMA YOLUNDA
HEDEFLERINE HIZLI
ADIMLARLA ILERLIYOR.
Birçok türde piyasa isteklerine uygun yeni
çeşitler geliştiren Multi Tarım, yurtdışı
faaliyetleri ile ürün çeşitleri kadar pazarını
da genişletmeyi sürdürüyor.
Şubat 2014
23
MAKALE
YEŞİL DEVRİM’İN BABASI:
NORMAN BORLAUG
Tarımsal araştırmadaki başarıları ve geliştirmiş olduğu çeşitlerle
Yeşil Devrim’in babası sayılan tarımcı Norman Borlaug, Nobel
ödülünü alan tek ziraatçı olarak tarihe adını yazdırdı.
Prof. Dr. Selim ÇETİNER
Sabancı Üniversitesi
Nobel ödülü bazı temel bilimler, tıp, edebiyat, ekonomi ve barış dallarında verilir.
Bunlar arasında ziraat bilimleri yoktur,
ama Yeşil Devrim’in babası sayılan tarımcı Norman Borlaug, Nobel ödüllü tek
ziraatçı olarak tarihe geçmiştir. Bizdeki
tarım camiasında Borlaug’ın tanınma
olasılığı daha yüksek olsa da adını duymamış olanlar için yine kısa bir hayat
hikayesi ile başlayıp ardından yaptıklarını
inceleyelim.
Norman Borlaug Norveç göçmeni bir ailenin dört çocuğundan biri olarak 25 Mart
1914 yılında Amerika’nın Iowa eyaletinde
dünyaya gelir; yaşıtlarının çoğu gibi tarımla uğraşan ailesinin çiftliğinde büyür.
“Eğer aklın varsa şimdi kafanı doldur ki
yarın karnını da doldurabilesin” diyen dedesinin uyarısını dinleyerek üniversiteye
gider. Önce ziraat fakültesinde ormancılık
okur, ardından bir müddet orman servisinde çalışır; bütçe kesintileri nedeniyle
işsiz kalınca, üniversiteye dönüp eğitimini devam ettirir. Burada ufak bir detayı anlatmadan geçmeyelim. O yıllarda
Amerika’da kara pas buğday üretiminde
büyük kayıplara yol açmaktadır. Norman
Borlaug üniversiteden mezun olmadan
hemen önce meşhur bitki patologlarından Dr. Elvin C. Stakman’ın verdiği “Ürün
bitkilerimizi mahveden şu küçük oynak
düşmanlar” başlıklı konferansta pas
hastalığının neden olduğu zararlardan
çok etkilenmiştir. Bitki patolojisi alanında
Dr. Stakman’ın yanında master yapmaya
başlar, 1940 yılında da bitki patolojisi ve
genetik dalında doktora derecesini alır.
Eğitimi sırasında sporla uğraşır; bunlar
arasında futbol ve beyzbol yanında güreş
de bulunmaktadır.
Doktorasını aldıktan sonra Borlaug
1944 yılına kadar DuPont firmasında
24
Şubat2014
mikrobiyolog olarak çalışır. Aslında görevi
fungusit, pestisit vs. geliştirmektir ancak
II. Dünya Savaşı çıktığından laboratuvar
orduya tahsis edilir. Artık Borlaug ve
arkadaşlarının yeni görevi Güneydoğu
Asya’nın ılık tuzlu suyuna dayanıklı tutkal
geliştirmek olur, böylece askeri gıda kolileri tuzlu suya dayanıklı tutkalla yapıştırılabilir. Birkaç hafta içerisinde bu görevin
üstesinden gelirler. Sırada yeni askeri
görevler vardır.
Bu dönemde ABD başkan yardımcısı olan
eski Tarım Bakanı Henry Wallace, Meksika’nın tarımsal kalkınmasına yardımcı olmak üzere Rockefeller Vakfı’nı ikna eder.
Onlar da Meksika’da tarımsal kalkınmayı
organize etmek üzere fitopatolog Dr. E.
C. Stakman ve iki tarımcıyla anlaşırlar.
Meksikalı ve Amerikalı araştırmacılardan
oluşan kuruluş toprak ıslahı, buğday ve
mısır ile bitki hastalıkları üzerinde çalışacaktır. İlk temas edilen araştırmacılardan
Norman Borlaug önce DuPont’taki işlerini
bitirmek ister; ardından da DuPont’un
önerdiği iki kat maaşı, 14 aylık kızı ve
hamile eşini bırakarak 1944 yılında Meksika’da Tarım Bakanlığı ve Rockefeller
Vakfı ortaklığıyla yürütülen Buğday Geliştirme Programı’nın başına geçer.
Meksika o yıllarda ihtiyaç duyduğu buğdayın büyük bir bölümünü ithal etmektedir. Mısır için de durum pek iç açıcı
değildir. Rockefeller tarafından başlatılan
programda Borlaug’un başında olduğu
Buğday Geliştirme Programı yanında
toprak ıslahı, mısır ıslahı, patates ıslahı
ve bitki hastalıkları programları da bulunmaktadır. Ancak, işler pek kolay yürümemektedir; yerel araştırmacı ve kalifiye
eleman bulmak çok zordur, köylüler daha
önce yaşadıkları büyük hastalık kayıplarını hatırlayıp işbirliğine yanaşmamakta-
dırlar… Onun için ilk 10 yıl hastalıklara
dayanıklı buğday çeşitlerinin ıslahına
harcanır; binlerce melezleme yapılır. Başlangıçta çalışmalar yüksek rakımlı Meksiko City’deki Texcoco’da yapılmaktadır.
Borlaug bu denemeleri daha kuzeydeki
düşük rakımlı ve yüksek sıcaklıktaki
Sonora’da da yapıp böylece bir yılda iki
ürün almak ister. Ama patronu Dr. Harrar
buna şiddetle karşı çıkar. Hem masraflar
artacaktır hem de o zamanki bilgilere
göre buğday tohumunun hasattan sonra tekrar ekilmeden önce dinlenmesi
gerekmektedir… Borlaug istifa eder…
Tesadüfen Meksika’daki programı ziyaret
etmekte olan Dr. Stakman araya girer.
Borlaug’ın projesini destekleyip istifasını
geri aldırır. Böylece, 1000 km uzaklıkta,
2600 m yükseklik ve 10 derece boylam
farkı olan ılıman iklim ve yayla arasında
yılda iki ürüne olanak sağlayan “dolmuş
ıslahı” 1945 yılında başlamış olur. Bu
arada, Norman Borlaug patronlarından
bilimsel yayın yapmadığı için eleştiri de
alır; cevabı: “Size kağıt mı yoksa ekmek
mi lâzım?” olur.
Norman Borlaug’un geliştirdiği buğday
çeşitleri kıtlıktan mustarip Pakistan ve
Hindistan’da da buğday üretimini kısa
sürede ikiye katlayarak açlıktan ölmek üzere
olan milyonlarca insanın hayatını kurtardı.
Bu denemeler, bir şey daha ortaya koyar.
Bu şekilde farklı boylamlardan kaynaklanan gün uzunluğu da selekte edilen
bu buğday çeşitlerini etkilememekte,
dolayısı ile farklı ekolojilerde yetiştirilmeleri mümkün olabilmektedir. Bu da
o zamanki kitabî bilgilere aykırıdır. Yine
saf hatlarla geliştirilen çeşitlere hastalık
etmeni funguslar çabucak dayanıklılık
geliştirdikleri için 5-6 melezli çok ırklı
çeşitleri geliştirmek için de yeni bir
yöntem geliştirir. Böylece mantarların
dayanıklılık geliştirme süresi uzayacaktır.
Borlaugh 1953’te bu tekniği biraz daha
geliştirerek bunları geriye melezleme ile
yine ana-baba olarak kullanılacak çok
sayıda hastalığa dayanıklılık geni taşıyan
bireyler geliştirmiştir.
Çocukluğumuzdaki buğday çeşitleri gibi
Borlaug’un çalıştığı çeşitler de uzun
boylu ince saplı çeşitlerdi; onun için de
yatmaya duyarlılardı. Özellikle, toprak verimliliğini arttırmak için kullanılan azotlu
gübreler kullanıldığında bunlar başağın
ağırlığına dayanamayıp, yatarlar. Tabii bir
de fotosentez ürünleri sap ve samanda
birikir dane verimi az olur. Borlaug, yine
Yeşil Devrim’in en önemli önderlerinden
Orville Vogel’in II. Dünya Savaşı sırasında Japonya’dan toplayarak getirdiği 16
bodur buğday çeşidinden biri olan Norin10’un yüksek verimli Amerikan çeşidi
Brevor’un melezinden elde ettiği Norin10/Brevor çeşidiyle çalışmaya başlar.
Bu çeşit, elindeki çeşitlerin yarı boyunda
olmasına rağmen hem daha fazla sap
(kardeş) oluşturur hem de daha fazla verim verir. Borlaug bunu hemen geliştirmiş
olduğu hastalığa dayanıklı buğday çeşitleriyle melezlemeye başlar. Elde etmiş
olduğu ilk yarı bodur hastalığa dayanıklı
buğday çeşitleri Pitic 62 and Penjamo
62 olur. 1963 yılında Meksika’daki buğdayların yüzde 95’i yarı bodur çeşitlerdir.
1964 yılında Sonora 64, Lerma-rojo 64,
Siete Cerros, Super X çeşitleri de tescil
edilir. Meksika’nın buğday verimi, Borlaug’un geldiği 1944 yılındakine göre 6 kat
artar ve Meksika net buğday ihracatçısı
konumuna gelir.
Yarı bodur, hastalıklara dayanıklı ve yüksek verimli buğday çeşitlerinin geliştirilip
insanların kalori ihtiyaçlarının yüzde
23’ünü karşıladıkları buğday üretiminin
bu şekilde katlanması Yeşil Devrim’in
başlangıcı sayılabilir. Buğday üzerindeki
başarılı çalışmalar, özellikle Güneydoğu
Asya ve Çin gibi nüfusu kalabalık ülkelerdeki temel gıda maddesi pirinç için de
benzer ıslah programlarının oluşturulmasını gündeme getirdi. Norman Borlaug’un
geliştirdiği buğday çeşitleri kıtlıktan mustarip Pakistan ve Hindistan’da da buğday
üretimini kısa sürede ikiye katlayarak
açlıktan ölmek üzere olan milyonlarca
insanın hayatını kurtarır.
Borlaug geliştirdiği buğday çeşitlerini
1965 yılında Pakistan ve Hindistan’da
epeyce maceralı bir süreç sonucu denemeye başladı. 1970 yılına gelindiğinde
buğday verimi Pakistan’da önemli ölçüde
artmış, üretim 4,6 milyon tondan 7,3
milyon tona yükselmiş; Hindistan’da 12,3
milyon tondan 21 milyon tonun üzerine
çıkmıştır. Pakistan 1968’de Hindistan
ise 1974’de buğday üretiminde kendine
yeterli hale gelmiş, milyonlarca insan açlıktan kurtulmuştur. Tarımsal üretimdeki
bu net artış doğal alanları tarım arazisine
çevirme baskısını da azaltmıştır.
Dünyadaki tarımsal üretim artışına sağladığı katkılardan ötürü Norman Borlaug
1970 yılında Nobel Barış ödülüne layık
görülür. Eşi haberi aldığında, Meksiko
City’den 65 km uzakta tarla denemelerinin başındaki Borlaug’a haber vermeye
gider. Eşi “Nobel Barış ödülünü kazandın” dediğinde Borlaug inanmaz “Yok,
almadım… Dalga geçiyorsunuz benimle
der.” Bu ödüller birbirini izler, Amerika’da
ve diğer birçok ülkede prestijli ödüller
alır, ama Nobel Komitesi’ni Ziraat Bilim
dalında ödül koymaya ikna edemez. O da
1986 yılında “Dünya Gıda Ödülü”nü tesis
eder. İlk ödül, 1987’de yarı bodur buğday
çeşitlerinin Hindistan’a götürülmesinde
Borlaug’a yardımcı olan Hintli tarımcı
Profesör Swaminathan’a verilir. Her yıl
Iowa’da düzenlenen görkemli törenle
tarımsal üretimde çığır açan bilimcilere
verilen bu ödül törenine dünyanın her yanından saygın bilim insanları davet edilir.
Norman Borlaug 2009 yılında vefat
edene kadar dünyadaki tarımsal üretimi arttırma çabalarına devam etmiştir.
CIMMYT’in başkanlığı görevinden 1979
yılında emekli olmuş olsa da hem araştırmalarına hem de 1984 yılında başladığı
Texas A&M Ziraat Fakültesi’ndeki profesörlük görevine devam etmiş, Yeşil Devrim’in Afrika kıtasındakilere ulaştırılması
için büyük çaba göstermiştir.
Şubat 2014
25
AHDE VEFA
TARIMIN GIRIŞIMCI RUHU:
DR. SAVAŞ TITIZ
Türk tarım sektörünün gelişimine hem kamudaki çalışmaları
hem de özel sektör girişimleri ile hizmet veren Dr. Kamil Savaş
Titiz, tarımın önemli sıçrama noktalarına tanıklık etmenin
verdiği tecrübe ile gelecek kuşaklara daha profesyonel bir
tarım sektörü devrediyor.
Üsküdar’da 1942’de dünyaya gelen
ve babasının memuriyeti nedeniyle
ortaokula kadar pek çok şehir ve okul
değiştiren Dr. K. Savaş Titiz, ilk ve
ortaokul hayatı boyunca tam 6 farklı
okul görür. Antalya Lisesi’nden mezun
olduktan sonra Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin verdiği bursu kazanıp
yükseköğrenim için Almanya’ya giden
Titiz, Göttingen Üniversitesi’nde ziraat
eğitimi alır ve 1966 Ziraat Yüksek Mühendisi olur. 1969’da ise doktorasını
tamamlayarak ziraat eğitimini taçlandırır. Akademik kariyerine bir süre aynı
kürsüde, Ökokimya bölümünde araştırma görevlisi olarak devam eden Titiz,
aldığı eğitiminin karşılığını vermek
üzere 1970 yılında Türkiye’ye döner.
Bu tarihten itibaren 10 yıl Türkiye Şeker Fabrikaları’nda farklı kademelerde
görev yapan Titiz, Türkiye’nin zirai gelişimine katkı sunar.
1980 yılında memleketi olan Antalya’ya dönerek Demre’de serada sebze
üretiminin yanı sıra, tarımsal girdi
pazarlamasını da içeren çalışmalar
yaparak özel sektör girişimciliğini de
deneyimleyen Titiz’in kamu ile bağlantıları bu dönemde de sürer. O dönemki
Tarım Bakanlığı’nca getirildiği görevleri
anımsayan Titiz, bu süreçten şöyle
bahseder: “Tarım Bakanlığına bağlı
Turunçgiller Araştırma Enstitüsü’nde
Yaprak ve Toprak Analiz Laboratuvarı’nı kurmakla görevlendirildim. Proje-
nin tamamlanmasından sonra Bonn
Büyükelçiliği Tarım Müşavirliği görevine
atandım. 1981-86 yıllarını kapsayan
bu görevde sorumluluk alanım Hollanda’ya da akredite olarak genişletildi.”
Kamu alanındaki çalışmalar bir yana
dursun Dr. K. Savaş Titiz’in tarım
sektöründe özel sektör girişimleri de
80’li yılların ruhuna uygun bir seyir
izler. Temelleri 1981 yılında atılan ve
ilk kurulduğunda Ant Tarım Kolektif
Şirketi adıyla anılan bu yapı daha sonra Antalya Tarım A.Ş. olarak bugünkü
ismine kavuşur. 1986 yılından bu
yana Antalya Tarım’ın Yönetim Kurulu
Başkanı olarak Türk tarım sektörüne
hizmet vermeyi sürdüren Titiz, farklı
iştiraklerle de tarımın gelişimine katkı
sunar. Bugün tarla bitkileri tohumculuğu ve açık tarla sebze tohumculuğu
konusunda faaliyet yürüten Agromar
firmasının yanı sıra, sebze fidesi üretimi konusunda çalışan Antalya Fide,
Agromar Fide, Çukurova Fide, Ege Fide
ve Likya Fide; süs bitkiler üretim ve
ihracatı alanında çalışan Antalyaflor ve
Fleurantalya ile gıda üretimi alanında
çalışan Medi firmalarının kuruluşunda
önder olan Titiz, tüm bu firmaların çalışmalarını Titiz Agro Grup çatısı altında
toplar.
Ziraat eğitimine başlamasının ardından günümüze kadar geçen zaman
diliminde ülke tarımının gelişimine ve
özel sektör firmalarının varoluş mü-
Tarımı benimsememde en önemli dönüm
noktası Almanya’da ziraat tahsilimin başında,
bir çiftlikte zorunlu olarak kesintisiz bir yıl
süreyle yaptığımız staj oldu.
26
Şubat2014
Şubat2014
cadelesine katkı sunan Dr. K. Savaş
Titiz’in tarımla olan ilişkisi ise tahminlerin aksine ilk görüşte değil, tanıdıkça
doğan bir aşka dönüşür. Tarım sektörü
ile kurduğu gönül bağının başlangıcını
Titiz şu cümlelerle anlatır: “Tarım eğitimi alma kararım Türkiye Şeker Fabrikaları’nın yurt dışı bursunu kazanmamla başlar. Açıkçası bundan önce tarıma
pek ilgim yoktu. Hatta Almanya’ya
gittiğimde Antalyalı olmam hasebiyle,
şeker pancarını maruldan ayırt edecek
bilgiye de sahip değildim. Bu nedenle
o tarihlerde Almanya’ da bulunan Şeker Fabrikaları yöneticisinden de iyi bir
fırça yemiştim.”
Titiz’in uzaktan gördüğü ancak öğrendikçe, tanıdıkça ve ayağı toprağa
bastıkça sevip tutkuyla bağlandığı
tarım sektöründeki bu dönüşümü ise
bir takım süreçler sonunda
olur. “Tarımı benimsememde en
önemli dönüm noktası Almanya’da ziraat tahsilimin başında,
bir çiftlikte zorunlu olarak kesintisiz bir yıl süreyle yaptığımız
staj oldu. Tarımda karşılaştığımız
uygulamaya yönelik birçok sorunun çözümüne orada aldığımız
bilgiler önderlik etmiştir” diyen
Titiz, iş yaşamında tarımla olan
bağlarını güçlendiren bir diğer
unsurun Türkiye Şeker Fabrikaları’nda yaptığı görevler sırasında
olduğunu aktarıyor. Titiz, “Tarımın
yöneticilikle bütünleştiği Türkiye
Şeker Fabrikaları’nda çalıştığım dönemin tarıma
bağlanmamda çok önemli bir etkisi var. Tarıma veriler ile analiz etmeyi ve projeciliği orada öğrendim.
O tarihlerdeki Şeker Şirketi, devletin yanı sıra özel
sektörün yönetici kadrolarının oluşmasında çok
önemli bir kaynak ve saygın bir okul oldu” diyor.
Türk tarım ve tohum sektörünün tarihsel dönüşümüne tanıklık eden ve bu alandaki sıçrama noktalarını kendi süzgecinden geçirerek değerlendiren
Titiz, şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Sektörün
dışa açılması ve liberalleşmesi yönünde 80’li yılların ortalarında Sayın Hüsnü Doğan Bey’in Bakanlığı
döneminde atılan adımlar, Türk tohumculuğunun
bugün eriştiği düzeyin kilometre taşını oluşturuyor. O güne kadar
büyük ölçüde dışa kapalı olan tohum sanayi sadece dış yatırımcının değil yerli yatırımcının da ilgisini çekti. Tabii bu dönüşümde
Sayın Kemal Derviş Bey’in Bakanlığı döneminde mali sistemin kalıcı olarak revize edilmesi ve faizlerin kontrol altına alınmasının ve
böylece orta vadeli yatırımların cazip hale gelmeye başlamasının
da etkisini söylemek gerekir. Bununla birlikte sebze tohumunun
diğer ülkelerde olduğu gibi ticari tohumluk statüsüne kavuşmasının
yanı sıra, AR-GE çalışması yapan ıslahçılara TÜBİTAK’tan destek
sağlanması da kayda değer gelişmelerdir.”
Kamu, özel sektör ve akademik camianın katkıları ile 1980’lerden
günümüze hızlı adımlarla koşan Türk tohum sektörünün büyük bir
gelişim içinde olduğunu yadsımayan Savaş Titiz, sektörün hala var
olan eksiklerini de masanın üstüne koyuyor. Titiz, “Sektörün en
önemli sorunu 308 Sayılı Kanun’u yenilemek amacıyla yürürlüğe
konulan 5553 Sayılı Kanun 8 yıldır yürürlükte. Ancak geçen bu süre
içerisinde ortaya çıkan ve sektörün gelişmesini tıkayan sorunlar konusunda bu Kanun’da hiçbir düzeltmeye gidilmemesi bizim en büyük
sorunumuz ve sancımızdır” diyor.
Şubat 2014
27
VİZYONER BAKIŞ
ECOSA TOHUMDA
İŞBİRLİĞİNİ ARTTIRIYOR
Tohumculuk sektörü içindeki dayanışmayı ve işbirliğini arttırmak amacıyla kurulan
Ekonomik İşbirliği Ülkeleri Tohumcular Birliği (ECOSA), her yıl düzenlediği kongre ve
fuarlarla üyeleri arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunuyor.
Ocak ayında 6. Bölgesel Tohum Ticareti
Konferansını gerçekleştiren Ekonomik
İşbirliği Ülkeleri Tohumcular Birliği (ECOSA), aralarında Türkiye’nin de bulunduğu
10 ülkeden oluşuyor. Başkanlığını, TÜRKTED’in de Yönetim Kurulu Başkanı olan
Dr. Mete Kömeağaç’ın yaptığı, merkezi
Ankara’da bulunan birliğin üyeleri arasında Afganistan, Azerbaycan, Kırgızistan,
Pakistan, İran, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan yer alıyor.
Üye ülkelerindeki çiftçi, yetiştirici, sanayici ve tüketiciye hizmet veren ECOSA,
tohum sektöründeki önemli kuruluşlar
arasında yer alıyor.
Hedefleri arasında “Tohumculuk endüstrisini, ülkesel, bölgesel ve uluslararası
düzeyde harekete geçirmek ve temsil
etmek” ile “Ülkesel tohumculuk birlikleri28
Şubat2014
nin/derneklerinin ve tohumculuk şirketlerinin aralarında işbirliği ve bilgi değişimi
için ortam oluşturmak” ifadeleri yer alan
ECOSA, üyelerini bu konuda bilgilendirip
tohumculuk faaliyetlerini kolaylaştırmak
için gerekli etkinlikleri yürütüyor. Ayrıca
ECOSA’nın misyonunu, üye ülkelerde tohum sanayisini güçlendirme ve geliştirme
çalışmaları oluşturuyor.
Politik olmayan ve kar amacı gütmeyen
bir kuruluş olan ECOSA’nın en önemli
amaçları arasında; üyelerinin menfaatlerini bölgesel ve ülkesel seviyede temsil
etmek, üyeleri arasındaki ilişkileri iyileştirmek, adil ve uygun düzenlemelerle
tohumun serbest dolaşımını geliştirmek
yer alıyor. Üyelerinin, modern teknolojiyi
kullanarak yüksek kaliteli tohumun geliştirilmesine ve sürdürülebilir tarıma olan
Dr. Mete Kömeağaç
TÜRKTED ve ECOSA Yönetim Kurulu Başkanı
ECOSA’nın gerçekleştirdiği
çalışmalar arasında her yıl düzenlediği
kongreler ve fuarlar da yer alıyor.
farkındalığını arttırmak için çalışmalar
yürüten ECOSA, ülkesel tohumcular birliklerinin oluşturulması için de üyelerini
teşvik ediyor. ECO ülkelerindeki tohumcuların eğitim ve öğrenimini teşvik etmesinin yanı sıra arabulma, uzlaştırma ve
hakem kararı gibi yollarla uyuşmazlıkların
çözümünü sağlamaya çalışıyor.
ECOSA’nın gerçekleştirdiği çalışmalar
arasında her yıl düzenlediği kongreler ve
fuarlar da yer alıyor. En sonuncusu 10 –
12 Ocak tarihleri arasında İstanbul’da
gerçekleştirilen Bölgesel Tohum Ticareti
Konferansları’na, üye ülkeler dışında
Avrupa’dan ve diğer yabancı ülkelerden
de temsilciler katılıyor. Tohumculuk sektöründe faaliyet gösteren yerli ve yabancı
firma yetkililerinin de katıldığı konferanslarda, tohumculuk mevzuatlarının şeffaflığı, tohum ticaretinin sürekliliği, tohum
sektöründeki ithalat ve ihracatın arttırılma yolları gibi konular ele alınıyor.
ECOSA’ya üye ülkeler arasında 2012 yılında hayata geçirilen işbirliği projesiyle,
bir ülkede tescillenen yeni ürünün tüm
ülkelerde ticaretinin yapılabilmesine
olanak sağlanıyor. 400 milyon dolar değerinde olan proje ile hem tohumculuk
sektörünün hem de ülkelerin, ekonomik
açıdan gelişmesi hedefleniyor. Ayrıca projeyle birlikte üye ülkelerin de birbirlerine
entegre olmalarının sağlanması amaçlanıyor.
ECOSA Konferansı
İstanbul’da Yapıldı
6. Bölgesel Tohum Ticareti Konferansı ve
Tohumculuk Fuarı 10 – 12 Ocak 2014
tarihlerinde değerli iş adamlarının, devlet
kurumları temsilcilerinin, organizasyon
ve birlik temsilcilerinin, tohum sektörü
delegelerinin ve konuşmacılarının da hazır bulunduğu geniş bir katılımla İstanbul
Fuar Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Konferansa; ECOSA üyesi olan ülkelerden, Avrupa’dan ve diğer yabancı ülkelerden temsilciler ve delegeler katıldı.
ECOSA 6. Bölgesel Tohum Ticareti Konferansı, ECO Bölgesi için büyük fırsatlara
zemin hazırladı. Konferansın katılımcıları
arasında; ECOSA üyesi ülkelerin üst düzey temsilcileri, Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nın tohumculuk dairesi başkanlığı temsilcileri ile ilgili devlet kurumlarının başkanları ve üst düzey temsilcileri,
Türk ve yabancı tohumculuk birliklerinden temsilciler yer aldı. Konferansın kapanış konuşması ECOSA Yönetim Kurulu
Başkanı Dr. Mete Kömeağaç tarafından
yapıldı.
Şubat 2014
29
ÜYE HABERLERİ
Doğa Tohum Tohumluk Patates
Üretiminde İddialı
KWS Türk Bağımsız
Yapısını Sürdürüyor
TÜRKTED’e üye Doğa Tohumculuk ve Hayvancılık İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti Genel Müdürü
Kamil Aşkın, önümüzdeki yıl için yeterli tohum
stokunun bulunduğunu söyledi. Türkiye’de 400
bin ton sertifikalı tohum olduğunu tahmin ettiğini
kaydeden Aşkın “Türkiye 170 yıldır dışarıdan
patates ithal ediyor. Doğa Tohumculuk olarak bugün Türkiye’nin
tohum ithalini tamamen bitirmesek de büyük bir bölümünün ihtiyacını 2 yıl içerisinde karşılayacağımızı söyleyebilirim. İthal tohumlar
çiftçiye tonu 1200 ila 1500 Euro arasında satılıyor. Bunun asıl
fiyatı bu değildir. Yerli üretimle fiyatı 500- 600 Euro’lara kadar düşüreceğiz” dedi.
TÜRKTED üyesi KWS Türk Tarım, Türkiye’de 57, dünyada ise 157 yıldır faaliyet gösteren bağımsız bir tohum uzmanı şirket olarak varlığını sürdürüyor. 1856
yılında Almanya’nın Einbeck şehrinde kurulan KWS
Saat AG, kurulduğu yıldan bu yana şeker pancarı, mısır, kanola, sorgum, ayçiçeği, patates, tritikale, buğday ve arpa gibi tarla bitkilerinin tohumlarının ıslahı
olmak üzere, bu ürünlerin üretimi ve pazara sunumu konusunda
çalışmalar yürütüyor. 1950’lerin başından itibaren tüm dünyada
global bir tohum üreticisi olma yolunda büyük adımlar atan KWS
Türk Tarım, bugün 70 ülkede faaliyet gösteriyor.
May Tohum’dan Örnek Gösterilecek
Soya İşleme Tesisi
Özbuğday: Tohumculuğa Ömrünüzü
Adamanız Önemli
Tohum sektörü öncü firmalarından MAY Tohum
Adana’da bulunan Pamuk Tohum Delintasyon ve
İşleme Tesisi’ne yaptığı yeni yatırım ile Türkiye’deki en modern soya işleme ve depolama sistemlerini kurdu. Tesiste bulunan Bakanlık Akreditasyonlu
Kalite Kontrol Laboratuvarı’na yapılan ek yatırımla
da soya tohum testleme kapasitesini arttırdı. MAY Tohum Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yusuf Yormazoğlu, Türkiye’de soya
üretimin artacağına yönelik beklentilere bağlı olarak, soya tohum
işleme ve depolama kapasitesini de ilk etapta 4 bin 500 tona çıkaran yaklaşık 3,5 milyon TL’lik bir yatırımı Ekim 2013 ayı sonunda
tamamladıklarını belirtti.
Özbuğday Tohumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özbuğday, 50 yılı aşkın
bir süredir ziraatla uğraştıklarını ve 3
nesildir kendi arazilerinde tarla bitkileri ürettiklerini ifade etti. “Tohumculuğa paradan çok ömrünüzü adamanız önemlidir” diyen Özbuğday,
sektörde en büyük başarının sabır ve adanmışlıkla yakalanacağını
vurguladı. Tohumculuğa kendilerini adadıklarını dile getiren Ali Özbuğday, “Hedefimiz uluslararası rekabet edebilir yetkinlikte ürünler
geliştirmek olduğundan hayli uzun ve zahmetli bir kuluçka dönemi
geçirmemiz gerekiyordu” dedi.
Pioneer’den Adana’ya
6.5 Milyon Dolarlık Yatırım
Syngenta’dan Yeni Biyolojik
Fungisit: Regalia
Adana’ya 6.5 milyon dolarlık yatırım yapmaya
hazırlanan Dupont-Pioneer Ortadoğu Temsilcisi
Halide Aydınlık ve TÜRKTED üyesi Pioneer Tohumculuk Dağıtım ve Pazarlama Ltd. Şti. Genel
Müdürü Zekeriya Arı, Büyükşehir Belediyesi
Başkan Vekili Zihni Aldırmaz’ı ziyaret etti. Dupont-Pioneer Ortadoğu
Temsilcisi Halide Aydınlık, Adana’ya 6.5 milyon dolar tutarında bir
yatırım planladıklarını anlattı. Halide Aydınlık, “Karataş yolu üzerinde kurulu Pioneer Tohumculuk tüm Avrupa ve Ortadoğu’ya ihracat
yapıyor. Üretiminin yüzde 85’ini ihraç eden bir firmayız. Yeni yapacağımız yatırım ile mısır ve ayçiçeği tohumu ihracatında Adana,
ABD’den sonra dünyada ikinci sırayı alacak” dedi.
TÜRKTED üyesi Syngenta yeni biyolojik fungisit ürünü Regalia’nın
Türkiye lansmanı, bayi ve etkileyici
ağırlıklı 130 kişinin katılımı ile Kasım
2013’de Antalya Rixos Downtown otelinde gerçekleşti. Organizasyon, kurumsal Syngenta firma sunumu ve sonrasında Regalia
teknik sunumu ile devam etti. İnteraktif katılımlar ile Regalia ürünü
hakkında tüm bilgiler paylaşıldı. Avrupa Ürün Müdürü Federico
Gonzales, dünyada oluşan yeni trende paralel olarak Syngenta’nın
biyolojik preparatlara ve yararlı böceklere önümüzdeki dönemlerde
daha fazla yatırım yapılacağı mesajını verdiği sunumunda bunu
örneklerle de paylaştı.
Tat Tohumculuk Japon Kagome’ye Satıldı
TAT Gıda Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulunun 9 Aralık 2013 tarihli toplantısında alınan karar çerçevesinde, bu
şirketin iştiraki olan, TÜRKTED üyesi TAT Tohumculuk A.Ş.’nin 390 bin TL nominal değerli payı 15 milyon
TL bedel karşılığında Japonya’da yerleşik Kagome Co. Ltd. unvanlı şirkete satıldı. İşlem sonrasında şirketin ve Koç Topluluğu’nun Tat Tohumculuk A.Ş.’de herhangi bir hissesi kalmadı. Üyemizin yeni unvanı ise “United Genetics Turkey Tohum
Fide A.Ş.” olarak değiştirildi.
30
Şubat2014
TÜRKTED ÜYE FİRMALAR
WEB ADRESİ
FİRMA ADI
FİRMA ADI
WEB ADRESİ
AGROMAR MARMARA TAR. ÜRN. SAN. VE TİC. A.Ş.
www.agromar.com.tr
İLCİ İNŞAAT SANAYİİ VE TİCARET A.Ş.
www.ilci.com.tr
AGROVA TARIMSAL ÜRETİM VE PAZ. SANAYİ LTD. ŞTİ.
www.agrovatohum.com
İSTANBUL TARIM SAN. VE TİCARET A.Ş.
www.istanbultarim.com.tr
ALANYA TOHUMCULUK LTD. ŞTİ.
www.alanyatohum.com
İSTANBUL TOHUM TARIM SAN VE TİC. LTD. ŞTİ.
www.istanbultohumculuk.com.tr
ALTIN TOHUMCULUK TİC. VE SAN. A.Ş.
www.altintohumculuk.com.tr
KWS TÜRK TARIM TİCARET A.Ş.
www.kwsturk.com.tr
AKDENİZ TOHUM SANAYİ TİCARET LTD. ŞTİ.
www.akdeniztohum.com
MAY AGRO TOHUMCULUK A.Ş.
www.may.com.tr
AG TOHUM SANAYİ VE TİC. LTD. ŞTİ.
www.agtohum.com
MONSANTO GIDA VE TARIM TİCARET LTD. ŞTİ.
www.monsanto.com
ANADOLU EFES BİRACILIK VE MALT SAN. A.Ş.
www.anadolugroup.com
MULTİ TARIM TİC. LTD. ŞTİ.
www.multitarim.com.tr
ANADOLU ETAP TARIM VE GIDA ÜRÜNLERİ SAN. VE TİC. A.Ş
www.anadoluetap.com
NUNHEMS TOHUMCULUK A.Ş.
www.nunhems.com
ANADOLU TOHUM ÜRETİM VE PAZ. A.Ş.
www.anadolutohum.com
PROGEN TOHUM A.Ş.
www.progenseed.com
ANKA TOHUMCULUK TAR. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
www.ankatohumculuk.com
PIONEER TOHUMCULUK DAĞITIM VE PAZARLAMA LTD. ŞTİ.
www.pioneer.com/turkey
AR TARIM TOHUMCULUK SAN. VE TİC. A.Ş.
www.artarim.com
POLEN TOHUMCULUK VE TAR. ÜRN. SAN. VE TİC
www.polenseed.com
ATA TOHUMCULUK İŞLET. SAN. VE TİC. A.Ş.
www.atatohum.com.tr
POLTAR TARIM ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET LTD.
www.poltar.com.tr
AYER TARIM SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
www.ayer.com.tr
RIJKZWAAN TARIM TİCARET LTD. ŞTİ.
www.rijkzwaan.nl
BAYER TÜRK KİMYA SANAYİ LTD. ŞTİ.
www.bayer.com.tr
RİTO TOHUMCULUK A.Ş.
www.rito.com.tr
BETA ZİRAAT VE TİCARET A.Ş.
www.betaziraat.com.tr
SETO SEBZE TOHUMLARI ÜRETİM VE TİC. A.Ş.
www.seto.com.tr
BİAR TOHUMCULUK BİTKİSEL ARŞ.ÜRET.VE PAZ.LTD.ŞTİ.
-
S.S.TARİŞ PAMUK SATIŞ KOOP. BİRLİĞİ AR-GE
www.taris.com.tr
BİRCAN TARIM TUR.TİC.İTH.İHR VE SAN. LTD. ŞTİ
www.bircantarim.com.tr
SMYRNA TOH.FİDE FİDAN ZİRAİ DAN.İT.İH.SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ.
www.smyrnatohumculuk.com
BURSA TOHUMCULUK ZİRAAT VE TİC. A.Ş.
www.bursaseed.com
SYNGENTA TARIM SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
www.syngenta.com
BOLPAT BOLU PATATES SAN.VE TİC. A.Ş.
-
TAREKS TRM. ÜRN. ARÇ. GRÇ. İT.İ. VE TİC. A.Ş.
www.tareks.com.tr
ÇAĞDAŞ TOHUMCULUK TAR.SAN VE TİC. LTD. ŞTİ.
www.cagdastohum.com.tr
TARIM İŞLETMELERİ GEN. MÜD. (TİGEM)
www.tigem.gov.tr
DAKO TOHUMCULUK TİC.VE SAN. A.Ş.
www.dakotohumculuk.com
TASACO TARIM SAN. VE TİC. A.Ş.
www.tasaco.com
DOĞA TOH.HAYV.PAZ. İTH. İHR. SAN. TİC. LTD. ŞTİ.
www.dogaseed.com
UNITED GENETICS TURKEY TOHUM FİDE A.Ş.
www.unitedgenetics.com
FİTO TOHUMCULUK TİC. LTD. ŞTİ.
www.fito.com.tr
TOROS TARIM SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
www.toros.com.tr
FRİTOLAY GIDA SAN. VE TİC. A.Ş.
www.fritolay.com.tr
ULUSOY TOHUMCULUK ZİR. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
www.ulusoyseed.com.tr
GENTA GENEL TARIM ÜRÜNLERİ PAZ. A.Ş.
www.gentatarim.com
VERİM ZİRAAT LTD. ŞTİ.
www.verimziraat.com
GOLDEN WEST TOH. VE TİC. LTD. ŞTİ
www.goldenwest.com.tr
YALTIR TARIM ÜRÜNLERİ SAN. VE TİC. A.Ş.
www.yaltir.com.tr
HAZERA TOHUMCULUK VE TİCARET A.Ş.
www.hazera.com
YÜKSEL TOHUMCULUK TARIM SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
www.yukseltohum.com
HM CLAUSE TOHUMCULUK TARIM SAN. VE TİC. A.Ş.
www.hmclause.com.tr
Şubat 2014
31