öğretmenlik hâlleri Türkiye’de Öğretmen Olmak Üzerine Nitel Bir Araştırma Editörler Mustafa Sever Ahmet Aypay Editörler: Yrd. Doç. Dr. Mustafa SEVER Prof. Dr. Ahmet AYPAY ÖĞRETMENLİK HÂLLERİ ISBN 978-605-364-726-3 Kitap içeriğinin tüm sorumluluğu yazarına aittir. © 2014, Pegem Akademi Bu kitabın basım, yayın ve satış hakları Pegem Akademi Yay. Eğt. Dan. Hizm. Tic. Ltd. Şti.ne aittir. Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri, kapak tasarımı; mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik, kayıt ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz. Bu kitap T.C. Kültür Bakanlığı bandrolü ile satılmaktadır. Okuyucularımızın bandrolü olmayan kitaplar hakkında yayınevimize bilgi vermesini ve bandrolsüz yayınları satın almamasını diliyoruz. 1. Baskı: Mart 2014, Ankara Yayın-Proje Yönetmeni: Ayşegül Eroğlu Dizgi-Grafik Tasarım: Gülnur Öcalan Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Tarcan Matbaacılık Yayın Sanayi Zübeyde Hanım Mahallesi Samyeli Sokak No: 15 İSKİTLER/ANKARA (0312-384 34 35) Yayıncı Sertifika No: 14749 Matbaa Sertifika No: 25744 İletişim Karanfil 2 Sokak No: 45 Kızılay / ANKARA Yayınevi 0312 430 67 50 - 430 67 51 Yayınevi Belgeç: 0312 435 44 60 Dağıtım: 0312 434 54 24 - 434 54 08 Dağıtım Belgeç: 0312 431 37 38 Hazırlık Kursları: 0312 419 05 60 İnternet: www.pegem.net E-ileti: pegem@pegem.net ÖN SÖZ Bu kitapta öğretmen olmanın ne anlama geldiği sorusunun peşine düştük. Öğretmenlerin gözünden öğretmen olmayı dinledik... Katılımcılarımızın, öğretmen olma deneyimlerini ve bunu anlamlandırma biçimlerini araştırmamızın odağına yerleştirdik. Milli Eğitim Bakanlığı 2012-2013 eğitim istatistiklerine göre, Türkiye’de 392 bin 258'i erkek, 440 bin 468'i kadın olmak üzere toplam 832 bin 726 öğretmen, 538 bin 442 derslikte görev yapıyor. Bunlardan yaklaşık 70 bini yöneticilik yapan öğretmenler. Ayrıca, Türkiye genelinde yaklaşık 50 bin civarında ücretli öğretmen olduğu tahmin ediliyor. Bu rakamlara göre, neredeyse her üç kamu görevlisinden biri öğretmen olarak çalışıyor. Öğretmenlerin kamuda yüksek sayıda temsilleri ve eğitim sisteminin temel taşları olarak görülmesi, hem sivil toplum hem de kamu kurum ve kuruluşlarınca hazırlanmış çok sayıda raporda onları merkezi bir konuma yerleştiriyor. Bunlar genellikle, öğretmenlik eğitimi ve mesleki sorunları odağına alan raporlar olarak karşımıza çıkıyor. Meslek olarak öğretmenliğe gösterilen bu ilginin temelinde, eğitimle ilgili sorunlara, kaynağı ne olursa olsun, sonunda genellikle öğretmenler aracılığıyla bir çözüm aranması yatıyor. Yine de öğretmenlerin kişisel yaşantılarıyla öğretmenlik mesleğinin nasıl bir etkileşimde olduğunu ele alan çalışmaların sayısı oldukça sınırlı kalıyor. Öğretmen olmayı anlamak, ülkemizin en küçük yerleşim birimlerinden büyükşehirlerine, toplumun her tabakasına sızan ve oralardaki çoklu gerçekliklerin parçası haline gelen yaşantılara odaklanmayı ve çok boyutlu çözümlemeler yapmayı gerektiriyor. Benzer biçimde öğretmen olmak birçok varlık alanının bir bileşkesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu varlık alanları, çeşitli biçimlerde; cinsiyet, sosyal sınıf, etnisite gibi bir dizi değişken tarafından dikey olarak kesiliyor. Bu durum, öğretmenliğin karmaşık ve ilişkisel bir deneyim olarak ele alınmasını zorunlu kılıyor. Bu kitap, hem toplumsal hem bireysel hem de mesleki varlık alanlarına ait on üç alt başlıktan oluşuyor. Bu başlıklar yukarıda da ifade edildiği gibi sadece merkeze aldığı alanlara hapsolmamış, araştırma öznelerinin ilişkiler kurduğu diğer pek çok alanın da bu merkezlerle kurduğu ilişki, etki ve çakışmalar ölçüsünde anlamlandırılmaya çalışılmıştır. Araştırma sürecinde, 105’i erkek, 104’ü kadın olmak üzere toplam 209 öğretmenle Türkiye’nin 30 değişik ilinde görüşmeler yapılmıştır. Prof. Dr. Ahmet AYPAY’ın kurgulanmasına öncülük ettiği ve Yrd. Doç. Dr. Mustafa SEVER’in Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde doktora düzeyinde yürüttüğü “Nitel Araştırma Yöntemleri” dersinde gerçekleştirilen araştırmanın bir çıktısı olan bu kitap, aynı zamanda pedagojik bir denemenin sonuçları olarak da görülebilir. Bu anlamda öğrencilerin proje sürecinde kazanacakları deneyimler, projenin planlanması esnasında diğer bir odak olarak belirlenmiştir. Araştırmanın her aşamasına öğrencilerin aktif biçimde katılımının desteklenmesi, bir taraftan öğrencilerin bu tip bir projenin kurgulanmasında deneyim sahibi olmalarını, diğer taraftan da nitel araştırma yöntemlerinin öğretiminde kuram ve uygulamanın bir araya getirilmesini amaçlamıştır. Araştırma konusunun belirlenmesinin ardından, kuram ve uygulama –sınıf ve saha- birlikte yürütülmüş, öğrencilerin alandaki deneyimlerini sınıfta paylaşmaları sağlanmıştır. Böylelikle, öğrencilerin yaptıkları araştırmaya dair dönüşümlü (reflexive) bir pratik ve dil geliştirmesi hedeflenmiştir. Öğrencilerin, araştırma sürecinin her anında “bakışı” yalnızca araştırma öznelerine değil, aynı zamanda kendilerine de çevirmesi, bilgi ve verinin “kişilerarası” üretildiğine birinci elden tanıklık etmelerine olanak vermiştir. Araştırmada, nitel araştırma desenlerinden fenomenolojik yaklaşım benimsenmiştir. Olaylar toplumsal aktörlerin doğrudan doğruya deneyimlediği şekliyle incelenmiş, her bir görünüme ait deneyim üzerinden, farklı eksenlerde ortaya çıkan anlam örüntüleri oluşturulmaya çalışılmıştır. Genellenebilen sayısal bir gerçeklik ortaya koymak yerine, deneyimlerden çıkan anlamların görüşmeciler tarafından nasıl yapılandırıldığına odaklanan bir bakış açısı benimsenmiştir. Fenomenolojik yaklaşımda gündelik hayatın incelenmesi, kurumsal uygulamaların nasıl sürdürüldüğü ve yeniden üretildiğiyle ilgili çözümlemenin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu nedenle araştırma kapsamında ulaşılan veriler, sadece öğretmenliğin bireysel düzlemdeki inşası ile değil öğretmenlikle ilgili pek çok toplumsal süreç ve kurumla ilşkilendirilmiştir. Görüşülen öğretmenlerin hem gündelik hayat hem de mesleki deneyimlerinden çıkardıkları anlamları sorgulayabileceğimiz görüşme sorularını hazırlamak, belki de bizim için en zorlu aşama olmuştu. Her bölüm görüşmeleri için ortak ve görüşülen öğretmen grubunun özelliklerine göre özelleştirilmiş sorular hazırladık. Her bölüm yazarı, bölümün gerektirdiği öğretmen profili ile görüşme yapmış ve görüşme kayıtlarını, benimsenen fenomenolojik yaklaşım anlayışına uygun olarak analiz etmiştir. Ortaya çıkan metinlerin birbirinin klonları olmaması amacıyla, herkesin kendi özgün metnini kurgulamasına olanak verilmiştir. Metinlerde göreceğiniz, özellikle biçimsel ve yorumsal farklılıklar bu yaklaşımın bir sonucudur. Diğer taraftan, bitmiş metinler grubun tüm üyelerine dağıtılmış, eleştiri ve öneriler aracılığıyla çoğu zaman yeniden kurgulanmıştır. Başta bize zaman ayırarak deneyimlerini paylaşan katılımcı öğretmenlerimiz olmak üzere, insanüstü çabalarıyla araştırmanın ve kitabın tamamlanmasını mümkün kılan, aynı zamanda kendileri de birer öğretmen-eğitimci-araştırmacı olan öğrencilerimize, tüm imkanlarını bize açan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’sü personeli, değerli yöneticilerine ve emeği geçen diğer herkese teşekkürü borç biliyoruz. Bu kitap sadece öğretmen sözüdür. Öğretmen olmanın öğretmenin ağzından dinlenmesidir. Eğitimin en önemli aktörlerinin sözüne verilen bir değerdir... Eskişehir, 2014 Yrd. Doç. Dr. Mustafa SEVER- Prof. Dr. Ahmet AYPAY İÇİNDEKİLER Ön Söz ............................................................................................................................. iii İçindekiler.........................................................................................................................v TEK BAŞINA YAPARAK YAŞAYARAK ÖĞRETMENLİĞİ ÖĞRENME: “YAPILANDIRMACI STAJYERLİK” Burcu KILIÇ & Nüket ÖZBEY .................................................................................... 1 “PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR…”: DERSHANE ÖĞRETMENLERİNİN DENEYİMLERİ Munise SEÇKİN & Şahin DANİŞMAN & Tuğba BABACAN................................. 49 YETİŞKİNLERE ÖĞRETMEN OLMAK Eray EĞMİR & Gökhan KAYIR .................................................................................. 91 ELEŞTİREL ÖĞRETMEN OLMAK Hakkı KAHVECİ & Emel BAYRAK ÖZMUTLU .................................................... 125 ANA DİLİ FARKLI OLAN ÖĞRENCİLERE ÖĞRETMEN OLMAK Ufuk ULUÇINAR & Yusuf AY ................................................................................... 185 EMEKLİ ÖĞRETMEN OLMAK: ADIMIZ “ÖĞRETMEN” BİR KERE Abdullah SELVİTOPU & Erdem OKLAY ................................................................. 227 “KÖYDE ÖĞRETMENSENİZ, KÖYÜN HER ŞEYİSİNİZ!” Şükrü HANGÜL & Nurgün VAROL ......................................................................... 265 vi Müzik Kültürü ÖĞRETMEN DE VELİDİR Saadet Aylin BAYAR & Volkan BAYAR .................................................................... 327 VAROŞLARDA ÖĞRETMEN OLMAK Yasir ARMAĞAN & Ömer GÜL ............................................................................... 355 HENÜZ ATANAMADIK… ÖĞRETMENİZ AMA İsmail KAŞARCI & Mehmet Fatih KAYA & Filiz BİNİCİ ...................................... 419 GÖNÜLDEN ÖĞRETMENLİK Kazım YILMAZ & Nurdoğan TOMBAK ................................................................. 453 AİLEDEN ÖĞRETMEN OLMAK Orhan KAHYA & Gamze GİRAY ............................................................................. 483 SEN İDARECİSİN DEDİLER Kemal GİRGİN & Çağan YILDIRAN & Abdullah BALIKÇI ................................. 503 GÖRÜŞMECİ ÖYKÜLERİ ....................................................................................... 553 YAZAR ÖZ GEÇMİŞLERİ ........................................................................................ 599 ÖĞRETMENLİK HÂLLERİ TEK BAŞINA YAPARAK YAŞAYARAK ÖĞRETMENLİĞİ ÖĞRENME: “YAPILANDIRMACI STAJYERLİK” Burcu KILIÇ Nüket ÖZBEY Nesiller, kültürler ve bilgi birikimi gibi geçmişe ait tüm doneleri, arzu edilen bir gelecek için ileriye taşıyacak araç kuşkusuz eğitim sistemidir. Bu yükü omzunda taşıyan kurumlarda, etkinlikleri organize eden sürecin en aktif oyuncusu ise tüm dünyada öğretmenler olarak görülmektedir. Öyle ki Güney Kore’de “öğretmenin gölgesine bile basmayınız” şeklinde ifade edilen atasözü öğretmenlere karşı sergilenen kültürel saygının derin kökenlerini ifade etmektedir (Darling-Hammond, 2010). Bizim tarihimizde de bunun güzel örneklerini görmek mümkündür. M.S. IX. yüzyıldan kalma bir Uygur atasözü şöyle der: “Çocuğunu öğretmene ver, ondan alıp saraya ver.”(Akyüz, 2008). Bu nedenle öğretmen, her dönemde şartlar ne olursa olsun yani toplumdaki konumu, statüsü, istihdamı gibi tüm tartışma konularının üstünde, eğitimin kimyasal tepkimelerinde sonucu değiştirebilecek başlıca etken olmaya devam edecektir. Öğrenci ve öğretmen etkileşimi ile yeni ürünler ortaya çıkarabilmek de bu oluşumun, yegâne amacı olacaktır. Bu bağlamda öğretmen; taşıdığı önem ve değer ile, üzerine söylenecek sözlerin sonsuzluğu, niteliği için arayışların çokluğu ile eğitim tartışmalarında manşet haber olma özelliğini korumaktadır. Aynı zamanda orkestra şefi, hassas bir terazi, heykeltıraş, deniz feneri, pusula, gibi metaforlarla betimlenmiş sıfatların dışında öğretmenin kendi yolculuğunda üstlendiği bazı görevlerden bahsetmek mümkündür. Öğretmenlik mesleğine adım atmış genç öğretmen adayının büründüğü ilk rol stajyer öğretmen olma yükümlülüğü ile biçimlendirilmektedir. Emekli öğretmenlikle son bulacak meslek yaşantısının ilk basamağı olan aday (stajyer) öğretmenlik, ilk rolün verdiği 2 Öğretmenlik Hâlleri heyecanla iz bırakması beklenen bir süreçtir. Aslında fark, öğretmenler arası bir terminalde eve dönen bir otobüsteki yolcuyla, henüz ilk seyahatine çıkan otobüsteki yolcunun giriş kapısında karşılaşması kadar ayırt edicidir. Emekli öğretmenin çantasında getirdiği tüm birikimler, aday öğretmen için keşfedilecek güzellikleri içerir. Bu bağlamda sonları değiştirebilmek için başlangıçları değiştirecek faaliyetleri organize etmek büyük önem taşır. Yeni öğretmenin heyecanını yansıtan bu dönem aday (stajyer) öğretmen olarak tanımlanmaktadır. Kavramsal Çerçeve Bireyin mesleğini tanıması ve benimsemesi, mesleğine uyum sağlaması, uygulamaya dönük deneyimler kazanması, göreve başladığı zaman hizmet içinde verilen iş başındaki eğitim ile gerçekleştirilir. Bu süreç adaylık eğitimi olarak adlandırılır. Adaylık eğitiminde bireye mesleğini, kurumunu tanıması, uygulamaya yönelik deneyimler kazanması, örgütsel ve mesleki açıdan sosyalleşmesi için eğitimler verilir (Hamarat, 2002). Aday memurların yetişmesi süreci olan adaylık eğitimi eğitim sisteminde de uygulanır. Eğitim sistemine giren bir öğretmen “aday öğretmen” olarak kabul edilerek eğitime tabi tutulur (MEB, 1999). Türkiye’de aday öğretmenlerin yetiştirilmesinde MEB Aday Memurların Yetiştirilmesine İlişkin Yönetmeliğine bağlı olarak bir yetiştirme programı uygulanır. Bu programın temel eğitim, hazırlayıcı eğitim ve uygulama eğitimi olmak üzere üç aşaması vardır. Temel eğitim, bütün aday memurların, asli memur olabilmeleri için tabi tutuldukları, devlet memurlarının ortak vasıfları ile ilgili hususları kapsayan eğitimi, hazırlayıcı eğitim aday memurların atandığı kurum veya kuruluşu, sınıfı ve görevi ile ilgili olarak yapılan eğitimi, uygulamalı eğitim, aday memurlara kurum veya kuruluşlarındaki görevleri ile ilgili olarak yapılan uygulamalı eğitimi, vermek amaçlarıyla düzenlenir (MEB, 1999). İlgili yönetmelikte; adaylık eğitimlerinin birbirini takip eden bir sıra içinde ve öğretim seviyeleri dikkate alınarak düzenlenip yürütülmesi, asli memurluğa atanabilmeleri için adaylık eğitimlerinin her devresini başarı ile tamamlamış olmaları, temel ve hazırlayıcı eğitimlerinin merkezi eğitim yürütme kurulunca belirlenecek eğitim merkezlerinde, uygulamalı eğitimlerinin ise atandıkları okul ve kurumda yapılmasının esas olduğu belirtilmiştir (Madde 5). Bu süreçte çalışacakları çevre, okul veya sınıflara benzer ortamlarda uygulama derslerini sürdürmeleri, programların içeriği ve uygulanmasında standardın sağlaması, aday öğretmen ve öğretmen adaylarının mesleğe uyumunu kolaylaştıracaktır (Özyürek, 2008). Aday (stajyer) öğretmenlik hakkında yapılan çalışmalarda genellikle mesleğin ilk yılında karşılaşılan problemler ele alınmıştır (Veenman, 1984; Dağlı, 1991; Korkmaz, 1999; Korkmaz, Saban ve Akbaşlı, 2004; Boyraz, 2007; Zembat, Öğretmenlik Hâlleri 3 2007; Kavas ve Bugay, 2009; Yeşilyurt ve Karakuş, 2011). Bu çalışmada ise stajyer öğretmen olmanın anlamının araştırılması amaçlanmaktadır. Bu çerçevede hazırlanan sorular katılımcılara yöneltilmiş ve elde edilen bulgular yorumlanmıştır. Bulgular ve Yorum Öğretmen Olma Hikayesi Öğretmen olmak gibi bir niyetin olmamasına rağmen iş bulma, atanma düşüncesi öğretmenliği seçmeye sebeptir. Katılımcıların verdiği cevaplara göre çoğunun öğretmenlik mesleğini tercih etme sebebi olarak; hedefleri arasında öğretmen olmak yokken, iş bulma ve atanma düşüncesiyle öğretmenliği seçtiklerini vurguladıkları görülmektedir. Filiz: Öğretmen olma hikâyem tamamen atanma durumundan kaynaklandı açıkçası. Okulda liseye ilk başladığımda kesinlikle öğretmen olma gibi bir niyetim yoktu, sonrasında mecburiyetten öğretmenliği seçmek zorunda kaldım. Begüm: Maalesef Türkiye’de şöyle bir gerçeklik var. Öğretmenler aslında daha yüksekleri olamamış, daha yüksek yerleri tutturamamış insanların tercih ettikleri bi kurumdur. Benimki de biraz böyle ama daha yüksek değil, ben aslında daha düşük yerleri istiyordum ancak işte gelir korkusu, o bölümü bitirdikten, atanabilme ihtimalimin ya da görev alma ihtimalimin zorluğundan dolayı bu mesleği tercih etim. Ben uluslararası ilişkiler ya da gazetecilik bölümünü istiyodum. O bölümlere ilgim vardı ama sınıf öğretmenliğini tercih ettim. Meslek tercihleri ağırlıklı olarak ekonomik etkenlere dayanmakta ve dolayısıyla kişilerin meslek tercihleri, gerçek ilgilerinden farklılaşmaktadır (Behymer ve Cockriel, 1988; Kniveton, 2004). Görüşmecilerin öğretmenlik mesleğini istemedikleri halde, iş bulma kaygısıyla bu mesleğe yöneldikleri açıktır. Dışsal faktörlerden biri olan mezun olunan lise yüzünden öğretmen olmak. Görüşmelerden elde edilenler incelendiğinde isteyerek bu mesleği seçmemiş olan öğretmenlerde mezun oldukları lisenin de olumlu ve olumsuz etkilerini yansıttıkları anlaşılmaktadır. Bayram: Ben tamamen kat sayı mağduruyum. Yani severek isteyerek olmadı, başka seçeneğim olmadığı için öğretmen oldum. Ufuk: Öğretmen olma hikâyem, öğretmen lisesinden mezun olmamdan kaynaklanıyor. Daha çok o mezuniyet ısrarcı oldu. Benim bu aklımda yoktu, mezun olduğum güne kadar da yoktu. KPSS sürecinde de çok alternatifsizlikten çalışıyordum. 4 Öğretmenlik Hâlleri Öğretmenlik diğer mesleklerden farklı olarak duygusal boyutu ön planda olan bir meslektir. Dolayısıyla öğretmenlerin bu mesleği “neden seçtikleri” düşüncesinin gündeme getirilmesi bu durumla ilişkilidir. İsteksiz bu mesleğe gelen öğretmenlerin görüşü, meslekte bulunma sürecinde değişimlere uğramasına rağmen, meslek seçiminde uygulanan rehberliğin daha erken yaşlara çekilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Çocukluk hayalim öğretmenlikti. Görüşme yapılan aday öğretmenlerden bilinçli olarak öğretmenlik mesleğini seçmiş olanların çoğu, henüz çocukken öğretmen olma arzusuyla geleceklerini şekillendirmişlerdir. Zeynep: Daha sonralarında böyle ortaokula falan geldiğimde, kuzenlerinle hani böyle insanlar evcilik oynar ya, orda hatta böyle öğretmenler gününde falanda kuzenlerim çok bahseder, ben hep öğretmen olurmuşum, bunu çok uzun bir süreye kadar fark etmedim. Öğretmenliği kazandığımda onlar bana söylemişlerdi. Sen önceden de böyleydin, bize ders anlatmayı bişeyleri yaptırmayı, hiç farkında değilim. Aslında onları da sürekli işte çalışın, şöyle yapın böyle yapın diye sürekli tavsiyelerde bulunuyormuşum. Oyunlarda da şöyle bir özelliğim varmış, öğretmenliği kimseye vermezmişim. Demek ki, hani şöyle düşünüyorum. O zamanlardan beri ben bişeyleri öğretmeyi, bişeylerle ilgilenmeyi yapmayı ya da birilerine bişeyleri aktarmayı seviyomuşum. Bahar: Çocukluğumdan beri zaten çocukları çok seviyodum. O şekilde hani çocukluğumdan beri ne olmak istersin dediklerinde, özellikle anasınıfı öğretmeni olmak istiyodum. Bu şekilde o ilerledi. Bu ifadeler incelendiğinde, öğretmenlerin meslek seçimlerinin çocukluk döneminde kişinin kendisini tanımasıyla birlikte hayal kurmanın etkili olduğu görülmektedir. Öğretmenliğin sıradan bir meslek olmadığı, hemen her aşamasında kişinin istekle bu işi yapmasının yeni nesillerin oluşmasında kilit rol oynadığı görüşünden hareketle, bu durumun gözden kaçırılmaması önem taşımaktadır. Model öğretmenler kişilerin mesleki tercihlerini etkileyebilir. İsteyerek bu mesleği seçmiş öğretmenlerin meslek tercihi sebeplerinde “model alınan öğretmen etkeni” de dikkat çekmektedir. Zeliha: İlkokuldaki öğretmenim çok kaliteli bi insandı gerçekten çok iyi bi öğretmendi. Yani başlar başlamaz birinci sınıftan öğretmen olcam dedim ve fikrim hiç değişmedi. Eğitim öğretimim boyunca ben öğretmen olucam dedim ve düşünüyorum mesela başka bi mesleği de yapamazdım. Benim için en iyisi öğretmenlik. Bu ifadede öğretmenlerin bilinen ve bilinmeyen yanlarının dışında, bambaşka bir yönünün de var olduğu görülmektedir. Bireyleri mucizevi bir fırça darbesiyle müthiş tablolara dönüştürebilen öğretmenler, kişilerin hayatlarındaki en önemli tercihlerden biri olan meslek seçimine doğrudan etkide bulunmaktadır. Öğretmenlik Hâlleri 5 Katılımcıların ifadeleri doğrultusunda yorumlananlar dışında isteyerek öğretmenlik mesleği seçenlerde “öğretmen kökenli aileden gelme”, milliyetçilik duyguları”, “okul yılları” gibi etkenlerin; istemeyerek öğretmenlik mesleğini seçenlerde “eksik rehberlik”, “erişebilir puanlar”, “aile baskısı” gibi etkenlerin rol oynadığı görüşmelere yansıtılmıştır. Öğretmenliğin İlk Günü Öğretmenliğin ilk gününün olmazsa olmazı; heyecan ve korku faktörüdür. Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine başladıkları gün yaşadıkları deneyimlere göre belirlenen kodlar incelenmiştir. Katılımcıların verdiği cevaplara göre çoğunun öğretmenliklerinin ilk gününde heyecanlı oldukları görülmektedir. Bayram: Felaketti, o ilk derse girdiğim anda öğrenciler ayağa kalkınca bir garip olmuştum. Hani böyle elimi kolumu nereye koycağımı şaşırmıştım. Yani o çok heyecanlıydı. Önder: O sınıfa ilk girdiğimde öğrencilerin gözlerine bakmaktan utandım. Yani öğrencilerin gözlerine bakmaya utandım, elim ayağım titredi, sesim titredi. Sonra bana bi soru sorarlarsa nasıl cevap vereceğimi bilmiyodum. Gökçen: Gittim ilk müdür beyin odasına çıktım, birkaç ücretli öğretmen vardı. Müdür bey öğretmenimiz diye tanıttı beni kendilerine. Ardından öğretmenler odasına indim sonra yeni aldığım telefonumu ilk kez yere düşürdüm falan öyle heyecanlıydım. İlk dersler tabi tanışmayla vesaire ile geçiyor o yüzden çok fazla sıkıntılı değildi. Çocuklar bir de yeni öğretmen olduğum için yeni bir yüz tavrımı, tarzımı bilmedikleri için biraz tedirgindiler o yüzden pek ses çıkartmadılar. İlk günler biraz rahattı yani o açıdan. Ama heyecanlıydı ilk bir hafta, iki hafta heyecanım devam etti yani. İfadeler incelendiğinde mesleğe başlangıcın verdiği heyecanın, öğretmenlik mesleğinde öğretmenin sürekli göz önünde olması, girdiği sınıfa hakim olma mücadelesi, öğrencilerin kendisini model alacağı düşüncesiyle her hareketine dikkat etme durumu gibi sebeplerden ileri geldiği düşünülebilir. Katılımcılar heyecanın dışında yaşanan korkuyu da tecrübesizlikle ilişkilendirmişlerdir. Eren: İlk gün, özellikle ilk gün ne yapacağımı bilemez haldeydim. Çünkü bana kimse şunu yap bunu yap da demedi hani ilk başta. Belki bir müdürüm şöyle bir şey diyebilirdi. Hocam ilk günler senin görevinde ilk senen ilk gün ve şöyle bir yol izleyebilirsin. Bu böyle bir tavsiyede bulunabilirdi. Ama olmadı böyle bir şey. Kendi başıma yapa yapa, yanıla yanıla, kendi yanlışlarımı göre göre, biraz öğrendim diyim bu mesleği. Biraz ama henüz daha başındayım. Daha öğreneceğim çok şey var. Ama ilk günü öğrenciler açısından da böyle bir korkak bir tarafım vardı. 6 Öğretmenlik Hâlleri Yaşanan korkunun tecrübesizlikle paralel olduğunu gösteren ifade, öğretmenlikte tecrübenin önemli olduğu görüşünü yansıtıyor. Tecrübesiz öğretmenin özellikle atandığı kurumda karşılaştığı zor durumlar ilk gün yaşadığı korkuyu pekiştirebilir. Begüm: İlk gün benim için kelimenin tam anlamıyla korkunçtu. Evet, korkunçtu. Çünkü öğretmenliğin vermiş olduğu, yani öğretmenliğe ilk başlamanın vermiş olduğu bi tecrübesizlik var. Böyle bir korkunçluk var. Ama bu tecrübesizliği insanlar nasıl aşar? Bir ortama girersiniz, sizden önce o göreve başlamış olan, deneyim sahibi olan insanlardan görüş alırsınız. Onlar sizi rahatlatır. Ben öğretmenliğe başladığım okulda ben tek kadrolu öğretmen, hatta tek öğretmendim. Evet tek öğretmenim, birleştirilmiş sınıf okutuyorum, aynı zamanda müdür yetkili öğretmenim. Yani öğretmeliğin vermiş olduğu tecrübesizliği ben daha atmadan üzerimden, sırtıma o kadar çok yük bindi ki ben bunlarla boğuşmak zorunda kaldım ve napacağımı bilemedim. Bilmediğim bir kurum öğretmenlik, bilmediğim bir meslek. Sadece şeyi hatırlıyorum, sınıfa ilk girdiğimde gözlerim doldu, ağlamıycam, ağlamıycam, ağlamıycam, çocukların önünde ağlamıycam dedim içimden. Çünkü napcağımı bilemiyodum ve bu benim için korkunçtu. İfade incelendiğinde Çakmakçı’nın (2012) “En tecrübesiz öğretmenleri Doğu’ya gönderiyoruz, haksızlık” başlıklı haberindeki Milli Eğitim Eski Bakanı Dinçer’in “En zor yere en tecrübesiz öğretmeni gönderiyoruz” diyerek bu konudaki rahatsızlığını dile getirdiği akıllara geliyor. Yeni atanan öğretmenin eğitim fakültesinden mezun olduktan sonra hiçbir tecrübe yaşamadan birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar aynı öğrencilerin bulunduğu birleştirilmiş sınıfta öğretmen olması, yaşadığı korkuyu kuşkusuz daha fazla arttırmıştır. Önceki deneyimler, yapılan provalar ilk gün heyecanını azaltır. Yaşanan ilk gün heyecanının daha önce başka bir kurumda çalışmış olmakla azaldığını gösteren ifadeler bulunmaktadır. Kağan: Öğrencilerin sevindiğini gördüm, sanki genç hoca onlar için iyiymiş gibi fazla tanışma yapmak istemedim. Çünkü isimlerle sıkıntı yaşarım. Ama dediğim gibi dershanede de çalıştığım için stres heyecan yaşamadım. Ayrıca ilk günü yaşamadan yapılan provalar da heyecanı azaltıcı faktörler olarak nitelendirilmiştir. Zeynep: Mesela ilk daha girmeden arkadaşlara sormuştum. Ya napıcam, ben ne anlatıcam, neden bahsediyim diye, benden iki yıl önce atanan bi arkadaş vardı. “Ne yaptın? Ne ettin, ben bimiyorum ne yapabilirim” falan diyodum, böyle tamamen heycanlandım. Ya işte rahat ol, doğaçlamaya bırak işte her şey gidişatına bırak olduğu gibi gitsin. Ben böyle sürekli evde prova yapıyodum. Öğretmenlik Hâlleri 7 İşte şunu derim şunu yaparım. Eşime diyorum ki sen öğrenci ol ben bişeyler söyliyeyim, sen cevap ver falan. Abimle prova yapıyoduk. O hatta bazen hani böyle bak seni zorlayacak tipte öğrenciler de çıkacak diyip böyle ters cevaplar veriyodu, kızıyodum şeyin altında kalıyodum, ama sonra baktım ki gerçekten doğaçlamaymış. Öğretmenlerin anlattıklarına göre; ilk gün aslında bir anlamda hissedilen duygular ve yaşananlar açısından ilkokul birinci sınıftaki ilk güne benzetilebilir. Sürekli yeni bilgiler öğrenmek, ortama adapte olmak, arkadaşlar edinmek ve kendi çalışma arkadaş çevresini kurmak, insanları tanımaya ve anlamaya çalışmak, kendini kanıtlamak, yeni kuralları, prosedür ve sistemleri öğrenmek gibi zorunlulukların baskısını duyar, öğretmen. Eğer öğretmenlik mesleği gerçekten de kişi için anlam ifade ediyor ve önem taşıyorsa, bu tarz duyguları hissetmek normal olarak düşünülebilir. Öğretmenliğin ilk günü atanma zaferini kutlama zamanın da ilk günüdür. Katılımcıların verdiği cevaplarda korku ve endişenin yanı sıra atanmış olmanın verdiği mutluluk da bulunmaktadır. KPSS gibi zorlu bir sınavdan başarıyla çıkan öğretmenin ilk gün izlenimlerinde bu başarının zaferini kutladığı anlaşılır. Zeynep: Ya şöyle bişey, şimdi ben üçüncü girişimde hazırlandığım, girebildiğim için atanabildiğimden dolayı, o gün aslında benim için hem zaferin sevinci vardı. Bide bişeylere ilk başlamanın yeni başlamanın sevinci aslında biçok duyguyu, biçok harmanı, biçok mutluluğu ben o gün aynı anda yaşadım. Bi size, girdiğinizde bir sürü bakan gözler, bi de bişeyleri uğraşıyorsunuz, yapıyosunuz, ediyosunuz, onun sonucunda aldığınız bir mutluluk. Ya aslında şöyle diyim ben, hani ilkler anlatılmaz yaşanır diye bir laf vardır ya böyle klişeleşmiş. Bilindiği üzere; her yıl on binlerce kişinin eğitim fakültesinden mezun olduktan sonra girdikleri sınav sonucuna göre öğretmenlerin ataması yapılır. Branşlara göre farklılaşmakla birlikte sınava giren öğretmenlerden az sayıda kişinin atanması, atanan öğretmenlerde ister istemez gurur, zafer duygularının oluşumuna sebep olur. Öğretmenlik hayatlarının ilk gününde de bu duyguların yansımaları gözlenebilir. Öğretmenliğin ilk günü deneyiminde etkili olan faktörlerden biri okul müdürü. Öğretmenlerin yaşadığı ilk gün deneyimlerini okuldaki diğer çalışanların davranışları da şekillendirir. Okul müdürü tarafından olumsuz karşılanmanın öğretmende bıraktığı izi anlatan bir katılımcının ifadesi oldukça çarpıcıdır. Önder: Pazartesi günü okula gittim. Baktım müdür odası yazıyo. İlk defa girdiğim bi yer yani. Müdür odası yazınca içeriye girdim tabi. Hocam merhaba dedim ben yeni Edebiyat öğretmeninizim, okulunuza atandım dedim, tanışma babında. Kendisi de bana “Git öğretmenler odası orda” dedi. Tabii ben de
© Copyright 2024 Paperzz