Türk Psikiyatri Dergisi 2014;25( ): İlk Psikoz Atağı: Belirtiler, Tedavi Başlangıcı ve Klinik Yanıt İlişkisi BASKIDA • Dr. Eren YILDIZHAN1, Dr. Ahmet TÜRKCAN2, Dr. Sibel İNAN3, Zehra ERENKUŞ4, Dr. Özhan YALÇIN5, Dr. Ayten ERDOĞAN6 ÖZET Amaç: Yatarak tedavi gören 15-20 yaş arası (ortalama 17,34 ± 1,69) hastalarda tedavisiz psikotik dönem (TPD) ve tedavisiz hastalık dönemlerinin (THD) klinik psikopatoloji ve tedavi yanıtı ile ilişkisinin değerlendirmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Psikotik özellikli duygudurum bozuklukları duygudurumsal psikoz olarak (18 hasta, yaş ortalaması: 17,28 ± 1,75); şizofreni, şizofreniform bozukluk ve başka türlü adlandırılamayan psikotik bozukluklar duygudurumsal olmayan psikoz olarak (25 hasta, yaş ortalaması: 17,38 ± 1,68) gruplanmıştır. Pozitif ve Negatif Sendrom Ölçeği (Positive and Negative Sydrome Scale–PANSS), Klinik Global İzlenim Ölçeği-KGİ (Clinical Global Impressions -CGI), kullanılarak 43 hasta ile (11 kadın, 32 erkek) görüşülerek akut tedavi yanıtı değerlendirilmiştir. Bulgular: Ortalama TPD 6,5 ± 12,4 hafta, ortalama THD ise 37,8 ± 49,8 hafta olarak saptanmıştır. Duygudurumsal psikozu olan hastalar için ortalama TPD 1,9 ± 1,2 hafta, ortalama THD 24,6 ± 37,1 hafta olarak, duygudurumsal olmayan psikozu olan hastalar için ortalama TPD 9,8 ± 15,5 hafta, ortalama THD 47,3 ± 55,9 hafta olarak hesaplanmıştır. Duygudurumsal psikoz grubunda ve erken tedaviye başlanan hastalarda tedaviye yanıtın daha iyi olduğu saptanmıştır. Kısa THD ve TPD taburculukta PANSS’da daha düşük negatif belirti şiddeti ile ilişkili bulunmuştur. Sonuç: Kısa TPD ve THD’nin, daha iyi tedavi yanıtı ile ilişkili olması, erken tedaviye başlamanın hastalık seyri açısından önemini göstermektedir. Anahtar Sözcükler: Psikotik Bozukluklar, Başlangıç Yaşı, Prodromal Belirtiler, Psikofarmakoloji, Ergen Psikiyatrisi SUMMARY First Episode Psychosis: Relationship of Symptoms, Initial Treatment and Clinical Response Objective: It was aimed to explore the relationship of clinical psychopathology and treatment response with “duration of untreated psychosis” (DUP) and “duration of untreated illness”(DUI) in 15-20 years old (mean age: 17,34 ± 1.69) inpatients in Turkey. Method: Mood disorders with psyhotic features were grouped as affective psychoses (18 patients, mean age: 17,28 ± 1,75); schizophrenia, schiozophreniform disorder and other psychotic disorders were grouped as non-affective psychoses (25 patients, mean age: 17,38 ± 1,68). 43 patiens (11 females, 32 males) were evaluated for acute treatment response with Positive and Negative Sydrome Scale–PANSS and Clinical Global Impressions Scale–CGI. Results: Mean DUP was determined as 6,5 ± 12,4 weeks, mean DUI was determined as 37,8 ± 49,8 weeks. For the affective psychosis (AP) group; mean DUP was 1,9 ± 1,2 weeks, mean DUI was 24,6 ± 37,1 weeks, for the non-affective psychosis (NAP) group; mean DUP was 9,8 ± 15,5 weeks, mean DUI was 47,3 ± 55,9 weeks. Treatment response was better for the non-affective psychosis group and for the patients who had earlier access to treatment. Shorter DUP and DUI was related with better PANSS negative symptom severity at the time of the discharge. Conclusion: Better treatment response related with shorter DUP and DUI reveals the significance of early treatment for the disease prognosis. Key Words: Psychotic disorders, Age of Onset, Prodromal Symptoms, Psychopharmacology, Adolescent Psychiatry Geliş Tarihi: 27.11.2013 - Kabul Tarihi: 09.08.2014 1 Uzm., Psikiyatri Bl., Trabzon Ataköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, Trabzon. 2Uzm., Adli Psikiyatri, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul. 3Uzm., Psikiyatri Bl., Gaziantep Şehit Kamil Devlet Hastanesi, Gaziantep. 4Biyoistatistik Danışmanı. Bahçeşehir Üniv. İstatistik, 5Uzm., 6Prof., Çocuk Psikiyatrisi, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul. Dr. Eren Yıldızhan, e-posta: erenyildizhan@hotmail.com 1 GİRİŞ Erken tanı ve tedavi, psikotik bozukluklarda hastalık seyrine önemli etkisi olabileceğinden umut vaat eden bir alandır. Psikotik bozukluğun öncü belirtilerinin görüldüğü, kesin olarak tanıdan emin olunamamasına karşın, hastalığın olabileceği ile ilgili şüphelerin oluşmaya başladığı dönem prodromal dönem olarak tanımlanır. Prodromal dönem, erken tanı ve psikotik bozukluğun erken tedavisine imkân sağlayabilmesi, yinelemelerin erken belirlenmesi ile ilgili ipuçları sunması ve yüksek riskli bireylerin belirlenmesinin sağlanması açısından önemlidir. İlk psikotik belirtilerin başlamasından, uygun antipsikotik ilaç tedavisinin başlanmasına kadar geçen süreyi tanımlayan “tedavisiz psikotik dönemin (TPD)” hastalığın klinik seyrini ve tedavi yanıtını etkileyen bir etken olduğu düşünülmektedir (Wyatt 1995, Ho ve ark. 2000, Black ve ark. 2001, Moller 2001). “Tedavisiz hastalık dönemi (THD)” ise prodromal dönem ve TPD sürelerinin toplanması ile belirlenir. THD’nin hastalık seyri ve tedavi yanıtını diğer etkenlerden daha iyi yordayabileceği ileri sürülmektedir (Malla ve ark. 2006). Kronolojik yaş, ırksal farklılıklar, cinsiyet, medeni durum, sosyoekonomik durum, eğitim seviyesi, hastalığın başlangıç yaşı, hastalık öncesi işlevsellik, hastalığın başlangıç şekli, tanı, antipsikotik tedavinin devamlılığı ve ailede psikiyatrik hastalık öyküsü ve içgörü; TPD ile prognoz arasındaki ilişkiyi karıştırabilecek potansiyel etkenlerdir (Perkins ve ark. 2005, Baldessarini ve ark. 2013, Capdevielle ve ark. 2013). Günümüzde kullanılan tanı sistemlerinde, madde kullanımı ya da organik bir neden ile ilişkilendirilemeyen psikoz sendromlarının bir kısmı şizofreni ve benzeri psikotik bozuklukları içeren bir tanı grubu altında ele alınırken, bir kısmı da duygudurum bozukluklarının içerisinde psikotik özellikli depresyon, psikotik özellikli bipolar bozukluk ve psikotik özellikli başka türlü adlandırılamayan duygudurum bozuklukları olarak sınıflandırılmaktadır. Duygudurum bozukluğu tanısı altında sınıflanan ve duygudurumsal psikozlar (affective psychosis) olarak ele alınabilen grubun, diğer grupta yer alan duygudurumsal olmayan psikozlardan (non-affective psychosis) ayrımı, belirtiler esas alınarak yapılan fenomenolojik düzeyde bir ayrımdır fakat bu Kraepelinyen ayrım klinik seyirdeki farklılıkta da görülür (Van Os ve ark. 2003). Klinik seyri inceleyen çalışmalarda tekrarlanarak gösterildiği gibi tam remisyona ulaşma oranları, mani ve depresyon tanıları alan duygudurumsal psikoza sahip olan olgularda, duygudurumsal olmayan psikoza sahip olan olgulardan daha yüksektir ve bu iki grubun prodromal süreçlerinde de farklılıklar vardır (Ivleva ve ark. 2009). Duygudurumsal psikozlarda prodromun varlığı ile ilgili tartışmalar bulunmakla beraber, duygudurum değişkenliği, tepkisellik, yıkıcı davranışlar, fiziksel hareketlilik ile seyreden prodromal dönem özellikleri olduğu öne sürülmektedir (Ivleva ve 2 ark. 2009). Artmış enerji ve hedefe yönelik aktivitede artış psikotik maninin prodromunun belirgin özellikleri olarak ön plana çıkmakta, bu prodromal dönemin sonunda ise hafif dereceli psikotik bulgular görülmesi beklenmektedir. Depresif duygudurum, intihar düşünceleri, duygudurum dalgalanmaları, düşünme ve iletişim kurmada güçlükler, yorgunluk ve enerji kaybı, obsesyonlar ve kompulsiyonlar ile fiziksel ajitasyonun; şizofreniden çok mani prodromuna özgün belirtiler olduğu düşünülmektedir (Correll ve ark. 2007). Şizofreni ve duygudurumsal psikozların prodromlarında örtüşmeler mevcuttur; şüphecilik, varsanı içeren yaşantılar, endişe, uykusuzluk, akademik veya mesleki işlevsellikte düşüş gibi belirtiler hem duygudurumsal psikozun prodromunda, hem de şizofreni prodromunda görülebilmektedir (Ivleva ve ark. 2009). Şizofreninin prodromal belirtileri ve premorbid özellikleri olarak tanımlanan durumlar, psikoz ile sonuçlandığında, son tanı şizofreni dışındaki psikotik bozuklular da olabilir, bu yüzden bu belirtilerin şizofreniye özgül olduğu söylenememektedir. Yung ve arkadaşları (2003), 1 yıllık takip çalışmaları sonunda yüksek riskli olarak tanımlanan grubun %40.8’inde psikoz gelişiminin gözlendiğini göstermişler, hastaların tanılarının ise şizofreni, şizoafektif bozukluk, psikotik özellikli bipolar bozukluk ve psikotik özellikli major depresyon olduğundan yola çıkarak, prodromal belirtilerin psikoza geçiş için yordayıcı olduğunu fakat ne tip psikotik bozukluğun gelişeceği ile ilgili yordayıcı olmadığını belirtmişlerdir. İlk atak psikoz ile ilgili birçok çalışmanın şizofreni tanısı ile sınırlı kalmayıp, diğer psikotik bozuklukları da içerecek şekilde tasarlanması bu temellere dayanmaktadır. Hem duygudurumsal hem de duygudurumsal olmayan psikozların dahil olduğu çalışmalar incelendiğinde, ilk tedavi başvurusu sırasında psikotik bozukluğun klinik özellikleri ve TPD arasındaki ilişki üzerinde durulduğu görülmektedir. TPD’nin uzun olması ile ilk başvurudaki negatif belirtilerin şiddeti arasında ilişki tespit eden çalışmalar mevcuttur (Perkins ve ark. 2005). İlk başvurudaki genel psikopatoloji düzeyi, pozitif belirtiler ve işlevselliğin derecelendirmesi ise genelde TPD ile ilişkisiz bulunmuştur (McGorry ve ark. 1996, Verdoux ve ark. 1998, Perkins ve ark. 2005). TPD’nin kısa olmasının, antipsikotik tedaviye daha fazla yanıt ile ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar çoğunluktadır. Duygudurumsal psikotik bozukluğu olan hastaları da içeren çalışmalar dikkate alındığında, genel psikopatolojideki düzelme ve olumlu tedavi yanıtı ile TPD’nin kısa sürmesi arasında pozitif ilişki bulunmuştur (McGorry ve ark. 1996, Verdoux ve ark. 1998). Hem duygudurumsal hem de duygudurumsal olmayan psikozların dahil edildiği bazı çalışmalarda ise TPD ile tedavi yanıtı arasında ilişki saptanmamıştır (Norman ve ark. 2001). Türkiye’de ilk atak psikotik bozukluklarda TPD’nin klinik olarak etkisine dair yapılmış Üçok ve arkadaşlarının (2004, 2006, 2011) güncel araştırmaları bulunmasına karşın, ergen ve genç erişkin yatan hastalarda, şizofreni dışındaki duygudurumsal psikotik bozuklukları da incelemeye dâhil eden, ilk atak psikozun klinik gidişine dair nitelikli, ileriye yönelik çalışma bulunmamaktadır. Kronolojik yaş, tedavi yanıtını ve hastalık prognozunu etkileyen bir faktör olduğundan, ergenleri ele alan çalışmalar önemli veriler sunabilir (Bottlender ve ark. 2000, Craig ve ark. 2000, Drake ve ark 2000, Bottlender ve ark. 2003, Addington ve ark. 2004, Levine ve Rabinowitz 2010). Çalışmamızın belli başlı amaçları; ilk atak psikotik bozukluk kategorisine giren tanılara sahip yatarak tedavi gören hastalarda ilk prodrom belirtilerinin ve ilk psikotik belirtilerin değerlendirilmesi, tedavi edilmemiş psikoz süresi (TPD) ve tedavi edilmemiş hastalık süresinin(THD) belirlenmesi; TPD ve THD’nin klinik durum ve tedavi yanıtı ile ilişkisini değerlendirilmesidir. YÖNTEM Örneklem Araştırmada Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, ergen ve genç erişkin kliniğinde bir yıl içinde (01.03.201101.03.2012) ilk atak psikoz nedeni ile yatarak tedavi gören hastalar değerlendirilmiştir. Çalışmaya alınma ölçütleri; ilk psikotik atak içinde bulunmak, okur-yazar olmak, çalışma için yazılı onam vermiş olmak, 20 yaşından gün almamış olmak olarak tanımlanmıştır. İlk atak psikoz tanımı, en azından bir psikotik belirtisi bulunan, genel tıbbi duruma bağlı psikotik bozukluğu olmayan, psikotik atak başlangıcından beri remisyona hiç girmemiş hastaları kapsamaktadır (Loebel ve ark. 1992, Verdoux ve ark. 1998). Hastanın ilk atak olarak değerlendirilerek çalışmaya alınması için yeterli tedavi görmemiş olması gerekliliği aranmıştır. Yeterli tedavi, 6 mg/gün haloperidol veya eşdeğeri antipsikotik ilacın 6 hafta veya daha uzun süre kullanılması olarak kabul edilmiştir (Woods 2003). Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, Dördüncü Baskısına (DSMIV) (Amerikan Psikiyatri Birliği 1994) göre madde kötüye kullanımı ya da madde bağımlılığı ölçütlerini karşılayan ya da madde kullanımının yol açtığı psikotik bozukluk tanısına uyan hastalar ve psikiyatrik görüşmeyi engelleyecek düzeyde bilişsel kusuru bulunan hastalar çalışmaya alınmamıştır. Buna karşın nikotin kötüye kullanımı ve nikotin bağımlılığı dışlama ölçütü olarak tanımlanmamıştır. Bu araştırma Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi yerel etik kurulu tarafından onaylanmıştır. Hastalar çalışmaya alınmadan önce hasta ve ailesi çalışma hakkında bilgilendirilmiş, “bilgilendirilmiş onam formu” imzalanmıştır. Çalışma için onam vermeyen bir hasta ve servisten normal tedavi süresi bitiminden önce ailesinin isteği ile taburcu olan dört hasta bu çalışma grubuna dahil edilmemiştir. Gereçler Sosyodemografik Veri Formu: Hastalığın ilk hangi belirtilerle başladığı, bu belirtilerin ne kadar zamandır sürdüğü, hesaplanan THD ve TPD süreleri sosyodemografik veri formu içerisinde kaydedilmiştir. DSM-IV Eksen-I Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik Görüşme Formu: (The Structured Clinical Interview for DSM-IV Axis I Disorders – SCID I): DSM-IV’e göre uyarlanmış olan, DSM tanı ölçütlerine göre oluşturulmuş ileri derecede yapılandırılmış bir tanı ölçeğidir (First ve ark. 1999). Görüşmecinin değerlendirdiği bir ölçektir. Toplam yedi tanı grubunu kapsamaktadır. Türkçe uyarlama ve güvenilirlik çalışması yapılmıştır (Çorapçıoğlu ve ark. 1999). Çalışmamızda 18 yaşından büyük hastaların DSM-IV tanılarının belirlenmesinde kullanılmıştır. Pozitif ve Negatif Sendrom Ölçeği (Positive and Negative Sydrome Scale–PANSS): Görüşmecinin değerlendirdiği bir ölçektir. Şizofrenide görülen pozitif ve negatif psikopatoloji ile genel psikopatolojiyi ölçen likert tipi bir ölçektir. Pozitif belirtiler için 7 madde, negatif belirtiler için 7 madde ve genel belirtiler için 16 madde olmak üzere toplam 30 maddeden oluşmaktadır. Kay ve arkadaşları (1987) tarafından geliştirilmiş olup, Türkçe formun güvenilirlik ve geçerlik çalışması yapılmıştır (Kostakoğlu ve ark. 1999). Bu ölçek şizofreni için geliştirilmiş olmasına karşın, bazı ilk epizod psikoz çalışmalarında psikotik belirtili bipolar bozukluk ve psikotik belirtili major depresyon tanılı hastalara da uygulanmıştır (Verdoux ve ark. 1998, Perkins ve ark. 2005). Klinik Global İzlenim Ölçeği-KGİ (Clinical Global ImpressionsCGI): Psikiyatrik bozuklukların klinik seyrini değerlendirme amaçlı olarak Guy ve arkadaşları (1976) tarafından geliştirilmiştir. Her yaştaki hastalara uygulanabilen üç boyutlu bir ölçektir (Forkmann ve ark. 2011). İlk bölümü (Klinik Global İzlenim-Hastalık Şiddeti) ölçek doldurulduğu sıradaki hastalık şiddetine göre 1 ile 7 puan arasında değerlendirilir; 1=Normal, hasta değil, 2=Ruhsal hastalık sınırda, 3=Hafif derecede hasta, 4=Orta derecede hasta, 5=Belirgin derecede hasta, 6=Şiddetli derecede hasta, 7=En ağır derecede hasta. İkinci bölümü (Klinik Global İzlenim-Düzelme) hastanın çalışmanın başından itibaren ne kadar değiştiğini 1 ile 7 puan arasında değerlendirmeye yarar; 1=Çok fazla iyileşti, 2=Oldukça iyileşti, 3=Minimal iyileşme, 4=Değişiklik yok, 5=Minimal kötüleşme, 6=Oldukça kötüleşti, 7=Çok fazla kötüleşti. Çalışmamızda yatarak tedavi başlangıcındaki ilk görüşmede ölçeğin hastalık şiddeti bölümü, taburculukta ise ölçeğin düzelme bölümü uygulanmıştır. Duygudurumsal psikoz grubundaki hastalar ile diğer hastalar, ilk başvurudaki hastalık şiddeti ve taburculuktaki klinik düzelme miktarı açısından karşılaştırılmıştır. Ölçeğin üçüncü bölümü ise Klinik 3 Version-K-SADS-PL-T): Türkçe güvenilirlik ve geçerliği 2004 yılında yapılmış olan K-SADS-PL-T,18 yaşından küçük hastalar için uygulanabilecek tanısal değerlendirmeye yardımcı olma amaçlı kullanılan yüksek derecede yapılandırılmış bir görüşme çizelgesidir (Ambrosini ve ark. 2000, Gökler ve ark. 2004). Çalışmamızda 18 yaşından küçük hastaların DSM-IV tanılarının belirlenmesinde kullanılmıştır. TABLO 1. Hastaların DSM-IV-TR Tanı Dağılımları. Tanı dağılımları n (11 kadın. 32 erkek) % 9 (3 kadın. 6 erkek) 20.9 8 (2 kadın. 6 erkek) 18.6 1 (0 kadın. 1 erkek) 2.3 Duygudurumsal psikoz Bipolar boz. manik atak Psikotik major depresif boz. BTA duygudurum boz. Uygulama Duygudurumsal olmayan psikoz Şizofreniform boz. BTA psikotik boz. Şizofreni Kısa psikotik boz. 17 (6 kadın.11erkek) 39.5 5 (0 kadın. 5 erkek) 11.6 2 (0 kadın. 2 erkek) 4.7 1 (0 kadın. 1 erkek) 2.3 Hastalar ile yatışta ve taburculukta olmak üzere iki kez görüşme yapılmıştır. Görüşme ve ölçeklerin hepsi aynı kişi (yazarlardan Eren Yıldızhan) tarafından, hastaneye yatışta mümkün olan en kısa zamanda ve taburculuk kararı alındığında olmak üzere, yaklaşık birer saat süren iki oturumda uygulanmıştır. Hasta ve ailesiyle görüşme yapılarak ilk prodrom belirtilerinin ve ilk psikotik belirtilerin başlangıcı, Loebel ve arkadaşlarının (1992) tanımladığı şekilde saptanmıştır. Buna göre hastalar ve aileye davranış değişikliklerinin ilk olarak ne zaman fark edildiği sorulmuştur. İlk belirtilerin hangisi olduğunun belirlenmesinde, Perkins ve arkadaşlarının (2000, 2004) psikotik hastalığın başlangıcının kaydedilmesi amacı ile geliştirdikleri formda kullandıkları belirti listesi kullanılmıştır. Hangi belirtilerin kodlanacağına karar verilirken de bu formun tarafımızdan yapılan Türkçe çevirisi kullanılmıştır. İki belirtiden (BTA: başka türlü adlandırılamayan) (boz: bozukluk). Global İzlenim-Yan Etki bölümüdür, 4 puan üzerinden değerlendirilir, çalışmada kullanılmamıştır. Okul Çağı Çocukları İçin Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi-Şimdi ve Yaşam Boyu Şekli (Schedule for Affective Disorders and Schizophrenia for School Age Children-Present and Lifetime Version-Turkish TABLO 2. Kliniğe Başvuru Sırasında ve Tedavi Sonrasındaki PANSS Ölçümleri. Duygudurumsal Psikoz Tanımına Uyan Tüm Hastalar Duygudurumsal Psikoz Tanımına Uymayan Ortalama ±s.s. Ortalama ±s.s. Ortalama ±s.s. z PANSS Genel-Tedavi Öncesi 40.5 ±8.6 42.7 ±9.5 38.9 ±8.3 -1.31 0.187 PANSS Pozitif-Tedavi Öncesi 25.8 ±7.5 25.1±8.9 26.3±6.5 -1.24 0.213 PANSS Negatif-Tedavi Öncesi 28.5 ±5.6 29.2±6 28±5.6 -0.98 0.323 PANSS Genel-Tedavi Sonrası 12.6 ±4.0 11.6±3.7 13.4±4.3 -1.30 0.190 PANSS Pozitif-Tedavi Sonrası 20.0 ±9.1 15.0±7.6 23.7±8.5 -3.09 0.002* PANSS Negatif-Tedavi Sonrası 15.4 ±7.1 12±5.8 17.9±7.1 -2.84 0.004* PANSS Genel TÖ/TS (Wilcoxon İşaret Testi) z= -5.71 p= 0.00+ z= -3.72 p= 0.00+ z= -4.37 p= 0.00+ PANSS Pozitif TÖ/TS (Wilcoxon İşaret Testi) z= -3.54 p= 0.00+ z= -3.10 p= 0.00+ z= -1.61 p= 0.10+ PANSS Negatif TÖ/TS (Wilcoxon İşaret Testi) z= -5.24 p= 0.00+ z= -3.59 p= 0.00+ z= -3.73 p= 0.00+ PANSS Ölçüm Değerleri * p<0.05 . Mann Whitney U test. + p<0.05 . Wilcoxon işaret testi. PANSS: Positive and Negative Syndrome Scale, Pozitif ve Negatif Sendrom Ölçeği. TÖ: tedaviden önce. TS: tedaviden sonra. 4 Mann Whitney U p TABLO 3. TPD ve THD ile Duygudurumsal Psikoz Olma Arasındaki İlişki. Bütün hastalar Duygudurumsal Psikoz Tanımına Uyan Duygudurumsal Psikoz Tanımına Uymayan Ortalama ± s.s. Ortalama ± s.s. Ortalama ± s.s. z p THD 37.84 ± 49.82 24.67 ± 37.31 47.32 ± 55.99 -2.37 0.018* TPD 6.56 ± 12.42 1.94 ± 1.22 9.88 ± 15.54 -2.48 0.013* Mann Whitney U * p<0.05 . Mann Whitney U test. hangisinin ilk başladığının saptanamadığı bazı durumlarda, her iki belirti de ilk belirtiler arasına kaydedilmiştir. TPD, ilk psikotik belirtilerin başlaması ile ilk yeterli tedavinin başlangıcı arasındaki süre, THD ise normalden sapmaya işaret eden ilk prodromal belirtilerin başladığı dönemden yeterli tedavinin başlanmasına kadar geçen süre olarak kabul edilmiştir (Loebel ve ark. 1992). TPD ve THD ortancadan bölünerek kısa/uzun TPD ve kısa/uzun THD değerleri belirlenmiştir. İstatistiksel analiz Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için “SPSS 16.0 for Windows” programı kullanılmıştır. Parametrik dağılım göstermeyen nicel verilerin karşılaştırılmasında Mann-Whitney-U testi, tekrarlı verilerde farkın analizi için Wilcoxon işaret testi kullanılmıştır. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında Ki-Kare testi, gereken durumlarda Fisher’s exact testi, ölçek puanları ve hastalık süresi arasındaki ilişkilerin değerlendirilmesinde Spearman korelasyon analizi kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak belirlenmiştir. edilmiştir. Örneklem 11 kadın (%25.6), 32 erkek (%74.4) hastadan oluşmaktadır. Tanı dağılımı Hastalar tanımlayıcı değerlendirme amacıyla duygudurumsal psikoz tanımına uyan ve duygudurumsal psikoz tanımına uymayanlar olarak gruplandırılırken, bipolar bozukluk manik atak, psikotik özellikli major depresyon, başka türlü adlandırılmayan duygudurum bozukluğu tanıları duygudurumsal psikoz grubunda; şizofreni, şizofreniform bozukluk, başka türlü adlandırılamayan psikotik bozukluk ve kısa psikotik bozukluk tanıları da duygudurumsal olmayan psikoz grubunda sınıflandırılmıştır (Tablo 1). Hastaların %18.6’sının geçmişte antipsikotik kullandığı, %14’ünün ise halen antipsikotik kullanmakta olduğu saptanmakla beraber, dışlama ölçütleri dikkate alındığında hiçbir olguda antipsikotik kullanımı doz ve süre bakımından yeterli düzeyde saptanmamıştır. Ölçeklerin değerlendirilmesi BULGULAR Sosyodemografik özellikler Çalışma ölçütlerini karşılayan 43 hastanın yaş ortalaması 17.34 ± 1.69 (minimum14: maksimum:19 yaş) olarak tespit Duygudurumsal psikoz ve duygudurumsal olmayan psikoz grupları hem tedavi öncesinde, hem tedavi sonrasında Klinik Global İzlenim ölçeği değerlendirmeleri ve PANSS pozitif, TABLO 4. PANSS Ölçümleri ve THD Süreleri Arasındaki İlişki. Kısa THD (≤ 8h) Uzun THD (> 8h) Mann Whitney U Ortalama ±s.s. Ortalama ±s.s. z p PANSS Ölçüm Değerleri PANSS Genel-Tedavi Öncesi 41.7±10.3 40.0±8.4 -0.58 PANSS Pozitif-Tedavi Öncesi 22.7±4.2 27.0±8.2 -1.45 0.147 PANSS Negatif-Tedavi Öncesi 26.1±5.3 29.4±5.7 -1.65 0.097 PANSS Genel-Tedavi Sonrası 11.2±4.2 13.2±4.1 -1.46 0.142 PANSS Pozitif-Tedavi Sonrası 16.0±7.7 21.6±9.3 -1.80 0.071 PANSS Negatif-Tedavi Sonrası 11.5±5.0 16.9±7.3 -2.49 0.013* 0.560 * p<0.05 . Mann Whitney U test. PANSS: Positive and Negative Syndrome Scale, Pozitif ve Negatif Sendrom Ölçeği, h: hafta. 5 TABLO 5. PANSS Ölçümleri ve TPD Süreleri Arasındaki İlişki. Kısa TPD (≤ 2h) Uzun TPD (> 2h) Mann Whitney U Ortalama ±s.s. Ortalama ±s.s. z P PANSS Ölçüm Değerleri PANSS Genel-Tedavi Öncesi 40.0±9.8 41.1±7.9 -0.55 0.582 PANSS Pozitif-Tedavi Öncesi 24.6±7.4 27.3±7.6 -1.44 0.148 PANSS Negatif-Tedavi Öncesi 29.0±6.5 27.9±4.8 -0.39 0.695 PANSS Genel-Tedavi Sonrası 12.1±4 13.3±4.4 -0.85 0.390 PANSS Pozitif-Tedavi Sonrası 17.3±7.6 23.5±9.9 -1.92 0.054 PANSS Negatif-Tedavi Sonrası 13.2±5.5 18.2±8.1 -2.31 0.021* * p<0.05 . Mann Whitney U test PANSS: Positive and Negative Syndrome Scale, Pozitif ve Negatif Sendrom Ölçeği, h: hafta. negatif, genel psikopatoloji ve toplam puanları açısından birbiriyle karşılaştırılmıştır. Klinik Global İzlenim Ölçeği değerlendirmeleri sonucunda, duygudurumsal psikoz tanımına uyan ve uymayan hastalar arasında karşılaştırma yapıldığında, başvuru sırasındaki hastalık şiddeti veya taburculukta ölçülen düzelme miktarı açısından anlamlı fark saptanmamıştır. Duygudurumsal psikoz grubunda tedavi sonrası PANSS pozitif alt ölçek puanları, duygudurumsal olmayan psikoz grubuna göre anlamlı ölçüde düşük bulunmuştur (tüm hastalarda ortalama 20.0 ± 9.1, duygudurumsal psikoz grubunda 15.0 ± 7.6, duygudurumsal olmayan psikoz grubunda 23.7 ± 8.5, z=-3.09, p=0.002). Duygudurumsal psikoz grubunda tedavi sonrası PANSS negatif alt ölçek puanları, duygudurumsal olmayan psikoz grubuna göre anlamlı ölçüde daha düşük (z=2,84, p=0,004) bulunmuştur (tüm hastalarda ortalama 15.4 ± 7.1, duygudurumsal psikoz grubunda 12.0 ± 5.5, duygudurumsal olmayan psikoz grubunda 17.9 ± 7.1) (Tablo 2). Tedavi öncesi ve sonrası PANSS alt ölçek puanları, tüm hastalar genelinde ve duygudurumsal psikoz olan ve olmayan gruplar için analiz edilmiştir. Tüm hastalarda (z=-5.71, p=0.000), duygudurumsal psikoz grubunda (z=-3.72, p=0.000) ve duygudurumsal olmayan psikoz grubunda (z=-4.37, p=0.000) PANSS genel puanlarında istatistiksel olarak tedavi sonunda anlamlı ölçüde azalma saptanmıştır. PANSS pozitif puanları aynı yöntem ile değerlendirildiğinde, tüm hastalar için tedavi sonunda istatistiksel olarak anlamlı ölçüde azalma olduğu bulunmuştur (z=-3.59, p=0.000). Duygudurumsal psikoz grubunda PANSS pozitif puanlarında tedavi sonunda istatistiksel olarak anlamlı ölçüde azalma olduğu saptanırken (z=3.10, p=0.000), duygudurumsal olmayan psikoz grubunda PANSS pozitif puanları açısından tedavi sonunda istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (z=-1.61, p=0.106). PANSS negatif alt ölçek puanları açısından tüm hastalarda 6 (z=-5.24, p=0.000), duygudurumsal psikoz grubunda (z=3.59, p=0.000) ve duygudurumsal olmayan psikoz grubunda (z=-3.73, p=0.000) tedavi sonunda anlamlı azalma saptanmıştır. PANSS puan ortalamaları tablo 2’de belirtilmiş olup, örneklemin küçüklüğü nedeni ile gruplar arasında PANSS puanlarının düşme miktarları arasında fark olup olmadığına bakılamamıştır. Serviste yatış süresince kullanılan günlük antipsikotik dozları, haloperidol eşdeğeri dozlara dönüştürülerek karşılaştırılmıştır. Hastaların kullandıkları günlük haloperidol eşdeğer dozları ortalaması 17.3 ± 8.5 mg olarak bulunmuştur. Hastalar duygudurumsal psikoz tanımına uyan ve uymayanlar olarak ayrıldığında ise gruplar arasında antipsikotik dozları açısından anlamlı fark saptanmamıştır (18.7 ± 8.9 mg; 16.2 ± 8.2 mg) (z=-1,13, p=0,258). İlk Belirtiler Perkins ve arkadaşlarının (2000) tanımladığı belirti listesindeki bütün belirtiler, ilk belirtilerin araştırılmasında sorgulanmıştır. Bunlar; disforik duygudurum, uyku bozukluğu, referans fikirleri, şüphecilik, düşünce bozukluğu, algısal anormallikler, işlevsellikte bozulma, sosyal geri çekilme, istenç eksikliği, duygu dışavurumunda kısıtlılık, duyguların hissedilmesinde öznel kısıtlılık, sanrılar, varsanılar, dezorganize düşünce, dezorganize davranış ve diğer belirtiler olarak tanımlanır. Tüm hastalar bir arada ele alındığında, en sık görülen ilk belirti disforik duygudurum (%37,2) olmuştur. Bunu sıklık sırasıyla referans fikirleri (%23,2) ve sosyal geri çekilme (%23,2) izlemiştir. Duygudurumsal psikoz grubunda, en sık görülen ilk belirti yine disforik duygudurum (%45) olmuştur, bunu sıklık sırasıyla uyku bozukluğu (%25) ve referans fikirleri (%20) izlemektedir. Duygudurumsal olmayan psikoz grubunda ise, en sık görülen ilk belirti sosyal geri çekilmedir (%34,7), bunu sıklık sırasıyla disforik duygudurum (%30,4) ve referans fikirleri (%26) izlemiştir. TPD ve THD açısından örneklemin incelenmesi TARTIŞMA THD çalışma örnekleminde, ortalama 37.8 ± 49.8 hafta olarak, TPD ise ortalama 6.5 ± 2.4 hafta olarak saptanmıştır. Duygudurumsal psikoz grubunda THD ortalama 24.67 ± 37.1 hafta, duygudurumsal olmayan psikoz grubunda ise ortalama 47.32 ± 55.9 hafta olarak hesaplanmıştır. Duygudurumsal psikoz grubunda THD belirgin olarak daha kısa bulunmuştur (p=0,018, z=-2,37). Duygudurumsal psikoz grubunda TPD ortalama 1.9 ± 1.2 hafta, duygudurumsal olmayan psikoz grubunda ise ortalama 9.8 ± 15.5 hafta olarak saptanmıştır. Duygudurumsal psikoz grubunda yine TPD de daha kısa bulunmuştur (p=0.013, z=-2,48), (Tablo 3). TPD ve THD ile yatış süreleri arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır. İlk belirtiler ve TPD ve THD’nin belirlenmesi Çalışmamızda kısa ve uzun TPD ve THD tanımlamaları ortanca değerler dikkate alınarak belirlenmiştir. THD için ortanca değeri 20 hafta olarak hesaplanmıştır ve THD ≤ 20 hafta ise “kısa THD”, THD > 20 hafta ise “uzun THD” olarak tanımlanmıştır. TPD için ortanca değeri 2 hafta olarak hesaplanmıştır ve TPD ≤ 2 hafta ise “kısa TPD”, TPD > 2 hafta ise “uzun TPD” olarak tanımlanmıştır. Duygudurumsal psikoz hastalarından 15 kişi kısa TPD, 3 kişi uzun TPD grubundadır, 13 kişi kısa THD, 5 kişi uzun THD grubundadır. Duygudurumsal psikoz olmayan hastalardan 10 kişi kısa TPD, 15 kişi uzun TPD, 9 kişi kısa THD, 16 kişi uzun THD grubundadır. Duygudurumsal psikoz grubunda hastanede yatış sürelerinin (29.61 ± 9.66) diğer gruptan (24.4 ± 7.94) daha yüksek olduğu görülmüştür (z=-1.97, p=0.048). Duygudurumsal psikoz hastaları kendi arasında uzun TPD ve kısa TPD olarak ayrılarak tekrar incelendiğinde ise bu iki grup arasında yatış süreleri ile ilgili istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır. THD’nin psikopatoloji ile ilişkisi Yatış sırasında ve taburculuk sırasında uygulanmış olan PANSS ölçümleri ile THD süreleri arasındaki ilişkiye bakılmıştır. Kısa ve uzun THD grupları arasında PANSS puanları açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (p>0.05). Kısa ve uzun THD gruplarını ayırırken ortanca değer olan 20 hafta değil de, 8 hafta değeri kullanıldığında ise THD süreleri 8 haftanın altında olan hastalarda taburculuktaki PANSS negatif belirti alt ölçümü skorları istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük bulunmuştur (z=-2,49; p= 0,013) (Tablo 4). TPD’nin psikopatoloji ile ilişkisi TPD süreleri 2 haftanın altında olan hastalarda taburculuktaki PANSS negatif belirti alt ölçümü skorları istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük bulunmuştur (z=-2.31, p=0.021) (Tablo-5). Duygudurumsal psikoz grubunda, en sık görülen ilk belirti disforik duygudurum, duygudurumsal olmayan psikoz grubunda ise, en sık görülen ilk belirti sosyal geri çekilme olarak bulunmuştur ve bu bulgular, Perkins ve arkadaşlarının (1999) disforik duygudurum ve sosyal geri çekilmeyi ilk belirti olarak en sık saptadıkları ilk atak psikoz çalışması ile uyumludur. Değerlendirilen hastalar için ortalama TPD süresi 6.5 hafta, ortalama THD süresi ise 37.8 hafta olarak belirlenmiştir. Yazında ayaktan tedaviye başvuran hastaları inceleyen çalışmalara bakıldığında, ortalama 29 ay TPD ve ortalama 46.4 ay THD süreleri saptayan çalışmalar vardır, saptanan bu süreler bizim çalışmamıza göre oldukça uzundur. Araştırmayı zorunlu yatarak tedavi gereksinimi olan yatan hastalar ile yürütmüş olmamız, diğer çalışmalarda saptanan süreler ile bizim çalışmamızda saptanan süreler arasındaki farklılığın olası açıklamalarından biri olabilir, ülkemizde Üçok ve arkadaşlarının (2003, 2005) yatarak tedavi gören hastalarda yürüttüğü çalışmalarda, 8.6 ay gibi daha kısa TPD süreleri saptanmıştır. Bizim çalışmamızın ergenlerde yürütülen bir çalışma olması da saptadığımız kısa TPD ve THD sürelerini etkileyen bir faktör olabilir. Araştırmamızın orta ve geç ergenlik dönemindeki bireyleri de kapsıyor olması çalışmanın güçlü yanlarındadır. Duygudurumsal psikoz grubunda ortalama TPD ve THD sürelerinin duygudurumsal olmayan psikoz grubuna göre anlamlı olarak daha kısa bulunması McGorry ve arkadaşlarının (1996) şizofreni dışı psikotik bozukluklarda prodromun daha kısa olduğunu saptadıkları araştırmaları ile uyumludur. TPD ve THD’nin psikopatoloji ile ilişkisi Tedavi öncesi belirtiler açısından PANSS ile yapılan değerlendirmelerde duygudurumsal psikoz tanımına uyan ve uymayan gruplar arasında farklılık tespit edilmemiştir, fakat PANSS alt bölümleri incelendiğinde, tedavi sonrası skorlarda duygudurumsal psikoz grubunda belirti şiddetinin daha düşük olduğu saptanmıştır. Duygudurumsal psikoz hastalarının tedaviye daha olumlu yanıt vermesi yazınla uyumlu bir veridir (Peralta ve Cuesta 2007). PANSS pozitif puanlarında duygudurumsal olmayan psikoz grubunda tedavi sonunda anlamlı düşüş saptanmamış olması, pozitif bulguların bu grupta tedaviye daha dirençli olduğunu düşündürmektedir. Perkins ve arkadaşlarına (2005) göre TPD ve THD’nin dikotomize edilmesinde ortancanın kullanımı, ortalamaya göre bölmekten daha üstündür, çünkü ikiye bölme ortalamaya göre yapıldığında aşırı uçtaki hastalar veriler üzerinde çok yüksek etkiye sahip olmaktadırlar. Bu konuda veri kaybını en aza indiren yöntem; “uç grup analizi” (extreme group analysis) yöntemidir (Ho ve ark. 2000). Örneklem birden fazla gruba ayrılır ve en uçtaki iki grup arasında analiz yapılır. 7 Örneklemimizin büyüklüğü yeterli olmadığından bu yöntem bizim çalışmamızda kullanılamamıştır. PANSS’ın klinik görünümü daha detaylı yansıtıyor olmasından kaynaklanıyor olabilir. Hangi noktadan sonra TPD ya da THD’nin uzun kabul edileceğine dair henüz kesin bir kabul bulunmadığından, ikiye bölmede ortanca yerine belirlenen başka bir noktanın kullanılması da mümkündür (Perkins ve ark. 2005), biz de THD ile PANSS arasındaki ilişkiyi araştırırken, ortancadan bölmeye ek olarak, anlamlı fark tespit ettiğimiz 8 hafta kesim noktası ile de uzun ve kısa THD’yi belirleyerek, bunu analizlerimize ekledik. PANSS’daki negatif belirti alt bölümü puanları ile THD arasında ortanca olan 20 hafta kesim noktası olarak alındığında anlamlı fark saptamazken, THD’nin 8 haftadan uzun olmasının taburculuktaki negatif belirtilerin daha yüksek oluşu ile ilişkili olduğunu saptadık, bu bize negatif belirtilerde düzelmenin, çok hızlı tedaviye başlanan belli bir hasta grubunda daha belirgin olduğunu düşündürmektedir. Çalışmamızda PANSS’daki negatif belirti alt bölümü puanları ile TPD ilişkisi değerlendirildiğinde, ilk başvuru anındaki negatif belirti şiddeti açısından kısa ve uzun TPD’si olan hastalar arasında anlamlı fark saptanmamıştır, fakat taburculuktaki negatif belirti şiddeti, kısa TPD grubunda daha düşük bulunmuştur. Bu bulgumuzla uyumlu olarak TPD ile tedaviye ilk başvuru sırasında ölçülen negatif belirti şiddeti arasında anlamlı ilişki olduğunu gösteren Perkins ve arkadaşlarının meta-analizininde (2005) kısa TPD’si olan hastalarda tedavi ile negatif belirtilerde daha fazla düzelme olduğu belirtilmiştir. Uzun TPD’nin şiddetli negatif belirtiler ve bilişsel bozukluk ile ilişkili olduğunu gösteren Addington’un (2004) (TPD ortalaması=13.9 yıl) ve Scully’nin (1997) (TPD ortalaması= 17.1 yıl) çalışması, örneklemlerinin TPD sürelerinin ileri derecede uzun oluşu ile bizim çalışmamızdan farklıdır. Örneklemlerdeki ortalama TPD süreleri arasındaki farklılıkların sonuçları etkileme olasılığı vardır (Barnes 2000). Ülkemizde ilk atak psikozu olan yatan hastalarda TPD ile negatif belirtilerde düzelmenin ilişkisiz olduğunu bulan çalışmalar vardır, fakat bu çalışmalardaki TPD süreleri bizim çalışmamıza göre daha uzundur (Üçok 2003). Hastaların kullandıkları antipsikotik tedavinin haloperidole eşdeğer günlük dozları arasında farklılıklar tespit edilse de (minimum 5 mg, maksimum 40 mg), duygudurumsal psikoz grubu ve duygudurumsal olmayan psikoz grubu arasında ortalama antipsikotik dozu açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı. Ortalama antipsikotik dozları, 17,3 ± 8,5 mg olarak kaydedilmiş olup, bu dozlar ülkemizde yatarak tedavi gören ilk atak hastalarını ele alan Üçok ve arkadaşlarının (2003) çalışmasından daha yüksektir. Çalışmamızdaki hastalar büyük ölçüde şiddetli hastalık başlangıcı olan ve göreceli olarak hızlı bir biçimde zorunlu yatarak tedavi gereksinimi olmuş bir örneklemi oluşturmaktadır ve antipsikotik dozlarındaki farklılık bundan kaynaklanıyor olabilir. McGorry ve arkadaşları (1996) hem duygudurumsal hem de duygudurumsal olmayan psikotik bozukluklardan oluşan örneklemde (%21,5 duygudurumsal psikoz), 4 haftadan fazla TPD’si olan hastaların diğerlerine göre psikotik belirtilerinde daha yavaş düzelme olduğunu ve bu hastalarda tedavi sonrasında ölçülen belirti şiddetinin daha yüksek olduğunu göstermişlerdir. Bizim çalışmamızda tüm hastalar bir arada ele alındığında TPD ve THD’nin kısa olması, tedavi sonrası negatif belirtilerde düzelme ile ilişkili bulunmuştur, örneklemin küçüklüğü nedeni ile duygudurumsal ve duygudurumsal olmayan psikoz grupları kendi içinde kısa ve uzun TPD ve THD gruplarına ayrılarak incelenememiştir. Çalışmamızda değerlendirilen gruplar arasında PANSS ile saptanan farklılıklar, KGİ ölçeğine yansımamıştır. Bu 8 Yatış süreleri arasındaki fark duygudurumsal psikoz ve duygudurumsal olmayan psikoz gruplarının, kısa ve uzun TPD ile THD sürelerine ayrılmasıyla incelendi ve istatistiksel olarak anlamlı fark saptanamadı. Çalışmamız, ortalama yatış süresi 26.5 gün olduğundan (minimum 15 gün, maksimum 54 gün), hızlı-akut tedavi yanıtını ölçen bir çalışma olarak sınıflandırılabilir (Üçok 2003, Levine ve Rabinowitz 2010, Szymanski ve ark. 1996, Malla ve ark. 2002, Harrigan ve ark. 2003, Addington ve ark. 2004). TPD ve THD’den bağımsız olarak sadece duygudurumsal psikoz tanımına uyma ve uymama durumuna göre iki grup oluşturarak yatış sürelerini karşılaştırdığımızda, duygudurumsal psikoz grubundaki ortalama yatış süresinin diğer gruptan daha fazla olduğu görülmektedir (ortalama 29.6 güne karşılık 24.4 gün). Bu fark duygudurumsal psikozu olan hastaların tedavilerinde kullanılan antidepresan ve duygudurum dengeleyicilerin etkilerinin başlama sürelerinin, antipsikotiklerden daha geç olmasından kaynaklanıyor olabilir. Çalışmanın kısıtlılıkları Hasta sayısının az olması nedeniyle, tanı gruplarının kendi içinde karşılaştırılmaları yapılamamıştır. Araştırmamız ortalama 4 hafta yatarak tedavi sonrası tedavi yanıtı ile ilişkiyi değerlendiren bir çalışma olduğundan, sadece hızlı tedavi yanıtı ile ilgili veriler sunabilmektedir, uzun dönem tedavi yanıtı ile ilgili bilgi vermemektedir. Hasta sayısının az olmasının cinsiyet, hastalık öncesi işlevsellik ve ailede hastalık öyküsü gibi birçok karıştırıcı faktörün dışlanmasına imkân vermediği görülmüştür. Sonuç ve Öneriler TPD ve THD ile prognoz ilişkisini etkileyen diğer etkenlerin de incelendiği daha uzun takip ile uzun süreli prognoz hakkında veriler sunabilen çalışmaların yürütülmesi gereklidir. TPD ve özellikle de THD’nin hastalığın ilerleyişi üzerine etkilerini araştıracak daha büyük örneklemli çalışmalar özellikle prodromal dönemde olduğundan şüphelenilen olguların gelecekte psikososyal ve biyolojik tedavilerinin tipi, ağırlığı ve yoğunluğunu belirlemede yol gösterici olacaktır. Hastaların TPD içinde sergilediği bulguların araştırıldığı çalışmalar gelişecek hastalık tipini öngörme konusunda klinisyenlere yol gösterebilir. TPD ve THD’nin uzun olmasının tedavi sonrası negatif belirti şiddetinin yüksek olması ile ilişkili bulunması erken tanı ve tedavinin önemine vurgu yapmaktadır. Negatif belirtilerde düzelme, psikotik bozukluklarda tedaviye en zor yanıt alınan alandır ve erken tedavi ile bu alana müdahale edildiği ileri sürülebilir. Daha büyük örneklemli epidemiyojik çalışmalarda, çok sayıda karıştırıcı faktörün dışlanması ile psikotik hastalığın seyri ile ilgili daha kesin verilere ulaşılacaktır. Gelecekte prodromal dönemde olduğundan şüphelenilen olguları tedavisiz ve tedavi ile izleyecek karşılaştırmalı çalışmaların yapılması, THD’nin klinik önemini ve THD’nin hastalığın seyri üzerine etkisini belirlemede rol oynayacaktır. KAYNAKLAR Guy W (1976) ECDEU Assessment Manual for Psychopharmacology. Revised US Dept Health, Education and Welfare publication (ADM), Rockville, Md; National Institude of Mental Health, 76-338. Addington J, Van Mastrigt S, Addington D (2004) Duration of untreated psychosis: impact on 2-year outcome. Psychol Med 34: 277-84. Ambrosini PJ (2000) Historical development and present status of the schedule for affective disorders and schizophrenia for school-age children (K-SADS). J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 39:49-58. Amerikan Psikiyatri Birliği (1994) Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, Dördüncü Baskı (DSM-IV) (Çev. ed.: E Köroğlu) Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 1995. Baldessarini RJ, Tondo L, Visioli C (2013) First-episode types in bipolar disorder: predictive associations with later illness. Acta Psychiatr Scand, doi: 10.1111/ acps.12204. Barnes TR, Hutton SB, Chapman MJ ve ark. (2000) West London first-episode study of schizophrenia. Clinical correlates of duration of untreated psychosis. Br J Psychiatry 177:207-11. Black K, Peters L, Rui Q (2001) Duration of untreated psychosis predicts treatment outcome in an early psychosis program. Schizophr Res 47:21522. Bottlender R, Strauss A, Möller HJ (2000) Impact of duration of symptoms prior to first hospitalization on acute outcome in 998 schizophrenic patients. Schizophr Res 44:145-50. Bottlender R, Sato T, Jäger M ve ark. (2003) The impact of the duration of untreated psychosis prior to first psychiatric admission on the 15-year outcome in schizophrenia. Schizophr Res 62:37-44. Capdevielle D, Norton J, Jaussent I ve ark. (2013) A multi-dimensional approach to insight and its evolution in first-episode psychosis: A 1-year outcome naturalistic study. Psychiatry Res, doi:pii: S0165-1781(13)005878. 10.1016/j.psychres.2013.09.020 Craig TJ, Bromet EJ, Fennig S ve ark. (2000) Is there an association between duration of untreated psychosis and 24-month clinical outcome in a firstadmission series? Am J Psychiatry 157:60-6. Çorapçıoğlu A, Aydemir Ö, Yıldız M (1999) DSM-IV Eksen I Bozuklukları İçin Yapılandırılmış Klinik Görüşmenin Türkçeye Uyarlanması ve Güvenilirlik Çalışması. İlaç ve Tedavi Dergisi 12:33-6. Correll CU, Penzer JB, Frederickson AM ve ark. (2007) Differentiation in the preonset phases of schizophrenia and mood disorders: Evidence in support of a bipolar mania prodrome. Schizophr Bull 33:703 Drake RJ, Haley CJ, Akhtar S ve ark. (2000) Causes and consequences of duration of untreated psychosis in schizophrenia. Br J Psychiatry 177:511-5. First MB, Spitzer RL, Gibbon M, Williams JBW (1996) Structured clinical interwiew for DSM-IV axis I disorders (SCID). Washington, DC; American Psychiatric Press, Forkmann T, Scherer A, Boecker M ve ark. (2011) The clinical global impression scale and the influence of patient or staff perspective on outcome. BMC Psychiatry 11:83-5. Gökler B, Ünal F, Pehlivantürk B ve ark. (2004) Okul Çağı Çocukları İçin Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi-Şimdi ve Yaşam Boyu Şekli-Türkçe Uyarlamasının Geçerlik ve Güvenirliği. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 11: 109-16. Harrigan SM, McGorry PD, Krstev H (2003) Does treatment delay in firstepisode psychosis really matter? Psychol Med 33:97-110. Ho BC, Andreasen NC, Flaum M ve ark. (2000) Untreated initial psychosis: its relation to quality of life and symptom remission in first-episode schizophrenia. Am J Psychiatry 157:808-15. Ivleva EI, Tamminga CA. Psychosis as a Defining Dimension in Schizophrenia: In Sadock BJ, Sadock VA, Ruiz M (editors). (2009) Kaplan & Sadock’s Comprehensive Textbook of Psychiatry, Ninth Edition, Lippincott Williams & Wilkins, 1594-1602. Kay SR, Fiszbein A, Opler LA (1987) The positive and negative syndrome scale (PANSS) for schizophrenia. Schizophr Bull 13:261-76. Kostakoğlu E, Batur S, Tiryaki A ve ark. (1999) Pozitif ve Negatif Sendrom Ölçeği’nin (PANSS) Türkçe Uyarlamasının Geçerlik ve Güvenilirliği. Türk Psikoloji Dergisi 14:23-32. Levine SZ, Rabinowitz J (2010) Trajectories and antecedents of treatment response over time in early-episode psychosis. Schizophr Bull 36:624-32. Loebel AD, Lieberman JA, Alvir JM ve ark. (1992) Duration of psychosis and outcome in first episode schizophrenia. Am J Psychiatry 149:1183-88. Malla AK, Norman RM, Manchanda R ve ark. (2002) Symptoms, cognition, treatment adherence and functional outcome in first-episode psychosis. Psychol Med 32:1109-19. Malla A, Norman R, Schmidt N ve ark. (2006) Predictors of rate and time to remission in first-episode psychosis: a two-year outcome study. Psychol Med 36:649-58. McGorry PD, Edwards J, Mihalopoulos C ve ark. (1996) EPPIC: an evolving system of early detection and optimal management. Schizophr Bull 22:30526. Møller P (2001) Duration of untreated psychosis: are we ignoring the mode of initial development?. An extensive naturalistic case study of phenomenal continuity in first-episode schizophrenia. Psychopathology 34:8-14. Norman RM, Townsend L, Malla AK (2001) Duration of untreated psychosis and cognitive functioning in first-episode patients. Br J Psychiatry 179:3405. Overall JE, Gorham DR (1962) The brief psychiatric rating scale. Psychol Rep 10:799-812. Peralta V, Cuesta MJ (2007) The reliationship between syndromes of the psychotic illnesses and familial liability to schizophrenia and major mood disorders. Schizophr Res 91:200-16. Perkins DO, Leserman J, Jarskog LF ve ark. (2000) Characterizing and dating the onset of symptoms in psychotic illness: The Symptom Onset in Schizophrenia (SOS) inventory. Schizophr Res 44:1-10. Perkins D, Lieberman J, Gu H ve ark. (2004) HGDH Research Group. Predictors of antipsychotic treatment response in patients with firstepisode schizophrenia, schizoaffective and schizophreniform disorders. Br J Psychiatry 185:18-24. 9 Perkins DO, Gu H, Boteva K ve ark. (2005) Relationship between duration of untreated psychosis and outcome in first-episode schizophrenia: a critical review and meta-analysis. Am J Psychiatry 162:1785-1804. Scully PJ, Coakley G, Kinsella A ve ark. (1997) Psychopathology, executive (frontal) and general cognitive impairment in relation to duration of initially untreated versus subsequently treated psychosis in chronic schizophrenia. Psychol Med 27:1303-10. Soykan Ç (1990) Institutional differences and case typically related to diagnosis, symptom severity, prognosis and treatment. Uzmanlık tezi. ODTÜ, Klinik Psikoloji Bölümü, Ankara. Üçok A, Polat A, Genç A ve ark. (2004) Duration of untreated psychosis may predict acute treatment response in first-episode schizophrenia. J Psychiatr Res 38:163-68. Üçok A, Polat A, Cakir S ve ark. (2006) One year outcome in first episode schizophrenia. Predictors of relapse. Eur Arch Psychiatry Clin Neurosci 256:37-43. 10 Üçok A, Serbest S, Kandemir PE (2011) Remission after first-episode schizophrenia: results of a long-term follow-up. Psychiatry Res 189:33-7. Van Os J, McKenna P, Dean K, Murray RM. (2003) Does schizophrenia exist? Maudsley Discussion Paper 12:23-26. Verdoux H, Bergey C, Assens F ve ark. (1998) Prediction of duration of psychosis before first admission. Eur Psychiatry 13:346-52. Verdoux H, Liraud F, Bergey C ve ark. (2001) Is the association between duration of untreated psychosis and outcome confounded? A two year follow-up study of first-admitted patients. Schizophr Res 49:231-41. Woods SW. (2003) Chlorpromazine equivalent doses for the newer atypical antipsychotics. J Clin Psychiatry. 64:663-7. Wyatt RJ (1995) Early intervention for schizophrenia: can the course of the illness be altered? Biol Psychiatry 38:1-3. Yung AR, Philips LJ, Yuen HP ve ark. (2003) Psychosis prediction: 12-month follow up of a high-risk (“prodromal”) group. Schizophr Res 60:21-27.
© Copyright 2024 Paperzz