KAPAK Yaralı Bilincin Çilesi MUSTAFA EMİN BÜYÜKCOŞKUN Ayşe Şasa’yı ikinci kısa filmim Sardunya vesilesiyle ziyaret etmiştim. Kitaplarından gıyaben tanısam, da o zamana kadar tanışmak nasip olmamıştı. Murat Pay ile sıcak bir Ağustos günü, Gayrettepe’de çok katlı bir apartmanın en üst katındaki dairesine, 32 HAYAL PERDESİ 41 - Temmuz - Ağustos 2014 onun tabiriyle “kulenin tepesine” gitmiştik. Kafamdaki korsan CD hikâyesini anlatmış, yarım yamalak canlanan aşk hikâyesini nasıl çözebileceğimi filan sormuştum. Filmin plot’unun sembolik izleğine dönüşen çiçek motifini öneren Ayşe Hanım’dır. Esasında siyah bir lale olacaktı. Fakat yazın yetişmediğini öğrenince sanat yönetmenim Ayşe Gülsüm Özel sardunyayı önerdi. Filmin adı KAPAK da böylece belli oldu. Hülasa Sardunya’nın vücudunda, festival başarısında, nihayet benim için filmciliğin bir meşgale olmaktan çıkıp memuriyete dönüşmesinde Ayşe Şasa’nın katkısı, kıymeti, emeği büyüktür. üzerine konuşmuş, yeni gençlik üzerine hasbıhal etmiştik Şasa’yla. Benzer değişim süreçleri yaşayan pek çok figürde olduğu gibi Şasa da içinde büyüyüp yetiştiği zümreye sert eleştiriler yönelten, bu minvalde Ayşe Şasa ile sadece senaryo çalışmadık. Türk modernleşmesini de şimdinin toplumsal hayatını tartışmakOnun film bilgisi, eleşta fazlasıyla merkeze tirisi, bu coğrafyanın Ayşe Şasa’nın film bilgisi, koyan bir perspektife estetik meselelerine eleştirisi, bu coğrafyanın sahipti. Bunun güncel bakışı bizim sinema anestetik meselelerine bakışı karşılığı da “millet” ve layışımızın gelişmesinde bizim sinema anlayışımızın “elitler” dikotomisi üzeciddi katkıda bulundu. gelişmesinde ciddi katkıda rinden oldukça polarize BSV çatısı altında İhsan bulundu. bir toplumsal tahayyül. Kabil’in tohumlarını atGezi’yi ve bileşenlerini tığı, Murat Pay’ın olade eleştirirken benzer bir noktada münakağanüstü gayret ve çabasıyla diri tutmaya şa ettiğimiz aklımdadır. Ayşe Hanım Gezici gayret ettiği Hayal Perdesi ekibinin bir tür gençlerin, 90’ kuşağının karşısına koyduğu manevi annesiydi Ayşe Hanım. Ruh hali el “bizim gençlerimiz” hakkındaki eleştirileriverdikçe evi bir sinemacılar, sanatçılar dermi saygı ve hayretle dinlemiş, onun iyimser gahı olan Ayşe Şasa’nın elinde, Akif Emre’nın tespitlerine muhalefetimi “buna bakacağım” tabiriyle, “telefon adeta bir metatelekse dödiyerek ciddiye alma nezaketini göstermişti. nüşüyordu.” Ayşe Şasa, bu topraklarda modernitenin Ayşe Şasa’yı Ayşe Şasa yapan ve kılan en yaraladığı onlarcamızdan biriydi, bir “yaralı önemli hadise, yaşadığı manevi dönüşüm bilinç” idi. Gelenek ve modernite arasında olsa gerek. 68’de Kemal Tahir’le başlayan sıkışan, “aydın” olmakla kökler ve aidiyetler tanışıklığı, onu Türk modernleşmesini ve arasında bir tercihe zorlanan, bütüncüllüaydınlanmayı sorgulamaya, kendi kökleri- ğe karşıt devasa bir farkın açtığı bir yarığa ni aramaya yöneltti. Bu manevi yolculuğun icbar edilen bir toplumun ferdiydi. Az çok nihayeti de İslam’la ve tasavvufla tanışmak hepimizin ızdırabını çektiği sorunların kaholdu. Şasa’nın bilhassa Füsus ile mesaisi onun rını yüklendi, cevabına talip oldu. Hayatı düşünsel ve manevi hayatında yeni âlemlere boyunca dermanını, çatlağını, menbağını kapı açılmasına vesile oldu. aradı, durdu. Düştüğü buhrandan, savrulduEn son Hanlardan Plazalara’nın yapımcısı ğu çıkmazlardan, karşısına aldığı sınıfından Mehmet Erken ile beraber bayram ziyaretine nihayet kurtuldu, vuslata erdi. Mağfiret ve gitmiştik. Henüz sıcaklığını koruyan Gezi rahmet diliyoruz. Temmuz - Ağustos 2014 - HAYAL PERDESİ 41 33
© Copyright 2024 Paperzz