0 3> YIL:2 t SAYI: 13 t MART 2014 HVcVa9cnVc^cNâ`âXâ:i`^aZg^/ V Y g V a ` j X d v ! 7^a\^hVnVg$òciZgcZi7Vñâbaâa âñâ Bahar Mevsiminin Korkulu Rüyası: BAHAR YORGUNLUĞU 18 MART 'ÙÛ6Û/fÙ4'6Û/ 5g4'%Û0&'-Û <14-#4#4 ÇANAKKKALE ZAFERİ VE ŞEHİTLERİ ANMA GÜNÜ 1-7.&'ÙÛÝÛ/Û 12 MART İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ: VATAN ŞAİRİNİN TÜRK MİLLETİNE HEDİYESİ 0DUW'Q\D.DGÖQODU*Q 56 İmtiyaz Sahibi Altun Gıda İhtiyaç Tüketim Maddeleri İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. adına Rıdvan ALTUN Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hasan DENİZ Editör Gamze KUTUP Grafik Tasarım Sedat KİRMAN Emre ÖZDEMİR <]0DVDMÕ *HQoYH*]HO*|UQPHQLQ6ÕUUÕ Dekorasyon dDWÕ.DWÕúoLQ'HNRUDV\RQgQHULOHUL Reklam Rezervasyon Umurhan KOR 0530 834 78 40 30 halklailiskiler@happy.com.tr happnomi@happy.com.tr Baskı Martı Ofset 0212 565 21 12 Yerel Süreli Yayındır Yönetim Yeri Altun Gıda İhtiyaç Tüketim Maddeleri İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. Namık Kemal Mah. Kiler Cad.No:67 Haramidere / İstanbul Tel: 444 37 37 www.happcenter.com.tr happynomi@happy.com.tr facebook.com/Happycenter twitter.com/happycenterr Çocuk dRFXNODUGD%LOJLVD\DUúQWHUQHW%DüÕPOÕOÕüÕ 24 İ Ç İ N D E K İ L E R 0DUWdDQDNNDOH=DIHUL YHûHKLWOHUL$QPD*Q 6DüOÕN %DKDU<RUJXQOXüX 12 8 Spor .DPSoÕOÕN 52 Moda 7UHQoNRWODU 'HSUHP+DIWDVÕ %XUFX(VPHUVR\5|SRUWDM 0DUW'Q\D.DGÕQODU*Q 0DUW'Q\D7L\DWURODU*Q 0DUWúVWLNODO0DUýÕQÕQ.DEXO 2NXO'HüLýLPL 0DUW1HYUX]%D\UDPÕ 0DUW7ÕS%D\UDPÕ 60 0DUW<HýLOD\+DIWDVÕ %LUDYXo GRODULoLQ *HQHO0GU <DYX]$/781 \DYX]DOWXQ#KDSS\FRPWU 'Q\D\ÕVDUDQGRODULOOX]\RQX NDGDU oRN ERUFXQX] YDU GHPHNWLU %RUFXQX]XQ DODFDNODUÕQÕ]Õ LNL\H NDWODGÕüÕ \HUGH UDV\RQX]OD 9H JHQo DGDP GLýOHULQL VÕNWÕ DFÕ K]Q ¿QDQVDO RODUDN EDWPD VLQ\DOL\OH NDUýÕ J|]\DýÕ KHU DQÕQD YH KHU \DQÕQD QDNÕý QDNÕý NDUýÕ\DVÕQÕ] GHPHNWLU %X ELUH\ LoLQ GH NXUXP LýOHQPLýWL <LUPL VHNL]LQGH DGHWD \HWPLýLQGH JLEL LoLQ GH ONH LoLQ GH E|\OH LýOHU $PHULND LoLQGH J|]N\RUGX $YXo LoLQH VÕNÕýWÕUGÕüÕ GRODUODUGDQ EXOXQGXüXoÕNPD]GDQVRQ\ÕOGDSDUDEDVÕPÕQÕ EWQKÕQFÕQÕDOPDNLVWL\RUGXdHNWLüLEWQDFÕODU KÕ]ODQGÕUDUDN oÕNPD\D oDOÕýWÕ $PHULND SDUD EXDQODPVÕ]KD\DWDGDLUNDUýÕOÕüÕRODPD\DQNküÕW EDVWÕNoD EX SDUD\OD ONHOHUGHQ ND\QDN WUDQVIHU SDUoDODUÕ LoLQGL 2\VD GRODU LON \D]GÕüÕ ýLLUOHULQL HWPH\H PHUNH] EDQNDODUÕ NXUXPODU ELUH\OHU EX LONDýNÕQÕDUNDGDýODUÕQÕGRVWOXNODUÕQÕVHYGDODUÕQÕ SDUDODUÕNDVDODUÕQGDVDNODGÕNoD$PHULNDEXNDüÕW ELUHU ELUHU DOPÕýWÕ *HUL\H G|QS EDNWÕüÕQGD SDUoDODUÕ\OD NDUýÕOÕNVÕ] ]HQJLQOHýPH\H EDýODGÕ LoL EXUNXOPXý YH K]QOHQPLý ERUo EDWDüÕQD $ýDüÕGD EX PLQYDOGH 7UNL\H GDKLO VRQ YHULOHUOH EDWPÕýWÕ .HQGL JLUGDEÕQD G|QS ONHVLQH X]XQ LON ONHQLQ PHUNH] EDQNDVÕ GRODU UH]HUYOHUL X]XQ EDNWÕ %LOL\RUGX NL XOXVODUDUDVÕ oDOÕýPD GHüHUOHQGLULOL\RU |UJWQQ WHVSLWOHULQH J|UH PLO\DUÕQ ]HULQGH LQVDQ JQGH GRODUOD JHoLQPHN ]RUXQGD %X g]HOOLNOH )RUG¶OD EDýOD\DQ PRQWDM VDQD\L YH UDNDPGQ\DGDoDOÕýDQQIXVXQQHUHGH\VH\DUÕVÕ GHYDPÕQGD )UHGHULFN 7D\ORU JLEL ELUH\OHULQ DQODPÕQDJHOL\RU%XQDNUHVHO|OoHNWHNDSLWDOL]P PKHQGLVOLN KHVDSODUÕ ]HULQH NXUXOX Lý YH HPHN YH |]JU GHPRNUDVL GHQL\RU *oOQQ JoV] oDOÕýPDODUÕQGDYHULPOLOLNDUWÕUÕPÕLOHWLýLPXODýÕP H]GLüLVHUEHVWSL\DVDHNRQRPLVLDGÕDOWÕQGDVÕQÕUVÕ] YH KXNXN WHPHOOHULQLQ JHOLýPHVL\OH $PHULND¶\Õ \RNVXOOXN\ROFXOXüXWDPDQODPÕ\ODKD\DWEXOX\RU GQ\DGD KDWÕUÕ VD\ÕOÕU ELU \HUH JHWLUGL $PHULNDQÕQ GQ\D\D ERUo YHUPH ]DPDQÕ (YHW HNRQRPLGH SDUD HýLWWLU ERUoWXU ERUFX ERUoODQPDVUHFLEDýODQJÕFÕYHEXJQLVHEXERUo VHPEROL]H HGHU 1H NDGDU oRN SDUD EDVDUVDQÕ] R WULO\RQGRODUDXODýWÕ $PHULND EDVWÕüÕ SDUD\Õ GQ\DGD GRODýÕPD EWQEXERUoODQPD\ÕUDKDW\DSWÕ5H]HUYSDUDVÕ VRNDUDN ERUoODQPD ONVQH VDKLS \HJkQH ONH RODUDN GQ\D GHYOHWOHULQLQ $PHULND WDUDIÕQGDQ %RUoODU NÕVD YDGHOL ERUoODUGDQ PWHýHNNLO NXOODQÕOPDVÕ D\DNWD NDOPD VUHFLQL X]DWWÕ %LU WULO\RQ GRODU PLOOL JHOLUH VDKLS RODQ $PHULND¶QÕQ VUHGLU EXUDGDNL WHKOLNH\L J|UHQ ONHOHU GRODUÕ ERUo\NEXJQWULO\RQGRODU <XNDUÕGDNL UDSRUGD ONHQLQ GLS WRSODPÕQDEDNWÕüÕPÕ]GDVDGHFH$PHULNDGÕýÕQGDNL DQDSDUDVÕ ROPDNWDQ oÕNDUPD\Õ WDVDUOÕ\RUODU g]HOOLNOH dLQ 5XV\D YH GLJHU ONHOHU NDUýÕOÕNOÕ DQODýPDODU\DSPD\DEDýODGÕODU PHUNH]EDQNDODUÕQGDWRSODPWULO\RQPL\DU GRODU UH]HUYL PHYFXW 'Q\D LNWLVDW VLVWHPLQGH 6UHo EX \|QH GHYDP HGHUVH QRUPDO ýDUWODU WDULK J|VWHUL\RU NL SDUD EDVDUDN ERUoWDQ DOWÕQGD EDWPÕý RODQ ELU ONH NHQGLQL EX VUHoWHQ NXUWXOPDN]RULý%XJLGLýDWÕQVRQXo|NýWU%XQX oÕNDPD\DFDN ELU KDOGH EXODFDN \HWHU NL GQ\D WDULKWH 5XV\D $OPDQ\D dLQ 7UNL\H YV ONHOHU KDONODUÕR\QDQDQEX¿QDQVDOR\XQXJ|UVQ.HQGL \DSWÕ%XQXQVRQXFXQGDUHWLPLD\QÕNDODQPDOYH VDDGHWLQLEDýNDODUÕQÕQIHODNHWLQGHDUD\DQODUNHQGL KL]PHWOHULQ¿\DWODUÕGD\NVHOPHN]RUXQGDNDOGÕ IHODNHWOHULQHHOEHWWH\RODoDFDNODUGÕU%LU.Õ]ÕOGHULOL %X ERUoODQPDQÕQ |QQH JHoHELOHFHN ELU \|QWHP V|] GHUNL ³6RUX VRUPD\ÕQ *|]OH\LQ GLQOH\LQ YH KHQ] EXOXQDELOPLý GHüLO ûLPGL\H NDGDU KHS EHNOH\LQ &HYDS VL]H NHQGLOLüLQGHQ JHOHFHNWLU´ SDUD EDVDUDN HNRQRPL FDQODQGÕUÕOPD\D oDOÕýÕOGÕ µ1H\LýLIDRODUDNGLOHUVLQ"¶GL\HKDVWD\DVRUPXýODU .UL]GHQoÕNPD\ROXRODUDN$PHULNDSDUDEDVPD\Õ FHYDS RODUDN µKLoELU ýH\ GLOHPHPH\L GLOHULP¶ |QJ|UG DPD EXQX VUGUHPH\HFHüLQL J|UQFH HQMHNVL\RQX D]DOWDUDN EX VHQH EX X\JXODPDGDQ GHPLý (OEHWWH GQ\DGD LQVDQOÕN D]Õ GLOHPH\L \DYDý \DYDý YD]JHoPH NDUDUÕ DOGÕ $PHULND |üUHQGLüLPL]GH \DGD D]D NDQDDW HWWLüLPL]GH UHWWLüLQGHQ GDKD ID]ODVÕQÕ WNHWL\RU %RUo EROOXüXQ YH EHUHNHWLQ VDKLS ROGXüX ELU GQ\D\OD VWRNXQGDNLDUWÕýKÕ]ÕVUGUOHELOLUGHüLO$PHULND NDUýÕNDUýÕ\DNDODFDN Özel Günler 18 MART ÇANAKKKALE ZAFERİ VE ŞEHİTLERİ ANMA GÜNÜ Üzerinde yaşadığımız şu topraklar, altında yatan binlerce şehidimizin bizlere emanetidir. Bu yüce milleti ayakta tutan en büyük unsur kardeşliğimizdir. Birlik ve beraberlik içerisinde kardeşliğimizin “Dünya döndükçe” devam etmesi için hatırlayıp ders almamız gereken olaylardan birisi de 1915 yılındaki Çanakkale Savaşları ve düşmana “Çanakkale geçilmez!” dedirten ruhtur. 8 Özel Günler Çanakkale, bir ölüm kalım savaşıydı… Çanakkale, bir saldırıya karşı, etten ve kemikten bir savunmaydı… Ülkenin her köşesinden, dağ başlarından, köylerden kopup gelen çocuk yaşta gençlerin, ana kuzularının aslana dönüştüğü yerin adıydı Çanakkale… Çanakkale’de Mustafa Kemal Atatürk komutasında vatan için ölme emrini seve seve alacak, Türk Ordusu bekliyordu. İşgal ordularının ilk top atışlarında silahlarını bırakıp kaçacak dedikleri, onları bekleyen bu şanlı ordu, Dünya tarihinin gidişini değiştirecek yurt savunmasını 18 Mart 1915 tarihinde başlattı. Tarihin her evresinde barışı, adaleti ilke yapmış, anlayışla, sevecenlikle yaşayan, paylaşmayı bilen bu toprakların yavruları, Yüce Önderini yalnız bırakamazdı, bırakmadı da, giriştiği mücadeleler ile tarihe eşine az rastlanır bir destan yazdı. “Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz” diyen büyük bir insan ve bu buyruğa kendi andı gibi uyan hangi ulus vardır ki, kanlarıyla böylesi bir destan yazabilsinler. Çanakkale Zaferini, büyük Türk Ulusuna, Atatürk gibi dahi bir lider hediye etmiştir. Türk bağımsızlık savaşının temelleri, Çanakkale’nin sularında, Conkbayırı’nda ve Anafartalar’da atılmış, bu zaferler Türk Kurtuluş Savaşı için öncü olmuştur. Mustafa Kemal’in Anafartalar tepesinde yaktığı zafer meşalesi, Kurtuluş savaşımızın da yolunu aydınlatmıştır. Bağımsızlığımızı savunmak, yurt topraklarımızı korumak için yapılan savaşlar kutsaldır. Çanakkale, Ulusal Kurtuluş Savaşımız kutsal destan savaşlara birer örnektir. ÇANAKKALE RUHUNU YAŞATMALIYIZ YAŞAMALI VE 18 Mart 1915’teki Çanakkale Deniz Savaşı ve onu takiben bir yıl süren Gelibolu Yarımadası’ndaki kara savaşları, “Çanakkale ruhu”nu bugünlerde giderek yükseltiyor. Çanakkale’yi Çanakkale yapan, milletimizin diriliş ruhudur. Eğer bu topraklarda şimdilerde Çanakkale ruhu bizi bir daha heyecanlandırıyorsa, bu kendi değerlerimiz üzerinde bir defa daha ayağa kalkıyor olmamızdandır. Çanakkale ruhu, bizim inanç değerlerimizle yoğrulan milli ruhumuzdur. Kur’an seslerinin, Çanakkale Boğazı’nın yamaçlarında, Gelibolu’nun bayırlarında bir kanlı savaşın nakaratı olduğunu görebilenler ancak o ruhu anlayabilir. 9 Özel Günler Yaşamak için değil, yaşatmak için sancı çekmek. İnsanoğluna ait bu en yüksek duyguyu anlamayanlar, Çanakkale’de tamamı şehit düşen İstanbul Erkek Lisesi’nin son sınıf talebelerinin ölüme koşmalarını anlayamazlar. Çanakkale zaferi, İngiliz ve Fransız donanmasına geçit vermez. Bizim var olma kararlılığımızı perçinler, hasımlarımızın bizi parçalamalarının önüne geçer. Rusya’da Bolşevik ihtilaline fırsat tanıyarak Rus Çarlığının Doğu Anadolu’yu işgalini önler. Ama Çanakkale’nin anlattığı başka bir şeydir. Dili, rengi, etnik kökeni farklı millet evlâtları vatan toprağında omuz omuza yatıyordu. 250 bin kaybımızın (şehit, yaralı, hasta, kayıp) büyük çoğunluğu genç ve münevver nesildi. Yani biz Çanakkale’de bir milleti yeniden ihya edecek nesli kaybetmiştik. Çanakkale ile övünebiliriz, bu bizim hakkımız… ÇANAKKALE’NİN ÇIKMALIYIZ HATIRASINA SAHİP Bugün akıl, insan haklarının, özgürlüklerin, fikir ve ifade hürriyetinin, inanç ve ibadet özgürlüğünün, yani bireyin öne çıktığı, şeffaflığın ve herkesin hesap 10 vermesinin sağlandığı, yani hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu demokratikleşmeyi işaret ediyor. Bu, başka bir ifadeyle, kendi değerlerimize bağlı kalarak, kendimiz olarak ayağa kalkıp evrensel insanî değerlerde buluşmayı anlatıyor. Çanakkale’deki milli ruhu diri tutarak Türkiye’nin güvenlik, refah ve özgürlük ülkesi olması için çalışmalıyız. Bu emanetin değerini daha iyi anlamak için şanlı tarihimizle bağımızı koparmamalıyız. Çanakkale’de bu milleti ihya edecek nesli kaybetmiştik. Şimdi o nesil yeni bir baharda yeniden geleceğimizin bayırlarını, bahçelerini, ovalarını, yaylalarını süslüyor. Çanakkale’de toprağa düşenler, şimdi sadece sınırlarımız içinde değil, dünyanın dört bir yanında diriltmek üzere dirildiler. Aziz Şehitlerimiz, temiz kanlarınız ile suladığınız vatan topraklarında rahat uyuyunuz. Emanetinizin bekçisiyiz. Bu duygu, düşünceler ve 18 Mart Şehitler Günü vesilesiyle başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, gözlerini kırpmadan asil kanlarını bu topraklara akıtarak sonsuzluğa ulaşan aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz. Özel Günler 11 IWäbÕa Bahar Mevsiminin Korkulu Rüyası: BAHAR YORGUNLUĞU 12 IWäbÕa az çalışması yorgunluk belirtilerini artırıyor. Bu durumlarda hafıza zayıflaması, uyku eğilimi, adale ağrıları normalden fazla görülüyor. Ayrıca birçok enfeksiyon hastalığı yorgunluk belirtilerini artırıyor: Tansiyon, kalp hastalığı, alerji, nezle ve bazı ağrı kesici ilaçların kullanımı, tansiyonda sık sık inip çıkmalar, kan şekeri düşmeleri, gürültülü ortamlar, fazla sıcak ya da soğuk ortamlar, stresli iş ortamı, kirli hava, fazla kafein, yoğun sigara kullanımı, aşırı alkol ve madde alışkanlıkları da yorgunluk tetikleyen durumlar arasında yer alıyor. YORGUNLUK TİPLERİ NELERDİR? Üç tip yorgunluktan bahsedilebilir: Bedensel veya fiziksel yorgunluk: Ağır bir çabayı, yoğun egzersizi, gereğinden fazla bir bedensel aktiviteyi izleyerek oluşan halsizliktir. İlkbahar, her ne kadar güzel bir mevsim olsa da, beraberinde getirdiği bahar yorgunluğu bazı kişiler için çekilmez oluyor. Çünkü her mevsim değişikliğinde karşılaşılan en büyük sorun ‘yorgunluk’ oluyor. Bu güzel mevsimde doğa ile birlikte insan vücudunun da kimyası değişiyor, bu da vücudu halsiz bırakıyor. Sabahları daha yorgun uyanıyor, daha önceden var olan hastalıklarımızdan kaynaklanan şikâyetlerimizin arttığını hissediyor musunuz? Ruhsal ya da psikolojik yorgunluk: Konsantrasyon eksikliği ve belirli bir aktiviteye odaklanma noksanlığından kaynaklanır. Kişisel yetenek ve sınırlarınızı bilmeden ya da önemsemeden kapasitenizi zorlarsanız, çöküntü ve depresyon kaçınılmaz olur. Motivasyonel yorgunluk: Duygusal veya fiziksel aktivitelere katılma arzusunun eksikliğinden kaynaklanan bir yorgunluğun söz konusu olmasıdır. Büyük şehirlerde yaşayan insanlar, bu yorgunluğu, küçük yerleşim yerlerinde yaşayan insanlara oranla daha yoğun yaşıyorlar. Hava kirliliği, trafik, sanayi kirliliği ve hayat şartlarının daha zorlayıcı olması negatif enerji yükünün etkisini artıran nedenler arasında bulunuyor. Bunda küresel ısınmanın yol açtığı mevsim kaymalarının ve meteorolojik karmaşıklıkların da rolü olmalı. Baharla birlikte canlanan vücudunuzu ciddi bir yorgunluk dalgasının sarmasını istemiyorsanız, yazımızı dikkatle okumanızı tavsiye ediyoruz… BAHAR YORGUNLUĞU NASIL OLUŞUR? İlkbaharda havaların ısınmasıyla birlikte artan elektrik yükü yorgunluğa, halsizliğe ve eklem ağrılarına yol açıyor. Bu yüklerden pozitif olanlar vücutta zindeliğe, negatif olanlar ise yorgunluğa ve halsizliğe sebep oluyor. Bahar aylarında, hava sıcaklıklarına bağlı olarak metabolizmada oluşan değişiklikler, insan vücudunun bu elektrik yükünden etkilenmesini artırıyor ve yorgunluğa neden oluyor. Bunun dışında beslenme alışkanlığı bozuklukları, besinlerle yeterli miktarda vitamin, mineral alınmaması, tembel bir yaşam biçimi, tiroit bezinin çalışma düzensizlikleri ve özellikle bu bezin 13 IWäbÕa BAHAR YORGUNLUĞUNDA ŞİKÂYET EDİLİR? NELERDEN Uzmanlar, bahar yorgunluğunun “tıbbi bir durum” olmaktan çok, mevcut bir sağlık sorununun alevlenmesi ile ilişkili olduğunu söylüyor. Eğer, güzel ve aydınlık bahar sabahlarına keyifle uyanamıyor, gün boyu gidip gelen yorgunluk dalgalarından yakınıyorsanız, sıradan bir bahar yorgunluğu dışında, önemli bir sağlık sorunu yaşıyor olabilirsiniz. Bunun dışında kas ağrıları, omuz, sırt ve boyun ağrıları, konsantrasyon bozukluğu, neşesizlik, aşırı sinirlilik, hafıza zayıflaması, uyku bozuklukları, uyku ritmi bozukluğu, uykuya dalma güçlüğü bazen de aşırı uyuklama hali, baş ağrıları, stres ve ruhsal gerginliğe bağlı olarak bağırsak ve mide rahatsızlıkları... BAHAR YORGUNLUĞU NASIL ATLATILIR? Bahar yorgunluğuna karşı esas sebepleri belirleyip ona karşı önlem almak gerekiyor. Yorgunluk yaşayan 14 kişilerde, durumu tetikleyici hastalıklar tespit edilirse onları önleyici tedaviye başvuruluyor. B ve C vitaminlerinden, magnezyum, potasyum ve çinko desteğinden faydalanılıyor. Gevşeme egzersizlerinden yararlanılıyor. Yatarken alınan depresyon azaltan, uyku düzenleyen ve kas gevşeten ilaçlar da tedaviye katkı sağlıyor. ÖĞÜN SAYISINI ARTIRIN: Küçük porsiyonlar halinde günde 5-6 öğün yiyebilirsiniz. Sık sık ve az az yemeniz kendinizi daha enerjik hissetmenizi sağladığı gibi şişkinlik ve yorgunluğunuzu da azaltacaktır. DÜZENLİ SIVI ALIN: Düzenli ve sürekli sıvı alın. Yorgunluk çoğu kez susuzluğun ve sıvı eksikliğinin belirtisidir. Günde en az 8-10 bardak su içerek enerji düzeyinizi koruyabilirsiniz. HAMURA EL SÜRMEYİN: Hamur işlerinden uzak durun, hayvansal yağları terk edin. Birçok araştırma IWäbÕa HAYAT TARZINIZDA DEĞİŞİKLİKLER YAPIN Akşam yatmadan önce ve sabah kalkınca odanızı mutlaka havalandırın. Oksijen sizi daha enerjik kılabilir. Akşamları yatmadan önce sizi rahatlatacak bir kitap okuyabilirsiniz. Düzenli uyku saatleri belirlemeli ve bu saatlere göre sadık kalmalısınız. Yeterli uyku gün boyunca enerjik kalmanıza yardım edecektir. Günde 7- 8 saat uyumaya çalışmalısınız. Haftada en az 3 gün yapacağınız tempolu yürüyüşler ve aktif yaşam tarzını benimsemekte yine yorgunluğa karşı sizi koruyacaktır. Bu yürüyüşleri açık havada yapmanızı tavsiye edebiliriz. Bazı gevşeme egzersizlerini öğrenmek yine rahatlatıcı etki gösterir. Sabahları ılık bir duş almak sizi dinçleştirebilir. BU BAHAR, YORGUNLUĞA SAVAŞ AÇIN! Tabiat canlanmaya ve tüm güzelliklerini ortaya çıkarmaya hazırlanırken, biz de canlanmak ve zinde kalmak için elimizden geleni yapalım, kendimizi bırakmayalım ve böylelikle yeni bir mevsimi pozitif enerjimizle karşılayalım. Unutmayalım ki, bahar yorgunluğuna teslim olmamak bizim elimizde… fazla miktarda hayvansal doymuş yağ ve hamur işi tüketenlerde yorgunluk ve halsizlik şikâyetlerinin daha sık olduğunu ortaya koyuyor. DAHA ÇOK MEYVE: Daha çok meyve yiyin. Özellikle glisemik indeksi düşük, lif ve posa miktarı yüksek, antioksidan kapasitesi fazla meyveleri gün boyu küçük porsiyonlar halinde tüketmeniz enerji düzeyinizi artırır. Elma, şeftali, siyah erik, kiraz ilk tercihleriniz olmalıdır. CİPSİ UNUTUN: Patates, mısır cipsi ve kuruyemişler yerine, taze hazırlanmış sebze çubuklarını (kabak, salatalık, yeşil veya kırmızıbiber) veya cevizi, bademi, fındığı tercih edin. ŞEKERLEME YOK: Küçük şekerlemeler, çikolatalar veya pastalar yerine kuru veya taze meyveler (kuru veya taze elma, erik, kayısı) yiyin. SALATAYA DİKKAT: Mayonez veya kremalı salata sosları yerine sirke, limon suyu veya balzamik sosları deneyin. YÜRÜYÜŞ YAPIN: Açık havada yapılan 30-45 dakikalık yürüyüşlerin de yorgunluk giderici tabletler kadar etkili olabileceğini hatırlayın. SİGARA VE ALKOLDEN UZAK DURUN: Sigara, alkol ve kafeinden mümkün olduğunca uzak durulmalıdır. Yorgunluğu giderir ve rahatlatır düşüncesiyle aşırı alkole başvurmak yanlış olur. 15 Özel Günler 16 Özel Günler 17 Özel Günler 1-7 MART DEPREM HAFTASI: DEPREME HAZIRLIKSIZ En eski zamanlardan beri tüm dünyada korkunç yıkımlara sebep olan, insanları belki de en çok korkutan, endişelendiren doğal afetlerden biri deprem. Ülkemiz de deprem riski açısından dünya ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Depremin oluşturacağı hasarları azaltmanın en etkin iki yolu depreme dayanıklı yapılar inşa etmekten ve toplumu depreme karşı eğitmekten geçiyor. Deprem haftasında, insanların dikkatini deprem konusuna çekmek, eğitimleri geliştirmek, başarılı 18 çalışmaları ödüllendirmek, faydalı gelişmeleri yaygınlaştırmak ve depreme daha fazla hazır olunmasını sağlayacak her türlü tedbiri desteklemek amacıyla etkinlikler düzenlenir. Son olarak Van depreminde yaşadığımız zor zamanları, sıkıntıları, can kayıplarını, maddi ve manevi hasarları göz önüne alarak, sizlere deprem öncesinde ve sırasında yardımcı olabilecek bilgilerden oluşan yazımızla katkı sağlayacağımızı umuyoruz… Özel Günler IZ YAKALANMAYALIM! ÜLKEMİZ DEPREM KUŞAĞINDA… Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak oluştuğu ve sonucunda da milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinir. Yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunur. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir. Deprem Bölgeleri Haritasına göre, yurdumuzun %92’sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95’inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98’i ve barajlarımızın %93’ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinir. Son 58 yıl içerisinde depremlerden, 58.202 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122.096 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411.465 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki, depremlerden her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız ölmekte ve 7.094 bina yıkılmaktadır. İşte bu gibi zararlardan insanların en az biçimde etkilenmelerini sağlamak amacıyla insanlarımız eğitilmek istenmiş ve her yıl mart ayının ilk haftası deprem haftası olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Depreme karşı daha dayanıklı binaların yapılması gerektir. Olası bir deprem felaketinde, toplumun bilinçli ve dayanışma içinde hareket etmesi hayati önem arz eder. Ülkemizde son yıllarda yaşanan 17 Ağustos 1999 Gölcük, 12 Kasım 1999 Düzce ve 23 Kasım 2011 Van depremleri toplumumuzda deprem olgusunun çok boyutlu olarak değerlendirilmesini sağlamış ve deprem bilincinin geliştirilmesine yönelik çok önemli adımlar atılmıştır. 19 Özel Günler DEPREM ÖNCESİNDE HANGİ ÖNLEMLERİ ALMALIYIZ? Binalarda deprem sırasında düşme olasılığı olan tüm eşyaları (kitaplık, beyaz eşya, dolap vb.) duvara monte ederek sabitleyin. İlk yardım konusunda eğitim alın. Acil durum çantası hazırlayın. Yatakları cam kenarlarından, asılı cisimlerden ve eşyalardan uzakta bir yere alın. Binanın her odasında sığınılabilecek güvenli bir yer seçin. Yangın merdivenlerinin kapılarını açık bulundurun. Ortak tehlike çıkışının (koridor) kapısını açık tutun. Deprem sırasında yapılacak işlerin bir plânını hazırlayın. DEPREM SIRASINDA NELER YAPMALI, NASIL DAVRANMALIYIZ? EVDE: Uykuda deprem olursa ve yataktan kalkmak güç olursa şiltenin altına girin. Masanın altına girin ve başınızı iki elinizle örtün. Kapıları ve pencereleri açık tutun, kapı ve pencereler depremde sıkışabilir ve dışarı çıkmak güçleşebilir. Gazla ve elektrikle çalışan ev aletlerini (soba ve ocak gibi) kapatın. Kapatamıyorsanız bunlara yakın olanlara, kapatmalarını söyleyin. Fişleri prizden çekin, ocakları söndürün, eğer olanak varsa ana musluğu kapatın ve ana sigortayı gevşetin. Gaz sızıntısı olabileceği olasılığına karşı çakmak ve kibrit kullanmayın. Bunun yerine el feneri kullanın. Tuvalet 20 ya da banyoda iseniz kendinizi aynadan ya da raflardan düşebilecek eşyalardan koruyun. Binayı boşaltırken asansörü kesinlikle kullanmayın. Asansörde iseniz bütün düğmelere basın ve durduğu ilk katta asansörden inin. MARKET/MAĞAZADA: Büyük kolonların yanında durmaya çalışın. Raflardan ve dolaplardan uzak durun. SOKAKTA: Geniş açık alanlara gidin ya da güvenliğinden kuşku duymadığınız yapı varsa içine girin. Geniş bir yol varsa ve trafik yoğun değilse yolun ortasındaki refüje kaçın. Satış makinalarından, reklam levhalarından ve bahçe duvarlarından uzak durun. Yolun kenarında ağaçlar varsa altına girin. TİYATRO/SİNEMADA: Başınızı bir çanta ile koruyun, sıralar arasında çömelmiş durumda koltukların altına girebilecek biçimde durun. Tavanda büyük bir aydınlatma armatürü veya avize varsa bunların altından uzaklaşın. YERALTI ÇARŞISI/YAYA GEÇİDİ: Hemen çıkış merdivenlerine koşup yukarı çıkmaya çalışmayın. Vitrinlerden uzak durun. Elektrik kesilse bile yangın çıkışı işaretleri yanık kalabilir. Eğer yangın olursa ağzınıza bir mendil ya da bir bez tutun. Duvarların kenarlarında çömelmiş ya da yere eğilmiş konumda bulunduğunuz yeri boşaltmaya çalışın. Yeraltı çarşısı ya da geçidinin Özel Günler çıkışları vardır ve duvar diplerinden giderek çıkışa kesinlikle varırsınız. KÖPRÜ/ÜSTGEÇİTTE: Parmaklıklara ve tırabzanlara tutunun. Sarsıntının bitmesini bekleyin. Parmaklıklara tutunarak merdivenlerden inip uzaklaşın. METRODA: Raflara konulmuş eşyalar düşebilir. Başınızı kollayın ve koruyun, ellerinizle direklere ve tutunacak yerlere sıkıca tutunun. Metro durunca herhangi bir anons yapılmadan dışarı çıkmayın; tren rayları üzerinde ya da yakınında yüksek voltaj hatları vardır ve çok tehlikelidir. Ters yönden gelebilecek metro katarına dikkat edin. ARABADA: İlk anda yavaş yavaş sağa yanaşıp durun, motoru durdurun. Kontak anahtarı yerinde kalsın, pencereleri kapatın ve kapıları kilitlemeden çıkın. Eğer otoyolda iseniz yolun kenarındaki aydınlatma direklerine ve eğer varsa ses yalıtım duvarlarına dikkat edin, devrilebilir. Radyodan yoldaki hasar ve diğer durumlar hakkında bilgi almaya çalışın. Büyük kamyon ve tankerlerden uzak durun. STADYUMDA: En güvenilir yer sahanın ortasıdır. Sahanın ortasına gitmeye çalışın. DERE/IRMAK KENARINDA: Yerin sesini ve titreşimlerini dinleyin ve izleyin. Eğer dağlık bir arazide dik yamaçları olan küçük bir vadide iseniz yamaçlardan toprak kayması ya da kaya düşmesi olabilir. Nehrin kaynak tarafında baraj varsa yıkılabilir ve bir su baskını olabilir, hemen nehre dik yönde yüksek yerlere çıkmaya başlayın. DENİZ KENARINDA/RIHTIMDA: Küçük bir depremde bile tsunami olabilir. Tsunami’nin ilk dalgası geldikten sonra tehlikenin geçtiğini sanmayın bazen ikinci dalga ilk dalgadan daha büyük olabilir. Radyodan tsunami haberlerini dinleyip gerekenleri yapın. Bir gemi, bot veya sandal içindeyseniz paniğe kapılmayın. Dalgalar tekneyi devirecek diye bir kural yoktur. Tekne dalga boyuyla birlikte yükselip tekrar aşağıya inebilir. DEPREMDEN KAÇIŞ YOK! Deprem öyle bir doğal afettir ki, nerede ne zaman sizi yakalayacağını bilemezsiniz. Ülkemiz de, birinci dereceden deprem kuşağı üzerinde bulunduğuna göre, depremin olumsuz etkilerini en aza indirebilmek için önlemler almalı, sarsıntı sırasında yapılması gereken işlerin ve uygulanması gereken kuralların özellikle can kaybını azaltmak açısından önem arz ettiğini unutmamalıyız. 21 Özel Günler Happy Center Ekmekçi, 2006 yılından bu yana ‘’Unlu Mamulleri’’ alanında hizmet vermektedir. Bugün toplamda 14 imalat fırını ile Happy Center mağazalarında kaliteli ve zengin ürün çeşitlerini tüketicilerin beğenisine sunuyor. Adından da anlaşılacağı gibi ekmek çeşitleri alanında her tüketicinin damak tadı ve beslenme tercihine hitap edecek mamulleri Happy Center mağazalarından seçmek mümkün. Bunun yanı sıra Ekmekçi’de başta baklava çeşitleri olmak üzere; süt tatlıları, yaş ve kuru pasta çeşitleri de bulunuyor. Ürünlerin günlük imal edilip hizmete sunulması ile ‘’tazelik’’ ilkesini benimseyen Ekmekçinin lezzetli ürünlerini denemeye sizleri davet ediyoruz… 22 IWäbÕa 23 weYka HVcVa9cnVc^cNâ`âXâ:i`^aZg^/ V Y g V a ` vdXj ! 7^a\^hVnVg$òciZgcZi7Vñâbaâ aâñâ Önceden çocuklarımız dışarıda, kimlerle görüşüyor, neler yapıyor diye endişe ederdi ebeveynler. Şimdi yeni bir endişe doğdu: İnternet. Faydaları, zararları işin uzmanlarınca hep konuşuluyor fakat bir türlü bu illetle mücadelede başarı sağlanamıyor. Bunu başaramamış çocukları olan mutsuz anne babalar hayli fazla… Çocukların bilgisayar kullanımında doğru alışkanlıklar geliştirmesi için anne babaların konuya dikkat etmesi gerekiyor. Eğer çocuğunuzun bilgisayar başında geçirdiği süre giderek artıyorsa, başka bir işle meşgulken bile bilgisayarı özlüyorsa, sizi ve arkadaşlarını dikkate almıyorsa, başka faaliyetleri önemsemiyorsa, sırt, bilek, baş ağrısı gibi fiziksel sıkıntılar yaşıyorsa, çocuğunuz bağımlı olabilir! Peki, bu durumla nasıl başa çıkabiliriz? İşte ebeveynlere önerilerimiz… 24 BİLGİSAYAR/İNTERNET BAĞIMLILIĞI NEDİR? Bilgisayarla uğraşmak çocukların erken yaşlarda teknolojiyle tanışıp, daha ileri teknolojilere kolayca adapte olmasını sağlar. Sağlıklı bilgisayar kullanımı, zihinsel gelişim, uzun süreli bellek, merak duygusu, problem çözme, eleştirel düşünme, dil gelişimi, sözel ve sözel olmayan beceriler gibi birçok alanda çocukların gelişimini destekler. İnternetin aşırı kullanılması isteğinin önüne geçilememesi, internete bağlı olmadan geçen zamanın önemini yitirmesi, yoksun kalındığında ise aşırı sinirlilik hali ve saldırgan olunması bilgisayar/ internet bağımlılığının en basit tarifi… weYka Gençlere daha fazla (kaliteli) zaman ayırın ve sorunları ile ilgilenin. Birçok konuda olduğu gibi, televizyon ve bilgisayar hususunda da ebeveyn önce kendisi örnek olmalı. Kararlı bir tutum izlemeli. İnternet disiplini oluşturmada aileler, çocukları kadar kararlı, ısrarcı olamadıkları için başarısız olurlar. BİLGİSAYAR/İNTERNET HİPNOTİZE EDİYOR BİLGİSAYAR/İNTERNET KULLANIMI İLE İLGİLİ NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR? İnternet bağımlılığı belirtilerini arayın. Çocuğunuzun internet kullanımının okuldaki performansını, sağlığını, ailesiyle ve arkadaşlarıyla ilişkilerini etkileyip etkilemediğini kendinize sorun. Çocuklarınızın çevrimiçi ortamda ne kadar zaman geçirdiğini belirleyin. Neden bu çocuk saatlerce bu aletin başından kalıyor, diye düşünebilirsiniz. Bunun cevabı, bilgisayar oyunlarının hızlı, merak uyandıran, çok renkli, görsel ve işitsel efektler tarafından zenginleştirilmiş olması yani hipnotize özelliği nedeniyledir. BİREYCİLİK ORTAYA ÇIKIYOR Uzun süre bilgisayar başında geçirilen zaman, sanal da olsa konuşma ve sosyal ihtiyaçların karşılanması, aile içi iletişimi bozuyor. Çocuklar daha çok kendi içine çekiliyor. Ortak zamanlar azaldığı için çocuk üzerinde sanal dünyanın kahramanları rehberlik yapmaya başlıyor. Yardım alın. Çocuğunuz bilgisayar/internet bağımlılığı belirtileri gösteriyorsa, profesyonel bir danışmana başvurun. Saplantılı bilgisayar/internet kullanımı, depresyon, öfke ve özgüven eksikliği gibi başka sorunların belirtisi olabilir. Kendi çevrimiçi alışkanlıklarınızı inceleyin. Kendi internet kullanımınız diğer etkinliklerinizle dengeli mi? Unutmayın, çocuğunuzun örnek alacağı ilk kişi sizsiniz. İnternet kullanımını yasaklamayın. Bunun yerine, çocuklarınızın çevrimiçi olarak ziyaret edebileceği sitelere ve neler yapabileceklerine yönelik internet kullanımıyla ilgili aile kuralları belirleyin. Bu kurallar şunları içerebilir: Her gün belirli bir süre çevrimiçi olma, ödevleri bitirinceye kadar internette gezinememe veya anlık iletileri kullanamama, sohbet odalarına veya çevrimiçi yetişkin içerikli sitelere girememe. Bilgisayarı açıkta tutun. Bilgisayarı çocuğunuzun odasına değil, evin ortak kullanım alanlarından birine kurun. Alternatifler sunun. Çocuğunuz yalnızca çevrimiçi video oyunlarıyla ilgileniyorsa, en sevdiği oyunla ilişkili çevrimdışı bir etkinlik önerin. Arkadaşlarına sosyal ortamlarda daha fazla zaman ayırmalarını sağlayın. Sosyal aktiviteler sinema, tiyatro, müze, sportif faaliyetlere zaman ayırması için ortam hazırlayın. Arkadaşları ile internet dışı yollarla iletişim kurmasını özendirin. 25 weYka ZARARLI İÇERİKLER ÇOCUĞU TEHDİT EDİYOR Çocukların öğrenmesi üç şekilde olur: Taklit, deneme ve özdeşim. Kontrolsüz internet, sanal ortamda görülen olumsuzlukların modellenmesine neden olur. Zaman zaman ailelerin şikâyetlerine neden olan, çocukların şiddet, cinsellik, argo konuşmaları benimsemesi bu zararlı içeriklerin modellenmesinin bir sonucu olabilir. FİZİKSEL PROBLEMLER OLUŞUYOR El ve bilek problemleri, boyun kaslarında tutulma, gözlerde yorgunluk, beslenme düzeninin bozulması, uyku bozuklukları sayılabilir. Günümüzde erken yaşlarda görülen bel ve eklem ağrılarının bir nedeni de bilgisayar başında geçirilen süredir. SANAL ORTAM DOĞRULARI VE YANLIŞLARI GİZLİYOR Yaşıtlarıyla doğal ortamlarda görüşen çocukların sosyal, kültürel becerileri gelişiyor ve daha sağlıklı oluyorlar. Çoğu anne babanın en büyük korkusu sokaktaki çocuktur. Kendi çocuğunu bozacağından endişe duyar. Oysaki sokaktaki çocuktan daha büyük tehlike bilgisayar başına oturduğunda, hiç tanımadığı, görmediği, yalan mı doğru söylüyor ayrımı yapamadığı insanlardır. Kişilik eğitimi doğru verilmiş bir genç sokaktaki çocukla arkadaşlık yaparken doğru ve yanlışlarını tartabilir. Sanal ortamda bunu başarmak nerdeyse imkânsızdır. BİLGİSAYAR/İNTERNET BAĞIMLISI ÇOCUKLAR YETİŞMESİN! Bağımlılık başlangıçta bireysel olmakla birlikte, sorunların ortaya çıkması ve artması ile içinde bulunulan toplumu da etkiliyor. Bu noktadan hareketle özellikle çocukların ve genç yaştaki bireylerin aşırı ve uygunsuz bilgisayar/internet kullanımına karşı bilgilendirilmesi, oluşması muhtemel sorunları engellemekte yardımcı oluyor. Bu sorunların çözümünde ise her zaman olduğu gibi okul aile işbirliği ile ailelerin ve çocukların bilinçlendirilmesi, okulda bu konuda aile ve öğrenciler için seminerler ve toplantıların yapılması, bilgisayar ve internetten yararlanma yollarının öğretilmesi gerekiyor. Siz de çok geçmeden bilinçlenin ve çocuklarınızı bilinçlendirin ki, sağlıklı nesiller yetişsin. 26 ;ä_j_c 27 HfehjW` Burcu Esmersoy ile Röportaj Kendimden başka kimseye güvenmiyorum Bu sayımızda Türkiye’nin ve ekranların en çok beğenilen yüzlerinden Burcu Esmersoy ile yaptığımız söyleşiyi sunuyoruz sizlere. - Yüzüm oturuyor galiba. Zamanla da kendimi daha iyi tanıdıkça doğal olana dönüş yapıyorum. Kaşlarımı kalınlaştırdım mesela, daha az makyaj yapıyorum, saç rengimle fazla oynamamaya başladım. 37 yaşında olduğunuzu duyan herkes ufak bir şok geçiriyor… -Evet insanlar bu yaş meselesine inanamıyor. Bazen ben de takılıyorum ama kendimi hiç 37 falan hissetmiyorum. hiç hatırlamıyorum nerdeyse… Yoksa yaşımdan memnunum. Bir kadının en güzel yaşları 35 ile 40 yaş arası derler… -Kesinlikle katılıyorum. Kastedilen şey sadece fiziksel güzellik değil, ruhun olgunlaşıyor. İçimde çocukluğunu yaşayamamış bir kadın hâlâ var ama artık daha bir ‘kadın’ olmaya başladım. Spor spikerliği yaptığım için hep böyle tomboy (Erkek Fatma) bir havam vardı. O havam hâlâ var ama benliğimin kadınlık kısmını da kullanır ve yaşar hale geldim. Belki de ikisinin karışımını çok iyi yapıyorum. Siz erkek enerjili bir kadınsınız… Ne anlamda takılıyorsunuz, “40’a 3 kaldı” stresi mi? -Evet ama bazen. Bazen de kadın enerjili oluyorum. İkisi sürekli yer değiştiriyor. - “Ne çabuk 37 oldum” diye düşünüyorum. 30’dan sonra çok hızlı geçti. Çok komik ama 31 ile 37 arasını Annesiz, babasız büyüdüğünüz için mi bu güçlü duruş? 28 HfehjW` - Zor bir hayat yaşadım. Şartlar beni ister istemez biraz sert bir kadın haline getirdi. Normalde beğendiğim kadın tarzı da maskülen tarzdır zaten. Erkek arkadaşlarımla erkek muhabbeti yaparken kadın tarafımı hiç göstermem. Erkekleri kendimden uzak tutmak için de aynı formülü kullanıyorum. Yani erkeksi kadın havasına bürünebiliyorum. Ama bazen de istediğimi elde etmek için ‘kadın’ olabiliyorum. Kadınlığımın tadını çıkartıyorum yani için tercih ediliyorum. “İnsanların kibir olarak algıladıkları şey benim kendime güvenim” demişsiniz bir röportajınızda. -Tabii, o zaman kadın oluyorum. Bütün arkadaşlarıma tavsiyeler veriyorum, hatta bir çoğunun yerine mesajlar atıyorum, 12’den oturtuyorum ama aşıkken ilacı kendi başıma süremiyorum. -Evet, kibir bana hakaret gibi geliyor. En büyük günahlardan biri ve karakterime de uymuyor. Kendime güveniyorum sadece. Hayatıma dönüp baktığım zaman kendi kendimi takdir ediyorum. Nereden nereye ve nasıl geldiğimi bilseniz siz de saygı duyarsınız. Burcu’ya güveniyorum. Kendimi asla yarı yolda bırakmayacağımı biliyorum. Bu kibir algısı birazdan duruşumdan kaynaklanıyor. Spor spikerliğinden ötürü… Çünkü haberi sunarken dik durursun, ben size bunu anlatıyorsam bu doğrudur mesajı verirsin. Bu kibir değil asla. Pazartesi’den Perşembe’ye her akşam gece yarısı bir spor programı sunuyorsunuz ve insanlar sizin kadar şöhretli birinin bu ‘ asker olma’ halini anlayamıyor… Bunu neden yapıyorsunuz? “Evlenince kendi evimde yaşamaya devam ederim” diyorsunuz… Ev burada bir simge mi? Zorlukla yarattığınız Burcu Esmersoy markasının zarar görmesinden mi korkuyorsunuz? -NTV Spor’dan bahsediyorsak o benim çok mutlu olduğum bir yer. Çok geç bir saat olmasına rağmen, çok yormasına rağmen dinlendiriyor da… Kendimi orada şarj ediyorum, spor spikerliği beni çok mutlu ediyor. -Aynen öyle, o simgeleşmiş bir şey. En ince ayrıntısına kadar kendim yapmışım, sevdiğim objeleri toplamışım, koltukla sehpanın mesafesini bile kendime göre ayarlamışım. Bozmak istemiyorum. Evlendiğin zaman bazı şeyleri ortak yapıyorsunuz, zevklerin de birleşmesi lazım, birleşmezse de sıkıntı veriyor. Aşık olunca bildiklerinizi unutuyor musunuz? Zekanızı gösterebildiğiniz için mi? -Biraz öyle… Bildiğim işi yaptığım için. Fazla gece hayatım yok, bu program benim gece hayatım. Canlı yayına alışığım ben. Bağımlı bile denilebilir. İhtiyacım olan dozu alıyorum, çıkışta da çorbacıya gidiyorum tam oluyor. Bir güven sorunu mu yaşıyorsunuz? 60 yaşına kadar spor spikerliği yapar mısınız? Çok aşık olsanız bile mi? -Burası Türkiye. Hiç kimse ekrandan yaşlı bir kadın görmek istemez. Öyle çok büyük koltuk sevdam yok. Hatta yerime birileri gelsin diye bir ara bıraktım spor spikerliğini… “Yol açayım bari, birileri gelmek istiyordur” dedim. 3-4 yıl bekledim, baktım kimse gelmiyor, “işime geri dönmek istiyorum” dedim. Ekran, yüzüm ve sağlığım izin verdiği sürece ekranlarda olacağım. Olmadığım zaman da spor editörü olarak çalışabilirim. Ne kadar aşık olursam olayım gerçekten kimseye güvenmiyorum? - Kendimden başka kimseye güvenmiyorum. Bu yüzden de kendi kurduğum düzeni bir başkası için riske atamam. Hiçbir zaman da atmayacağım. Yatak odanızdan büyük bir giysi odanız olduğu doğru mu? -Evet, gardırobum sonsuz. Vermeyi sevmediğim için ömürlük parçalarımın hepsi askıda duruyor. Bir davete giydiğim elbiseyi arkadaşımın düğününe bile tekrar giyemiyorum bir de. Modayla ilgili bir şey yapmaz mısınız? En önemli güzellik sırrınız nedir? -Yok. Modadan anlıyorum diye marka yaratmak bana gereksiz geliyor. Herkesin bildiği, emek sarfettiği, yıllarını harcadığı işe yoğunlaşması gerek. Türkiye’nin reklamlardan en çok para kazanan isimlerinden birisiniz. Nedir sizin sırrınız? - O televizyon ışığı denen şey bende var. Onun avantajıyla tercih ediliyorum diye düşünüyorum. Sosyal medyayı çok iyi bir şekilde kullanmam da bir avantaj. Doğal ve gerçek kadın tarafımı gösterebildiğim - İki senedir Sertap Erener’in de yaptırdığı radyofrekanstan yaptırıyorum yüzüme. Cilt ütüsü diyorum ben ona. Bizim sektörde cilde bakarsan bağ, bakmazsan dağ oluyor. “15 saniyelik şöhretlerden değilim” Neredeyse 10-15 yıldır varım ben. Yeni çıkmadım bir kere… Saman alevi olan 15 saniyelik şöhretlerden değilim. İyi ki yavaş ve acı çekerek bir yerlere gelmişim, kıymetini biliyorum ve keyfini sürüyorum. 29 :[aehWioed t5H=?5H=ČtČB 89?CF5GMCBwB9FČ@9FČ Çatı katı artık yeni yapılan evlerin çoğunda var olan ve nasıl değerlendirilmesi gerektiği bir türlü karar verilemeyen bir mekândır çoğu zaman… Az kişinin sahip olmasının yanı sıra genellikle nasıl dekore edileceği ve kullanışsız olacağı fikri yaygındır çatı katları için… Eskiden evlerin bu bölümü, kullanılmayan eski eşyaların veya fazlalıkların depolandığı bir kiler ya da çocuklar için saklambaç oynarken saklanılacak en güzel mekânlar olarak kullanılırdı. Son yıllardaysa metrekaresi ne olursa olsun çatı katları, evin keyifle ve zevkle vakit geçirilen en güzel mekânlarından biri haline gelmeye başladı. Peki, çatı katınızın daha konforlu ve kullanışlı olması için neler yapabilirsiniz? Çatı katı genellikle diğer odalara göre biraz daha karanlıktır. Tavanı da genellikle basıktır. Bu nedenle çatı katı için diğer odalardan daha farklı bir düzenleme gerekebilir. Çatı çok alçak olduğu takdirde yer yatağı kullanılabilir. Alçak ve dar eşyalar tercih edilerek hareket alanı bırakılabilir. Kışın oldukça soğuk, yazın da bir o kadar sıcak olması nedeniyle oturumu biraz zahmetli olan çatı katının yalıtımı doğru bir şekilde yapıldığı takdirde bu sıkıntıları kolaylıkla ortadan kaldırmanız mümkün olabilir. Çatı katınız çok fazla ışık almıyorsa duvarların ve yer döşemelerinin açık renklerde olmasına dikkat etmelisiniz. Bu, ortama derinlik katmanıza yardımcı olacaktır. Fazla ışık almayan çatı katlarında aydınlatmaların doğru bir şekilde yerleştirilmesi önemlidir. Spotlar, aplikler, yansıtıcılı ışıklandırmalar oldukça ferah ve aydınlık bir ortam yaratmanıza yardımcı olacaktır. Ayrıca çatı katında havalandırma da önemlidir. Özellikle de yatak odası olarak kullanılacaksa, yeterince geniş bir pencerenin bu katta bulunması ve bu pencerenin kolay açılıp kapanabilmesi gerekir. 30 Gün ışığı çatı katları için çok önemlidir. Çatı eğimine uygun oluşturulmuş çatı pencereleri, hareketli pencereler, bu mekânlar için hem doğal ışık, hem de havalandırma için ideal olacaktır. Tavan yüksekliği, pencere için uygun değilse, yapay ışıklandırma çözümleri düşünülmelidir. :[aehWioed Çatı katlarının en büyük sıkıntılarından birisi şüphesiz tavan yüksekliklerinin standart olmaması... Bu nedenle özellikle dolaplarınızı, perdelerinizi, raflarınızı yerleştirmeniz biraz problemli olabilir. Bu konuda profesyonel yardım alabileceğiniz gibi, bir marangoz bulup duvarlarınıza uygun raf ve dolap yaptırarak çözüm yaratabilirsiniz. Biraz yaratıcılığınızı ve zevkinizi katmanız yeterli. Eğer çatı katınızda bölme yoksa paravan kullanarak istediğiniz şekil ve büyüklükte odalar yaratmanız mümkün. Çatı eğiminden oluşan üçgen hacimleri raflarla, dolaplarla değerlendirebilirsiniz. Yatak başlarını bu bölüme yerleştirebilirsiniz. Giyinme Odası Olarak Kullanımı Çatı katını giyinme odası olarak kullanabilirsiniz. Birçok kıyafetiniz varsa ve gardırobunuz yeterli gelmiyorsa çatı katı giyinme odası için ideal bir yer olabilir. Oyun Odası Olarak Kullanımı Çatı katı bölümü oyun odası olarak kullanılmasını da tavsiye ediyoruz çünkü mekânın peyzajı ve kullanımı açısından güzel ve doğal sonuçlar elde edebiliyorsunuz. Çalışma Odası Olarak Kullanımı ÇATI KATLARI NASIL DEĞERLENDİRİLEBİLİR? Çatı katlarını dekore etmek sanıldığı kadar da güç değil tam tersine çok eğlenceli ve kullanışlı bir mekân yaratabilirsiniz. Bu tamamen evinizin düzeni ile ilgilidir. Çatı katları en yaygın yatak odası olarak kullanılır. Sonra çocuk odası daha sonra ise mutfak ya da ofis… Eğer alt katta bir oturma odası ve salonunuz var ise mutfağınızın genişliğinden de gayet memnunsanız burayı en güzel yatak odası olarak değerlendirebilirsiniz. Çalışma odası olarak da doğru dekore edildiğinde gayet verimli bir mekân yaratmış olursunuz. Mutfak olarak değerlendirmeyi düşünüyorsanız ise çatınızın alçak olmaması sizin bu alanı çok daha konforlu olarak kullanmanızı sağlar. Alçak tavanlı bir çatı katınız var ise mutfağınızı buraya yerleştirirseniz sonrasında rahat hareket edemediğinizden dolayı pişman olabilirsiniz. Çatı katını çalışma odası için kullanabilmeniz de mümkün. Sessiz bir ortam için bu mekânlar tercih edilebilir. Kitap okumak, çalışmak ve dinlenmek için ideal bir ortam oluşturabilirsiniz. Çatı katına lokal ışık vereceği için pencere önüne koyduğunuz masa ile çalışma alanınızı oluşturabilirsiniz. İkinci Oturma/Dinlenme Odası Olarak Kullanımı Çatı katı sizin için ikinci bir oturma odası olarak da kullanılabilir. Küçük bir televizyon ve sehpası ile mekânı tamamlayarak, oturma odanız dolduğunda yedekte olan bu odayı kullanabilirsiniz. Yatak Odası Olarak Kullanımı Eğer evinizde çatı katı var ancak yeterli odanız yoksa çatı katını yatak odası olarak değerlendirebilir, stresten uzak bir uykuya erişebilirsiniz. Biliyorsunuz ki yatak odasının normal yaşam alanlarından tamamen sıyrılmış olması gerekir, hele ki farklı bir katta olduğunu düşünürsek oldukça güzel sonuçlar alabilirsiniz. Bununla birlikte çatı katında bulunan pencereden yıldızları seyretmek de keyif verecek ve uyku öncesi terapi olacaktır. 31 :[aehWioed KEYİF KÖŞENİZİ OLUŞTURABİLİRSİNİZ… Çatı katlarını karanlık mekânlar olmaktan kurtarın, dekorasyon tarzınıza uygun yaşam alanlarına dönüştürün. Çatı katlarında stilinizi yansıtın. Çatı katlarını, her zaman sıkıcı, karanlık mekânlar olarak düşünmeyin. Doğru renk mobilya, aksesuar seçimiyle sıcak, samimi ortamlar yaratabilirsiniz. Renkli yastıklar, kilimler bir anda çatı katını sıcak bir ortama çevirecektir. Çatı katındaki kullanım alanlarını artırın. Kısacası çatı katlarınızı ardiye olarak görmekten ve depo olarak kullanmaktan vazgeçin. Doğru dokunuşlarla harika bir yaşam alanına sahip olmuş olursunuz. Hele bir de penceresi ve gün ışığını içeri alan bir çatı katıysa değmeyin keyfinize… 32 :[aehWioed 33 Özel Günler 8 Mart 'Q\D.DGÖQODU*Q Toplumun ? CYqfYùí KADINLARIMIZ! 34 Özel Günler Kadınlarımıza değer vermek geleceğe yapılan en büyük yatırımdır! Kadınlar bir toplumun mimarıdır, bir toplumun gelişmesi, değişmesi, ahlaki olarak bütünlüğü, aile yapısı tamamen kadına bağlıdır. Hepimizin annesi bir kadındır. Kadınlar olmasaydı, hiçbirimiz olamazdık, ne yaparsak yapalım asla onların hakkını ödeyemeyiz. Başta kadının kendisi olmak üzere her insan için, ruhî içerikli insanî ihtiyaçların en iyi karşılanacağı yer kuşkusuz, merkezinde kadının yer aldığı aile ortamıdır. Kadının çocuk eğitiminin yanı sıra aile içinde taşıdığı bu rol, toplumsal açıdan da en etkin ve değerli bir işlevi teşkil eder. Türkiye’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanır. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın ve yığınsal olarak kutlanmaya başlar, kapalı mekânlardan sokaklara taşınır. “Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı” programından Türkiye’nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında “Türkiye 1975 Kadın Yılı” kongresi yapılır. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmaz. 1984’ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya Kadınlar Günü” kutlanmaya devam edilir. 8 Mart sadece kadınların yılda bir kez hatırlanmaları değil, sorunlarının çözülene kadar tartışılması için bir fırsat ve imkân günüdür. Kadınların sorunları, diğer toplumsal ve insani sorunlardan ayrı tutulamaz. Toplumda var olan ve yaşanan her türlü ekonomik, sosyal ve siyasal problem birbiriyle, dolayısıyla kadınların sorunlarıyla ilgili ve bağlantılıdır. Ancak kadınların yaşamış olduğu sosyokültürel sorunları çözmekle diğer sorunların çözülmesi kolaylaşabilir. Unutulmaması gerekir ki, kadın ‘haklarıyla’ kadındır. Hakları hiçe sayılan kadın, kadınlık bilinci ve erdemi çürümüş bir toplumsal yozlaşmayı beraberinde getirir. KADINLARIMIZA HAK ETTİKLERİ DEĞER VERİLMELİ… Kadınların maruz kaldığı birçok durum ve olay bulunuyor. Araştırmalara göre, dünyada her 3 kadından 1’i aile içi şiddete maruz kalıyor, gelişmekte olan ülkelerde halen töre ve namus cinayetleri işleniyor. İş ve çalışma hayatında kadınlara yönelik ayrımcılık yapılıyor. Kadınlar eğitim-öğretim alanında ikinci planda bırakılıyor. Hukuk alanında da kadınlara yönelik ayrımcılık yapılıyor. Dünyanın birçok yerinde kadınlara eş seçme, evlilik, boşanma gibi medeni haklar tanınmıyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınların, eşitlik, bağımsızlık, özgürlük, politik ve ekonomik haksızlıkların giderilmesi, cinsel ayrımcılığın sona erdirilmesi, kadınlara uygulanan her türlü şiddetin önlenmesi, saygın yaşam ve insan onuruna yaraşır çalışma koşullarının sağlanması yolunda verdikleri mücadelenin simgesidir. Kadınların üretime ve yönetime katılma imkânına kavuştukları her ülkede, toplumsal gelişme çabalarında etkin ve çok önemli roller üstlenirler. Hiçbir ülkenin kadınların emeği ve katkısı olmadan sağlıklı bir şekilde gelişmesinin, kalkınmasının, demokratikleşmesinin mümkün olmadığını düşünüyoruz. 35 Silivri’nin Gülen Yüzü 1) Mağazanızın lokasyonunu belirtir misiniz? Silivri Kiptaş 2 konutlarının karşısında 2000 konuta yakın bir kitleye hizmet veriyoruz. Şehin içinden gelen müşterilerimiz de mevcuttur. Çevremizde tek olmanın bilincinde müşteri memnuniyeti odaklı ve güler yüzlü personelimizle hizmet vermekteyiz. 2) Mağazanızın alanı, kasa ve personelleri ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Ayrıca otoparkı ve servis imkânlarından da bahseder misiniz? 600 metrekarelik alanda 3 kasa ve 18 personel ile hizmet vermekteyiz. 20 araçlık Otopark alanımız mevcuttur. Ayrıca Kiptaş konutları site içerisine her yarım saatte, şehir merkezine ise saatte bir servis imkânımız bulunmaktadır. 3) Mağazanız ne kadar süredir hizmet vermektedir? Hizmet verdiği süre içerisinde bölgedeki olumlu değişim ve mağazanın sağladığı faydalardan bahseder misiniz? Mağazamız 2013 yılı Haziran ayından bu yana hizmet vermektedir. Silivri’nin ve özellikle Kiptaş 2 halkının güler yüzlü alışverişine vesile olduğumuzu düşünüyorum. Bölge halkının teveccühüne karşı onlara iyi hizmet sunmaya devam ediyoruz. 4) Bu mağazada ne kadar süredir mağaza müdürü olarak çalışmaktasınız? Happy Center’da kaç senedir çalışmaktasınız? Biraz kendinizden bahseder misiniz? Gökhan Yüksel 1976 Silivri doğumluyum. Perakende sektöründe 14 yıldır hizmet vermekteyim. Happy Center’da 2011 yılından bu yana hizmet vermekteyim. Happy Center Silivri mağazasında ise 2013 Temmuz ayından bu yana mağaza yöneticisi olarak görev almaktayım. 5) Mağaza Müdürü olarak mağazanızdan beklenti ve hedefleriniz nelerdir? Mağaza Müdürü olarak en başta da ifade ettiğim gibi bölge halkına kaliteli ürünleri güler yüzlü hizmetle buluşturmanın yanı sıra %100 müşteri memnuniyeti sağlamak başlıca hedefimizdir. Bu sorumluluk bizi zirveye taşıyan etkenlerin başında geliyor. Yenilikçilik ve fark yaratma misyonu ile fayda sağlamanın peşinde koşan, tüketici algısındaki değerleri en üst seviyeye taşıyan bir çalışma prensibimiz var. yaklaşık 8 ay oldu fakat açıldığı günden bu yana hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyeti anlamında her zaman kendine bir şeyler ekleyerek emin adımlarla ilerlediğini belirtmek isterim. 7) En çok beğenilen ve tercih edilen reyonunuz hangisidir? 6) Müşteri memnuniyeti için çalışmalarınız nelerdir? Bizler için mağazamıza gelen her bir müşteri, bizim misafirimizdir. Kasap, şarküteri, manav ve pastane reyonlarındaki arkadaşlarımız, onların isteklerini öncelik edinip beklentilerinin tamamını karşılamayı misyon haline getirmektedirler. Alışveriş esnasında diğer ürünlerle ilgili yardım almaları gereken her türlü noktada personellerimiz anında yardımcı olmaktadır. Kasiyerlerimiz ödeme noktalarında her bir misafirimizi ayrı ayrı karşılayıp ürünlerini poşetlemelerine kadar yardımcı olmaktadır. Ayrıca bizler için hizmet bu noktada bitmiyor. Satış sonrası müşteri servisi hizmeti ile misafirlerimizin gerekirse aldıkları ürünleri kapılarına taşıyarak yardım etmekteyiz. Satış sonrası her türlü konuda da kendilerine yardımcı olabileceğimizi bilmektedirler. Yeter ki beklentileri karşılansın ve güler yüzle buradan ayrılsınlar. Mağazamızın açılalı Reyonlarımızda tüketicilerin tercih edeceğini düşündüğümüz yaklaşık 10 bin kalem ürün mevcuttur. Aslında her reyonumuz beğeniliyor ve ilgi görüyor. Fakat aralarında bir sıralama yapmak gerekirse müşterilerimiz Manav ve şarküteri reyonumuza daha çok ilgi gösteriyor. Bir diğer özelliğimiz de ürünlerimizin taze olması konusunda oldukça titiz davranmamızdır. Bu konuda iddialı olduğumuzu söylemek isterim. Bu beğenilerin gereği olarak bizler müşterilerimize karşı hizmet etmekten yorulmayız, aksine yüzleri güldüren tüm hizmetler bizlere daha çok güç vermektedir. 8) Müşterileriniz neden Happy Center’ı tercih etmelidir? Mağazamızdan Genel merkezimize kadar ki bütün personel kademelerinde ortak amacımız, hizmet verdiğimiz herkesin mağazamızdan mutlu ve güler yüzlü bir şekilde ayrılmasını sağlamaktır. Çünkü bizlerin öncelikli hedefi ‘’müşteri memnuniyeti eksenli çalışmalar’’ ise; alışveriş yapan herkesin kendisini özel hissedeceği, her keseye uygun en kaliteli ürünleri en ekonomik fiyatlarla satışa sunulduğu, ürünlerinde tazeliğe önem verildiği, hizmette güler yüzlülüğün bir kurum kültürü haline getirildiği yapıda faaliyet göstermekteyiz. Happy Center’ı sektörde bir adım öne çıkaran bu özellikleri gösterebilme imkânı bulduğumuz değerli bölge halkımız da bizlere teveccüh etmektedir. Hizmet konusunda en iyi seviye için çalıştığımızı zaten söylemiştim. Misafirlerimizin, giriş kapısının hemen yanında bulunan manav tezgâhından, tüm reyonlarımız ile birlikte kasalara kadar mağaza içindeki tüm birimlerde en iyi hizmeti alması için çaba gösteriyoruz. Bizleri tercih eden müşterilerimize teşekkür eder, esenlikler dilerim. Özel Günler 27 MART DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ: TİYATRO YAŞAMIN BİR PARÇASIDIR! Uluslararası Tiyatro Enstitüsü 1948 yılında kurulur. Bu enstitü 1961 yılında aldığı bir kararla 27 Mart gününü Dünya Tiyatrolar Günü olarak kabul eder. Her yıl enstitüye üye ülkelerde 27 Mart günü Tiyatro Bayramı olarak kutlanır. 27 Mart günü her ülkenin sanat ve tiyatro adamlarınca hazırlanan bir bildiri, sahnelerde okunur. Tiyatrolar o gece halka parasız gösteriler düzenler. Tiyatroyu halka sevdirmeye çalışırlar. Ülkemizde tiyatro ile ilgili ilk ulusal bildiriyi, yaşamını Türk tiyatrosuna içtenlikle adamış olan Muhsin Ertuğrul yazar. Öyleyse biz de sanatseverler olarak, Dünya Tiyatrolar Gününde bu güzel sanat dalının anlam ve önemini kavramaya ve tiyatroyu yaşatmaya çalışalım… TİYATRO NEDİR? Tiyatro, yazarların dram, komedi, trajedi türünde yazdıkları eserlerin sahnede oynanması sanatıdır. Tiyatro gösteri sanatı olarak tanımlanır. Konusu bakımından harekete, konuşmaya, bazen de müziğe yer verilir. Bu nedenle tiyatro güzel sanatların en ilgi çekici kollarından biridir. Belli başlı türleri şunlardır: 38 Komedi: Oyunların, insanların, durumların gülünç yönlerini gösteren bir tiyatro yapıtıdır. Komedinin belli başlı türleri şunlardır: a) Vodvil, hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, içinde şarkılar bulunan hafif güldürüdür. b) Fars, olayların aşırı abartıldığı, taklitlerin sık sık tekrar edildiği bir komedi türüdür. Trajedi: Konusunu tarih, ya da efsanelerden alan acıklı sahne yapıtıdır. Dram: Yaşamımızda var olan umudu, sevinci, acıyı, bir arada sunan tiyatro oyunudur. Dram şiir ve düz yazı ile yazılabilir. Tiyatrolar; devlet tiyatroları, halk tiyatroları, bulvar tiyatroları, açık hava tiyatroları ve şehir tiyatroları gibi isimlerle anılır. İLK TİYATRO Dünyada ilk tiyatro olayının nerede, nasıl başladığı bilinmiyor. Araştırmacılar, tiyatronun ilkel insanların av Özel Günler benzeyen eğlenceler düzenlenir. Buna oyun çıkarma denir. TİYATRO BİR YAŞAM BİÇİMİDİR… Tiyatro yaşamın bir parçasıdır. Yaşamı sergiler. Yaşama sevincini yaratır. Geçmişi, günümüzü, geleceği anlamamıza yardımcı olur. Sorunlarımıza ışık tutar. Tiyatro, insanlar arasında halkın içinden doğmuş bir sanattır. Tiyatro hep iyiden, güzelden hoştan yana olmuştur. Tiyatro insanları eğitir. Eğitirken düşündürür. Tiyatro insanlara beraber gülmek, beraber ağlamak, beraber düşünmek gibi insanca duygular aşılar. Tiyatroda oynayanla izleyen arasında yakın, sıcak bir iletişim vardır. Tiyatro oyunculuğu özel eğitimi gerektiren bir meslektir. Tiyatro öğretimi konservatuar denilen okulda yapılır. dönüşü vurdukları avın çevresinde sevinç ve heyecan sesleri çıkararak dans etmelerinden doğduğunu anlatırlar. Daha sonraları topluluk halinde yaşamaya başlayan insanlar yılın belirli günlerinde, belirli bir yerde toplanmaya başlarlar. Bu toplantıda içlerinden bir kişi yüksekçe bir yere çıkarak güldürücü öyküler anlatır, taklitler yapar, şarkılar söyler. Bu tür oyunlar zamanla şenlikler geleneğini oluşturur. Bir süre sonra tiyatroda kişiler ikiye, üçe çıkar. Daha canlı, daha ilgi çekici konular bulunur. Böylece oyunlar, sanat niteliğine kavuşur. Tiyatro da meslek haline gelir. İlk çağlarda oyunun yazılı metni yoktu. Yeteneklerine güvenen oyuncular ortaya çıkıp bir çeşit tuluat yaparlardı. Tuluat, oyuncuların o anda düzenledikleri hareketleri, tasarladıkları sözleri söylemeleridir. Tuluat, sahnesiz ve metinsiz bir tiyatro oyunudur. Özgürlükçüdür, özgürlüktür tiyatro… Işıktır… Aydınlanmadır. Uygar insan düşünen, yorumlayan, araştıran, eleştiren, özgün insan olmalıdır. Ufkumuzu genişletmek, beynimizi ve ruhumuzu zenginleştirmek için tiyatro yaşamda vazgeçilmezlerden, olmazsa olmazlardandır. Birey, çağına tanıklık eder, tiyatro aracılığıyla sorar, sorgular. Güçlüdür tiyatro sanatı, çünkü anlatacak sözü vardır hep... Dinamiktir, enerjiktir tiyatro, en yalın eğitim aracıdır. Dil birliği bir ülkenin temel yapı taşlarındandır. Her ülkede dilin en güzel kullanıldığı yer tiyatro sahnesidir kuşkusuz. Günümüzde aşırı derecede yozlaşan Türk dili kullanımının doğru çizgide gelişmesinde çok önemli bir rol üstlenir tiyatro. Toplumun gelişmesine, değişmesine öncülük eder. Tiyatro aşktır, sevdadır, tutkudur, yaşam biçimidir. Haydi, bizler de harekete geçelim, her şehre, her kasabaya; tüm Anadolu’ya tiyatro tohumları serpelim... Tiyatroları yaşatmaya devam edelim… Yazılı tiyatro yapıtları çok sonra ortaya çıkar. Bir süre tiyatro sözsüz oynanır. Oyuncular olayları, el, kol, gövde, bacak ya da yüz hareketleriyle anlatırlar. Bu sözsüz tiyatroya pandomima denir. Bizde tiyatro olgusu, çok eskilere dayanan orta oyunu ile onun gölge oyunu biçiminden başlar. Gölge oyunu arkadan ışıklandırılan beyaz bir perde üzerine belli tipteki kuklaların hareket ettirilmesi ve konuşturulması ile yansıyan Karagöz oyunlarıdır. Bugün köylerimizde, çok eski geleneklerden kalma bir alışkanlıkla tiyatroya çok 39 HfehjW` Silivri Gülten Hanım Happy Center marketleri ile uzun yıllar önce tanıştım. Bu mağazanızı da açıldığı ilk günden beri tercih ediyorum. Hayat şartları malum, devir ekonomi devri. Bizler ev hanımları olarak tercih etmemiz gereken marketi gezip fiyat ve kalite kontrolü yapmak zorundayız. Marketinizi de bu sayede gezerek inceledim. Gerçek şu ki; bizler için önemli olan kaliteli ürünü uygun fiyattan alabiliyor olmamız. Genel itibari ile aylık toplu alışverişimi, haftalık sebze- meyve ve et alışverişimin yanı sıra gündelik alışverişlerimi de mağazanızdan yapıyorum. Et ve süt ürünleri bölümleriniz başta olmak üzere her reyonunuz kaliteli ve pırıl pırıl. Her birini muntazam vaziyette görüp alma imkânımız oluyor. Ayrıca burada ‘’Ekmekçi’’ isimli unlu mamulleri ve pastane reyonunuz var. Ailece tatlıya düşkünlüğümüz nedeni ile ürünlerini çok beğenerek tüketiyoruz. Üstelik tüm alışverişlerimizde ilk günden beri avantaj kart ile yaptığımız için kazandığımız puanlarla hediyelerimizi de alabiliyoruz. Personelleriniz yakınlık ve samimiyetle hizmet verdikçe bizleri daha çok mutlu ediyorlar. Özellikle kasiyerlerinizin hepsi beni tanır, bende onları tanırım. Çalışanlarınız benim evladım gibidir. Bir şey sorduğumda ya da isteğim olduğunda, sağ olsunlar hepsi çok yardımcı oluyorlar. Bazen evden çıkmak için müsait olamıyorum. Telefonla sipariş verdiğim ürünler kapıma kadar getiriliyor. Happy Center’a teşekkürler.. Nazmiye Hanım Yaklaşık bir yıldır mağazanızdan alışveriş yapmaktayım. Çocuk bezi ihtiyacım için gittiğim mağazanızdaki hizmetten çok memnun kaldım. O tarihten bu yana hemen hemen her gün Happy Centerları tercih ediyorum. Mağazanızda özellikle et ürünleri ve peynirleri ve kuru gıda ürünleri çok güzel. Her gün taze fırın ürünleri severek alıyoruz. Personellerin bizlerle olan iletişimi ve samimi tavırlarından gayet memnunum. İndirim ve kampanyalarından bizleri haberdar ediyorlar. İlk günden bu yana avantaj kart kullandığım için birçok hediyenizi de aldım. Hizmetlerinizin devamını diliyorum. Hidayet Bey Bir sene önce bu bölgeye taşındım. İlk market alışverişim de sizin mağazanızdan oldu. Bu bölgede Happy Center gibi bir markete kesinlikle ihtiyaç vardı. Marketiniz ilk açıldığı günden beri bize tabiri caizse çölde vaha gibi geldi. Özellikle son zamanlarda telefonla sipariş ve online market alışveriş hizmetlerinizi memnuniyetle kullanmaktayım. Çalışan arkadaşlar hepsi bizim kardeşimiz gibi, samimi ve yardımseverler. Özellikle et ürünlerinde oldukça seçici olduğum için mağazanızın ürünlerini gönül rahatlığıyla tüketebiliyoruz. Eskiden mahalle kasabımız olurdu, ayda bir alışveriş yapardık. Mağazanız sayesinde bu alışkanlığımız devam ediyor. Şarküteri bölümündeki ürünlerin tazeliği ve kalitesi tek kelime ile mükemmel. Başta yöneticileriniz olmak üzere tüm mağaza personelleriniz hizmette ve güler yüzlülükte sınır tanımıyorlar. Seneler önce marketçilik yaptığım için gerek ürünlerin kalitesi gerekse fiyatları bakımından mağazanızın her bütçeye uygun fiyatlarda kaliteli ürünler sattığını görmekteyim. Verdiğimiz paranın karşılığını ziyadesiyle almak bizleri çok memnun ediyor. İşletmelerin olmazsa olmaz denilebilecek sorumlulukları vardır. Biz bu markette tüm sorumlulukların yerine getirildiğini görebiliyoruz. Ayrıca avantaj kartı ile bütün çocuklarıma hediyeler aldım. Yüzleri güldüren hizmetleriniz daim olsun. Elif Hanım Komşularımın tavsiyesi üzerine mağazanızdan alışveriş yapmaya başladım ve uzun zamandır hemen hemen her gün mağazanızdan alışveriş yapmaktayım. Ürünlerinizin kalitesi ve tazeliğinin yanı sıra hizmetlerinizin güzelliği ile bizler için ‘Ailemizin Marketi’ haline geldiniz. Benim ve yakın çevremdekilerin Happy Center denince ilk akla gelen özelliğiniz personellerinizin güler yüzlülüğüdür. Yardıma ihtiyacım olduğunda bizlerle ilgilenmeleri ile memnuniyetimizi en üst seviyede tutuyorlar. Çalışmalarınızda başarılar. 40 HfehjW` Cãj[h_Iob[ã_b[h_ Öznur Hanım Bu mağazanızla tanışmadan önce yaklaşık 3 senedir farklı bölgelerde birkaç mağazanızdan alışverişlerimi yapıyordum. Mağazalarınızın genel itibari ile gayet şık ve modern konseptli olduğunu görebiliyoruz. Bu bölgeye de böyle bir marketin açılması bizleri çok memnun etti. Günde en az 2 kez sizleri ziyaret ediyorum. Ürünlerin kalitesi ve bütçemize uygun olduğu aşikâr. Taze meyve ve sebzesinden ekmek çeşitlerine, temizlik ürünlerinden süt ürünlerine kadar aradığım her şeyi bulabiliyorum. Happy Ekmekçi bölümünüzdeki pastaların tadı ve kalitesi tartışılmaz. Çok iyi personelleriniz var. Gayet güler yüzlü ve bizlere her esnada yardımcı olan personellere sahipsiniz. Evim yakın olduğu için servisinizi genelde kullanmıyorum fakat yakınlarımdan duyduğum kadarıyla servis hizmetlerinizden oldukça memnunlar. Ayrıca marketinize gelemediğim zamanlarda telefonla istediğim ürünleri sipariş edebiliyorum. Ürünlerin kalitesinden emin olduğum için gönül rahatlığı ile sipariş verebiliyorum. Üstelik yaptığım alışverişlerde topladığım puanlarla hediyelerimi de aldım. Gerek kendi ailemiz gerekse çevremizden duyduğumuz kadarıyla da Happy Center müşterilerin istek ve önerilerine de önem veren bir market. Hizmetlerinizdeki güler yüzlülük hiç eksik olmasın. Tolgahan Kaptan Çevremizdeki tanıdıklardan, arkadaşlardan duyup geldik marketinize. Ayda bir kez evimizin temel tüketim ihtiyaçlarını muhakkak mağazanızdan gideriyoruz. Bizler için ihtiyacımız olan bütün ürünleri tek bir markette bulabilmek oldukça önemlidir. Karadeniz insanı olduğumuz için özellikle çay ürünlerine karşı çok seçici davranıyoruz. Marketinizde de aradığımız bütün çay çeşitleri mevcut. Devamında tabi ki manav ürünlerinizin kalitesini de tescilledik. Buradaki çalışanlarınızın sorduğumuz sorulara karşın yönlendirmeleri ve gerekirse reyonun başına kadar bizlere eşlik etmeleri de tabi ki bizler için memnun edici. Ne zaman gelsem görevli arkadaşlar temizlik başında ve mağaza görüldüğü gibi pırıl pırıl. Kasiyerlerin güler yüzlülüğü, bizleri karşılarken ve uğurlarken sergiledikleri tavırlar, bir aile marketi imajını gösteriyor. Biz de ailemizin marketinin hizmetlerini bu kalitede devam ettirmesini diliyoruz. Zahit Bey Marketinizin yaklaşık 3 aydır sabit müşterisiyim. Taşındığım esnada mağazanızla tanıştım. Memurum ve bütçeme en uygun marketten alışverişlerimi yapmak zorundayım. Büyük alışveriş olarak tabir ettiğimiz alışverişlerimizi marketinizden yapıyorum. En çok ekmek ürünlerini beğenmekteyim. Biz temizlik konusunda oldukça titiziz. Fırın bölümünüz gayet temiz ve hijyenik. Arkadaşların hizmet verirken ne kadar titiz davrandıklarını görebiliyorum. Ürünlere kesinlikle eldiven olmadan dokunmuyorlar. Mağazanın genel temizliği de takdire şayan. Ayda iki ya da üç kez geliyorum ve ne zaman gelsem mağazanız tertemiz. İndirim bültenleriniz evimize hatta telefonlarımıza mesaj olarak bile geliyor. Kampanyalarınızı sürekli takip ediyoruz ve devamını diliyoruz. Markası ve kalitesi kabul edilmiş ürünlerin tamamı marketlerinizde bulunmakta. Bu denli geniş ürün çeşitliliğini en uygun fiyatlarla bizlere sunan Happy Center marketlerine teşekkürlerimizi iletiyoruz. Bedriye Hanım Bundan bir yıl önce oturduğumuz yerde Happy Center gibi bir markete ihtiyacımız vardı ve sizler bu ihtiyacı karşıladınız. Hemen hemen her gün çocuklarımı okula götürüp getirirken marketinize uğruyorum. Unlu mamullerinizi özellikle çok beğeniyorum. Ayrıca kasap ürünlerini tercih ederken genelde zor güvenirim ama marketinizdeki et ürünlerinin müptelası olduk. Şunları da belirtmeliyim ki marketinizin yol mesafesinin yakınlığından ziyade personellerinizin bizlere yakınlığı da çok önemli. Kasiyerlerinizin her birini kendi kızım gibi severim. Bu nedenle burada bir aile sıcaklığı var. Anlık isteklerimiz ya da problemlerimiz olabilir. Başta mağaza yetkilisi olmak üzere personellerin bizlere olan yaklaşım ve tutumları olağanüstü seviyede olduğunu görmekteyim. 41 Özel Günler 12 MART İSTİKLAL MARŞI’NIN KABULÜ: VATAN ŞAİRİNİN TÜRK MİLLETİNE HEDİYESİ Türk bayrağı, ulusumuzu temsil eden kutsal bir semboldür. Gururumuz, onurumuz, varlığımız, birlik ve bütünlüğümüz, her şeyimizdir. Bayrağımızla övünürüz, kıvanç duyarız. O dalgalanırken bağımsızlığımızı görürüz. Cennet yurdumuzun tüm güzelliklerini, şehitlerimizi, kahraman atalarımızı, geleceğimizi görürüz şanlı bayrağımızda… İstiklal Marşı da ulusal birliğimizin ve özgürlüğümüzün bir sembolüdür. İstiklal Marşı, çağlar boyunca bağımsız yaşamış ulusumuzun bağımsızlık aşkını, ulusal ve kutsal değerlere olan bağlılığını, kahramanlığını yansıtır. İstiklal Marşı’nın hangi şartlar altında ve hangi yüce duygularla yazıldığını unutmamalı ve unutturmamalıyız… BAĞIMSIZLIK MARŞIMIZ NASIL KALEME ALINDI? İstiklal Marşımız, yurdumuzun düşman işgaline uğradığı felaket günlerinde hazırlanır. Saldırgan 42 düşmana karşı Anadolu’da tutuşan heyecanı koruyacak, vatan sevgisini ve inancı canlı tutacak bir marşın hazırlanması düşüncesi, Genel Kurmay Başkanı İsmet (İnönü) Paşa’dan gelir. İsmet İnönü böyle bir marşın Fransız ordusunda mevcut olduğunu ve bizim ordumuz için de faydalı olacağını Milli Eğitim Bakanlığına iletir. Milli Eğitim Bakanlığı da bu düşünceyi benimseyip bir yarışma düzenler. Beğenilen güfte için 500 lira ödül verilecektir. Yarışma için 734 şiir gönderilir. Bir kurulca bunlar titizlikle incelenip 6 tanesi ayrılır. Ama hiçbiri beğenilmez, marş olacak değerde bulunmaz. O zaman Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif’in para ödülünden rahatsızlık duyduğu için yarışmaya katılmadığı öğrenilir. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi şairin Meclis’teki sıra arkadaşı Balıkesir Milletvekili Hasan Basri Bey’in yardımını ister. Sonunda para ödülünün kaldırıldığı konusunda güvence verilince Mehmet Akif, marşı yazmayı kabul eder. Özel Günler İşte böylece yazılmaya başlanan ve 48 saatte bitirilen İstiklal Marşı, imzasız olarak Milli Eğitim Bakanlığının seçici kuruluna sunulur. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, daha önce seçilen 6 şiirle birlikte yeni şiiri Ordu Komutanlarına gönderir. Onlardan, şiirlerin askerlere okunmasını, beğenilenleri sıralamaları istenir. Komutanlar, kısa sürede sonucu bildirirler: Hepsi de Mehmet Akif’in şiirini birinci sıraya almıştır. Bundan sonraki iş, İstiklal Marşı’nın TBMM’ye getirip kabul ettirmektir. Marş, ilkin Meclis’in 1 Mart 1921 günü yaptığı ikinci oturumunda ele alınır. Başkan Mustafa Kemal’in söz vermesi üzerine Hamdullah Suphi kürsüye gelerek, sık sık alkışlarla kesilen şiiri okur ve son seçimin Meclis’e ait olduğunu söyler. O gün oylama yapılmaz. Şiirle ilgili konuşmalar ve oylama, Meclis’in 12 Mart 1921 günü öğleden sonraki oturumunda yapılır. Bazı milletvekilleri, bir komisyon kurularak şiirin yeniden incelenmesini, bazıları da hemen görülüp karara bağlanmasını isterler. Uzunca tartışmalardan sonra, şiirin kabulü için verilen 6 önerge benimsenir ve İstiklal Marşı çoğunlukla kabul edilir. ŞİİRİN BESTELENMESİ Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katılır. 1924 yılında Ankara’da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul eder. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da, 1930’da değiştirilerek Cumhurbaşkanlığı orkestrası şefi Osman Zeki Üngör’ün 1922’de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe konur. Marşın armonileşmesini Edgar Manas, bando düzenlemesini İhsan Servet Künçer yapar. VATAN ŞAİRİNİN RUHU ŞAD OLSUN! Türk Milleti’nin, vatanı, toprağı için duyduğu aşkı en güzel şekilde kâğıda döken ve Türk halkının duygularına tercüman olan, kahramanlık duygularını kamçılayan Mehmet Akif Ersoy’un, vatan sevgisi ve bağımsızlık aşkıyla kaleme aldığı ve her bir kelimesi hafızalara kazınan İstiklal Marşı’nı, Çanakkale Destanı’nı ve Safahat’ı okuyarak milletimizin yaşadıklarını derinden hissediyor ve ibret alıyoruz. İSTİKLAL MARŞI Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal; Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım. Garb’ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, ‘’Medeniyet!’’ dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın. Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın... Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Bastığın yerleri ‘’toprak!’’ diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli: Değmesin ma’bedimin göğsüne na-mahrem eli; Bu ezanlar -- ki şehadetleri dinin temeli -Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli. O zaman vecd ile bin secde eder - varsa - taşım; Her cerihamda, İlahi, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na’şım! O zaman yükselerek Arş’a değer, belki, başım. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal: Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal. Mehmet Akif Ersoy 43 ;ä_j_c 'ÙÛ6Û/fÙ4'6Û/5g4'%Û0&'-Û <14-#4#41-7.&'ÙÛÝÛ/Û OKUL DEĞİŞİMİNİN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Geçmişe ait anılarımızın çoğunu okullarda yaşadıklarımız oluşturuyor: İlk arkadaşlıklarımız, ilk başarılarımız ve başarısızlıklarımız, sevdiğimiz ve sevmediğimiz öğretmenlerimiz, ilk aşklarımız, gelecek planlarımız, ümitlerimiz, hayallerimiz, hayal kırıklıklarımız, kızgınlıklarımız, şakalarımız… Öyle çok yeri var ki hayatımızda okullarımızın… Adeta bir yuvanın sıcaklığını yaşatıyor, okul ortamı… Bunu bildiğimiz için çocuklarımızın okullarını belirlemekte de, okullarını değiştirme kararı almamız gerektiğinde de genellikle çok zorlanıyoruz. Çünkü çocuklarımızın geleceği için çok önemli kararlar verdiğimizi biliyoruz. Peki, okul değişiminin çocuklar üzerindeki etkileri ve ebeveynlerin üzerine düşen görevler nelerdir, okul değişimi kararı hangi durumlarda ve ne zaman alınmalıdır? Şimdi bu soruların cevaplarına bir göz atalım… 44 Sınıfa Ve Arkadaşlara Uyum Sağlamada Zorlanabilir Sınıfı, arkadaşları ve öğretmenleri yeni olan çocuğun, herkesi ve her şeyi tanıması, anlaması, anlamlandırması gerekir. Arkadaşlarının ve öğretmenlerinin ortak bir geçmişi vardır. Öğrencilerin ve öğretmenlerin kendi aralarında konuştukları konulara çoğu zaman yabancılık çeker çünkü onların ortak geçmişlerini bilemez. Yeni katılığı ortam ve insanlar onun için yabancıdır ve tanıma çabası vardır. Diğer yandan katıldığı ortam için o da bir yabancıdır ve diğerleri de onu tanımaya çalışacaktır. Burada iki tip sorun ortaya çıkabiliyor. Birincisi, öğrenci yeni ortamı anlamaya çalışırken kendini olduğu gibi tanıtamayabilir; yeni arkadaşları onu yanlış tanıyabilirler. Örneğin normal şartlar altında konuşkan, arkadaş canlısı ve dışadönük olabilen bir öğrenci, yeni ortama alışmaya çalışırken arkadaşlarına çekingen ve ;ä_j_c içedönük bir insan izlenimi verebilir. İkinci tip problem, sınıfın yapısı genellikle kapalı arkadaş gruplardan oluşuyorsa gözlenebilir. Bu tip durumlarda öğrenci bu gruplara girmekte zorlanabileceği gibi, gruplar da onu içlerine almayı istemeyebilirler. Bu iki durumda da öğrenci belli bir süre sınıfına ve arkadaşlarına alışmakta zorlanabilir. DERS PROGRAMINA UYUM SAĞLAMADA GÜÇLÜK ÇEKEBİLİR: Eğitim programları tek tip bile olsa, öğretmenler sınıfın yapısına, öğrencilerin durumlarına göre ders işleyişini düzenliyor. Bu yüzden, bazı durumlarda sınıfa yeni katılan öğrenci, öğretilen konuların önünde ya da gerisinde kalabiliyor. Geldiği sınıfta ya da okulda başarılı olan bir öğrenci, yeni girdiği sınıfta konuların gerisinde kalırsa kendisini kötü hissediyor, büyük ihtimalle kendine olan güveni de zedeleniyor. Sonuçta, sınıfındaki arkadaşları da onun başarısıyla ilgili yanlış değerlendirmelere sahip oluyor. Bunun dışında, eğer öğrenci yeni sınıfındaki ders programının ve bilgilerin çok önündeyse sıkılabiliyor, derste başka şeylerle ilgilenebiliyor, öğretmen ve arkadaşlarından olumsuz tepkiler alabiliyor. ÖĞRETMENİN YAPISINA UYUM SAĞLAMASI ZAMAN ALABİLİR: Her öğretmenin sınıfıyla kurduğu ilişki, kişisel özelliklerinden etkileniyor. Öğretmenin kişisel özellikleri, özellikle ilkokul seviyesinde sınıf ortamını da etkiliyor. Yeni gelen öğrencinin, eski öğretmeni ile yeni öğretmeninin yapısı arasındaki farkları öğrenebilmesi zaman alabiliyor. Bu öğrenme döneminde bazı iletişim kazalarının, yanlış anlamaların ve yanlış anlaşılmaların yaşanması mümkün olabiliyor. Bu üç maddede belirtilenler her öğrencide farklı düzeylerde yaşanabiliyor. Okul değişikliğinden hemen sonra öğrencinin “okula gitmek istemiyorum” diye eve gelmesi, eski okulunu ve arkadaşlarını özlediğini söylemesi, sabahları kalkmakta zorlanması, ilk zamanlarda eskiye oranla sınavlarından düşük notlar alması sıkça görülüyor. Sonuç olarak, dönem ortasında veya kademe aralarında yapılan okul değişikliği çocuğunuzu az ya da çok olumsuz etkiliyor. zorlanmasından kaynaklanıyor da olabilir. “Arkadaşlarınla ve öğretmenlerinle sorun yaşadığın için okulunu değiştirdik” gibi bir açıklama çocuğunuzun akademik ve duygusal hayatına ciddi zararlar verebilir. Çocuğunuzun ders saatleri içindeki zorlanması veya ders konularında sıkıntı yaşaması, öğrenmeyle ilgili bir güçlüğünden kaynaklanabilir. Öğretmenin verdiği eğitim konusundaki olumsuz değerlendirmeleriniz, sizin eğitimden beklentilerinizle alakalı olabilir. Bütün bunlar değerlendirilmeden okul değişikliği yaparsanız, çocuğunuz yeni okulunda da aynı problemleri yaşayacak, bu durumda çocuğunuzun eğitim hayatında çok önemli etkileri olabilecek sorunları bulup çözme şansını elinizden kaçırmış olacaksınız. Ayrıca çocuğunuza, sorunlarını çözmek yerine onlardan kaçmayı öğretmiş olacaksınız. Bütün bunların yanında, çocuğunuzun olası sıkıntıları, yeni okula uyum döneminde yaşanabilecek sorunlarla birleşerek çözülmesi daha zor bir hal almış olacak. ANNE VE BABALARA ÖNERİLER “Çocuğum arkadaşlarıyla anlaşamıyor”, “arkadaşlarını ve arkadaş ortamını beğenmiyorum”, “öğretmenin kızıma/oğluma davranışlarını beğenmiyorum”, “öğretmen yeterince iyi eğitim veremiyor”, “çocuğum okulda çok zorlanıyor”… Bunlara benzer şikâyetlerden dolayı okul değişikliği yapmayı düşünüyorsanız, bu kararı vermeden önce bir uzmana danışmanızda fayda vardır. Çocuğunuz girdiği yeni ortamlarda kendi yapısına en uygun arkadaşları seçecektir. Dolayısıyla, arkadaşlarını ve arkadaş ortamını beğenmediğiniz için okulunu değiştirdiyseniz bile, çocuğunuz yeni girdiği ortamda eski arkadaşlarına benzer öğrencilerin oluşturduğu gruplara girecektir. Bu noktada onu arkadaşlarından kaçırmak için okulunu değiştirmek yerine ona kendini korumayı öğretmeniz olabilecek en uygun yoldur. OKUL DEĞİŞİMİ KARARI NE ZAMAN ALINMALI? Adres değişiklikleri, maddi sıkıntılar, ölüm, boşanma gibi aile yapısındaki çok ciddi değişiklikler sonrası yapılabilecek başka bir şey yoksa okul değişikliği yapılabilir. Çocuğunuzun arkadaşlarıyla ya da öğretmenleriyle anlaşamaması, arkadaşlarının ve öğretmenlerinin yapısından değil, çocuğunuzun ilişki kurmakta 45 ;ä_j_c Çok sık okul değişikliği yaptığınızda, çocuğunuza sorunlarını çözmek yerine sorunlardan kaçmayı öğretirsiniz. Örneğin, yeni okulunda yaşadığı (aslında normal olan) zorluklardan sonra da size gelip, tekrar okulunu değiştirmenizi isteyebilir. Çocuğunuz okul değişikliğinden sonra belli oranda bir zorluk yaşayacaktır. Anne-babaların bu konuda müdahaleci olmaması gerekir. Yeni ortama uyum için her çocuğa göre değişebilen süreye ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır. Her anne-baba gibi çocuğunuzun mutsuz olduğunu gördüğünüzde onu mutlu etmek için bir şeyler yapmak isteyebilirsiniz. Ancak burada yapabileceğiniz yardım, öğretmeniyle ve arkadaşlarıyla konuşarak dış dünyayı düzenlemek değildir. Çocuğunuzu dinleyebilir, yaşadığı sıkıntıların normal ve geçici olduğunu söyleyebilir, uygun şekilde onu yönlendirebilir ve ona destek olabilirsiniz. Böylece çocuğunuz belli bir süre sonunda yeni okuluna en iyi şekilde uyum sağlayacaktır. BİR UZMANA DANIŞIN Bütün bunları düşündükten sonra, çocuğunuzun okulunu değiştirmeye karar verdiyseniz, seçeceğiniz okul ile çocuğunuzun özelliklerinin uyumlu olup olmamasına özen göstermelisiniz. Yeni okulun öğrenci ve öğretmen yapısı çocuğunuzun özellikleriyle uyumlu değilse çocuğunuz yeni ortamına alışmakta daha fazla zorlanacaktır. Dolayısıyla çocuğunuza uygun okulu 46 seçme konusunda bir uzmana danışılması size ve çocuğunuza yardımcı olabilir. Çocuklar kendilerine iyi gelebilecek değişikliklere kolay alışabildikleri gibi bazen de tam tersi daha da zorlanabilirler. Okul değişikliği aşamasında mutlaka öğretmenlerle sıkı bir iletişim ve işbirliği kurmak gerekir. Bunun için, önceden önlemlerinizi alarak, yeni okulun idareci ve öğretmenlerini durumdan haberdar edebilir, çocuğunuza onu tatmin edici ve güven verici bir açıklama yaparak her zaman yanında olduğunuzu söyleyerek rahatlatabilirsiniz. HALKALI VE SULTANBEYLİ’DE PAZAR PAZARI ETKİNLİKLERİ Halkalı ve Sultanbeyli Happy Center’da geçtiğimiz aylarda ‘Pazar Pazarı’ aktivitesiyle en taze meyve ve sebzelerin yanı sıra züccaciye ve temizlik ürünlerinin de yer aldığı Pazar yoğun ilgi gördü . Meyve-sebze ürünlerinden giyim ürünlerine kadar pek çok ürün çeşidi satışa sunuldu. Müşterilerimizin evlerine rahat ulaşmaları için 12 adet müşteri servis aracı hizmet vermeye devam etti. Sabahın ilk saatlerinde başlayan müşteri yoğunluğu akşamın geç saatlerine kadar devam ederken, mağazaya gelme fırsatı olmayan müşterilerimiz internet ve telefon siparişleriyle en taze ürünlere uygun fiyatla zahmetsizce ulaşmış oldu. Günün sonunda yorgun ama mutlu mağaza personeli müşterilerin yoğun ilgisinden memnun olduklarını belirttiler. Tüm bu güzel gelişmelerin sonunda mağaza müdürü Bayram Sincar, tüm personelini tebrik ederek, bölge halkı içinde olumlu olan bu etkinliğin devamlı hale gelmesinden duyacağı mutluluğu ifade etti. Pazar Pazarı hizmeti ile bölge sakinlerine kazançlı alışveriş imkanı sağlayan Happy Center Halkalı şubesi, etkinlik sonucu müşterilerin olumlu yorumlarının devam ettiğini belirterek, etkinliğin devamlı hale gelmesi için çalışmalar yapıldığını belirtti. Bölge müdürü Mecit Kurtaran, etkinlik sırasında ve sonrasında mağazadaki hareketlilikten memnun olduğunu, mağaza personeline ve çalışanlarına emeklerinden dolayı teşekkür ettiğini ifade etti. Özel Günler 21 MART NEVRUZ BAYRAMI: BAHARIN MÜJDECİSİ… Nevruz Bayramı, Türk Milleti’nin yüzyıllar ötesinden devam edip gelen geleneksel bayramlarından biridir. Nevruz Bayramı, Türk Milli Kültürü’nde baharın müjdecisi, gece ile gündüzün eşit olduğu ve tabiatın en adaletli günü olarak kabul edilir. Türklerin yaşadığı en uzak bölgelerde dahi 21 Mart, Nevruz Bayramı olarak çeşitli yöresel etkinliklerle kutlanır. Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı “ana” olarak vasıflandıran Türk Düşünce Sisteminde “Baharın gelişi” elbette ki önemli bir yere sahip olur. Nevruz, Türklerin tabiatın dirilişini alkışladığı, yıl esaslı zaman değişiminin başlangıcı saydığı, değişmeler için Tanrıya şükrünü ifade ettiği özel bir törendir. Eski Türklerle İranlıların “yılbaşı” kabul ettikleri gün, Farsça bir kelime olan “Nevruz” terimiyle ifade olunur. Ancak kelime anlamı bakımından “yeni gün” demektir. Araplara İranlılardan geçen bu adet, başta On iki Hayvanlı Türk Takvimi’nde görüldüğü üzere Türklerde çok eskiden beri bilinir ve bugün törenlerle kutlanır. 48 BAHARIN GELİŞİ COŞKUYLA KUTLANIR… Türklerde çok eskiden beri baharın gelişi, tabiatın canlanışı, destanlarda masallarda, türkülerde şiirlerde, âşıkların kopuzlarında terennüm edilir ve bahardan coşkunlukla söz edilirdi. Baharın gelişi; suların çoğalması, dünyanın nefesinin ısınması yani havaların ısınması, türlü çiçeklerin açılması, yeryüzüne yemyeşil bir ipek kumaşın serilmesi, hayvanların çoğalması olarak yorumlanır. Türk boyları, söz konusu bayramda çeşitli eğlenceler düzenler ve birçok pratiği de yerine getirirlerdi. Nevruz’da pişirilen özel yemekler, oynanan oyunlar, güreş müsabakaları, yarışmalar, musiki makamları, şiir söyleme gelenekleri gibi faaliyetler yüzyıllardan beri yapılır. Nevruz, bu özellikleriyle Türk boyları arasında tam manasıyla sanat, edebiyat, spor ve musiki erbabının hünerlerini gösterdikleri bir bayram haline dönüşür. Özel Günler TÜRK DESTANI’NA GÖRE NEVRUZ’UN BAŞLANGIÇ GÜNÜ… Ergenekon Destanı’na göre düşmanları Türkleri bir hile ile yenerler ve çoğunluğu öldürülür ya da tutsak düşer. Kurtulanlar kimsenin bilmediği dağlık, verimli bir yer olan Ergenekon’a gelirler. Zamanla nüfusları çoğalınca buradan çıkmak istediklerinde etrafın demir dağlarla çevrili olduğu görülür. Bunun için büyük ateşler yakıp dağları eritirler ve tekrar eski yurtlarına dönerler. İşte Türk Kültürüne göre Nevruz, takvim başlangıcı olan Ergenekon’dan çıkış günüdür. Bu âdet Türklerdeki demirciliğin milli sanat olması ve demir kültü ile açıklanabilir. İşte Türk Kültürüne göre Nevruz, takvim başlangıcı olan Ergenekon’dan çıkış günüdür. duyguların, inançların, örf ve adetlerin uygulandığı, sergilendiği, bir toplumda millet olma şuurunun şekillendiği, kuvvetlendiği günlerdir. Nevruz, Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon’dan demir dağları eriterek dirilen ataların ruhuyla yanan bir ateştir. Bu ateş hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak ortak kültür ocağında binlerce ruhu ısıtacaktır. 21 Mart Nevruz Bayramı, genç nesillerimize mutlaka öğretilmeli ve dünya döndükçe Türk Milleti’nin geleneksel bayramı olarak yaşatılmalıdır. TARİH BOYUNCA YAPILAN KUTLAMALAR… Tarihî bakımdan Hun, Göktür, Uygur, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Nevruz, bir örfi bayram olarak kabul edilir, çeşitli eğlence ve merasimlerle idrak edilir. Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün önderliğinde 1922, 1923, 1924 ve 1926 yıllarında Ergenekon Bayramı adıyla kutlanır, daha sonraki yıllarda bu kutlamalar mahalli seviyede olur. 1990 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetlerinde Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan ile Rusya Federasyonu bünyesindeki Tataristan 21 Mart Ergenekon/ Nevruz Bayramını “Milli Bayram” olarak ilan ederler. Bu günün coşkuyla kutlanmasına büyük önem verirler. Türk Kültüründen kaynaklanan Ergenekon/Nevruz Bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş, an’anevi ve temeli beş bin yıllık Türk tarihine dayalı milli bir bayramdır. Türkiye’de de 1991 yılında Türk Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak resmi tatil olmaksızın bayram ilan edilir. NEVRUZ BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN! Nevruz geleneği ne Sunilikle, ne Alevilikle, ne Bektaşilikle doğrudan bağlantısı olmayan, İslamiyet’ten çok öncelere giden bir gelenektir. Yani bir dinin ve mezhebin bayramı değildir. Bu yüzden herhangi bir şekilde bir mezhep adına, bir din adına, bir etnik menşe adına bağlı gösterilmesi, istismar edilmesi, bir ayrılık unsuru olarak takdim edilmeye çalışılması yanlıştır. Tarihin ve kültürün bütün gerçeklerine aykırıdır. Bayramlar, insanlar arasında karşılıklı sevgi ve saygının perçinlendiği günlerdir. Bayramlar, insanların birbirleriyle olan dargınlıklarını unuttukları, barıştıkları, kardeşçe kucaklaştıkları gündür. Bayramlar, toplumlarda milli birlik ve beraberliğin, bir arada yaşama arzusunun kuvvetlendiği günlerdir. Bayramlar, milli ve dini 49 7Zl[hjeh_Wb 50 7Zl[hjeh_Wb 51 Spor Kendi ellerinizle pişirdiğiniz yemekler, sıcak bir uyku tulumu, sessiz bir gece, yıldızlar ve siz… Özgürlük, hareket, muhteşem bir açık hava, uluslararası arkadaşlıklar… Tahmin ettiniz değil mi? Doğa sporlarının ayrılmaz bir parçası olan, insanda heyecan, coşku ve bazı anlarda ise bağımlılık yapan kampçılıktan bahsedeceğiz sizlere bu sayımızda… Kampçılık da dağcılık gibi zorluklarla dolu fakat zevkli bir uğraş... Bu zorlukları azaltmanın yolu ise kamp yapma sanatını ve kampta yemek pişirmeyi öğrenmekten geçiyor. Bir kampı iyi bir kamp yapan faktörlerin rahat bir çadır, sıcak bir uyku tulumu ve iyi yiyecek olduğunu unutmamak gerekiyor. Her şeyden önce kampçılıkta en temel unsur doğaya saygı... Bir yandan konforunuzu düşünürken diğer yandan da ortamın doğallığına zarar vermemeyi öncelikleriniz arasına almanız gerekiyor. Bizlere böylesine mutluluk veren doğal güzelliklere saygı göstermek, birinci göreviniz olmalı ki, bu da ancak eğitimle pekişmiş, bilinçli yapılan bir kampçılıkla mümkün olabiliyor. Aslında bize bunca mutluluk sağlayan doğaya saygımızı gösterecek şeyleri yapmak o kadar da zor değil... Sizlere aktaracağımız notlarda 52 nelere dikkat edilmesi gerektiği, kamp yeri seçimi ve kampta yaşam gibi pratik bilgilere ulaşabilirsiniz… DOĞAYA EN AZ ZARAR VERECEK ŞEKİLDE KAMP YAPMANIN KURALLARI Yürüyüşleriniz esnasında daha önce kullanılmış, mevcut patikalardan faydalanın. Kestirme ve yeni yollar yaratmayın. Mümkün olduğunca ve her zaman daha önce kamp yapılmış alanları kullanın. Tuvalet ihtiyaçlarınızı su kaynakları, patikalar ve kamp yerlerinden uzakta giderin. Ateş yakmak yerine bir ocak kullanın. Ateş yakmanız gerekiyorsa da daha önce yakılmış yerleri kullanın. Ateşinizin söndüğünden emin olmadan da kamp yerinden ayrılmayın. Temizlik ihtiyaçlarınızı su kaynaklarını ve kamp alanını kirletmeyecek şekilde ve çevreye zarar vermeyecek maddeler kullanarak yapın. Spor Yüksek irtifadaki çayırlar: Yüksek irtifalarda bulunan çayırlar çok kısa bir büyüme sezonuna sahiptir ve dağ ekosistemleri içinde en kırılgan olanıdır. Çayırda bir hafta için kurulan bir çadır, örttüğü sahadaki çimlerin o sezon için yaşama şanslarını ortadan kaldırır. Uzun süreli bir kamp kurulacaksa birkaç günde bir çadırların yerinin değiştirilmesi bitkilere verilecek zararı azaltır. Yüksek irtifadaki, bitkiyle kaplı alanlar: Dağ bitkileri yeşerip, çiçek açıp tohum bırakmak ve birkaç santim daha büyümek için sadece bir iki aya sahiptir. Böyle bir sahada kısa bir kampın etkileri bile belki yıllarca silinemeyecektir. Su kıyısı: Su kıyılarındaki flora özellikle çok kırılgandır. Ayrıca su kirliliği de gittikçe büyüyen bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. DOĞRU ŞEKİLDE ÇADIR KURMA Eğer çadırınızı ilk defa kullanacaksanız kullanma talimatını iyice okuyunuz ve çadırı doğaya gitmeden önce mutlaka evde ya da bahçenizde kurunuz. Çiçekler, çimenler ve diğer bitki örtüsünü, kayalar ve çevre dokusunu bozacak, zarar verecek eylemlerden uzak durun. Çift katlı çadırlar iki ayrı gruba ayrılabilirler: Önce iç tentenin kurulduğu çadırlar ve önce dış tentenin kurulduğu çadırlar. Önce iç tentenin kurulduğu çadırlar daha hızlı kurulabilirler. Ayrıca pollerle desteklenmiş iç tentenin üzerine gergi ipleriyle sabitleştirilmiş bir dış tentenin olması çadırı daha stabil hale getirir. Bu tip çadırların dezavantajı yağışlı havalarda çadırı kurarken ve sökerken iç tentenin ıslanabilmesidir. Vahşi yaşama hiçbir şekilde müdahale etmeyin. Çevredeki hayvanları kendi haline bırakın kesinlikle beslemeyin. Kamp yerinizi seçtikten sonra rüzgârın hangi yönden estiğini kontrol edin ve çadırınızı buna göre yerleştirin. Sadece kendi çöplerinizi değil, tüm ekibin hatta sizden önce bırakılanları da bir çöp torbasında toplayıp şehre kadar taşıyın. Rüzgârlı ve yağışlı havalarda çadırınızı mümkün olduğunca kısa sürede kurmalısınız. Genelde kendi kendine ayakta durabilen dome çadırlarda çadır kurulduktan sonra en uygun yere yerleştirilir. KAMP YERİ SEÇİMİ Karla kaplı alanlar: Kar eriyeceği için varlığınızın bütün izleri kısa zamanda kaybolacaktır. Kaya tabakaları: Sert kaya tabakası kampın yapacağı birçok olumsuz etkiye karşı dirençlidir. Kumlu, çakıllı ya da çıplak topraklı zeminler: Bu kayadan sonra gelen en iyi üçüncü seçimdir. Orman içindeki seyrek bitkili açıklıklar: Bu, ilk üç seçeneğe göre daha çok zarar gören bir zemindir. 53 Spor Kurduğunuz çadırınızın sabitlemediğiniz zaman rüzgârda rahatça uçabileceğini unutmayın; hemen en az 4-6 noktasından zarar görmeyeceği ve uçup gitmeyeceği şekilde sabitleyin. Dış tentenin iyi bir şekilde gerilmesi de rüzgârda sallanmasını ve hatta yırtılmasını engelleyecektir. Eğer hava kötüyse ya da kötüleşme şansı varsa çadırınızı mümkün olan her yerinden kazıklarla sabitleyin ve gergi iplerinin hepsini kullanın. Kazıkların hepsinin sağlam bir şekilde yere girdiklerinden emin olun ve eğer çıkabilecek olanlar varsa bunları taşlarla sabitleyin. Kar veya buz üzerinde çadır kurmanız gerektiğinde ise durum farklılaşacaktır. Normalde kullanılan kazıklar bu zeminde işe yaramazlar. Yumuşak karda ufak alüminyum plakalar kara gömülerek ve kazma veya batonlar kullanılarak çadır sabitlenebilir. Sert kar ve buzda ise kazmalar ve bu iş için üretilmiş buz kazıkları kullanılmalıdır. Çadırı toplarken de kurma işleminin tam tersini yapmalısınız. Eğer dış tente ıslaksa iç tenteden farklı bir yere konulmalıdır. Rüzgârlı havalarda genelde çadırı toplamak için fazla zaman olmayacaktır. Bu durumlarda çadırın uçmaması için özel bir dikkat gerekir. 54 MALZEME VE GİYSİ SEÇİMİ Doğa sporları giysi ve malzemeleri, özellikleri ve seçenekleri oldukça fazla olan bir çeşitliliğe sahip... Önemli olan, bu seçenek zenginliği içinde aradığınızı bulmak değil, sizi kuru, konforlu ve güvende olmanızı sağlayacak malzemeleri seçmenizdir. Her faaliyete giderken, eksiklerinizi hemen gidermek yerine belli bir deneyim kazanmayı bekleyin. Deneyimleriniz geliştikçe tercihleriniz de şekillenir. Yılda bir kez veya bir daha hiç kullanmayacağınız bir malzemeyi satın almak, ekonomik sıkıntılar yaratmakla beraber evinizde kullanılmayan malzeme kalabalığı da yaratır. İlk faaliyetlerinizde malzemelerinizi ödünç alın, kiralayın veya kendiniz uydurun. Sizden daha tecrübeli arkadaşlarınızın tavsiyelerini dinleyin ve onlardan yardım isteyin. Her faaliyete giderken neler götürdüğünüzü kaydedin. Faaliyet sonrasında ise, neleri kullandığınızı ve güvenlik amaçlı olarak nelerin mutlaka bulunması gerektiğini, hangi malzemelerin de hiç kullanılmadığını belirleyin. Böylece gereksiz ağırlıkları günlerce taşımaktan kurtulmuş olursunuz. Eğer birden fazla gün için doğada kalmaya karar verdiyseniz, ana kamp malzemeleri, sırt çantası, çadır, uyku tulumu, mat, ayakkabı ve giysiler size mutlaka gerekli olan temel ihtiyaçlarınızdır. Dağlarda Spor karşılaştığınız kötü koşullardan hızlı bir şekilde kaçıp kurtulmak imkânınız olmayabilir. Ne kadar isteseniz de uzun süreler bu zorluklarla mücadele etmeniz ve direnmeniz gerekebilir. Böyle anlarda sizi hayata bağlayan, direnme, mücadele etme ve daha uzun süre yaşama imkânını verecek olan tek şey, o anda sahip olduğunuz ve yanınızda bulundurduğunuz malzemelerinizdir. Malzemelerinizi seçerken fiyat etiketlerini değil de, gerekli olan özelliklere sahip olup olmadıklarını dikkate alın. Vahşi doğa koşulları ve dağlardaki sürekli değişken zor hava şartları, konfor anlayışınızı alt limitlere kadar zorlamanızı gerektirecektir. Bunu unutmayın. BU TECRÜBEYİ YAŞAMAYA DEĞER! Bütçenize uygun olmasının yanı sıra kampçılık, insanlık için edinmeye değer bir tecrübedir. Vahşi tabiatın ortasında güven içinde kalabileceğiniz, geçici bir yuvayı, kısa süreliğine de olsa yaşanır hale getirme gayretleriniz size o ana kadar hiç tanımadığınız keyifli zamanları keşfetme fırsatı da verir. Vahşi doğanın koynunda yapacağınız bir kamp aktivitesi esnasında öğrenecekleriniz kent yaşamınızı da oldukça kolaylaştırır. Kampta geçirdiğiniz bazen hoş, bazen bunaltıcı anlar esnasında edineceğiniz yeni beceriler ile hayatınızı renklendirip, daha yaşanır hale getirebilirsiniz. Bir kampın güzel geçmesi, oraya katılacak kişilere bağlıdır. Yüzme havuzu, sıcak duş, hotelde konaklama gibi çekici koşullar sunan bir kampa gelenler kafa dengi çıkmazsa o kamptan hiç zevk alamayabilirsiniz. Oysa daha basit koşullardaki bir ortamda, ortak zevkleri paylaşacağınız yaşıtlarınızla çok daha unutulmaz bir kamp yaşayabilirsiniz. 55 A_á_i[b8WaÕc Genç ve Güzel Görünmenin Sórró: YÜZ MASAJI Cildimiz tüm organlarımızın kalkanı yani koruyucusu, bunun yanında en çok ilgi ve bakım isteyen giysimiz, süsümüz… Cilt sağlığımızı ve güzelliğimizi korumak için elimizden gelen her şeyi yapar, tüm imkânları kullanırız. Gençlik ve güzellik denilince adeta akan sular durur... Neler yapılmaz ki genç ve güzel kalmak için? Kozmetik ürünlerinden tutun da, cerrahi işlemlere kadar tüm yollar denenir. Aslında bir bakıma cildimize ‘yatırım’ yaptığımız da söylenebilir. Oysa günde on dakikanızı yüz masajına ayırarak hem sağlıklı hem de güzel bir cilde sahip olabilirsiniz. 56 YÜZ MASAJININ CİLDE OLUMLU ETKİLERİ NELERDİR? Yüz masajı, kırışıklıkların oluşumunu sağlayan yorulmuş yüz kaslarının dinlenerek normale dönmesini sağlıyor. Yapılan düzenli masaj, yüz kaslarını gevşetiyor, derin çizgileri azaltıyor ve kan dolaşımını hızlandırarak cildin daha canlı, daha pürüzsüz görünmesine destek oluyor. Yüz masajı, aynı zamanda strese ve baş ağrısına da iyi geliyor. A_á_i[b8WaÕc YÜZ MASAJINA BAŞLAMADAN ÖNCE… Ellerinizi antibakteriyel bir sabunla yıkayın. Vaktiniz varsa sizi dinlendirecek hafif bir müzik açın. Ellerinizi 20 saniye boyunca avuçlarınız ısınana kadar birbirine sürtün. Gözlerinizi kapatın. Ellerinizi yüzünüze koyun ve 1 dakika boyunca bekleyin. Daha sonra ellerinizi kulaklarınızın üstüne koyun, yüzünüzdeki ve ruhunuzdaki gerginlikten arınmaya çalışın. Bunu yaparken derin nefes alıp verin. Cilt tipinize uygun nemlendirici bir kremi tüm yüzünüze ve boynunuza sürdükten sonra masaja başlayın. YÜZ MASAJI NASIL YAPILMALI? BOYUN SARKMALARI İÇİN; başınızı yukarı kaldırın, sağ ve sol ellerinizle değişimli olarak boynunuzu aşağıdan yukarıya doğru ovun. Bu tekniği mutlaka boynunuzdan başlayarak çene ucuna doğru yapın. GERGİN YÜZ HATLARI İÇİN; yüzünüzü ellerinizle kapatın, parmaklarınızla alnınızı, avucunuzla yanaklarınızı saç diplerine doğru çekin ve bir süre bekleyin. DUDAK KENARLARINDAKİ KIRIŞIKLIKLAR İÇİN; orta parmaklarınızın ucuyla ağzın tüm çevresinde yukarı yönlü küçük dairesel hareketler yapın. İki elinizle de aynı anda eşit basınçlar uygulayabilmek için başparmaklarınızı çaprazlayın. Parmak uçlarınızla üst dudak ve elmacık kemiklerinin altından kulaklara doğru devam edin. YANAKLARI CANLANDIRMAK İÇİN; parmaklarınızla burun bölgenizden başlayarak kulaklarınıza kadar masaj yapın. İç tarafta kalan bölgelere daha hafif, elmacık kemiklerinin altında kalan bölgelere ise biraz daha fazla baskı uygulayın. Yanaklarınızın pembe ve gergin kalabilmesi için masajı en az 4 kez uygulayın. STRESİ AZALTMAK İÇİN; işaret ve orta parmaklarınızın yardımıyla şakaklarınıza daireler çizin ve en az 3 kez uygulayın. GÖZLERDEKİ KIRIŞIKLIKLAR VE GÖZ TORBALARI İÇİN; parmaklarınızı tüm alnı kaplayacak şekilde koyup aşağı doğru kaydırın, orta ve yüzük parmaklarınız göz kapaklarına hafifçe otursun. Biraz bekleyip hafifçe bastırın, parmaklarınızı ayırıp gözlerden dışarıya şakaklara doğru kaydırın. KAŞLARI KALDIRMAK İÇİN; kaşlarınızı başparmağınızın ve işaret parmağınızın arasına alın ve nazikçe içeriden dışarıya doğru ovuşturun. Daha sonra parmak uçlarınızla bu bölgeye hafif baskı uygulayarak kaşlarınızı biraz 57 A_á_i[b8WaÕc yukarı doğru kaldırın. Ardından avuç içlerinizle kaşlarınızı yukarıya doğru kaldırın. Bu sırada çeneniz aşağıda olsun. Bu işlemi en az 2 kez tekrarlayın. ALINDAKİ KIRIŞIKLIKLAR İÇİN; her iki elinizin parmaklarıyla alnınızın orta bölümünden hafif baskı yaparak dışa doğru alnınızı ovun. Parmaklarınızla tüm alında dairesel basınçlar uygulayın. Her iki elinizle aynı anda şakakların ortasından başlayıp sürekli ve ritmik hareketler yapın. Yukarı yönlü hareketler enerji verir, aşağı yönlüler ise uyku getirir. Bu teknikleri günün her saatinde, özellikle sabah kalktığınızda uyarıcı olarak canlı ve hızlı hareketlerle ya da akşamları sakinleştirici olarak hafif ve nazik hareketlerle yapabilirsiniz. YÜZ MASAJININ YARARLI OLABİLMESİ İÇİN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Cildimiz gerek dışarıdan gerekse içeriden kaynaklanan birçok etken sebebiyle sürekli bakıma ihtiyaç duyar ancak bazı durumlarda beklenmedik tepkiler ve belirtiler gösterebilir. İç organlarımıza ait çeşitli hastalıkların ilk belirtileri cildimizde ortaya çıkar. Dolayısıyla cildimizin her türlü uyarısına kulak vererek, olağan dışı belirtiler fark edildiğinde uzman bir dermatoloğa başvurulması gerekir. Cilt güzelliğimizi etkileyen olumsuz etkenleri iç ve dış olmak üzere iki grupta toplayabiliriz: 58 İÇ FAKTÖRLER Yaşanan şehir hayatı, artan sorumluluklar, yoğun iş temposu ve buna bağlı stres, sıkıntı gibi psikolojik etkenler Gereksiz ve yanlış ilaç kullanımı Hastalıklar: Karaciğer hastalıkları kahverengi lekelere ve göz altı çukurlarına, rahim hastalıkları kırmızı kılcal damar çatlamalarına, regl dönemi alerjik durumlara, leke ve sivilcelere, kan dolaşımı bozuklukları sarıbeyaz cilt rengine ve göz altı morluklarına, enfeksiyon hastalıkları göz altı çöküklerine, cildin kara sarı renge dönüşmesine sebep olur. Hormonal bozukluklar Yetersiz ve dengesiz beslenme, hormonlu gıdalar Yanlış kozmetik ürün seçimi DIŞ FAKTÖRLER Hava kirliliği, sigara dumanı, egzoz, fabrika dumanları, toz, kir vb. Endüstriyel atıklar Deterjanlar, yüzey temizleyiciler Sudaki kimyasal maddelerin fazlalığı veya suyun sertliği Yüzme havuzlarındaki kimyasallar A_á_i[bb8WaÕc Zirai ilaçlar Güneş ışınları Zararlı bakteri ve virüsler DÜZENLİ UYUYARAK CİLDİNİZİ KORUYUN Uykuda stres hormonu en alt seviyedeyken antiiltihap molekülleri en üst seviyede olur. Bu nedenle ne kadar az uyursanız cildiniz o kadar kötüleşir. Çalışmalar günde 8 saat uyumanızı öneriyorlar. Daha az uyuyorsanız her gün uyku sürenizi yarım saat artırın ve farkı hissedin. BUNLARDAN UZAK DURUN: Güneş, sigara, alkol, kirli hava, egzoz dumanı, dengesiz beslenme, fast food, katkı maddesi içeren yiyecek ve içecekler, üç beyaz (tuz, şeker ve un), aşırı kahve, siyah çay ve kola, yanlış cilt ürünleri, çok mimikle konuşmak, olumsuz düşünceler. size önerdiği antioksidan ve besin desteklerini kullanın. Yaz-kış güneş gözlüğü kullanın. Görme kusurunuz varsa gözlük kullanmayı ihmal etmeyin. Günde 8 bardak su için. Sosyal ortamlarda bulunun. Daha çok dost edinin. Yeşil çay için. Üzüm ve nar yiyin. SAĞLIĞINIZ İÇİN CİLDİNİZE KULAK VERİN! Cildimiz, hastalıklara karşı savunma gösteren ilk birincil savunma sistemimiz ve aslında vücudumuzun en önemli organı. Bu nedenle cildimize daha fazla saygı duymalı ve özen göstermeliyiz. Gösterdiği tepkileri ve belirtileri görmemezlikten gelmemeliyiz. Gizli sağlık tehditlerinden onu korumalıyız ki o da iç organlarımızı korusun. BUNLARI YAPIN: Yaz-kış her gün güneşten koruyucu bir ürünle cildinizi koruyun. Sigara içmeyin, içilen ortamlarda bulunmayın, içiyorsanız bırakın. Alkolü alışkanlık haline getirmeyin. Kirli havalarda dışarıda dolaşmayın, temiz havada yürüyüş yapın. Egzoz gazı solumamak için trafikte fazla kalmamaya bakın. Cildinizi her gün temizleyin, nemlendirin. Olumlu düşünün, gülümseyin. İyilik yapın, mutlu olun. Günde en az 5 saat uyuyun. Sırtüstü yatın. Daha çok meyve ve sebze yiyin. Daha çok balık tüketin. Sık kilo alıp vermeyin. Doktorunuzun 59 Moda BAHAR AYLARININ VAZGEÇİLMEZİ TRENÇKOTLAR Modası asla geçmeyen, bir kez alıp ömür boyu kullanabileceğiniz, modernliğin ve sadeliğin simgesi olan trençkotlar, gündüz ve gece her türlü kıyafetle uyum sağlayabilen modelleriyle şıklığınızı tamamlıyor. Gardırobun anahtar parçası olan trençkotlar, keşfetmeyi ve keşfedilmeyi seven kadınlara bahar aylarında yalın ve çarpıcı bir şıklık sunuyor. Kadınların feminen tarzını ön plana çıkarıyor. Yağmurlu ve rüzgârlı havalarda stil sahibi kadınların vazgeçilmezi oluyor. Çok işlevsel ve stil sahibi tasarımı ile etkileyici modanın demirbaşlarından trençkot, kendi başına bir moda ikonu. Bu asırlık parça dünümüzden bugünümüze hep karşımıza çıkıyor. Pek çok modada söz sahibi insan onu kendi stilinde yorumluyor. İyi bir trençkotla çabasız şıklık, trençkotla havalı olmak pek kolay… Yakaları, kuşağı, kruvaze ve düğmeleriyle bir araya gelince ortaya adeta bir şaheser çıkıyor. 60 Moda sonraki alışverişinizde biraz daha trendy bir parçaya oynamak isteyebilirsiniz; mesela kolları deri olan, yakasında biye gibi detaylar olan, üstü zımbalı veya metalik renklerdeki trençkotlar gibi… TRENÇKOT’UN TARİHİ… Aslı İngilizce olan trençkot sözcüğü, “siper” anlamına gelen “trench” ve ceket ya da palto olarak çevrilebilecek “coat” kelimelerinin birleşiminden türemiştir... Tarihi ise I. Dünya Savaşı’na kadar uzanıyor. Savaş sırasında İngiliz ordusu, Thomas Burberry’yi, ağır ve kullanışsız parkaların yerine kullanılmak üzere subayların ihtiyaçlarına cevap verecek bir ceket yaratmakla görevlendiriyor. Böylece gabardin kumaşından, yağmur geçirmeyen, botların ıslanmaması için yere kadar uzanan, rahat ve hafif trençkotlar doğuyor. Yine yağmurun girmemesi için kol ağızlarında ayarlama bantları bulunuyor. Siyah renkte olan trençkotlardan da vazgeçmemeliyiz, her ne kadar klasik trençkottan biraz uzak kalsa da gardırobunuzda olursa işe yarayacaklar arasında. Trençkotunuzun kuşağını, ya salık bırakın ya da gelişi güzel bağlayın, hemen bir fiyonk atın veya bir düğüm yapın. Trençkotlarınızı elbise olarak da giyebilirsiniz. Trençkot, gizemli ve şık görüntüsüyle giyene kesinlikle eforsuz şıklık veriyor. Kadınlarda topuklu ayakkabıyla tamamlanması şahane bir görüntü verirken, spor ayakkabıyla da gayet karizmatik duruyor. Erkeklerde ise takım elbise üzerine giyilen bir trençkot kusursuz bir kombinasyon yaratıyor. İngiliz askerler, evlerine döndüklerinde trençkotlarını günlük giyimde kullanmak için boylarını kısaltırlarmış. Savaş bittiğinde cepheden dönenler günlük yaşamda trençkot giymekten vazgeçemeyince, trençkot siviller arasında da popüler bir giysi oluyor. Üstelik artık yalnızca erkekler değil, kadınlar da trençkotu severek giyiyor. TRENÇKOTLARINIZI NASIL KULLANIRSINIZ? Trençkot deyince hemen akla gelen koyu krem rengindeki önden düğmeli montlar oluyor. Her şeyle çok rahat kombin yapılabilir, fakat renkli çantalarla, renkli aksesuarlarla, renkli bir ayakkabıyla ya da ilgi çekici bir makyajla trençkotu tamamlamak, tamamen soluk bir görüntü ortaya çıkmasını engelliyor. Özellikle krem ve bej tonlarındaki trençkotların her ara tonu var. Her boyu mevcut… Ama artık o şekilde değil, birbirinden güzel renklerde trençkot modelleri ile karşılaşabilmeniz mümkün. Kullanılan renkler baharda da etkisini göstermiş olacak ki sarı, mor, mavi, turuncu renkli trençkotlar bulunuyor. Çok renkli ve kullanışsız gibi gözükse de, alıştığınızda vazgeçemiyorsunuz. Hem elbise-etek ile hem de pantolon ile kullanabileceğiniz bu renkli trençkotlar kıyafetinizin havasını değiştirdiği gibi şıklığınıza da şıklık katıyor. Trençkotun asıl rengi bejdir o yüzden bu renkten şaşmamak lazım, ayrıca sezon modasını yorumlamalarından trençkot sahibi olmayın diyebilirim hemen gözünüzde eskirler, en klasik olanından bir model tercih edin. Klasik bir trençkotunuz varsa zaten hali hazırda, bir 61 Moda 62 Moda 63 Özel Günler 14 Mart Tıp Bayramı: Türk Hekimlerine Emanetiz! 64 Özel Günler Atatürk’ün “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz!” diyerek sonsuz güvendiği ve yücelttiği doktorlarımızı anma günüdür Tıp Bayramı… Her Mart ayının 14’ünde kutlanarak, Türkiye’de tıp alanında çalışanların hizmet sorunları tartışılır, bilime katkıları ödüllendirilir… Biz de bu sayımızda, bir nefeslik sıhhatin bile değerinin ölçülemeyeceğinin bilincinde olarak, geçmişten günümüze Tıp Bayramının gelişimini mercek altına alalım istedik… TIP BAYRAMI NE ZAMAN KUTLANMAYA BAŞLANDI? Anadolu’da ilk Türk Hastanesi Hicri 602, Miladi 1206 yılında Kayseri’de II. Kılıç Arslan’ın kızı Gevher Nesibe Sultan’ın vasiyeti üzerine kardeşi I. Gıyasettin Keyhüsrev tarafından inşa ettirilir. Kayseri’nin Hacı İkiz mahallesinde yan yana, birisi, Gıyasiye, diğeri Şifaiye adını alan bu azametli yapılar aradan 754 yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ sapa sağlam kalmış olması Selçuklu atalarımızın hem medeniyet severliklerini, hem yurtlarını sağlık kurulları ile süslemek istediklerini göstermesi bakımından özel bir değer taşır. Ayrıca Türk Tıbbının da 754 senelik (Tabii Anadolu’da) bir ömre sahip olduğunu bildirmesi yönünden iki defa önem kazanır. 1960 tarihli bu derginin kapağında da fakülte dersleriyle boğuşan tıp öğrencisi karikatürize edilir. 1976’dan beri sadece 14 Mart günü değil, 14 Mart’ı içine alan hafta boyunca kutlama yapılır ve bu hafta Tıp Haftası olarak kabul edilir. Dünyada da benzer kutlamalar, farklı tarihlerde yapılır. Örneğin ABD’de ameliyatlarda genel anestezinin ilk defa kullanıldığı 30 Mart 1842 tarihinin yıldönümü; Hindistan’da ünlü Doktor Bindhan Chandra Roy’un doğum (ve aynı zamanda ölüm) yıldönümü olan 1 Temmuz günü “Doktorlar Günü” olarak kutlanır. GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TÜM HEKİMLERİMİZİ SAYGIYLA ANIYORUZ… 1976 yılından beri düzenli olarak kutlamakta olduğumuz 14 Mart bize iki şeyi hatırlatır. Birisi 754 yıllık Anadolu Tıbbiyesini. Diğeri ise yenileşme gayretimizin eseri olan Tıphanenin açılış gününü kutlamak amacıyla toplantılarımızı yaptığımız ve yapmakta devam edeceğimizi anlatır. Sağlık hizmetlerinin ülkemizde en üst seviyeye çıkarılması için fedakârca çalışan ve sağlık alanında değerli katkıları bulunan doktorlarımızın ve tüm sağlık çalışanlarımızın günü, Tıp Bayramımız kutlu olsun. 14 Mart 1827’de, II. Mahmut döneminde, Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle ilk cerrahhanenin, Şehzadebaşı’daki Tulumbacıbaşı Konağı’nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması, Türkiye’de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilir. Okulun kuruluş günü olan 14 Mart, “Tıp Bayramı” olarak kutlanır. İlk kutlama, 1919 yılının 14 Mart’ında işgal altındaki İstanbul’da gerçekleşir. O gün, tıbbiye 3. sınıf öğrencisi Hikmet Boran’ın önderliğinde, tıp okulu öğrencileri işgali protesto için toplanır ve onlara devrin ünlü doktorları da (Dr. Fevzi Paşa, Dr. Besim Ömer Paşa, Dr. Akil Muhtar Özden) destek verir. Böylece tıp bayramı, tıp mesleği mensuplarının yurt savunma hareketi olarak başlar. 1929-1937 yılları arasında 12 Mayıs günü Tıp Bayramı olarak kutlanır. Bu tarih, Bursa’daki Yıldırım Darüşşifası’nda ilk Türkçe tıp derslerinin başladığı tarih olarak kabul edildiği için Tıp Bayramı yapılır. Ancak zamanla bu uygulamadan vazgeçilir ve yeniden 14 Mart Tıp Bayramı olur. 1933’te “Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane” İstanbul Üniversitesi’ne dâhil olur. Peşinden de 1945’te Ankara Tıp Fakültesi, 1954’te Ege Tıp Fakültesi kurulur. 1950’li-1960’lı yıllarda 14 Martlarda Tıp Fakültelerinin öğrenci dernekleri tarafından bir dergi çıkartılması gelenek haline gelir. Bu dergilerde öğrencilerin ve hekimlerin sorunları ön plana çıkarılır. 65 Özel Günler 1-7 MART YEŞİLAY HAFTASI 7 Ê O 7 B ð ñ O; ; C H ; L A :;IJ; P7C7D?¾ 66 Özel Günler Birinci Dünya Savaşı sonunda, bütün yurt işgal edilmiş olmasına rağmen, milletimizde istiklal ve mücadele azminin sönmediğini gören düşman, top ve tüfekle yenemediği Türk varlığını içten çökertmek için alkol ve uyuşturucu gibi maddelere başvurur. Limanlarımıza uğrayan düşman gemileri, beraberinde getirdiği yığın yığın içkileri indirir ve bunlar el altından halkımıza ve bilhassa yurt savunmasının en önemli unsuru olan gençlerimize ulaştırılır. Kısa zamanda içki ve uyuşturucu madde alışkanlığı bir salgın halini almaya yüz tutar. İşte bu faciayı görüp, işin önemini kavrayan vatansever aydınlar Şeyhül-İslam Haydarizâde İbrahim Efendi’nin teşvik ve himayesinde halkı ve gençliği uyarmak ve bu yolda mücadele etmek için 5 Mart 1920 tarihinde merkezi İstanbul’da olmak üzere “Hilâl-i Ahdar” adıyla cemiyetin temellerini atarlar. Daha sonraları, cemiyet ilk önce “Yeşil Hilal” ve sonra “Yeşilay” isimlerini kullanır. Cemiyetin şimdiki yasal adı ise “Türkiye Yeşilay Cemiyeti”dir. Her yıl 1-7 Mart tarihleri Yeşilay Haftası olarak kutlanır. Yeşilay’a destek vermek elbette ki hepimizin görevidir. Peki, Yeşilay’ın amaçları nelerdir, bilinçli bireyler olarak neler yapabiliriz? Hep birlikte okuyalım… YEŞİLAY’IN GÖREVLERİ VE AMAÇLARI NELERDİR? Yeşilay; sigara, alkol, uyuşturucu madde ile mücadele eden ve zararlı olabilecek kötü alışkanların oluşmasına zemin hazırlayan her türlü bağımlılıkla ilgili, halkın ve gençlerin korunmasına yönelik çalışmalar yürüten bir kurumdur. Yeşilay, kişilerde bu tür bağımlılık içeren zehirli maddeleri kullanmaları sonucunda, ölümle sonuçlanabilecek durumlara mahal vermeden önlem alınmasına yönelik çalışmalar yapar. Konferanslar, radyo-televizyon yayınları, geziler, sergiler, kurs ve seminerler düzenler. Konuyla ilgili kitap, dergi makaleler yayınlar. Alkol ve uyuşturucu madde bağımlılarına tedavi yolları gösterir. uyuşturucuların kullanımını eğitim yoluyla engellemek için kurulan Yeşilay Derneği’nin sembolü, beyaz üstünde yeşil bir aydır. Yeşilay Derneği Genel Merkezi, Yeşilay adlı aylık bir dergi yayınlıyor. Bu dergi düzenli olarak alkollü içkilerin, uyuşturucuların, sigaranın topluma ve sağlığa olan zararlarıyla ilgili bilgilendirme yayınları yapıyor. SAĞLIKLI BİR TOPLUM, SAĞLIKLI NESİLLERDEN OLUŞUR! Sigara, alkol ve bağımlılık yapıcı madde kullanımının yaygınlaşmasını önlemek ve kullanımını en alt düzeye indirmek amacıyla bütün kurum ve kuruluşların programlı çalışmalar yürütmesi gerekir. Sorunun çözümünde en önde gelecek etken ise koruyucu hizmetler ve tedbirler olmalıdır. Sigara, alkollü içki ve her türlü bağımlılık yapan maddelerin insan sağlığı, ekonomi, aile ve toplum huzuruna verdiği zararlar üzücü boyutlarda... Alışkanlıklarda ilk adım ve tadım son derece önemlidir. Kötü alışkanlıkların tecrübesi yoktur. Anne ve babalarımızın bu konuda önemli sorumlulukları vardır. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi bütün kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak, hepimiz için toplumsal görev kabul edilmeli ve herkes bu konuda üzerine düşen görevi yerine getirmelidir. Uyuşturucu, alkol, sigara bağımlılığı gibi fert ve toplum sağlığını tehdit eden maddelerin üretimi, dağıtımı, kullanımı, satışı suç iken müşterileri sürekli artıyor. Buna karşılık bizlerin elinde her türlü imkân varken, gerekli mücadeleyi mutlaka yapmalıyız. Bilhassa genç nesil bu konuda bilinçlendirilmelidir. Sağlıklı ve mutlu yaşamak varken, ‘ortam böyle gerektirdi’, ‘meraktan başladım’ gibi bahanelere sığınıp yapay bir şeyler aramak yerine, daha gerçekçi bize yarar sağlayan şeylerle meşgul olmalıyız. Yeşilay Haftası vesilesiyle uyuşturucu, alkol ve sigara gibi zararlı alışkanlıklardan uzak, sağlıklı bir hayat sürdürmenizi diliyoruz. Yeşilay’ın amacı; bağımlılık yapan zararlı alışkanlıklar hakkında koruyucu, bilgilendirici ve uyarıcı bilgiler vermek ve çocuklarımızın, gençlerimizin sağlığını korumaktır, onları tehlikelere karşı bilinçlendirmektir. Yeşilay Derneği, üye olmak isteyen, bütün gönüllülere açık bir kurumdur. Yeşilay, çok sayıda gönüllüleri ile ülkemizin sağlıklı bir nesle kavuşması için faaliyetlerde bulunur. Yeşilay, okullarda bulunan Yeşilay Kollarının aktif halde çalışmalarını sağlar. Topluma, aileye, bireye zararlı olan içki ve 67 weYka 68 weYka 69 Özel Günler 18-24 MART YAŞLILAR HAFTASI: DEĞER VERİLEN HER YAŞ GÜZELDİR! Yaşlısına hürmet etmeyen, saygı göstermeyen toplumun geleceği emniyet içinde olamaz. Çünkü bugünün gençleri yarının yaşlılarıdır. Onlar bugün yaşlılarına hürmet etmez, saygı göstermezlerse yarın kendilerine de hürmet edilmez, saygı gösterilmez. Böylece toplumun geleceği itibarsızlık, hürmetsizlik olur. Yaşlanmaya başlayan her genç, hürmetsizliğe doğru ilerleyen biri olacağından geleceği, emniyetsizlikle dolu görünür. Hayat böylece üzüntülü bir geleceğin başlangıcını ifade eder. “Yaşlılar Haftası” 18-24 Mart tarihleri arasında simgesel olarak gündeme alınır. Her zaman değerli olan büyüklerimize saygı ve değer, kısa bir zaman dilimine sıkıştırılamaz. Zamanın simgeleştirilmesindeki amaç, değerlerimizi canlandırmak, topluma, toplum olmanın temel ödevini hatırlatmaktır. 70 YAŞLILARA UZANAN YARDIM ELİ… İnsanların, yaşlandıkları ve bakıma muhtaç oldukları dönemde toplumdan vefa görme ve ömürlerinin sonuna kadar insan onuruna yakışır bir şekilde bakım talep etme hakları vardır. Bu hizmeti, ailelerinden ve çocuklarından, çeşitli nedenlerle alamayanlara, imkânlar ölçüsünde devletimiz tarafından sağlanır. Halk Sağlığı Müdürlüğü koordinasyonunda hizmet veren “Evde Sağlık Hizmetleri Birimi (EVSAB)” çeşitli hastalıklara bağlı olarak geçici yada uzun süreli olarak yatağa bağımlı olup sağlık kuruluşuna gelemeyen bireylere; muayene, tetkik, tahlil, tedavi, tıbbi bakım ve rehabilitasyon ile ağız ve diş sağlığı hizmetlerini evinde ve aile ortamında sağlar. Bu kişilere ve aile bireylerine, sosyal ve psikolojik destek hizmetle- Özel Günler rini bir bütün olarak birlikte verir. Yatağa bağımlı hastalar, son dönem kanser hastaları, ileri derecede kas hastalığı olanlar, KOAH vb. ağır solunum sistemi hastalığı olanlar, bedensel engeli nedeniyle evde tıbbi desteğe ihtiyacı olan hastalar yararlanabilir. Devletimizin sağladığı imkânlar ve sunduğu hizmetlerin her geçen gün daha mükemmel hale getirilmesi çalışmaları vardır. Ancak devletimizin çalışmaları yaşlılarımızın sorunlarının çözümü ve toplumda hak ettikleri yeri almaları konusunda tek başına yeterli değildir. Unutulmamalıdır ki, fizyolojik ihtiyaçlar kadar, insanı hayata bağlayan, toplumca kabul ve değer görme gibi psikolojik yaşamsal ihtiyaçlar da mevcuttur. Toplumda bu bilincin yerleşmesi, bugüne kadar olduğu gibi gönüllü kuruluşlarımızın ve yurttaşlarımızın katkıları ile yaşlılarımıza daha iyi yaşama koşulları sağlanabilir. Yaşlılarımıza ve onların sorunlarına sahip çıkmak insanlık ve yurttaşlık görevimizdir. YAŞLILARA YARDIM VE SAYGI BİLİNCİNİ OLUŞTURMALIYIZ Yüce dinimiz İslâm’ın rehberi Kur’an-ı Kerimin birçok yerinde, Allah hakkının hemen arkasından, ana-baba hakkı zikredilir. Bu önemi vurgulayan, İsra Suresi 23. ve 24. ayetlerde; “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara ‘Öf!’ bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: ‘Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.’ diye buyurulur. Büyük önderimiz Atatürk: “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmağa hakkı yoktur.” demiştir. Bu günlere ulaşmamızın temelinde, ömrünü, gücünü, yeteneklerini toplumun hizmetine harcamış yaşlılarımız vardır. Onlarla sevgi ve saygıya dayalı ilişkiler kurmalı, kıymetli tecrübelerinden yararlanmalı, bedenen ve ruhen bizlere ihtiyaç duyan yaşlılarımıza her açıdan destek olmalıyız. Annemize, babamıza ve bütün yaşlılara hürmet etmeli, saygı duymalıyız. Çünkü günün birinde biz de aynı yerde olacak, aynı hürmet ve saygıyı bekleyeceğiz. Yaşlılarımızın haftasını şükran ve minnet duygularıyla kutluyor, yaşama sevinci ile dolu sağlıklı, mutlu ömürler diliyoruz. 71 Abjh#IWdWj Film ;;:Ã<EHÃF;;:ÃUPÃKJAKIK kIBkCÃkHI;I Gösterim Tarihi: 14 Mart 2014 Baba Şarkılar 2 Tür: Aksiyon Hapisten çıktıktan hemen sonra ülkeler arası bir araba yarışına katılan sokak yarışçısının eski partnerinden intikam almasını anlatıyor. 3 Mart 2013 tarihinde hayatını kaybeden Müslüm Gürses, ölüm yıldönümünde kendisine mal olmuş şarkılarıyla anılıyor. İlki çok beğenilen ve yoğun talep gören albümün, bu yıl ikincisi hayata geçirildi. “BABA ŞARKILAR 2” albümü, Müslüm Gürses’in ölüm yıldönümünde müzik marketlerde yerini alıyor. EàKA Yonca Lodi Gösterim Tarihi: 21 Mart 2014 Yeni albümü 4 Mart 2014’de yayımlanıyor Tür: Dram Uğur Yücel’in yönetiği film, ilk gösterimini Berlin Film Festivali’nde yapacak. Erol Avcı yapımcılığında gerçekleşen ve başrollerde Cenk Medet Alibeyoğlu, A. Rıfat Şungar, Valeria Skorokhodova, Yulia Vanyukova, Yulia Erenler, Ezgi Mola, Şebnem Bozoklu, Rıza Sönmez gibi isimleri bir araya getiren filmin fragmanı fena merak uyandırıyor. Kars’ta geçen film, gece kulübünde çalışan üç rus kız kardeş ve onlardan birine aşık olan bir demiryolu işçisi hakkında. Filmin Türkiye’de 13 Aralık 2013’te gösterime girdi. Türk pop müziğinin güçlü yorumcusu Yonca Lodi, 5. stüdyo albümü “12 Ay”ı TMC etiketiyle, Mustafa Karahan yapımcılığında 4 Mart 2014’de yayımlıyor. Yaklaşık 15 yıldır müzik sektöründe özellikle yorumcu kimliği ve sahne performansları ile takip edilen kadın şarkıcılardan Yonca Lodi, üzerinde titizlikle çalıştığı yepyeni albümü “12 Ay”a uzun bir ön çalışma süreci ile hazırlandı. 7C7DÃ7A?D;I?Ãpxvr ;H>7JÃf\;H Gösterim Tarihi: 14 Mart 2014 Sarıl Bana Tür: Komedi Kenan Ergen’in yazdığı yönetmenliğini Yeşilçam’ın usta ismi Aram Gülyüz’ün yaptığı “Zaman Makinesi 1973” 14 Mart’ta gösterime girecek. Başrollerinde başarılı komedi oyuncusu Gürgen Öz ve güzel oyuncu Seda Bakan’ın oynadığı film bir anda kendisini 1973’te bulan Tolga’nın başından geçen olayları ele alıyor. Sinemaseverler filmde 70’li yıllardaki İstanbul ve o dönem yaşayan insanların keyifli hayat hikayelerine tanıklık edecek. 72 Albüm Ferhat Göçer, yeni klip şarkısını sosyal medyada yaptığı anket ile belirledi. Yoğun ilgi gösterilen anketin sonucuna göre “Sarıl Bana” şarkısı öne çıktı ve klip müzik kanallarındaki yerini aldı. Sözü ve müziği sanatçının kendisine ait olan “Sarıl Bana” romantizm rüzgarları estirecek. Abjh#IWdWj Kitap Konser qytsÃ#UAUâÃEA E:;B Yazar: Teri Terry Mekan: Beşiktaş Kültür Merkezi , İstanbul Kyla’nın hafızası silindi, kişiliği yok edildi, anıları sonsuza dek kayboldu. O programlandı. Hükümet onun bir terörist olduğunu ve kurallarına uyduğu takdirde ona ikinci bir şans vereceklerini söylüyor. Fakat geçmişin yankıları Kyla’nın zihninde fısıldaşıyor. Birileri ona yalan söylüyor ve hiçbir şey göründüğü gibi değil. Konser Tarihi: 14 Mart 2014 21:00 Farklı ses rengine sahip sanatçılardan Cem Adrian, son albümü “Şeker Prens ve Tuz Kral” ile 21 Şubat’ta Jolly Joker İstanbul’da... Gerçeği ararken kime güvenebilir? Yakalayan, ürperten ve fazlasıyla gerçek. Elden bırakılamayacak bir macera romanı. DÃEDÃkH;AB;HÃ-BkH ãB>7DÃãH;C Yazar: Canan Tan Mekan: Bostancı Gösteri Merkezi / İSTANBUL Bu kez yazar, aşk’ın yanı sıra organ nakli konusuna da dokundurmuş kalemini. Yaşamla ölümün kıyasıya savaştığı yol ayrımında geçen çarpıcı bir öykü. Yanı başımızda yaşanıyormuşçasına gerçek... “Sen, gözlerinden ateşler saçarak, zehirli oklarını bana yöneltirken, ben sana âşık oldum Nehir...” “Sen, tüm şatafatlı tanımlardan sıyrılıp en doğal halinle, yaramazlık yapan çocuklar gibi boynunu bükmüş bağışlanmayı beklerken, ben sana âşık oldum Deniz...” Yüreklere düşen ilk kıvılcımlar... Sonsuza dek süreceğine inanılan aşk, mutluluk... Ve o uğursuz kaza! Kadının belleğinde kalan son sözcükler... “Sıkı tutun Nehir!...” Konser Tarihi: 08 Mart 2014 21:00 İlhan İrem, nadir olarak verdiği her biri değişik konseptlerdeki konserlerinden biri ile 8 Mart 2014 Cumartesi günü Bostancı Gösteri Merkezi’nde... Sanatçı, Dünya Kadınlar Günü’nde “Sen Hiç Sensiz Kalmadın ki” isimli konseri ile “Aşık Ruhlar” dediği sevenlerine muhteşem bir aşk gecesi yaşatacak. UIUHÃfD=k ;H?:KDÃkP7à7\ Yazar: Wilbur Smith Mekan: Jolly Joker İstanbul , İstanbul Hector Crossun hayatındaki her şey ters gitmeye başlayınca, acımasız eski düşmanlarının tekrar peşine düştüklerini düşünür. Ölümcül bir akrep gibi gizlendikleri delikten dışarı çıkmışlardır. Onlarla savaşmaya karar veren Hector, Cross Bow Güvenlikte eskiden birlikte çalıştığı sadık dostlarından yardım ister. Bannock Petrolün sahibi olan sevgili karısını ve biricik kızını korumak amacıyla düşmanlarını Ortadoğunun en ücra köşelerine dek kovalar. Hector ve profesyonellerden oluşan ekibi, geçmişte kaldıklarına inandıkları Bannock ailesi sinsi bir planla ortaya çıkınca, karşılarında yepyeni düşmanlar olduğunu anlarlar. Onların izini sürmeye kalktıklarında ise kendilerini Afrikada bulurlar. Orada gördüğü vahşet karşısında şok geçiren Hector, bütün bunlara artık dur deme zamanının geldiğine karar verir. Konser Tarihi: 08 Mart 2014 22:00 Sevilen aşk şarkılarının başarılı yorumcusu Feridun Düzağaç, 8 Mart’ta Jolly Joker İstanbul’da... 73 weYka 74 IWäbÕa 75
© Copyright 2024 Paperzz