İktisadi öngörü dediğimiz şey - FED ve sonrası

 İktisadi öngörü dediğimiz şey ‐ FED ve sonrası... Sonuçta beyin ameliyatı yapmıyoruz. Hepimiz analistler olarak okuyoruz, Reuters ekranına, Bloomberg terminaline yapışıp gün boyu ekran takip ediyoruz, yetmiyor yabancı yayınları okuyalım söylentileri takip edelim diyoruz. Gün içinde açıklanan beş‐on datanın detaylarını kurcalayıp kaçırdığımız bir şey olmasın diye evirip çeviriyoruz; bir takım verileri modelleyip global ekonomideki gerçekleri de göz önüne alarak 2014’e ilişkin bir makro çerçeve oluşturmaya çalışıyoruz. O çerçevenin iktisadi açıdan tutarlı olmasına bakıyoruz. Bizden daha iyi bilir dediğimiz IMF, Dünya Bankası, OECD çalışmalarını dayanak alıyoruz, global ekonomiye dair varsayımlarda bulunuyoruz. En nihayetinde de ortaya matematiksel dayanakları olan bir takım rakamlar çıkartıyoruz. Bunlara da oturup 2014 tahminleri diyoruz. Adı üstünde tahmin olduğundan da doğru çıkma ihtimali çıkmama ihtimali ile eşdeğer oluyor. Herkesin kendi bilgisi çerçevesinde de bu rakamlar değişiyor. Bundan ötesi de, krizin beş yılını geride bıraktığımız global ekonomide çok da mümkün olmuyor. Bakıyorsunuz, global para politikası tamamen değişmiş, paradigma kaymaları olmuş. Gelişmekte olan ekonomilere dair ciddi yapısal değişiklikler ortaya çıkmış. Prestiji yüksek uluslararası kurumlar bu sürecin bir iki yılla sınırlı kalmayacağını, dünya ekonomisinin dengelerinin değiştiğini yazıp çizer olmuş. Kapitalizmin geldiği nokta zaten ortada yeterince tartışılıyor. Son üç dört aydır S&P, Dow gibi gelişmiş ülke borsalarında balon var mı sorusunun cevabı dahi sürekli yazılıp çizilse de bir türlü netleşemiyor. Tüm bunların tek bir cevabı var. Finansal davranışı (behavioural finance) günümüz dünyasında doğru öngörebilecek yeterlilikte modeller henüz söz konusu değil. Çok büyük bir kriz ve onu takiben emsali görülmemiş bir parasal genişleme olmuş. Daha önce benzeri görülmemiş bir süreç olduğundan hareketle, piyasaların bu süreçteki değişimlere nasıl tepki vereceğini de kestirmek güçleşiyor. Bu tarz fiyatlamalar piyasa oyuncularının her zaman rasyonel karar alamaması, duygularıyla hareket etmesi, geçmiş deneyimlerinin etkisinde kalması, hatalı fiyatlama yapması (mis‐pricing) ve piyasanın etkin çalışamaması (market inefficiency) ile sonuçlanabiliyor. 2014’e global para politikasında normalleşme beklentileriyle giriyoruz. Açıkçası, FED varlık alımını azaltmaya başladığında finansal piyasaların ne tepki vereceğine dair yapılan yorumların hiç bir iktisadi dayanağı olması mümkün gözükmüyor. Bir veri açıklanıyor, gözü kapalı öngördüğünüz bir fiyatlama beklentisinin aslında hiç de o şekilde gerçekleşmediğini görebiliyorsunuz (bakınız 6 Aralık’da 204K gibi yüksek gelen tarım dışı istihdam verisi ve sonrasındaki borsada ve dövizde gördüğümüz gün içi fiyatlama). Fakat tüm bu fiyatlama davranışları sizin gün sonunda ekonomideki rakamsal gerçekleri değiştirmiyor. Türkiye, 2014’e, yaşanması beklenen bu değişim sürecine nasıl giriyor? 1. Faiziniz dünyada en yükseklerden biri, 2. Büyümeniz görece iyi, %4’lerde, fakat yavaşlama ihtimaliniz çok yüksek, 3. Cari açığınızın GSYH’ye oranı dünya sıralamasında en yukarıda, 4. Enflasyonda gelişmekte olan ekonomiler içinde yine en yükseklerden birisiniz, 5. Özel sektörün dış borcunun GSYH içindeki payı yine en yükseklerden, 6. Sizi ekonomik açıdan ayrıştıracak en güçlü kaleminiz ise bütçe ve düşen kamu borcunuz Yazının en başında da değindiğimiz gibi, beyin ameliyatı yapmıyoruz. Yukarıda bahsettiğimiz rakamlara bakıyoruz, Türkiye’yi iktisadi açıdan emsalleriyle karşılaştırıyoruz, geçmişte olup bitene bakıp bugünkü dünyayı anlamaya çalışıyorsunuz. Bu çerçevede oluşturduğunuz modellerden bir takım ekonomik öngörüler çıkıyor ve finansal piyasalara ilişkin tahminlerde bulunuyoruz. Tüm bu öngörüleri bir kenara bırakalım, yukarıdaki rakamsal gerçeklere bakarak da Türkiye’nin 2014 yılına çok güçlü girdiğini söylemeniz mümkün olamıyor. Güçlü dediğimiz nedir. Sermaye hareketlerinde olası bir tersine dönüş olduğunda en az kim satılır en çok kim alınır kim daha dayanıklıdır, bunun cevabıdır. Yani ne kadar güçlü olduğunuz, benzerlerinize kıyasla ne durumda olduğunuzla alakalıdır. Ve bu da rakamsal gerçeklere dayanır. Kimsenin Türkiye ile gönül bağı olmadığına göre, herkes gün sonunda 5‐10 tane rakamınıza bakar ve sizi beğenir ya da beğenmez. Biz istediğimiz kadar güçlüyüz diyelim tüm global yatırımcılar bu rakamlardan haberdarlar ve yılbaşından bu yana yapılan fiyatlamalar da bu çerçevede gerçekleşiyor. TL yılbaşından bu yana, gelişmekte olan ekonomiler içinde, dolar karşısında en çok satılan 3. para birimi, %15 değer kaybetmiş durumda. Borsanız en çok satılanlardan bir tanesi, yine dolar bazında %16 değer kaybetmiş. Hal böyleyken de FED varlık alımını azaltmaya başladığında (yarın, Ocak’ta ya da Mart’ta..), “beklenti gerçekleşti”, “belirsizlik ortadan kalktı, Türkiye yeniden para çekecek, gelişmekte olan ekonomiler para çekecek” öngörüsünün iktisadi açıdan bir dayanağı varmış gibi gözükmüyor. Ya da, bu rakamlara bakıp “zaten fiyatlandı” ya da “Türkiye çok satıldı artık alınır” diyebilirsiniz, ve bu doğru da çıkabilir – ancak, temel bir dayanağı yoktur; piyasada çok iyi koku alıyorsunuzdur, bundan fazlası değil. Tarihsel olarak FK’lara bakarak ya da zaten en çok biz satılmışız (oversold), bir %10 daha satılmayız çıkarımı çok da gözüktüğü kadar sağlıklı olmayabilir. Nasıl ki krizler tahmin edilemiyorsa, krizlerin ardından yaşanan normalleşmenin de ne şekilde olacağı kolay bir finansal öngörü olamaz. İktisat sadece, saf matematikten ibaret olsa işiniz kolay da; işin içine insan psikolojisi, kitlelerin finansal karar alma süreçlerini dâhil ettiğinizde, öngörüde bulunmak öyle sanıldığı kadar bilimsel/rasyonel/kolay olamıyor. Tıpkı hiçbir iktisatçının krizleri sistemik olarak öngöremediği gibi... Özetle strateji raporumuzda da çok detaylı sebep sonuçlarla paylaştığımız gibi 2014, finansal öngörülerin çok da kolay yapılabildiği bir yıl olmayacak. (Raporun Linki: http://www.garantiyatirim.com.tr/arastirma/2014StratejiRaporu.pdf)
Bazen kitlelerin beklediği ve algıladığı işin özünden farklı olabiliyor; tıpkı Karl Marx’ın dediği gibi; "If that is Marxism, then I am not a Marxist" (Marksizm buysa, ben Marksist değilim, 1883) GizemÖztokAltınsaç
Başekonomist
GarantiYatırım
goztok@garanti.com.tr
+902123841131
Saygılarımızla, Garanti Yatırım Araştırma www.garantiyatirim.com.tr UYARI NOTU
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım
danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye
özel sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir. Bu tavsiyeler mali
durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan
bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.
Veri ve grafikler güvenirliliğine inandığımız sağlam kaynaklardan derlenmiş olup, yapılan yorumlar
sadece GARANTİ YATIRIM MENKUL KIYMETLER A.Ş.’nin görüşünü yansıtmaktadır. Bu bilgiler
ışığında yapılan ve yapılacak olan ileriye dönük yatırımların sonuçlarından Şirketimiz hiçbir şekilde
sorumlu tutulamaz. Ayrıca, Garanti Yatırım Menkul Kıymetler A.Ş.'nin yazılı izni olmadıkça içeriği
kısmen ya da tamamen üçüncü kişilerce hiç bir şekil ve ortamda yayınlanamaz, iktisap edilemez, alıntı
yapılamaz, kullanılamaz. İleti, gönderilen kişiye özel ve münhasırdır. İlave olarak, bu raporun
gönderildiği ve yukarıdaki açıklamalarımız doğrultusunda kullanıldığı ülkelerdeki yasal
düzenlemelerden kaynaklı tüm talep ve dava haklarımız saklıdır.