yIi be a l S sga e Öz rau de n So www.istebilgi.de Nr. 23 · März | April 2014 Erstes deutsch-türkisches Magazin für die Wirtschafts- und Arbeitswelt İŞTAH KABARTAN SEKTÖR: GIDA Zukunft des türkischen Lebensmittelhandels Experten Interview Beispiele aus der Praxis Unternehmer des Monats Prof. Dr. Tanju Aygün Europäische Fachhochschule Baktat Egetürk Marmara Mustafa Taşkıran Önsöz | Vorwort v.l.n.r.: Prof. Dr. Tanju Aygün, Europäische Fachochschule; Mustafa Baklan, Geschäftsführer der Firmengruppe Baktat; Ahmet Eden, Geschäftsführer von Egetürk; Volkan Kuru, Geschäftsführer der Marmara Import-Export GmbH Değerli okurlarımız, İşte Bilgi dergisinin bu sayısını gıda sektörüne ayırdık. Alman gıda sektörüne baktığımızda Türk girişimcilerin gerek toptan ve perakende gerekse gastronomi alanında büyük bir rol üstlendiklerini görmekteyiz. Bu nedenle bu sayımızı özel olarak bu sektörün geleceğine, sorunlarına ve bu sorunların çözüm yollarına ayırmakta fayda gördük. Sektörün önde gelen isimleriyle yaptığımız röportajların sizlere faydalı olacağını umuyoruz. Marmara Grubu Genel Müdürü Volkan Kuru „Gıda sektörü çok fazla emek isteyen bir sektör“ sözleriyle gıda sektörünün ne kadar zahmet isteyen bir sektör olduğunu vurguluyor ve kendisiyle yaptığımız röportajda girişimcilere faydalı tavsiyelerde bulunuyor. Almanya’daki Türk gıda sektörü denilince ilk akla gelen isimlerden bir diğeri Egetürk’ün Genel Müdürü Ahmet Eden ise müşterinin güvenini kazanmanın önemine vurgu yapıyor. Sektörün önde gelen bir başka isimlerinden Baktat’la yaptığımız söyleşide ise Mustafa Baklan İşte Bilgi’nin öneminin altını çizerken, bir işe başlamadan önce bir bilene danışmanın ne kadar faydalı olduğunu anlatıyor. Baktat, Egetürk ve Marmara Grubu’yla yaptığımız röportajların yanısıra Avrupa Meslek Yüksekokulu‘nda Ticaret Yönetimi konusunda ders veren Prof. Dr. Tanju Aygün’le yaptığımız söyleşi, sektörün geleceğine ışık tutmayı hedefliyor. Prof. Dr. Aygün kızışan rekabet ortamını fırsata çevirmenin yollarını, artan discounterlarla nasıl mücadele edilebileceğini siz okuyucularımıza anlatıyor. Gıda sektöründe konu büyüme, risk alma ve başarıya ulaşma olunca, sizlere sektörde örnek gösterilebilecek bir başarı öyküsünü de anlatmak istedik. Bu sayımızda ayrıca Neuss ve Düsseldorf’taki Marketim hipermarketlerinin 2 sahibi Mustafa Taşkıran‘ın kamyon kasasından başlayıp hipermarkete uzanan yolculuğuna eşlik edeceksiniz. Bütün bunların yanısıra bu sayımızda Türk girişimciler tarafından çoğunlukla tercih edilen GmbH şirket türünden ve girişimcilerin hayatını kolaylaştıran teşviklerden de bahsedeceğiz. İşte Bilgi olarak Almanya’daki Türk gıda sektörüne ayırdığımız bu özel sayının yanısıra önümüzdeki aylarda bu konuya özel bir arama konferansı düzenlemeyi planlıyoruz. Sektörün önde gelenleri ve uzmanların katılacağı bu konferansta sektörün sorunlarını masaya yatırıp çözümler hakkında hep beraber fikirler geliştirmeye çalışacağız. Konferans sonrasında elde edilen fikirlerden oluşan görüş belgesi halindeki kitapçık yetkili bakanlıklara sunulacak. Saygılar sunar, işlerinizde başarılar dileriz. İŞTE BİLGİ ekibi adına Ömer Sağlam ATİAD Genel Müdürü ve İşte Bilgi Proje Yöneticisi İçerik | Inhalt Liebe Leser, in dieser Sonderausgabe des İşte Bilgi Magazins widmen wir uns der türkischen Lebensmittelbranche. Schaut man sich diese Branche in Deutschland näher an, stellt man fest, dass die türkischen Unternehmer, sowohl im Großund Einzelhandel, sowie in der Gastronomie eine bedeutende Rolle einnehmen. Wir gehen auf die Herausforderungen der Branche in der Zukunft ein. Wer könnte das besser einschätzen als die Pioniere und die Großen der Branche: Volkan Kuru ist Geschäftsführer bei der Marmara Import-Export GmbH und insbesondere zuständig für die Bereiche Produktentwicklung und Marketing. Er ist bestrebt, den einstigen Familienbetrieb zu einem institutionellen Unternehmen umzustrukturieren. Wenn man von der türkischen Lebensmittelbranche redet, ist Egetürk sofort ein Begriff. Ahmet Eden, Geschäftsführer von Egetürk, betont wie wichtig vor allem das Kundenvertrauen in der Branche ist. Ein weiterer Großer Player der Branche ist zweifelsohne Baktat. Mustafa Baklan, Geschäftsführer der Firmengruppe Baktat, rät angehenden Unternehmern sich vor der Gründung erst einmal eingehend zu informieren und beraten zu lassen. İçerik | Inhalt Giriş Yazısı | Einleitung Alman gıda sektöründeki Türk yatırımcılar Die türkische Lebensmittelbranche 04 Uzman röportajı | Experteninterview 06 Değişim ve Rekabetin Türk Gıda Sektörü Üzerindeki Etkileri | Prof. Dr. Tanju Aygün (Europäische Fachhochschule Neuss) über die türkische Lebensmittelbranche Sektörün İçinden: Baktat | Beispiele aus der Praxis: Baktat „İşe Başlamadan Bir Bilene Sormalı!“ „Informieren, beraten, dann erst gründen!“ 08 Sektörün İçinden: Egetürk | 11 Beispiele aus der Praxis: Egetürk „Güven bu piyasada her şey demek!” „Vertauen ist in dieser Branche alles!” Sektörün İçinden: Marmara | 13 Beispiele aus der Praxis: Marmara „Gıda sektörü çok fazla emek isteyen bir sektör!” | Vom Zudem finden Sie ein Interview mit Prof. Dr. Tanju Aygün, Familienbetrieb zu einem institutionellen Unternehmen Professor und Studiendekan für Handelsmanagement an 15 der Europäischen Fachhochschule. Er sprach mit uns über Ayın Girişimcisi | Unternehmer des Monats die Herausforderungen in der Branche und darüber wie Büyümede sınır yok: Kamyon kasasında hipermarkete man dem zunehmenden Wettberwerbsdruck erfolgreich varan bir başarı öyküsü | Eine Erfolgsgeschichte: Vom Lebensmittelgeschäft auf Rädern zum Supermarkt begegnen kann. Mit Mustafa Taşkıran, Geschäftsführer der Marketim GmbH, hatten wir die Gelegenheit bei unserem Gespräch in eine bespielhafte Erfolgsgeschichte einzutauchen. In der Rubrik Ratgeber stellen wir Ihnen die von vielen Gründern bevorzugte GmbH als Rechtsform und das für Existenzgründer sehr wichtige Fördermittelprogramm “Gründerkredit – StartGeld” der KfW Bankengruppe vor. Neben der Sonderausgabe zur türkischen Lebensmittelbranche planen wir im Rahmen des İşte Bilgi Projekts demnächst eine Search Conference. Experten der Branche gehen den Problemen der Branche auf den Grund und entwickeln Lösungsansätze. Wir wünschen Ihnen bei der Lektüre viel Spaß. Finans Köşesi | Ratgeber Recht Girişimcinin en büyük dostu: Teşvikler Fördermittel – das A und O des Existenzgründers Girişimci Köşesi | Ratgeber Unternehmensgründung Şirket kuracağım ama hangisini? Die GmbH als die passende Gesellschaftsform 19 20 Başarının Anahtarı | Erfolgsfaktoren İşte Başarının Yolu Sağlıktan Geçiyor Betriebliches Gesundheitsmanagement 22 Künye | Impressum 24 Für das İŞTE BİLGİ-Team Ömer Sağlam ATIAD-Geschäftsführer und Projektleiter İşte Bilgi 3 Giriş Yazısı | Einleitung 4 Giriş Yazısı | Einleitung Alman gıda sektöründeki Türk yatırımcılar Almanya ve Türkiye arasındaki işçi alımı anlaşmasının imzalanmasının üzerinden 50 yıldan fazla bir zaman geçti. Bu süre içerisinde çok yol katedildi, karşılıklı çok şey öğrenildi. Türk işçiler Almanya’ya sadece işgüçlerini değil kültürlerini de getirdi. Bu kültür zamanla yatırım, girişim ve iş kurma alanlarında da öne çıktı. Almanya’daki Türk girişimcilerin hatırı sayılır bir kısmı gıda sektöründe faaliyet göstermekte. Köşedeki bakkalla, küçük alım satımlarla başlayan işletme girişimciliklerinin bir kısmının sonu gıda toptancılığı, dev fabrikalar, süpermarket zincirlerine vardı. Zaman içerisinde Alman gıda sektöründeki Türk bakkal ve marketlerinin sayısı dikkat çekici bir boyuta ulaştı ve gıda sektörünün genelinde büyük bir pay elde etti. İştah kabartan rakamlar Almanya’da şu anda yaklaşık 92.000 Türk girişimcisi bulunmaktadır. Değişik araştırma kurumlarının verilerine göre bu girişimcilerin % 30’u gıda sektöründe faaliyet göstermekte. Bu işyerlerinin yaklaşık 15.000’i gıda toptan ve perakendeciliğiyle uğraşıyor. Yaklaşık 16.000 işletme ise gastronomi alanında hizmet sunmakta. Türk gıda marketlerinin ciroları da kayda değer. Alman gıda ve gastronomi sektöründe faaliyet gösteren yaklaşık 31.000 Türk kökenli işletmeci 3 milyar euroluk yatırım hacmiyle yılda yaklaşık 13 milyar euro ciro yapıyor. Bu rakamlar sadece Türk değil, Alman yatırımcıların da iştahını kabartıyor. Alman girişimciler pastadan pay alabilmek için Türk girişimcilerden pek çok şey öğrendi. Taze sebze meyve reyonları, sıcak müşteri ilişkileri bunlardan sadece bazıları. Alman gıda şirketleri, son yıllarda özellikle discounterlar, pazar paylarını arttırırken bu Türk işletmeleri için büyük bir rekabet ortamı yarattı. Die türkische Lebensmittelbranche Seit der Unterzeichnung des Anwerbeabkommens zwischen der Türkei und Deutschland sind mehr als 50 Jahre vergangen. In dieser Zeit hat sich viel getan: Die Menschen aus der Türkei haben neben ihrer Arbeitskraft auch ihre Kultur nach Deutschland mitgebracht. Im Laufe der Zeit hat sich ein türkischer Lebensmittelmarkt in Deutschland entwickelt, der inzwischen eine beachtliche Größe erreicht hat. Aus den kleinen Läden in der Straßenecke sind so manche Großhändler, Supermarktketten und gigantische Produktionsstätten hervorgegangen. Derzeit gibt es in Deutschland ca. 92.000 türkischstämmige Selbständige und Unternehmer. Laut diversen Studien sind 30% davon in der Lebensmittelbranche tätig. 15.000 hiervon wiederum sind Lebensmittel Groß- und Einzelhändler. Knapp 16.000 Unternehmen sind im Gastronomiebereich angesiedelt. Etwa 35.000 türkischstämmige Unternehmer der Lebensmittelbranche in Deutschland erzielen bei einem Investitionsvolumen von ca. 3 Mrd. Euro einen jährlichen Umsatz von etwa 13 Mrd. Euro und sind somit ein entscheidender volkswirtschaftlicher Faktor für den deutschen Markt. Die stark wachsende Anzahl der Discounter in den letzten Jahren, ihr vielfältiges Warenangebot, die günstigen Preise, sowie qualitativ hochwertige Produkte setzen die türkischen Lebensmittelhändler zunehmend unter Druck. Nur wer den Markt genau beobachtet, auf die Kundenwüsche reagiert und sich neu erfindet hat eine Chance, sich n auf dem schwierigen Markt zu behaupten. Rekabet kızışıyor Son 6 yıldan beri discounterların sayısında hızlı bir artış yaşanıyor. Pazar payları yaklaşık % 40’a ulaşan ucuzluk marketleri gıda sektöründe faaliyet gösteren Türk esnafları için ciddi bir tehdit haline gelmekte. Discounterların sunduğu ürün çeşitliliği, ucuz fiyatlar ve kaliteli ürünler küçük bakkalların gelecek endişelerini her geçen gün arttırmakta. Bunun yanısıra Alman gıda sektöründe faaliyet gösteren büyük firmalar Türk kökenli tüketicileri nasıl kazanabilecekleri konusuna ciddi ciddi kafa yormaya başladı. Etnik pazarlama araştırmaları Almanya’da yaşayan Türk kökenli müşterilerin alışveriş alışkanlıklarını mercek altına alarak Alman gıda şirketlerinin, özellikle de discounterların, bu tüketici grubunu nasıl kazanabileceğini bulmaya çalışıyor. n 5 Uzman röportajı | Experteninterview Prof. Aygün: Rekabetten Kazançlı Çıkmak Girişimcinin Elinde! Prof. Dr. Tanju Aygün Europäische Fachochschule İşte Bilgi: Profesör Aygün, siz geçmiste Türk gıda sektörünü mercek altına aldınız, hangi sonuçlara ulaştınız? Prof. Aygün: Türk gıda sektörünün müşterilere pazarlanabilecek birçok avantajı var. Öncelikle Türk gıda sektöründe görev alan esnafın Almanya‘da müşterilerine en sıcak davranan esnaflar arasında ilk sıralarda geldiğinden eminim. Bu önemli bir faktör. Buna rağmen sektörün üzerinde senelerdir süren bir rekabet baskısı var. Bu baskının birçok nedeni var. Bunlardan bir tanesi demografik değişim. Türk aileleri artık ilk kuşakta olduğu gibi büyük değiller. Bir başka neden ise Alman esnafının da artık belirli ürünleri, misal olarak patlıcan, kabak vb., sunması. Bu tür ürünler önceden sadece Türk esnafı tarafından müşterilere sunulurdu. Bu gelişmenin olumlu yanı ise bazı Türk esnafların bu değişimi fark etmesi ve profesyonelleşmesi. Bu sıcak davranışın ortadan kalktığı anlamına değil, buna ilaveten işleyen bir mal idare sistemi, makul bir denetim ve optimize edilmiş mal temin etme yolları gibi profesyonel yönlerin de eklenmesi anlamına geliyor. Bunu uygulayan esnaflar her türlü rekabete hazır olmuş oluyorlar. İşte Bilgi: Türk gıda sektörünü genel gıda sektöründen ayıran başlıca özellikler nelerdir? Prof. Aygün: Burada birçok nokta var. Ben sadece 3 tanesine değinmek istiyorum: Müşteri yapısı, ürün yelpazesi ve yer. Aslen Türk gıda sektöründe cironun % 90‘ ı Türk kökenli müşterilerle yapılıyordu. Bugün piyasada başarılı olan Türk esnafının müşteri ve ciro yapısında bu oran çok daha alt düzeyde. Bu gelişmede en önemli faktörü ürün yelpazesi oluşturuyor. Bir Türk marketinde çay, zeytin, peynir gibi ürünlerin yanı sıra helal et ürünleri de bulabiliyorsunuz. Anketlerden Türk müşterilerinin yaklaşık % 70’inin, Müslüman müşterilerin arasında bu oran muhtemelen daha yüksektir, bu ürünleri çok önemsediklerini biliyoruz. Helal ürünlerde müşterilerin Türk esnafına gü- 6 vencesi çok yüksek. Türk esnafı önceden bakkalları Türklerin çok sayıda yaşadığı bölgelerde açardı ve 100m²`lik bir alanla yetinirdi. Günümüzde bu değisti. Artık Türk esnafı da daha büyük satış alanları arıyor. Son zamanda kapatılan Discouter’ların 600m²‘ye kadar varan mekanlarının Türk esnafları tarafından devralınmasına bizzat kendim şahit oldum. Yakından hizmet sunma faktörü yine de tamamen gözardı edilmiyor tabii ki. İşte Bilgi: Bu sektörde hizmet veren birisinin sadece Türk kökenli müşterilere odaklanması yeterli midir? Prof. Aygün: Kesinlikle HAYIR! Gıda sektörü farklı müşteri kitlesine açık oluşu nedeniyle ayakta durur, bundan güç alır. Tabii ki her marketin düzenli gelen bir müşteri kitlesi vardır. Ama asıl hüner farklı müşteri kitlelerine hitap edebilerek ciroyu arttırmaktır. Örneğin Düsseldorf’ta, bazı bölgelerde ticari açıdan yararlı olduğu için, Fas kökenli müşterilere hitaben özel ürün yelpazesi sunan Türk esnaflar var. Hedef müşteri kitlesinin genişlemesi sektörün geleceği açısından çok büyük önem taşımaktadır. İşte Bilgi: Türk gıda sektöründe başarılı olmak için en çok hangi noktalara dikkat etmek gerekiyor? Prof. Aygün: Sadece müşteriye sıcak davranmak ve ailevi bir atmosfer sunmak artık yeterli olmayacaktır. Bunlar ihmal edilmemesi gereken temel faktörlerdir. Ama mevcut potansiyelden daha yüksek oranda faydalanabilmek için PROFESYONELLEŞMEKTEN başka bir çare yok. Sadece PROFESYONEL alım ve pazarlama yapıları kuran şirketler gelecekteki potansiyelden yararlanabilecektir. İşte Bilgi: Discounter’ların sayısı son yıllarda önemli ölçüde arttı. Aynı zamanda küçük bakkalların sayısı sadece 2008 – 2012 yılları arasında % 30 geriledi. Discounter’lar klasik Türk esnafını nasıl etkiliyor? Prof. Aygün: Discounterlar Türk esnafını ciddi bir şekilde etkiliyor. Alman ve Türk nüfusunun % 90’ı gıda ihtiyaçlarını düzenli olarak Discounterlardan karşılamaktadır. Discountarlar son senelerde özellikle taze sebze ve meyve konusunda çok büyük yol katettiler. Türk esnafı, bilhassa Alman müşterileri açısından, temel yetkinliği olan bu alanda Discounter’lara pazar payı kaybediyor. Şu an Uzman röportajı | Experteninterview Almanya’da yaklaşık 16.300 Discounter bulunmakta. Beş sene önce bu sayı 15.000 idi. Bu % 9‘luk bir artış anlamına geliyor. Ama bu fenomen bütün gıda sektörünü etkiliyor ve benim açımdan, müşteri olarak bunu istediğimiz için, bu kötü bir gelişme değil. ülkelerde Discounter’ların pazar payı % 6 ila % 10 arasında. Eğer bu sektörde aktif olmak istiyorsanız müşterilerinizi çok iyi analiz etmeniz gerekir. Neleri alıyorlar? Nereden alıyorlar? vb. Bunları akıllıca ve profesyonel destekle yapan bir kişi bu alanda gayet başarılı olabilir. Ama piyasanın „kendi kendine“ işlediği dönem artık yok. İşte Bilgi: Bu gelişmeden Türk esnafı nasıl faydalanabilir? Prof. Aygün: Bazı Türk esnafları bilinçli olarak bir Discounter’ın yanına bakkal açıyor. Çünkü orada müşteri frekansının yüksek olduğunu çok iyi biliyor. İşte burada Türk esnafı için çok büyük bır potansiyel görüyorum. Ama ilk etapta herkesin işini iyi yapması gerekiyor. İç işlemlerin makul bir şekilde düzenlenmesi şart. Türk esnafları ile görüşmelerimde ve ziyaretlerimde bazı yetersizliklere rastladım. Mesela, bakkalda hiç müşteri olmayan bir salı sabahı, 4 işçi çalışıyor, müşterinin bakkala akın yaptığı bir cumartesi günü, yine o 4 eleman var bakkalda. Bu tabii ki verimli olamaz. Bakkal sahibiyle bu durumu gürüştüğünüzde olayın farkında bile olmadığını tespit ediyorsunuz. İşte Bilgi: Girişimcilerin bu sektörde en çok nelere dikkat etmeleri gerekiyor? Prof. Aygün: Dünya bazında bakıldığında Almanya‘daki gıda pazarı en zor pazarlardan biridir. Discounter’ların Almanya dışında hiç bir ülkede % 40’lık bir pazar payı yok. Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya gibi, Almanya’ya benzer, İşte Bilgi: Sizce piyasa nasıl geliştirilebilir? Türk esnafı ve üreticileri nasıl daha büyük bir müşteri kitlesine ulaşabilir? Prof. Aygün: Şu an cirosu yaklaşık 10 milyar Euro’yu bulan ve yaklaşık 10.000 Türk bakkalından oluşan bir pazardan bahsediyoruz. Profesyonelleşme gerçekleştiği zaman cironun ikiye katlanabileceğinden ben çok eminim. Bunun nasıl yapılabileceğini Almanlardan öğrenebiliriz. Almanya’da gıda sektöründe aktif olan en büyük iki şirket Edeka ve Rewe’dir. Her iki şirket de aslen kooperatif fikrinden doğmuştur. Yani her bakkal sahibi yalnız başına değil de, bir alışveriş birliği içerisinde ihtiyaçlarını temin edip, bu birlikten doğan avantajlardan faydalanıyor. Çok sayıda Alman ticari organizasyonunda satın alma departmanı bu yüzden büyük önem taşıyor ve profesyonel bir şekilde yürütülüyor. Alman esnafı son yıllarda Türk esnafından, bilhassa sebze ve meyve sunumu konusunda, çok şey öğrenmiştir. Artık Türk esnafının da Alman esnafından bazı şeyleri öğrenmesinin vaktinin geldiğini düşünüyorum. Bu aynı zamanda uyum açısından da yerinde bir gelişme olmuş olur. n Entwicklung der Anzahl der Lebensmi7elgeschä9e in Deutschland 1998 -‐ 2011 2.278 871 893 SB-‐Warenhäuser Verbrauchermärkte 13.235 14.806 16.462 Discounter 1998 9.134 10.449 11.150 Supermärkte Übrige LM-‐Geschä6e 2006 2011 47.950 28.900 10.650 LM-‐Geschä6e insgesamt 39.155 0 10.000 20.000 30.000 40.000 72.597 56.446 50.000 60.000 70.000 80.000 7 Uzman röportajı | Experteninterview Prof. Aygün: Konkurrenz bietet auch Chancen Vorteile der Türkischen Lebensmittelbranche: Prof. Dr. Tanju Aygün ist Dozent an der Europäischen Fachhochschule Neuss. Er ist einer von wenigen der die Türkische Lebensmittelbranche in Deutschland näher untersucht hat. Wir fassen hier seine Aussagen kurz zusammen, in dem er darauf eingeht, welchem Druck türkische Lebensmittelhändler ausgesetzt sind und wie sie diesem begegnen könnten: ¼¼ ¼¼ ¼¼ ¼¼ Angebot von Helal-Produkten, die türkischen Händler genießen in dieser Hinsicht hohes Vertrauen der Kunden Vielfalt türkischer Produkte Kommunikation in türkischer Sprache Familiäre Ausstattung des Geschäftes Wege um dem Wettbewerbsdruck zu begegnen: Probleme der Türkischen Lebensmittelbranche: ¼¼ ¼¼ ¼¼ ¼¼ ¼¼ ¼¼ 8 die gestiegene Anzahl (allein in den letzten 5 Jahren ein Anstieg um etwa 9% von ca. 15.000 auf ca. 16.300) der Discounter und ihr stetig wachsender Marktanteil setzen die türkischen Lebensmittelgeschäfte zunehmend unter Druck Nirgendwo sonst haben Discounter einen Marktanteil von 40% wie in Deutschland In Ländern wie etwa Frankreich, Spanien, Italien oder England liegt der Marktanteil der Discounter mit etwa 6 - 10% deutlich niedriger Mehrpersonenhaushalte der ersten Einwanderergeneration sind so nicht mehr vorhanden. Discounter haben viel von türkischen Lebensmittelhändlern gelernt, vor allem in der Präsentation von Obst und Gemüse ¼¼ ¼¼ ¼¼ ¼¼ ¼¼ ¼¼ ¼¼ Professionalisierung, „Die Zeiten in denen das Geschäft von alleine läuft sind vorbei!“: Schaffung eines funktionierenden Warenwirtschaftssystems Vernünftiges Controlling Optimierte Beschaffungswege Vorteile aus der Entwicklung mit den Discountern ziehen, bspw. die Nähe zu den Discountern suchen und von der hohen Kundenfrequenz profitieren In größere Verkaufsflächen investieren Belegschaft effizienter einsetzen Von den deutschen Händlern lernen, bspw. die „Genossenschaftsidee, aus dem mit Edeka und Rewe, die größten Lebensmitteleinzelhändler, geboren wurden“ übernehmen n Sektörün İçinden: Baktat | Beispiele aus der Praxis: Baktat Baktat Produktionsanlage in Gemlik (links), Baktat Zentrale in Mannheim (rechts) „İşe Başlamadan Bir Bilene Sormalı!“ İşte Bilgi: Baktat Türkiye, Avrupa ve 2001 senesinden beri de Amerika Birleşik Devletleri pazarında faaliyet gösteren dev bir firma. Kardeşlerinizle beraber Baktat’ı kurarken bu kadar büyüyebileceğini düşünmüş müydünüz? Hedefleriniz nelerdi? Mustafa Baklan: İlk süpermarketimizi açarken ileride bir toptancı olarak şirketler grubuna dönüşeceğini düşünmemiştik. Marketimizi de işsizlik sonucunda, bir kurtuluş olarak açmıştık. Ancak piyasadaki arz ve talep bizi toptancılığa itti. 1986 senesinde Mannheim’daki ilk Türk marketiydik. Bu başarımızı görenler de girişimlere başlayınca kendilerine gereken, Avrupa standartlarına uygun, kaliteli ürünleri sunacak bir toptancı ihtiyacı doğdu. Öncelikle çevremizdeki marketlerin ihtiyaçlarını sağlamakla başladığımız toptancılığımız giderek büyüdü. Hedefimiz, ürünlerimizi dünya çapında tanınan, sevilen ve güvenilerek tüketilebilen ürünler düzeyine getirmekti. İşte Bilgi: Türk etnik pazarında sivrilmek için neler yapıyorsunuz? Mustafa Baklan: Kalitede ve serviste ön planda olmaya çalışıyoruz. Müşterilerimizin günümüzün gelişen teknolojisine paralel olarak internet üzerinden siparişlerini verebilecekleri “BAKTAT Webshop”u hizmete açtık. Bunun yanısıra şirketlerimizde tek tip olarak uygulamaya başladığımız elektronik takip sistemini kuruyoruz. Soğuk hava zincirini kırmamak için Almanya’nın ortasında oluşu nedeniyle Mannheim’daki depo kapasitemizi toplam 15.000 metrekarelik bir düzeye getirdik. Müşterilerimize satışlarını arttıracak reklam veya pazarlama araçlarını sunmanın yanısıra, bilhassa bölgemizde, kendilerini her türlü konuda bilgilendirmek için özel işletme ve yönetici Yüksek Okulu bünyesinde “Türk-Alman İş ve Eğitim Derneği”ni (DTI) kurduk. Gurur duyduğumuz bir nokta ise; aldığımızın bir kısmını vererek toplumsal sorumluluk üstlenmekte de öncülük etmekte oluşumuz. Tüketicilerimiz hem kaliteli ürünler tüketiyor hem de Türkiye ve Almanya’da çocukların eğitimine dolaylı olarak katkıda bulunuyor. Kendi bünyemizde kurduğumuz Eğitim Köprüsü Derneği ile eğitim alanında çalışmalar yapmaktayız. İşte Bilgi: Organik gıda ürünlerine olan ilgi artmakta. Baktat olarak siz de organik ürünler sunuyorsunuz. Sizce yeniliklere açık olmak, işin başında olup piyasadaki değişiklikleri takip etmek neden bu kadar önemli? Mustafa Baklan: Bir söz vardır; “zamana ayak uydurmayan, zamanla yok olur.” Piyasanın ve dolayısıyla tüketicinin 9 Sektörün İçinden: Baktat | Beispiele aus der Praxis: Baktat nabzını devamlı olarak hissetmeyen, günün gelişmelerine kulak vermeyen, yeniliğe ve girişimciliğe hassas davranmayan kuruluşlar yok olmaya mahkumdur. Konvensiyonel gıda ürünleri tüketiminde gerileme yaşanırken, organik (bio) sektöründe devamlı artış kaydedilmektedir. Kendimizi, şirketlerimizi global sorunlardan soyutlayamayız. İklim bozulmasından, globalleşmeye, açlık sorunlarından, fazla kilolu insanların artması konuları bir bütün halinde kompleks bir sistemi oluşturuyor. Biz de istesek de istemesek de bu sistemin içerisinde yer alıyoruz. İşte Bilgi: Gıda sektöründe bulunan ve sektöre girmek isteyen küçük ve orta çaplı girişimcilere ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz? Mustafa Baklan: İlk önce ve en önemlisi: “bilgi”; yani kendilerini bilgilendirmelidirler. Çağımız ilim, bilim ve bilgi çağıdır. Bir işe başlamadan önce bir bilene sormalıdırlar. İşte ATIAD gibi bilgiyi kaynağından sunan kurum ve kuruluşlar sayesinde günümüzde bilgiye ulaşmak hiç bu kadar kolay olmamıştır. Kuruluşunuz aracılığı ile her türlü bilgiye ulaşabilmek çok kolaylaşmıştır. Tüm girişimcilerimizin, esnaflarımızın, bu olanaktan yeterince faydalanmalarını öneririz. Bunun yanısıra günlük değil ileriye yönelik olarak çalışmalarını, planlarını, pusulalarını buna göre ayarlamalarını öneririz. İşyerlerini kurumsallaşmaya yönelik kurmalarını ve geliştirmelerini, meslek öğrenimi olanaklarını yaratırken kendilerinin de kalifiye elemanlardan yararlanmalarını tavsiye ederiz. Bilgisiz, plansız, projesiz, finansman kaynaksız yola çıkmamaları gerekir. n „Informieren, beraten, dann erst gründen!“ Gegründet wurde Baktat 1986 in Mannheim. Es war das erste türkische Lebensmittelgeschäft der Stadt. Als türkische Landsleute ebenfalls in dem Bereich tätig sein wollten, war der Bedarf nach einem Großhändler geboren, der die Produkte aus der Türkei in ausreichender Menge und Qualität in Deutschland anbieten kann. Die Verpack- und Röstanlage in Sungurlu (Türkei) versetzte Baktat in die Lage als Großhändler zu agieren. Zunächst hat man nur Geschäfte in der näheren Umgebung beliefert. Kurze Zeit später wurde zum Ziel erklärt, die Produkte weltweit zu vermarkten und anzubieten. Sich nur auf den türkischstämmigen Kundenkreis zu konzentrieren, reiche schon lange nicht mehr aus. Man müsse auch andere Märkte als nur den Türkischen erschließen. Dafür hat man unter anderem einen Webshop eröffnet, über den Kunden ganz bequem ihre Bestellungen aufgeben können. Zudem ist man dabei in den eigenen Lagerhallen ein einheitliches elektronisches Inventursystem aufzubauen, um die Warenwirtschaft zu optimieren. Die Kapazität des Mannheimer Kühllagers auf 15.000 m² drastisch erhöht. Desweiteren stellt man den Kunden, um die Verkäufe anzukurbeln, modernstes Marketingmaterial zur Verfügung. Daneben bietet man mit dem Deutsch Türkischen Institut für Arbeit und Bildung den Kunden eine Möglichkeit sich bei Bedarf und Wunsch weiterzubilden. Bei Baktat ist man sich bewusst, dass man ein Teil eines komplexen Systems ist und „mit der Zeit gehen muss“. Man beobachtet daher den Markt genau. Den Kundenwunsch hat man immer im Blick. Wenn der Kunde zunehmend Bio-Produkte nachfragt, reagiert man darauf und erhöht das Angebot in dem Bereich. Soziale Verantwortung ist für Baktat ebenso wichtig. So wird ein Teil der Einnahmen in die eigens gegründete „Bildungsbrücke e.V. investiert, um damit Aktivitäten im Bildungsbereich zu fördern. Mustafa Baklan meint: „für Existenzgründer war es noch nie so einfach sich Informationen zu beschaffen und fortzubilden. Bevor man den Schritt in die Selbständigkeit wagt, muss man einen Businessplan anfertigen, die Finanzierung sicherstellen und sich langfristige Ziele setzen. Nur so hat man Aussicht auf nachhaltigen Erfolg.“ n Halil Baklan, Mustafa Baklan, Ali Baklan und Kadir Baklan (v.l.n.r.) 10 Sektörün İçinden: Egetürk | Beispiele aus der Praxis: Egetürk „Güven bu piyasada her şey demek!” Ahmet Eden - Geschäftsführer von Egetürk İşte Bilgi: Amcanız Burhan Bey 1966 senesinde Egetürk’ü kurarken neler hayal etmişti? Ahmet Eden: Burhan Öngören’in hayali Almanya’da yaşayan Türk halkına alışık oldukları ve özlemini duydukları kaliteli ve lezzetli tatları sunabilmekti. 1960’lı yılların ortalarında Almanya’ya gelen Türk işçileri bazı problemlerle karşı karşıya kalmıştı. En büyük problem ise yemek konusundaydı. Ne zaman biraraya gelseler konu aynıydı: „Sucuk yok, helva yok, peynir yok!” Alışık oldukları damak zevkini Alman mutfağı içinde bulamamışlardı. 1966 yılında Burhan Bey bir gün yakın dostlarını evine davet etmişti. Herkes sevdiği bir yemeği pişirmiş, masaya oturulmuştu. Yemek masasında başlayan sohbette söz yine Almanya’da bulunamayan Türk yiyeceklerine gelmişti. Masada gündeme gelen bu konu Burhan Bey’in ufkunu açtı. „O an bende şimşekler çaktı. Almanya’da bulunamayan Türk gıda ürünlerini niçin ben imal edip, satmayayım” diye düşündüm. „İşçilik yapmak zoruma gidiyordu. Para da biriktiremiyordum. Anahtar fabrikasından senelik iznimi alıp İzmir’e gitmeye karar verdim. Amacım helva yapımını öğrenmek ve sonra da Almanya’da imal edip satmaktı.” İzmir’de helva imalatı konusunda araştırmalar yaptığı sırada „Helva tutmazsa sucuk imal ederim” düşüncesiyle bir sucukçuya da uğramıştı. Almanya’ya döndüğünde bir kasabın makinelerini akşamları dört saatliğine kiralayarak sucuk üretimine başladı. Kıymaları kendisi çekiyor, baharatların ölçüsünü kendisi ayarlıyor, herşeyi kendi başına yapıyordu. Kendi elleriyle, alın teriyle, emeğiyle ürettiği sucuklar müthiş tutmuştu. Piyasaya sürdüğü sucukların etiketinde „İzmir Hakiki Türk Sucukları” yazılıydı. 20 kilo ile başlayan sucuk üretimi üç ay içinde 400 kiloya ulaşmıştı. et ürünleri sektörüne tüketim alışkanlıkları bağlamında doğrudan yansıdı. Fastfood tüketim denilen ayaküstü atıştırmalık gerek piyasada gerekse lüks restoranlarda yeni taleplerin doğmasına sebep oldu. Şarküteri ürün kategorisinde Türk ve Müslüman halka dönük yeni markalar ve isimler görüldü. Etnik pazara hizmet veren süpermarketler açıldı. Alman üretici şirketler etnik pazarın potansiyelini kavrayıp bu pazara dönük şarküteri ve çeşitli gıda ürünleri üretip pazarlamaya başladı. İşte Bilgi: Bu değişimin Egetürk üzerindeki etkileri nasıl oldu? Ahmet Eden: Egetürk piyasada geçmişten günümüze her zaman öncü bir role sahip oldu. Gerek geliştirdiği ürün çeşitleriyle gerekse koruduğu lezzet ve kalite anlayışıyla her zaman örnek olarak gösterilen bir işletme oldu. Egetürk geliştikçe üretim tesislerine yatırım yaptık. Şu an 70.000 metrekarelik alana kurulu üretim tesisleriyle Almanya’daki tek Türk et ürünleri fabrikası ünvanını korumaktayız. Alman teknoloji standartlarında Türk damak tadıyla üretim gerçekleştirip, müşteri memnuniyetini daim kılmak için her zaman son tüketicinin isteklerine yanıt verebilecek nitelikte kararlar almaya çalıştık. İşte Bilgi: Piyasada edindiğiniz yeri korumak ve pazar payınızı arttırmak adına ne gibi önlemler alıyor, girişimlerde bulunuyorsunuz? Ahmet Eden: Egetürk olarak kurulduğumuz günden bu yana ürün kalitesini ve lezzetini korumayı, dolayısıyla müşteri memnuniyetini sağlamayı kendimize ilke edindik. Güvenilir tedarikçilerden temin ettiğimiz helal sertifikalı İşte Bilgi: 1966’dan günümüze kadar geçen süre içinde Almanya’daki et mamülleri sektöründe neler değişti? Ahmet Eden: Almanya’da gıda sektörünün geneline bakıldığında birçok etnik pazar kurulduğunu görüyoruz. Türk mutfağının yanısıra Alman halkı ve Alman endüstrisi farklı Avrupa ülkelerinin mutfaklarıyla tanıştı. Bu değişim Burhan Öngören - Gründer von Egetürk 11 Sektörün İçinden: Egetürk | Beispiele aus der Praxis: Egetürk „Vertrauen ist in dieser Branche alles!” Die Egetürk Wurst- und Fleischwarenfabrikation GmbH & Co. KG mit Sitz in Köln wurde 1966 von Burhan Öngören gegründet und gehört zu den ersten von Türken in Deutschland aufgebauten Wirtschaftsunternehmen. Wir haben mit Ahmet Eden, Geschäftsführer von Egetürk, über die Entwicklung von Egetürk gesprochen. Egetürk Produktionsstätte in Köln ve kalite sertifikalı et ve baharatlarla kalitemizi ve lezzetimizi korumayı başardık. İleri düzey teknoloji ile üretim gerçekleştiren fabrikamızın üretim kalitesini koruması için bağımsız sağlık kuruluşlarınca denetlenen gündelik bir rutin oluşturduk. Ayrıca Almanya’da yaşayan Türk halkının isteklerine kulak verip Türk damak tadına uygun yeni ürünler geliştirdik. Egetürk-Mitarbeiter bei der Sucuk-Herstellung İşte Bilgi: Gıda sektöründe bulunan ve sektöre girmek isteyen küçük ve orta çaplı girişimcilere ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz? Ahmet Eden: Herşeyden önce iyi bir piyasa analizi yapmalarını önerebilirim. Girişimcilerin öncelikli olarak hangi ürün kategorisinde hangi pazar payına sahip olabileceklerine dair iyi düşünülmüş bir tasarıya ihtiyaçları olacaktır. Arz-talep ilkesini unutmamaları gerekmekte. Nihai kararlarını veren girişimciler ise ahlaklı, dürüst çalışma ilkelerinden asla ödün vermemeliler. „Güven” bu piyasada her şey demek. Bu güveni sağladıktan sonra ise koruyabilmek çok emek istiyor. n 12 Mit Wurst aus Lamm-, Rind- und Geflügelfleisch versorgte Egetürk zunächst vorrangig türkische Arbeiter in Deutschland mit vertrauter Nahrung. Die ersten Wurstwaren, die Burhan Öngören produzierte, wurden unter der Marke „İzmir Hakiki Türk Sucukları“ vermarktet. Die Sucuk-Herstellung begann in einer kleinen Produktionsstätte mit 20 kg und stieg aufgrund der wachsenden Nachfrage innerhalb von 3 Monaten auf eine Tagesproduktion von 400 kg an. Um der steigenden Nachfrage gerecht zu werden, stellte Burhan Öngören Mitarbeiter ein und machte somit die ersten Schritte Richtung Wachstum. Zeitgleich ging er mit dem Großhändler „Istanbul Feinkost“ eine Kooperation ein, dessen Inhaber auch ein Türke war. Somit wurden die Egetürk-Wurstwaren in Köln und in anderen Städten bekannt. Mit Sucuk hatten die in Deutschland lebenden Türken den Duft, den Geschmack und einen Teil ihrer sehnsüchtig geliebten Heimat bei sich, ohne Deutschland zu verlassen. Der Verkauf von Sucuk stieg parallel zur wachsenden türkischen Bevölkerung in Deutschland. Die große Nachfrage an Wurstwaren, die von etwa 10 Mitarbeitern in Handarbeit hergestellt wurden, konnte folglich nicht mehr gedeckt werden. Heute produziert Egetürk auf einer 70.000 m² großen Fläche im Kölner Gewerbegebiet Feldkassel mit einer Tageskapazität von ca. 150 Tonnen und beschäftigt etwa 200 Mitarbeiter. Neben der Belieferung des deutschen Marktes exportiert Egetürk vornehmlich in EU-Länder. Schon von Beginn an entsprechen alle Egetürk Produkte dabei den islamischen Speisevorschriften und sind HalalZertifiziert. Denn der Gründer weiss: „Vertauen ist in dieser Branche alles!” n Sektörün İçinden: Marmara | Beispiele aus der Praxis: Marmara „Gıda sektörü çok fazla emek isteyen bir sektör!” Volkan Kuru – Geschäftsführer der Marmara Import-Export GmbH İşte Bilgi: Marmara Import-Export GmbH 1980 yılında babanız ve amcalarınız tarafından kurulduğunda Almanya’da girişimcileri destekleyecek projeler, krediler, teşvikler yoktu. Şirket hayata geçerken babanız ve amcalarınızın karşılaştıkları sorunlar nelerdi? Volkan Kuru: O zamanlar tüketici üretilen herşeyi almaya hazırdı fakat Türk olarak bir şirket açmak zordu. Hallerde kiralık yer vermiyorlardı, engelleri aşmak yorucuydu. Çalışma koşulları ağırdı ve çalışma saatleri uzundu, günde neredeyse 18 saat. Teknolojik imkanlar yoktu. Türkiye ile telefonda görüşmek bile lükstü. Yola çıkan tırın durumunu öğrenemiyorduk. Özsermayemiz sınırlıydı ve sermaye bulma imkanı çok azdı. Sermaye daha fazla olsaydı, daha çabuk büyüyebilirdik. İşte Bilgi: Her ne kadar aile içinde kalsa da Marmara’da yönetimin değiştiğini söyleyebiliriz. Yeni yönetim eskisine göre farklılıklar gösteriyor mu? Evetse, ne gibi degişikler yaptınız? Volkan Kuru: Benim görevim, babam ve amcalarımın sıfırdan başlayıp bugünlere getirdiği Marmara’yı çok daha ileri bir seviyeye taşımak ve eskiye nazaran üretim, kalite ve verimlilik açısından büyük fark yaratmaktır. Bu amaçla, aile şirketi olarak kurulan Marmara’yı kurumsal bir şirket haline getirmeye çalışıyorum. Kısa ve uzun dönemli stratejik kararlar alarak hedeflerimize ulaşmak için yapılması gereken herşeyi yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Ratingen’deki Avrupa lojistik merkezimize taşınmamız da bu kararlardan biriydi. Aynı şekilde profesyonel ekibimizin görev alanlarının geliştirilmesi, personel seçiminde kalifiye eleman tercih etmemiz, Ausbildung çerçevesinde eleman yetiştirip daha sonra bünyemize dahil etmemiz de bunlara örnek olarak verilebilir. Avrupa bayiliği yaptığımız markaları özenle seçiyoruz. Ürün portföyümüzü stratejik olarak belirliyoruz ve markalaşma hedefimiz doğrultusunda kendi markamızın gelişimine önem veriyoruz. Kendi ürünlerimizi geliştirirken paketin içindeki ürünün kalitesinden ambalajına ve perakende satış fiyatına kadar piyasanın gerçeklerini ve beklentilerini göz önüne alıyoruz. Ürün portföyümüzü geliştirmenin yanında coğrafi olarak da faaliyet alanlarımızı geliştirdik. Daha önceki yıllarda yoğun olarak Almanya’da faaliyet gösterirken, şu anda 20 kişilik bir satış ekibiyle Avrupa’nın diğer bölgelerine de hergün hizmet veriyoruz. Özellikle Almanya başta olmak üzere Belçika, Fransa, Avusturya ve Hollanda’ya hakim durumdayız. İşte Bilgi: Kısa bir süre önce seçimler gerçekleşti, yeni hükümet görev başında. Bu hükümetten sektör adına ne gibi beklentileriniz var? Gıda sektörü için arzu ettiğiniz / beklediğiniz yasal düzenlemeler var mı? Volkan Kuru: Biz her ne kadar Alman şirketi olsak da yaptığımız ticaretin ana tedarikçi ülkesi Türkiye’dir. Sattığımız ürünlerin çoğu Türkiye’den geliyor. Avrupa Birliği, kendi ürünlerini korumak için bazı ürünleri gümrüklendiriyor veya kotalar koyuyor. Örneğin; domates salçasına % 14,4 gümrük vergisi koyarak İtalyan ve Portekiz salçalarını korumayı hedefliyor. Ya da Türk zeytinyağına gümrük maliyetleri koyarak İspanyol, İtalyan ve Yunan zeytinyağlarını koruyor. Ama bulgur gibi AB’de yetişmeyen ve ciddi bir tüketimi olan ürüne neden gümrük uygulandığını anlayamıyoruz. Bulgur için kilo başına belli bir miktar gümrük vergisi ödemek zorunda kalıyoruz. Bu da fiyatlara yansıyor. Bu tür bir üründe gümrüğün uygulanmasını doğru bulmuyorum. Ayrıca antepfıstığı, fındık, kuru incir gibi Türkiye’de bol yetişen ürünlerin ithalatında çok fazla bürokratik işlemler var. Bu işlemlerin de kolaylaştırılmasını arzu ediyoruz. İşte Bilgi: Marmara Import-Export GmbH’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Hedefleriniz neler? Girmek istediğiniz yeni bir pazar, tasarladığınız yeni ürünler var mı? Volkan Kuru: Son yıllarda çok pozitif bir trend çizdik, doğru adımlar attık, altyapımızı güçlendirdik. Dolayısıyla geleceğimizi de parlak görüyorum. Alanımızda Avrupa’nın en başarılı şirketi olmaya devam etmek istiyoruz. Daima inovatif ve piyasanın ihtiyaçlarına uygun ürünler sunmak istiyoruz. Örneğin; aile yapıları küçüldüğü ve ebeveynler çalıştığı için, annelerimizin hazırladığı geleneksel ev yemekleri kalitesinde 14 yeni üründen oluşan hazır yemeklerin satışına başladık. Diğer yandan Türkiye’de güçlü olan markalar Avrupa pazarına açılmak için bizimle temasa geçiyorlar. Onlar için de güvenilir bir iş ortağı olmaya devam etmek istiyoruz. 13 Sektörün İçinden: Marmara | Beispiele aus der Praxis: Marmara İşte Bilgi: Gıda sektöründeki şirketlere ve yeni girişimcilere ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz? Heute hat sich die MARMARA-Gruppe zu einem Handelsunternehmen von europäischer Dimension entwickelt – mit mehr als 150 Mitarbeitern an 3 Standorten. Neben Volkan Kuru: Bu sektör çok fazla emek isteyen bir sektör. der Unternehmenszentrale in Ratingen wird der Betrieb Ayrıca iyi bir ekip, iyi bilgi ve ciddi miktarda sermaye gere- auch in Hannover und Frankfurt geführt. kiyor. Diğer sektörlere nazaran gıda sektörü, kriz ortamına daha dirençli olmasına rağmen, bu işe adım atmadan Volkan Kuru hat es sich zum Ziel erklärt die erfolgreiche Arönce iyi düşünmelerini ve sektörün zorluklarını göz önün- beit seines Vaters und seiner Onkel fortzuführen und die de bulundurmalarını tavsiye ediyorum. n Marmara GmbH weiter voran zu bringen. Er ist bestrebt das ursprüngliche Familienunternehmen in ein institutioVom Familienbetrieb zu einem nelles Unternehmen umzuwandeln. Ein erster Schritt in die Richtung war der Umzug der Losgistikzentrale von Düsselinstitutionellen Unternehmen dorf nach Ratingen. Weitere Maßnahmen sind: Volkan Kuru ist Geschäftsführer der Marmara ImportExport GmbH. Er hat mit uns seine Erfahrungen über die Chancen und Schwierigkeiten in der Branche geteilt. ¼¼ ¼¼ ¼¼ Die Marmara Import-Export GmbH wurde 1980 durch den Dipl.-lng. Hüseyin Kuru (Onkel von Volkan Kuru) und seinen Brüdern Mustafa, Ibrahim und Mülahim gegründet. Ziel war es die in Deutschland lebenden Türken mit der ganzen Vielfalt landestypischer Produkte zu versorgen. Die Nachfrage nach türkischen Produkten war zu der Zeit sehr groß. Für Türken war es jedoch sehr schwer ein Unternehmen zu gründen. Sie wurden zum Teil strukturell ausgeschlossen und konnten nur unter größten Schwierigkeiten eine Fläche auf dem Großamarkt anmieten. Dazu waren die Arbeitszeiten für die Unternehmer selbst sehr lang. 18 Std. pro Tag waren keine Seltenheit. Zudem gestaltete sich die Finanzierung sehr schwierig, es gab keine Fördermittel wie heute. ¼¼ ¼¼ ¼¼ Einstellung von qualifiziertem Personal Sicherung des Personalnachwuchses durch Erhöhung der Ausbildungsangebote Sorgfalt bei der Auswahl der Marken für die man den Vertrieb übernimmt Sorgfalt bei der Qualität, Verpackung und der Preisfindung des Warenangebots Pflege und Ausbau der Marke “Marmara” Ausweitung des Vertriebsnetzes Was die Arbeit von Marmara zusätzlich erschwere, sei die Erhebung von Einfuhrsteuern auf bestimmte Produkte. Bei Produkten wie Tomatenmark, Olivenöl usw. die auch in Italien, Spanien, Griechenland oder Portugal hergestellt und innerhalb der EU vertieben werden, könne Volkan Kuru die Erhebung von Steuern oder die Anwendung von Einfuhrbeschränkungen aus Protektionismuszwecken noch irgendwie nachvollziehen. Aber für Einfuhrsteuern auf Produkte wie Bulgur, die hauptsächlich in der Türkei produziert und angeboten werden, habe er keinerlei Verständnis. Von der Politik erwarte er in diesen Angelegeneiten ein Umdenken. Existenzgründern möchte Volkan Kuru zu wissen geben, dass die Lebensmittelbranche sehr schwierig ist und großer Anstrengungen bedarf. Er ist der Meinung, dass man nur mit einem guten Team, guter Kenntnis der Branche und einem großen Finanzpolster Erfolg haben kann. Auch wenn die Branche generell krisenresistent sei, dürfe man die Herausforderungen keinesfalls außer Acht lassen. n Logistikzentrale von Marmara in Ratingen 14 Ayın Girişimcisi | Unternehmer des Monats Mustafa Taşkıran Büyümede sınır yok: Kamyon kasasından hipermarkete varan bir başarı öyküsü İşte Bilgi: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz Mustafa Bey? Mustafa Taşkıran: 1975’te Türkiye’den üniversite okumaya geldim buraya. Üniversiteye başlayabilmek için Almanca öğrenmem gerekiyordu. O yüzden akşamları 8-10 arasında kursa gidiyordum. Baktım gündüzleri boşum, hem harçlık da lazım. Ben de o zaman bir bakkalda çıraklığa başladım. Neuss’un ilk Türk bakkalıydı. Gündüzleri orada çalışıyordum, günde 5 Mark’a. İşte Bilgi: Tam anlamıyla çıraklıktan geliyorsunuz, ustalık döneminiz başlayana kadar Neuss’taki bakkalda neler yaptınız? Mustafa Taşkıran: Pazar hariç her gün çalışıyordum, cumartesileri de öğlene kadar. Bir gün ustam dedi ki, haftasonunda elde kalanları götür sat. Fazlalıkları üstüne küçük bir kar koyup bana veriyordu, ben de bakkal kapanınca malları bisikletle hayımlara götürüp satıyordum. Çok iyi hatırlıyorum bir haftasonu tam 400 Mark para kazanmıştım. Düsseldorf Woolworth’a gidiyordum, yemek tabağını 5 Mark’a alıyordum, hayımlarda 20 Mark’a satıyordum. İşte Bilgi: Gıda sektöründe çıraklıktan sonraki resmi başlangıcınız ne zamandı? Mustafa Taşkıran: 1978 senesinde Neuss’ta çalıştığım bakkalı satın aldım. Okul hayalini bıraktım, dil kursunu da bıraktım. Ticaret o kadar tatlı geldi ki, para kazanmak o kadar tatlı geldi ki, bırakıp okuyamadım. İşi büyütmek, geliştirmek istedim. Tabii o zamanın şartlarında böyle büyük marketler yapma imkanımız yoktu. Ticaret lisansını kendi üstümüze alamıyorduk. Benim lisansım Alman’la evli bir Türk’ün adınaydı, ona kira ödüyordum lisans için. Kendim lisans almaya gittiğimde bana bir meslek eğitimim olup olmadığını sordular. Sonra bir sene okula gönderdiler beni haftada bir gün. Bir senenin sonunda, 1984’te, Esnaf ve Zanaatkarlar Odası’nın sınavına girdim ve Verkäufer (Satıcı) ve Metzgergeselle (Kasap Kalfası) belgemi aldım. İşte Bilgi: Kendi lisansınızı alana kadar da bakkal işini devam ettirdiniz tabii. Bu süreye kadar ne gibi değişiklikler oldu bakkalcılıkta? Mustafa Taşkıran: Olduğum yerde durayım müşteri bana gelsin istemedim. Kapı kapı gezip kamyonla satış yapmaya başladım. İnsanlar hala hayımlardan alışveriş yapıyordu ama ben onların ayağına gitsem daha kolay olur diye düşündüm. Kamyonun kasasını bakkala çevirip evlere hizmete başladım. Türk mahallerine giderdim, elimde bu dondurmacıların zillerinden vardı, onu çalardım. İlk yapanlardan biri bendim. Kamyonlar benden sonra çoğaldı. 3-4 tane seyyar gelirdi, seyyarlar arasında da rekabet vardı. 15 Ayın Girişimcisi | Unternehmer des Monats İşte Bilgi: Ne kadar sürdü bu kamyon yolculuğu? Bir sonraki adımınız ne oldu? Mustafa Taşkıran: Kamyon işi 1992’ye kadar sürdü. 1992 yılında Neuss’un en büyük marketini açtım: Kapadokya Market. 200 metrekare, modern bir marketti, o zamana göre modern tabii, 2 tane kasası vardı. 1995’te Kapadokya Marketi devrettim ve iki seneliğine Türkiye’ye gittim. İşte Bilgi: Ne yaptınız bu iki sene içinde? Mustafa Taşkıran: İstanbul’da marketçilik üzerine kendimi eğittim. Marketçilik nedir, nasıl yapılır iyice öğrenmek istedim. O zamanlar Türkiye’de Migros’lar çok ünlüydü, her yerde açılmıştı. Bir memur nasıl işe giderse ben de öyle erkenden kalkıp market gezdim. Nerede yeni bir market açılmış oraya gidip baktım. Marketlerdeki şube müdürleriyle arkadaşlık kurdum, sohbetler yaptım. İnsanları inceledim, nasıl alışveriş yapıyorlar, tezgahtarlar nasıl davranıyor. Ve bunları gözlemlerken ben kendi hayalimi de güçlendiriyordum. Bakıyordum tezgahtar zeytini nasıl koymuş, ben olsam nasıl yapardım, bunları canlandırdım kafamda. İki senemi böyle geçirdim. Bunun yanında ticaret de yaptım, zeytincilik yaptım, zarar da ettim, ama iyi oldu, iş öğrendim. İşte Bilgi: Zarar etmek ticaretin doğasında var. Siz hatalarınızdan neler öğrendiniz? Mustafa Taşkıran: Ben asla yaptığım zararlardan gocunmadım, bu hatalar beni tecrübe sahibi yaptı. Hayat üniversitesi olarak gördüm. Ben bundan zarar yaptım deyip çekilip köşenize oturmayacaksınız. Onu değerlendireceksiniz, zarar görmemeyi öğreneceksiniz. İşte o zaman başarı sağlıyorsunuz. Bırakmayacaksınız, kaçmayacaksınız o işten. İşte Bilgi: Siz de bırakmadınız zaten. Almanya’ya dönünce ne yaptınız? Mustafa Taşkıran: 1997’de Düsseldorf’ta Marketim’i açtım. Burası o zaman Kaisers’tı, onlardan devraldım. O zaman çoğu insan şaşırdı, „burası 1000 metrekare yer, ne yapacaksın, buradan Türk marketi olur mu? Nasıl dolduracaksın?” dediler. Ama doldurduk çok şükür, hem malla hem de müşteriyle doldurduk. 1999 senesinde ismimizi tescillettirdim ve Neuss’a Marketim 2’yi açtık. İşte Bilgi: Yaklaşık 40 senedir bu sektörün içindesiniz. Marketçilikte neler değişti? 16 Die Fleischtheke im Marketim Mustafa Taşkıran: Öncelikle müşteriler değişti diyebilirim. Birinci nesil, ikinci nesil ve artık üçüncü nesil birbirinden çok farklı. Birinci nesil bakkallardaydı, ikinci nesil marketlerde, üçüncü nesilin çok daha değişik arzuları var. Çok basiti, birinci ve ikinci nesil mesela 5 kiloluk pirinç paketleri alırdı. Üçüncü nesil bunu almıyor. Yarım kilo, bir kilo. Birinci nesil geliyordu ucuz olsun diye 5 kilo kıyma alıyordu, dondurucularda stokluyordu, aylık alışveriş yapıyordu. Üçüncü nesil ise günlük alışveriş yapıyor. Biz ne yaptık? Öyle artık yığıp kıymayı satmıyoruz, köfteler yapmaya başladık. Akçaabat köftesi, İnegöl köftesi, eti işleyerek satmaya başladık. Üçüncü nesil çalışıyor, vakti yok, hazır gıda istiyor. Biz de konsepti değiştirdik, daha çok hazır gıdaya döndük, hazır mantılar, hazır içli köfteler, hazır börekler... Yeni nesile yeni hizmet sunmak istedik. Dedik ki Edeka’lara Rewe’lere gitmeyin, bize gelin. İşte Bilgi: Aldi demişken, discounterların sayısında bir patlama var. Her köşe başında Aldi, Lidl, Penny bulmak mümkün. Discounterlar sizi olumsuz etkiliyor mu? Mustafa Taşkıran: Kesinlikle hayır. Discounterların bana faydası dokundu. Neden? Çünkü biz imaj değiştirdik. Eğer farkındaysanız discounterlar arttı ama modern marketler de arttı. Rewe City’ler açıldı, Kaisers’lar kapandı, kendilerini yenileyemediler. Mesela Aldi’yi örnek alırsak, eskiden Aldi’den bir şey aldığınız zaman utanırdınız, Aldi poşetleri Almanların gözünde Türklerin bir sembolüydü. Ama Aldi ne yaptı imaj değiştirdi. Markalaştı, şimdi Almanlar da gidiyor. Biz ne yaptık, Aldi’yle Penny’le, onunla bununla savaşmayalım, biz kiminle savaşalım, Edeka’yla Rewe’yle savaşalım, bir üst tabakaya çıkalım dedik. İşte Bilgi: Marketim’in etrafında da rekabet oldukça fazla. Hemen karşınızda Penny var, yanınızda Rewe City, arkada Aldi ve bir de Türk bakkalı. Müşteriyi kaybetmemek için neler yapıyorsunuz? Ayın Girişimcisi | Unternehmer des Monats Mustafa Taşkıran: Rewe City ve Aldi 2013’te açıldı. Tabii bunlar açılacağı zaman ben düşündüm, ne yapmalı diye. Biz de Marketim’i daha modernleştirdik, daha büyüttük ve onlarla beraber aynı ayda açılış yaptık. Müşterinin onlara gitmesine müsaade etmedik. Benim müşterim discountera gitmiyor mu, tabii ki gidiyor. Müşterinin discountera gitmesini önleyemeyiz. Biz ne yaptık? Kendimizi ilerlettik. Aldi’ler daha fazla donmuş ürüne girdiler, biz de donmuş ürünü çoğalttık, hazır yiyecekleri çoğalttık, mezeleri çoğalttık, tezgahlarımızı değiştirdik. Discountera tabii ki gidecek, orada olup da burada olmayan şeyler var ama burada olup da onlarda olmayan şeyler de var. İşte Bilgi: Türk müşteriyi elde tutmak için neler yapıyorsunuz? Mustafa Taşkıran: Domuz eti satmıyoruz, İslami usüllere uygun kesilmiş etler satıyoruz, helal ürünler satıyoruz. Buna çok dikkat ediyoruz, mesela Alman Haribo’su yoktur burada, Maggi’nin soslarının içeriğini birebir tek tek inceleriz. İçinde domuz jelatini olan, olabilecek hiçbir ürünü satmayız. Neden? Çünkü müşterimiz bize güveniyor. Ben bu güveni 40 yıldır sarsmadım, 40 yıldan sonra da sarsmam. İşte Bilgi: Alman müşteriyi nasıl kazanıyorsunuz? İşte Bilgi: Marketim’de 10.000 kalem ürün bulunuyor. Ama ürünlerin hepsi Türk ya da Alman ürünleri değil. Hatırı sayılır miktarda Yunan ve Balkan gıdaları da göze çarpıyor. Bu ürünleri de tezgahlarınıza koymanızın nedeni ne? Mustafa Taşkıran: Makedonya, Balkan ve Yunanlılara hitap eden bakkal yok burada. Ben ne yaptım, bundan yola çıkarak internasyonelleştim. Avrupa Birliği’ne girdikten sonra Bulgarlar ve Romenler de arttı, ben de bu insanların arayıp da bulamadığı şeyleri de getirmeye başladım. Yani aslında tam Türk marketi değil, uluslararası ama ben kendim Türk olduğum için herhalde hala Türk marketi diyorum. İşte Bilgi: Gıda sektöründeki girişimcilere ve bu sektöre girmek isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz? Mustafa Taşkıran: Sektörde kalıcı olabilmeleri için devamlı olarak geleceği hedeflemeleri gerek. Başkası yapmış, ben de yapayım diye girecekse girmesin, bu anca kimi örnek aldıysa onu batırmak amaçlı olur. Kimseyi örnek almasın demiyorum. Hep kendinden büyük birini örnek alsın, üst düzey gelişmiş bir şeyi kendine örnek alsın. Yaptığı işin üstüne kendisi katkılar koysun, kopyalamasın, yenilikleri takip etsin. Fevri girişimlerde bulunmasın, çoğu insan „Birinin yanında çalışacağıma kendi patronum olurum” diyerek bu sektöre giriyor, sonra bir-iki seneye batıyor. Her şeyi iyi düşünmek, iyi planlamak lazım. Çok ortak, fazla sermaye önemli değil, plan lazım. Ve tabii ki çalışma. Ben 56 yaşındayım hala işimin başındayım. İşinizin başında duracaksınız. n Ein Blick in die Verkaufsflächen von Marketim Mustafa Taşkıran: Ciddi derecede Alman müşterimiz var. Daha çok genç kesim. Tabii bunda Türkiye’nin faydası var. Türkiye’de turizmin ucuz olması, Almanların Türkiye’ye turist olarak gitmesi. Tabii bir de artık Türk gençliği Almanlarla daha sıkı bir iletişimde, daha bağlantılı, daha içiçe, bu da onları bize çekiyor. Tatilde tadıyor, buraya dönünce arıyor. Normal bir Türk bakkalında hepsini birarada bulamıyor, yeni ürünleri bulamıyor, bulamayınca da bize geliyor. Türkiye’de kahve içmiş aromalı, damla sakızlı, onu arıyor, bende buluyor. Egzotik ürünler müşterinin dikkatini çekiyor. 17 Ayın Girişimcisi | Unternehmer des Monats Istanbul, das Mekka der Supermärkte. Er besuchte einen Supermarkt nach dem anderen, um zu lernen wie ein guter Supermarkt geführt wird. Er freundete sich mit den Marktleitern an, führte sehr sehr viele Gespräche, beobachtete nicht nur die Kunden sondern auch die Verkaufsbelegschaft der Supermärkte. In der Zwischenzeit versuchte er sich als Olivenhändler und machte dabei auch Verluste. Diese machten ihm aber nichts aus, da er aus seinen Fehlern lernte und diese in der Zukunft zu vermeiden wusste. Ein Blick in die Tiefkühlabteilung Eine Erfolgsgeschichte: Vom Lebensmittelgeschäft auf Rädern zum Supermarkt Der heute 56 jährige Mustafa Taşkıran reiste 1975 nach Deutschland ein, um zu studieren. Seine Eltern waren bereits in Deutschland. Abends besuchte er einen Deutschkurs, um sich auf die Uni vorzubereiten und morgens arbeitete er, in dem damals einzigen türkischen Geschäft in Neuss, als Aushilfskraft 6 Tage die Woche für lediglich 5 D-Mark am Tag. Nebenbei fuhr er mit seinem Fahrrad überschüssige Ware aus dem Geschäft zu den Arbeiterheimen und verkaufte sie dort an die, damals noch nicht wirklich mobilen, überwiegend türkischstämmigen, Arbeiter. Die Verdienstmöglichkeiten waren dabei enorm. An einem Wochenende verdiente er so bis zu 400 D-Mark, nicht schlecht für einen unter 20-jährigen. Nur 3 Jahre später übernahm er das Geschäft von seinem Chef für einen Kaufpreis von 55.000 D-Mark. Zum Studieren und Deutschlernen blieb da keine Zeit mehr und auch der Wille war weg, da er zu viel Spaß an der Arbeit hatte. Service am Kunden war Mustafa Taşkıran schon damals sehr wichtig. Die Immobilität der damaligen Mitarbeiter erkannte er schnell und hatte auch ziemlich bald eine Lösung parat: Er gestaltete, als einer der Ersten überhaupt, einen 3,5 Tonner in ein fahrendes Geschäft um und fuhr damit in die mehrheitlich von Türken bewohnten Wohngebiete. 1992 eröffnete er in Neuss das „Kapadokya Marketi“ mit einer für damalige Verhältnisse riesigen Verkaufsfläche von 200m². Wieder 3 Jahre später fand er dafür eine Nachfolgeregelung und ging für 2 Jahre nach 18 Nach seiner Rückkehr nach Deutschland übernahm er 1997 eine Kaiser´s Filiale in Düsseldorf und eröffnete dort das „Marketim“ mit einer Gesamtverkaufsfläche von 1000 m². Seine Bekannten erklärten ihn bei dem Schritt für verrückt: „nie und nimmer bekommst du den Laden voll!“, „Woher sollen denn die Kunden kommen?“ lauteten die Bedenken. Das ist inzwischen 17 Jahre her. Erst im Januar 2013 schloss er das „Marketim“ für 2 Monate, um am gleichen Tag wie die in unmittelbarer Nähe hinzugekommenen Konkurrenten Rewe City und Aldi eine Neueröffnung durchzuführen. Einen Schwerpunkt seiner Kundschaft stellen Muslime dar. So wird in Marketim kein Schweinefleisch angeboten, auch sind alle anderen Fleischprodukte Helal. Es finden sich weder Hariboprodukte, noch Maggisoßen, die Bestandteile vom Schwein enthalten könnten. Darauf achtet man bei Marketim besonders aufmerksam. Denn die Kunden vertrauen Marketim in dieser Angelegenheit. Er ist sich sicher „Wer aufrichtig arbeitet, der überlebt auch am Markt!“ Aber auch Deutsche gehören zur Kundschaft. Es sind überwiegend jüngere Menschen, die türkische Freunde haben, in der Türkei Urlaub gemacht haben oder gar einen türkischen Partner haben. Sie haben etwas in der Türkei probiert und möchten es nun auch in Deutschland nicht mehr missen. Marketim führt deshalb auch Produkte von denen nur 2-3 Pakete im Jahr verkauft werden, denn exotische Produkte ziehen die Menschen an. Auch sind griechische, bulgarische oder rumänische Produkte in Marketim vertreten, denn Mustafa Taşkıran weiss, dass es in der Umgebung kein Geschäft gibt, das speziell diesen Personenkreis anspricht. So ist das Marketim eigentlich kein „Türkischer Supermarkt“ mehr, sondern vielmehr ein „Internationaler Sun permarkt“. Finans Köşesi | Ratgeber Finanzen € Girişimcinin en büyük dostu: Teşvikler Teşvikler, işletmelerin yapmaları zorunlu olan bir takım yatırımları destekleyip, var olan rekabet ortamından daha güçlü bir şekilde çıkmalarına yardımcı olabilir. Teşvik yoluyla bir çok yatırımın ve işletme içi ekipmanın finansmanının yapılması mümkündür. Almanya’da eyalet, federal ve Avrupa Birliği düzeyinde başvurulabilecek çok sayıda teşvik programı var. Bunlar şekil olarak ucuz faizli kredi, teminat kolaylıkları, hibeler ve kefaletler şeklinde sunulmaktadır. Bu sayımızda sizlere KfW-GründerkreditStartgeld (İş Kurma Kredisi) hakkında bilgi vereceğiz. KfW-Gründerkredit-Startgeld (İş Kurma Kredisi) nedir? Federal Teşvik Bankası (KfW) 1 Nisan 2011 tarihinden bu yana girişimciler, serbest meslek sahipleri ve küçük işletmeler için ERP-Gründerkredit-Startgeld (İş Kurma Kredisi) sunmaktadır. Bu kredi ile işletmeniz için gerekli olan masraflarınızın 100.000 Euro‘ya kadar olan kısmını, düşük faizli kredi şeklinde finanse edebilirsiniz. Kira gideri, otomobil gibi işletme masrafları 30.000 Euro‘yu geçmemek kaydıyla finanse edilebilir. Bu kredi yeni işyeri kurma dışında, varolan işyerinin piyasada tutunması ve güçlendirilmesine yönelik olan önlemleri de kapsamaktadır. Ancak firmanın kuruluşunun 3 yılı geçmemiş olması gerekmektedir. Eğer orta vadede tam gün işe geçiş planlanıyorsa, part-time işler de KfW Gründerkredit-Startgeld tarafından desteklenebilmektedir. Azami miktarı aşmamak koşuluyla iki kere kredi alınabilmektedir. Nasıl başvurabilirim? KfW Bankası girişimcinin çalıştığı banka için 100.000 Euro‘ya kadar olan banka riskinin yüzde 80’ini üstlenmektedir. Böylece başarı şansı olan, ama bankalar için finans riski yüksek olan projeler de KfW tarafından desteklenebilmektedir. KfW’ nin sunduğu teşviklerden yararlanmak için KfW Bank’a doğrudan başvurmak mümkün değildir, bunun yerine hesabınızın olduğu kendi bankanıza müracaat etmeniz gerekmektedir. Bankanız projenizi değerlendirdikten sonra projenize olumlu bakarsa KfW Bankasına başvurunuzu ve projenizi aktarmaktadır. Avantajlarınız Yılda % 2,68 ‘dan başlayan faiz oranları ¼¼ % 100 oranına kadar finanse edebilirsiniz ¼¼ % 80 oranına kadar teminat garantisi ¼¼ Teşvikler hakkında daha geniş bilgi için almak için 0800 - 12 45 444 nolu ücretsiz bilgi hattımızdan bize ulaşabilirsiniz. n ¼¼ Fördermittel – das A und O des Existenzgründers Sie haben eine Idee die Sie verwirklichen möchten oder wollen Ihr Unternehmen erweitern, aber Ihnen fehlt das nötige Kleingeld? In solchen Fällen ist es gut zu wissen auf welche Fördermittel man zurückgreifen kann. Die KfW bietet Existenzgründern, Freiberuflern und kleinen Unternehmen das Förder-Programm ERP-GründerkreditStartGeld an. Mit dem ERP-StartGeld können betriebsnotwendige Aufwendungen bis zu einer Höhe von 100.000 Euro zinsgünstig finanziert werden. Der Anteil der laufenden Kosten wie etwa Mieten, Pachten oder auch KfZ-Kosten kann dabei bis zu 30.000 Euro betragen. Gefördert werden alle Formen der Existenzgründung, also Errichtung, Übernahme eines Unternehmens sowie Festigungsmaßnahmen in den ersten drei Jahren nach Aufnahme der Geschäftstätigkeit. Auch eine nebenberufliche Existenz kann unterstützt werden, wenn sie mittelfristig auf einen tragfähigen Vollerwerb ausgerichtet ist. Das KfW-StartGeld bietet zwei Laufzeitvarianten. Zum einen eine zehnjährige Laufzeit mit zwei tilgungsfreien Anlaufjahren und zum anderen kann eine Laufzeit von fünf Jahren vereinbart werden. Das Gründerkredit-StartGeld bietet zwei Laufzeitvarianten. Zum einen eine zehnjährige Laufzeit mit zwei tilgungsfreien Anlaufjahren und zum anderen kann eine Laufzeit von fünf Jahren vereinbart werden ein tilgungsfreies Anlaufjahr inklusive. Mit dem neuen KfW-Gründerkredit – StartGeld steht ein erweitertes Fremdkapitalangebot mit erhöhter Risikoübernahme der KfW zur Verfügung. Die Förderbank übernimmt eine 80%-ige Haftungsfreistellung bei Darlehen bis zu 100.000 EUR. Für Darlehen der KfW Bankengruppe gilt das sogenannte Hausbankprinzip: Interessenten müssen diese Fördermittel über ihre Hausbank vor Ort beantragen. Diese beurteilt auch das Vorhaben und leitet – nach einem positiven Votum - den Antrag an die KfW weiter. Ihre Vorteile: ¼¼ TOP-Konditionen: Zinssatz ab 2,68% effektiv pro Jahr ¼¼ 100% Finanzierung ¼¼ 80% Haftungsfreistellung Ihrer Bank erleichtert den Zugang zu einem Darlehen ¼¼ Förderung auch für einen Nebenerwerb, wenn er mittelfristig zum Haupterwerb wird Mehr Informationen zum Thema erhalten Sie unter unserer kostenlosen Hotline: 0800 - 12 45 444 n 19 Girişimci Köşesi | Ratgeber Unternehmensgründung Şirket kuracağım ama hangisini? Kuracağınız şirketin hukuksal şekli konusunda vereceğiniz karar, sizin için kişisel, maddi, vergisel ve hukuksal bağlamda pek çok sonucu beraberinde getirmektedir. Negatif sonuçları en aza indirgemek için genel bir çözüm önermek ve „en uygun işletme şekil şudur“ diye bir tanımlama yapmak mümkün değil. Çünkü her hukuksal şeklin kendine göre avantajları ve dezavantajları var. Almanya’daki işletmeler üç farklı hukuki şekilden biriyle kurulabilir; ¼¼ Tek kişilik şahıs şirketi ¼¼ Birden fazla ortaklı şahıs şirketi ¼¼ Sermaye şirketi Sizin şirketiniz için doğru olan bir hukuksal yapı, diğer bir şirket için yanlış olabilir. Veya bugün doğru olan bir durum, ileriki bir tarihte yeni bir düzenleme gerektirebilir. Yani kurulacak şirketin hukuki şekli konusunda duruma göre karar verip, gerekirse değişikliğe gitmek gerekebilir. Almanya Ticaret Hukuku, yabancılara, istedikleri her alanda ticari faaliyet yürütme hakkı verse de Alman Yabancılar Hukuku tarafından bazı sınırlandırmalar mevcuttur. 20 laşıldığı gibi sınırlıdır. Kural olarak ortaklar, GmbH’nın borçlarından kişisel malvarlıklarıyla sorumlu tutulmazlar. Sermayenin kaybı durumunda da ortaklar sadece şirkete ödedikleri veya ödemeye mükellef oldukları sermaye payları oranında sorumlu tutulurlar. Sermaye payının en az yarısı GmbH`nin kuruluşunda ödenmek zorundadır, iflas durumunda ortaklar eğer sermaye payının geri kalan kısmını ödememişlerse, ancak bu kısmından sorumlu tutulabilirler. GmbH kurabilmek için ne kadar sermayeye ihtiyacım var? Halk arasında mini GmbH veya 1-Euro GmbH olarak adlandırlan işletme şeklini gözardı edecek olursak, GmbH´nin kuruluş aşamasıdaki sermayesinin en az 25.000 Euro, her payın itibari değerinin ise en az 100 Euro olması gerekmektedir. GmbH’nın kuruluş sermayesi yükseldikçe, ticari ortakları ve banklar karşısındaki itibarı da artmaktadır. Şirketin ana sermayesinin zaman içinde arttılması mümkündür. Limited Şirket (GmbH) neden bu kadar çok tercih ediliyor? Gerek gıda ve gastronomi sektöründe olsun, gerekse başka sektörlerde, Almanya’da Türkler tarafından kurulan yaklaşık her 10 firmadan biri, Almanca kısaltmasıyla GmbH yani limited şirket statüsü taşıyor. Tüzel kişiliğe sahip bu işletmelerin toplumdaki itibarı yüksek olduğu için, Türk girişimcilerin şahıs şirketlerinden sonra en çok tercih ettiği işletme statüsü olma özelliğine sahip. Açılımı „Gesellschaft mit beschränkter Haftung“ yani Türkçesiyle „sınırlı sorumluluğa sahip şirket” olan GmbH şirketleri, genel olarak Türkiye’deki Limited Şirket (Ltd.) ile aynı sınıfa tabi tutulsa da bir takım yanlarıyla farklılıklar gösteriyor. GmbH’nın avantajları ¼¼ Türkiye’deki limited şirketin aksine tek kişi ile de kurulabilir. ¼¼ Ortakların malvarlığından bağımsız olarak kendisine ait sermayeye sahiptir. ¼¼ Yabancı ülke vatandaşları tarafından özel bir izine gerek olmaksızın kurulabilir. Yabancılar GmbH’lara ortak olmak için de özel bir izin almak zorunda değildir. ¼¼ Tüzel kişi sıfatıyla davacı ve davalı ehliyetine sahiptir. Resmi işleyiş ve kurulum süresi Şirket sözleşmesinin ve GmbH´nin ticaret siciline tescili için, yapılmış müracaatın noterce belgelenmesi gerekmektedir. Sözleşmenin hazırlanması ve şirketin tescili için notere müracaat durumunda bir avukatın yardımını talep etmeniz tavsiye edilir. GmbH´nin sicile tescili ile birlikte şirket hukuken kurulmuş olup şirket tüzel kişiliğe kavuşur. Şirketin sicile tescil süreci, belgelerin noter tarafından görevli asliye mahkemesine gönderilmesinden sonra yaklaşık dört hafta sürer. Şirketin, ticaret siciline kaydedilmesinin yanı sıra, faaliyetinin belediye başkanlığı nezdinde (Bürgermeisteramt) kaydedilmesi gerekmektedir (Gewerbeanmeldung). Genel hatlarıyla kuruluş masrafları ¼¼ Şirket sözleşmesinin belgelenmesi: 250 Euro (§ 36 Abs. 2 KostO) ¼¼ Müdürün atanması sözleşmesinin belgelenmesi: 250 Euro (§ 47 KostO) ¼¼ Sicile kayıt başvurusunun taslağının yapılması ve tasdiki: 62,50 Euro (§§ 145 Abs. 1, 38 Abs. 2 Nr. 7 KostO) ¼¼ Diğer masraflar ¼¼ Yüzde 19 KDV (§ 151a KostO) ¼¼ Sicil kayıt ücreti: 150 Euro ¼¼ Sicile kaydın ilanı: 100 Euro Ortak ya da şirket sahibi olarak sorumluluklarım ne? GmbH, borçlarından tüm malvarlığı ile sorumludur. Ortakların sorumluluğu ise GmbH`nin isminden de an- Daha detaylı bilgi için bizimle iletişime geçmekten çekinmeyin! 0800-12 45 444 numaralı ücretsiz danışma hattımıza her gün saat 9:00-17:30 arasında ulaşabilirsiniz. n Girişimci Köşesi | Ratgeber Unternehmensgründung Die GmbH als die passende Gesellschaftsform Möchten Sie sich in der Lebensmittelbranche mit einem eigenen Geschäft selbständig machen, könnte die GmbH die richtige Rechtsform für Ihr neues Unternehmen sein. Die GmbH gehört zu den Kapitalgesellschaften. Sie ist für Gründerinnen und Gründer geeignet, die ihre Haftung beschränken möchten. Gründung Die GmbH wird von mind. einem Gesellschafter (Ein-Personen-GmbH) gegründet. Der Gesellschaftsvertrag muss notariell beurkundet werden. Das Mindeststammkapital, das Sie in die Gründung einbringen müssen beträgt 25.000 Euro. Jeder Geschäftsanteil muss nur noch auf einen Betrag von mindestens einem Euro lauten. Geschäftsführung Jede GmbH muss mindestens eine Geschäftsführerin oder einen Geschäftsführer haben. Geschäftsführer kann nur eine natürliche und unbeschränkt geschäftsfähige Person sein. Nicht als Geschäftsführer bestellt werden können für die Dauer von fünf Jahren Personen, die wegen einer vorsätzlichen Straftat der Insolvenzverschleppung, eines Bankrottdeliktes, falscher Angaben, unrichtiger Darstellung oder auf Grund allgemeiner Straftatbestände mit Unternehmensbezug, insbesondere Betrug und Untreue, verurteilt wurden. Haftung Gegenüber Gläubigern haftet die GmbH – in der Regel – nur mit ihrem Gesellschaftsvermögen. Die Gesellschafter haften nicht mit ihrem privaten Vermögen, allerdings gibt es Ausnahmen. Beispiele: Gesellschafter haften zusätzlich mit Privatvermögen bei persönlichen Krediten oder Bürgschaften. Sie haften auch persönlich bei Verstößen gegen die strengen Regeln über das GmbH-Kapital sowie bei der so genannten Durchgriffshaftung (z. B. bei bestimmten Schadenersatzansprüchen). Die Einlage kann durch Bareinlagen, Sacheinlagen (z.B. Maschinen) oder durch gemischte Einlagen (Bar- und Sacheinlagen) erbracht werden. Sacheinlagen müssen vor der Anmeldung der Gesellschaft geleistet sein. Bei Bareinlagen muss vor Anmeldung mindestens ein Viertel der Summe einbezahlt werden. Zusammen mit einer etwaigen Sacheinlage muss mindestens die Hälfte des Mindeststammkapitals vor der Anmeldung der Gesellschaft erbracht werden, also mindestens 12.500 Euro. Für die Anmeldung der GmbH beim Handelsregister müssen folgende Unterlagen vorgelegt werden: ¼¼ Musterprotokoll oder der Gesellschaftsvertrag, ¼¼ die Legitimation der Geschäftsführer, sofern diese nicht bereits im Gesellschaftsvertrag genannt sind, ¼¼ eine unterschriebene Liste der Gesellschafter mit Name, Vorname, Geburtsdatum und Wohnort der Gesellschafter sowie der Betrag der übernommenen Stammeinlage jedes Gesellschafters, ¼¼ falls Sacheinlagen geleistet worden sind, die Verträge, die den Festsetzungen zugrunde liegen oder zu ihrer Ausführung geschlossen worden sind, und der Sachgründungsbericht, ¼¼ wenn Sacheinlagen vereinbart sind, Unterlagen darüber, dass der Wert der Sacheinlagen den Betrag der dafür übernommenen Stammeinlagen erreicht, ¼¼ in der Anmeldung ist zu versichern, dass auf jeden Geschäftsanteil mindestens ein Viertel der Stammeinlage (mindestens aber 12.500 Euro) geleistet wurde und dem Geschäftsführer zur freien Verfügung steht und dass keine strafrechtlichen Gründe vorliegen, die der Bestellung der Geschäftsführer entgegenstehen (§ 6 Abs. 2 GmbHG). Unternehmenssitz Die GmbH muss ihren Satzungssitz im Inland haben. Verwaltungssitz und Betrieb können auch im Ausland liegen. Quelle: http://www.existenzgruender.de n Eintrag im Handelsregister Der Gesellschaftsvertrag oder das Musterprotokoll müssen notariell beurkundet werden. Der Notar leitet den Vertrag an das Handelsregister weiter. Spätestens zum Zeitpunkt der Eintragung der GmbH ins Handelsregister muss der Gründer das Stammkapital als Einlage geleistet haben. Das Stammkapital einer GmbH beträgt mindestens 25.000 Euro. 21 Başarının Anahtarı | Erfolgsfaktoren İşte Başarının Yolu Sağlıktan Geçiyor İşverenlerin ve işçilerin günümüzde karşılaştıkları sorunların sayısı hızla artmaktadır. Müşterilerin daha kaliteli ürünleri daha kısa sürede elde etme isteği, artan rekabet, meslek-aile dengesinin korunması gibi faktörler çalışma şartlarının değişmesine sebep olmaktadır. Yüksek rekabet içinde bulunan şirketlerin başarıya kavuşabilmesi için önemli bir koşul sağlıklı ve motive edilmiş çalışanlardır. Atalarımız boşuna dememiş „Herşeyin başı sağlık” diye. Sağlıklı bir insanın gerek özel hayatında gerekse iş hayatında verimliliğinin arttığı tartışılmaz bir gerçek. Bunun bilincinde olan Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Çalışma, Uyum ve Sosyal İşler Bakanlığı bir seneyi aşkın bir süre önce kurmuş olduğu „Arbeit gestalten NRW” (Kuzey Ren Vestfalya’da Çalışmanın Düzenlenmesi) danışma kurulu sayesinde küçük ve orta ölçekteki işletmelerde çalışanların sağlıklı bir çalışma ortamında verimliliklerini arttırmayı hedefliyor. Danışma kurulunun tek yabancı üyesi olan ATIAD da iş piyasasındaki sürekli değişimin hem işveren hem de çalışan üzerindeki olumsuz etkilerini bildiğinden bu projeye destek veriyor. Kurumsal Sağlık Yönetimi ne anlama geliyor? Birçok işletme iş hayatının çalışanların sağlığı için önemli bir rol oynadığını ve sağlıklı bir çalışanın rekabette büyük avantaj sağladığını farketmiştir. Şirketler yasalarla belirlenen şartların dışında da çalışanlarına ek hizmetler sunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında kurumsal sağlık yönetimi, işyerindeki kurumsal yapı ve yaklaşım şekillerinin, çalışanların motivasyonunun sağlıklı bir çalışma tasarımıyla desteklenmesini ve geliştirilmesini hedefleyen katılım odaklı bir süreçtir. şu, işleyiş, görev ve yapıların derlitoplu oluşu, karar mekanizmasının hızlı çalışması gibi faktörler küçük işyerlerinde kurumsal sağlık yönetiminin başarı oranını arttırıyor. Sağlıklı bir çalışma ortamı neden önemli: ¼¼ ¼¼ ¼¼ Kurumsal sağlık yönetiminin unsurları Problemin nerede olduğunu bilmeden onu önleyemezsiniz. Bu nedenle çalışanların şikayetlerinin ne olduğunu anlamak için anonim anketler düzenlenebilir. Bu anketler sayesinde personelin belirli kurs ya da seminerlere ilgisinin olup olmadığı da ölçülebilir. Tüm çalışanların katılacağı, belirli aralıklarla düzenlenen sağlık toplantıları da problemleri tespit etmeye ve çözüm konusunda fikir geliştirmeye yardımcı olur. Dikkat edilmesi gereken ana unsurları şöyle sıralayabiliriz: ¼¼ ¼¼ ¼¼ ¼¼ ¼¼ Kurumsal Sağlık Yönetiminin hedefleri Kurumsal sağlık yönetiminin ana hedefi çalışanların işverimliliğinin korunmasını ve geliştirilmesini sağlamaktır. Bunu gerçekleştirirken alınan önlemlerin ve uygulamaya konulan yeniliklerin işyerinin ana aktivitelerine paralel işleyen bir süreç olarak değil de interaktif bir şekilde çalışma ortamında yer almasını hedeflemektedir. ¼¼ ¼¼ ¼¼ ¼¼ ¼¼ Sağlıklı bir çalışma ortamı küçük ve orta çaplı işletmeler için neden önemli? Kurumsal sağlık yönetimi denilince insanın aklına hemen büyük holdingler, dev şirketler gelmemeli. Bu konuda başarılı olmuş, örnek gösterilebilecek çok sayıda küçük ve orta ölçekli firma mevcut. (bkz.: www.good-practice.org, www.inqua.de) Hatta işyerinin küçüklüğü beraberinde bazı avantajları da getiriyor. İletişim mesafesinin kısa olu- 22 Sağlıklı çalışanların verimliliği ve motivasyonu daha yüksek oluyor, ayrıca yeniliklere daha açıklar. Çalışanların aile ve iş yaşantısını dengede tutması gerekiyor. Sağlıklı bir ortam ve iyi bir iş organizasyonu bunu destekleyebilir. Küçük ve orta çaplı işletmelerin kalifiye eleman bulması giderek zorlaşıyor. Çalışanların işyeriyle sıkı bir bağ kurması kalifiye eleman kazanımını kolaylaştıyor. Yönetim kadrosunun konu hakkında eğitilmesi İşletme doktorunun danışmanlık hizmeti Sosyal danışmanlık hizmetinin sunulması Çalışma saatlerinin ve iş-aile dengesinin sağlanmasının kolaylaştırılması için esnekleştirilmesi, çalışma koşullarının ve çalışma saatlerinin sağlıklı bir şekil alması İşyerinde iş güvenliğinin sağlanması için gerekli önlemlerin alınması Çalışanların kendi sağlıklarını önemseyecek bilgi ve yeterliliğe kavuşmalarını sağlamak Gürültüyü azaltmak Çalışanlara boş zamanlarında ya da öğle molasında hareket imkanı sağlamak Sağlıklı beslenmeyi teşvik etmek Dışardan alınacak yardımlarla çeşitli kurslar düzenlemek Neler yapılabilir? Küçük ve orta ölçekli işletmeler kendi kurumsal sağlık yönetimlerini oluşturmak için Avrupa Sosyal Fonu’nun teşvik aracı olan „Potentialberatung”(potansiyel danışmanlık)’dan faydalanabilirler. Danışmanlık hizmeti kapsamında günlük 500 euroyu aşmamak kaydıyla, top- Başarının Anahtarı | Erfolgsfaktoren lamda 15 günlük bir danışmanın % 50 masrafı karşılanmaktadır. Daha fazla bilgi için: www.potentialberatung.nrw.de adresini ziyaret edebilirsiniz. n Betriebliches Gesundheitsmanagement Kleine und mittelständische Unternehmen, die ein eigenes betriebliches Gesundheitsmanagement aufbauen wollen, können vom Förderprogramm „Potentialberatung” des Europäischen Sozialfonds profitieren. Damit werden Beratungsleistungen durch Externe Berater mit maximal 50% gefördert. Dabei beträgt das förderfähige Tageshonorar max. 500,00 €, für maximal 15 Tage. Mehr Informationen unter: www.potentialberatung.nrw.de n Unter betrieblichem Gesundheitsmanagement versteht man die Gestaltung, Lenkung und Entwicklung betrieblicher Strukturen und Prozesse, um Arbeit, Organisation und Verhalten am Arbeitsplatz gesundheitsförderlich zu gestalten. Sie sollen den Beschäftigten und dem Unternehmen gleichermaßen zugutekommen. Um dies zu fördern hat das Ministerium für Arbeit, Integration und Soziales des Landes Nordrhein-Westfalen in 2012 den Landesbeirat „Arbeit Gestalten NRW” ins Leben gerufen. ATIAD, Verband Türkischer Unterneher und Industrieller in Europa ist ebenfalls in dem Beirat vertreten. Beim betrieblichen Gesundheitsmanagement muss man dabei nicht gleich an ein Großkonzern denken. Die größe des Betriebes spielt nämlich keine Rolle. Es gibt zahlreiche kleine und mittelstänsisches Betriebe die in dem Bereich eine Vorreiterrolle spielen. Beispiele findet man unter: www.good-practice.org, www.inqua.de Die wichtigsten Gründe für ein gesundes Arbeitsumfeld sind: ¼¼ ¼¼ ¼¼ gesunde Mitarbeiter sind motivierter, produktiver und offener für Innovationen Arbeitnehmer müssen häufig Familie und Beruf unter einen Hut bringen, ein gesundes Arbeitsumfeld kann dies fördern Kleine und mittelständische Unternehmen haben zunehmend Schwierigkeiten qualifiziertes Personal zu finden. Eine größere Indentifikation mit dem Betrieb kann bei der Akquise von qualifiziertem Personal hilfreich sein. Bildnachweis Titelseite: iStockphoto.com/mujdatuzel (unten links); iStockphoto.com/firatgocmen (unten rechts), S.4: iStockphoto.com/Nikada (oben); iStockphoto.com/Ugurhan Betin (mitte links); iStockphoto.com/travenian (mitte rechts); iStockphoto.com/Kayarphoto (unten links); iStockphoto.com/ gerenme (unten rechts), S.5: iStockphoto.com/sbayram; S. 8: iStockphoto.com/Lise Gagne; S. 22: iStockphoto.com/andresrimaging. Alle anderen mit freundlicher Genehmigung der jeweiligen Urheber. 23 Avrupa Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği Verband Türkischer Unternehmer und Industrieller in Europa Association of Turkish Businessmen and Industrialists in Europe Kendİ İşİnİzİ Kurmak, İşyerİnİzİ korumak veya GENİŞLETMEK mİ İstİyorsunuz? Möchten Sie sich selbständig machen oder Ihre Existenz sichern und erweitern? meslekİ YAŞAMINIZDA İlerlemek mİ İstİyorsunuz? Möchten Sie sich beruflich qualifizieren und weiterentwickeln? www.istebilgi.de Almanya’dakİ küçük ve orta ölçeklİ Türk İşletmelerİne yönelİk bİlgİlendİrme, danIşma ve destek merkezİ Bundesweiter Informations- und Beratungsdienst für türkische KMU in Deutschland Ücretsiz Danışma Hattı | Kostenfreie Hotline 0800 -12 45 444 Künye | Impressum ATİAD e.V. Avrupa Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği Verband Türkischer Unternehmer und Industrieller in Europa ATİAD Yönetim Kurulu adına, Yönetim Kurulu Başkanı Für den ATİAD-Vorstand, der Vorstandsvorsitzende: Aziz Sarıyar İşte Bilgi Almanya‘daki Küçük ve Orta Ölçekli Türk İşletmelerine Yönelik Bilgilendirme, Danışma ve Destek Merkezi Bundesweiter Informations- und Beratungsdienst für türkische KMU in Deutschland Yönetim ve koordinasyon | Leitung und Koordination Ömer Sağlam (V.i.S.d.P. ) Redaksiyon | Redaktion Gökçe Göksu Lokman Özkan Ömer Sağlam Tasarım | Gestaltung Dörte Stein, muntumedia İletişim | Kontakt Wiesenstr. 21 · D - 40549 Düsseldorf Telefon: (0211) 50 21 21 Telefax: (0211) 50 70 70 E-Mail: info@atiad.org Internet: www.atiad.org Internet: www.istebilgi.de Bu hizmet, Federal Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı ve Avrupa Sosyal Fonu tarafindan desteklenmektedir. Gefördert durch das Bundesministerium für Arbeit und Soziales und den Europäischen Sozialfonds. EUROPÄISCHE UNION
© Copyright 2024 Paperzz