9. HAFTA PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ Prof. Dr. Zeki TEKİN ztekin@karabuk.edu.tr KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ İçindekiler KURTULUŞ SAVAŞI DÖNEMİ EĞİTİM ALANINDAKİ GELİŞMELER (1919‐1922) . 3 Millî uyanış ve örgütlenmeye öğretmenlerin katkısı ......................................................... 3 1.Mitingler ............................................................................................................................ 4 2.Kongreler ve TBMM ........................................................................................................ 4 Cephede öğretmenlerin etkisi ............................................................................................... 4 İşgal altındaki bölgelerde okul ve öğretmenlerin durumu ............................................... 5 Kurtuluş Savaşı döneminde eğitimde kurtuluş bilinci ...................................................... 6 Kurtuluş Savaşı döneminde eğitimin İdarî teşkilâtlanması ............................................. 7 1921 Maarif Kongresi ve önemi ............................................................................................. 7 1.Mustafa Kemalʹin Kongreyi açış konuşması ................................................................ 8 2.Kongrenin çalışmaları ve yankıları ................................................................................ 8 Kurtuluş Savaşı döneminde azınlık ve yabancı okulların durumu ................................ 9 Kurtuluş Savaşı döneminde halk eğitimi çalışmaları ...................................................... 12 Kâzım Karabekirʹin Türk eğitim tarihindeki yeri ............................................................. 13 Kaynakça ................................................................................................................................ 14 KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 2 PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ KURTULUŞ SAVAŞI DÖNEMİ EĞİTİM ALANINDAKİ GELİŞMELER (1919‐1922) l. Dünya Savaşında Çanakkale ve başka cephelerde büyük zaferler kazandığı halde, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Devleti yenik sayılmış ve başkent İstanbul ile topraklarından bir çok yeri işgal edilmeye başlanılmıştı. Müttefik devletler denen İngiltere, Fransa, İtalya, ABD, Yunanistan, bu parçalama ve pay kapma çabaları içinde Türk milletini de esaret altına almayı amaçlamışlardı. Oysa, tarihin akışına şekii veren, her zaman hür ve bağımsız yaşamış Türk milleti, esareti kabul edemezdi. Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürkʹün önderliğinde Kurtuluş Savaşına girişen Türk halkı, bağımsızlığını ve hürriyetini korumasını bilmiştir. Kurtuluş Savaşı dönemi eğitiminin temel özellikleri şunlardır: 1.Kurtuluş mücadelesi, eğitimi derinden etkilemiş, eğitim de bu mücadeleye katkıda bulunmuştur. 2.Savaşın en yoğun olduğu bir zamanda Ankaraʹda bir eğitim kongresi toplanmış, burada Mustafa Kemal Atatürk çok önemli bir konuşma yapmıştır. Bu olayın eğitim tarihimizde büyük değeri vardır. O, konuşmasında, yeni bir insan tipi ye‐tiştirilmesi gereği üzerinde durur. Bu millî bir eğitim almış, öncelikle millî varlığını koruması kendisine en temel değer olarak öğretilmiş bir insan tipidir. 3.Halkın millî kurtuluş davası yolunda bilgilendirilmesi amacıyla halk eğitimi çalışmaları yapılmıştır. Millî uyanış ve örgütlenmeye öğretmenlerin katkısı İzmirʹin 15 Mayıs 1919ʹda işgal edilmesinden hemen sonra, yer yer yapılan pro‐testo mitinglerinde ve millî uyanışın giderek kongreler ve Türkiye Büyük Millet Mec‐lisi halinde teşkilâtlanmasında öğretmenlerin de etkileri vardır. KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 3 PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ 1.Mitingler İzmirʹin işgalini izleyen günlerde, Fatih, Üsküdar, Kadıköy, Sultanahmet, Darül‐fünun mitinglerinin düzenleyicileri ve konuşmacıları arasında özellikle öğretmenler görülmektedir: Halide Edip, Nakiye Hanımlar, Hüseyin Ragıp, İsmail Hakkı, Mazhar, İhsan, Selim Sırrı, Emin Âli, Mehmet Âli, Selâhattin, Muslihittin Âdil, Âkil Muhtar Beyler. Bu mitinglerden örnek olarak 21 Mayısta yapılan Darüifünûn mitingini ele alırsak, bu, hemen hemen yalnızca bir öğretmenler mitingi olmuştur. Bir öğretmen konuşmacı, ʺbiz muallimler bu davada haklı olduğumuzu ispat ve bu davanın doğruolduğunu anlatmak için İzmirʹin arkasında göğüslerimizle çarpışacağız, nesl‐i âtiyi de (gelecek kuşakları) ona göre hazırlayacağızʺ demiştir.Anadoluʹda düzenlenen protesto mitinglerinde, öğretmenler genellikle, etkisi çok daha fazla olan ulemâ sınıfının arkasında bir etkinlik göstermişlerdir. TBMM kurulduktan sonra hükümet, öğretmenlere, yer yer halkı istiklâl mücade‐lesi konusunda aydınlatma, isyancıları nasihatla doğru yola getirme gibi görevler vermiştir. 2.Kongreler ve TBMM Erzurum Kongresine (23 Temmuz‐7 Ağustos 1919) katılan elliden fazla delege arasında 5 öğretmen vardır. Sivas Kongresine (4‐11 Eylül 1919) katılan otuzdan fazla delege içinde de yalnızca bir öğretmen görülüyor.23 Nisan 1920ʹde açılan TBMMʹnde 337 kadar mebus arasından 30 kadarı öğretmendir.Kongreler okul binalarında toplanmış, TBMM sıraları Ankara okullarından sağlanmış, AnkaralI bazı öğretmenler Mecliste konuşulanları kaydetmek için zabıt kâtipliği de yapmışlardır... Cephede öğretmenlerin etkisi Kurtuluş Savaşında bazı öğretmenlerin cepheye koşarak düşmanla mücadele ettiklerini, bazılarının şehit düştüğünü görüyoruz. Örneğin Maraş Lisesinin genç KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 4 PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ Matematik öğretmeni Hayrullah Efendi, Fransız işgal ve zulümleri üzerine beş‐on arkadaşıyla dağa çıkmış, düşmanla savaşırken şehit düşmüştür. Buna benzer birçok örnek verilebilir. Özellikle 1921 başlarında düzenli ordu kuruluncaya kadar, öğretmenlerden yer yer Kuva‐yı Milliye (millî kuvvetler) denen millî direniş için silâh¬lı örgütlenme ve mücadeleye katılanlar çoktur. Bazı yerlerde de öğretmenler gece asayiş için nöbet tutup gündüz de derslerine girmişlerdir. Ancak, cephede fiilen çarpışan öğretmenler gönüllü öğretmenlerdir. Çünkü 7 Mart 1921 tarihli bir kanun, öğretmen, öğrenci ve medrese mensuplarının askerlik görevlerini tecil etmiştir (ertelemiştir). İşgal altındaki bölgelerde okul ve öğretmenlerin durumu İstanbulʹda Osmanlı Hükümetinin Maarif Nezareti yönetiminde olan bu kentte öğretmenler ve eğitim baskı altına alınmıştır. Bu baskının bazı yönleri özetle şöyledir: •Maarif Nezareti, İttihat ve Terakki Fırkasına mensup olmakla suçladığı bazı öğretmenleri azletmiştir. Bu baskı özellikle Maarif Nazırı Ali Kemal (Mart‐Mayıs 1919) döneminde görülür. Ali Kemal, sonra da Dahiliye (İçişleri) Nazırı olmuş, Mustafa Kemalʹe açıkça cephe almış, millî hareketi engellemeye çalışmıştır. •İstanbul Darülmuallimîni mezunları, ʺmillî harekete katılırlarʺ korkusuyla Anadolu’ya atanmamıştır. •1920 Nisan ‐ Temmuz aylarında Maarif Nazırlığı yapan Rumbeyoğiu Fahrettin, okul kitaplarından Türk sözcüğünün çıkarılıp Osmanlı sözcüğünün konmasını istemiştir. •Maarif Nezareti, öğretmen ve öğrencilerin, Anadoluʹda doğup gelişen millî hareketle ilgilenmelerini engellemeye çalışmış, fakat daha önce gördüğümüz gibi, İzmir’in işgalinden doğan millî heyecanı ateşlemek ve dile getirmekte öğretmenlerin görev almalarına karşı çıkamamıştır.Baskılara rağmen, İstanbul öğretmenlerinin büyük çoğunluğu Anadolu hareketine bağlı kalmıştır. Fakat, az da olsa karşı olan öğretmenler de görülür. KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 5 PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ İstanbul dışındaki işgal bölgelerindeİşgalcileri öğretmenler ve okullara açıkça ya da sinsic yıldırma politikası uygulamışlardır.Örneğin, Adanaʹda Fransız komutanı Bremond, Lise öğretmen ve öğrencilerine hitaben bir propaganda konuşması yaparak, Kemalistlerin yanlış yolda olduklarını, Türkiyeʹye en çok Fransa’nın ilgi duyduğunu, vs. ileri sürmüştür. Fakat çok geçme‐den Liseyi ve başka okulları kapatmıştır. Yunanlılar da, işgalleri altındaki bölgelerdeki okulların bazılarını 1921‐1922 ders yılında kapatmışlar, öğretimi sürdürenlerin programlarındaki Tarih dersinde değişiklik yapmışlar, Malûmat‐ı Vataniye dersini de kaldırmışlardır. Ayrıca, her derece okullara Yunanca koyup bu dersten sınıf geçme zorunluluğu getirmişlerdir. Özetle işgalciler, Türk eğitimini ortadan kaldırmak, Türkleri eritmek, yok etmek için kendi eğitim, propaganda ve yıldırma güçlerinden yararlanmaya özen göstermişlerdir. Kurtuluş Savaşı döneminde eğitimde kurtuluş bilinci Kurtuluşu sağlama ve hür yaşama bilinci okullara girmiştir. 1922 ilkbaharında Anadoluʹda incelemeler yapan Fransız gazetecisi ve yazarı J. Schliklin, tirajı milyonu aşan bir Paris gazetesine gönderdiği mektupta, Kastamonuʹda bir ilkokulu ziyaret ettiğini ve öğrencilerin kendisine, heyecanla yurt şiirleri okuduğunu anlatır. Yazara göre, ʺyurtseverlik duygusu okul üzerinde hüküm sürmektedir ve hürriyetine bu kadar bağlı bir millet mucizeler yaratacaktırʺ. Başka bir Fransız gazetecisi ve yazarı Madame Gaulis de, 1921 sonlarında Akşehirʹde gezdiği ilkokullarda çocukların ʺMilliyetçiler (Kemalistler)ʺ gibi giyindiklerini, kendisine coşku ile hepsi de yurt sevgisi üstüne şiirler okuduklarını anlatır. Bazı Sultanî öğrencilerinin cepheye gitmek istedikleri, kızların hastabakıcılık yapmak için başvurdukları görülür. Millî hareketin önderleri, özellikle Mustafa Kemal ve Kâzım Karabekir, millî he‐yecanın öğrenciler tarafından da teneffüs edilebilmesi için okullara sık sık ziyaretler yapmışlardır. KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 6 PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ Kurtuluş Savaşı döneminde eğitimin İdarî teşkilâtlanması Kurtuluş Savaşı yıllarında iki Eğitim Bakanlığı vardı: Ankaraʹda TBMM Hüküme‐tinin Maarif Vekâleti, İstanbulʹda Osm anlı Hükümetinin Maarif Nezareti. 23 Nisan 1920ʹde TBMM açıldıktan sonra Hükümet 3 Mayısta kurulmuş ve Ba‐kanlıklara, Osmanlı Hükümetinden farklı ve daha anlamlı olarak Vekâlet adı veril‐mişti. Maarif Vekâletinin merkez teşkilâtı ilk kuruluşunda bir‐iki oda içine yerleşmiş üç beş memurdan oluşuyordu. Kurtuluş Savaşı yıllarındaki TBMM Hükümetlerinin Maarif Vekilleri şunlardır: Dr. Rıza Nur : Mayıs‐Aralık 1920 Hamdullah Suphi : Aralık 1920‐Kasım 1921 Mehmet Vehbi : Kasım 1921‐Kaşım 1922 İsmail Safa : Kasım 1922‐Mart 1924 O dönemin bazı Osmanlı Maarif Nazırları şunlardır: Ali Kemal Sait : Mart‐Mayıs 1919 : Mayıs 1919‐Mart 1920 Abdurrahman Şeref : Mart‐Nisan 1920 Rumbeyoğlu Fahrettin Hadi Paşa Sait : Nisan‐Temmuz 1920 : Temmuz‐Ekim 1920 : Ağustos 1921‐Ekim 1922 1 Kasım 1922ʹde Saltanatın kaldırılması ile Maarif Nezareti tarihe karışmıştır. 1921 Maarif Kongresi ve önemi 15 Temmuz 1921ʹde Ankaraʹda toplanan Maarif Kongresi, yurdun her tarafından gelen 250ʹden fazla erkek ve kadın öğretmeni biraraya getirmiştir. Kongreyi Mustafa Kemal, cepheden gelerek açmış ve çok önemli bir açılış konuşması yapmıştır. Ayrıca öğretmenlerin teker teker elini sıkmıştır. Kongrenin açılışına uzun bir başyazı ayıran Hâkimiyet‐i Milliye gazetesi, daha önce iki İnönü savaşını ve başlamak üzere olan KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 7 PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ Sakarya savaşını kastederek, der ki: ʺMustafa Kemal Paşa, üçüncü Yunan taarruzunun en ateşli zamanında muallim ordusunun gelecek vazifesiyle meşgul bulunuyor. Bu asil ve yüce örnek Türk tari‐hinin benzeri ender bulunan kıymetli hatıralarından biri olacaktır.ʺ Kuşkusuz bu, dünya tarihinde de benzeri belki bulunmayan bir örnektir. 1.Mustafa Kemalʹin Kongreyi açış konuşması Mustafa Kemal, Kongreden ʺTürkiyeʹnin millî maarifini kurmasınıʺ ister ve ʺmillî maarifi açıklar: ʺŞimdiye kadar takip olunan tahsil ve terbiye usûllerinin milletimizin gerileme tarihinde en önemli bir etken olduğu kanaatındayım. Onun için bir millî terbiye programından bahsederken, eski devrin batıl inançlarından ve doğuştan sahip olduğumuz özelliklerle hiç İlgisi olmayan yabancı fikirlerden, Doğudan ve Ba‐tıdan gelebilen tüm etkilerden tamamen uzak, millî ve tarihî özelliğimizle uyumlu bir kültür anlıyorum.ʺMustafa Kemal, çocuklara, gençlere neler öğretilmesi gerektiğini de belirtir: ʺOnlara özellikle varlığı ile, hakkı ile, birliği ile çatışan tüm yabancı unsurlarla mücadele lüzumu ve millî fikirleri kendinden geçerek her zıt fikre karşı şiddetle ve fedakârca koruma gereği telkin edilmelidir.ʺ Mustafa Kemal, bu konuşmasında öğretmenleri ʺgelecekteki kurtuluşumuzun saygıdeğer öncüleriʺ olarak tanımlamıştır. 2.Kongrenin çalışmaları ve yankıları Maarif Kongresi, çalışmalarını savaş dolayısıyla, bir sonuca varamadan erken bitirmiştir. Ele alınan başlıca konular şunlardır: İlkokul ve orta öğretim programları, köy öğretmeni yetiştirilmesi. Kongre, bir sonuca varmasa da, öyle bir zamanda toplanmış olması ve Mustafa Kemalʹin önemli açış konuşmasıyla eğitim tarihimizde önemli bir yer tutar. Kongrede erkek ve kadın öğretmenlerin aynı salonda beraber bulunmaları TBMMʹde medreseli grubun eleştirilerine yol açmıştır. KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 8 PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ Kurtuluş Savaşı döneminde azınlık ve yabancı okulların durumu Şubat 1919ʹda Paris gazetelerine verdiği demeçlerde Yunanistan Başbakanı Venizelos, yalnızca Aydın ve Bursa illerinde 652 Rum okulu ve 91 548 öğrenci bulunduğunu iddia eder. Yunanlılar, o yıllarda Anadoluʹdaki tüm okullarının sayısını 2 228, öğrenci sayısını 187 577, öğretmen sayısını da 4 930 olarak gösterirler. Bunlar kuşkusuz, Avrupa kamuoyunu Anadoluʹdaki Yunan kültür ve etkisinin önemine inandırma amacıyla abartılmış rakamlardır. Böylece Rum ve Yunanlılar, Türklerin kendilerine tanıdığı eğitim ve öğretim hakkını, Türkiyeʹye karşı propaganda amacıyla kullanmışlardır. Fakat, şu da bir gerçektir ki, o yıllarda Anadoluʹda çok sayıda Rum okulu ve öğretmeni bulunuyordu. Rum okulları, çevrelerini Rumlaştırma, Yunan işgalini kolaylaştırma, Trabzon ve çevresinde bir Pontus Rum Devleti kurulması amaçlarını güdüyorlar ve öğretmenleri bu yolda büyük çaba harcıyorlardı. Bu öğretmenler, Rum din adamlarıyla el eleçalışıyorlardı. İstiklâl Mahkemeleri, TBMM Hükümetinin kontrolündeki bölgelerde zararlı eylemleri görülen Rum öğretmenleri cezalandırmış, Maarif Vekâleti de bazı bölgelerde bu okulları kapatma yoluna gitmiştir. Yabancı okullar ve öğretmenleri de bu dönemde zararlı eylemlerini daha şiddet‐le sürdürmüşlerdir. Özellikle Merzifonʹdaki Amerikan Koleji zikre değer. Bu okulun Türkçe öğretmeni Zeki Bey, okulun haince eylemlerini Hükümete bildirdiği için öğ‐ retmenler ve öğrencileri tarafından şehit edilmiştir. Maarif Vekili Hamdullah Suphi, Şubat 1921ʹde TBMMʹde şöyle der: ʺBazı sakın‐caları olmasa, Türkiye dahilinde bir tek ecnebî mektep bırakmam. Fakat bu, dahilî (iç) olduğu kadar haricî (dış) bir meseledir. Amerikan mekteplerini kapattığımız gün, Amerika üzerinde bunun yankıları ne olacaktır, düşünüp incelemeliyiz. İtalyan mek‐teplerini kapattığımız zaman yine ortaya çıkacak etkileri gözönüne almalıyız. Demek ki elimizde bir çare vardır, o da mekteplerimizi, ailemizi, ecnebî mekteplere ihtiyaç göstertmeyecek bir surette yükseltmektir. Kendi mekteplerimiz, lâzımgelen irfan ve KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 9 PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ terbiyeyi temin etti mi (sağlayınca), emin olunuz bir tek aile çocuklarını ecnebî mekteplerine yollamaz.ʺ Özellikle Abdülhamit döneminde son derece güçlenen yabancı okullar ve azınlık okulları, Millî Mücadele döneminde artık kendi Devletlerinin Türkiye’yi parçalamak için dayanacakları kültürel ve ekonomik ortamı hazırlamış bulunuyorlardı. Bu konuda, 1920’lerde Fransa basınında yapılan değerlendirmelere bir göz atalım: Bir Paris gazetesine göre, “Türkiye herhangi bir Afrika kolonisinden daha fazla ölçüde Fransız kolonisidir; çünkü Tunus, Fas ve Senegal’den önce Türkiye’de Fransızca konuşuluyordu.” İstanbul, Paris’in manevî atmosferine Fransa’nın taşra bölgelerinden daha çok aşina idi. Bazı Fransız yazarlarının zikretmekten zevk duydukları bir olay dikkate değer: Alman imparatoru II. Guillaume, Osmanlı Devletinin Dünya Savaşına Almanya yanında katılması için İstanbul’a geldiğinde halka bir nutuk söyledi. İmparator nutkunu Fransızca söylemek zorunda kaldı, zira Almanca konuşsaydı kimse anlamayacaktı. Yine, Dünya Savaşı sırasında Alman ve Türk diplomatları ile subayları arasında kullanılan dilin genellikle Fransızca olduğuna bazı yazarlar dikkati çekiyordu. Fransa, Türkiye’deki kültürel nüfuzunu, geniş ölçüde, eskiden beri gönderdiği uzmanlar, öğretmenler, rahip ve rahibeler kanalıyla kazanmıştı. Türkler Fransa’nın bu kültürel‐dinî etkisine iyi kabul gösteriyorlardı. Öyle ki 1919’da Trabzon valisi, bir kısım Fransız misyonerlerinin okul açmasına izin veriyor, hatta çocuklarını oraya gönderiyordu. Oysa, aynı günlerde Midilli’deki Fransız rahibeleri Yunan makamlarının baskılarından Anadolu’ya kaçmışlardı.Hâkimiyet‐i Milliye gazetesinin yazdığına göre, Mart 1921 ʹde Anadoluʹdaki tüm yabancı okullar kapatılmıştır. Daha Cumhuriyet ilân edilmeden, Mayıs 1923ʹte bir gazetenin Osmanlı ülkesindeki Hıristiyanlara, onların sosyal yaşantılarına ve eğitimlerine ilişkin gözlemleri ve bunları halk diliyle ifade etmesi çok önemli bir belgedir. Gazetede şöyle denir: ʺŞu memleket gibi Hıristiyanlar için rahat memleket var mıydı acaba? Eski Padişahlık devrinde Rumlar, Ermeniler ne kadar itibarda idi. Sarayın cevahircibaşıları Ermeni, KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 10 PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ hekimbaşıiarı Rum değil miydi? Bu iki millet bizim aramızda o kadar estendi idi ki, para kazanıp keyif etmekten başka düşünceleri yoktu. Gam kasavet yanlarına bile uğramazdı. Devlet savaş mı yapacak? Dayansın Mehmetçik! Devlet yol mu yapacak? Dayansın Mehmetçik! Millet asker mi olacak? Gelsin Mehmetçik! Meh¬metçik dayandıkça ötekiler semirdiler, şiştiler ve nihayet patladılar. ʺYemenʹde, Balkanʹda can veren Türktü! En gürbüz çağında sekiz yıl askerlik edip evinden ocağından uzak, zürriyet yapmaktan yoksun kalan Türktü! Memlekette en ziyade ihmal edilen, ne sanata, ne marifete teşvik edilmeyen, mektebine, sağlığına bakılmayan yine Türktü! Yangın, salgın Türk içindi. Türk, memleketin düşmanlarına göğsünü çevirmiş, cahil ve zavallı kalmışken, ötekiler rahat rahat çalışıyor, kazanıyor, üreyip türüyordu. Başka bir memlekete gitseler ayakkabı boyacılığı bile edemeyecek Kayserili Yorgiʹler, Erzurumlu Ohanesʹler birkaç yıl içinde kalantor birer tüccar olup köşklere, yalılara kuruluyorlardı. Türk çavdar ekmeği yerken, onlar şişman gövdelerini arabalarda gezdirir, hararet söndürmek için buzlu şampanya içerlerdi! Erzurumlu bir Türkün sonu çok defa Yemen çölünde açlıktan ölmek, yahut köyünde sürünmekti. Fakat Erzurum Ermenisinin önünde çalışacak rahat bir ülke, kazanacak geniş ve rekabetsiz bir pazar vardı. Bizim çocuklarımız mahalle mekteplerinde cahil hocalar elinde ʺebced hevvezʺ okurken, onlar Avrupaʹda okumuş muallimlerle yepyeni mekteplerde dünya işlerine ait dersler alır, hepsi birer işgüzar yetişirdi. Onlar başka memlekette olsalar mektep değil dükkân açamazlardı! Rum bakkal Türk mahallesinin görünüşte basit bir esnafı idi; gerçekte ise en itibarlı, en kuvvetli bir temeli idi. Onlar işte böyle rahat, böyle el üstünde büyüdüler, ürediler. Hatta onları mal mülk sahibi yapmak, memleketin bütün ticaretini ellerine vermekle yetinmedik de içlerinden bazı açıkgözleri Bakan, Müsteşar bile yaptık! Düşünmeli ki, Balkan Savaşlarında bile Dışişleri Bakanı Kapril Noradonikyan idi! ʺBiz onlara böyle yaptık, onlar ne yaptı? El altından casusluklar mı, ordu arka‐sında çetecilik mi, zavallı Türk köylerine karşı eşkıyalık mı istersiniz!... En sonunda bugün KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 11 PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ bile el altından kuyumuzu kazmaya, hatta Türklüğü kurtaranlara karşı suikastler hazırlamağa çalışıyorlar. Hani bir mâni vardır: Şu bahçenin söğüdü,ʹ Amma burnun büyüdü! ʺTıpkı onlar da bu hesap! Biz onlara canım dedikçe canımıza kıydılar! Yapmayın, etmeyin dedikçe burunları büyüdü!...ʺ Kurtuluş Savaşı döneminde halk eğitimi çalışmaları Memleketin bazı isyan bölgelerinde, isyancıları doğru yola getirmek için kurulan nasihat heyetleriʹnde ve daha genel olarak, halkı Millî Mücadelenin amaçları hakkında aydınlatmaları için görevler vermiştir. Mehmet Âkif gibi bazı aydınlar da kendiliklerinden bu görevi üstlenmişlerdir. Böylece, Kurtuluş Savaşı döneminde halk eğitimi çalışmalarının temel özelliği, halkı millî dava yolunda bilgilendirmek, birleştirmek olmuştur denebilir. Mehmet Âkifin bu konudaki çalışmaları önem taşır. O, büyük saygınlığı bulunan güçlü bir şair ve düşünür olduğu için, Kurtuluş Savaşı yıllarında giriştiği halkı aydınlatma çabalarında çok etkili olmuştur. Özellikle Balıkesirʹde, Kastamonu ve kazalarında camilerde yaptığı konuşmalar ünlüdür. O, en önemli siyasî meseleleri bile Kurʹanʹdan örneklerle inandırıcı bir dille açıkladığı için, geniş kitleler tarafından büyük bir dikkat ve saygı ile dinlenmiştir. Mehmet Âkif, Şubat 1920ʹde Balıkesirʹde Zağnos Paşa Camiinde şöyle der: ʺYabancılar, yüzyıllardır ayrılık tohumlarını aramıza serptiler. Eğer biz Müslümanlar yaşamak istiyorsak, toplumda ayrılığa, dargınlığa yol açabilecek en önemsiz söz ve hareketlerden bile çekin im eliyiz.ʺ Mehmet Âkif, Kasım 1920ʹde Kastamonuʹda Nasrullah Camiinde ʺgüler yüz gösteren düşmanları dost edinmemek gerektiğiʺ yolunda bir Âyeti (Âli İmran, 118) açıkladıktan sonra, sözü iç isyanlara getirir: ʺMüslümanlar, gözünüzü açın! Yıllardır bizim iliğimizi kurutan iç meselelerin hepsi düşman parmağı ile çıkarılmıştır. Bugün de, Adapazarı, KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 12 PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ Düzce, Yozgat, Bozkır, Biga, Gönen, Konya isyanları hep düşmanın işidir. Artık kime hizmet ettiğimizi, kimin hesabına birbirimizin gırtlağına sarıldığımızı anlamalıyız!ʺ Mehmet Âkif, Nasrullah Camiindeki bu konuşmasında, Osmanlı hükümetinin 10 Ağustos 1920ʹde imzaladığı Sevres antlaşması ile milletin nasıl esarete itildiğini gösterir. O, Batılı devletlerin Türkler ve Müslümanlara ilişkin oyunlarını halkın göz¬leri önüne serer. Fakat, şu açıklamayı yapmayı da gerekli bulur: ʺBatılılara. karşı olan duygumuzu hiç bir zaman onların ilimlerine, sanatlarına yansıtmamalıyız. Çünkü medeniyetin bu alanlarında onlara uymazsak yaşayamayız.ʺ Aralık 1921ʹden itibaren, halkın ve memurların bilgilendirilmesi için, Ankaraʹda önde gelen aydınlar tarafından Serbest Âlî Dersler adıyla, Tarih, Türk ve Batı Edebiyatı, Eğitim, Hukuk, İktisat, Sosyoloji alanlarında herkese açık ders ve konferanslar verilmiştir. Kâzım Karabekirʹin Türk eğitim tarihindeki yeri Kâzım Karabekir Paşa (1882‐1948) Mekteb‐i Harbiye mezunudur. I. Dünya Savaşında ve Kurtuluş Savaşında Doğu Cephesi komutanı olarak Doğu Anadoluʹda büyük zaferler kazanmış, Millî Mücadeleye ilk desteği sağlayanlardan ve Atatürkʹün en yakın arkadaşlarından değerli bir komutandır. Onun Türk eğitim tarihinde de yer tutması, eğitimle ilgili eserleri, fikirleri ve uygulamaları nedeniyledir. Fikirleri ve uygulamaları esas olarak Kurtuluş Savaşı dönemine ve Cumhuriyetin ilk yıllarına rastlar. Onun komutanlığının yanında, eğitimci bir kişiliği vardır. Basında çıkan makalelerinden başka, eğitimle ilgili başlıca eserleri şunlardır: Çocuk Davamız, Şarkılı İbret, Öğütlerim. Onun, istiklâl Harbimiz başlıklı değerli ve hacimli eserinde de eğitimle ilgili bazı çalışmaları hakkında bilgiler vardır. ʺKuvvetli millet kuvvetli fertlerle olurʺ diyen Karabekir, disipline, ciddiyete, bedenî güce, ahlâkî ve fikrî ilerlemeye dayanan bir eğitim anlayışı savunmuştur. Bazı görüşleri özetle şöyledir: Fakirlikten kurtulmamız cehâletten kurtulmakla mümkündür. Bunun için ilkokullar bulundukları çevrenin şartlarına göre öğretim yapmalı, köy eğitimi köylünün KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 13 PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ ihtiyaçlarına göre ve tarımsal gelişmeyi sağlayacak biçimde düzenlenmelidir. Köy çocukları bazı merkezlerde toplanarak sanat ve tarım eğiti‐minden geçirilmelidir. Makinalaşmalı, şirketler kurulmalıdır. Eğitimin yaygınlaştırılması taşrada kurulacak kültür merkezleri (üssülhareke) kanalıyla olabilir. Orta öğretim, yüksek öğretime hazırlamaktan çok meslekî ve teknik eğitime ağırlık vermeli ve iş adamı yetiştirmelidir. Ders kitapları ve dilimiz Arapça ve Farsçanın etkisinden kurtarılmalıdır. O, çocuklar için Şarkılı İbret adında şiirler ve müzikli küçük tiyatro oyunlarından oluşan bir kitap yazmış, yurdun çeşitli yerlerinde gezdirdiği şehit çocuklarına bunları oynatmıştır. Karabekir, görüşlerini kısmen uygulama alanına da koymuştur. 15. Kolordu komutanı olarak 1919 Mayıs başında Erzurumʹa geldiğinde Ermeni zulmünün ve savaşların yetim bıraktığı çok sayıda Türk çocuğu ile karşılaşmıştır. Karabekir, bu çocukları koruyan ve çeşitli meslekler öğrenmelerini sağlayan okullar açmıştır. Erzurum ve Sarıkamışʹta açtığı bu tür okulların başlıcaları şunlardır: Sanayi Mektebi, Leylî Yetimler İptidaî Mektebi, Erzurum Ana Mektebi, İş Ocağı, Sıhhiye Mektebi, Sarıkamış Askerî İdadîsi, Sarıkamış Ana Mektebi. Kaynakça Akyüz, Yahya. Türk eğitim tarihi. Ankara: Pegem Akademi Yayınları (2008). Binbaşıoğlu, Cavit. Türkiye’de eğitim bilimleri tarihi. İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları 2795 (1995). Güven, İsmail. Türk eğitim tarihi. Naturel yayıncılık, 2010. Özkan, Selim Hilmi. Türk eğitim tarihi ders notları. İstanbul, 2014. Sağlam, Mustafa. Türk eğitim tarihi. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını, 2007. KBUZEM Karabük Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi 14
© Copyright 2024 Paperzz