Eylül 2012 Yıl : 78 Sayı : 909 Eylül 2012 Yıl : 78 ISSN : 1300-1450 Sayı : 909 ISSN : 1300-1450 Beyaz Altın PAMUK YIL : 78 SAYI : 909 Eylül 2012 Doç. Dr. M.Akif ÖZER Ahmet BAYANER Muharrem ÇETİN Rasih DEMİRCİ Hikmet KAVRUK Mehmet Akif ÖZER Nurettin PARILTI Adnan TEPECİK Eriman TOPBAŞ Başyazı 1 M. Akif ÖZER TÜRKİYE'DE EĞİTİM KOOPERATİFÇİLİĞİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER 2 Oğuz KARAAHMETOĞLU EĞITIMDE KOOPERATIFLEŞME 9 Melek İrem ERSOY KOOPERATİFÇİLİK EĞİTİMİNDE YENİ YAKLAŞIMLAR 11 Oktay TUNCAY KOOPERATİFCİLİK EĞİTİMİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER 19 Nisari AÇIKEL SINIRLI SORUMLU OKUL KOOPERATİFLERİ 23 Erdal İSMİHAN KOOPERATİFÇİLİK VE ÖZELLİKLE ALMAN KOOPERATİFÇİLĞİNE BAKIŞ 27 Murat ORTOĞLU KURUMSAL YÖNETİM VE KOOPERATİFLER 31 Zeki BİRDOĞAN TÜRK KOOPERATİFÇİLİK EĞİTİM VAKFI 41 Halim UTLU KOOPERATİFLERDEN HABERLER 43 GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ... 48 Prof.Dr. Harun TANRIVERMİŞ Doç.Dr. Mehmet ARSLAN Doç.Dr. Mehmet Akif ÖZER Veli ÇELEBİ Osman BOSTAN Turgut AĞIRNASLIGİL 26.09.2012 Dergimizde yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Hüsnü POYRAZ Prof.Dr. İhsan ERDOĞAN Özdemir ÜNSAL Başyazı Başkalarının ihtiyaçların karşılamak için, üretim faktörlerinin bir araya getirilerek mal ve hizmet üretip/satarak kar sağlamak amacıyla kurulan ekonomik ve teknik birimler olarak tanımlanabilen işletmeler; kooperatif şeklinde de kurulabilmektedir. Hal böyle olunca bireyler ihtiyaçlarını kar amaçlı işletmelerden karşılamak yerine ortağı oldukları kendi işletmelerinden karşılayabilmektedirler. Kooperatif işletmelerde kar maksimizasyonunun bir amaç olmamasından dolayı da ihtiyaçlar daha uygun fiyatlarla karşılanabilmektedir. Keza, kooperatif işletmelerin sürekliliği için asgari bir kar amacı olsa da sonuç olarak sözkonusu karın ( risturn) sahibi yine kooperatiften mal veya hizmet satın alan ortaklardır. Kooperatiflerin bir birleşme başka bir ifade ile bir şirketleşme türü olduğu esas alındığında; kooperatif ortakları ticari işletmelerden karşıladıkları tüm ihtiyaçlarını kooperatif işletmelerden de karşılayabilmektedirler. Hal böyle olunca, çok amaçlı kooperatif işletmeler bir alternatif iken; ihtiyaç duyulan her bir mal veya hizmet grubu için bir kooperatif kurmakta diğer alternatiftir. Nitekim, diğer alternatife paralel olarak kooperatif türleri geliştirilmiştir. Hatta, keskin rekabet ortamında rekabet edebilmek veya rekabet üstünlüğü sağlayabilmek için sektörel uzmanlaşmanın esas alındığı günümüz ekonomisinde çok amaçlı değil tek amaçlı kooperatif alternatifi, ortak ihtiyaçlarının daha kaliteli, daha hızlı ve daha ekonomik şartlarda karşılanabilmesi için daha uygun olabilir. Bilim çağı, bilgi çağı olarak isimlendirilen çağımızda, eğitim görme, eğitim hizmeti alma ihtiyacının karşılanması; istihdamda giderek artan rekabet ve yükselen eğitim kalite/ seviyesi ile birlikte eğitimin alınacağı yeri/kurumu ve finansmanını çok daha anlamlı bir konuma getirmekte ve çok seçici davranmayı zorunlu kılmaktadır. Hal böyle olunca, eğitim hizmeti satın alma ihtiyacı olanlar eğitimin her safhasında kooperatifleşmek suretiyle, devlet kurumlarından alınabilecek eğitim hizmetine alternatif özel eğitim kurumlarından alınabilecek eğitim şartlarında ve ancak ticari kaygının olmadığı bir ortamda daha akademik ve daha uygun maliyetlerle bu ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Nitekim, eğitim /eğitim hizmeti verme amaçlı olarak “eğitim kooperatifleri” hukuken de, uygulamada da mevcuttur. Devletlerin eğitim hizmeti vermekten çekilme ve eğitim hizmetini özelleştirme eğilimlerinin sonucu olarak; özel sektörün bir iktisadi faaliyet olarak yatırım yapmakta olduğu bu alanda eğitim görme /eğitim hizmeti alma ihtiyacı olanlar eğitim kooperatifçiliğine yönelmeli, bu amaçla eğitim kooperatifleri kurulabileceği gibi mevcutlara ortak olmak ve onların kurumlarından hizmet almakta bir alternatif olabilir. Koopertiflerin türleri itibariyle faaliyette bulundukları alanlarda yerine getirdikleri; piyasa yapıcılığı, özel sektör tekelinin kırılması, tüketicinin korunması gibi işlevleri; eğitim kooperatifleri de eğitim alanında yerine getirebilecekler ve böylece piyasaya bir fiyat ve kalite istikrarı ve standardı getirecekleri gibi aynı zamanda da fırsat eşitliği sağlayacaklardır. 1 TÜRKİYE’DE EĞİTİM KOOPERATİFÇİLİĞİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER M. Akif ÖZER * Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2012 yılını Uluslararası Kooperatif Yılı olarak kabul etmiştir. Bu kapsamda; başta ABD olmak üzere bütün üye devletleri Uluslararası Kooperatifler Yılı’nın avantajlarından yararlanmaları, bu kanalla kooperatifleri desteklemeleri ve bu şekilde sosyal ve ekonomik kalkınmaya katkı konusunda kamuoyunu bilinçlendirmeleri hususunda cesaretlendirmiştir. Kooperatiflerin ekonomik ve sosyal müteşebbisler olarak sürdürülebilir kalkınmaya olan katkılarına, yoksulluğun azaltılmasındaki rollerine, kırsal ve kentsel bir çok ekonomik sektörde geçim kaynağı olmalarının önemine ve gelişmekte olan yeni alanlarda kooperatifçiliğin desteklenmesinin gerekliliğine vurgu yapmıştır. Hükümetleri kooperatiflerle ilgili uygun yasal ve idari düzenlemeler yapmaları konusunda cesaretlendirmiş, bu düzenlemelerin; hızla değişen sosyo-ekonomik çevrede kooperatiflerde, büyümeyi ve sürdürülebilirliği sağlamasını, diğer sektörlerdeki aktörlerle uygun şart ve ortamda rekabet edebilmelerine imkan tanımasını ve bu kapsamda kooperatiflerin ilgili mali hizmetleri yapabilmeleri ve pazarlara ulaşabilmeleri için uygun vergi düzenlemelerinin yapılmasının altını çizmiştir. BM Genel Kurulu’nun kararlarına göre; sosyal bütünleşmenin sağlanması, tam ve üret* Doç. Dr., Gazi Ün. İİBF Kamu Yön. Böl. (ozer@gazi.edu.tr) 2 ken istihdamın oluşturulması, yoksulluğun önlenmesi gibi sosyal kalkınma hedeflerine ulaşılmasında kooperatiflerin potansiyellerinin değerlendirilmesi ve katkılarının artırılması gerekmektedir. Kooperatiflerin kurulması ve geliştirilmesi konusunda tüm kesimler cesaretlendirilmelidir. Bu kapsamda, yoksul kesimlere dönük tedbirler alınmalıdır. Kadınları, gençleri, engellileri, yaşlıları ve yoksulları kapsayan, onların tam katılımı esasına dayanan, gönüllülük temelinde, özellikle sosyal ihtiyaçların karşılanmasını da sağlayacak kooperatifler kurulmalıdır. Kooperatiflerin gelişmesi için uygun çevre ve şartlar oluşturulmalı, destekleyici önlemler alınmalıdır. Bu kapsamda; hükümetler arası etkin ortaklıklar geliştirilmeli, kooperatif hareket oluşturulacak danışma konseyleri ile yönlendirilmeli ve daha iyi yasal süreçler oluşturularak, araştırma imkanları, tecrübe, eğitim, teknik yardım, kapasite oluşturma gibi alanlarda bilgi paylaşımına gidilmelidir. Özellikle kooperatiflere yönetim, pazarlama ve mali işler konusunda katkı sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır. Kooperatiflerin sosyo ekonomik kalkınmaya ve istihdama katkıları ile ilgili kamuoyu bilincinin artırılmasına yönelik faaliyetlerde bulunulmalıdır. Özellikle istihdama katkıları ile ilgili istatiksel değerlendirmeler yapılmalıdır. Gelişmiş, kapsamlı araştırmalar ile kooperatiflerin topluma yararları, ulusal ve uluslararası düzeyde sosyo ekonomik yapıya katkıları ortaya konmalıdır. İstatiksel metotlar kullanılarak bu alandaki ulusal politika oluşturma sürecine katkı sağlanmalıdır (Özer, 2010:4-5). Şimdi Birleşmiş Milletlerin 2012 yılını Uluslararası Kooperatif Yılı ilan ederek önemlerine ortaya koyduğu kooperatiflere biraz daha ayrıntılı bakalım. KOOPERATİFLER Kooperatifler demokratik bir şekilde kontrolü sağlanan, katılımlı mülkiyete dayanan ve ortak ekonomik, sosyal, kültürel ihtiyaçları ve arzuları karşılamak amacıyla bireylerin gönüllü olarak bir araya geldikleri kuruluşlardır. Kooperatifler kendi kendine yardım, kendi kendine sorumluluk, öncelikli olarak eşitlik, adalet ve dayanışma gibi değerlere vurgu yapan demokrasi anlayışına dayanır. Kooperatiflerin geleneksel kurucuları, kooperatif üyelerinin etik değerler olarak dürüstlüğe, açıklığa, saydamlığa, sosyal sorumluluğa ve diğerlerinin sorunları ile ilgilenme esaslarına uygun hareket edeceklerini öngörmüşlerdir (Ozer, 2006:9). Uygulamada kooperatif faaliyetleri ve çalışma hayatı bazı temel değerlerce yönetilir. Bu değerler; kendi kendine yardım, sorumluluk, demokrasi, eşitlik, dürüstlük, hakkaniyet, dayanışma, birlik, sosyal sorumluluk ve başkalarını düşünme gibi etik değerlerden oluşur. Kooperatif ilkeleri ise, kooperatif değerlerinin uygulamaya aktarılmasıyla oluşmuştur. Rochdale Öncüleri bu ilkelerin çoğunu ilk kuramlaştıran ve sorumluluğunu taşıyan kişilerdir. Başlangıçta ilk dönem temel sekiz ilke belirlemişlerdi. 1995 yılında Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) yaptığı revizyon ve adaptasyonla ilke sayısını yedi olarak kesinleştirmiştir (Ozer, 2012:19). Gönüllülük ve açık üyelik ilkesine göre kooperatifler gönüllü kuruluşlardır ve faaliyette bulunmak isteyen herkese açıktır. Üyelerini kabul ederken; sosyal, cinsel, dinsel ayrım yapmazlar. Kooperatifler üyelerince desteklenir ve kuruluşa yeni üye çekebilirlerse ayakta kalabilirler. İkinci ilke olan demokratik üye kontrolüne göre kooperatifler, kararların verilmesi ve politikaların belirlenmesi sürecinde aktif olarak katılan üyelerce kontrol edilen demokratik kuruluşlardır. Seçilmiş temsilciler olarak görev yapan kadın ve erkekler, üyelik sorumluluğunu taşırlar. Birincil kooperatiflerde bir üye bir oy kuralı gereği, tüm üyelerin eşit oy hakları vardır. Diğer kooperatif türlerinde de demokratik kuralların uygulanması ve buna göre örgütlenme esas alınmaktadır. Demokratik üye kontrolü gereği üyeler kooperatiflerin demokratik kontrol sürecine katılarak bu kuruluşlara sermayeleriyle destek olurlar. En azından bu süreç kooperatiflerin genel malvarlığı üzerinde gerçekleşir. Üyeliğin genellikle karşılığı sınırlıdır. Bazı durumlarda da ticari faaliyet için kooperatife üyelik şartı getirilebilir. Kooperatiflere üye olmanın; kooperatiflerin geliştirilmesi, mümkün olduğunca rezervlerin korunması, birçok işlemin kooperatif kanalı ile daha kolay gerçekleştirilmesi, kooperatifçiliğin özendirilmesi, üyeliğin gerektirdiği diğer işlemlerin desteklenmesi gibi çok çeşitli faydaları bulunmaktadır. Ayrıca kooperatifler, kuruluşun takım gücünü oluşturan kullanıcı - sahiplerin sinerjisini kullanmaktadırlar. Kooperatifler için dördüncü temel ilke özerklik ve bağımsızlıktır. Kooperatifler üyeleri tarafından kontrol edilen, özerk ve kendi kendine yardım eden kuruluşlardır. Eğer hükümet kuruluşları ile anlaşma yaparlarsa ya da dış kaynaklardan sermaye sağlarlarsa, bu süreci üyelerinin demokratik kontrol aracı olan sözleşme ile somutlaştırırlar ve kendi kooperatif özerkliklerini korurlar. 3 Uluslararası Kooperatifler Birliği tarafından belirlenen 5. kooperatifçilik ilkesi eğitim, öğretim ve bilgidir. Konumuz gereği bunun ayrıntısına aşağıda değineceğiz. Uluslararası Kooperatifler Birliği 6. ilke olarak kooperatifler arasında işbirliğini belirlemiştir. Bu ilkeye göre kooperatifler; yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası yapıda işbirlikleri yaparak, üyelerine etkin hizmet sunarlar ve böylelikle kooperatif hareketini yaygınlaştırırlar. Organize olarak çalışıp kaynakları bir araya getirmek ve sürece etkinlik kazandırmak, sadece bireysel bir çaba değil aynı zamanda kooperatiflerin de uyguladığı bir yöntemdir. Bu altıncı ilkenin arkasında yatan temel fikir de budur. Uluslararası Kooperatifler Birliği 7. ve son ilke olarak toplumsal duyarlılığı belirlemiştir. Kooperatifler üyelerin onayından geçen politikalarla toplumlarının sürdürebilir kalkınmaları için çalışırlar. Nerede olursa olsun, kooperatifler ait oldukları toplumla iç içedirler. Toplumun yaşamı kolaylaştıran hizmetler, alt yapı kolaylıkları gibi tüm unsurlarından yararlanırlar. Bu nedenle kooperatiflerin bulundukları topluma karşı sorumlulukları vardır ve onların ihtiyaçlarını göz ardı edemezler. Tabi ki bu durum üyelerin; kooperatifin faaliyette bulunduğu toplumun gelişimine ne kadar katkı sağlayacağına karar vermelerine bağlıdır. Bu yedinci ilke ICA tarafından Manchester ilkelerine 1995 yılında eklendi. Buradaki temel amaç zaman zaman kooperatiflerde görülen egoist, kendi çıkarını düşünen eğilimleri engellemekti. İlke kooperatiflerin kendi kaynaklarını nasıl kullanacakları konusunda da oldukça belirleyicidir. Günümüzde bu tüm ilkelere uyabilen kooperatif olduğunu söylemek zor. Bu ilkeler ideal bir kooperatif yapısını ortaya koyar. Tüm kooperatifler de bu ideal yapıda olmayı arzu ederler. Bu ilkeler, kooperatiflere değerlerini uygulama- 4 ya aktarma sürecinde yol gösterir. Bunlar sayesinde bir kooperatifin diğer yapılardan farklılığı ortaya konur (Tchami, 2009: 1213). Bu ilkeler arasında yukarıda ayrıntısına girmediğimiz beşinci ilkenin ayrı yeri ve önemi vardır. ICA kooperatiflerin eğitim, öğretim ve bilgi temelinde örgütlenmelerini öngörmüş ve eğitim kooperatifçiliğine ayrı bir önem vermiştir. Şimdi bu konuyu biraz daha ayrıntılı inceleyelim. EĞİTİM KOOPERATİFÇİLİĞİ Uluslararası Kooperatifler Birliği kooperatifçiliğin temel ilkelerinden beşincisi olarak eğitim, öğretim ve bilgiyi seçmiş ve buna da özel önem verdiğini belirtmiştir. Bu ilkeye göre kooperatifler; üyelerine, seçilmiş temsilcilerine, yöneticilerine ve çalışanlarına, kooperatifin daha etkin gelişimine katkı vermelerini sağlamak amacıyla eğitim imkanı sunarlar. Kamuoyunu özellikle de gençleri ve kanaat önderlerini kooperatifler aracılığıyla sağlanan işbirliğinin ve faydaları ve özellikleri konusunda bilgilendirirler. Bir kooperatifte grup dayanışması aile köklerine dayanmaz ancak sözleşmeye bağlılık esastır. Kooperatif üyesi olmak isteyenlerle, kooperatif üyeleri, örgütsel yapıda hak ve yükümlülüklerini bilmek zorundadırlar. Üyeler bir arada nasıl çalışacaklarını öğrenmek ve grup çıkarını etkileyecek kendi bireysel çıkarlarından vazgeçmek zorundadırlar. Bu süreçte kooperatif yöneticilerinin büyük sorumlulukları vardır ve bu gerçek gücü de kullanabilmelidirler. Bu gücü akıllıca nasıl kullanacaklarını ve demokratik ticari girişimi nasıl yürüteceklerini öğrenmek zorundadırlar. Kooperatifin yöneticileri ve sorumlu müdürleri ayrıca üyelere karşı olan sorumluluklarının da farkında olmalıdırlar. Tüm dünyada kurulan eğitim kooperatifleri bu ilkeyi kendilerine dayanak olarak kabul etmişlerdir. Özellikle gelişmiş ülkeler günümüzde eğitim kooperatiflerinden etkin bir şekilde yararlanmaktadırlar. Bu ülkelerde kooperatifler ekonominin çeşitli sektörlerinde alternatif çözümler sunmakta, bu kapsamda kooperatifler eğitim sektöründe de ihtiyaçlara cevap vermeye başlamıştır. Gelişmiş ülkeler ortalama eğitim süresini artırmakta ve nüfuslarını yüksek eğitimli yapmak için büyük çaba harcamaktadır. Avrupa Birliği ülkeleri 2020 yılına kadar nüfuslarının en az yüzde 90’ını lise mezunu yapmak üzere kendilerine hedef koymuşlardır. Türkiye’de ise okullaşma oranı ilköğretim düzeyinde yüzde 98’leri bulmuş, ortaöğretim düzeyinde yüzde 70’lere yaklaşılmış, yükseköğretim düzeyinde ise yüzde 33’lere ulaşılmıştır. Ancak bu durumun gelişmiş ülkeler ile karşılaştırıldığında yetersizliği ortadadır. Bu süreçte yaygınlaşacak eğitim kooperatifleri ülkenin okullaşma oranına büyük katkı sağlayacaktır. Günümüzde kooperatifler pek çok ülkenin ekonomik, sosyal ve politik amaçlarına ulaşmasında önemli katkıları olduğu gibi ülkelerin eğitim alanındaki sorunlarına da çözüm sağlamaktadır. İspanya’da ve Japonya’da eğitim kooperatifleri birçok okulun yönetiminde yer almakta ve ortaklarının ebeveynler veya öğretmenler veya her ikisinin birden doğrudan yönetimde söz sahibi olmalarını sağlamaktadır. Bu ülkelerdeki öğretmenlerin kurdukları kooperatifler ise öğretmenlere meslekleri konusunda yardımcı olmaktadırlar. Bu kooperatifler devlet okullarıyla bir sözleşme yaparak eğitim programı hazırlanması ve yürütülmesi konularında da hizmet vermektedirler. Ayrıca bu kooperatifler okullar için idari hizmet sağlayarak, okulun mali ve akademik başarısı için çalışmaktadırlar. Sektörde yer alan tüm kooperatiflerin 1 milyar dolara yakın cirosu olduğu tahmin edilmektedir (Yazıcı, 2012:1). Ülkemizde kooperatiflerin temel dayanağını oluşturan 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, 70. maddesinde görev ve sorumluluklar kapsamında; “kooperatiflerin müşterek menfaatlerini korumak, amaçlarını gerçekleştirmek için iktisadi faaliyette bulunmak, faaliyetlerini koordine etmek ve denetlemek, dış memleketlerle olan münasebetlerini düzenlemek, kooperatifçiliği geliştirmek ve eğitim yapmak, kooperatifçilik konularında tavsiyelerde bulunmak gibi hizmetlerin yerine getirilmesi için, Kooperatif birlikleri, kooperatif merkez birlikleri ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliği kurulur” hükmünü getirmiştir. Bu görev ve sorumluluklar arasında kooperatifçiliği geliştirmek ve eğitim yapmak kooperatifler için önemli bir görev ve sorumluluk olarak karşımızda durmaktadır. Kooperatiflerin eğitim konusundaki sorumlulukları kanunen açıkça belli olmasına rağmen ülkemizde bu konuya yeteri kadar önem verilmemiştir. 2012 itibarıyla ülkemizde kurulmuş olan eğitim kooperatifi sayısı 30’dur. Bu kooperatiflerin üye sayısı ise 2481’dir. 2012 yılı içinde kuruluş hazırlıkları süren iki eğitim kooperatifi de bulunmaktadır. Eğitim ihtiyacının çok açık olduğu ülkemizde, bu alanda önemli görevler üslenebilecek eğitim kooperatifçiliğine ilginin olmaması şaşkınlık yaratmaktadır. Gelişmiş ülkelerin bu alanda elde ettikleri başarıların referans alınarak eğitim kooperatifçiliğinde Türkiye modeli oluşturulması artık toplumsal bir zorunluluk haline gelmiştir. Ülkemizde eğitim kooperatiflerinden Gümrük ve Ticaret Bakanlığı sorumludur. Bakanlıktan yapılan açıklamalara göre ülkemizdeki sınırlı sayıdaki eğitim kooperatifleri daha çok akademisyenler ve öğretmenler tarafından kurulmaktadır. Kuruluş amaçları; ortakları ile diğer özel ve tüzel kişilerin eğitim-öğ- 5 retim ve araştırma gereksinimlerini karşılamak için özel eğitim kanunlarına uygun olarak her derecede ve türde eğitim kurumları açmak, işletmek, araştırma ve incelemelere imkân sağlamak olarak sıralanmaktadır. Bakanlığa göre eğitim kooperatiflerinin bu amaçları çerçevesinde; okul öncesi eğitim, ilk ve ortaöğretim ve özel eğitim okulları ile uzaktan öğretim yapan kuruluşlar, dershaneler, motorlu taşıt sürücü kursları, hizmet içi eğitim merkezleri, öğrenci etüt eğitim merkezleri, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri açmak, işletmek, özel eğitim kanunlarına göre bu kurumları devir almak, her türlü özel kursları düzenlemek, ortaöğrenim veya yüksek öğretim özel öğrenci yurtları ve misafirhaneleri açmak, işletmek, gerektiğinde konusu ile ilgili eğitim, yayın, araştırma ve benzeri faaliyetlerde bulunmak gibi faaliyetleri bulunmaktadır. Ayrıca bilim, kültür, spor ve sanat dallarında yaz okulları ve benzeri kamplar açmak, seminer, kongre, sempozyum düzenlemek ve desteklemek, eğitim ve öğretim bursları vermek, yurt içi ve yurt dışı araştırma, geliştirme ve eğitim programlarını düzenlemek, faaliyetleri kapsamında verilen hizmetin kalitesinin yükseltilmesine yönelik araştırmalar yapmak, bu konuda danışmanlık hizmeti almak, ortaklarını eğitmek, ulusal veya uluslararası kuruluş ve kişilerin yürüttüğü projelere katılmak ve bu tür proje ve çalışmaları desteklemek gibi çok geniş bir yelpazede faaliyetlerde bulunabilmektedirler. (http:// www.haber3.com) (25.08.2012) Bakanlık yetkililerine göre bu yönleriyle eğitim kooperatiflerinden ülkemizdeki eğitim sorunlarının çözümünde etkin şekilde yararlanılabilir. Özellikle eğitim alanında altyapı eksikliği bu alanda geliştirilecek kooperatif modeliyle giderilebilir. Yukarıda bahsedilen eğitim kooperatiflerinin faaliyet alanları, ülkemizde yıllardır çözülemeyen ve birikerek 6 eğitimin kalitesini olumsuz etkileyen birçok sorunun çözümünü sağlayacaktır. Ülkemizde etkin bir şekilde faaliyetlerini yürüten az sayıda eğitim kooperatifi bu alanda emsallerine örnek olmayı sürdürmektedir. Örneğin Bursa’da kurulan Çağdaş Eğitim Kooperatifi, eğitim kooperatifçiliği alanında önemli çalışmalar yapmaktadır. İki yurt, bir anaokulu, bir kültür merkezi ve bir özel ilköğretim okulu çalıştıran kooperatif, sunmuş olduğu kaliteli hizmetlerle kamuoyunun beğenisini kazanmakta, kooperatif üyelerinin takdirini kazanmaktadır. 1995 yılında imece geleneğinden hareketle kurulan Çağdaş Eğitim Kooperatifi, Türkiye’de ilk eğitim kooperatifi olup bir yardımlaşma ve dayanışma örgütlenmesidir. Kooperatif, kendi web sayfasında kurumsal yapılarının Atatürk ilke ve devrimlerinden yana olan herkese açık olup ticari amaç gütmeyen bir yapılanma olduğunu belirtmektedir http://www.cagdas.org.tr/ (30.08.2012). Kooperatife bağlı eğitim kuruluşlarında çok sayıda burslu öğrencinin okutulması, barınmalarının sağlanması, eğitimde fırsat eşitliğinin giderilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır. Eğitim kooperatifçiliği alanında Mayısta Yaşam Kooperatifi de güzel örnekler sunmaktadır. 2002’dan beri bir eğitim dayanışma modeli olarak faaliyetlerini yürüten kooperatif İstanbul’da sayıları hızla artan şubeleri ile çalışmalarını sürdürüyor. Web sayfalarında ilköğretimde okuyan, liseye giden, üniversite sınavlarına hazırlanan öğrencilerle birlikte onlara ders çalıştırdıklarını, sınavlara hazırladıklarını belirtiyorlar. Üniversite mezunu, üniversitede okuyan ya da üniversitelerde ders veren ortaklar, derslerinde yardıma ihtiyacı olan, üniversite sınavlarına hazırlanan ama maddi durumları elvermediği için dershanelere gidemeyen, özel hocalarla çalışamayan öğrencilere eğitim hiz- meti sunuyor. Kooperatifin tüm giderlerini (şubelerin kiraları, giderleri, vergiler vb.) tüm ortaklarca birlikte karşılanıyor. Bugüne kadar 1500’ü aşkın öğrenciyle 200’ü aşkın gönüllü buluşturulmuş. Mayısta Yaşam Kooperatifi’nin web sayfasında kooperatifin aynı zamanda eğitim sistemindeki eşitsizlikleri, sorunları gündeme getiren, bu konuda araştırmalar yapan, yayınlar sunan, eğitim sorunları üzerine paneller, forumlar düzenleyen ve bu tür etkinliklerde söz sahibi olan bir kooperatif olduğu belirtiliyor. (http://www.mayistayasam. com/) (30.08.2012). Ülkemizde eğitim kooperatifçiliği alanında bir diğer başarılı örnek te Tomurcuk Eğitim Kooperatifi. Kooperatif web sayfasında kendilerini şu şekilde tanıtıyor: “Bizler, zihinsel engelli gençlerin anneleriyiz. Aslında öykümüz, diğer ailelerden pek farklı değil. Bizler de, her anne- baba gibi çocuklarımız için hep iyi ve güzel şeyler istedik ve yapmaya çalıştık. Çocuklarımız büyüdükçe, bizlerin de kaygıları çoğaldı. İlk önce, “Okulları bitince çocuklarımız ne yapacaklar?”, “Evlerde mi zaman geçirecekler?” derken, yıllar geçtikçe bu kez “Bizden sonra ne olacaklar?” sorusu kafamızda devleşti. İşte bu noktada, bizler ve çocuklarımız için çok önemli olduğuna inandığımız bir adım attık ve 14 Ağustos 2006 tarihinde S.S. Tomurcuk Eğitim, Kültür, Dayanışma ve İşletme Kooperatifi’ni kurduk. Farkımız, Türkiye’de anneler tarafından kurulan ilk kooperatif olmamızın yanı sıra, ana sözleşmemizde yaptığımız değişiklikle kooperatifimizin açtığı ya da açacağı işletmelerden elde edilecek kar, hiçbir şekilde ortaklar arasında dağıtılmayıp, yine zihinsel engelli bireylerin rehabilitasyonları ve yaşam köyü kurulması amacıyla değerlendirilecek olması. Bizler ve eğitimciler, çocuklarımıza ne verirsek verelim, onlar ancak belli bir kısmını alıp, hayata geçirebiliyorlar. Ve hepimiz biliyoruz ki bizim çocuklarımız ve gençlerimiz gibi olan bireyler, hiçbir zaman sağlıklı insanlar gibi çalışma hayatına ve sosyal yaşama rahatlıkla uyum sağlayamayacaklar. Bizlerin maddi düzeyleri ne olursa olsun, onlar o olanakları kullanamayacaklar. Çünkü, onların zihinsel yetersizliği var. İşte bu noktada, onlara çeşitli iş olanakları oluşturmak, sosyal hayat içinde onlara da bir yer açabilmek amacıyla, “Özel Yeni Tomurcuk Özel Eğitim ve Mesleki Rehabilitasyon Merkezi’ni açtık”. (http://www.tomurcukkoop.com/) (29.08.2012). Kooperatif bu şekilde faaliyetlerini özetliyor. Eğitim odaklı çalışmalarında kooperatif mantığıyla nasıl dayanışma ruhu ile hareket ettiklerini anlatıyor. Ülkemizde bu tür özel uygulamalar yanında resmi okullarımızda da eğitim kooperatifçiliği uygulamaları hem de yaygın bir şekilde görülmektedir. Ancak sayıca fazla olan okul kooperatiflerinin işlevlerinin gerçek anlamda bir eğitim kooperatifi modeli olup olmadığı tartışmalıdır. Bugünkü uygulamada okul kooperatifleri, okul bünyesinde öğrenciler veya okul idaresi tarafından işletilen, kar amacı gütmeyen ve sadece öğretmen ve öğrencilerin okulda ihtiyaç duydukları sınırlı sayıda malların satışının yapıldığı yerler olarak kuruluşlardır. Hazırlanan ana sözleşme en az yedi kişi tarafından imzalanıp yetkili kurucu ortaklarca, okul müdürlüğüne verildiğinde kurulmuş sayılır. Bu yönüyle okul kooperatifi; ekonomik, sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunmak üzere öğrenci, öğretmen, yönetici ve diğer personel tarafından kurulan ve yönetilen bir kuruluştur. Amaçları; öğrencilerin ve diğer ortakların eğitim, öğretim ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılıklı yardım ve dayanışma ile sağlamak, okul içi ve okullar arası kooperatifçilikle ilgili açık oturum seminer ve yarışmalar düzenlemek, yayınlar yapmak, kooperatif üretimlerinden diğer okulları yararlandırmak gibi yollarla öğrencilerin karşılıklı güven, yardım ve da- 7 yanışma duygularını güçlendirmek, öğrencilere; ortak bir amaç etrafında, bir arada çalışmayı, iş birliği ve iş bölümü ilkelerini ve bunların uygulanmasını öğreterek, onları toplumsal yaşantıya hazırlamak, öğrencilerin, kooperatiflerde görev almalarını, kendilerine verilen yetkileri, ortakların yararına kullanmalarını ve buna alışmalarını sağlamak, böylece sorumluluk alma ve taşıma bilincini geliştirmek, öğrencilerin, derslerde kazandıkları bilgi ve becerileri, iş hayatında uygulamalarını sağlamak, öğrencilerde kooperatifçiliğin sosyal ve ekonomik bir çalışma olduğu bilincini oluşturarak, toplumsal kalkınmadaki yer ve önemini kavratmak olarak belirtilebilir (mevzuat.meb.gov.tr) (30.08.2012). Ülkemizde okul kooperatifleri yukarıda sayılan amaçları yerine getirirken, esasında eğitim kooperatifçiliği için gerekli alt yapıyı da hazırlamış oluyorlar. Bu süreçten geçen gençler ileride eğitim kooperatifçiliği alanında çok faydalı çalışmalar yapabilecek, bu alanda sürece büyük katkı sağlayabilecek duruma gelmektedirler. Toplum olarak esasında eğitim kooperatifçiliği alanında ilköğretimden itibaren başlayan ve eğitim kooperatifi kültürünün yerleştiği bu uygulamanın kazandıracaklarının farkında değiliz. Yapılacak yasal düzenlemelerle eğitim kooperatifçiliği desteklenirse, özellikle eğitimde alt yapı eksikliklerinin giderilmesinde, okul kooperatifi kültüründen gelen gençlerimizden etkin bir şekilde yararlanabiliriz. Bu ve benzer başarılı uygulamalar ülkemizde eğitim kooperatifçiliğinin geleceği konusunda bizleri hayli umutlandırıyor. Özellikle ABD’nin okul kooperatifçiliği alanında elde ettiği başarılar, bu sistemden özellikle yüksek öğretimde etkin bir şekilde yararlanmaları, bizim ülkemizde bu uygulamaya neden bir türlü geçilemediğini sık sık sorgulamamıza yol açıyor. Ancak yakın gelecekte ülkemizin eğitim kooperatifçiliği alanında çok 8 farklı açılımlara şahit olacağını şimdiden söylememek mümkün. Kooperatif ruhun, dayanışmacı ortaklık anlayışı diğer alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da başarıyı getirecektir. Yeter ki kararlı olalım, istekli olalım, pes etmeyelim......Başarı gelecektir... YARARLANILAN KAYNAKLAR • 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu • Çağdaş Eğitim Kooperatifi; http://www. cagdas.org.tr/ (30.08.2012). • Mayısta Yaşam Kooperatifi; (http://www. mayistayasam.com/) (30.08.2012). • Özer, M. Akif; “Kooperatifçiliğin Temel Özellikleri”, Karınca, Y.77, S.902, Şubat 2012, s.19-25. • Özer, M. Akif; “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 2012 Yılını Uluslararası Kooperatifler Yılı İlan Etmesi”, Karınca, Y.75, S.878, Şubat 2010, s.3-6. • Özer, M.Akif; “Kooperatifçilik İlkeleri: ICA (Uluslararası Koop.Birliği) Belgesine Bakış”, Karınca, S.838, 2006, s.2-9. • Resmî Gazete : 10.10.1983/2149 • Sınırlı Sorumlu Okul Kooperatifleri Ana Sözleşmesi; mevzuat.meb.gov.tr/ (30.08.2012) • Tchami, Guy; “Key Features of a Cooperative Enterprise”, Handbook on Cooperatives for use by Workers Organizations, http://www. ilo.org.wcmsp5groupspublic (15-11-09) • Tomurcuk Eğitim, Kültür, Dayanışma ve İşletme Kooperatifi; (http://www.tomurcukkoop.com/) (29.08.2012). EĞITIMDE KOOPERATIFLEŞME Oğuz KARAAHMETOĞLU * Kooperatiflerin pek çok ülkenin ekonomik, sosyal ve politik amaçlarına ulaşmasında önemli katkıları olduğu gibi ülkelerin eğitim alanındaki sorunlarına da çözüm sağladığı bir gerçektir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşarak yürürlüğe giren yeni eğitim sisteminin sorunlarının aşılmasında kooperatif ortaklık modelinden daha etkin yararlanılması gerektiğini düşünülmektedir. Eğitim kooperatiflerinin faaliyette bulunabileceği alanları; okulöncesi eğitim, ilk ve ortaöğretim ve özel eğitim okulları ile motorlu taşıt sürücü kursları, öğrenci etüt eğitim merkezleri, ortaöğrenim veya yükseköğretim özel öğrenci yurtları ve misafirhaneleri açmak, işletmek; bilim, kültür, spor ve sanat dallarında yaz okulları ve benzeri kamplar açmak, seminer, kongre, sempozyum düzenlemek ve desteklemek; eğitim ve öğretim bursları vermek olacak eğitim sorunlarının çözümü sağlayacaktır. Ayrıca kurulacak kooperatiflere devletin kredi desteği sağlayacağı, okulların yönetimi tamamen veli ve öğretmenlerin elinde olması hedeflenmektedir. Yani düşük gelirlilerin sorunlarının çözümünde yeni nesi kooperatif modeli olarak adlandırabileceğimiz gıda ürünlerini tarladan sofraya ulaştırmak üzere kurulan kooperatifler nasıl başarılı oluyorsa aynı şekilde eğitimde de kooperatiflerden yararlanmak mümkündür. . Kooperatifin amacı, gıda ürünleri ve gıda girdi piyasaları ile buna dayalı üretim, hizmet ve sanayi alanlarında faaliyet gös* Araştırmacı Yazar (koopkur@gmail.com teren ortaklarına, etkin ticaret ve dayanışma imkanı sağlamak için fiziki ortamlarda ve/veya web ortamında tedarik, pazarlama, danışmanlık, rehberlik, belgelendirme, enformasyon, bilişim, eğitim, ürün künyeleme, ekspertiz, ürün toplama, dağıtım, lojistik ve sair hizmetler vermek, bu alanlarda fiyat ortalamaları ile veri bankası oluşturmak ve böylece ortaklarının ekonomik menfaatlerini korumaktır. Dünyanın birçok bölgesinde gıda üretimi, dağıtımı ve sektörün gelir dağılım dengeleri ideal anlamda sürdürülebilir, adil ve bilimsel temelli bir sisteme kavuşturulamamıştır. Yeni kurulan kooperatif, gelişen bilişim ve iletişim teknolojilerinin katkısı, verimlilik ve sosyal sorumluluk yaklaşımıyla, sektörün bütün aktörlerini elektronik bir çatı altında yeni nesil bir kooperatif tüzel kişiliğinde buluşturarak, dünyaya açılmayı hedeflemektedir. Çağdaş Eğitim Kooperatifleri; çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmayı en temel sorumluluk ve görevini üslenecektir. Bu bakımdan, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini ve, velilerimizi, aydınlarımızı geleceğimizin güvencesi çocuklarımızın eğitim hakkına kooperatif yoluyla sahip çıkılması temel alınması düşünülmektedir. Böylelikle okul yatırımlarında yeni bir model uygulamasına geçiliyor. Öğretmenler ve ebeveynler birleşip kooperatif kurarak okul açabilecek. Sermayesi küçük olduğu için şirket kuramayan çok sayıda kişinin bir araya gelerek 9 yatırım yapmasına olanak veren eğitim kooperatiflerine ilginin artmasında, gelecek yıldan itibaren Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca uygulamaya konulacak kooperatif destek programının da etkisi olduğu ifade edilmektedir.. Bu program çerçevesinde üretim ve istihdama yönelik projeler için hibe desteği sağlanacak ve kullanılacak kredilerin bir kısmı devlet tarafından karşılanacak olması ilgiyi daha da artırmaktadır. Geçen yıla kadar sayıları sadece 16 olan eğitim kooperatifleri, 4+4+4 yasasının çıkmasıyla yoğun bir ilgi görmeye başladı. Eğitim kooperatifi kuranlar gelecek yıldan itibaren yeni yatırımlarına devletten hibe ve düşük faiz desteği alabilecekler. Geçen yıla kadar sayıları sadece 16 olan eğitim kooperatifleri, 4+4+4 yasasının çıkmasıyla yoğun bir ilgi görmeye başladı. Yasa çıktıktan sonra 21 yeni eğitim kooperatifi kuruldu, yeni başvurular da izin için incelendiği ifade ediliyor.. ten bu konuda faydalanmak arzu edilmektedir. Eğitim sisteminin sorunlarının aşılabilmesi için vatandaşları kooperatif ortaklık modeli çerçevesinde Bursa’da kurulan Çağdaş Eğitim Kooperatifi ilköğretim ve ortaöğretim okullarının yanı sıra öğrenci yurdu yer alıyor. Düzce’de kadınlar tarafından kurulan Nilüfer Kadın Kooperatifi de eğitim alanında yatırımlarla dikkat çekiyor. Eğitim kooperatifleri okul öncesi eğitim, ilk ve ortaöğretim ve özel eğitim okulları ile uzaktan öğretim yapan kuruluşlar, dershaneler, motorlu taşıt sürücü kursları, hizmet içi eğitim merkezleri, öğrenci etüt eğitim merkezleri, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri açıp işletebiliyorlar. Bu kooperatifler ayrıca her türlü özel kurslar ile öğrenci yurtları ve misafirhane açabiliyorlar Dünya örneklerine bir göz atarsak; İspanya ve Japonya’da eğitim kooperatifleri birçok Son dönemde okullaşma oranında ilköğre- okulun yönetiminde yer alıyor. Ortaklarıtim düzeyinde yüzde 98’ler aşıldı, ortaöğ- nın, bunlar ebeveynler veya öğretmenler retimde yüzde 70’lere yaklaşıldı. Yükseköğ- veya her ikisi birden, doğrudan yönetimde retimde ise yüzde 33’leri yakaladık. Ancak söz sahibi olmalarını sağlıyor. Öğretmenlehâlâ bu alanda atılması gereken adımlar rin kurdukları kooperatifler ise öğretmenvar. Şimdi hedef olarak ortalama eğitim lere meslekleri konusunda yardımcı oluyılının artırılması ve okullaşma oranındaki yor. Devlet okullarıyla sözleşme yaparak, bölgesel farklılıkların azaltılması düşünül- eğitim programı hazırlanması ve yürütülmektedir. Bu hedefe ulaşmada kooperatif mesi hizmeti de veriyor. Sektörde yer alan modeliyle kurulacak okulların önemli bir tüm kooperatiflerin 1 milyar dolara yakın katkısı olacak düşüncesi ile kooperatifçilik- cirosu olduğu tahmin ediliyor. 10 KOOPERATİFÇİLİK EĞİTİMİNDE YENİ YAKLAŞIMLAR* Melek İrem ERSOY ** Kooperatifçilik eğitimi; sınıf- temelli eğitimle uygulamalı iş tecrübesini birleştirerek yapılandırılmış bir sistemdir. Genellikle “kooperatif” olarak bilinen kooperatifçilik eğitiminde tecrübe, yapılanmış iş tecrübesi için akademik kredi sağlar. Günümüzde kooperatifçilik eğitimi, genç insanların okul hayatından iş hayatına geçişine, hizmet öğrenimine ve deneyimsel öğrenme girişimlerine yardım ederek yeni bir önem kazanıyor. KOOPERATİFÇİLİK EĞİTİMİNİN TARİHİ Schneider’in Vakıfları Herman Schneider (1872-1939), (mühendis, mimar ve eğitimci), Lehigh Üniversitesinde 20. yüzyılın başlarında teknik öğrenciler için geleneksel sınıfların yeterli olmadığı sonucuna vardı (Smollins 1999). Schneider’ in gözlemlerine göre daha başarılı çoğu Lehigh mezunu öğrenciler, mezun olmadan önce para kazanmak için çalışmışlar. İşverenler ve mezunlarla yapılan görüşmeler sonucunda toplanan verilerle Schneider kooperatifçilik eğitimi için bir sistem planladı (1901). O sıralarda Carne* Bu metin Sandra Kerka tarafından ERIC Clearinghouse on Adult Career and Vocational Education Columbus OH, Wikipedia, the free encyclopedia http://en.wikipedia.org/ wiki/Cooperative_education web sayfasında yayınlanan New Directions for Cooperative Education isimli çalışmadan yararlanılarak hazırlanmıştır. (15.09.2012). ** Atılım Üniversitesi, Mütercim Tercümanlık Bölümü. iremersoy.ersoy@gmail.com gie Teknik Okulu, şimdi ki adıyla Carnegie Mellon Üniversitesi açıldı ve böylece Schneider’in Lehigh Üniversitesinin etrafında ki bölge için yaptığı kooperatif planına gereken ihtiyaç oldukça azaldı. Fakat, 1903’te Cincinnati Üniversitesi Schneider’i fakültelerine atadılar. 1905’te Cincinnati Üniversitesi mütevelli heyeti Schneider’e “sadece bir yıllığına eğitimde, kooperatifçilik eğitimi fikrini denemesini, herhangi bir başarısızlıkta ise sorumluluk alınmayacağı koşuluyla” izin verdi” Kooperatifçilik eğitimi programı 1906’da başlatıldı ve çok kısa sürede başarıya ulaştı. Cincinnati Üniversitesi, 2005 Eylülünde kurul toplantısında, kooperatifçilik eğitimindeki yüz yıllık deneme sürecinin resmen bittiğini, başarıya ulaşmak için heyetin tam sorumluluğu geri aldığını beyan etti. . Schneider yardımcı doçentlikten başlayarak, büyük oranda kooperatif programı üzerinde güce dayanan Cincinnati Üniversitesinin Geçici Başkanı (1929-32) olmak için Mühendislik Fakültesi dekanlığına yükseldi (1906-1928). Kariyeri boyunca kooperatifçilik sistemi için bir savunucu oldu. Cincinnati Üniversitesine verdiği otuz yıllık hizmet, kısmen bu kuruluşun dünya çapındaki ününe saygı duyduğu içindi. 2006 yılında Cincinnati Üniversitesi Schneider’in Baldwin Salonundaki ofisinin penceresinin baktığı yere dekan Schneider’in heykelini koydu. 11 1965 yılından itibaren, Kooperatifçilik Eğitimi ve Staj Derneği, Dekan Schneider’in kooperatifçilik eğitimine yaptığı katkıların şerefine “Dekan Herman Schneider Ödülü” vermeye başladı. Ödül her yıl fakülteden ya da yönetimden seçkin bir eğitimciye verildi. 2006’da Cincinnati Üniversitesi “öğrencilerin yararı için kooperatifçilik eğitiminde önemli nitelikte fark gerçekleştiren kişilerin ve kurumların kalıcılığı için” Kooperatifçilik Eğitimi Şeref Salonunu oluşturdu. ları Derneği (ACC) adı altında Cincinnati Üniversitesi’ne davet etti. Bu fikir büyüdü ve her yıl gerçekleşen 3 kongreyle devam etti. 1929 yılında, şimdiki adıyla Amerika Mühendislik Eğitimi Topluluğu (ASEE) olan Mühendislik Eğitimi Destek Topluluğu Kooperatifçilik Yüksekokulları Derneğinin üyeleri arasına katıldı (Auld 1971). 1961 yılında, Ford ve Edison Vakıfları, iş analizi okul programları olarak yayınlanan kooperatifçilik eğitimi çalışmalarında, kooperatifçilik eğitimi çalışmalarını değerlendirmek ve bildirmek için yetkili oldular (JaCİNCİNNATİ SONRASI mes Warner Wilson and Edward H Lyons, New York: Harper). Bu çalışma, KooperatifGELİŞMELER çilik Eğitimi için Ulusal Komisyon’un (NCCE) 1909’da kooperatifçilik eğitimindeki olası- oluşturulmasıyla sonuçlandı. NCCE Birleşik lıkları görünce, Northeastern Üniversitesi Devletlerde hala kooperatifçilik eğitimi için mühendislik programında kooperatifçilik destek vermeyi ve lobi oluşturmayı sürdüeğitimini kullanmaya başlayarak ülkelerin- rüyor. Üyeliği, akademi ve iş hayatındaki de bunu yapan yalnızca iki kuruluştan biri şirketler ve örgütler tarafından (bireyler oldu. 1919’dan itibaren Antioch Okulu pek tarafından değil) finanse edilmeyi de kapçok kişi tarafından “Antioch Planı” olarak sıyor. kullanılan kooperatifçilik uygulamalarını güzel sanatlar müfredatlarına uyarladılar. 1962 yılından itibaren yaklaşık 150 kuruluş Ayrıca 1919’da General Motors Enstitüsü, kooperatifçilik eğitimini bir şekliyle ya da General Motors’un yeni çalışanlarına bu diğeriyle kullandı. Bunların çoğu mühenmodeli takip ederek eğitim vermek için a- disliğin dışındaydı. Mühendislik dışındaki çıldı. Bu okul daha sonra Kettering Üniver- programlarda profesyonel desteğe ihtiyaç gözle görülür hale geldi ve 1963’te ASEE üsitesi olarak yeniden adlandırıldı. yeliğiyle Kooperatifçilik Eğitimi Derneğine 1922’de Northeastern Üniversitesi koo- başladı. Bu üyeliği daha doğru yansıtmak peratifçiliği İşletme Fakültesine geçirerek için, en sonunda Kooperatifçilik Eğitimi ve yükümlülüklerini vurguladı Northeastern Staj Derneği olarak adlandırıldı ( 1990larda da açılan Liberal Güzel Sanatlar Yüksekoku- ya da 2000lerin başında bir zamanda). Bulu(1935) ve Eğitim Yüksekokulu (1953) gibi gün hala ASEE’nin dışında kooperatifçilik açılan yeni yüksekokullarda aynı zamanda eğitiminde profesyonel bir dernek olarak kooperatifçilik okulları oldular. 1980lerden devam etmekte. sonra Northeastern dünya üzerinde kooperatifçilik eğitiminde tanınan bir lider ol- NCCE’nin pek çok çabası kooperatifçilik eğitimine lobi oluşturmaya ve desteklemedu. (Smollins 1999) ye odaklandı. 1965’te federal Yüksek Öğ1926’da Dekan Schneider, ilk kongre için renim Hareketi özellikle kooperatifçilik eğibütün ilgilileri Kooperatifçilik Yüksekokul- timi için destek sağladı. 1992 yılı boyunca 12 federal hükümetten finansman sağlamaya devam etti. Hepsi dahil, kooperatifçilik eğitimine federal hükümetten toplam 220 milyon doların üzerinde para tahsis edildi (Carlson 1999). cilerin işleriyle olan bağlarına ve öğrenmelerine göz ardı edilemeyecek bir yardımda bulundu. Kooperatifçilik yandaşları öğrencilere (motivasyon, kariyer netliği, gelişmiş çalıştırıla1979’da Avusturalya, Britanya, Kanada ve bilirlik, mesleki olgunluk) ve işverenlere ( Birleşik Devletlerden (Northeastern Başka- işgücü esnekliği, eğitimli işçileri işe alma/ nı Kenneth Ryder) eğitimciler iş bağlantılı muhafaza etme, müfredata girme) ilaveprogramları tartışmak için ülkelerinde top- ten eğitim kuruluşlarına ve topluluklarına landılar. 1981 ve 1982’de Başkan Ryder ön- faydaları tanımlamışlardır. Resmi olmayan derliğinde bu grup kooperatifçilik eğitimini ve anekdotsal kanıtların ötesinde, ayrıüzerine uluslararası bir konferansta toplan- ca, literatürde bilinen bir gerçek deneysel dılar. 1983 yılında dünyanın her yerinden olarak bu faydaların iyi yapılmış bir araştır(Avustralya, Kanada, Hong Kong, Hollanda, mayla ispat ediyor (Barton 1996; Wilson, Filipinler, Birleşik Devletler ve Birleşik Kral- Stull & Vinsonhaler 1996). Barton (1996) lıklar da dahil) çeşitli işveren, eğitim uzma- lise zamanı kooperatifçilikte araştırma nı, okul ve üniversite başkanı dünyanın her problemlerinin bazılarını şu şekilde tanımyerine kooperatifçilik eğitimini geliştirmek ladı: federal verilerin toplamı liselerdeki için Dünya Kooperatifçilik Eğitimi Konseyi kooperatifçilik kayıtları ve tamamlamave Meclisi’ni oluşturdular. 1991 yılında ise larının 1980lerde durduğunu gösteriyor, Dünya Kooperatifçilik Eğitim Derneği ola- bazı çalışmalar ise kooperatifçiliğin diğer rak yeniden adlandırıldı (WACE). 2005’den iş deneyimi programlarından yalıtılmadığı sonra bu dernek 43 farklı ülkeden 1.000’in verileri kullanıyor. Ricks ve diğerleri (1993); üzerinde üyeye ulaştı.. kooperatifçilik eğitiminde açık ve tutarlı bir tanımın yoksunluğuna bağlı olarak araştırKOOPERATİF MODELLERİ macıların karşılaştırılabilecek değişkenleri ve bulguları tam olarak tanımlayamadığını, Kooperatif eğitimi 1906 yılında Cincinatti’de teorinin iyi geliştirilemediğini; teori, araşbaşladığında, lisans ve lisans üstü olarak iki tırma ve uygulamanın bütünleşmediğini; ana gruba ayrılması fikri sunuldu (Grubb& ve kooperatifçilik araştırmasının kurulu Villeneuve 1995).Lisans eğitimindeki öğ- standartlara bağlı olmadığını diğer probrenciler eşit değerdeki istihdam zama- lemler olarak ifade ediyor. nına göre akademik sınıf çalışmalarında dönemsel değişimler uyguladılar ve bu Diğer problemler dizisi alan algılayışını ve döngüyü mezun olana kadar sürdürdüler. bunun marjinalleşmesini içeriyor. “MesleDiğer grupta ise öğrencilerin günleri genel ki” ilişkisinden ötürü, kooperatifçilik sınıf olarak akademik takvime göre şekillendiri- dışında çok zaman alıyor gibi görünse de lerek iş ve okul arasında ikiye ayrıldı. Ki bu akademik olarak meşru kabul edilmiyor ingilizce kısaltması “STW” olan, okuldan- (Crow 1997). Deneysel aktiviteler lise sonişe durumu, en iyi programlarda seminer- rası teşvik için muhakkak ödüllendiriliyor ler ve öğretmen kontrolündeki iş sahası ve imtiyaz sistemleri (belli hafifletici duziyaretlerini sağlayan “çalışma aktiviteleri” rumlar dışında) uygulanıyor; bu yüzden ile, okul bazlı ve iş bazlı bir kooperatif eği- kooperatifçilik fakültesi diğer fakültelertimini mümkün kıldı. Bu aktiviteler öğren- den ayrı tutulabilir (Crow 1997; Schaafs13 ma 1996). Bağlamsal öğrenmeye şimdiki verilen öneme rağmen, çalışma öğrenmek için bilinen bir araç değil (Ricks et al. 1993). Schaafsma (1996) and Van Gyn (1996) öğrenmeden çok alanlara yapılan yatırıma daha çok önem verildiği konusunda hemfikir. Aynı zamanda Wilson, Stull & Vinsonhaler (1996) de yönetime, lojistiğe, yatırım alanına ve prosedürlere odaklanılmasını kötülüyor. hols 1998). İşten-okula metodu ve toplum hizmeti için yapılan ulusal yatırımlar, “öğrenme olanakları okul duvarlarının ardındadır” (Furco 1996, p. 9) mantığındaki açılımlarla beraber sonuç vermeye başladı. Ve bu her zaman kooperatifçilik eğitiminin başlıca prensibi oldu. Ve bunun her zaman kooperatifçilik eğitiminin başlıca prensibi olması pozisyonundaki boşluğu güce çevirmekle kalmayıp diğer deneysel metotların da anlamlı öğrenme seçenekleri olarak alBazı kurumlar tamamıyla ideal bir koopegılanmasını sağladı. Her nasılsa bu olanratifçilik eğitimi için ayrıldı (Georgia Institularla beraber kooperatifçilik eğitimi tekrar te of Technology, RIT, Kettering University, düzenlenmek zorunda kaldı. LaGuardia Community College and Purdue University gibi). Diğer kurumlarda ise koo- Wilson, Stull & Vinsonhaler (1996) için, peratifçilik eğitimi, ek bir durum gibi algıla- kooperatifçiliği sunmayı, açıklamayı ve tanıyordu ve bu yüzden masraf azaltma gibi sarlamayı içeren “akademiyi ve çalışmayı kriz zamanlarında kolayca gözden çıkarıla- bağlayan tam öğrenme teorisine dayalı bir bilirdi (Wilson, Stull & Vinsonhaler 1996). eğitim modeli” yeni bir görüş olarak ortaya Kaldı ki sağlam bir yeri olan kurumlarda çıktı (p. 158). Ricks (1996), kooperatifçiliğin bile tehdit altında kalabiliyordu; Cincinatti de temel aldığı çalışmaya dayalı öğrenme Teknik Üniversitesi daha geniş kapsamlı bir prensiplerini doğrulamayı önerdi. Bu prenhale geldiğinde (Grubb & Villeneuve 1995) sipler kooperatifçilik eğitiminin yetişkin ya da LaGuardia bütçe kısıtlamasına gitti- öğrenme teorilerine dayanan bağımsız öğğinde olduğu gibi (Grubb & Badway 1998). renmeyi, reflektif uygulamayı,dönüşebilir Bu da eğitimlerini tamamlamak için zaman öğrenmeyi, çalışma öğrenme deneyimi ve ve emek harcayacak olan öğrenciler için okul bütünleşmeyi geliştirdiğini ileri sürücaydırıcı bir etki yaratabilirdi (Grubb & Vil- yor. leneuve 1995). Schaafsma (1996) da bir paradigma için yansıma ve eleştirel düşünmeyi de içeren YENİ YAKLAŞIMLAR öğrenme işlemlerinde daha büyük anlayışa Bu problemlere rağmen kooperatifçilik geçmek için içeriği öğrenmeyi değiştirmeeğitiminin geleceği için hala iyimserlik ye olan ihtiyacı görerek öğrenme üzerinde mevcuttu; “Sosyal, ekonomik ve tarihsel odaklanmıştır. Kooperatifçilik deneysel bir değerler kooperatifçilik eğitimini şimdiye metot ama tecrübeden öğrenmek otomakadar hiç olmadığı kadar anlamlı bir hale tik değildir. Bu nedenle, Van Gyn (1996) getirdi.”(Grubb & Villeneuve 1995, p. 17), çoktan bazı kooperatifçilik modellerinin üniversite-sanayi-devlet işbirliğinin koo- bir parçası olan içerikleri güçlendirmeyi peratifçilik için yarattığı bu önem, istikrar- önermiştir. “ Eğer kooperatifçilik sadece sız ve zahmetli iş sahaları, yeni teknoloji- tecrübe için çalışma hayatı hakkında bilgi ler, meslek eğitiminde doğan ihtiyaçlar, kazanmak ve çalışma hayatı uygulamasıyküreselleşme gibi konuları kapsayan bir la teknik bilgiyi bağlamak için bir araçsa, o sorumluluk getirdi (John, Doherty & Nic- zaman etkinliği tam olarak geliştirilemez” 14 (Van Gyn 1996, p. 125). Kurs temelli eğitim veren Bergen İlçe Akademileri, Senior Experience (Son Sınıf Deneyimi) adını taşıyan bir kooperatif eğitimi uygulamaya başladı. Bu eğitim 12. sınıf öğrencilerine kooperatif eğitimine katılım ya da haftanın belli bir gününde tam gün stajyer olarak çalışma imkanı sağladı. Eğitime katılan öğrencilerin kariyer olanaklarıyla ilgili vizyonları genişledi. Bu yeni gelişme eğitimsel pratikteki en iyi yol olarak tanımlandı ve tüm eyaletteki 12. sınıf öğrencileri için uygulanmaya başlanıldı. DENEYSEL METOTLARI BÜTÜNLEŞTİRME Okul-ve-çalışma ve hizmet öğrenme anlamlı deneysel öğrenme tecrübeleri üzerinde uygulamayı ve teoriyi bağlayan yollar olarak da düşünülebilir. Furco (1996) okuliş ve hizmet öğrenme arasındaki benzerliklerin altını çiziyor. Okul - işin, hizmet öğreniminin ve kooperatifçiliğin farklı amaçları olmasına rağmen her noktası aynı zamanda kooperatifçilik eğitimine de uygulanabiliyor. Kooperatifçilik eğitimi; eğitimiyle hizmet öğrenimini birleştiriyor. Öğrenciler kooperatifçilik/staj kredisi ve Toplum Hizmeti bölgesinde yer almayı tamamladığı için burs alıyor (Derousi & Sherwood 1997). Geleneksel kooperatifçilik çalışma hayatında olduğu gibi, öğrenciler gerçek dünyaya hazırlanıyor, kariyer seçeneklerini keşfetmek için fırsatlar yakalıyor ve iletişim, problem çözme ve liderlik ayrıca toplum bilinci ve sosyal problemler gibi çalışabilirlik yeteneklerini geliştirebiliyor. Kooperatifçiliği ve hizmet öğrenimini birleştirerek böylece öğrencileri vatandaş ve işçi gibi görevlendiriyor. Cincinnati ve LaGuardia toplum yüksekokulundaki oldukça başarılı kooperatifçilik programlarındaki araştırmalar temel felsefeyi paylaştıklarını okul-iş’in eğitimsel stratejisinin temel karakteristiklerini taşıdığını gösteriyor. Kooperatifçiliğin yeniden kavramlaştırılması farkına varmalı ve bu bağ üzerine inşa edilmeli. Aynı zamanda, başarılı kooperatifçilik programlarından alınan dersler daha geniş benzer uygulamalar için faydalı olabilir. Bu noktada, entegre işler ve öğrenmeyle ilgili kabul edilebilir modeller için yapılan Öğreniciler anlamlı aktiviteler içinde aktif tanımın genişletilmesi için bir ihtiyaç doğolarak görev alırsa en iyi öğrenir felsefesi- du. Barton (1996) ve Wilson, Stull & Vinsonhaler (1996) çalışma bazlı öğrenme ne dayanır. aktivitelerinin çeşitliliğini, co-op, stajyerlik, Öğrencileri aktif öğreniciler ve bilgi üretici- çıraklık, kariyer akademisi v.b. gibi isimlenleri olarak görür. Bağlamsal öğrenmede ve dirdiler. Çalışma bazlı öğrenme programgerçek durumlara bilginin uygulanmasında ları iletişimi ve ekip çalışmasını geliştirme bu gibi öğretici stratejileri kullanır. üzerine olmalıdır. Değişimli ve koşutlu coOkullara dışarıdaki enstitülerle resmi or- op modelleri eğitime geri dönen yetişkin öğrencilerin ve tekrar eğitilmesi gereken taklık kurmaları için yardım eder. işçilerin ihtiyaçlarını karşılayamayabilirdi Okul tecrübelerini ve dışarıdaki tecrübeleri (Varty 1994). Gün içine yayılmış eğitim gibi bütünleştirmeyle ilgilenir. alternatifler usta statüsündeki eğitimcilerin önemini arttırdı. Kaliforniya Devlet Üniversitesindeki Toplum Hizmeti Burs Programı kooperatifçilik Bağlayıcı aktiviteler okul ve çalışmaya daya15 lı öğrenmenin bütünleşmesi için STW’nin gerekli bir parçasıdır. LaGuardia’da talep edilen kooperatifçilik semineri çalışabilir yetenekleri sağlamlaştırmak, çalışma ve toplumla ilgili daha derin konuları belirlemek ve eleştirel yansımaların önemli aktivitelerini üstlenmek için öğrencilere bir yapı vererek bağlantı kurmalarına yardım ediyor (Grubb & Badway 1998). ve kooperatifçilik uygulamacılarının özelliklerini güçlendirmesi ve netleştirmesinin tam zamanı. Ricks (1996) için, kooperatifçilik eğitimi doğal olarak gelişen ekonomiye, insanların çalışma hayatlarına ve yaşam boyu öğrenme yeteneklerine dayalı. Bu yüzden, 21. yüzyılda öğrencilerin deneysel öğrenme ihtiyaçlarına hizmet etmek için kendi kendine konumlanabilir. Grubb & Badway (1998) and Grubb & Villeneuve (1995) kooperatifçilik eğitiminin değerinin kuruluşun (LaGuardia ve Cincinnati bölgesi) kültürüyle bütünleşmiş olduğunu buldu. Bu destekleyici kültürde, işveren durmaksızın destek bulmak zorunda değildir ve tüm taraflar (okullar, işverenler, öğrenciler)üzerinde açıkça anlaşılan uzundönem beklentileri vardır. Bu, “ çalışmaya dayalı öğrenmede olan beklentilerin resmi olmayan kültürü, uzun dönemde düzenlemelerin ve bürokratik gerekliliklerin karışık yapısından daha güçlü olabilir” (Grubb & Villeneuve 1995, p. 27). Cates ve Cedercreutz (2008) ispat ettiler ki öğrencilerin çalışma performansının coop işçileri tarafından gözlemlenmesi müfredat için devamlı bir gelişme sağlıyordu. Fund for Postsecondary Education (FIPSE) kurumunun finanse ettiği bir yöntem kurumsallaşmayı daha üst bir seviyeye taşıdı. Yöntem, uygulamaya daha geniş bir penceren bakıldığında geri kalan alan için önemli rekabet avantajı sağlayabiliyor. ÖRNEKLER Kanada Ontario, Waterloo’daki Waterloo Üniversitesi kooperatifçilik programlarıÖte yandan, LaGuardia da bile zamanla ko- na kayıtlı 14,000den fazla öğrencisiyle ve operatifçilik kültürünü devam ettirmek için 3,500 den fazla aktif işvereniyle dünyazorluklar bulundu (Grubb & Badway 1998). daki en büyük kooperatifçilik programına “ STW programlarının bulabildiği tek yol, sahip. Tamamen otomatikleştirilmiş iş göokullarda ve yüksekokullarda kalıcı bir yer rüşmeleri (işsizler için) ve iş uygulamaları/ bulmak ve ingilizcenin, matematiğin ya da devamlılığı ataması (öğrenciler için) teklifi fen bilimlerinin bırakıldığı gibi kuruluşlarım sunuyor. Wateloo’nun mühendislik progeğitimsel amaçları için imkansız olarak ça- ramı Kanada’daki yalnızca birkaç mühenlışmaya dayalı hale gelip daha merkezi ol- dislik programlarından biri. Waterloo’nun 5 yıllık kooperatif programı 24 aylık iş tecmak” (Grubb & Badway 1998, p. 28). rübesi, Kanada’daki en uzun kooperatifçilik Finn (1997) bir “ eğitimsel strateji, peda- tecrübesi lisansını içine alıyor. Waterloo goji, model, metodoloji ya da müfredat” Üniversitesinde bir kooperatifçilik prograolarak kooperatifçiliğin yeniden tasarlan- mına kaydolmak iş bulma garantisi vermimanın ötesine gidebileceğinin altında ce- yor. Okul öğrencilere başarılı bir şekilde avabın yattığına inanıyor (Finn 1997, p. 41). kademik programlarını tamamlamaları için Ona göre, bu kooperatifçilik eğitiminin bil- minimum 16 ay geçerli çalışma tecrübesi gi tabanını geliştirmesinin ve tanımlandır- sağlıyor (çalışılan programa bağlı olarak). masının, eşsiz fenomenlerini bulmasının Kooperatif programındaki yüksek yüzdeörneğin; tecrübeden öğrenme konsepti, deki işsizliğe rağmen, pek çok öğrenci, bir 16 öğrencinin kişisel iletişim ağını ve ödenmemiş tam-zamanlı gönüllülük pozisyonlarını içeren diğer metotları kullanarak iş buluyor. Ayrıca Waterloo’daki Wilfrid Üniversitesi ve Lauier School of Business & Economics da bir kooperatifçilik işletme programı sağlıyor. Rekabete dayanan bir girişi var, ilk yıllarında BBA programıyla başlayan öğrencilerden 3’te 1’ini alarak; 3-4 aylık iş dönemleri ve iş başvuruları için web bazlı gereçler sunuyor. Bu Kanada’daki bu şekilde yapılan ilk program. Ek olarak, okul yüksek yetenekli öğrenciler için 2 yıldan az bir iş tecrübesiyle birlikte bir MBA programı sunuyor. görüşme yapabileceği tamamen internet bazlı bir iş veritabanına sahip. Bir öğrenci genellikle 3 farklı şirkete kadar stajla staj deneyimi kazandığı toplam 18 aylık 5 yıllık dereceyle Drexel’den mezun oluyor. Boston’da bulunan Northeastern Üniversitesi, Birleşik Devletlerdeki en geniş ve en eski ikinci kooperatif eğitim programına sahipti ve aynı zamanda beş yıllık eğitim veren tek okuldu. Northeastern Üniversitesi öğrencilerinin beş yıllık eğitimleri tamamlayıp mezun unvanını alabilmesi için üç farklı şirkette olmak koşuluyla toplamda 18 aylık staj zorunluluğunu da doldurmaları gerekiyordu. Rochester Institute of Technology okulu Kanada Vancouver’da bulunan University 1912 yılında kooperatifçilik eğitimine başof British Columbia’nın kooperatifçilik eği- layan ilk üniversiteler arasındaydı. Bugün timi programı Güzel Sanatlar, Reklamcılık, ise RIT bölümü en eski dördüncü ve dünMühendislik, Ormancılık, Kinezyoloji ve yadaki en geniş çaplı eğitimi veren yer olFen bilimleri fakültelerinden 3000’in üze- muştur. rinde öğrenciye sahip. 30 yılı aşkın başlanGürcistan Teknoloji Enstitüsü 1912’de kogıcına dayanarak, UBS Co-op, Kanada Brioperatifçilik eğitimini sunan ilk üniversitetish Columbia’daki liseler tarafından en bülerden biriydi. Birleşik Devletlerdeki 4. en yük program haline gelmek için büyümeye eski ve en büyük seçenekli kooperatifçilik devam ediyor. programı olan ve Amerika’daki US News Florida Teknoloji Enstitüsü 4 sene içinde & World Report’da ilk ona birinci ve kalıcı mezun veren 3 sömestırlık çalışma dönem- olarak giren co-op programına sahiptir. lerine sahip en yoğun kooperatifçilik eğitiMichigan Flintteki Kettering Üniversitesi mi programı olan üniversite. Bu program öğrencileri ilk yıllarında kampus içinde kosadece mühendislik öğrencileri tarafından operatifçilik eğitimine alıyor, mühendislik, takip ediliyor ve kooperatifçilik eğitimi öğfen bilimi ve işletme derece programlarınrencisi olarak tam-zamanlı çalışırken çevda uzmanlaştırıyor. rimiçi sınıf çalışmaları alıyorlar. Bu programın resmi adı “ProTrack” Pensilvanya, Steinbeis Center of Management and Philadelphia’daki Drexel Üniversitesi Birle- Technology of Steinbeis University Berlin şik Devletlerdeki en büyük kooperatifçilik uygulamalı ve teorik derslere katılmış meetiğimi programına sahip üniversitelerden zunlar ve genç profesyoneller için finansbiri ve “ Son Staj” olarak marka haline gel- man şirket için projeler düzenleyerek iş miş. Drexel kullanıcıların özgeçmişlerini eğitimi boyunca uluslararası mastır progkoyabileceği ve 100lerce şirketin sunduğu ramı sunuyor (Master of Business Engineherhangi bir pozisyonu elde etmek için ering MBE). 17 Wentworth Teknoloji Enstitüsü öğrencilerin ikinci yıllarının yazında bir 3. dönem seçeneğiyle birlikte kooperatifçilik eğitimini 2 sömestrde bitiriyor. Enstitüdeki her öğrenci 2 kooperatifçilik dönemini bitirmek zorunda. Kooperatifçilik eğitimini 1975’den bu yana her yıl bin öğrencinin üzerinde sürdürmekte. Türkiye, Ankara’daki TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Türkiye’de kooperatifçilik eğitimini sunan ilk üniversitedir. İLGİLİ KAYNAKLAR • Auld, Robert B. (1972), “The Cooperative Education Movement: Association of Cooperative Colleges”, Journal of Cooperative Education 8 (5): 24–27, ISSN 0022-0132 • Barton, Paul E. (1996), Cooperative Education in High School: Promise and Neglect, Princeton, NJ: Educational Testing Service (ED 400 413) • Carlson, Ann (1999), “Co-op Planet: Organizations at N.U. Plant Co-op’s Seeds Far and Wide”, Northeastern University Magazine 24 (5), May 1999, retrieved 2005-07-12 • Cates, Cheryl and Cedercreutz, Kettil [Ed.] (2008), Leveraging Cooperative Education to Guide Curricular Innovation, The Development of a Corporate Feedback System for Continuous Improvement, Center for Cooperative Education Research and Innovation, Cincinnati, Ohio. • Crow, C. (1997), “Cooperative Education in the New Millennium”, Cooperative Education Experience, Columbia, MD: Cooperative Education Association, pp. 1–5 (ED 414 433) • Derousi, P.; Sherwood, C. S. (1997), “Community Service Scholarships: Combining Cooperative Education with Service Learning”, Journal of Cooperative Education 33 (1): 46–54, Fall 1997 (EJ 565 927) • Finn, K. L. (1997), “The Spaces Between: Toward a New Paradigm for Cooperative Education”, Journal of Cooperative Education 32 (2): 36–45, Winter 1997 • Freeland, R. M.; Marini, R. C.; and Weighart, S. Moving Partnerships between Co-op Institutions and Co-op Employers into the Next Century. Journal of Cooperative Education 33, no. 2 (Winter 18 1998): 17-27. • Furco, Andrew (1996), “Service Learning and School-to-Work”, Journal of Cooperative Education 32 (1): 7–14, Fall 1996 • Grubb, W. Norton; Badway, Norena (1998), Linking School-Based and Work-Based Learning: The Implications of LaGuardia’s Co-op Seminars for School-to-Work Programs, National Center for Research in Vocational Education (ED 418 230) • Grubb, W. Norton; Villeneuve, Jennifer Curry (1995), Co-operative Education in Cincinnati, Berkeley, CA: National Center for Research in Vocational Education • John, J. E. A.; Doherty, D. J.; Nichols, R. M. (1998), “Challenges and Opportunities for Cooperative Education”, Journal of Cooperative Education 33 (2): 10–16, Winter 1998 • Ricks, F. (1996), “Principles for Structuring Cooperative Education Programs”, Journal of Cooperative Education 31 (2-3): 8–22, Winter-Spring 1996 (EJ 524 105) • Ricks, F.; Cutt, J.; Branton, G.; Loken, M.; Van Gyn, G. H. (1993), “Reflections on the Cooperative Education Literature”, Journal of Cooperative Education 29 (1): 6–23, Fall 1993 (EJ 475 316) • Schaafsma, H. (1996), “Reflections of a Visiting Co-op Practitioner”, Journal of Cooperative Education 31 (2-3): 83–100, Winter-Spring 1996 (EJ 524 109) • Stockbridge, Frank Parker (April 1911), “Half Time At School And Half Time At Work: Cooperative Education, The Plan Of The University Of Cincinnati”, The World’s Work: A History of Our Time XXI: 14265–14275, retrieved 2009-07-10 • Smollins, John-Pierre (1999), “The Making of the History: Ninety Years of Northeastern Co-op”, Northeastern University Magazine 24 (5), May 1999, retrieved 2005-07-12 • Van Gyn, G. H. (1996), “Reflective Practice: The Needs of Professions and the Promise of Cooperative Education”, Journal of Cooperative Education 31 (2-3): 103–131, Winter-Spring 1996 (EJ 524 110) • Varty, J. W. (1994), “Cooperative Education for the ‘90s and Beyond”, Co-op/Experience/Co-op 5 (1): 10–11, March 1994(EJ 478 859) • Wilson, James Warner; Stull, W. A.; Vinsonhaler, J. (1996), “Rethinking Cooperative Education”, Journal of Cooperative Education 31 (2-3): 154– 165, Winter-Spring 1996 (EJ 524 112) KOOPERATİFCİLİK EĞİTİMİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Oktay TUNCAY * Kooperatifçilik hareketi bugün dünya üzerinde, özellikle gelişmiş ülkelerde, iyi bir düzeye gelmişse, bu durum pek zahmetsiz ve pek de kolay olmamıştır. Birçok yeniliklerin, kurum ve kuruluşların karşılaştığı güçlüklerle kooperatif hareket de karşılaşmıştır. Her ülkede kooperatifleri benimseyenler olduğu gibi, onun karşıtları hatta düşmanları bile olmuştur. Kooperatifçiliğin yayılması sırasında piyasadaki firmaların düşmanlık ve dirençleri ile karşılaşılmıştır. Kooperatiflerin gelişmesini engelleyen en önemli sebeplerin başında ekonomik ve politik çevrenin direnci, finansman yetersizliği, kooperatifçilik bilinç ve ruhu gelişmiş personel yetersizliği ve kooperatiflerin hitap edeceği kitlenin genel kültür ve eğitim düzeyinin düşüklüğü ve özellikle de kooperatifçilik eğitiminin eksik olduğu söylenebilir. ihtiyacına uygun olarak karşılayacakları sorunlara çözüm getirecek eğitim üzerinde durmak yerinde olur. Sorun sadece kooperatif kurmak değil kooperatifçi yetiştirmektir. Türkiye’de yapılan bir araştırmalarda da ortakların ortalama eğitim düzeyinin ilkokul eğitim düzeyini aşamadıkları görülmüştür. İlkokul eğitimin “yeniliklerin benimsenmesinde ve uygulanmasında yeterli olmadığı” belirlenmiştir. Türkiye’de kırsal kesimde eğitim düzeyi ilköğretim düzeyini henüz aşamamıştır. Bu nedenle kırsal kesimde gerçek anlamda kooperatifçiliğin gelişme sürecinin uzun bir zaman dilimini alacağını kabul etmek mümkündür. Türkiye’de kooperatiflerle devlet arasındaki ilişkiler oldukça yoğundur. Ancak bu ilişkilerin pek istikrarlı olduğunu söylemek mümkün değildir. Zaman zaman koopeKooperatiflerin gelişmesini etkileyen en ratifçilik hükümet programlarında daha önemli faktörlerin başında halkın bilinç dü- ağırlıklı olabilirken, zaman zaman da fazla zeyi, daha genel deyimi ile, kitlelerin eği- önemli bulunmamaktadır. Kuşkusuz işbatim ve kültür düzeyi gelir. Zira diğer bütün şına gelen hükümetlerin programlarında olumsuzluklar hep bu nedenin bir sonucu farklılıklar olacaktır. Ancak kooperatifçiliğe olarak ortaya çıkarlar. Kitlelerin, toplum- yaklaşımlar, hükümetten hükümete çok sal düşünce ve fikir beraberliğinin sağlan- farklılık gösterdiğinden kooperatif harekeması onların eğitim ve kültürel seviyeleri tin gidişatında büyük inişler-çıkışlar görülile ilgilidir. Eğitimsiz toplum bireylerinden mektedir. Devletin kooperatifler ile ilişkileri toplumsal ve ekonomik amaçlı ortakla- mikro düzeyde, yani birim kooperatiflerin şa davranışlar içine girmelerini beklemek işlerini düzenleme, yönlendirme, kontrol genellikle mümkün değildir. Bu bakımdan etme şeklinde olmaktan ziyade, makro dütoplumların genel eğitimi yanında onların zeyde eğitim programlarının sürdürülmesini sağlayıcı tedbirleri almak, yasal düzenle* Dr. , Araştırmacı Yazar koopkur@gmail.com meleri yapmak şeklinde olmalıdır. 19 Kooperatif yöntemin sosyal ve ekonomik üstünlüğünün cazibesine kendisini kaptıran pek çok resmi ve sivil kimlikli kişiler 1960’lı ve 1970’li yıllarda kırsal alanda, 1980’li yıllarda kentsel alanlarda -özellikle konut sektöründe- Türkiye’yi hızlı bir kooperatifleşmeye itmişlerdir. Bu konuda kamu kesiminde kooperatifçiliğe hazırlıklı olmayan ve yeterli eğitimi olmayan kişiler önemli sorumluluk üstlenmişlerdir. Yeterli mali olanaklara sahip olmayan ve özellikle kooperatifçiliğin istediği ehil, dürüst ve eğitimli idareci yokluğu bu, kooperatiflerde büyük ölçüde kendilerini hissettirmişlerdir. Kooperatifçiliğe uygun eğitim programları üzerinde durulmamıştır. Bunun sonucu olarak kooperatifçiliğin fiziki, hukuki ortamı yanında fikri ortamı da yeterince geliştirilememiştir. Uygulamada karşılaşılan olumsuzluklar nedeniyle ortaklar, ekonomik ve sosyal yönden gelişmelerindeki en iyi yöntemlerden biri olan kooperatif harekete karşı itimatlarını kaybetme durumuna gelmişlerdir. Ülkemizde kooperatiflerin imajını daha ziyade tarım satış kooperatifleri ve konut yapı kooperatifleri oluşturmaktadır. Bunlardan tarım satış kooperatifleri, 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri Kanunu 2000 yılında yürürlüğe girene kadar devletin vesayetinde faaliyette bulunduklarından, daha çok “ürün toplama ofisi imajı” kazanmışlardır. Kamuoyunda kooperatiflere asıl imajını veren ise, sayısal çoğunluğa sahip olan konut yapı kooperatifleridir. Bu kooperatifler üzerinde kamuoyunda olumsuz bir imaj bulunmakta olup, bu imaj bütün kooperatifleri etkilemektedir. Konut yapı kooperatifleri, genellikle amatör bir şekilde belirli bir inşaatın yapılmasına dayandığından, ülkemizde yasal sınırlamaların da etkisiyle gerçek anlamda bir konut kooperatifçiliğinin varlığı zaman zaman tartışılmaktadır. 20 Bir başka açıdan bakarsak kooperatiflerde her ortak, sermaye payı ne olursa olsun esit haklarla ve kendi ihtiyaçları oranında kooperatiften yararlanabilmektedir. Bu da ortaklar arasındaki ilişkilerde güven hislerini, dayanışmayı ve işbirliğini kendiliğinden geliştirmektedir. Ayrıca, birlikte çalışma, dayanışma, yardımlaşma duygularının gelişmesi ile daha açık görüşlü, daha az ferdiyetçi bireyler yaygınlaşır ve bu durumda daha insancıl, yüksek karakter anlayışlı gruplar oluşturulabilmektedir. Kooperatifler kitle eğitimine olumlu katkılar yaparak, demokratik olarak yönetişim eğitimlerine katkı sağlamaktadırlar. Böylece yöneticilik, pazarlama ve pazarlık gücünü kullanabilme özellikleri kazandırırlar. Bir ekonomide en kıt olan “girişimci” faktörü, özellikle toplumun ekonomik anlamda geri kalmış kesimleri bakımından oldukça büyük bir öneme sahiptir. Çünkü kooperatifler ortaklarına öncülük yapacak olan girişimcilere uygun ortam ve fırsatı sağlayacağı gibi, yeni girişimciler için de birer okul vazifesi görmektedir. Yine, kooperatifleşme ile kooperatifçilik akımı başlatıldığında; sorunları zorunlu olarak sınırlı bir nitelik gösteren küçük yerel birimler düzeyinde, bireyler arasından en yeteneklilerinin daha büyük örgütler çerçevesinde bölgesel ve ulusal düzeyde sorumluluklara getirilebilmelerine olanak sağlanmaktadır. Kooperatifçilikte en önemli ilkelerden birisi de Kooperatif Eğitiminin Geliştirilmesi İlkesidir. Kooperatifler, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal boyutları bulunan kuruluşlar olduklarından, diğer ekonomik örgütlenmelerden eğitim yönünden de farklı bir durumları bulunmaktadır. Örneğin bir şirket ortaklığı için, küçük hisse sahibi bir yatırımcı fazla bir bilgiye dahi ihtiyaç duymayacaktır. Çünkü bu kimsenin oy hakkı, şirket kararlarında hiç bir etkisi olmayacak kadar azdır. Özellikle sermaye piyasası mevzuatına göre halka arz edilmiş bir şirkette, küçük hissedarlar, şirketi somut olarak hiç görme sansına sahip olmadıkları gibi, böyle bir istek içinde de olmazlar. Bu tür hissedarlar, şirketin borsadaki değerinin artış ve azalışı ile ilgilenirler. Şirketlerin sosyal yönleri ihmal edilebilecek kadar azdır.Oysa kooperatifler halka dayanan ve gücünü halktan alan demokratik kuruluşlardır.Kooperatifler geniş bir halk kitlesine veya geniş bir meslek grubuna yönelik faaliyetlerini sürdürmektedirler. Ayrıca şirket örneği ile karsılaştırıldığında kooperatif ile ortakları arasındaki ilişkiler bir ortaklık ilişkisi olarak kabul edilecektir. Yani şirketlerde olduğu gibi ortak ile kooperatif arasındaki ilişkiler yalnızca genel kurula katılma ve kâr dağıtımı ile sınırlı olmayacak, aynı zamanda kooperatifle ticari ilişkileri de ortaklık ilişkileri içinde yer alacaktır. Kooperatif ortaklarının bu demokratik yapı içinde haklarını, ödevlerini ve sorumluluklarını bilmesi gerekir. Ayrıca ortaklar az ya da çok karar mekanizmalarında söz sahibi olacaklardır. Bazı ortaklar yönetim ve denetim kurullarına aday olacak, bir kısmı çeşitli çalışma ve araştırma gruplarında yer alacak, ancak en kötü ihtimalle bütün ortaklar genel kurullarda eşit oya sahip olacaktır. O halde kooperatif ortağı bulunanların kooperatifçilik konusunda bilgi sahibi olmaları gereken bir çok konu bulunmaktadır. Ancak kooperatiflerdeki eğitim zorunluluğu, ortakların kooperatifin hem ortağı, hem yönetici veya denetçisi ve hem de müşterisi/ çalışanı olmasından kaynaklanmamaktadır. Kooperatifçiliğin sermayesi şirketlerden farklı olarak para değil, dayanışma olduğundan, bu anlayış, örgüt kültürünün geliştirilmesinde kanuni düzenlemelerden çok daha fazla katkı sağlayacaktır. Kooperatiflerin diğer ortaklık türlerinde olduğu gibi tek amacının kâr elde etmek olmadığı fark edildiğinden eğitim ilkesi zorunlu görülmüştür. Bu amaçla ortakların, yetkililerin, personelin yanı sıra, hizmet ettikleri toplumun demokratik yolla sosyo-ekonomik gelişimini sağlamak amacıyla önlemler alınması, fonlar kurulması, hatta kooperatiflerin üst örgütlerince eğitimin finanse edilmesi, mümkünse kooperatifçilik meslek okullarının çoğaltılması, hizmet içi eğitim yapılması, her dereceli okulda kooperatifçilik dersleri verilmesi kooperatifçilik araştırmalarının desteklenip yayınlanması, ilke olarak benimsenmiştir. Kooperatif mevzuatında kooperatifçilik eğitimi alanlara yönelik bir görev ayrıcalığı bulunmadığından, bu hususta yüksek okullarda müfredat konulmasını özendiren bir durum da yoktur. Her ne kadar 1163 sayılı Kooperatifler Kanununda üst kuruluşlara eğitim görevi verilse de, üst kuruluşlara ortak olma zorunluluğunun bulunmaması, birliklerin yeterince istekli olmamaları karsısında bu hükmün eğitime fazlaca katkısı bulunmamaktadır. Öte yandan, kooperatifçilik eğitiminin bütün unsurlarıyla verilebilmesinin, kooperatiflerle ilgili bütün hizmetleri yürütmekten sorumlu bulunan bir özerk kurumla ya da kapsamlı bir idari anlayış değişimine bağlı olduğu düşünülmektedir. Kooperatif ortaklarından gelen şikayet dilekçelerinden, yapılan denetimlerden ve çeşitli toplantılarda ortaklarla yapılan bire bir görüşmelerden, gerek ortakların ve gerekse yönetici ve denetçilerin kooperatifçilik bilinci ve eğitimi konusunda yeterli bilgi birikimine sahip olmadıkları ve bu nedenle ihtilaf ve sorunların ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Toplumdaki ortak çalışma kültürünün çok güçlü olmaması da demokratik 21 yönetim ilkesinin geçerli olduğu kooperatiflerin yönetimini ve öz denetimi zorlaştırmaktadır. Toplumdaki ortak çalışma kültürünün çok güçlü olmaması da demokratik yönetim ilkesinin geçerli olduğu kooperatiflerin yönetimini ve öz denetimi zorlaştırmaktadır. Bu durum karşısında, ortaklar ile yönetici ve denetçilerin eğitimi, hak ve yükümlülükleri ile sorumluluklarının neler olduğu hususlarında planlı eğitim çalışmaları yapılması önemli bir ihtiyaç olarak gündeme gelmektedir. yapmalıdır.Ayrıca yapılan bütün eğitimin araştırmalara dayandırılması için,ülkemizde çeşitli kooperatifçilik araştırılmasının yapılanması özendirilmeli ve desteklenmelidir. Kooperatifçilik eğitiminde karşılaşılacak mali sorunların çözümüne yönelik olarak kooperatif kuruluşlarından ve devlet bütçesinden eğitim fonu desteği sağlanmaktadır. Kooperatifçilik eğitimi sadece okullarda ve kooperatiflerde değil kamuya açık iletişim alanlarında, sendikalarda da gerçekleştirilerek kooperatif bilinci toplumda yaygınlaştırılmalıdır. Bu eğitim çalışmaları Özetlersek kooperatifçilik eğitimi Türk ko- gelişmiş ülkelerdeki eğitim standartlarına operatifçiliği, için çok önemlidir. Çünkü ül- uygun normlara göre yapılmalı ve uluslar kemizde yeter seviyede kooperatifçilik eği- arası kooperatifçilik eğitim ve araştırma timi yapılmamaktadır. Bu sorunun çözümü kuruluşlarıyla sıkı bir işbirliği kurulmakiçin ülkemizde kooperatifçilik okulları ve tadır. Kooperatiflere eğitim ve danışmanprogramlarının sayısı artırılmalı, ilkokuldan lık hizmeti verecek kooperatifçilikle ilgili üniversiteye kadar bütün okullara koope- araştırma yapacak ve kooperatif hareketi ratifçilik dersi konulmalı; Radyo, TV, ve halk çerçevesinde bir veri bankası oluşturacak eğitiminde kooperatifçilik eğitimine yer etkili bir eğitim araştırma hizmeti verecek verilmelidir.bunlara ilaveten, kooperatif Kooperatifçilik Araştırma ve Eğitim Merkeüst örgütleri sürekli kooperatifçilik eğitimi zi kurulmalıdır. 22 SINIRLI SORUMLU OKUL KOOPERATİFLERİ Nisari AÇIKEL* En kısa tanımıyla “birlikte iş görmek” demek olan kooperatifçilik, özellikle gelişmekte olan ülke ekonomileri için halen günümüzün en etkili kalkınma araçlarından biri olarak görülmektedir. Bu aracın etkili bir şekilde ele alınıp kullanılması halinde ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacağı açıktır. Kooperatiflerin esas amacı; yeteri derecede ekonomik güce sahip olmayan gerçek kişilerin mesleki ve kişisel ihtiyaçlarını karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle rasyonel bir şekilde ve ekonomik olarak karşılamak ve temin etmekten ibarettir. Amaç, şirketlerde olduğu gibi kâr elde etmek değildir. Kooperatifler yukarıda saydığımız amaçlar dışında; aracı ve tefeci bağımlılığının ortadan kalkması ile bağımsızlık ve kendine güvenin sağlanması, genel ekonomik durumun düzelmesi ve sosyal dayanışmanın güçlenmesi, tarım dışı etkinlikler ve mesleki hareket yeteneğinin artması, ortaklar arasında eşitlik ve adalet duygularının gelişmesi, kültürel yaşamın zenginleştirilmesi gibi amaçlara ulaşılmasını da sağlar. İyi yönetilen, başarılı çalışmalar yaparak halkın desteğini kazanan kooperatifler bulundukları çevreye kooperatif hizmetlerinin yanı sıra birçok sosyal-kültürel etkinlikler de getirmekte ve ülke kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılmasına yardımcı olmaktadır. * Fatma Yaşar Önen Ticaret Meslek Lisesi Müdürü ( nisariacıkel@hotmail.com ) Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda kooperatifler ana sözleşmesinde isimleri yazılan en az 7 kişi tarafından ortakların eğitim, öğretim ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılıklı yardım ve dayanışma ile karşılamak, sosyal faaliyetlerde bulunmak üzere; öğrenci, öğretmen, yönetici ve diğer personel tarafından değişir sermayeli, sınırlı sorumlu genellikle okulun ismi ile okul kooperatifleri kurulabilmektedir. Okul kooperatif sözleşmesi en az yedi yetkili kurucu kişi tarafından imzalanıp okul müdürlüğüne verildiğinde kooperatif kuruluşu tamamlanır. Okul kooperatifinin amacı, öğrencilerin ve diğer ortakların eğitim, öğretim ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılıklı yardım ve dayanışma ile sağlamak esasına dayanır. Okul içi ve okullar arası kooperatifçilikle ilgili açık oturum, seminer ve yarışmalar düzenlemek, yayınlar yapmak, kooperatif üretimlerinden diğer okulları yararlandırmak gibi yollarla öğrencilerin karşılıklı güven, yardım ve dayanışma duygularını güçlendirmek. Öğrencilere; ortak bir amaç etrafında, bir arada çalışmayı, işbirliği ve iş bölümü ilkelerini ve bunların uygulanmasını öğreterek, onları toplumsal yaşantıya hazırlar. Öğrencilerin kooperatiflerde görev almalarını, kendilerine verilen yetkileri, ortakların yararına kullanmalarını ve buna alışmaları sağlanır. Böylece sorumluluk alma ve taşıma bilinci geliştirilir. 23 Öğrencilerin, derslerde kazandıkları bilgi ve becerileri, iş hayatında uygulamaları sağlanır. Kooperatifçiliğin sosyal ve ekonomik bir çalışma olduğu bilincini oluşturarak toplumsal kalkınmadaki yer ve önemi kavratılır. Öğrencilerin ve ortakların ihtiyaç duydukları her türlü eğitim ve öğretim, araç ve gereçleriyle giyecek, yiyecek ve içeceklerini sağlama, satışa sunar. Okullar bulundukları bölge ve ihtiyaçlara göre arıcılık, tavukçuluk, sebzecilik ve diğer konuları ile ilgili deneme ve uygulama yapabilecek nitelikte girişimlerde bulunmak, bu konularda çalışan çevre kooperatifleri ile iş birliği yapar. Eğitsel kolların, spor çalışmalarının, sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve yoksul öğrencilere ders araç ve gereçlerinin sağlanması gibi sosyal yardım çalışmalarında da bulunur. Kooperatifin ortak sayısı sınırsızdır. İlk kuruluşta en az yedi ortağın ana sözleşmeyi imzalaması şarttır. Okulun öğretime başlandığı tarihten itibaren bir ay içinde okulun kayıtlı öğrencileri, yöneticileri ve diğer personel kooperatife ortak olabilirler. Reşit olmayan öğrenciler beşten fazla pay senedi ile ortak olmak isterlerse, velilerinden izin belgesi getirmeleri zorunludur. Ortaklar kooperatifçiliğin önemini ve yararlarını benimser ve diğer öğrencilere de benimsetir. Kullanacağı, tüketeceği her türlü araç, gereç ve diğer maddeleri kooperatiften alarak destek olur, bulunmayan malzemenin uygun olacakların getirilmesi için çalışanlara ve yönetim kuruluna istekte bulunur ve arkadaşlarına da bunu aşılar. Ortaklar kooperatifin çalışmalarında doğru görmediklerini, yönetim kurulu başkanlığına veya denetçilere yazılı olarak duyurur ve hizmetlerin iyileştirilmesine öncülük eder. Ortaklar kooperatifin sağladığı hizmetler- 24 den yararlanır, genel kurul toplantılarına katılır, oy kullanır. Yönetim ve denetleme kurulu üyeliklerine seçilir ve seçer. Kooperatifin çalışmaları hakkında görüşlerini bildirir. Yazılı olarak bir hafta önce yönetim kuruluna başvurmak suretiyle her ortak istediği zaman kooperatiften çıkabilir. Yalnız reşit olmayan ortakların beş pay senedinin üstünde paya sahip olanların kooperatiften çıkabilmeleri için velilerinden izin belgesi getirmeleri gereklidir. Okulu bitirenler, herhangi bir nedenle okuldan ayrılanlar veya okuldan çıkarılanlar kooperatiften de çıkmış sayılırlar. Bu gibilerden çıkış için yazı ve izin belgesi istenmez. Ortaklık görevini yerine getirmedikleri, kooperatifin amaçlarına aykırı davranışta bulundukları ve bu davranışlarında direndikleri, çalışanların işlerini zorlaştırdıkları ve asılsız ihbarda bulundukları, soruşturma sonucunda anlaşılanlar yönetim kurulu kararıyla ortaklıktan çıkarılırlar. Ortaklıktan çıkarılanlar, genel kurula yazılı olarak itirazda bulunabilirler. İtirazda bulunan ortaklar, itirazlarının karara bağlandığı toplantıda bulunamazlar. Ortaklıktan çıkarılmasına karar verilenler, kararı takip eden genel kurul toplantısının bitimine kadar itirazda bulunmazlarsa karar kesinleşmiş sayılır. Kooperatifler Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Denetleme Kurulundan oluşurlar. Genel Kurul, kooperatifin ortaklarından meydana gelir. Yönetim ve denetim işlerinde kooperatifin en yetkili organıdır. Sermaye payı ne olursa olsun, genel kurul toplantılarında alınan kararlarda her ortağın bir oyu vardır. Ortaklar, genel kurul toplantılarında yalnız kendi oylarını kullanabilirler. Yönetim kurulu, ortak öğrenciler arasından genel kurulca seçilen en az beş asil, beş yedek üyeden oluşur. Yönetim kuruluna seçilen reşit olmayan öğrencilerin velile- rinden izin belgesi alınır. Okul öğretmenler kurulunca kooperatifçilik koluna seçilen öğretmen, yönetim kurulunun bütün çalışmalarını gözetir ve kurula rehberlik eder. Yönetim kurulu üyelerinden biri gizli oyla başkan seçilir. Yönetim kurulu kooperatifi ana sözleşme ve genel kurul kararına göre yönetir. Yönetim kurulu ana sözleşmenin altıncı maddesindeki çalışmaları plânlamak ve bu konularda eğitsel kollarla da iş birliği yaparak, kooperatifin sosyal, kültürel ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirir. Kooperatif hizmetlerinden ortakların eşit şekilde yararlanmasını sağlamak, denetleme kurulunun ve müfettişlerin kontrollerini kolaylaştırmak, çalışmalarını okul disiplinine uygun olarak yürütmek, gerektiğinde, okul müdür ve öğretmenlerinin görüşlerinden yararlanır. rından meydana gelir. Paylar senet halindedir. Bir payın değeri tedavüldeki en küçük banknotun değerine eşittir. Genel kurul kararı ile beş ve on paylık senetler çıkarılabilir. Her pay senedinde kooperatifin adı, senedin kaç pay değerinde olduğu ve seri numarası bulunur. Pay senetleri ortaklara verilirken ortağın soyadı, adı ve okul numarası yazılır ve yönetim kurulunun yetkili iki üyesince imzalanır. Kooperatife ortak olabilmek için en az bir pay senedi almak gereklidir. Bir ortak en çok yirmi pay alabilir. Payların karşılığı peşin ve nakit ödenir. Pay senetleri ada yazılıdır, devredilemez. Ortaklar kooperatifin borçlarından, payları oranında sorumludurlar. Kooperatifi üçüncü şahıslara karşı temsil etmek üzere reşit üyeleri arasından, yönetim kurulu kararıyla iki temsilci üye seçilir. Kanunî sebeplerden dolayı başkanın yönetim kurulunu temsil edemeyeceği hallerde, biri müdür diğeri rehber öğretmen olmak üzere iki öğretmen bu görevi üzerlerine alırlar. Kooperatifi üst kuruluşlarda temsil etmek üzere her yüz ortak için bir üye seçilir. Satın alınan malların alış fiyatı üzerine, alış giderleri dikkate alınarak, piyasa fiyatını geçmemek şartıyla, kâr konulur ve satış fiyatı bulunur. Kooperatifin uygulama ve deneme kuruluşları ürünlerinin birim maliyetini açıkça belirlemedikleri takdirde piyasa fiyatından % 2’si düşülerek hesaplanır. Bunun maliyet fiyatına kâr konulurken, piyasa fiyatı geçilemez. Satışlar herkese açık ve peşindir. Kooperatifin her türlü alışları ve harcamaları fatura ve belgelere dayandırılarak yapılır. Belgeler ait oldukları dosyalarda saklanır. Denetleme kurulu ortaklar arasından genel kurulca seçilen en az üç asil, üç yedek üyeden oluşur. Okul öğretmenler kurulunca seçilen öğretmenler, denetleme kuruluna rehberlik eder. Denetleme kurulunun süresi bir yıldır, görevleri biten denetçiler tekrar seçilebilirler, denetleme kurulu üyeleri iki ayda bir gerektiğinde daha çok toplanır. Denetleme kurulu üyeleri yönetim kurulu toplantılarında bulunabilirler, fakat oylamaya katılamazlar. Kooperatifin sermayesi değişken ve sınırsız olup ortaklarca alınan payların karşılıkla- Kooperatifin normal iş yılı, 1 Nisandan ertesi yılın 31 Mart’ına kadardır. Kuruluşta iş yılı, kuruluşu izleyen 31 Martta biter. Kooperatifin gelir-gider farkı; yıllık gelirlerden giderler, amortisman payları çıktıktan sonra kalan miktardır. Bu fark olumlu veya olumsuz olabilir. Olumlu gelir-gider farkından varsa, öncelikle geçen yılların zararları karşılanır. Olumlu gelir-gider farkının % 15’i yedek akçeye, % 25’i öğrencilerle ilgili sosyal ve kültürel hizmetler fonuna, % 15’i yönetim kurulu üyelerine, % 3’ü denetçiler kurulu 25 üyelerine, kalan % 42’de risturn olarak dağıtılır. Risturn olarak dağıtılacak miktar, gelir-gider farkları kooperatifin yıllık satışları toplamına bölünerek elde edilen oran ile bulunur. Dağıtılacak risturnlar her ortağın alışları toplamına göre hesaplanır. Ancak, okul şartları ortakların alış-veriş miktarının sağlıklı şekilde belirlenmesine imkân vermiyorsa ortaklara dağıtılacak miktarın hesabında ortakların payları esas alınabilir. İş yılı sonunda, kasada yeterli para bulunmuyorsa, paylara verilen risturn hakkı, eğitim ve öğretimle ilgili ihtiyaç maddeleri halinde mal olarak da verilebilir. Ortak olmayanların alışlarından doğan risturn miktarları, sosyal ve kültürel hizmetler fonuna aktarılır. Kooperatif parasının ne kadarının kooperatifin veya okulun kasasında saklanacağı yönetim kurulunca kararlaştırılır. Ancak, bu miktar tedavüldeki en büyük banknotun değerini geçemez. Yönetim kurulunca kararlaştırılan miktarın üzerindeki para kooperatif adına en yakın millî bir bankada açılacak hesaba o gün veya ertesi iş günü yatırılır. Yedek akçe, her yıl kooperatifin olumlu gelir-gider farkından ayrılan %15’lerden meydana gelir. Kooperatifin zararları yedek akçeden karşılanır. Kooperatifin dağılması halinde yedek akçe birikimleri, ilerde aynı okulda bir kooperatifin kurulduğu takdirde geri alınmak üzere özel bir fona yatırılır. Beş yıl içinde yeni kooperatif kurulmazsa, zaman aşımı sebebiyle sosyal ve kültürel hizmetler fonuna aktarılır. Sosyal ve kültürel hizmetler fonu, her yıl kooperatifin olumlu gelir-gider farkından ayrılan %25’lerden meydana gelir. Bu fonda biriken para: Okul müdürünün ihtiyaç 26 göstereceği eğitim araç ve gereçlerini sağlamada, eğitici kol ve sağlık hizmetlerinin giderlerini karşılamada, yoksul öğrencilere yapılacak yardımda, kültürel yarışmaların giderlerini karşılamada, yönetim kurulunun kararı ve okul müdürünün onayı ile kullanılır. Okula eğitim araç ve gereç sağlanmasında bu fonda biriken paranın %50’den fazlası kullanılamaz. Kooperatifin tasfiyesi halinde bu fonda biriken para bu madde hükümleri uyarınca kullanılmak üzere okul idaresine teslim edilir. Okul Kooperatifleri bir eğitim ve öğretim aracı olduğundan, çalışmalarında okulun yönetici ve öğretmenlerinden yararlanmak durumundadır. Bu nedenle; okul müdürü, yönetim kurulu toplantılarına katılabilir; kooperatifin durumu hakkında bilgi alabileceği gibi gerektiğinde tavsiyelerde de bulunabilir. Herhangi bir konu hakkında bu ana sözleşmede açıklık bulunmadığı hallerde, durum okul müdürlükleri kanalıyla Millî Eğitim Bakanlığına duyurulur. Bakanlığın direktiflerine göre hareket edilir. Okulu teftiş eden müfettişler teftiş konusuna kooperatif işlerini de katar, kooperatifin bütün hesap ve işlemlerini teftiş eder. Türkiye’de sınırlı sorumlu okul kooperatifleri sözleşmesine uygun okul kooperatifleri bulunmaktadır. Bu sözleşme çerçevesinde sürdürülebilir okul kooperatifleri kurulabilir. İyi örnekler olarak Ankara Keçiören Aydınlıkevler Ticaret Meslek Lisesi ve Balıkesir Gönen Mirciler Ticaret Meslek Lisesi ve Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, Gönen Lisesi, Gönen Kız Teknik ve Meslek Lisesi gösterilebilir. Adı geçen okulların öğretmen ve idarecileri ile yapılan görüşmelerde okul kooperatiflerinin çalışmalarının başarılı bir şekilde devam ettiğini ifade etmişlerdir. KOOPERATİFÇİLİK VE ÖZELLİKLE ALMAN KOOPERATİFÇİLĞİNE BAKIŞ Erdal İSMİHAN * Kooperatifler, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi, kişilerin bir araya gelerek oluşturdukları birlikler olarak görülmektedirler. Bu birlikten amaç, kişilerin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını bu ortak işletmeler aracılığıyla daha kolay ve uygun şekilde gidermektir. 5146 SK/1. Maddesine göre de “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir.” tarifi yapılmış ve kanunla güvence altına alınmış işletmelerdir. 19.yy. Avrupa da kooperatifçilik düşüncesinin filizlendiği bir yüzyıl olmuştur. Kooperatiflerin 19. yüzyılda sermaye gruplarının (kapitalizmin) yarattığı ekonomik ve toplumsal koşullara karşı, tüketiciler ve küçük üreticilerin kendilerini korumaya yönelik bir tepkisi olarak ortaya çıkmış olduklarını görmekteyiz. İlk başarılı tüketim kooperatifi İngiltere’de bir tekstil şehri olan Manchester de1844’te kurulan Rochdale tüketim kooperatifidir. Önce, 28 kişi arasında kurulan bu birlik yiyecek maddelerini, üyelerine elverişli fiyatlarla satmak için bir araya geldi. Aralarında kararlaştırdıkları çalışma ilkeleri, daha sonraları bütün dünyada kabul gördü ve yaygınlaştı böylece kooperatiflerin işleyiş kurallarını belirledi. Rochdale ilkelerine göre; katılım bedeli herkes için değişmez bir miktar olacak, para yatıran herkes ortaklığa katıla-biliyordu, ama üyeler de satın aldıkları mallar için para * Dr. Gazi Üniversitesi, Yadem Gölbaşı kampusü, Ankara (ismihan@gazi.edu.tr) ödemek zorundaydı. Düzenli olarak toplanan üyeler, her zaman eşit şartlarda olacaklar ve her üyenin bir oyu olacaktır. Kooperatif başarılı oldu ve kâr etmeye başladı. Kazanılan paranın bir bölümü üyeler arasında paylaştırıldı. Bir üye kooperatiften ne kadar çok mal alırsa, kazançtan da o ölçüde pay aldı. Ortaklık kazancının bir bölümünü de üyeleri için açılan kulüplere, yetişkinlerin eğitimine ve kütüphanelere ayrılırdı. Bir yıl sonra, Rochdale kooperatifinin üye sayısı 74 oldu. 50 yıl sonra bu sayı 12 bini aşmıştı. Rochdale Kooperatifinin bu başarısından sonra İngiltere’nin dört bir yanında benzer kooperatif ortaklıkları kuruldu. Kısa bir süre sonra, tüccarlar, kendi işleri için zararlı olduğu gerekçesiyle kooperatiflere karşı çıkarak onlara mal satılmasını engellediler. Bunun üzerine, toptan alım satım kooperatifleri kuruldu; bunlar üreticilerden toptan mal satın alarak kooperatiflere dağıtmaya başladı. 19. yüzyıldan başlayarak birçok ülkede kurulan tüketim kooperatifleri özellikle Danimarka, Finlandiya, İzlanda, Norveç, İsveç ve İngiltere’de çok yaygınlaştı. Aynı dönemde Avrupa anakarasında da kooperatifçilik hareketleri başlamıştı. 1830’larda Fransa’ da, Paris’te, Marangozlar Derneği, Kuyumcular Derneği gibi üretim kooperatifleri kurulurken, Almanya kredi kooperatiflerine öncülük etti. Tarım kooperatifleri 19. yüzyılın başında ABD ile Kanada’da gelişti. Çok sayıda küçük çiftçi, tarım araçlarını paylaşmak ve özellikle hasat zamanı gibi sıkışık dönemlerde, birbirlerine yardımcı olmak için bir araya geldi. Topraklar herkesin kendi malı olarak kaldı. Kooperatif ortakları üretim ve pazarlama giderleri ile kazancı paylaştı. Bu sistem, bugün de geçerlidir; Fransa, Hollanda ve İskandinav ülkelerinde 27 yaygın bir biçimde uygulanır. Sosyalist ülkelerdeki kooperatifçiliğin ise farklı bir yapısı vardır. Burada kooperatifler, devlet desteği ve denetiminde örgütlenir. SSCB’de kolhoz adı verilen tarım kooperatifleri, devlet mülkiyetindeki toprakları süresiz ve kira ödemeden kullanabilir. Kolhoz, üyelerine asgari bir ücret öder ve yıllık gelir üyeler arasında uzmanlık, çalışkanlık gibi ölçütler dikkate alınarak paylaştırılır. Tüketim kooperatifleri ise genellikle ülke çapındaki mal dağıtım ağının bir parçasıdır ve yine devlet gözetiminde çalışmaktadırlar. Bir başka sistem de İsrail’de tarım alanındaki kibutz uygulamasıdır. Burada toprak çalışanların ortak mülkiyetidir. Kibutz üyelerine bir ödeme yapılmaz. Çalışanların yiyecek, giyecek ve başka gereksinimleri parasız olarak kibutz tarafından sağlanır. Elde edilen kazançlar, üyelerce verilen kararlara uyularak harcanır. Tarım alanlarının küçük çiftçiler arasında bölündüğü yerlerde, kooperatifçilik sistemi üretimi artırmak için iyi bir yöntemdir. Böylece, insanlar toplu olarak araç gereçlerden yararlanabilir ve ürünlerini satabilirler. Ayrıca bu sistem çiftçilerin üretimlerini geliştirmek için borç para almalarını da kolaylaştırır. Kooperatifçilik; Ortak çıkarları olan birey ya da ailelerin kurdukları, hakların eşit olduğu ve sağlanan kazancın yalnız ortaklar arasında ortaklığa katkıları oranında bölüşüldüğü ekonomik girişim olduğunu biliyoruz. Buna ilave olarak 21yy. kooperatifçiliğin de artık kooperatiflerde yalnız ekonomik değil sosyal ve eğitsel amaçlar için çalışmalara da öncülük edecek birikime sahiptirler. Çünkü bu çalışmaların temelinde ortak bir irade ortaya koyabilme ve bunu sürdürebilme becerisi çalışmaların temelini oluşturmaktadır ve kooperatifler bu temele sahiptirler. Aynı zamanda; Kooperatifler bir sermaye birleşmesi değil, ekonomik çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelen kişilerin birleşmesidir. Ortak sayısı ve sermaye miktarı değişen ku- 28 ruluşlardır. Ortakların sahip olabilecekleri en yüksek sermaye miktarı ve üyelerin yatırdıkları sermayeye ödenebilecek faiz oranı sınırlıdır. Almanca konuşulan ülkelerde Kooperatifçiliğin öncüleri olaraktan görebileceğimiz Friedrich W. Reiffeisen ve daha çok şehirlerde kooperatifçiliğin kurulmasında öncü olan Hermann Schulze Delitzsch gibi şahsiyetler o günlerin savaşlardan perişan olmuş, sosyal acılarla kıvranan Avrupa’sında insanları bir araya getirebilmiş ve o insanlara acılarını hafifletmek ve temin etmekte zorlandıkları temel ihtiyaçlarını giderebilmek ve sosyal dayanışma duygusunu geliştirmek suretiyle “Birlikten kuvvet doğar” sözünün ne kadar etkili sonuçlarının olabileceğini göstermişlerdir. O günlerin en güzel sloganı ”kendi kendine yardım et” anlayışını insanlara kabul ettirmek suretiyle günümüz Avrupa’sında 140 milyon üyeli devasa kooperatif işletmelerinin oluşmasına ön ayak olmuşlardır. Kooperatifçilik her ulusun kendi ulusal özelliklerine göre şekillenerek tek tip bir gelişme göstermemiştir. Orta ve doğu Avrupa ülkelerinde Kooperatifler Hermann Schulz’un kurmuş olduğu kooperatifçiliği örnek almışlar. Ekonomik ihtiyaçları giderici amaçlar yüklüyken zamanla sosyal ekonominin birer parçası olmuşlardır. İnsanları bir amaç etrafında tutarak verimliliği artırmak ve böylece sosyal refahı iyileştirmek, dünyadaki bütün yönetici unsurların esas amaçlarıdır. Kooperatifçilik aynı zamanda gönüllülük esasına dayalı olarak kurulmuş ve katılımcıların kendi ekonomik ve sosyal ve kültürel çıkarlarını iyileştirmek amacıyla ortaklaşa yaptıkları iş eylemi olarak ta görülebilir. Buradan da anlaşılacağı gibi kooperatif üyeleri yapmak istedikleri bir iş üzerinde irade birliği oluşturmaktadırlar ve bunu gerçekleştirmek için ellerinden gelen imkânları eşit olarak ortaya koymakta ve katılımcı sayısına göre bir ortak motor güç oluşmaktadır. Böylece sistem çalışmakta ve üyelerin ihtiyacı giderilene kadar eylem devam etmektedir. Bunun gerçekleşmesi için de katılımcılar yine imkânları ölçüsünde eylemin önündeki engelleri kaldırmakta ya da kolay- laştırıcı gayretler göstermekte ve gerektiğinde katkı sağlamaktadırlar. Sonuçta bireylerin kendi çıkarları vardır. Bu gayretli çalışma arzusu kendi idealinin gerçekleştirilmesi söz konusu olduğu için daha istekli ve dikkatli yapılmaktadır. Menfaat kooperatiflerinde adından da anlaşılacağı gibi esas; üyelerin hedeflenmiş ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik faaliyetler yapar. Burada her üye kooperatifin başarılı olmasında yardımcı rol oynamaktadır. Kontrol altında tutar ve gerektiğinde sermaye verir. Almanya özelinde kooperatiflere baktığımızda birbirinden farklı kooperatifler görmekteyiz. Bunlara örnek; kooperatif bankaları, tarımla bağlantılı kooperatifler, üretim kooperatifleri ve ticari birlik işletmelerinin de kooperatifler gibi örgütlendikleri görülmektedir. Ayrıca konut yapı kooperatiflerini görmekteyiz. Bu tür kooperatiflerin amaçları üyeleri için daha avantajlı hizmetleri sağlamak onların yararına olacak hedeflenmiş işleri gerçekleştirmektir. Bu tür ortaklaşa çalışma zamanla insanlarda birlikte ve beraber bir amaç uğruna çalışmanın ne kadar faydalı bir şey olduğu inancını kuvvetlendirmekte ve insanların sosyal alanda da birlik ve beraberliğe önem verdikleri görülmektedir. Amaç birlikte iyiye ve güzele ulaşmaktır. Her kooperatifin temel düşüncesidir. Birlik oluşturabilen işletmelerin, yatırımcıların dayanışması sonucu kooperatiflerin ekonomik becerisi ortaya çıkmaktadır. Bu birlik inancını güçlendirmiş ulusların da dünya sahnesinde daha başarılı birer ulus oldukları görülmektedir. Üretici kooperatiflerde ise kooperatif aynı zamanda üyelerinin menfaatine çalışan işveren konumundadır. Burada da kooperatiflerin üyeleri ve işletmecileri vardır. Ancak yeni kurulan kooperatiflerde ve klasik kooperatiflerde her zaman yenileşmeler ve alternatif gelişmeler kendini göstermektedir. Kooperatifler aynı zamanda ticari işletmelerdir ve diğer işletmelerle rekabet etmektedirler. Diğer işletmelerden farklılığı net karlarını ortakları arasında eşit olarak dağıtmaktadırlar. AB(2) maddesine göre de kooperatifler medeni ve ticaret hukukuna tabi olarak kurulmuş şirket ya da firmalar olarak tarif edilmektedirler. Kooperatiflerde ya da kooperatif işletmelerinde her şey şu iki temel üzerine kurulmuş gibidir. Birincisi müşteri bulma, ikincisi sermaye ortaya koyma. Kişiler gönüllü olarak bu birliklere katıldıklarında kuruluş amacına ve kendi ihtiyacını karşılama amacına göre belirlenmiş bir miktar sermaye ortaya koymaktadırlar. Bu sermaye üye sayısı ile orantılı olarak bir değer ifade etmektedir ve böylece kooperatifin birinci ayağı tamamlanmıştır. İkinci ayağına gelince her üye aynı zamanda birer müşteri olduğuna göre, müşteri ayağı da nispeten karşılanmış olmaktadır. Ekonomi biliminde ise geleneksel kooperatifçilik üretici kooperatifler ve menfaat kooperatifleri olarak iki kısma ayrılmaktadırlar. Alman DGRV temsilciliğinin verilerinden edindiğimiz bilgilere göre kooperatiflerin finans birliğinin temelini, bölgesel birlikler ve birlik işletmeleri tarafından desteklenen yerel kooperatif bankaları oluşturmaktadır. Bu bankaların ülke geneline yayılmış 13500 şubesi ve 165.600 personeli, 30 milyon müşterisi ve buna karşılık 16 milyondan fazla üyesi olan dev sektörlerdir. Bu Bankalar kendilerini orta sınıfın ortakları olarak görmektedirler. Kooperatifler de genellikle amaç ekonomik hedefler olarak görülmesine karşılık üyelerin onayının alınması şartıyla sosyal ve kültürel çalışmalarda yapabilmektedirler. Bu alanda çalışma yapmak için hastaneler, okullar, huzurevleri, tiyatrolar kooperatif kurmuşlardır. Bu çalışmalar tamamen gönüllülük esasına dayanmakta ve kesinlikle yasal bir görev değildir. Buradan da anlaşılacağı üzere kooperatifler kesinlikle kamu kurumu değildirler. Her işletme gibi bağımsız çalışmakta rekabet etmekte ve devlet müdahalesi olmamaktadır. Yani küçük ve orta ölçekli işletmelerdir ve pek çok iş alanında ekonomiyi canlandırıcı unsurlardır. Dünya çapında geçirmiş olduğumuz ve halen yer yer etkilerinin sürdüğü ekonomik krize karşı en da- 29 yanıklı işletmelerin yine kooperatif işletmeleri oldukları dile getirilmektedir. Kooperatifler her ne kadar 19.yy ortalarında kurulmuş olsa da özellikle Almanya da 2. Dünya savaşından sonra hızlı gelişme göstermiştir. Coop eG, kuzey Almanyanın en büyük kooperatif işletmesi ve işvereni konumundadır. Geleneksel bir anlayışla kendisini insanlara ve ülkesine karşı sorumlu kılmakta ve hem bölge insanlarının ve hem de çevreyle ilgili standardı koruyucu çalışmalar yapmaktadır. Ayrıca ülkenin ve aynı zamanda dünyanın 4. Büyük kooperatifi Berlin ve çevresi tüketim kooperatifi vardır ki 1899 yılında kurulmuş diğer kooperatifler gibi üyelerinin menfaatine yönelik çalışmalar yapmıştır. 74.670 üyeye sahip olmuştur. 1. Dünya savaşı yıllarında hükümet ”erkekler fabrikada, kadınlar kooperatifte olacak ve böylece her ikisi sosyal işçi sınıfının yükselmesini sağlayacaktır” sloganını ortaya atmak suretiyle kooperatifin insanları bir araya getirebilme gücünden yararlanmayı amaç edinmiştir. 1991 deki birleşmeye kadar doğu Almanya da kooperatifçilik anlamında etkili olmuştur. 30 Sonuç olarak, kooperatifler günümüz dünyasında halen insanların hayalini kurdukları işlerde kolaylaştırıcı bir güç olarak ilgi çekiciliğini sürdürmektedir. Her ne kadar ülkemizde yanlış örnekleri olsada özellikle konut alanında düzgün çalışan kooperatifler insanları beklentilerine kavuşturmuşlardır. Bu durum tamamen insanların davranış ve etik değerleriyle örtüşmektedir. Sadece kooperatif aracılığıyla kendisinin kalkınmasını düşünen yöneticiler sorumlu oldukları kooperatifin diğer üyelerini sıkıntıya sokmaktadırlar. Toplanan paralar başka amaçlar için kullanılmakta insanlar yıllarca sömürülmektedir. Avrupa ülkelerinde ki kooperatifçiliğe baktığımızda oradaki çalışmalar ve bir amaç etrafında birleşmiş insanlar “birlikten kuvvet doğar” anlayışını içselleştirmiş ve “birimiz hepimiz içiniz” duygusunu ortaya koymaktadırlar. Bizde ise bütün kurallar, tüzükler çalışma sistemleri aynı olmasına karşılık insan başka olduğu için biraz tökezlemeler olmaktadır. Bununda çaresi zaman ve bu zaman içerisinde insanlara davranış kurallarını ve diğer insanları da düşünmek gerektiğinin bilincini iyi enjekte etmektir. KURUMSAL YÖNETİM VE KOOPERATİFLER Murat ORTOĞLU * Kurumsal yönetimin Avrupa, ABD ve Japonya’da 19. yüzyıldan bu yana kullanıldığına yönelik bazı bilgilerin olmasına karşın, bu kavramın özellikle 1980’li ve 1990’lı yıllardan itibaren, yaygın olarak kullanılmaya başlandığı bilinmektedir (Ergincan-Gürbüz, 2004:5). Kurumsal yönetim, günümüzde bütün ciddi kuruluşlarda kullanılmaya başlanan ve uygulanan bir yönetim-denetim tarzı olarak artan bir önemde yerini almış bulunmaktadır. Ulusal ekonomilerin gelişmesi, uluslararası ekonomik ilişkilerin ön plana çıkması, uluslararası sermaye akışkanlığının artması, şirket hissedarlarının etkinliklerinin azalması, şirket yönetim kurulları ve özellikle kurul içinde murahhas yönetici (CEO-Genel Müdür) unvanını taşıyan yöneticilerin güç kazanarak, verdikleri kararların hayati öneminin artması gibi etkenler, kurumsal yönetim kavramının doğuşunda ve gelişmesinde etkili olmuştur. Kurumsal yönetimin, şirketlerde bu kadar önemli bir konu haline gelmesinin temel nedenleri ise; şirket yönetimindeki başarısızlıklar, yolsuzluklar, gelişen piyasalarda yaşanan ekonomik krizler, özel sektörün ekonomideki artan rolü, ülkelerin ekonomik olarak birbirlerine karşılıklı bağlılıklarının artması ve ekonomik sistem içerisindeki yeni rekabet şartlarıdır (Dinç-Abdioğlu, 2009:159). Değişen dünya ekonomisinde yerellikten, * Müşavir Müfettiş, TTKK Teftiş Kurulu Başkanlığı (mortoglu@tarimkredi.org.tr) çok uluslu yapıya geçen şirketler ile çok hissedarlı şirketlerin bir gecede yok olup gitmesi, bu dev şirket yöneticilerinin asıl hak sahibi olan hissedarların yararına değil, hakim pay sahipleri ve yöneticilerin kendi bireysel çıkarları doğrultusunda yönetildiklerini ortaya koymuştur. Dünya’da Enron, Wordcom gibi skandallı batışlar, şirketlerdeki yönetim ve denetim aksaklıklarını ortaya çıkarmıştır. Bu kapsamda OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) tarafından 1998 yılında üye ülkeler ile başlatılan kurumsal yönetimle ilgili çalışmalar, 1999 yılında OECD Bakanlar kurulu tarafından onaylanması ile Dünya genelindeki şirketlerle paydaşları açısından bir referans kaynağı haline getirilmiştir. Özellikle ABD’de (Amerika Birleşik Devletleri) şirket skandallarının ardından kurumsal yönetim uygulamalarını iyileştirmek amacıyla “Sarbanes-Oxley Act” olarak anılan bağımsız denetim kuruluşları ile ilgili radikal kararlar ortaya konmuş, AB’de (Avrupa Birliği) şirketler hukukunun kurumsal yönetim anlamında güçlendirilmesi sağlanmış, aynı şekilde Almanya kurumsal yönetim ilkelerini kanunlaştırarak uyulmasını zorunlu hale getirmiş, Japonya’da şirketlerin hukuki durumunu değerlendirmek suretiyle, çeşitli iyileştirmeler yürürlüğe konmuştur. Ülkemizde de bu gelişmeler TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu) önderliğinde oluşturulan çalışma grubu ile 2002 yılında faaliyete geçmiş ve 2003 yılında TKYD (Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği) 31 altında çeşitli çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Yine BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) ile SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) tarafından kurumsal yönetime yönelik yönetmelikler çıkarılarak, bağlı kuruluşların bunlara uyması mevzuat haline getirilmiştir. Ayrıca, YTTK (Yeni Türk Ticaret Kanunu) ile getirilen düzenlemelerde, kurumsal yönetimle ilgili hükümlere de yer verilmiştir. Teknik bir tabir olan “kurumsal yönetim” kavramı, İngilizce “corporate governance” kelimesinden gelmektedir. Ancak bu kavram tam bir çeviri niteliğinde olmayıp, bu kelimeye yüklenilen anlamlar bakımından manaları uluslararası alanda farklılıklar gösterebilmektedir (Paslı, 2004:13). Kurumsal yönetim kavramını, dar ve geniş anlamda olmak üzere, iki farklı türde değerlendirmek ve tanımlamak mümkündür. Dar anlamda kurumsal yönetim, şirket yönetimi ile hissedarlar ve paydaşlar arasındaki ilişkileri tanzim eden, kurallar sistemi olarak tanımlanabilmektedir. Yani, bir şirkette hissedarlar dâhil, şirket süreci ile ilgili tüm menfaat sahiplerinin haklarını korumayı, şirket yöneticilerinin sorumluluklarını ve yükümlülüklerini net bir şekilde belirlemeyi hedefleyen bir yönetim şeklidir (Çoşkun, 2006:3). Yönetim, hedeflere ulaşmak için gerçekleştirilen planlama, teşkilatlandırma, idare, koordinasyon ve denetim faaliyetlerinin gerçekleştirilmesini içerirken, kurumsal yönetim, bütün bu süreçlerde, menfaat gruplarının haklarının, örgütsel amaçlara ne şekilde uyumlaştırılacağı ve ne şekilde karşılanacağı hususuyla da ilgilenmektedir. Dolayısıyla, geniş anlamda kurumsal yönetim, yönetim fonksiyonlarını da kapsayan ve bunun üzerine çıkan, bir üst çerçeve kavramdır (TKYD, 2006:4). Dolayısıyla, kurumsal yönetim sayesinde yönetim süreçlerinin üzerine çıkılarak, şirketlerdeki hak ve sorumluluklar ortaya konulmakta, bunlara uymayanların belirlenmesi için kontrol mekanizmaları geliştirilmekte, 32 böylece sistem içerisinde yer alan menfaat gruplarının bir nevi otokontrol mekanizması sayesinde düzgün hareket etmeleri sağlanmaktadır. Ira Millstein tarafından geliştirilmiş ve yaygın olarak kabul gören bir tanımda da, kurumsal yönetim şirket amaçlarının belirlenmesine yönelik düzenlemeler çerçevesinde açıklanmaktadır. Buna göre, “kurumsal yönetim, bir şirketin, hak sahipleri ve kamuoyunun menfaatlerine zarar vermeyecek şekilde, mali kaynakları ve insan kaynaklarını kendine çekmesini, verimli çalışmasını ve bu sayede de hissedarları için uzun dönemde ekonomik kazanç yaratarak istikrar sağlamasını mümkün kılan kanun, yönetmelik ve ilgili gönüllü özel sektör uygulamalarının bileşimidir.” şeklinde tanımlamıştır (TKYD, 2006:4). Bu tanımda, mevzuat düzenlemeleri ile başarılı özel sektör uygulamalarının sentezlenerek, sürdürülebilir bir ekonomik ortamın oluşturulmasının hedeflendiği görülmektedir. Ayrıca kurumsal yönetimin, şirketlerde yönetim kurulu, şirket üst yönetimi, çalışanlar, hâkim ortaklar, küçük hissedarlar ve diğer menfaat sahiplerinin çıkarlarını buluşturduğunu, gerekli kontrol ve dengeyi sağladığını, bu sayede rekabetin güçlendirilmesine ve küresel piyasalarda sermaye ye erişimde doğru stratejilerin uygulanmasına yardımcı olduğu belirtilmektedir (Darman, 2008:13). Görüldüğü üzere, kurumsal yönetim sayesinde şirketlerdeki bütün paydaşların çıkarları gözetilerek, şirketlerin daha kolay ve uygun şartlarda gerekli olan girdileri sağlamaları ve böylece hedeflerine rahat bir şekilde ulaşmaları sağlanmaktadır. Bir manada kurumsal yönetimi, anonim ortaklığı yönetenlerle, bu yönetimden etkilenenler arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallardan oluşan bir sistem olarak tanımlamak ve özellikle halka açık anonim ortaklıklarda görülen mülkiyet, kontrol ayırımının ortaya çıkardığı sorunları asgariye indirmeyi amaç- layan, esasen hakkaniyet, şeffaflık, iç sorumluluk ve dış sorumluluk ilkeleri üzerine oturan, ortaklığın yönetim ve denetim esaslarını temel kurallara bağlayan, anonim ortaklığı kuruluşundan tasfiyesine kadar bütün ve çok önemli bir ekonomik birim olarak ele alan, ülkeden ülkeye değişmekle beraber, uluslararası geçerliliği olan bazı kuralları bünyesinde barındıran özel bir yönetim sistemi olduğunu, bir başka ifade ile kurumsal yönetimin anonim ortaklığın en adil ve iyi şekilde yönetilmesi olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır (Paslı, 2004:37-38). Bu tanımlamada, kurumsal yönetimin bir özel yönetim sistemi olduğu ve bunun bir takım kurallardan oluştuğu, ancak bu kurallar yoluyla, anonim şirketin güç dengeleri arasında adil ve iyi bir şekilde yönetilebileceği belirtilmektedir. Kurumsal yönetimin temel ilkeleri; adil davranma, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk olarak dört temel ilkeye dayanmaktadır (Doğan, 2007:50). Kurumsal yönetimin bu dört temel ilkesi, performans ölçümü ve geliştirilmesi esassına dayalı olarak birbirleriyle irtibatlandırılmakta ve böylece, şirketlerin hissedarları için değer yaratırken, toplumsal değerlerle de uyumlu çalışması, herkesin çıkarlarına uygun sonuçların doğması beklenmektedir (TKYD, 2006:4). Bu ilkeler sayesinde sürdürülebilir bir ekonomik sistem öngörülmekte ve sistemin sigortasını da yine bu ilkeler sağlamaktadır. Kurumsal yönetim ilkeleri ile çözüm aranan temel sorunlar, özellikle mülkiyet ve kontrol ayırımının söz konusu olduğu işletmelerde yaygın olarak gözlemlenmiştir. Bu işletmelerde, şirket üzerinde hak sahibi olan kaynak sağlayıcıların, bu hakları ile orantılı bir güce sahip olmaması kurumsal yönetim çalışmalarının çıkış noktası olmuştur. Bu çerçevede kurumsal yönetim, şirketi yönetenlerle ona kaynak sağlayanlar arasındaki düzenlemeleri kapsamaktadır. Genel olarak, insanların karşılaştıkları ekonomik nitelikteki ihtiyaçlarını karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma esaslarına göre karşılamak ve gidermek amacıyla bir araya gelerek oluşturdukları örgütler, kooperatif olarak adlandırılmaktadır. Hayatiyeti devam ettirebilmek için üretim, dağıtım ve tüketime yönelik bütün ekonomik süreçler, insanların yaşam kalitelerini arttırmak ve ortaklaşa bir yapı oluşturmak için işbirliği yapmalarını gerekli kılmaktadır (Çevik, 1994:57). Dünya geneline baktığımızda kooperatiflerin, özellikle sermaye oluşturmada, dönem fazlalarının üyeleri arasında dağıtımında ve üst yönetim konularında ciddi problemlerinin bulunduğunu görmekteyiz. Bununla birlikte tarımsal alana yapılan kamu desteklerinin eskiye göre azalması, işletme sektörü ve pazarlama alanlarında rekabetin artması, tüketici tercihlerinde meydana gelen yeni değişiklikler, teknolojik yenilikler, ekonomik ve siyasi alanda oluşan yeni akımlar kooperatiflerdeki değişimi zorunlu kılar hale getirmektedir. (Gönenç-Rehber, 2007:65). Dünya’da ki ekonomik sistem içerisinde, kamu ve özel sektör kuruluşlarının yanında “Üçüncü Sektör” olarak isimlendirilen kooperatifler, kooperatif işletmeleri, kooperatif bankalarının genel ekonomideki payının, çok önemli oranlara çıktığı bilinmektedir. Üçüncü sektör kuruluşları olan kooperatiflerin ve bunların türevlerinin, özellikle düşük gelirli tabakalara yönelik fonksiyon üstlenmeleri, bu kuruluşların hitap ettiği ekonomik kesimin refahını arttırma, istihdam sorunlarının çözümünde ana ekonomik sisteme destek olma gibi, yollarla bir nevi kapitalist sistemin dezavantajlarını giderme görevini üstlendiğini görmekteyiz (Aykaç, 1998:22). Ayrıca bu tip kuruluşların kooperatif örgütü olmakla birlikte, para, kredi ve finans özelliklerinin ağır basması bünyelerinde çeşitli finansal riskleri barındırmalarına neden olmaktadır. Bu itibarla üçüncü sektör olarak 33 adlandırılan bu kuruluşların, finansal kazalara uğramaması için iyi yönetilmeleri ve denetlenmeleri gerekmektedir. Bu ihtiyaç da ancak günümüzde kurumsal yönetim anlayışının bu kuruluşlara uygulanması yoluyla mümkün olacaktır. Kurumsal yönetim, şirketlerdeki yönetim aksaklıkları ve denetim eksiklikleri sebebiyle oluşan krizler neticesinde gündeme gelmiştir. Ekonomik teoriye göre, bir işletme mülkiyet sahibi tarafından idare edildiği takdirde sahip-yöneticinin aynı kişide birleşmesinden dolayı, kararların alınmasında kâr ve firma değerinin maksimizasyonu daima ön planda tutulacaktır. Şirketlerde sahiplik ve kontrol mekanizmasının birbirinden ayrışmaya başladığında ise yöneticilerin sübjektif hareketlerinden dolayı, şirket aktiflerinin yanlış kullanılmasına neden olunabilecektir. Görüldüğü üzere, hak sahibi konumunda olan hissedarlar, buna mukabil şirketi kontrol ederek şirketi yönetenler ise hissedarların görevlendirdiği yöneticiler olmaktadır. Bununla birlikte, hissedarlar genel kurulda hak arama, yönetim kurulunu seçme, yönetim kurulunu değiştirme, ibra etmeme, gibi yetkilerle donatılmıştır. İşte kurumsal yönetim tam da bu yetkilerin işlerliği ve etkinliği konusundaki sıkıntıları giderme anlamında gündeme gelmektedir. Kurumsal yönetim, bir manada işletmede gücü kullananlarla, yani yönetenlerle, ona kaynak temin edenler arasındaki ilişkileri düzenlemeyi hedeflemektedir. Bir anlamda kurumsal yönetim uygulandığı sistemi şeffaflaştırarak, denetim mekanizmalarını güçlendirerek, kaynak sağlayıcıları yöneticiler karşısında güçlendirmektedir. Kurumsal yönetimde, şirketin finansal durumu, performansı, mülkiyet ve yönetimin işleyişi de dâhil olmak üzere, şirketi ilgilendiren her faaliyet hakkında zamanında ve doğru bir şekilde kamuoyuna bilgilendirme 34 yapılması gerekmektedir. Kurumsal yönetimin; adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine oturan yapısı, anonim ortaklıkta yönetim yapısının düzgün bir şekilde teşkilatlanmasını, karar süreçlerinin bütün çıkar gruplarının menfaatleri doğrultusunda işlemesini, ortaklığın ekonomik ve mali yapısının şeffaf bir şekilde oluşturulmasını ve pay sahiplerinin haklarını rahatlıkla kullanabilmelerini sağlamaktadır. Kurumsal yönetim, ekonomik realitenin ortaya çıkardığı problemlerin çözümünü sağlamak amacıyla ortaya çıkan bir anlayıştır. Kurumsal yönetim ilkesi, anonim ortaklığın faaliyete başlaması ile gündeme giren ve ortaklığın varlığını devam ettirdiği dönemde, ortaklığın usulüne göre yönetilip yönetilmediğini denetleyen gözetleyen bir süreçtir. Kurumsal yönetimin temel yapı taşları, üst yönetim, yönetim kurulu, iç denetçi, bağımsız denetçidir. Anonim ortaklıkların en önemli sorunu, denetleyecek makamla, denetlenecek makamın aynı şahısta birleşmesidir. Kurumsal yönetimde kalıcı başarıyı elde edebilmek için sürdürülebilir bir örgüt yapısı oluşturmak, yenilikçi olmak, küresel gelişmeleri takip etmek, performans ve risk yönetimi-denetimi yapabilmek, ölçme ve kıyas yapabilen bir sistem oluşturmak, denetime açık, şeffaf ve etik kodlara bağlı olmak icap etmektedir (Pehlivanlı, 2010:102). Günümüzde, gelişmiş batı ülkelerinde ve hatta bazı Asya ülkelerinde, kurumsal yönetim anlayışını uygulamayan halka açık şirketler hemen hemen kalmamıştır. Ekonomideki küresel değişim ve gelişimin kaçınılmaz sonucu olan ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu ekonomik yeniden yapılanma süreci, özel sektör kuruluşlarında olduğu kadar, kamu kesimi kuruluşlarında da radikal değişikliklere neden olmaktadır. Kurumsal yönetim anlayışına göre yönetilen şirket ve kurumlardaki yönetim kurulu üyeleri, gerekli deneyim, beceri, nitelik ve farklı bilgi/görüş taşıyan üyelerden meydana gelmelidir. Yönetim kurulu ve yürütme arasında karşılıklı denetim ve denge sisteminin varlığı, hesap verme sorumluluğunun yükseltilmesi ve olası çıkar çatışmalarının önlenmesi açısından çok önemli hale gelmiştir. Kooperatifler birçok türü olmakla birlikte, sergilediği özellikler itibariyle para, kredi ve finans niteliklerine sahip olup, bu yapısı itibariyle önemli derecede finansal riskleri bünyelerinde barındırmaktadır. Kooperatiflerin anonim şirketlere benzeyen önemli özellikleri bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanunu hukuki yapıları itibariyle, ferdi mülkiyet, adi ortaklık, kolektif şirket, komandit şirket, kooperatif, limitet şirket ve anonim şirket olmak üzere yedi farklı işletme türünü belirtmektedir. Bu işletme türleri arasında yönetim kurulu oluşturma ve genel kurul toplantısı düzenleme zorunluluğu sadece kooperatif ve anonim şirketler için geçerli olmaktadır. Kurumsal yönetimi özellikle anonim şirketler uygulayarak, ciddi faydalar elde etmişlerdir. Kurumsal yönetim sadece şirketlerde değil kamu kurumlarında da başarılı şekilde uygulanabilmektedir. Artık günümüzde, ister özel sektör kuruluşları, isterse kamu sektörü kuruluşları olsun, kurumsal yönetim uygulamasına geçmeleri zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Globalleşen Dünya ekonomik sisteminde, kurumsal yönetime geçmeyen kuruluşların ekonomik sistem içerisinde rekabet etmeleri ve verimliliklerini arttırmaları mümkün görülmemektedir. Kurumsal yönetimin amacına ulaşabilmesi, ancak kurumun finansal durumuna ilişkin bilgileri tam ve doğru bir şekilde ve zamanında açıklaması ile mümkün olmaktadır. Bunun da gerçekleştirilmesi kurum içi denetim komitesi ve iç denetim biriminin, kurum dışı ise, bağımsız denetim fonksiyonlarının koordineli şekilde, etkin olarak çalışması ile mümkün olmaktadır (Pehlivanlı, 2010:101). Bu da göstermektedir ki, başarılı bir kurumsal yönetim sisteminin sürdürülebilir olmasının yegâne koşulu, kaliteli bir denetim mekanizmasının olmasına bağlıdır. Kurumsal yönetim, firmaların bir sistem içerisinde, faaliyet göstermesini sağlayarak, firmanın verimliliğinin, performansının artmasına neden olmakta ve firmanın paydaşlarını korumaktadır. Dünya’da ki örneklerine baktığımızda, kurumsal yönetimi uygulayan şirketlerin daha düşük sermaye maliyetiyle performanslarını ve satışlarını arttırdıkları, krizlere dayanıklı oldukları ve buna karşı daha hızlı tepki verebildikleri, kaynaklarını daha etkin kullandıkları, daha çok yabancı sermayeyi kendilerine çekebildikleri, böylelikle ekonomik kalkınmanın da hızlandığı görülmektedir. Kurumsal yönetim ortaklık haklarını daha iyi kullanmayı, şirketlerin yönetimine etkin olarak katılmayı, şirket faaliyetleri hakkında zamanında bilgi edinmeyi ve gerektiğinde hesap sormayı sağlayan çok önemli ve etkin bir araç vazifesi görmektedir. Kurumsal yönetimin güçlü olması, sermaye piyasalarının gelişimine katkı yapmakta, özellikle küçük ve orta ölçekli şirketler başta olmak üzere, şirketlerin kaynaklara erişimini kolaylaştırmakta, araştırma ve teknolojik yenilik faaliyetlerini geliştirmekte ve firmanın örgütlenme biçimini daha etkin hale getirmek suretiyle, firmanın verimliliğini yükseltmektedir. Kurumsal yönetim, firmaların kurulması ve faaliyete geçmeleri sırasında oluşabilecek belirsizlikleri azaltarak, risk primini düşürmekte ve böylelikle firmaların daha ucuz ve daha rahat kaynak temin etmelerini kolaylaştırmaktadır. Düşük maliyetle finansman kaynağı bulabilen şirketler, daha hızlı büyümek suretiyle, şirket paydaşlarının faydalarını maksimize edebilmektedir (Erdönmez, 2003:43). Diğer taraftan, ülke açısından değerlendirdiğimizde, kurumsal yönetimin uygulanması sayesinde; ülke imajının iyileştiği, yerli fon- 35 ların yurt dışına çıkışının önlendiği, yabancı doğrudan yatırımların arttığı, sermaye piyasalarının geliştiği, ekonominin rekabet gücünün yükseldiği görülmekte olup, bu sayede de ülke hazinesinin daha düşük maliyetle borçlanarak, sürdürülebilir bir büyüme, ülke riskinin azaltılması gibi çok önemli sonuçlara ulaşılmaktadır (Çoşkun, 2006:43). Böylece kurumsal yönetim sayesinde firmaların mikro bazda daha kolay kuruldukları ve faaliyetlerinde daha başarılı oldukları, bunun sonucunda da makro bazda da ekonominin istikrarlı büyümesine neden olarak, sosyal refahı arttırdığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kurumsal yönetim, aynı zamanda şirketin hedeflerinin belirlendiği yapıyı ortaya koymakta, bu hedeflere ulaşmanın ve performans denetiminin araçlarını da göstermektedir. Şirketin ana oyuncuları olan yönetim kurulu, denetim komitesi, şirket yönetimi, denetçiler, çalışanlar ve diğer ilgili gruplar kurumsal yönetim anlayışında aynı gemide ortak amacı gerçekleştirmek için çalışmaktadırlar. Şirkette etkili bir kurumsal yönetim anlayışının oluşturulması, güçlü bir kontrol ve gözetimi beraberinde getirecektir. Böyle bir sistemde yönetim kurulu ve şirket yönetimi genel olarak hissedarları koruyucu ve şirket değerini artırıcı olarak görev yapmaktadır (Uyar, 2004:160). Kurumsal yönetim ile şirketlerin başarısı arasında pozitif bir korelasyon bulunmaktadır. Yani şirketler kurumsal yönetimi ne kadar başarılı şekilde uygularlarsa, o şirketin mali göstergelerinin daha olumlu olduğu gözlenmektedir. Bu nedenle, kurumların yönetim kurullarının oluşum biçimi, yeniden yapılandırmanın ilk adımlarından birini oluşturmaktadır. Şirketlerin kurumsal yönetim anlayışına göre yönetilmesi yönetim kalitesinin yükseltilmesi açısından çok önemlidir. Dolayısıyla, yönetim kuruluna getirilen üyelerin yetkinlikleri ve deneyimleri, bağımsız olmaları ve kurulun daha iyi işlemesi için oluşturulacak kuralla- 36 ra gerekli dikkat ve özenin gösterilmesi, kurumun başarısı ile ekonomik ömrünün sürdürülebilirliğine katkı yapacaktır (Argüden, 2007:15). İşte kurumsal yönetim anlayışı, öncelikle şirket yönetim kurulu üyelerinin daha kaliteli, deneyimli kişilerden oluşmasını sağlayacak mekanizmalar üzerinde durarak, bunun gerçekleştirilmesi halinde, doğal olarak yönetim örgütünün daha başarılı sonuçlar alacağını öngörmektedir. Bu modelin oluşumunda, özellikle denetimden sorumlu komite ile kurumsal yönetim komitesinin ve bağımsız denetim kuruluşunun etkilerini göz ardı etmemek gerekmektedir. Kurumsal yönetim, ancak uzmanlaşmış, deneyimli, dinamik ve kısmen bağımsız bir yönetim örgütlenmesinin oluşumuyla gerçekleştirilebilecektir. Buradaki yönetim modelinde, kurumsal yönetimin normal şirket yönetimine, belirli çerçevede değerler katarak, ona ruh vererek, etkileşimini, iletişimini arttırarak, oto kontrolün kendiliğinden sağlandığı bir objektif yapıya dönüştürdüğünü söyleyebiliriz. Kurumsal yönetim ilkelerine göre, yönetilen şirket ve kurumlarda, başarının sağlanması için, yönetim kurulu gerekli deneyim, beceri ve farklı bilgi, görüş birikimleri getiren üyelerden oluşturulması sağlanmalıdır. Kurumsal yönetimi uygulayacak kuruluşlarda yönetim kurulu üyelerinin gerekli niteliklere haiz kişilerden oluşması için, mevzuatlarının böyle bir seçimi yapmaya elverişli hale getirilmesi gerekmektedir. Daha detaylı şekilde ifade edilmek istenirse; yönetim kurulu, girişimci ruhu devam ettirerek şirket performansında olumlu yönde fark yaratacak stratejik yönlendirmeyi gerçekleştirmek, stratejik amaçları belirlemek, (gerekirse stratejilerin yeniden yapılandırılmasına katkı yapmak) hedeflere varmak için gerekli kaynaklara erişimi sağlamak, CEO’yu belirlemek, oluşturulan insan kaynaklarının şirketi başarıya ulaştıracak yetkinlik ve motivasyona sahip olması için gerekli ortamı oluşturmak, bu insan kaynaklarına “coach” olarak destek vermek ve etkin denetim ile risk yönetimi sistemlerinin kurumda çalışmasını teminat altına alarak, üst düzey yönetimin performansını ölçmekten ve değerlendirmekten sorumlu olmaktadır. Yönetim kurulunun, icrai nitelikteki yönetim sorumluluğunu profesyonel yöneticilere vermesi, kendi alanına giren denetim ve değerlendirme fonksiyonunu daha da önemli bir hale getirmektedir (Argüden, 2007:81). Dolayısıyla, klasik anlamda yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey profesyonel yöneticiler arasındaki yönetim ilişkisinin sınırları, kurumsal yönetim anlayışının temel hareket noktasını oluşturmaktadır. Kurumsal yönetim uygulamaları, günümüzde liberal ekonomik sistemi uygulayan bütün ülkelerde çok ciddi şekilde rağbet görmektedir. Globalleşen yeni ekonomik düzenin kuralları ve yolsuzlukların önlenmesi maksadıyla kurumsal yönetim anlayışı bir nevi erken uyarı sistemi olarak ekonomik sistemlere monte edilmeye devam etmektedir. Devletler de bu akıma yasal düzenlemeler yaparak öncülük yapmaktadır. Şeffaflık, hesap verilebilirlik, sorumluluk ve adaletlilik olarak adlandırılan kurumsal yönetim ilkeleri, artık ekonomik amaçlı bütün uluslararası kuruluşların prensiplerine ve raporlarına girmiş bulunmaktadır. Kurumsal yönetim anlayışının temel felsefesinde; anonim ortaklıklardaki yönetim kurulunun etkinliğini ve niteliğini arttırma ve bunun yanında denetim uygulamalarının icradan ayrılarak daha etkin hale getirilmesi, yeterince organize olamayan kaynak sağlayıcı niteliğindeki hisse senedi sahiplerinin yöneticiler karşısında güçlendirilmesi ve dolayısıyla kuvvetler ayrılığı prensibinin yerleştirilmesi, böylece de gücün gereği gibi kontrol edilerek, hedeflere ulaşılırken bütün menfaat sahiplerinin çıkarlarının korunması bulunmaktadır. Ülkemizde de özellikle BDDK ve SPK gibi kuruluşların gerçekleştirdikleri düzenlemeler yoluyla, bankacılık sektöründe ve anonim şirketlerin bir kısmında kurumsal yönetim uygulamaları başarılı şekilde uygulanmaktadır. Hatta Türkiye’nin şu anda Dünya’da devam etmekte olan uluslararası mali krizden nispeten az etkilenmesinin sebeplerinden en önemlisi, BDDK’nun kurumsal yönetim anlamında gerçekleştirdiği uygulamalarla, bankaların sermaye yapılarını güçlendirilmesinin ve kredi sistemini daha sağlam temeller üzerine oturtturmasının katkısı ve faydası büyüktür. YTTK’da yer alan kurumsal yönetim alanındaki düzenlemelerle birlikte, kurumsal yönetim anlayışının uygulama anlamında ekonominin geneline yayılması yoluyla, bu konuda ülkemizde çok önemli yol alınacağı düşünülmektedir. Ekonomik gelişmede kooperatifçilik faaliyetleri çok önemli fonksiyonları yerine getirmektedir. Kooperatifi ekonomik ihtiyaçları karşılıklı dayanışma ve el birliği çalışma sistemi ile gidermek maksadıyla oluşturulmuş bir birliktelik türü olarak adlandırmak mümkündür. Bu itibarla kooperatifler bütün Dünya’da ekonomik sistemin asli bir unsurudur. Dolayısıyla bu kuruluşlar “Üçüncü Sektör Kuruluşları” olarak adlandırılmaktadır. Hitap ettiği kesimlerin genellikle ekonomik açıdan düşük gelirli kişilerden oluşması, bu kuruluşların sosyal faydalarını daha da önemli bir hale getirmektedir. Ayrıca oluşturduğu sosyal ilişkiler ve seçim sistemleri nedeniyle demokrasinin temelini oluşturan demokrasi kültürünün topluma yerleşmesinde de çok önemli işlevleri yerine getirmektedir. Bütün Dünya’da kooperatifler rekabet şartlarının zorlaması ile ekonominin getirdiği yeni trendlere göre hayatiyetlerini devam ettirebilmek için kendilerini geliştirebilmekte ve yenileyebilmektedirler. Yeni nesil kooperatif 37 ve kooperatif bankacılığı uygulaması buna örnek olarak gösterilebilir. Ülkemizdeki kooperatifçilik hareketi uzun yıllardır gelişimini sürdürmekle birlikte, son 15 yıldır bu alanda yeni atılımları gerçekleştirememektedir. Ülkeyi yönetenlerin, 2012 Yılının Birleşmiş Milletler tarafından “Kooperatifçilik Yılı” ilan edilmesini de fırsat bilerek, kooperatifçilik alanında özellikle kurumsal yönetim anlayışının getirdiği ilkeleri göz önüne alarak, bu sektörü daha da geliştirici tedbirleri almaları gerekmektedir. Çünkü ekonomik sistemde gerçek rekabetin tam anlamıyla oluşması için güçlü kooperatiflere de ihtiyaç bulunmaktadır. Güçlü kooperatiflerin oluşturulması için batılı gelişmiş ülkelerde bulunan kooperatif bankacılığı uygulamasının Türkiye’de henüz gerçekleştirilememesi, ekonomik sistem de gerçek rekabetin oluşması açısından önemli bir eksiklik oluşturmaktadır. Kooperatiflerin rekabetin ve verimliliğin en üst düzeye çıktığı günümüzde, varlığını sürdürebilmesi için yönetim-denetim stratejisini güçlendirmesi gerekmektedir. Konuya bu açıdan bakıldığında, Kooperatiflerin kurumsal yönetim anlayışını uygulaması halinde, yönetim-denetim stratejisini güçlendireceği düşünülmektedir. Yaşanan uluslararası finansal krizlerin ardında yatan en önemli nedenlerden birinin, ülkelerin ve şirketlerin kurumsal yönetim politikalarının yetersiz olduğu görüşü, kurumsal yönetim kavramının önemini artırmış ve son on yılda, ülkelerin, piyasaların ve şirketlerin, rekabet gücünün yükseltilmesinde, kurumsal yönetim kavramı giderek önem arz eden bir olgu haline gelmiştir. Kurumsal yönetim kapsamında Kooperatiflerde; •Kurumsal değerler, performans yönetimi, ödüllendirme sistemi ve oluşturulacak misyon-vizyon çerçevesinde, stratejik hedefle- 38 rin belirlenmesi, •Yetki ve sorumlulukların açıkça belirlenmesi ve uygulanması, •Genel kurul sürecine, gerçek demokratik usullerin yerleştirilmesi, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini etkin bir şekilde yerine getirecek, vasıflı niteliklere haiz ve kurumsal yönetimde üstlenmiş oldukları rolün farkında olması ve Kooperatif faaliyetleri hakkında bağımsız değerlendirme yapabilmesi, •Üst düzey yönetimin, görevlerini etkin bir şekilde yerine getirecek niteliklere haiz ve kurumsal yönetimde üstlenmiş oldukları rolün bilincinde olması, •Denetim birimleri ile bağımsız denetim kuruluşlarının raporlarından etkin bir şekilde yararlanılması, bu kapsamda denetim komitesi uygulamasına başlanılarak, iç kontrol, kredi risk denetimi ve yönetimine geçilmesi, •Ücret politikalarının etik değerler, stratejik hedefler ve iç dengeler ile uyumunun sağlanması, •Kurumsal yönetimde alınan kararlar ve bunların sonuçlarıyla ilgili şeffaflığın temin edilmesi, •Kurumla ilgili etik ilkelerin oluşturulması ve izlenmesi, •Mülkiyetin sahibi ortakların, tıpkı şirketlerin sahibi olan, hisse senedi sahipleri gibi algılanarak etkinlikleri ve ekonomik menfaatlerinin arttırılması, •Çalışanlarının kurum kültürü ile bilincine sahip olması ve yönetime katılım süreçleri için gerekli tedbirlerin alınması, •Dış denetimin, bağımsız denetim kuruluşları tarafından yapılması ve bunların sonuçlarının kamuoyuna açıklanması, finansal raporlama sisteminin gerçek fotoğrafı yansıtması ile bunların kurumun Web sitesinden yayınlanması, ayrıca ölçek olarak belirli bü- yüklüğe ulaşan Kooperatiflerin oluşturulacak Bağımsız İdari Otorite yoluyla denetlenmesiyönlendirilmesi, •Kurumsal yönetim uygulaması sayesinde, Kooperatiflerin daha düşük maliyetle ve uzun süreli yabancı kaynak bulması, sağlanmalıdır. Kooperatiflerde kurumsal yönetim anlayışının uygulanması sayesinde, öz kaynak yetersizliği sebebiyle banka ve finans kuruluşlarından kredi şeklinde yabancı kaynak kullanımında risk priminin düşmesine neden olacak, böylece daha uygun ve daha düşük faiz oranlarından kredi kullanılması sağlanacaktır. Bu durum sayesinde, Kooperatiflere kredi kullandıran banka ve finans kuruluşları da, kurumsal yönetimin uygulanması dolayısıyla kredi risklerinin düşmesi sonucunda, bu krediler için daha düşük oranlarda karşılık ayırarak ellerindeki kredi verilebilecek fonları yükseltebileceklerdir. Bunun yanında, Kooperatifler kurumsal yönetim anlayışına geçerek, daha iyi yönetilmeleri ve denetlenmeleri yoluyla ekonomik açıdan gücünün yükselmesi, hizmet götürdüğü düşük gelirli kesimlerin hem refahını arttıracak, hem de Genel kurul ve yönetime katılım süreçlerinin daha açık ve rahat olması sayesinde demokrasi kültürünün yükselmesine neden olacaktır. Bu durumun, dolaylı yoldan kırsal alanda demokratik refleksin gelişmesine katkı yapacağı öngörülmektedir. Bu sayede, Kooperatiflerin kurumsal yönetime geçmeleri sağladıktan sonra, belirtilen kuruluşların daha iyi yönetilmeleri-denetlenmeleri gerçekleştirilecek, bu sayede de ekonomik kaynakların etkili ve verimli bir şekilde kullanılması suretiyle, ülke ekonomisine önemli katkı yapılacağı düşünülmektedir. Artık günümüzde kurumsal yönetimi uygulayan şirketler banka ve finans kuruluşlarından daha uygun şartlarda kredi kullanabilmektedir. Daha ileriki dönemlerde ise kurumsal yönetimi uygulamayan şirketlerin banka ve finans kuruluşları tarafından kredilendirilmesi mümkün olmayacaktır. Ayrıca kurumsal yönetim anlayışının özel sektör kuruluşları yanında, kamu kuruluşları tarafından da başarılı bir şekilde uygulanabileceği söylenebilecektir. Kooperatifçilik faaliyetleri kamu ve özel sektör yanında adeta bir üçüncü sektör olarak ekonomik sistem içerisinde yer almakta ve ekonomik faaliyetlerde önemli bir konuma sahip bulunmaktadır. Özellikle ülkemizde faaliyette bulunan nitelikli kooperatiflerin banka ve finans kuruluşlarından kredi kullanma, ortaklarına kredi kullandırma, şirketleri vasıtasıyla yaptıkları üretim ve satışların parasal büyüklükleri gibi, faaliyetleri genel ekonomi içerisinde önemli bir orana ulaşmıştır. Bu durum, bu tip kooperatiflerin finansal risklerini öne çıkararak, bunların daha iyi yönetilmeleri ve denetlenmeleri gerekliliğini ortaya koymakta, bu gerekliliğin de ancak bu kuruşların yönetim ve denetim yapılarına kurumsal yönetim anlayışının monte edilmesiyle sağlanabileceği düşünülmektedir. 2001 yılında meydana gelen ekonomik ve mali krizden sonra, ekonomide oyununun kuralları değiştiği halde, Kooperatifler hâlâ eski ekonomik düzenin kurallarıyla hayatiyetini devam ettirmeye çalışmaktadır. Kooperatiflerin günümüz koşullarında ekonomik ömrünü sürdürebilmesi için, mutlaka yönetim ve denetim stratejisini değiştirmesi gerekmektedir. Değişim ve yeniden yapılanmanın; Anayasanın 171. maddesinde yer alan Kooperatifçiliğin geliştirilmesi başlığı altında “Devlet, millî ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” şeklindeki hüküm gereğince, mutlaka Devlet tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Çünkü yeni ekonomik düzende Kooperatiflerin yeri- 39 önemi nedir? Kooperatiflere ihtiyaç var mı? Vizyonu misyonu ne olacak? Neleri yapacak? Neleri yapmayacak? Finansman yapısı ne olacak? Yabancı kaynak ihtiyacı nasıl karşılanacak? Örgütlenme yapısı, yönetim-denetim sistemi nasıl olacak? Bu soruların yeni ekonomik düzene göre cevaplandırılması gerekmektedir. Bu günkü örgüt yapısıyla, Kooperatiflerin bu değişim ve yeniden yapılanmayı kendiliğinden gerçekleştirmesi mümkün görülmemektedir. Yasa koyucunun 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun da değişiklik yaparak, kurumsal yönetim ilkelerinin temelini oluşturan adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk olarak adlandırılan dört temel ilkesi gereklerinin bu Kanuna monte edilmesi, bunun akabinde de getirilen düzenlemelerin ana sözleşme ve yan düzenlemelere yerleştirilmesi önemli bir hale gelmektedir. KAYNAKLAR •ARGÜDEN, Yılmaz; Yönetim Kurulu Sırları, Rota Yayıncılık, 1.Baskı, İstanbul, 2007. •AYKAÇ, Burhan; “Dünya’da ve Ülkemizde 2000’li Yıllarda Kooperatifçilik”, Türk-Koop Ekin Dergisi, Sayı: 3, Ankara, 1999, s.22-24. •ÇEVİK, Orhan Nuri; Kooperatifler Hukuku Uygulaması ve İlgili Mevzuat, Yetkin Yayınları, 4.Baskı, Ankara, 1994. •ÇOŞKUN, Can, Aktan; “Kurumsal Şirket Yönetimi”, Sermaye Piyasası Kurulu Yayın No: 196, Ankara, 2006, s.1-34. •DARMAN, Güler, Manisalı; Küresel Ekonomilerde Kurumsal Yönetim Anlayışı ve Türkiye, ICC, Milletlerarası Ticaret Odası, Afşaroğlu Matbaası, Ankara, 2008. 40 •DİNÇ, Engin, ABDİOĞLU, Hasan; “İşletmelerde Kurumsal Yönetim Anlayışı ve Muhasebe Bilgi Sistemi İlişkisi: İMKB-100 Şirketleri Üzerinde Ampirik Bir Araştırma”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:12, Sayı:21, Balıkesir, 2009, s.157-184. •DOĞAN, Mustafa; Kurumsal Yönetim, Siyasal Yayınevi, Ankara, 2007. •ERDÖNMEZ, A.Pelin; “Türkiye’de 2001 Yılındaki Mali Kriz Sonrasında Kurumsal Sektörde Yeniden Yapılandırma”, Bankacılar Dergisi, İstanbul, 2003, Sayı:47, s.38-53. •ERGİNCAN, Yakup, GÜRBÜZ, A. Osman; Kurumsal Yönetim: Türkiye’deki Durumu ve Geliştirilmesine Yönelik Öneriler, Literatür Yayıncılık, 1.Basım, İstanbul, 2004. •GÖNEÇ, Sertaç, REHBER, Erkan; “Tarım Satış Kooperatiflerinin Yeniden Yapılandırılması ve Yeni Nesil Kooperatifler”, Gazi Üniversitesi Kooperatifçilik Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü, Yayını Yayın No:1, Ankara, 2007, s.58-69. •PASLI, Ali; Anonim Ortaklık Kurumsal Yönetimi, Çağa Hukuk Vakfı Yayınları, 2.Bası, İstanbul, 2004. •Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği, “Nedir Bu Kurumsal Yönetim?”, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği ve Deloitte Ortak Yayını, İstanbul, 2006. •PEHLİVANLI, Davut; Modern İç Denetim, Beta Yayıncılık, 1.Baskı, İstanbul, 2010. •UYAR, Süleyman; “Kurumsal Şeffaflığın Sağlanmasında Kurumsal Yönetim (Corporate Governance) Anlayışının Önemi”, Mali Çözüm Dergisi, Sayı;66, İstanbul, 2004, s.155169. TÜRK KOOPERATİFÇİLİK EĞİTİM VAKFI Zeki BİRDOĞAN * Türk Kooperatifçilik Kurumu tarafından Türk Medeni Kanununun 73. ve müteakip maddeleri hükümleri dairesinde 16 Aralık 1983 tarihinde “TÜRK KOOPERATİFÇİLİK EĞİTİM VAKFI” kurulmuştur. Vakfın amacı; lar Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği ve Pankobirlik’in tahsis ettiği belli bir meblağ Vakfın kuruluş varlıklarıdır. Türk Kooperatifçilik Eğitim Vakfı’nın organları; Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu ve Vakıf Müdürüdür. 1983 yılında kurulan Türk Kooperatifçilik - Kooperatifçilik konusunda mesleki ve Eğitim Vakfı’nın birçoğu vefat eden değerli yaygın eğitim faaliyetlerinde bulunmak, ilk kurucularını da burada belirtmek Vakıf - Kooperatifçilik eğitimine yön verici a- için bir vefa borcudur. raştırma ve incelemeler yapmak - Kooperatifçilik eğitimi konusunda Milletlerarası münasebetlerde bulunmak - Kooperatifçiliği ve kooperatifleri ilgilendiren konularda yayınlar yapmak KURUCU ÜYELER: Türk Kooperatifçilik Kurumunu temsilen aşağıda adları yazılı üyeleri; 1) NURETTİN HAZAR, 2) NİYAZİ YÜKSEL, 3) KAZIM SEÇER, 4) DOÇ.DR. RASİH DEMİRCİ, - Kooperatifçilik konusunda uzman ele5) ÖZDEMİR ÜNSAL, 6) İRFAN ÜNVER NASman yetiştirmek amacıyla burs vermek RATTINOĞLU, 7) BÜLENT AKBAŞ, 8) NAİL - Kooperatifçilik eğitiminin gerçekleş- TAN, 9) AYHAN İNAL, 10) AYDIN İMAMOĞmesine yardımcı olacak sair faaliyetlerde LU, 11) MEHMET GÖNEN, 12) HİKMET BİÇENTÜRK, 13) DR. ŞENOL ERDOĞAN, 14) bulunmak. İ.AKIN ŞEHİRLİOĞLU, 15) M.NEDİM YILVakfın kuruluş varlığı ve gelirleri Mithat MAZ, 16) CELALETTİN ÇUBUKÇU, 17) FEVpaşa Caddesi üzerinde bulunan 7 katlı bir Zİ AKHAN, 18) ENVER TUNCALP, 19) SEZAİ bina ve Gazi Mustafa Kemal Bulvarı üzerin- YÖRÜK, 20) ÖMER NAFİ GÜVENLİ, 21) TUde bulunan bir apartman dairesidir. Mit- RAN TEKELİ, 22) NUSRET NAMIK UZGÖhatpaşa Caddesindeki binanın intifa hakkı REN. Türk Kooperatifçilik Kurumu’nda olup buranın bürüt kira gelirinin % 10’u Vakıf he- T.Esnaf ve Sanatkarlar Kefalet Kooperatifsabına aktarılmaktadır. leri Birlikleri Merkez Birliğini Temsilen: Bunun dışında Türkiye Esnaf ve Sanatkar* Türk Kooperatifçilik Eğitim Vakfı Müdürü (zeki.birdogan@yahoo.com) 1) KASIM ÖNADIM, 2) HÜSEYİN TURGUT ÖZDENER. Pankobirlik’i temsilen: 41 1) ORHAN LEBLEBİCİOĞLU, 2) KAMİL ÖZDEMİR. EĞİTİM VE ARAŞTIRMA FAALİYETLERİ Çalışmalarımız, Eğitim-Danışma ve Araştırma Çalışma Kurulu eliyle sürdürülmektedir. Vakfımız, faaliyetlerine artan bir hızla devam etmektedir. Bu bağlamda yüksek öğrenim kurumlarındaki ön lisans, lisans ve lisansüstü öğrenim gören gençliğimize verdiği desteği artırarak sürdürmüştür. Yükseköğrenim gören Türk ve yabancı uyruklu Türk asıllı öğrencilere verdiği karşılıksız bursa devam etmiş ve bu gençlerin Türkiye ve Türklük fikir ve düşüncelerini kuvvetlendirip geliştirmeye azami gayreti göstermiştir. ni bitirenlere de iş ve istihdam konusunda yardımcı olmaya çalışmıştır. 2011-2012 döneminde Türk vatandaşı 68, Azerbaycanlı 1, Doğu Türkistan 1, Dağıstanlı 1 ve Kerküklü 1 olmak üzere toplam 72 öğrenciye burs verilmeye devam edilmektedir. Öğrencilere üç ayda bir 225 TL burs verilmektedir. Kardeş kuruluşumuz Türk Kooperatifçilik Kurumu ile birlikte kültürel çalışmalar ve özellikle kurumun faaliyetleri maddi ve manevi bakımdan desteklenmiştir. Türkiye’de ve hatta dünyada sadece kooperatifçilik hareketinin gelişip yaygınlaşması ve başarıya ulaşması için değil, bütün köklü çalışmalar ve muvaffak olmuş hareketler için eğitim şarttır. İşte bu gerçekten yola çıkılarak, Türkiye’de kooperatifçiliğin gelişmesi ve yaygınlaşması için eğitim ve Burslu öğrenciler yakın takibe alınarak, öğretim konusunda ülkemizdeki kooperazaman zaman gerek Vakfımız Merkezinde tif üst birlikleri harekete geçirilmeye gaygerekse uygun ortamlarda bir araya geline- ret edilmiştir. Bu konuda vakfımız üzerine rek toplantılar yapılmış ve öğrencilerin kar- düşen çalışmaları imkanları ölçüsünde şılaştıkları sorunlar çözülmeye çalışılmıştır. yaptığı halde kooperatifçilik ile doğrudan Türk Kooperatifçilik Eğitim Vakfımız bugü- ilgili kamu kurumları ve merkez birlikleri ne kadar büyük ekseriyeti kooperatifçilik harekete geçirilmeye çalışılmıştır. Vakfımız konusunda tahsil yapan 1045 öğrenciye bu alandaki çalışma ve gayretlere devam karşılıksız destek bursu vermiş, öğrenimi- edecektir. 42 KOOPERATİFLERDEN HABERLER Halim UTLU * Tarım Kredi Kooperatiflerine Taze Kan Ankara (Anayurt)-Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürü Abdullah Kutlu, kurum bünyesine 234 ziraat mühendisinin daha katıldığını bildirdi. Geçtiğimiz yılı rekorlarla kapatan tarım kredi kooperatiflerine, 1.400 ziraat mühendisine ek olarak, 234 ziraat mühendisi alımının gerçekleştirildiğini kaydeden Kutlu, tarım kredi kooperatiflerinin Türkiye’nin en büyük çiftçi ailesi olduğunu ve çiftçilerin hayatlarını kolaylaştırabilmek için ellerinden geleni yaptıklarını söyledi. Kutlu; “Bu doğrultuda çiftçilerimize teknik ve danışmanlık hizmeti verebilmek için Türkiye genelinde istihdam edilmek üzere 234 ziraat mühendisini daha bünyemize kattık.” dedi. Kutlu, tarım kredi kooperatiflerinin Türkiye’nin 1.700 noktasında var olduğunu vurgulayarak şunları ifade etti: “Tarım kredi kooperatifleri olarak ülkenin her yerine dağılmış durumdayız. Çiftçilerimiz ihtiyaçlarını kolaylıkla birim kooperatiflerimizden karşılayabiliyor. Hatta biz hizmetleri artık yaptığımız yeniliklerle ayaklarına kadar götürüyoruz. Ortağımız tarlasında, bahçesinde her türlü hizmeti zorluk çekmeden alabiliyor. (”http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default. asp?page=haber&id=411763) Balıkçı Barınağı Düzenlenecek Düzce- Akçakoca Balıkçı Barınağı Su Ürünleri * Türk Kooperatifçilik Kurumu Haysiyet Divanı Üyesi halutlu@hotmail.com Kooperatifi Başkanı Mustafa Karakaş, balıkçı barınağının düzenleneceğini ve vatandaşların güvenle gezebileceği bir ortama kavuşacağını söyledi. Akçakoca Balıkçı Barınağı Su Ürünleri Kooperatif Başkanı Mustafa Karakaş, “Öncelikle yapılan çalışmaların birincisi olarak barınak içerisine otomobil ve kamyon gibi araçların geçiş iznine geçit vermiyoruz. Barınak ağzına kapı koyduk ve artık araçlar ile içeriye girerek, bilhassa araç içersinde alkollü içki içmelerine izin vermiyoruz. İkinci amacımız, barınak içersinde kirliliği önlemek amacıyla barınakta atıl olan ağ ve benzeri malzemeleri temizlemek olacaktır.” dedi. (http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default. asp?page=haber&id=393479 ) Esnaf, Pursaklar’da Şen’lendi Ankara- Pursaklar Esnaf Sanatkarları Bölge Müdürlüğü’nde yapılan toplantıda, başkanlığa 4 yıllığına Fahri Şen seçildi. S.S. Pursaklar Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi 1. olağan genel kurulu yapıldı. Başkan seçilen Fahri Şen yaptığı kısa konuşmada: ‘Layık olmaya çalışacağız, esnafımıza hayırlı olsun’ dedi. Toplantıya katılan Pursaklar Esnaf ve Sanatkarları Bölge Müdürü Başkan Vekili Köksal Toptan ise, ‘Esnafın yüzü gülecek, sıkıntılarımızı giderecek bir yönetim kuruldu.’ dedi. Toplantı sonucunda S.S. Pursaklar Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi yönetim ve denetim kurulu üyeleri şöyle belirlendi:Yusuf Gökmen, Tuncay Kılıç, Hamza Çiftçi, Muammer Akkaya, Denetim Kurulu; Nurullah Naz ve Aslan Karabacak. (http://sn138w. snt138.mail.live.com/default.aspx?rru=inbox# 43 n=1148154009&rru=inbox&view=1) Kadınlar Kooperatif Kurdu Gümüşhane’nin Köse ilçesinde kadın çiftçilerin ürettiği kuru fasulyenin, paketlenerek satışı gerçekleştirilecek. Köse Belediyesi’nin ilçede yaşayan ve fasulye yetiştiren kadınları bilinçli üretici ve girişimci yapmak, ürettikleri fasulyeyi pazara sunacakları bilgi ve organizasyonları gerçekleştirerek ekonomik hayatta yer almalarına katkı sağlamak amacıyla hazırladığı “Topraktaki Kadın Eli” (TOKA) projesi kapsamında, 23 kursiyer kooperatif kurdu. Kursiyerler, kurdukları Topraktaki Kadın Eli Temin ve Tevzi Kooperatifi ile ürünlerinin piyasada satışını sağlayacak. Kooperatif Başkanı Semiha Taşdemir, proje kapsamında aldıkları eğitimle birlikte mahsulün daha verimli olacağını düşündüklerini belirtti. (http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default. asp?page=haber&id=372572) Kooperatif Sözleşmelerini Okuyun Kayseri Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Fethi Şahinoğlu, “Kooperatiflerin sözleşmelerini mutlaka okuyun” çağrısında bulundu. Kayseri Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Fethi Şahinoğlu, kooperatiflere ortak olan vatandaşların yanıltıcı beyanlara kanmamaları konusunda uyararak, “Kooperatiflerin sözleşmelerini mutlaka okuyun” çağrısında bulundu. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59. maddesi ve kooperatif ana sözleşmesi hükümlerine göre, “Kooperatifçe tanıtım ve ortak kaydı amacıyla yapılacak ilan, reklam ve açıklamalar, eksik ve gerçeğe aykırı olamayacağı gibi yanıltıcı unsurlar taşıyamaz” hükmünün bulunduğunu hatırlatan Şahinoğlu, “Kooperatiflerin bu hükme uyma zorunluluğu vardır” dedi. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü olarak vatandaşlara yanıltıcı reklam ve beyanlara inanma- 44 maları uyarısında bulunan Şahinoğlu, vatandaşların kooperatiflerin sözleşmelerini kesinlikle okuması gerektiğini bildirdi. Şahinoğlu, “Vatandaşlarımız mağdur olmamak için İl Müdürlüğümüze gelerek kooperatifler hakkında her türlü bilgiye ulaşabilirler.” ifadesinde bulundu.(http://www.anayurtgazetesi.com.tr/ default.asp?page=haber&id=385855) Türkiye’ye Örnek Protokol İzmir (Anayurt) - Türkiye’de “sözleşmeli üretim” modelini uygulayan ilk yerel yönetim olan İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2012 yılının ilk protokolünü S.S Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile yaptı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile kooperatif Başkanı Mehmet Sever arasında imzalanan protokol Bademler Köyü Meydanı’nda havaya atılan papatyalar eşliğinde gerçekleşti. Yerli üreticinin desteklenmesi amacıyla kooperatiflerle anlaşma yapan ve Türkiye’de “sözleşmeli üretim” modelini uygulayan ilk yerel yönetim olan İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2012 yılında da kooperatif alımlarına devam ediyor. Belediye, bu yılın ilk sözleşmeli üretim protokolünü S.S Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile imzaladı. Başkan Aziz Kocaoğlu ve Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Mehmet Sever tarafından imzalanan protokol, köyde yine bayram havası estirdi. Törene, İzmir milletvekilleri Prof. Dr. Oğuz Oyan, Prof. Dr. Hülya Güven, Alaattin Yüksel, Mustafa Moroğlu, Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur, Çiğli Belediye Başkanı Metin Solak, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, Urla Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu, Kemalpaşa Belediye Başkanı Rıdvan Karakayalı katıldı. Törende sanatçı Yolcu Bilgiç’in türküleri eşliğinde semah gösterisi yapıldı. “Türkiye’ye örnek olduk” Törende konuşan Kocaoğlu, tarımın desteklenmediği, üretimin teşvik edilmediği günümüzde, bu dev sektörü 8 yıllık çabalarıyla ayağa kaldırmaya çalıştıklarına dikkat çekti. Başkan, bu yıl üçüncüsünü gerçekleştirdikleri çiçek alım sözleşmesi ile Bademler Kooperatifi’ni çok sıkıntılı bir noktadan bugünlere taşıdıklarını söyledi. Yerli üreticilerle yapılan sözleşmeli üretim modelinin hem Türk köylüsü hem Türk tarımı açısından önemine değinen Başkan Kocaoğlu, “ 50 yıl sonra köy kooperatifçiliğinin yeniden doğuşunu, güçlenişini görüyoruz.Bizden önceki kuşakların attığı bu temel bizim öncülüğümüzde hak ettiği yere geliyor. 232 üreticiye sahip bu kooperatifimizi üretebilir, çalışır duruma getirdik. Atıl olmaktan kurtardık. Bundan sonra da ürünler çeşitlenecek, kalite artacak ve ürünlerin pazar payı büyüyecek. 50 yıl önce bunu başarmış olan Bademler halkı, şimdi çok daha iyisini yapabilecek kapasiteye ulaşacak” diye konuştu. Yerli üreticinin desteklenmesi, okullara süt dağıtılması gibi projeler uyguladıklarını ve diğer büyükşehirlere örnek olduklarını hatırlatan Kocaoğlu, yurt içinden ve yurt dışından gelen yatırımcılara hiçbir bağış almadan, ima bile etmeden gereken desteği verdiklerini belirterek, “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde ve bağlı belediyelerde rüşvet yok.Eşi dostu zenginleştirmek yok. Belediyenin nasıl çalıştığının, kimden yana olduğunun, nasıl bir duruş sergilediğinin, adaletin, eşit davranmanın, hak gözetmenin, mazlumun ve genelin hakkını korumanın örneğini veriyoruz. Bizim yolumuz bu. Hedefimiz bu.” dedi.(http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default.asp?page=haber&id=396350) Çiftçilere Eğitim Semineri Hatay’ın Erzin ilçesinde çiftçilere yönelik verimli ürün elde etme konularında eğitim semineri verildi. Erzin Tarım Kredi Kooperatifi tarafından organize edilen seminer, Beşiktaşlılar Derneği’nde gerçekleştirildi. Gübretaş teknik elemanlarından ziraat mühendisi Ferhan Boydak’ın sunumu eşliğinde verdiği eğitimde, damlama gübre, katı kimyevi kullanımı, narenciyede element noksanlığında narenciyeye vereceği za- rarlar, dekolte ve verim düşüklüğü konularında bilgiler verildi. Seminere Tarım Kredi Kooperatifleri Bölge Müdürü Osman Nuri Okumuş, Bölge Müdür Yardımcısı Teyfik Ongun, Erzin Tarım Kredi Kooperatifi Müdürü Hasan Deniz, Erzin Tarım Kredi Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Soydan Çelener, Osmaniye Tarım Kredi Kooperatifi Müdürü Ulvi Çevik, Erzin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Bekir Soylu ve çiftçiler katıldı. (http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default. asp?page=haber&id=390418) Kadın Çiftçiler, Sütaş Hayvancılık Çiftliğini Gezdi 25 kadın çiftçi tarafından, Aksaray ilinde bulunan Sütaş Uygulamalı Hayvancılık Çiftliğine gezi düzenlendi. Nevşehir’in Gülşehir İlçesi Yeniyaylacık Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ortağı 25 kadın çiftçi tarafından, Aksaray ilinde bulunan Sütaş Uygulamalı Hayvancılık Çiftliğine gezi düzenlendi. Gülşehir İlçesine bağlı Yeniyaylacık köyünde 57 kadın çiftçi tarafından kurulan S.S.Yeniyaylacık Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ortağı 25 kadın çiftçi, İl ve İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü teknik personelleri ve kooperatif yöneticileri ile birlikte Aksaray ilinde bulunan Sütaş Uygulamalı Hayvancılık Eğitim Merkezini ziyaret etti. Sütaş Aksaray Uygulamalı Hayvancılık Eğitim Merkezi Müdürü Ziraat Yüksek Mühendisi Mecit Özdemir Kooperatif ortaklarını karşılayarak gezi boyunca rehberlik etti.Özdemir, tarafından kadın çiftçilere, Sütaş’ a ait 8 başlı merkezi sağım ünitesi gezdirilerek, sağım öncesi meme temizliği, süt sağımı, süt hijyeni, sütün önemi, sağım sonrası memelerin mikroplara karşı değişik solüsyonlarla dezenfekte edilmesi, hastalıklı sütün (mastitis) ayırt edilmesi ve diğer konular hakkında bilgilendirme çalışması yapılarak, bizzat sağım uygulamalı olarak gösterildi. (http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default. asp?page=haber&id=400046 ) 45 30 Yıllık Mülkiyet Sorunu Çözüldü İstanbul (Anayurt)- Hacıahmet Mahallesi’nin 30 yıllık tapu mülkiyet sorunu 3 yıl süren özverili çalışmalar sonucunda sona erdi ve artık bölgede müstakil tapu dönemi başladı. 18 kooperatif ve 116 kişi olmak üzere toplam 134 tapu mahalle ile aynı ismi taşıyan Beyoğlu Belediyesi Hacıahmet Semt Konağı’nda düzenlenen coşkulu törenle sahiplerine verildi. Mahalle sakinleri tapularını Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın elinden aldı Beyoğlu’nun kangren haline gelmiş “imar” sorunlarını teker teker çözen Beyoğlu Belediyesi, Hacıahmet Mahallesi’nin 30 yıllık tapu mülkiyet sorununu da sonuçlandırdı.Hacıahmet Mahallesi’nde yer alan 10 bin metrekarelik bir alan üzerinde müşterek tapu uygulaması ve kaçak yapılaşma, yapılan düzenlemeyle ortadan kalktı, imarlı yapılaşmanın önü açıldı. Üç yıl süren özverili çalışmalar sonucu ortaya çıkan başarı tablosu 18 kooperatif ve 116 kişi olmak üzere toplam 134 tapunun dağıtımıyla taçlandırıldı. Tapu dağıtım töreni Beyoğlu Belediyesi bünyesinde hizmet veren Hacıahmet Semt Konağı’nda gerçekleşti. Vatandaşlar tapılarını Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın elinden aldı. Bölge resmiyette tarla olarak göründüğünden hizmet alım sürecinde sorunlar yaşanmaktaydı ve yollar açılamıyor, sağlıklı altyapı hizmeti verilemiyordu.30 yıldır Hacıahmetlileri sıkıntı içinde bırakan tapu ve imar sorununun ortadan kalkmasıyla birçok hizmet bölgeye gelecek. 3 yıl önce Beyoğlu Belediyesi bölgede yoğun saha çalışması başlattı. Bu çalışmalarda önce veriler toplandı, yer tespiti ve ölçümler tamamlandı. Bu süreçte vatandaşlarla çeşitli görüşmeler ve toplantılar yapılarak sürekli istişarede bulunuldu. Gerekli bilgi ve belgeler toplandıktan sonra imar planı hazırlandı. İmar uygulaması olan toplam 6 ada, 64 parsel oluşturuldu. 46 Tapu haklarına göre parseller verildi ve tapular tescillendi. 18 kooperatif ve 116 kişi olmak üzere toplam 134 tapu verildi.Böylece, kaçak yapılaşmanın önüne geçildi, imarlı yapılaşmanın önü açıldı. Artık aydınlatmadan kanalizasyona, sokak yenilenmesinden temizliğe kadar tüm alt yapı ve üst yapı sorunları daha kolay çözülebilecek ve kalıcı hizmet gelecek. Bu arada isteyen de yeni inşaat yapabilecek. (http:// sn138w.snt138.mail.live.com/default.aspxrru =inbox#n=1148154009&rru=inbox&view=1) Altınoluk Su Ürünleri Kooperatifi’ne Ziyaret Balıkesir (Anayurt) - Altınoluk MHP Belde Teşkilatı, Altınoluk Limanında bulunan Su Ürünleri Kooperatifini ziyaret etti.Ziyarette; Altınoluk MHP Belde Başkanı Abdurrahman Elma, Edremit Ülkü Ocakları eski Başkanı ve Altınoluk MHP Halkla İlişkiler Kurulu Koordinatörü ve Başkanı Sinan Başaran, Altınoluk MHP Gençlik Kolları Başkanı Tarık Altıntaş ve belde yönetiminden Nazmi Kurtuluş da hazır bulundu. Denizlerimizde her türlü zorluğa göğüs gererek geçimini sağlayan balıkçı esnafının dert ve sıkıntılarını dinleyen MHP’lilere, kooperatif ortakları tarafından çay ikram edildi. Altınoluk’un bir sahil kenti ve turistik bir belde olması dolayısıyla limanın ve kooperatifin öneminin özellikle vurgulandığı sohbette, Altınoluk’ta yapılması gereken yeni projeler ve beldenin vizyonunun genişletilmesi gibi konular ele alındı. Altınoluk Su Ürünleri Kooperatif Başkanı Halil Ataç’ın yaptığı çalışmaları takdirle izlediklerini belirten MHP’liler, Başkan Ataç’a her konuda yardım etmek istediklerini ve desteklerinin tam olduğunu söylediler. Altınoluk Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Halil Ataç da; ziyaretlerinden dolayı Altınoluk MHP’ye teşekkür etti ve Altınoluk’ta yapmak istedikleri proje ve çalışmalarla ilgili fikir alışverişinde bulunduklarını belirtti.(http:// w w w. a n ay u r t ga zete s i . co m .t r / d efa u l t . asp?page=haber&id=397331) TARİŞ’ten Zeytinciye El Kitabı Balıkesir (Anayurt) -TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği tarafından bastırılan “Zeytin yetiştiriciliği ve Hastalık- Zararlı Takvimi” adlı el kitapçığı, zeytin üreticisine dağıtılmaya başlandı. 76 nolu TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Burhaniye Tarım Satış Kooperatifi Müdürü Emrah Öztürk birlik merkezince bastırılarak zeytin üreticisine dağıtımına başlanan bu kitabın üretici için büyük bir kaynak olacağını söyledi. Burhaniye’de, zeytin sezonunu kapatan 76 nolu Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifi, zeytincileri budama, sürüm ve gübreleme konusunda uyarırken, ”Zeytin Yetiştiriciliği ve Hastalık- Zararlı Takvimi” kitapçığı dağıtmaya başladı. Çiftçilerin eğitimine büyük önem verdiklerini bildiren Tariş Burhaniye Koopernatif Müdürü Emrah Öztürk, birlik tarafından hazırlanan kitapçığın da çok yararlı olacağını söyledi. Burhaniye’de 92 bin çuval zeytin işleyen 76 nolu Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifi ortaklarına kitapçık dağıtmaya başladı. (http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default. asp?page=haber&id=403606) Şeker Fabrikalarını Özelleştirme Süreci Muş - Pancar Ekicileri Kooperatifi Birliği (Pankobirlik) Genel Müdürü Fahrettin Tan, birlik olarak devlete ait tüm şeker fabrikalarına talip olduklarını söyledi. Pankobirlik Genel Müdürü Fahrettin Tan, Muş Pancar Ekicileri Kooperatifi’nin olağan genel kuruluna katılmak üzere Muş’a geldi. Genel kurulun ardından Muş Şeker Fabrikası Müdürü Ramazan Aytekin ile birlikte Pancar Ekicileri Kooperatifi’nin hizmet binasına geçen Fahrettin Tan, burada gazetecilerin özelleştirmeyle ilgili sorularını cevaplandırdı. Özelleştirmeye karşı olmadıklarını ifade eden Fahrettin Tan, özelleştirmenin dünyanın bir gerçeği olduğunu kaydetti.Türkiye’de şekerin özelleştirilmesine karşı çıkmanın dünya gerçeklerine karşı çıkmak olduğunu vurgulayan Tan; “Bütün mesele özelleştirmenin doğru yapılmasıdır. Türkiye’de 25’i devletin, 6’sı Pankobirlik’in ve 2 tanesi de özel sektörün olmak üzere 33 şeker fabrikası var. Geçtiğimiz günlerde devlete ait olan 10 tane fabrikanın özelleştirilmesi yapıldı, fakat bu henüz onaylanmadı” dedi. (http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default. asp?page=haber&id=404491) “Esnaf, 11 Milyon Kredi Kullandı” Düzce Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi (DESKKOP) Başkanı Ertan Taşlı, 2011 yılında kooperatif aracılığı ile esnafın 11 milyon lira kredi kullandığını söyledi.Taşlı, “Düzce Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi’ne, 2011 yılı itibariyle 11 milyon lira kredi kullandırdık. Göreve geldiğimiz günden itibaren bin 535 kişiye 41 milyon kredi kullandırıldı ve 26 milyon lirası sorunsuz geri ödendi. 2011 yılında Bakkallar ve Bayiler Odası üyesi 18, Berberler ve Kuaförler Odası üyesi 11, Demirciler ve Madeni Sanatkarlar Esnaf Odası üyesi 21, Elektrikçiler Odası üyesi 9, Fırıncılar Odası üyesi 4, Kahveciler Odası üyesi 16, Kunduracılar odası üyesi 8, Lokantacılar Odası üyesi 30, Marangozlar Odası üyesi 3, Seyyar Pazarcılar Odası üyesi 14, Şoförler Odası üyesi 78, Terziler Odası üyesi 12, Minibüsçüler Odası üyesi 13, Sebze ve Balıkçılar odası üyesi 5 olmak üzere 2011 yılında toplam 242 kişiye 11 milyon kredi verilmesine aracılık ettik.” dedi. (http://www.anayurtgazetesi.com.tr/default. asp?page=haber&id=385816 ) 47 GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ... 48
© Copyright 2024 Paperzz